Özgür Düşün - Sayı 52

Page 1


SUNU

merhaba, uzunca b r zamandır 2 aylık per yodunda s z okurlarımızla buluşturmaya gayret ett ğ m z derg m z, yen sayısıyla halk gençl ğ ne s nema ve edeb yat dünyasının zeng nl kler n , güncel gel şmelere da r pol t k tutumunu, l beraller n post-modern dünyalarıyla marks zm’e ve sosyal zm tar h ne yönel k saldırılarını, tüket m çılgınlığıyla er t len toplumun p yasa tarafından nasıl yönlend r ld ğ n anal z ederek taşımaya devam ed yor. ayrıca “yazı nasıl yazılmalıdır” sorusunu olanca gen şl ğ yle açıklıyor, f t p hap shanelerden yükselen ses s zlerle buluşturuyoruz. sun gündemlerle hasır altı ed len füze kalkanı s stem n mercek altına alıyor ve gerçek b r yaşam öyküsünden es nlenerek oluşturduğumuz öyküyü okurlarımıza sunuyoruz.

‹Ç‹NDEK‹LER

01 04

k m ç n ve nasıl b r kalkan?

45

yoldaşlık l şk ler üzer ne

DGH’DEN

49

öykü: b tmeyen çığlık

10

nasıl yazılır, nasıl yazılmaz?

54

çev r : sosyal zm tar h n n (ve stal n’ n) daha y savunulması...

18

kürt ulusal sorununa kısa b r değ n

58

bİr kez daha “bütün İktİdar sovyetler’e”

25

gündel k faş zm n katı(baba), sıvı(anne), gaz(çocuk) hal ...

63

tutsak postası: geleceğe yürümen n özü

39

dünya edeb yatında gerçek b r dev: balzac

66

okur-yazarların kalem nden

43

sah p olmak mutlak mutluluk mu?

69

çoğunluk olma hal : seyre dal, tüket, ezmey öğren, statükonu koru...

özgürdüflün ozgurdusunkolektifi@hotmail.com

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli Yönetim Yeri: ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL-‹STANBUL Tel: (0212) 389 65 63 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147


ABD’nin ve AB’nin bafl›n› çekti¤i emperyalist kamp›n bir

NATO projesi olarak manüpile etti¤i ve asl›nda patenti ABD’ye ait bir savafl ve tahakküm plan› olan Füze Kalkan› projesi bu toplant›n›n nirengi noktas›n› oluflturmaktad›r. AKP hükümetinin toplant›y› “tüm flartlar›m›z› kabul ettirdik” sözleriyle ifadelendirmesi de dikkatleri söz konusu toplant›n›n emperyalist kamplar aras›ndaki silahlanma yar›fl›nda zirve noktas›na ulaflmas› olgusundan uzaklaflt›ran, gerçeklerin özünü karartan bir oyun-

ÖZGÜR DÜfiÜN

>>>>

Aral›k-Ocak 2010-52

dan ibarettir ve bir k›ymet-i harbiyesi yoktur.

Emperyalist Dalaş Derinleşiyor: Kimin İçin ve Nasıl Bir “Kalkan”? Son dönemde ülkede ve dünyada yaflanan geliflmeler, gerek ulusal gerekse uluslar aras› siyasal arenas›nda en solundan en sa¤›na kadar birçok kesimin yo¤un ilgisine mazhar olurken, bilimsel sosyalist analizlere dün oldu¤undan daha fazla ihtiyaç oldu¤u san›r›z abart› olmayacakt›r. Son bir aydaki geliflmelere dahi bak›ld›¤›nda, özellikle Ortado¤u co¤rafyas› ve bu co¤rafyan›n kontrolünde önemli görevlerle donat›lm›fl ülkemizin yak›n gelecekte önemli geliflmelere tan›kl›k edece¤i rahatl›kla görülebilecektir. Geçti¤imiz ay Portekiz’in Lizbon kentinde toplanan NATO zirvesi ve akabinde yaflananlar, yap›lan toplant›n›n flifrelerini do¤ru okumay› zorunlu k›lmaktad›r. ABD’nin ve AB’nin bafl›n› çekti¤i emperyalist kamp›n bir NATO projesi olarak manüpile etti¤i ve asl›nda patenti ABD’ye ait bir savafl ve tahakküm plan› olan Füze Kalkan› projesi bu toplant›n›n nirengi noktas›n› oluflturmaktad›r. AKP hükümetinin toplant›y› “tüm flartlar›m›z› kabul ettirdik” sözleriyle ifadelendirmesi de dikkatleri söz konusu toplant›n›n emperyalist kamplar aras›ndaki silahlanma yar›fl›nda zirve noktas›na ulaflmas› olgusundan uzaklaflt›ran, gerçeklerin özünü karartan bir oyun-

dan ibarettir ve bir k›ymet-i harbiyesi yoktur. Rusya ve Çin’in bafl›n› çekti¤i emperyalist kampa esasta Rusya’ya gözda¤› vermeyi amaçlayan Füze Kalkan› sisteminin, bu kamptan yükselebilecek olas› karfl› koyuflu en aza indirmek, Rusya’y› frenlemek için NATO projesi olarak imzalanmas› ve ülkemizin bu projeye fiili olarak “ev sahipli¤i” yapmas› gerçeklerin görülmesi aç›s›ndan önem arz etmektedir. Di¤er taraftan Füze Kalkan› sistemi, nükleer faaliyetlerine h›z veren ve emperyalistler aç›s›ndan nükleer güç olma tehdidi tafl›yan ‹ran’›n ‹srail’e olas› bir sald›r›s› karfl›s›nda ‹srail’i koruma hedefindedir. Füze Kalkan› sistemini halklar aç›s›ndan önemli k›lan yan› –ülkemize yerlefltirilmesi- tam da buras›d›r. Çünkü bu proje, emperyalist barbarl›¤›n ve tahakkümün vahflice füzesavar sistemiyle yaflama geçirilmesinin ad›d›r. Dolay›s›yla her geliflme ve olguyu bilimsel sosyalist pencereden analize tabi tutan ve yak›n gelece¤in olas› geliflmelerini yine bilimi, dünya halklar›n›n yaflanm›fl deneyim ve tecrübelerini kendisine referans alarak ilerleyen her kesim emperyalist bir proje olarak Füze Kalkan› sistemini bu gözle okumal›d›r. Bizler aç›s›ndan önemli olan emperyalist iki

1


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

2

kamp aras›nda devam eden dalaflta kimin neyi nas›l ifadelendirdi¤i de¤il; söz konusu dalaflta piyon olarak kullan›lan ve kabesini emperyalizme çevirmifl ülkelerin ne gibi rollerle sahneye ç›kt›¤›n›n tespit edilmesi, özellikle de bir silah deposuna çevrilen ülke topraklar›m›z›n ve halklar›n ne ile karfl› karfl›ya oldu¤unun analiz edilmesidir. Buradan hareketle emperyalist savafl felaketine do¤ru önemli bir ad›m olarak belirlenen bu sistem, ülkemizi ve bölge halklar›n› bölgesel bir savafla sürüklemenin, hatta bir “so¤uk savafl” dönemine haz›rl›¤›n da ön ad›m› olarak görülmelidir. Bölge halklar›n›n birbirine düflmanlaflt›r›larak k›rd›r›lmas› ve emperyalist çat›flman›n bu bölgede bölgesel savafllarla yürütülmesi olas›l›k dahilindedir. Yeni bir felaketin efli¤ine do¤ru sürüklenen bölge halklar›n›n, olas› bir emperyalist savaflta karfl›s›nda yer alan ülkemiz hakim s›n›flar› ise, Füze Kalkan› sistemini kabul ederek bir kez daha emperyalist efendilerinin yan›nda saf tuttu¤unu deklare etmifltir. Komuta merkezine gerek kalmadan –ki komutan›n NATO’da oldu¤u duyuruldu-, otomatik bir sistemle olas› bir tehlike an›nda harekete geçen füzesavar sisteminin bizim topraklar›m›za yerlefltirilmesi de bu aç›dan manidard›r. Füze Kalkan› sistemi uzlafl›s›n›n mürekkebi dahi kurumadan ekonomik ve siyasal olarak dünyadaki güç dengelerini elinde tutan ABD’nin Wikileaks’e düflen ve say›s› on binlerle ifade edilen gizli belgeleri dünya kamuoyunun gündemine bomba gibi düfltü. Wikileaks’ “skandal›”n›n tam da son 10 y›l›n en

önemli NATO toplant›s›n›n ard›ndan ve anti-balistik Füze Kalkan› sistemi tart›flmalar›n›n yap›ld›¤› bir dönemde gündeme oturmas› düflündürücüdür. Henüz aç›klanmayan binlerce belgenin oldu¤u haberlerinin ortal›kta dolaflt›¤› bir gerçekken aç›klanan belgelerin emperyalistlerin ve di¤er ülkelerin kirli, çürümüfl diplomatik iliflkilerini ortaya dökmesinden öte bir anlam ifade etmedi¤i ise baflka bir gerçektir. ABD taraf›ndan bilinçli bir flekilde dünya kamuoyuna servis edildi¤i olas›l›k dahilinde olan “gizli belgeler”le yarat›lan yapay gündem, bugün hala dikkatleri ad› skandalda en fazla zikredilen ülkelere odaklam›flt›r. Bir taraftan ABD yeni savunma konseptleri ile emperyalizme karfl› geliflebilecek risk ve tehditlere karfl› askeri stratejileri yaflama geçirirken ve küresel planda NATO dün oldu¤undan farkl› bir dönüflümle yeniden dizayn edilirken di¤er taraftan yarat›lan suni “Wikileaks skandal›” ile dünyan›n ilgisi baflka bir yöne kayd›r›lm›flt›r. ABD’den sonra hakk›nda en fazla belge yay›mlanan T.C devleti ise, içerisinde birçok bürokrat›n yer ald›¤› yolsuzluk ve rüflvet iddialar› ile zirvedeki yerini korumaktad›r. Ortado¤u co¤rafyas›nda nükleer faaliyetleri ile ön plana ç›kan ve ‹srail karfl›s›nda önemli bir nükleer güç tehditi oluflturan ‹ran’a karfl› Wikileaks belgelerinde çarp›c› ifadelerin yer almas› ve T.C’nin de ad›n›n zikredilerek Arap ülkelerinin ‹ran’a sald›r› heveslerinin “iffla” edilmesi Füze Kalkan› sistemiyle birlikte düflünülmelidir. ABD’den belgelere dair “k›nayan ve tehdit” içeren sözlü beyanlar›n ötesin-


Emperyalist Dalafl›n Gölgesinde “Demokrasi” Oyunu Devam Ediyor Emperyalistler cephesinden yeni sald›r› planlar› yukar›da bahsetti¤imiz çerçevede devreye sokulurken dünyan›n ezilen halklar› da do¤rudan bu sald›r›lar›n muhatab› durumundad›r. Ancak, sömürünün ve bask›n›n oldu¤u yerde süreç aç›k k›r›lmalara gebedir ve ezilenler mevcut sömürüye baflkald›rma e¤ilimindedir. Bunun en yak›c› örnekleri geçti¤imiz aylarda Fransa, Yunanistan, Portekiz, ‹ngiltere ve ‹talya’da a盤a ç›kan iflçi ve ö¤renci hareketlilikleridir. Fransa’da Emeklilik Reformu’na karfl› 3,5 milyon iflçi, emekçi ve ö¤rencinin sokaklara taflan öfkesi yaflam› durdurma noktas›na getirmifl, Portekiz’de emekçiler isyan etmifl, ‹talya ve ‹ngiltere’de e¤itim alan›ndaki neoliberal politikalara, reformlara ve bütçe k›s›tlamalar›na karfl› binlerce üniversite ö¤rencisi iflgaller düzeyinde harekete geçmiflti. Tüm yaflananlar önümüzdeki dönemin oldukça hareketli geçece¤ini ve emekçi hareketlerindeki sal›n›mlar›n bugün art›k tüm yak›c›l›¤›yla hissedilen büyük eylemlerin, genel grevlerin, iflgallerin artarak devam edece¤ini göstermektedir. Her de¤iflen gündemin arkas›ndan iflçi ve emekçilere yönelik yeni stratejik sald›r›lar›n gelece¤ini öngörmek abart› olmayacakt›r. Ülkemizde son birkaç ay içerisinde gerek Kürt sorununda a盤a ç›kan geliflmeler gerekse de emekçiler cephesinden yaflananlar, yak›n gelecekte yaflanabilecek s›cak çat›flmalar›n ve kitle eylemlerindeki yükseliflin bugünden sinyallerini vermektedir.

Geçti¤imiz günlerde Dolmabahçe’de Baflbakan’›n da kat›ld›¤› Rektörler toplant›s›n› protesto etmek için bir araya gelen ö¤rencilerin, polisin azg›n sald›r›lar›n›n hedefi olmas› ve yaflanan fliddetin dozunun hamile genç bir kad›n ö¤rencinin bebe¤ini kaybetmesine sebebiyet vermesi, hiç de yabanc› olmad›¤›m›z tart›flmalar› yeniden gündeme tafl›d›. “Demokrasi”, “demokratik hak”, “meflruluk”, “özgürlük”, “orant›l›-orant›s›z fliddet ve protesto” gibi tart›flmalar nihayetinde pek de fazla yeni fleyler de¤illerse ve tüm bir s›n›f mücadeleleri tarihi ile paralel olgularsa, yaflamsal soru fludur: Neden hem meclis kürsülerinden hem de bütün bir kamuoyu taraf›ndan “demokratik tepki” tart›flmalar› yüksek sesle dillendirildi? Ya da neden kameralar›n objektiflerine yans›yan, polisin büyük bir gözü dönmüfllükle ö¤rencilere uygulad›¤› fliddet bu ülkede ilk defa yaflan›yormufl gibi “flaflk›n” bir refleksle karfl›land›? Gerçek flu ki bu refleks, gericisinden liberaline dek burjuva bas›n›n ve düzen partilerinin ilgi oda¤› haline gelen söz konusu gündemin, “siyasal sisteme gösterilecek tepkinin biçim ve içeri¤ine” dair oluflu, ö¤renci gençli¤in devrimci dinamizminin sistem içi kanallarla tüketilmesi gerekti¤ini düflünen zihniyetin tezahürüdür. Kimisine göre ise böylesi bir eylem tarz› dahi “orant›l› fliddetle” bast›r›lmas› gereken tehlikeli bir olgudur. fiüphesiz söz konusu eylem hakl› ve meflru bir eylemdir. Haks›z ve anti-demokratik olan ise polis terörüdür. Dolmabahçe eyleminin ard›ndan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde AKP’li Burhan Kuzu’ya gösterilen “yumurta tepkisi”, niteli¤i ve içeri¤i bak›m›ndan önemli bir tart›flma konusu olup liberallerce de çokça alk›fl toplayan “makul bir yaramazl›k”t›r. Çünkü bu sistem için tehlike arz etmeyen her türlü “farkl›l›k” düzenin s›n›rlar› içerisinde yine düzenin bekas› için ayakta tutulmakta ya da biçimlendirilerek dizayn edilmektedir. Hiç kuflkusuz son günlerde ana gündemi ö¤renci gençlik olan sa¤ ve sol liberallerin, devlet bürokratlar›n›n, AKP hükümetinin üniversitelere yönelik bol “aç›l›ml›” günleri kap›dad›r. Özellikle Füze Kalkan› projesine karfl› yükselebilecek her türlü “farkl›” ses türlü kanallarla bo¤ulmaya ve toplumun en dinamik kesimi olan gençlik cephesinden geliflebilecek muhalefet de dün ve bugün oldu¤u gibi türlü yollarla bast›r›lmaya çal›fl›lacakt›r. Tüm sald›r›lara karfl› ise dün oldu¤undan daha fazla örgütlü mücadeleyi büyütmek temel görevdir.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

de herhangi bir “red veya kabul” etme tutumunun geliflmemesi de “Asl›nda ‘gizli’ olmayan belgeler ABD taraf›ndan bilinçli bir flekilde mi s›zd›r›ld›” sorusunu ak›llara getiriyor. Oysaki, birçok ülke taraf›ndan “sert” sözlerle karfl›lanan ve “hassas belgelerin sorumsuzca iffla” edilmesinden dem vurulan söz konusu belgelerin gerçek “gizli” belgeler olmad›¤› gün gibi ortadad›r. Nitekim birçok çevre taraf›ndan da ifade edilirken Yahudi as›ll› Profesör Naomy Chomsky kat›ld›¤› bir programda as›l belgelerin filtrelendi¤ini belirtmifl, ‹srail’in Gazze ateflkesini bozdu¤una dair hiçbir bilginin Wikileaks belgelerinde yer almad›¤›n›n düflündürücü oldu¤unu vurgulam›flt›. Tüm bunlar Wikileaks olay›n›n spekülatif oldu¤una, as›l belgelerin filtrelendi¤i ve bilgilerin çarp›t›larak dünya kamuoyuna servis edildi¤ine iflaret etmektedir.

3


DGH’den

ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹ www.demokratikgenclikhareketi.org

Aral›k 2010

Üniversitelerde Yoğunlaşan Baskılara Karşı, Devrimci Mücadeleyi Kitlelerle Çoğaltarak Yaygınlaştırmak, Halk Gençliğinin Görevidir!

Üniversiteler, son günlerde, bir kez daha devlet

meleri ve bir genç kad›n ö¤rencinin bu sald›r›da, po-

bürokrasisinden gelen ibretlik aç›klamalardan, gerici

lisin bilinçli iflkencesiyle, bebe¤ini kaybetmesi; gün-

okul idarelerinin ve yarg› kurumlar›n›n hayata geçir-

demi belirleyen polis terörü oldu.

di¤i idari ve adli soruflturmalara; Özel Güvenlik Bi-

Akabinde, 8 Aral›k 2010 (Çarflamba) günü ise An-

rimlerinden (ÖGB), Polis terörüne dek, yayg›nlaflan,

kara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Türki-

fliddetini artt›ran ve daha da pervas›z bir nitelik ald›-

ye'de Anayasa Sorunu” konulu panele konuflmac› ola-

¤› gözlemlenen bir dizi sald›r›yla birlikte yeniden ülke

rak kat›lan AKP’li vekil Burhan Kuzu’ya ve CHP’li ve-

gündemine yerleflmifltir.

kil Süheyl Batum’a yönelik yumurtal› protesto ve ar-

5 Aral›k 2010 (Pazar) günü AKP hükümeti baflba-

4

d›ndan üniversitede yaflanan polis sald›r›s› gerçekleflti.

kan› Erdo¤an’›n üniversite rektörleriyle gerçeklefltirdi-

Bu olaylar üzerine AKP’li Kuzu’nun “SBF Dekan›

¤i (üniversitelere ayar verme) toplant›s› esnas›nda,

derhal istifa etmeli... Batum'a da tepkiler oldu ama da-

buluflmay› protesto eden ilerici gençlik örgütlerine

ha düflük profilliydi... Bu kadar beyinsiz ö¤renci gru-

yönelik azg›n polis sald›r›s›, ülke gündemine yerleflen

bunu ilk kez bir arada görüyorum. Bu yumurtalar› ye-

önemli bir olayd›.

seler beyinlerine daha iyi gelir... Bu ö¤renciler fikir

Üniversite ö¤rencilerinin tekme tokat hunharca

üretemiyorlar...” aç›klamas› ve hemen ard›ndan, Bafl-

dövülmeleri, adeta bo¤ulmak istercesine yo¤un gaza

bakan›ndan di¤er devlet bakanlar›na, üst düzey dev-

tabi tutulmalar›, yerlerde sürüklenmeleri, tekmelen-

let bürokratlar›ndan bilhassa gerici ve sa¤ liberal bas›-


gençlik hareketini hedef alan hakaret yar›fl›, gündemi iflgal eden olaylar›n önemli bir parças› haline geldi.

li bir dönüflümü iflaret etmektedir. Nitekim Türk hâkim s›n›flar›n›n bir di¤er tarihsel siyaset dura¤› olan CHP de “K›l›çdaro¤lu rüzgâr›yla”

Bir yan›yla ülkemiz üniversiteler gerçe¤ini gerek

birlikte “kendi tarihsel ekseninin d›fl›na tafl›nmaya

konuya dair devlet politikas› itibariyle gerekse de ifl-

çal›fl›larak”, AKP ekseni d›fl›nda kalan hâkim s›n›flar

bafl›ndaki yöneticilerin siyasi ve ahlaki seviyesi itiba-

da içerisine ad›m att›klar› bu yeni konjonktürde, ha-

riyle ortaya koymas› bak›m›ndan; bir yan›yla da ülke-

yatta kalmaya gayret etmektedir.

miz, ilerici, demokrat ve devrimci bileflenleriyle, ö¤-

AKP hükümetiyle karakterize olan ve son 10 y›l-

renci gençlik hareketinin mevcut durumunu ortaya

da ülkemizin yaflad›¤› ekonomik, sosyal, siyasal dö-

koymas› bak›m›ndan, son günlerde yaflananlar, s›k-

nüflümü, bugün “AKP karfl›tl›¤›” temelinde politika

l›kla ve farkl› gündemlerle yinelemekte oldu¤umuz

üreten reformist ve küçük burjuva sol kesimlerin tes-

baz› tespitlerimizi bir kez daha ortaya koymaktad›r.

pitlerinden dikkatle ay›rmak ve AKP hükümetini do¤-

Bu bak›mdan, gericisinden liberaline dek burjuva

ru yerde tan›mlamak son derece önemlidir.

bas›n›n da hayli ilgi oda¤› haline geldi¤i görülen gün-

Zira emperyalizmin ve uflaklar›n›n konumlan›fl›n›

demin, ideolojik ve politik düzlemde taraf›m›zdan k›-

do¤ru tespit etmek, devrimci politikan›n da kitlelerle,

saca irdelenmesi ve halk gençli¤inin devrimci müca-

ba¤r›ndan ç›kt›¤› ideolojik do¤rultusunu zedeleme-

delesine düflen acil ödevlerin ifade edilmesi ihtiyac›,

den buluflabilmesinin en önemli kofluludur.

kendisini dayatmaktad›r.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

na dek yay›lan ve ilerici, demokrat, devrimci ö¤renci

ABD’nin ve AB’nin bafl›n› çekmekte olan Almanya ve Fransa gibi emperyalist devletlerin, 2000’li y›l-

AKP Hükümeti, Neo-Liberal Yap›sal Dönüflümün Önemli Bir Aktörü ve Bu Hükümetin Politikalar› da Halk Düflman› Eylemleridir!

larla birlikte, Afganistan iflgaliyle ve II. Körfez Savafl›

AKP hükümeti, ekonomik, politik bir süreç ola-

emperyalist devletlerin, “neo-liberalizm”, “küresellefl-

rak; 1990’lar›n ortalar›ndan itibaren ABD’li strate-

me” ismini verdikleri yeni küresel ekonomi-politika-

jisitler taraf›ndan meclise haz›rlanm›fl; ABD ek-

lar›n› 1990’lardan itibaren daha aç›k flekilde devreye

senli emperyalist kamp›n, Ortado¤u ve Asya’ya

sokmalar› ve bu politikalar›n, kendi ürünü olan ve

yönelik hayata geçirilen Büyük Ortado¤u Projesi

2000’lerle birlikte yaflanan dünya ekonomik krizi kar-

gibi büyük ölçekli iflgal, sömürü ve zulüm projele-

fl›s›nda en ileri aflamalar›na tafl›nmas›; bugün emper-

rinde, ülkemiz içinde ve d›fl›nda, etkin ekonomik,

yalizmin sömürgesi ve yar›-sömürgesi konumunda

siyasal, sosyal ve askeri görevlerle donat›lm›fl ope-

olan tüm ezilen dünya ülkelerinde ve do¤al›nda Tür-

rasyonel bir kuvvettin ad›d›r.

kiye-Kuzey Kürdistan’da da önemli yap›sal dönü-

AKP hükümeti, Türk hâkim s›n›flar› içerisinde,

ard›ndan Irak’›n iflgaliyle Ortado¤u’ya fiilen yerleflmesi; 1980’li y›llardan itibaren Sovyet Sosyal Emperyalizmi’nin gerilemesi ve 1990’lar›n bafl›nda çöküflü;

flümleri zorunlu k›lm›flt›r.

“merkez sa¤” olarak da tan›mlanan ve 20. yüzy›l bo-

AKP hükümeti, bu tarihsel koflullar›n bir ürünü-

yunca Kemalist CHP’li hükümetlerden, feodal gerici-

dür ve bu hükümetin bünyesinde bir araya getirdi¤i

li¤in daha hâkim durumda oldu¤u Demokrat Parti ve

hâkim s›n›flar, emperyalizmin etkin deste¤i ve yön-

ard›llar›na dek; 20. yüzy›l süresince ABD eksenli em-

lendirmesiyle birlikte, burjuva-feodal siyasal arena-

peryalist kamp›n dönemsel ihtiyaçlar›na uygun yar›-

da, CHP eksenli devlet bürokrasisi ile bir k›s›m tica-

devletçi ekonomi-politikalar›ndan bütünlüklü bir ko-

ret burjuvazisini ekarte ederek sürecin bafl aktörü ko-

puflun dönemsel temsilidir.

numuna getirilmifltir.

Bugünlerde burjuva medyada sürdürülen “eksen

AKP hükümeti, öncelikle halka ve halk›n örgütlü

kaymas›” tart›flmalar›, Ergenekon operasyonlar›,

güçlerine yönelmifl ve kendi hükümet dönemi önce-

Türk devlet sisteminin idari ve siyasi planda çok

sinde DSP – ANAP – MHP hükümeti döneminde uy-

ciddi öneme haiz ölçülerde de¤ifltirilmesi; bugün

gulanan 19 Aral›k 2000 Hapishaneler Katliam›’yla

gelinen aflamada, bilindik genel seçim süreçleri

birlikte komünist ve devrimci hareket üzerinde baflla-

sonras›nda herhangi bir hükümetin devlet kurum-

t›lan, içeride ve d›flar›da gelifltirilen ciddi bir tasfiye

lar›nda kadrolaflmas›n›n çok daha ötesinde önem-

süreci iflletmifltir/iflletmeye de sahte “demokrasi” ve

5


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

6

“özgürlük” söylemleriyle devam etmektedir! ‹deolojik ve politik tasfiye harekât›, 1990’lar›n ikinci yar›s›nda h›z kazanmakla birlikte; TürkiyeKuzey Kürdistan’›n küresel emperyalist-kapitalist dünya ekonomisine entegrasyonunun ekonomik, sosyal ve siyasal plandaki politik ve ideolojik uygulamalar›n› kapsamaktad›r. Bir yan›yla iflçilerin, köylülerin, emekçilerin ekonomik ve sosyal hak gasplar›n› t›rmand›r›rken, devlet iflletmelerini, fabrikalar›n›, limanlar›n› ve yer alt› – yer üstü do¤al kaynaklar›n›, üretim araçlar›n› emperyalistlere satarken; bir yan›yla da ezilen kesimlerin siyasal haklar›n budamakta ve azg›n bir polis terörüyle halk› zapturapt alt›na almaktad›r. Bu süreç, tarihsel bir geliflime yasland›¤›ndan, 1990’larda h›zlanan entegrasyon sürecinin vard›¤› yeni nitel bir evre de AKP hükümeti dönemi olmufltur. 2000’li y›llarla birlikte devlet kurumlar›nda bafllayan dalafl, sistematik biçimde sürdürülen ve esas amac›na büyük oranda ulaflt›¤› görülen Ergenekon operasyonlar› ile geçti¤imiz referandum aldatmacas›yla birlikte Yarg›tay gibi kurumlarda AKP hükümeti lehine sa¤lanan baflar›, tamama ermifl görünmektedir. fiimdi AKP hükümeti, ekonomiden sosyal yaflama, e¤itimden sa¤l›¤a, yerel yönetimlerden devletin idari örgütlenmesine dek yaflam›n hemen tüm alanlar›nda uygulad›¤› politikalara, neo-liberal dünya piyasa sistemine, ad›na “liberal-muhafazakârl›k” dedi¤i, ABD ve AB icad› olan “demokratikleflme”, “özgürleflme” aç›l›mlar›yla tam gaz, h›z vermektedir. Ne ki bu durum, kimi reformist ve küçük burjuva çevrelerin iddia etti¤i üzere bir “AKP diktatörlü¤ü” olgusu yahut “AKP’nin iktidarlaflmas›” durumu ortaya ç›karm›fl de¤ildir. AKP hükümeti, 21. yüzy›lla birlikte küresel bir ekonomik buhrana sürüklenen yaklafl›k 30 y›ll›k “küreselleflme” sürecinin (son noktas› kuvvetle muhtemel ki yeni ve çok daha genifl ölçekli bölgesel savafllar olacak olan), emperyalist-kapitalist dünya sisteminin, ülkemiz için hayata geçirdi¤i daha gerici, daha zorba ve daha sömürücü bir politikas›d›r. Bu dönemsel politika, Türk devlet sistemi içerisinde, onu hayata geçiren Türk hâkim s›n›flar› aras›nda cereyan etmekte ve K›l›çdarao¤lu’nun ilmek ilmek ördü¤ü “yeni CHP”yle birlikte de flimdi bu yeni sistem içerisindeki alternatifini de yaratmaktad›r. Evet, AKP hükümeti gericidir, piyasac›d›r ve her uygulamas›, ekonomik ve soysak hak gasp›d›r, polis

terörüdür, “terör örgütü operasyonlar›” furyas›d›r! Ancak bu durum, emperyalist devletlere biat etmifl Türk haklim s›n›flar›n›n, efendileriyle birlikte içerisine girdikleri bu dönemsel konumlan›fl›n bir ürünüdür. Ülkemiz, tarihsel geçmiflinde de en az AKP hükümeti döneminde oldu¤u kadar a¤›r bask› ve sömürü koflullar› alt›nda kalm›flt›r. Ço¤unlu¤u tek partili süreçler olan ‹smet Pafla’l›, Adnan Menderes’li, Nihat Erim’li, Süleyman Demirel’li, Bülent Ecevit’li, Turgut Özal’l›, Tansu Çiller’li, Necmettin Erbakan’l›, Mesut Y›lmaz’l› hükümetler döneminde yaflanan katliamlar›n, infazlar›n, tutuklamalar›n, sürgünlerin, bask›lar›n, iflkencelerin amac› halk› ve halk güçlerini susturmak, haklar›n› elinden almak ise nihai hedefi de ABD’ye ve Avrupal› emperyalistlere emek gücümüzü ve yurdumuzu peflkefl çekmek olmufltur. AKP’den ne bir eksik ne de bir fazla! Dolay›s›yla sorun, bir bafl›na “AKP’nin kötülükleri, anti-demokratl›¤›, diktatörlü¤ü, dinci gericili¤i” de¤il, bütünlüklü olarak, bir siyasi iktidar sorunudur. Bu sorunu ifllerken hareket edilecek noktalar, güncel ekonomik ve sosyal sorunlar ve bunlar›n icrac›s› AKP hükümeti iken, esas hedefin, siyasal çözümün formülasyonu da “AKP gitsin!” de¤ildir! Do¤ru ve geçerli tek alternatif, demokratik halk iktidar›d›r. Bugün bir yandan, tüm kazan›lm›fl ekonomik ve sosyal haklar› birer birer t›rpanlayan, yok eden, bir yandan da iflçinin, köylünün, emekçinin ve ezilenin söz, eylem ve örgütlenme özgürlüklerine azg›nca sald›ran; tüm muhalif kesimleri, s›n›rlar›n› kendisinin belirledi¤i “muhalefet özgürlükleri”ne hapseden; buraya s›¤mayanlar›, “terör örgütü” operasyonlar›yla “hizaya çeken”; sa¤ ve sol ideolojik konumlar›, piyasa özgürlükleri liberalizminin, gericili¤inin kulvar›nda birlefltiren, ideolojik sald›rganl›klar› azd›ran; devlet sistemini bir bütün olarak bürokrasisinden ordusuna dek bunlar›n da kat›l›m›yla yeniden dizayn eden AKP hükümeti, emperyalizmin dönemsel konumlan›fl›n›n ülkemiz cephesindeki bir karfl›l›¤›d›r. Bu durum, tüm dünyada, ülkemizle benzer siyasi ve ekonomik koflullar ile toplumsal yap› içerisinde bulunan tüm ülkelerde de böyledir. Bu bak›mdan “AKP karfl›tl›¤›”, “AKP karfl›s›nda istenen özgürlük ve demokrasi”; mutlak koflulda bir halk iktidar›n› hedeflemifl siyasal çizgiden kalk›nan devrimci bir pratik-politikadan ziyade; ço¤unlukla reformist ve küçük burjuva sol niteli¤in


gereken bir noktada durmaktad›r. Gerici ve faflist ba-

t›n›n, baflat politik söylemine dönüflmekte ve bu

s›n›n eylemlerle ilgili ibretlik manfletleri, köfle yaz›lar›

mecraya hizmet etmektedir.

ve de¤erlendirmeleri gözler önündedir!

Bu haliyle, devrimci gençlik örgütlerinin güncel

Ne ki sömürü ve zorbal›¤›n bunca dozunu artt›r-

meselelere dair pratik-politika konusundaki çekimser

d›¤› ve buna mukabil olarak halk›n hakl› tepkisinin

yahut kaba sol yaklafl›mlar›yla birleflti¤inde, devrim-

ve kendili¤inden geliflen ekonomik, sosyal ve siyasal

ci politikan›n genifl kitleler içerisinde boy verip h›zla

hak talepleri eylemlerinin; güncel pratik-politka üret-

yay›labilece¤i onlarca gündem ya heba olmakta ya

me yahut belirlenen perspektifi yerellerde ilerletme

da flu günlerde ciddi bir polemik konusu haline geti-

konular›nda devrimcilerin yaflad›¤› at›ll›ktan yahut

rilen ve liberallerce de pek sevilen “yumurta” gün-

kitlelerle kucaklaflamayan kaba sol yaklafl›mlardan

demlerine dönüflmektedir.

ötürü etkisiz kalmas›yla birlikte; reformist kesimler

Bugünlerde, TKP’li Ö¤renciler, Gençlik Muhalefeti, Ö¤renci Kolektifleri ve Genç-Sen’i hareket ettiren

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

uzant›s› konumundaki sistem içi bir mücadele hat-

taraf›ndan etkinlikle de¤erlendirilmekte ve sistem içi kanallarda tüketildi¤i görülmektedir.

reformist ve küçük burjuva sol gençlik örgütlenmele-

Ülkemizde son y›llarda, TKP, EMEP, ÖDP ve

ri dolay›m›yla önemli bir görünürlük kazanan bu po-

Halkevleri’nin oluflturdu¤u dörtlü blo¤un bafl›n›

litik hat karfl›s›nda, halk gençli¤inin devrimci müca-

çekti¤i reformist kesimlerin gençlik örgütlenmeleri

dele siperlerinden kayda de¤er bir ideolojik ve politik

dolay›m›yla vücuda gelen ve güncel pratik-politi-

ç›k›fl›n ortaya konamad›¤› da bir kez daha ciddiyetle

kada devrimci gençlik örgütlerinin hareketsizlikle-

tespit edilmelidir!

rinin yaratm›fl oldu¤u bofllu¤u dolduran “AKP karfl›t› muhalefet”, ülkemiz gençlik hareketinin politik

“Söz Biter Yumurta Konuflur” Ya Da Düzen ‹çi Muhalefette Küçük Yaramazl›klar!

gündemini de belirleyen ve yer yer yönlendirebilen bir yerde durmaktad›r.

Son bir haftad›r, AKP hükümeti baflbakan› Erdo-

Büyük ço¤unlukla suya sabuna dokunmayan,

¤an’›n rektörler toplant›s›ndan Burhan Kuzu’ya at›-

sistem içi kanallardan beslenen bu reformist muhale-

lan yumurtalara dek geçen sürede ve özellikle son

fetin kimizaman “ayakkab›yla” kimi zaman “yumur-

günlerde neredeyse bütün burjuva liberal ve gerici

tayla” kimi zaman da “gösteri ve toplu yürüyüfller ka-

bas›n›n ana gündeminin ö¤renci gençlik hareketi ol-

nununa muhalefet”le yöneldi¤i popülist eylemlerle

du¤u rahatl›kla ifade edilebilir.

birlikte halk gençli¤inin dinamizmini havuzlad›¤› ve

Cumhurbaflkan›ndan en s›radan devlet bürok-

buradan da beslendi¤i bilinmektedir.

rat›na ve hemen tüm yaz›l› ve görsel bas›n kuru-

fiüphesiz ki bu kesimlerin halk gençli¤inin güncel

lufllar›na dek, konu olan tart›flman›n ana oda¤›n›n

ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel sorunlar› konu-

“siyasal ve ekonomik düzene karfl› gösterilecek

sunda sahip olduklar› belirleyici yahut medyatik nite-

‘radikal’ tepkinin biçim ve içeri¤ine” dair oldu¤u

lik, do¤rudan bu kesimlerin ideolojik ve politik çizgi-

da rahatl›kla söylenebilir.

lerinin sistem içi niteli¤iyle birlikte, hâkim s›n›flarca

Sa¤ ve sol liberallerin AKP hükümetinin, sermayeye koflulsuz teslimiyette kesiflti¤i ve halka, halk

da bu niteli¤in bilinmesi ve bilinçli propagandas›ndan da ileri gelmektedir.

güçlerine s›n›rlar› belirlenmifl muhalefette (!) uzlafl-

Ancak bu durum, yeterli bir aç›klama getirmez,

t›klar› noktada; denebilir ki Dolmabahçe’deki eyleme

halk›n en temel sorun ve s›k›nt›lar›nda neden devrim-

yönelik uygulanan polis terörü, “afl›r› ama gerekli”;

ci seçene¤in görünür olmad›¤› esas sorusuna…

Siyasal Bilgiler’deki eylem, “radikal fakat ötesine geç-

AKP hükümetiyle birlikte karakterize olan bu

medikçe makul bir yaramazl›k” olarak tart›fl›ld›¤›n›

yeni süreçte, halka ve halk güçlerine yönelik ide-

söylemek mümkündür.

olojik ve politik tasfiye süreci; bu gerici ve zorba

AKP’yi ve bu süreci halka “demokratikleflme”,

düzenin belirledi¤i “orant›l› demokrasi”, “orant›l›

“özgürleflme”, “aç›l›mlar f›rsat›” olarak yutturmaya

özgürlük”, “orant›l› aç›l›m” kriterleriyle yürümekte

gayret eden kalemflorlar›n, ideologlar›n d›fl›nda ise bu

ve sistem için tehdit teflkil etmeyen her türlü “fark-

tarz sistem içi eylemlilikler dahi zorla bast›r›lmas› ge-

l›l›k” bu piyasa düzeni içerisinde yine bu düzenin

reken, polisin terörünü hak eden ve kökü kaz›nmas›

bekas› için hayatta tutulmakta yahut biçimlendiri-

7


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

8

lerek, çeki düzen verilmektedir. Halk›n ve halk güçlerinin, sisteme karfl› olan mücadeleleri de bu konseptin d›fl›nda de¤il, hatta tam olarak merkez hedefindedir!

Yaflam Boflluk Tan›maz! Ya Devrimci Mücadele Ya Reformizm ve Tasfiyecilik! Ülkemiz devrimci gençlik örgütlenmelerinin güncel pratik-politika sahas›nda yaflad›klar› at›ll›¤›n yahut da kitlelerle kucaklaflmas› mümkün olmayan kaba sol yaklafl›mlar›n›n, reformist ve küçük burjuva sol ak›mlarca kapat›ld›¤› ve halk gençli¤inin devrimci dinamizminin bu kanallarda tükendi¤i, bilinen ve taraf›m›zca s›kl›kla yinelenen bir olgudur. Devrimciler e¤er ki ö¤renci derneklerinde, ö¤renci topluluklar›na/kulüplerinde ve üniversite ö¤rencileri imzal› çal›flmalarda, halk gençli¤inin ekonomik, sosyal, akademik, kültürel vb. hak talepleri mücadelesi içerisinde yer alm›yorlarsa; buralarda belirli bir devrimci programatik siyasal perspektifle faaliyet yürütmüyorlarsa; örgütlenme perspektifiyle hareket etmiyor, devrimci saflar› ço¤ullaflt›rm›yorlarsa; yerellerine, okullar›na, çal›flma alanlar›na dair k›sa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlemiyorlarsa; günübirlik ve düzensiz çal›fl›yorlarsa (-ki buna ne kadar “devrimci faaliyet” diyebilirsek?); “kitle faaliyeti” içerisinde olmaktan da kendi k›s›r, dar, s›n›rl› çevreleri içerisinde dönüp dolaflmay› anl›yorlarsa, bu toplam durumun ad› “devrimcilik” ise elbette ki devrimci gençlik hareketinin, ülkede geliflen süreçlere müdahil olmas› ve siyasal anlamda da kitleleri harekete geçirici müdahalelerde bulunmas› beklenemez! Bugün hayat›n birçok alan›nda oldu¤u gibi, gençlik cephesinde de birçok ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hak gasp› yaflanmakta; sömürü ve zorbal›k düzeni, a¤›r bask›s›n› halk gençli¤inin omuzlar›na daha fazla bindirmekte; onu türlü yolarla ideolojik hegemonyas› alt›na almakta ve topluma yabanc›laflt›rmaktad›r. Ö¤renci gençlik, bugünün üniversitelerinde ve liselerinde yaflanan paral› e¤itim uygulamalar›ndan, gerici, faflist e¤itim anlay›fl›ndan, disiplin yönetmeliklerinden, ÖGB ve polis teröründen nasibini fazlas›yla almaktad›r. Bu genel gerçeklerin, günümüzde karfl›m›za ç›kan somut olaylar› karfl›s›nda program›m›zdan kalk›nan stratejik, taktik yönelimimiz içerisinde, bu hedefe olan yürüyüflü kuvvetlendiren, daha do¤ru bir deyiflle, bu yürüyüflü yaflamsallaflt›ran güncel pratik-politika ol-

mazsa olmaz bir gerekliliktir, devrimci faaliyettir! Devrimci gençli¤in, bu önemli ve baflat pratik-politika sahas›n›, “reformizmle” yahut “reformistlerle ifl yapmama” gerekçeleriyle kestirip atarak bofl b›rakmas›; kitlelere ulaflan birçok kanal›n da buralara terk edilmesi ve kimi küçük burjuva devrimci örgütlerle birlikte kitlelerin g›yab›nda bir mücadele yürütme gerçekli¤ini tekrar tekrar üretmenin d›fl›nda bir sonuç vermemektedir. Devrimci gençlik örgütleri, reformistlerden ve küçük burjuva sol gençlik örgütlerinden esas bir farkla ayr›l›r. Bu, halk›n demokratik iktidar›na kilitlenmifl bir politik mücadeledir. Yani programd›r! Program ve bu program› iflaret eden sloganlar, tek bafl›na do¤rular› ifade etmenin ötesinde, pratik-politika sahas›nda kitleleri do¤rudan örgütleyici yahut harekete geçirici bir nitelik tafl›mazlar. Programlara ve programatik sloganlara bu niteli¤i kazand›ran yegâne süreç, örne¤in üniversitelerdeki ÖGB ve polis terörüne karfl› derneklerle, topluluklarla/kulüplerle, üniversite ö¤rencileri imzalar›yla… özcesi genifl kitlelerle birleflebilecek herhangi bir çal›flma alan›nda hayata geçirilen incelikli, ustal›kl› devrimci politikalarla olur. Devrimci gençlik örgütleri, yaflam›n her bir an›n›, saatini, gününü, haftas›n›… demokratik halk iktidar› için ilmek ilmek örmedikleri, faaliyet alanlar›nda kitleleri kucaklayan ve sahiplenilen politikalar üretmedikleri, cesaretle cüretle kavgaya at›lmad›klar› müddetçe; bu boflluk, halk› ve halk›n devrimci mücadelesini, kimi yumurtal› sistem içi yaramazl›klar›n “hoflgörüyle” karfl›land›¤› yahut da yer yer azarland›¤› ve fakat liberal-gerici zemine kuvvetle sürükleyen tasfiyeci süreci durduramayacakt›r! Örne¤in, Dolmabahçe'de yaflanan ve ilerici, demokrat ö¤rencileri hedef alan sald›r›, burjuva medayada dahi bu kadar yer edinebilirken; yerlerde sürüklenen, tekmelenen, iflkenceye u¤rayan ve hatta genç bir kad›n ö¤rencinin bebe¤ini kaybetmesine neden olan bu gaddarl›k, pekala tüm üniversite ve liselerde, ilgili yerellerin emek ve demokrasi güçleriyle birlikte, kitlelere yönelik yo¤un bir teflhir kampanyas›na dönüfltürülebilirdi. Bu gibi konularda tutuk kalmak, bahsini etti¤imiz süreci tersine çevirme iddias›n›n da alt›n› oymaktad›r. Devrimcilik iddias› içerisinde olan herkes için, bu durum, halka ve halk›n hakl› davas›na karfl› ifllenmifl bir “suç” anlam›na da gelmelidir!


