İşçininYolu 18/7/18

Page 1

18 Temmuz 2018

Ne savaş ama Veee...Ticaret savaşı resmen başladı! Böyle duyuruldu. ABD’nin on milyarlarca dolarlık Çin malına karşı gümrük duvarını yükseltmesi. Ve de Çin’in buna karşılık vereceğini açıklaması. Duyurulara bakınca sanırsınız ki...Dünyanın en büyük iki ekonomisi değil de, malını daha çok satmak isteyen iki büyük tüccar karşı karşıya gelmiş! Kapitalist sistemin tepesindeki ülke (ABD) ile yükselen yeni gücün (Çin) karşı karşıya gelişi, tüccar rekabeti naifliğinde anlatılabilir mi? Yaşanılan şey ticaret savaşı mı... Yoksa emperyalist kapitalist sistemin bir krizi mi? Birincisi ise... Fazla sorun yok. Duruma göre ülkelerin vatandaşları bazı malları biraz pahalı tüketir. Duruma göre iki tüccar arasındaki rekabeti fırsata çevirecek yeni tüccarlar çıkar vs. Yok ikincisi ise.. Yani ortada dünya kapitalist sisteminin derinleşen bir krizi varsa, işte o zaman dünya halklarını daha büyük bela bekliyor demektir. Kapitalizmin, 2. Dünya Savaşı sonrası, ABD hegemonyası altında kurulan düzeni çatırdıyor. Bu düzen daha önce girdiği krizi, neoliberalizm ile ‘aşmıştı’. Daha doğrusu krizi yönetecek bir düzenek kurmuştu. Kurduğu düzeneği de, ‘küreselleşme’ adını vererek, dünyaya pazarlamıştı. Gümrük duvarları kalkacak, ticaret serbestleşecekti. Sermaye dünyayı serbestçe dolaşacaktı. Burjuvalar ile emekçileri uzlaştıran refah devleti tasfiye edilecekti. Özelleştirmeler hızlandırılacaktı. İşçi sınıfının kazanımları tümden kaldırılacaktı. Bir bir hayata geçirildi. Aslında yapılan krizi ötelemekti. “Durdurulamaz küreselleşme süreci yaşıyoruz” denilerek pazarlanan emperyalizmin bu modeli de 2008’de duvara çarptı. Hem de ne çarpma! 2008 yılında kapitalizmin merkezinde, ABD’de patlayan ekonomik kriz, yerleşik sistemi çatlattı. Aynı zamanda sistemin tüm kurumlarını da... Gelinen aşamada... Sermaye akımları serbestleşmesini sağlayacak, ‘serbest’ ticaretin kontrolcüsü Dünya Ticaret Örgütü’nün, ‘Aman küresel ticaret kurallarına uyun’ çağrısı karşılık bulmuyor. Kuralları ihlal edip misilleme yapan yapana! Sistemin, siyasi sınırları garantörü olarak inşa ettiği Birleşmiş Milletler eski uzlaştırıcılığından uzak. Oyundan çıkanı tekrar oyuna dahil edecek ekonomik reçeteyi yazacak Uluslararası Para Fonu (IMF) eskisi gibi başvurulan bir kurum değil artık. ABD hegemonyasında kurulan sistemi sıkıntıya sokacaklara karşı, zor kullanma aracı NATO tartışmaların odağında şimdi. Krizden sonra sermaye hareketlerinde merkeze dönüş yaşanınca, dünya ticareti gerileyince, artık küreselleşme değil başka hikayeler duymaya başladık. Artık ‘serbestleşme’ değil ‘korumacılık’ kelimesi öne çıkıyor. Ticaret savaşları bu yeni hikayenin orta yerinde duruyor. Düzenin çatlaması yeni güçlerin, özellikle Çin’in, ekonomik olarak ilerlemesini, kurulu düzenin sorgulanmasını beraberinde getirdi. Sistemin hegemon gücü ABD ‘korumacı’, Doğu (Çin) serbest sistem savunucusu olmasının çelişkisi yerleşik sistemin çatırdamasıyla ilgili. Çılgınlık gibi gözüken... ABD’ye benzer misilleme gelmesi ve ticaret savaşlarının derinleşmesi halinde küresel ticarete 2trilyon dolarlık kayıp yaratacağı konuşulan adımların atılması da... ABD’nin kendi ayağına sıkıyormuş gibi gözüken uygulamaların devreye sokulması da... Kapitalist sistem sallandıkça, hegemonyası sarsılan ABD’nin, hegemonyasının kırılıp çok kutuplu bir dünyanın oluşmasına izin vermek istememesi. Geleceğin ekonomik, bağlantılı olarak siyasi kavgası veriliyor. Buna ‘ticaret savaşı’ demek meseleyi sulandırmakla eş değer! 2008’de ekonomik bir krizle kırılan fay hattı Suriye’de dünya güçlerini karşı karşıya getiren, dünya savaşı olmasa da, büyük bir savaşı tetiklemesi... Petrol üzerinden Rusya’ya ambargo... AB Rusya ile ara bulmaya çalışınca AB ve ABD arasındaki alevlenen vesayet savaşı... İngiltere’nin AB’den çıkma kararı...İran’a yeniden ambargo tartışması... Şimdi örülen gümrük duvarları...Gerilim hiç azalmıyor sürekli artıyor. Bölgesel savaşlar, göç dalgaları, yükselen milliyetçilik ve faşizm. Kapitalizm ekonomik krizini aşmış gözükse de, kapitalizmin krizi orta yerde duruyor. Gelişmeler dünyayı daha yaşanır bir yer olmaya değil tersi yöne itiyor! Bu ticaret savaşlarının arkasında, kapitalizmin yapısal krizinin bir dışavurumu var. Yani aşırı üretim sorunu var. Kapitalizm aşırı üretim krizini aşırı finansallaşarak, neoliberal önlemlerle bugüne kadar öteledi. Lakin artık durum zora girmiş durumda.

