28 HAZİRAN 2017
KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİ Ortadoğu’da sular pek kolay durulacak gibi görünmüyor. Üçüncü Körfez Krizi’nden bir Üçüncü Körfez Savaşı’nın çıkmayacağı büyük olasılık ancak geçmişten günümüze gelen, bugünden de geleceğe yayılacak krizle bölgenin dizaynı için kan pahasına atılan adımların sürdürüleceği de bir o kadar açık. Aslında bu adımın çok uzun yıllar önce 1970’lerin sonundan bu yana, İran’da şah rejiminin devrilmesiyle atılmaya başlandığını biliyoruz. Sonradan palazlanmasını kendileri açısından risk gördükleri Saddam’ın devrilmesi de bugün yaşanan krizin ilk görünen sonucudur. İran, Şah Rıza Pehlevi döneminde Batı’nın en iyi jandarmalarındandı. Onu, yine Batı’ya sığınmış, Fransa’da yaşayan Humeyni devirdi. Öyle oldu ki ‘Geliyorum’ diye bağıran İran İslam rejimini engelleyecek tek kişi kalmamıştı orta yerde. Gerçi Humeyni bir İslam rejimi kurulmayacağı konusunda, İran’da demokratik düzenin yerleşmesi için kendisine destek veren güçlere güvence vermişti. Bu güvence nedeniyle komünistinden Kürt’üne örgütlü tüm kesimlerin desteğini almıştı. Toplumun geniş bir bölümü de şaha karşı desteğini Humeyni’ye sunmuştu. Jandarmalık şah rejimini öyle bir noktaya getirmişti ki ‘denize düşen yılan’ misali herkes Humeyni’ye sarılmıştı. Batılılar, özellikle de ABD işin rengini biliyordu. Engellemek için çok uğraştı. Ancak güç yetiremedi. Nihayetinde şah devrildi, Humeyni, İslam dünyasının Şii lideri olarak gelip Ortadoğu’ya oturdu. Çok geçmedi, kendisini destekleyenleri de elimine etti. Hiç kuşku yok İran iç eliminasyonda, muhaliflerini bertaraf etmede Saddam’ın çok faydasını gördü. İran-Irak savaşı, dini tandanslı Fars milliyetçiliğinin büyüyüp güçlenmesine neden oldu. Komünistler, Kürtler, demokratlar, liberaller ya ülkeden kaçmak zorunda kaldı ya da zindanlara atıldı, idam edildi. Savaşın korkunç acımasızlığında Humeyni’nin yaptıkları İranlıların çoğuna normal geldi. Şah gitti, Saddam’ı palazlandırma pahasına da olsa İran’ı Humeyni’den geri alıp şah türevlerine teslim edemediler. Elbet İran’da hâlâ Kürt’ünden Beluci’sine, Fars’ından Azeri’sine çoğu ülke dışında yaşayan etkili muhalif gruplar var ancak şahın da, türevlerinin de esamesi okunmuyor artık. Saddam ise Batı jandarmalığının bedelini canıyla ödedi. İkinci Körfez Savaşı sonrasında yakalandı, birçok suçtan, katliamdan yargılaması sürerken diğer suçların kırıntısı bile olmayacak bir suçlamayla alelacele idam edildi. İşin ilginci, İran yayılmacılığını önlesin diye İran’a sürülen Irak, sonrasında İran’ın Şii hilalinin bir parçası oldu. Şii gruplar İran desteğiyle Irak’ta silahlandı, 2011 Suriye krizinden sonra ise İran nüfuzunu daha da yaydı. Suriye’den Lübnan’a, oradan Yemen’e geniş bir coğrafyada askeri olarak da bulunmaya başladı. Açık demek gerekirse İran, kendi güvenliğini kendi dışında oluşturmanın tüm adımlarını attı ve bunda başarılı da oldu. Bir müddet sonra Sana’dan Şam’a, Bağdat’tan Tahran’a birçok başkenti neredeyse ilk elden yöneten ülke konumuna geldi. İran’ın bu yayılmacılığı etkisini Suudi Arabistan, Katar gibi Sünni kralların ülkesinde de gösterdi. Bu ülkeler her ne kadar Sünniliğin merkezi olsalar da nüfusların bir kısmının, hatta Katar’da olduğu gibi nüfuslarının önemli bir kısmının Şii olması nedeniyle kendilerini İran’a karşı güvende hissetmediler. Suudi Arabistan, bunu İran’a karşı açık cephe alarak gösterdi. Katar ise ticaretinde önemli bir yer tutan likit gazını daha güvenli bir biçimde pazarlamak için İran denetiminde olan Körfez’in de varlığını düşünerek İran’la uzlaşarak yürümeyi tercih etti. Katar krizi, gelinen noktanın son aşaması mı bilinmez ama 1979’da ipin ucunu elinden kaçıran Batı’nın ipleri yeniden ele almak için o günden bu yana çaba harcadığı, Ortadoğu’yu denetiminde tutmak için milyonlarca insanın canı pahasına savaşları sürdürmekten imtina etmediği açık. Esasen bu savaşları çıkaran Batı’nın yanı sıra iktidarlarını kaybetmek istemeyen hanedanlar ile yeni hanedanlıklar kurarak bu sürece katılmak isteyen antidemokratik, diktatoryal rejimler de Ortadoğu’daki savaşların ve ölümlerin sorumlusudur. Dizayn süreci sürüyor. O çok dillerine doladıkları demokrasi işin bahanesi. İşin gerçeği istedikleri gibi dizayn da edemiyorlar ki edebilseydiler, bu kadar uzatmayacaklardı. Ancak görünen bir gerçek daha var, kendi iradelerine rağmen yapılan/yapılacak olan dizaynı reddedenlerin, iradelerini egemen kılmak isteyenlerin mücadelesi de sürüyor.