Ülkemiz devrimci gençlik hareketleri içerisinde, 40 y›la yaklaflan cüretkâr ve kararl› bir mücadele gelene¤iyle DGH, önemli bir devrimci gençlik örgütlülü¤ü olarak halk güçleri içerisindeki yerini korumakta ve dünden bugüne örgütsel ve politik varl›¤›n› mütevaz› ad›mlar›yla ve iddial› hedefleriyle büyütmektedir. Son y›llarda daha kitlesel, yayg›n ve materyal olarak da zengin flekilde örgütlenen siyasi kampanyalar; ö¤renci derneklerindeki ve klüplerindeki çal›flmalar; yaz süreçlerinde örgütlenen köy çal›flmalar›; emek seferberlikleri; DGH örgütlülüklerinin nicel ve yerel bak›m›ndan yavafl da olsa artmas› vb. DGH’nin geliflme, ilerleme dinamiklerine iflaret etmektedir. DGH’nin sahip oldu¤u programatik zemin, örgütsel yayg›nl›k, yay›n ve propaganda araçlar› ile örgütlü kitlesinin genel niteli¤i, yukar›da izah etti¤imiz ve devrimci cephe ile kitleler aras›nda gerili duran zincirin, yine devrimci cepheden k›r›l›fl›nda önemli roller oynayabilecek durumdad›r. Üstelik DGH’nin program›, yani halk gençli¤inin demokratik haklar› için mücadele zemini, do¤rudan do¤ruya kitleleri en temel pratik-politikada kucaklayabilecek ve demokratik halk iktidar› perspektifiyle devrime seferber edebilecek kuvvetli bir ideolojik araçt›r. Hal böyle iken, güncel pratik-politikada DGH’nin gerek merkezi tav›r tak›nmas›nda gerekse bu tavr› yerellere pratik-politika olarak indirgemesi, eflzamanl›, yayg›n ve hedefi belirli bir flekilde hayata geçirmesi konular›nda eksik kald›¤› görülmelidir. DGH, ö¤renci derneklerinde, ö¤renci kulüplerinde/topluluklar›nda, üniversite ö¤rencileri imzalar› içerisinde halk gençli¤inin devrimci dinamizmini üniversitelerde ve liselerde bu kitle hareketleri içerisinde ifllemeli, bu hareketlere önderlik etmeli ve reformist – tasfiyeci zinciri, devrimci perspektifiyle bu pratik-politika cephesinden k›rmaya odaklanmal›d›r. DGH, kendisine güvenmelidir! Yerellerdeki nicel varl›¤›n›, siyasal etkisini do¤ru de¤erlendirmeli ve fakat her koflulda basitten karmafl›¤a, DGH’nin belirlemifl oldu¤u genel perspektifi dâhilinde oluflturdu¤u çal›flma program›na yaslanarak; faaliyet yürütmek için ittifak koflulu aramaks›z›n harekete geçebilmelidir. ‹ttifaklarda ise, halk saflar› içerisinde yer alan

tüm kesimlerle, örülecek ortak çal›flman›n ideolojik dokusunda ciddi eksiklikler yaflanmas›na müsaade etmeden, tüm çevrelerle birlikte, daha güçlü “kitle faaliyeti” için hareket edebilmelidir. Bu konuda esnek olabilmelidir. ‹ttifaklar, gençlik örgütleri isimleri manzumesine dönüflen imzalar için de¤il, derneklerde, topluluklarda/kulüplerde ve üniversite ö¤rencileri imzalar›nda hayata geçirilmeli ve gerek üniversitelerde gerekse liselerde kitlesel bir seferberlik için hayata geçirilmelidir. DGH, içerisinde yer ald›¤› dernekleri, topluluklar›/kulüpleri ve üniversite ö¤rencileri çal›flmalar›n›, merkezilefltirmek ve AKP hükümeti eksenli e¤itim politikalar› karfl›s›nda; reformist ve küçük burjuva sol cepheye karfl›; güçlü bir devrimci cephe infla edebilmelidir. DGH’nin kaybedecek zaman› yoktur! Günler, haftalar, aylar bofla harcanamaz! Zaman, günübirlik, ilerlemeyen, geliflmeyen, kendisini tekrar eden çal›flmalarla tüketilemez! Ülkemiz, yaflad›¤› küresel ekonomik buhranla birlikte daha kapsaml› bölgesel ekonomik, sosyal ve askeri kanl› senaryolara sürüklenen ABD’yle birlikte bafl afla¤› yuvarlanmaktad›r! Her geçen günde halk›m›z üzerindeki sömürü ve zorbal›k koflullar› katmerlenerek artmaktad›r! Da¤lar›m›z bombalanmakta, iflçilerimiz ve köylülerimiz azg›n sömürü ve zorbal›k sultas› alt›nda can vermektedir! Yurdumuz, tafl›yla, topra¤›yla, deresiyle ve insan›yla emperyalistlere sat›lmaktad›r! Emperyalistlerin askeri üsleriyle, savafl araçlar›yla doldurulmaktad›r! Halklar›m›z birbirine düflürülmekte, asimilasyon ve imha dayat›lmaktad›r! Halk gençli¤inin gelece¤i karart›lmakta, kölelefltirilmektedir! Bu koflullar alt›nda, kitlelerle dolays›zca kucaklafl›labilecek olan demokratik haklar mücadelesinde, DGH, yakalad›¤› olumlu ivmeyi, siyasal ve pratik planda hissettirebilmelidir! Tüm yereller, oluflturduklar› yerel perspektifleri içerisinde, bugünden yar›na k›sa, orta ve uzun vadeli hedefleri için örgütlenmeye ve faaliyete h›z verirken; biryandan da DGH, merkezi olarak, son yaflanan geliflmeler gibi süreçlerde siyasal önderli¤ini, yaz›l› belgeleriyle kamuoyuna, baflta DGH’lilere ve devamla halk gençli¤i kitlelerine ulaflt›rmal› ve bu minvalde yerellerde fiili ve meflru mücadele çizgisiyle alanlarda olabilmelidir!

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

DGH, Ö¤renci-Gençlik Alan›nda, Halk Gençli¤inin Devrimci Mücadelesinin ‹deolojik ve Politik Temsilcisi Olmay› Hedeflemelidir! Bunun için Koflullar Vard›r!

9


?

ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

Nasıl yazılır

Nasıl yazılmaz

?

10

Bir derginin, okunmas› ve hedefledi¤i okur kitlesini oluflturup bu kitle ile ö¤retme-ö¤renme prati¤i içerisine girmesi için belli niteliksel özellikleri bünyesinde bar›nd›rmas› zorunludur. Derginin devrimci ve bilimsel toplumcu bir kalk›fl noktas› var ise bu zorunluluklar daha da önem kazanmaktad›r. Çünkü böyle bir misyonla ortaya ç›kan derginin, gerek yürütücüleri gerekse de yazarlar›n›n, bu iki niteli¤in fark›ndal›¤› çerçevesinde ifllerini yerine getirmeleri çok basit bir ifl de¤ildir. Y›llarca gerici sistemin e¤itim ve ö¤retim müfredat›ndan geçen bizler yeni insan ve yeni bir ülke yaratma misyonuyla hareket etti¤imizde kendi geçmiflimizle de hesaplaflmak zorunday›z. Davran›fllar›m›za kadar nüfuz eden gerici sisteme karfl› ölesiye bir mücadele verirken yaz›lar›m›za da ayn› önemi vermek zorunday›z. Baz› çevrelerde teorik iflleri veya yaz› yazmay› küçümseyen bir tav›r söz konusudur. Bu tarz yaklafl›mlarda bulunanlar pratik faaliyetin önceli¤inden dem vurarak teorik donan›m› ve bu çerçevede olufl-

turulan yaz›lar› önemsiz olarak görmektedirler. Bazen bu görüfl kendisini aç›kça ifade etmese de dergiye yap›lan gönülsüz destekten belli olmaktad›r. Bu görüflün temel yanl›fl yan› ise teorik faaliyetin ve bu çerçevedeki yaz›lar›n ayn› zamanda bir pratik oldu¤unun unutulmas›d›r. E¤er ki bir birey teorik donan›m›n› kitlelere s›n›f mücadelesi perspektifinden sunuyorsa bunu pratik d›fl› bir faaliyet olarak görebilir miyiz? Veya ülke, dünya ve Marksizm ile ilgili bir meseleyi bilimsel toplumcu bir perspektiften bakarak analiz ediyorsa ve bunu kitlelere aktar›yorsa bunu pratik faaliyetin d›fl›nda sayabilir miyiz? Elbette ki hay›r! S›n›f mücadelesi sadece fiziki alanlarda de¤il düflün dünyas›nda da sürer. E¤er biz müdahale etmezsek bizim aleyhimizde geliflir. Bu yüzden yaz› yazmay› ve teorik geliflimi küçümseyen hareketler veya bireyler s›n›f mücadelesi ekseninden rahatl›kla kayabilirler. Dünya devrimci hareketi tarihi bunun say›s›z örnekleriyle doludur. Fakat bununla ilgili bir çarp›c› örnek Mao Zedung’un hayat›d›r. Çin devrimi


l›klar halinde toplamak mümkündür: 1. Bir yaz› yazmak için gerekli ön haz›rl›¤› yapmamak 2. Yaz›da bilimsel sosyalist yöntem yerine burjuvazinin ve gericili¤in yöntemlerine saplanmak 3. Yaz›da karmafl›k bir yöntem izleyerek okuyucunun anlamas›n› zorlaflt›rmak 4. Yaz›m kurallar›n› dikkate almamak 5. Yaz›n›n dilini, okuyucunun anlayaca¤› bir flekilde yazmay›p karmafl›klaflt›rmak 6. Çok uzun cümleler kurarak cümlenin anlafl›lmas›n› zorlaflt›rmak 7. Ele al›nan konuyla ilgili tek bir kaynaktan faydalan›p bütün yaz›y› onun üzerine infla etmek 8. Konuyla ilgili burjuva yazarlar› veya karfl› devrimci düflünürleri ya tamamen benimseyerek ya da onlar›n analizlerini anlamayarak aktarmak 9. Üniversite veya lise ödevlerini hiçbir flekilde gelifltirmeyerek direkt dergiye göndermek 10. Çok iddial› konular› ele al›p konuyla ilgili hiçbir analiz yapmamak 11. Ele al›nan ana konuyu unutup yan temalara a¤›rl›k vermek 12. Yaz›lar›n bireysel imza ile yay›nlanmamas›ndan hareketle yollanan yaz› üstünde gerekli özeni göstermemek 13. Yaz›larda öne sürülen önemli savlar ve gösterilen örneklerde dipnot vermekten kaç›n›p mu¤lâk bir flekilde b›rakmak veya yaz›da hiçbir kaynak göstermemek 14. Baflka birisinin yaz›s›n› (veya bir bölümünü) kendi yaz›s› gibi göstermek (intihal) 15. Çok genifl bafll›klarla adland›r›lan yaz›lar› içerik olarak o genifllikte ele al(a)mamak 16. Özgür Düflün okuru veya yazar› olarak dergiye elefltirel bir flekilde bakmamak fiimdi burada bahsetti¤imiz hatalar› genifl bir flekilde ele alal›m. Fakat flunu belirtmekte yarar: Bizim kimseyi rencide etmek veya yazma sürecinde olan insanlar› korkutmak gibi bir niyetimiz olmamakla birlikte sadece yaz› yazacak veya yazan arkadafllara baz› önerilerde bulunuyoruz. Yaz› yazmak veya birikim sahibi olmak salt direktifler ve tavsiyelerle olmaz. Bu yine yazma ve okuma prati¤iyle gerçekleflir. Yani yine prati¤in kendisi ölçüttür. Ayn› zamanda burada bahsedilen baz› hatalar birbirinin tekrar› veya alt bafll›¤› olabilir; ama yine de çok belirgin ve anlafl›l›r olmas› için bu maddeleri s›ras›yla inceleyece¤iz.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

sürecinde Mao’nun Çin Komünist Merkez Komitesi’ndeki bir k›s›m yoldafl›, Sovyetler Birli¤i’nde e¤itim görmüfl “yetkin” Çinli ö¤rencilerdir. Bu ö¤renciler Merkez Komite tart›flmalar›nda sürekli Mao’yu Sovyetler Birli¤i’nde Marksist e¤itim almad›¤› için elefltirmifllerdir. Bu ö¤rencilerin “kütüphane” tarz› birikimleri karfl›s›nda Mao’nun teori d›fl› prati¤i daha geliflkindir. Fakat Mao bununla yetinmez ve bu “kitabi ezberciler”e karfl› teorik birikimini de gelifltirir. Savafl zamanlar›nda dahi okumak üzere kendi ceketine kitaplar›n› tafl›yacak flekilde cepler diktirir.1 Yani k›sacas› bir devrimcinin ben pratik çal›flmalar içerisindeyim dolay›s›yla teorik ifllerle u¤raflacak vaktim yok demesi “düflündürücü” bir bahanedir. Tabi ki de herkesin büyük bir teorisyen olmas›, flu eflitsiz geliflen ve afl›r› derecede uzmanlafl›lan toplumsal yap›da mümkün de¤ildir. Fakat asgari ölçülerde kendimizi belli bir düzeye getirmek devrimci bir zorunluluktur. Bu aç›dan devrimci dergilerin sorumlulu¤u bir kat daha artmaktad›r. Bir yandan ülkedeki geliflmeleri kendi perspektifimizden okuyucular›m›za aktar›rken bir yandan da teorik yaz›lar›m›zla halk gençli¤ine devrimci ve bilimsel toplumcu bilinci kazand›rmal›y›z. Özgür Düflün Dergisi bir haber dergisi format›nda olmas›ndan çok bir teorik gençlik dergisi ayar›ndad›r. Bunu, hem ilk ç›k›fl felsefesiyle ilintili olarak hem de di¤er muhalif veya devrimci gençlik dergilerinin “flurada flunu yapt›k” tarzlar›ndan kurtulma çabas› olarak de¤erlendirilebiliriz. As›l olarak Özgür Düflün, halk gençli¤inin teorik donan›m›n› artt›rmay› hedeflemektedir. Bu yüzden bu dergiye gönderilen veya gönderilmesi düflünülen yaz›lar›n bir devrimci özen çerçevesinde ve belli bir nitelikte olmas› gerekmektedir. Bu bir elitizm de¤ildir. Bizler dergiye yollanan yaz›lar›n muazzam üstün niteliklerde veya bilimsel sosyalist teoride büyük ilerlemeler sa¤layacak düzeyde olmas› gerekti¤inden bahsetmiyoruz. Bahsetti¤imiz, dergiye yaz› yazan arkadafl›m›z›n bilimsel sosyalist yönteme aflina, devrimci bir anlay›fla sahip, yaz›s›na biçim ve içerik aç›s›ndan özen gösteren bir birey olmas›d›r. Bu asgari flart› yerine getirme çabas›nda olan her arkadafl›m›z›n yaz›s› bizim için ne kadar yetersiz olursa olsun de¤erlidir. Fakat bazen Özgür Düflün’e yollanan yaz›lar öyle özensiz ve yöntemsiz yaz›lmaktad›r ki; bu yaz›lar›n devrimci ciddiyet ve anlay›fltan uzakl›¤› bile tart›fl›lmaktad›r. Bu kötü ve özensiz yaz›lar›n baz› özelliklerini flu ana bafl-

11


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

12

Bir yaz› yazmak için gerekli ön haz›rl›¤› yapmamak Öncelikle herhangi bir konuda bir yaz› yaz›yorsak bu konuyla ilgili belli bir ön haz›rl›k yapmak zorunday›z. Ele ald›¤›m›z konuyla ilgili birincil kaynaklar nelerdir; bilimsel sosyalizmin ustalar› ve ayd›nlar› bu konular hakk›nda neler demifltir ve konu karfl› devrimci yay›nlarda nas›l ele al›nm›flt›r, bunlara bak›lmal›d›r. Yaz› yazma sürecinde araflt›rma yap›lmaz. Öncesinde mutlaka bir ön araflt›rma yap›lmal›d›r. Örne¤in bir yöreyle ilgili tarihsel bir olay ele al›nacaksa bu yöreyle ilgili birincil kaynaklara ulafl›lmaya çal›fl›l›r; o olay› yaflam›fl insanlar varsa onlarla görüflülür; e¤er böyle bir imkân yoksa bununla ilgili araflt›rma yapm›fl Marksist veya Marksizm’e yak›n araflt›rmac›lar›n eserlerine bak›l›r. Ön haz›rl›k sadece yaz›yla ilgili kaynaklara ulaflma de¤il; ayn› zamanda yaz›n›n plan›n›n da oluflturulmas›n› içerir. Yazmadan önce yaz›n›n bölümleri, ana tezi ve alt bafll›klar› ortaya konmal›d›r. Bunlar yap›lmadan “ya bismillah” diyerek yaz›ya bafllanmaz. Ön

haz›rl›¤› yap›lmam›fl bir yaz› kendini ilk paragraftan itibaren belli eder.

Yaz›da bilimsel sosyalist yöntem yerine burjuvazinin ve gericili¤in yöntemlerine saplanmak Dergide en s›k karfl›laflt›¤›m›z hatalardan biri de budur. Öncelikle flunu belirtmekte fayda var. Solcu veya demokrat olarak kendimizi ifade edebiliriz veya çok yak›n akrabalar›m›zdan biri önemli bir devrimci de olabilir. Ama bu bizim bilimsel sosyalizmi kavrad›¤›m›z› veya uygulad›¤›m›z› göstermez. Bilimsel sosyalizmi kavramak tamamen pratik bir meseledir. Bu pratik meselenin bir yönü ideolojik, bir yönü teorik bir yönü ise siyasidir. ‹deolojik yön bilimsel sosyalizmin birikimini bir tav›r olarak almam›z› sa¤lar ve bunu her türlü prati¤imize yans›t›r. Teorik yön bilimsel sosyalizmin devrimci birikimini bir düflünsel zemin üzerinden kavramam›z› sa¤lar. Siyasal yön ise onu k›sa-orta ve uzun vadede toplumsal sorunlara uygulayarak ö¤renmemizi simgeler. Dolay›s›yla bilimsel sosyalizmi kavrama sürecimiz hiç bitmeyen bir süreçtir ve bir prati¤in sonucudur. Toplumsal gerçekli¤in sonsuzlu¤una karfl›l›k onun bilgisi ve yönteminin geliflimi de sonsuzdur. Bilimsel sosyalizmi yaz›lar›m›zda temel bir yöntem olarak kullanmay› her zaman hedeflemeliyiz. Bazen iyi araflt›r›lm›fl yaz›larda maalesef bu yöntemin yoklu¤u yüzünden çok zorlanmaktay›z. Bu tür yaz›lara kabaca bakt›¤›m›zda, çok güzel ve derli toplu bir yaz›yla karfl›laflsak da yöntem olarak gerici veya post-modern ideolojik ak›mlardan etkilenmelerin yo¤unlu¤undan kaynakl› yaz›y› yay›nlamamay› tercih ediyoruz. Özellikle Kemalizm, laiklik, Dersim, Kürt sorunu ve Ermeni soyk›r›m› gibi hassas konularda bu eksen kaymas› dergide önemli sorunlara yol açabilmektedir. Bu tarz konularda bilimsel sosyalist yöntemi kullanmadan bir yaz›ya giriflmek yaz›y› kimlikçi, liberal, cemaatçi veya milliyetçi bir hatta düflürebilmektedir. Problem olan, bu konularda iddial› aç›l›mlar yapmak de¤il; yapt›¤›m›z analizlerdeki bilimsel sosyalist unsurlar›n azl›¤›d›r.


Yazd›¤›m›z yaz›n›n temel bir omurgas› olmal›d›r. En temel ilkokul bilgisiyle bir yaz› üç bölümden oluflur: Girifl, Geliflme ve Sonuç. Bu konuda çok büyük bir devrim yapmaya gerek yok. Fakat dergiye gelen baz› yaz›larda nerede giriflin veya nerede geliflmenin oldu¤u bir gizli s›r olarak yazar›n›n kafas›nda kalabilmektedir. En kaba haliyle giriflte yaz›n›n temel hatlar›n›n genel bir tan›t›m› yap›l›r. Giriflin önemi, bafllang›ç cümleleri do¤ru seçilirse okuyucunun yaz›n›n bütününü okumas›n› sa¤lamas›d›r. Girifllerde yap›lan en temel hatalardan biri, genel anlamda tan›nmayacak bir kifli, kavram ve olguyu hiçbir aç›klama yapmadan veya okuyucunun bildi¤i varsay›larak bahsetmektir. Bu gibi durumlarda ya dipnotta ya da yaz› içerisinde bundan aç›klay›c› bir flekilde bahsetmeliyiz ki okuyucu yaz›lan yaz›y› daha iyi kavras›n. Geliflme bölümünde ise hem tezlerden ayr›nt›lar›yla bahsedilir hem de konuyla ilgili ayr›nt›l› bilgiler verilip analizler yap›l›r. Bu bölümde de salt bilgiyi y›¤mak amaçlanmamal›; bilgiyi analizlerle

Yaz›n›n dilini, okuyucunun anlayaca¤› bir flekilde yazmay›p karmafl›klaflt›rmak Bir yaz›n›n dili biçimsel bir özelliktir. Fakat bazen biçim özün önüne geçebilir. Yaz›m›z›n özü yani temel tezlerimiz, yöntemimiz ve örneklerimiz ne kadar düzgün ve yerinde olursa olsun dilimiz zor veya karmafl›ksa yaz› kendini okutmayabilir. Bu yüzden yaz›mda olabildi¤ince karmafl›k veya aç›klayamad›¤›m›z kavramlardan kaç›nmaya veya bu tür durumlarda ek aç›klamalarla yaz›m›z› basitlefltirmeye çal›flmal›y›z. Biçimsel olarak herkesin anlayaca¤› düzeyde bir yaz› yazmak kolay de¤il; aksine zor bir ifltir. Bir kavram›, tarihsel bir olay› veya kifliyi aç›klarken genel olarak herkesin anlayaca¤› ama bilimsel sosyalist bir analiz yapmak için yaz› üzerinde sürekli u¤raflmam›z laz›md›r. Bir günde yazmaktan öte yaz›y› biraz daha zamana yay›p ve yaz›y› di¤er yoldafllar›m›zla paylafl›p gelifltirirsek yaz› hem basitleflir hem de nitelikli hale gelir. Burada basitleflme bir olumsuzluk olarak görülmemeli aksine yaz›n›n nitelikli olmas›na ra¤men halk gençli¤inin genel düzeyine inilerek kavrat›lmas› olarak anlafl›lmal›d›r.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

Yaz›da karmafl›k bir yöntem izleyerek okuyucunun anlamas›n› zorlaflt›rmak

birlefltirip okuyucuya aktarmak hedeflenmelidir. Sonuç bölümünde de yaz› toparlan›r ve konuya yaklafl›m›m›z›n ana hatlar› ve ç›kard›¤›m›z tezler okuyucuya aktar›l›r. Yaz›n›n mutlaka bir sonuç bölümü olmal›d›r. Dergiye yollanan yaz›larda çok iyi analizler yap›lsa da bir sonuç yaz›lmadan bitirilmesi, yar›m kalm›fl bir yaz› görüntüsüne kaç›n›lmaz olarak sebebiyet vermektedir.

Yaz›m kurallar›n› dikkate almamak Bir insan›n bir dile hâkim olmas›n›n en önemli göstergelerinden biri o dilin yaz›m kurallar›n› bilmesidir. Bir yaz› yazarken mutlaka elimizin alt›nda veya elektronik ortamda yazd›¤›m›z dile ait yaz›m kurallar› k›lavuzu ve sözlük bulundurmam›z gerekir. Bu hem yaz›m›zdaki kavramlar› do¤ru kullan›p kullanmad›¤›m›za yard›mc› olacak hem de dilbilgisi kurallar›na uygun bir yaz› yazmam›za olanak verecektir. Usül olarak yaz›m›z› göndermeden önce o dile hâkim bir yoldafl(lar)›m›za okutmam›z da mümkündür. Veya Özgür Düflün yaz› kuruluna böyle bir not düflülmesi de kâfidir. Bu yaz›n›n bitiminde önerece¤imiz imla k›lavuzlar›na bakarak yazaca¤›m›z yaz›y› daha düzgün hale getirmek olanakl›d›r.

Çok uzun ve tekrar cümleler kurarak cümlenin anlafl›lmas›n› zorlaflt›rmak Dergimize gelen yaz›larda gördü¤ümüz en temel hatalardan biri de gereksiz veya uzun cümleler kurarak yaz›n›n biçimsel olarak katledilmesidir. Türkçe için konuflursak; bu dil uzun cümlelerin aksine k›sa cümlelere uygun bir dildir. Eski bir dil olmas›na ra¤men pek çok kavram yabanc›d›r. Bunu bilerek yazd›¤›m›z yaz›larda kuraca¤›m›z k›sa cümleler hem hata yapmam›z› engelleyecek hem de yaz›n›n anlafl›l›r olmas›n› sa¤layacakt›r. Bunun d›fl›nda temel hatalardan biri de bir paragrafta veya yaz›n›n bütününde tekrara düflülmesidir. Bu hatan›n en önemli sebebi yaz›y› göndermeden önce mutlaka en az iki kere gözden geçirmesini yapmamakt›r. Yaz›y› yaz›p direkt olarak Özgür Düflün’e yollamaktansa öncesinde iki kere kendimiz gözden geçirmeliyiz. Kontrol edilmeyen bir yaz›, ne kadar dile hâkim olursak olal›m birçok hatay› bünyesinde bar›nd›r›r.

Ele al›nan konuyla ilgili tek bir kaynaktan faydalan›p bütün yaz›y›

13


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

onun üzerine infla etmek Bir konuyla ilgili araflt›rma yap›yorsak; bu bize bir sorumluluk yüklemektedir. Bu konuyu okuyan arkadafllar›m›za konuyla ilgili olabildi¤ince fazla kaynaktan bilgi ve yorumlar aktar›lmal›d›r. Salt bir kaynaktan bir konuyu ele almak ya tembellik ya da özensizliktir. E¤er bir konuyu ele almaya niyetlenmiflsek nas›l ki di¤er pratik faaliyetlerimizi bir devrimci sorumluluk ile yap›yoruz; yaz›m›z› da ayn› sorumluluk bilinciyle yazmal›y›z. Bafltan savma bir flekilde bir kitab› okuyup aktarmak olsa olsa bir kitap tan›t›m› olur, bir konunun de¤erlendirilmesi de¤il. Örne¤in bir filozofu tan›taca¤›z; bu filozof ile ilgili çeflitli kaynaklara bakmal›, bu kaynaklar aras›ndan da bilimsel sosyalist eserler titizlikle incelenmeli; daha sonra kendi bilimsel sosyalist yöntemimiz çerçevesinde bu filozofla ilgili analizlerimiz oluflturularak yaz›ya bafllanmal›d›r. Dergimize gelen ço¤u yaz› maalesef bu özenli tarzdan yoksundur. Bir konuyu tek bir kaynaktan aktararak kitap tan›t›m›ndan öteye gidilmemektedir. Burada kaynaklardan kast›m›z sadece kitap, sözlükler ve ansiklopediler de¤ildir. Kaynaklar röportaj, makale, bizzat kiflilerin an›lar› da olabilir.

Konuyla ilgili burjuva yazarlar› veya karfl› devrimci düflünürleri ya tamamen benimseyerek ya da onlar›n analizlerini anlamayarak aktarmak

14

Baz› yaz›larda kas›tl› bir flekilde olmasa da burjuva yazarlar›n ciddi biçimde etkisi alt›nda kal›nmaktad›r. Örne¤in son günlerde Dersim 1938 olaylar› ile ilgili gönderilen yaz›larda ço¤unlukla liberal yazarlar›n etkisi alt›nda kal›n›p normatif ve antimarksist yaz›lar gönderilmektedir. Özellikle bu tarz tarihsel olaylar›n incelenmesinde bilimsel sosyalist yazarlar›n konuyla ilgili analizlerine bak›lmal›; e¤er bu tarz kaynaklar yoksa kendi yöntemimizi kullanarak di¤er yazarlar›n analizi süzgeçten geçirilmelidir. Mesela Ortado¤u’daki bir analiz için Faik Bulut önemli bir isimdir. Fakat; bir burjuva ayd›n› olmas›na ra¤men Cengiz Çandar’›n analizleri de bu bölge için önemlidir. Bu bölgeyle ilgili bir yaz› yaz›yorsak yaz›m›z›n tamam›n› Cengiz Çandar’a dayand›rarak yapmak hatal› fakat onun verdi¤i bilgileri kendi yöntemimiz çerçevesinde süzgeçten geçirerek analiz etmemiz do¤rudur. Dolay›s›yla her konuyla ilgili burjuva “uzmanlar” bulmak kolayd›r; fakat bunlar›n

görüfllerini oldu¤u gibi dergiye aktarmak niyetten ba¤›ms›z karfl› devrimci bir tav›rd›r.

Üniversite veya lise ödevlerini hiçbir flekilde gelifltirmeyerek do¤rudan dergiye göndermek S›k olmasa da karfl›laflt›¤›m›z yanl›fl davran›fllardan biri de arkadafllar›m›z›n ödevlerini hiçbir revizyona tabi tutmadan direkt dergiye yollamal›d›r. Unutmayal›m ki üniversite ve liseler sistemin ideolojik ayg›tlar›d›r. Buralarda ders veren hocalar›m›z ne kadar Marksist veya demokrat olurlarsa olsunlar yazd›¤›m›z yaz› hem akademik hem de oto sansüre kendili¤inden bile u¤rayablir. Özgür Düflün’e gönderilen yaz›lar›n siyasi anlamda bir derdi ve bir yöntemi olmak zorundad›r. Yaz›m›zda bu gözden geçirmeyi yapmazsak Özgür Düflün’ü bir ödev havuzuna dönüfltürürüz.

Çok iddial› konular› ele al›p konuyla ilgili hiçbir analiz yapmamak Bazen gönderilen yaz›larda öyle bafll›klarla karfl›laflmaktay›z ki yaz›n›n içeri¤ine bakt›¤›m›zda yaz› bafll›¤›n ancak bir bölümünü karfl›lamakta ya da yaz›da çok genel geçer cümleler ile konu ele al›nmaktad›r. Mümkün oldu¤u kadar konular›m›z› darlaflt›r›rsak daha nitelikli yaz›lar yazar›z. E¤er ki konu güncel ve yaz›lmas› gereken bir konuysa bir araflt›rma yaz›s›ndan öte bir makale format›nda yazmal› ve yaz›y› bir çerçeve içine oturtarak oluflturmal›y›z. Örneklersek Kürt sorunu çok iddial› bir bafll›kt›r. Bunun belli bir dönemini inceleyeceksek o dönemi mutlaka bafll›¤a aktarmal› veya bu konuyla ilgili bir sorunu ortaya koyacaksak o sorun çerçevesinde kalarak analiz yapmal›y›z. Yaz›m›z›n mutlaka bir ana tezi veya fikri olmal›d›r. Bu fikir çerçevesinde kendi görüfllerimizi, örneklerimizi ve analizlerimizi yaz›m›za aktarmal›y›z. Yaz›m›zda konumuzla ilgili kronolojik bir de¤erlendirmeyi, bu konuyla ilgili tart›flmalar› ve tezimizle ilgili önemli dönüm noktalar›n› makalemizde yer verebiliriz.

Ele al›nan ana konuyu unutup yan temalara a¤›rl›k vermek Bu durum da s›kça karfl›laflt›¤›m›z hatalardan birisidir. Yine Kürt sorunu örne¤inden devam edersek; yaz›da A¤r› ile ilgili analizler yap›lmas› Kürt sorunu temas›na veya bafll›¤›na uymamaktad›r. Bu yüzden ana tema ve tezimize sad›k kalarak yaz›m›-


de¤il; genel bir plan ve düzenleme çerçevesinde

d›r›p budakland›rmamal›y›z. Olabildi¤ince basit-

yazmakt›r. Öncelikle yazar›n hangi tür yaz›y› ya-

lefltirme burada da önemli bir yerde durmaktad›r.

zarsa yazs›n temel bir sorusu olmal›d›r. Bu soru yaz›ya temel atmada önemli bir ifllev görecektir.

Yaz›lar›n bireysel imza ile yay›nlanmamas›ndan hareketle yollanan yaz› üstünde gerekli özeni göstermemek

dan birisi yaz›lar›m›za gerekli özeni göstermeme-

Yaz›larda öne sürülen önemli savlar ve gösterilen örneklerde dipnot vermekten kaç›n›p mu¤lâk bir flekilde b›rakmak veya yaz›da hiçbir kaynak göstermemek

mizdir. Dergide ç›kan yaz›n›n imzas›z olmas› de-

Baz› yaz›larda iddial› tezler ortaya at›lmakta

mek kiflinin nas›l olsa düzeltirler rahatl›¤›yla dergi-

veya uç örnekler verilmektedir; fakat bunlarla ilgi-

ye özensiz yaz›lar yollamas› anlam›na gelmemeli-

li hiçbir kaynak veya referans gösterilmeden gelifli-

dir. Tam aksine kolektif bir ürün olan dergiye kifli-

güzel yaz›lmaktad›r. Üniversiteler her ne kadar

sel yaz›lar›m›zdan daha fazla özen göstermeliyiz.

burjuvazinin kurumlar› olsa da buralarda uygula-

En az›ndan devrimci ahlak ve sorumluluk bilinci

nan dipnot ve referans sistemlerini bir burjuva ica-

bunu gerektirir.

d› olarak de¤erlendirmek düz mant›kla hareket et-

Asl›nda daha önceki hatalarda bundan yüzeysel bir flekilde bahsetmifltik. En temel hatalar›m›z-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

z› belirledi¤imiz s›n›rlar içerisinde tutmal› dallan-

Yaz› yazma prati¤ini e¤er bir devrimci pratik olarak ele al›rsak yaz›m›za di¤er pratiklerimiz gibi gereken özeni gösteririz. Yaz›ya özen göstermekten kast›m›z asl›nda belirtti¤imiz tüm hatalar›n olup olmad›¤› noktas›nda yaz›y› genel bir kontrolden geçirmektir. Ayn› zamanda yaz›y› çalakalem

15


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

mektir. En nihayetinde üniversitelerdeki belli gelifl-

bibliyografya, bibliyografi. Belli bir konu, yer ya da

meleri tüm insanl›¤›n geliflimi ad›na ilerletici gelifl-

dönemle ilgili yay›nlar›n tümünü kapsayan ya da

meler olarak de¤erlendirebiliriz. Referans ve dip-

en iyilerini seçen yap›t.3

not sistemi de bunlardan biridir. Öne sürdü¤ümüz tezler, örnekler ve aç›klamalarla ilgili bir kayna¤a dayanmak yaz›m›z›n niteli¤ini yükseltir ve inand›-

Kaynakça örne¤i: Short, Philip, Mao Zedung Bir Yaflam, ‹stanbul: ‹thaki Yay›nlar›, 2007. Referans: Baflvurulmas› gereken kaynak.4

r›c›l›¤›n› kuvvetlendirir. Öne sürdü¤ümüz fleyleri temellendirme aç›s›ndan dipnot gösterme ve kaynakçam›z› ortaya koyma önemlidir.

Baflka birisinin yaz›s›n› kendi yaz›s› gibi göstermek (intihal)

Dipnot: Metin içinde geçen herhangi bir bilgi

Yaz›lar›m›zda elbette ki baflkalar›n›n görüfl,

ile ilgili olarak sayfa alt›na, çal›flman›n sonuna ko-

analiz ve bilgilerinden faydalanabiliriz. Fakat bu faydaland›¤›m›z noktalar› belirtmeyip kendi görüfllerimiz gibi sunarsak bu bir intihaldir yani h›rs›zl›kt›r. Bir sosyalist en temelde üretilen bir eser karfl›s›nda düflün emekçisinin verdi¤i eme¤e sayg› duymal›d›r. Bu sayg› duyman›n somut flekli de e¤er o eserden faydalan›yorsa; faydaland›¤› yeri ve yazar›n› belirtmekten geçer. Bu yüzden yazd›¤›m›z yaz›larda kendi fikirlerimiz ve analizlerimiz ile baflkalar›n›nkini, okuyucunun ay›rt etmesini sa¤layacak flekilde belirtmemiz gerekir. Dergiye yollanan baz› yaz›larda ustalar›n eserlerinden cümleler aynen al›n›rken bu kendi cümlemiz gibi ortaya konuyor. Hâlbuki baflkas›na ait bir cümle veya analiz yaz›m›z içinde geçiyorsa bu belirtilmelidir.

Çok genifl bafll›klarla adland›r›lan yaz›lar› içerik olarak o genifllikte ele al(a)mamak En temel sorunlar›m›zdan biri de kulland›¤›m›z bafll›k ile yaz›m›z›n içeri¤i aras›ndaki uyumsuzluk. Bu tarz durumlarla karfl›laflmamak için önce yaz›m›z› yaz›p ondan sonra ona uygun bafll›¤› atmak daha do¤rudur. Hangi niyetle baflnulan aç›klama veya kaynak bilgisi. Bir yaz›da ya

larsak bafllayal›m yaz›m›z› bitirdikten sonra an-

da betikte sayfa alt›na konan aç›klay›c› bilgiler.2

cak bafll›k ortaya ç›kar. Çünkü yaz›m›z›n içeri¤i yazd›ktan sonra netleflir. Bafllarken daha genifl

Dipnot örne¤i: Philip Short, Mao Zedung Bir Yaflam, ‹stanbul: ‹thaki Yay›nlar›, 2007.

16

bir flekilde ele almay› düflündü¤ümüz konuyu yaz›y› bitirdi¤imizde daha dar veya bir yönüyle ele

Kaynakça: Belli bir konu, yer ve dönemle ilgili

alm›fl olabiliriz. Bu yüzden genifl bafll›klar koyup

yay›nlar› kapsayan veya en iyilerini seçen eser,

okuyucuyu hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmak yerine ya-


en do¤rusudur.

Özgür Düflün okuru veya yazar› olarak dergiye elefltirel bir flekilde bakmamak En önemli sorunlar›m›zdan birisi de derginin hem yazar› hem okuru olma sorumlulu¤unu beraber götüremememizdir. Genel olarak dergiyle ilgili de¤erlendirme, elefltiri ve geri bildirimler yeterli düzeyde yap›lmamaktad›r. Bir devrimci, yay›n faaliyetine yaz› yazma, yaz›y› de¤erlendirme ve elefltirme noktas›nda ciddiyetle e¤ilmezse dergi çizgisinden sapabilir. Bu yüzden her birim ve alandaki yoldafllar›m›z dergiyi okumal›, detayl› bir flekilde de¤erlendirmeli ve tart›flmal›d›r. Hatta sadece kendi içimizde de¤il; dergiyi verdi¤imiz dostlar›m›zla, okurlar›m›zla da bu bilgi paylafl›m›n› yapmal›, onlar›n elefltiri ve de¤erlendirmelerini dergi yaz› kuruluna göndermeliyiz. Derginin ç›kan say›lar›ndaki içerik ile ilgili halk gençli¤iyle beraber genifl toplant›lar yap›lmal› ve onlar›n yapt›¤› de¤erlendirmeler de yaz› kuruluna iletilmelidir. Unutulmamal›d›r ki dergiye sahip ç›kmak onun kaba bir da¤›t›m›n› yapmaktan öte içeri¤i ve biçimi noktas›ndaki elefltiri ve de¤erlendirmeleri tart›flmaya açmaktan geçer. Bu kadar elefltiriden sonra yaz› yazmaya niyetlenen arkadafllar›m›z yaz› yazmaktan vazgeçebilirler. Fakat bu yanl›fl bir yöntem veya kaç›fl yoludur. Biz çaba gösterilen ve ana eksenimize sad›k olan hiçbir yaz›y› geri çevirmeyiz. Aksine yaz›ya gereken özen gösterilmifl ama belli eksiklikler varsa bunu düzeltme yoluna gider ve yazar› bilgilendiririz. Ama özensiz, ciddiyetsiz veya yay›n çizgimize ayk›r› yaz›lar› da bilimsel bir gözle elefltiriye tabi tutarak dergimizde yay›nlamay›z. Özgür Düflün dergisi yay›n hayat›na bafllad›¤›nda hedefini aç›k bir flekilde ifade ederken halk gençli¤ine flöyle sesleniyordu: “Özgür Düflün, suskunluk, karamsarl›k ve da¤›n›kl›k ortam›na bir flekilde dur denilmesi gerekti¤i acil görevini bilince ç›karm›fl gençli¤in, kolektif ve demokratik ortamda iradelefltirdi¤i bir dergi olarak yay›n hayat›na bafll›yor. Bunun içindir ki yay›n çizgimize yön verecek olan da demokrasi kültürünü gelifltirmeye paralel bir flekilde iflçi, köylü ve ö¤renci gençli¤in s›n›fsal ç›karlar›, siyasal olarak yetkinlefltirilmesi ve ideolojik berraklaflma mücade-

lesi olacakt›r.” Bahsetti¤imiz yetkinlefltirme ve ideolojik berraklaflmay› sa¤lamak için bilimsel sosyalist ve devrimci sorumluluk çerçevesinde yaz›lar›m›za ve bir bütün olarak dergimize gereken önem ve özeni gösterirsek Özgür Düflün, misyonunu daha da ileri tafl›yabilecektir.

Yaz› Yazmak ‹çin Baz› Referans Kaynaklar - Teorik Altyap› • Karl Marks, Ekonomi Politi¤in Elefltirisine

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

z›m›z›n içeri¤i do¤rultusunda bafll›klar koymak

Katk› (Önsözü), Ankara: Sol Yay›nlar›, 2005. • K. Marks; F. Engels, Alman ‹deolojsi (Feuerbach), Ankara: Sol Yay›nlar›, 2004. • K. Marks; F. Engels, Komünist Manifesto ve hakk›nda yaz›lar, ‹stanbul: Yordam Kitap, 2008 • V. I. Lenin, Felsefe Defterleri, ‹stanbul: Sosyal yay›nlar, 1976. • Mao Zedung, Teori ve Pratik, Ankara: Sol Yay›nlar›, 1992 • ‹brahim Kaypakkaya, Seçme Yaz›lar, ‹stanbul: Alt›nça¤ Yay›nc›l›k, 1999 • Tom Bottomore(ed.), Marksist Düflünce Sözlü¤ü, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2005

Yaz›m K›lavuzu ve Sözlük • Türk

Dil

Kurumu

‹nternet

Sitesi,

http://www.tdk.gov.tr • Ömer As›m Aksoy, ‹mla K›lavuzu, ‹stanbul: Adama Yay›nlar›, 1998. Önerilen kaynaklar: • Robert A. Day, Bilimsel makale nas›l yaz›l›r, nas›l yay›mlan›r?, Ankara: Tübitak Yay›nlar›, 1996 • Jacques Barzun; Henry F. Graff, Modern Araflt›rmac›, Ankara: Tübitak Yay›nlar›, 1993

Dipnotlar: 1- Philip Short, Mao Zedung Bir Yaflam, ‹stanbul: ‹thaki Yay›nlar›, 2007. 2- Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=dipnot&ayn=tam 3- A.g.e, http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=Kaynak%E7a&ayn=tam 4- A.g.e, http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=referans&ayn=tam

17


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

>>>>>>>>>

E¤er 30 y›ll›k bir mücadele gelene¤ine, gerillas› ile iç içe

geçmifl halk iradesine sahip olmasayd›, ne Ulusal Hareket bu boyutta olurdu ne de diyalog sürecine geçifl sa¤lanabilirdi. Emperyalistler ve yerli iflbirlikçilerinin Öcalan ile masaya oturmas›n› sa¤layan realite budur. Kürt Ulusal Hareketi’nin bu realiteye es kaza s›rt›n› dönmesi, kendi varl›k koflullar›na s›rt›n› dönmesiyle efl anlaml›d›r. Kürt Ulusal Hareketi’nin taleplerinin -bugün “bar›fl” k›stas› alt›nda dillendirilen taleplerin- gerçekleflebilme ihtimali, bu durumuna ba¤l›d›r.

