// EDITÖRDEN Merhaba,
Kurban bayramı her yıl çözülemeyen tartışmalarıyla birlikte gelir. Yapılan eylemi bir hayvansever olarak doğru bulmasam da et yemekleri en sevdiğim yemek grubuna girer. Tıbbi boyutunu düşünecek olursak, hayvansal gıdaları tüketmemiz gerektiği de tartışmasız bir gerçek. Fakat burada dikkat etmemiz gereken asıl önemli nokta; ihtiyacımız kadar tüketmek... Bu hususa dikkat etmiyorsak, israf ettiğimiz ya da obezlik boyutunda yediğimiz etin fazladan bir hayvanın kesilmesine neden olduğunu bilmemiz gerekir. Ayrıca tüketimin fazla olmasının yol açtığı başka bir sorun da, artan nüfus ve tüketim karşısında, hayvan yetiştiricilerinin izlediği yöntemler. Hormonlu yem kullanımı ve sağlıksız koşullarda hayvan yetiştirmek bunların başında geliyor. Bugün bu sorunu birçok gıdada zaten yaşıyoruz. Olması gereken koşullarda yediğimiz besinlerin adı ‘Organik’ besinler oldu. Yani diğerleri hormonlu ve sağlıksız, organik gıdalar sağlıklı. İşin ekonomik boyutunu da düşünecek olursak bu ürünler normalin üzerinde fiyatlara satılıyor. Yani 10 kg elma alayım dursun yenir, 5 kg et alayım yeriz mantığı bu ürünlerde geçerli değil. 2 kg kurtlu elma alayım ‘bak kurtlanmış, demek ki organik’ mantığı daha doğru. Normal alışverişimizi de bu şekilde yaparsak belki tüketim hızını yavaşlatmaya bir katkımız olur. Bir de sosyal medyamızın güzide hayvanseverleri var. Onlardan da bahsetmeden bu ay ki köşemi sonlandırmayayım. Her kurban bayramında hayvanseverlikleri kabarmış bir şekilde hepimizden önde gider bu arkadaşlar. Fakat bayram biter, 5 cm kalınlığında biftek tabağı, mangal yellerken dumanlar arasından gülen mangal başı fotoğrafları ‘fakat iyi yedik’, ‘bu biftek bi harika dostum’ yorumları eşliğinde paylaşılır. Mahalle kasabından alınan, ‘’şurda bir et yapıyorlar’’ lokantasında ve hatta arabadaki dürümcüde ayak üstü yenilen etler de bu karşı olduğunuz yöntemlerle kesilerek önünüze geliyor unutmayın... Sağlıklı, huzurlu bayramlar dilerim...
Keyifli okumalar... Orçun Peköz Genel Yayın Koordinatörü
www.2fmagazine.com // 03
İÇİNDEKİLER www.2fmagazine.com
SAYI 05 15 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
04 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
36
16
28
54
60
64
36 Kapak konusu Kişisel Bilgisayarların Tarihi: Hayatımızın değişmez parçası olan bilgisayarlar bugünlere nasıl geldi? Apple, Microsoft ve IBM gibi firmaların dünyayı değiştiren atılımları ve bilgisayar dünyasının geleceği üzerine görüşleri sizler için irdeledik.
56 İnceleme: HP Spectre XT TouchSmart HP’nin dokunmatik ekranlı Ultrabook modeli, özellikleriyle kusursuza yakın bir dizüstü bilgisayar.
08 Özel Haberler
Jony Ive Bu Kez Leica İçin Tasarladı Samsung’dan Kavisli Ekranlı Akıllı Telefon Pentax’ın Yeni Amiral Gemisi K-3
16 KİTAP
Latin Amerika
Genel Yayın Koordinatörü Orçun Peköz orcun@2fmagazine.com
Sorumlu Yazı Müdürü Melih Bilgin melih@2fmagazine.com
Yazı İşleri Müdürü Eren Karakaya eren@2fmagazine.com
Editörler Dr. Deniz Öner Editör
20 Moda
deniz@2fmagazine.com Deniz Dokur Agas Editör ddeniz@2fmagazine.com
32 Spor:
Baturay Tok baturay@2fmagazine.com
Kış Aksesuarları Excusez Moi ‘’Et Kesiği’’ Nedir? Neden Et Kesiği Oluruz? Rüzgarla Dans: Kiteboard
54 Müzİk:
Black Sabbath
Röportaj: 27 Yakışıklı manken Carlos Martin 44 ‘’SOS Island’’ yarışmasında Türkiye’yi Temsil Edecek olan Mert Erdir 70 Şili Ticaret Ofisi Türkiye Direktörü Gülşan Atalay 60 Tasarım
Konstantin Grcic
48 Sİnema
Paris – Teksas In Brugge
64 Gezİ- Yemek
Zevk-i Sefa: Brugge Gezi: Tazmanya
74 KADIN
Elinin Hamuruyla Erkek İşine Karışmanın Bedeli
76 Sağlık:
Radyasyon Nedir? Kaçma Şansımız Var mı?
Aslıhan Karlıdağ asli@2fmagazine.com Turgay Eryiğit turgay@2fmagazine.com Erhan Ünal erhan@2fmagazine.com Gamze Biran gamze@2fmagazine.com Miray Korkmaz miray@2fmagazine.com
Görsel Yönetmen Murat Keler murat@2fmagazine.com
Reklam Müdürü Nilay Kılıç nilay@2fmagazine.com
Katkıda Bulunanlar Ufuk Kayrak, Nihan Bilgin
INSPRAD MEDIA İdealtepe Mah. Park Sok. No: 1/7 Maltepe / İSTANBUL Tel: 0216 489 12 26 info@2fmagazine.com www.2fmagazine.com // 05
HABER
Spotify Türkiye’de Apple Store Açılışı 2014’e Kaldı
T
üm dünyada 24 milyon abonesi bulunan Spotify, artık Türkiye’de de kulla-
nıcılara hizmet verecek. Spotify üzerinden kullanıcılar diledikleri şarkıyı ücretsiz olarak dinleyecek. Fakat arada bir karşılarına çıkan reklamlara da katlanmaları gerekecek. Reklamsız bir deneyim isteyen kullanıcılar ise aylık 5 TL’ye Spotify’ı reklamsız olarak kullanabilecek. Son olarak mobil cihazlardan da Spotify’a erişmek için aylık 10 TL’lik bir paket hazırlanmış. Spotify’e üye olarak ya da Facebook hesabınızla giriş yaparak hemen kul-
T
ürkiye’nin ilk Apple Store’u hakkında
açılışın 2014’e kaldığını dile getiriyor. Zira
bilgiler gayrımenkul şirketi Jones Lang
Apple yetkilileri mağazayla ilgili her detaya
ücret talep edilmiyor.
LaSalle Türkiye Başkanı Avi Alkaş’tan gelmiş.
azami özen gösterdikleri için, titizlikle sür-
Go Pro Yenilendi
Wall Street Journal Türkiye’den Ayşegül Ak-
dürülen çalışmalar biraz daha fazla zaman
yarlı Güven’e konuşan Alkaş, Apple’ın ma-
alacak.
G
ğaza açılışının 2014’e kaldığını dile getirmiş.
Avi Alkaş, mağaza açılışının 2014’ün Ocak
Apple yetkililerinin geçtiğimiz günlerde
ayına kalacağını açıklamakla birlikte Apple’ın
mağazayı gezmek için Türkiye’ye geldiğini
ilerleyen aylarda Türkiye’de 3 mağaza daha
yeniliklerle geliyor.
söyleyen Avi Alkaş, açılışın Aralık ayına yetiş-
açacağını dile getiriyor. Fakat bu mağazala-
Hero 3+ ailesinin en üst seviye modeli yine
mesini beklediklerini fakat bu ziyaret sonrası
rın nerede açılacağı henüz belirsiz.
Black Edition. Göze çarpan en büyük yeni-
Nokia Lumia 1020 Türkiye’de Satışa Sunuluyor
lanmaya başlayabilirsiniz. Yani üyelik için bir
o Pro, bu yıl Hero 3 Black Edition ailesinde fazla yeniliğe gerek duymamış.
Duyurusu yeni yapılan Hero 3+ ailesi, küçük
lik ise gövdenin %20 küçültülmüş olması. Böylelikle yeni Go Pro’lar daha küçük yerlere sığabilecek. Firma ayrıca lens üzerinde de değişiklikler yapmış. Verilen bilgiye Hero 3+ modellerinin lensi %33 daha keskin sonuçlar veriyor. Bunun yanında Wi-Fi bağlantı hızı
4
1 megapiksel gibi muazzam bir çözünürlük sunan kamera-
sını Windows Phone 8 işletim sis-
artırılmış, dahili mikrofon iyileştirilmiş ve vi-
temiyle birleştiren Nokia’nın amiral
deo çekimi esnasında kare sayısını otomatik
gemisi akıllı telefonu Lumia 1020,
olarak ayarlayan Auto low light modu eklen-
Türkiye’de kullanıcılarla buluşma-
miş. Tüm bu yenilikler ve küçülen gövdeye
ya hazırlanıyor. Lumia 1020 için 2
rağmen Go Pro, pil ömrümünü %30 daha iyi
Ekim’den itibaren Turkcell Platini-
olduğunu belirtiyor.
um müşterileri ön sipariş verebilecek. Nokia Lumia 1020 için tavsiye edilen satış fiyatı 1999 dolar olarak açıklandı
06 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
HABER
Hard Rock Cafe İstanbul Yakında Açılıyor!
