İTÜ MİMARİ TASARIM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI [2012-2013_baharyy] MİMARİ TASARIM ARAŞTIRMA LABORATUARI [mts] PROJE 1: OYUN ÜZERİNDEN TASARIM VE MEKÂNA_KENTE BAKIŞ: İSTANBUL A. Şentürer, N. Paker, Ö. Berber
sultahahmet, eminönü, karaköy
rekronomik peyzajlar
cansu cürgen elif tan yelta köm
Özet Bu çalışma ‘Oyun üzerinden Tasarım ve Mekâna, Kente Bakış’ üst başlığından yola çıkmakta; oyunun kent hayatında kendine yer bulduğu ‘rekreasyon’ kavramı rehberliğinde, Istanbul’un birbirine komşu üç bölgesi Sultanahmet, Eminönü ve Karaköy’e odaklanmaktadır. Turizmin, ticaretin ve burjuva bohem kültür üretiminin etkisiyle ortaya çıkan kentsel/mekansal yeniden yaratım süreçlerini güncel okumalar üzerinden tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, metnin giriş kısmında rekreasyon kavramı ve oyun ile kurulan ilişkileri açıklanmış, boş zaman ve rekronomi kavramlarının tanımları yapılmış, ardından günümüzde kentlinin rekreasyon alan algısı ve kullanımını daha iyi anlamak amacıyla gerçekleştirilen anket çalışması ve sonuçlarına değinilmiştir. Elde edilen veriler ışığında, eğlence ve ekonomik faaliyetleri birarada fakat farklı biçimlerde kurgulayan Sultanahmet, Eminönü ve Karaköy bölgelerine yoğunlaşılarak odağa alınan kullanıcı profili ve bu gruplar için dönüştürülen ya da üretilen mekansal kurgulardaki farklılıklar incelenmiştir. Sultanahmet örneğinde kullanıcı odağı ülke dışı / şehir dışından ‘turistik’ amaçla gelen ziyaretçiler olduğu, bu uğurda Istanbul’un ve bölgenin ‘kendi tarihsel sürecinde varolmuş/olan kültürel değerlerinde seçmeci davranılarak’ mekanlar yeniden üretildiği farkedilmiştir. Karaköy örneğinde, semtin yakın dönemde ‘kentli’ rekreasyonu açısıdan geçirdiği hızlı dönüşüm incelenmiştir. Bu hızlı ve buyurgan dönüşüm, bölgeye her gün yabancı bir nüfusu taşırken, beraberinde ‘ithal kültürel öğelerle yeniden üretilen mekanların’ teşvik edildiği görülmektedir. Eminönü’nde ise hem tarih boyunca kentin ticaret odağı oluşu, hem de güncel durumda bu tarihsel sürekliliği kendiliğinden sürdürmesiyle, aynı anda ‘kentliye ve turiste’ hitap edebilmesi, mekansal kurgusunu ‘kendi içinden yenileyerek’ üretebildiği üzerinde durulmuştur.
Eğlence, onu sarmalayan, içine alıp bir parçası haline dönüştüren temel motivasyonunun ekonomiye bağlanmasıyla birlikte büyük oranda –tüketim-yanında-eğlence-ye dönüşmektedir. Işte bu noktada, kente bakarken rekreasyonu ve başat ekonomik faaliyetleri bir arada karşılayan, kapsayıcı tek bir terimden söz edilebilir: rekronomik peyzajlar -recronomic landscapes- (Metz, 2002).
Tüm bu yorumların kapsamlı incelenmesini takiben, gelinen sonuç bölümünde ise İstanbul’un, rekreatif ve ekonomik faaliyetlerin bir arada bulunması açısından zengin olan, ancak geçirmekte olduğu yeniden yaratım süreçlerini farklı biçimlerde yaşayan bölgelerinin değerlendirildiği üç semt üzerinden şu çıkarımlara varılmıştır: Söz konusu semtlerin yeniden yaratım süreçlerinde; hedef kullanıcı kitleleri, yerel tarihsel verilerinin sürdürülmesi ve orijinalliğin yorumlanması bakımından farklılıklar görülse de, ekonomi kaynaklı motivasyonlarla güdümlenen, rekreasyon ve tüketim odaklı mekansal dönüşümler geçirdikleri söylenebilir. Yeni rekreasyon mekanı, her koşulda amacına uygun olarak tasarlanır ve yeniden üretilir. Kent içindeki rekreasyon, ister turist ister kentli odaklı olsun, ekonomisinden bağımsız düşünülememektedir. Ne var ki, bu rekronomik dönüşümün jeneratörleri her bir örnek için kendi özgül değer ve potansiyelleri ışığında, mevcut değer ve kullanıcılarını dışarıda bırakmadan kurgulanmalıdır. Aksi durumlarda mevcut peyzajın dekorlaşabildiği, kullanıcı ve ziyaretçilerini de kent deneyimini yaşama değil, rol yapma anlamında oyunculaştırabildiği düşünülmektedir. Metne ek olarak, metnin anahtar kavramları açan ve metin yazarlarının fikirlerininin ötesinde yaklasimlari yakalamayı ve çoğaltmayı hedefleyen bir mini sözlük hazırlanmaktadır. Belirlenen sözlük maddeleri farklı ilgi alanları ve meslek gruplarından olan profesyonellerle paylaşılmıştır. Katılımcılardan, işaret edilen kavramları kendi meslekleri ya da ilgi alanlarıyla ilgili kurdukları bağlamda yorumlamaları istenmiştir. Bir açık bir kaynak olarak çalışacak bu ek çalışmada, metinde geçen kavramları biricik tanımlarının ötesine taşımak, anlam karşılıkları bakımından çoğaltmak, böylece katılımcı birer kent okumasına dönüştürmek hedeflenmiştir. Belirlenen sözlük maddeleri, http://rekronomik.tumblr.com/ adresinde, yazar bilgileriyle beraber derlenip paylasılacak ve devamlı güncellenecektir. Anahtar Kelimeler: Rekreasyon, rekronomi, turist, kentli, rol yapma, deneyim, mutenalaşma
Abstract This paper is based on our work under the theme of “City through Play / A Research on Design and Space” in Project I Studio of Architectural Design MSc Program in Istanbul Technical University coordinated by Prof.Dr. Ayşe Şentürer, Ass.Prof.Dr. Nurbin Paker and Dr.Özlem Berber in 2012/13-spring term. Our research involves discovering how the element of play takes place in urban life in terms of recreation and through which analyzing the three adjacent quarters of Istanbul: Sultanahmet, Eminönü and Karaköy. For that purpose, the research aims to open the current spatial/urban re-creating processes, those emerging by force of tourism, commerce and various cultural reproductions, up for discussions. In this context, the concept of recreation and its relations with the play are expounded and the terms of leisure and recronomy are identified. In the sequel, the results of a questionnaire study that was held among Istanbul residents for the purpose of discovering the perception and evaluations of urban recreational areas were presented. In consideration of acquired data, the research focuses on diverse recronomic patterns of Sultanahmet, Eminönü and Karaköy. The principle motivation of recreation in Sultanahmet is tourism, in which this particular district of Istanbul, considered as a touristic capital of the city, attracting mostly foreign but also domestic tourists, undergo a continious process of spatial reproduction guiding by a tendency of historical and cultural eclecticism. In Karaköy example, where the transformed places are opened mostly for middle-classes’ recreation in terms of refreshments, this spatial reproduction is applied by imported cultural elements and the process seems quite rapid and imperious. Additionally, it indicates a certain kind of gentrification considering the changing functions of the built environment and the flow of a new population whom are not of that place. On the other hand, Eminönü attracks both the residents of Istanbul and the tourists by combining the recreation and tourism with commercial functions. The urban renewal and spatial transformations in Eminönü, is mostly autochthonous.