Güncel gelişmelerle birlikte Kürt ulusal sorununa kısa bir değini

18

Çok uluslu bir co¤rafya gerçekli¤ine sahip olan

Daha önceki yaz›lar›m›zda da belirtti¤imiz gibi

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ulusal sorun, do¤as›

ulusal sorun –yaz›m›z›n bu aflamas›ndan sonra Kürt

gere¤i kimi zaman ivmelenmifl, kimi zaman “ilgi”

sorunu olarak nitelendirece¤iz- 2007’den bu yana

kaybetmifl ama gündemdeki yerini hiç yitirmemifltir.

yeni bir boyuta girmifltir. 2007 genel seçimleri ile

Toplumsal olarak kaplad›¤› yer boyutuyla, önemli

birlikte, Obama’n›n bizzat Erdo¤an’› iade-i ziyare-

bir sorun olarak hep ilk perdeye oynam›flt›r. Çünkü

tinden sonra, Kürt sorununu “sorun” olmaktan ç›-

kanayan yara oldukça büyüktür. Y›llard›r hiçe say›l-

karmak için piyonlar ileri sürülerek fiah operasyo-

m›fl bir fiil inkâra –hani flu “yüce” Günefl Dil Teori-

nuna geçildi. Kürt ulusunun politik arenadaki dev-

si’ndeki kart-kurt z›rvalamas›nda oldu¤u gibi- ve bir

rimci mevzisinin mat edilmesi için izlenen tasfiyeci

o kadar da bir fiil imhaya –bir anl›¤›na en yak›n ve

oyun, taraflar›n birbirini yoklamas›yla günümüze

yak›c› örnek olan Halepçe Katliam›’n› hat›rlay›n-

kadar geldi. fiüphesiz üç y›ll›k bu sürecin detayl› de-

maruz kalm›fl ve dolay›s›yla da Ortado¤u’nun ve

¤erlendirmesini yapmayaca¤›z. Bize düflen görev,

co¤rafyam›z›n önemli sorunlar› aras›nda yer alm›fl-

sürecin varm›fl oldu¤u boyutu kaba hatlar›yla izah

t›r Kürt ulusal sorunu. Bunun s›n›fsal adland›rmas›,

ederek, halk gençli¤ine düflen yükümlülüklerin ne-

bafll›ca çeliflki olarak izah edilir!

ler oldu¤unu göstermektir.


Bilindi¤i gibi, AKP hükümetinin bir yar›flma edas›nda, paravanlar› açar gibi ard›s›ra sundu¤u “aç›l›mlar” toplumun tüm kesimlerinin dikkatini çekmiflti. Naz›m Hikmet’in vatandafll›¤a geri al›nmas›, Kürtçe TV, “kurucu unsur” tart›flmalar› ve en nihayetinde “Kürt Aç›l›m›”, emperyalizmin ve yerli iflbirlikçilerinin bütünlüklü gerici konsepti olan “demokratikleflmenin” parçalar› olarak ard› s›ra yürürlü¤e girdi. “Güzel fleyler” olacak start› ile stratejik sald›r› her bir toplumsal s›n›f ve tabaka taraf›ndan farkl› karfl›land›. Kimileri bu süreci, ülkenin, emperyalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden organizasyonu olarak nitelendirirken, kimileri ise “samimiyet” aray›fl›na girifltiler. Ve böylece her s›n›f, kendi zemininden geliflmelere iliflkin pozisyonunu alm›fl oldu. Karfl›l›kl› “güvenin” yarat›lmas› ve “ortak” sorunlar üzerinde münakafla için bir birlik anlay›fl› tesis edilmeliydi. Bu da ülkenin “demokratikleflmesi” ile sa¤lanabilirdi. Vesayet rejimini sarsan, yeri geldi¤inde ona haddini gösteren -Ergenekon operasyonlar›nda oldu¤u gibi- iktidar koltu¤unu sa¤lama alan, ama bundan daha da önemlisi, sa¤lama al›rken sö-

züm ona ezilen kitleleri temsil eden bir siyaset izlenilmelidir. ‹nfla edilen “güven abidesi”, ezilen s›n›flar›n iç dünyalar›ndaki fetih için önemlidir. Y›llar y›l› ezberci, kendini tekrar eden Kemalist jargon at›lm›fl -en az›ndan biçimsel olarak- ve ümmetçi devlet sopas›, “demokratik” devlet zoruna bürünmüfltü (k›sacas›, meddahl›¤› öyle ustaca icra edilir olmal›d›r ki, faflizm “demokrasi” peçesiyle yenilenmelidir). Art›k, taraflar birbirlerinin “samimiyetlerini” s›namak için gerekli “diyalog” konta¤›n› yakalam›fl durumdayd›. “Demokratikleflme” furyas›, müzakerelerle rotas›na girmifl bulunmaktad›r. Kürt Ulusal Hareketi’nin önderi olan Abdullah Öcalan’›n, avukatlar›yla olan görüflmesinden sonra yaflan›lan sürecin niteli¤inin ne oldu¤u gözlemlenir olmufltu: Müzakere! Zira, gazetecilerin Erdo¤an’a yöneltti¤i sorular sonras›nda gelen cevap oldukça net olmufltur: “Daha önceden de kendisiyle görüflülmüfltür, devletin bekas› için bu tür fleyler do¤ald›r.” Halk saflar›nda mücadele yürüten tüm hareketler taraf›ndan -ki Kürt Ulusal Hareketi taraf›ndan da- yap›lan de¤erlendirmede, sürecin tasfiyeci yönüne dikkat çekilirken, Kürt Ulusal Hareketi önderinin “Diyaloglar müzakereye dönüfltü” ifadesi,

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

Demokratikleflme Furyas›

19


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

tasfiyecili¤in niteli¤inin her s›n›f aç›s›ndan farkl› ele al›nd›¤› izlemini vermektedir. Hem tasfiyecili¤e iflaret edeceksin hem de tasfiyeyi gerçeklefltirmek isteyenlerle müzakere sürecini bafllatacaks›n. Burada bir dizi problem bulunmaktad›r. Çünkü bir savafl› yürüten iki güç aras›nda anlaflmalar›n niteli¤i, tasfiyecili¤e ya ket vurur ya da h›zland›r›r pozisyona getirir. Anlaflmalar yapmak, ateflkes yapmak, soluklanmak, güç toplamak, karfl›t›n›n halk içerisindeki ideolojik sald›r›s›n› bofla ç›karmak için geri çekilmek, ama tüm bunlar› kendi irademize dayal› yapmak, bunlar› anlaflmalar-uzlaflmalar teorisine düflmeden gerçeklefltirmek, takti¤i stratejiye dönüfltürmeden devrimci ilkeleri, reformist-sistem içi siyasete yedirmeden yapmak demektir. fiimdi hep birlikte Kürt Ulusal Hareketi’nin “müzakere” sürecinin gerçekten hangi tarafa yöneldi¤ini inceleyelim.

Müzakereler Neyi Gösteriyor?

20

Hiç tereddüt etmeksizin müzakere sürecinin ›s›nma hareketlerinin referandumla birlikte bafllad›¤›n› söyleyebiliriz. Bundan önce diyalog halinde olan görüflmeler, hem referandum sonuçlar›yla “güvenoyu” alan AKP’nin, mevcut reorganizasyon sürecinin bafl aktörlü¤üne devam etmesinin teyit edilmesi hem de referandumda boykot tavr›na ra¤men, bu boykot tavr›n› tasfiyecili¤e karfl› silah olarak kullanmak yerine, mevcut gericilikle dirsek temaslar›n›n oluflmas›, geliflmenin a¤›r gelen yan›yd›. Burjuva-feodal s›n›flar›n, emperyalizmin buyurdu¤u gibi, AKP gericili¤i ile uluslararas› görevlerini -Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi- yerine getirme hükmüne varmalar›nda, referandumun etkisi olmad›¤› düflünülemez. fiöyle ki, kitlelerin tepkilerini ölçmek, sisteme olan güvenlerini tazelemek, onlara “seçme” hakk› tan›yarak burjuva iliflkilerin yeniden üretimini “demokratik” anlamda gerçeklefltirmek, gericilerin her zaman baflvuraca¤› bir yöntemdir. Dünya gericili¤inin karfl›s›na dikilenlerin, önüne “seçim” olarak b›rak›lan ortam› boykot etmenin her bir alanda farkl› ödevleri vard›r. Aç›k kitle çal›flmas›nda kitlelere gerçe¤in karanl›kta kalan yüzü, aç›k kitle örgütü araçlar› üzerinden tafl›n›rken, devrimci savafl›m›n verildi¤i mevzilerde, bunun ça¤r›s› daha radikal olma durumundad›r. Kürt Ulusal Hareketi’nin olanca gücüne ra¤men bu ödevlerini yerine getirmemesi, yürütülen çal›flman›n eksikli¤inden do¤an bir sonuç de¤ildir. Bilakis, içerisinde bulundu¤u çal›flman›n

sonucuydu. Murat Karay›lan’›n yapt›¤› “Türkiye siyaseti için önem kazanan referandum sürecinin belirlenmesinde hareketimizin rolü çok önemlidir. Neredeyse sonucu tayin edecek bir düzeye gelindi¤i aç›k ortadad›r. E¤er biz flu anda savunma savafl›n› etkili bir biçimde sürdürmüfl olsayd›k ‘Evetçi’lerin kaybedece¤i kesindir. Bizim eylemsizli¤i ilan etmemiz bir denge oluflturmufl durumdad›r. Ayn› zamanda bu AKP’nin e¤er varsa bir samimiyeti ad›m atmas›n›n koflullar›n› yaratm›flt›r. Biz referandumun sakin demokratik bir ortamda geliflmesini istiyoruz. Bizim eylemsizlik karar›m›z da buna imkân sunuyor” aç›klamalar›yla tam da bizim söyledi¤imiz pozisyonu do¤rular durumdad›r. Boykot olgusunun politik nüfusu, ulusal burjuva ç›karlar için has›ralt› edilerek pasif bir “Evetçili¤e” dönüfltürülmüfl ve hâkim s›n›flara flu mesaj verilmifltir: Senin “seçimindeki” “demokratik” ortam› biz haz›rlad›k. S›ra bu iradenin resmiyette tan›nmas›ndad›r! Karay›lan’›n bu tavr›, tabi öncelikle Öcalan’›n “Referandum tavr›nda son güne veya son ana kadar beklenmeli ve karar ona göre belirlenmelidir” ifadesinde aranmal›d›r. Oluflturulan Boykot Cephesi’nin devrimci dinamikleri, bu aç›klamalara dikkat çekmifl ve her an BDP’nin boykot tavr›n› geri çekebilece¤i üzerine odaklanm›flt›r. Boykot tavr›nda geri dönüfl olmasa da, dostlar›m›z bu devrimci tavr›n içeri¤ini yads›yarak taraflar aras›ndaki diyaloglar›n bir ileri sürece evrilmesini sa¤layacak olan kanal›n oluflturulmas›nda reformist bir muhtevaya dönüfltürmüfllerdir. Müzakere sürecinin kamuoyuna deklare edilmesinin ard›ndan baz› tart›flmalar yaflanm›flt›r. Kürt Ulusal Hareketi de yekpare de¤ildir. Bu tart›flmalar onun bünyesinde de sürmüfltür. Yaflan›lan geliflmeler, taraflar aras›nda kimin daha fazla söz sahibi olaca¤›, neyin, ne kadar›na hakim olaca¤›n›n do¤um sanc›lar› olarak gözlenmelidir. Ateflkesin genel seçim sonras›na kadar uzat›lmas› ve ard›ndan 1 Mart tarihinin gündeme gelmesi, bunun sadece basit bir tezahürüdür. Zira Öcalan son yapt›¤› aç›klamada, “Burada son bir ayd›r herhangi bir görüflme olmuyor ama bu ileride olmayaca¤› anlam›na da gelmez. Buradaki görüflmeler müzakere de¤il hatta diyalog da de¤il asl›nda ben bir arac›y›m, arabulucuyum burada. Ben devlet ile PKK aras›nda arac›y›m. Çünkü henüz müzakerelere geçmedik. Müzakereye geçilse maddeler üzerinde tart›fl›l›r. Fakat henüz üzerinde somut konufltu¤umuz bir madde yok çünkü hükümet henüz karar vermemifl. Müzakere-


diyen Öcalan, flimdi ise “müzakere de¤il, hatta diyalog da de¤il” mesaj›n› vermektedir. Bu mesaj›n ikili boyutu vard›r. Birinci boyutu, yukar›da da söyledi¤imiz gibi Kürt Ulusal Hareketi yekpare bir örgütlenme de¤ildir. Kendi bünyesinde çözüm için farkl› yöntemleri savunanlar daima olacakt›r. Di¤er bir gerçek ise Kürt Ulusal Hareketi’nin müzakere süreci için gerekli olan en önemli kriteri, tam bir iradenin, irade sa¤laml›¤›n›n öncelli¤idir. Bu birlik zemini yakalan›lmadan, Türk hâkim s›n›flar›yla yap›lan diyaloglarda zay›fl›k yaflanmas› iflten bile de¤ildir. O yüzden bu ihtimal -kesin olmasa dahi güçlü bir ihtimal- Kürt Ulusal Hareketi önderli¤i taraf›ndan iyi

vafl›n bafllamas›n›n ve bölgedeki tansiyonun artmas›n›n, baflta ABD olmak üzere, yerel iflbirlikçi s›n›flar›n ifline gelmeyece¤i gayet iyi bilinmektedir. Bu avantaj› kullan›lmak istenmektedir. Öte yandan Öcalan, PKK’nin irade olarak tan›nmas›n› istemektedir. Bundan dolay› kendisini “arac›” olarak nitelendirmektedir. Hâlbuki Öcalan, Kürt Ulusal Hareketi’nin resmi iradesidir. Kendi iradesi d›fl›ndaki en ufak geliflmeyi dahi sert bir dille elefltirebilmektedir -Baydemir örne¤inde oldu¤u gibi-. Di¤er bir önemli nokta ise bir ay önce “müzakereler bafllad›”

tespit edilmelidir. Bahsi edilen mesaj›n ikinci boyutu fludur; diyaloglar esnas›nda, irade sergileyebilmek için karfl› taraf› zor pozisyonda yakalamak her zaman aranan bir kofluldur. Karfl› taraf, bulundu¤u yerde ne kadar zay›f yakalan›rsa, masaya sürülecek olan istemlerin kabul edilme olas›l›¤› o denli yüksek olur. Emperyalizme göbekten ba¤l› burjuva-feodal s›n›flar›n bu noktaya gelmesi kolay olmad›. Aç›kça söylemek gerekirse emperyalist efendilere “ter att›rarak” bu konuma getirdiler. Ama Kürt Ulusal Hareketi, emperyalizm taraf›ndan kontrol edilemiyor ol-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

ye geçilse bu görüflmeler nas›l sonuçlan›r bilemiyorum.” demektedir. Bu aç›klama bizler aç›s›ndan flöyle okunmal›d›r. Devlet ile Öcalan aras›nda yap›lan görüflmelerin bir ayd›r kesintiye u¤ramas›, s›k›nt› yaratm›flt›r. Öcalan gayet iyi bilmektedir ki devletin as›l tavr›, Kürt Ulusal Hareketi’nin tamamen tasfiyesine dönüktür. Ama ulusal burjuva s›n›f karakteri, süreçten kazan›m sa¤lamaya dönük hareket etmektedir. Fakat sürecin uzat›lmas›, hareketin parçal› hareket etmesine, beklentilerin minimal anlamda dahi karfl›lanmayaca¤› düflüncesinin filizlenmesine neden olabilir. Bunun için, ateflkes tarihini öne çekme tehdidinde bulunulmaktad›r. Sa-

21


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

22

mas›n›n avantaj›n› kullanm›flt›r. Bundan dolay›, seçim sonras›na ertelenen ateflkes, 1 Mart tarihi ile, hakim s›n›flar›n iflini zorlaflt›rabilir. fiöyle ki, ABD’nin bafl›n› çekti¤i emperyalistler ülkenin reorganize konseptinin devaml›l›¤› için sakin bir “seçim” ortam› haz›rlanmas›n› istemektedir. Bu seçim ortam› ile hedeflenen, konseptin uygulay›c›lar›n›n siyasi istikrar yakalayarak -ezilenlerin deste¤ini alarak- bir dönem daha iktidar› elde tutmas›d›r. Hat›rlanaca¤› gibi May›s ay› ile birlikte CHP’de iktidar olan K›l›çdaro¤lu, ilk aflamada malum CHP siyasetini gütmüfl ama Avrupa’daki efendilerini ziyaret ettikten sonra, ezber bozmaya gitmifltir Buradaki ezber bozma, burjuva-feodal s›n›flar›n yeni düzeni için ezber bozma olarak anlafl›lmad›r. Zira onlar sömürücü s›n›f olma özelliklerinden gram taviz vermemifllerdir. Tüm bu geliflmeler, emperyalist haydutlar›n, genel seçimlerle birlikte bir siyasi istikrar yakalama gayelerine iflaret etmektedir. ‹flte, bu gerçe¤i iyi gözlemleyen Öcalan, Kürt Ulusal Hareketi’nin burjuva s›n›f karakterine gayet uygun bir flekilde, diyalog sürecinden kazan›ml› ç›kmak için, ateflkes süre-

cini 1 Mart olarak belirleyerek, siyasal varl›¤›n› hissettirmek istemektedir. Yoksa, Öcalan ile yap›lan görüflmelerde prensipte bir mutabakata var›lm›fl olmas› ihtimali yüksek görünmektedir. Belki de bu Öcalan’›n geçen sene çizmifl oldu¤u yol haritas› çerçevesinde de¤il ama mutabakat dokunulabilecek kadar somut ve yak›nd›r.

Baydemir-Öcalan At›flmas› Sürecin hassasiyet noktalar›ndan biri de PKK, daha somut söylersek gerillad›r. Bilindi¤i gibi egemen güçlerin as›l hedefinde buras› yatmaktad›r. PKK’nin silahl› gücünün tasfiyesi... Bu tart›flmay› öyle bir hararetlendirmektedir ki, Kürt Ulusal Hareketi’nin özneleri dahi, bu hassasiyet noktalar›nda zaafiyet gösterebilmektedir. Bu da flüphesiz ki, baz› k›sa dönemli gerginliklere vesile olmaktad›r. Baydemir’in, yapm›fl oldu¤u bir konuflmada “silahl› mücadele miad›n› doldurdu” ibaresine yer vermesine, Öcalan oldukça sert yan›t vermifltir. Bu sert yan›ttan faydalanmak isteyen hakim s›n›f medyas›,


rüflmesinde “2006, o dönem silahs›zlanma en baflta masadayd›, o bir hatayd›, art›k silahs›zlanma en son aflamad›r” diyerek, itinayla silahs›zlanman›n son aflamada olaca¤›na -bu son aflama KCK’n›n deklare etti¤i Demokratik Özerklik Deklarasyonu’nda okunabilir- dikkat çekmifltir. Tekrar Baydemir-Öcalan at›flmas›na gelecek olursak, sade bir dille de ifade etti¤imiz gibi, bu yaln›zca bir at›flmad›r. At›flmaya, mahiyeti d›fl›nda anlam yüklemek, “devrimci dinamizm” istemleri çizmek yersizdir. Kürt Ulusal Hareketi’nde bir devrimci dinamizm mevcuttur. Ama bahsi edilen dinamizm burada yatmamaktad›r. Bu dinamizmi devrimci ulusal savafl› bil fiil yürüten, sürdüren, icra eden ezilen Kürt köylüsünde, Kürt proletaryas›nda aramak gerekir.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

olay› farkl› boyutlara çekmek istemifl, bir dizi mistifikasyon siyaseti izlemifltir. Bu mistifikasyon, devrimci cephede farkl› olarak tezahür etmifltir. Silahl› mücadelenin “›srar›” olarak ele al›nm›flt›r. Yaz›k ki, Baydemir-Öcalan aras›nda cereyan eden tart›flma bu düzeyde de¤ildir. Tart›flman›n düzeyini flu flekilde aç›klayabiliriz: Yaz›m›z›n geliflme bölümünde de vurgulad›¤›m›z gibi, Kürt Ulusal Hareketi ba¤›ms›z niteli¤inden kaynakl› bir dizi avantajlara sahiptir. Bu avantajlar›n› -hür siyaset yapma yetisini- ona sa¤layan biricik araç, 30 y›ll›k savafl gerçekli¤inin yaratm›fl oldu¤u gerilla ve bu gerilla ile bütünlük sa¤lam›fl Kürt halk›d›r. E¤er 30 y›ll›k bir mücadele gelene¤ine, gerillas› ile iç içe geçmifl halk iradesine sahip olmasayd›, ne Ulusal Hareket bu boyutta olurdu ne de diyalog sürecine geçifl sa¤lanabilirdi. Emperyalistler ve yerli iflbirlikçilerinin Öcalan ile masaya oturmas›n› sa¤layan realite budur. Kürt Ulusal Hareketi’nin bu realiteye es kaza s›rt›n› dönmesi, kendi varl›k koflullar›na s›rt›n› dönmesiyle efl anlaml›d›r. Kürt Ulusal Hareketi’nin taleplerinin -bugün “bar›fl” k›stas› alt›nda dillendirilen taleplerin- gerçekleflebilme ihtimali, bu duruma ba¤l›d›r. Bu tablonun d›fl›nda yan›t aramak, egemen s›n›flar›n kendili¤inden bu sürece gelme ihtiyac›n› duyduklar›n› söylemek demektir ki, bu fikir tamamen s›n›f iflbirlikçidir. Egemen s›n›flar›n, Kürt Ulusal sorununda “ezberi” bozmas›n›n yegane nedeni, klasik anlamda Kürt Ulusal Hareketi’ni yok edemeyeceklerini anlamalar›d›r. Bu sorunu “sorun” olmaktan ç›kartmak için, PKK’yi manevralar eflli¤inde sistem içi bir zemine çekme siyasetini izlemektedirler. Son tahlilde, egemenler s›n›f nitelikleri gere¤i, bu sorunu inkâr-imha ittifak› d›fl›nda çözmeyecekleri -buradaki “çözümden” okuyucu burjuva “çözümü” anlamal›d›r- ortadad›r. Sadece, bu tarihi stratejik çizgiyi yeniden yap›land›rmaktad›rlar. En son MGK görüflmesinden ç›kan “terörle mücadele çok yönlü olarak sürdürülecek ve kararl›y›z” sonucu, hâkim s›n›flar›n politik yöneliminin basit bir izah›d›r. Sürece bütünlüklü bir flekilde hâkim olan Öcalan, Baydemir’in zamans›z ç›k›fl›n› elefltirmifl, elefltirmenin de ötesinde uyarm›flt›r. Zira kendisi bilmektedir ki, müzakere esnas›nda ve de müzakere sonras›nda, ulusal burjuva taleplerin garantörlü¤ünü gerilla sa¤layacakt›r. Gerilladan ilk ad›m olarak vazgeçmek, ulusal burjuva taleplerden vazgeçmek demektir. Avukatlar›n›n medyaya yans›tt›¤› son gö-

Halklar›m›z›n Yegâne Çözümü Demokratik Halk Devrimindedir! Yaz›m›z›n bafl›nda da vurgulad›¤›m›z gibi, Kürt Ulusal Hareketi’nin son y›llara yay›lan kronolojik tahlilini yapma durumunda olamazd›k. Yapmak istedi¤imiz çal›flman›n niteli¤i, geliflmeleri genel hatlar›yla inceleyerek Kürt Ulusal Hareketi’nin siyasal yöneliminin ne oldu¤unu kendi cephemizden de¤erlendirmektir. Bizler, “tek bir bar›fl karar›na” -Öcalan’›n son görüflmesinde vurgulad›¤› gibi- odaklanm›fl hareketin siyasetinin, ateflkes ve bar›fl meselelerini taktikten çok strateji çevirmifl bir yönelimde oldu¤u kanaatindeyiz. Ulusal hareketin stratejik çizgisi ve iradesi anlaflma-uzlaflma yönündedir. “Süresiz ateflkes istiyoruz” beyan›, Türk hakim s›n›flar›n› kendi evinde bast›rma, yaln›zlaflt›rma manevras› olmad›¤› gibi, Türk halk›n›n da gönlünü fethetme hamlesi de¤ildir. “Bar›fl”a atfedilen stratejik hizmetin göstergesidir. fiüphesiz, Kürt Ulusal Hareketi’nin içerisine girdi¤i hatt›, uluslararas› siyasetten ba¤›ms›z düflünemeyiz. Dünya devrim cephesinin gerilemesi, ulusal devrimci mücadelelerin ard› s›ra emperyalizmin iç olgusu haline gelmesi, emperyalizmin devrimci tahlili yerine Negri’ci tahlili -“yenilmezli¤i”, “karfl› konulmazl›¤›” teorileri- ve ülkemizdeki komünist-devrimci mücadelenin gerilemesi ve tüm bunlara ek olarak burjuva milliyetçi çizginin s›n›f niteli¤i, iflaret etti¤imiz e¤ilimin güçlendirici temel faktörleridir. Tüm bunlar, Kürt Ulusal Hareketi’ni taktik anlamda kazan›mlar için -birkaç ulusal talep için- devrimci

23


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

24

pozisyonunu yitirerek ileride daha büyük kay›plara neden olacak bir hat içerisine sürüklemektedir. Devrimci halk gençli¤i, yeni sürece iliflkin baz› görevlerle karfl› karfl›yad›r. Reformist, sistem içi aray›fl›n halk saflar›nda bir k›r›lmaya yol açaca¤›, baflta Kürt ulusu olmak üzere, tüm ezilenler cephesinde moral bozuklu¤una sebebiyet verece¤i aç›kt›r. Bundan en çok etkilenecek tabakan›n bafl›nda gençlik kitleleri gelecektir. Dünyay› sorgulamaya, tan›maya yeni bafllayan tabakan›n “bar›fl”, “toplumsal mutabakat” gibi söylemlerle s›k s›k karfl›laflmas›n›n, onlar› etkilemeyece¤ini söylemek

gerçe¤i görememek olur. Sistem içi, stratejik yönelim dahilinde at›lan “bar›fl” slogan›n›n, ezilen kitleler içerisinde haylice kafa kar›fl›kl›¤›na yol açaca¤› flimdiden düflünülmelidir. Bu da toplumun radikal dönüflümü olan devrimi savunanlar›n cephesinde bir dizi gerilemelere yol açabilir. Görevlerin bir di¤er yan› ise, ulusal soruna karfl› sorumlu-

luklar›n geçmiflten daha yak›c› bir flekilde kendini hissettirece¤idir. Ulusal soruna karfl› sorumluklar meselesi iyi irdelenmelidir. Yeni Demokrasi güçleri ulusal s›n›rl›l›klar› bilir ama kendilerine ulusal kaftan biçmezler. Komünistlerin ve devrimcilerin ulusal sorun karfl›s›ndaki görevleri, öz olarak dünyan›n her yerinde ayn›d›r. Bunun somuttaki ad› “Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Hakk›” ve “Tüm Uluslar Aras›nda Tam Hak Eflitli¤i”dir. Bilinmelidir ki, bu hedefe sistem içi taleplerle ulafl›lamaz! Ancak ve ancak Demokratik Halk Devrimi ile köklü çözüm gerçekleflebilir. Bu nihai görevlerimizi yerine getirmek için, ara görevler belirlenmelidir. Günümüz aç›s›ndan bu ara görevlerin belirleyici yan› ideolojik mücadeledir. ‹deolojik mücadelenin derinli¤i ve keskinli¤i, halk s›n›f ve tabakalar› aras›nda faal olan devrimci ve ulusal devrimci dinami¤in, pratik ön koflulu için kaç›n›lmazd›r. Gençlik kitleleri aç›s›ndan siyasal olgunluk asla ertelenemez boyuttad›r. Di¤er bir ara görev ise, bafll›ca çeliflki olarak tespit etti¤imiz Kürt ulusu ile Türk hakim s›n›flar› aras›ndaki çeliflkinin tüm yanlar› -tali ve esas- incelenerek politik ajitasyonu güçlü çal›flmalar yürütülmelidir. K›saca özetlersek; 1. Do¤ru bir siyasal yönelim için teorik mücadelenin derinli¤i ve keskinli¤i 2. Sürecin, tüm yanlar› ile birlikte özelde Kürt ulusu içerisinde genelde ise bütün ezilenler içerisinde tart›fl›lmas›, aç›klanmas› 3. UKKTH ve tüm uluslar aras›nda tam hak eflitli¤i ilkelerine ba¤l› kalarak, ulusal taleplerin proleter çizgide sahiplenilmesi ve politik refleks gösterilmesi 4. Politik ajitasyonu güçlü çal›flmalar›n yo¤unlaflt›r›larak yegane çözüm için Demokratik Halk Devrimi’nin adres gösterilmesi Bu çal›flmalarda, Kürt Ulusal Hareketi’nin içerisine girdi¤i yönelim anlat›lmakla birlikte sadece bunlarla s›n›rl› kal›nmamal›d›r. Kürt ulusunun hakl› talepleri, taleplerimiz olmak zorundad›r. Hiç flüphesiz böylesi bir çal›flmayla, halk gençli¤inin devrimcilerin yaratm›fl oldu¤u de¤erlere sahip ç›kmas› ve bu de¤erleri Demokratik Halk Devrimi yolunda güçlendirmesi kadar do¤al bir fley yoktur. Bizlerin yegane görevi, bu co¤rafyan›n devrimcilerinin yaratt›¤› tüm de¤erlerin, sistem içi pozisyona düflmesinin önünde engel olarak, ezilenlerin gerçek çözümü ve kurtuluflu olan Demokratik Halk Devrimi’nde iradelefltirmektir.


Sevgi üretemeyenler,

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

fikir üretemeyenler, sa¤l›kl› iliflki üretemeyenler, genellikle tehdit ya da fliddet üretirler. Afflar Timuçin

Aile İçi Şiddet Üzerine Bir Deneme: Gündelik Faflizmin Kat› (Baba), S›v› (Anne), Gaz (Çocuk) Hali Ya da

Aile içi fliddet konusu en genifl anlam›yla top-

Oluflum Sürecinde Aile

lumsal bir soruna iflaret etmesi bak›m›ndan önemli

Engels’in de ifade etti¤i gibi “Aile Tarihi”, 1860

bir inceleme alan›d›r. Dolay›s›yla kad›n, çocuk ve

senesine yani Bachofen’in Anal›k Hukuku adl› kita-

kad›n›n toplumsal rolleri üzerinde odaklanan tart›fl-

b›n›n yay›mlanmas›na kadar bir araflt›rma/tart›flma

malar s›n›fsal bir perspektife oturmak zorundad›r.

konusu de¤ildi ve aile tarihi Musa’n›n Befl Kitap

Bilhassa da kad›n›n toplumsal rolünü incelerken

(Tevrat, Tora veya Pentateuk)’›n›n etkisi alt›nda

özel mülkiyetin ilk ortaya ç›k›fl süreçlerini ve aile-

kalm›flt›. Befl Kitap’tan hareket eden düflünürler, ai-

nin tarihsel olarak ald›¤› farkl› biçimleri mercek al-

lenin hiçbir flekilde evrim geçirmedi¤i konusunda

t›na alan bir yaklafl›m hareket noktas› olmal›d›r.

hem fikirlik sa¤lam›fl, böylece burjuva ailesinin iti-

Buradan hareketle yaz›m›z› üç temel bafll›k etraf›n-

bar›n› kurtarmaya çal›flm›fllard›r. ‹nsan›n yaln›zca

da ele ald›k. Oluflum sürecinde aile, fliddet ve flid-

ilkel dönemde kurals›z cinsel iliflki yaflad›¤› kabul

detin aile içi halleri ve son günlerde aile içi fliddetin

edilmifltir. Tek eflli evlilik(monogami) d›fl›nda var

birçok kesim taraf›ndan tart›fl›lmas›na vesile olan

olan; çok kar›l› evlilik (poligami) ve çok kocal› evli-

“Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisi…

lik (poliandri) biçimlerinin ise Do¤u ve Tibet yöre-

25


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

26

lerine ait biçimler oldu¤u iddia edilmifltir. Bu flekilde de her bir iliflki biçiminin birbirinden ba¤›ms›z bir flekilde var oldu¤u savunulmufltur. Bachofen bu konu üzerine yapt›¤› araflt›rmada, tarihin belirli bir döneminde insanlar›n, kurals›z cinsel iliflki yaflad›¤›n› ve buna mukabil de do¤an çocuklar›n babalar›n›n belirgin olmad›¤›ndan akrabal›k çizgisinin anal›k hukukuna dayand›¤›n› belirtmifltir. Yine Bachofen’e göre anal›k hukuku, kad›n›n tek bir erke¤e ait olmas› biçiminde gerçekleflen ve kad›na yönelik dinsel bir eza olarak uygulanan tek eflli evlili¤in ortaya ç›k›fl›yla bozulmufltur. Ona göre bu flekilde anal›k hukuku yerini babal›k hukukuna b›rakm›flt›r. Bachofen, bunu da temellendirirken Asiklos’un Orestes Üçlemesi’ni(sözü edilen üçleme mi-

lan budur- ve bu durumun izlerini tarihsel ve dinsel gelenekler içinde arad›. Bugün biliyoruz ki, onun buldu¤u izler, bizi, engel tan›mayan cinsel iliflkilerin yürürlükte oldu¤u bir toplumsal aflamaya de¤il, çok daha sonraki bir biçime, grup halinde evlenme biçimine götürür. (…) Bachofen’in de¤eri, bu sorunu, araflt›rmas›n›n önceli¤ini yapm›fl olmas›ndad›r.”(2) Bachofen’den sonra ortaya ç›kan ve ona z›t bir kutupta bulunan Mac Lenan, erke¤in eflini bir baflka kabileden/afliretten kaç›rd›¤› bir evlilik biçimini türetir. Buna sebep olarak da, baz› geliflmemifl kabilelerin içinde evlenme olmamas›n› veya afliret içerisinde bulunan kad›nlar›n say›s›n›n yetersiz olmas›n› gösterir. Buna karfl›n baz› topluluklar›n töreleri

tolojik bir hikayedir) kullanm›flt›r. Engels, Bachofen ile ilgili olarak flunlar› söylemifltir: “Dini, böylesine, evrensel tarihin ö¤esi olarak kabul eden bir anlay›fl›n, sonunda saf bir mistisizme varmas› gere¤i aç›kt›r.”(1) “‹lk olarak Bachofen oldukça genel tan›mlamalar kullanarak bunu ciddiye ald›- onu de¤erli k›-

itibariyle kendi erkekleri ile kad›nlar›n›n evlenmesini flart kofltu¤unu kabul etmektedir. Bu durumda Lenan’a göre iki tür efl bulma/evlenme flekli vard›r. Birincisi efllerini d›flar›dan bulmak zorunda olanlar; d›fl-evlenenler (exogami) ve ikincisi efllerini kendi aflireti içinde bulmak zorunda olanlar; iç-evlenenler


li ailelerden kalk›narak Amerikan ve Hawai tipi aile modelleri gelifltirmifl ve bunlar›n her ikisinde de grup halinde/komünal evlili¤e iliflkin izlere rastlam›flt›r. Amerikan tipi ailelerde, bir erkek kendi erkek kardeflinin o¤lu ve k›z›na; “o¤lum” ve “k›z›m” diye hitap ederken di¤er yandan k›z kardeflinin çocuklar›na ise “ye¤en” diye hitap etmektedir. Tersinden erkek kardeflinin çocuklar› ona “baba” derken k›z kardeflinin çocuklar› “day›” diye seslenmektedir. Ayr›ca erkek ve kad›n›n kardefl oldu¤u durumlarda çocuklar› birbirlerine “kuzen” ya da “kuzin” diye hitap etmektedir. Hawaili ailelerde ise erkek veya kad›n kardefl fark etmeksizin her bir yetiflkin kardeflinin çocu¤una “o¤lum” veya “k›z›m” diye hitap etmektedir. Burada görüldü¤ü üzere Hawai’de her kad›n ve erkek “kar›-koca” oldu¤u gibi bütün çocuklar kardefltir. Amerikal› ailelerde ise erkekler sadece kendi erkek kardefllerinin çocuklar›n›n babas› olurlar. Bu durumda Hawai’de bulunan aile biçimi Amerika’da bulunan (ve yayg›n olan) biçimden daha eski bir aile biçimini tarif etmektedir. Görülece¤i üzere eski toplumlarda aile biçiminde grup olarak efl olma mevcuttur. Kuflkusuz ailenin ald›¤› her biçim her yerde ve ayn› özelliklere sahip de¤ildir. Ancak yap›lan incelemeler üzerinden oluflan bask›n görüfle göre, Engels’in de ifade etti¤i gibi kurals›z cinsel iliflkilerden bafllayarak tek eflli evlili¤e uzanan geliflim seyrinde aile içinde kad›n›n rolü erke¤in kölesi olmaya do¤ru evrilmifltir. Yaz›m›z›n s›n›rlar› dahilinde bu konuyu ayr›nt›l› ele almam›z›n mümkün olmad›¤›n› belirtelim. Ailenin oluflumu ve geliflimine dair Engels’in ilgili kitab›, genifl bir inceleme alan› sunmaktad›r. Konumuza kald›¤›m›z yerden devam edelim. Morgan’›n Engels’in çal›flmalar›na da kaynakl›k eden analizleriyle ailenin u¤rad›¤› aflamalara bakal›m: i) Kandafl Aile: ‹lk aile biçimidir. Buna göre topluluk içinde bulunan tüm kuflaklar kendi aralar›nda kar›-kocad›rlar. Bunun d›fl›nda kuflaklar aras› evlenme yoktur. Her kuflak kendi aras›nda erkek ve k›z kardefl oldu¤u gibi ayn› zamanda kar›-kocad›rlar. Hawai aileleri bu tasnife s›k› bir örnek teflkil etmektedir. ii) Ortaklafla Aile: Bu aflamada kar›ndafllar yani ayn› anneden olan çocuklar›n evlenmeleri yasaklanm›flt›r. “Bu aile biçimi, bize Amerikan sisteminin

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

(endogami)’dir. Lenan ayn› zamanda d›fl-evlenmenin nedeni olarak gördü¤ü kad›n azl›¤›n›n, ilkel kabileler aras›nda bulunan törelere binaen yap›lan k›z çocuklar›n› öldürme, kurban etme gibi ritüellerin gere¤i olarak aç›klanabilece¤ini söylemektedir. Kad›nlara oranla erkeklerin bir afliret içinde fazla olmas› bir kad›n›n birden fazla erke¤e efllik yapmas›na yol açar ve do¤al›nda da yeni do¤an çocuklar›n analar› bilinmesine ra¤men babalar› müphem kal›r. Bu flekilde de atal›¤›n anal›k çizgisine dayand›¤›n› belirtmektedir. Engels, Lenan’›n araflt›rmalar›n›n salt anal›k hukukunu aflamad›¤›ndan dar bir bak›fl oldu¤unu söylüyor ve ekliyor: “Bachofen’in bu noktada öncel olmas›na ra¤men, anal›k hukukuna göre belirlenen soy-zinciri düzenini ilkel düzen olarak kabul etmesi de, Mac Lenan’›n bir di¤er önemli baflar›s›d›r.”(3) Buna ek olarak Engels, Lenan’›n kendini çürüttü¤ü ifade eder. Ve Lenan, bunu flu flekilde yapar: Ataerkil soyun egemen oldu¤u toplumlarda k›z kaç›rmalar›n daha aç›k oldu¤unu ve çocuk ölümlerinin ilkel kabilelerde asla sistemlilik arz etmedi¤ini kabul eder. Hâlihaz›rda Lenan’›n bu itiraflar›, kendi tezleriyle tezatl›k göstermektedir. Ama Lenan’›n, d›fl evlenme ve soy-zinciri düzenini ilkel düzen olarak atfetmesi önemli bir baflar›d›r. Fakat en büyük eksikliklerinden biri de komünalgrup evlilikleri atlam›fl olmas›d›r. Kendisinden sonra ç›kan Lubbock bu hatay› telafi etmifltir. 1871 senesinde güçsüz olan ama 1877 senesiyle kök salan fikir, Morgan’›n, Lenan’›n çokça kabul gören, d›fl evlenen ve iç evlenen afliretlerin birbirinden ba¤›ms›zl›¤› ve karfl›tl›¤›n› çürüten düflünceleridir. Morgan’a göre, d›fl evlenen afliretlerin varl›¤› kan›tlanmam›flt›. Buna ek olarak da Morgan, afliretlerin ana çizgisine dayanan belli kandafl gruplara bölündü¤ü ve bu gruplar›n/genslerin her birinin kendi içinde evlenmesinin tamam›yla yasak oldu¤unu söylüyordu. Bu durumda da genslerin/kandafl gruplar›n kendi içlerinde iç-evlenen olmamalar›na ra¤men afliretlerin kendi içinde evlenmemesi gibi bir zorunluluk yoktu. Yani bir kandafl grup içerisinde bulunan erkek, kendi grubunun içinden efl almamak zorunlulu¤u ile di¤er bir gensten veya baflka bir afliretten evlenebilirdi. Bu da gösteriyor ki gensin iç-evlenen olmamas› aflireti bütünüyle d›flevlenen yapmaz. Böylece iki tür evlenme biçiminin karfl›t veya z›t oldu¤u yaklafl›m› çürümüfl oldu. Morgan yapt›¤› araflt›rmalarda, ‹rokualar ve Hawai-