A
merika ve Avrupa’nın birçok önemli şehrinde şubeler açarak dünya çapında bir işletme haline gelen Hard Rock Cafe, Türkiye’deki ilk şubesini açmaya hazırla-
nıyor. Şirket, henüz resmi bir duyuru yapmasa da ”Hard Rock Cafe İstanbul” adıyla açılan bir Facebook sayfasından duyurular yapılmaya başlanmış durumda. Bu duyurulara bakılırsa Hard Rock Cafe, ilk şubesini İstanbul Taksim’de açacak. İstiklal Caddesi üzerinde yer alacağı belirtilen kafenin tam yeri henüz bilinmiyor. Fakat Facebook üzerinden kafenin inşaatına dair fotoğraflar bile paylaşılmış. 22 Ekim tarihinde Hard Rock Café’nin açılış tarihiyle ilgili bir duyuru yapılmasını bekliyoruz.
Conakers, Spor Ayakkabıda Yeni Bir Soluk Neon renklerden payetlere, bezlerden özel tasarımlara kadar uzanan spor ayakkabı trendlerine hızlı bir giriş yapan Conakers, tasarımıyla farkını açık bir şekilde ortaya koymuş görünüyor. Kimine göre kullanışlı kimine göre de abartılı bir tarzı olsa da Conakers boy problemi yasayan genç kızlar ve kadınlar için ideal bir çözum. Düz taban rahatlığından vazgeçemiyor ve aynı zamanda selamlaşmalarda parmaküstü basmaktan yorulduysanız pişman olmayacağınız bir seçim uygun fiyat secenekleriyle sizleri beklemekte. Soft renklerle birlikte hayat kurtarıcı siyah, beyaz ve kırmızı seçenekleri de mevcut. Hatta farklılık isteyenlere 5 cm yüksekliğindeki topuğunda renkler bulunduran seçeneği de var.
Tektekçi’nin Yeni Barı Açıldı
F
arklı konseptiyle kısa sürede Türkiye’nin tanınmış markalarından biri haline gelen Tektekçi, Beyoğlu’nda üçüncü barını açtı. Dün (25 Eylül 2013) tarihinde ger-
çekleştirilen açılış partisine 2f Magazine ekibi olarak bizler de davetliydik. Diğer Tektekçi’lerle aynı sokağa açılan yeni bar, İstiklal Caddesi’nde The House Cafe’nin sokağında yer alıyor. Aynı yerde üçüncü barı açmalarının sebebi ise müşterilere daha ferah bir alan sunmak. Yeni Tektekçi, çok daha geniş bir alana sahip ve içeride L şeklinde iki bar var. Böylece hem daha fazla kişiye shot sağlayabilecekler hem de içeride dans etmek için daha geniş bir alan olacak. Tektekçi’nin köprünün diğer tarafına da geçmesini bekliyoruz artık. Anadolu yakasında da bir şube açmanın vakti geldi.
www.2fmagazine.com // 07
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Jony Ive Bu Kez Leica İçin Tasarladı
Apple’ın ünlü tasarımcısı Jony Ive, Leica için sadece tek bir örneği olacak özel bir fotoğraf makinesi tasarladı. Bu özel model, bir müzayedede hayır kurumu RED’e kaynak yaratmak için satılacak
S
teve Jobs döneminde ünlenen ve Apple bünyesinde birçok efsanevi ürünün tasarımına imza atan Jonathan Ive, geçtiğimiz yıl iOS ekibinin de başına getirilmişti. Sorumluluk-
ları artan ünlü tasarımcı buna rağmen farklı projeler için de zaman bulmayı başarmış. Geçtiğimiz açıklanan Jony Ive – Leica işbirliğinin ilk ürünü, bugün yayınlanan basın resimleriyle ortaya çıktı. Jony Ive’ın Apple dışında bir firma için tasarladığı nadir ürünlerden olan Leica M, AIDS gibi hastalıklarla mücadele için çalışmalar yürüten RED derneğine kaynak yaratmak için başlatılmış bir çalışmanın ürünü. Standart bir Leica M üzerine çalışan Ive ve endüstriyel tasarımcı Marc Newson, toplamda 85 gün çalışıp 500 civarında konsept tasarım hazırladıktan sonra bu final tasarımı üzerinde karar kılmış. Türünün tek örneği olacak bu özel fotoğraf makinesi, lazerle kesilmiş alüminyum parçaların birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Dış kısım ise anodize alüminyum ile kaplanmış. Çoğunlukla deri ile kaplanmasına alışkın olduğumuz tutuş bölümünde de yine özenle şekillendirilmiş alüminyum bulunuyor. ”Leica M for RED” olarak isimlendirilen fotoğraf makinesi, Sothbeys‘in kasım ayında düzenleyeceği bir müzayedede satılacak. Ürünün fiyatının 500,000 dolar civarında olması bekleniyor. Leica M haricinde müzayedede altın kaplı Apple EarPod, Jaeger-LeCoultre Atmos “561” saat, Rus kozmonot giysisi ve yine özel üretim bir Range Rover açık artırmaya sunulacak. // 08 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER
Galaxy Round
Koreli akıllı telefon devi Samsung sonunda bekleyişe son verdi ve kavisli ekrana sahip ilk akıllı telefonunu duyurdu. Galaxy Round isimli telefon, kenarlarından hafifçe içeri kıvrılan bir ekrana sahip.
B
irçok farklı alanda dünyanın önde ge-
yerini alıyor.
nı ise ergonomi olarak açıklıyor. Yani kavisli
len üreticilerinden olan Samsung,
Samsung’un bugün duyurusunu yaptığı
ekran üretimi konusunda da çok
Galaxy Round modeli, firmanın ilk kavisli
başarılı. Bu başarı firmanın başarılı
ekrana sahip akıllı telefonu olma özelliğini
Teknik özelliklere baktığımızda Galaxy
televizyon ürünlerinin yanı sıra akıl-
taşıyor. Kenarlarından hafifçe ortaya doğru
Round’un aynı zamanda üst seviye bir cihaz
lı telefon, fotoğraf makinesi gibi ürünlerde
kıvrılan bir ekrana sahip olan telefon adeta
olduğunu görüyoruz; Kavisli 5.7 inç 1080p
de Super AMOLED gibi teknolojilerle kendi-
burkulmuş bir kağıt gibi görünüyor. Bu ka-
AMOLED ekran, 2.3 GHz dört çekirdekli iş-
ni gösteriyor.
visli tasarımı özel kılan, telefonun tüm dona-
lemci, 3GB RAM, 32GB dahili hafıza, 13MP
Son dönemlerde Samsung, ekran konu-
nımının kıvrılmış olması. Yani anakart ve pilin
arka kamera, 2800 mAh pil.
sunda şeffaf ve kavisli konseptlere çok ilgi
yanı sıra LCD ekran da tam anlamıyla kavisli.
Samsung, Galaxy Round’un 10 Ekim’de
gösteriyor. Nitekim yakın dönemde firma
Samsung, kavisli tasarımın görüntü kali-
Güney Kore’de satışa sunulacağını açıkladı.
ilk kavisli televizyonunu da piyasaya sundu.
tesini etkilemediğini dile getiriyor. Bu tasarı-
Diğer ülkelerdeki çıkış tarihi ve fiyatları hak-
Şimdi ise kavisli ekranlar akıllı telefonlarda
mın ilginç olmasının yanındaki tek avantajı-
kında ise henüz bilgi yok. //
tasarım sayesinde telefonun şekli avucunuza daha uygun…
www.2fmagazine.com // 09
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Pentax Gözünü Zirveye Dikti: K-3
R
icoh çatısı altında faaliyet gösteren
olan firma herkesin gözünde de saygı duyu-
ediyorduk. Fakat Pentax rüzgarı Ekim ayında
Pentax için geçtiğimiz yıl işler biraz
lacak bir konuma sahip. Neyseki Ricoh, Pen-
da devam ediyor.
karmaşıktı. Şirketin geleceği adına
tax markasını öldürmedi ve küçük bir isim
Geçtiğimiz günlerde önemli bir duyuru
pek de iyimser olmayan spekülas-
değişikliği aynı şekilde yola devam etmeye
yapan Pentax, ürün gamında yeni bir sevi-
yonlar yapılıyordu. Fakat bu süreci
karar verdi.
yeyi temsil eden K-3 modelini duyurdu. K-3,
atlatan Pentax, eskisinden çok daha güçlü
Bu yılın başlarında önce K-30 ardından
Pentax’ın DSLR gamında en üst seviye mo-
da K-5 II ve K-5 IIs ile herkesin dikkatini çek-
del olma özelliğini taşıyor. Geçmiş yıllarda
Geçtiğimiz yıl Pentax’ın geleceği adına
meyi başaran Pentax, kısa bir süre önce de
K-5 modeli satışa sunulduğunda K-7 modeli
kötümser senaryolar duymak fotoğrafçılık-
nispeten uygun fiyatlı K-50 ve K-500 model-
emekliye ayrılmıştı. Yani K-5 modeli K-7’nin
la ilgili olan herkesi biraz üzmüştü. Tamam,
lerini duyurmuştu. Tüm bunların ardından
yerini almıştı. Fakat K-3, herhangi bir mode-
Pentax tüm rakiplerinden daha az DSLR satı-
bize Pentax’ın en azından 2014’e kadar kö-
lin yerini almak için üretilmemiş. Pentax bu
yor olabilir fakat çok uzun bir geçmişe sahip
şesine çekilip biraz sessiz kalacağını tahmin
ürün ile K-5 II modellerinin tam üzerinde
bir şekilde yoluna devam ediyor.
