İşçininYolu 6/6/18

Page 1

6 Haziran 2018

SÖMÜRGECİLİK Geçmiş dönemlerde hammadde tedarik amacı o dönemlere göre gelişmiş ekonomileri sömürgecilik işgal ve savaşlara sürüklemişti. Hollanda, İspanya, Portekiz, İngiltere ve Fransa gibi başlıca sömürgeci ülkeler dönemin oldukça yetersiz ulaşım ve iletişim olanaklarına rağmen denizaşırı işgallere girişerek, bugünün sanayileşmiş ileri ekonomilerinin temellerini insan kanı ve yer altı ve yer üstü kaynakların hoyratça tüketilmesi üzerine kurmuşlardır. Her imparatorluk içinde bulunduğu dönemin olanak ve üretim biçimi çerçevesinde genişleme dinamikleri ile sömürgecilik yapmıştır. Genişleyen hiçbir imparatorluk, sömürgecilik zihniyeti ve davranış modeli dışında tutulamaz. Ne var ki, her dönemin sömürgecilik mantığı ve davranış stili dönemsel üretim ilişkileri ile şekillenip öylece sınırlandığından, farklı dönem uygulamaları bir ve aynı ölçüt ile ele alınamaz. Çevreden merkeze kaynak aktarma süreci olarak görülen sömürgecilik, üretim ilişkileri ve teknolojinin değişimi ile salt şekil değiştirmemiş, isim değişikliğine de uğramıştır. Günümüzde küreselleşme olarak adlandırılan modern ve ekonomik ilişki görüntülü uluslararası hareketlilik de geçmiş dönemin sömürgecilik ve emperyalizm politikalarının örtülü görüntüsünden başka bir şey değildirMaddi üretim kaynağı ya da nakit olarak çevreye kaydırılan merkez sermaye birikimleri kâr transferi ya da faiz şeklinde merkeze kaynak aktararak, çevrede oluşturulan kirlilik ve maliyeler karşılığında merkeze temiz kaynak sağlanmaktadır. Günümüz ulus devletlerinde devlet erki önüne güçlenen sermaye geçtiğinden, sermaye hareketleri devletleri, hatta bizzat içinden çıktıkları ülkeleri zor durumda bırakabilmektedir. Günümüzde ABD ile Çin arasında yaşanan ve en masum görüntüsü ile ticari anlaşmazlık olarak kamuoyuna yansıyan manzara tam böylesi bir sürecin son aşamasını oluşturmaktadır. Şöyle ki, dünya piyasalarına ucuz ürün sürme kapasitesini elinde tutan Çin, ABD dış ticaret dengesini alüst ederek büyük açık oluşmasına yol açmış olduğundan, son bir kararla ABD Çin’e karşı korumacılık politikasına yönelmiş bulunmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü karar ve uygulamalarına taban tabana zıt olan böyle bir karara neden olan sebep ilk görüntüsü ile, Çin’in dünyayı ve ABD’yi ucuz mala boğması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Fakat tablonun üst cilası biraz kazındığında altında yatan asıl canavarın, günümüz sömürgeciliğini ya da isterseniz emperyalizmini yolunu şaşırmış aydınların ileri medeniyet ya da demokrasi olarak niteledikleri küreselleşme olduğunu görürüz. Net yargıya varabilmek için daha fazla kanıta gereksinme olduğu açık olmakla beraber, ilk durakta şunu söylemek çok yanlış olmaz ki, ileri Batı sermayesi, belki de başta ABD sermayesi, ucuz emeğe ve özensiz çevreye yönelirken Çin’de konuşlanmayı yeğlemiştir. Çin’de konuşlanan ileri Batı sermayesi ürettiği ürünleri tüm dünyaya, kârlarını ise vergi cenneti olarak adlandırılan mekanlara yönlendirerek bugünkü ticaret ve kur savaşlarının kıvılcımlarını oluşturmuşlardır. İhtiyaca yönelik değil, kâr ve birikime yönelik üretim hırsı ve planlamasının bu sürece ucuz emek ve bilinçsiz tüketici olarak hizmet veren insan yığınlarının başına belki de gerçek savaş açmaya yönelmektedir. İnsanca yaşama arzusu için mücadeleyi, sermayedarların ve onların politik ajanların kölesi olmaya feda edenler ister istemez sonuca da katlanmaya mecbur edilirler. RESA

