14 MART 2018
14
Süresiz zaman statüsünde çalışanlar özel kongresi toplandı
BM nin Ateşkes Kararı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından Suriye’de ateşkes ilan edilmesinin üzerinden tam iki hafta geçti. Bu süre, ateşkesten çok ateşkesin bütün Suriye için geçerli olup olmadığı tartışmasıyla geçti. Kararı alan ülkeler de hep bir ağızdan ortak bir tutum almadığı için, her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki, geriye kalan iki hafta da böyle geçecek ve sonuçta BMGK gibi bir kurulun aldığı kararın hükmünün olmadığını hep birlikte görmüş olacağız. Halbuki, üye ülkelerin tümünün saygı duyması gereken bu kararı öncelikle sahada “belirleyici aktör” durumundaki ülkelerin uygulaması gerekiyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterez, özellikle Doğu Guta bağlamında alınan ateşkes kararını “Yeryüzündeki cehenneme son vermenin tam zamanı” olarak duyurmuştu. Pazartesi günü toplanan AB dışişleri bakanları toplantısında da ateşkesin bütün Suriye için geçerli olduğu ve derhal uygulanması çağrısı yapılmıştı. Bu toplantıdan iki gün önce alınan kararın uygulanmadığının bilincinde olan AB Dış Politika Komiseri Federica Mogherini, ateşkesin denetlenmesi için bir mekanizmanın kurulması gerektiğini söylerken pek de haksız sayılmazdı. Çünkü, New York’ta masa başında alınan karar Suriye sahasında olduğu gibi hayata geçmiyor. Bölgede savaş halinde olan ülkelerin bir anda bütün planlarını rafa kaldırıp, barış müzakerelerinde bulunması elbette mümkün değil. Ama en azından BMGK’nin beş daimi üyesinin bunun hayata geçirilmesi için bütün gücüyle harekete geçmesi gerekiyordu. Bugün kararı hayata geçirme yerine birbirlerini suçluyorlar. Bu da halen çıkarlarının savaşın devam etmesinde olduğu anlamına geliyor Bu son evrede BM Güvenlik Konseyi gibi önemli bir kurum, Suriye’yi cehenneme çeviren ülkelere sözünü geçiremiyorsa, tablonun vahim olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle bütün Suriye cehenneme dönüşmüş durumda. Yedi yıldır süren savaşı yürütenler, silah satanlar, terörist gruplara yol verenlerin hepsi bu cehennem ateşini körükledi. Şimdi körükledikleri ateşin bir anda sönmesini istiyorlar. Mümkün mü? Elbette değil. Sönmesi için zamana ihtiyaç var. Ama mutlaka bir gün sönecek ve yerinden çıkarılan taşlar kendisine yeni bir yer bulacak. En çok da bölge haklarının buna ihtiyacı var. RESA
SİDİKEK-PEO’nun 28 Şubat’ta gerçekleştirilen özel kongresinde, süresiz zaman statüsünde çalışanların haklarını tam olarak elde edene ve kadrolu çalışanlarla eşit yaklaşım görene dek birlik içinde mücadelelerine devam etmeleri gerekliliğine vurgu yapıldı. Özel kongrede söz konusu statüde çalışanların sorunları tartışıldı ve analiz edildi. Kongrede yapılan vurgulamaya göre bu statüde çalışanların karşı karşıya kaldıkları sorunların kökeninde esnek çalışma biçiminin ileri götürülmesi, iş ilişkilerinde düzensizlik ve en temelinde de büyük ve çok uluslu sermaye lehine emeğin
her yoldan ucuzlatılmasını öngören neoliberal politikalar var. Kongrede, kamuda yaşananların özel sektördeki çalışanlara da ciddi yansımaları olduğu vurgulandı.
Özel kongrede söz konusu statüde ve esnek çalışma statüsünde çalışanların sorunları üzerinde detayına durulurken son dönemlerde kamu ve yarı resmi kamu alanında bu çalışma biçiminin yaygınlık kazandığına dikkat çekildi.
