24 MAYIS 2017
14
Sınıf hareketi K/R ve K/T ayırımı yapmıyor PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis PEO'nın Kıbrıstürk sendikal hareketiyle bugünkü işbirliğinin köklerinin geçmişten, Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürklerin mücadelelerinin ortak olduğu dönemden geldiğini söyledi. 13 Mayıs tarihinde Lidra - Palas'ta "İşbirliği Evi'nde" düzenlenen “Sol ve Kıbrıs Sorunu” konulu toplantıda konuşan Kiritsis 1930’lu yıllardan itibaren işçi sınıfının ilk sınıfsal mücadelelerinin kendini göstermeye başladığını ve bu mücadelelerin Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin yer aldığı genelde ortak mücadeleleri olduğuna vurgu yaptı. PEO Genel Sekreteri Kiritsis konuşmasında milliyetçiliğe mesafe koyulmasının ve işçi sınıfının kendi öncelikleri ve hedefleriyle otonom ideolojik ve siyasi varlığının her işçinin etnik kökenini, kültürel ya da dini geleneklerini reddetmesi anlamına gelmediğini ifade etti. "Elimizdeki arşivlerde de görüldüğü üzere, Kıbrıs’ın öncü sendikacılarının sahip oldukları çok sınırlı olanaklarla iki dilli yayınlar ve sloganlar hazırlayıp, ortak toplantılar gerçekleştirerek ortaya koydukları çabalar gerçekten takdire değerdir." dedi. Pambis Kiritsis Kıbrıs'ta ilk işçi derneklerinin kuruluşunda yer alan kurucu üyelerin genelde iki toplumdan da işçiler olduğunu; Maronit, Ermeni ve Latin toplumlarından da orantılı bir katılımın olduğunun görüldüğünü ifade etti. "Diktatörlük ve illegalite koşullarında, bu dönemin en büyük grev hareketleri 1934’de inşaat işçilerinin, 1935’te kundura işçilerinin ve 1936’da SkuryotissaMavrovuni maden işçilerinin eylemleriydi. Bu eylemlerde Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler birbirlerinden ayırt edilmiyordu. Hepsi işçiydi ve aynı derecede öfkeli ve kararlıydı. Kıbrıs Sendikal Komitesi-PSE de Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk öncü sendikacıların ortak eseriydi ve o dönemde PSE’de yer alan Kıbrıslıtürk işçilerin sayısı Türk sendikalarında yer alanlardan daha fazlaydı." dedi. PEO Genel Sekreteri 1940'lı yıllarda ise daha öncesinde görülmemiş derecede mücadeleci ve sınıfsal zıtlaşma yaşandığını, 1940’lı yılların ortak grev mücadelelerinin işçi sınıfını bir araya getirdiğini, emekçi-
lerin taleplerinin çıtasını nitel olarak yükselttiğini ve Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk işçilerin birliğini ve sınıfsal dayanışmasını daha da güçlendirdiğini belirtti. "Özellikle 1944 Mart’ında eşel mobil için verilen efsane mücadele ve 1948’de maden ve inşaat işçilerinin çetin grevleri bu döneme mührünü vurdu. Ortak grev komitelerinde binlerce Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk işçi birlikte yer aldılar, sömürgeciliğin baskı mekanizmalarıyla ve grev kırıcılarla çatıştılar. İşçileri bölmeyi hedefleyen ve kendinden farklı olana karşı düşmanlıktan, milliyetçilikten ve fanatizmden beslenen
yaşam tehlikeleri nedeniyle yurt dışına göç etmek zorunda bıraktı." dedi. PEO Genel Sekreteri tüm bunların ışığında, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin yeniden yakınlaşmasının ve ortak mücadelesinin neden sendikal alanda bu kadar verimli zemin bulduğu da anlaşılmakta olduğunun altını çizdi ve devamla da "Bu, bu alanda hataların yapılmadığı ya da her şeyin mükemmel işlediği anlamına gelmemektedir. Bunu iddia etmemiz saflık ve aynı zamanda kibirlilik olur. Ancak gerekli ideolojik, politik ve sınıfsal zeminin
