30 Ağustos 2017
14
Hayat Pahalılığı Ödeneği Mücadelesi kazanıldı
SİYASET SPOR KATAR Katar’da dünya kupası düzenlenmesi kararı, yeterince paranız varsa ve çürümüş bir organizasyon bulduysanız yapılabileceklerin sınırının olmadığının kanıtıydı. Bunun için Avrupa’nın büyük kulüplerini satın aldılar, büyük kulüplere sponsor oldular, Katarlı olmayan Katarlılarla Olimpiyatlarda boy gösterdiler. Ve nihayet, yüzde 90’ı göçmen işçi olan 2.3 milyonluk ülkede 200 milyar dolar harcamayla “Mega spor organizasyonu altyapısı” kurmaya giriştiler. Dünya kupasının da dahil olduğu bu “mega organizasyon altyapısı” dünyanın en büyük ülkelerini dahi ekonomik ve ekolojik açıdan zor durumda bırakıyor. Bu yüzden son dönemde “Olimpiyat düzenleyelim mi” sorusuna Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kentlerinin birçoğu “hayır” yanıtını verdi. Katar ise, küçücük topraklarına bir servet harcayarak 8 stat yapma kararı aldı. Bu statların dünya kupası sonrası tamamen amaçsız ve kullanılamaz hale geleceğini açıklamaya gerek yok sanırım. Belki, ‘kafala’ denilen kölelik koşullarında çalıştırdıkları 2 milyonluk göçmen işçi nüfusunun bir kısmını barındırmak için değerlendirebilirler. Şu anki şantiye çadır yahut vanlarından daha konforlu olacağı kesin. Eric Cantona, Katar’a, hemen hemen tamamı herkesin gözünün önünde yaşanan rüşvetli oylamalar sonucu dünya kupası verilmesi kararını sert sözlerle eleştirmişti. Katar’ı “Kendisine dünya kupası satın alan çok zengin bir ülke” olarak nitelemiş, dünya kupasına ev sahipliği yapacak ülkenin o turnuvayı ülkede sporu geliştirmenin bir vesilesi olarak kullanabilmesi gerektiğini söylemişti. Oysa az önce verdiğimiz rakamlarda da vurguladığımız üzere Katar’da dünya kupası için günde harcanan 500 milyon doların da inşa edilen 8 stadyumun da hayatına dokunup değiştirebileceği bir nüfus yok. Göçmen işçiler insan yerine dahi konulmadığına ve elbette yukarıdaki önerimizin hayat bulmayacağına emin olduğumuza göre “Futbol/spor mirası açısından Katar 2022 nasıl bir ucubenin habercisi” sorusu hep büyük bir endişe kaynağı oldu.Elbette dünya kupasının hangi mevsimde oynanacağı, köle emeği üzerinden yükselen stadyumlarda gasbedilen hakların hesabının nasıl sorulacağı, Katar 2022’yi olanaklı kılan rüşvet mekanizmasının halen görevde olan temsilcilerinin meşruiyeti gibi sorular da Katar 2022 anlamsızlığının diğer devasa problemleriydi. Bugün ise Katar’a en büyük darbenin “İslam Kardeşleri”nden geldiğine tanıklık ediyoruz. Suudi Arabistan öncülüğündeki ülkelerin abluka kararıyla Katar 2022 üzerindeki karabulutlar da arttı. Bir yandan FIFA Başkanı Gianni Infantino, Körfez’deki krizin kısa sürede sonlanacağına emin olduğunu söylüyor, öte yandan tek kara sınırı Suudi Arabistan tarafından kapatılan, inşaatlar için gerekli malzemeleri ülkesinde üretme şansı olmadığı için dışarıya bağımlı olan Katar için hem mali külfet artıyor hem de zaman daralıyor. İnşaatlarda gecikmeler yaşanacağı kesin. Bu gecikmelerin göçmen işçilerin çalışma koşullarını daha da korkunç hale getireceği de. Suud öncülüğündeki abluka bugün bu adımları da hedef alıyor ve eğer Katar 2022’nin başına bir şey gelirse Riyad, hizaya getirmeye çalıştığı küçük komşusu karşısında kritik bir gole imza atacak.