10 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER yeni bir segmente giriş yapıyor. Pentax K-3, dışarıdan bakıldığında K-5 ailesinden ve K-7’den çok farklı görünmüyor. Bunun sebebi gövde tasarımlarının ve boyutlarının neredeyse aynı olması. Fakat teknik özelliklere baktığımızda karşımıza yepyeni bir donanım çıkıyor. K-3’ün kalbinde Sony üretimi olduğunu tahmin ettiğimiz 24.3 MP çözünürlüklü bir APS-C sensör görev yapıyor. 1.5 çarpanlı bu sensör, K-5 II’nin 16 MP çözünürlüklü sensörüne göre %50 daha fazla piksel sunuyor. Bunun yanında eski 11 noktalı otofokus sistemi yerine yepyeni 27 noktalı otofokus sistemi gelmiş. Bu sistem yine sıfırdan tasarlanmış olan 86,000 pikselli ölçüm sensörüyle birlikte çalışıyor. K-3’ün gövdesi Pentax’ta artık alışkın olduğumuz üzere çevre koşullarına dayanıklı. Magnzeyum alaşımı gövde ve çelik şasiden oluşan tasarım, ek izolasyon noktaları sayesinde su, toz ve darbelere karşı çok dayanıklı. K-5 IIs modelinde optik düşük geçirgen filtreyi kaldıran Pentax, K-3’te de bu filtreye yer vermemiş. Fakat K-3’te gerektiğinde devreye alınabilen bir filtre mevcut. Fiziksel bir filtre bulunmasa da mühendisler görüntü sabitleyici sistemin sensörü hareket ettirmesi sayesinde filtrenin yarattığı etkiyi yaratmayı başarmışlar. Pentax K-3’te video özelliklerine de önem verilmiş. Her geçen gün gelişen Video DSLR pazarını hedef alan Pentax, Full HD çözünürlükte h.264 formatında 60i’den 24p’ye kadar birçok farklı video seçeneği sunuyor. Bununla birlikte gövde üzerinde artık harici mikrofon girişine ek olarak bir kulaklık girişi de bulunuyor. Üzerinde 2 adet SD kart girişi de bulunan Pentax K-3’ün ekran boyutu ise 3.2 inçe yükselmiş. Pentax tüm bu özellikler karşılığında kullanıcılarından sadece gövde fiyatı olarak 1299 dolar talep ediyor. K-3’ün bu fiyat etiketine rağmen rakipleri arasında daha çok ilgi çekeceğine hiç şüphe yok. Bakalım Pentax’ın yükselen trendi Full Frame sensörlü bu modeli de bizlerin karşısına çıkaracak mı…// www.2fmagazine.com // 11
#1 Milka Bubbly Baloncuklu yapısıyla çikolata severlere farklı bir lezzet sunan yeni Milka Bubbly market raflarında yerini alıyor. Türkiye’nin havalandırma teknolojisiyle üretilen ilk çikolatası Milka Bubbly, farklı yapısında Milka yumuşaklığını ve lezzetini barındırıyor. Farklı ve yenilikçi lezzetleriyle tablet çikolatada rakip-
#2
#6
lerinden farklılaşan Milka’nın yeni tablet çikolatası Milka Bubbly üç farklı çeşidiyle tüketicilerle buluşuyor. Baloncuklu görünümü ve benzersiz dokusu ile farklı bir tadım lezzeti sunan Milka Bubbly, sütlü çikolata, bademli sütlü çikolata ve fındıklı beyaz çikolata varyantlarıyla market raflarına çıkıyor.
#2 Victorinox Chrono Classic Saat 1/100 Her dönem çok satan Chrono Classic, yenilenen versiyonu ile hem teknik, hem de estetik açıdan büyük bir değişim yaşadı. Bu değişimin en önemlisi, kuvars makinenin kurma tepesine 2 kere basıldığında, saati, klasik bir saatten saniyenin 1/100 hassaslığında bir kronografa dönüştürmesi. Türünün ilk örneği olan bu işlevsellik, iki farklı renk ve 4 alternatif ile meraklılarına sunuldu. Fiyatı: 2400 TL
#4
#3 Nikon AW1 Nikon’un değiştirilebilir lensli kompakt 1 serisi, su altı için özel tasarlanmış yeni bir modele kavuştu. Nikon AW1
#7
adı verilen yeni model kompakt tasarımına rağmen 15 metreye kadar su altında kullanılabiliyor. Nikon ayrıca AW1 sistemi için özel su geçirmez bir lens ailesi de geliştiriyor. Bu lens ailesinin ilk üyeleri 11-27 ve 10mm modelleri oldu.
#4 Mentos NOWmints Çiğnenen draje formuyla tüm dünyada ikon haline gelen Mentos, tamamen farklı yepyeni NOWmints ürün ailesiyle, şeker keyfine bambaşka bir boyut getiriyor. Aroması yoğunlaştırılmış mini şeker Mentos NOWmints, şık metal kutularında Okaliptüs, Yeşil Nane, Çilek ve Portakal olmak üzere tadına doyamayacağınız 4 farklı lezzet sunuyor.
12 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
#5
#5 Adidas’tan ClimaWARM+ ürün serİsİ
#3
adidas, sporcuların soğuk hava koşullarında gösterdiği performansta devrim yaratacak olan yeni ClimaWARM+ ürün yelpazesini tanıttı adidas marka elçisi David Beckham ile birlikte geliştirilen yeni ClimaWARM+ ürün serisinde kumaş, havayı hapsedip yalıtım sağlayan delikli fiberler sayesinde sporcunun vücudunun sıcak ve kuru kalmasını sağlıyor. Teknoloji sadece vücut sıcaklığını artırmakla kalmıyor, delikli fiberler aynı zamanda kıyafetin ağırlığını azaltarak sporcuya sunduğu optimum sıcaklık- ağırlık oranı ile performansı en üst düzeye çıkarıyor.
#6 PUMATRAC Koşuya Yenİ Bİr Anlam Katıyor Dünyaca ünlü spor ve yaşam tarzı markası PUMA, PUMATRAC ile kullanıcılarına koşu davranışlarının benzersiz iç yüzlerini sunuyor. PUMATRAC piyasada bulunan diğer uygulamalara göre, içgörü yaratabilmek için çok daha az veri girişi gerektiriyor. PUMATRAC onun yerine ayın evre-
#8
leri, hava durumu, konum, yükseklik, müzik listesi, günün zamanları, haftanın günleri, mevsim ve sosyal medya aktivitesi gibi belirli çevre faktörlerine dayalı ulaşılabilir dataları kullanıyor. Yağmurda veya Hip-Hop müzik dinlerken daha hızlı koşuyorsan, PUMATRAC bunu bilmenizi sağlıyor, böylece sizin için en avantajlı koşullarda koşabiliyorsunuz.
#7 Peugeot 308 Fransız otomobil üreticisi Peugeot’nun yeni 308 modeli, her zamankinden daha iddialı bir şekilde pazara giriş yapıyor. 2014 yılında Türkiye’de yollara çıkacak olan yeni model, 150 milyon dolar harcanarak sıfırdan geliştirildi. Tasarım ve sürüş dinamikleri haricinde kaliteye de büyük önem veren Peugeot, pazarın en çok satan modellerinden olan Golf’ü kendine hedef seçmiş durumda. Malzeme kalitesi, işçilik gibi detaylarından yanında yeni Peugeot 308’de kapının kapının çıkardığı ses bile özenle ayarlanmış.
#8 Levi’s Western Gömlek Bir ikon haline gelen zamansız western gömlekler yeniden yorumlandı... Levi’s arşivinden alınan ilhamla yeniden tasarlanan
#1
Western gömlekler, feminen süslemeleriyle dikkat çekiyor. Farklı desen ve renk seçeneği bulunan Western gömlekler robadaki ince detaylarıyla, özel silüetlerle birlikte kimonodan ilham alınarak hazırlanan kol detaylarıyla ön plana çıkıyor.
www.2fmagazine.com // 13
ANISINA...
Sebahat BAĞBARS // sebahat@2fmagazine.com
GİTMENİN ZAMANI DEĞİLDİ BE HOCAM!
