Diecastr Magazine 15

Page 1




Yönetici Gökhan Heparslan Editör - Tasarımcı Ziya Harun Ergenç Yardımcı Editör Serkan Baş İnceleme Serkan Baş Ahmet Kadı Alper Kara Erhan Dalgıç Kenan Caner Dil Uzmanı Cemal Kutay Özünlü


Merhaba sevgili Diecastr e-dergi okuyucuları. Dergi ekibimizle aldığımız ortak bir kararla bu sayımızda tüm incelemelerimizi sadece Mercedes teması üzerine yaptık. Arada bir yapacağımız bu tip sayılarla dergimizi sıradanlıktan uzak tutup, daha renkli çalışmalar sunmayı hedefliyoruz. Umarım beğenirsiniz... Diecastr forumumuzun “Diecastr Marka Festivalleri Haftası” tamamlandı. İlki Nisan 2011’de düzenlenen “Diecastr Marka Festivalleri Haftası” artık geleneksel hâle geldi. Şimdiye kadar Mustang, Mercedes, BMW, Volkswagen ve Chevrolet markalarının festivallerini başarıyla tamamladık. 20 Ekim - 3 Kasım arası yapılan festivalin tüm paylaşımlarına dergimizde yer verdik.Ve tabi ki birinci seçilen yarışmacının fotoğrafı bu sayının kapağı oldu. “Ankara Maket Topluluğu”nun 18 - 26 Ekim tarihleri arasında Ankara’da Cepa AVM’de gerçekleştirdiği, 5. sergisinin detaylarını dergimizin sayfalarında inceleyebileceksiniz. Bizzat gidip gezme fırsatını bulduğum sergi gerçektende üst düzeyde ve çok keyif vericiydi. Her zamanki gibi model incelemelerimiz devam ediyor. Aramıza katılan yeni isimlerle oldukça doyurucu bir sayı hazırladığımıza inanıyorum. Bu ayki röportaj konuğumuz Dr. Diecast’ten tanıdığımız Sarim Semerkant. Bize zaman ayırdığı ve röportaj yapmayı kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyorum. Ayrıca 14-23 Kasım tarihleri arasında Dr. Diecast ekibinin Ankara Anatolium’da gerçekleştireceği “Diecast Model Araba Sergisi”ni kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle, sizlere keyifli okumalar ve bol modelli günler dilerim... Z. Harun Ergenç

editörden


İçindekiler

1/18 inceleme..................................4 1934 MERCEDES - BENZ W25

1/18 inceleme..................................8 1955 MERCEDES - BENZ 300 SLR MILLE MIGLIA #722 1/18 inceleme................................12 1891- 1980 ALFRED NEUBAUER

1/18 inceleme................................14 1952 MERCEDES - BENZ 300 SL CARRERA PANAMERICAN 1/18 inceleme................................16 1939 MERCEDES - BENZ 540 K AUTOBAHN-KURIER 1/18 inceleme................................18 2006 MERCEDES - BENZ G55 AMG

1/18 inceleme................................20 1935 MERCEDES - BENZ 500 K SPECIAL ROADSTER 2 diecastr e-dergi


1/18 inceleme................................22 1955 MERCEDES - BENZ 190 SL 1/32 inceleme................................24 1963 MERCEDES UNIMOG 406

1/43 inceleme................................26 MERCEDES L911

1/18 inceleme................................28 MERCEDES - BENZ E CLASS

1/18 inceleme................................30 MERCEDES - BENZ S CLASS

Haber............................................32 Mercedes AMG Formula 1

Röportaj........................................34 Sarim Semerkant

Atatürk Bölümü.............................42 Atatürk’ün Çocuk Sevgisi diecastr e-dergi 3


1/18

MERCEDES - BENZ

W25 Oldukça ağır külçe gibi bir diecast örneği üzerine kat kat boya atılmış ve kesinlikle kalitesi her yerinden belli olan bir koleksiyon parçası...

4 diecastr e-dergi

Üretici CMC diecastr e-dergi 1/18 inceleme Serkan Baş Geçtiğimiz günlerde “Goodwood Festival of Speed” adında bir etkinlik düzenlendi. Mercedes Benz klasikleri ile motorsporlarının 120. yılı kutlanmış oldu. Ayrıca ünlü 1., 2., ve 3. sıralardaki Fransa galibiyetinin de (1914) 100. yılı ile Mercedes bu sene festivale damga vuran firma oldu. CMC firması da fotoğraflar ile etkinliği sitesinde duyurdu ve hatta gümüş okların 80. yılına özel olarak bir indirim düzenledi. Orada dikkat çeken bu araç ile birlikte tabi ki Stirling Moss 722, Dino, Auto Union ve yine çeşitli CMC üretimlerinin araçları oldu. Yani aslında bizlere tarihi yaşatan bir firma olduklarını da böylece çok güzel vurgulamış oldular. Neden bilmiyorum bu modeli 1935 Alfa Romeo Bimotore modeline benzetiyorum, sanırım arka kuyruğu o modeli anımsatıyor. Çift motorlu o araç da gerçekten Alfa ve Ferrari için olağanüstü değerli bir üretim ve keşke üreticiler

tuhaf ölçeklerde basite kaçarak değil de güzelce 1/18 ölçekte o modele de bir el atarlar. Velhasıl bu model de son derece kıymetli bir gümüş ok ve serideki yerini alması elzemdi ve benim için kaçınılmazdı. Mercedes W165 ile başladığım seriye 300SLR serisi ve transporter ile devam ettim ve nihayetinde gri okların sayısını bir hayli ilerlettim. W165 modeli de aslında Tripolis yarışını 1. ve 2. sırada bitiren çok önemli bir parça ama bu model tamamen tarihî bir efsane. O modelleri de yakın tarihlerde inceleyeceğiz. Gerçekten de tarihî önemi yüksek ve değerli seriler ve Mercedes denilince ilk akla gelmeyen araçlar olsalar da bugün Mercedes’in Mercedes olmasında payı büyük üretimler. W25 modeline dönecek olursak eğer, 1933 yılında Daimler-Benz firması Grand Prix’lere dönme kararı almıştı.


Bu da geliştirilmiş formulada yarışacak yeni bir modelin ortaya çıkmasına yol açan bir gelişme olmuştu. Yeni kurallar eşliğinde araçların ağırlık limiti de 750 kg ile sınırlıydı. Tabi ki bu yeni araç da bu kurala uymak durumundaydı. 1934 yılı Mercedes firmasının W25A Monoposto (tek koltuk) modeli ile yarışlara dâhil olmasına şahit olan bir yıl oldu. Bu yeni araç pırıl pırıl gövdesi, kambur aerodinamik gövde yapısı ve yan egzos manifoldları ile karakterize olmuştu. 354 Hp güç üreten supercharged 8 düz silindir motor bu kaslı aracın güç kapasitesini artırıyordu ve aracın diğer rakiplerine oranla daha önde olmasını sağlıyordu. Rakipleri arasında elbette

Alfa Romeo, Bugatti ve Maserati gibi güçlü firmalar vardı. Kesin olarak aracın egzozlarından ve kompresor sistemininden çıkan kulakları sağır eden kükreyişi diğer rakiplerin de gözünü korkutmuştu. Ki bu özellikler de artık firma ile özdeşleşmişti. Araç ilk defa 1934 yılında Nürburgring’de ortaya çıkmıştı ve o yıl pilotu Manfred Von Brauchitsch ile Eyfel yarışını kazanmıştı. Tabi ki bu seri hâlinde gelecek olan zaferlerin başlangıcı olmuştu. Luigi Fagioli de bu araçla Pescero İspanya’da düzenlenen Acerbo GP kupasını kazanmıştı. Daha sonra da Rudolf Caracciola İtalya Monza GP’sinde bu araçla oldukça etkin sonuçlar elde etmişti. 8 GP yarışından müteşekkil olan bu ilk sezonda gelen 4 şampiyonluk ve 3 ikincilik bu aracın ne kadar etkin oldu-

ğunun göstergesiydi. 1935 yılında araç W25B versiyonu ile geliştirildi (430hp) ve rekorlarına devam etti. Toplamda 11 yarışta gelen 9 birincilik ve 5 ikincilik gerçekten zamanının ötesinde başarılardı. Daha sonra da araç W25C versiyonuna yükseltildi ve halefi W125’e yerini bıraktı. Cmc üretimi 1/18 ölçeklerinde bu güzelliğe dönecek olursak eğer model titizlikle bir araya getirilmiş kaliteli 610 parçadan oluşmuş. Oldukça ağır külçe gibi bir diecast örneği üzerine kat kat boya atılmış ve kesinlikle kalitesi her yerinden belli olan bir koleksiyon parçası. Ön üst ızgaralar 17x2 paslanmaz çelik malzemeden üretilmiş. Birebir el ile dizilmişler ve çok düzgünler. Arka kısımda da ikinci ızgaralar görünmekte. Bunlarda ekose biçiminde dizilmişler. Izgaranın üst kısmında Mercedes yıldızı modele oldukça orijinal bir görünüm kazandırmakta. Altlı üstlü aks ve viraj kolları aerodinamik yapı içinde gizlenmiş olsa da görünen kısımdaki kollar güzelce üretilmişler diyebilirim. Sadece burada vidanın büyüklüğü eksi bir not olarak karşımıza çıkıyor diyebilirim. Kampanalı frenlerde hafifletme unsuru delikli bakır renkli fren hattı ve ortasındaki soğutma kısmı da diğer güzel ayrıntılardan.

diecastr e-dergi 5


8 Düz silindirli motor da gücüne yakışır bir biçimde detaylıca üretilmiş diyebilirim. Krom egzoz manifoldları başta olmak üzere radyatör kısmı, radyatör kapağı, ateşlemeyi sağlayan bobinler ve kablolar, likit deposu, ip ile sarılı kablolar, uyarı yazıları ve dev motor bloku gerçekten takdire şayan bir görüntü. Motorun üzerini kapatan kaput kısmı

6 diecastr e-dergi

da oldukça güzel bir üretim. Gerçek havalandırma kesikleri ile sıralanmış kaputun çengellerle gövdeye tutturulduğunu söylemeliyim. Egzoz manifoldunu tutan ufak kısımlar da ayrı bir detay. Pilotun çıkış kısmında ufak bir yalıtım yapılmış. Kokpit kısmında metal ön panel, panel üzerindeki ayarlar ve göstergeler, panel etrafındaki delikli metal konstrük-

siyon, metal direksiyon kolları, direksiyon ortasındaki güzelce imal edilmiş Mercedes logosu, tekstil malzemeden imal edilmiş koltuklar, vites, el freni ve pedallar gibi ayrıntılar gerçekten de göze hoş bir görüntü sunuyor. Öndeki rüzgâr camının da hareketli olması gerçekten güzel bir ayrıntı. Kokpitin arka kısımında depo bulunmakta ve depo kapağı da açılabilmekte.


Ön ve arka tekerlerin ölçüleri teker yanaklarına yazılmış ayrıca tekerler Continental üretimi, tekerlek oyukları da farklı desenlerde. Tekerler CMC klasiği olarak çıkarılabilmekte ve ortasındaki iki kanatlı Mercedes logolu bijon somunu ile kilitlenmiş. Teker jant telleri yine ince ince el ile dizilmiş ve gerçekten hayret uyandırıcı bir biçimde inceler. Alüminyum malzemeden imal edilmiş olmaları da gerçekçi bir görünüm sağlıyor. Tellerin jantlarla birleştiği noktalardaki memeler ve sibop dahi unutulmamış detaylardan. CMC kitapçığında yazan bilgiye göre jant telleri için tekerlek göbeğinde 0,4 mm çapında 140 adet delik açılmış. Gerçekten sanat eseri gibi bir üretim. Arka cephede egzozun tüp şeklindeki yapısı ve gerçekçi görüntüsü dikkat çekiyor. Alt cephede hava tahliye kanalları ve işlevsel olmasa dahi modellenmiş entegre krikoları bulunmakta. Modelin üretimi ve üreticisi de işlenmiş ve ufak perçinlerde yine CMC klasiği. Kısacası model tarihten bir sayfa, önemli bir Mercedes üretimi olan şampiyon bir model ve CMC kalitesi

ile günümüze taşınmış bir güzellik. Gri strafor korumalı kutu içerinde ipek mendili ve tanıtım kartıyla satışa sunulmuş olan ürün her yönüyle bir koleksiyon parçası.

diecastr e-dergi 7


1/18

MERCEDES-BENZ 300 SLR Mille Miglia #722 1927 yılı Mille Miglia yarışlarının doğduğu yıl olarak tarihe geçmişti. Ünlü yarışlar 1635 km olup İtalya boyunca uzanıyordu. Yarışlar adını (bin mil) bu yolun uzunluğundan alıyordu.