In the final section, following statements on the togetherness of urban recreation and economic activities are presented: The three quarters, subjected to this research, all undergo continuous re-creating processes. Although the common motivation of each indicates economic expectations, the result is diverse spatial changes due to differences of target user profiles, either sustained or ignorance of existing cultural/historical components and interpreting the authenticity. Urban recreation today, whether focusing on tourists or residents of the city, cannot be considered apart from its economy. However, the developments for recreational purpose should generate within these areas’ own potentials and instead of eclectic approaches their historical and cultural qualities should be considered as a whole. Last but not at all least, these transformations should involve the settled public in the first place. In the contrary cases, existing recronomic landscapes may turn into decors steering away from their genuine qualities, thus it also affect people whether they are visitors of residents in means of role-playing. As an additional research, an online and participant-driven dictionary focusing on current urban repertory is prepared in order to multiply diverse appoaches to the key concepts of this paper. These selected terms are shared with many participants whom are professionals in social sciences, trading, art, cultural studies, architecture and so on. The participants either defines or interprets the terms within their own aspects and contexts. This dictionary, addressed in the following link below, functions as an open-source data aiming to turn plain terms together into an urban reader (http://rekronomik.tumblr.com/ ). Keywords: recreation, recronomy, tourist, urban, role-playing, experiment, gentrification
1500
300
2000 CE
BCE 4000
3000
2000
1000
0
İstenilen her mekanda kişi rekreatif aktivite yapabilir Kişi için rekreatif aktivite sayılan bir eylem diğer birine aktivite olarak görülmeyebilir
görecelidir
maddi düzenden uzaktır
Rekreatif aktivite yapan kişi maddi kazanç elde etmeyi amaçlamaz
yaşı yoktur
Kişi her yaşta istediği rekreatif aktivitede bulunabilir
kısıtlanmaz
REKREASYON re+création
gönüllüdür
Rekreasyonel aktivitelerde zorunluluk yoktur
doygunluk sağlar özneldir
kişinin ruhsal ve psikolojik gelişimini olumlu yönde etkiler
Rekreasyon etkinlikleri bir başkası için yerine getirilemez Enerji Fazlası Teorisi Enerji Yenileme Teorisi Catharsis Teorisi: Carl Cross Teorisi: George Stanley Hall Teorisi: Kendini Tanımlama Teorisi:
Resim 1
Kişi oyunla yüklenmiş olduğu enerjiyi rekreatif yolla dışarı yansıtır Oyun fiziksel ve düşünsel enerjinin geri dönüşmesi için gereklidir Rekreasyon ve oyun birlikteliğinin tarih boyunca Sinirsel gerilimler sonucu açığa çıkan bunalımlar oyunla gösterilir Oyun çocuğun yetişkinlik dönemine hazırlık evresidir Oyun yetişkinlik döneminde bulunan işlerin çocuklukta da varolduğunun göstergesidir Kişi seçtiği rekreatif yöntemlerle bireysel alışkanlıklarını, anatomik ve biyolojik yapısı ve kendini çeşitli biçimlerde oyunla tanımlar
gelişimi
Giriş Proje, ‘Oyun üzerinden Tasarım ve Mekâna, Kente Bakış’ üst başlığından yola çıkmakta; oyunun kent hayatında kendine yer bulduğu ‘rekreasyon’ kavramı rehberliğinde, Sultanahmet, Eminönü ve Karaköy’de belirlenen alanlara odaklanmaktadır. Istanbul’un birbirine komşu olan ve yürüyerek katedilebilen bu üç bölgesinde, turizmin, ticaretin ve burjuva-bohem kültür üretiminin etkisiyle ortaya çıkan kentsel/mekansal yeniden yaratım süreçleri güncel okumalarla tartışmaya açılmaktadır. Araştırma kapsamında, rekreasyon alanı algısı ve kullanımını belirlemek amacıyla bir anket çalışması yürütülmüştür. Söz konusu semtlerin bu yeniden yaratım süreçlerinde; hedef kullanıcı kitleleri, yerel-tarihsel verilerinin sürdürülmesi ve orijinalliğin yorumlanması bakımından farklılıklar görülse de, ekonomi kaynaklı motivasyonlarla güdümlenen, rekreasyon ve tüketim odaklı mekansal dönüşümler geçirdikleri söylenebilir. Bu değişimleri kent üzerinden okuyan ve çeşitli meslek gruplarından katılımcılarla, web ortamında bir açık kaynak sözlük oluşturulmuştur. Bu bağlamda, rekreasyon kavramının ve oyun ile kurulan ilişkilerin açılmasıyla konuya bir giriş yapılacak, ardından rekreasyonun güncel tüketim pratikleri etkisinde kent mekanlarını ve kentliyi ne tür yeniden yaratım süreçlerine taşıdığına dair eleştirel bir bakış sunulacaktır. 1. Rekreasyon; ‘canlandırma, yenilenme, yeniden yaratma’ anlamlarına gelen ve Latince bir sözcük olan ‘recreatio’ dan gelmektedir [1]. Bir disiplinlerarası araştırma alanı olan ‘rekreasyon’a, insan sağlığının bir koşulu, modern toplumların sosyal ve kültürel bir ihtiyacı, kentsel planlamanın parçası, yerel bir politik araç olarak çeşitli açılardan yaklaşmak mümkündür. Broadhurst rekreasyonu, ‘insanların boş zamanlarında katıldıkları, çok yönlü olabilen, fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel parçalar içeren aktiviteler’ olarak tanımlamıştır (Broadhurst, 2001). Dattner’e göre ise (1969), ‘Yetişkinler için, sanat ve bilim dışında, oyun en çok rekreasyon alanında kullanılır ve insanın (rekreasyon kelimesinin gerçek anlamında oldugu gibi) kendini yeniden yaratmasına yardımcı olur’ (Yürekli, 2003). Bir aktivitenin ya da gerçekleştirilen bir olayın rekreasyon faaliyeti olarak değerlendirilmesi için belirlenen özelliklerinin, oyunun özellikleriyle örtüştüğü söylenebilir: Rekreasyon herşeyden önce gönüllüdür; rekreatif aktivitelere katılım oyunda oldugu gibi gönüllülük esasına dayanır, zorunluluk taşımaz. Öznel oluş nedeniyle başkası için gerçekleştirilmez. Oyunda olduğu gibi rekreasyonda da yaş sınırlaması yoktur. Görecelidir, biri için rekreatif faaliyet ya da oyun olan şey, bir diğeri için olmayabilir. Doygunluk sağlar, kişinin ruhsal ve fiziksel gelişimini olumlu yönde etkiler. Oyun, rekreasyonun kelime anlamında barındırdığı tekrar yapma/eyleme olasılığını doğasında barındırır.
Resim 2 Rekreasyon alan algısı ve kullanımını gösteren anket çalışması
Insanlık tarihinin başlangıcından itibaren rekreasyonun ve oyunun varlığından söz etmek mümkündür (Resim 1). Wittgenstein, oynama eylemini yürümek, yemek içmek gibi insanlık eylemlerinden biri, doğal tarihimizin bir parçası sayar (Karatani, 2006). Tarih öncesi dönemde oyun ve rekreatif faaliyetler daha çok bireyseldir ve kişinin yaşam mücadelesi ile ilgilidir. Bu dönemde avlanmak ve dinsel törenler, sosyal bilimciler tarafından rekreatif aktivite olarak kabul edilmektedirler. Huizinga, rituel ve oyun arasındaki bağın kuvvetliliğine dikkat çekerken, ritüellerin içinde oyuna ait öğelerin çokluğuna işaret eder (Huizinga, 1995). Antik yunan döneminde, agoralar, anfi tiyatrolar ve arenalar gibi toplukların birarada bulunabileceği alanların inşaası ile rekreatif faaliyetlere savaş oyunları, spor karşılaşmaları ve temsiller eklenmiştir. Orta Çağ döneminde boş zaman dinlenme ve yaratmadan çok, yüksek sosyal sınıflar arasında bir statü gösterişine dönüşmüştür; Yunan felsefesinin aksine boş zaman işten uzaklaşma değil, hangi aktivite içinde bulunacağını seçme özgürlüğü olarak ele alınmıştır (Atalay, 2004). Sanayi devriminden sonra, boş zaman faaliyetlerinde tüketime dayalı bir eğilim görülmektedir. Modern çağda ise alışveriş, spor, kültürel ve turistik faaliyetler en yaygın rekreatif aktiviteler olarak kabul edilir. Bu araştırmada, rekreasyonun tarihsel gelişimini incelemenin yanı sıra, günümüzde rekreasyon alanı algısı ve kullanımını daha iyi anlamak amacıyla, bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir (Resim 2). Söz konusu anket çalışmasının örneklem nüfusu 136 kişidir. Anket 3 bölümden oluşmaktadır: Ilk bölümde katılımcıların demografik bilgileri sorgulanmıştır, ikinci bölümde ise açık uçlu “Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?” sorusu ile kişinin kendi rekreasyon tanımını yapması amaçlanmıştır. Katılımcılarının %88’i bu soruda ‘Gezerim’ cevabını vermiştir. Anket katılımcılarının 115’i rekreatif aktivite olarak ‘Açık havada dolaşmak’tan hoşlandıklarını belirtmişlerdir. Anketin 3. bölümünde rekreasyon alanları kentin spesifik mekanları üzerinden sorgulanmıştır. Katılımcılara Avrupa ve Asya bölgelerinde belirlenen alışveriş merkezi, tarihi kentsel mekan, park, sahil ve ticaret akslarının kullanım sıklığı ve amacı sorulmuştur. %60’lık bir oran belirlenen bu mekanlara yürüyerek ulaşırken, katılımcıların 129’u bu mekanlarda dolaşımını da yürüyerek sağlamaktadır. “İstanbul dışından gelen misafirinizi gezdirmek isteyeceğiniz üç yer” açık uçlu sorusunda katılımcıların %96’sının cevabı Tarihi Yarımada (özellikle Sultanahmet) olarak belirlenmiştir. Ankete katılanların önemli bir kısmının, ‘Kendilerinin rekreatif amaçla ziyaret ettikleri yerler’ sorusuna cevabı Karaköy ve Eminönü semtleri olmuştur. Yürütülen anket çalışması proje inceleme alanlarını belirlemede ve bu alanlara yönelik talebi yaratan kullanıcı profillerini tanımada etkili olmuştur. Ayrıca seçilen çalışma alanları hem kendi içlerinde hem de birbirlerine geçişlerde, rekreasyon amaçlı yürüyüş eylemini mümkün kılmaktadır.