E
n son yaklaşık 10 gün önce konuşmuştum… “Sesiniz ne kadar canlı ve güzel geliyor” dediğimde keyiflenmişti… “Valla çok özledim hocam” dediğimde de kendine has gülüşüyle
“Üzülme gelirsin kızım ama geleceğin tarihi mut-
laka önceden bildir bana” demişti. Hayatın koşuşturmasında bir türlü kendimi Ankara’ya atamamıştım. Yıllardır yüz yüze görüşemediğimiz için de her konuşmamızda kendimi suçlardım. O da “Boşver gelirsin bir gün. Peki, asıl sen nasılsın kızım, iyi misin? Ailen nasıl? Her şey yolunda mı?” gibi soruları tatlı tatlı sorar, benim heyecanla anlattıklarımı da sabırla dinlerdi… Bilirdim severdi beni… Benim hayatımda iz bırakan birkaç isimden biriydi… O da bunu biliyordu. Evet, sadece benim için değil Türkiye’de 7’den 70’e bir çok insanın sevgisini kazanmış olan değerli insan Turgut Özakman’dan bahse-
şekkür etme ihtiyacıyla yanıp tutuşuyordum…
çekten kalpten istersem, azmedersem alabile-
diyorum… Herkesin hayatında farklı bir şekilde
Yayınevinin geri dönüş yapma ihtimalinin çok
ceğimi de… Gerçekten ne yapmak istediğimin
yer alıp güzel anılar bıraktığına emin olduğum
zayıf olacağını bile bile faks göndererek Turgut
izini sürmeyi de… Belki de kendime güvenme-
çok değerli bir insandı. Çok kısa bir süre önce
Özakman’a ulaşmayı denemiştim.
mi sağlayan en önemli kişilerden biriydi. Benim
sonsuzluğa uğurladığım değerli dostumun
Tüm içtenliğimle yaşadığım hayalkırıklığı
hayatımdaki en önemli rolü ise; herkesin hocam
bendeki izini, ona olan sevgimi ve saygımı yapa-
sonrasında kitabın bana verdiği gücü anlatmış-
dediği önemli bir yazarın kalben evlat edindiği
bildiğim en güzel şekilde kelimelerimi kullana-
tım ve Turgut Özakman’la tanışmak istediğimi
alaylı bir öğrencisi olmamdı… Öyle ki tiyatro
rak kısaca anlatmak istedim!
yazmıştım… Kısa bir süre sonra da kendisiyle
oyunları dahil her kitabını okumuş, hatmetmiş-
önce telefonla sonra yüz yüze görüşmelerimiz
tim…
Tünelin sonunda her zaman bir ışık olabile-
başladı. Bu değerli insan 16 yıldır benim haya-
Şu anda 20 yaşımdaki halime hayal kura-
20’li yaşlarımın başında oyun yazarlığıyla
tımda çok özel bir yerdeydi. Bana kızım deme-
bildiği ve onlara ulaşmak için çabaladığı için
bozmuşum aklımı… Müjdat Gezen’in sanat
sinin mutluluğunu anlatmam mümkün değil!
sımsıkı sarılıp teşekkür etmek isterdim… Yoksa
merkezinde bu bölüme de kabul edilmiştim.
Nasıl anlatılır ki tarifi imkansız bir hüzün var yü-
kalemimi keşfetmeme yardımcı olan ve bu sa-
Başlayacağım ama işi gücü de bırakmak gerek.
reğimde… Çok yakınlarının ve sevdiklerinin ne
tırları hediye edeceğim güzel dost Özakman’a
Haliyle bırakamadık! İçimdeki yazma aşkı o sıra-
kadar üzgün olduğunu düşünemiyorum bile…
nasıl ulaşabilirdim!
lar tiyatro oyun yazarlığı olarak vücut bulmuş…
Hepsine sabır diliyorum.
ceğini ondan öğrendim!
Bir gün üzgün süzgün kitaplar arasında gezer-
Öyle çok sık yüz yüze görüşemezdik… Ne
ken ona rastladım. Hayır Turgut Özakman’a
zaman İstanbul’da bir kitap fuarı olsa bana bilgi
değil ama onun benim için çok çok kıymetli
verir ben de iki elim kanda da olsa orada olma-
olan kitabına… Adı: “Oyun ve Senaryo Yaz-
ya çalışırdım… Çok kıymetliydi, ağzından çıkan
ma Teknikleri”ydi… İçimdeki sevinci tarif ede-
her kelime kulağıma küpeydi. Her buluşma be-
mem. Sanki melekler bana sen kendini üzme al
nim hayatıma ışık tutan öğütler, nasihatler ve
bu kitabı demişti… Bir teselli ikramiyesiydi san-
cesaretlendirici cümlelerle doluydu… Tünelin
ki! Gerçekten hayalperestçe gelebilir ama tam
sonunda her zaman bir ışık olabileceğini ondan
da böyle hissetmiştim… Kitabı bitirdiğimde te-
öğrendim… Hayatın bana vermediklerini ger-
14 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Cennetinde rahat uyu can insan… // Başlıca Eserleri; Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği, Bilgi Yayınevi, 1983 Romantika, Bilgi Yayınevi, 2000. Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, 2005. Diriliş - Çanakkale 1915, Bilgi Yayınevi, 2008. Oyunlarından bazıları; Ah Şu Gençler, Ocak, Töre
KADIN
UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi Kıvanç TATLITUĞ
3005’e OKUL
yazıp mesaj atarak 10TL bağış yapabilirsiniz.
www.2fmagazine.com // 15
Atlı Karınca
Sebahat BAĞBARS // sebahat@2fmagazine.com
SIZ HIÇ GEZGIN OLMAK İSTEDİNIZ MI?
“Bundan on yıl önce sıradan bir turisttim. Bir tur aracılığıyla çıktığım İtalya gezisinden hemen iki ay sonra bu kez sırt çantamla bireysel olarak Kamboçya’ya gittim. İşte o gezide seyahat anlayışımda bir kırılma oldu. Öncelikle şunu söyleyeyim, Kamboçya’da -Avrupa’nın tersine- her gittiğim yerde karşılıksız güler yüz görmek beni ziyadesiyle çarptı.”
Y
ukarıdaki sözler birkaç hafta önce
takılıp onun tercihlerine göre geziyordum ki?
ilk kitabı “Latin Amerika – Alter-
Kamboçya gezisinden iki sene sonra Hospitality
natif Bir Gezi Rehberi”ni çıkarma-
Club, Couchsurfing gibi gönüllü konuk ağırla-
nın mutluluğunu yaşayan gezgin
ma organizasyonlarına üye oldum. Brezilya ve
Okan Okumuş’a ait.
Arjantin’i bu şekilde gezdim, müthiş misafirper-
Yazıma kitabı okumuş ve bitirmişsiniz gibi
ver insanlar tarafından ağırlandım. Böylelikle
başlamayı tercih ettim. Çünkü eminim ki siz
gezdiğim ülkelerin kültürlerinin daha derinleri-
de kitabı bitirdiğinizde bir gezgin olmak için
ne nüfuz etme şansı buldum. Beni konuk eden
yanıp tutuşacaksınız. Ha bir de en çok Okan’ın
ve gezdiren yerel halktan arkadaşlar sayesinde
sıradan bir turistken nasıl gezgin bir yazara
on yıl boyunca çıktığım Latin Amerika seyahat-
dönüştüğünü merak edeceksiniz. E o zaman
lerinde en ufak bir tehlikeyle karşılaşmadım.
onun cümlelerinden bu süreci öğrenmeye
Üstelik dünyanın her yerinde dostlarım oldu.
devam edelim…
Daha ne olsun? Yıllar geçtikçe gezginlik anlayı-
“Aslında bu gezi, paylaşacak çok şeyi ol-
şım da değişti, klasik turist rotasının dışına çık-
mayan Budist bir keşişin akşam yemeği için
maya, daha bakir yerleri gezmeye, keşfetmeye
beni ve yol arkadaşımı evine davet etmesi gibi hoş ayrıntılarla doluydu. Benim açımdan bu kırılmaya neden olan bir başka şey de; sürüden ayrılmanın verdiği özgürlük ve bu özgürlük 16 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
hissinin getirdiği mutluluktu. Kendime sormaya başlamıştım! Beğendiğim yerde daha fazla kalmak, yerel halkla istediğim kadar zaman geçirmek varken! Neden bir rehberin peşine
başladım. O yüzden de zaten kitabın ismi “Latin Amerika - Alternatif Bir Gezi Rehberi” oldu. Okan’ın kitabını okurken gerçekten de kitaba bağlanıyorsunuz. Tuhaf bir ikilem kita-
KİTAP
Sırada ne var? Gezgin Okan Okumuş’un “Latin Amerika – Alternatif Bir Gezi Rehberi” isimli kitabı Sınırları Kaldırdım Serisi’nin ilk kitabı. Sırada ise Asya, Afrika ve Okyanusya var.
www.2fmagazine.com // 17
KİTAP
bın başından itibaren yakanızı bırakmıyor.
diğiydi. Çünkü çok iyi bir yazar olabilirsiniz
Latin Amerika yerlilerinin hüzünlü hikâyelerini
Bir taraftan maceraları merak edip kitabı
ama gördüklerinizi başkalarının da ilgisini
anlattım. Kitabımda yerel kahramanların
hızlıca okumayı hayal ediyor, diğer taraftan
çekecek şekilde yazmanız zor olabilir. Ya da
hikâyelerinin yanı sıra kuşaktan kuşağa akta-
kitap çabucak bitmesin istiyor, gezilen her
çok iyi bir gezgin olabilirsiniz ama gördük-
rılan efsaneleri de okuyacaksınız. Bu ülkelerin
yeri her anıyı sindire sindire okumak için
lerinizi kâğıda dökmek imkânsız olabilir.