güçlerin amaçlarına ulaşmayı başarmak için saldırılarına sınıfsal sendikal hareketten başlamaları hiç de tesadüfi değildir. Emperyalizmin değirmenine su taşıyan ve somut olarak “böl ve yönet” politikasına hizmet eden milliyetçi çevreler, kendi şoven söylemlerinin önünde, iki toplumdan emekçilerin sınıfsal ve sosyal mücadelelerdeki birlikteliğinin engel teşkil ettiğinin bilincindeydiler." dedi. Pambis Kiritsis bunun için Kıbrıslırum milliyetçi çevrelerin kendi nüfuzları altındaki unsurların PSE’den ayrılmalarını öne çıkararak işçi hareketini bölmeye ve sınıfsal değil, “milliyetçi” yönelimli olan güya “yeni” diye adlandırdıkları sendikaları yaratmaya çalıştıklarını ifade etti. Daha sonrasında Grivas’ın maskeli adamları daha “sonuç alıcı” hareketlere girişerek, çok sayıda solcu sendikal kadroyu hain ve Helen karşıtı suçlamasıyla öldürmeye başladıklarına dikkat çekti. Kiritsis aynı dönemde TMT'nin ise doğrudan işçileri hedef aldığını, ilerici işçi liderlerine karşı saldırılarda bulunduğunu söyledi. "Terörist tehditlerle sınıfsal bilinçli yüzlerce Kıbrıslıtürk işçiyi PEO’dan ayrıldıklarını beyan etmek ya da
bu alanda sağlam temellerde inşa edilmiş ve emekçilerin ortak mücadeleleriyle güçlendirilmiş olduğu açıkça görülmektedir. " dedi. PEO ve 1974 sonrasında işgal altındaki bölgede faaliyete geçen bir dizi Kıbrıslıtürk sendikal örgütün bu geleneğin devamcıları olduğunu söyledi. Pambis Kiritsis "PEO’nun bu sınıfsal örgütlerle işbirliği bugün Kıbrıs Tüm Sendikalar Forumu’nun omurgasını teşkil etmektedir. Faaliyetine 1995’te başlayan Forum, ülkenin neredeyse bütün sendikal örgütlerini kucaklamıştır. Kıbrıs Tüm Sendikalar Forumu’nun iki toplum arasındaki anlaşma ve işbirliğinin en ileri biçimini teşkil ettiği genel olarak kabul edilen bir gerçektir. Bugün Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk emekçiler olarak 1 Mayıs’ı, 8 Mart’ı birlikte kutluyoruz, işyerlerine ortak ziyaretler yapıyoruz, iki toplumlu buluşmalar ve seminerler düzenliyoruz, başta 1 Eylül Sendikaların Barış İçin Küresel Eylem Günü etkinliği olmak üzere, birçok etkinliği birlikte gerçekleştiriyoruz. Bu ortak eylem ve ortak mücadelenin
somut zemini ve içeriği var. Bu mücadele, BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın, tek uluslararası kimliğin olacağı, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon temelinde Kıbrıs sorununun çözümünü içeren somut bir siyasal çerçeveye dayanmaktadır. Kıbrıs’ın askersizleştirilmesini hedef almaktadır. Etnik köken, din, renk ya da cinsiyet nedeniyle emekçilerin istihdam ya da kazanımları açısından hiçbir ayrımcılık olmaksızın, birleşik bir çalışma ilişkileri modelinin ve birleşik bir sosyal sigortalar sisteminin olacağı, emekçilerin özgür sendikal faaliyet ve işverenlerini seçme hakkına sahip olacakları birleşik bir ekonomi yaratılmasını hedef almaktadır. Var olan güçlüklere ve engellere rağmen, bu ilkeler temelinde müzakere sürecini destekliyoruz ve mevcut koşullarda onurlu, mantıklı ve saygın bir uzlaşıya varılabilmesi için bunun tek yol olduğuna ısrar ediyoruz." dedi. Pambis Kiritsis işgal ve şiddet yoluyla bölünmenin yol açtığı bugünkü koşullarda başarabilinecek en iyi şeyin, öncelik olarak öne Kıbrıs sorununun çözümünü ve yurdun yeniden birleşmesini koyarak, mümkün olan en büyük işbirliğini ve ortak mücadeleyi gerçekleştirmek olduğunu vurguladı. "Hedefimiz, geçmişin zarar verici milliyetçi zıtlaşmalarını geride bırakarak, yeniden birleşmiş ve demokratik ortak vatanda gerçek sosyal çelişkiler temelinde ortak sınıfsal ve sosyal mücadeleler vermek olmaya devam etmektedir. Kıbrıslıların ülkelerinin gerçek efendileri olmasıyla, kökenlerinin Helen ya da Türk olmasından bağımsız, emekçiler için nitel olarak daha iyi yaşam ve çalışma koşullarını, daha fazla sosyal adaleti işçi hareketi olarak kararlı bir biçimde talep edebileceğiz. Bu gerçekleştirilebilecek bir vizyondur. Gerçekçi ve başarılabilecek bir vizyondur. Ancak bunun gerçekleştirilebilmesi için yılmadan, yorulmadan çok çalışmak ve mücadele etmek gerekmektedir." dedi.