Resim 3 Tatilya, Fenerbahçe Piramid… Istanbul’da tüketim ve eğlence için üretilmiş mekanlar
Resim 4 AVM’ler, zaman-mekan sıkışmasının ve yok-yer olmanın temsilleri
2. Modern bireye ait bir kavram olan ‘boş zaman’ın değerlendirilmesinde (leisure) dahil olunan aktiviteler -alıskanlıklar, yerler, olay- baskın, yapı-baskın durumlar kent ve kent mekanları üzerinde dönüştürücü ve hatta geri döndürülemez etkiler yaratabilmektedir. Bu bağlamda, eğlence ve boş zaman faaliyetlerinin gerçeklestiği rekreasyon alanlarının bu dönüşümden etkilenmekte olduğu apaçıktır. Eğlence, onu sarmalayan, içine alıp bir parçası haline dönüştüren temel motivasyonunun ekonomiye bağlanmasıyla birlikte büyük oranda tüketimyanında-eğlenceye dönüşmektedir (Resim 3). Işte bu noktada, kente bakarken rekreasyonu ve başat ekonomik faaliyetleri bir arada karşılayan, kapsayıcı tek bir terimden söz edilebilir: rekronomik peyzajlar -recronomic landscapes- (Metz, 2002). Zaman-mekan sıkışması ve bu iki kavramın birbirine geçmesi yolu ile gösteri yaratılması (Harvey, 1996), alışveriş merkezi ya da tatil köyü gibi ‘yok-yer’lerin (Augé, 2009) dışındaki kent mekanlarını da rekronomik anlamda dönüştürmektedir (Resim 4). Harvey, her kapitalist dönemde mekanın, sistemin isleyişini kolaylaştıracak biçimde yeniden örgütlendiğine dikkat çekmektedir. Bu örgütlenmede, modernitenin de karakteristiği olan zaman-mekan sıkışmasında artarak daha yoğun bir aşamaya geçildiğini belirtir ve bu sıkışmanın beş etkisine işaret eder: kısa ömürlülük, elden çıkarılabilirlik, geçicilik, gösterge ve imajlar, simulakrumlar (Süer, Sayar, 2002) (Resim 5). Sultanahmet, Eminönü ve Karaköy’de belirlenen alanlarının, eğlence ve ekonomik faaliyetleri bir arada ancak farklı biçimlerde kurgulayan rekronomik peyzajlar olduğu düşünülmektedir. Seçilmiş alanlarda hareket halindeki nüfus, odağa alınan kullanıcı profili ve bu gruplar için üretilen mekansal kurgular anlamında farklılıklar görülmektedir. Sultanahmet örneğinde kullanıcı odağı ülke dışı / şehir dışından ‘turistik’ amaçla gelen ziyaretçilerdir; bu uğurda Istanbul’un ve bölgenin ‘kendi tarihsel sürecinde varolmuş/olan kültürel değerlerinde seçmeci davranılarak’ mekanlar yeniden üretilir. Karaköy, ‘kentli’ rekreasyonu açısıdan müthiş bir dönüşüm geçirmekte, bu hızlı-buyurgan dönüşüm bölgeye her gün yabancı bir nüfusu taşırken, beraberinde ‘ithal kültürel öğelerle yeniden üretilen steril mekanları’ teşvik etmektedir. Öte yandan Eminönü, hem tarih boyunca kentin ticaret odağı oluşu, hem de güncel durumda bu tarihsel sürekliliği kendiliğinden sürdürmesiyle, aynı anda ‘kentliye ve turiste’ hitap edebilmekte, mekansal kurgusunu ‘kendi içinden yenileyerek’ üretebilmektedir.
Resim 5 Yeni Istanbul silueti
Resim 6 Sultanahmet’te tarihsel seçmecilik, gösterişçi tüketim
3. Tarihi Yarımada ve özellikle Sultanahmet bölgesi, kentin gittikçe temalaşan kısmının en ayyuka çıktığı yerlerden biridir ve turistin özellikle ‘yerel imaj’ beklentisini karsılama adına üretilen mekanlar üzerinden yerin otantikligine yapılan vurgu oldukça düşündürücü hale gelmiştir (Resim 6). Konut yerleşimlerinin gün be gün ticari ve turistik faaliyetler için iskan edilmesi; buradaki gündelik yaşantının yerini Veblen’in tanımıyla, ‘gösterişçi tüketim’e bırakır hale gelmesi bu orijinallik düşünün de göstergesi olmaktadır (Veblen, 1994). Mekanlar ve olaylar, misafirler için yinelenerek, tarihsel seçmecilikle birlikte üretilirken, -varsaotantik olanın ve gündelik hayatın yeri, bu yeni yerel imaj üreticisi tüketim mekanlarıyla doldurulmaktadır. Lefebvre’ye göre ‘Yerüstü, yeraltı, hava, hatta ısık... Bunların hepsi, kapitalizmin soyut mekanında istenildigi gibi kullanılabilen, mübadele ve kontrol edilebilen ürünler haline gelmislerdir. Mekandan artı değer yaratmak için yararlanılır, aynı zamanda turizm ve boş zamanlar için kullanılır (Hays, 1998) (Resim 7-8). Bunun izleri olan, yapı yerine ön cephe iyileştirmeleriyle, bir örnekleşen siluetlerle ve mahallenin yalnız ‘görünen’ kısmında yenilenen kaldırım taşlarıyla, dolaşmamız gereken parkurlar önceden belirlenmiştir.
Resim 7 Bir zamanlar kubbesini desteklemek için kurulan ancak uzun zaman sökülmediği için Ayasofya’nın bir parçası haline gelen iskele, büyük çöküşün ardından seyir terası olarak kullanılmaya başlandı.