önemli sanatçılarının yaşamlarından ve eserle-
ağırdan alıyorsunuz.
“Kitap fikri benden çıkmadı aslında. Uzun
rinden izlere de rastlayacaksınız.”
bir süredir Sınırları Kaldırdım isimli bloguma
Gezgin Okan Okumuş’un ilk kitabı “La-
Gezen mi çok bilir yoksa okuyan mı?
seyahat izlenimlerimi yazıyorum. Arkadaşla-
tin Amerika – Alternatif Bir Gezi Rehberi”nin
Kitap sıkıcı değil çünkü sıradan bir
rım, blogumda yazdıklarımı okuyanlar artık
tek kötü yanı içinizde bastırdığınız duygu-
rehber formatında değil! Okudukça bil-
bir kitap yazmanın zamanının geldiğini söy-
ları depreştirmesi. Uzaklara gitmek için ya-
gileniyorsunuz. Yazarı bunu amaçladı mı
leyerek beni bir anlamda ittiler. Ancak şunu
nıp tutuşmanız. Yazarın da altını çizdiği gibi
bilmiyorum ama bence kitabın belki de en
eklemek isterim, bu kitap blog yazılarımın
sürüden kopma isteğinin baş göstermesi…
önemli misyonu bu! Hani şu hep sorgula-
kitaplaştırılmış hali değildir. Latin Ameri-
Eğer kitaptan sonra gözünüz sürekli tozlu
nan “Gezen mi çok bilir yoksa okuyan
ka kitabımda “nerede yenir, nerede kalınır”
bavulunuza takılıyorsa, Google’da dünya
mı?” olgusunu ortadan kaldırabilecek bir
sorularının cevabını vermekten çok, gittiğim
haritasını sık sık incelemeye başladıysanız
çalışma… Çünkü kitabı okuduğunuzda en
ülkelerdeki insanların hikâyelerini, o ülkelerin
ve kitabı başköşenizden ayırmak konusun-
az gezmiş kadar bilgileniyorsunuz. Merak
kültürlerini anlatmaya, tanıtmaya çalıştım.
da isteksizseniz o zaman üzülerek söyleme-
ettiğim şeylerden biri de Okan Okumuş’un
Bu ülkelerin ekonomisine, sömürge tarihine ve
liyim ki siz de kitabın büyülü etkisi altına
bu gezilerini nasıl kitaplaştırmaya karar ver-
yakın dönem siyasi tarihlerine bolca yer verdim.
çoktan girdiniz! İyi okumalar… //
18 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
GEZİ
www.2fmagazine.com // 41
MODA
excusez moı Gamze Biran
gamze@2fmagazine.com
20 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Alışverişe çıktığınızda eliniz en çok neye gidiyor? Ya da dolabınıza şöyle bir baktığınızda en çok ne var? Her gün yanınıza almadan çıkmadığınız şey nedir? Ya da almaktan asla bıkmayacağınız? Benim için bu soruların hepsinin cevabı aksesuar! Evet, ne zaman mağaza gezmeye başlasam elim hep aksesuarlara gidiyor, evde binlerce aksesuarım olsa da bir yenisine asla hayır diyemiyorum, o gün evden minimum 3 aksesuarla çıkıyorsam bir eksiklik var demektir! Küpe, kolye, gözlük, şapka, eldiven, yüzük, çorap, bileklik… Aklınıza ne geliyorsa aksesuara dair artık tek bir yerde! Hem de en özel, en güzel ve en cool halleriyle! www.excusezmoi.co açıldı… Her hafta değişen konseptiyle, sürekli yeni gelen ve bir benzerine sıkça rastalayamayacağınız ürünleriyle ve sadece bir adet gelen ürünleriyle bu şirin fransıza hayır diyemeyeceksiniz :)
MODA
ikifarkı bulunuz! Artık dergimizin ismine atıfta bulunan yeni bir köşemiz var. Her ay birbirine eş değer (hatta kimi zaman birebir kopya) ürünleri bulup, gün yüzüne çıkarmaya kararlıyız. Bu sezonun ilk farkları Twist’ten geliyor! Eğlenceli ve farklı kıyafetleriyle çoğu zaman ilgimizi çekse de dünyaca ünlü markalardan fazlaca ilham aldığını göz ardı edemiyoruz. İlk olarak Tom Ford’un Sonbahar Kış koleksiyonunda karşımıza çıkan payetli maxi elbisenin çok benzeri Twist’in yeni koleksiyonunda da karşımıza çıkıyor.
Twist’in sportif temasında gördüğümüz etekleri volanlı elbise ise Stella McCartney’nin 2012 sonbahar kış koleksiyonunu fazlasıyla anımsatmıyor mu?
www.2fmagazine.com // 21
MODA LEOPARIN VAHŞI CAZIBESI DESA MAĞAZALARINDA! Yeni koleksiyonunda kullanılan leopar, şık ve sofistike Desa kadınının farkını gözler önüne seriyor… Bu yıl leopar baskılı tasarımlar çok moda… “Baguette” tarzı küçük çantalar görülmeye değer… Bu sezonun vazgeçilmez modası leopar, DESA’nın 2013-2014 Sonbahar Kış yeni sezon koleksiyonunda yerini aldı. Önümüzdeki günlerde sıkça yer alacak olan leopar deseni, Desa çizgisiyle kaliteyi ve sofistike tasarımları tüm moda severlerin beğenisine sunuyor. Bu yılın modası oversize kabanlar ile deri kombinlenerek maskulen vurgusu ortaya çıkıyor. Desa, özellikle leopar baskılı babet ve alçak pontlu kısa bootilerde kullanım rahatlığını ön planda tutuyor. “Baguette” tarzı küçük çantalarda yer alan zincir ve metal detayları Desa çiçek logolu kilit ile tasarlandı. Bu çantalarla kullanabileceğiniz kemer, bileklik ve ipad kılıflarını da Desa mağazalarında bulabilirsiniz.
ASI HISSEDIYORUM! Penti’nin yeni sezon koleksiyonunda yer alan Neo Punk serisi ile kadınlar bu kış hiç olmadıkları kadar cesur, asi ve iddialı! Moda şovlarından sokak modasına taşınan punk akımı, vintage tişörtler, deri ceketler ve pump’larla kombinlenerek dozunda ve şık bir görüntü sağlıyor. Tepeden tırnağa güçlü ve cesur bir duruş sergileyen Neo Punk görünümü bu kışın kuşkusuz en iddialı tarzını oluşturuyor. Penti Neo Punk koleksiyonunda, Roxy, Bone, Elektra ve Velvet olmak üzere 4 farklı tasarım yer alıyor. Punk görünümün vazgeçilmezi olan kuru kafalar, zımbalar ve metal detaylar, asi siyah renkle birleşiyor. Penti koleksiyonunda yer alan Roxy, siyah üzerine işlenmiş gümüş taşlı modeliyle, asi görünümü feminen ayrıntılarla birleştiriyor. Punk akımının akla ilk gelen objesi olan kuru kafa, Bone ile artık çoraplarda! Kadınların vazgeçilmezi olan file çorap, kuru kafa deseniyle yeniden yorumlanarak sezonda yer alıyor. Elektra, üzerindeki zımbalar ile geçtiğimiz yılın öne çıkan tarzını punk ile birleştiriyor. Velvet, arkası opak, önü yırtık görünüme sahip dağınık çizgilerden oluşuyor. Velvet, gündüz Chelsea botlar, gece ise stilettolarla kombinlenerek farklı tarzları yansıtıyor.
