19 Aralık 2018
14
İnşaat İşçilerı hakları için önlemler almaya hazır
HOŞ GELDİN YENİ ACILAR Bir yılı bitirip yeni bir yıla girildiğinde çoğunlukla, girilecek yılın geride bırakılan yıldan daha iyi olması istenir. Bu dilek geride bırakmaya hazırlandığımız 2016 için de geçerli. Ortadoğu merkezli savaş kazanının daha fazla kaynadığı, açlık ve sefaletin büyüdüğü koşullarda savaş dinmek yerine daha da alevlendi. Yılın son ayında Halep’ten, Musul’dan gelen haberler ve görüntüler, adeta İkinci Dünya Savaşı sırasında yakılıp yıkılan kentleri anımsatıyor. Savaşı başlatanlar, körükleyenler hedeflerinden vazgeçmiş değil. Tersine bunun için daha fazla silah satıyorlar, kan dökülmesine yol açıyorlar. Ortadoğu’daki savaşların neden olduğu terör saldırıları ise tüm dünyaya yayılmış durumda. Fransa’dan Belçika’ya, pek çok ülkede yüzlerce insan radikal dinci terörün kurbanı oldu. Masum insanların yaşamına kasteden terörün kol gezdiği bir dünya hiç kimse için güvenli değildir. Ama, artık önemli olan terörü yaratan koşulların ortadan kaldırılmasıdır. Zira, teröre yol açan nedenlerle mücadele edilmeden terörden kurtulmak mümkün değildir. Bugün artan terör saldırılarının ve milyonlarca insanın sığınmacı duruma itilmesinin arkasında, emperyalist devletlerin dünya üzerinde egemenlik kurmak için körüklediği savaşlar bulunuyor. Dolayısıyla Avrupa’nın ortasında yeni terör saldırılarının olmamasının yolu, sığınmacıları ve göçmenleri hedefe koyarak kriminalize etmek veya daha fazla polisiye önlemler almaktan geçmiyor. Bugün dünyanın gündemindeki savaş, terör, ırkçılık, yoksulluk adeta bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı. Paylaşım hesapları, savaşlar ve silah satışları, daha çok insanın yerini yurdunu terk ederek sığınmacı durumuna düşmesine yol açarken, Avrupa ve ABD’de ise gelen sığınmacıları gerekçe gösteren ırkçı parti ve akımlar hızla güç kazanıyor. “Sığınmacı korkusu” bugün pek çok ülkede “sağ popülist” hareketleri büyütmüş, ABD’de ise başkanlık koltuğuna oturtmuştur. Artan sınıflar arası çelişkiler genel olarak dünyada zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumu önceki döneme göre daha büyütmüş ve artan gelecek korkusu, sığınmacı ve terör olaylarının da etkisiyle sağ popülist politikaların güç kazanmasına imkan yaratmıştır. Gelişmeler, daha iyi bir dünya için mücadelenin önceki dönemlere göre çok daha büyük bir önem kazandığını göstermektedir. Savaşa, silahlanmaya, ırkçılığa, yoksulluğa, halklar ve emekçiler arasındaki bölünmeye karşı mücadele gelişip büyümediği sürece gireceğimiz her yıl geride bıraktığımız yıldan daha iyi olmayacaktır. Bu nedenle dünyanın içine girdiği sarmalın tersine çevrilmesi için daha güçlü mücadeleye ve örgütlere ihtiyaç bulunuyor.
RESA
İnşaaat işçileri Larnaka’da gerçekleştirdikleri toplantı sonrası Limasol’da da ezici bir çoğunlukla sendikalarına işverenlerle varılan anlaşmaların uygulanması ve çalışanların haklarının savunulması için gerek gördüğü anda eyleme geçme yetkisi verdi. Somut olarak Limasol inşaat işçileri İnşaat İşverenleri Federasyonu’na bir biçimde toplu sözleşmelere saygı göstermesi ve üyelerine imzalanan toplu sözleşmeleri uygulaması çağrısında bulunması taleplerini kararlı bir biçimde dile getirdiler. Toplantıda inşaat işçileri sabırlarının taştığı ve taraflarca imzalanan toplu sözleşmelerin uygulanması ve işverenlerin maaşlardan ve diğer haklardan yaptıkları kesintilerin tümünü çalışanlara geri vermeleri için mücadeleye hazır oldukları mesajı verdi.
Buna paralel olarak toplantı sırasında çalışanlar tüm ilgili çevrelere ortaya çıkan görüş ayrılığında gösterdikleri sabrı ve anlayışı zayıflık belirtisi olarak görmemeleri ve koşullara uygun bir tavır almaları çağrısında da bulundular. Bu noktada Mütahitler Birliğine doğrudan seslenerek konunun özüne yönelmelerini ve gereksiz tartışmaları bir kenara bırakarak toplu sözleşmeleri uygulamasını
istediler. Çalışanlar haklı olduklarını ve işverenlerin gerekli tavrı ortaya koymaması durumunda mücadeleyi yükseltme kararlılığı içinde oldukları da toplantıda dile getirildi. Toplantı sonunda yapılan gizli oylamada ezici çoğunluk sendika yönetimlerine haklarını savunmak için gerekli gördüğü anda eyleme geçme yetkisi verdi.