RESA

14

Metal İşçilerini anarken tarihimizle gurur duyuyoruz Maden işçileri 1948’de dört ay, dört gün hakları için mücadele ettiler. Karşılarında sadece acımasız işverenler yoktu. Karşılarında, hiç kimseye başını kaldırma olanağı vermek istemeyen anti-komünizm vardı. Şirketin o dönemki Genel Müdürü Hendriks “Ülkem, tüm dünyada komünizme karşı mücadele etmek için milyonlarca dolar harcıyor. Aynı amaca yönelik olarak Kıbrıs’ta birkaç bin lira harcaması gerekiyorsa bunu düşünmeyecektir.” diyordu. O dönemki sağ güçlerin ve grev kırıcıların kadroları da “ 8 saat kızıllık yerine 12 saat mavilik daha iyidir” açıklaması yapıyordu. PEO, 1948 hak mücadelesini ve İnşaat işçilerinin, madencilerin ve Amyantocuların büyük grevini, 70. Yılında birçok farklı etkinlikle anıyor. 1948 yılı PEO sınıf sendikacılığının tarihinde bir dönüm noktası olmuştur ve o tarih, PEO’nun tarihinde parlak bir sayfayı teşkil etmektedir. 1948 grevi 266 gün sürmüş ve buna binlerce inşaat işçisi, madenci katılmıştı. Grev, Kıbrıs işçi sınıfının ve halkının büyük bir desteğine de mazhar olmuştu. Bu şanlı tarihin taşıyıcısı olarak PEO, grevin 70. Yılını kutlarken, bunun, haklı taleplerin kahramanca verilen mücadelelerle, halkın desteği ve Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birlik içinde olmalarıyla kazanılabileceğini