#direngezipark覺
‘rekreasyona ayrılmış bir kamusal alanının rekronomik peyzaja dönüştürülemesi’ üzerine,
2011 yılında, mevcut siyasi erk, Istanbul üzerinden (düş) kurduğu kentsel dönüşüm projelerinde artık ‘çılgın’ bir döneme girmişti. Konut üretimine ağırlık veren ve çoğunlukla Istanbul’un ‘sınırları’nı zorlayan yerlerin yapılaşması devam ededursun, kentin merkezinde de, sonuçları çok ses getirecek, kente, kentliye ve kent sosyolojisine dair görünmeyen ‘sınır’ları sorgulatacak olan bir takım kararlar alınmaya başlandı. 2013’ün Mayıs ayında, kullanıcısı olmadığı iddia edilen -ki özünde tamamen ‘öteki’leştirilerek yoksayılan- Gezi Parkı’nın kamusallığı hala tartışılırken, sökülen ‘tek ve hür bir ağaç’ için, ‘orman gibi kardeşçesine’ bir direniş başladı. Gezi, kentin ve turizmin, dolayısıyla da siyasi erk’in gözbebeği olan Taksim’dedir. Park için küçük, ancak -cephesi tarihi canlandırdıktan sonra içi ‘ne olsa gider*’ konseptiyle- kışla, avm, müze, buz pisti, kafeterya, galeri vb. gibi onlarca işlevi sığdırmak için yeterince büyük bulunan bir kamusal alandır. Daha da önemlisi kentin merkezinde rekreasyona ayrılan yegane yeşil alanın, meydanda kalan marjinal** birimidir. Olayların ve direnişin devam ettiği bugünlerde, Gezi vesilesiyle yaşamakta olduğumuz kent deneyimlerini, gündelik hayatın yeni keşifleri olarak görüyor ve keşiflerimizi ‘rekreasyona ayrılmış bir kamusal alanının rekronomik peyzaja dönüştürülememesi’ özelinde değerlendirmek istiyoruz.
1. Taksim Yayalaştırma Projesini ve Gezi Park’ına Topçu Kışlası›nın tarihe bir saygı duruşu olarak, ne var ki onu ‘dekorlaştırılarak’ inşa edilmesi gerekliliğini olumlayanların en büyük savı, Gezi Park’ının atıl bir mekan oluşu, bunca alanın verimli*** kullanılamayışı üzerineydi. Bu konuda Mimar Sinan Genim, ‘Beyoğlu’nun çökmüş vaziyette olduğunu, Gezi Parkı’nda hava karardıktan sonra can güvenliği olmadığını, Topçu Kışlası’nın yeniden inşasıyla bir kültür sanat merkezi yapılacaksa, böyle bir yapıya şiddetle ihtiyaç duyulduğunu’ dile getirmiştir. Oysa Prof. Dr. Uğur Tanyeli’nin de söylediği gibi Gezi Parkı hali hazırda kullanılan kamusal bir mekan ve projenin ana hedefi olan “parkın marjinal kullanıcı kesimini” oradan temizlemek, parkı - modern kışla görünümüyle- steril hale getirmek, parkın kullanıcısını görmezden gelmek suretiyle, onları halının altına süpürmek demekti. Herkesin birbiri için öteki olabilecekken, gece ve gündüz, yaz ve kış bir arada bulunabildigi Taksim’in kullanıcılarını ve Gezisi’nin kamusallığını, Yazar Hakan Günday’ın Piç (2003) adlı kitabından bir alıntıyla yeniden düşünmek yerindedir: ‘’Taksim ne demek? Paylaştırmak, dağıtmak demek. Işte burada, Istanbul’da yaşayan insanların taksim edildiği yerdir. Insanlar bu meydandan sokaklara, semtlere , caddelere dağıtılırlar. Ayrıca burada sürekli bir pay alma durumu da söz konusudur. Yani Istanbul’da payına düşeni Taksim’de alırsın. Çünkü burada zevk ,insan, uyuşturucu, kan, aşk, acı akla gelen her şey taksim edilir. Hak edilen payların alındığı yer burasıdır. Tabii yapılan taksim bazen adaletli olmayabilir. Ama zaten meydanın adı sadece Taksim’dir. Adil Taksim Meydanı değil. (s.150)
Ardından da 11 Haziran 2013’te yaptığı tashihi ekleyelim: Eksik bırakmışım. “Henüz!” olmalıymış o son cümlenin peşinde. Elinde kitap olan varsa, bir zahmet eklesin… Bir de bilsin ki; Daima uyanık kalmak Ve daima uyanık tutmak için Kaç gündür Gezi Parkı’nda uyuyanlara Selamı var Piçlerin.
2. 2013 yılı, Mayıs ayının son haftasında, ağaç kıyımını ve parkın yıkımını durdurmak isteyen direnişçiler, parkı salt rekreatif kullanımından çıkarıp bir yaşam alanı olarak kurgulamaya başladılar. Artık Gezi Parkı, kütüphanesinden mescidine, ücretsiz yeme-içme alanlarından atölyelere, sağlık hizmetlerine kadar kentin sunduğu olanakların, bir binaya ihtiyaç duyulmadan da varolabileceğini gösteren, kamu tarafından meşgul (veya işgal) edilerek ihya olan yepyeni bir kamusal alana evrilmişti. Aslıhan Şenel’in de belirttiği gibi kentli, Gezi Park’nın bu yeni hali ile aslında yıllardır kent mekanını gittikçe daha çok sınırlandıran ve kişiyi o mekanlardan gittikçe uzaklaştırmış olan kurallar ve fiziksel engeller kalktığında, kendini ve bulunduğu kentsel mekanı yeniden üretme (re-create) sürecini keşfetti. Daha da önemlisi, o park üzerinden kentine ve dahi mahremine karışan erk ve onun mekanizmaları karşısında, kentli hakkını savunmayı pratik edindi. Öte yandan bu pratik Gezi ile sınırlı kalmadı, yalnız Istanbul’da yankı bulmadı. Aynı zamanda, Izmir Mavişehir’de yaşayanların, deniz kıyısındaki 23 bin metrekarelik rekreasyon alanının TOKİ tarafından satılması, ardından da imar planın ticari alana çevrilmesi karşısında direnmelerine de ilham oldu. (kaynak: www.haberler. com’da yer alan, 07.06.2013 tarihli ‘’Gezi Parkı İlham Verdi, Mavişehirliler de Yürüdü’’ başlıklı haber )
3. Rekreasyonu, bu kitapçıkta konu ettiğimiz rekronomik halinin aksine, her türlü ekonomik faaliyetten sıyırarak en bilindik en saf haliyle savunmak, neredeyse tamamen tüketici olan kentliler tarafından gerçekleştirildiği için bir devrimdir. Para geçmeyen bir park’ta yemek-içmek, kitap edinmek, hukuk danışmanlığı veya sağlık hizmeti almak… Yalnızca iki hafta sürmüş olarak kalsa bile, bu deneyimin eşsizliği, onun öngörülememişliği ve yöneticisi bulunmayan örgütsüzlüğü, çoğulculuğudur. Ne var ki bu iki hafta, direnişi değil yalnız mekanı paylaşanlara da ev sahipliği yapmıştır. Rekronominin uzantısı turizm, elbette buraya vakit kaybetmeden sızmıştır. Hem parka, hem de parkla yaratılan bilinci başka şehirlerde temsil eden çadır alanlarına turistik turlar düzenlenmektedir. Radikal gazetesinin haberine gore, Antalya Cumhuriyet Meydanı’nda kurulan çadırlarda protestolar devam ederken, turizm acentelerinın rehberleri eşliğinde Meydan’a gelen turistler, direniş hakkında bilgi almaktadır (kaynak: www. radikal.com.tr ‘de yer alan, 17.06.2013 tarihli ‘’Antalya’da turistlere ‘Gezi direnişi’ turları’’ başlıklı haber). Bu noktada şu ayrımın yapılması kritiktir: Turistik amaçla orada bulunan ziyaretçilerin varlığı değil, Gezi veya başka illerdeki direniş alanlarını, özünde ekonomi mekanizmaları sorgulayan bu tavrı bir turistik metaya, rekronomik bir peyzaja dönüştürenler eleştirilmelidir. Bu açıdan yaklaşıldığında, direnişin ruhuna zarar verecek biçimde mekanı fırsata çevirmeyi bilenlerin aşırılıklardan biri de, direnmeyi deyim yerindeyse ‘pornolaştırıp’ mekanı dekorlaştırarak önünde moda çekimi yapabilmektir (www. gundem.milliyet.com.tr ‘nin 11.06.2013 tarihli ‘’Diren Moda’’ başlıklı haberi).