SHAKE SHACK’IN YENİ LEZZET DURAĞI; BEYOĞLU/ TÜNEL Shake Shack İstinyePark’tan sonra, sığmadı caddelere taştı ve yeni evi Beyoğlu / Tünel’de kapılarını açtı. Danny Meyer’a ait New York’lu ünlü hamburgerci Shake Shack’in ikinci mağazası, Beyoğlu’nda Tünel meydanında, Şişhane metro çıkışının hemen yanında yerini aldı. Shake Shack, mimarisi, kültürel çekiciliği ve alışveriş mekanlarıyla İstanbul’un gözbebeği Beyoğlu’nun en ilgi çekici yemek ve buluşma noktalarından biri haline gelecek. Shake Shack’in klasik lezzetlerinin yer alacağı menüde Tünel’e özgü seçenekler de sunulacak. Sadece Tünel restoranında satılacak “Tramvay Ziyafeti” ve “Tüneldeki Fıstık” adı verilen concrete’ ler alışkanlık yapacak. Tramvay Ziyafeti’nin içinde vanilyalı custard, özel baklava, muz ve tarçın karamel sos yer alırken, Tüneldeki Fıstık’ta ise çikolatalı custard, taze fıstık parçaları, marshmallow sos ve kurabiye parçaları yer alıyor. 22 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
MODA
ORIJINAL VE YENILIKÇI… GIPSY by ROMAN Bu sezon Gipsy kadınının dünyasına daha yakından ve yeni bir perspektiften bakıyoruz. Bu koleksiyon abartıdan uzak, farklılıklarını içinde barındırıyor…
Kobalt mavi, siyah, beyaz ve fuşya tonlarının hakim olduğu bu eğlenceli ve şık tasarımlar gardroplara farklı yorumlar katıyor. Hareket ettikçe form kazanan kesimler ve fermuarların orijinal kullanımları sezonun öne çıkan detayları arasında. Diğer önemli bir detay ise ETNİK BAKIŞ…Etnik
ATLETİK COOL... Değişimin, yeniliğin ve gelişimin ışığında sürekli
desenlerin kullanımı koleksiyonda farklı bir silüet oluşturuyor. Mercan, si-
değişen Gipsy koleksiyonu, bu sezonda spor giyinmeyi aynı zamanda şık
yah, kemik, haki yeşili, stilize bir yorum ile modernleşen tribal etki ve yo-
hissetmeyi sevenler için, sportif silüetlerin ön planda olduğu modern ve
ğun desen etkisinin basit kalıplarla net bir görünüm kazanması, metalik
net parçalarla birlikte sezonun öne çıkan görünümlerini belirliyor. Aktif
gold etkisi koleksiyonda kendini hissettiriyor.
giyim trendinin baskın olduğu bu koleksiyonda kapitone fermuarlı spor
OKULA DÖNÜŞ: Gipsy’nin sonbahar ve kış koleksiyonunda yer alan,
ceketler, geometrik jakarlı basit kalıplar, bomber ceketler ve skater elbi-
şehirli genç kadınlar için pratik çözümler sunan bordo ve lacivert günlük
seler bunlardan bazıları… Bununla birlikte eğlenmeyi seven, çocuksu bir
elbiseler, plise etek ve ceketler, ekose desenler okula dönüşün habercisi
havanın yanı sıra asi, büyüleyici ve özgür bir kadın portresini de görüyoruz.
niteliğinde…
Çevresine ve bulunduğu çağa karşı rahat bir tutum sergileyen, zarif ve aynı
GEOMETRİK ETKİ: Son birkaç sezondur varlığını hissettiren geomet-
zamanda asi bir kadın gibi uyumu ve zıtlıkları barındırıyor. File ve modern
rik uygulamalar da Gipsy koleksiyonunda yer yer karşımıza çıkıyor. Siyah
nakış detaylı kokteyl elbisesini üstüne geçirilmiş kapüşonlu parka ve spor
ve beyazın modern çizgilerle yorumu, renkli kübik desenler ve monogram
ayakkabı ile kombinlemesi bu özelliğini destekler nitelikte…
renk etkisini modern silüetlerle birleşimi alternatif giyinmeyi sevenler için doğru bir şeçim olacaktır. www.2fmagazine.com // 23
MODA
Miray KORKMAZ // miray@2fmagazine.com
Kışı erken karşılamanın şokunu üzerimizden atamadığımız bu günlerde çoğumuzun unuttuğu, üst raflara kaldırdığı vazgeçilmez kış aksesuarlarımız günlük kullanıma geri döndü. Bu şirin mi şirin parçalar mevsimin karamsarlığını ve renksizliğini değiştirecek aynı zamanda stilinizde de fark yaratmanızı sağlayacak. Soğukseverler için keyifle okunacak bu yazı, sevmeyenlere de sevdirmeyi amaçlamaktadır :)
Fular/ Atkı: Dört mevsim gardolaplarda yerini alan fular ve soguklar gelince ona eşlik eden atkı, tartışmasız sonbahar kış sezonunun demirbaşları. Fular daha çok görsel anlamda sizi desteklerken atkı işlevsel yönüyle sizi korumayı hedefliyor. Kat kat giyinmeyi sevmeyenler için de kurtarıcı bir önerim var; battaniye fular olarak nitelendirdiğim kalın kumaşlı şallar! Çeşitli bağlama stilleriyle fular, atkı ve sallar kış aksesuarlarında 1 numaralı tercih olmayı fazlasıyla hak ediyorlar.
Bere/ Şapka: Riskli aksesuarlarda ilk sırada yer alan bere ve şapkalar kendine yakıştıranlara mükemmel bir seçim. Son zamanlardaki renk ve desen bolluğuyla hemen her mağazada bulabilceğiniz bereler, ünlüler tarafından da tercih ediliyor.
24 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
MODA Eldiven: İnce elenip sık dokunarak alınması gereken kış aksesuarımızlarından biri de kıymetlimiz eldivenler. Konfordan yola çıkarak yaptığım araştırmalar sonucu deri eldivenler elleri sıcak tutmada lider. Şık tasarımlarla hem göze hem gönüle hitap ediyorlar. Diğer bir seçenek işlevselliğiyle beni kazanmış bir tarz: kesik eldiven! Eldivenim bütün gün elimden çıkmıyor nasılsa, dokunmatik telefonumun da elimden düştüğü yok. Buna bir çözüm lazım diyenlerin çözümü işte bu tasarım harikası minikler. Tabi elimizi soğuktan koruyalım derken kurumamasna da özen göstermemiz gerekiyor. El kremleri her mevsim önemli ama kışın çok daha fazla gerekli. Çok fazla çeşit arasından karar veremiyorsanız, kişisel tercihim; Sally Hansen el kremini şiddetle tavsiye ederim.
İri taşlı kolyeler: Düz ve sıkıcı kazaklara renk katmak için en hesaplı ve eğlenceli yol iri taşlı ışıl ışıl parıldayan kolyeler. Tek bir dokunuşta sıradan bir kazağı ya da trikoyu istediğiniz tarza sokabilir, istediğiniz şıklığı yaratabilirsiniz. Kışın monotonluğundan kurtulmak için renkli seçenekleri de mevcut. Sade şıklığın adeta temsilcisi olacak iri taşlı kolyelere bu sezon çokca rastlayacağız gibi duruyor.
www.2fmagazine.com // 25
MODA
Accessorize £19.00
Accessorize £12.00
Topshop £32.00
Forever new 79.90 T L
H&M 19.95 T L
Park bravo 79.00 T L
26 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Topshop £ 14.00
Twist 69.00 T L
Sebahat BAĞBARS// sebahat@2fmagazine.com
RÖPORTAJ
CARLOS’LA MODAYA DAİR… Carlos Martin, nam-ı diğer Biscolata erkeği…. Kadınlar onun için çıldırıyor! Erkekler ise ya kıskanıyor ya da özeniyor. Mütevazı ve sıcak kanlı yapısıyla ülkemizde kalpleri feth etmesi çok da zor olmadı. O da artık bir Türkiye aşığı…Biz de şu an Amerika’da olan Carlos’la modaya dair konuştuk… Bir model olarak sence moda ne? Moda milyonları ilgilendiren
devam ettirmeye alışmak zorunda olmaktır.
çok büyük bir sektör. Binlerce marka var ve her biri farklı şeyle
Model olmanın avantajları ne-
buluşturmak istiyor moda sever-
ler?
leri. Benim moda kavramına yo-
Dünya çapında birçok farklı
rumum klasik olacak belki ama
insanla tanışıyorsunuz, yeni yerler
herkes kendini içinde iyi hissettiği
görüyor ve bir sürü boş zamana
şeyi giymeli. Ne fazlası ne azı …
sahip oluyorsunuz. Tabi hergün çalışan bir süpermodel değilseniz.
Modayı takip eder misin? Genelde kıyafet alırken, mar-
İnsanların modayı yakından ta-
kasından çok kalitesine bakarım.
kip etmesi konusunda ne düşü-
Bazen klasik bazen trendy kıyafet-
nüyorsun?
ler tercih ederim.
İnsanların farklı giyinmelerini görmekten hoşlanıyorum. Çoğu
Takip ettiğin özel modacılar var
insan sıkıcı giyinebiliyor.
mı? Özellikle takip ettiğim biri yok. Ben tasarımcı isminden çok koleksiyona bakarım.
Türkiye’de sence moda ne durumda? İstanbul’da birkaç noktada ki insanlarda Londra ve New york
Normal yaşantında nasıl giyin-
trendlerini görebiliyoruz. Çok faz-
mekten hoşlanırsın?
la insanda değil ama hergün daha
Yaz aylarında, boş zamanla-
da büyüyor.
rımda şort ve parmak arası terliklerle dolaşan biriyim. Ama benim
Giyim konusunda takıntıların
için kış ayları daha iyi çünkü kom-
var mı?
bin yaparken daha çok aksesuar
Pek sayılmaz, sadece rahat ol-
kullanma şansım oluyor.
mak isterim.
Favori renklerin neler?
Sürekli seyahat ediyorsun. En
Kış dolabımın renkleri çoğun-
çok hangi ülkeyi sevdin?
lukla mavi, siyah ve kahvedir. Yaz
Güney Afrika manzara ve şe-
aylarında ise daha renkli şeyleri
hir düzenlemesi için, Türkiye in-
tercih ediyorum.
sanları için ve İspanya yaşam tarzı için.
