14H_Layout 1 8/9/2017 11:51 πμ Page 1
13 EYLUL 2017
Myanmar ya da Burmada neler oluyor Son günlerde Myanmar’daki Müslümanlara yapılan baskıların evlerinin yakılması, köylerinin boşaltılmasına ve yüzlerce kişinin katledilmesine varması, siyasetin ve medyanın baş gündemi oldu. Bir halka, etnik kökeni ve inancından dolayı zulüm yapılıyorsa, elbette ki insanlık bu mezalime karşı durmayı gerektirir. Myanmar’ın kuzeybatısındaki Arakan’da (Rohingya) yaşayan ve radikal İslamcı Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu(ARSA) ile Myanmar ordusu arasında çıkan çatışmalarda, ordunun köylerin boşaltılması için yürüttüğü operasyonlar çerçevesinde iki bin dolayında Müslümanın hayatını kaybettiği, 2 bin 600 evin yakıldığı; 60 bine yakın kişinin de Bangladeş’e sığındığı belirtilmektedir. Myanmarlı yetkililer evlerin yanmasından ARSA’yı sorumlu tutarken Bangladeş’e sığınan Arakanlılar ise Myanmar ordusunun toplu katliamlar yaparak ve yangınlar çıkararak kendilerini bölgeden göç etmeye zorladığını öne sürüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü ise yangınların Myanmar güvenlik güçleri tarafından çıkartıldığını savunuyor. Gerginliğin eksik olmadığı bölgeden kaçanlar sadece Rohingya’lılar değil, Arakan’da yaşayan ve Müslüman olmayan binlerce kişinin de ordu tarafından tahliye edildiği belirtiliyor. Bu yüzden Myanmarlı Müslümanlara yönelik saldırıları Budist-Müslüman çatışması olarak değil, gerçekte olduğu gibi Myanmar Hükümeti’nin, ARSA örgütüyle arasındaki çatışmayı kullanarak, Müslümanların üstünde yarattığı teröre karşı insan haklarının savunulması olarak ele almak gerekir. Sorunun çözümünü, “Müslüman halkın kimliğinin ve vatandaşlık haklarının tanınması” ve "saldırıların durdurulması” çizgisinden ele almak gerçeğe daha uygundur. Bu aynı zamanda halkları birbirine düşürmeyen, tersine halklar arasındaki çatışmaları kışkırtan politikaları mahkûm eden bir tutum olarak da önemlidir. Myanmar’daki sorunu böyle değerlendirmek, gerçeği anlamamız kadar, gerçeği eğip bükerek bir Müslüman-Budist çatışması olarak sunanların amacının açığa çıkarılması bakımından da önemlidir. Güney Asya’nın sorunlu ülkesi Myanmar’ın, resmi adı “Myanmar Birliği Cumhuriyeti”, yaygın bilinen adı ise Burma ya da Birmanya’dır. Myanmar’da Müslümanları hedef alan son olaylar, Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nun (ARSA) polis ve sınır karakollarına düzenlediği saldırılar sonrasında başlamış; Myanmar ordusu, bu saldırılara karşı yanıtını Rohingalı Müslümanlara karşı şiddete dönüştürmüştür. Ordunun operasyon bölgesinden kaçanlar sadece Rohingalı Müslümanlar da değildir, Arakan’da yaşayan ve Müslüman olmayan binlerce kişi de bölgeden tahliye edilmiştir. Ülkedeki 7 eyaletten biri olan Arakan’ın nüfusunun 1.1 milyonunu Rohinga Müslümanları oluşturuyor. Sorunun temelinde devletin Arakanlı azınlığın varlığını ve haklarını tanımaması yatıyor. Son olaylar 25 Ağustos Cuma günü İslami bir devlet peşinde koşan ARSA’nın Bangladeş sınırındaki bir askeri üsse ve polis karakollarına düzenlediği saldırıların ardından başladı. ARSA; Arakan’da Müslümanların haklarını savunmak iddiasıyla çeşitli İslamcı grupların kurduğu bir silahlı örgüt. ARSA sık sık bölgede askeri birliklere eylem düzenliyor. 2016 sonbaharında da benzer saldırılardan sonra Myanmar ordusu da Müslüman azınlığa karşı yaygın ve sistematik şiddet kullanmıştı. Birleşmiş Milletler tarafından “dünyanın en çok şiddet gören etnik gruplarından biri” olarak tanımlanan Arakanlı Müslümanların vatandaşlık hakları bulunmuyor. Rohingalıların temel taleplerinin; “vatandaşlık hakkının verilmesi”, “haklarının tanınması”, ”saldırıların durdurulması” olduğu belirtiliyor.