4. Ne var ki ilerleyen günlerde bu kamusal alanın, halkın işgalinden kurtarılıp ‘millete’ teslim edilmesi, mahallelerdeki parkların da kent keşiflerinin bir parçası haline gelmesine yaradı. Daha ikinci gününde parklar, dolup taşmaya başladı. Birarada bulunmak suretiyle para harcamadan da sosyalleşilebileceği, hesap ödemeden de ‘hesap sorulabileceği’ görüldü. Bugünün neredeyse tamamen tüketici haline gelmiş, vaktinin çoğunu da tüketim mekanlarında geçirmiş kentlilerinin şu anki esas gündemi mahalle parklarını şöyle veya böyle kullanmak suretiyle değerlendirmek değil elbet, ama bu parklar belki de uzun zamandır ilk kez böyle sahiplenildi. Daha da önemlisi tüketim alışkanlıklarımız bugün gözden geçiriliyor, avm ve zincir işletmelerin yerine semt pazarlarının tercih edilmesi gündeme geliyor. Bu iki haftada, bir küçük parkın rekreasyon ekonomisine yem edilmemesi ve geleceğe de kalabilmesi umuduyla yola çıkıldı ama, şimdi bütün parklar, pazarlar bizim!
Pek çok söylemini kötü bir oyunu bozmak üzerine kuran erk, oyun üzerinden kente/mekana bakışının piyesten öteye geçemedigini farkedebilecek mi bilinmez, ama parklardan yükselen seslere bir kulak verilse de kardeşçesine yaşasak bir orman gibi, fena mı?
*anything goes, herşey uyar olarak da çevrilebilir. **bir matematik terimi: son birim (kaynak, www.tdk.gov.tr). ***bir iktisat terimi: Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman (kaynak, www.tdk.gov.tr)
Resim 8 Bir zamanlar kubbesini desteklemek için kurulan ancak uzun zaman sökülmediği için Ayasofya’nın bir parçası haline gelen iskele, büyük çöküşün ardından seyir terası olarak kullanılmaya başlandı.
Resim 9 Tarihi Yarımada’da düzenlenen alternatif turların güzergahları, renkli taramalarla gösterilmiştir. Gri nokta ve kırmızı hat, kente sabit hız ve yükseklikten baktıran kırmızı otobüs turu ve duraklarını gösterir.
Yarımada’da bulunan tarihi yerlesimler arasında çöküntü bölgesi olarak değerlendirilenler, alternatif turlar olarak da pazarlanmakta, eski mahalleliler gündelik yaşantılarında, izinsizce kayıt altına alınabilen seyirlik objeler haline gelmektedir (Resim 9). Bu yeni gezi rotalarından bir başkası da, diger kentlerden Istanbul’u ziyarete gelen gruplara, cami-türbe-hamamharem ve alışveriş çerçevesinde bir Osmanlı Hanedanlığı simulakrası sunmakta, popüler kültürün kaçınılmaz etkisiyle bir günlüğüne ‘Hürrem Sultan’lık vaad edebilmektedir (Resim 10). Yukarıda sözü edilen zaman-mekan sıkışması, dekorlaşan kent ve popüler kültürün temsil araçlarıyla yaratılan bir simulakranın etkisinde, ziyaretçileri birer oyuncu karaktere dönüştürmektedir.
Resim 10 Hürrem Sultan Hamamı, bir günlük saltanat
Resim 11 Karaköy ve çevresinin hızlı tarihçesi
Resim 14 Karaköy’den Tophane’ye doğru, ardı ardına açılan mutena işletmeler
Konut yerleşiminin neredeyse bulunmadığı, gündelik yaşam bileşenlerini yakın zamana kadar yalnız bölgedeki denizcilik işletmeleri ve türlü zanaat atölyelerin oluşturduğu Karaköy, Istanbul’un rekreatif amaçlı kent içi dönüşümünün en hızlı yaşandığı bölgelerden biri olmaktadır (Resim11). Bu hareketlilik son birkaç yıl içinde bölgenin üretime dayalı yapısının yerine birbiri ardına açılan kafe-bistro işletmeleri, tasarım dükkanları, galeriler ve planlanan antrepo dönüşümleri üzerinden okunabilir (Resim 12). Çarpıcı olan nokta, bölgenin dönüşümü için planlanan GalataPort projesinin kesinleşmiş bir başlangıç tarihi olmamasına rağmen, bu potansiyelin çok daha önceden, tekil yatırımcılar tarafından değerlendirilmesi ve bölgenin dönüştürülmeye başlanmasıdır. Kent içinde uzun zaman gözardı edilmiş, hatta yakın tarihlere kadar gece girilemeyecek denli tenha ve tehlikeli bulunan Karaköy-Tophane sokakları mutenalaşmaktadır (Resim 13). Bunun aracı olan mekanlarda, ithal kültürel öğelerin senteziyle Sultanahmet’tekinden farklı olarak, bu sefer -soylu-kentli için, ‘Karaköy’lü olma’ vurgusu üzerinden isimlerine yansıyan bir ‘yerellik’ imajı yaratılmaktadır (Resim 14). Ne var ki, bu yeniden üretim mekanları bölgeyi dışarıdan gelen kesimin rekreasyonuna temelde yeme-içme hizmetleri sunmak yoluyla açarken, uzun bir süredir ‘oralı’ olan kullanıcıları kibarca dipnotlarla dışlayabilmektedir (Mekanlardan birine ait menüde yer alan, ‘Istemediğimiz kişilere servis yapma zorunluluğumuz yoktur.’ ibaresi ilk bakışta masum görünebilir; ancak bölgenin yerleşik kullanıcıların profili düşünülünce neyin dışarıda bırakılmak istendiği aşikardır). Bölgenin yeni oluşmakta olan rekronomik peyzajında arzulanan kentli kitle için, David Brooks’un kitabından türeyen bir terimle BoBo (bourgeoisbohemians) tarifi yapılabilir (Brooks, 2000). Brooks’un tezinde bu ‘yeni üst sınıf’ 1960’ların liberal idealizmiyle 1980’lerin kendine dönük ilgi ve menfaatçiliğinin birleşimidir. BoBo’lar, -yukarıda Sultanahmet için tartışılan- ‘gösterişçi tüketim’den nefret eder, ancak ‘temel ihtiyaçlarına’ azami para harcarlar.
Resim 13 Karaköy’den Tophane’ye doğru, cıvıl cıvıl ve gece-gündüz güvenli sokaklar
Resim 12 Denizciler Kahvehanesi yerine açılan ve Steven Holl’un Karaköy’de tasarladığı(!) Storefront galerisi, değişen sokak silueti
Resim 15 Kentli rekreasyonu olarak kahve molas覺 ve eskiye benzetmek suretiyle yeni yap覺lan dekorasyon
Huizinga, oyunun bir şey için mücadele ya da bir temsil olarak düşünülebileceğini, bu iki işlevin içiçe geçerek en iyi temsil mücadelesine dönüşebileceğini ileri sürer. Oyun, imge aracılığıyla bir yeniden üretim ve ifade olabilir (Huizinga, 1995). Karaköy için, Londra’nın SOHO’su, New York’un Williamsburg’ü ve Berlin’in özgün yeraltı kültürüne öykünen, onlara paralel bir atmosfer yaratılması ve bu bağlamda rekronomik mekan üretimleri arzulanmaktadır. Imgeler aracılığıyla üretilen bu mekanlar, BoBo kitleyi yakalama ve en iyi temsili yaratma motivasyonuyla, biraz Karaköy’ün içi boşaltılmakta olan otantikliğinden beslenecek biraz da dekorasyonuyla öykündüğü yapılara referans verecektir (Resim 15).
Resim 16 Eminönü meydan ve hanlar bölgesinin hızlı tarihçesi
Resim 17 Geleneksel ticaret mekanları, Tahtakale
Resim 18 Mısır Çarşısı ve yapının etrafı
Sultanahmet ve Karaköy sahili arasında kalan, Eminönü Meydanı’ndan Hanlar Bölgesi’ne uzanan alan, limana bağımlı faaliyetlerin yoğunlaştığı merkezi bir yer olarak zaman içinde ticari bir kimlik kazanmış ve bu durum bölgenin mekan örgütlenmesine de yansımıştır (Ortaylı, 2000; Hürel, 2005; Ertuğ, 2008; Kuban, 1994) (Resim16). Özellikle 1950 sonrası dönemde, aldığı göçlerin etkisiyle sosyo-kültürel durumu büyük değişikler gösteren bölge, bütününde konut alanlarından çok geleneksel ticaret mekanları ve ticaret işlevleri ile öne çıkmaktadır (Turgur, Özden; 2005) (Resim 17). Döneminin en önemli merkezi iş alanı (CBD) olan bölgenin, meydandan Tahtakale’ye doğru yoğunlaşan dükkanları, işportacıları ve yüzyıllardır kentsel bir rekronomik ‘jeneratör’ olan Mısır Çarşısı’yla; otantik/yerel nitelik arz eden informal ticaretin yönlendirdiği ekonomik faaliyetlere eğlence sektörünün de katılımıyla bir rekronomik peyzaj niteliği taşımakta olduğu, bu özelliği ile hem kentliye hem turiste hizmet edebildiği söylenebilir (Resim 18).