RESA
14
Liman işçileri 2 saatlik uyarı grevine gidiyor Liman çalışanları 29 Haziran günü Limasol ve Larnaka limanlarında saat 11.00 ile 13.00 arası iki saatlik iş durdurmasına gidiyor. İş durdurması Avrupa limanlarında çalışanlara uluslararası dayanışma çerçevesinde gerçekleştirilecek. İş durdurması aracılığıyla Kıbrıslı liman çalışanlarının tek yanlı kadro iptali ve üzerinde anlaşmaya varılan çalışma koşullarını kaldırma kararı alan yöneticilere karşı mücadele eden Avrupalı liman çalışanlarına ve özellikle de İspanyol, Belçikalı, Portekizli çalışanlara sempati, destek ve dayanışması dile getirilecek. İş durdurma tüm Avrupa çapında uygulanacak ve liman işçilerinin karşı karşıya oldukları
sorunların tümü gündeme getirilecek. SEGDAMELİN-PEO Genel Sekreteri Athos Elefteriu "Ergatiko Vima"ya yaptığı açıklamada "Kıbrıslı liman çalışanları Avrupa iş yerleri
konusunda ve genelde haklarına yönelik saldırılara karşı liman çalışanlarına destek ve dayanışmalarını pratik bir biçimde gösterme kararı aldılar." dedi.
SEVETTİK-PEO 27. Kongresi SEVETTİK-PEO "Örgütlü olarak talep ve mücadele "Ergatiko Vima"ya yaptığı açıklamada "Kongre ediyoruz "ana sloganı altında tüm ilçe kongrelerini hazırlıkları son aşamasında bulunuyor. Kongrede 2012tamamladı ve şimdi 29 Haziran tarihinde 27. Kongresi 2017 beş yıllık dönemin bir muhasebesi yapılacak ve önümüzdeki yıllara yönelik politikası ve ΦΩΤΟ ΑΡΧΕΙΟ hedefleri belirlenecektir. Bunun yanı sıra Kongre'de yönetim organları için seçimler gerçekleştirilecektir." dedi. Kongreye, sendikanın üyesi bulunan, ve Ticaret, Basın, Matbaacılık, Hizmetler ve Giyim- Ayakkabıcılık iş kolundan tüm iş yerlerinden iş yeri toplantılarında seçilen yaklaşık 180 delege katılacak. Kongreye aynı iş kolunda örgütlü yabancı sendikal örgütler de davet edilmişler ve katılıp kongrede selamlama konuşmaları yapacaklar. SEVETTİK-PEO 27. Genel sekreteri Haralambos Pratsis bu arada kongrenin, küresel krizin arkasında derin yaralar bıraktığı, çalışanların haklarının budandığı zor koşulların hakim gerçekleştirecek. Kongre çalışmaları PEO-ETKA salo- olduğu bir ortamda toplanacak olmasına dikkat çekti nunda Lefkoşa'da yapılacak. ve "Biz çalışanları korumak ve haklarını savunmak için SEVETTİK-PEO 27. Genel sekreteri Haralambos Pratsis buradayız" dedi.
PEO diyalog eksikliğini protesto ediyor Meclis Çalışma Komisyonu 20 Haziran tarihinde toplanarak Hükümet'in önerdiği babalık yardımı, analık yardımı, dulluk maaşı, çocuk yardımı v.s. gibi bir dizi önemli yasa tasarısını inceledi. Bu kadar önemli yasa tasarısı ele alınırken söz konusu tasarıların içeriği konusunda görüş ortaya koyma fırsatı verilmeyen PEO bir açıklama yaptı. PEO yaptığı açıklamada " Hükümet üçlü işbirliğini ve sosyal diyalogu ilgilendiren konularda, işveren temsilcileriyle birlikte sosyal ortağı teşkil eden çalışanların temsilcilerini bilgilendirme gereği dahi duymadan yasa tasarısını onaylayıp Meclis'e sunmuştur. Yıllardır, Sosyal politikaların böylesi ciddi konularında bilgilendirme olanağı yaratılması, zamanında tartışılması ve çarpıtmalardan ve büyük görüş ayrılıklarından kaçınılması ve Meclis'e sunulmadan olası en geniş görüş birliğinin sağlanması için İşçi Danışma konseyi, Sosyal Sigortalar Konseyi gibi sosyal diyaloğun kurumsallaşmış organlarında tartışılmıştır. Hükümetin, algı oluşturma ya da küçük siyasi çıkar hesaplarıyla iş ilişkilerinin normal işleyişinin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden sosyal diyalogu sabote etmesi üzüntü vericidir."