RESA
PEO Genel Yönetim Kurulu, çalışanları mücadeleci birliğe ve hazır olmaya çağırdı. PEO Genel Yönetim Kurulu toplantısında Çalışma Bakanlığı'nın Hayat Pahalılığı Ödeneği için üç yıllık Geçiş Dönemi anlaşma önerisini onaylandı. PEO Genel Yönetim Kurulu açıklamasında Hayat Pahalılığı Ödeneği için mücadelenin sona ermediğine dikkat çekip, " Yapıları bir bütün olarak korumak ve çalışanlar lehine daha başka yapılar elde etmek için mücadeleye devam etmeye hazır olmalıyız" vurgusu yapıldı. Açıklamada devamla var olan baskılara ve Hayat Pahalığı Ödeneği'ni gereksiz kılmayı öngören uğraşılara karşı PEO'nun yıllardan beridir ortaya koyduğu ısrarı ve tutarlı tavrı sonucu iş barışının hâkim olmasına katkı sağlayan çalışanların bu tarihi kazanımın korunduğunun altı çizildi. PEO, çalışanların ücretlerinin alım gücünün korunması yönünde Hayat Pahalılığı Ödeneği'nin felsefesinin yeniden getirilmesi için mücadeleye aynı tutarlılıkla devam edeceğini de duyurdu.
Hayat Pahalılığı Ödeneği'nin felsefesi değiştirilemez PEO Genel Yönetim Kurulu son yıllarda ve özellikle de ekonomik krizin derinleşmesi sonucu Hayat Pahalığı Ödeneği'nin bir kez daha işveren örgütlerinin hedefi haline geldiğine, bunun sürekli olarak kaldırılmasını istediklerine dikkat çekti. İşveren örgütlerinin bu tavrının neo liberal ekonomik politikaları savunan bazı siyasi güçlerce ve Uluslararası Para Fonu (İMF) temsilcileri tarafından cesaretlendirilip desteklendiğini belirtti. Kıbrıs'ın destek mekanizmasına başvurması sonrası bunun kabulü için yapının iptalini koşul olarak öne sürdüklerini, Avrupa Birliği'nin de birçok raporunda aynı talebi ileri sürdüğünü hatırlattı. 2012 yılında oluşan bu olumsuz koşullarda Hayat Pahalığı Ödeneği için Çalışma Bakanlığı ile diyalog başlatıldı. PEO söz konusu diyaloğa yapıyı savunmak ve felsefesini değiştirecek değişikliklere gidilmesini engellemek temel hedefiyle oturdu. Gerçekleştirilen sosyal diyalog sonucu gerek PEO gerekse diğer
sendikal örgütler hem iyi niyet göstergesi olarak, hem de kabul edilebilir bir uzlaşma olarak Çalışma Bakanı'nın Hayat Pahalığı Ödeneği ile ilgili değişiklik önerisini kabul etmiştir. İşveren örgütleri ise tavır açıklamaktan kaçındılar. Bu çerçevede Hayat Pahalığı Ödeneği'nin 2016 yılı sonuna dek dondurulması kabul edildi. 2017 Ocak- Temmuz döneminde Çalışma Bakanı ile sürdürülen diyalog Hayat Pahalığı kurumunun yeniden hareketlendirilmesiyle ilgiliydi. Bu diyalog süresinde işveren örgütleri bu yapının iptali yönündeki taleplerini tekrarladılar. Tekrardan uygulanmaya geçmesi için hayat pahalılığı ödeneğinin dondurulduğu 2012 Temmuzundan bugüne özel sektörde %31,82 olan göstergenin temel alınması ve anti enflasyonist durum nedeniyle bunun %25,172e düşmesi sonucu Hayat Pahalığı Ödeneği'nin de aradaki fark olan %6,65 oranında azaltılması yanı ücretlerin bu oranda düşürülmesi oldu. Bunun yanı sıra memorandumda öngörülen kamuda %50 Hayat Pahalığı Ödeneği'nin özel sektörde de uygulanmasını talep ettiler. PEO Genel Yönetim Kurulu toplantısında Hayat Pahalığı Ödeneği ile ilgili diyalogta yönlendirici çerçeveyi belirledi. Ödeneğin yeniden hareketlenmesinde temelin sıfır olması gereğine vurgu yaptı. Bunun yanı sıra PEO'nun eksi enflasyon nedeniyle çalışanların maaşlarında indirime gidilmesini ve hayat Pahalığı Ödeneği'nin sadece %50'sinin ödenmesi gibi felsefesinde
değişikliğe gidilmesini kabul etmeyeceği belirtti.