Resim 19 Eminönü Meydanının ezici boşluğuna karşı altgeçitin ezici kalabalığı
Resim 20 Eminönü Meydanının ezici boşluğuna karşı altgeçitin ezici kalabalığı
Mekansal yenilenmenin, kendi tarihselliginde ve daha da önemlisi kendiliğinden gerçekleşmesi sebebiyle -Eminönü Meydanı’nın boşaltılması gibi büyük bir müdahale dışında- bölgede gerçekleşen rekreatif aktivite-ticaret birlikteliğinin özgünlüğünden bahsedebilmek hala mümkündür. Bu özgün canlılık, meydanda kesintiye uğrasa da, geçip gitmek, iki noktayı birbirine bağlamak amacıyla inşa edilen iki yapıda; önce yaya altgeçidinde, sonra ileride Galata Köprüsü’nde yeniden dikkat çekici hale gelir (Resim 1920). Köprünün iki kotunda hem rekronomik (alt kotta bulunan işletmelerde seyir ve yeme-içme aktiviteleri, pazar, alışveriş) hem de rekreatif (balık tutma eylemi, seyir, yürüyüş) etkinlikleri birarada bulunmaktadır (Resim 21).
Resim 21 Taşıt, yaya, işletme ve balık köprüsü Galata
Eminönü’nün bu canlı rekronomik peyzajında, günlük ticari faaliyetlerini yerine getirenler ve ziyaretçilerle kurulan dinamik yapının, hem ritüel hem de oyuna işaret ettiği düşünülmektedir. Agamben’e göre, ritüelin özgül işlevi, yaşanmış deneyimin sürekliliğini korumaktır; ritüel olayları yapılara dönüştürür, oyun ise yapıları olaylara (Agamben, 2010). Burada, kurgulanmış bir tema ve tarihsel seçmecilikten ziyade, gündelik hayatın ve zamanın döngüsünde bütüne etkiyen birlikte hareket edişler vardır. Ramazan günlerinde, bayram alışverişlerinde, yeni yıl karşılamalarında olduğu gibi takvimi sabitleyen ve deneyimin sürekliliğini koruyan ritüellerden söz edilebilir. Öte yandan, bölgenin mekansal özelliklerinden ötürü çoğunlukla kaybolarak, kalabalığa karışarak oyunlaşan kent deneyimi, ritüellerin ve gündelik yaşamdaki öngörülemezliklerin kesişimiyle gerçekleşir.
Sonuç Istanbul’un, rekreatif ve ekonomik faaliyetlerin bir arada bulunması açısından zengin olan, ancak geçirmekte olduğu yeniden yaratım süreçlerini farklı biçimlerde yaşayan bölgelerinin değerlendirildiği bu üç semt üzerinden şunları dile getirmek mümkündür: Yeni rekreasyon mekanı, bir kapalı yapı ya da bir açık alan, kent parçası dahi olsa, her koşulda amacına uygun olarak tasarlanır ve (yeniden, yeniden) üretilir. Kent içindeki rekreasyon ister turist ister kentli odaklı olsun, ekonomisinden bağımsız düşünülememektedir. Ne var ki, bu rekronomik dönüşümün jeneratörleri her bir örnek için kendi özgül değer ve potansiyelleri ışığında, kendi dinamikleri ve kullanıcılarını dışarıda bırakmadan kurgulanmalıdır. Aksi durumlarda mevcut peyzajın dekorlaşabildiği, kullanıcı ve ziyaretçilerini de kent deneyimini yaşama değil, rol yapma anlamında oyunculaştırabildiği düşünülmektedir. Benjamin’e göre, oyun oynamanın özü ‘sanki öyleymiş gibi yapmak’ değil, ‘hep-yeniden-yapmak’tır. (Yürekli, 2003). Bu rekronomik peyzaj üretimlerinde, Sultanahmet örneğinde, kullanıcı odağının turist olması üzerinden bölgeye hakim kılınan tarihsel seçmecilik ve ‘tema’laşmanın sakıncaları ele alınmıştır. Karaköy sahili son birkaç yıl içinde ani bir dönüşüm yaşamaya başlamış, ithal bir tarih ve mekan kurgusuyla, tamamen bölge dışından gelen bir kentli nüfusun rekreasyonuna açılmıştır. Yeniden üretilen mekanlarda imge üzerinden bir temsil olarak oyunun varlığı gözlenebilir. Eminönü’nde ise, Galata Köprüsü’nden başlayarak Hanlar Bölgesi’ne dek incelenen kısmın, tarihsel süreç boyunca kendiliğinden ticaret ve rekreatif ziyaret ekseninde dönüşegeldiği, mekanların bu doğrultuda yeniden üretildiği ve bu süreçler içinde bölgenin hem kentli hem de turist rekreasyonuna bir arada hizmet etmesi değerlidir. Burada günlük yaşam ve ticaretin hem ritüele hem de oyuna yaklaşan özellikleri ilginç bulunmuştur.
Kaynaklar Agamben, G. 2010 Tarih ve Çocukluk: Deneyimin yıkımı üzerine bir deneme, İstanbul: Kanat Kitap Atalay A., 2004, Spor Medya ve Serbest Zaman, İstanbul: Beta Yayınları Auge, M., 1997, Yer-olmayanlar, İstanbul: Kesit Yayıncılık Broadhurst, R., 2001 Managing Environments for Leisure and Recreation, New York: Routledge D. Harvey, 1996, Postmodernliğin Durumu, İstanbul: Metis Yayınları Hays K.M., 1998, Architecture “Theory” since 1968, Cambridge: MIT Press Huizinga J. , 1995, Homo Ludens, İstanbul: Ayrıntı Yayınları Metz T., 2002, Fun! Leisure and the Landscape, New York: NAI Publishers Karatani K. , 2006, Metafor olarak Mimari, İstanbul: Metis Yayınları Veblen T., 1994, The Theory of the Leisure Class, USA: Dover Publications Yürekli Inceoğlu, İ., 2003, Mimari Tasarım Eğitiminde Oyun, Tez (Doktora), Istanbul İTÜ Fen Bil. Enst. Süer, D., Sayar, Y., 2002, Küresel Sermayenin Yeni Tüketim Mekanları, Mimarlık ve Tüketim, Istanbul: Boyut Yayınları Brooks. D., 2000, Bobos in Paradise, New York: Simon & Schuster Publications [1] – Nisanyan Türkçe etimolojik sözlük, URL: http://www.nisanyansozluk.com/
Resim Listesi
1. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 2. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 3. URL: http://www.kenthaber.com/ , Erişim tarihi 15.06.2013 URL: http://www.mimarizm.com/ , Erişim tarihi 15.06.2013
4. URL: http://www.whereistanbul.net/ , Erişim tarihi 15.06.2013 URL: http://www.iamistanbul.tv/ , Erişim tarihi 03.04.2013 URL: http://www.7tepeblog.com/ , Erişim tarihi 03.04.2013 5. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 6. URL: http://static.tr.groupon-content.net/30/13/1327251071330.jpg , Erişim tarihi 15.06.2013 7. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 8. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 9. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 10. URL: http://static.guim.co.uk/sysimages/Travel/Pix/pictures/2011/9/6/1315302883689/AyasofyaHurrem-Sultan-Ha-007.jpg , Erişim tarihi 15.06.2013 11. Özgirin. E, Tüzün E., Köm Y., Karaköy İskelesi ve Yakın Çevresi Ulusal Öğrenci Fikir Projesi Yarışması için üretilmiş özgün imaj 12. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 13. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 14. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 15. URL: http://www.tadindaseyahat.com/, Erişim tarihi 15.06.2013 16. Köm Y. YTÜ MT6 Black Box Theatre projesi için üretilmiş özgün imaj 17. URL: http://www.theguideistanbul.com/uploads/2000/3563_orj.jpg, Erişim tarihi 15.06.2013 18. URL: http://3.bp.blogspot.com/, Erişim tarihi 15.06.2013 URL: http://mw2.google.com/mw-panoramio/photos/medium/62658370.jpg , Erişim tarihi 15.06.2013 19. URL: http://lh3.ggpht.com/erdalyuxel/SBOpMX2G38I/AAAAAAAAAV0/uThX5wwHGe4/s800/ eminonu1.jpg Erişim tarihi 15.06.2013 20. Cürgen C., Köm Y., Tan E. proje için üretilmiş özgün imaj 21. URL: http://cdn4.vtourist.com/4/5090897-Galata_bridge_fishers_Istanbul.jpg , Erişim tarihi 15.06.2013
‘’Bos zaman kisinin isinden, esiden, okulundan, kisacasi yapmasi gereken sorumluluklarindan ve olmasi gereken yerden uzaktayken deneyimledigi an’dir. Bircogumuz bos zamanin ne oldugunu yabanci dil ogrenirken sorgulariz. En tipik soru olan bos zamanlarinizda neler yaparsiniz hep bir aktivite ile aciklanmasi beklenir. Bu aktivite kapali ya da acik bir mekanda gerceklestirilen fiziksel aktivite (- genel olarak herhangi bir spor dali), kulturel etkinlik (kitap okuma, sergi gezme, vb...), ya da kisisel hobilere yonelik aktiviteler (dans etmek, fotograf cekmek, el isi, vb...) Bos zamanda yapilan aktiviteler ozel ya da kamusal alanda gerceklesirken, parka gitmek, bir meydanda oturup insanlari izlemek, plaja gitmek ya da sokakta oylesine dolasmak cevaplari cok kisitlidir. Bos zaman her zaman bir uretim ile degerlendirilmesi gereken kayip zaman olrak algilanmaktadir.’’
