21 Kasım 2018
Derinya ve Lefke-Aplıç kapıları açıldı
TARİHDEN DERS ALDIK MI?? İnsanlık tarihi çok savaşlar gördü. Yüzyıl Savaşları, Otuz Yıl Savaşları, I. ve II. Dünya Savaşları (emperyalist paylaşım) bir çırpıda ilk akla gelenler. İrili ufaklı, bölgesel birçok savaşı da unutmamak gerek. Ancak yirmin yüzyılın ilk yarısında, 21 yıl arayla vuku bulan iki savaş diğerlerinden ayırt edici bir öneme haizdi. İkisi de küresel ölçekte, dünyanın yarısının dahil olduğu ilk büyük paylaşım savaşlarıydı. 8 Haziran 1914’te Gavrib Princip adlı bir Sırp milliyetçisinin Avusturya Veliaht Prensi Arşidük Franz Ferdinand’ı Saraybosna’da öldürmesiyle patlayan I. Dünya Savaşı, emperyalist paylaşımın ne tür bir vahşete yol açabileceğini gözler önüne serdi. On beş milyondan fazla kişinin yaşamını yitirdiği, sınırların
değiştiği,
kitlesel
saldırıların
düzenlendiği, ilk kimyasal saldırıların yapıldığı savaş bir sonraki için de ilham oldu. 11 Kasım işte bu savaşın, daha doğru bir tanımlamayla I. Emperyalist
Paylaşım
Savaşı’nın
bitişinin
100’üncüyıldönümüydü. 1914-1918 arasında süren savaş, 11 Kasım 1918’de Paris’te ilan edilen ateşkesle son buldu. Tabii ki hayır. Kısa bir süre sonra birincisinden de daha büyük bir felakete yol açacak II. Emperyalist Paylaşım Savaşı boy gösterdi. Birincisinden daha kanlı ve korkunçtu. Nazi Almanyası’nın, faşist rejimlerin müsebbibi olduğu savaşta elli milyona yakın insan hayatını kaybetti. 1 Eylül 1939’da başlayan 15 Ağustos 1945 ateşkesiyle son bulan ikinci
paylaşım
savaşı
atom
bombalarının
kullanıldığı, yeni bir nükleer dönemin kapılarını açarken, İngiliz emperyalizminin de yerini ABD emperyalizminin almasıyla sonuçlandı. Hafta sonunda, Birinci Paylaşım Savaşı’nın son bulduğu ateşkes ilanının yıldönümünde dünya liderleri Paris’te boy gösterdi. dönüşürken, milyonlarca kişinin yaşamını yitirdiği savaşa dair konuşma ve açıklamalarda liderler timsah gözyaşı döktü. Aradan geçen yüzn yıla rağmen alınmadığı
gibi
12 Kasım Pazartesi günü Derinya kapısı açıldı. Derinya Belediye Başkanı Andreas Karayannis, Derinya kapısınının açılışı nedeniyle yaptığı açıklamada açışın uluslararası alanda da ilgi yarattığına dikkat çekti ve birçok ülkeden gazetecinin bunu izlediğini söyledi. Geçiş kapısının açılmasına tepki gösterenlere atıfta bulunurken de herkesin görüşlerine saygı gösterdiklerini ancak Derinya’nın hiç kimse için günah keçisi olmayacağına vurgu yaptı. 2003 yılından beridir Kıbrıs’ın çeşitli yerlerinde geçiş kapılarının herhangi bir sorun yaşanmaksızın çalıştığını ifade ederek şimdi Derinya için neden bazı konuların gündeme getirildiği sorusunu sordu. Derinya Belediye Başkanı Karayannis son iki geçiş kapısın açılması sonrası Piroyi ve kırmızı köyler bölgelerinde yeni kapıların
açılmasını beklediğini de dile getirdi. Geçiş kapıları olması gereksinimini ortadan kaldıracak olan Kıbrıs sorununun çözümüne artık ulaşılması dileğinde bulundu. Derinya kapısının açılışını izlemek ve Aşağı Derinya’da bulunan evlerini ziyaret etmek için çok sayıda insanın sabah saatlerinde bölgede toplandıklarını ifade etti. Bu arada Derinya kapısının açılışı sırasında ELAM üyeleri buna karşı
çıkarak sloganlar attılar ve gerginlik yarattılar. Diğer yandan Lefke-Aplıç geçiş kapısı Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürklerin sevinç gösterileri arasında açıldı. Her iki toplumdan da insanlar geleneksel süslemelerle açılışı kutladı. Geçiş alanı portakal ve zeytin dalları ile süslendi. 1963 yılından beridir kapalı olan alanın açılış törenlerine her iki toplumdan da çok sayıda kişi katıldı.
