3 EKİM 2018
TİCARET SAVAŞLARI ABD’nin on milyarlarca dolarlık Çin malına karşı gümrük duvarını yükseltmesi. Ve de Çin’in buna karşılık vereceğini açıklaması. Duyurulara bakınca sanırsınız ki... Dünyanın en büyük iki ekonomisi değil de, malını daha çok satmak isteyen iki büyük tüccar karşı karşıya gelmiş! Kapitalist sistemin tepesindeki ülke (ABD) ile yükselen yeni gücün (Çin) karşı karşıya gelişi, tüccar rekabeti naifliğinde anlatılabilir mi? Yaşanılan şey ticaret savaşı mı... Yoksa emperyalist kapitalist sistemin bir krizi mi? Birincisi ise...Fazla sorun yok. Duruma göre ülkelerin vatandaşları bazı malları biraz pahalı tüketir. Duruma göre iki tüccar arasındaki rekabeti fırsata çevirecek yeni tüccarlar çıkar vs. Yok ikincisi ise.. Yani ortada dünya kapitalist sisteminin derinleşen bir krizi varsa, işte o zaman dünya halklarını daha büyük bela bekliyor demektir. Kapitalizmin, 2. Dünya Savaşı sonrası, ABD hegemonyası altında kurulan düzeni çatırdıyor. Bu düzen daha önce girdiği krizi, neoliberalizm ile ‘aşmıştı’. Daha doğrusu krizi yönetecek bir düzenek kurmuştu. Kurduğu düzeneği de, ‘küreselleşme’ adını vererek, dünyaya pazarlamıştı. Gümrük duvarları kalkacak, ticaret serbestleşecekti. Sermaye dünyayı serbestçe dolaşacaktı. Burjuvalar ile emekçileri uzlaştıran refah devleti tasfiye edilecekti. Özelleştirmeler hızlandırılacaktı. İşçi sınıfının kazanımları tümden kaldırılacaktı. Bir bir hayata geçirildi. Aslında yapılan krizi ötelemekti. “Durdurulamaz küreselleşme süreci yaşıyoruz” denilerek pazarlanan emperyalizmin bu modeli de 2008’de duvara çarptı. Hem de ne çarpma! 2008 yılında kapitalizmin merkezinde, ABD’de patlayan ekonomik kriz, yerleşik sistemi çatlattı.Aynı zamanda sistemin tüm kurumlarını da...Gelinen aşamada... Sermaye akımları serbestleşmesini sağlayacak, ‘serbest’ ticaretin kontrolcüsü Dünya Ticaret Örgütü’nün, ‘Aman küresel ticaret kurallarına uyun’ çağrısı karşılık bulmuyor. Kuralları ihlal edip misilleme yapan yapana! Sistemin, siyasi sınırları garantörü olarak inşa ettiği Birleşmiş Milletler eski uzlaştırıcılığından uzak. Oyundan çıkanı tekrar oyuna dahil edecek ekonomik reçeteyi yazacak Uluslararası Para Fonu (IMF) eskisi gibi başvurulan bir kurum değil artık. ABD hegemonyasında kurulan sistemi sıkıntıya sokacaklara karşı, zor kullanma aracı NATO tartışmaların odağında şimdi. Artık ‘serbestleşme’ değil ‘korumacılık’ kelimesi öne çıkıyor. Ticaret savaşları bu yeni hikâyenin orta yerinde duruyor. Düzenin çatlaması yeni güçlerin, özellikle Çin’in, ekonomik olarak ilerlemesini, kurulu düzenin sorgulanmasını beraberinde getirdi. Sistemin hegemon gücü ABD ‘korumacı’, Doğu (Çin) serbest sistem savunucusu olmasının çelişkisi yerleşik sistemin çatırdamasıyla ilgili. Çılgınlık gibi gözüken...ABD’ye benzer misilleme gelmesi ve ticaret savaşlarının derinleşmesi halinde küresel ticarete 2 trilyon dolarlık kayıp yaratacağı konuşulan adımların atılması da... ABD’nin kendi ayağına sıkıyormuş gibi gözüken uygulamaların devreye sokulması da... Kapitalist sistem sallandıkça, hegemonyası sarsılan ABD’nin, hegemonyasının kırılıp çok kutuplu bir dünyanın oluşmasına izin vermek istememesi. Geleceğin ekonomik, bağlantılı olarak siyasi kavgası veriliyor. Buna ‘ticaret savaşı’ demek meseleyi sulandırmakla eş değer! 2008’de ekonomik bir krizle kırılan fay hattı Suriye’de dünya güçlerini karşı karşıya getiren, dünya savaşı olmasa da, büyük bir savaşı tetiklemesi...petrol üzerinden Rusya’ya ambargo... AB Rusya ile ara bulmaya çalışınca AB ve ABD arasındaki alevlenen vesayet savaşı...İngiltere’nin AB’den çıkma kararı...İran’a yeniden ambargo tartışması... Şimdi örülen gümrük duvarları...Gerilim hiç azalmıyor sürekli artıyor.Bölgesel savaşlar, göç dalgaları, yükselen milliyetçilik ve faşizm. Kapitalizm ekonomik krizini aşmış gözükse de, kapitalizmin krizi orta yerde duruyor. Gelişmeler dünyayı daha yaşanır bir yer olmaya değil tersi yöne itiyor!