Yazar : Banu Çiçek Tülü, Bağımsız Küratör
1. Yazar tarafından seçilen kelime: Boş zaman
Metin boyunca altı çizili ve italik olarak vurgulanan sözcükler, bir mini-sözlük çalışması için seçilerek yazarlara gönderilmiştir. Farklı meslek gruplarından oluşan ve aralarında mimar, tiyatro oyuncusu, kültürel çalışmalar araştırmacısı, editör, bağımsız küratör, reklamcı, müzebilimci gibi profesyonel uğraşlara sahip katılımcılara araştırmanın kapsamı hakkında bilgi verilmiştir. Sözlük, bir açık kaynak olarak düşünülmüş ve aynı maddeler içinde birden çok yazarın katılımı amaçlanmıştır. Sözlük çalışmasıyla yakalanan çoğul düşünce, farklı bakış açılarıyla yapılan tanımlama-yorumlamaların kazandırdığı açımlamalar, yalnız bir metin ‘eki’ değil, aynı zamanda içeriğe de etkiyen bir kent okuması olarak değerlendirilebilir. Bu çalışma, yukarıdaki bağlantıda web ortamında incelenebilir, yeni yazarların katkılarıyla devamlı olarak güncellenecektir. Aşağıda, yazarlardan ve paylaştıkları görüşlerinden örnekler bulmak mümkündür.
Bir açık kent okuması olarak, sözlük : http://rekronomik.tumblr.com/
‘‘Gösterge: Göstermek fiilinin gizli nesnesi gibidir hakikat. Şeylerin, kavramların veya deneyimlerin kendilerinin ya da kendileriyle ilintili şeylerin hakikatini gösterdiğini varsayarız ya da böyle olmasını umarız. Bunların göstergeler olduğu, işaret ettikleri doğrudur; fakat gösterge ve hakikat ilişkisi, ebelerin oyuncuları sobelediği bir saklambaç oyunundan daha çetrefilli bir ilişkilenme biçimidir. Deleuze’ün öne sürdüğü gibi, hiçbir içeriğe işaret etmeyen boş göstergeler, bir içeriği gösterirken hakikatini gizleyen aldatıcı göstergeler, bir öze gönderme yapan fakat onu göstermeyen maddi göstergeler, ve ideal özü barındıran yani hakikati gösteren nihai göstergelerden söz etmek mümkündür. Dahası, göstergelerin zamansal ve mekansal boyutlarına göre değişmektedir hakikatle ilişkileri. Bu doğrultuda düşündüğümüzde, kendi deneyimlerimiz ve edimlerimiz birer gösterge oldukları gibi, diğer bireylerle ilişkilerimizden başlayarak her türlü bağlamda göstergeleri yorumlarız. Göstergelerin yayıldıkları ortam ve zaman dahilinde hakikatle ilişkilerini oldukları gibi ortaya koyabilmek ise başlı başına politik bir yaklaşım olmanın yanı sıra bireysel ve toplumsal analizlerin belkemiğini oluşturur diyebiliriz.
Yazar : Aysu Arıcan, Kültürel Çalışmalar YL Tez öğrencisi
2. Yazar tarafından seçilen kelimeler: Gösterge, Steril
Turizm: Devletlerin, hedefi sıcak para elde etme olan, halklarının kültürlerini metalaştırma eylemlerinin tümü.’’
Mutenalaştırma: Egemen düşüncenin, kendisinden olmayan ve varlığını tehdit olarak gördüğü her birey, tavır, davranış ve düşünceyi ayıklama operasyonu.
‘’Boş zaman: İcat edilmiş, eğlenceyi önceleyen ve tüketmeye endeksli, bireysel başarıya odaklı tüketim toplumu bireylerinin kendilerini rahatlatma ve sosyalleşme zamanı.
Yazar : S.Canan Cürgen, Müzebilimci
2. Yazar tarafından seçilen kelimeler: Boş zaman, Mutenalaştırma, Turizm
Önce ihtiyaca niayen ya da arkadaşlarla birlikte vakit geçirmek amaçlı gidilir. Aşırı gürültü uğultudan kulaklar sağır, kafalar şişmiş, elinde anlamsızca indirimde diye alınmış belki de etiketi üzerinde duran nice gereksiz kıyafetin yanında solmaya mahkum olacak kıyafet vb eşya ile eli kolu eve dönüyor olmanın yapay çiçekleri, süs bitkileri, doğal oksijen ve güneş ışığının girişini engelleyen bir fanus, klostrofobik bir mekanda koca bir günü tüketmiş olmanın dayanılmaz vicdan azabı.
Alışveriş merkezi: Hem otoparkı, hem mağazaları olan koca bir gününüzü alışveriş, yemek yemek, olmadı sosyal aktivite sinema, tiyatro vb, etkinlikleri gerçekleştirebileceğiniz, çocuk, genç, yaşlı her kesimin ilgi ve alakasına hitap eden kompleks. Ne kadar da iyi niyetli bir görünüm(!).
Yazar : Derya Yıldırım, IBB Şehir Tiyatroları Oyuncusu
3. Yazar tarafından seçilen kelimeler: Alışveriş merkezi, Kentli
*Bu satırların yazıldığı dönemde, AKP hükümetinin Gezi Park’ı başta olmak üzere şehir meydanlarında ve parklarda direnen “marjinalleri” “temizlemek” söylemiyle meşrulaştırmaya çalıştığı ve eşi benzeri görülmemiş polis şiddetiyle uygulanan biber gazı ve tazyikli su müdahaleleri, devlet düzlemindeki sterillik söylemi ve buna bağlı pratiklerin en aşikar ve güncel örneklerinden biri olarak kayda geçmiştir.’’
