7 SUBAT 2018
SAVAŞ TANRI ve BİZ Savaşın insanlar dışında bir tarafı yok, insana dair bir sorun. O halde, öncelikle “savaşı” tanımlamaya çalışmamız gerekiyor, ben de insanla, yaşadığımız çağla ilişkilerini anlamaya çalışıyorum. Savaş kategorik değil şartlı ama kapitalist dünyada bu şartlar fazlasıyla var günümüz uygarlıklarının aynı zamanda savaş uygarlıkları olduğunu görmeyen duymayan kalmadı. Bugün de savaş sürüyor ve ben de savaşa karşıyım, savaşların zorunlu olmadığını, kategorik emperatife girmediğini, şartlı olduğunu biliyorum. Dünyanın “çıkarı” “rekabet” ve “üstünlük” üzerine kurgulandığı sürece “savaş uygarlığının” sonu gözükmüyor. “Emperyalizm-kapitalizm ”, buna eşlik eden “bireycilik” ve “milliyetçilik” veya mezhepçilik” olduğu sürece, “savaş endüstrisi” olduğu süre dünya düzeni hiyerarşik sınıflı sürdürüldüğü sürece zor, baskı, şiddet ve savaşların da sonu gözükmüyor. Evrensel ve şartlının dışında bir de işin toplumsal boyutu var, ulusal boyutu var, iktisadi boyutu var, bireysel boyutu var. Tavır alınması birbiriyle ilişkili ama tümden de üst üste binmiş değil. İnsani boyutta daha evrensel bir tavır alınırken ulusal boyutta daha “millici” olunabiliyor, her iki taraf da ABD yayılmacılığını suçlarken ABD-NATO Bloku ile iç içe geçebiliyor. ABD F16’ları ile birbirimize veya ABD’ye karşı savaşa girişiyoruz.Durum ve şartlara göre o taraf bu taraf bazen öteye bazen beriye yakınlaşabiliyor. Evrensel olanı değil de, şartlı olanları dikkate aldığımızda bu şartların sonu gelmiyor. O kadar çok şart var ki, hangisine göre nasıl bir tavır alınacak, işi en iyi pragmatizm cevaplıyor. Durum ve şartlara göre her taraf her tarafa, Rusya’ya da NATO’ya da, İŞID’e de, Nusra’ya da, Esad’a da yakın veya uzak olabilir.Vicdan evrensel işliyor, ama ahlak iç ve dış ahlak diye hiyerarşiye sokulduğunda, yani yaşananlar kategorize edildiğinde, artık sağduyu ve vicdan da evrensel olmaktan çıkıyor. İnsanlık bu haliyle birbirini öldürüyor, Tanrı da pek müdahil gözükmüyor, daha kötüsü yaşananlar Tanrı’nın takdiri ise durum daha da vahim belki Tanrı en azından bu kötülüklere seyirci kalıyor demektir ki, böyle bir iddia bile, insanı dinden imandan eder. Tanrı, insanlık, savaş uçakları, bombalar, ölümler… Kardeşin kardeşi Müslüman’ın Müslüman’ı yediği bir coğrafyanın da dünyanın da böyle sürgitmesi pek mümkün gözükmüyor. O halde kıyametler yakındır. Hem de insanın bizzat kendi sorumluluğu ve eli ile. İyilik de kötülük de doğa veya Tanrı’nın işi değil bizzat insan yapımı ise, o halde kıyametten de insan sorumludur. Tavır ne olacak? Elbette kötülük, ölüm, yıkım, savaş istenmeyecek. Savaşı yaratan şartlara odaklanılacak, ana sorum şu benim: Savaş şartlı ise ki, benim kanaatin doğa veya Tanrı vergisi değil, o halde, “Savaşı yaratan şartlar nedir?” “Savaşı aşmak için savaşı yaratan şartlar nasıl aşılabilir?” Erek, irade, istem, tavır, elbette iyilikten yana, elbette insanlığın mutluluğundan yana olacak, kapitalizm-etnosantrizm değil “iyilik” istenecek. RESA
14
PEO “Afrika” gazetesi ve Şener Leven’le dayanışma içerisinde PEO, geçtiğimiz hafta işgal bölgesinde milliyetçi çevreler tarafından “Afrika” gazetesine ve Şener Levent’e yönelik gerçekleştirilen saldırı sonrası bir açıklama yaparak bu olayı kınadı. Gazeteye ve Levent Şener’e dayanışması yanı sıra yaratılan terör ortamına karşı tavır alan ilerici Kıbrıslıtürk güçlere ve sendikal harekete de dayanışmasını iletti. PEO tarafından yapılan açıklamada, 22 Ocak günü yaşananların Kıbrıs halkının bütününde Türkiye’nin müdahalelerinden ancak Kıbrıs sorununun çözümüyle kurtulup daha iyi barışçıl bir gelecek kurabileceğini gösterdiğine vurgu yapıldı. PEO, Pazartesi günü Türkiye
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tahriklerini dinleyip taşlarla ve şişelerle Afrika gazetesinin Lefkoşa’nın işgal altındaki bürosuna saldıranların ana gövdesi Türkiye’den getirilen nüfustan olan fanatikler olduğuna dikkat çekti. PEO ilerici ve barış yanlısı
Kıbrıslıtürklerin işgal bölgesinde daha da kötü koşulların yaratıldığı bir ortamda buna karşı bir kez daha ayağa kalkıp seslerini yükseltirken özgür bölgedeki Sol hareketin de kendilerine dayanışma ve desteğini dile getirdiğini not etti.