Meyve paketleme çalışanları haklarını istiyor Meyve paketleme tesislerinde çalışan Kıbrıslılar, 2019 yılı başında Çalışma Bakanlığı önünde bir protesto eylem gerçekleştirecek. Meyve paketleme tesislerinde çalışanlar Kıbrıslı önemli sayıda çalışanın işini kaybetmesini getirecek Çalışma Bakanlığının aldığı kararı geri almasını istiyor. Söz konusu sorun bundan birkaç ay once Baf’ta bir paketleme tesisinde üçüncü ülkelerden gelenlerin yasa dışı bir biçimde çalıştırılmaya başlanması ile gündeme geldi. Çalışma Bakanlığı o dönem geçerli istihdam sözleşmelerini iptal ederek söz konusu işverene üçüncü ülkelerden gelenleri işe alma olanağı vermişti. Şimdi aynı iş kolunda daha başka işverenler de ucuz iş gücü çalıştırmak için aynı hakkı talep etmeye başladılar.
Üçüncü ülkelerden getirilen işçiler %50 daha düşük bir ücretle çalışmayı kabul ediyorlar. Çalışma Bakanlığı’nın ilgili dairesinin söz konusu tek yanlı kararının geri alınmaması durumunda yüzlerce Kıbrıslı işçi işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. SEGDAMELİN-PEO konuyla ilgili açıklamasında Çalışma Bakanlığı Genel Müdürlüğünün 25 Ekim 2017 tarihinde aldığı Baf’taki paketleme tesislerinde çalıştırlabilimeleri için üçüncü ülkelerden gelenlerin tarım sektöründe istihdam edilmesine izni veren kararı ile cinin şişeden çıktığına vurgu yaptı. Paketleme tesislerinde iş gücü açığı olmadığının altını çizdi ve alınan kararın geri alınmasını talep etti.
Her beş çalışandan biri 1000 avronun altında maaş alıyor Her beş çalışandan biri 1000 avronun altında maaş alıyor. Kıbrıs’ta çalışanların ezici çoğunluğunun (%89) aldığı maaş da aylık 2000 avroya kadar. Devlet İstatistik Dairesi’nin 2017 yılına yönelik araştırma sonuçları brut maaşlar üzerinden çalışanların alım gücünü de ortaya koyuyor. Araştırma erkeklerle kadınların maaşları arasında var olan farkları ortaya koyuyor ve farklı düzeylerde maaş alan çalışanlar olduğunu da net bir biçimde kanıtlıyor.
Genel görüntü ve somut olarak kadın çalışanların %59,4’ünün aylık maaşı 1.500 avroya kadar. Bu maaş diliminde çalışan erkeklerin oranı ise %10 daha düşük, %49,1. 800 avronun altında maaşla çalışan erkeklerin oranı %9.8’ken kadınların oranı %11,2. 5.000 avronun üzerinde maaş alan kadınların oranı %2,7 iken erkeklerin oranı %4.9. Çalışan her üç kadından biri 1.000 avroya kadar maaş alıyor. Kadın çalışanların %2’si de 500 avroya kadar bir maaş alıyor. %9’u ise 500-750 avro
arası maaş alıyor. Yani her on çalışan kadından biri temel maaşı dahi alamıyor. Çalışan kadınların %41.5’I 1.0002.000 arası bir maaş alıyor. %14,4’, 2.00-3.000 ve %7’si de 3.000 ile 4.000 avro arası maaş alıyor. Maaş baremlerinde üste çıktıkça oranlarda düşüş yaşanıyor. 5.0006.000 avro arası maaş alan kadınların oranı %1.2 ve 6.000 avronun üzerinde maaş alanların oranı ise %1.5. Oysa çalışan kadınların %20.1’I 750-1.000 avro arası maaş alıyor.
PEO: Ulusal çapta asgari ücret ve toplu sözleşmeler yasallaştırlmalıdır PEO, asgari ücretin ulusal düzeyde geçerli olmasını ve toplu sözleşmelerin işverenler tarafından uygulanmasını zorunlu kılacak yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyor. PEO Genel Sekreteri Pambis Kiritsis Yurttaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası yaptığı açıklamada bu iki talebi ileri sürerken bunların aynı paranın iki yüzü olduğuna vurgu yaptı. İkili arasında gerçekleştirlen görüşmede asgari ücretin belirlenmesi ve çalışanları ilgilendiren diğer konularda var olan daha başka konular ele alındı. Kiritis görüşme sonrası açıklamalarda bulunurken asgari ücretin toplu sözleşme kapsamı dahilinde olmayan memurları da kapsaması gerektiği görüşünü savundu “Şu anda bu kişiler tanrının insafına terk edilmişlerdir” dedi. Asgari ücret uygulaması haricinde olan alanlarda iş ilişkilerinde “orman kanunları”nın uygulandığına vurgu yaptı. PEO’nun asgari ücret konusunu toplu sözleşmelerin işverenler tarafından uygulanmasını zorunlu kılacak yasal düzenleme gereksinimi ile bağlantı içinde ele aldığını da ifade etti ve “Bu iki talebi aynı paranın iki yüzü olarak görüyoruz. Toplu sözleşmelerin uygulanmasını zorunlu kılacak yasal düzenleme olmaksızın ulusal düzeyde asgari ücret, iş piyasasında düzensizlik sorununa bütünsel ve kolektif bir yanıt vermeyecektir” dedi.