21 HAZİRAN 2017
AH ŞU KATAR AH Kapitalist sistemin bütün devletleri, dünya işçi ve emekçilerine, dünyanın ezilen halklarına karşı “aynı safta olmaları”na rağmen, kesinti kabul etmez şekilde rekabet içindedirler ve bu rekabetin seyrine bağlı olarak çıkar çatışmalarında savaşlar dahil birbirlerini yok etmekten de kaçınamayacakları bir bumerang hareketine mahkumdurlar. Dünyadaki ve Ortadoğudaki gelişmeler, kâr için üretime dayanan bu sistemde rekabetin, pazar ve etki alanı için kavgaların, büyük güçlerin küçüklere baskısının, abluka, kuşatma ve savaşların kaçınılamaz olmakla kalmayıp bu yönlü birikimin arttığına işaret ediyor. Suriye’de devam etmekte olan savaş, dünyanın şimdiki zamanda en büyük iki nükleer gücünün Ortadoğu’daki fiili varlığı ve çekişmesi, ABD’nin Suudi Krallığıyla birlikte İran’a karşı giriştiği entrikacı politika, ABD-Çin ‘restleşmesi’, ABD’nin Latin ülkelerine yönelik baskısı ve Venezüella yönetimini yıkma girişimleri, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin Ortadoğu’ya yönelik politikaları , Katar’a karşı Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere çok sayıdaki bölge ülkesi yönetiminin başlattığı ilişki kesme ve yaptırım tehdidi, aktüel örneklerden sadece birkaçıdır. Katar’a karşı başlatılan boyuneğdirme hamlelerinin ABDSuudi “kılıç dansı”nın ürünlerinden biri olarak sahneye konduğu, Beyaz Saray “şovmen”ince açıklandı. Gerekçe “radikal ideolojilere verilen destek” idi! “Filistinli Hamas ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’e verilen desteğin sona ermesi”, ilişkilerin düzeltilmesi için şart koşuldu. Bazı haber ajansları ise, Katar’a karşı uygulamaların Yemen’de İran’a yakın politika eğilimi göstermesiyle ilişkilendirdiler. Petrodolar zengini küçük Katar oysa Suudi krallık yönetimiyle birlikte Amerikan emperyalizminin bölgedeki işbirlikçileri arasında yer alıyor ve Suudi krallığıyla birlikte kayıt dışı para akışı’nda başı çekiyor. Katar yönetiminin bölgenin etkili güçleri dışında bir yol izlemesi oldukça zordur. ABD, bölgedeki askeri faaliyetlerinin bir bölümünü bu ülkedeki üslerden yürütüyor. Pentagon sözcüleri, başlatılan kuşatmaya rağmen, ABD ordusunun Katar’dan yürüttüğü Afganistan, Irak ve Suriye’deki operasyonlarında herhangi bir değişiklik yapılmayacağını açıkladılar. Bu demektir ki, kuşatmaya alma daha fazla uşaklığa zorlamaya yöneliktir. Artan gerginlik ve süren savaşlardan asıl zarar görenler ise, bölge ülkeleri halkları başta olmak üzere dünyanın tüm işçi ve emekçileri olmaktadır. Dolaysızca savaş alanlarında yokedilenler, yaşam alanları tahrip edilenler, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe sürüklenenler, hakları için mücadele yolunu seçtiklerinde karşılarına polisiye güçlerle çıkılanlar, dünyanın her yerinde işçiler başta olmak yoksullarıdırlar. Burjuvazi, emperaylist büyük güçler ve işbirlikçisi yönetimler bütün ülkelerde halkların karşısına bastırıcı, baskıcı ve sömürüye dayanan sistemin koruyucuları olarak çıkarken, mevcut sistemin sürdürülmesi dışında yol olmadığını; bu sistemin herkes için refah sağlayıcı, huzur içinde yaşamayı garanti edici olduğunu propaganda ediyorlar. Bu bir safsatadır! Kapitalizmi “huzur, güven ve refah sistemi” olarak gösteren propaganda ile kapitalizm ve burjuva devlet sisteminin gerçek niteliği hergün karşıkarşıya gelir. Propagandanın örtüsü, maddi, görünür gerçekler tarafından parçalanıp atılır. O, huzursuzluk, güvensizlik, gerginlik ve savaşlar sistemidir; burjuvazinin en irilerinin kendileri de dahil olmak üzere, hiç kimse için sistematik bir güven ortamına olanak tanımaz. Sömüren ve sömürülenin; zenginlik ve yoksulluğun karşı karşıya durduğu bir sistemde huzur ve güven içinde yaşamak mümkünsüzdür. Sömürenin sömürülene, zenginin yoksula, güçlünün güçsüze tahakküm ve zorbalık sistemidir o. Varlığını sürdürdüğü sürece, burjuvazi dahil kimseye rahat yoktur. Bundandır ki, bu sömürü, baskı ve savaşlar sistemi sona erdirilmeksizin kimse huzur ve güven içinde yaşayamaz!
RESA
14
SİDİKEK-PEO: Memurların geçici görev ataması anayasaya aykırıdır SİDİKEK-PEO Merkez Sekreteryası 1 Haziran'da gerçekleştirdiği toplantısında 12 Mayıs 2017'de "Kamu Hizmetlerinde ve Kamu Hukukuna Bağlı Örgütlerde Memurların Geçici Görevle Atanması" hakkında yasanın yayınlaması sonrası ortaya çıkan durumu değerlendirdi. Bu yasa Hükümet'in önerisinden farklı bir biçimde geçti. Geçici görev atamalarında yapılan değişiklikle sınırlı görevlendirme yerine Hükümet'e yığınsal yer değiştirme olanağı verildi. Bu şekilde Kıbrıs Telekomünikasyon Kurumu çalışanlarının, kamunun diğer alanlarına atanmasının yolu açıldı.
koydu. Söz konusu yasanın keyfi kullanım olanağı verdiğini, ne zaman ve hangi koşullarda bu yer değiştirmenin yapılacağını belirten net kriterleri içermediğine vurgu yaptı.