8 diecastr e-dergi

CMC diecastr e-dergi 1/18 inceleme Serkan Baş Sonsuza dek yarış yıldızı... 1927 yılı Mille Miglia yarışlarının doğduğu yıl olarak tarihe geçmişti. Ünlü yarışlar 1635 km olup İtalya boyunca uzanıyordu. Yarışlar adını (bin mil) bu yolun uzunluğundan alıyordu. Mercedes firması da 1930 yılında bu yarışlara katılmıştı ve ilk zaferlerini de 1931 yılında elde etmişti. 1955 yılına geldiğimiz zaman Mercedes firması bu yarışlara 300 SLR modelleri ile katıldı. Ve bu ortamda Aston Martin, Maserati ve Ferrari gibi ciddi rakiplere sahipti. Yarış düzeni şu şekilde oluyordu: Araçlar yarışta belli dakikalarda start alıyorlardı ve yarışı bitirdikleri süre göz önüne alınarak sıralanıyorlardı. Şöyle ki elimizdeki model gibi araç saat 07:22’de yarışa başlayacaksa eğer başlangıç zamanını belirten 722 numarası ile numaralandırılıyordu. İşte bu ortamda Britanyalı sürücü

Stirling Moss ve yardımcısı Denis Jenkinson (Jenks) yarışa saat 07:22 ‘de başladılar ve tarihe geçen bir performansa imza attılar. Daha sonra da bu 722 dekali araca işlendi. Hatırası ve tarihi olan özel bir model ile karşı karşıyayız. Özenli, içi strafor korumalı gri kutunun içinde; modelin bilgi kitapçığı, limit kartı, ince bir koruma kılıfı, cımbızı, stepneyi sökmek için tornavidası ve ipek mendili ile satışa sunulmuş. Bu arada bu firmanın da bazı özelliklerine vurgu yapmadan edemeyeceğim. Firma kendisine ait sitesinde ve Facebook sayfa-


ler ve gövdeye farklı bir biçimde ufak perçinlerle sabitlenmişler. Rüzgârlık camı da çok güzel ve sade bir üretim, ortadan desteği ile dikiz aynasını taşımakta.

sında modellerin düzgünce teknik özelliklerini anlatıyor, motorsporları tarihindeki yerlerini belirtiyor ve çeşitli özelliklerine vurgu yapıp arada paylaşım yaparak modelleri sıcak tutuyor. Zaten ürettikleri modelleri özenle seçiyorlar. Maserati, Ferrari ve Mercedes firmaları ağırlıklı ürettiği modellerine Alfa Romeo ve Bugatti ile devam eden firmanın üretim yelpazesini de giderek genişleteceğini umuyorum. Firma tekstil veya deriden ürettiği koltukları, metal tüp üretimi egzozları, son derece detaylı ön panelleri ve motor detaylarıyla gönüllerde taht kurmuş durumda. Bazı model firmaları henüz yeni yeni modellerine halı kaplarken bu firma 1000’den fazla parçaya sahip modeller üretmektedir. CMC modelleri belki fiyat olarak diğer modellere göre daha maliyetlidir ancak gelişen modelcilik sektöründeki yeri yadsınamazdır. CMC’den daha detaylı üretim yapan Exoto gibi firmalar da bulunmakta ancak 3000 TL’yi bulan fiyatlarını göz önünde bulundurursak CMC modellerinin erişilebilirliğinin o firmalara nazaran daha kolay olduğunu da belirtmek gerekir. Modele dönecek olursak eğer, el ile bir araya getirilmiş 1500’den fazla parçadan oluşmuş ve gerçek metal malzeme ağırlıklıdır. Mille Miglia versiyonu aslına uygun olarak 1/18 ölçeklerinde üretilmiş.

havalandırması için üretilmiş olan ufak ızgara, dış far koruması, korumanın siyah çerçevesi, gerçekçi ampuller ve reflektör oldukça gerçekçi görünümde. Rüzgârlık Camı ve Ön Havalandırmalar Caroll Shelby tasarımı olan Shelby Ön havalandırmalar son derece ince bir işçiliğin ürünü, ufacık ızgaralara sahip-

Motor Motor kaputunun altında bir destek teli bulunmakta ve bu sayede motoru daha rahat inceleme imkânı bulunmakta. Aracın teknik özelliklerine göz atarsak eğer; direkt enjeksiyonlu, valfları kontrol eden bir yakıt sistemine sahip (desmodromic valf kontrol). Ation pozisyonunda düz sıra 8 silindirli motor aracın kalbi niteliğinde ve model olarak da adeta bir sanat eseri, modelcilikte görebileceğimiz en detaylı üretimlerden kesinlikle. Egzoz manifoldları, aktarma hortumları, hortumları tutan kelepçeler, silindirleri ateşleyen elektrik telleri (8 adet olması da silindir sayısı hakkında fikir veriyor), elektrik kabloları, radyatör hortumları, motor bloku üzerindeki şasi numarası ve Mercedes logosu ve plaket bizlere oldukça zengin bir görünüm sunmakta. Motor CMC tarafından tek olarak da

Ön Cephe Ön cephe mükemmel görünümü ile çok etkileyici. Tel örgü ön ızgaraları, tampon boyama yöntemi ile yazılmış olan 722 dekali, baskı Mercedes logosu (orijinal araç ile birebir), motor

diecastr e-dergi 9


üretilmekte. Ahşap bir tabla üzerindeki ürün de gayet güzel bir üretimdir ve o üründe de motor ile ilgili şu bilgilere yer verilmiştir: Detaylı ve el ile birleştirilmiş 300 SLR yarış motoru 310 hp gücünde ve araca maksimum 300 km/h sürat kazandırabiliyor. 33 derece sağa yatık çift egzozlu motorun fuel enjeksiyon sistemi de Bosch tarafından üretilmiştir. İç Mekân Kapılarla anlatıma başlamak istiyorum, dikkatinizi çekerse eğer tek kapı martı kanat modellerinde olduğu gibi normal bir şekilde açılmamaktadır. Martı kanatlarda SL’den alınan kafes çerçeve, konvansiyonel önden menteşeli kapıların kullanılmasına izin vermediğinden, tavandan açılan kapı kesinlikle yapısal bir gereklilikti. Yani martı kanat, gösteriş hevesinin değil, zorunluluğun meyvesiydi. Aynı şekilde bu modelde de benzer bir çerçeve kullanılmış olduğundan dolayı kapı bu biçimde açılmaktadır. Kapı döşemesi ve koltuk kenarları deri malzeme kullanılarak üretilmiş. Sırtlık

10 diecastr e-dergi

kısmı tekstil malzemeden, direksiyon simidi ahşap görünümde ve ön panel birçok detayı barındırmakta. Çift araba koltuğu kafa dayanağı da otantik (aslına uygun) bir biçimde üretilmiş. Bu kafalık kısımları ve devamı gövdeye bağlı değil ve açılarak stepneler için bir nevi kapak görevi görmekteler. Bu iki kısımdan sürücü kısmının üzerinde de açılabilir fuel kapağı bulunmakta ve kapak çelik malzemeden imal edilmiş. İçeride de fuel kabı bulunmakta. Yan Cephe Yan cephe mükemmel çizgilere sahip, egzozların metal olması, manyetik özellikli çıkabilen koruyucu yan kapak, mükemmel üretim örneği tekerler ve jantlar bu görünümü tamamlıyor. Tekerler Ve Süspansiyon Sistemi Modelin süspansiyonları orijinal araca uygun olarak çalışmakta. Arkada iki adet süspansiyon kolu mevcut. Tekerlere gelecek olursak eğer, ön ve arka tekerlerin boyutları farklı. Ön tekerler 6.00.16 iken arka tekerler 7.00.16 boyutlarında. Tekerlek yanaklarındaki

Continental Racing yazısı lastiğin üretici firmasının amblemi ve ufak yazılar görmüş olduğum en ayrıntılı işçilik. Teker olukları da dâhil olmak üzere gerçekten bir tekerliğin nasıl modellenmesi gerektiği hakkında bizlere çok iyi bir örnek veriyor. Çift sıra tel tel aluminyum jantlar zaten artık modelciliğin zirvesi diyebilirim. Tekerlerin sökülmesi için ön ve arka tekerlerde farklı yönlere çevrilen bijon somunundaki Mercedes logosu,


çift katmanlı çelik jant tellerinin jantlarla birleştiği kesimler ve subap kısmı her şey yerli yerinde mükemmel. Tekerlerin kalitesi ve üretimi çıkarılabiliyor olmalarından dahi daha üstün. Arka Cephe Açılabilir depo kapağı, otantik bagaj kapağı, stop lambaları ve çerçeveleri, plaka, 300 SLR yazısı ve Mercedes logosu ile 1500 parçanın hakkını vermişler gerçekten de. 722 dekalide ayrıca bir güzellik. Bu arada konumuzun başında da değindiğimiz gibi tampon boyama yöntemi ile işlenmiş olan 722 rakamı aracın yarışa başladığı sabah 07:22’yi işaret etmektedir. Boyası 1/1 araç ile aynı. Ayrıca diğer CMC üretimi versiyon-

larda ‘’658’’, ‘’701’’ ve ‘’704’’ kapı numaralarını taşımaktalar. Onlar da aynı şekilde yarışa başlangıç saatleri baz alınarak numaralandırılmışlar. 701 ve 658 araçları monoposto araçlardı yani tek kişilik, ko-pilot olmayan araçlar. 704 ve 722 ise iki kişiliktiler. Ona göre de araçların aralarında da ufak tefek farklar bulunmakta. Bu araçların modelleri 2000 limitli olarak üretildiler. 658’in pilotu J. M. Fangio, 701’i kullanan pilot Karl Kling, 704’ü ise Hans Herrmann kullanıyordu. Yardımcı pilotu da Hermann Eger’di. 722’nin pilotu Stirling Moss ise bu araçla harikalar yarattı. Bagaj İki farklı boyutlardaki stepneler bagajın içine vidalanmışlar. CMC tornovidası yardımıyla çıkartılabiliyorlar. Stepneler çıkarılınca da karşımıza çıkan yakıt deposu ve elektronik aksam oldukça detaylı görünüyor. Esasen buraları boş geçebilirlerdi ama es geçmemişler. Bu sayede de albenisi çok olan bu model çıkmış ortaya.

Bayrak Araç İngiliz Pilot Stirling Moss’a istinaden Büyük Britanya bayrağı taşımakta ve bayrak da çok güzel bir biçimde modele işlenmiş. Diğer model versiyonları da Almanya ve Arjantin bayrağı taşımakta. Alt Cephe Alt cephe tüm modelde olduğu gibi metal malzemeden üretilmiş ve perçinlerle dolu. Ayrıca arka kısımda tel ızgarlardan oluşan bir havalandırma da bulunmakta. Alt cepheyi de inceledikten sonra incelememizi bitirmiş bulunuyoruz. Sonuç olarak model yarış tarihi ile ilgilenenler için kesinlikle tavsiye edilebilecek güzellikte ve son derece zengin detaylar içermekte.

Monitör Denis Jerkinson’ın yarış sırasında kullandığı yarış notlarının bulunduğu monitör de ufak bir biçimde modellenmiş. İnce ve güzel bir detay.

diecastr e-dergi 11


1/18

Alfred

Neubauer Alfred Neubauer 1931 yılında Mille Miglia yarışını organize etmişti.