ortaya koyduğuna dikkat çekti. Şanlı grevi anma etkinlikleri çerçevesinde 8 Temmuz günü PEO’ya ait Pelendri Dinlenme Tesisi’nde de bir anıt açılışı yapıldı. Anıtın açılışında PEO Genel Sekreteri Pambis Kritsis bir konuşma yaptı. DEV-İŞ Başkanı Hasan Felek de etkinliğe katıldı ve diğer katılımcıları selamladı. Hasan Felek konuşmasında ortak mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahip olan 1948 Maden direnişinin, Türk, Rum şövenistlerin, milliyetcilerin ve kilisenin ağır baskılarına ve diktatörce tutumlarına rağmen, bütün Kıbrıs’ta ve bölgede çok büyük yankılar yarattığına vurgu yaptı. 4 ay 4 gün süren Maden Direnişine 1300 Rum 700 Türk toplam 2000 işçinin katıldığını hatırlattı. Greve Kıbrıs’ın her tarafından işçiler, köylüler ve halkın tüm kesimlerinden destek ve dayanışma geldiğini belirtti.

Hasan Felek konuşmasında Kıbrıs sorununa da atıfta bulundu ve Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün, Kıbrıs sınıf sendikacılığının temel sorunlarından biri olduğuna, ülkenin bölünmüşlüğü devam ettiği sürece çalışanların haklarının güvencede olmadığına, aynı zamanda Kıbrıs Türk toplumunu ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi anlamda, yok olmakla karşı karşıya bıraktığına vurgu yaptı.” Bu anlamda Kıbrıs’ta yaşayan tüm emekçilerin bağımsız, birleşik, federal Kıbrıs’ta barış içinde, kardeşçe bir arada yaşama, birincil hedefimiz olmaya devam etmektedir. DEV-İŞ BM kararları çerçevesinde iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı, aynı zamanda tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslararası kimliği öngören Federal Kıbrıs mücadelesini emek mücadelesinden ayırmamaktadır.” dedi.

Hani Birinci Konutlar Korunacaktı! Anastasiadis–DİSİ Hükümeti bilinen ortaklarıyla Kooperatifi satış çerçevesinde bankalara ipotekli taşınmazların satışını hızlandırma olanağı veren farklı yasaları geçirmeyi başardı. Hükümet bu çerçevede kendi iddialarına göre birinci konutların ve küçük mesleki iş yerlerinin korunmasını sağlayacak “Konut” planını da sundu. Hükümet edenlerin bu süreçteki tavırları birçok soruyu da beraberinde getirdi. Hükümet edenler ne istiyorlar? Sorunun yaratıcısı olan ve ilk evlerini korumak isteyen savunmasız grupları desteklemeyen bankalara ek araçlar sağlamak öncelikli istekleriydi. Bu kadar ciddi bir sorunu neden en son ana bıraktılar? Seçim kampanyası süresince ilk evin korunması konusunda çözümleri olduğu konusunda .ok ciddi “taahhütleri” olduğunu herkes hatırlıyor ve şimdi gelip ilk bakışta şu anda uygulamada olan ancak özünde sonuç alıcı olamayan ilk evi koruma yönünde var olan kriterleri genişletmiş b,r şekilde yeniden masaya sürdüler. İpotekli taşınmazlar yasası derhal uygulamaya konarken önerilen plan neden 6 aylık bir süre sonra uygulamaya girecek? Teklif edilen plan kredisini geri ödeyemeyen kredi kullanıcılarının bir kısmını kapsamaktadır ve en kötüsü de bundan yararlanma olgusunun bankalara bırakılmış olmasıdır. Önerilen plan, özünde evlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan yurttaşlar için bir çıkış değildir. Hükümetin geri dönmeyen krediler sorununun, ekonomi ve toplum için çok ciddi bir sorun olduğunu anlaması gerekmektedir. Bu sorun halkı yoksullaştıran sıkı kemer sıkma politikaları devam ettiği sürece var olmaya devam edecektir. Herkesin içinde oturup yaşadığı evi kendisi ve ailesi için kutsaldır ve bunun korunması için gerekli koşullar yaratılmalıdır.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.