DEV-İŞ Başkanı Hasan Felek: Kıbrıs sorununda PEO ile ortak görüşlerimiz var DEV-İŞ Başkanı Hasan Felek’in "Sol ve Kıbrıs Sorunu" Konferansta yaptığı konuşmada Kıbrıstürk toplumunda sendikalar ve sınıf mücadelesi İlerici sendikal harekete yönelik baskılar üzerinde durdu. 1958 yılının Kıbrıslılar için kanlı ve karanlık bir yıl olduğuna dikkat çekerek " İşçi sınıfının birlik ve mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı ortak kutlayan Türkler ve Rumlar’a 1 Mayıs’tan sonra terör estirildi. Türk Eğitim Vakfı Yöneticilerinden Fazıl Önder Saraç 24 Mayıs’ta faşist katiller tarafından katledildi. Ahmet Yahya PEO’dan istifa etmemek için direnen işçilerdi. Baskılara dayanamayarak istifa ettiği gün, ölüm haberi de gazetelerde yer aldı. Aynı zamanda Türk sendika liderlerinden Ahmet Sadi, silahlı saldırıya uğradı. Yaralanıp ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Daha sonraki süreçte, iki toplumun birarada kardeşçe yaşamalarını savunan, Milliyetçiliğe ve şövenizme karşı çıkan Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişauli, 11 Nisan
1965’de aynı faşist çevreler tarafından katledildi." dedi. Felek daha sonraki yıllarda Kıbrıslı Türklerde Memur ve Öğretmen Sendikaları ile Türk yönetiminin kurduttuğu işçi sendikaları faaliyetlerini sürdürdüklerini bu sendikaların büyük oranda B.E.Y yönetimi olarak nitelendirilen (Bayraktarlık, Elçilik ve Yönetim) gücünün etkisinde Milliyetçi çizgide, sendikal açıdan işlevsiz sendikalar olduklarını ifade etti. Kıbrıs'ta sınıf sendikacılığının 74 sonrası dönemde yeniden gündeme geldiğini belirten DEV-İŞ Başkanı işçilerin, çalışma hayatında sosyal güvence daha iyi ücret ve daha iyi çalışma koşulları sağlamak için yeniden örgütlenmeye başladıklarını belirtti. " Yeni bir alternatif olarak sınıf sendikacılığı temelinde örgütlenme çalışmaları başladı.. 4 Nisan 1975’te Karayollarında çalışan işçiler, Yolİş Sendikasını kurdular. (Bugünkü Emek-İş). Bunu 15
Ağustos 1975’te Sanayi Holding işçilerinin kurduğu Devrimci Genel-İş Sendikası izledi. İki sendika 30 Kasım 1976’da Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu kısa ismiyle DEV-İŞ’i kurdular. " dedi. Hasan Felek konuşmasında DEV-İŞ ile PEO arasındaki ilişkilere de dikkat çekti. PEO ile DEV-İŞ ikili ortak açıklamalar yaparak Kıbrıs sorunu ve işçi hakları konusundaki ortak görüşlerini hem üyeleri ile hem de kamuoyu ile paylaştıklarını belirtirken "İlk ortak açıklamada Kıbrıs sorununa adil, kalıcı, taraflarca kabul edilebilir, karşılıklı çıkarların korunacağı, Federal bir Kıbrıs için birlikte mücadele etme kararı alındı. Aynı zamanda her iki örgüt de Kıbrıs sorununun çözümü için şövenizme karşı mücadeleyi zorunlu görmüş, karşılıklı güven duygusunun yerleşmesi için birlikte hareket etmesi iki toplumun yeniden yakınlaşma politikalarının gelişmesi için çalışma yürüteceklerinin kararını almışlardı. " dedi.