RESA
14
1948 grev mücadelesi 70. Yılında iki toplumlu etkinlikle anıldı Kıbrıs’ın yakın tarihinin en sert sınıf savaşı olarak bilinen Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk madencilerin, amyantocuların ve inşaat işçilerinin birlikte gerçekleştirdikleri 1948 grevleri 70. Yıldönümünde birçok etkinlikle anıldı. Bu etkinliklerden biri de PEO ve Kıbrıslıtürk sendikal örgüt DEV-İŞ’in 23 Eylül Pazar günü Lefke’de düzenledikleriydi. Burada ‘Madenci Heykeli’ nin açılışı yapıldı. Madenci Heykeli’nin açılışında konuşan PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis “1948 mücadeleleriyle işçi sınıfı kendi gücüne inandı, özgüvene kavuştu, disiplin içinde örgütün değerini öğrendi, ülkenin diğer baskı altındaki toplumsal kesimleriyle dayanışma ve ittifaklarla güçlü bağlar kurdu” dedi. Kiritsis “Yurdumuzun yakın tarihinin en çetin ve kahramanca sınıfsal mücadelelerinin; maden, amyant ve inşaat işçilerinin büyük grevlerinin üzerinden tam 70 yıl geçti. Binlerce Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk işçi özellikle burada, bu bölgede, Lefke ve İksero’da, gerçek sınıfsal kardeşler olarak, birlikte çetin mücadeleler verdiler ve sonuçta kazanan onlar oldu.” dedi. PEO Genel Sekreteri “Ancak ne yazık ki daha sonra Kıbrıs’ın düşmanları iki toplumda da aşırı milliyetçi çevreleri maşa olarak kullanıp, bu çok değerli sınıfsal kardeşlik rezervini sabote etmenin yolunu buldular. Eğer Kıbrıslılar, Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadelelerde birlik içerisinde kalmaya devam etmiş olsalardı, şovenizm zehri ilişkileri zehirlememiş olsaydı, eminim ki ortak yurdumuzun geleceği için verecekleri siyasal mücadeleler de, 1948 sınıf mücadelelerinde olduğu gibi, zaferle sonuçlanacaktı.” görüşünü dile getirdi.