27


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

28

dile getirdi¤i akrabal›k derecelerini tam bir do¤rulukla gösteriyor. Annemin k›z kardefllerinin çocuklar›, hep annemin çocuklar› kal›yor; ayn› flekilde, babam›n erkek kardefllerinin çocuklar› da, babam›n çocuklar›d›r; ama annemin erkek kardefllerinin çocuklar›, annemin ye¤enleri olurlar; babam›n k›z kardeflinin çocuklar› da, babam›n ye¤enleridirler ve annemin ve babam›n ye¤enleri de benim kuzen ve kuzinlerim olurlar.”(4) Özetle belli bir say›daki k›z kardefl, kendi öz erkek kardeflleri d›fl›nda ortak kocalar›n›n ortak kar›lar›yd›lar. Tersinden belli bir say›daki erkek kar-

bir süre için birbirine ba¤layan evlilik biçimi olarak kabul edilir. Bu evlilikler grup halinde evlenmenin yayg›n oldu¤u dönemlerde de vard›. Bu aflamada, erkek birçok kad›n aras›nda bir kad›n›n esas kocal›¤›n› yapmaktayd›. Geliflen süreç içersinde kandafllar›n kendi içlerinde evlenmelerinin güçlenmesi sonucu iki bafll› aile geliflti. Buna göre erkek bir kad›nla yaflasa da uygun f›rsatlarda kaçamak yapmak hakk›na sahiptir, kad›n ise böyle bir durumda cezaland›r›l›rd›. ‹stendi¤i takdirde bu evlilik iki tarafça kolayca bitirilir ve çocuklar anneye kal›rd›. iv) Tek Eflli Aile: Uygarl›¤›n bafllang›ç belirtilerinden biri olan bu aile biçiminde babalar›n, miraslar›n›n sahiplenicileri olacaklar›ndan çocuklar›n›n kesinlikle bilinmeleri gerekiyordu. Tek eflli aile, iki bafll› evlilikten farkl› olarak taraflardan ikisinin de istedikleri zaman çözemeyecekleri evlilik ba¤›yla ba¤l› olmalar›yd›lar. Fakat erkek bu iliflkide güçlü konuma geldi¤inden art›k boflanma onun r›zas›na kalmaktayd›. Bu aile biçiminde de erkek di¤er baflka bir kad›nla iliflkiye girebilir fakat onu evine getiremezdi. Bu toplumsal aç›dan kabul edilebilir de¤ildi. Bunun delinmesi ise kad›n›n üretim yetisini yitirmesi ile “afl›lm›fl” ve Kral Anaksandires ve Kral Ariston’un “k›s›r” olan efllerinin yerine yenilerini “almas›yla” gerçekleflmifltir. ‹dealistler, toplumun ilk hücresinin aile ile bafllad›¤›n› ileri sürmektedirler. Bunu, kendimizi çok da zorlamadan, aç›kça Âdem ve Havva efsanesinde görebilmekteyiz. Âdem ve Havva efsanesi, dinler içeri-

defl, kendi öz k›z kardefllerinin d›fl›nda ortak kar›lar›n›n ortak kocalar›yd›lar. Ortaklafla aile ismini buradan almaktad›r. iii) ‹ki Bafll› Aile: Bir erkekle bir kad›n› belirli

sinde çeflitli nüanslar› d›fl›nda öz olarak ayn› anlat›ya sahiptirler. Fakat bu bile kendi içerisinde bir tutars›zl›¤›n göstergesi olarak alg›lanmal›d›r. Musevi inanc›na göre Âdem, yarat›l›fl›n alt›nc› gününde


üzerine Tanr› her ikisinin de bir testinin içine ruhlar›n› ve düflüncelerini doldurup k›rk gün boyunca kapal› tutmalar›n› ister. K›rk gün sonunda Âdem'in küpünden fiahid bin Car ad›nda güzel bir genç ç›kar. Havva'n›n testisinden ise sürüngenler, akrepler, ç›yanlar ç›kar. fiahid bin Car, kusursuzlu¤un, dürüstlü¤ün, iyili¤in sembolü say›l›r ve Âdem’in bütün ilgisini üzerine çekmeyi baflar›r. Bunun üzerine Havva ve seksen çocu¤u “hasedinden çatlama” noktas›na gelirler ve fiahid bin Car’a suikast plan› yaparlar. Neyse ki her fleyi önceden duyan Melek Tavus tüm insanl›¤›; dürüstlük, iyilik ve kusursuzluktan men olmaktan kurtar›r! Bilindi¤i üzere aile, üretim iliflkilerine ba¤l› toplumsal bir kurumdur. Aile, özel mülkiyetin tam oluflmad›¤›, komünal mülkiyetin hala yayg›n oldu¤u toplumlarda (bahsini etti¤imiz dinsel hikâyelerdeki aile mizansenlerinin anlatt›¤› gibi) toplumsal yaflay›fl içinde bask›n de¤ildi. Nas›l ki mülkiyet geliflti, art›k üretim aletleri bir ifli sadece bir ailenin iflleyebilece¤i noktaya getirdi; ondan sonra art›k aile tipi organizasyonlar toplumsal formasyonun belirleyici üyeleri halini almaya bafllad› ve art›k ev ekonomisi geliflim gösterdi. Anlat›ld›¤› gibi kin ve nefret içeren aile iliflkileri ilk insanda mevcut de¤ildi, bu do¤al›nda yarat›lan aile idesinin de alt›n›n bofl oldu¤unu göstermektedir. Buradan bir sonuç ç›karacak olursak ilk insan ne mülkiyetin getirdi¤i k›skançl›k duygusuna sahiptir ne de “sahiplik”, ”kin” ve “bencillik” duygular›na sahip olarak do¤ar. Bunlar insan do¤as›n›n her zaman sahip oldu¤u duygular de¤ildir. Bunlar tamam›yla özel mülkiyetin insanda yaratt›¤› duygulard›r. Darwin yapt›¤› bir araflt›rmada flunu anlat›r: “Atefl adas› insanlar›na bir parça bez hediye edildi; herkesin ayn› büyüklükte bir parça alabilmesi için, bezi tamamen eflit parçalara böldüler.”(9) Tüm bunlardan hareketle ilk insana özellikle de kad›nda var oldu¤u düflünülen k›skançl›k duygular› tamam›yla uydurma fikirlerden ibarettir ve aileyi aç›klamaya yönelen dini düflüncelerin hiçbir maddi temeli olmad›¤› aç›kt›r.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

topraktan yarat›lm›flt›r. Bu süreç içerisinde Âdem ile birlikte bir de difli yarat›lm›flt›r. Hâkim kan›ya göre bu difli, Lilith’den baflkas› de¤ildir. Tevrat’›n bâblar› aras›ndaki farka bak›lacak olursa; birinci bâbta, diflinin Âdem ile birlikte yarat›ld›¤› belirtilmektedir. Fakat ikinci bâbta ise durum farkl›lafl›r ve diflinin erke¤in kaburga kemi¤inden yarat›ld›¤› belirtilmektedir. Bu “erke¤in kaburgas›ndan yap›lan” kad›na iliflkin görüfllerde fikirler Havva’ya meyletmektedir. Lilith’e gelince, o sadece Musevilik ve H›ristiyanl›k taraf›ndan tan›nan mistik bir karakterdir. Lilith’i kutsal olman›n d›fl›na iten neden, onun Âdem’e tabi olmay› reddetmesi ve Tanr›ya karfl› “asi”leflerek cennetten tanr› taraf›ndan at›lmas›d›r. Bu s›rada Havva ç›kar ve “erke¤in kaburgas›ndan yap›lan kad›n”, erke¤in bir parças› olur ve erke¤e tabi olur. Buradan sonra “erke¤ine tabi olmayan kad›n” olan Lilith art›k fleytanla bir tutulmaya bafllan›r. Buna göre “ilk günah›”(5) iflleyip cennetten kovulan Âdem ve Havva’n›n çocuklar›n›n olmas›ndan ötürü k›skançl›¤a bürünen Lilith âdemo¤ullar›ndan do¤acak her bebe¤i öldürmeye yemin eder. “‹nan›fla göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith gece hava karanl›ktan sonra yeni do¤um yapm›fl evlere girerek lohusa kad›nlar›n bebeklerini bo¤maktad›r. Bu sebeple günümüzde baz› Museviler aras›nda bir adet olarak, Lohusa kad›n akflamlar› evde yaln›z b›rak›lmaz ve akflamlar› çamafl›r ipinde çocuk bezi b›rak›lmaz, çünkü bunlar› gören Lilith'in o evde çocuk oldu¤unu anlamas›ndan endifle edilir.”(6) Bu efsanede anlat›lan kad›n ile erkek / Âdem ile Havva iliflkisiyle, bir iliflkinin iki ö¤esi olan, kad›n ve erkek aras›nda dikotomi yarat›lm›fl ve bu süreçle de kad›n önemsizlefltirilirken erkek önemli bir olgu olarak ele al›nm›flt›r. Kad›nlar› “erke¤in tarlas›” veya “onun kaburgas›” olarak kabul eden mistik görüflle, bir ülkenin baflbakan›n›n ç›k›p üç çocuk yap›lmas›n› sal›k vermesi, “çocuk say›s›n› art›r, suyu ucuz kullan”(7) ya da “demokratikleflme için do¤udan efl almak”(8) safsatalar› ile kad›n› sadece “rahmi” ile var eden, onu bir özne olarak görmeyen görüfl aras›nda sadece yüzy›llar› aflan bir zaman ve nesil fark› mevcuttur. Tüm bu söylenenlere ek olarak “kötü kad›n”a iliflkin Yezidilik’e ait bir inan›flla bu parantezi kapatal›m. Yezidilik’e göre Âdem ve Havva’n›n k›rk› erkek k›rk› kad›n olmak üzere seksen tane çocu¤u vard›r. Âdem ile Havva’n›n, bu çocuklar›n “ideal insan” olmalar› için yetifltirme biçimlerinde anlaflamamas›

fiiddet ve fiiddetin Aile ‹çi Halleri fiiddet; zorbal›k, vahflet, vahflilik, fliddetlilik anlam›nda kullan›lmakta ve güç terimini karfl›lamaktad›r. Türkçe’de ise ‘zorluk, sertlik, h›z’ olarak tarif edilir. fiiddet kavram› zamanla anlam kaymas›na u¤rayarak “kaba kuvvet kullanma” olarak tarif edil-

29


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

mifltir/edilmektedir. Günümüzde fliddet, pek çok bi-

detin köleci toplum ile efendi-köle aras›nda baflla-

çimiyle tahrip gücünü artt›rmakta ve varl›k sahas›-

d›¤› çokça kabul görmektedir. Ancak sosyolog Jo-

n› kuvvetlendirmektedir. Duygusal, sözel, fiziksel,

seph H. Fitcher, statüsüz ve tabakas›z bir toplum

cinsel, psikolojik, ekonomik, siyasal ve daha birçok

olmayaca¤›n› bu nedenle eflitsizli¤in oldu¤unu, flid-

boyutuyla karfl›m›za ç›kmaktad›r. fiiddetin psikolo-

detin sosyal gücün kendi statüsünü koruma e¤ili-

jik kökenlerine inecek olursak Freud’a bakman›n

minden kaynakland›¤›n› belirtmifltir. Fichter bu

anlaml› olaca¤›n› düflünüyoruz. Freud’a göre insa-

yaklafl›m›yla s›n›fl› toplumlarda fliddet olgusunun

n›n do¤ufltan getirdi¤i iki temel içgüdüsü vard›r.

olabilece¤ini göstermekle k›smen hakl›d›r; fakat s›-

Bunlardan biri cinsellik iken di¤eri de sald›rganl›k-

n›fs›z toplumu reddetmekle, sürekli eflitsizlik ve do-

t›r. Çocukta bunun d›fla vurumu ise onun özel ya-

¤al›nda geliflen fliddet unsurunun sürekli var olaca-

flant›s›n›n toplam› taraf›ndan belirlenmektedir. Ki-

¤›n› söylemekle de hataya düflmektedir. Zira sosya-

mi bunu kasapl›k, cerrahl›k veya askerlik olarak d›-

list toplumda çeliflkinin yönleri, biçimi ve çözümü

fla vururken kimi de sporcu olabilmekte kimisi de

iyi kavranmad›kça Mao Zedung’un dedi¤i “Burjuva

insan öldürebilmektedir. ‹lerleyen çal›flmalar›nda

karargâhlar› bombalay›n!” sözü dahi bütün bir parti

Freud, cinsellik ve sald›rganl›k içgüdülerini genelle-

kadrolar› aras›nda “fliddetli” çat›flmalar›n yaflanma-

yerek ölüm içgüdülerinden bahsetmeye bafllad›.

s›na zemin haz›rlar. Bu yüzden fliddet olgusu iyi ana-

Freud’a göre, insanda yap›c› ve y›k›c› iki içgüdü

liz edilmedi¤i takdirde maksad›n› aflmaktad›r. Niteli-

vard›r. fiiddet ve sald›rganl›k da bu y›k›c› yöne da-

¤i ve hedefi belli olmadan fliddet; “kiflilere ya da nes-

yand›r›l›r. Do¤al›nda Freud’a göre insan kaç›n›lmaz

nelere çeflitli boyutlarda zarar vermeyi içeren güçlü,

olarak do¤as› gere¤i sald›rgand›r. Ancak Freud insa-

kontrolsüz, afl›r›, birdenbire, amaçs›z olabilen, top-

n›n sald›rganl›¤›n›n olumlu manada tezahürünün,

lum ya da bireysel görülebilen bir olgu”(11) olarak ta-

bireysel tarihe ve toplumsal koflullara ba¤l› oldu¤u-

n›mlan›r.

nu da belirtmektedir.

30

Aile kendi içindeki üyelerinin varolufllar›n›n bir

fiiddet olgusu, insan-insan ikileminde a盤a ç›k-

parças› oldu¤u için, aile bireyleri her türden duygu-

madan önce insan-do¤a aras›nda görülmektedir.

sal tecrübeyi kendi içlerinde deneyimlerler. Ailenin

“Yanarda¤ patlamas›n›n bir fliddet olarak alg›lana-

karanl›k yüzü olan ensest iliflkilere ve çocuk istis-

bilir oluflu, püsküren lavlar›n, insan yaflam›na, in-

marl›¤›na buradan bakmak gerekir. Aile iliflkileri bü-

san›n de¤erli gördü¤ü varl›klara verdi¤i zarardan

tün bir aile bireyleri aras›nda s›cak ve tatminkâr ola-

geliyor!”(10) Bilinen tarihten bu yana as›l kal›c› flid-

bilece¤i gibi “bu iliflkiler ayn› derecede, insanlar›


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

umutsuzlu¤a düflürecek ya da derin kayg› ve suçlu-

düzensizdir; bu fliddetin kal›c› fiziksel hasar yarat-

luk duygular›na itecek kadar aç›k gerilimlerle dolu

ma olas›l›¤› da çok daha azd›r.”(14) Giddens’a göre

olabilir.”(12)

evler ça¤c›l toplumlardaki en tehlikeli yerlerdir.

Aile içi fliddet, aile içerisindeki bir bireyin di¤e-

Ona göre bir kiflinin kendi evinde fiziksel sald›r›ya

rini sözel olarak afla¤›lamas›ndan onu öldürmesi-

u¤rama olas›l›¤› sokaklardan daha fazlad›r ve ‹n-

ne kadar çeflitli biçimleri olan bir skalaya sahiptir.

giltere’de yap›lan araflt›rmaya göre ölen her dört

Aile içi fliddet genellikle toplumun bilgisinden ba-

kifliden biri, di¤er bir aile bireyi taraf›ndan öldü-

¤›ms›z olarak o ailenin bileflenlerinin bilgisi ve ha-

rülmektedir.

reket sahas› kadar geniflleyebilir. Marie F. Hirigo-

Gündelik faflizm, kurmal› bir oyunca¤a benzer;

yen’e göre “ailelerdeki sapk›n fliddet, engellenme-

onu kurars›n›z ve o tamam›yla kendi iflini kendi ya-

si çok zor olan bir k›s›r döngüdür, çünkü nesilden

par; gerekirse ortal›¤› y›kar, döker ama nihayetinde

nesile aktar›l›r. Burada genellikle çevrenin gözün-

istedi¤ini yapar. Bu anlamda faflizmin gündelik ola-

den kaçt›¤› için gittikçe daha çok zarar veren bir

n›ndan bahsederken illa da akla hemen devletin

ruhsal h›rpalanmayla karfl› karfl›yay›zd›r.”(13) Aile

kolluk güçleri gelmemesi gerekir. E¤er iki insan var-

içi fliddeti di¤er fliddet türlerinden ay›ran en önem-

sa ve arada ötekiyi ça¤r›flt›racak bir hamaset ince-

li özelli¤i sürekli bir biçimde devam etmesidir. Ya-

den inceye terennüm ediyorsa o zaman gündelik fa-

p›lan analizlerde görüldü¤ü üzere aile içinde flid-

flizm iflini yapar. Bu anlam›yla gündelik faflizmin

detten en fazla nasibini alan çocuklard›r, özellikle

t›rman›fla geçiflini ya da insanlar aras›ndaki linç

de alt› yafl›n alt›nda olanlar›d›r. Aile içi fliddetin en

e¤iliminin geliflmesini, kad›n ölümlerinin artmas›n›

fazla u¤rad›¤› ikinci u¤rak ise, kad›nlard›r. Bunla-

ve çocu¤a yönelik istismar›n, fliddetin artmas›n›

r›n tersine pek nadir de olsa üçüncü u¤rak erkek

münferit olarak alg›lamak veya buna iliflkin kon-

olmaktad›r. Özellikle çocu¤a iliflkin kad›n›n uygu-

jonktürel sebepler bulmak, o sistemin özünü kavra-

lad›¤› fliddete göre (dayakla cezaland›rma); erke-

mamakla efltir. Horkheimer’›n da dedi¤i gibi “Kapi-

¤e/babaya kad›ndan gelen fliddet nispeten çok da-

talizm hakk›nda konuflmayanlar faflizm hakk›nda

ha azd›r. “Ne ki, kad›nlar taraf›ndan baflvurulan

sussunlar!”

fliddet, erkeklerin kulland›¤›ndan daha k›s›tl› ve

Gündelik faflizm ya da uzatmadan faflizmin, en

31


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

32

çok vurdu¤u kesimlerin içinde kad›nlar ve çocuklar vard›r. Kad›n ve çocuk ölümleri de bunun art›fl-azal›fl›na mukabil art›fl veya azal›fl göstermektedir. Bunu görmek için çok çabalamaya gerek yoktur. Son senelere dahi bakacak olursak toplumumuz içerisinde faflist propagandan›n gemi az›ya ald›¤› rahatl›kla görülebilecektir. Burjuva ulusal-medyan›n, nefret kusan söylemleri sonucu birçok insan hedef haline getirilmifl ve yaflam hakk› elinden al›nm›flt›r. Hrant Dink buna en büyük örnektir. Hakeza, yerel medyan›n kitleleri ayakland›rmas› bunu yerelden destekleyen bir örnektir. Trabzon’da, Bolu’da ve Edirne’de yaflanan sald›r›lara buradan bak›lmal›d›r. “Devletlilerin”; ‹negöl, Hatay Dörtyol sald›r›lar›na “vatandafl›n” tepkisi demesi Bursa ve Hatay Vali’lerinin ayn› minvalde konuflarak “bunu yapanlar vatan›n› milletini sevenlerdir” , “…bu infial anlay›flla karfl›lanmal›” kabilinden söz ettiklerinde onlar›n yaflananlarda bitaraf olmad›klar› ortadad›r. Bura-

azalmaktad›r. 2009 ve 2010 y›l›na iliflkin istatistiklerin toplanmad›¤›n› belirten Bakan’›n verdi¤i bilgilere göre, 2002-2005 y›llar›nda 78 bin 453 kifli tecavüz, taciz ve çocu¤a karfl› ifllenen cinsel suçlar nedeniyle yarg›lan›rken bunlardan 37 bin 436’s› hakk›nda mahkûmiyet karar› verildi. 2006-2008 y›llar›n› kapsayan iki y›lda 79 bin 806 kifli yarg›lan›rken 34 bin 319 mahkûmiyet karar› verildi. Yine Bakan’›n aç›klad›¤› istatistiklere göre 2006-2008 en çok taciz suçunun ifllendi¤i dönemdir. Bahsedilen dönemlerde faflizmin sald›r›lar›n›n artmas›yla kad›n ve çocuklar›n ölümlerinin artmas› do¤ru bir korelâsyona sahiptir. Ayr›ca bu dönemlerin daralma ve kriz dönemine rast gelmesi de ölümleri artt›ran baflkaca bir nedene iflaret etmektedir. N. Yamak ve F. Topbafl, 1995-2007 y›llar› aras›na ait 67 ilin suç istatistikleri ile iflsizlik oranlar› aras›ndaki iliflkiyi nedensellik iliflkisi üzerinden bir ekonometrik analizle aç›klamaya çal›flm›fllard›r. Vard›klar› sonuç itiba-

dan do¤ru da, bu tarz yönelimi olan kiflilerin aile içinde yaflanacak olumsuz “vakalarda” nas›l bir tarza bürüneceklerini anlayabiliriz. Hat›rlayacak olursak BDP Batman milletvekili Ayla Akat Ata; tecavüz, taciz ve çocu¤a karfl› ifllenen suçlara iliflkin Adalet Bakanl›¤›’na soru önergesinde bulunmufltu. Adalet Bakan’› Sadullah Ergin’in A¤ustos 2010’da buna verdi¤i cevap gösterdi ki yarg›lananlar›n say›s› artmas›na ra¤men cezalar

riyle, iflsizlik oran›ndaki bir de¤iflimin anlaml› bir biçimde suça etki etti¤ini ve artt›rd›¤›n› tespit etmifllerdir. Ayr›ca, kifli bafl›na reel Gayri Safi Milli Hâs›la’daki bir de¤iflikli¤in de suça etki etti¤i neticeler aras›ndad›r.(15) Aile de¤erleri savunucular› son dönemlerde aile de¤erlerinin y›k›ld›¤›n› “aile çöküyor” hezeyan›yla dile getirmektedirler. Onlara göre, aile yaflam›n›n ahlaki anlam›n› canland›rmak gerekir. Buna karfl›


sorunu olarak ele al›nmal›d›r. Fakat bu uzun bir analiz gerektirdi¤inden biz burada salt meselenin sadece fliddet yönüne de¤inece¤iz. Bilinen bir gerçektir ki aile içinde baban›n oluflturdu¤u bask› devletin bask›s›n› meflrulaflt›rmaktad›r, tersinden devlet bu yetkiyi babaya s›n›rs›z tan›maktad›r. Biz de burada evdeki “baba kültü”nden hareketle, bask›ya maruz b›rak›lan anne ve çocuk üzerinden inceleme yapmaya çabalayaca¤›z. Zaten varaca¤›m›z yer olarak bahsini edece¤imiz dizi tam da bunun üzerine kuruludur. Feodal bir kurum olarak aile, her bir bireyinin s›k› s›k›ya birbirine ba¤›ml› oldu¤u bir yap› olarak bilinmektedir. Bu ba¤›ml›l›k içerisinde de tarih öncesinin avc›s› flimdinin aile reisi ve evin dire¤i/koruyucusu olan baba, çocu¤una kendisi gibi bir yaflam sunmaktan öte, bunu ona dayatmaktad›r. Bu do¤rultuda da “baba ne derse her zaman do¤ru der”den hareket edilir. Bilinir ki birçok genç, aile

t›r, kendine kalifiye eleman arayan egemenler, e¤itimi bir ihtiyaç olarak gösterip hem onu metalaflt›rarak satmakta hem de kendine nitelikli eleman yetifltirmektedir. Bu do¤rultuda T.C.’nin kompradorlar›n›n büyük üniversitelere sahip olmas›, liseler yapt›rmas›, yurtlar açmas›, sanat kurumlar› oluflturmas› onlar aç›s›ndan zaruridir. fiimdi sözü çöken ya da çökmekte olan ailenin fertlerine getirelim. Tabii bilindi¤i üzere bu sorunlar basit bir “aile içi dalafltan” daha ötede bir sistem

fertlerinin özellikle de baban›n istemleri ve talepleri do¤rultusunda yaflam›n› belirlemektedir. Tabii bu müdahale sadece iyi yaflam elde etmenin bask›lanma yoluyla kabul ettirilmesine de¤il; ‘efl’ seçimi ve siyasal tercihlere de odaklanmaktad›r. Bu da asl›nda çocu¤a bir seçme flans› b›rakmamaktad›r. Çocuk do¤arken, kendi dinini, dilini, ulusunu seçemedi¤i gibi asl›nda kendi yaflam›n› da seçememektedir. Bu tarz yetiflen çocuklar›n, kendi ayaklar› üzerinde durmas› engellenir, iradesi oluflmaz ve hep bir yön-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

ç›kanlar ise ailenin çökmekten ziyade, çeflitlendi¤ini savunuyorlar. Onlara göre ise geleneksel aileye dönüfl bugün için art›k pek olanakl› de¤ildir. Tabii aile yap›s› üzerinden yürütülen bu tart›flmalar bulundu¤umuz co¤rafya aç›s›ndan çok yeni tart›flmalar de¤ildir. Aile yap›s›ndaki dönüflüm neo-liberal dönüflümle birlikte ele al›nmal›d›r. Neo-liberalizm ile birlikte küçülen devlet, ipleri kendinde olan aileyi piyasan›n “insaf›na” b›rakm›flt›r. Art›k ucuz ifl gücü olarak görülen kad›nlar, ifl hayat›nda daha fazla yer almaktad›rlar. Hatta çok dikkat edilmesi gereken bir olgu ki son dönemlerde ç›kan “Haydi K›zlar Okula”, “Kardelenler” veya “Baba Beni Okula Gönder” gibi kampanyalar›n türedi gibi birden ortaya ç›kmas› ve bolca reklamlar›n›n yap›lmas› önemlidir. Bunlar›n egemen s›n›flar›n ihtiyac› için yap›ld›¤› aç›kt›r, zaten sponsorlu¤unu da kendileri yapmakta, reklamlar da yine bu kiflilerin kanallar›nda dönmektedir. Bunun derininde yatan düflünce aç›k-

33


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

34

lendirici/yöneticiye ihtiyaç duyarlar. Ayn› zamanda çocu¤un ekonomik anlamda babaya tabii olmas› onun elini aya¤›n› ba¤layan bir baflka etkendir. Bunun yan›nda toplumsal bask›y› da unutmamak gerek, biz her aile içinde baba figürünün güçlü oldu¤unu söylüyorsak, toplumda bir bütün olarak aileden olufluyorsa o halde baban›za uymad›¤›n›zda “toplumsal bir bask›”yla karfl›laflman›z flafl›rt›c› olmayacakt›r. Aile içi fliddetin önemli bir muhattab› olarak, kad›na geliyoruz. Kad›nlar›n ekonomik, politik, ideolojik, kültürel ve cinsel bask› alt›nda tutulmas›n›n arac› olan dayak, günümüz Türkiye’sinde hala meflru görülmektedir. Eski dönemlerden gelen bir durum olarak erke¤in kar›s›n› ve k›z›n› dövmesi, onun hakk› olarak kabul edilmektedir. Kad›na yönelik fliddet toplumun bir bütünü olarak bilinmesine ra¤men bir tabu olarak saklanm›flt›r/saklanmaktad›r. Buna tepkisel bir ç›k›fl olarak 17 May›s mitingi önemli bir dönemeçtir. 4 Nisan 1987’de bir kad›n eflinden fliddet gördü¤ü gerekçesiyle dava açm›fl ve boflanma iste¤inde bulunmufltur. Hâkim Mustafa Durmufl, kad›n›n talebini reddetmifl ve tutana¤a flu sözü yazd›rm›flt›r: “Kad›n›n s›rt›ndan sopay›, karn›ndan s›pay› eksik etmemek gerekir!” Bunun üzerine 17 May›s 1987’de Kad›köy Yo¤urtçu Park›’nda yaklafl›k iki bin kiflilik kat›l›mla bir miting düzenlenmifltir. Burada kad›nlarla birlikte erkekler de yürümüfl ve hep bir a¤›zdan hayk›rm›fllard›r: “Dayak cennetten de¤il, aileden ç›kmad›r.” Nas›l bir zihniyetle karfl› karfl›ya olundu¤unu daha iyi anlatmas› aç›s›ndan bir örnek daha vermekte fayda var: Semra Özal bu olaya (17 May›s Mitingi) yak›n bir dönemde, “Avrupa kad›n›n› birinci s›n›f, Türk kad›n›n› ikinci s›n›f gördü¤ünü söylemifltir.” Mükâfat olarak da o sene y›l›n annesi seçilmifltir. Bunun üzerine kad›n örgütleri durumu k›nayarak “Her türlü cefay› çeken, fabrikalarda, evlerde, bürolarda çal›flan kad›nlar ad›na bu seçimi k›n›yor, asgari ücretle evini ve çocuklar›n› geçindiren emekçilerin efllerini y›l›n annesi ve y›l›n kad›n› ilan ediyoruz”(16) aç›klamas›nda bulunmufltur. Bu iki örnekle egemen s›n›f›n kad›na nas›l bakt›¤› somut bir biçimde ortaya konmufltur. fiimdi kad›na yönelik fliddetin boyutlar›n› bir de rakamlar›n dilinden okuyal›m(17): • ‹stanbul’da 116 evli çift aras›nda yap›lan çal›flmada kad›nlar›n yaklafl›k %44’ünün bir kere dahi olsa eflinin fiziksel fliddetine maruz kald›¤› orta-

ya ç›kmaktad›r. Efline fliddet uygulayan erkeklerin büyük ço¤unlu¤u da efle uygulad›klar› fliddetin nedenini söz dinlememek olarak ifade etmifltir. Görüflülen kad›nlar›n %55’i ise kad›nlar›n dayak yemeyi hak edebilece¤i durumlar oldu¤unu ifade etmifltir. • 1995 y›l›nda Güneydo¤u Anadolu’da yap›lan bir araflt›rmaya göre k›rsal alandaki kad›nlar›n %76’s› kocalar› taraf›ndan, %75’i evlenmeden önce anne, baba ve a¤abeyleri taraf›ndan dövülmektedir. Erkeklerin %76’s› ise zaman zaman efllerini dövdüklerini kabul etmifltir. • Ankara, ‹stanbul ve ‹zmir’de yaflayan, üç farkl› tabakadan seçilmifl 1070 evli kad›nla yap›lan bir çal›flmada, efller aras›nda anlaflmazl›¤a neden olan konular›n bafl›nda “kad›n›n ev d›fl›nda çal›fl›yor olmas›” ve “kocan›n eflinin ailesi ile görüflmesini istememesi” oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Görüflülen kad›nlar›n %21,2’si fliddet gördü¤ünü kabul etmifl ve nedenini de maddi s›k›nt›ya ba¤lam›flt›r. • Adam öldürme ve öldürmeye teflebbüs suçlar›ndan hükümlü 273 kad›n üzerinde gerçeklefltirilen araflt›rman›n bulgular› flöyledir: Kad›nlar›n %52,1’i evlilikleri süresince boflanmay› düflündüklerini ifade etmifltir. Bu durumun nedenleri aras›nda en s›k belirtilen, kad›nlara kocalar› taraf›ndan yönetilen fiziksel ve psikolojik fliddettir (%33,9). Kad›nlar›n %63,3’ü efllerinin kendilerine sevgisini ifade etti¤ini, bununla birlikte %47,8’i efllerinin cinsel zorlamada bulundu¤unu belirtmifltir. Ayr›ca kad›nlar›n %69,1’i efllerinin kendilerine fliddet uygulad›¤›n› belirtmifltir. Efllerin fliddet uygulama nedenleri incelendi¤inde grubun %27,7’sinin efllerinin aile ve ev d›fl›nda yaflad›klar› s›k›nt›lar› neden olarak gösterdi¤i görülmüfltür. Kad›nlara, fiziksel fliddete karfl› ne hissettikleri soruldu¤unda, %31,6’s› kaç›p kurtulmak istedi¤ini, %29,1’i boflanmak istedi¤ini, %10,8’i ise eflini öldürmeyi düflündü¤ünü belirtmifltir. Eflinin fliddetine maruz kalan kad›n hükümlülerin %56,6’s› kullan›lan fliddet sonucu t›bbi tedavi görmek zorunda kald›¤›n› belirtmifltir. Kad›n hükümlülerin, fiziksel sald›r›ya karfl› tepkileri incelendi¤inde %58,4’lük bölümün sab›r göstermeyi tercih etti¤i ve bir gün her fleyin düzelece¤ini umduklar› ortaya ç›km›flt›r. Kad›nlar›n, %8,7’lik bölümünün ise içinde bulunduklar› durumun düzelece¤ine dair bir umut tafl›malar›na ra¤men, her fleyi oldu¤u gibi kabullenmeyi tercih ettikleri ve yaln›zca %20,5’inin boflanmay› düflündü¤ü görülmüfltür. Kad›nlar›n


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

%37,7’si evliliklerinin sorunlu olmas›na ra¤men

k›n oldu¤umuz, ard› arkas› kesilmeyen darbelere

sürdürmelerinin nedeni olarak çocuklar›n› babas›z

ra¤men y›lmayan “malum ailemiz”, “elin Hollanda-

büyütmemek oldu¤u anlafl›lm›flt›r. %22’lik bir ke-

l›”s›n›n tek bir hamlesiyle tuz-buz olma noktas›na

simse bunun nedenini ‘efl’e olan sevgiyle aç›klam›fl-

gelmifltir. Film izleyicisine, evin en küçük bireyi

t›r. Son olarak efllerin, kulland›¤› fliddete iliflkin tu-

olan “Küçük Osman”›n a¤z›ndan an›lar biçiminde

tumlar› incelendi¤inde %39,8’lik bir grubun de¤ifle-

aktar›lmaktad›r. Osman’›n yapt›¤› efsunlu anlat›ma

ceklerine ve bir daha fliddet kullanmayacaklar›na

bak›lacak olursa “hayat›n” ona olmayacak “sulu-

söz verdi¤ini ve %43,8’lik bir kesimin ise fliddet kul-

luk”lar yapt›¤› ortadad›r.

land›ktan sonra affedilmek için çaba gösterdikleri

Film, Osman’›n babas› olan Ali Kaptan’›n “O

ortaya ç›km›flt›r. ‹lginç olan bir nokta da, kad›nlar›n

kad›n” Karolin’den “vurgun yemesi” ile sorunlar sil-

%51,5’inin kendilerine yönelik kötü davran›fl› ya da

silesine bafllamakta ve çok emin ad›mlarla da yeni

fiziksel fliddeti hakl› görmeleri ve kendilerini suçla-

“kriz u¤raklar›na” do¤ru koflmaktad›r. Zaten yap›m-

malar›d›r.

c›lar, dizinin “aç›k sularda” nereye do¤ru savrulaca¤›n› bir giz olarak tutmadan reklamlar arac›l›¤›y-

Öyle Bir Geçer Zaman Ki

la bu kriz u¤raklar›n›n neler oldu¤unu hatta Os-

Yukar›da belli yönleriyle aktarmaya çal›flt›¤›m›z

man’›n boy analiziyle birlikte vermektedir.(18) ‹nsan

aile ve aile içi fliddet olgular›yla ba¤lant›l› olarak,

bu reklamlar› gördükten sonra Akarsu ailesinin

1967 senesinin toz-duman Türkiye’sinden orta hal-

“kaderine” halel okumadan edemiyor! Dizinin kar-

li bir semtin “yoksun” bir evinden bafllayan, hede-

mafl›k olmayan ama ustaca seçilmifl bir konusu var.

fine Akarsu ailesini alan ve onlara “hayat›n cilve-

Filme ana tema olarak bak›ld›¤›nda birço¤umuzun

si”nin ne menem bir fley oldu¤unu anlatan diziye

geçmifl yaflant›s›na fiziksel, duygusal, sözel ya da

k›saca de¤inmeden edemeyece¤iz. Asl›na bakarsa-

siyasal anlamda damgas›n› vurmufl “aile içi fliddet”

n›z, eski dönem Yeflilçam filmlerinde görmeye al›fl-

olgusundan hareket etmesi onunla izleyicisi aras›n-

35


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

36

da tan›d›k bir ba¤ kurulmas›na neden oluyor. Kimisi o filmde, kendini görürken kimi de annesini, babas›n›, kardeflini veya birinci dereceden bir yak›n›n› bulabiliyor. Bu da dizi ile bireyler aras›nda özdeflleflim kurulmas›n› sa¤l›yor ki; yap›mc›lar›n baflar› hedefi de budur. Hiç kimse “kay›p” bir döneme ›fl›k tutup onunla yüzleflmesi hedeflenerek, bu dizinin çekildi¤ini düflünmüyordur. Zaten filmin senaristi Çoflkun Irmak, okuldaki hocalar›n›n “Bir fley yazacaksan›z, en iyi bildi¤iniz fleyi yaz›n” telkini üzerinden kendi hayat›ndan hikâyeleri de içinde bar›nd›racak flekilde bir kurgu yapt›¤›n› itiraf ediyor. Senaristin ayn› zamanda sosyoloji e¤itimi de alm›fl olmas›, kendisine, seyircisine karfl› bir avantaj say›s› elde etmesini sa¤lamaktad›r. Dizinin senaristine son bir söz verecek olursak flöyle demektedir: “Bu senaryo çok yal›n ve derin oldu. ‹çinde umut bar›nd›r›yor ve bu izleyiciyi en çok çeken nokta olacak bana kal›rsa…” Feodal iliflkilerin hâ-

kim oldu¤u bir ülkede yaflaman›n “getirisi(!)” olarak, birço¤umuz bu hikâyenin az çok nereye varaca¤›n› tahmin edebiliyoruzdur. Zaten herkesin bu tarz bir hikâyesi olmasa da olanlar›n da çok az oldu¤u söylenemez. En az›ndan, sosyo-ekonomik yaflam›n koflullad›¤› faflizm flartlar›nda aile içi fliddete maruz kalmad›¤›n› söyleyenlerin say›s› azalma e¤ilimi gösterse de ölümler, intiharlar, yaralanmalar bunun aksini söylüyor. Zaten sosyal ö¤renme kuramlar›na göre “bireyin yaflad›¤› çocukluk döneminden edindi¤i duygu, düflünce ve bilinçalt›na itilmifl her türlü birikim ve dürtünün daha sonra sald›rganl›k ve fliddet e¤ilimi olarak görüldü¤ünü belirtmektedir.”(19) Buradan hareketle evin abisinin ufak çapl› bir “terminatör”e dönüflmesi anlafl›labilir bir durumdur. Devam›nda Küçük Osman’›n bile büyüyünce ayn› flekli almas› olas›l›k dâhilindedir. Belirtilmesi gereken önemli bir husus ki; konunun bir dizi olmas› onu bir filmin analizinden daha


tek fleyin hislerini sere serpe yere dökmeleri oldu¤u

du¤undan film analizleri bafltan sona bir derecelen-

mesaj› verilmek istenmektedir. Heyhat, filmdeki

dirme ile yap›labilmektedir. Fakat söz konusu dizi

“abimiz”de ayn› dertten muzdariptir. Ev içinde hu-

olunca onu analiz etmek için biraz daha ön görülü

zursuzluk art›p hayat iyice “çekilmez” hale geldikçe

olmak gerekiyor. Ayr›ca diziden direkt bir ç›karsa-

içinde var olan sald›rganl›k art›k onun her taraf›n›

ma yap›p onun sosyolojik tespitini aktüel gerçeklik

kapl›yor ve tam anlam›yla bir canavara dönüflüyor.

üzerine oturtmak zordur, özellikle de abart›l› buldu-

Kendi yaflam›n› kontrol edemeyen bir çocuk olarak,

¤unuz yönler varsa. Ama hakk›n› vermek gerekir ki;

her sorunda refleksif olarak “gemileri yakt›k” dönüfl

dizi yo¤unluklu olarak gerçekli¤e paralel gidiyor.

yok dercesine ata¤a geçmektedir. Gözünü kan bürü-

San›r›z, kendisini bu kadar flehvetle izleyen kalaba-

müfl desek abartm›fl olmay›z, zinhar filmin gidifli de

l›¤› da, buna borçludur. Zaten dizinin reyting duru-

buna kap› aralamaktad›r. Babas›na karfl›, böylesine

muna bakt›¤›m›zda en tepede yer almaktad›r. Bun-

kin ve nefret duygusuna bürünmüfl bir çocu¤un ba-

lara ek olarak, yap›lan araflt›rmaya göre en çok rek-

bas›yla her burun buruna geldi¤inde ona “baba” di-

lam alan program tipi yerli dizi-filmlerdir. Dizinin

ye seslenmesi ise ilgi çekicidir, hâlbuki bu, ablada

yay›nland›¤› kanal ise en çok reklam alan beflinci

daha farkl› tezahür etmektedir; ona göre Ali Kaptan

kanald›r(20).

“bu adam”d›r.