12 diecastr e-dergi

Schuco diecastr e-dergi 1/18 inceleme Serkan Baş Alfred Neubauer (29 Mart 1891 -22 Ağustos 1980) Neubauer’in Babası Karl Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Neutitschein kentinde orta ölçekli mobilya üreticisiydi. 1891 yılında da tek oğlu Alfred dünyaya geldi. Alfred çocukluğunda da ailesinin ismini duyuran başarılı bir çocuktu ve bir süre sonra 1.Dünya Savaşı’nda Avusturya İmparatorluğu’na araç tamiri konusunda hizmet etmeye başladı. Daha sonra Avusturya’da Austro-Daimlerde çalışırken Ferdinand Porsche tarafından test şefi olarak atandı. 1922 yılında çeşitli araçları kullanmasına rağmen elle tutulur bir başarı elde edemedi. 1923 yılında Ferdinand Porsche, Stuttgart’ta Daimler Works firmasına katıldı ve (1926 yılından sonra Daimler-Benz olarak kurulan firma) tabii yanında Alfred Neubauer’i de sürükledi. 1926 yılından itibaren de büyük bir sürücülük başarısı olmayan

Neubauer’i Racing Director görevine getirdi. Bu görevi 1955 yılına kadar sürdürdü. O yıllarda pilotlar dış dünyadan izole bir şekilde yarışıyorlardı, öyle ki kendi yarış pozisyonlarından dahi haberleri olmuyordu hatta yarış sonunda yarışı kazandıklarını öğrenmeleri dahi onlara süpriz oluyordu. Bu ortamda Alfred bayraklar ve tabelalarla pilotlara taktik bilgiler veren bir sistem geliştirmişti. Sonrasında da kendine özgü sistemler geliştirmeye başladı, tabii üstlerinin de


tepkisini toplayarak. Daha sonra SS ve SSK araçları ile Mercedes-BENZ firması Rudolf Caracciola elinde yarışlar kazanmaya devam etti. Caracciola o zamanlar en başarılı pilotlarındandı. Neubauer de son derece disiplinliydi ve ekibin başındaydı takıma ciddi zaman kazandırıyordu. Yani kısacası Mercedes’in bu başarılarında katkısı büyüktü. Neubauer 1931 yılında Mille Miglia yarışını organize etmişti. Burada da başarılı sonuçlar elde edildi. Neubauer ile özdeşleşen hikâye de Silver Arrows efsanesinin başlangıcıydı. Neubauer’in hikâyesini anlatanlara göre yarışa katılacak olan araçlarda 750 kg ağırlık sınırı konulmuştu. Ancak mevcut araç 751 kg geliyordu. Bu sorunun giderilmesi için Neubauer ve Manfred von Brauchitsch’ün ortak kararı ile aracın beyaz boyası kazındı ve gri renkli şasi ile yarışa hazır hâle geldi. Tabii bu olay arkasında hiçbir fotoğraf ve delil olmadığı için ve o zamanlarda Formula

Libre kurallarında herhangi bir ağırlık limiti bulunmadığı için bir efsane ve hikâye olarak kaldı. Yine de Gümüş Okların başlangıç hikâyesi olarak çok anlamlı olduğu düşünülmüş olacak ki günümüze dek ulaştı. “Silver Arrows” (gümüş oklar) lakabıyla anılan Auto Union ve Mercedes Benz takımları yarış dünyasında gayet başarılı sonuçlar elde ettiler. Rudolf Caracciola, Hermann Lang, Manfred von Brauchitsch ve Richard Seaman gibi pilotların da başarılarda katkıları büyüktü.Tabii bu iş ekip işiydi ama bazı kişilerde başarıları ile öne çıkıyorlardı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Mercedes-Benz firması yarışlara geri dönmek için can atıyordu. Yeni yarış tarihi 1954 yılı olarak ilan edilmişti. Mercedes-Benz 300 S aracından adapte olan bu yeni araçla Mercedes-Benz Carrera Panamericana yarışında ve Le Mans yarışında zafer elde etmişti. 1954 yılında ve 1955 yılında da Mercedes

firması Juan Manuel Fangio eşliğinde Grand Prix Dünya Şampiyonu oldu. 1955 yılında ise Neubauer, yarış tarihindeki en kara günlerinden birisine şahit oldu. Frenchman Pierre Levegh kontrolündeki Mercedes-Benz 300 SLR seyircilerin arasına girerek 80 kişinin ölümüne yol açan bir kazaya sebep oldu. Bu elim kaza sonucunda Neubauer emekli oldu ve Mercedes firması da olayın şoku ile yarışlardan tamamen çekildi. Bu şekilde de Neubauer’in yarış kariyeri sona ermiş oldu. Resimlerde yer alan Schuco üretimi 1/18 ölçekli figür de bu tarihi çok güzel bir biçimde yansıtmakta ve koleksiyonerlere tavsiye edebileceğimiz kaliteli bir üretim örneği.

diecastr e-dergi 13


1/18

Mercedes 300 SL

1952 “CARRERA PANAMERICAN” Mercedes logosu ve 300SL yazısı ile tam bir detay canavarı ve CMC’nin ifadesiyle seçkin bir üretim örneği.

14 diecastr e-dergi

CMC diecastr e-dergi 1/18 inceleme Ahmet Kadı 50’li yılların başlarında Mercedes yarış dünyasına geri dönmüştü. Ancak bu sefer bütçe darlığı ve Formula’nın değişmeyen kuralları firmayı üretici çözümler yapmaya itiyordu. Rudolf Uhlenhaut liderliğindeki takım hemen işe koyuldu. 6 silindirli motora sahip type 300 aracı yeni silindir başlarının ve üçlü Solex karbüratörünün eklenmesi ile yarış aracına dönüşmüştü. Motor ve vites kutusu çok ağır olan aracın ağırlığı da alüminyum malzemeden üretilmiş tüplerden oluşmuş şasi ile hafifletildi ve şasi yüksekliğinden zaruri hâle gelen yukarı doğru açılan kapıları kendine has olan tasarım bu şekilde geliştirilmiş oldu. Motor sağa doğru 50 derecelik bir eğimle yerleştirilmişti. Araç çok dahice tasarlanmıştı ve çağdaşlarına göre pilotun rahatı da kesinlikle çok daha üst seviyedeydi. Carrera Panamericana aracının bagaj kısmındaki tasarımla iki adet yedek las-


tik taşıyabilmesi de gerçekten takdire şayan bir tasarım örneğiydi. 1952 yılında Carrera Panamericana yarışları iki kategoriden oluşuyordu. Stock Cars ve Sports adlı iki kategoriye ayrılan yarışlarda American Saloon araçları çevik avrupa araçları ile ayrı kategoride yarışıyorlardı. Büyük araç firmaları bu yarışları çok önemsiyordu ve Mercedes firması da çok ciddi bir araç ve ekip ile yarışa katılmıştı. Karl Kling ve Herman Lang yönetimindeki araçlar yarışta ilk iki sırayı almayı başardılar. Burada ilginç olan ise Karl Kling’in aracına yarış sırasında akbabaların saldırmış olmasıydı. Susturucusu olmayan aracın gürültüsünden ürken ve bu nedenle de büyük bir nefretle araca saldıran kuşlar Alfred Hitchcock filmini aratmayan bir performans ile ön camı kırmayı başarmışlardı. Yolcu kısmında hasar oluşturan kuşlar yardımcı pilotun bilincini yitirmesine ve ciddi bir şekilde yaralanmasına yol açmışlardı. Buna rağmen Karl Kling ve

yardımcı pilot Hans Klenk yarışı lider olarak tamamlamayı başarmıştı. Bu yarıştan 2 yıl sonra da aracın Coupe versiyonu üretildi. 1/18 ölçeğinde CMC üretimi modelimize gelecek olursak eğer metal işciliğinin son derece kaliteli üretimlerinden olan model son derece ağır ve sağlam bir üretim örneği. Modelin kalıbı ve boyası oldukça başarılı. Ön cephedeki Mercedes logosu, cam çerçeveleri, çerçeve içindeki fitilleri, ince metal silecekleri, motor kaputunu tutan CMC klasiği deri kemeri, dekalleri, jantları, tekerleri, arka cephede ki Mercedes logosu ve 300SL yazısı ile tam bir detay canavarı ve CMC’nin ifadesiyle seçkin bir üretim örneği. Bagaj içindeki çifte lastik uygulaması da oldukça güzel bir biçimde modellenmiş. Martı kapıların açılışı da oldukça iyi. İç mekândaki deri ve tekstil uygulamaları, halı kaplı zemin ve üstü deri kaplı ön panel artık modelciliğin en keyif veren noktalarından diyebili-

riz. Ayrıca deri kemerin çözülmesi ile karşımıza çıkan ve gayet tatmin edici motor detayları da oldukça güzel bir biçimde üretilmiş. Sonuç olarak Mercedes efsanesi olan model, Mercedes koleksiyonerleri için gerçekten vazgeçilmez bir güzellik ve eski üretim olması nedeniyle de bulunması gerçekten de zor bir model. Mercedes Transporter ve figürlerle zenginleştirdiğimiz fotoğrafları dikkatlice incelemenizi öneririz.

diecastr e-dergi 15


1/18

MERCEDES - BENZ

1939 540 K AUTOBAHN-KURIER Siyah renkli bu Mercedes klasiği uzun kaputu, gizli arka tekerleri ve aerodinamik yapısıyla zamanında öne çıkan bir modeldi...

BOS (Best of Show) Models diecastr e-dergi 1/18 inceleme Erhan Dalgıç Sevgili Diecastr E dergi okuyucularımız bu sayımızda Best of Models (BOS) üretimi 1939 Mercedes-Benz 540K Autobahn Kurier modelini inceleyeceğiz hep birlikte... Siyah renkli bu Mercedes klasiği uzun kaputu, gizli arka tekerleri ve aerodinamik yapısıyla zamanında öne çıkan bir modeldi ve başarılı bir tasarım örneğiydi . Parlak bir kariyeri olan Hermann Ahrens tarafından tasarlanmıştı. Savaş öncesi tekniklerle inşa edilmiş olan bu araç tüm zamanların en güzel klasikleri arasındaki yerini alacaktı. Ve BOS firması da bu özel aracı model dünyasına 2000 limitli olarak 1/18 ölçeğinde üreterek kazandırmış oldu. Mercedes 500K şasesi ilk defa 1935 yılında yollarda boy göstermeye başladı. Ve bu şaseden geliştirilen 540K üretimi de Friedrich Geiger tasarımıydı ve ilk defa 1936 yılında Paris Motor Show’unda görücüye çıktı. Araç döneminin mükemmel aerodinamik özelliklerini yansıtarak üretilmiş ve SSK’dan geliştirilen 500K’dan sonraki adımdı. İki kişilik cabriolet, dört kişilik coupe ve zırhlı yedi kişilik limuzin çeşitleri ile dönemin üretilmiş en büyük aracıydı.

16 diecastr e-dergi


elit bir görünüme sahip bir model. 2000 Limitli olarak üretilmiş olması Mercedes koleksiyonu yapan koleksiyonerler için bulunmasını oldukça zorlaştırmakta.

Araçların isimleri genellikle anlamsız rakamlardan ve harflerden oluşmaktaydı ancak 540K ve 500K modellerindeki K harfi Kompresor (körük) kelimesinden geliyordu. Yani araçlar supercharged motorlara sahipti. Ateşin körüklenmesini andıran bir sistemle çalışan motorlar araca çok iyi bir performans artısı getiriyordu. Ancak yakıt verimliliği konusunda da bir o kadar zayıftı. 8 düz silindirli motor 5,401 cm küp hacmindeydi ve çift karbüratöre sahipti. Bu halde 115hp güç üretmekteydi ancak supercharged devreye girdiği zaman bu güç 180hp ye kadar çıkmaktaydı ve bu da araca 170km/saat hız kazandırıyordu. Güç dört veya opsiyonel olarak beş vitese sahip vites kutusu ile arka tekerlere aktarılmaktaydı. Vacuum-assisted hydraulic fren sistemi de aracın sürücü kontrolünde kalmasını sağlıyordu. 540K aracı 500K aracının şasesi ile aynıydı ancak tabandaki bazı iyileştirmeler ile

hafifletilmişti. Ancak aracın ağırlığı 2700 kg’ı aşıyordu. Aracın uzunluk ölçüleri de çeşidine göre 2980 mm, 3290 mm ve 3880 mm idi. 1500 kişinin çalıştığı Sindelfingen fabrikası tarafından sadece 70 adet olarak üretildi ve sahipleri arasın da Jack Warner da bulunmaktaydı. Kısa bir süre sonra da İkinci Dünya savaşı patlak verdi. Modelimize dönecek olursak eğer model resin malzeme üretimi olup mükemmel bir kalıba ve mükemmel bir boya kalitesine sahip. Ön farlar, radyatör üzerindeki mavi Mercedes logosu ve Mercedes yıldızı, radyatör ızgarları gerçekten çok kaliteli bir üretim örneği hatta farlara dikkatli bakınca içindeki ampulü görmemiz mümkün. Motor kaputu ve kapıların resin olması sebebiyle açılmıyor oluşu bir handikap olsa da modelin kalıbı, boyası ve o klasik güzelliği oldukça değerli bir koleksiyon parçası olduğunu kanıtlamakta ve özellikle siyah bir model olması nedeniyle de oldukça