Kıbrıs vatandaşlık verme sürecini sıkı kurallara bağlıyor Kıbrıs Yatırımları İleri Götürme Kurulu (CİPA) Başkanı Mihalis Mihail Bakanlar Kurulu’nun vatandaşlık verme işlemlerini daha sıkı kurallara bağladığını söyledi. Mihalis Mihail basın mensuplarıyla gerçekleştirdiği buluşmada alınan önlemler arasında uçak alanlarında ve diğer yerlerde Kıbrıs pasaportu reklamlarının sona erdirilmesi, denetim ve kontrol komitesi kurulması, yatırımcılara vatandaşlık verme programı kayıtlarının tutulması ve söz konusu planının ileri davranış normları ve temel yönelimler kotları gibi daha başka önlemler de var. Mihalis Mihail bu önlemlerin yeni yatırımlar için çok çekici olacağını belirterek şu ana kadar somut önlem çerçevesinde 4 milyar euroluk yatırım yapıldığını not etti. CİPA Başkanı bir soruyu yanıtlarken de “ Hükümetin vatandaşlık verme önlemini durdurmayı düşünmüyor. Sadece bu konunun daha sert kurallar çerçevesinde olmasını istiyor” dedi. Devamında da,
bu nedenden dolayı Bakanlar Kurulu’nun yukarıda bahsettiği önlemlerle somut önlemlerle bir ana kayıt metni tutma kararı aldığını belirtti. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bu konuda reklamların durdurulmasının alınan önlemlerden biri olduğuna bir kez daha vurgu yaptı. Mihalis Mihail Kıbrıs pasaportunun satılmamasını ve bu pasaportu almak isteyenlerin nitelik olarak iyileştirilmelerinin doğru çerçeve olduğuna dikkat çekti. Bu uygulamanın bugüne kadar Kıbrıs’ta ekonominin büyümesine ciddi bir ivme kazandırdığını ve yatırımlarda herhangi bir üst sınır konması diye bir konunun olmadığını söyledi. Mihalis “Pasaport Kıbrıs Cumhuriyeti’nin malıdır ve o bunu doğru olduğuna inandığı şekliyle yönetir” dedi ve devamla da bu alanda mükemmel bir iş yapıldığını, büyük bir talep olduğunu ve Kıbrıs ekonomisinin bundan 4 milyar euro kazandığını ifade etti.
Ekonomi büyürken çelişkili bir biçimde işsizlik de artıyor Ekonomide büyümeye ters bir biçimde işsizlik artıyor. Avrupa İstatistik Dairesi verilerine göre Kıbrıs ekonomisindeki büyümeye rağmen işsizlik aniden arttı. Bu da bir kez daha gündeme istatistik verilerle reel ekonomi arasında var olan mesafeyi getirdi. Eurostat verilerine göre Aralık ayında Kıbrıs’ta işsizlik oranı %11,3 oldu. Oysa Kasım ayında bu oran %11,1’di. Kıbrıs bu oranla Avrupa Birliğine üye ülkeler ve Euro Bölgesi üyeleri arasında en yüksek işsizliğe sahip 3. ülke konumunda. En yüksek işsizlik %20,7 ile Yunanistan’da. Yunanistan’ı da %16,4 ile İspanya izliyor. Kıbrıs’ta Aralık ayı itibarıyla işsiz sayısı 49 bin oldu. Bu arada Kıbrıs’ta gençler arasında da işsizlik çok yüksek. Avrupa Birliği’nde genç issizler ortalaması %17,9 ve Euro Bölgesinde de %16,1’ken Kıbrıs’ta %25. İstatistik Dairesi’nin son iş gücü araştırma rakamlarına göre 2017 yılının üçüncü çeyreğinde Kıbrıs’ta işsizlik %10 oranındaydı. Son çeyrekte ise bunun aniden %11,3’e yükseldiği görüldü. Bu da ekonomide %3,9 oranında bir büyüme yaşandığı dönemde yaşandı.