Tüm bunlar› alt alta toplad›¤›m›zda ise

kimse diyemez ki; bu dizi ticari kayg› güdülmeden

fiimdi son olarak filmle ilgili kesitler biçiminde

çekilmifltir. Üzerine hassasiyetle e¤ilinirse, dizinin

ilgi çekici durumlara bak›p, yaz›m›z› bir “tufl”la

ilk bölümünden bu yana reklam aral›klar›n›n gide-

sonland›raca¤›z. Filmlerde, art›k bir gelenek haline

rek darald›¤› ve reklam sürelerinin giderek uzad›¤›

gelmifl biçimiyle “romantik devrimciler” vurgusu yi-

da görülebilir.

ne yap›lmaktad›r. Filmdeki devrimci karakterimiz,

Film, Vertov’un “Dram sinemas›, halk›n afyonu-

âfl›k olmay› “davaya ihanetle” bir tutuyor ve karfl›-

dur” sözünü çeflitli kerelerce hakl› ç›karacak ve

s›nda ald›¤› sözler ise sevginin emek istedi¤ini yü-

“dram dizileri de bu ifllevi görür” demekten bizi al›-

züne vuruyor. Filmdeki devrimci karakterin aflk gel-

koyamayacakt›r. Film boyunca afl›r› dozda verilen

gitleri ve evli olmas› –göstermelik evlilik olsa da- ise

dram takipçisini kendine ba¤lamakta ve insanlarda

hikâyeyi sosland›rma çabas›ndan öteye gitmemek-

derin bir üzüntü yaratmaktad›r. Burada dram der-

tedir. Bu “güzel” devrimci çocuklara karfl›n dizide

ken, dram› bir tür olarak bu filmin d›fl›nda tutmak-

ülkücüler, son derece “nahofl” insanlar olarak vur-

ta, mecazi anlamda “ac›kl› durum” fleklinde tarif et-

gulanmaktad›r. Buna çok içerlenmifl olacaklar ki di-

mekteyiz. Dram bir tür olarak daha yal›n bir anla-

zinin setine giderek “öyle bir yalan ki” diyerek pro-

t›m izlemektedir. Buna karfl›n melodram ise duygu-

testo etmifllerdir. Yan› s›ra diziye yönelik birçok

lar›n daha abart›l› bir flekilde ortaya koyuldu¤u bir

çevreden geleneksel “Türk aile yap›s›”na ayk›r› ol-

biçim olarak kabul görür. Melodram›n özünde mü-

du¤u gerekçesiyle elefltiriler yükselirken, bu elefltiri-

zik olmas›na ra¤men zamanla müzik at›lm›fl ve

lerin içeri¤i ile baban›n çocuklar›na uygulad›¤› flid-

ac›kl› sahneler daha da artt›r›lm›flt›r. Melodramda

det meflrulaflt›r›lmakta büyük bir gözü dönmüfllük-

bireyin akl›ndan çok duygular› ön plandad›r ve

le babas›na sald›ran çocuk “gerekçesi ne olursa ol-

bunlar yer yer abart›l› bir biçimde ortaya koyulmak-

sun affedilemez” tepkileriyle karfl›lanmaktad›r. fiid-

tad›r. Zaten söz konusu diziye bak›ld›¤›nda evin

det sahnelerinin yer yer Mete’de doruk noktas›na

abisinin her duygusal-gerilim sahnesi bafll› bafl›na

ulaflmas› flafl›rt›c› de¤ildir, nitekim toplumumuzda

bir dövüfl filmine gebedir. Zira Ali Kaptan’›n çocuk-

aile içinde yaflanan her fliddet bu tarz durumlar›n

lar›n›n, eflinin üzerine yürümesi ve her f›rsatta on-

yaflanmas›na zemin sunmaktad›r. Akarsu ailesinin

lara el kald›rmas›, hakaret ve tehdit içerikli laflar

çilekefl annesi Cemile ise yine toplum taraf›ndan

söylemesi buna örnektir. Zira filmdeki “ana” karak-

yarat›lan “geleneksel kad›n” rolleriyle senarist tara-

terimiz Cemile’nin de her f›rsatta a¤lamas› veya a¤-

f›ndan ustal›kla donat›lm›fl, ancak y›llarca tüm

lak ifadelerde bulunmas›, yeri geldi¤inde onun da

enerjisini çocuklar›na adayan ve eflinin “yuvas›n›”

çocuklar›na ba¤›r›p ça¤›rmas› ile “kader”lerini bir

bekleyen kad›n “aldat›ld›¤›nda” ise giydi¤i gelenek-

türlü kontrol alt›nda tutamayanlar›n yapabilece¤i

sel elbiseyi üstünden ç›kar›p f›rlatm›flt›r. Baban›n

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

zor yapmaktad›r. Bir filmin “tek at›ml›k barutu” ol-

37


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

38

çocuklara ve efline uygulad›¤› fliddet gösterileri, bask›n olarak çocuklar›n psikolojisine etki etmifl, aile içindeki fliddet Mete taraf›ndan evin d›fl›na taflm›flt›r. Tüm bunlar günümüzde yaflanan aile içi fliddeti göstermesi bak›m›ndan önemli emareler tafl›maktad›r. Dizi belli yönleriyle yaflanan gerçekli¤e ›fl›k tutarken, bu tarz dizilerin –elefltirdi¤imiz birçok yönü olmas›na ra¤men-, böylesi bir dönemde reyting rekorlar› k›racak düzeyde parlamas› ayr›ca manidard›r. Biz bunlar› düflünür ve tart›fl›rken ibretlik bir aç›klama da Baflbakanl›k ‹nsan Haklar› Komisyonu Baflkan› Mehmet Y›lmaz Küçük’ten gelmifltir: “Bu göbekten ayr›mc›l›kt›r. Bu tür ayr›mc› kelimelerin kullan›lmamas› gerekir. Bu filmi izlerken bir yabanc› kad›na karfl› gâvur denildi¤inde hep birlikte ‘iyi dedi’ diyoruz. Burada eyleme odaklan›ls›n, kad›n›n yabanc›l›¤›na odaklanmas›n. Ahlaks›z kad›n dese kimse bir fley demez.” Bu “elefltiriyi” halklar aras›ndaki ayr›mc›l›¤› ve düflmanl›¤› k›flk›rtanlar›n a¤z›ndan dinlemek gülünç olsa da as›l demek istenilen fley aç›kt›r: Ortada “ahlaks›zl›k” vard›r ve bu ahlaks›zl›k eflini aldatan, çocuklar›na fliddet uygulayan Ali’nin de¤il, evli bir erkekle birlikte olan “Karolin’in ahlaks›zl›¤›”d›r. Çünkü “modern” toplumlar›n tek eflli aile yap›s›nda çözülmezlik esast›r; yani her ne olursa ve yaflan›rsa yaflans›n kad›n erke¤e aittir, erkek de ailesine karfl› sorumluluklarla yüklüdür. Dolay›s›yla da bir aile, erkek kad›n› aldatsa dahi “çözülmemeli”dir. Kad›n›n görevi evde çocuklara bakmak, “s›cak” yuvas›n› korumak ve kad›nl›k rollerini yerine getirmektir. Bu kutsal görev “aldat›lmak” pahas›na dahi ertelenmemelidir. Erke¤in ise elindeki “erk”i kullanarak aldatmas›, efline ve çocuklar›na fliddet uygulamas› toplumsal normlara “ayk›r› de¤ildir”. Bu normlara ayk›r› olan ve ahlaks›zl›k olarak nitelenen fley evli bir erkekle birlikte olan kad›n portresi, babas›na el kald›ran çocuk profilidir. Geleneksel aile tan›m› içerisinde erke¤in uygulad›¤› fliddetin her türü “meflrudur” ve yasal dayanaklar› da vard›r. Hiç flüphesiz erke¤e biçilen bu rol, küçük bir devlet olarak tan›mlayabilece¤imiz aile içinde yine devlet taraf›ndan meflrulaflt›r›lmaktad›r. San›r›z diziye yönelik birçok kesim taraf›ndan yüksek sesle dile getirilen elefltiriler g›das›n›, zihinlerde “meflrulaflt›r›lm›fl” bu küçük devletin kat›, s›v›, gaz hallerinin buharlaflmas›na duyulan korkudan al›yor…

Dipnotlar: 1. Friedrich Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, çev. Hasan ‹lhan, Alter Yay›nc›l›k: Ankara 2009, sf.12 2. Engels, a.g.e. sf.37 3. Engels, a.g.e. sf.16 4. Engels, a.g.e. sf.47 5. Burada bahsedilen ilk günah, Havva’n›n iyi kötü a¤ac›n›n dallar›nda bulunan y›lan› görmesi ve y›lan›n -dokunulmas› tanr› taraf›ndan yasaklanm›fl- bu a¤ac›n meyvelerinin çok güzel oldu¤una Havva’y› inand›rmas› ve Havva’n›n da Âdem’e o meyveden yemeleri için ikna etmesiyle gerçekleflir. Fakat bu örtülü bir gerekçe gibi durmakta ve as›l “ilk günah”›n bu ikilinin aras›nda yaflanan cinsel birleflme oldu¤u görüflü de mevcuttur. 6. Lilith, Wikipedia , http://tr.wikipedia.org/wiki/Lilith ,(Eriflim 01.12.2010) 7. AKP’li Gevrek Belediyesi’nin çocuk yapana ucuz su kampanyas›. “Çocuk yapana ucuz su kampanyas›!"www.sonhaberler.com http://www.sonhaberler.com/haber/cok-cocuk-yapana-ucuz-su-kampanyasi-38332.htm (Eriflim 01.12.2010) 8. Rizeli Belediye Baflkan›’ndan baflka türlü bir aç›l›m! Radikal Gazetesi 30.06.2010 9. SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi, Politik Ekonomi Ders Kitab›, çev. ‹smail Yark›n, ‹nter Yay›nlar›, Ankara 1996, sf. 31 10. Ahmet ‹nam, fiiddeti Anlamak, www.karsiyakaram.gov.tr/images2/File/.../siddetianlamak.doc 11. Funda Mutlu, Aile içi fliddet sürecinde kad›na yönelik fliddet üzerine sosyolojik bir araflt›rma, F›rat Üniversitesi-Sosyoloji ABD, Yüksek Lisans Tezi, sf.6 12. Anthony Giddens, Sosyoloji, çev. Hüseyin ÖzelCemal Güzel, Ayraç Yay›nlar›, Ankara 2000, sf.169 13. Funda Mutlu, a.g.e. sf.11 14. Anthony Giddens, a.g.e. sf.173 15. Yamak,N.- Topbafl, F. (2005) “Suç ve ‹flsizlik Aras›nda ki Nedensellik ‹liflkisi” , 14. ‹statistik Araflt›rma Sempozyumu Bildirileri, 5-6 May›s, Ankara 16. ‹flçi davas› Arflivi-Eylülist Feminizm, http://iscidavasi.blogspot.com/2010/03/eylulist-feminizm.html 17. Tüm bu istastikler Funda Mutlu’nun “Aile içi fliddet sürecinde kad›na yönelik fliddet üzerine sosyolojik bir araflt›rma” çal›flmas›ndan al›nt›d›r. 18. ‹lgilenenler, bu adresten inceleyebilir: http://www.medyaloji.net/haber/_oyle_bir_gecer_zaman_ki_icin_ozel_ilan.htm 19. Funda Mutlu, a.g.e. sf.7 20. Medya Takip Merkezi istatistikleri kullan›lm›flt›r. http://www.medyatakip.com/


kitaplık

dünya edebiyat›nda

gerçek bir dev

BALZAC

Sanat ve edebiyat toplumsal alt üst olufllarda önemli bir etkiye sahiptir. Toplumsal sistemlerin kendilerini sürekli üretmelerindeki etkili araçlardan biridir. ‹nsan›n düflünsel faaliyetinin ürünü olan sanat ve edebiyat ayn› zamanda sosyalist devrimlerin soluk borusudur da diyebiliriz. Bu nedenle devrimciler taraf›ndan asla küçümsenmemesi gerekmektedir. Örne¤in, roman burjuvazinin ortaya ç›kmas›yla oluflan bir edebiyat türüdür. Burjuvazinin geliflimine önemli bir katk› sunmufltur. Ayn› zamanda burjuvazinin karfl›t› olan proletaryan›n da önemli araçlar›ndan biri olmufltur. Proleter ideolojiye sahip olan olmayan gerçekçi yazarlar yazd›klar› eserlerle bilimsel sosyalizm mücadelesine bir flekilde katk› sunmufltur. Günümüzde de sanat ve edebiyat bilimsel sosyalizm aç›s›ndan ele al›nmal› ve insanl›¤›n hizmetine sunulmal›d›r. “Roman, masal›n ve mitolojinin çocu¤udur. Roman yarat›c›s›, mübala¤a sanat›n›, flafl›rt›c›l›¤›, büyüyü, s›n›rs›zl›¤›, palavra incilerini, ayr›nt›y›, derinleflmeyi sever. Romanc›, modern büyücüdür. Yaratt›¤› büyünün, insanl›¤›n, merhametsiz, büyük sessizli¤i-

ne, k›v›lc›m gibi düflmesini ister. Gerçe¤i, yani ham maddeyi, sanat tornas›na sokuyorsun. Bir üst seviyede, yeniden yarat›yorsun. Yaratt›¤›n fley, insan ruhuna ve bilincine müdahale ediyor. ‹nsandaki çat›flmay› k›flk›rt›yor, yeni çat›flmalar›n alan› haline getiriyor insan›.”[1] Muzaffer Oruço¤lu’nun da belirtti¤i gibi roman, insan›n kendini üretme sürecine müdahale eden bir edebiyat türüdür. Özellikle gerçekçi yazarlar›n romanlar›… Öz ve biçim bak›m›ndan uyumlu, derin, derinli¤ine yak›fl›r ölçüde yal›n ve yaflam› flah damar›ndan yakalayan romanlar. ‹flte Balzac’›n Goriot Baba roman› böyle bir güzelliktir. Bu yaz›da da Goriot Baba roman›n› tan›tmaya çal›flaca¤›z. Öncelikle yazar hakk›nda k›sa bir bilgi vermeyi uygun görüyoruz. Honore de Balzac; 20 May›s 1799 tarihinde, Fransa’n›n Tours kentinde do¤ar. Memur bir ailenin çocu¤u olarak nitelikli bir e¤itim al›r. Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk okumas›na ve ailesinin bask›s›na ra¤men yazar olmay› tercih eder, bunun için mücadele verir. Ailesiyle çat›flt›¤› noktalardan bir tanesi de Balzac’›n Saint- Simon ak›m›n›n etkisiyle sol ideolojilere yak›nlaflmas›d›r.

39


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

40

Fakat siyasal düflünceleri bu çerçevede geliflmez. “Balzac politik tutum bak›m›ndan bir kralc›, bir lejitmistti. Ama sanat›nda Engels’in deyimiyle, ‘gerçekçili¤in gelmifl geçmifl bütün Zola’lardan daha büyük bir ustas›’ idi.”[2] Belki de Balzac’› büyük bir insan ve romanc› yapan fley; gerçeklik onun hayallerine, düflüncelerine vs. ters bir istikamette gitse de onu yaz›nsallaflt›rmaktaki gerçekçili¤idir. Ona göre, 1789 burjuva devrimi insanlara vaat etti¤i fleyleri, daha adil, eflit ve mutlu bir hayat› verememifltir. Liberalizm bencilli¤i körüklemifl ve toplumu ahlaki bir çöküfle götürmüfltür. Yazar bu çerçeve içerisinden konular›n› seçti¤i eserlerini 1842-1848 y›llar› aras›nda yeniden gözden geçirmifltir. Eserlerini “‹nsanl›k Komedisi” adl› dev yap›t›nda toplam›flt›r. ‹flte Goriot Baba da bu eserin önemli bir parças›d›r. Hatta “‹nsanl›k Komedisi”ne giriflin anahtar›d›r da denebilir. Goriot Baba, 1789 devrimi döneminde bu¤day tüccarl›¤›na bafllar, önemli oranda bu¤day stoklar ve bu¤day k›tl›¤› yafland›¤›nda servetini oluflturur. Kurnaz bir tüccar olan Goriot Baba k›sa sürede büyük bir servete sahip olur. Güzel bir kad›nla evlenir. Büyü¤ünün ad› Delphine, küçü¤ünün ad› Anastasia olan iki k›z› olur. Evlili¤inin yedinci y›l›nda kar›s› ölür. Kar›s›na duydu¤u aflk›n büyüklü¤ü ve k›zlar›na besledi¤i derin sevgi yeniden evlenmesine engel olur. Tüm sevgisini, servetini ve enerjisini k›zlar› için seferber eder. Bu andan itibaren Goriot Baba’n›n yaflam› k›zlar›n›n yaflam›na ba¤lanan bir hal al›r. K›zlar›na karfl› duydu¤u karfl›l›ks›z sevgiden dolay›; onlar için yapamayaca¤› fley, aflamayaca¤› engel ve katlanamayaca¤› hakaret yoktur. Bu durum yani bir baban›n k›zlar›n›n mutlulu¤u için kendi yaflam›n› parça parça tüketmesi, roman›n odak noktas›n› oluflturur. Ancak bu tükenifl sebepsiz yere olmamaktad›r. Bu tükenifl burjuva yaflam tarz›n›n birer temsilcisi olan k›zlar›n›n eseri ve Goriot Baba’n›n bu duruma müdahale edememesinin sonucu olarak karfl›m›za ç›kar. Goriot Baba’n›n k›zlar› büyür; biri bir kontla di¤eri ise bir tüccarla evlenir. K›zlar›n›n evlenmesi, Goriot Baba’n›n yaflam›nda her anlam›yla sonun bafllang›c› olur. ‹lk zamanlar damatlar› ve k›zlar›yla yaflar, fakat belli bir zaman sonra bir pansiyona tafl›nmak zorunda kal›r. Çünkü k›zlar›n›n ve damatlar›n›n art›k ona ihtiyaçlar› kalmam›flt›r. K›zlar› aras›nda paylaflt›r›lan miras›n hat›r› bu kadard›r. O zamana kadar babalar›n› seven kad›nlar art›k onu yaln›z b›rak›rlar. Babalar› onlar

için pansiyona gönderilmesi gereken yoksul ve zavall› bir insand›r. Bu portrenin nedenini Marks flu güzel belirlemesiyle daha anlafl›l›r k›lmaktad›r. “O zaman para, kendi için öz olduklar›n› ileri süren bireye ve toplumsal ba¤lara vb. karfl›, o bozulma erkli¤i olarak da görülür. Sadakati sadakatsizlik, sevgiyi nefret, nefreti sevgi, erdemi kusur, kusuru erdem, ufla¤› efendi, efendiyi uflak, aptall›¤› ak›ll›l›k, ak›ll›l›¤› aptall›k durumuna dönüfltürür.”[3] Marks’›n da belirtti¤i gibi paran›n yaratt›¤› toplumsal sistem, k›zlar›n›n ve damatlar›n›n Goriot Baba’ya olan yaklafl›mlar›n› de¤ifltirir. ‹lk zamanlar onu el üstünde tutarlarken flimdi onu bir pansiyona tafl›nmak zorunda b›rak›rlar. Demek ki insanlar›n paray› kendileri için öz olarak kabul etmesi, onlar›n davran›fllar›n› flekillendirmektedir, t›pk› romanda örneklendi¤i gibi. Bu durumun sadece 1800’lü y›llar›n Fransa’s›nda kalan bir olgu oldu¤u söylenebilir mi? Toplumsal yaflant›m›z içerisinde en yak›n›m›zda varl›k bulan, annemizde, babam›zda, yak›n akrabalar›m›zda ya da dostlar›m›zda gördü¤ümüz, bizzat bizim gerçeklefltirdi¤imiz bir pratik de¤il midir? Yani bugün de aile bireyleri toplumsal sistemin etkisiyle birbirlerine ç›kar iliflkileriyle ba¤lanmaktad›r. Aile bireyleri birbirleri için meta halindedir. Örne¤in, baban›n ya da annenin miras›n› b›rakt›¤› çocuk ona bakmaktad›r. Mirastan pay alamayan ise s›rt›n› dönmektedir. ‹stisnalar d›fl›nda bugün durum budur. Ya da kardefller miras için hem kardeflleriyle hem ebeveynleriyle kanl› b›çakl› olmaktad›rlar. Goriot Baba’n›n kald›¤› pansiyonda roman›n önemli bir karakteri olan Eugéne Rastignac da kalmaktad›r. Goriot Baba’n›n en zor anlar›nda yan›nda yer alacak olan genç hukuk ö¤rencisi. Eugéne Rastignac, Parisli genç ve zengin kad›nlarla tan›flmak, aflk› tatmak ve k›sa sürede Paris’in bafl döndürücü yaflam›na kat›lmak istemektedir. Akrabas› olan kontesin arac›l›¤›yla bir tiyatroda Goriot Baba’n›n büyük k›z› Delphine ile tan›fl›r ve ona afl›k olur. Delphine’nin sevgilisi vard›r. Ancak Delphine çok k›sa bir süre sonra sevgilisinden ayr›l›r. Bu durumun vermifl oldu¤u hüzünle Eugéne’e karfl›l›k verir. Eugéne sevdi¤i kad›n›n babas›n›n Goriot Baba oldu¤unu da bu arada ö¤renir. Bu rastlant› olaylar›n gelifliminde önemli bir basamakt›r. Goriot Baba’n›n k›zlar› evliliklerinde mutlu olamam›fllard›r. Kocalar›n› aldat›rlar, kocalar› da onla-


gizli kalmas›n› istedi¤i fleyleri bir baflkas› ö¤renmifltir. Bu olay Anastasia için onur k›r›c›d›r. Eugene ile kardefli aras›ndaki iliflkiyi bildi¤i için bunun özellikle planlanm›fl oldu¤unu düflünerek kardefline daha sert ç›kar. Eugéne’nin gerçekten ona yard›m etmek istedi¤ini düflünmek akl›n›n ucundan bile geçmez. Yaflanan bu tart›flma Goriot baba için ölüm sebebidir. Hayatta en çok de¤er verdi¤i iki insan birbirine düflmüfltür ve bu onu parça parça yok etmektedir. Goriot Baba dayan›lmaz ac›lar içerisindedir. Y›llarca k›zlar›n›n sevgisi için her fleyini feda eden bu adam art›k dayanamaz; k›zlar›n›n bu duyars›zl›klar›, afl›r›l›klar› yüzünden yata¤a düfler. Yan›nda ise o¤lum dedi¤i Eugéne ile pansiyondan birkaç kifli vard›r. Goriot Baba’n›n son iste¤i k›zlar›n› ölmeden önce son bir kez görebilmektir. K›zlar›n›n tek derdi baloda boy göstermektir. Goriot Baba ise ölüm yata¤›nda bile k›zlar›n›n baloya gidip e¤leneceklerini düflünerek mutlu olmaktad›r. Yaln›z k›z› Anastasia’n›n durumu onu üzmektedir. Çünkü Delphine baloya çok fl›k gidecektir. Anasitasia ise durumu iyi olmad›¤› için sönük kalacakt›r. Balo biter, ancak k›zlar›ndan haber al›namaz. Goriot Baba’n›n tüm umutlar› söner. Son ana kadar bir gün belki umuduyla yaflam›flt›r. K›zlar›n›n nas›l insanlar oldu¤unu ölüm döfle¤inde anlar. “Sen onlara hayat verirsin onlar senin hayat›n› elinden al›r.”der. Yaflam iflte bu noktada hiçleflmektedir. Art›k de¤erli olan bir fley kalmaz olur. ‹nsan› yaflama ba¤layan fleyler art›k o insan için kayda de¤er bir fley ifade etmiyorsa yaflaman›n çok da bir esprisi kalmaz. Bütün hayat›n› k›zlar›na adayan, serveti tükenince yaln›z b›rak›lan Goriot Baba ölüm döfle¤inde de yaln›zd›r. Asl›nda Goriot Baba’n›n k›zlar›na duydu¤u sevgi çok önemlidir. Fakat burada bir terslik vard›r. Marks der ki “E¤er sen karfl›l›kl› sevgi uyand›rmadan seversen, yani senin sevgin sevgi olarak karfl›l›kl› aflk› uyand›rmazsa, e¤er seven insan olarak senin yaflamsal belirtin ile sen kendini sevilen insan durumuna dönüfltürmüyorsan, senin aflk›n erksizdir ve bu da bir mutsuzluktur.”[4] Bakt›¤›m›zda Goriot Baba k›zlar›n› o kadar çok sever ki… Fakat sevgisini karfl›l›kl› sevgiye dönüfltüremez ve mutlulu¤a hasret bir flekilde ölür. Goriot Baba’n›n sevgisini sevgiye dönüfltürememesi insanlar›n insanlar› bir türlü insanal olarak sevememesine benziyor. ‹nsanal anlamda bu durum “türünü” sevme meselesine gelir. Her iki durumunda önün-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

r› aldat›r. Paris’in yüksek sosyetesince s›radanlaflan bu durum bir yaflam flekli olarak karfl›m›za ç›kar. Bu iliflkileri belirleyen özgür bir aflk de¤ildir. Tamamen özel mülkiyet dünyas›n›n kurallar›na göre flekillenmifl çaprafl›k iliflkiler zinciridir. Burjuva yaflant›s›n›n her türlü çirkinli¤i, insana uzakl›¤›, manas›zl›¤›, ç›karc›l›¤› vb. bu iliflkileri yans›tmaktad›r. Para iflin içine girince sevgi, duygu, onur gibi insana dair ne varsa yerle bir olur. Goriot Baba ise tüm bu ikilemin ortas›nda kocaman sevgi yüklü bir bulut gibi kendini kaybetmifl bir halde tertemiz sevgisini, para pisli¤inin içindeki k›zlar›na ya¤d›rmaktad›r. Balzac, bu sahneleri öyle güzel ve gerçekçi anlat›r ki; kendinizi 1800’lü y›llar›n Paris’inde zannedersiniz. Yazar burjuva toplumunun afl›r›l›klar›n› ve asl›nda onu y›k›ma götürecek olan çürümeyi Da Vinci’nin tuvallerinin etkileyicili¤i gibi gözler önüne serer. Sonraki geliflmeler insanl›k aç›s›ndan daha vahim olaylard›r. Balzac’›n ac›mas›z gerçekçili¤i insan› adeta isyana teflvik etmektedir. Balzac’›n f›rças›ndan ç›kan bu resimler bugün de canl›l›¤›n› sürdürmektedir. “Sanat camias›(?)”nda ve yüksek sosyetede karfl›m›za ç›kmaktad›r. ‹stiklal Caddesi’nin ara sokaklar›nda, Etiler’de, Ba¤dat Caddesi’nde, televizyon dizilerinde, programlar›nda “en güzel örnekleri” gözlerimiz önüne serilmektedir. ‹talya baflbakan› Berlusconi flahs›nda siyasi alanda da gördü¤ümüz ve bugün çeflitli alanlarda en yo¤un flekilde yaflanan bir çürümüfllüktür. Roman›n ilerleyen bölümünde, Eugéne ile Goriot Baba’n›n büyük k›z› aras›ndaki iliflki geliflir ve karfl›l›kl› bir aflka dönüflür. Goriot Baba bunu ö¤renir. Her fley iyiye do¤ru gidiyor gibidir. Bir sabah Goriot Baba’n›n küçük k›z› Anastasia pansiyona gelir. Sevgilisini hapisten kurtarmak için kocas›n›n annesinden kalan mücevherlerini rehinciye vermifltir ve az miktar paraya ihtiyac› vard›r. Fakat Goriot Baba’n›n o kadar paras› kalmam›flt›r. Bunu k›z›na söyler, paras›n› nereye harcad›¤›n› da anlat›r. Anastasia babas›n›n kalan paray› Eugéne ile Delphine için harcad›¤›n› ö¤renmifltir. Bundan sonra k›zlar› aras›nda; Goriot Baba’n›n hiç hofluna gitmeyen bir tart›flma bafllar. Kad›nlar birbirlerini suçlarlar. Bu tart›flman›n nedeni parad›r. Goriot Baba bu duruma çok üzülür, ama yapacak bir fleyi yoktur. Bu tart›flmalar› kendi odas›ndan dinlemifl olan Eugéne araya girer ve Goriot Baba’ya borcu oldu¤unu bunu ödemek istedi¤ini söyler. Anastasia bu duruma hiç sevinmemifltir. Çünkü

41


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

42

de engel olarak bulunan fley para ve onun yaratm›fl oldu¤u yaflam felsefesi, yaflam fleklidir. Marks 1844 Elyazmalar›’nda Shakespeare’den al›nt› yaparak paran›n iki özgülü¤ünü vurgular. “1. Görünür tanr›sall›k, tüm insanal ve do¤al niteliklerin kendi karfl›tlar›na dönüflümü, fleylerin kar›fl›kl›k ve evrensel bozulmas›d›r o; olanaks›zlar› ba¤daflt›r›r. 2. Evrensel kibar orospu, insanlar›n ve halklar›n pezevengidir para.”[5] Al›nt›lardan anlafl›lan ve romanda örneklenen fley paran›n “insanal do¤al bir varl›k” olan insan› paramparça ediflidir. Baloya giden k›zlar babalar›n›n ölmek üzere oldu¤unu bilmelerine karfl›n babalar›n› ziyarete gitmezler. Oysa balo öncesi babalar›ndan balo için para isterler. ‹flte bu dünya paran›n dünyas›d›r! Eugéne, kad›nlara babalar›n›n ölüm döfle¤inde oldu¤unu tekrar hat›rlatmak için yola düfler. Goriot Baba’y› tan›d›¤›n› söyledi¤i günden beri evine giremedi¤i Anastasia’n›n evine yine giremez. Delphine’e ulafl›r, ama onu çok bitkin bir halde bulur kocas›yla kavga etmifltir. Babas›n›n çok hasta oldu¤unu söyler; “Durumumu görüyorsun sonra gelirim.” cevab› üzerine “Baban›z çok hasta masraflar› karfl›layam›yorum.” sözünü iflitince hemen do¤rulur ve yola koyulur. Cenaze törenine k›zlar› birer yabanc› gibi u¤rar ve çekip giderler. Mezar tafl›na flöyle yaz›lmas› önerilir; “Goriot Baba, iki zengin evlat sahibi; cenazesi iki ö¤renci taraf›ndan kald›r›lm›flt›r.” Goriot Baba, boynunda bir yan›nda Anastasia di¤er yan›nda Delphine yazan bir madalyonla gömülür.. Balzac, kapitalist sistemin her yönüyle kendisini tesis etmeye bafllad›¤› bir dönemde yaflam›flt›r. “Frans›z burjuva evriminin kahramanl›k döneminin sonunun, ayn› zamanda Frans›z kapitalizminin h›zl› gelifliminin bafllang›c› oldu¤unu görmüfltür o.”[6] Feodalizmin parçalan›fl› Balzac aç›s›ndan apaç›kt›r ve bu gerçeklik içerisinde kapitalizmin de¤er yarg›lar›yla çat›fl›r. Balzac, Goriot Baba’n›n sevgisini; bir yan›yla burjuva sevginin karfl›t› olarak sunar, bir yan›yla da onun can çekiflen feodal aile de¤erlerine uzand›¤›n› gösterir. Ayn› zamanda burjuva ideolojisini yaratan maddi yaflam koflullar›n›n burjuva ideolojisinin yaratm›fl oldu¤u de¤erleri nas›l yok etti¤ini, insanlar› nas›l mutsuz k›ld›¤›n› gösterir. Yani burjuva ideoloji yapabilece¤ini yapm›flt›r. Art›k insanl›¤a çürümüfllü¤ü sunmaktad›r. Onun, üzerinden yükseldi¤i özel mülkiyet dünyas›n›n yaratt›¤› bencillik, ç›karc›l›k vs. ayn› zamanda onun sonunu haz›rlar. Belirt-

mek gerekir ki, onu yaratan maddi yaflam koflullar› ayn› zamanda onu ortadan kald›racak karfl›t›n›, yani proletaryay› ve onun ideolojisi olan bilimsel sosyalizmi, yaratm›flt›r. Bir baban›n k›zlar›na duydu¤u müthifl sevgi üzerine örülmüfl bu romanda; Balzac’›n dehas› ve sanat›n›n gücü önümüze serilmektedir. Karakterler çok gerçekçi çizilmifl, özellikle Goriot Baba, ince bir sadelik ve ustal›kla, abart›ya varmadan romana yerlefltirilmifltir. Eser karakter roman› olarak da tan›mlanabilir. Romandaki karakterler dönemin toplumsal yap›s› içinde karfl›laflabilece¤imiz insanlard›r. Ancak bu karakterler Balzac’›n sanat örgüsü içerisinde, ç›plak gerçeklikten kopar›larak tekrardan üretilmifllerdir. Toplumun gerçekliklerini sanat›n gerçekli¤i içinde temsil etmifllerdir. Yazar, bir toplumsal formun karakterler arac›l›¤›yla resmini çizer. Bu eserde de kapitalizmin yaflayabilmek için kendi insan›n› nas›l yaratt›¤›n› ve feodalizmin kal›nt›lar›yla nas›l mücadele etti¤ini ve onun kal›nt›lar›n› nas›l parçalad›¤›n› görürüz. Balzac sevgiye karfl› sevgisizli¤i, vefaya karfl› vefas›zl›¤›, iyili¤e karfl› kötülü¤ü vs. karfl› karfl›ya koymufltur. Bu karfl›tl›klarla toplumsal formasyonu ve onun insan›n› çok iyi çizmifltir. Kapitalist toplumun sevgisizli¤ine karfl› Goriot Baba’n›n sevgisini koymufltur. Fakat bu sevgi burjuvazinin ideolojisi ve de¤erleri karfl›s›nda hiçbir fley ifade etmemifltir. Bu bak›mdan romana bakarak: “Bizim bugün yapmam›z gereken fley nedir, ne olmal›d›r?” sorusu akla tak›l›yor. Çözüm devrimci bir yaflam içerisinde kapitalizmin ac›mazl›¤›na ve sevgisizli¤ine karfl› insanal sevgiyi ayaklar› üzerine dikmek midir? Yoksa bu gerçekli¤i kabullenerek belli iyilefltirmeler yapmak m›? Bizce ikinci soruya verilecek yan›t çözümün kendisidir.

D‹PNOTLAR 1. Muzaffer Oruço¤lu, Sanat Edebiyat Yaz›lar›,‹stanbul: Babek Yay›nlar›, sf. 230 2. Age.sf.114 3. Karl Marks, 1844 El Yazmalar›, Ankara: Sol Yay›nlar›, Ekim 2005, sf. 209 4. Age. sf. 210 5. Age. sf. 208 6. György Lukacs, Avrupa Gerçekçili¤i, ‹stanbul: Payel Yay›nlar›, Ocak 1977, sf. 68


SAHİP OLMAK MUTLAK MUTLULUK MU?

ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

“Ne kadar azsan, yaflam›n› ne kadar az görkemli kurmuflsan, o kadar çok fleyin vard›r demektir ve görkemsiz yaflam›n o denli büyüktür”

Karl Marx

Sanayi devrimi, ve Büyük Vaat: “Endüstrileflme h›zla geliflecek, herkes bolluk içinde yaflayacak ve özgürlük toplumun her kesimine yay›lacak”(t›!) Peki nas›l? Makineler insan gücünün yerini alacak, s›n›rs›z bir üretim bafllayacak; s›n›rs›z üretim bolluk ve konforu getirecek(ti!). Bolluk ve konfor demek “mutlak özgürlük” ve “yeteri kadar mutluluk” demek(ti!) Biraz daha açacak olursak, mekanik ve nükleer enerji insan gücüne nazaran daha fazla üretimin daha kolay yolu olacakt›r. Yerini makinelere b›rakan insan daha fazla üretimin sonucunda bolluk ve konforlu bir yaflama sahip olacak (rahat yaflam sadece yöneten ve egemene özgü olmayacak) ve birey bütün ihtiyaçlar›n› karfl›lad›¤› için de mutlu olacakt›r. Sanayi Devrimi sonras›nda yayg›nlaflan hayal k›r›kl›¤› ve endüstri ça¤›n›n muazzam maddesel geliflmelerine bak›ld›¤›nda ‘Büyük Vaat’in gerçekleflmedi¤i ortaya ç›kmaktad›r. Özgürlü¤e kavuflaca¤› vaat edilen birey “duygu, düflünce ve tutkular› egemen s›n›flar taraf›ndan yönetilen bürokrasi çark›n›n bir parças›” haline gelmifltir. Peki ‘Büyük Vaat’ neden gerçekleflmedi? ‘Tüketim ideolojisini temel alan sistem’ görünürde “s›n›rs›z üretim, k›s›tl› mutluluk ve mutlak özgürlük üçlemesi”ni vaat etse de özünde böyle bir anlay›fl yoktur. ‘Büyük Vaat’in gerçekleflmemesini bir de psikolojik

yönden aç›klayacak olursak: 1. Yaflam›n tek amac›n›n maksimum hazza ulaflmak olarak görülmesi. Bunu tüm isteklerin veya bütün ihtiyaçlar›n tatmine ulaflt›r›lmas› (radikal hedonizm) olarak tan›mlamak da mümkündür. Yani 1789 sonras› yarat›lan alg›ya göre birey yaflamsal ihtiyaçlar›n› karfl›lad›¤›nda mutlak mutlulu¤a ulaflacakt›r. 2. Sistemin kendi varl›¤›n› koruyup sürdürebilmesi için, desteklemek zorunda oldu¤u bencillik, yaln›zca kendi ç›karlar›n› düflünmek, aç gözlülük ve sahip olma ihtiras› gibi karakter özelliklerinin uyumu ve bar›fl› sa¤layaca¤› inanc›.1 Aç gözlülük, bencillik gibi karakter özellikleri üretilecek olan mallar›n h›zl› tüketimi için en uygun kavramlard›r ve bu kavramlar›n toplumun karakterine sirayet etmesi için ‘mutlulu¤a giden bir yol’ olarak alg›lanmas› sistem taraf›ndan sa¤lanmaktad›r. Bu noktada yine sistemin yap› tafllar›ndan biri olan ‘Radikal Hedonizm’e de¤inmek yerinde olacakt›r. Radikal Hedonizme göre, “bir arzunun var olmas›, onu tatmin etme hakk›n› beraberinde getirmekte ve yaflam›n amac› olan hazz›n, bu yolla gerçeklefltirilmesi gerekmektedir”2. Hedonizm on sekizinci yüzy›l›n bask›n teorilerinden biridir; Sokrates’in ö¤rencisi Aristippus ‘mutlu yaflam’›n yolu olarak hedonizmi görmektedir. Tarihsel sürece bak›ld›¤›nda hedonizm, ‹ngiltere ve Fransa gibi ülkelerde soylu kesimin ya-

43


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

44

flam ideolojisi haline geldi¤i gözlemlenmektedir. Yaflam›n amac›n› her türlü hazz›n tatmini olarak tan›mlayan bu teori, insan›n do¤al yaflam›n› inceleyen düflünürler taraf›ndan çürütülmüfltür; çünkü ‘bütün ihtiyaçlar›n tatmini bir insan› mutlu k›lmaya yetmedi¤i gibi insan› mutlu k›lman›n tek yolu’ da de¤ildir. Bu ç›kar›m›n do¤rulu¤unu kendi çevremize bakarak görebiliriz. ‹çinde bulundu¤umuz toplumun bireylerinde genel bir mutsuzluk ve huzursuzluk durumu hakim. Bireyler zamanlar›n›n büyük bir ço¤unlu¤unu çal›flarak geçirmekte ve bunun sonucunda kendilerine bofl zaman yaratmaya çal›fl›rlar. Birey yaratt›¤› bofl zaman› tüketimin yo¤un oldu¤u al›flverifl merkezlerinde geçirir. Bofl zamanlar›n› bu tür mekanlarda geçirmeye çal›flan birey al›flverifl yaparak deflarj oldu¤unu düflünür; fakat tükettikçe içinde daha fazla tüketme iste¤i duyar; ihtiyaçlar›n› karfl›lam›fl olsa da sat›n alamad›¤› fleyler yüzünden kendini sürekli huzursuz hisseder. Özetle, insan›n mutlulu¤u bütün hazlar›n› tatmin etti¤i noktada bafllamamaktad›r. Sanayi Devrimi ile amaçlanan ve temelinde tüketim ideolojisini bar›nd›ran sistemin yarat›lmas›, on sekizinci yüzy›l için bir zorunluluktu; çünkü üretimin h›zla artmas› amaçlanm›flt› ve üretimin bu kadar h›zl› oldu¤u bir zamanda h›zl› bir tüketime de ihtiyaç duyulmufltu. Bu sisteme temel hatlar›yla göz atal›m. S›n›rs›z üretimi amaçlayan bu sistemin en önemli gerekliliklerinden biri s›k› bir çal›flma disiplinidir. Bunun uygulan›fl› da flu flekilde olmufltur: Esnemeyen (hatta zamanla daha s›k› hale getirilen) çal›flma saatleri, üretimin hep bir art›fl halinde olmas› için ekstra mesailer, bu zaman içerisinde daha verimli çal›flma ve performans›n artt›r›lmas› için her gün yenisi eklenen motivasyon teorilerinin ortaya ç›kmas›, iflçi verimlili¤i için yap›lan deneyler, araflt›rmalar, v.s. Böylece ucu buca¤› olmayan üretim ç›tas› yükselmekte, bir ürünün bin bir çeflidi ç›kmakta, hepsinin ifltahlar› kabartan reklamlar› yap›lmaktad›r. Bu reklamlar›n bize vermek istedi¤i mesaj ise fludur: ‘Bu ürüne sahip de¤ilseniz hayat›n›zda eksik bir fleyler var demektir’, ‘Ne kadar fazlas›na sahip olursan›z o kadar mutlu olursunuz’. K›saca bu propagandayla ‘s›n›rs›z doyum’ ilkesi yarat›lmaktad›r. ‹flin ilginç yan› flu ki, s›k› çal›flma koflullar›n›n oldu¤u bir ortamda insanlar üretilenleri hangi zaman aral›¤›nda tüketeceklerdir. Fakat sistem buna da çözüm bularak ‘bofl zaman’ (tüketim zaman›) kavram›n› destekleyen tatilleri yarat›r. Yani birey büyük

bir karfl›tl›¤›n ortas›nda bulur kendini: Bir tarafta s›k› bir çal›flma temposu ve di¤er tarafta ise sistemin ona “bahfletti¤i” tatiller (bofl zaman). Bu iki karfl›tl›¤›n çeliflki yaratmamas› için dengelenmesi gerekmektedir ve sistem buna da bir çözüm bularak yeni bir üçlemeyi karfl›m›za koyar: ‘seks, televizyon ve otomobil’. Bu üçleme tüketim e¤ilimini art›rman›n temel araçlar›d›r ve bu e¤ilimin yarat›lmas›nda baflar›l› da olunmufltur. Bunlar sayesindedir ki emperyalist-kapitalist sistem kendi kültürünü genç bireyler üzerinde h›zla yayabilmifltir. S›n›rs›z tüketimin reklam gibi bir araçla canl› tutuldu¤u bu dönemde ‘tüketim’ ve bunu destekleyen ‘sahip olma’ e¤ilimi bireylerin karakter özelli¤i haline getirilerek sürekli tüketimin devaml›l›¤› sa¤lanmaktad›r. ‘Sahip olma’ e¤ilimi yaflamdaki tek amaç haline getirildi¤i için bireylerde aç gözlü ve bencil tav›rlar boy göstermektedir. Birey sahip oldukça haz duyar ve sahip olduklar›na bir de¤er verir; fakat bunun karfl›s›nda sahip olamad›klar›n› gördükçe kendini kötü hisseder ve di¤er bireyleri sahip olduklar›ndan kaynakl› düflmanca görür. Bu noktada sahip olmad›klar›na karfl› k›skançl›k besler, doyuma ulaflamad›¤› için de huzurlu ve rahat olamaz. Buraya kadar anlatt›¤›m›z fleylerden ç›karaca¤›m›z sonuç fludur ki: Sanayi Devrimi ile bafllayan s›n›rs›z üretimin karfl›s›nda kendi karfl›t› olan s›n›rs›z tüketim ideolojisi yarat›ld›. Yarat›lan ideolojinin piyonlar› olan bireylerin karakter özellikleri bu sisteme hizmet edecek biçimde tasarland› ve uyguland›: Aç gözlü, bencil ve tek amac› ‘sahip olmak’ olan bireyler. Neoliberal toplum yap›s› iflte tam da bu birey yap›land›rmas›ya kendini yeniden ve yeniden üretmeyi baflarabilmektedir. Bu sisteme karfl› duran bizler bu noktada ne yapmal›y›z? Amaçlam›fl oldu¤umuz toplumu, onun temel yap› tafl› olan ‘yeni insan›’ yaratarak var edebiliriz. Yeni bir insan yaratmak yeni bir bilinç yaratmaktan geçer. Yeni bilinci yaratabilmek için öncelikle kendimize, baflkalar›na, insanl›¤a, insan›n yeteneklerine ve de¤iflime inanmam›z gerekir.

Dipnot: 1- Eric Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak, ‹stanbul: Ar›tan Yay›nevi, 1982. 2- Eric Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak, ‹stanbul: Ar›tan Yay›nevi, 1982.


>>>>>>>>

Mahalle arkadafll›¤› m›, yoksa yoldafll›k iliflkisi mi? Burju-

va-feodal sosyal iliflki mi, yoksa devrimci iliflki mi? Elbette ki yoldafll›k iliflkisi, elbette ki devrimci iliflki. Bunun için durdu¤umuz noktay› iyi görmeli, örgütlü mücadeleye, halka, devrime karfl› olan sorumlulu¤umuzu bir an olsun unutmamal›y›z. Bilimsel sosyalist ideolojiye b›kmadan, usanmadan s›k› s›k› sar›lmal›, onu yaflam›m›zda ete kemi-

ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

¤e büründürmeli ve içsellefltirmeliyiz.