RESA
14
Stavros Malas: Tüm Kıbrıslıların Cumhurbaşkanı olacağım AKEL tarafıbdan desteklenen Stavros Malas 2018 Şubat seçimleri için bağımsız Cumhurbaşkanı adaylığını resmileştirdi. Malas adaylığını açıklarken yıpranmış reçetelerden, aşırılıktan, tehlikeli denemelerden ve akrobasiden uzak ilerici bir Hükümet hedeflediğini söyledi. Malas adaylığını açıklarken yaptığı konuşmada “Beş yıl istikrarlı bir şekilde sadece güvenilir olamayacağını ortaya koyan bir Cumhurbaşkanına sahip olduk” dedi ve şimdi “farklı bir biçimde hükümet edecek ve daha zengn bir büyüme modeline sahip olacak güvenilir bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var” dedi. Malas ilerici bir Hükümetin zayıfları destekleyeceğini ve sadece az sayıda olan özel imtiyaz sahiplerine hizmet etmeyeceğine vurgu yaptı. Kendisinin halkın gözüne bakarak, gerçeğin sesiyle konuşabileceğini ifade derken “Ülkemizin, zengin bir büyüme modeline sahip farklı bir biçimde Hükümet edecek ve yeni ve güvenilir bir Cumhurbaşkanı’na ihtyacı var” dedi. Çalışanlara da “yanınızda olacağım” diye
seslendi. Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Stavros Malas Kıbrıs sorununa atıfta bulunurken de “ hedefimiz ülkemzin iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözüm temeldinde yeniden birleşmesidir” dedi. Türk uzlaşmazlığının Kıbrıs sorununun çözimsüzlüğüne temel neden olduğuna dikkat çekti. Kıbrıs sorununda denemelere yer olmadığına vurgu yaptı. Stavros Malas cumhurbaşkanı görevine seçilmesi durumunda yeteneklerini kanıtlamış, güvenilir, becerekli ve haysiyet sahibi kişilerden bir bakanlar kurulu oluşturacağını ve siyasi duruşun
seçim kriteri olmayacağını belirtti. “ Sizi düne kapıyı kapatmaya ve ülke vatandaşlarımızın tümü için umudu yeniden getirmeye davet ediyorum” dedi. Stavros Malas son olarak "Toplumun endişelerini kulak veriyorum. Ve tüm Kıbrıslıların Cumhurbaşkanı olarak hareket etmenin benim için önemli olduğunu beyan ederim.” Dedi. Stavros Malas’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı etkinliğe AKEL Genel Sekreteri Andros Kipriyanu, eski Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofias, eski bakanlar ve Andrulla Vasiliyu da katıldı.
Turizm sektöründe toplu sözleşmeler için kesintisiz mücadele PEO’ya bağlı Turizm İş Kolu Sendikası SİKSA Yürütme Kurulu 4 Eylül günü gerçekleştirdiği toplantısında sektörde toplu sözleşmelerin uygulanmasını sağlamak amacıyla devam eden müzakere sürecini değerlendirdi. SİSKA-PEO Genel Yönetim Kurulu’nun kararları temelinde Yürütme Kurulu bir grup şirket ve ayrı yrı otel gruplarıyla Toplu Sözleşmelerin uygulanması konusunu müzakere etmeye başladı. Bilindiği üzere koşullar ve ekonomik krizin etkilerini ileri süren birçok otel Toplu Sözleşmeleri ihlal ediyor. Yürütme Kurulu, Genel Yönetim Kurulu’nun kararlarını uygulayarak dikkatini bu sorun üzerinde odakladı ve daha turizm sezonu açılmadan çeşitli otellerde var olan sorunları gündeme getirdi. Yürütme Kurulu toplu sözleşmelerin yaşama geçir-
ilmesini hedefleyen bugüne kadar sürdürdüğü müzakere sonuçlarını olumlu olarak değerlendirdi ve daha da iyi sonuçlar elde etmek için uygun bir zeminin var olduğuna dikkat çekti. SİSKA-PEO Yürütme Kurulu gelinen noktada uğraşılarını daha da büyük bir kararlılakla , doğru programlama ile sürdürme kararı aldı. Toplu Sözleşmelerin otelerin büyük bir kısmına tam olarak uygulanması için yapılan çalışmaların denetimine ağırlık verilmesini de karara bağladı. Son olarak SİSKA-PEO Yürütme Kurulu sendikanın örgütsel ve mali planlarının hayata geçirilmesi sürecini de değerlendirdi. Bu iki alanda 2017 hedefleri bazında tatmin edici bir süreç yaşandığı ve yıl sonuna kadar var olan hedeflerin aşılabileceği belirtildi.
Kayıtsız Çalışmaya ağır ceza Kayıtsız işçi çalıştırmanın ortadan kaldırlması yönünde yeni strateji uygulamaya kondu ve 4 Eylül itibarıyla ilgili yasanın uygulanması için çalışmalara başlandı. Yasaya göre her kayıtsız çalışan için işveren 500 Euro ceza ödeyecek ve kayıtsız çalıştırdığı her ay için de bu ceza 500 euro artırılacak. 10 kayıtsız işçi için ceza 10.000 euroya kadar çıkacak. Yeni yasayla ilk kez kayıtsız çalışan, yasadışı çalışma ve kayıtız çalışan personel kavramları tanımlandı. Ödenen maaştan daha düşük gelir gösterilenler de kayıtsız çalışan kategorisinde gösterilecek. Bu hem genel çalışanlar hem de kendi işinde çalışanlar için geçerli olacak. Çalışma Bakanlığı Teftiş Dairesi’nin tespitlerine göre en çok kayıtsız işçi restorantlarda, eğlence merkezlerinde ve inşaat sekötüründe var. Toplam çalışanların yaklaşık %20’sinin kayıtsız çalıştığı belirtiliyor.