Modelin motor kaputunun üzerindeki havalandırma kısımları, egzoz çıkışları ve orta destek kısmı da mükemmel bir üretim örneği. Düzgün cam çerçeveleri ve silecekleri ön cephenin görünümünü tamamlamakta. Arka çamurluk üzerindeki Mercedes logosu oldukça düzgün, arka cam çerçeveleri, stop lambaları, egzozlar ve sürücü kısmındaki kapı kolu gibi ayrıntılar oldukça kaliteli görünmekte. Sonuç olarak kalıbı mükemmel bir model ve Mercedes tarihinde de güzel bir yere sahip. Ve imkânlar dâhilinde edinilebilecek bir değer.

diecastr e-dergi 17


1/18

2006 Autoart’ın çok başarılı işçiliklerinden olup çok kaliteli bir üretim...

MERCEDES - BENZ Autoart

diecastr e-dergi 1/18 inceleme Erhan Dalgıç Sevgili E-Dergi okuyucularımız dergimize konuk ettiğim ikinci Mercedes modeli, Autoart firması tarafından 1/18 ölçeklerinde üretilmiş Mercedes - Benz G55 AMG modeli. Koleksiyonerlerin ilgisini çekebilecek güzellikte çok detaylı bir üretim ve kıymetli bir koleksiyon parçası diyebiliriz. 2006 yılında üretilmeye başlanmış olan araç 5 kapılı olup 5 koltuk, 480 - 2250 lt arası bagaj hacmine sahip. Jeep sınıfında yer alan aracın ağırlığı 2250-3200 kg arasında değişmekte. Aracın otomatik şanzımanda vites sayısı 5 ve V8 motora sahip araç 500 beygir güce sahip. Ve silindir başına 3 valf düşmekte. Aracın motorunun sıkıştırma oranı 9. Motorun üretmiş olduğu bu 500 beygir güç ile araç saatte 210 km’ye kadar hızlanabilmekte. Aracın yakıt tipi benzin ve çok noktalı enjeksiyon sistemine sahip. Ortalama yakıt tüketimi 15.9 lt /100 km olup bu oran şehir içinde 21.4

18 diecastr e-dergi

G55 AMG


lt/100 km’e kadar çıkabilmekte. Modele gelecek olursak eğer Autoart’ın çok başarılı işçiliklerinden olup çok kaliteli bir üretim. Muazzam bir kalıba ve muazzam bir boya işçiliğine sahip. Ön farlar, sis lambaları, Mercedes yıldızı ve birbirini çapraz kesen tel ön ızgaralar, Mercedes logosu ve AMG plakası bir bütünlük içinde olup gayet başarılı bir üretim. Camlar, silecekler, cam kenarlıkları, kapı kolları, aracın dikiz aynaları, dikiz ayna üzerindeki sinyaller, kapı eşiği, egzoz, çamurluklar, tekerler, yıldız şeklindeki teker jantları gayet düzgün

bir biçimde üretilmiş. Bunun yanı sıra aracın üst kısmında sunroof da mevcut olup arka camdaki çizgiler ve tek silecek, arka çekecek kısmı ve stepne aracın diğer ayrıntıları. Arka cephenin de modelin bütününe uygun olarak son derece kaliteli bir görünüme sahip olduğunu belirtmeliyiz. Özellikle stepne kısmı ve krom çerçeve, üzerinde ki Mercedes yıldızı çok kaliteli bir biçimde üretilmiştir. Arka farlar da gerçeğe yakın bir üretim örneği. Motor kaputunu açtığımız zaman da detaylı bir motor üretimi ile karşı-

laşmaktayız. Kapalı V8 motorun tüm görünen elemanları başarılı bir biçimde modellenmiş. Ve kaput teleskopik sistemle açılıp kapanmakta. Aracın iç mekânına gelecek olursak eğer ilk önce modelin tüm kapılarının açılabiliyor olmasının büyük bir artı olduğunu belirtmek isterim. Taban sacı flok kaplama olup, kapı eşiğindeki AMG yazısı oldukça karizmatik. Konsolda bulunan ahşap kısımlar da bu bölümü hareketlendirmekte. Sonuç olarak benden tam not alan bir üretim olan model, diğer koleksiyoner arkadaşlarımıza tavsiye edebileceğim kalitede ve kesinlikle güzel bir üretim örneği. Sonraki sayılarda görüşmek dileğiyle, bol modelli günler dilerim...

diecastr e-dergi 19


1/18

MERCEDES - BENZ

1935 500 K SPECIAL ROADSTER Model Mercedes tarihinde önemli bir yere sahip olan 500K aracının eski bir üretimi ve koleksiyon değeri olan bir parça

20 diecastr e-dergi

Franklin Mint diecastr e-dergi 1/18 inceleme Kenan Caner Merhaba sevgili E-Dergi okuyucuları. Bu sayıda sizlere modelim ile Mercedes’in doğum yeri olan Almanya’nın Mannheim kentinden konuk olacağım. Modelimiz koleksiyon değeri olan klasik bir Mercedes örneği, 1935 yılında üretilmiş olan Mercedes 500 K Special Roadster modeli. Bu model alışılmışın dışında ve pek yaygın olmayan bir ölçek olan 1/24 boyutunda bir model. Ne yazık ki artık üretimi olmayan Franklin Mint üretimi. Modeli almamın sebebi veya hikâyesi, bitpazarında bir yığın kırık modelin arasında bir tezgâhta görmem sonucudur. Satıcının modele oyuncak gözüyle bakması da modeli almamda biraz etkili oldu. Böyle nadide bir modeli koleksiyondan anlamayan kasapların eline bırakmaya gönlüm razı olmadı doğrusu. Mercedes 500 K yani W29 modeli Mercedes-Benz firması tarafından


1934-1936 seneleri arasında üretilmiştir. Bizim inceledeğimiz model de Mercedes-Benz 500K cabriolet versiyonu. İsmindeki ‘’K’’ harfi kompresor kelimesinden yani Alman SuperCharger kelimesindeki K harfini simgelemektedir. Devasa olan aracın körüklü motoru sayesinde inanılmaz hızlara çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz ve tabi ki yakıt tüketimi de boyutları ile doğru orantılıydı. Mercedes 380 modelindeki bağımsız süspansiyon sistemi bu araçta da uygu-

lanmıştı. Ön akslarda iki süspansiyon kolu bulunmaktaydı ve arka akslarda birleşik salıncak sistemi bulunmaktaydı. Ve ilk defa süspansiyon yayları da bu araçta kullanılmıştı. Araç daha önceki üretilmiş olan Mercedes’lere göre daha konforluydu ve aracın motor hacmi de 5 lt idi. Aracın tasarımcısı Friedrich Geiger’di ve araç 2 kapılı olup 4 ve 5 vites sistemi seçeneklerine sahipti. 5018 cc lik dev motor araca 160hp güç sağlamaktaydı ve bu sayede araç 160 km/h (100mph) hıza ulaşabilmekteydi.

Model Franklin Mint ve eski bir üretim olduğu için yeni üretim modellerdeki gibi çok üst düzey detayları barındırmamasına karşın ölçeğine göre oldukça kaliteli bir üretim. Özellikle modelin boyası ve kalıbı çok başarılı. Ön ızgara, ön farlar, Mercedes yıldızı ön cephenin muazzam bir şekilde görünmesini sağlamakta. Çamurlukların kıvrımı ve ön tampon da bu görünümü tamamlamakta. Yan taraf çizgileri, kapı basamakları ve sis farları da yan cepenin klasik görünümünü tamamlamakta. Ayrıca tekerler, jant telleri ve jant kapağı ile oldukça iyi görünmekte. İç mekân da ortalama bir görünüme sahip olup arka bagaj kısmı açılabilmekte. Arka tampon ve plakalık kısmı modeli çok iyi tamamlamakta. Kısacası model Mercedes tarihinde önemli bir yere sahip olan 500 K aracının eski ve değerli bir üretimi ve koleksiyon değeri olan bir parça. Bir sonraki sayılarda görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın...

diecastr e-dergi 21


1/18

1955 Model gerçekten de gönül alacak tarzda mükemmel bir boya ve kalıp ile üretilmiş çok güzel bir Autoart örneği

22 diecastr e-dergi

MERCEDES - BENZ Autoart

190 SL

diecastr e-dergi 1/18 inceleme Serkan Baş Arkadaşlar merhabalar sizlere şimdi de siyah renkli bir Alman güzelliğini tanıtacağım. Model gerçekten de gönül alacak tarzda mükemmel bir boya ve kalıp ile üretilmiş çok güzel bir Autoart örneği. Böyle bir güzelliği ben de Mercedes koleksiyonuma eklemiş olmamdan dolayı mutluluk duyuyorum. Zaten üstü açık klasik Avrupalar hep ilgimi çekmiştir ve favorilerim arasındadır . Modeli de metal işçiliğinin üst seviyesinde görünce kaçırmak olmazdı. Mercedes 190 SL modelleri çift kapılı olarak ve opsiyonel çıkabilen çatısı ile Mercedes Benz firması tarafından 1955 ve 1963 yılları arasında üretilmişlerdir. Aracın ilk prototipi de 1954 yılında New York Auto Show’unda görücüye çıkmıştır. O tarihlerde böylesine bir güzellik çok fazla ilgi çeken bir araç olmuştur. Mercedes 190 SL modeli oldukça hızlı bir modeldi ve Mercedes 300 SL mo-


deline nazaranda fiyatı oldukça uygun bir araçtı. Bunun yanı sıra araç yuvarlak hatlarıyla kendi stilini de ortaya koymuştu. Aracın motor özellikleri ve süspansiyon yenilikleri gibi oldukça yenilikçi yönleri de mevcuttu. Bazı noktalarda da 300 SL modeli ile buluşuyordu. 4 manuel vitesli araç 1897 cc M121 SOHC 14 motoruna sahipti ve bu motoru ile 104 hp güç üretiyordu. Soft Top convertible ve Removeble Hardtop kasaları 3998 Dolar ve 4295 dolar satış fiyatlarına sahipti ve toplam da bu satış rakamları ile 25.881 adet üretilmişlerdi. Modelin özelliklerine geçecek olursak eğer kalıp, boya ve metal işçiliği gerçekten de üst seviyede hatta gördüğüm en iyi kalıplardan diyebilirim. Kaputun üzerindeki Mercedes logosu da son derece güzel. Modelin ön havalandırma ızgaraları da çapraz tel şeklinde ve geçirgenler. Izgara çerçeveleri ve her türlü nikelaj kromaj modellemeleri

üst kalitede. Ön tamponu plastik olmasına karşın güzel. Tampon boynuzları da başarılı bir biçimde üretilmişler. Ön kısımda bir tek plakanın farklı olması hoşuma giderdi sanırım. Farlar, sinyaller ve stoplar kısacası optik grub oldukça iyi. Silecekler, cam çerçevesi, dikiz ayna ve kapı kolları gayet güzelce modellenmiş. Arka çamurluktaki korumalık metal kısmı da oldukça iyi. Arka kısımdaki Mercedes logosu ve 190 SL yazısı gayet iyi. Tekerlere geçecek olursak eğer, teker dokusu oldukça gerçekçi. Jantlar ve Mercedes yıldızı efsane. Arka tampon çok iyi. Stoplar iyi. Depo kapağı mevcut çok iyi ancak açılmıyor. İç mekan rengi harika. Kırmızı renk ayrıntıları daha da güzel yansıtıyor ve mükemmel görünüyor. Siyah renk ile uyumu zaten favorim. Koltuk dokusu plastik maalesef. Ancak döşeme çizgileri fena değil. Taban sacı halı kaplama ve paspaslar mevcut. Ayak pedalları da elbette unutulmamış. Direksiyon otantik

ve logo ile mükemmel görünüyor. Ön panel iyi durumda göstergeler, saat ve torpido kapağı birkaç ayrıntı. Bagajda da stepne var geçer not alır diyebilirim. Motor kısmı da güzelce detaylandırılmış. Autoart’ın bu modele özendiğinin en açık kanıtı gibi. Ve klasik modelseverler için de kesinlikle tavsiye edebileceğimiz bir güzellik.