Steril: Beyaz bir laboratuvar ortamı, beyaz eldivenler, beyaz maskeler ve mikroskobik faaliyetler. Sterilliğin ilk çağrışımları. Hijyen ve güvenlik kaygılarıyla getirilen düzenlenmeler ve kurallar dahilinde yürütülen pratikler. Akla ilk gelenler hala tıbbi veya bilimsel içerikler, imajlar olsa da, sterillik kaygısı laboratuvar duvarlarını aşıp meydanlarımıza, sokaklarımıza, evlerimize, bedenlerimize ve düşüncelerimize nüfuz edeli epey oldu. İnsanları, ilişkileri, ortamları ve fikirleri tasnif etmekte kullandığımız kriterler arasında ilk sıralarda yerini alarak bir norm haline geldi. Steril olma ve sterilleştirme kaygısı, bedenlere ve mekanlara en ince detayına kadar müdahaleyi de beraberinde getirdi. Devlet, ideoloji ve kültür eksenlerinde sterillik söylemi üzerinden nice politikalar üretildi. “Temiz” veya “güvenli” olmak adına her alanda fiziksel ve psikolojik şiddeti meşrulaştırdık. Bedenimizin ürettiği sıvıları “iğrenç”leştirdik, “biz”den farklı gördüğümüz insanlara atık muamelesi yapmakta beis görmedik. Arınmaya bunca çabaladığımız, şiddetle kendimizi soyutlamaya çalıştığımız şeyler aslında en derinde kendimizde duyumsadığımız şeyler olmasındı? Sterillik adına yaptıklarımız bizi pirüpak hissettirebilir ya da öyle gösterebilir, steril alanlarda steril toplumlar oluşturduğumuz sanrısına kaptırabilir. Ama bu söylemle etraflıca yüzleşmediğimiz sürece ne yaparsak yapalım, zaten bu söylemin ürettiği ve mütemadiyen beslediği kaygı ve yabancılaşmadan kurtulamayacağız. ‘’
Başka türlüsü mümkün değil midir? Yolda yürümek kadar, otobüs beklemek kadar olağan?, yabancılaşmayan? Uzaktan gözlerini kısıp baktığında gördüğün şeyin arasına karışan? O kadar da orijinal olmayan?
O yüzden seviyorum Ted Mosby’i; nasıl da yalnız bir adam; bir tür mimar karikatürü. Ted Mosby bu hayatta bir stajyer gibi, etrafındaki dostları alıştırmasalar gündelik hayata, bir türlü ayak uyduramayacakmış gibi bir hali var. Sürekli hokus pokus peşinde, bir türlü olmuyor. Kimseyi inandıramıyor; bir vazgeçse, herkes kadar olsa, olacak. Olmuyor.
Eş dost geliyor bazen ofise. Merak içindeler, inanıyorlar ki her gün gördüklerinden başka türlü bir yer görecekler. İnanıyorlar, mimarlar her gün gördükleri şeyleri başka türlü yapmaya, daha güzel, daha pırıltılı yapmaya muktedir. Mimar evleri vardır, dekorasyon dergileri yayınlarlar, mimar herkesten başka türlü yaşamaya meraklı bir türdür, orijinaldir. Upuzun bir masası vardır mesela, mutfağı salonunun orta yerindedir, evine ayakkabılarla girilir. Köşede tanıdık bir nesne durur, bir lamba belki, onu Çukurcuma’dan üç otuz paraya alıp nasıl yakıştırıverdiğini anlatırlar mimarın evine;o nesne aslında hep oradadır, mimar fark edene kadar kimse onu önemsememiştir, ama almıştır mimar kişisi, eğip bükmüş, parlatmış, şöyle bir sallamış, içini dışına sokmuş, nasılsa bambaşka edivermiştir; öyle bir hokus pokus peşindeyiz. Sürekli. Hep birilerini şaşırtmanın peşindeyiz. İnanıyoruz da içten içe. Benim yaptığım başka. Orijinal.
Yazar : Kerem Piker, Mimar
4. Yazar tarafından seçilen kelime: Orijinal
Bunun yanı sıra elindeki bu imkanların farkında olmayan, sürekli gelecek kaygısı taşıyan, kendini başka bireylerle kıyaslayan, var olan potansiyel olanakları nasıl olsa elimin altında diyerek kullanmayan, hazıra alışmış, agresyonu yüksek, tahammül sınırı düşük, dinlemeyen, hızlı yürüyen, hızlı yemek yemeği tercih eden, mutsuz, huzursuz, güvensiz, sürekli geçmişe özlem duyan, kendini, hayallerini geleceğe erteleyen, obsesif, kaygı atağı ya da panik atak olma yüzdesi yüksek, organik yaşama hevesli, organik yiyeceklerden medet uman, yediklerini eritmek için saatlerini spor salonunda harcayan, sevişmeyi de ruhsuz bir şekilde beden ihtiyacı olarak gören birey .
Kentli: Kırsal kesime oranla bir kentin mevcut zorluklarını yaşıyor olmanın (ulaşım, trafik, ekonomik, yaşam kaygıları, zaman kullanımı vb) yanı sıra kentin sahip olduğu sosyal imkanlardan (tiyatro, sinema, bienal, opera, festival, kütüphane, müze, vb) faydalanan kısacası kent bilinci olan bireyler.
Hatice Cansu Cürgen, 1988. Istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden 2011 yılında Onur derecesiyle mezun oldu. Bir öğretim yılını Erasmus Öğrenci Değişim Programı kapsamında, Università degli Studi di Roma La Sapienza kurumunda tamamladı. Bitirme projesi, ‘Provocation’ ile, 2011 Archiprix Ulusal Yarışması’nda 2.’lik Ödülü aldı. 2011-2013 arasında KPM Kerem Piker Mimarlık bürosunda mimar olarak çalıştı. 1.Istanbul Tasarım Bienali’nde KPM bünyesinde hazırlanan Bomba adlı iş ile Emre Arolat küratörlüğündeki Musibet sergisinde katılımcı olarak yer aldı. 2013 Bahar yarıyılında başladığı ITU Mimari Tasarım Tezli Yüksek Lisans Programı’na devam etmektedir. Mimari tasarım paradigmaları, ard-yapısalcı paradigmalar ve programlanabilir strüktürler ilgilendiği çalışma konularından bazılarıdır. Elif Tan, 1986. 2004 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde lisans eğitimine, bir sonraki sene Mimarlık Bölümü’nde çift anadal programına başladı. Bir öğretim yılını Erasmus Öğrenci Değişim Programı kapsamında Politecnico di Milano Üniversitesinde tamamladı. 3. Dünya Mimarlık Festivali (WAF) kapsamında düzenlenen UrbanSOS öğrenci yarışmasında finale kalan ekip içerisinde yer alarak, aralarında Peter Cook’un da bulunduğu seçici kurula sundukları Demo+Critic Urbanism adlı projesiyle mansiyon ödülü aldı. 2013 yılı bahar yarıyılında İTÜ’de başladığı Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programında eğitimine devam etmekte ve sinema yapılarının tarihsel dönüşümü tez konusunun ana strüktürünü oluşturmaktadır. Özel sektörde plancı ve mimar olarak çalışmakta olan Elif Tan, sosyal mimarlık ve kent ile ilgili çalışmalarını ise kurucu üyelerinden biri olduğu Herkes İçin Mimarlık Derneği’nde sürdürmektedir. Yelta Köm, 1986. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamladı, eğitim sürecinin bir donemini Selanik Aristotle Üniversitesi’nde değişim öğrencisi olarak geçirdi. Durumsal ve eleştirel yaklaşımlar üzerine çalışan “kayıtdışı” kolektifinin kurucuları arasında yer aldı. Smart Geometry, AA (Architectural Associaton) Mittelmeerland, Açık Toplum Vakfı kurumlarından kısa süreli desteklerle eğitimlere katıldı.Ulusal ve uluslararası mimari yarışmaya katılıp, çeşitli ödüller aldı. 2011’de Arkitera Mimarlık Merkezi Seyahat Bursu ile üretim mekanlarının kentleri nasıl dönüştürdüğü üzerine odaklanan bir aylik arastirma gezisi kapsaminda 8 ülkede 10 şehri inceledi. 2011 yılında kurulan Herkes için Mimarlık Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer alarak, Türkiye’deki sosyal sorunlara mimari çözümler aramaktadır. Güncel işlerinden “Ad-hoc Library”, 1. İstanbul Tasarım Bienali’nde Joseph Grima’nın küratörlüğünü üstlendiği “Adhokrasi” sergisinde yer almıştır. Bu projenin yanı sıra, Bienal’in diğer sergisi olan Emre Arolat’ın küratörlüğünü üstlendiği “Musibet” sergisinde de Herkes İçin Mimarlık ve kpm-kerem piker mimarlık bünyesinde hazırlamış olduğu iki ayrı işi bulunmaktadır. Yelta Köm, mimari pratiğini ve araştırmalarını partneri olduğu KOTUstudio çatısı altında sürdürmektedir. 2013 Bahar yarıyılında başladığı ITU Mimari Tasarım Tezli Yüksek Lisans Programı’na devam etmektedir. Mekansal eleştiri pratikleri, mimarlık temsili, sosyal mimarlık, mimarlık tarihi ve teorisi çalışma konuları arasındadır.