SİDİKEK-PEO buna karşı yaptığı açıklamada konuya ilişkin yasanın anayasaya aykırılığı konusunda ilk pozisyonunda ısrar ettiğini ortaya
Yasa aynı zamanda bu yer değişimi ve özellikle de bir başka örgüte atanması için uygulamaya dâhil olacak memurların onayının
alınmasını da öngörmüyor. Yasanın bir diğer önemli zayıflığı da yer değiştirecek memurun yeni çalışacağı sorumlusu tarafından değil geldiği yerdeki sorumlusu tarafından değerlendirilecek olmasıdır. Böylesi bir durum da çalışanın değerlendirilmesinde ve eşit yaklaşımda ciddi sorunlar yaratıyor.
"M.N. Limassol Water Co. LTD" çalışanlarının haklı mücadeleleri sonuç verdi Limasol Piskobu Bölgesi'nde deniz suyu arıtma tesisi "M.N. Limassol Water Co. LTD" çalışanları 9 gün süren grevleri sonrası haklarını aldı ve işlerine geri döndüler. Somut olarak SEMMİK-PEO üyeleriyle aynı işyerinde çalışan SEK üyeleri toplu sözleşmelerden kaynaklanan haklarının verilmek istenmemesi üzerine 30 Mayıs günü greve gittiler. Grev, işverenin Çalışma Bakanlığı ile de varılan anlaşmadan geri adım atması sonrası gündeme geldi ve 7 Haziran'a kadar devam etti. Şirket, Toplu Sözleşmede varılan anlaşmada ortaya çıkan farklılıkları gidermek için 2016 yılı Eylül'ünde ortaya konan öneriyi uygulamayı reddetti. Sendikalar söz konusu tarihten sonra işverenle birçok kez görüştü ve sorunun çözülmesi için kazanılmış haklar-
dan birçoğundan feragat dahi ettiler. İşveren haklı taleplere yönelik sürekli olumsuz bir tavır içerisinde oldu. Aynı zamanda Sendikalar Arabuluculuk Kurumu’nu da son derece sorumsuz tavır almakla suçladılar. Arabuluculuk Kurumu'nun nedensiz bir biçimde Çalışma Bakanı'nın önerisinden farklı bir tavır içerisinde olduğunu belirttiler. Bu koşullarda greve giden çalışanlar haklı taleplerini verdikleri mücadele sonucunda kazandılar. Çalışma Bakanlığı'nda gerçekleştirilen toplantıda Bakanlık kendi önerilerini masaya koydu ve sorun çözüldü. SEMMİK-PEO Örgütlenme Sekreteri Andreas Thomas anlaşma sonrası yaptığı açıklamada " Haklılığımız tam olarak görüldü. Anlaşma sendikal hareketin ilk tezlerinin kabulü oldu. " dedi.
Çözüm için fırsat penceresi açık Kıbrıs sorununa çözüm arayışlarına 28 Haziran'da Cenevre'de devam edeceği açıklaması herkeste belli bir rahatlık yarattı. Görüşmelerin çökmesi olasılığı çoktu ve bilinen nedenden dolayı bir gerçekti ve bu risk henüz tam olarak da aşılmış değil. Kıbrıs sorununda bu zor durum saklanabilecek bir durum değil ve Kıbrıs ve Kıbrıs'ın geleceğine yönelik tehlike senaryosu çok. Tehlike söylemine girmeye gerek yok ancak var olan durumu güzel göstermeye ve tehlikeleri küçümsemeye de gerek yok. Kıbrıslılar, dünyanın merkezi olmadıklarını ve dünyamızın da bugün göğüslemek zorunda olduğu birçok ve zor sorunda olduğunu bilince çıkarmak zorunda. Bu nedenden dolayı da fırsatları iyi değerlendirmeleri gerekiyor Gelinen aşamada iki liderin koşullara uygun davranması ve kendilerini anlaşmaya adamaları gerekiyor. İki liderin ön yargılarını, faklı amaçlarını ve tutkularını geride bırakmaları gerekiyor. Tek tutkuları barışın bugününe ve yarınına yanıt verecek ve Kıbrıs halkının tümünün refahına katkı sağlayacak adil ve işler bir çözüm bulmak olmalıdır. "Önemli" konularda zorlukları küçümsenemez. Anlaşmaya varılması konusunda gerçekten samimi olunması durumunda çözüm için her şeyin var olduğu kesindir. Karşılıklı saygı ve endişelere yönelik anlayışın var olması durumunda bu yönde adımlar atılabilir. Çözüm ve barış için her iki toplumdan büyük çoğunluğun arzusu haklı ve gerçekleştirilebilir bir arzudur. Çözümsüzlükten ve çözümsüzlüğün sonuçlarından korku çok büyüktür. Çözümsüzlüğün her iki toplum için de çözüm olmayacağı biliniyor. Bu olgu da her iki liderin uğraşılarına büyük bir destektir. Uluslararası faktör Kıbrıs sorununun çözüm anının geldiği konusunda ısrarlı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin çok zor koşullarda aktif katılımı sonuçta görüşmelerin kesin çıkmaza girmesini engelledi. Gelinen noktada umutlar yitirilmedi ve yitirilmesine de müsaade edilmeyecek. Sonuca ulaşmak için mesafe daralmış durumda. Sonuca ulaşmak için siyasi kararlılık gösterme zamanı şimdidir.