26 NISAN 2017
GAZ SALDIRISI ABD Suriye’nin Humus kenti yakınlarındaki Şayrat Hava Üssü’nü füzelerle vurdu. Saldırıda bazı savaş uçaklarının, pistin, depoların tahrip edildiği; altı kişinin de hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bu saldırı, ABD’nin Suriye iç savaşının başından beri Suriye güçlerine yönelik ilk saldırısı olmasıyla da ayrıca önemli. Ama aynı zamanda bu saldırı, bir üssün seçilerek ve belli sayıda füze atışıyla sonuçlandırılan bir saldırı olarak “sınırlanmış” olması nedeniyle, arkası gelecek sistemli saldırılarının habercisi olarak görülmüyor. Tersine bu saldırının birbiriyle iç içe, ABD’nin iç ve dış politikasıyla bağlantılı nedenleri olduğunu, bu nedenlerle de içeride ve dışarıda Trump yönetiminin girişimlerinde “sonuçları olacak” bir saldırı olarak değerlendirilebilir. Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından beri neredeyse her girişiminin Senato ve yargı tarafından püskürtülmesinin yarattığı, “karizması çizildi” imajını düzetmek için bu saldırıyı bir fırsat olarak değerlendireceği de apaçıktır. Ancak bölgedeki koşullar, Trump yönetiminin Suriye ve Irak’ta “rüştünü ispat etme” ihtiyacı, Rusya ve İran’ın bölgedeki pozisyonu karşısında kendi pozisyonunu güçlendirmek için yaptığı hazırlıklar dikkate alındığında, bu saldırının “sınırlı” ve “bir kereye mahsus” olma gibi kendine has özelliklerini aşan sonuçlar doğuracağını söylemek yanlış olmaz. Bu da bu saldırının, ABD’nin ‘sahadaki’ askeri varlığını artıracağını, Rusya ve İran’ın sahadaki güçlerini dengeleyecek güçler oluşturmak için girişimler yapacağını, müttefiklerini de buna teşvik edeceğinin işareti olarak görülebilir. Başka bir söyleyişle artık bölgede; ABD ile Rusya rekabeti, ABD (ve müttefikleri) ile İran arasındaki sürtüşmeler, İsrail’in de tartışmalara müdahil olması, çatışmaların diplomasi alanından taşarak yer yer de olsa askeri önlemlere başvurmaya varması kaçınılmaz hale gelecek görünmektedir. Dahası bölgede ABD askeri müdahalesinin artması demek bölgede savaşın daha da yayılıp yoğunlaşması anlamına geleceği için bölge halkları için yeni felaketlerin, yeni katliamların, yeni göç dalgalarının da önünü açacaktır. ABD, Batılı müttefikleri İdlib’e zehirli gaz saldırısından Suriye rejimini sorumlu tutmaktadırlar. Ancak bu konuda henüz hiçbir kanıt yoktur. Dahası, “Bu gaz saldırısından kim kârlı çıkmıştır; kim en çok zarar görmüştür?” sorusu etrafında gerçeği ararsak; şu açıkça görülmektedir ki; bu saldırıdan en büyük zararı Esad rejimi görmüştür. En çok kârlı çıkan ise, İdlib’de son günlerini yaşadıkları söylenen el Nusra, Ahrarı Şam ve diğer cihatist gruplardır. Bu yüzden de Suriye rejiminin bu saldırıyı yapması için mantıksal ve gerçekçi nedenler yoktur. Ama, cihatist grupların ömürlerini uzatmak, son günlerde rejime fazlaca yaklaşan ABD ve Batılı güçleri rejime karşı bir konuma itmek için bu saldırı adeta bir can simidi olmuştur. Burada ister istemez akla, Irak’ın işgali öncesinde CIA ve Batılı istihbarat örgütlerinin, “Saddam’ın elinde kitle imha silahları olduğu”na dair sahte belgeler düzenledikleri gerçeği gelmektedir. Bugün de Suriye rejimini sıkıştırmak için bu güçlerin böyle bir provokasyon düzenlemiş olabilecekleri, bunu için cihatist grupları kullanmış olmaları akla gelmezlik edemez.