14

Sorumlu ve ciddi bir sendikal hareket Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in ülkenin sendikaların çiftliği olamayacağı açıklaması PEO’nun tepkisini çekti. PEO yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı’nın söz konusu açıklamasından duyduğu rahatsızlığı dile getirirken çıkmazlar ve sorunlar karşısında Hükümetin sendikacılığı bir kaçış yolu olarak suçlamasının kabul edilemeyeceğine vurgu yaptı. PEO konuyla ilgili açıklamasında "Cumhurbaşkanının, sağlık ve eğitimin önemli alanlarında izlediği kabul edilemez politikalarla ilgili konuşma kararı verdiğinde bunun sorumluluğunu sendikacılığa ve sendikacılara yüklemesi karşısında şaşkınlık ve kızgınlık duyuyoruz "görüşünü ifade etti. Ayrıca, Kıbrıs Cumhurbaşkanın bu yaklaşımı ile sendikacıları

küçümseyen ve sendikacılığın topluma zarar verdiği mesajını verenleri güçlendirdiği gerçeğinden de üzüntü duyduğunu dile getirdi. PEO hükümetin, eğitim ve sağlıkta tekrar gündeme gelen konuların özüne odaklanacağına ve Cumhurbaşkanı olarak yetkili bakanlarından gerginlik ve

sıkıntıya yol açmak yerine bu konuları göğüsleyecek gerekli önlemlerin alınmasını isteyeceğine sorunları sendikacılara ve sendikacılığa yüklemeye çalıştığına vurgu yaptı. PEO, "Sendikal Hareket, her tür çalışmasında hem sorumlu hem de ciddi olduğunu teyit ediyor." dedi.

Limasol Limanı çalışanları ancan üçüncü dünya ülkelerinde hakim olan koşullarda çalışıyor DP World şirketinin işlettiği Limasol Limanı’nda çalışanlar uygun dinlenme alanları yaratılması konusunda işverenin gerekli önlemleri almaması halinde önümüzdeki günlerde aktif eyleme geçecekleri uyarısında bulundular. İşçiler ve onların sendikaları SEGDAMELIN-PEO ve SEK, son aylarda Limasol limanında çalışma koşullarının üçüncü dünya ülkelerine benzer olduğu ve uygun dinlenme yerleri olmadığına ilişkin birçok kez uyarıda bulunduklarını belirttiler. Sendikalar tarafından 22 Mayıs'ta Denizcilik Acenteleri Birliği’ne gönderilen bir mektupla, sorunu çözmek için bir hafta süre verildi. Aksi takdirde, işçiler kendi hakları için güçlü önlemler alacaklarını duyurdular. Sendikalar çabalarına, tespitlerine ve işverenlerin

kendilerine yaptıkları vaatlere rağmen, bu konuda bugüne kadar bazı yüzeysel ve geçici çözümlerin ötesinde hiçbir şekilde yeterli, kabul edilebilecek bir adım atılmadığına vurgu yaptılar. "Özellikle de yaz mevsiminin yüksek sıcaklık koşullarında bu dayanılamaz duruma artık tahammül edemeyiz. Aşırı ya da saçma şeyler istemiyoruz, ama temizlik gibi dinlenme gibi konularda insan haklarına saygı istiyoruz "dediler. Bu arada Sendikalar, Liman İşçileri Derneği yerine DP World Limasol'dan bir yanıt aldılar. Şirket söz konusu yanıtında şimdiye dek aldığı ancak tatmin edici olarak görülmeyen önlemlerine atıfta bulundu ve şirketin liman işçileri için herhangi bir sorumluluk kabul etmediğini belirtti.

Geçici statüde çalışanların sayısı artıyor 2017 yılında Kıbrıs’ta 50 bin çalışan geçici statüde çalışıyordu. Avrupa İstatistik Dairesi verilerine göre Kıbrıs’ta geçici statüde çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı %15,4. Erkeklerde geçici statüde çalışanların oranı %12 iken, bu oran kadınlarda %18,7. 50

bin geçici statüde çalışanın 30 bini kadın. Sözleşmeli olarak geçici statüde çalışanların maaşları genellikle kadrolulara göre daha düşük oluyor. Bu statüde çalışanların işten çıkarılma riski de yüksek. Bu arada verilere göre Kıbrıs’ta 2017 yılında iş gücü sayısı

425.727 oldu. Bunların 378.721’i istihdam edilirken 47,006’sı işsiz. İstihdam edilenlerden 329.593’ü tam gün çalışırken, 49,128’i de kısmi olarak çalışıyordu. Çalışanlardan 328,692’si memur. Bunlardan da 278.450’si tam gün ve 50.242’si de kısmi çalışıyordu.

Kıbrıs Barış Konseyi Barış Yürüyüşü düzenliyor Müzakerelerin yeniden başlatılması ve Kıbrıs'ın barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesi, emperyalist operasyonların ve halkların kanlarının dökülmesinin sona ermesi, Kıbrıs'taki İngiliz Üslerinin kaldırılması, tüm dünyada barış ve adaletin hakim kılınması için Tüm Kıbrıs Barış Konseyi 10 Haziran Pazar günü saat 10’da Ağrotur Üssü bölgesinde bir barış yürüyüşü düzenliyor. Yürüyüş Kolossi Kalesi’nden başlayacak ve Üslerdeki Hava Alanı yakınlarında sona erecek. Yürüyüşe Barış Konseyi’nin aktif bir üyesi olan PEO da katılacak. Konseyin çalışmalarında aktif olarak yer alan ve ona destek veren PEO bu yürüyüşün de başarılı bir biçimde gerçekleşmesi için gerekli tüm katkıyı sağlayacak. Yürüyüş için tüm kentlerden otobüsler kaldırılacak.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.