Bir model olmanın zorlukları neler? Eğer rutin hayatı ve istikrarı
Bir model mesleği için nasıl yaşamalı?
seven biriyseniz modellik zor
Düzenli beslenme ve spor
bir meslek. Modellik, yalnız ya-
yaşam tarzı olmalı. Kendine her
şamaya ve hayatınızı bir bavulla
zaman iyi bakmalı !
22 EYLÜL 2013 // 2f MAGAZINE
ar
dul Carlos hakkında kısa kısa dediko
* Türkiye ile ilk tanışması 2006 yılı… lata reklamı ile oldu. * Türkiye’nin onu tanıması ise; bir çiko oyunculuğa adım attı. Ancak * Yağmurdan Kaçarken” adlı diziyle dizi reyting kurbanı oldu! modelle aralarında mesafeler * Evet, bir sevgilisi var. Amerikalı bir de olsa güzel bir aşk yaşıyor. tanışmış. * Unutmadan sevgilisiyle Türkiye’de sağlıklı yiyecekler tüketerek * Formunu düzenli spor yaparak ve idrat tüketiyor. koruyor. Çoğunlukla düşük karbonh ar yeni projelere de açık! * Türkiye’de yaşamayı istiyor ve şu sıral
www.2fmagazine.com // 27
SIRADIŞI SPORLAR
Orçun Halil SELANİK PEKÖZ ////orcun@2fmagazine.com halil@2fmagazine.com
: S N A D A RÜZGARL
F R U S E KIT
H
er geçen yıl daha da popüler
gibi bir soru kafanıza takılıyorsa eğer daha
nanması bu mucitle bir süre askeri gözlem
hale gelen ve Türkiye’nin de üç
geriye 19yy. başlarına gidip, insanlı uçuşun
amaçlı uçurtmalar geliştirmek adına ilgilen-
tarafı denizlerle çevrili, elverişli
öncülerinden biri olarak kabul edilen Samu-
miş olsa da proje daha sonra rafa kaldırılır.
coğrafyası sayesinde ülkemizde
el Franklin Cody ve George Pocock’dan
de gittikçe yaygınlaşan Kite-
bahsetmek gerekir.
Kitesurf’ün asıl gelişimi ise 1970’lerde başlar. Ian Day’s 1978’de FlexiFoil uçurt-
surf sporu hakkında yazmadan edemedim.
George Pocock 1800’lerde arabaları ve
Bir uçurtmaya bağlı ve ayağının altında
suda tekneleri çeken, rüzgar üstü gidebilme-
bir surf tahtası ile adeta rüzgarı dizginleme-
yi ve dönmeyi mümkün kılan, günümüzde
1977’de ise Hollandalı Gijsbertus Adri-
ye çalışan ve metrelerce havalanarak atletik
de aynı prensiple çalışan dört ipli kontrol sis-
anus Panhuise ise ilk Kitesurf patentini al-
hareketler sergileyen insanları ilk gördüğü-
temine sahip büyük uçurtmalar kullanmıştır.
mayı başarır. Patent suda yüzen sörf tahtası
nüzde etkilenmemeniz mümkün değil. Kite-
Altında yatan motivasyona gelecek olursak
tipinde bir tahta üzerinde kişinin ayakta du-
surf sporu, rüzgar sörfü, paragliding, sörf,
zamanın en hızlı seyahat unsuru olan at ve at
rarak paraşüt benzeri, rüzgarı yakalayan bir
snowboard, wakeboard ve jimnastiği tek
arabalarına bir alternatif getirebilmek ve tabi
cihaza bağlı olması kavramlarını içermekte-
potada eriten ekstrem sporlardan biri diye-
buna devlet tarafından uygulanan çok yük-
dir. Ne yazık ki patent ticari ilgi görememiş-
biliriz.
sek olan at vergisinden muhaf olabilmekte
tir. Fakat yine de Kitesurf’ün çıkış noktasıdır
bir başka itici güç olarak biliniyor.
diyebiliriz.
Henüz genç olan Kitesurf sporunun baş-
masının gücü sayesinde Tornado adlı catamaranı ile 40km. hızı aşar.
langıcı ve gelişiminin 20-25 yıllık bir mazisi
1908 yılında ise Samuel Cody insan
var. Her geçen yıl ekipmanlar gelişiyor ve
kaldırabilecek güçte bir uçurtma yaparak
ter Strasilla paraşüt kayağını geliştirip
spor kitlelere hızla yayılmaya devam ediyor.
İngiliz kanalını geçmeyi başarır. İngiliz do-
sonrasında uçurtma kayağına
Ancak ‘’kendini bir uçurtmaya bağlamak insanın aklına nerden gelir?’’ 28 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
1970 ve 80 yılları arasında ise Alman Die-
SIRADIŞI SPORLAR geçmiştir. İcat ettikleri mekanizma sayesin-
nemler bu herkese oldukça garip ama havalı
tüm sporcular oturmuş beklerken Cory ge-
de uçurtma ile rüzgar üstü kayılabiliyor ve is-
gelmişti.
lip ekipmanını kurdu ve bir uçurtma ve su
tenildiğinde yine mekanizma sayesinde ha-
Windsurf yarışmalarına korsan katılarak
kayaklarıyla hızla kayarak gözden kaybol-
valanılabilmek de mümkün oluyordu. 1979
son sıradan gelip herkesi geçerek birinci
du. İşte o noktadan sonra Hawaiili sörfçüler
yılında aldığı patentlerden biri günümüzde
gelmesi ve daha düşük rüzgarlarda dahi
bunlardan bir tane edinebilmek için Cory’nin
standart haline gelen şişirilebilir uçurtmalar
kayabilmesi herkesi etkilemişti. En büyük
peşine takılıp ekipmanın sınırlarını zorlayan
için de bir tasarım içermekteydi.
şaşkınlıklardan biri ise rüzgar üstü kayma
denemeler yaparak onu geliştirmeye başla-
1984’de flexifoil uçurtmaları ile çeki-
kabiliyetiydi. O zamanlar bir çok windsurf
dılar.
len bir katamaran’dan etkilenen Bruno ve
şampiyonluğu kazanan Robby Naish, Cory
Tam da o yıllarda Legaignoux biraderle-
Dominique iki ipli bir uçurtma hayali kurar.
ile pek ilgilenmemişti, ta ki onu Almanya’da
rin Wipika kite’ları sahneye çıktı ve şişirilebilir
En büyük değişimlerden biri ise su spor-
bir müsabakada görene dek. Düşük rüz-
kite lisansını satın alan Naish gibi üreticiler-
larına tutkun iki fransız kardeş, Dominique
gar sebebiyle windsurf yarışı ertlenmişti ve
de günümüzün Kitesurf spor endüstrisinin
ve Bruno Legaignoux’un 70’lerin sonunda yaptığı kitesurf denemeleri ve 80’lerde aldıkları patentlerle geldi. ilk uçurtmalarını ayaklarında su kayakları ile denemeye başlayan kardeşler 1985’de aldıkları patent ile aynı yıl Uluslararası Brest Speed Week’de geliştirdikleri Kite’ları sundular. Ancak ne yazık ki kardeşlerin şansı pek de yaver gitmedi, çünkü hiçbir büyük rüzgar sörfü firması kendileriyle ilgilenmedi. Sonraki yıllarda tasarımlarını geliştirerek bunu ufak balıkçı tekneleri, şişirilebilir botlar, kayaklar, kaykaylar ve patenler üzerinde test etmeye devam ettiler. 1993 yılında ise artık kendi firmalarını kurmaya karar verdiler. Ürünlerininin ticari başarısını sınamak isteyen kardeşlerin, tanınmış rüzgarsörfü markası Neil Pryde ile yaptıkları bir kaç toplantı sonrası, Wipika adlı uçurtmaları piyasada boy göstermeye başladı. Bu ise bir kar topunun çığ gibi büyümesi gibi bir spor endistrüsinin gelişmesiyle sonuçlanacak olaylar silsilesini başlatır.
Hawaii Kitesurf Sahnesİ Yaşanan bu gelişmelere paralel olarak surf sporunun mekkesi Hawaii de hareketli bir dönemden geçiyordu Cory Roeseler kendi üretimi uçurtmaları ile ayağında su kayakları Kiteski adını verdiği bir uğraşa bürünmüştü. Uçurtmaları makaralı bir bar’a bağlı şekilde istediği yüksekliğe gelene kadar havalandırıp su kayakları üzerinde kayıyordu. O dö-
www.2fmagazine.com // 29
SIRADIŞI SPORLAR
temellerini attılar. 90’ların sonunda artık bir çok kite üreticisi ve bu sporun kendine has bir çok malzemesi bulunmaktaydı. Yine bu dönemde ulusal ve uluslararası yarışlar düzenlenmeye başlanmış ve farklı kategorilere ayrılmıştı.