Pambis Kiritsis bugünkü koşullara atıfta bulunurken de 48 grevlerinin üstünden 70 yıl geçmiş olmasına rağmen halkın kazanımlarının ve işçi haklarının bügün de sistemli bir saldırı altında olduğuna dikkat çekti. “Neoliberalizmin ve çalışma ilişkilerinin düzensizleştirilmesinin giderek daha da hâkim politika haline gelmesiyle, toplumsal eşitsizlikler dramatik bir biçimde artıyor, sosyal devlet yok ediliyor ve zenginleri daha zengin, yoksulları daha yoksul eden süreç hızlandırılıyor. “dedi. PEO Genel Sekreteri Kiritsis konuşmasında Kıbrıs sorununa da değindi ve” Kıbrıs sorununun çözümü için BM’nin İyi Niyet Misyonu ve tarafların kabul ettiği ilkeler çerçevesinde uzun zamandır devam eden süreç İsviçre’deki son konferansta talihsiz bir biçimde kesintiye uğradı. BM Genel Sekreteri’nin özel görevlisi olarak Sn. Lute’un temaslarının, müzakere sürecinin Crans Montana’da kesintiye uğradığı yerden olumlu sonuca varılması ve Kıbrıs sorununun çözüm yolunun açılması hedefiyle yeniden başlaması için uluslararası faktör tarafından son bir çabanın ortaya koyulmasına işaret ettiği açıkça bellidir.”dedi. Madenci Heykelinin açılışını selamlayan DEV-İŞ Başkanı Hasan Felek de bu etkinliğin Lefke’de yapılıyor olmasının önemine dikkat çekti. Türk ve Rum maden işçilerinin, kilisenin
ve şövenist çevrelerin tüm baskılarına ve diktatörce tutumlarına rağmen, bütün Kıbrısta ve bölgede çok büyük yankılar yarattığını ifade etti. Sert koşullarda din, dil, ve etnik farklılıklarıyla biraraya gelen işçilerin, bu gün de örnek alınacak insani ve sınıfsal dayanışmayı hayata geçirdiklerrine vurgu yaptı. “Aradan 70 yıl geçmesine rağmen bu tarihi gerçekleri unutmadan, unutturmadan yeni nesillere aktarmamız, ortak mücadelemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.” dedi Hasan Felek de konuşmasında Kıbrıs sorununa atıfta bulundu ve Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü, Kıbrıs sınıf sendikacılığının temel sorunlarından biridir. Ülkemizin bölünmüşlüğü devam ettiği sürece çalışanların haklarının güvencede olmadığını söyledi ve aynı zamanda bu durum Kıbrıs türk toplumunu ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi anlamda, yok olmakla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu anlamda Kıbrıs’ta yaşayan tüm emekcilerin bağımsız, birleşik federal Kıbrıs’ta barış içinde, kardeşçe birarada yaşaması birincil hedefimiz olmaya devam etmektedir. DEV-İŞ, BM kararları çerçevesinde iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı, aynı zamanda tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek uluslararası kimliği öngören Federal Kıbrıs mücadelesini emek mücadelesinden ayırmamaktadır.” dedi.
Sendikalar RİK Yönetiminden 2019 bütçesinin reklam gelirleriyle oluşturulmasını istedi Kıbrıs Radto Televizyon Kurumu’nda örgütlü sendikalar Kurum Yönetim Kurulu’na, Kurum’un 2019 yılı bütçesini bugüne kadar olduğu gibi yasa temelinde hazırlaması, yani bütçeye reklam gelirlerinin de konması çağrısında bulundular. Kurumun ekonomik bağımsızlığının doğru bir temelde sağlanması amacıyla diyalog istediler. Somut olarak Kurumda örgütlü sendikalar SİDİKEK-PEO, EVRİK-OHO-SEK ve İdare Personeli Sendikası SİDİPRO ortak açıklamalarında “Bakanlar Kurulu’nun kısa bir sure önce almış olduğu RİK’in ticari reklamları sonlandırma kararına şiddetli bir biçimde karşı olduklarını” ifade ettiler. Sendikalar ortak açıklamalarında “Sendikaların tümünün ve RİK’in uzun yıllardan beridir var olan tezinin, ürünler ve hizmetler için reklamların yurttaşların tüketici olarak bilgilendirilmesini teşkil ettiği ve bunun da kamu radio ve televizyonunun görevi çerçevesinde olduğuna” vurgu yaptılar. Kurumun reklam almasının dinleyici ve izleyici çeken programların üretimi için teşvik olduğu değerlendirmesinde de bulunan sendikalar bu çekilde kamu alanında radyo ve televizyonun var olması için kaynakların sağlanacağına ve vergi mükellefi yurttaşın yükünün de azaltılacağına vurgu yaptılar. “Aynı zamanda çeşitli programlar sunan kamu radyo ve televizyonu reklam vermek isteyen kişilere reklamını yapacakları ürüne göre reklam verme olanağı verir” görüşünü savundular. Aynı zamanda, "sadece RİK 'in mali bağımsızlığı için sağlam bir temele ulaşma hedefiyle" Yönetim Kurulu ile diyalog çağrısında bulunarak devlet yetkilileriyle de görüşme yapacaklarını belirtti. Sendikalar ortak açıklamalarında gelişmeleri takip edecek ve RİK'in vatandaşlara tam bilgi sağlayabilmesini sağlayacak her türlü önlemi alacaklarını belirttiler.