RESA
14
1 Mayıs İşçi Bayramı'nda yeniden sokaklardayız " Birleşme için Sosyal ve Sendikal Haklar için Mücadele ediyoruz" Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk sendikalar 1 Mayıs'ı bu yıl da ortak bir etkinlikte birlikte kutlayacak. PEO bu yıl 1Mayıs için kampanyasını "Yeniden birleşme, sosyal ve sendikal haklar için mücadele ediyoruz" ana sloganı altında düzenledi. PEO bu konuda büyük bir kampanya örgütledi. Kızıl 1 Mayıs bu yıl da sendikal hareket tarafından şanına uygun bir biçimde kutlanacak. Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) üyesi PEO, DEV-İŞ, KTÖS, KTOEÖS, BES, KTAMS, DAÜ-SEN ve KOOP-SEN öncülüğünde 1 Mayıs’ın iki toplumlu olarak Ara Bölgede kutlanacağı açıklandı. Dev-İş Başkanı Hasan Felek tarafından yapılan açıklamada, “emeğe, çözüme, barışa, Birleşik Kıbrıs’a taraf olan” tüm sendikalar, demokratik kitle örgütleri, siyasi parti ve birlikleri ile 1 Mayıs program detaylarını görüşmek üzere bir araya geldi. Dev-İş Başkanı Hasan Felek, federasyonda gerçekleşen toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı bu yıl da, her yıl olduğu gibi ara bölgede, iki
ΦΩΤΟ ΑΡΧΕΙΟ
toplumlu olarak kutlamayı planladıklarını belirtti. Kıbrıs sorununda inişli çıkışlı bir dönem yaşandığını belirten Felek, bu konuya karşı hassasiyetleri bulunduğunu ve yakından takip ettiklerini söyledi. Felek, 1 Mayıs’ta tüm ülke ve dünya emekçileriyle birleşme hedefine sahip olduklarını belirtti. Felek, “Tüm işçilerin ortak sesi olmaya çalışmaya devam edeceğiz.” dedi. Son dönemde yönetenlerin sendikalara karşı anti demokratik saldırılarda bulunduğunu savunan Felek, bu saldırıları kınadı. Yönetenlerin özellikle son 6 aydır sendikalara savaş açtığını ifade eden Felek, ilke ve prensipleri
doğrultusunda buna karşı mücadelelerinin süreceğini söyledi. PEO tarafından yapılan açıklamada da 1 Mayıs günü Lekoşa'da saat 18:00'de Maliye Bakanlığı önünde toplanılacak. PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis burada toplananlara bir konuşma yapacak. Daha sonra etkinliği AKEL Polit Büro üyesi Stefanos Stefanu da selamlayacak. Kitle buradan Lidra-Palas'a yürüyecek ve burada Kıbrıslıtürk sendikalarla bir araya gelinecek. Ortak etkinlikte PROSPECTUS ve Arda Gündüz "Rock for Peace-Fiaght Your Rightes" konseri verecek.
Kayıtsız çalışma Sosyal Sigortalar için "kangren" Kayıtsız çalışanlar Sosyal Sigortalar içim " kangren" olmaya devam ediyor. Kıbrıs'ta her dört çalışandan biri kayıtsız. Kayıtsız ve yasadışı çalışmayı göğüsleyebilmek için yeni yasa tasarısı Meclis Çalışma Komisyonu'nda ele alınmaya başlanacak. Yeni ağır cezai önlemleri öngören ve önemli değişiklikler içeren yasa tasarısında değişikliklerin tartışılması tamamlandı. Meclis Çalışma Komisyonu Başkanı AKEL milletvekili Andreas Fakontis yasadışı ve kayıtsız çalışmayı Sosyal Sigortalar için bir "kangren" olarak niteledi. Fakontis resmi istatistiki verilere göre kayıtsız yasadışı çalışanların toplam çalışanların dörtte biri olduğunu belirtti ve bu duruma derhal son verilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Fakontis hu konuda yasa tasarısı hazırlanması ve Meclis'e sunulmasında ciddi gecikmeler yaşandığını belirtti. Bununla birlikte sunulan
tasarının çok önemli olduğunu ve doğru yönde atılmış bir adım olduğunun altını çizdi. Yetkili bakanlığın bu tasarı konusunda tüm ilgili çevreleri çeşitli biçimlerde bilgilendirmesi gerektiği görüşünü savundu. Fakontis daha sonuç alıcı olunması için Çalışma Bakanlığı müfettişlik sisteminin birleştirilmesini de istedi. Önerilen yasa tasarısında diğer olguların yanı sıra -Daha sonuç alıcı göğüslenebilmesi için kayıtsız çalışma,yasadışı çalışma ve kayıtsız ve deklere edilemeyen gelir tanımlanıyor. -Çalışma Bakanlığının diğer memurlarına da müfettişlik görevi verilebilecek. - Müfettişlere,kayıtsız çalıştırılan sayısı oranında ve çalıştıkları süreye göre 500 ile 10.000 Euro arası ceza kesme yetkisi veriliyor.
Emekliler krizin yükünü omuzlamaya devam ediyor Dört yıl içerisinde düşük gelirli emeklilerden kesilen para 64,3 milyon Euro'ya ulaştı. Veri Devletin Maliye Bakanlığa ait. Somut olarak 2016 yılında düşük maaşlı emekliler için yardımlar 45 milyon Euro oldu, oysa bu rakam 2012 yılında 109,3 milyon Euro'ydu. Dört yıllık bir dönemde 64,3 milyon, yani %58,8 oranında azaldı. Rakamlar özünde PEO'ya bağlı emekliler sendikası EKİSİ'yi de bir kez daha doğruladı. EKİSİ emeklilerden ciddi kesintilere gidildiğini ve yaşam standartlarının ciddi bir biçimde düştüğünü sürekli gündeme getiriyor ve bunun giderilmesini talep ediyordu. EKİSİ son olarak da Paskalya ikramiyesi verilmesinde belirlenen kriterler nedeniyle büyük bir çoğunluğun bu ikramiyeyi alamayacağı görüşünü ileri sürmüştü. Paskalya ikramiyesi almak iki kişilik aile için belirlenen rakam da toplam 9.750 Euro olmuştu. EKİSİ-PEO'nun bu suçlamalarına karşı çıkan Çalışma Bakanlığı ise emeklilerin yaşam standartların düşmediğini tersine daha da yükseldiğini ileri sürmüştü. Ancak Maliye Bakanlığı'nın rakamları Çalışma Bakanlığını net bir biçimde yalanlıyor.