1 Ağustos 2018
TENCERE DİBİN KARA SENİNKİ BENDEN KARA Mesut Özil olayı, diğer şeylerin yanı sıra Türk milliyetçiliğinin ikiyüzlülüğünü bir kere daha ortaya serdi. Mesut Özil ve ailesi Almanya vatandaşı. Babası ve annesi ya da onların babası ve annesi ekonomik nedenlerle Almanya’ya gitmiş olabilir ama şimdi ekonomik durumları gayet iyi. Türkiye’de ya da başka bir ülkede yaşayabilirler ama onlar Almanya’da yaşamayı tercih ediyor. Zorunlu olarak orada değiller. Mesut milli takım seçme aşamasına gelindiğinde Almanya’yı tercih ediyor. O zaman Türk milliyetçileri Mesut’u hain ilan ediyor. Bu işten anlayanlar Mesut Alman Milli takımını tercih etmeseydi kariyeri farklı olurdu diyor. Ne Real Madrid’e ne de Arsenal’a gidemezdi diyorlar. Yani Mesut ve ailesi daha fazla para kazanmak, daha rahat yaşamak, daha çok ünlü olmak için Türkiye yerine Almanya’yı seçmiş. Alman milliyetçilerinin Mesut’a takmaları maçlarda milli marşlarını söylememesi üzerine başladı. Alman vatandaşı ise ve biliyorsa neden Alman milli marşını söylemiyor diye eleştirdiler. Daha sonra ise Erdoğan ve AKP Almanya’yı hedef aldığında Mesut’un Erdoğan ile bir kaç kez birlikte resim vermesine ifrit oldular. Mesut’un yaptıkları beni rahatsız etmez. Alman vatandaşı olduğu halde kendini Türk ve Müslüman olarak tanımlayabilir; vatandaşı olduğu hükümet ile Erdoğan kapıştığında Erdoğan’ı destekler mesajlar verebilir ama Türk milliyetçileri Mesut’u nasıl destekler, nasıl alkışlar bunu anlamak güç. Türk milliyetçileri Mesut’un yaptıklarını sonradan Türk vatandaşı olmuş biri yapsa ne yapar acaba? Ezelden beri Anadolu’da yaşamış Kürt, Ermeni, Rum futbolculara yaptıklarına bir bakınca olumlu bir şeyler söylemek mümkün değil. Bakmayın siz bu seneyi Lefter yılı ilan etmelerine; Lefter’in hayatını bir okuyun yapılanları görün.Beşiktaş bile Aras’ı oynatamadı.Amedspor ve futbolcularına yapılanları herkes hatırlar. Daha dündü. Alman milliyetçilerini, faşistlerini lanetleyelim ama Türk milliyetçilerinin, faşistlerinin de sahte antifaşistliklerini dosta düşmana anlatalım. Onların da Alman faşistlerinden aşağı kalır yanları yok. Aynı zamanda ikiyüzlüler, yalancılar. Alman milliyetçileri ile Türk milliyetçilerinin durumu: Tencere dibin kara, seninki benden kara misali. RESA
14
1 Eylül Küresel Barış için Eylem Günü Hakkında
PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES, KOOP-SEN ve DAÜ-SEΝ’in Açıklaması Nazi Almanyası’nın 1939’da insanlığa karşı saldırısının, nazizmin ve faşizmin milyonlarca kurbanının anısına 1 Eylül Günü sendikaların “Küresel Barış için Eylem Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu gün savaşların, emperyalist müdahalelerin ve tehditlerin olmayacağı, barışçıl ve adil bir dünyada uzlaşı ve işbirliğinin hâkim olması hedefiyle, her ilerici ve demokrat insan için mücadele günüdür. Bu acı yıldönümünün ruhuyla, dünyada ve bölgemizde barış ve güvenlik için mücadeleye katkı olarak, şiddetle bölünen ülkemizin yeniden birleşmesi ve barış için mücadele temel ve acil önceliği teşkil etmektedir. Yurdumuz bölünmüş bir durumda kalmaya devam ettiği sürece, emekçilerin hiçbir kazanımı kalıcı ve istikrarlı olamaz. Sendikalar ve daha genel olarak bu ülkenin bütün ilerici insanları açısından Kıbrıs sorununun çözümü acil gereksinim olmaya devam etmektedir. BM’nin ilgili metinlerinde belirtildiği şekilde iki toplumun siyasi eşitliğinin, tek egemenliğin, tek uluslararası kimliğin ve tek vatandaşlığın olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümü vasiler ve hamiler olmaksızın, barış, güvenlik ve refah koşullarının yaratılması için tüm Kıbrıs halkı açısından tek seçenektir. Sayın Lute’un BM Genel Sekreteri’nin özel görevlisi olarak Kıbrıs’a yaptığı ziyaretin, müzakere sürecinin Crans Montana’da kesintiye uğradığı yerden, Kıbrıs sorununun çözümünün yolunun açılması ve olumlu sonuç hedefiyle yeniden başlaması için uluslararası faktör tarafından son bir çabanın ortaya koyulduğu işaretini verdiği açıkça görülmektedir.