diecastr e-dergi 23


1/32

Mercedes

1963 Unimog 406 Weise Toys

diecastr e-dergi 1/32 inceleme Ahmet Kadı

Bu sayıda dergimize konuk olan Weise Toys üretimi modelimiz 1/32 ölçeğinde ve bu yeşil renkli güzellik Mercedes firmasının 1963 yılında üretmeye başladığı Unimog serilerinden birisine ait. 406/416 serileri 1963 yılında üretilmeye başladılar ve 4 silindirli dizel motorları (OM312) 65 hp güç üretmekteydi. Unimog 406 ve 416 serileri benzer modellerdi ve daha sonraki yıllarda üretilen modellerde direkt enjeksiyonlu OM352 motorları kullanılmıştı. Bu motorlar başlangıçta 80 hp güç üretmekteydi ve

24 diecastr e-dergi

daha sonra 110 hp güce kadar çıktılar. Yine tüm Unimoglarda olduğu gibi bu araçlar da birçok alanda kullanıldılar ve yerlerini yeni serilere terk ettiler. Modelimize gelecek olursak eğer, 1/32 ölçeğin alışılmış kalitesinin aksine son derece kaliteli bir üretim olduğunu belirtmeliyiz. Ön cephede Alman plakası, Mercedes yıldızı, ön tamponu, tampona bağlı çekecek kısmı, projektörleri, Unimog yazısı ve Mercedes logosu tam bir bütünlük içinde. Camlar, cam çerçeveleri, çamurluklar, kapı kolları, sinyalleri, basamağı, benzin deposu da es geçilmemiş noktalar. Ayrıca aracın tekerleri ölçeğine göre olağanüstü güzel görünmekte. Kasa kısmı da ahşap görünümlü ve çıkabilen parçalar da aracın çok yönlü olduğunu gösterir nitelikte. Arka kısımdaki çekecek kısımları, stop lambaları, plakası ile bir bütünlük içinde. Kasa kısmı ayrıca açılabilmekte ve aracın damperli olduğu da kasanın

hareket edişinden belli oluyor. Kasa kalktığı zaman da vites kutusu görünmekte. Aracın iç cephesi de güzelce modellenmiş. İlk yardım kiti dâhil olmak üzere birçok detayı barındırmakta. Göğüslük kısmı göstergeler ve koltukları ile güzel bir model örneği ve ayrıca üst kısımın da çıkabiliyor olması ayrıca kokpit kısmının incelenmesi açısından büyük bir avantaj. Sonuç olarak Unimog sever koleksiyonerlerimize önerebileceğimiz güzel bir örnek ve kaliteli bir model. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...


1963 MERCEDES UNIMOG 406 .......................................................................... BOYUT : 1/32 .......................................................................... ÜRETİCİ: Weise Toys

1/32

diecastr e-dergi 25


1/43

Premium Classixx

Mercedes L911

diecastr e-dergi 1/43 inceleme Serkan Baş

hizmetleri gibi birçok amaca hizmet etmek için üretildiler. Gerçekten bir başarı öyküsü olan Mercedes L serisinden L911, Premium Classixx’in 1/43 ölçeklerinde 500 limitli üretmiş olduğu kaliteli örneklerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mercedes L serisi kamyonlar, konvensiyonel düzenleri ve kupa arkasındaki motorları ile 1955-1995 yılları arasında üretilmişlerdir. Almanya içerisinde de genel olarak kısa kupa (başlık) manasına gelen “Kurzhauber” kelimesi ile adlandırılırlar. L serisi bu araçlar Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri dâhil olmak üzere çok geniş bir pazarlama ağına kavuştular. Yine bu araçlarda Unimog modelleri gibi askerî, nakliye ve itfaiye

26 diecastr e-dergi

1/43 ölçeğine göre gayet başarılı bir üretim olduğunu belirtebiliriz. Ön kısımdaki Mercedes arması ve ızgara üzerindeki Mercedes yıldızı gayet başarılı bir biçimde üretilmiş. Ön çamurluk ve plaka da gayet düzgün bir üretim örneği. Izgaralar plastik ama bu ölçek için gayet normal karşılanabilir. Sinyaller ve farlar da çok güzel modellenmiş. Antenler yine plastik, silecekler ise incecik metal malzemeden üretilmiş olup gayet güzel görünmekte. Aynalar da ince plastik malzemeden imal edilmiş olup gayet başarılılar, kutusunun

içinde yedekleri mevcut. Modelin en başarılı yönlerinden birisi de tekerleri. Kırmızı jantlar ve tekerler gerçekten de çok güzel görünüyorlar. Siyah çamurluklar gayet güzel modellenmiş diyebiliriz. Yakıt deposu, stepnesi ve arka stoplar da diğer güzel ayrıntılar. Modelin kasası da kupası gibi metalik malzemeden imal edilmiş ve kasanın iç döşemesi de oldukça gerçek-


çi bir görünüme sahip. Modelin brandası plastik malzemeden imal edilmiş ve çıkarılabilmekte. Bu da güzel bir özellik. Boyası, kalıbı ve imal edildiği malzeme gerçekten de kaliteli bir üretim örneği. Kısacası Mercedes severler için güzel bir koleksiyon parçası olacak çok güzel bir model ve bu sayımızda dergimize konuk olma şansı bulmuş oldu. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...

MERCEDES L911 .......................................................................... BOYUT : 1/43 .......................................................................... ÜRETİCİ: Premium Classixx

1/43

diecastr diecastr e-dergi e-dergi 31 27


1/43

Mercedes-Benz

E CLASS Üretici Schuco diecastr e-dergi 1/43 inceleme Alper Kara

Herkese Merhaba değerli Diecastr EDergi okurları. Bu ay tam bir Mercedes-Benz şöleni ile karşınızdayız! Bu kapsamda sizlere 2 model tanıtacağım, bu modellerden ilki 1/43 Mercedes E Class W212 Schuco, diğeri 1/43 Mercedes S Class W221 Autoart. İlk incelemem E Class olacak, bu modeli bir dükkanda gördüğümde ilk görüşte aşık oldum ve hemen edindim. Model, Schuco’nun sanatsal dokunuşlarını bünyesinde fazlasıyla barındırıyor. Modelin ince-

28 diecastr e-dergi

lemesine geçmeden önce 1/1 Mercedes E serisinin tarihine bir göz atalım istiyorum. E-serisine ismini veren “E” harfi Almancada yakıt enjeksiyonlu motor anlamına gelen Einspritzmotor kelimesinin kısaltması olarak kullanılıyor. 1950’li yıllarda, E-serisi modelleri ilk çıkmaya başladığında E harfi motor hacminin sonuna ek olarak getiriliyordu; tıpkı 230E gibi. Ancak makyajlı W124 tipi E - serisinin tanıtımıyla beraber E harfi motor hacmine ön ek olarak kullanılmaya başlandı; örneğin E220. Böylelikle

tarihî model, E ünvanına resmen sahip olarak E-serisi ismiyle çağrılmaya başlandı. Sonrasında bu model, 1953 yılında W210, 1958 yılında W121, 1968 yılında W114/115, 1986 yılında W124, 1995 yılında W210 2002’de W211 ve son olarak 2009 yılında W212 modelini piyasaya sürdü. E serisi teknoloji ve estetiği her modelde daha da ileri taşıdı. Ve bu macerasına şu an da makyajlanan W212 kasa ile devam etmekte. Modelimize gelirsek, öncelikle modelin kutusu ve sunumu çok hoş,


modeli özelleştiriyor. Modelin boya kalitesi ciddi anlamda çok güzel. Ön ve arka far grubu gayet gerçekçi ve en önemlisi pim yok. Ön kaportadaki kama şeklindeki sis farları da çok başarılı şekilde modellenmiş. Jantları gerçeğinin birebiri olarak hatasız bir şekilde modellenmiş. Mercedeslerin klasiği olan ön kaputtaki Mercedes yıldızı da unutulmamış. İç detaylara geçersek, öncelikle modelin direksiyonu hatasız modellenmiş, ön konsol çok gerçekçi olmuş. İç döşemeler gerçekten çok hoş. Son olarak model

genel olarak 10 üzerinden 10 aldı. Bu modeli almayı düşünenler kaçırmasın zira verilen ücreti sonuna kadar hak eden bir model.

MERCEDES - BENZ E CLASS .......................................................................... BOYUT : 1/43 .......................................................................... ÜRETİCİ: Schuco

1/43

diecastr e-dergi 29


1/43

Mercedes-Benz

S CLASS Üretici Autoart diecastr e-dergi 1/43 inceleme Alper Kara

Merhaba değerli Diecastr E dergi okurları. Bu ayki ikinci incelemem Autoart’ın sanat eserlerinden biri olan Mercedes S Class. Genel olarak Mercedes’in S modeline olan hayranlığım beni yakından tanıyanlar tarafından bilinir. Bu modeli 2011 yılında almıştım oldukça eski bir model, fakat iyi ki almışım dediğim bir model. Modelin 1/1’i ile ilgili ufak bir bilgi vermek gerekirse: Ülkemizde Mercedes S Serisi olarak anılan Mercedes - Benz S Sınıfı (S Class), teknolojisi, konforu

30 diecastr e-dergi

ve prestiji ile otomobil dünyasının “zirvede” yer alan modellerinden birisi, hatta birçok kişiye göre de zirvesidir. Her yeni nesliyle otomobil dünyasına yeni teknolojiler hediye eden bu otomobilin özellikleri, zaman içinde diğer firmalar tarafından da kendi araçlarına uyarlanır. S serisinin bazı modelleri ülkemizde de ün yapmıştır. Zira W140 kasa ülkemizde epeyce sansasyon yaratan “Susurluk Kazası”nın aktörü. W116 kasa ise biz otomobil severlerin başucu filmi olan 1987 yılı yapımı “Sarı Mercedes” filminin başrol oyuncusu. Bu kasayı ne zaman görsem aklıma bu film ve İlyas Salman’ın Bayram karakteri ile Sarı Mercedes arasındaki komik ve bir o kadar duygusal ilişki gelir aklıma. Bu aracın bazı kasaları da ülkemizde değişik adlarla anılmaktadır. Örneğin halk arasında W116 kasa “Manda Kasa”, W126 kasa ise “Balina Kasa” olarak anılmaktadır. Modeli-

mize gelecek olursak boyası oldukça parlak ve kaliteli. Ön far grubu çok başarılı modellenmiş. Özellikle bu kasada makyajlanma belirtisi olan ön farların altındaki led far grubu çok başarılı yansıtılmış. Modelin arka far grubu da bir o kadar başarılı. Jantlara gelirsek, jantlar başarılı olmakla beraber jant yanakları biraz kalın gibi geliyor bana ama gerçeği


de böyle olduğu için sorun yok. Ve Mercedeslerin kimlik kartı olan ön kaputtaki Mercedes yıldızı da unutulmamış. Modelin iç detayları da çok tatmin edici. İç mekân döşemesi bej renginde döşenmiş ki dış rengi siyah olan ve içi bej rengi olan modeller detayları daha iyi gösteriyor. Modelin direksiyon ve ön konsolu gayet başarılı modellenmiş. Son olarak model 10 üzerinden 10 alıyor diyebilirim. Bu modelden almayı düşünenlere tavsiye ediyorum fakat şu ara fiyatlar oldukça pahalı. Bu ay sizlere iki Mercedes modeli birden sundum ve cidden inceleme yazısını yazarken

Mercedes konusundaki bilgilerimi epeyce pekiştirdim. Bir dahaki ay farklı modellerle buluşmak üzere bol modelli günler diliyorum.