YOLDAŞLIK İLİŞKİLERİ ÜZERİNE

Toplumsal üretimden elde edilen art› de¤erin,

dan el konulmas›, tüm toplumun yaflam›na bu “el

özel mülk dünyas›nda, üretim araçlar›n›n sahibi s›-

koyma” eyleminin yön vermesi, insan iliflkilerini çö-

n›flar›n elinde bulunmas› eylemi ve bu eylemin fle-

zer, yan› bafl›ndaki insan›n zarar›na da olsa daha

killendirdi¤i insan iliflkileri Marx'›n da bahsetti¤i gi-

çok fleye sahip olma veya ç›karlar›n› maksimize et-

bi toplumda muazzam bir yabanc›laflmay› berabe-

me dürtüsünce gelifltirilmifl “ben” duygusunu gelifl-

rinde getirir. Toplumsal iliflkilerin belirledi¤i özel

tirir. Toplumsal yaflama egemen olan burjuva ide-

mülk dünyas›nda kaç›n›lmaz bir sonuç olarak da

olojisi özel mülk temeli üzerinde flekillenen bireysel

“insan›n kendisini kurt, d›fl›ndakileri koyun belledi-

ç›kara dayal› bir yabanc›laflma sürecindeki insanla-

¤i” bir gerçek a盤a ç›kar. Dolay›s›yla da insanlar

r›n bu duruma karfl› koyma bilincini köreltir. Onlar›

aras›nda bir yak›nlaflma, ortak ç›karlar temelinde

bu sürecin basit nesneleri haline getirir. Dolay›s›yla

bir bütünleflme yerine sürekli bir uzaklaflma, özel ç›-

toplumda egemen olan olgu “biz” de¤il, “ben” olur.

karlar temelinde bir ayr›flma ve bunlar üzerinde çe-

Bahsini etti¤imiz bu özel mülk dünyas›n›n de¤iflme-

flitli çat›flmalara varan ac›mas›z bir rekabet ortaya

sini isteyenler ve bu istemlerini bilimsel sosyalist

ç›kar. Art› de¤ere “mutlu” küçük bir az›nl›k taraf›n-

ideolojiyle donatarak de¤ifltirme eylemini gerçeklefl-

45


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

46

tirenler, kaç›n›lmaz olarak ayn› yolda bir araya gelirler. ‹flte yoldafll›k iliflkisi bilinçli bir tercih sonras›nda isteyerek girilen bu yolda birlikte yürüyen kiflilerin aras›ndaki iliflkidir. Kendimize uyarlarsak; dünyay› de¤ifltirmek için yürütülen mücadele prati¤imiz içerisinde, bizimle ayn› amaç do¤rultusunda, ayn› araç içerisinde yer alan kifliler bütününün iliflkisi, yani örgütlü mücadele yürüten tüm bireylerin aralar›ndaki iliflkidir. Elbette ki bu iliflki s›radan bir yol arkadafll›¤› de¤il, s›n›f savafl›m›n›n ve gelecekte kurulacak sistemin, daha da ötesi gelecekte kurulacak yenidünyan›n bugünden yaflanan/yaflanabilen(flartlar elverdi¤ince) iliflkisidir. Bu anlam›yla bugünkü düzenden ve düzen içerisinde kurulan iliflkilerden çok daha farkl›, kapsay›c› ve derin bir anlama sahiptir.

ni ve kayna¤› s›n›fl› toplum gerçekli¤idir. Özel mülkiyete dayal› yasalarca belirlenen, bireyleri sonsuz bir rekabet içinde afl›nd›rarak bir kutupta zenginli¤i, di¤er kutupta yoksullu¤u/sefaleti yaratan üretim iliflkilerinin belirleyici oldu¤u bir gerçeklikte, insanlar›n birbirinden uzaklaflmas›, yabanc›laflmas›, kendi “kar”› için baflkalar›n›n zarar›na çal›flmas› ne kadar do¤alsa, örgütlü mücadele içerisinde s›n›fl› toplum gerçe¤inin üretti¤i yabanc›laflma ve yozlaflman›n a盤a ç›kmas› da o kadar do¤ald›r. Çünkü mücadeleye kat›lan her birey bir s›n›f kökenine sahiptir. Bu s›n›flar genellikle genifl halk tabakalar›n› oluflturan s›n›flard›r. ‹flçi, köylülük, küçük burjuvazi, lümpen proletarya vb... Bu kifliler bahsi geçen s›n›flar›n mensubu olmakla birlikte, bilinçli bir flekilde bilimsel sosyalist ideoloji do¤rultusunda, yaflam› ve dünyay› de¤ifltirme mücadelesine girdikleri an, sömürü

Yoldafll›k iliflkisi her ne kadar yukar›da bahsetti¤imiz gibi bilinçli bir tercih sonras›nda isteyerek girilen bir yolda, yani gelece¤i kazanma yolunda, eski ve köhnemifl olan ne varsa y›kma, yerine yeni olan› kurma mücadelesi içerisindeki kiflilerin iliflkisiyse de, bugün için var olan düzen ve sistemden, onun yans›malar›ndan köklü bir kopuflu gerektirse de, iliflkilerde zaman zaman onun yans›malar› ve etkisinin görülmesi durumu söz konusudur. Bunun nede-

düzeninin yaratt›¤› tüm geri yoz iliflkilerden ve al›flkanl›klar›ndan kopmaya bafllarlar. Girdikleri mücadele ve yürüdükleri yol art›k onlar›n yaflam›n›n merkez noktas›n› oluflturmaya bafllar. Çünkü onlar bilimsel sosyalist ideoloji do¤rultusunda yürüttükleri mücadeleyle birlikte proleterleflmeye bafllarlar. Ancak bu proleterleflme öyle bir anda gerçekleflmez. Bu durum ideolojinin kavranmas› ve pratikte uygulanmas›na paralel bir flekilde geliflir ya da ge-


beraberinde getirir. Yoldafllar birbirlerini y›prat›r, damgalar, örgüt bozulur, halkla olan iliflkiler dejenere olur, mücadelenin geliflimi kösteklenir, güven duygusu yerini farkl› e¤ilimlere b›rak›r. Yoldafl deyip yap›lan hatalara de¤ifltirme zemininde de¤il küçümseyerek yaklaflmak; yoldafl deyip birbirini siyasal olarak gelifltirmemek, emek harcamamak; yoldafl deyip elefltirileri bast›rmak için misillemecilik yapmak; yoldafl deyip “sosyal” arkadafll›ktan öteye geçmemek... Tüm bunlar bahsini etti¤imiz e¤ilimlerin habercisi olup birçok hastal›¤›n da kap›s›n› aralar. ‹deolojik-politik bir muhtevaya sahip olmas› gereken yoldafll›k iliflkileri örgütün ve halk›n ç›karlar›n›n temel al›nd›¤› zemin üzerinden yükselir. Burjuva ideolojisinin, bireyleri kendi özel ç›karlar› temelinde karfl› karfl›ya getirerek kendi düzenine ba¤›ml› k›ld›¤› iliflkilerin d›fl›na ç›kan ve bu iliflkileri üreten düzene karfl› tav›r alan insanlar›n devrim saflar›ndaki mücadele yoldafll›¤›, ortak dünya görüflü ekseninde yaflam karfl›s›nda ortak tav›r al›fl olarak, her fleyden önce düzenin yönlendirdi¤i insanlar aras› iliflkilerde hiç bir zaman bulamayaca¤›m›z sars›lmaz bir güveni temel almal›d›r. Yoldafllar aras› bu güven, pratikle ve emekle flekillenir; kayna¤›n› ideolojik birliktelikten al›r. ‹flte bu güven, prati¤in, denetimin, örgütün, disiplin ve denetim mekanizmalar›n›n ifllemedi¤i yerde bofl bir güven olmaya mahkûmdur. Bahsini etti¤imiz bu “güven” zemini d›fl›nda örgüte ra¤men gelifltirilecek iliflkiler, devrim mücadelesini geriletece¤i gibi yoldafll›k iliflkilerinin mahiyetini aflar ve y›pranmalara neden olur. Yoldafllar›n birbirlerine karfl› k›r›c›, sekter ya da yoldafll›k iliflkilerine s›¤mayacak davran›fllar içerisine girmelerine neden olan fleylerden birisi apolitik temellerde yükselen iliflkilerin bu güven zeminini aflarak belli dönemlerde ald›¤› kiflisel çekiflmelerdir. Öyleyse yoldafll›k iliflkilerinde kazan›lan güven, karfl›l›kl› iki kifliyi ilgilendiren bir “güven” de¤il, ideolojik, politik ve örgütsel paydada buluflan insanlar›n genel güvenidir. Dolay›s›yla güvenin ölçütü bireysel beklentiler de¤il, örgütün ve halk›n beklentileridir, onun gereklerinin yerine getirilmesi meselesidir. Mahalle arkadafll›¤› m›, yoksa yoldafll›k iliflkisi mi? Burjuva-feodal sosyal iliflki mi, yoksa devrimci iliflki mi? Elbette ki yoldafll›k iliflkisi, elbette ki devrimci iliflki. Bunun için durdu¤umuz noktay› iyi görmeli, örgütlü mücadeleye, halka, devrime karfl› olan sorumlulu¤umuzu bir an olsun unutmamal›y›z. Bilimsel sosyalist ideolojiye b›kmadan, usanmadan s›-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

liflmez. Geliflti¤i oranda sistemin al›flkanl›k ve yans›malar›ndan uzaklafl›l›r, proleterleflilir; geliflmez ise s›fat› ilerici, devrimci, komünist olsun hiç fark etmez; geçmifl yaflam›n› ve s›n›f al›flkanl›klar›n› kendisi ile gitti¤i her yere götürür; giderek ilerleme karfl›s›nda geri olan› savunmaya bafllar ve en sonunda öncesinde de mensubu oldu¤u s›n›f›n ve al›flkanl›klar›n›n daha keskin bir savunucusu ve uygulay›c›s› olarak, geldi¤i s›n›fl› toplum içerisine geri döner. Yani mücadeleden kopar. Elbette ki bu anlatt›¤›m›z iki uç yaklafl›md›r. Bir de mücadele içerisinde ço¤unlukla niyetlerden ba¤›ms›z olarak, bazen de kasti yaklafl›mlarla bilimsel sosyalist ideolojiye ve örgüt yaflam›na ayk›r›, içerisinden ç›k›l›p gelinen s›n›fl› toplumun damgas›n›, etkisini tafl›yan yaklafl›m ve pratikler de ortaya ç›kmaktad›r. Bunlar genel bir tarz halinde de¤il, ideolojinin eksik ya da yanl›fl kavranmas›ndan dolay› saflarda yaflam bulabilen ve afl›lmas› kolay olan meselelerdir. Yeter ki içinden kopup gelinen s›n›fl› toplum gerçekli¤ini ve bireylerin de onun içindeki s›n›flardan birine ait oldu¤unu ak›llardan bir an olsun ç›kartmadan, hatalar karfl›s›nda özelefltirel olunabilsin. Burjuva ideolojisinin hâkimiyetini sürdürdü¤ü bir toplumda, özel mülk dünyas›n›n yön verdi¤i bireycili¤i ve bu bireycili¤in a盤a ç›kard›¤› yabanc›laflmay› ancak bu bak›fl aç›s›yla ele al›rsak do¤ru bir çizgi tutturabiliriz. ‹flte bu bahsi geçen eksik ve hatalar›n da kayna¤› olan, içinden ç›k›l›p gelinen s›n›fa ait kal›nt›lar, yoldafll›k iliflkilerine de yans›maktad›r. Böylesi bir yans›ma yafland›¤›nda temeli ideolojik-politik olan/olmas› gereken yoldafll›k iliflkisi yerine, g›das›n› feodal-burjuva ya da küçük burjuva yaflamdan alan arkadafll›k, kafa kol iliflkisi, bofl bo¤azl›k, önyarg›l› yaklafl›m, dedikodu, sekter yaklafl›mlar, disiplinsizlik vs. gibi birçok zaaf veya hastal›klar geçer. Saflarda var olan iliflkilerin belli zaafl› yanlar›n› ba¤r›nda tafl›mas› maddenin tabiat›na ayk›r› olmamakla birlikte, yoldafll›k iliflkileri yerine arkadafll›k iliflkilerinin geçmesi/geçirilmesi kabul görmemelidir. Bu ve benzeri durumlar, yozlaflmaya iflaret etmektedir. Ayn› zamanda bu durumda yoldafll›k iliflkilerinin zorunluluk derekesine indirgenip tahrip edilmesi anlay›fl› gizlidir. Siyaset, anlay›fl, iflleyifl, örgüt, devrim, niyetten ba¤›ms›z olarak bir tarafa itilir ve yerine burjuva ideolojisinin ürünü olan al›flkanl›klar ve iliflki sistemati¤i geçirilir. Ve bu da yaflamda bütün iyi niyetli yaklafl›mlara ra¤men birçok tahribat›

47


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

48

k› s›k› sar›lmal›, onu yaflam›m›zda ete kemi¤e büründürmeli ve içsellefltirmeliyiz. Böylesi bir anlay›flla hareket edildi¤i zaman, “sosyal arkadafll›k” temelinde en ufak bir kusuru olmad›¤› düflünülen bireylerin, siyasi, ideolojik ve örgütsel yaflamlar›na iliflkin hatalar›na karfl› müdahalenin zorunlu oldu¤u noktada hiç tereddüt etmeden devrimin ç›karlar› gere¤i müdahale edilebilir. Böylesi bir durumda “sosyal arkadafll›¤a” en ufak bir de¤er verilmez. Çünkü söz konusu olan halk›n ve mücadelenin ç›karlar›d›r. Dolay›s›yla yoldafll›k iliflkilerinin zay›flamas› devrime ve halka karfl› sorumluluklar› mu¤lâklaflt›r›r; halk ile onun örgütlü güçleri aras›ndaki güven iliflkisinin zedelenmesine neden olur. Bu durum mücadele azmini azalt›r ve inançs›zl›k tohumlar› eker. S›n›flar aras›ndaki mücadeleyi mu¤lâklaflt›r›r ve örgütlü mücadeleyi da¤›lma ve tasfiye durumu ile karfl› karfl›ya getirir. Yoldafll›k iliflkilerinin önemini kavramak; her fleyden önce bu iliflkilere sahip ç›kmay›, olumsuzluklar› görmeyi, devrimci mücadeleye ait olmayan ne varsa süpürüp atmay› ve bunlarla mücadele etmeyi gerekli k›lar. fiu ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r: Do¤ru ile yanl›fl›n mücadelesi kaç›n›lmaz olarak var olacakt›r. Ve bu mücadelenin sonucu olarak görüfl ayr›l›klar› ve sorunlar da var olmaya devam edecektir. Ancak bu sorunlar, örgütsel meka-

nizmalar içerisinde tart›fl›ld›¤› ve kolektif bir iradeyle müdahale edildi¤i oranda çözüme kavuflabilir. Aksi takdirde “benim fikirlerim”, “benim do¤rular›m” tart›flmalar› üzerinden yaflanacak her türlü çözüm aray›fl›, örgütlü mücadeleden bir kopmayla sonuçlanacak ve bireyler “kendi do¤rular›n›n” pefline tak›lacaklard›r. Yoldafll›k, devrime dair yarat›lan de¤erleri yaflayan ve bu de¤erleri üretme eylemine sahip olan özel bir misyona sahiptir. Böylesi bir de¤er üreten özel misyona sahip ç›kmak, onun olumsuz yan›yla mücadele edip olumlu yan›yla birleflmek, her fleyden önce, devrime karfl› sorumluluklar›n›n bilincinde olan insanlar için bir ilke meselesidir. Devrimin de¤erleri çarçur edilemez, ancak sahiplenilir, de¤erlendirilir, s›n›f mücadelesinin hizmetine sokulur. En yak›n›ndaki yoldafl›na böylesi bir yaklafl›m göstermeyen bir kafa, devrimin olmazsa olmaz› olan halk›n kazan›lmas› görevini yerine getirebilir mi? Kuflkusuz hay›r! Dolay›s›yla bireylere ve örgüte sirayet eden yanl›fl anlay›fllar› a盤a ç›karmak, gözler önüne sermek ve özelefltirisini vererek bu hatalardan kopuflu sa¤lamak olmazsa olmazd›r. Çünkü yoldafll›k iliflkisi gelecekteki toplumun üzerinde yükselece¤i insan iliflkisidir. Bu nedenle yoldafll›k iliflkisinde köhnemifl ve eski olana yer yoktur!


Bit-me-yen

ÇIĞLIK

ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

Behzat’a...(*)

Hülükufla¤› köyünde yaflam sakin geçiyordu. Eylül ay›n›n güzelli¤ini yafl›yordu toprak. ‹çli bir sanc› tafl›yordu yüre¤inin derinlerinde Hülükufla¤›. Nice ac›lara tan›kl›k etmiflti bu topraklarda, nice 盤l›klar› gömmüfltü. Nice sevinçler kucaklam›flt› ba¤r›nda. Ya¤murlar görmüfl, f›rt›nalara bafl kald›rm›fl, günefli yudumlam›flt›… 12 Eylül’ün kanl› postal seslerinin halen gülümseyen yüzlerde yank›land›¤› bir zamand›. Karanl›k bir zaman… Zalim yaman bir cellât olmufltu Dersim'de. Zulüm aman vermez bir karanl›kt›. Zulmün oldu¤u yerde direnifl de söze düfler, büyür; söz eyleme düfler yeflerirdi bu topraklarda. Bu topraklar silah seslerine, keskin barut kokusuna vurgundur. Orman›n derinlerinden, gerilla mevzilerinden klamlar geliyordu Hülükufla¤›’na. Yasakt› yaflamak, gülmek, flark› söylemek... Yasaklanan her ozan›n türkülerinin toprak daml› evlerden gizlice ç›kar›l›p yeralt›na gömüldü¤ü bir zamand›. Bu yasaklar içinde, türküler söylerdi gençler. Yasakl› türküler yi¤itlerin ›sl›klar›ndan hiç düflmezdi. K›fl uzun ve zorlu geçerdi bu diyarlarda. Dersim’in Ovac›k ilçesinde orman›n yamac›na yaslanm›fl ve koca da¤lar› karfl›s›na al-

m›fl bu köyde k›fl haz›rl›klar› için kofluflturuyordu köylüler. Siyah kara gözleriyle bak›yordu etraf›na. Hafif bir serinlik bedenini kaplad›. Bu¤day baflaklar›n›n rengine çalan teniyle bafl›n› kald›rd› Behzat. Günefle bakt› ve bak›fllar›n› abisi Ekber’e çevirdi. Gökyüzünü kucaklay›p getirmek istedi. Ekber’in “Çocuksun daha, b›rak devrim yapmay› kendi ifline bak, bu halktan bir fley olmaz” dedi¤ini hat›rlad›. Gülümsedi, bak›fllar›n› Ekber’e çevirdi. Ekber’in onu izledi¤ini gördü. Ekber sakin bir tav›rla ”Sen de gideceksin biliyorum Behzat” dedi “Bak onlar bu da¤lar› mekân tuttu da ne oldu, he söyler misin ne oldu? Bari sen gitme, sak›n! Sen uçsuz bir uçurumun kenar›nda oturup tütün sararken biz burada ölüm haberini bekliyor olaca¤›z. Bir gece, bir gece vakti ya da sabah›n efli¤inde vuracaklar onlar› biliyorsun, seni de vururlar gece daha çözülmeden ya da güneflin alt›nda vuracaklar…” sözünü bitirmeden sustu. Gülümsemeye devam etti Behzat. Akflam günefli Munzur da¤lar›n›n ard›na do¤ru yürümeye bafllam›flt›. Behzat ve abisi odunlar› atlara yükleyip köye do¤ru sohbet ederek ilerledi-

49


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

50

ler. Akflam, kendini geceye b›rak›yordu Hülükufla¤›’nda. Karanl›k koyulaflt›kça gecenin sesi daha da hissediliyordu. Tüm köylüler kap›lar›n arkas›ndaki tahta sürgüleri s›k›ca çekip, tahta kokular› içinde gözlerini erkenden uykuya b›rakt›lar. *** Kulaks›z masas›n›n etraf›nda turluyordu. Heyecanl›yd›. Bir yolunu bulup bu “vatan› kurtarmak” gerekti¤ini düflünüyordu durmadan. “Her taraf› sard› bu anarflistler ama unutmas›nlar daha bu vatan için akmaya haz›r nice kan var” diye nutuk atard› ordusuna her sabah. Koca bir ordunun kumandan›yd›. Ovac›k’›n tek hâkimi gibiydi. Yakalad›¤› kiflileri konuflturmak için özel iflkence yöntemleri uyguluyordu. Tüm becerisini ve hünerini iflkencelerde sergiliyordu. Bu sefer ki istihbarat› sa¤lamd›, biliyordu ve güveniyordu. Masada karfl›s›nda Behzat’›n foto¤raf›na bak›p hassas bir flekilde foto¤raf› inceliyordu. Kafllar›na gözlerine derin derin bak›yordu. “Daha çocuk bu!” diye düflünüyordu. Gerilla bar›na¤›na ulaflmak hayallerini süslüyordu. Sevinçliydi; yirmisinde bir genci rahatl›kla konuflturaca¤›n› düflündükçe ç›ld›r›rcas›na gülüyordu. “Gidip al›p merkeze dönmeden ifli bitirmek gerek” diye düflündü. Emri çoktan vermiflti. Haz›rda bekliyordu ordu. fiafaktan önce yola düfleceklerdi. Ordu geceyle beraber yürümeye bafllad›. Ay da geceyle yürümeye bafllam›flt›. Ordu yola koyulmaya bafllad›¤›ndan beri, Munzur Da¤’› yükseldikçe yükseldi. Sular› durdu. Kulaks›z bin kiflilik ordusunu sald›. Ordu su gibi tafllara, kayalara akt›. Tan a¤arm›flt›, flafak yeni yeni açm›flt›. Ordu uyumam›flt›. fiafak yeni uyanan bir güzeldi. Parlayan bir y›ld›z gibiydi. Böyle nazl› bir flafakta pusuya yatt› ordu. Pusu büyük ve sinsiydi. Köylü daha görmemiflti orduyu. Hülükufla¤› Köyü’nün etraf›nda bir yay gibi yay›ld›. fiafak gün olmaya bafllad›¤› zaman çemberi daraltt› ordu. Köylü gördü bu koca orduyu. fiaflk›n bak›fllarla “Bu koca ordunun ne ifli olabilir ki burada?” sorusuna kendilerince cevap aramaya bafllam›fllard›. Kufl uçsa haberi oluyordu Kulaks›z’›n. Komutan sert emirlerle ordusuna durmadan talimatlar veriyordu. Kimseyi köye almad›lar, kimseyi köyden ç›kartmad›lar. Hülükufla¤› art›k çember alt›ndayd›. Ö¤len vaktini geçmiflti ki bir h›fl›mla köye girdiler. Çok h›zl›yd›lar. Köyün içlerine kadar indiler.

Her evin duvarlar›n›n köflelerinde pusuya yatt› birço¤u. Köylüler endifleli kofluflturmalarla evlerine kapan›yorlard›. Köye girer girmez flaflk›n bak›fllarla Kulaks›z’› hemen tan›d›lar. Yafll› analar›n dudaklar›nda beddualar yerini alm›flt›. Kulaks›z köyün içinde yürümeye bafllad›¤›nda köylü hiç bu kadar çok kan kokan bir komutan görmedi¤ini hat›rlad›. Hiç bu kadar karanl›k bir yüz görmemifllerdi. Köyde tedirgin bir hava olufltu, korkutucu bir hava. Kuflkulu bak›fllarla hissettirmeden izliyorlard› Kulaks›z’›. Onun hakk›nda çok fley duymufllard›. Gaddar ve zalim oldu¤unu biliyorlard›. Gençleri öldürdü¤ü konufluluyordu. Korkular› büyüyordu bak›fllar›nda köylülerin. Kula¤› olmayan bu zalimin eline düflmek ise yürek isterdi. Analar befliklerinden bebeklerini kucaklar›na al›p s›k›ca yüreklerine sard›lar ve k›r›k, tahta çerçeveli camlar›n›n arkas›ndan komutan› gizlice gözlemeye koyuldular. Komutan hiç etraf›na bakmadan haflin ve dik yürüyerek do¤ruca Behzat’›n evine yöneldi. Emindi kendinden ve kibirliydi ac›mas›z komutan. Köylünün korkuya kap›lmas› hofluna gitmiflti. Ad›mlar›n› daha bir emin atmaya bafllam›flt›. Bafl› dikti ve sert ad›mlarla ilerliyordu. Kap›y› aç›k gördü; tereddüt etmeden tek bafl›na içeri girdi. Ard›ndan askerleri girdi içeri. Sofrada oturmufl, bu davetsiz misafirleri görünce, herkesin yüre¤ini büyük bir korku sard›. Hemen sofradan kalkt›lar. ‹çeri giren askerlere tek tek bakt›lar. Korku hâkim olmufltu evdekilerin üzerinde. Behzat’› hiç görmemiflti ama içeri girince sofrada oturan büyük kara gözlü ve bu¤day yüzlü çocu¤u hemen tan›d›. Behzat bu komutan hakk›nda çok fley duymufltu ama ilk defa yüz yüze gelmifllerdi. Kafas›n› kald›r›p Kulaks›z’a bakt›. Gelifli Behzat’›n can›n› fena s›km›flt›. Kulaks›z küçümser bir gülümsemeyle; “Çocuk iki tokatta, ben de senin a¤z›n› açt›rmasam...” dedi kendi kendine. Önce evin içine bir göz att›. Sonra bak›fllar›n› Behzat’›n üzerine yo¤unlaflt›rd›. Behzat aya¤a kalkt›. Sakindi. Kendini Kulaks›z›n bak›fllar›ndan kurtarmak istedi. Daha sonra o da komutana bakt›. Büyük kara yaz sinekleri uçufluyordu etrafta. Duvarda, büyük çerçeve içinde as›l› siyah beyaz pala b›y›kl› birilerinin resimleri vard›. ‹fllemeli bir kilim as›l›yd› duvarda. Önce resme ve kilime bir göz att›, sonra i¤renerek bakt› sofraya Kulaks›z. Karanl›kt› bak›fllar›… Yemek yemeye haz›rlanan


“Neyi konuflay›m?” diye sakin bir tav›rla cevap verdi Behzat. Behzat’›n sesini ilk burada duydu Kulaks›z. Yumuflak ve s›cak ama içini inceden ürperten bu ses tonu hiç hofluna gitmemiflti. “Mesela geceleri seni al›p giden gerilladan ya da en iyisi bar›na¤›n yerini söyle bize hiç zaman kaybetmeyelim” diyen Kulaks›z’›n heyecan›, titrek ç›kan sesine yans›m›flt›. Bar›nak kelimesi Behzat’›n gö¤sünün içinden bir fleyleri koparacak kadar a¤›r geldi. Bunu nereden biliyor diye düflünmeye bafllam›flt›. “Bilmiyorum ben” dedi. Ard›ndan “Neden bahsetti¤inizi de anlamad›m, gerillay› da tan›mam” dedi. “Sen tan›maz m›s›n? Bak! Behzat elimde sa¤lam bilgiler var. Çevrene bir bak buralarda bir yerde bar›nak var. Söyle bize de gidelim buradan. Senin yoldafl dedi¤in kifli bize her fleyi anlatt›.” Bunlar› söylerken her fleyi bilen bir bilge havas›ndayd› ama sesindeki korku ve telafl› gizleyemiyordu. “Konuflacak m›s›n sen?” dedi. “Benim konuflacak bir fleyim yok” dedi. Kararl› bir bak›flla, ses tonu sertleflmeye bafllam›flt› Behzat’›n. Atefl korland›, alevler yükseldi. Sert yumruklar indi surat›na Behzat’›n. Kula¤›na do¤ru e¤ildi Kulaks›z; “Kurtulamazs›n anlad›n m›?” diye ba¤›rmaya bafllad›. Kulaks›z bir kaya gibi duran gencecik çocu¤un önünde ordusuyla erimekten ürktü. Telafl› daha da bir büyümeye bafllam›flt›. Kaçmak istiyordu acele etmesi gerekti¤ini düflünüp “Tan›m›yorsun demek, ben sana onlar› tan›taca¤›m merak etme sen” dedi “Neden bahsetti¤inizi bilmiyorum dedim size!” “Bilmiyormufl, ö¤reneceksin sen, ö¤retece¤iz sana neden bahsetti¤imizi” dedi. Ve sert bir tekme at›p beline, Behzat’›n yan› bafl›na oturdu Kulaks›z. Gözlerinin içi telafll›yd› Behzat’›n. Uzun bir aradan sonra aya¤a kald›rd›lar, sendeledi ve düfltü. Uzun bir süre diz kapaklar›n›n üstünde kald›¤› için bacaklar›n› hissetmiyordu. Tüm gücüyle yerden kalkt›. Soydular ve ateflin karfl›s›na getirdiler. Merakl› bak›fllarla Behzat etraf›n› gözlüyordu. Kulaks›z iflaretini verdi ve korlanan ateflin közlerini Behzat’›n ç›plak vücuduna do¤ru büyük, kal›n sopalarla f›rlatmaya bafllad›lar. Kulaks›z büyük bir

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

ev halk›n›n sofralar›na çöken karanl›k köyün içlerine kadar indi ve tekrar eve gelip Behzat’›n gözlerinde parçaland›. Ev aramas› h›zl›ca yap›ld›. Bak›fllar›n› Behzat’tan ay›rmayan Kulaks›z askerlerine bak›p Behzat’› iflaret ederek “Arama bittiyse gidelim, bu da bizimle gelecek” dedi. Bir süre kimseden bir ses ç›kmad›. Sonra tüm aile itiraz etmeye bafllad›. Kulaks›z ailenin itirazlar›na hiç “kulak” asmadan “Gelecek!” diyerek kafas›n› sallad›. Behzat’›n abisi Ekber telaflla “Ben geleyim” diye hemen öne at›ld›. “Yok yok bu çocuk gelsin” dedi ve Behzat’› yanlar›na alarak evden ç›kt›lar ki abisi Ekber kuflku düflen yüre¤iyle pefllerinden kofltu. “Ben de kardeflimle geleyim” dedi. “Peki, peki sen bilirsin, hadi gidiyoruz” dedi sert bir komutla Kulaks›z. Ordu köyden ç›kmaya bafllad›¤›nda, Behzat ordunun tam ortas›nda Kulaks›z’›n yan›nda yavafl ad›mlarla ilerliyordu. Kafas›nda soru iflaretleriyle meflguldü. Kulaks›z’a hiç bakmad›, Kulaks›z da evden ç›kt›¤›ndan beri konuflmam›flt›. Köye yak›n, orman›n en karanl›k yerinde karargâhlar›n› kurdular. Karargâh›n›n dört bir yan›n› tuttu ordu. Orman›n karanl›¤›nda saklan›yorlard›. Köpekler gibi açt›lar. Kulaks›z askerlerin kendilerini doyurmaya dahi f›rsat vermiyordu. Kulaks›z emirler ya¤d›rd› durmadan. ‹çini, bu orman›n derinliklerinde korku salm›flt›. Bir an önce gitmek istiyordu buradan. ‹yice karargâh›n›n korundu¤una emin olmak için tüm çevreyi gezdi, tüm siperleri kendi gözleriyle kontrol etti. Memnun bir halde yan›ndakilere “odunlar› toplay›p” kuru yafll› bir a¤ac› göstererek “Bu a¤ac›n önüne b›rak›n, atefl yak›n; büyük bir atefl olsun” diye gürledi. Atefl yak›ld›. Kulaks›z atefle yak›n oturdu. Durmadan “Bizi neden buraya getirdiniz?” diye soran Ekber’i koca bir a¤ac›n gövdesine s›k›ca ba¤lad›lar. “Susturun flu adam›, duymayay›m sesini!” dedi Kulaks›z. Gözlerini siyah bir bezle s›k›ca ba¤lad›lar. Behzat’› ise elleri arkadan ba¤l› diz üstü beklettiler. Sahte bir hüzün ve ac›kl› bir ses tonuyla Kulaks›z; ”Bilmem biliyor musun, konuflmazsan buradan kurtulamazs›n, fark›ndas›nd›r umar›m Behzat?” dedi.

51


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

52

keyif içindeydi. Çevresinde dönüp duruyordu. Salyalaflm›fl a¤z›ndan durmadan bo¤az›n› temizleyerek tükürükler at›yordu etraf›na. “Konuflacaks›n baflka yolu yok, do¤du¤una piflman olacaks›n ellerimde!” diye ba¤›rmaya bafllam›flt›. “Benim konuflacak bir fleyim yok!!” diye sert bir flekilde tekrarlad› Behzat. Sert bir yumruk indi dudaklar›na Behzat’›n. Duda¤›ndan kan ak›yordu. Kan kokusunu duyuyordu, duydukça da ç›ld›rt›c› bir zevkle dönüp duruyordu Kulaks›z. Ç›plak bedenine de¤en her bir köz parças› Behzat’›n tenini yak›yordu. Sorulan hiçbir soruya cevap vermedi. Sakindi ve kendinden emindi. Direngenli¤i daha bir art›yordu. Gözlerindeki telafl kaybolmufltu. Bir uçurtman›n gökyüzünde süzülmesi gibi, ç›plak sakin sessiz süzüldü hayallerine Behzat. fiimflek gibi çakt› gözlerini atefle. Ateflin en dibine kadar süzüldü. Ölüler kaç›fl›yor, ba¤›r›yor, flark›lar söylüyorlard›. Atefl korlan›yordu. Alevler yükseliyordu. Behzat’› kald›rd›lar, arkas›ndan beline s›k›ca bir tekme at›p yere serdiler. Kulaks›z sorulan sorulara cevap alamay›nca ç›lg›nl›¤›n›n doru¤una ulaflm›flt›. Yerde yatan Behzat’› potinleriyle ezmeye çal›flt›. Üstünde z›play›p durdu. Orduya durmadan emirler ya¤d›rd›. Heyecan› ve korkulu telafl› yine bafllam›flt›. Tüm siperleri tekrardan kontrol etti. Gözleri dört dönüyordu. Siperlerdeki askerlerin silah›n›n flarjörlerini dahi kontrol etti ve koflarak keyifle Behzat’›n yan›na geldi, nefes nefese kalm›flt›. “Konufl lan konufl! Ölümüne mi susad›n? Konuflmazsan susuzlu¤unu gideririm, konufl!” diye ba¤›r›p yüz üstü çevirip ayaklar›ndan tutup atefle do¤ru sürüklemeye bafllad›. “Bilmiyorum” dedi Behzat. Di¤er askerlerin yard›m›yla atefle iyice yaklaflt›rd›. Ateflin gücünü hissediyordu ayak tabanlar›nda Behzat. S›cakl›k tüm bedenini kapl›yordu atefle yaklaflt›kça. Bo¤ulacak gibi oldu. Dizlerinden tutup ateflin ba¤r›na b›rakt›lar ayaklar›n›. Atefl sard› ayaklar›n›. Yan›k et kokusu sard› orman›. Behzat’›n sesi bir may›n gibi patlad›. Günü deldi 盤l›klar›. Sesinden çiçekler kapand›. Kufllar göklere yükseldi. A¤açlar salland›. Gök çat›rdad›. Ç›¤l›klar› yan›k et kokusuyla beraber yükseliyordu da¤lara do¤ru. Ç›¤l›klar› tüm ovaya yay›ld›. Sa¤›rlar dinledi 盤l›klar›, doruklara düflmüfl karlar direncini kaybedip eridi, rüzgâra kar›fl›p uzak

diyarlara uzay›p gitti 盤l›klar›. Ekber, Behzat’›n 盤l›klar›n› duydu¤unda tüm vücudu ürperdi, titredi, iplerini kopar›rcas›na a¤lad›. A¤aca sürterek gözlerindeki ba¤› afla¤› indirdi. Bakt› Behzat’a; onu atefle yaklaflt›rd›klar›n› gördü, inledi: “Kara gözlerine kurban oldu¤um bra!.. Yoluna öldü¤üm!..” daha sözünü bitirmemiflti ki gözlerini tekrar ba¤lamaya çal›fl›rken Ekber kendinden geçti. Çektiler ayaklar›n›, “Söyle!” dedi Kulaks›z: “Hangi delikteler, bize bar›na¤›n yerini söyle!” diye köpürüyordu. Hiç cevap vermedi Behzat. Dizlerini karn›na do¤ru çekip büzüldü, inliyordu. “Sen bu bar›na¤›n yerini biliyorsun, bize söyle bar›na¤›n yerini, seni b›rakal›m” diye ba¤›r›yordu Kulaks›z. Sustu Behzat, yoldafllar›n› düflledi. Hafif bir yel ile Munzur’lardan kuru kenger kokusu ve kekik koksusu vuruyordu yüzüne. Bir gülümseme sard› dudaklar›n›. Yoldafllar›n› düflledikçe ç›lg›n bir kahkaha koparmak istedi. Biliyordu, hissediyordu; onlar yak›n›nda bir yerlerdeydiler. Kaçamak bak›fllar f›rlatmak istedi bar›na¤›n oldu¤u yere do¤ru. Doldu gözleri. Gözleri y›llar önce yaflad›¤› topraklarda çal›lar›n dibine at›lm›fl cesetlerin sessizli¤ine a¤lad›. Gömüldü hayallerine. Ayaklar›n› tutmak istedi. Elleri ba¤l›yd›. Sustu Behzat, süzüldü. Gözyafllar› kirpiklerinin aras›ndan sessizce indi yana¤›ndan afla¤›ya. Sustu Behzat, y›llar›n verdi¤i bir yorgunlukla yutkundu. Gözlerini günefle çevirmifl, cesur insanlar›n suretleri dolafl›rken gözlerinde di¤er bir yandan da postal sesleriyle hayat› k›y›mdan geçiren yüzler, kara eller ve kanl› suretler dolafl›yordu. Ölümü görüyordu. Ölümün cesurca hayk›r›fl›n› duyuyordu ateflin alevlerinden. “Ellerini çözün!” diye ba¤›rd› Kulaks›z. Atefl korlan›yordu alevler yükseliyordu. Salyalaflm›fl a¤z›ndan ç›kan her fley hemen ordusu taraf›ndan yerine getiriliyordu. Elleri çözüldü Behzat’›n. Yafll› kuru bir a¤aca ba¤lad›lar Behzat’›. Atefli a¤aca yaklaflt›rd›lar. Ayaklar›ndan yavafl yavafl atefl yükseliyordu. Ba¤›r›fllar› ve 盤l›klar› devam etti. Yan›k et kokusu tüm kokulara bask›n geliyordu. Etraf›nda bulunan askerler bu iflin bitmesi için acele etmeye bafllam›fllard›. Baz›lar›n›n parmaklar› tetiklerini okflamaya bafllam›flt›. Behzat’a hiç bakamad›lar. Öldürelim de kurtulsun diye düflünmeye bafllam›fllard›. Kan delirtiyordu Kulaks›z’›, küfürler ya¤d›r›yordu herkese. Kendi kendine ba¤›rarak konufluyordu: “Konuflmayacaks›n demek” deyip tekme att›,


önünde eriyen Kulaks›z bu yenilginin ard›ndan hiç konuflmadan, kurflunla kaybetti¤i sol kula¤›n› kafl›y›p ordusunu toplad›. Ekber’i çözdüler a¤açtan. Kollar› omuzlar›ndan düflmüfl, bafl› e¤ik, bitkin ve yorgundu. Bakmak istemese de, Behzat’›n yerde yatan bedenine do¤ru e¤ilerek yaklaflt›. Behzat’›n gözlerindeki gözyafl› halen tazeydi, bakamad›, k›m›ldamad› Ekber. Elini Behzat’›n gözlerinden yana¤›na akan yafla götürdü... Yana¤›nda bir damla yafl› elliyle ald›. Tüm bedeni sars›ld› ve içindeki 盤l›klarla köye do¤ru ilerlerken, gözlerini her yumdu¤unda kapanan göz bebeklerinde Behzat’›n sesini ve avucunun içini ›s›tan gözyafl›n› hiç unutmad› hayat› boyunca. * Behzat Firik 1963’de Dersim’in Ovac›k ilçesine ba¤l› Sar›o¤lan köyünde do¤du. Dokuz kardeflten sekizincisi olan Behzat, daha küçük yafllarda devrimci mücadeleyle tan›flm›flt›. Karadeniz Ö¤retmen Okulu’nu kazanmas›yla birlikte bilincini devrimci mücadelenin prati¤i ile bileyen Behzat, yaz ifllerine yard›mc› olmak için köyüne geldi¤i Eylül 1981’de, komflu köyden Zabit ‹nce isimli kifli taraf›ndan ihbar edildi. O günlerde TC kolluk güçlerinin Dersim'de sürdürdü¤ü imha operasyonlar›nda, köyündeki evinden al›narak Hozat’a yak›n Kale m›nt›kas›ndaki ormana getirildi. A¤abeyi Ekber’in gözleri önünde, bölgede Kulaks›z Yüzbafl› olarak bilinen Aytekin ‹çmez ve komutas›ndaki askerler taraf›ndan yap›lan iflkencelerden sonra diri diri yak›larak katledildi. Aytekin ‹çmez, Behzat’› katlediflinden 29 y›l sonra Eylül 2009’da, Maoist Kominist Partisi (MKP) taraf›ndan öldürüldü. Dersim yöresinde bilgeli¤i ile tan›nan ve 10 Temmuz 2007’de yaflam›n› yitiren Behzat’›n babas› olan Firik Dede, o¤lunun diri diri yak›larak katledilmesinden sonra, 106 yafl›na yani ölümüne kadar sürecek derin bir sessizli¤e gömüldü. “Yüzün flems-i kamer, gözlerin nurdur /Ayn› hilale benzer kafllar›n” diye tarif etti¤i o¤lu Behzat’›n yas›n› tutmak için sakal›n› hiç kesmedi ve ömrü boyunca kimseyle konuflmad›. Devletten gelen hiçbir yard›m› kabul etmedi. A¤›tlar›n› ve yas›n› elindeki tamur/curas›na ve çal›p söyledi¤i türkülere ak›tt›.

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

sonra e¤ildi saçlar›ndan tutup yüzünü kendine çevirdi. Surat›na tükürük at›p atefle do¤ru kofltu ve “A¤z›n› iyice aç›n, bu flerefsizin” dedi. “Konuflmayacaksa hiç konuflmas›n!” diye gürledi Kulaks›z. Bir daha ba¤›rd› tüm gücüyle; “A¤z›n› aç›n dedim!” diye. ‹ki asker taraf›ndan s›k›ca tutuldu Behzat. Ve hiç konuflmadan Kulaks›z, atefle tuttu¤u k›zg›n korlaflm›fl b›ça¤› Behzat’›n dilinin üstüne b›rakt›. Gözleri yuvas›ndan f›rlayacak gibi büyüdü. Behzat ba¤›ram›yordu art›k. K›sa ve derin inlemeleri geliyordu yüre¤inin derinlerinden. Ateflin gölgesinde otlar börtü böcekler yand›. Kar›ncalar kaç›flt› yuvalar›ndan. Derin bir inilti daha geldi Behzat’tan. Kuru yafll› a¤aç son yapra¤›n› da düflürdü dal›ndan, yaprak sessizce ateflin içine do¤ru süzüldü havada. Atefle yaklaflt›kça alevlerin gücüyle savrulmaya bafllad›. Alevi kucaklad› yaprak, alev kucaklad› yapra¤›. Yafll› a¤aç utand› kendinden, özünü köklerinden son dal›na kadar atefle b›rakt›. Atefl daha bir büyüdü. Orman›n derinlerinden büyük bir duman gökyüzünü kaplad›. Sars›lmak istedi toprak, gök çatlamak istedi. Siyah kara gözleriyle bakt› etraf›na. Sert yeller vurdu aln›na. Bu¤day baflaklar›n›n rengine çalan teniyle bafl›n› kald›rd› Behzat. Günefle bakt› ve bak›fllar›n› abisi Ekber’e çevirdi Gökyüzünü kucaklay›p getirmek istedi abisine. Ama çabas› nafileydi, usulcana topra¤›n üstüne k›sa ve derin inlemeleriyle uzand›. Kan ak›yordu a¤z›ndan. K›sa inlemeleri devam ediyordu. “Götürüp kafas›na s›k›n” dedi Kulaks›z. Ordudan hiç kimse cesaret edemedi kurflunu s›kmaya. Kulaks›z ba¤›r›p silah› çekti. Namludan sab›rs›z bir merminin sesi duyuldu. Etraf› sessizlik sard›. Yaln›z ve sessiz bir sonbahar vard›. Ölüm suskundu, günefl suskundu. Gökyüzü hareketli bulutlarla kapland›. Ya¤mur güneflin ›fl›klar›yla birlikte ya¤maya bafllad›. Toprak ve kan koktu orman. Toprak inledi Behzat’›n son nefesiyle, sesi bulutlara yetiflti. Keskin bir flimflek gürledi. Sonra günefl bulutlar›n arkas›na çekildi ve ya¤mur boflald›. Atefl söndü, ateflin külü kana, kan topra¤a, toprak ya¤mura kar›flt›, ya¤mur sular› orman›n derinliklerinden Hülükkufla¤›’na do¤ru kan ve toprakla beraber akt›. Gözlerini kapad› usulca ve sessizce, sonra rüzgâr›n tafl›d›¤› 盤l›klardan Munzur Da¤›’n›n en zirvesinde kar›n gö¤sünü delen bir çiçek bafl kald›rd› ya¤murla. Ordusuyla yirmisinde bir gencin

53


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

Sosyalizm Tarihinin (ve Stalin’in) Daha iyi Savunulması Gerekmektedir*

54

“Dünya tarihinde çok fazla proleter sosyalist devrim yok. Bu yüzden her birinin deneyimlerinin son derece k›ymetli oldu¤unu anlamakta fayda var. Türünün ilk örne¤i olan Sovyet Devrimi ise özellikle zengin bir tecrübedir.” “fiahsen, Sovyetler'deki sosyalist infla sürecinin dönüm noktalar›n› saptayarak bu miras› de¤erlendirmemiz gerekti¤i kanaatindeyim. Kapitalizmin yeniden inflas› 1950’lerin ortalar›nda bafllayarak, 1965’teki Kosygin Reformlar› ile doru¤una ulaflt›. Ama bence 1934’te Kirov’un öldürülmesi de önemli bir noktad›r. O olay› takip eden süreçte halk›n devrimci ruhunu ve flevkini k›ran bir ortam geliflmiflti.