Hükümet düşük ücret ve iş yaşamında hakların kısıtlandığı bir büyüme politikası izliyor PEO, Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in 28 Şubat’ta Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada asgari ücrete ilişkin atfının en azından hayal kırıcı olduğu görüşünde. Konuyla ilgili olarak PEO tarafından yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı’nın tüm mesleklerde asgari ücret konusunun tam istihdam koşullarında gerçekleşebileceğini söylediğine vurgu yapıldı ve Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasına göre Hükümet’in bilinçli bir biçimde büyüme politikasını düşük ücretlere, düzensiz çalışmaya ve hak sahibi olunmadan çalışmayla uyumlu bir politika izleyeceği ifade edildi. PEO açıklamasında “Avrupa İstatistik Dairesi’nin değerlendirmeleri temelinde sosyal eşitsizlikte şampiyon olan bir ülkede, çalışanların önemli bir kısmının aldıkları ücretle yoksulluk sınırı altında
yaşadıkları bir ülkede bu fenomeni ortadan kaldıracak önlemlerin acil bir biçimde alınması zorunludur” görüşünü savundu. PEO devletin önceliğinin şu anda işverenlere toplu sözleşme koşullarında işçi çalıştırmayı zorunlu kılacak müdahalelerde bulunmak ve bunun için gerekli koşulları yaratacak kararlılığı göstermek olması gerektiğinin de altını çizdi. Devletin, Toplu Sözleşmelerin kapsamadığı çalışanlara minimum hakların sağlanacağı koşullar yaratılması göreviyle karşı karşıya olduğu ifade edildi. PEO son olarak da “Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu tez ile özünde tercihinin düşük ücretlere ve düzensiz çalışma yaşamına dayalı politikaları koruma ve desteklemeden yana olduğunu ortaya koymuştur.” suçlamasında da bulundu.
PEO, Hükümetin politikalarına karşı mücadele edecek Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis Meclis’te yaptığı konuşmada Hükümetinin iş yaşamında ve sosyal konularda izleyeceği politikaları netleştirmeye çalıştı. Bu konu Sendikal Hareket ve çalışanların tümü için büyük öneme sahip. Son yıllarda tüm meslekler için asgari ücret konusunda Hükümet’in izleyeceği politikanın ne olacağı ilişkin de Cumhurbaşkanı’nın ifade edeceği görüş merakla bekleniyordu. Cumhurbaşkanı Meclis Genel Kurulu kürsünden resmi bir biçimde “tüm meslekler için asgari ücret ancak tam istihdam koşullarında belirlenecek” diyerek olumsuz tavrını ortaya koydu. Bu koşullarda sahte umutlar beslemeye gerek yok. Hükümetin çalışanlar lehine herhangi bir değişiklik yapma niyeti olmadığı bir kez daha görüldü. Hükümet çalışanları işverenlerin keyfiliğine karşı herhangi bir koruma önlemini tam istihdam koşullarına ulaşıncaya dek ileri götürme tavrı yok. Yani herkese istihdam olanağı sağlanmadan çalışanlar ayda 600-700 euroya çalışmaya devam edecek. Halkın daha büyük kesimleri yoksulluk sınırları altında yaşamaya zorlanacak. Başka bir ifadeyle asgari ulusal ücretin tüm Avrupa’da uygulanıyor olması “Avrupalı” Hükümeti düşündürmüyor. Çalışanların korunmasına ve asgari yaşam standardına sahip olmaları ilgi alanında değil. Buna karşı temsil ettiği büyük sermaye ve onun kazancını korumak amacıyla Avrupa’nın neoliberal politikalarının da ötesinde politikalar uyguluyor. Halkın mutsuzluğu ve acısı Hükümetin öncelikleri arasında bulunmuyor. Tersine yoksulluğun artması onların amaçlarına ulaşmasına daha da uygun koşullar sağlıyor. Son beş yılda yaşananlar da bunun net kanıtıdır ve bu politikalar maalesef beş yıl daha devam edecek. Halkın ve çalışanların önünde beş zor yıl daha var. Ancak sendikal hareket bu durumda elleri kolları bağlı kalmayacak. Sendikal Hareket tüm yasal yollardan Hükümetin politikalarını ters yüz etmek için mücadele edecektir. Ulusal düzeyde asgari ücretin belirlenmesi, çalışanların temel haklarının yasalarla güvence altına alınması, Toplu Sözleşmelerin uygulanması Sendikal Hareketin öncelikleri arasında. Toplumun buna ihtiyacı var. Bu mücadele, çalışanların haklarının korunması mücadelesi birlik içinde verilecektir. Hükümet’in politikaları Sendikal Hareketi karşısında bulunacak.