MERCEDES - BENZ S CLASS .......................................................................... BOYUT : 1/43 .......................................................................... ÜRETİCİ: Autoart

1/43

diecastr e-dergi 31


Mercedes AMG Üretici Autoart

Formula 1 Markalar Sampiyonu

diecastr e-dergi haber Serkan Baş

E-dergimizin Mercedes özel temalı sayısında sizlerle tarihi bir olayı da paylaşmak istedik. Formula 1 sezonunun 16’ncı yarışında Mercedes AMG Petronas duble yaparak tarihindeki ilk markalar şampiyonluğunu elde etti. Rusya’nın Soçi kentiyle aynı adı taşıyan 5 bin 848 metrelik pistteki 53 turluk yarışta Lewis Hamilton birinci sırayı alırken, Nico Rosberg’de ilk viraj öncesinde “pole pozisyonu”ndaki ta-

32 diecastr e-dergi

kım arkadaşı Lewis Hamilton’ı geçti. Fakat çok geç fren yapması nedeniyle lastiklerini kilitleyen Rosberg, virajı düz geçmek zorunda kaldı. Muhtemel bir cezadan kurtulmak amacıyla Hamilton’a yol veren Rosberg, sert fren sonrası aracında titreşim hissettiği için 2. turda pite girdi. Yarışın sonuna kadar dayanacak sert hamurlu lastiklere geçen Alman pilot, 20. sıraya geriledi ancak bu şekilde 20. sıraya kadar gerilemesine

rağmen ikinci olmayı başardı. Böylece Lewis Hamilton 2014 sezonunda 9. kez podyumun en tepesindeki yerini almış oldu. Hemen ardından 2. sırayı alan genel klasmanda da ikinci sırada bulunan takım arkadaşı Rosberg ise pilotlar sıralamasındaki yerini korudu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de izlediği 16. yarışın sonucunda pilotlar sıralamasında İngiliz pilot Lewis Hamilton 291 puan ile liderliğini sürdürürken, Nico Rosberg ise


aldığı 18 puan ile 274 puana ulaştı. Bu sonuçlar ile birlikte Mercedes Petronas takımı sezonun bitimine 3 yarış kala 565 puan toplayarak takımlar şampiyonluğunu garantiledi. Ve erken gelen bir zafere ulaştı. Formula E Pekin yarışı gibi elektrikli Formula araçlarının yarışının düzenlendiği bu tarihi günlerde bir başka tarihi daha ekranlarımızda yaşamış olduk bizlerde. 1955 yılında Daimler Benz AG takımıda Mercedes w196 aracı ile formula 1 şampiyonluğuna ulaşmıştı. Bu bağlamda da CMC firmasıda bu iki resim ile bu şampiyonluğu duyurmuş oldu. CMC’nin Mercedes w196 modelini de daha sonra ki sayılarımızda ayrıca inceleyeceğiz.

diecastr e-dergi 33


Röportaj Editör

Ağırdılar, metaldiler ve her şeyden önce farklı materyallerden yapılmış objelerin yanında çok daha gerçekçi durmaktaydılar.

Değerli Diecastr.com üyeleri, Bu sayımızın röportaj konuğu “Dr. Diecast’ten Sarim Semerkant. Sarim Bey’e öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiği için teşekkür ederek sorularıma geçiyorum... Bir çok kişi sizi Dr. Diecast’ten tanıyor zaten ama dergi okurlarımız içinde kendinizi tanıtır mısınız? Ben Sarim SEMERKANT, 1972 yılında Türkiye’nin en güney ucunda Anamur’da dünyaya geldim. 1996 yılında Gazi Üniversitesi Bilgisayar Öğretmenliği, 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Yönetimi Anabilim Dalı yüksek lisans programından mezun oldum. Halen Ankara’da öğretmenlik yapmaktayım. 1998 yılından bu güne modelciliğe çok fazla zaman ayırdığımı söyleyebilirim. Bu emek ve enerji, yıllar içinde ortaya geniş sayılabilecek bir koleksiyon, dijital bir kaynak ve içeriği Türkiye’de bir ilk olan bir sergi ortaya çıkardı. Şu günlerde vaktimin büyük çoğunluğunu tahmin edeceğiniz üzere koleksiyonumu saklamak ve geliştirmek adına harcamaktayım. Bundan sonrası için kendi modellerimi üretebilmek adına da araştırma ve çaba içindeyim (çok zor ve uzak bir hedef olsa da). İlk modelinizi ve hikâyesini anlatabilir misiniz? Modelcilikle tanışmam ortaokul yıllarıma dayanır. O yıllar 72 ölçekli uçaklar ve 24 ölçekli plastik kamyon kitleriyle geçen yıllarımdı ve çok keyifliydi. Tam bir koleksiyonculuk aktivitesine başlamam 18 ölçekli objelerle tanışmamla başlar. Ağırdılar, metaldiler ve her şeyden önce farklı materyallerden yapılmış objelerin yanında çok daha gerçekçi durmaktaydılar. 1/18 ölçekli ilk modelim Maisto üretimi 48 Woody dir. Eskişehir’de görüp hemen almıştım. Heyecanım çok uzun sürmedi maalesef, sanırım detay işçiliğindeki beklentilerim daha yüksekti. 48 Woody uzun yıllar tek başına kaldı, çünkü aklım hep Avrupa klasiklerindeydi.

38 diecastre-dergi e-dergi 34 diecastr


48 Woody benim için bir tanışma partisi, ardından gelen Autoart, Revell ve Minichamps üretimi genç Avrupalı klasiklerse tam bir aşktı… Dr. Diecast’i nasıl kurdunuz, nerden aklınıza geldi ve ne gibi zorluklar yaşadınız? Dr-Diecast, hareketini öncelikle geniş bir model veri tabanı oluşturma fikrinden almıştır. Aynı zamanda model koleksiyonculuğunu bir kültür altyapısıyla örtüştürebilme çabasından. Bu mantıkla Eray Erdemli, Tolga Titiz, Aydın Buğra Güven, Mustafa Parlar ve Mahmut İyidoğan’dan oluşan bir ekip kurup modelleri inceleyip yorumlamaya ve fotoğraflamaya başladık. 2008 yılının ilk gününde ilk sayımızı yayınlamıştık. Aynı zamanda hüsrana uğrayan bir aşk hikayesinden doğan otomobilleri, Barok mimarisinden dizaynları kopyalanmış ve şifreleri yıllar sonra çözülebilmiş otomobil tasarımlarını, ABD borsalarını birbirine katanları ve ya minicik gövdeleriyle dev fabrikaları iflastan kurtaranları, efsane kadın yarışçıları ve ya fabrika patronunun eşinin adını ve soyadını taşıyan otomobilleri yazı dizileri ile tüm hobicilerle paylaşmayı hedefledik. 2009 yılında büyük çaplı bir de sergi düzenlemeyi başardık. Bütün bunların koleksiyon ve tema oluşturmada koleksiyonculara bir rehber niteliği taşımasını hedeflemiştik. Büyük ölçüde de bu hedefe ulaşıldığı fikrindeyim. Aynı zamanda kendi model tercihlerimizin de Dr.Diecast içeriğinden etkilendiği bir gerçektir. Dr.Diecast yayın süreci boyunca mesaimizden ve günlük yaşamımızdan hayli zaman yedi. İşin en zorlayıcı kısmı da buydu. Hafta sonları ve geceleri bilgisayarların başında metinler üretildi, fotoğraf makinelerinin başında sabahlar edildi, uzak illerde röportajlara gidildi vs. Malum, bütün işler uzaktan görüldüğünden daha fazla zaman alır ve daha zordur. Bunun haricinde Dr.Diecast bize hep keyif verdi, içerik genişledikçe feyz alıp daha fazla yüklendik. Aynı zamanda tek yönlü bir kaynak olduğundan yani derleyenden okuyucuya sunulan dijital dergi formatında yayınlandığından hobiciliğe uzak kitlelerin acımasız ve alakasız yorum ve tacizlerinden doğal olarak uzak kaldık. Forum sitelerinde yaşanılan bazı zorluklar Dr.Diecast’te yaşanmadı. Bir süredir çok ilgilenemediğimiz bu kaynak yakın zamanda yeni yayınlarıyla yeniden hareketlenmeye başlayacak. Bunun haberini de buradan tüm hobicilerle paylaşmış olalım... Geniş bir koleksiyonunuz olduğunu biliyorum. Bize biraz koleksiyonunuzdan bahseder misiniz? Herhangi bir temanız var mı? Koleksiyonumda yaklaşık 350 parça bulunmakta. Bunlar ağırlıklı olarak 18 ve 43 ölçekli parçalar. 260 adetlik 18 ölçekli koleksiyonum Avrupa/Amerika genç klasikleri ve kamyon/kamyonet grubundan oluşmaktadır. 70 parçayı bulan 43 ölçeklilerse bütünüyle ağır ve hafif ticari araçlardan oluşmakta. Az sayıda 24 ölçekli West Coast üretimi yine az sayıda 1/50 ölçek WSI marka kamyonlarımla (tadımlık niyetine) koleksiyonum yaklaşık 350 parçayı bulmaktadır. Seri henüz 100-150 parça civarındayken kesinlikle tematik sınırlar içerisinde hareket etmekteydim. Avrupalı genç klasiklerden ve kamyonlardan hiç vazgeçmiyordum. Ancak yıllar içinde 60’ların ve 70’lerin en güzel Amerikan yaylıları üretilmeye başladıkça benim koleksiyondaki tema sınırları tam anlamıyla alt üst oldu hatta Avustralyalı Holdenlere kadar uzandı. Ve sayı gittikçe arttı. Hiç vazgeçemeyeceğim ve en heyecanlandığım seriyse 18 ölçekte Ford ve Citroen grubudur. İsteyip de alamadığınız bir model var mı, varsa hikâyesini anlatır mısınız? Ben bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Çok arzu edip alamadığım ya da ulaşamadığım modellerin tümünü yıllar içinde tedarik etme şansı buldum. Bu konuda ekip çalışmasının çok faydasını gördük. Tüm ekip birbirimizin modellerini sürekli takip ettik. Ancak çok istediğimiz ve hala üretilmeyen çok sayıda model mevcut. Bununla alakalı dileğim; fabrikaların üretim kartelâlarının sınırlarından kurtulabilmek. Yani kendi modellerimizi üretebilmek. Bu elbette ki zor ve çok yüksek maliyetli bir iş. Ancak ben bu konuda birkaç yıldır araştırma içindeyim. Gelişen ve ucuzlayan teknoloji sanırım bize bir parça da olsa soluk aldırabilecek. Düşünün ki Solido üretimi Renault 12leri kendimizinkilere benzetmek için boya ve plaka dekaliyle uğraşmak zorunda kalmayacaksınız veya PTT baskılı Mersin plakalı 71 model sarı Ford Transit hatta ANAMURLULAR dekalli 18 ölçekli kahverengi bir O302 otobüs….. Düşünmesi bile heyecan verici.

diecastr diecastr e-dergi e-dergi 39 35


Yine de çok uzak bir hedef olduğunu belirtmeliyim. Koleksiyonunuzdaki favori modeliniz nedir? Tahmin ediyorum ki Schuco üretimi 18 ölçekli Mercedes Benz L322 kamyon ilk sırayı alır. Diecast dışında başka bir hobiniz veya uğraşınız var mı? Hikâyeleştirilmiş tarih kitaplarına karşı ilgim vardır. Ek olarak TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin ilk çeyrek asrı yani 1923-1948 yılları arası özel araştırma alanıma girer. Bu devirde yapılan sosyal ve ekonomik devrimleri, açılan kurumları, yapılandırılan aktiviteleri nasıl yeniden var olduğumuzu dip köşe araştırır, öğrencilerimle mutlaka paylaşırım. Bu, bir uğraşın yanı sıra aynı zamanda

benim için bir görevdir. Bu yılları ait her türlü obje, (anahtarlıklar, afişler, kitaplar, gazete ve dergiler… ) benim için ayrı bir toplama ve biriktirme alanıdır.