Ülkede muhafazakâr bir rüzgâr esmeye bafllam›flt›. Siyasi bask› artarken bir yandan da milliyetçi bir dalga güç kazand›. Elbette baflka dönüm noktalar› da vard›r, ama biz en belirleyici olanlar›n› tespit etmeli ve sebeplerini incelemeliyiz.” (Mike Ely) Grover Furr’un, Stalin dönemindeki idamlara ve “temizlik hareketlerine” dair, çarp›tmaya dayal› ve kurgudan ibaret olan aklama çal›flmalar›na dair sitemiz Kasama’da yap›lan tart›flma, popüler bir forum olan Revleft’e de s›çrad›. Revleft sitesine yollad›¤›m yaz›da sitemizdeki tart›flman›n özetini ve benim bu konudaki tutumumu anlat›yordum. Söz konusu metin afla¤›dad›r:


1965’teki Kosygin Reformlar› ile doru¤una ulaflt›. Ama bence 1934’te Kirov’un öldürülmesi de önemli bir noktad›r. O olay› takip eden süreçte halk›n devrimci ruhunu ve flevkini k›ran bir ortam geliflmiflti. Ülkede muhafazakâr bir rüzgâr esmeye bafllam›flt›. Siyasi bask› artarken bir yandan da milliyetçi bir dalga güç kazan›yordu. Elbette baflka dönüm noktalar› da vard›r, ama biz en belirleyici olanlar›n› tespit etmeli ve sebeplerini incelemeliyiz. 5) Sovyet toplumunun en ilginç yanlar›ndan biri, ileri ve sosyalist yöntemlerin, geri ve bask›c› yöntemler ile eflzamanl› var olabilmesiydi. Magnetogorsk flehrinin inflas›nda militan, komünist gönüllülerin yan› s›ra yüzlerce siyasi tutsak (ço¤unlukla ö¤retmenler ve mühendisler gibi e¤itimli insanlar) zorla çal›flt›r›lm›flt›. Ne kadar tuhaf bir kar›fl›m, ne kadar karmafl›k bir miras… Pek ço¤u için siyasi güç anlam›na gelen yeni düzen, pek çoklar› içinde siyasi yasak anlam›na geliyordu. Sovyet Toplumu, san-

ki sürekli bir iç savafl halindeydi. Bu durumu bizim derinine incelememiz gerekir. 6) Grover Furr hususunda ise söyleyece¤im tek fley var: Sosyalizmin (ve Stalin’in) daha iyi savunuculara ihtiyac› var. Onun iddialar› ve savlar› karikatürize olduklar› kadar gerçeklikten uzaklar. Örne¤in, Stalin’in kendisine Sovyetler'i demokratiklefltirme misyonunu biçmifl “gizli bir demokrat” oldu¤unu iddia ediyor. Troçki’nin Almanlar ve Japonlarla iflbirli¤i yapt›¤›n›n su götürmez bir gerçeklik oldu¤unu, buna dair elinde kan›tlar oldu¤unu söylüyor. Bir di¤er deyiflle, gerçek olmad›klar› için kan›tla-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

1) Sovyet Devrimi’nin ciddi ve gerçekçi bir biçimde incelenmesi gerekti¤ini düflünüyorum. Sürecin karfl›laflt›¤› korkunç engeller, 盤›r aç›c› deneyselli¤i, baflar›lar› ve olumsuzluklar›ndan ç›kar›lacak derslerin bütünlüklü bir biçimde incelenmesi gerekmektedir. Dünya tarihinde çok fazla proleter sosyalist devrim yok. Bu yüzden her birinin deneyimlerinin son derece k›ymetli oldu¤unu anlamakta fayda var. Türünün ilk örne¤i olan Sovyet Devrimi ise özellikle zengin bir tecrübedir. 2) Dünya halklar›, komünistlerin bu sürece dair incelikli bir analiz ortaya koymalar›n› beklemektedir. Yani, neyi daha farkl›, neyi daha iyi yapaca¤›m›z›n cevab›n› verebilmek zorunday›z. Geçti¤imiz yüzy›l›n devrimlerinin nefes kesici kazan›mlar› oldu¤u gibi karfl› devrimin galip gelmesine sebep olan ciddi hatalar› da vard›r. Bu iki hususta da söylenebilecek ve söylenmesi gereken çok fley vard›r. 3) Bence Sovyet Devrimi’nin bu ciddi, gerçekçi ve bütünlüklü incelemesini gerçeklefltirilebilmenin esas noktas› da Stalin döneminin (büyük ölçüde savunulmakla beraber) itina ile gözden geçirilmesidir. Bu dönem, dünyan›n ilk planl› ekonomisinin uyguland›¤›, kolektif tar›m›n ilk kez denendi¤i, tarihte ilk kez dünya çap›nda iflleyen bir Komünist Enternasyonal’in örgütlendi¤i ve Hitler Faflizmi’nin ola¤anüstü yenilgisinin gerçekleflti¤i dönemdir. Bu yüzden anti-komünistler Stalin dönemine ve Stalin’in flahs›na kara çalmaya çal›fl›rlarken bizim yaklafl›m›m›z ve görevlerimiz onlar›nkinden çok farkl› olmal›d›r. 4) Pek çok fley bu dönemde ilk kez deneniyordu ve elbette ilk olman›n hatalar›n› tafl›yordu. Sürecin bafl›ndan itibaren pek çok fleyin istendi¤i gibi gitmedi¤i aç›kt›r. Sorunlar›n baz›lar› nesnel engellerin bir sonucuydu (emperyalist kuflatma, Birinci Dünya Savafl›’n›n ve ‹ç Savafl’›n yaratt›¤› y›k›m, Çar rejiminin b›rakt›¤› miras, faflist iflgal tehdidi, köylülü¤ün sürece yabanc›laflmas› vs.). Ama sorunlar›n baz›lar› da Komünist Parti’nin ve önderli¤in verdi¤i kararlar›n sonucuydu. Söylenecek çok fley var. Süreç çok karmafl›k. Ve insanlar bizim ayr›nt›l› ve dürüst bir inceleme yapmam›z› bekliyorlar. fiahsen, Sovyetlerdeki sosyalist infla sürecinin dönüm noktalar›n› saptayarak bu miras› de¤erlendirmemiz gerekti¤i kanaatindeyim. Kapitalizmin yeniden inflas› 1950’lerin ortalar›nda bafllayarak,

55


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

56

namayacak fleyleri kan›tlamaya çal›fl›yor. Yani Grover Furr, hatal› bir fikir yürütme biçiminin sonunda vard›¤› hükümlerine bilimsel araflt›rma süsü vermeye çal›fl›yor. Araflt›rmac› gibi göründü¤ü için de, ortaya koydu¤u fikirler bazen kimi çevrelerde yank› bulabiliyor. Bunlardan biri fazla birikimi olmayan, sosyalizmle yeni tan›flm›fl insanlard›r; di¤eri ise gerçekte olup bitenleri pek de umursamayan dogmatiklerdir. Ama gerçekte, Furr’un araflt›rmalar› tamamen saçmal›ktan ibaret. Ve sosyalizmin bu tarz bir anlay›flla özdefllefltirilmesi de hepimiz için utanç verici. Gerçekte olan olaylara dair en ufak bir fikri olan biri bile, Furr’un ortaya koyduklar›n›n z›rvadan ibaret oldu¤unu, ve Sovyetler’de gerçekten vuku bulmufl olan karmafl›k süreçlerin üzerini örttü¤ünü görebilir. 7) Uygulad›¤› yöntemler “yarad›l›fl felsefesi”nin savunucular›n›n yöntemlerine benzerlik gösteriyor. Yola, neredeyse “dini” bir tav›rla savundu¤u “inanc›” ile ç›k›yor (gerçekleflen olaylara dair resmi Sovyet perspektifini savunmazsak komünizm düflman› haline geliriz), sonra da tezlerini do¤rulamak için tarihin hofluna giden k›s›mlar›n› c›mb›zlayarak bir araya getiriyor. Oysa kapitalist yolcular, çeliflkisiz bir topluma d›fl güçler taraf›ndan yollanm›fl ajanlar de¤illerdir. Sosyalist toplumun içinden ç›karlar. Sovyet iktisadi yap›s›n›n inflas›nda muazzam krizler yaflanm›flt› (k›tl›k, demiryolu ve ulafl›m sorunlar›, yiyecek sevkiyat› sorunlar›, yedek parça eksikli¤i vs.). Ama bunlar›n, parti içindeki melun Troçkist hainler örgütü taraf›ndan yönlendirilen Nazi ajanlar›n›n suçu oldu¤unu savunmak gerçek d›fl› olacakt›r. Böyle büyük bir komplonun varl›¤›n› ispat eden tek bir kan›t›n bile olmad›¤› göz önünde bulundurulursa, bütün bunlar›n kurmaca oldu¤u gerçe¤i daha kolay anlafl›labilir. Sovyet hükümeti bu iddialarda bulundu¤u esnada da bunlar paranoyakça kurgulardan ibaretti. Olaylardan 70 y›l sonra, elimizde GERÇEKTEN olanlara dair bu kadar kan›t varken bu senaryolar› savunmak son derece anlams›zd›r. 8) Furr, kendisini savunmak için zorbaca yaklafl›m›n› yans›tan bir sav ileri sürüyor: E¤er benim hükümlerime kat›lm›yorsan›z komünizm düflman›s›n›z (ya da komünizm düflmanlar›n›n bir maflas›)! Do¤rusu, bu sav da tamamen gerçekd›fl›. Gerçekte, bugün Sovyet tarihi konusunda an-


komünist zeminin üzerine temellendirmeliyiz. 10) Asl›nda Grover Furr’un tart›fl›lmas›n›n (s›n›rl› da olsa) bir faydas› var. Bir hareket olarak, z›rvalar› (her ne kadar komünist terminolojiye sar›l› gelseler de) a盤a ç›karmal› ve reddetmeliyiz. Gerçek olmufl olmas›n› arzu etti¤imiz fleyleri savunan argümanlara dahi dikkat etmeliyiz. Grover Furr’un metodolojisi, yarad›l›flç›lar›nkinden veya Yahudi Soyk›r›m›’n› inkar edenlerinkinden farkl› bir yönteme dayanm›yor. Teorileri düz mant›k aç›s›ndan tutarl› (1), bilimsel görünüme bürünmüfl, gerçek olmayan iddialar›n üzerine çarp›t›lm›fl bilgilerin y›¤›lmas› suretiyle oluflturuluyor. Böylelikle esas çeliflkilerin üzeri örtülüyor ve saf insanlar›n akl› çelinebiliyor. Yani komünist olma iddian›zda ciddiyseniz, tarihin ve sosyalizmin “ciddi insanlar” taraf›ndan dikkate al›nacak bir incelemesini yapabilmek istiyorsan›z, o halde olumsuz birer örnek teflkil etmeleri aç›s›ndan Furr’un hatal› çal›flmalar›n›n da bir önemi vard›r. Ama e¤er onun yöntemlerini sahiplenirsek, e¤er onun saçma ve gülünç tarihsel iddialar›na arka ç›karsak onunla ayn› kaderi paylafl›r›z. ‹nsanlar bize güler, bizim hayallerde yaflayan zavall›lar oldu¤umuzu düflünürler. Hem bizim Furr’un teorilerini savunmaya ihtiyac›m›z yok ki. Bizim anlatacak çok daha iyi bir hikayemiz var. Sosyalizmin, hakikatlere dayal›, GERÇEK ve ciddi bir savunusu. Karmafl›k tecrübeleri derinine ve dürüstçe incelemeli ve tarihte gerçekten olmufl olanlarla yüzleflmeliyiz. Anca daha sonra insanlara komünizmin tarihini ve rüyalar›n› anlatmaya bafllayabiliriz. Militan, ciddi, materyalist ve bilimsel komünistler olmal›y›z. z›rvalar kaleme alan sanatç›lar ya da entelektüel zorbalar olmamal›y›z. Komünist devrimin büyük maceras›nda yoldafl›n›z, Mike Ely.

*Bu

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

tikomünizm cephesine esas darbeleri vuranlar›n (Arch Getty, Sheila Fitzpatrick vs.), Furr’un teorileri ile en ufak bir alakalar› yok. Olamaz da, çünkü Furr’un söyledi¤i hiçbir fley gerçekçi bir zeminin üzerinde yükselmiyor. Materyalistler ve komünistler olarak, Sovyet toplumunda var olmufl olan çeliflkileri ciddiyet ile incelemeli ve buradan do¤ru teoriler ç›karmal›y›z. Kapitalist yeniden inflan›n nas›l gerçekleflti¤ini incelemeliyiz. 1936-38 y›llar›ndaki “temizlik” harekat›n›n neden ve nas›l gerçekleflti¤ini, hangi sonuçlara yol açt›¤›n› incelemeliyiz. 9) 30’lar›n ikinci yar›s›ndaki bask› dönemi, göz ard› edilebilecek bir fley de¤il. Bu “büyük temizlik” döneminde yüz binlerce insan yalan yanl›fl iddialarla idam edilmiflti. Pek çok durumda, insanlar sadece yönetimi elefltirdikleri, bir dönem muhalif bir grupta bulunmufl olduklar›, ya da birileri taraf›ndan muhalif olmakla itham edildikleri için tutuklanarak öldürülüyorlard›. Bence önce fluna karar vermeliyiz: Somut kan›t olmadan çok say›da insan›n tutuklanmas›n›n ve idam edilmesinin sosyalizm aç›s›ndan do¤ru bir fley oldu¤una inan›yor muyuz, inanm›yor muyuz? ‹nsanlar›n s›rf muhalif olduklar› için (parti içi ve parti d›fl›) hapsedilmesinin ve öldürülmesinin do¤ru oldu¤unu düflünüyor muyuz? Bence sosyalizmin, insanlar›n fikirleri yüzünden bask› görmeyeceklerine kesin olarak emin olduklar›, canl› ve özgür bir tart›flma ortam› olmadan sa¤l›kl› bir biçimde infla edilemeyece¤i yönündeki görüflümüzü aç›kça belirtmeliyiz. Sovyet toplumunda idam cezas›n›n uygulanm›fl oldu¤unu reddetmek iflimize yaramaz. Aksini ispat eden kan›tlar ayan beyan ortada çünkü. Ayr›ca idam edilenlerin sadece hainler ve faflizm sempatizanlar› olduklar› yönündeki saçma sapan ve gerçek d›fl› görüflü savunmak da davam›z› y›prat›r. Ve kesinlikle, ama kesinlikle bu “kitlesel idam” metodunu savunmamal›y›z. Bu dünyadaki hiç kimse, yüz binlerce insan›n kan›t yokken öldürmesinin makul oldu¤unu savunan bir hareketi desteklemez. Mao bu metoda karfl›yd›, ve benzeri bir fleyi Çin’de uygulamad›. Maoistler karfl› devrimin asl›nda d›fl güçlerin bir komplosunun sonucunda de¤il, sosyalizmin iç sorunlar›n›n ve yöneticilerin yanl›fl tav›rlar›n›n ve kararlar›n›n sonucunda gerçekleflti¤ini ortaya koydular. Daha geliflmifl olan bu anlay›fl› savunmal›, ve Sovyet deneyiminin elefltirisini de bu

yaz› Kasama projesi sitesindeki Mike

Ely'nin makalesinin Özgür Düflün kolektifi taraf›ndan çevrilmifl halidir. Yaz›n›n internet kayna¤› ise fludur: http://kasamaproject.org/2010/11/05/historical-socialism-and-stalin-need-better-defenders/

Dipnotlar: 1. Burada yazar “A=A ise A, A’d›r” tarz›, gerçeklikten kopuk, soyut mant›ktan söz ediyor.

57


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

58

Bir kez daha BÜTÜN İKTİDAR SOVYETLER’E! Bafll›¤› okuyan okuyucu, duraksamaks›z›n kendisine flu soruyu soracakt›r; “Bayram de¤il, seyran de¤il. Lenin’in bu tarihi slogan› nereden ç›kt›?” Asl›nda itiraf etmek gerekirse, Lenin’in 1905’te tart›flmaya bafllad›¤›, 1917’de aç›ktan savundu¤u bu bilimsel kuram›, bertaraf olmamak için TARAF olan bir gazete tart›flt›rma ihtiyac›nda bulundurdu. A¤ustos sonlar›na do¤ru, referandumun “s›cak” tart›flmalar›n›n tam göbe¤inde, AKP-“ML”nin “ML” kanat sözcü kürsüsünün haflar› “Marksist”i Melih Alt›nok, Solaç›k köflesinden, bilimsel sosyalizmin büyük ö¤retmeni Lenin’in ünlü kuram›n› kendine “bayrak” edindi. Muazzam bir “sosyalizm” savunusu içeren makale, bilimi “ilerleterek” Sovyet iktidar›ndan sivil iktidara giden bir kap› aralad›. AKP’nin her türden vesayetçi anlay›fla karfl› durdu¤unu ve halk kitlelerini arkas›na alarak “sivil” anayasas›n› oluflturdu¤unu kan›tlamaya çal›flan, üçüncü alanc› teorileri dahi “sol”layan Alt›nok, “usta” olma yolunda haylice “cüretli” ad›mlar atm›fl. ‹çinden geçti¤imiz sürecin “Marksist” etkilefliminden dolay› yandafls›z kalmayaca¤› aç›kt›r. Ama baflka aç›k olan bir fley var ki, o da cevaps›z kalmayaca¤›d›r! Melih Alt›nok’un makalesindeki sinsice sald›r› siyaseti 5 büyük yalan alt›nda gerçekleflmifltir. Bunlar; 1. Sovyetler bafltan afla¤›ya örgütlü proletaryan›n yönetme olana¤›n› kolaylaflt›ran Rus biçimi, do¤rudan örgütleri de¤il “sivil” örgütlenmedir. 2. Sovyetler, bir devrim -yaz›m›z›n ilerleyen bö-

lümlerinde de¤inece¤imiz, Engels’in söyledi¤i tarzda devrim- sonucu de¤il bir referandum sonucudur 3. Melih Alt›nok tarihi çarp›tarak ya da çarp›tman›n da ötesinde tekrar yazmaya çal›flarak AKP’yi halk›n örgütlü gücü olarak nitelendirip, s›n›f kimli¤ini gizlemek istemektedir. 4. 12 Eylül Anayasas›’n›n, darbe sonucu ile geldi¤ini, o yüzden s›n›fa de¤il, askere ait oldu¤u tezini atmaktad›r. 5. Son olarak askeri anayasay›, “en genifl kat›l›m›n sa¤land›¤›” halk oylamas›yla “sivil” bir refaha vard›rm›flt›r. Yaz›m›z›n girifl k›sm›nda teorik bir parantez açmak durumunday›z. Çünkü yazar›m›z ideoloji ile bilimi bulamaç yaparak bizi kendi tart›flma zeminine çekmek istemektedir. Biz ise do¤ruya yaklaflabilmek için tezahür edenden ziyade, tezahürün sürekli üretimini uygulayan verili toplumsal düzenin tan›mlamas›na bilimsel gönderme yapaca¤›z. Sorunun kendisi flu ki, yapmak istedi¤imiz hesaplaflmay› e¤er “bilgi” sat›c›n›n dükkân›nda, bafltan afla¤›ya onun dünyas›na ait olan tezgah üzerinde gerçeklefltirecek olursak, bafllamadan kaybederiz. Kaybetmenin nedeni flöyle özetlenebilir; bu ideolojinin sahip oldu¤u “bilgi” ayn› zamanda onun alan›n›n s›n›rlar›n› da çizmektedir. “Sivil” iktidar, “sivil anayasa” bir toplumun ba¤r›ndan yükselerek bize o toplumun mant›¤›n›n “gizemini” göstermek istemektedir. Tart›flmam›za vesile olan iktidar olgusunun elefltirisi -e¤er bu elefltiri Marksist ise- onun tan›mlanmas›na, “do-


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

¤al”l›¤›n›n deflifre edilmesine ve ondan kopuflun zorunlulu¤una dayan›r. Ondan kopufl sa¤lamak ayn› zamanda onun ideolojik kapsama alan›n›n d›fl›na ç›kmakla mümkündür. Bir kopuflun yaflanmad›¤› tart›flmalardaki raks, ancak bal kaba¤›na dönüflene kadar ömrü olacakt›r. “On biny›ll›k” mücadele için kavgaya girenlere, gece yar›s›na kadar sürecek olan zaman›n yeterli olmayaca¤› pek aç›k ortadad›r. Kendi hammaddemizle –bilimsel sosyalist ideoloji- devam edelim. Lenin ortalama olarak bundan yüz y›l önce Sovyet deneyimini tart›fl›rken bize dört büyük eser b›rakt›. O’na haks›zl›k etmemek için söylemek gerekirse, Lenin’in teorisini (yani bilimsel bak›fl aç›s› ve felsefesi) s›n›f iktidar› olgusunu, tüm eserlerinde tan vakti kadar ar› ve duru bir biçimde görmek mevcuttur. Spesifik olarak ise; Nisan Tezleri, Ekim Devrimi Yaz›lar›, Devlet ve Devrim, Proleter Devrim ve Dönek Kautsky’de nas›l bir iktidar perspektifi sorusunun yal›n bir flekilde cevab›n› bulmak mümkündür. Pefli s›ra yaz›lan bu eserler domino tafllar›na benzer. Bir tanesini dahi ›skalarsak, aradaki bir tafl›n devrilmesine ket vurur ve bilginin ileriye do¤ru ak›fl›n› engellemifl oluruz. O yüzden teorinin pratik aya¤› iyi analiz edilmelidir. Genel olarak teori, nesneye uygulanan ve nesnenin içerisinden kendi ürününü elde

eden özgün bir pratiktir. Lenin’in teorisi, dönemin nesnesi ve bu nesnenin ürününden elde etti¤i hammadde -bilgi- ile bizlere uygulamak üzere zor bir pratik görev vermifltir. Melih Alt›nok ile yürütece¤imiz tart›flman›n Lenin’den -teorik yönteminden- miras kalan bir görev oldu¤unu peflinen belirtelim. Sovyet iktidar› üzerine yürütülen tart›flmalar yeni de¤il. Y›llar y›l›, Sovyet deneyimine iliflkin birçok komünist, devrimci, küçük burjuva örgütler fikir cebelleflmesinde bulunmufllar. Tart›flmalar›n merkezinde yatan en kritik sorun, iktidar denilen bürokratik ayg›t›n nas›l parça parça, bir avuç az›nl›ktan kitlelere -kitleler denilen kavram bazen kafa kar›fl›kl›¤›na yol açmaktad›r. Kitleler genifl anlamda tüm bir ulusu kapsayabilir. O yüzden bizim burada kitle deyiflimizi okuyucu, ezilen s›n›flar olarak anlas›n- devredilerek tarihsel olarak s›n›fl› toplumu, mukaddes komünist topluma do¤ru sönümlendirmeye götürülece¤idir. Niyet olarak her ne kadar s›n›fl› toplumu aflma hedefli olsalar da, birçok ak›m devlet ayg›t›n›n kald›r›lmas›yla bu görevin yerine getirilece¤ini ya da daha erken gerçekleflece¤ini düflünmektedir. Otonomcular, anarflistler, bilumum üçüncü alanc›lar, sivil toplumcular, alternatif dünyac›lar bu felsefi ak›mdan beslenmektedir. Aralar›nda niteliksel fark vard›r, ama muhteva olarak ayn›d›rlar. Lenin’den

59


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

60

örnek veren, geçmiflte yaflan›lan tart›flmalara da haylice “hâkim” olan Melih, komün anlay›fl› ekseninde dönen münakaflalar›, temsil etti¤i s›n›f›n ç›karlar› gere¤i ele al›yor. Lenin’in önermesini salt kitle -burada ki kitle anlay›fl› gerçektende salt kitle yani “s›n›fs›z” kitle- tahribat›na sokarak, ülkenin reorganizasyonunda görevli olan AKP’ye “ML” kuyruk çizmek istiyor. O’na göre Lenin ta 1905’ten itibaren kat›ks›z demokratizmin keskin savunucusuydu. Hâlbuki Lenin’in an›lar›n› okuyan herkes bilir ki, Sovyetler’in ilk ortaya ç›k›fl›nda, “bu disiplinsiz or-

ganizmaya Parti için tehlikeli bir düflman, bir avuç ‘profesyonel devrimci’nin denetlenemeyece¤i kendili¤inden ortaya ç›kan bir proleter kurulu gözüyle bak›yordu”[1]. Rusya’ya geri dönüflünün ard›ndan Sovyet meselesine iyice kafa yoruyor ve kitleleri kendili¤inden rolünden kurtararak, Bolflevik Parti önderli¤inde geçici hükümetin çekirde¤ini oluflturmay› hedefliyordu (Ne Yapmal›’n›n, Sovyet özgülünde devrim için devrim niteli¤i burada devreye girer. Sübjektif olan s›n›f içgüdüsü -yani iflçilerin patrona karfl› olan nefretleri- art›k nesnel olan s›n›f tavr›n›n himayesindedir. S›n›f›n içgüdüsel öznelcili¤i, proletaryan›n bilimiyle de¤iflime u¤rar). Bu, karfl› devrimci Taraf’›n manipüle etti¤i gibi “halka güvenmeme”nin ötesinde, s›n›fl› toplumun do¤as› gere¤i bütün ezilenlerin Marksist bilimi kavray›fl› yetisinin ayn› seviyede olamamas›, herkesin ayn› olanaklardan yararlanamamas› ve bunun sonucunda bilime ayn› ölçüde varamamas›ndan dolay›d›r ki, önderlik sorunu Sovyet deneyiminin bafl›ndan itibaren gündemindeydi. Lenin flöyle soruyordu; “Proletarya önderlik etmese, kim önderlik edecek?” Bu soru, toplumun s›n›flara bölündü¤ü, her iktidar›n bir s›n›fa ait oldu¤u ve her ayg›t›n bir s›n›fa hizmet edece¤i gerçekli¤inin sonucu olarak do¤uyordu. Anlafl›laca¤› gibi önderlik sorunu kitlelere olan basit bir “güven” meselesinin ötesinde, do¤ru çizginin tayin edicili¤i ile birlikte an be an proletarya iktidar›n› icra etme ve geniflleyerek bu iktidar› da son tahlilde sönümlendirmeye dayal›d›r. Örnekler vererek devam edelim. Lenin, Sovyet Devrimi sonras›nda, bu devrimin “demokratik” olmad›¤›n› -Tesadüf 1: Akil Adam Melih’te “demokratik” uygulamalar hayran›-, “iktidar›n al›nmamas› gerekti¤ini” -Tesadüf 2: Akil Adam Melih’te iktidar karfl›t› “sivil” hayran›- söyleyen Kautsky’e karfl› s›k› bir tart›flma bafllat›r. “Sovyetler proletarya diktatörlü¤ünün Rus biçimidir”[2] derken, niteli¤ini flöyle aç›klamaktad›r. “Proletarya devlete gereksinim duydu¤u sürece, ona özgürlük için de¤il, düflmanlar›n› bast›rmak için gereksinim duyacakt›r”[3]. Bu flu demektir: Sovyetler bir baflka yerde ayn› tematik üzerinden uygulanamaz! Ama nerede olursa olsun onun niteli¤i s›n›fsal bir zemine dayan›r. Bu s›n›fsal zemin iktidar›n özgürlükler bahfletti¤i, “sivil” otoritenin oldu¤u bir zemin de¤ildir. Antiotoriter iktidar hiç de¤ildir. “Sovyet devriminin özsel içeri¤i, proletarya diktatörlü¤üdür”[4]. Günümüzün “sivil” yönetimi kendisini flöyle ifadelendirir. “Askere karfl›y›m”, “Bürokrasiden nefret


dan kald›r›lmas›, koflullar› itibariyle mümkün de¤ildir. Zira toplumsal alt üst oluflun kendisi yani devrim “olabilecek en otoriter fleydir”. Ve yeni iktidar, kendisini de üreten sosyal koflullar› de¤ifltirene kadar, silahlar›n gericilerde uyand›rd›¤› korkuyu, iktidar›n› sürdürmek için kullanmakla mükelleftir. Kim diyor? Engels’ten aktarma yapan Lenin! Nas›l bir iktidar diyor? Devrimci zora dayal›! Kime karfl›? Gericilere karfl›! Peki “bütün iktidar sivillere” mant›¤› gören var m›? Yok! Sovyet deneyimi üzerine yaz›lan çal›flmalar incelendi¤inde, Melih’in “övünerek” bahsetti¤i demokratik önermenin Lenin ile uzaktan yak›ndan alakas› olmayaca¤› aç›kt›r. Melih burada bir dizi tarih çarp›tmas›nda bulunmaktad›r. Birincisi, Melih “halktan” yola ç›kmaktad›r ki, Lenin bunu reddeder! O s›n›ftan hareket eder. ‹kincisi Melih, Lenin’i Gandi’ye benzetmektedir ki, Lenin’in 1905 devrimi boyunca, as›l derdinin Sovyetler’i infla etmek yerine var olan Sovyetler’i silahl› ayaklanmaya haz›rlamak oldu¤unu herkes bilir. Bolflevik Parti üyeleriyle yaflan›lan tart›flmalarda Moskova ayaklanmas›n›n bast›r›laca¤›n› bilen Lenin, “Baflar› m›? Kim baflar›dan bahsediyor?” diyerek yan›t vermektedir. Lenin, bafl›ndan itibaren disiplinli devrimciler örgütünün oluflmas› için birkaç muharebenin bile bile kaybedilmesinin zarar› olmayaca¤›n› biliyordu. Kendi tabiriyle, “Bu 1917 için bir elbise provas›d›r”. ‹flte tarihsel anlamda Melih’in çarp›tmak istedi¤i Sovyet ‹ktidar›, bu devrimci anafor üzerinden do¤acakt›r. Lenin oldu olas›, Marksizm’in liberal yorumlan›fl›na karfl› tahammülsüz kalmam›flt›r. Kautsky ile girdikleri tüm tart›flmalarda amans›z davrand›¤›, Marksist klasiklerle tan›flm›fl herkes taraf›ndan bilinir. Melih Alt›nok, Lenin’den referans verdi¤ini söyleyerek, onun has›mlar›na yamanmaktad›r. Vicdan sahibi olmak gerekirse, mühim bir yetenek! Lenin diyeceksin ama alt›ndan Kautsky-Bernstein ç›kacak. Herkesin harc› de¤il bu meziyetler. “Özetlersek, Kautsky Marks’› baya¤› bir liberale dönüfltürerek proletarya diktatörlü¤ü kavram›n› görülmemifl bir biçimde çarp›tm›fl, yani kendisi ‘saf demokrasi’ üzerine baya¤› safsatalar döktüren, burjuva demokrasisinin s›n›f içeri¤ini flirin gösterip, örtbas eden ve en ezilen s›n›f›n devrimci fliddetinden korkan bir liberal düzeyine düflmüfltür. ‘Proletaryan›n devrimci diktatörlü¤ü’ kavram›n› sömürülen s›n›f›n sömürücüler karfl›s›nda devrimci fliddetini ortadan kald›racak biçimde ‘yorumlayarak’ Kautsky, Marks’›n li-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

ederim”, “Her türlü iktidara hay›r”. Önerdikleri tek “çözüm”; “sivil” yönetim. Marksizm ortaya ç›kt›¤› günden beri, bu tür teorilerle cebelleflme durumunda oldu. Öyle ki, s›k›lmadan Lenin’den aktarma yapan Melih Alt›nok, Lenin’in bizzat kendisinin bu fikir sefaletiyle nas›l muharebe yürüttü¤ünü bilmelidir. Ama e¤er “hafla, ben öyle bir fley duymad›m” diyorsa örnek verebiliriz. “Bürokrasiyi her yerde aniden ve tamamen ortadan kald›rmak söz konusu olamaz. Bu bir ütopyad›r. Fakat eski bürokratik mekanizmay› derhal parçalamak ve derhal, yavafl yavafl her türlü bürokrasiyi gereksiz hale getiren ve ortadan kald›ran yeni bir mekanizman›n inflas›na bafllamak, bu ütopya de¤ildir, bu Komün’ün deneyimidir, bu devrimci proletaryan›n do¤rudan, dolays›z görevidir” (italikler Lenin’e ait)[5] . ‹yice alg›lamak için biraz ezber yapal›m. Lenin ne diyor? Bürokratik mekanizmay› -devleti- ortadan aniden kald›rmak imkâns›zd›r. Bunun için güçlü bir silaha ihtiyac›m›z var. Bu silah proletarya iktidar›d›r -ya da diktatörlü¤üdür-. Bu silah› ancak devrimci proletarya kullanabilir. Yani eski bürokratik devletin kesinlikle parçalanmas›n›, yenisinin ise sönümlenmesini gerektirmektedir. Kim diyor? Lenin! Kiminle diyor? Devrimici proletarya ile! Peki “sivil” yönetim göreniniz var m›? Hay›r! O halde devam edelim! Lenin yine ayn› eserinde, Engels’ten uzun bir al›nt› yapmakta. Bu al›nt›ya ihtiyaç duymas›n›n iki nedeni var: Birincisi, toplumsal koflullar›n izah›n›n gereklili¤i. ‹kincisi bu toplumsal koflullar›n de¤iflimi için devrimci icran›n izah›n›n gereklili¤i. “Anti-otoriterler -biz bugünkü ad› ile “sivil” toplumcular olarak adland›ral›m- ise, politik devletin, onu üretmifl olan sosyal koflullar ortadan kald›r›lmadan önce bile, bir vuruflta ortadan kald›r›lmas›n› istiyorlar. Sosyal devrimin ilk eylemiyle otoritenin ortadan kald›r›lmas›n› talep ediyorlar. Bu fikir yoksunlar› hiç devrim gördüler mi acaba? Bir devrim, hiç kuflkusuz olabilecek en otoriter fleydir, nüfusun bir kesiminin iradesini di¤er kesime tüfek, süngü ve toplarla dayatt›¤› bir eylemdir, bunlar›n hepsi pek otoriter araçlard›r ve zafer kazanan parti egemenli¤ini, silahlar›n gericilerde uyand›rd›¤› korkuyla savunmak zorundad›r” (italikler bize ait)[6]. Gelin hep birlikte ezber ifllemine devam edelim. Politik devletin -bürokrasinin- ortadan kald›r›lmas› ancak onu üreten sosyal koflullar›n ortadan kald›r›lmas› ile mümkündür. Melih Alt›nok gibi topluma “sivil” elbise giydirerek olmaz. Eski gerici düzeni y›kan yeni otoritenin orta-

61


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

62

beral çarp›t›lmas› konusunda dünya rekoru k›rm›flt›r. Dönek Kaustky’ye k›yasla dönek Bernstein salt bir öksüz çocuktur” (‹talikler Lenin’e ait)[7]. Liberal “yorumlama”da Kautsky art›k yaln›z de¤il. Sovyetler’den ald›¤› iktidar› sivillere veren Melih’imiz var. A¤z›yla Lenin deyip fikirsel alanda Kautsky diye ses ç›karan maharetiyle, tüm dönekleri yetimhaneye gönderebilecek bir niteliktedir. Kautsky’ye haks›zl›k etmemek için belirtelim ki Say›n Alt›nok, dünya rekorunu Kautsky’nin elinden alsa da, aralar›nda önemli bir fark vard›r. Melih, Marksist yola girmeden flu anda bulundu¤u camiada yerini alm›flt›r. O yüzden döneklik kavram› ancak ve ancak kendisini onurland›rabilir. ‹sterseniz bir soruyla güncele dönelim. Devrimci ruhu silkinip at›lm›fl bir Sovyet iktidar›, burjuva-feodal s›n›flar›n nas›l ihtiyac›n› karfl›lar? Karfl›lamaz diye cevap vermeyelim, karfl›lar. fiöyle ki, kullan›lan jargon, referans verilen flahsiyet egemen s›n›flar aç›s›ndan hiç ama hiç önemli de¤ildir. Zira biçimin hangi yöntemle hangi s›n›fa hizmet etti¤i belirleyicidir. E¤er Sovyet iktidar›n› hani flu s›n›f denilen “ucubenin” “keflfedemedi¤i” kat›ks›z otonomi, özgürlükçü demokratizm eksenli ele al›rsak ve tüm bunlar› sosyalizmden etkilenmifl halk kitlelerine aktar›rsak, oralarda burjuva anlamda bir fethi gerçeklefltiririz. Bu fetih, “es kaza” iktidara gelmifl, tamamen sivil tesadüfe bak›n ki s›n›f illeti buray› da “keflfedememifl”- olan ve Rus çar›n› aratmayan Kemalist diktatörlükle “amans›z” bir “kavgaya” tutuflmufl, “halk›n” biricik kurtar›c›s› rolünü üstlenmifltir. Üstelik memleketin dört bir yan›nda halka giden, “Durmak yok, ileri” diyen, adaleti ve kalk›nmay› amaçlayan askeri vesayete karfl› “duran”, özcesi Lenin’den dahi “fazlal›klar›” olan Tayip önderli¤inde -ya da flu burjuva yalan›nda oldu¤u gibi halk›n “hizmetinde”siyasi yap›lanmay› güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu da apaç›k Melih’in kurmufl oldu¤u Sovyet iktidar›ndan sivil iktidara formülasyonunda oldu¤u gibi, aç›ktan karfl› devrimci bir siyasettir. Marks ilk denemelerinden birinde, teorik yetinin belirleyicili¤inin cevaplardaki de¤ifliklik yerine sorulardaki de¤ifliklikte yatt›¤›na iflaret eder. Sorular mistifikasyonda baflat rol oynar. Soruyu öyle bir sorars›n ki, sorunun etki alan›ndakiler cevab› bulmak zorunda kals›n. Yaz›m›z›n bafl›nda da belirtti¤imiz gibi, bize bu tart›flmay› açan Melih Alt›nok’un kapsam› içerisinde kalmay› reddettik. Teorik bir parantez açarak bilimi izleyen bir felsefe çal›flmas› yapmaya koyulduk. Referans noktam›z bilimsel sosya-

lizm oldu. O yüzden, sorulan soruya cevap vermedik. Onun bizim sorular›m›zla karfl›laflmas›n› sa¤lad›k. Bir sorgulama yöntemi izledik. “Sivil”cili¤in Marksizm’e yabanc› bir düflünsellik oldu¤unu ortaya koyduk. Bilimsel sosyalistlerin asli görevlerini dile getirdik. Genel olarak iktidar de¤il, proleter iktidar hedefli oldu¤umuzu anlatt›k. Öznel arzular›na sar›lan zeminden ziyade, tarihsel zorunluluklar› hesaplayarak maddeci zemine yasland›k. Devrimciler, bilimsel sosyalistler, komünistler Paris Komün’de bafllayan, 17 Ekim Devrimi’nde sistemleflen, Çin ve Büyük Proleter Kültür Devrimi(BPKD)’nde ilerletilen halk yönetim organlar›n›n amans›z savunucular›d›rlar. Her türden anti-erkçi ütopist fikir sefaletine karfl› olduklar› gibi, bürokrasinin, ekonomizmin ezilen s›n›flar üzerindeki a¤›r yükümlülü¤ünü her gün k›rmakla yükümlüdürler. Toplumsal gerçeklikten ötürü, önderlik -devlet- ayg›tlar›n›n keskinli¤i kaç›n›lmaz olan ama afl›lmaz olmayan bir durakt›r. Bugün yeni demokrasi güçlerinin somutta deklare etti¤i Demokratik Halk Cumhuriyeti Anayasa’s›, kaç›n›lmaz olan ama afl›lmaz olmayan dura¤›n ilk basama¤› olarak önümüzde önemli bir görevdir. Ezilen s›n›flar›n öznesi oldu¤u, tart›flarak parças› haline geldi¤i, buradan kendisini de y›karak, do¤ru önderli¤in tayin edicili¤inde s›n›fs›z topluma yürüdü¤ü Sovyetler’i infla ve icra etmek her zamankinden daha elzemdir. Devrimci kitleleri zincirlerinden koparacak olan, kendili¤inden de¤il, kendisi için s›n›f iktidar›d›r. Özcesi, aflamal› devrimin zorunlu kulvar›nda Demokratik Halk ‹ktidar›d›r. Dünya gericili¤ine karfl›, ezilen kitlelerin kendi geleceklerini ellerine alacaklar› bir gelecek için; “Bir Kez Daha Bütün ‹ktidar Sovyetler’e”!

Dipnotlar: [1] David Shub, Her Yönüyle Lenin, ‹stanbul: Ceylan Yay›nc›l›k, sf. 134 [2] Lenin, Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky/ sf.45 [3] Age / sf 141 [4] Age / sf 13 [5] Lenin, Devlet ve Devrim /sf.63 [6] Engels’ten aktaran Lenin, devlet ve Devrim/ sf.78 [7] Lenin, Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky/ sf.25


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

tutsak postası

GELECEĞE YÜRÜMENİN ÖZÜ Veysel Kaplan

Kandıra F tipi hapishanesi

Toplumsal çözümler için haz›r reçeteler yoktur.

dan hayatidir.

Önümüzde geliflebilecek sorunlar›n afl›lmas›na yö-

“Sosyalizm davas› için yaflamak isteyen yarat›r,

nelik belirlenmifl formüllerle sorunlar afl›lmaz. Her

hayat› de¤ifltirir, savafl› yürütür, eskiyi y›k›p döker,

fley çözümünü kendi mevcut koflullar› içinde fark-

yeniyi yarat›p kurar’’(*) derken Kalinin, kendimizi

l›l›klar içererek geliflme halinde bulur.

yeniden yaratman›n tarifini yap›yordu özünde.

Devrimci e¤itimin de haz›r reçeteleri ve tamamlanm›fl formülleri yoktur. T›pk› do¤a ve top-

Çünkü yeniye ulaflman›n zorunlulu¤unu kavrayamayanlar eskiye sald›ramaz ve y›kamazlar.

lumsal sorunlar›n çözüm yollar›n›n farkl› olmas›

Ama flunu unutmayal›m: Yeni bir dünya görüflü

gibi, devrimci e¤itimin de biçimi ve özü salt

ortaya ç›kmadan yeni yollara ç›k›lamaz. Yeni dün-

Marksizm’in okunmas› ve ezberci formüllerin

ya görüflü tamam›yla yeni maddi temeller üzerinde

tekrarlanmas› de¤ildir. Her fleyden önce e¤itim

ortaya ç›kar ve ileriye do¤ru geliflir. Komünistler

sürekli ve pratik bir süreci gerektirir; yaflam de-

için devrimci ve sars›lmaz olan diyalektik materya-

vam etti¤i sürece de e¤itimin süreklili¤i devam

list bilimsel komünizm dünya görüflüdür. Sorunla-

eder. ‹flçi, köylü ve ö¤renci gençli¤in ad›m att›¤›

ra ak›lc›, kapsay›c› devrimci çözümler getirmek an-

devrimci davan›n deryas›nda kendi önemini

cak sosyalist dünya görüflünün derinlemesine kav-

anlamas› aç›s›ndan, devrimci e¤itimin ayaklar›

ranmas›yla olanakl›d›r.

yere sa¤lam basan diyalektik materyalist bak›fl

Ne çok çal›flmak ne de çok okumak iyi bir dev-

aç›s›n› kavramas›n›n zorunlulu¤u gelecek aç›s›n-

rimci olmak için yeterli de¤ildir. Öncelikle diyalek-

63


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

64

tik materyalist felsefenin özünü kavramak ve MLM

vard›r. Devrimcilik; kendini düflünce ve prati¤inle

bilimiyle kuflanmak gereklidir. Sadece okumak de-

ezilen s›n›flar›n kurtulufl davas›na ba¤lamakt›r.

