26 eylül 2018
NE AVRUPA AMA Uzunca bir süredir Avrupa’da aşırı sağ, ırkçı ve faşist parti ve hareketlerin güç kazandığı bir dönemden geçildiği biliniyor. En son “sosyal demokrasi”nin kalesi olarak bilenen İsveç’te de ırkçı parti dört yıl öncesine göre oylarını artırarak meclise girdi.Siyasi gelişmeler birkaç yıl daha bu şekilde devam ettiği taktirde, bu tür partilerin güç kazanarak pek çok ülkede hükümet ortağı olmaya başlayacağını gösteriyor. Zira bu partiler bugün zaten Polonya, Macaristan, Avusturya, Danimarka, İsviçre ve İtalya’da hükümet ya da hükümet ortağı. Fırsatını bulduklarında söylediklerini hayata geçirdikleri uygulamalarından görülüyor. Maddi koşullar ciddi şekilde değişmediği, rüzgarın tersine dönmediği koşullarda aşırı sağın radikalleşerek güçlenmeye devam edeceği görülüyor. Mevzi kazandıkça, güç topladıkça seslerini daha fazla yükseltiyorlar ve tarihteki Nazizmle aralarına koydukları sözde mesafeyi de kapatıyorlar. Geçmişi normalleştirmeye, bugünkü ırkçı saldırıları meşru göstermeye başladılar bile...Tarihi bu açıdan en karanlık olan Almanya’da olanlar bunu net olarak gösteriyor. Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin söylem ve eylemleri daha radikal bir karakter kazanmaya başladı. Chemnitz’deki olaylardan sonra Neonazilerle bu parti arasındaki bağ belirgin hale gelirken, parti yöneticileri de açıktan faşist bir retorik kullanmaya başladı. Hitler selamı vermenin suç olmadığı, karşı nefreti körüklemenin cezalandırılmaması gerektiğini açıkça söylediler. Geçmişte faşist hareketlerin bütün sorunların kaynağı olarak azınlıkları, Yahudileri gösterme anlayışı bugün devam ediyor. AfD’nin bütün propagandasını göçmen, sığınmacı ve İslam düşmanlığı üzerine kurması da bunu gösteriyor. Daha fazla oya ve güce ihtiyaç duyuldukça, Hitler döneminin metotlarına başvuruluyor. Örneğin o dönem kullanılan “Yahudilerin olmadığı okul” sloganı Bavyera eyaletinde “Müslümanların olmadığı okul”a dönüştürülerek afiş haline getirildi. Ne var ki; Avrupa’daki asıl sorun tek başına sağ popülist, ırkçı, ve faşist partilerin güç kazanmasıyla sınırlı değil. Bunların güç kazanmasını sağlayan koşullar ve mekanizmalar varlığını sürdürüyor. Güçlendikçe de devlet içerisinde bunların söylemlerini kullanan, bunları destekleyenlerin sayısı artıyor. Bu nedenle Avrupa’da bir zamanlar göklere çıkarılan “liberalizm” ağır darbeler almış, yerini farklı etnik köken, inanç ve düşünceden olanlara karşı tahammülsüzlük almış bulunuyor. Bütün devletlerin “terörle mücadele” adı altında başlattığı “Güvenliğimiz için özgürlüğümüzden feragat edelim” söylemi ve bunun için çıkarılan yasalar, kazanılan demokratik hakları tırpanlarken aşırı sağın zemin bulmasında önemi rol oynadı. Terör saldırıları ve sığınmacıların işlediği cinayetler de bunların ekmeğine yağ sürdü. Özetle, sığınmacı ve göçmen düşmanlığı üzerinden ırkçılık ve milliyetçilik kendiliğinden yükselmiyor. 10 yıl önce başlayan ekonomik krizin yarattığı gelecek korkusu, işsizlik, yoksulluk, güvencesiz işler geniş kitleler arasında desteğin artmasının asıl nedenidir. Bu nedenle ırkçılıkla mücadele ile ekonomik, sosyal, demokratik hakların genişletilmesi arasında doğru bir bağ kurulmadığı sürece faşist hareketler, özellikle yoksul emekçi kesimlerden destek almaya devam edecekler. Çare, geçmişten ders çıkararak, geç kalmadan bu temelde birleşik bir mücadele hattının kurulmasından geçiyor. RESA
14