Ülkemizde son 10 yıl içinde diecast ve diecast koleksiyonculuğu konusunda ne gibi değişme ve gelişmeler oldu? Türkiye’de hobimize verilen değer hakkında ne düşünüyorsunuz? Bana göre son 10 yılda olan özetle şudur; Farklı farklı nedenlerle aynı objeleri satın alıp forum sitelerinde veya mağazalarda tanışan kitle çözülüp dağıldı. Geriye kendi kulvarında aktif kimselerden oluşmuş grup/gruplar kaldı. Sadece otomobil merakından ölçekli modellere meraklanan kimseler adet arttıkça çoğalan maliyeti ya otomobillerine harcamayı tercih ettiler ya da gerçek bir klasiğe. Ve ya minyatür ve modellemeye ilgi duyup bizim pırlantaları da tercih edenler zaman içerisinde farklı objeleri de toplayabilmek adına az sayıda modelde sabit kalarak her başlıktan minyatürlerin tadına bakmaya karar verdiler. Bu örnekler çoğaltılabilir elbette, eninde sonunda herkes haklı olarak tercihi doğrultusunda davrandı. Bir de model otomobil tutkusunu koleksiyonerlik sınırlarına ulaştırabilmek adına çabalayanlar, enerji ve tercihlerini bu yönde kullanmaya karar verenlerin de (yani bizler) aynı şekilde süzülüp ayrı bir grup oluşturduğumuzu düşünüyorum. Daha doğru bir ifadeyle baş başa kaldığımızı görüyorum. Kişiler bazında benim gözlemim

bu yöndedir. Modellere gelince, son 10 yılda Türkiye’ye ithalatçı firmalar aracılığıyla giren model sayısı ve çeşidinde ciddi bir artış olmuştur. Çok daha fazla mağaza ve çeşit Türkiye’de de bulunabilmektedir. Bir de Internet üzerinden satın alınan şahsi alışverişlerle giren modeller buna eklendiğinde şu an Türkiye 10 yıl öncesine göre adeta bir model cennetine dönmüştür. Türkiye’de sadece bizim hobimize değil, genel olarak hobiciliğe verilen değer bana göre çok düşüktür. Bu elbette ki sosyal altyapımızla paralel negatif bir durumdur. Ancak ben bu saptamayı hobiciliğe uzak çevrelerin kısır ve dar bakış açılarıyla değerlendirmeyi çok mantıklı bulmadığımdan, biz bir şeye ne kadar değer verir ve korursak, odaktaki değerin o ölçüde kıymetleneceği fikrindeyim. Vizontele filminde Altan Erkekli’nin bir repliği bu durumu iyi özetler; “Eğer sen bu şehri seversen, dünyanın en güzel yeri burası olur…” İnsanın bir hobisinin olması ona neler kazandırabilir? Her şeyden önce hobinin, yaşamı dengelediğini ve kişiyi sakinleştirdiğini söyleyebilirim. Bütün negatif enerjinizi alır dolayısıyla sinir hastası olmaktan kurtulursunuz. (Her derde deva yani :)) Hobi bana göre kişinin kendi özetini çıkarması gibidir. Topladıklarınız, sakladıklarınız, gezdiğiniz yerler ve ya yılmadan diktiğiniz fidanlar hepsi yıllar sonra birikip veya büyüyüp kısa zamanda elde edilemeyecek büyük bir kıymete dönüşür. Ve sizin eseriniz olur…

36 diecastr e-dergi


1/1 olarak aracınız var mı ? Varsa markası nedir? 2011 model Renault Fluence marka bir araca sahibim. En çok kullanmak veya sahip olmak istediğiniz 1/1 araç nedir? 1966 Buick Riviera, 1970-75 Ford Consul, 1980-84 Citroen CX Dergimiz hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Derginizin içerik ve sunuş şeklini beğendiğimi söyleyebilirim. Emek harcandığı ortada. Ayrıca çalışma hayatının içerisine böyle bir aktiviteyi sığdırabilmenin de ayrı bir özveri ve beceri istediğini de belirtmeliyim. Emeği geçen bütün herkesi tebrik ederim. Sevgili Gökhan HEPARSLAN kardeşim Ankara’da ikamet ettiği yıllarda bir forum sitesi kurmak istediğini bana söylemişti, ben de ona ilk cümle olarak forumlarla uğraşanların çok yorulduğunu sürekli sürtüşmelerin arasında kaldığını ve onun da başına aynı şeylerin gelebileceğini söylemiştim. Hiç kimseyi kastetmeden özetle “keyifsiz günler geçirebilirsin” demiştim. Aradan birkaç yıl geçti, şimdi forum toplantısında tanıştığım ve görür görmez çok sevdiğim Ziya Harun ERGENÇ kardeşimin ve arkadaşlarının hazırladığı dijital dergiye satırlar tuşlamaktayım… Daha keyifli ne olabilir ki. Tüm ekibe sevgi ve saygılar… Son olarak bütün diecast severlere kısa bir mesaj verir misiniz? Modelciliğin en keyifli hobilerden biri olduğunu ve maddi bir gereklilik olmadıkça ellerinden model çıkarmamalarını tavsiye ederim… Bu gün gözden çıkarılan parçaların bir zaman sonra kesinlikle bulunamaz bir konuma gelebileceğini asla unutmamalılar. Güzel bir röportaj oldu. Bize zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığınız için çok teşekkür ederiz...

diecastr e-dergi 37


Forumdan

21-27 EKİM 2014 tarihleri arasında, 5. sini düzenlediğimiz; DIECASTR - MARKA FESTİVALLERİ CHEVROLET FESTİVALİ kapsamında; Gökhan (GÖKHANN), Serhat ATAN, Musa Can ÇİL, İsmet ŞERBETÇİOĞLU, Erdem (Virtue), Alper (alpino24), Eray ESENGİN, Mehmet, Turan (trn-klnc), Güney BİÇER, Alper ESATOĞLU, Hakan, Adem Can, Nusret KARAKAYA, Eray KIVRAK, Berat KARAÇOR, Onur İÇÖZ, Ömer ÖLÇEK, Serdar Gökhan ve Ufuk AÇIKGÖZ’ün katılımları ve Korkut VAROL, Emre ERBAŞAR, Deniz ÇAĞLIYAN, Bülent AYDOĞAN, Burak BALIKÇI, Ziya Harun ERGENÇ, Bahadır ERTÜRK, Tolga TİTİZ ve Bülent ÜNAL’ın jüri olduğu ödüllü fotoğraf yarışmamız ve Chevrolet haftamız tamamlandı. Hafta boyunca katkıda bulunan tüm hobicilere teşekkür ederiz.

38 diecastr e-dergi


diecastr e-dergi 39


Ankara Maket Topluluğu’nun 18-26 Ekim arasında gerçekleştirdiği “5. Maket Sergisi”ni ziyaret etme ve bu muhteşem eserleri görme şansını elde edenlerdenim. Anlatmaya kelimelerin yeterli olmayacağı bu serginin fotoğraflarını paylaşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

40 diecastr e-dergi


diecastr e-dergi 41


Atatürk Bölümü

Atatürk’ün Çocuk Sevgisi diecastr e-dergi editörden lımlı günlerinde bile çocuklarla yakından ilgilenmesi, onları kendi koruması altına alması, onun ruh yüceliğini gösterir. Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’da görevdeyken tuttuğu “ Hatıra Defteri”nden, onun yetim çocuklarıyla yakından ilgilendiğini öğreniriz. Birinci Dünya Savaşı sırasında Mustafa Kemal iki çocuğu evlatlık alır. Bunlardan biri Van vilayetinden alınan kimsesiz bir çocuk, Abdürrahim’dir. Sekiz yaşında olan bu çocuğu Beşiktaş Akaretler’deki evinde oturan annesi

Büyük önder Atatürk’ü, bugüne kadar birçok yönleriyle tanırız. Onun büyük bir asker, büyük bir devlet adamı olduğu defalarca dinlendi ve okundu. Bu defa sizlerle bu büyük insanın bilinen fakat çok işlenmemiş bir özelliğine bakalım. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini oluşturacak her temel taşını özenerek oluşturan bir önderdir. Atatürk için çocuk; “Vatan gibi sevilmeli, ulus haklarını korur gibi korunmalı.” Onun cephede bulunduğu en buna-

42 diecastr e-dergi

Zübeyde Hanım’a emanet eder. Büyük zaferden sonra da Abdürrahim’i Ankara’ya getirerek “Sanayi Mektebi” ne yollar ve 1929 yılında Berlin Üniversitesi’ne gönderir. Abdürrahim’e soyadı kanunu çıkınca “Tunçok” soyadı verilir. Abdürrahim, Berlin dönüşü “Ankara Elektrik ve Havagazı İşletmesi”nde elektrik mühendisi olarak görev alır. Zübeyde Hanım vasiyetnamesinde Abdürrahim’e 20 lira verilmesini vasiyet eder. 1955 yılında Ankara’da Atatürk’ün hastalanan kız kardeşi Makbule Atadan’ı ziyaret eden Gazeteci Şemsi Belli, Makbule Hanım’a Atatürk’ün kaç manevi evladı olduğunu sorar. Makbule hanımın hatırladığı kadarıyla Atatürk’ün dört manevi çocuğu vardır. Bunlar; Zühre, Afife, Abdürrahim ve İhsan adındaki çocuklardır. Ancak Zühre, henüz dört yaşındayken ölmüştür. 23 Nisan 1920’de kurulup açılan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyetimizin temeli olduğu gibi, ilk ulusal bayramımızın da temelidir. 23 Nisan’ın Ulusal Egemenlik Bayramı’nın yanı sıra “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanması Atatürk’ün çocuklara verdiği değerden kaynaklanır. Bu bayram dünyada ilk çocuk bayramı olma özelliği taşır. 1921 yılından bu yana Haki-


gezisini 1923 yılı Mart ayında yapar. Bu seyahati sırasında da sırayla bir çok il ve ilçeyi dolaşır. Uğradığı her yerde okulları gezer, öğrencilerle yakından ilgilenir, onları dinler ve onları yönlendirir. 18 Mart 1923 tarihinde Tarsus’ta bir sınıfta zeki bir çocuk ezbere Arapça parça okuyunca şöyle der; “Ben çocukken hiç ezberlemezdim. Öğretmenlerimden ceza alırdım. Ancak bundan memnunum. Her ezberlettiklerini belleyeydim, dimağımda düşünmeye yer kalmayacaktı.”

miyet-i Milliye ve Çocuk Bayramı yasal bir düzenleme olmadan kutlanır. Kurtuluş Savaşı günlerinde çocuklara açılan bir güven kapısı olan “Himaye-i Etfal Cemiyeti”, yani bugünkü adı ile “Çocuk Esirgeme Kurumu” kurulur. Ailelerini savaşlarda kaybeden çocukların himayesi için kuruculuğunu ve koruyuculuğunu Atatürk’ün üstlendiği bu cemiyet 01 Ekim 1921 tarihinde işe başlar. Atatürk çocukların korunmasını o kadar önemli görüyordu ki bir konuşmasında; “Memleket çocuklarını korumayı üzerine alan Himaye-i Etfal’e vatandaş yardıma mecburdur.” der. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kurumu olanca gücüyle destekler ve her imkânı sağlamaya çalışır. Çocuk bayramı lafta kalmaz ve bu kurum ile çocuklara verilen önem vurgulanır. 23 Nisan Çocuk Bayramı’na Atatürk’ün verdiği önemi Prof. Dr. Afet İnan şöyle anlatır; “Atatürk, bu çocuk bayramına çok önem vermiştir. Her 23 Nisan’da Himaye-i Etfal Cemiyeti’nden çocuklar Çankaya’ya gelmişler ve orada Atatürk tarafından karşılanmışlardır.” 23 Nisan 1927 günkü Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde 23 Nisan gününün Himaye-i Etfal Cemiyeti tarafından Çocuk Bayramı olarak kabul edildiği belirtilerek, kutlama programı açıklanır. Aynı gazete çocukların otomobille gezmeleri için, Reis-i Cumhur hazretle-

rinin kendi otomobillerini 23 Nisan’da çocuklara tahsis ettiğini yazmaktadır. 23 Nisan için birçok ünlü şairimiz de çocuklar için şiirler yazar. 23 Nisan daha sonra kutlanan bir gün olmaktan çıkar ve birçok etkinliklerin yer aldığı Çocuk Bayramı haftasına dönüşür. Yunus Nadi 23 Nisan 1929 tarihli “En Büyük Mesele” başlıklı baş yazısında şunu yazar; “Bugün bütün Türkiye’de büyük bir meselenin haftası başlıyor, hepimizin bildiği gibi Çocuk Haftası; işte günün ve Türk İnkılap Tarihinin en büyük meselesi budur. Çocuk demek ve o konu üzerinde düşünmek insanı zaten en büyük mesele içine sokmaya kafidir.” 1929 Nisan’ında çocukların Türkiye Büyük Millet Meclisine ilettikleri istekler, bugün de tüm dünya çocuklarının dilekleri ve hakları olarak kabul edilebilir. Atatürk ilk “Çocuk Hakları Beyannamesi”ne imza atan ilk devlet adamlarından biridir. Atatürk Büyük Zafer’den sonra TBMM başkanı olarak Güney Anadolu’ya ilk