Yoksulluk ve kemer sıkma politikası Birleşmiş Milletler raporlarına göre bugün küresel çapta zenginlikler yedi kat artarken bir milyar insan günde bir doların altında bir gelirle yaşamak zorunda bırakılmış durumda. Aç olanların oranı sürekli artarken 820 milyon insan yeterli gıdaya ulaşamıyor ve her yıl da on milyon kişi açlıktan ölüyor. Zenginliği artıran bilimde ve teknolojideki gelişme yoksulluğu azaltacak yerde binlerce insan temiz su ve sağlık olanakları gibi temel ihtiyaç ürünlerine ulaşamıyor. Yapılan açıklamalara ve yoksulluk koşullarında yaşayan insan sayısında 20 milyon azaltmaya gidilmesi yönündeki Avrupa 2020 hedefine rağmen Avrupa Birliğine üye ülkelerde neoliberal politikalar, kemer sıkma politikaları ve memorandumlar, özelleştirmeler, iş ilişkilerinde düzensizleştirme, sosyal devlet olgusunu öldürürken halkları yoksulluğa sürüklüyor ve sosyal dengesizlikleri daha da büyütüyor. Birkaç ay önce yayınlanan Avrupa raporu sonuçları Avrupa’da yoksullar, işsizler ve sosyal alanda tecrit edilenlerden yeni bir mozaiğin yaratılmakta olduğu net bir biçimde görülüyor. Rapora göre 120 milyon Avrupalı yoksulluk sınırları altında yaşıyor ve 40 milyon Avrupalı da sosyal tecrit tehdidi altında bulunuyor. 4 milyon Avrupalı da evsiz. 2008 yılı öncesi de önemli sayıda çalışan yoksuldu ancak kapitalizmin krizi durumu daha da kötüleştirdi ve çalışan önemli sayıda kişiyi de elde ettikleri gelirle yoksulluk sınırları altında yaşama zorunda bıraktı. Yoksulluk sınırları altında yaşayan grubun sayısındaki hızlı artışa işsizlik olgusu ve esnek çalışma koşullarının dayatılması da ciddi
katkı sağladı. 2008 yılında çalışan yoksulların oranı %8 iken bu oran 2017 yılında %9,6’ya yükseldi. İşsizlik ciddi olarak azalmış olmasına rağmen incelemeler birçok çalışanın ve emeklinin düşük gelir nedeniyle ve somut olarak her beş Almandan birinin, yaklaşık 15,5 milyon Almanın yoksulluk tehdidi altında olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletlerin son yoksulluk raporunda Özel Raportör Filip Aston yoksulluk konusunda etkilerini ve ciddi yansımalarını dikkate almaksızın özelleştirmeleri ileri götüren Dünya Bankası’na, İMF’ye eleştirilerde bulundu. Aston, özelleştirmelerin daha az sonuç alıcı olduğunu ve yoksulları marjinalleştirdiğini de not etti. Yoksulluktaki ve diğer fenomenlerdeki artış Avrupa Birliği’nin kemer sıkma politikalarının getirdiği sonuçların teyididir. Avrupa Birliği, İMF ile birlikte krizi göğüsleme adına düzensiz çalışmayı ve bazı durumlarda toplu sözleşmeleri ortadan kaldıran neoliberal politikaları dayattılar. Bu kemer sıkma politikaları sosyal eşitsizliği derinleştirdi ve sosyal devleti de ciddi bir biçimde çökertti. Bugün küresel düzeyde var olan ekonomik ilişkilerde köklü değişikliklere gidilmeksizin ekonomide ve sosyal adaletin temel unsurlarının yeniden yapılandırılması mümkün değildir. Çalışanları toplu sözleşmeler ve sosyal devlet aracılığıyla güçlendirecek kalıcı istihdam alanlarının açılmasına gerek vardır. Halkların bunun için mücadele etmesi ve haksızlığa ve sömürüye karşı olan siyasi güçlerin yanında yer alması zorunluluktur.
EKİSİ festivalinde 1000 emekli haklarını talep etti
72 liderin katıldığı tören adeta bir siyasi şova
ders
14
yeni
savaşların
da
tohumlarının ekildiği görülüyor. Yeni bir dünya düzeni kurma çabalarının, pazar kapma ve hegemonya tesis etmenin sancıları yüzyıl önceki kadar şiddetli şekilde kendisini dışa vuruyor. RESA
Kıbrıslı Emekliler Birliği’nin (EKİSİ) 24. Festivali Hükümet’in emekliler aleyhine yönelik politikalarına karşı bir protesto kürsüsüne dönüştü. Emekliler Festivali 10 Kasım 2018 tarihine gerçekleştirildi. “Monte Kaputo‘da düzenlenen festivale katılan yaklaşık 1000 emekli Hükümetin siyasetleri ve kararları nedeniyle kendilerini zora sokan sorunları bir kez daha gündeme getirdiler. Emeklilerin sorunlarının başında yaşam standartlarının %30 oranında düşmesine neden olan kesintiler, kamu alanında hastanelerde egemen olan yoksulluk, kooperatiflerin satılması sonrası ortaya çıkan sorunlar v.s. geliyor. Emekliler festivallerinde emekli maşlarına, özellikle düşük olanlara dokunulmaması ve artırılması, daha başka ertelemeler yaşanmaksızın Genel Sağlık Planı’nın artırılması ve haklarının tümünün yeniden kazanılması hedeflerini ortaya koydular. Bunların dışında Cumhurbaşkanı’ndan Yüksek Mahkemeye gönderdiği, erkeklerin kadınlar gibi dulluk maaşı almasını öngören ve Meclis tarafından onaylanan yasayı onaylayarak uygulanması için imzalanmasını talep ettiler. Kıbrıslı emeklilerin 24. Festivaline AKEL Genel Sekreteri Andros Kipriyanu, PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritisis, DEVİŞ Emekliler Bürosu sorumlusu Ali Gulle de katıldılar. Daha başka milletvekilleri, belediye başkanları ve sendikal hareket kadroları da festivalde yer aldılar. Festivalde EKİSİ Kaymaklı Korosu ve EKİSİ Larnaka-Mağusa’nın “Eski Dostlar” gruplarının katılımıyla zengin bir kültürel program sunuldu. Üçüncü kuşaktan kişiler de şiirler okudular.