Yolu’daki iş kazası SİDİKEK-PEO’yu ciddi şekilde endişelendirdi SİDİKEK-PEO özel atık toplama aracında yaşanan yeni bir iş kazası nedeniyle ciddi endişe duyduğunu açıkladı. İş kazası 12 Eylül günü sabah saat 4.10’da meydana geldi. Aracın arkasında bulunan 35 yaşındaki işçi aracın çöpleri almak için hareket etmesiyle dengesini yitirdi ve asfalta düştü. Ağır yaralanan işçi tedavi için Baf Genel Hastahanesine kaldırıldı .SİDİKEK-PEO kaza sonrası yaptığı açıklamada kullanılan aracın, kullanılma amacıyla uygunluğu konusunda ciddi soru işaretleri olduğuna dikkat çekti. Güvenlik kurallarına uyum konusunda da yanıtsız sorular bulunduğunu belirtti. Daha önce Yeri’de yaşanan benzer bir kaza sonrası yetkililerin, gündeme getirilen sorulara yanıt vermediğini ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığını vurguladı. Sendikanın uyarılarının ciddiye alınmadığını ifade etti. “Bir kez daha Çalışma Bakanlığı ile diğer yetkilileri bu konuya ciddiyetle eğilmeye ve özel şirketlerle sözleşme imzala-
madan önce konuyla ilgili kesin kriterler belirlemeye, denetim için sistemli denetimler yapmaya davet ediyoruz” dedi. Bu arada 2013-2017 döneminde iş kazalarında çok ciddi artış yaşandı. İş Denetleme Dairesi’nin Meclis Çalışma Komisyonu’na sunduğu rapora göre 2013 yılından 2017 yılına kadar iş kazalarında %27 oranında artış görüldü. Trajik olan otellerde ve restoranlarda yaşanan iş kazalarında görülen %41 oranındaki artış. İş Denetleme Dairesi, Komisyona bilgi verirken kurumlarının bugün kadro eksikliği
yaşadığını da belirtti. İş Denetleme Dairesin’de 100 bin işyerini denetlemesi gereken muazzaf kadro sayısı 19. Kadroların üçte biri emekliye ayrılanların yerlerine yeni kadro alınmaması nedeniyle boş. PEO Örgütlenme Sekreteri Hristu Tombazos konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada ekonomik krizin bu alanda işverenlerce genelde düzensiz iş ilişkileri çerçevesinde kullanıldığını söyledi. İş güvenliği için gerekli önlemlerin alınmadığına, yasaların ön gördüğü önlemlerin eksik alındığına dikkat çekti.
Binlerce genç atıl durumda Avrupa İstatistik Dairesi’nin araştırma raporu sonuçlarına göre Kıbrıs’ta yaklaşık 15 bin genç çalışmıyor, herhangi bir mesleki eğitime katılmıyor ve atıl durumda. Rapora göre Kıbrıs atıl gençlerin oranı açısından Avrupa Birliği’nde ve Euro Bölgesi’nde İtalya’dan sonra en kötü ikinci durumda. Avrupa İstatistik Dairesi’ne göre 2018 yılının ilk çeyreğinde tam atıl durumda olan (ne çalışan ne de mesleki eğitim programlarına katılan) gençlerin (15-24 yaş arası) oranı Kıbrıs’ta %15,6. Bu da rakam olarak 15 bin gence denk geliyor. Bir önceki çeyrekte bu oran %15’ti, yani son çeyrekte bin kişi arttı. Oysa Avrupa Birliğinde düşme eğiliminde. Bir önceki çeyrekte atıl durumda olan gençlerin oranı %10,8’ken son çeyrekte %10,6’ya geriledi. Bu alanda birincilik %19,1 ile İtalya’da. Kıbrıs ikinci durumdayken Bulgaristan da %15 ile üçüncü sırada. En iyi durumda olan ülke ise %4,1 ile İsveç, %5,7 ile Çekya ve %6,2 ile de Hollanda. Bu arada atıl durumda olanlar sadece gençler değil. Reşit durumda olan erkek ve kadınlar da aynı sorunu yaşıyor. Bu yılın ilk çeyreğinde atıl durumda olan erkeklerin oranı %15,8’di. Avrupa Birliğinde ise bu oran ortalama %10,2. Atıl durumda olan kadınların oranı ise %15,4 ve Kıbrıs bu oranla en kötüler arasında beşinci sırada. Avrupa Birliğinde atıl durumda olan kadınların oranı ortalama %11,1.