¤il, okudu¤umuz prati¤e geçirme yöntemini elde et-

Özel yaflam ikincil plana itilir. Geleneksel olandan

mek gerekir. Devrim davas› becerikli insanlara ih-

kopufl burada da bafllar. Hepimizin aileleri vard›r.

tiyaç duyar. Kuram ve pratik diyalektik birli¤ini

Ço¤unlu¤u da yoksuldur. Ailelerimizin bafl›na bir

özümseyen, sistemli çal›flan, düflünen ve yarat›c›

fleylerin gelmesini istemeyiz. Ailelerimizin daha

flekilde uygulayan devrimcilerden bahsediyoruz.

iyi koflullarda yaflamas›n› isteriz. Hepimizin tatile

Gerici s›n›flar›n sald›r›s› tafl›m›fl oldu¤unuz ku-

ihtiyac› vard›r. Devrimcilikte bunlar ikincildir. fia-

ram› prati¤e geçirmeye bafllad›¤›n›z anda fliddet-

yet sadece kendini düflünen durumdan halen ç›-

lenmeye bafllar. Bunu unutmamal›y›z.

kamad›ysan gerçek bir devrimci olamazs›n. Sade-

‹flçi, köylü, ö¤renci gençli¤in bugün sahip oldu-

ce yavuklunu düflünüp, onunla mutlu bir yaflam

¤u olanaklar eskiye oranla çok daha fazlad›r. En

sürdürebilece¤ine inan›p mücadeleden geri dur-

zor koflullar alt›nda sol içerikli gazetelerin bile

duysan; toplumsal aflk ve sevginin bir parças›

aç›ktan kolayca okunamad›¤›, Marksist klasiklerin

olan sevgini ve aflk›n› da katlettin demektir.

yasakl› oldu¤u koflullarda, gerici faflist s›n›flara

Devrimci e¤itim savafl›m›n en bafl›ndan bafllar

karfl› savafl›ma tutuflan devrimci kuflaklar ulaflabil-

ve süreklidir. Bu yaz›da esasta gençli¤e dikkat çek-

dikleri her koflulda bulabildikleri Marksist eserler

memizin önemi flurada yatar; sa¤lam bir binam›z›n

üzerinde çal›flmaya önem verdiler. Faflizmin az-

olmas›n› istiyorsak temelini sa¤lam atmal›y›z. Te-

g›nlaflt›¤› askeri darbe dönemlerinde, devrimcile-

meli sa¤lam olmayan binan›n en ufak sars›nt›dan

rin kitlesel olarak hapishanelere kapat›ld›¤› y›llar-

y›k›laca¤›n› hepimiz biliyoruz. Tüm bunlara dikkat

da Marksist eserlere, sosyalist her türlü yaz›na

çekerken iflçi, köylü ve ö¤renci gençli¤in dikkat çek-

devrimcilerin ulafl›lmas› engellendi uzun y›llar.

ti¤imiz Marksist bak›fl aç›s›yla devrimci temelde

Bugün yasaklar halen var, ama eskisi gibi de¤il,

kendisini e¤itip e¤itemedi¤ine bakmal› ve soruyu

ayr›ca 30- 40 y›l öncesine oranla çok daha fazla

yan›tlamal›y›z. Sorunlar›n cevaplanmas› ve soru

kaynak mevcuttur. Pratikle bütünlefltirmek üzere

iflaretlerinin ço¤almas›n› istiyoruz. ‹flçi s›n›f›n›n bi-

teoriye ulaflmak olanakl›d›r. Tabi ki halk gençli¤i-

limsel teorisi ö¤renilmeden ve pratiklefltirilmeye

nin yarat›c›l›¤›n› ortaya ç›karmas› ve gelece¤in

bafllanmadan devrimci yarat›c›l›k ortaya ç›kar›la-

sa¤lam, sars›lmaz önderleri haline gelebilmeleri,

maz; eski y›k›l›p yeni yarat›lamaz.

u¤runa savafl›ma girilen proletarya davas›n›n bili-

Eylem söze dönüflmelidir. Devrimci gençlik

mini ö¤renmek ve prati¤e geçirmekle olanakl›d›r.

kendi yaz›nsal organlar›na canl› flekilde kat›lm›yor-

Gençli¤in özgürlük ruhu onun ileri at›lmas›n›

sa sorun var demektir. Dergi ve gazetelerimizin ko-

kamç›lar. Bunu kimse inkar etmez. Özgürlük ruhu-

lektif çaban›n, nihai mücadele u¤runa verilen mü-

nun kal›c›laflmas› ve süreklilik kazanmas› için ne

cadelenin ifadesi, sözü ve perspektif organlar› ol-

yapmak gerekir? Sosyalistler sürekli genç kalmal›d›r

duklar›n›n anlafl›lmamas› demektir. Oysa okuyan,

sözü tam da bunun içindir. Çünkü hayat›n hangi

diyalektik materyalist felsefeyi kavrayan, uygula-

evresinde olursa olsun, özgürlük ve at›lganl›¤›n top-

maya geçen gençlik ayn› zamanda yazabilmelidir.

lumun gelece¤i aç›s›ndan zorunlu oldu¤unu ve bu-

Bunu bir temenni olarak de¤il, baflar›lmas› gereken

nun tafl›nmas› gerekti¤ini anlamayan devrimci, he-

bir görev olarak kavramak gereklidir.

nüz gerçek bir devrimci olamam›flt›r. Bundan dola-

Mücadele gönüllülük iflidir. ‹deolojik ve siyasi

y› iflçi, köylü, ö¤renci gençli¤in de özgürlük ve at›l-

sorumlulukla mücadeleye girilirken ayr›lmaz bir

ganl›k ruhunu kal›c›laflt›rmas› için kendisine zorun-

parças› olarak ahlaki sorumluluklar da her zaman

lu bir devrimci temel oluflturmas› gerekir. Aksi tak-

bizimledir. Mao’nun flu sözü tüm devrimci yaflam

dirde, parlayan ama h›zla sönen bir saman alevine

için geçerlidir: “Revizyonizmi de¤il Marksizm’i uy-

dönmesi kaç›n›lmazd›r.

gula, bölünme birlefl, hile ve entrikayla u¤raflma

Marksizm insan› toplumsal pratik içinde kav-

aç›k ve dürüst ol.” Dürüstlük ve aç›k yüreklilik, ile-

rar. Özgürlük, adalet, eflitli¤in toplumsal temeli

ri at›lmada tereddütsüz olmak; u¤runa verilen sa-


övünebiliyorlar, ama özünü kavramad›¤› ve müca-

flar›lar için kolektif çabaya kat›lmak, zorluklar› bir-

deleye tafl›may› beceremedi¤i zaman bu okuman›n

likte gö¤üslemek vazgeçilmez hükümlülüklerdir.

ne anlam› olabilir ki? Dikkat edelim, devrimci sa-

Kapitalizmin köhnemifl dünyas›n› y›kmak için

vafl›mda yoldafllar›m›z devrimci teoriyi sistemli

yola ç›km›fl olanlar›n, savafla haz›r olmalar›, karar-

olarak gelifltirme olanaklar›n› ço¤unlukla bulam›-

l›l›k ve ›srar›n ileri tafl›nmas› için her bak›mdan gençli¤in e¤itilmesi gerekmektedir. Devrim hareketi gelece¤i temsil eder ve gelecek yeni olanla bütünleflmedir. Eski çürüyen topluma karfl› verilen savaflta gençli¤in önde dövüflmesi kadar normal bir fley yoktur. Gençlik biten de¤il, gelece¤e ilerleyen;

yor. Ancak s›n›rl› yoldafllar taraf›ndan gelifltiriliyor, ama bu teorinin özü do¤rultusunda kitleler örgütleniyor, ölümüne direnifller ortaya ç›kart›l›yor, büyük kahramanl›klar›na insanl›k tan›k oluyor. Üstü örtülmek istense de kimse bu gerçe¤i de¤ifltiremez.

çürüyen de¤il filizlenmek isteyen, köleleflmek de¤il

Sadece Marksist klasikler okunmal›d›r demek çok

özgürleflmek isteyendir. Gelece¤imizin kök salacak

geri bir yaklafl›md›r ve yanl›flt›r. Önemli olan oku-

fidelerini iyi korumak isteyiflimiz bundand›r.

nan her ne ise Marksist bir gözle okunmas›d›r.

Sosyalist bir ülkede yaflam›yoruz, bu anlam›yla sosyalist okul e¤itimi söz konusu de¤il, bizim e¤iti-

Ama bu seviyeye ulaflmak için de teorik ve pratik çal›flma gereklidir.

mimiz tamamen iktidar u¤runa mücadelede ilerle-

Halk sevgisi tafl›yan, dürüst, yürekli, fedakar ve

me üzerine kuruludur. Her devrimcinin teorik e¤i-

emek davas›na girmifl genç kufla¤›n tüm devrimci-

timini pratikle bütünlefltirme zorunlulu¤u yan›nda,

ler gibi ahlaki sorumlulu¤u, gerici burjuva-feodal

sorumluluk bilinciyle eksiksiz bir çaba içerisinde

s›n›flara karfl› halk›m›z›n nefretini yükseltmek, s›-

kendisini gelifltirmeye koyulmal›d›r. “E¤itim dönüflümden ayr›lmaz” der Mao yoldafl. Bizim e¤itimimiz kendimizi dönüfltürmekle ve büyük toplumsal dönüflümün zaferi u¤runa tüm çabam›zla kat›lmakla devam eder. Dürüstçe, fedakarca hizmet etti¤imiz iflçi s›n›f›n›n devrimci ç›karlar›n› her fleyin

n›fsal bilincini yükseltmek ve pekifltirmek gerici s›n›flara yöneltilen köklü elefltirinin nihai amac› için ileri at›lma koflullar› içinde flekilleniyor. E¤itimin dönüflüm oldu¤u buradan da anlafl›l›r. Yeni insan ve devrimci gelecek, ancak devrimci ›srar›n

üstünde tutarak kendimizi ortaya koydu¤umuz sü-

toplumsal ›srara dönüflmesi savafl›m› ve amac›na

rece, devrimci e¤itim teorik ve pratik aflamalar›n-

eriflmesi içinde gerçekleflebilir.

dan geçerek iyi birer devrimci haline gelebiliriz.

Eskiyi y›k›p yeniyi yaratmak istiyoruz. Zor ko-

Marksist kuram› kavramak ve ustaca prati¤e

flullardan geçiyoruz. Sars›lmaz s›n›fsal bak›fl aç›s›-

uygulamak için gerekli olan bir di¤er temel Türki-

na sahip olmak gerekti¤ini, bu koflullar alt›nda da-

ye-Kuzey Kürdistan komünist devrim hareketinin

ha da aç›ktan hissediyoruz. Etraf›m›z› saran olgu-

tarihini ve savafl deneyimini ö¤renmek ve içsellefl-

lar›, üretim temeli üzerindeki siyaseti, sanat›, poli-

tirmektir. Çünkü bizler düfle kalka yürüdü¤ümüz

tik biçimleri “hangi s›n›fa hizmet ediyor” sorusuna

kendi yollar›m›z›n büküntülerini ö¤renmeli; söz

oturtan bak›fl aç›s›n› unutmadan de¤erlendirmeli-

konusu büküntüleri aflamayanlar› mutlaka bilmeliyiz. Aksi takdirde yeniden zor ve dolambaçl› yollar› aflmak olanaks›zd›r. Meselemiz MLM’nin özünü, canl› ruhunu özümsemek ve uygulamada ustalaflmakt›r. Aksi takdirde Marksizm’i ezberlemekle yetinen kötü bi-

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

vaflta disipline uymak, çizgiyi uygulamak, yeni ba-

yiz. Bunu baflarmadan sa¤lam, sars›lmaz bir düflünce ve prati¤e eriflmemiz olanaks›zd›r. O halde son söz olarak; öze sar›lmak gerek, dönüflmek ve dönüfltürmek, daima genç kalabilmek için prati¤in zorlu yolunda ö¤renmek ve ö¤retmeye

rer devrimciye dönüflmekten kurtulunamaz. O hal-

devam etmek, özgürlük ruhuyla ileriye at›lmaktan

de kurumsal çabam›z tamam›yla Marksizm’in özü-

geri durmamak gereklidir.

nü kavramaya ve siyasi, politik ve tabi ki bir bütün olarak devrimci yaflam›m›za uyarlamaya yönelik olmal›d›r. Baz›lar› Marksist klasikleri okumakla

(*) “Devrimci E¤itim Devrimci Ahlak” Sf. 20 Kalinin

65


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

Okur-yazarların kaleminden

Çok İşimiz Var: Geçmiş ve Şimdiden Geleceğe Yol Alırken Birkaç Not

66

Genel anlamda bir devrimci ve de¤iflimci mücadele içinde olman›n en önemli dayana¤›, bu tarz bir mücadele içinde olan bireylerin öncelikle kendilerinin de¤iflime düflünsel olarak aç›k olmalar›d›r. Böyle bir bilince ulaflma elbette ki belli bir süreç gerektirir. Ancak e¤er ki bu yönde gerekli olan çal›flmalar titiz bir flekilde gerçeklefltirilip süreklili¤i sa¤layacak bir niteli¤e ve zemine kavuflturulamazsa, bir önceki cümlede iflaret etti¤imiz “belli bir süreç” bir hayli uzun bir süreç olma durumunda kalabilir. Ülkemiz koflullar›nda özellikle devrimci ve sosyalist bir mücadele vermenin zorluklar› konusunda san›r›z fazla bir fley söylemeye gerek yok. Ki geçmiflten günümüze yaflanan say›s›z örnek buna en güzel kan›tt›r. Fakat burada birkaç nokta üzerinden bizim de bu zorluklara katk›m›z olup olmad›¤›n› sorgulamam›z gerekmektedir. fiimdi bu son cümlemiz üzerinden yaz›m›z› açal›m. Genel bir de¤erlendirme niyeti ile ele ald›¤›m›z yaz›da özellikle sosyalist yap›lar içinde hala önemli bir unsur olarak kendini gösteren feodal ba¤larla olan iliflki önemli bir noktad›r. Birçok kez karfl›m›za ç›kan bir gerçek var ki gelenek ad› alt›nda hala yerleflik feodal düflünce sisteminin

birçok ö¤esi bilinçlerimizde yer teflkil etmektedir. Bunun her zaman fark›nda olundu¤unu bilmemiz bir yana, bu durumla ilgili bir mücadelenin ve çal›flman›n yeterince yap›ld›¤›n› söylemek her aç›dan zor. Di¤er bir konu olarak, nitelikli araflt›rmalar›n ve çal›flmalar›n teorik olarak ele al›n›fl› ve gerçeklefltirilmesi noktas›nda da önemli eksikliklerin bulundu¤u aç›kt›r. Bu noktada özellikle yay›mlanan sosyalist dergilerin birço¤u klasik ajitatif söylemden öte bir fley sunamazken, bir k›sm› da dilsel aç›dan kendisine ulafl›lamaz bir üslup kullanmaktad›r. Ayr›ca, birçok konuda kendisini gösteren bu birikim ve bilgi eksikli¤inin pratik içinde giderilmeye indirgenmesi, bu sorunun devam etmesine ve beslenmesine neden olmaktad›r. Elbetteki mücadele ve prati¤in e¤iten, gelifltiren ve dönüfltüren bir yan› vard›r, sosyalist düflüncenin takipçilerinden hemen hemen hepsi prati¤in bu önemine vurgu yapm›flt›r. Örne¤in Frankfurt Okulu’nun düflünürlerinden ve 68 kufla¤›n›n önderlerinden Herbert Marcuse, yine ayn› ekolden arkadafl› olan Theodor W. Adorno’ya yazd›¤› bir mektupta prati¤in bu yap›s› konusunda flunu söylemektedir:


daha vurgu yapmak istememizdir. Düflünsel anlamda siyasi gelene¤imiz içindeki birçok tart›flmay› görmezden gelmek, elefltirileri klasik söylemler üzerinden geçifltirmek gibi bir tavr›n ülkemiz solunda yer etmifl oldu¤unu görmek ne kadar çok iflimiz oldu¤unun en önemli göstergelerinden biridir. Bütün bir sosyalist harekete dair olan bu vurgular üzerinden, çal›flmalar›m›z›n artan bir h›z ve disiplinle devam ettirilmesi, siyasi düflünce gelene¤imizi daha iyi kavray›p onu ilerletmemiz

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

“…teorinin dolays›z olarak prati¤e çevrilmesine ben de senin gibi yürekten karfl›y›md›r. Ne var ki, fluna da inan›r›m, teorinin pratikle daha da ileri götürüldü¤ü durumlar, anlar vard›r, pratikten ayr› tutulmas› halinde teorinin de kendi gerçe¤ine yabanc›laflt›¤› durumlar ve anlar da”[1] Prati¤in bu gücü ve önemi özellikle Marksist düflünce gelene¤i aç›s›ndan yads›namaz niteliktedir, fakat bugün birçok aç›dan düflünsel ve bilinçsel geliflim yaln›zca pratik çal›flman›n alan›na indirgenmektedir. Bu noktada di¤er bir yandan da teorik çal›flmalara yüz çevirip prati¤e s›rt›n› dönmenin de Marcuse’nin belirtti¤i gibi teorinin kendi gerçe¤ine yabanc›laflmas›na yol açt›¤› da ortadad›r. Fakat bizim aç›m›zdan bugün sosyalist hareket içerisinde, düflünce gelene¤imizin üstünde konumland›¤› temel ilkeler, kavramlar, ak›l yürütmeler ve argümanlar konusunda aç›k bir bilgi ve birikim eksikli¤i bulunmaktad›r. Bu ba¤lamda, geçmifl ve flimdi üzerinden gelece¤e do¤ru yol al›rken çok iflimizin oldu¤unu söylememiz, bu tarz çal›flmalar›n yap›ld›¤›n› bilsek de, daha etkili bir yap›ya kavuflturulmas› için çok iflimiz oldu¤unu vurgulamak içindir. Bu anlamda genel olarak sosyalist, devrimci mücadelenin özel olarak da sosyalist gençlik hareketinin gelece¤ini daha sa¤lam zeminlere oturtmak ve böylece onu emin ad›mlarla ilerletmek için ele al›nabilecek iki temel probleme iflaret etmek istememizdendi. Elbette ki daha birçok konu yeniden ele al›nmay›, sorgulanmay› ve ifllenmeyi beklemekte. Ancak genel bir de¤erlendirme aç›s›ndan bu iki ana bafll›k bizim için bu yaz›da öncelikli bir konumda idi. Genel olarak bu iki konu üzerinden bugün genel olarak sosyalist hareketler ve özel olarak da gençlik hareketleri içerisinde yaflanan birçok s›k›nt›n›n nedenine ulaflabiliriz. Bu ülkede belli bir siyasi geçmifli bulunan, belli bir mücadele tarihi bulunan sosyalist mücadelenin, daha nitelikli daha sa¤lam temelde kendini gelifltirerek sürdürmesi gerekti¤ine tüm bilincimizle ve yüre¤imizle kat›lmaktay›z. Burada belirtti¤imiz bu iki konuya dair k›sa bir iki sözümüzün nedeni, bu eksiklikleri bir an önce ve en iyi flekilde giderecek çal›flmalara giriflilmesi gerekti¤ine bir kez

gerekti¤ini ve tüm sosyalist gençli¤in bu çabaya ortak olmas› gerekti¤ini tekrar tekrar belirtmeliyiz. Bu aç›dan yay›mlanacak yaz›larla hem güncel somut durumun analizlerini yapmak hem de süregelen tart›flmalar›n içeri¤i konusunda ayd›nlat›c› yaz›lar ortaya koymak ad›na katk›lar yapmak, bafllang›ç için önemli bir ad›m olacakt›r. Ayr›ca siyasi düflünce gelene¤imizin temel kavramlar›, argümanlar› ve bunlarla ilgili farkl› yorumlar›n aktar›lmas› noktas›nda çal›flmalar yapman›n önemli katk›lar› olacakt›r. Bu ciddi bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktad›r. Yaz›m›z› son olarak Georg Lukacs’›n ‘Taktik ve Etik’ adl› makalesinden yapt›¤›m›z bir al›nt› ile bitirelim: “… günümüzde komünizmi seçen herkes, mücadelede kendisi için ölen tek tek her insana ve de tüm insanlara karfl›, sanki onlar›n hepsini bizzat kendisi öldürmüfl gibi, ayn› bireysel sorumlulu¤u tafl›maya mecburdur. Bununla birlikte, di¤er tarafa, kapitalizmin savunulmas›na kat›lan herkes, besbelli eli kula¤›nda olan yeni emperyalist öç peflindeki savafllar›n yol açaca¤› y›k›m ve de milletlerin ve s›n›flar›n gelecekteki bask›lar› karfl›s›nda ayn› bireysel sorumlulu¤u tafl›mak zorundad›r. Etik durufl noktas›ndan bak›ld›¤›nda, hiç kimse, yaln›zca bir birey oldu¤u, dünyan›n yazg›s›n›n ona ba¤l› olmad›¤› mazeretiyle sorumluluktan kaçamaz.”[2]

Dipnotlar: 1- Alman Ö¤renci Hareketi Üzerine Bir Mektuplaflma, Theodor W. Adorno-Herbert Marcuse, Defter Dergisi, 1999, Say›:37, Syf:117 2- Georg Lukacs, Etik ve Taktik, Baykufl Dergisi, Felsefe ve Devrim Say›s›, 2009, Say›:4, Syf: 30

67


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

68

Okur-yazarların kaleminden

Yozlaşmanın panzehiri: DEVRİM Yozlaflma bir ya da birden çok nitel faktörün özünden kopart›larak erozyona u¤rat›lmas›yla, kapitalist, burjuva-feodal sistemlerin halk gençli¤ini ve toplumsal katmanlar› kendi burjuva ideolojik dokusuna hapsetme ve zaman içerisinde bu dokunun mihenk tafllar› yapma amac›yla do¤as› gere¤i emperyalist dünya görüflünden ba¤›ms›z ele al›namayacak bir taktiktir. Yozlaflma çeflitlerine bakt›¤›m›z zaman genel hatlar›yla kültürel, bilimsel, yönetsel ve politik yozlaflma olarak belirginlik tafl›r. Halk gençli¤inin s›n›f bilinçli dinamizmi ve bu dinamizmin ideolojik-pratik hatt›n›n tarihsel sorumluluklar›ndan biri de yozlaflmay› kendi bireysel çevresinde örgütsel bilinç rehberli¤inde teflhir etmek ve yozlaflmay› yayg›nlaflt›ran unsurlar› irdeleyerek bu unsurlar karfl›s›nda al›nabilecek önlemlerin yaflam sahas›n› haz›rlayarak prati¤e evriltmektir. Burjuva-feodal sistem do¤as› gere¤i bizlerden çok daha derin olanaklara sahip oldu¤u için yozlaflma zehrini de aç›k kalp ameliyat› yapan bir doktor edas›yla halk gençli¤inin ci¤erlerine nüfuz ettirmektedir. Sistem denetimi içerisinde yozlaflmay› yayg›nlaflt›ran unsurlar aras›nda; biliflsel iletiflim araçlar›, görsel-iflitsel iletiflim araçlar› oldu¤u gibi alkol, uyuflturucu ve h›rs›zl›k-gasp gibi çetelefltirme unsurlar› da baflrol oynamaktad›r. Yozlaflmadan pay›n› alanlar aras›nda kad›nlar› da unutmamak gerekiyor. Kad›n›n

toplum içerisinde metalaflt›r›lmas› ve bu metalaflt›rman›n do¤urdu¤u fuhufl ve tecavüz zihniyeti de yozlaflman›n bir di¤er gerçekli¤idir. Kad›n›n metalaflt›r›lmas› ve tecavüz zihniyeti de burjuva-feodal icazetli görsel-iflitsel iletiflim araçlar›ndan olan dizi ve filmlerde s›kça kendini var ederek halk›n bilincinde kendisine yer edinmektedir. Örnek olarak haftalard›r burjuva kültürün ekseninde s›kça zikredilen ''Fatmagülün Suçu Ne?'' adl› dizi isabetli olacakt›r. Netice itibari ile geçmiflten günümüze halk gençli¤ine sistematik olarak dayat›lan yoz kültürün zehrini, s›n›f bilinçli çelikten irade ve bu iradenin do¤rultusunda ideolojik-politik k›staslar›n zaruri olarak gerektirdi¤i prati¤i kuflan›p, yine bu prati¤in yaflamsall›¤a eriflmesiyle yok ederek bu zehrin panzehrini çevremize yans›tabiliriz. Burada aslolan örgütlülük bilincini kendimize eksen tutarak hareket etmek, bu bilinci bulundu¤umuz alanlarda; tarlalarda, fabrikalarda, okullarda k›sacas› halk gençli¤inin nabz›n›n att›¤› bütün alanlarda bilimsel sosyalizmin sorumluluklar›n› omuzlayarak bu bilimin rehberli¤ini halk gençli¤inin damarlar›na empoze etmektir. Dolay›s›yla MLM bilimine s›k›ca sar›lmal›, bu bilimi iktidar perspektifiyle hareket eden bir gemi, genifl halk y›¤›nlar›n› da devrimin mürettebatlar› olarak içsellefltirmeliyiz.


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

“Çoğunluk” Olma Hali:

Seyre Dal, Tüket, Ezmeyi Öğren, Statükonu Koru… Bu y›l Antalya Alt›n Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan “Ço¤unluk” filmi Türk orta s›n›f ailesine elefltirel bir perspektiften bakan yan›yla öne ç›kt›. Filmin çarp›c›l›¤› seyirciyi hem ezenin gözünden bakmaya çal›flt›rmas› hem de muhafazakâr, liberal ve burjuva niteliklerin nas›l bir aile yap›s› içerisinde bar›nabilece¤ini göstermesinde yatmaktad›r. Ayn› zamanda filmde gösterilen ailenin kendi içindeki s›k›flm›fll›¤›, afl›r› cinsiyetçili¤i ve tüm ötekilere karfl› kesin bir d›fllay›c› tavr› da Türk orta s›n›f ailesinin yans›t›lmas› bak›m›ndan önemlidir. Filmin özet olarak konusu flöyledir:

“Mertkan’›n hayat› basittir: Babas›n›n inflaatlar›n›n getir götür ifllerine bakar, arkadafllarla al›flverifl merkezlerinde sa¤› solu keser, arabayla turlar. Bu basitli¤e bir anlam bulmak için pek de hevesli de¤ildir. Ne zaman ki Gül ile tan›fl›r, bofllu¤u ve basitli¤i de¤erlendirmek için bir f›rsat ç›kar karfl›s›na. Ancak babas› Gül’ün kökenleri konusunda flüphecidir. Hayatta ayr›mc›l›kla karfl›laflt›¤› ilk anda ona teslim olan Mertkan, ço¤unlu¤a uyar, babas›n›n kendisi için çizdi¤i yolda hayat›na bir anlam bulur.”1 Filmde as›l olarak Mertkan karakteri öne ç›kmak-

69


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

70

tad›r. Mertkan bir bak›ma 1980 sonras› neoliberal-Kemalist- Türk/‹slamc› yap›lar›n kar›fl›m› bir ideolojik kokteylin tafl›y›c›lar›n› anlamak için eflsiz bir örnektir. Mertkan gibileri ilk bak›flta, amaçs›z veya ideolojisiz bireyler olarak tasvir ediyor olsak da asl›nda kitlesel olarak bu topluluk 1980 sonras› ekonomik ve politik dönüflümlerin ürünü ve tafl›y›c›s›d›r. Ye-iç-sevifl-seyre dal dörtgeninde dönüp dolaflan bu bireyler tüketim kültürünün eflsiz özneleridirler. Kendi içsel dinamikleriyle sadece yaflar gibi yaparlar. Her fleyleri i¤reti ve yapmac›kt›r. Paylafl›m sözcü¤ü onlar için iflçi-iflveren iliflkisinden öteye gitmez; kad›n ise sadece seviflilecek bir nesnedir; anne durmadan sa¤›lmas› gereken bir

aktris iken baba ise statü ve gücün ana kayna¤›d›r; bu yüzden de vazgeçilmezdir. Di¤er insanlar ise “kankiler” hariç ezilmesi ve yolunmas› gereken kiflilerdir. Mertkanlar›n di¤er insanlarla iliflkisini göstermesi aç›-

s›ndan filmde sarhoflken arabas›na çarpt›¤› adam karfl›s›nda babas› ile beraber üste ç›kma halleri çok yerinde bir betimleme olmufltur. Ayn› zamanda k›z arkadafl› ile kurdu¤u iliflki yap›s›n›n çarp›kl›¤› da bu karakterin yaflam karfl›s›ndaki ezikli¤i ve ezicili¤inin boyutlar›n› göstermektedir. Mertkanlar için hakl› veya haks›z olmak önemli de¤il; ticaretin alt›n kural› olan her halükarda “üste ç›kma” hali elzemdir. Ayn› zamanda onlar için tüm baba ve a¤abeylerinin biçti¤i yol devlete ve millete sonsuz sadakattir. Asl›nda bunun ne kadar da yüzsüz ve samimiyetsiz bir flekilde yap›ld›¤›n› film aç›kça ortaya sermektedir. Komando olup milletine yak›fl›r bir k›zla evlenmek devlete ve millete sadakat iken polise rüflvet vermek, sarhoflken insanlar›n arabas›na çarp›p sonra üste ç›kmak, iflçilere f›rça çekmek, k›z arkadafl›n›n zor durumunda hemen s›v›flmak, büyük laflar edip karfl›s›na varofl gençleri ç›k›nca suspus olmak, her halükarda kendi ç›kar›n› maksimize etmeyi amaçlamak hayat›n “realitesi”dir. Mertkan’›n her fleyi “gibi” yapmas› asl›nda hiçbir fleyin peflinden tam olarak koflamamas› tam da bu kufla¤›n önemli sorununa parmak basmaktad›r. Her fleye müdahale eden ve tav›r alan bir kuflaktan seyre dalan, izleyen ve yorumlayan bir kufla¤a geçifl halinin en umutsuz örne¤i Mertkan’da toplanm›flt›r. Ama flunu belirtmekte fayda var ki Mertkanlar sadece lümpen ve orta s›n›f Türk aile yap›s›n›n içinden ç›kmamaktad›r. Alt s›n›flardan gelen ve entelektüel bir zeminin içinden de rahatl›kla Mertkanlar ç›kabilir. Sadece bu karakterleri bir cehalet ve Türk-‹slam senteziyle aç›klamak yetersiz kalabilir. Çünkü bütün olarak 1980 sonras› kuflak ana ak›m olarak bireyci, salt yorumcu, kariyerist ve ç›kar maksimize edici bir tavra sahiptir. Dolay›s›yla Mertkanlar›n kurtulmas› da salt entelektüel bir çabayla de¤il siyasal s›n›f mücadelesinin bir parças› olmakla mümkün olacakt›r. Yoksa bu insanlar›n kendi iç dinamikleriyle gelece¤i noktay› film çok güzel bir flekilde göstermektedir. Annesinin deyimiyle kendi hayat› ile ilgili kararlar dahil hiçbir fleyi gerçekten isteyerek de¤il de her fleyi yapar gibi yapan bu karakter, hem orta s›n›flar›n ergenlerinin düfltü¤ü sefaleti hem de neoliberalizmin ne kadar bulafl›c› bir virüs fleklinde karakterlerimize kadar yay›ld›¤›n› göstermektedir. Filmde di¤er öne ç›kan konulardan biri ise cinsel kimli¤in orta s›n›f taraf›ndan alg›lanma halidir. Mertkan’›n iliflki kurdu¤u Kürt k›z›yla yaflad›klar›nda, babas› ve annesinin iliflki biçimini an›msatan bir durum söz konusudur. Baban›n anne karfl›s›ndaki kay›ts›z ve duyars›z hali Mertkan’›n k›z arkadafl›n› sadece bir nes-


>>>>>

durum yaln›zca sinema elefltirmenlerinin filme yak›flt›rd›¤› bir yorum de¤il. Yüce yapmak istedi¤i fleyden emin olarak yola ç›km›fl. Bu nedenle ‘politik’ bir içeri¤e sahip olmadan da ‘politik’ bir film çekmeyi baflarm›fl. ‘Orta s›n›f’›n bütün toplumu flekillendirmese de büyük bir k›sm› üzerinde etkili oldu¤unu ifade eden genç yönetmen, “Bu sadece Türkiye’de de¤il tüm dünyada da iflleyen bir mekanizma. Asl›nda kapitalizm dedi¤imiz fleyin en büyük piyonu orta s›n›f. Bütün ekonomik dengeleri hem belirleyen hem yaratan onlar. Paray› onlar kazan›yor ve onlar harc›yor ayn› zamanda. Sonuçta bütün dünyan›n dengesini de orta s›n›f kurmufl oluyor. Ço¤unluk kavram› da buradan geliyor zaten” diyor. ‘Ço¤unluk’u ‘özel bir film’ k›lan ö¤elerden ikincisini de biliyoruz art›k: Anlataca¤›n hikâyeye hâkim olmak. Art›k ‘do¤as› gere¤i’ diyebilece¤imiz bir biçimde Türkiye sinemas› ‘erkek hikâyeleri’ anlat›p duruyor. Ama, büyük bir k›sm› ‘erkek dünyas›’n›n dilini baflka

Aral›k-Ocak 2010-52

ÖZGÜR DÜfiÜN

ne olarak görmesini aç›klamaktad›r. Mertkan’›n k›z arkadafl›n›n, ailesine benzemeyen yan› ise ötekili¤idir. Türk aile yap›s›na ayk›r› olan yan› Kürtlü¤ü, Çingeneli¤i veya komünistli¤i oldu¤unu Mertkan’›n “kankisi” aç›kça ifade etmektedir. Bu ötekilere ancak tecavüz edip onurlar›n› ayaklar alt›na alarak iliflki kurulur: “Ço¤unluk’un de¤indi¤i di¤er önemli konu ise cinsel kimlik. Mertkan’›n, önce babas›ndan, sonra çevresinden ve giderek toplumsal de¤erlerden beslenen erkeklik alg›s›; bir yandan karfl› cinsle iliflki kurabilme ve sürdürebilme becerisini akamete u¤rat›rken, öte yandan bu alg›n›n d›fl›nda gezinmeye çal›flt›¤› durumlarda da kabul görmeme riskini ortaya ç›kar›yor. ‘Orta s›n›f’›n ‘eril’ dünyas› yaln›zca alt s›n›flara karfl› de¤il, karfl› cins üzerinde de iktidar kurmay› zorunlu k›l›yor çünkü.”2 Filmde baba, s›n›f ve statüko olarak iktidar›n› korurken bunun en büyük mirasç›s› olarak Mertkan’› görmekte ve bu yüzden de ideolojik bir kod olarak

Sak›n ha; yaflam›n›z› ne kendiniz sorgulay›n ne de “kanki”lerinizle

tart›fl›n(!) Tüketin, seviflin ve derin bir flekilde uyuyun(!) E¤er ki orta s›n›f gençlerinin kal›t›msal muhalefeti nihilizm ise bu kendili¤inden bilinç halini Ço¤unluk filmi güzel bir flekilde ortaya koymufltur. Dar›s› bu kendili¤inden nihilizmi toplumcu bir anlay›fla çevirmek isteyenlere… milliyetçilik, erkek egemen bak›fl aç›s› ve muhafazakarl›¤› o¤luna kazand›rmaya çal›flmaktad›r. Babas›n›n çevresi de benzer bir flekilde Mertkan’a bu kodlar› benimsetmek yönünde bir yönelim içerisindedir. Mertkan bir Türk orta s›n›f erke¤i olmak zorundad›r. S›n›fsal tav›r, Mertkan’›n babas›n›n bu rolü o¤luna benimsetmesine toplumsal bir zemin haz›rlamaktad›r. 1980 sonras›ndan günümüze Türkiye’deki dönüflümler, orta s›n›f›n düflün dünyas›n›n Türk-‹slam sentezi ile Kemalist ideolojinin bir harmanlaflmas› çerçevesinde geliflti¤ini göstermektedir. Film bize göre bu harmanlaflman›n belli yönlerini izleyiciye yans›tma çabas› içerisindedir: “Ço¤unluk’un hikâyesinde Yüce’nin hayat›ndan izler de var. “Ama” diyor “Y›llard›r girdi¤im ortamlardan, arkadafllar›mdan, annelerden, babalardan toplanm›fl gözlemler de mevcut.” ‘Ço¤unluk’ ‘orta s›n›f ahlak›’ ve bu ahlak›n toplumsal dokuya nas›l iflledi¤i üzerine bir film. Ama bu

bir formatla yeniden üretirken, çok az› bu dünyan›n ar›zalar›n› gözler önüne seriyor. ‘Ço¤unluk’ ikinci türden bir film.”3 Bir bak›ma bu film ile y›llard›r RTÜK’ün korumaya çal›flt›¤› Türk aile yap›s›yla karfl›laflmaktay›z. Bu aile yap›s›n›n muhafazakârl›¤›, milliyetçili¤i ve neoliberal dünyayla entegrasyonu filmde belli ölçülerde yans›t›l›yor. Filmin en önemli yanlar›ndan biri ise orta s›n›f ahlak›n› sorgulamas›: “Yaflad›¤›m›z dünya kaç›n›lmaz bir biçimde s›n›flara bölünmüfl durumda. Ve çok bilinen bir amentüyü tekrarlarsak, s›n›flara ayr›lm›fl bir toplumda ‘orta s›n›f’ büyük ‘ço¤unluk’un genel yarg›lar›n›n oluflturulmas›nda ve denetlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Ama Türkiye sinemas›n›n toplumsal hayat üzerinde böylesine büyük bir etkisi olan ‘orta s›n›f’a dair hikâyeler üretmekte yeterince hevesli oldu¤unu söylemek zor. Oysa dünya sinema endüstrisinin kalbi Amerika’ya bakt›¤›m›zda sistemi en sert bi-

71


ÖZGÜR DÜfiÜN

Aral›k-Ocak 2010-52

çimde elefltiren filmlerin ‘orta s›n›f’›n hayat tarz›n› anlatt›¤›n› söyleyebiliriz rahatl›kla. ‘Amerikan Güzeli’, ‘Dövüfl Kulübü’ ve ‘Hayallerin Peflinde’ hemen akla gelen filmler. ‘Orta s›n›f’ ahlak›n›n, var olan durumunu korumak, elindekileri kaybetmemek ve alt s›n›flar›n bir parças› haline gelmemek için yaflad›¤› korkunun emarelerini Mertkan’›n babas› Kemal’de görmek mümkün. Kemal, sahip oldu¤u ekonomik gücün, toplumda gördü¤ü hürmetin, emrinde çal›flan insanlar›n ona gösterdi¤i sayg›n›n ancak statüko korundu¤u sürece sürdürülebilir oldu¤unun fazlas›yla fark›nda. Bu bak›mdan, Kemal ile Mertkan aras›ndaki iliflkiyi yaln›zca ‘baba-o¤ul’ ekseninde de¤erlendirmemek gerekiyor. Kemal’in içgüdüsel olarak kayg›s›n› duydu¤u fley, yaln›zca ailenin de¤il, s›n›fsal ç›karlar›n da bir sonraki kufla¤a devredilmesi” 4

Filmin zay›f yanlar›… Özellikle filmde eksiklik olarak görebilece¤imiz fleyler karakterlerin belli noktalarda yüzeysel kalmas›yla ilgili. Baba ve anne rolünün d›fl›nda di¤er toplumsal kesim ve ayg›tlar›n Mertkan’›n oluflumundaki etkileri filmde daha ayr›nt›l› irdelenebilirdi. Çünkü Mertkan’›n án› kadar tarihsel geçmifli de bu konuda önemli durmakta. Bir de filmde yönetmenin bugünün Türk aile yap›s›yla ilgili bir elefltiri yapma gibi bir derdi oldu¤u aç›k olmas›na ra¤men bu ailenin toplumsal hayatta tam olarak nereye oturdu¤u yeterince ifllenmiyor. Yani odaklanan ailenin toplumsal çevresinin ne oldu¤u yeterince ifllenmiyor. Belki de karakterlerin belli yönlerinin mu¤lak kalmas› da buradan kaynaklan›yor olabilir. Ama yine de k›s›tl› bir bütçeyle ülkemizin gerçekli¤inin ezenler veya orta s›n›f dedi¤imiz kesimin çerçevesinden bak›lmas›na ülke sinemas› aç›s›ndan önemli bir katk› olarak görmemiz gerekmektedir.

Sonuç yerine: Ço¤unluk bize ne sa¤l›yor da ona yak›nsama çabas› içerisine giriyoruz?

72

Asl›nda bugün ülkenin ideolojik ve ahlaki iklimine bakt›¤›m›zda bu filmde ifllenen ve elefltirilen hallerin bu co¤rafyan›n genifl bir kesiminde yafland›¤›n› söylemek mümkün. En ‹slamc› oldu¤unu ideolojik olarak belirten bir hükümetin yönetiminde televizyonlarda ve bizzat gerçek hayatta yaflananlar ‹slami anlay›flla dahi bir tezatl›k göstermekte. Türk orta s›n›f ailesi liberalizmi, muhafazakârl›¤›, milliyetçili¤i, demokrasiyi,

özgürlü¤ü bünyesinde çeliflkisiz bir flekilde nas›l topluyor? Sorunun cevab› asl›nda bu kavramlar›n önemli bir k›sm›n›n içi boflalarak bu kesimin düflün dünyas›na kat›lmas›yla aç›klanabilir. Asl›nda bu kavramsall›¤›n ötesine geçti¤imizde filmdeki ailenin ekonomik olarak s›n›rs›z bir kar maksimizasyon hedefiyle yan›p tutuflan ve bu yüzden de neo-liberal dünyaya entegre olmak isteyen, bir yandan da kendi geleneksel ve muhafazakar de¤erleriyle cemaatsel birlikteli¤ini koruyan bir yap›ya sahip oldu¤unu görmekteyiz. Peki bu “kusursuz” aile yap›s›nda Mertkan söz konusu iflleyifli sürdürmekte niye yeterince basiret gösterememekte ve derin bir nihilizme sürüklenmeyle karfl›laflmaktad›r? ‹flte filmin felsefi sorusu da budur. Cevab› ise neoliberal dünyan›n haz-tüketim sarmal›na karfl› belki de insano¤lunun kal›t›msal bir muhalefetidir. Bu en saf haliyle muhalefet, befleri sermayesini piyasaya pazarlamak için yan›p tutuflan orta s›n›f gençlerinin zay›f özelli¤idir. Sak›n ha; yaflam›n›z› ne kendiniz sorgulay›n ne de “kanki”lerinizle tart›fl›n(!) Tüketin, seviflin ve derin bir flekilde uyuyun(!) E¤er ki orta s›n›f gençlerinin kal›t›msal muhalefeti nihilizm ise bu kendili¤inden bilinç halini Ço¤unluk filmi güzel bir flekilde ortaya koymufltur. Dar›s› bu kendili¤inden nihilizmi toplumcu bir anlay›fla çevirmek isteyenlere… Filmin Künyesi: Film Ad›: Ço¤unluk (The Majority) Filmin Yönetmeni: SEREN YÜCE Yazan: SEREN YÜCE Oyuncular: BARTU KÜÇÜKÇA⁄LAYAN • SETTAR TANRIÖ⁄EN • ESME MADRA • N‹HAL KOLDAfi • ERKAN CAN • FER‹DUN KOÇ • MEHMET ÜNAL • CEM ZEYNEL KILIÇ • ‹LHAN HACIHAFIZO⁄LU Kazand›¤› Ödüller: 12. Mumbai Film Festivali (En ‹yi Film, En ‹yi Erkek Oyuncu), 47. Antalya Alt›n Portakal Film Festivali(En ‹yi Film, En ‹yi Yönetmen, En ‹yi Erkek Oyuncu), 67. Uluslar aras› Venedik Film Festivali (Gelece¤in Aslan› Ödülü) Dipnotlar: 1- “Sinopsis”, http://www.cogunluk.net/ 2- fienay Aydemir, ‘Orta S›n›f’›n halleri, Radikal Gazetesi, 15.10.2010, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1023851&CategoryID=82 3- Ezenlerin gözünden bakt›m, Radikal Gazetesi, 17.10.2010 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1024100&CategoryID=82 4- fienay Aydemir, ‘Orta S›n›f’›n halleri, …


19 ARALIK KATLİAMINI

UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ!



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.