Ortak vatanımızın iyiliği için, bu kez bu çabanın başarıya ulaşması gerektiği inancındayız. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi olanakları boğucu bir şekilde daralmaktadır. Bunun için yeni çaba halkın mümkün olan en aktif ve kitlesel katılımı aracılığıyla, emekçiler ve daha genelde toplum tarafından kararlı bir biçimde desteklenmelidir. 1 Eylül’ü ortak barışçıl eylemleri ve faaliyetleriyle yıllardır istikrarlı bir şekilde onurlandıran örgütlerimiz bu yıl da etkinliklerini 1 Eylül Cumartesi günü sabahı gerçekleştirmeyi kararlaştırdılar. Ayrıca Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk, Ermeni, Maronit ve Latin, bütün Kıbrıslıları çözüm ve yeniden birleşme ortak hedefi etrafında birleştiren geniş katılımlı ve temsil edici bir cephede bir araya gelmeleri için yurdumuzda barışın geleceğine yönelik kaygılarımızı ve yeni çabanın başarıya ulaşması isteğimizi paylaşan sendikalara, siyasal partilere ve kitlesel toplumsal örgüt ve kuruluşlara çağrıda bulunma inisiyatifini üstlenmeyi kararlaştırdılar. Bu yönde, Ekim ayı başında halkın geniş katılımıyla büyük bir iki toplumlu
eylemin gerçekleştirilmesi hedefiyle Eylül ayı içerisinde bir toplantının gerçekleştirilmesini kararlaştırdılar. Dünya Sendikalar Federasyonu’nun üyesi olan ve yukarıda kaydedilenlerin yaşama geçirilmesi için bu inisiyatifi üstlenen sendikal örgütlerimiz PEO, DEVİŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES, KOOP-SEN ve DAÜ-SEΝ bu çağrıda belirtilen çerçeveyle hemfikir olan ve BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in koyduğu çerçeve ve üzerinde anlaşmaya varılmış olan ilkeler temelinde çözüm ve yeniden birleşme çabasına desteğin kitleselleştirilmesine katılmak isteyen siyasal partilere, sendikal, sosyal ve barış yanlısı örgütlere önümüzdeki dönemde yapılacak eylemlere katılımlarını beyan etmeleri ve bu eylemlerde yer almaları çağrısında bulunmaktadırlar. Son olarak, örgütlerimiz Yunanistan’daki yangınlarla yaşanan trajik olaylara ilişkin derin üzüntülerini dile getirirler. Yunanistan halkına ve emekçilerine destek ve dayanışmalarını ifade ederek, faciadan mağdur olanlara somut ekonomik yardımla destek olmayı kararlaştırdılar.
Grev hakkı kutsal bir haktır İşverenler Federasyonu’nun eğitimcilere, doktorlara ve yardımcı personele yönelik saldırıda bulunduğu ve Meclis’e grev hakkını düzenleyen yasada değişiklik istemesi nedeniyle PEO bir açıklama yaptı. İşverenler Federasyonu ile Sanayiciler gerçekten toplumun çıkarlarına ilgi duyuyor olsalardı çalışanların meşru ve haklı taleplerini şeytanlaştırarak ateşe körükle gitmekten vazgeçerlerdi vurgusu yaptı. İşverenlerin her olayda ortaya çıkıp grev hakkının cezalandırılması konusunu tekrar gündeme getirmemelerini ve ana hizmetlerde grev hakkı dâhil yıllardan beridir iş ilişkileri üzerinde varılan anlaşmalara saygı göstermelerini istedi. PEO tarafından yapılan açıklamada İşverenler Federasyonu’nu da endişelendiren karmaşanın esas olarak sosyal diyaloğun koruyucusu olarak hareket etmek ve mutabık kalınmış diyalog ve müzakere süreçlerine saygı göstermek durumunda olan hükümetin bunun yerine kendi çıkmazlarını ve zayıflıklarını empoze etmek için sendikal örgütleri hedeflediğini, tek yanlı ve keyfi karar ve eylemlerde bulunduğunu ve sorunun da bundan kaynaklandığını vurguladı. PEO, ayrıca, kamuoyuna yaptığı açıklamada İşverenler Federasyonu’nun eğitim, sağlık ve Kooperatif Merkez Bankası'nın altını oyan karmaşanın ekonomiyi ciddi riskler altına soktuğu yönünde doğru tespitte bulunduğunu da ifade etti. PEO tutumları ve eylemleri ile iş yaşamında huzursuzluğa yol açanların kimler olduğunu, haklarını korumak ve aynı zamanda modern demokratik bir devlette ortak ve muhatap olma rollerini savunmak için giderek daha fazla sayıda çalışanı mücadele pozisyonuna sokan gelişmeleri kimlerin tetiklediği sorularını sordu.