Atatürk Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da çocuklara yakın ilgi göstermeye devam etti. Çocuklarla kolay diyalog kurdu. Aldığı cevaplar hoşuna gittiğinde duygulandı, gururlandı. Onlarla konuşmak için fırsatlar yarattı. Atatürk, 16 Ekim 1925 tarihinde Uşak’a geldi, yetim ve öksüz çocukların barındığı “Şefkat Yurdu”na uğradı. Öksüz bir yavru birden onun kucağına atladı. Yaşından beklenmeyen içli ve duygulu sözler söyledi. Atatürk’ün

gözlerinden yaşlar süzüldü ve çocuğu bağrına basarak şöyle dedi ; “Ben hayatta çok az ağlayan bir adamım. O da Uşak’ta burada oldu.” Atatürk’e rastlayan çocuğun yaşamının akışı değişmektedir. Bunlardan biri de Sabiha Gökçen’dir. Bursa’da karşılaştığı öksüz ve yetim Sabiha’yı manevi evlat edinen Atatürk, bu kızın ilk kadın Türk pilotu olmasını da sağlar. Vasiyetnamesinde Sabiha Gökçen’e bir ev alınmasını ve yaşadığı sürece kendisine 600 lira aylık verilmesini belirtir. Atatürk ve Rukiye Atatürk bir Konya gezisinde Rukiye’yi tanır. Kimsesiz bu çocuğu Ankara’ya

diecastr e-dergi 43


getirir ve okumasını sağlar, daha sonra bir jandarma yüzbaşısı ile evlendirir. Düğün Dolmabahçe Sarayında yapılır. İlk dansı da Rukiye ile kendisi yapar ve onu onurlandırır. Atatürk’ün vasiyetnamesinde yer alan bir diğer çocuk da Afet İnan’dır. Daha sonra profesör olan Afet İnan Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyesi olup, bu kuruma uzun yıllar asbaşkanlık yapar. Atatürk’ün vasiyetnamesinde Afet İnan’a ayda 800 lira verilmesi belirtilir. Atatürk’ün manevi kızlarından biri de Nebile’dir. Öğrenim için İstanbul’dan Ankara’ya getirilen Nebile daha sonra Viyana Büyükelçiliği başkatibi Tahsin Bey ile evlendirilir. Atatürk’ün ölümünden birkaç gün önce kendisini ziyaret ederek ağlayan Nebile’ye Atatürk; “Sana emrediyorum, ağlamak yasak !..” der ve onun ağlamasını istemez.

Atatürk ve Ülkü 1940-1950 yıllarında ilkokula gidenler, alfabelerinin kapağında Atatürk’ün en küçük manevi kızı Ülkü’yü hatırlar. Ülkü’nün annesi Vasfiye Hanım da Zübeyde Hanım tarafından evlatlık alınıp büyütülür. Zübeyde Hanım ölünce, Vasfiye Hanım Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’la birlikte oturur ve doğurduğu kız çocuğuna Atatürk, daha çocuğun yüzünü görmeden Ülkü adını koyar. Atatürk vasiyetinde Ülkü’ye ayda 200 lira ödenmesini ister. Atatürk ve Sığırtmaç Mustafa Atatürk Yalova’da karşılaştığı sığırtmaçlık yapan, Mustafa’nın kaderini değiştirerek onun Harp Okulunu bitirerek subay olmasını sağlar. Mustafa 15.01.1987’de Yalova’da vefat eder. Atatürk’ün eğitim tarihimizde ayrı bir yer tutmasının başlıca nedenlerinden birisi de eğitimimize ilişkin gözlem ve teşhislerde bulunmasıdır. Öğretim

48 diecastr e-dergi 44 diecastr e-dergi

ama bu sınıfa öğretmen bulamam.” der. Sivas Lisesinde geometri dersine giren Atatürk Arapça kelimeleri söylemekte zorlanan öğrenciler için, tebeşiri eline alır, zaviye için açı, dılı yerine kenar, müselles karşılığı olarak üçgen gibi kelimelerin kullanılmasını ister. Öğrencilere Pythagoras teoremini anlatır. Atatürk, bugün dilimizde “koşut” olarak kullandığımız “muvazi” kelimesinin yerine “paralel” kelimesini kullanır.

programları ve ders kitaplarıyla da yakından ilgilenen Atatürk, öğrencilere yönelik ders kitapları da yazar. Kısaca ulusunun eğiticisi olur. Atatürk tarihe özellikle Türk tarihine çok önem verir. Okullarda zeki ve çalışkan öğrencilere tarihçi olmalarını tavsiye eder. Edirne Muallim Mektebinde Refet Angin isimli bir öğrenciye; “Bak çocuk görev şimdi başlıyor. İyi bir tarih hocası olacaksın. İnkılapları, cumhuriyeti, Çanakkale Zaferini çok iyi anlatacaksın.” der. Prof. Dr. Aydın Sayılı 1933 yılında Ankara Erkek Lisesinde öğrenciyken, Atatürk’ün bitirme sınavlarına gelip bizzat sözlü sınavlarda bulunduğunu ve not cetvelini imzaladığını anlatır. 01 Temmuz 1933 tarihinde Galatasaray Lisesinde yapılan Tarih, Coğrafya ve Yurt Bilgisi imtihanlarında da Atatürk hazır bulunmuş ve okulun hatıra defterini imzalamıştır. 03 Şubat 1934 tarihinde Yozgat Lisesi’nde Vehbi Ulusoy isimli bir öğretmenle Atatürk arasında şöyle bir konuşma geçer; “Vehbi Bey seni bir yerden tanıyorum.” “Evet paşam; Çanakkale Savaşları’nda yedek subay Teğmen Vehbi, Kurtuluş Savaşı’nda Yedek Subay Talimgah Muhabere Öğretmeni Üsteğmen Vehbi.” Gazi bu tanıtmadan çok duygulanır ve memnun kalır. “Benden bir dileğin var mı? “ diye sorar. Vehbi bey; “Evet Paşam milletvekili olmak istiyorum.” der. Bunun üzerine Gazi; “Bırak Vehbi. Ben milletvekilini nerede olsa bulurum,

Atatürk Samsun Lisesi’nde Coğrafya dersinde Atatürk’ün cebindeki saati çıkarıp armağan ettiği çocuklardan biri de küçük Altan’dır. Saatin üzerinde gayet ince bir yazı ile “Turhal Şeker Fabrikası”, arkasında da G.M.K. harfleri vardır. Saat Atatürk’e 19.10.1934 yılında hediye edilmiş ve üretici firma bu saatin bir eşini daha yapmayacağını belirtmiş. Saatin düzeneği 19 pırlantalıdır. 12 Nisan 1934’te Atatürk İzmir’de çocuk balosuna katılır. Burada küçük kız öğrencilerle dans eder. Gazi Mustafa Kemal’in İzmir Gazi İlkokulunu ziyareti ve çocuk balosuna katılmasını Riyaseti Cumhur Katibi Umumi vekili Hasan Rıza Soyak, İç İşleri Vekili Şükrü Kaya Bey’e bir telgrafla bildirir. Nazilli Halkevi Atatürk, 26 Mart 1937 tarihinde Ankara Halkevi’nde Bursalı öğrencilerin gecesine katılır. Burada gençler “Dağ başını duman almış” adlı marşı söyler.

Atatürk, 1937 yılında “Ben bir İnkılap Çocuğuyum” adlı kendi hayatını anlatan bir film senaryosu yazdırır ve bu senaryonun düzeltme notları altına kendi el yazısıyla şöyle yazar; “Bir zaman gelir beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr ederler ve bana


karşı çıkabilirler. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından da çıkabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve o kadar kuvvetlidir ki, bu fikirler Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir. Feyizli neticeleri kalpleri doldurur.” Atatürk, bir başka konuşmasında şöyle der; “Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim.” O ulusunun yediden yetmişine başöğretmenidir. Atatürk Ankara Halkevi Çocuk Operetine de gitmişti. Bazen o da çocuklaşırdı. Sakarya Savaşı’na giderken yanındakilere; “ Hey çocuklar bum bum başladı bilesiniz.” diye gülerek takılır. İzmir Palas’ta verilen bir çocuk balosunda, Ali isimli bir öğrenci, kollarını Atatürk’e doğru açarak içten gelen bir sesle; “Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça, seni karşımda görünce damarlarımda bir şeylerin kaynadığını duyuyorum. Ah.. Seni doya doya öpmek istiyorum.” diye haykırır, O da kollarını açar; “Öyleyse gel öp.” der. Ali koşarak Ata’nın boynuna sarılır, diğer bütün çocuklar da “Biz de biz de “ diyerek koşup Ata’ya sarılır. Bu manzara orada bulanan herkesi ağlatır. Bunun üzerine Atatürk şöyle der ; “İşte benim neslim bunlar, bunlarla biz akranız.” Ata’nın yaveri Hasan Rıza Soyak’tan bir an: “Bir gün yanına gittiğimde küçük Ülkü’yü yine büyük Ata’nın kucağında bulmuştum. Çocuk katıla katıla gülerek O’nun altın sarısı saç-

larını çekiyor, burnuna yapışarak, ara sıra yumuk elleriyle Ata’nın yüzüne tokatlar indiriyordu. Bir ara Ata ile göz göze geldik. Gök mavisi gözleri sevgi ve neşeden ışıl ışıldı.” Atatürk Hasan Rıza Soyak’a dönüp ; “Çocuklar ne güzel şey, çocuklar ne sevimli ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? İki yüzlülük nedir bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarıdır, der. Küçük Ülkü bir sofrada çocuk bayramında gördüklerini anlatmaya çalışırken Atatürk sofradakilere şunu söyler; “Eşini mutlu edecek herkes evlenmelidir. Çoluk çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız. Bu meselede örnek İsmet Paşa’dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki, bu iş benim başaracağım iş değilmiş.” “Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır. Hele yaş ilerledikçe bu ihtiyaç kendisini daha kuvvetle hissettiriyor. Onun için Ülkü’yü yanımdan ayırmak istemiyorum.” der. Bir gün İsmet Paşa ile Kız Enstitüsü’nde çocuk bakımı dersleri için çocuk bahçesini ziyaret ederler. “Biz niçin çocukları severiz?” diye sorar. Herkes bir cevap verir. Gazi en sonunda kendi fikrini söyler; “Çocukları severiz. Çünkü bizim devamımızdır. Her çocukta biz, ebediyete doğru uzanıp giden iştiyaklarımızın tatminini buluruz.” Çocukların seviyesine rahatlıkla inebilen Atatürk, Florya plajında tatil yaparken, bir Amerikalının hastalanan bebeği için, kendi özel doktorunu göndermiştir. Alıntı: Mustafa Süreyya Sezgin ‘Atatürk ve ÇOCUK SEVGİSİ”

Atatürk ve Çobanlık Yapan Çocuk ATATÜRK, Antalya’ya giderken yolda verdiği bir mola esnasında bir çocuğun söylediği türkü sesi duyar.Türkü ilgisini çekince türküyü söyleyen kişinin yanına getirilmesini emreder. Atatürk’ün yanındakiler türküyü söyleyen kişiyi bulurlar.Genç bir çoban çocuk türküyü söylemektedir. Atatürk: - Türküyü sen mi söylüyorsun? diye sorduktan sonra

- Burada da söyle de dinleyelim der. Genç çoban türküyü bitirince Atatürk çocuğu alkışlar ve - Biis... biis, diye bağırır. Genç çoban ve yanındakiler anlamayınca ATATÜRK biis’ in ne olduğunu izah eder. - Biis demek, beğendim, tekrar söyle demektir. Çoban bunun üzerine türküyü tekrarlar. ATATÜRK’te, cebinden elli lira çıkararak çobana verir. Çoban paraya bakar ve - Biis... biis diye bağırır. Atatürk, bu zeki cevaptan o kadar memnun olur ki, bir elli liralık daha çıkarıp verir ve yanındakilere dönerek o dönemde sürekli Türkiye’ye sataşan İtalyan diktatörü Mussoloni için - İmkân olsaydı da, Mussolini şu sahneyi görseydi ve cevabı işitseydi, hangi millete nutuk söylediğini anlardı der. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Ben de sizin. Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk’ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı: - Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın? Çocuk: - Bir şeyim yok efendim. Çocuk arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi. Atatürk: - Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum. Küçük çocuk, o vakit yaşlı gözlerini Atatürk’e çevirdi: - Atam, seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum. Atatürk oradaki çocuklara baktı: - Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Ben de sizin.

diecastr e-dergi 45



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.