Hayat Pahalığı Ödeneği 5 yıl sonra başlıyor Çalışma Bakanı'nın iki tarafa sunduğu önerinin içeriğini değerlendirirken şu anda var olan koşulları dikkate alan PEO Genel Yönetim Kurulu önerinin kabul edilir özellikler taşıdığı sonucuna vardı. 5 yıllık dondurma dönemi sonrası Hayat Pahalığı Ödeneği tekrardan devreye giriyor. Enflasyon katkısı temel ücretlere entegre ediliyor ve ödenek sıfır temelden başlıyor. PEO Genel Yönetim Kurulu bu yolla işverenlerin son yıllarda ortaya çıkan eksi enflasyon nedeniyle işçi ücretlerinin düşürülmesi talebini engellemiş olacağını belirtti. Bunun yanı sıra geçici sözleşmenin geçerlilik süresinde eksi enflasyon olması durumunda ücretlerde düşüş olmayacağına atfın da olumlu olduğunu ifade etti. Hayat Pahalılığı Ödeneği'nin %50 olarak ödenmesi maddesi ise 3 yıl için geçerli olacak ve daha sonrası için diyalog kesin anlaşma 1/1/2021 tarihinde kesin anlaşma hedefiyle ödeneğin felsefesi temelinde devam edecek. Yeni geçici anlaşmada var olan ödeneğin yıllık yerine altı aylık temelinde ve devam eden yılda ekonomide büyüme olmaması halinde 2. ve 3. çeyreğin hesaplamalara entegre edilmeyecek olmasının kabulü de sendikal hareketin iyi niyetinin bir ifadesi olarak ortaya kondu.
Barış ve yeniden birleşme mücadelesine devam ediyoruz Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) 1 Eylül'ü faşizme karşı mücadele yaşamlarını yitirenlerin anısına Sendikaların barış için eylem günü olarak belirledi. Faşizme karşı verilen mücadelenin kazanılmasından 71 yıl sonra barış talebi hala tüm canlılığı ile gündemde, tüm dünyada halklar barışın hakim kılınması için mücadeleye devam ediyorlar. İsviçre'nin Krans Montana kasabasında gerçekleştirilen Kıbrıs Konferansı'nın başarısızlıkla sona ermesiyle Barış konusu Kıbrıs'ta daha da büyük önem kazandı. Montana'da yaşanan başarısızlık Kıbrıs sorununun çözümünü daha da uzaklaştırdı. Bu koşullarda Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi mücadelesine kitlelerin daha yığınsal ve daha aktif katılımı konusu da büyük bir önem kazandı. Her iki toplumdan barıştan, çözümden ve yeniden birleşmeden yana güçlerin hem ayrı ayrı kendi liderlerine hem de birlikte her iki lidere çözüm mesajını vermeleri bir zorunluluktur. Kıbrıs'ta kendi kimlikleriyle yaşama koşullarının ancak ve ancak Kıbrıs sorununun çözümünden geçtiğinin bilincinde olan tüm siyasi güçler, sivil toplum örgütleri ve sosyal katmanlar Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi meselesinin sadece liderlere bırakılamayacağının bilinci içerisinde mücadelelerini yükseltmeleri gerekiyor.