King of the Air 1998’de 25 katılımcı ile Maui’de arkadaşlar arasında düzenlenen ve adına sırf makara olsun diye Kitesurf Dünya Şampiyonası denilen bir etkinlik düzenlendi. Herhangi bir birincilik ödülü olmamasına rağmen büyük ilgi görünce 1999’da Redbull işe dahil oldu ve bir sonraki yıl Hawaii’nin Maui adasındaki Kanaha Sahili’nde King Of The Air etkinliği düzenlendi. Amaç mümkün olduğu kadar yükseğe zıplamak ve görsel bir şölen sunmaktı. Günümüzün yaşayan
kezleri ve okullarına her yıl bir yenisi katılıyor.
Kitesurf okulları ve mekanları ile gittikçe
Kitesurf efsaneleri Robby Naish, Pete Cabrinah
Coğrafyası itibariyle Türkiye’de bu spora uygun
daha popüler hale gelen bu sporun Türkiye’ye
ve Flash Austin bu etkinlikte ilk üçe girdiler. Gü-
bir çok sahil bulunmakta ve bunların en önem-
nasıl geldiği ile ilgili yazımızın devamını önü-
nümüzde dünya çapında üne sahip ilk gelenek-
lilerinden bazılarını Alaçatı, Akyaka, Gökçeada
müzdeki sayımızda bulabilirsiniz. //
sel Kitesurf yarışması böylece doğmuş oldu. Kitesurf sporuna ülkemizde de ilgi giderek
ve Fethiye olarak sıralamak mümkün. Ancak sahiller yeni keşiflere her zaman açık.
artmaya başladı. Son yıllarda var olan kite mer30 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
* Yazımızın içeriğinde bulunan Kitesurf’ün tarihine ilişkin görseller çözünürlüklerinin yetersizliği nedeniyle kullanılamamıştır. Konuyla ilgili görselleri ve yazımızı internet sitemizdeki Sağlık-Spor sekmesinden de okuyabilirsiniz. www.2fmagazine.com
Lumia 1020 ile Fotoğraf Çekmek
f - stop
Nokia’nın yeni akıllı telefonu Lumia 1020, kısa bir süre önce test için elimize ulaştı. Bu telefon ile fotoğraf çekmek şimdiden ayrı bir deneyim oldu benim için. Üstelik ‘’Telefon fotoğrafçılığı’’ nın geleceğine dair yeni sorular sormama neden oluyor; Acaba bir akıllı telefon aynasız makinelere rakip olabilir mi?
S
on yıllarda fotoğraf makinelerinde ‘’küçülme’’ trendi olduğunu biliyoruz. DSLR’ların yanında küçük ve daha taşınabilir aynasızlar ilgi çekmeye başladı. Fakat akıllı telefonlar da bir yandan fotoğraf kalitelerini geliştirmeye devam ediyorlar. Bu konuda zirve şüphesiz Nokia’nın. 808 PureView modelinden sonra Lumia 1020’de de alışılmışın dışında 41MP çözünürlük ve daha büyük bir sensör ile kompakt fotoğraf makinelerini geride bırakacak bir kalite sunuyorlar.
Elbette Lumia 1020 ile fotoğraf çekmek, onlarca fiziksel tuş ile ayarlara direkt etki edebileceğiniz DSLR’lardan farklı. Sonuçta halen bir akıllı telefon kullanıyorsunuz ve tuşların sayısı sınırlı. Fakat Nokia, bence 41MP’den daha dikkat çekici bir hamle yaparak Pro Camera uygulamasını geliştirmiş. İşte bu uygulama sayesinde Lumia 1020 gerçekten fotoğraf makinesi kullanırmış hissi veriyor. ISO, perde hızı, pozlama telafisi ve manuel odaklanma gibi ayarları uygulama üzerinden yönetmek mümkün. Böylece farklı sahnelerde farklı sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Şimdiye kadar gördüğüm hiçbir telefonda bu denli esneklik sunulmuyor. 41MP çözünürlük de etkileyici. Sensör halen çok küçük olsa da elinizde 41MP (Aslında en fazla 38MP) olması esneklik sağlıyor. Henüz inceleme sürecine yeni başladığım için fotoğraf kalitesi hakkında çok fazla şey söyleyemiyorum. Fakat 41 milyon tane piksele sahip olmak, kesinlikle farkediliyor. Son olarak Nokia’nın geliştirdiği grip aksesuarı da oldukça faydalı. Telefonu bir fotoğraf makinesi gibi tutabilmenizin yanında içindeki ekstra batarya pil ömrüne katkıda bulunuyor. Üstünde ekstra tuşları bulunsa çok daha faydalı olurdu diye düşünüyorum. O da artık Nokia’nın gelecekteki modellerine diyelim. Diretk kontroller, aksesuarlar ve sensörüyle Lumia 1020, akıllı telefon fotoğrafçılığının geleceğine daha ciddiyetle bakmamı sağlıyor. Halen emekleme aşamasında ama bu konsept önümüdeki yıllarda çok daha başarılı olabilir. Sonuçta fotoğrafçılıkta en önemli şeylerden biri doğru anda doğru yerde olabilmek. Cebinizde taşıyabileceğiniz, kapasitesi yüksek bir cihaz size bu açıdan en fazlasını sunacak cihaz oluyor. Önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde bu gelişme devam ederse, çok heyecan verici cihazlarla karşılaşabiliriz. Mesela Sony neden 1 inç sensörlü bir akıllı telefon üretmesin. RX100’ün kapasitesi ortada, iyi bir lens tasarımıyla bu mümkün olabilir.
Melih Bilgin Genel Yayın Yönetmeni
www.2fmagazine.com // 31
Erhan ÜNAL // erhan@2fmagazine.com
@erhangi_biri
Et kesİĞİ, Hamlık Ve Kas ağrıları NEden Oluşur?
B
u yazıda sizlere halk arasında ‘’Et kesiği’’ olarak bilinen -ki bu tabir bana her zaman hoş gelmiştir- ecnebilerin DELAYED ONSET MUSCLE SOURNESS (DOMS) dedikleri eg-
zersiz sonrası ertesi gün oluşan kas ağrıların-
dan bahsetmek istiyorum. Bu kas ağrıları uzun aradan sonra yeniden egzersize başlama, antrenman programını değiştirme, süresini ya da şiddetini ciddi oranda arttıma gibi zamanlarda ortaya çıkan bir durumdur. Antrenman gününden 2448 saat içerisinde ağrılar başlar ve ilk iki gün şiddetli devam ettikten sonra azalarak yok olur. Aynı programa devam edildiği müddetçe de kaslar buna adapte olur ve REPEATED BOUT (tekrarlanan yüklenme denilebilir) denilen durum ortaya çıkar. Yukarıda belirttiğim sebepler oluşmadıkça da ilk günkü kadar ağrı yaşanmaz.
Pekİ neden oluyor bu ağrılar? Şöyle ki; kaslarımızı oluşturan dokulara egzersiz esnasında ufak çaplı (mikro boyutta ufak) hasar veririz. Kasların yeniden yapılanması aslında antrenmanda değil dinlenme esnasında olur. Bu minik hasarlar ilk anda çok hissettirmez kendini. Ertesi gün ise o dokuların hasasiyetleri artar, çeşitli kimyasallar salgılarlar ve onarım süresince acı reseptörleri uyarılır ve bu et kesikleri ortaya çıkar. Hani sevgilinizle kavga edersiniz, ilk anda çok üzmez ama günler geçtikçe hassasiyetin artar ya, onun gibi. Bu tip kas ağrılarının hiç yaşanmaması neredeyse imkansız gibi gözükse de yüklenmenin şiddeti yavaş yavaş arttırılarak kaslar REPEATED BOUT haline sokulabilir. Böylece az ağrıyla bu dönemler atlatılabilir. Yoga, masaj, buz, foam roller gibi uygulamaların bu ağrıları azalttığını söyleyenler var ama bilimsel olarak ortaya konmuş bir gerçek yok henüz. Şahsen bu ağrıları çok seviyorum. Vücuduma yeni bir meydan okuma gibi hissettiriyor belki.. //
32 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
SPOR
SPOR
Sağlıklı bir öğün geçirmek istiyorsanız; Tabağınız yaklaşık şuna benzemeli TAHIL
YEŞİLLİK
PROT EİN
ÖZLÜ SÖZLER: 30 dakikalık bir egzersiz tüm gününüzün sadece %2’si BAHANE ÜRETMEYİ BIRAK!!!
SSS
KADIN: Hocam ağırlık çalışmasam, böyle kaslı kaslı olmak istemiyorum -Olmazsınız hanımefendi, çalışacağınız dambıllar alışveriş çantanızdan hafif...
ERKEK: Hocam ağırlık çok çalışmasam olmaz mı böyle sizin gibi (??) olmak istemiyorum - Önümüzdeki 2 sene ara vermeden; haftada 6 gün, günde 20.000 kg toplam ağırlık kaldırmazsanız, günde 150 gr protein 400 gr karbonhidrat almazsanız -ki bunları yapmayacağınızı biliyosunuz- bizler gibi olmazsınız (hem bizim neyimiz var ki :)) www.2fmagazine.com // 33
KAPAK KONUSU
34 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
KAPAK KONUSU
Bugün 7’den 77’ye herkesin gündelik hayatında vazgeçilmez bir yere sahip olan bilgisayarlar bundan 40 yıl öncesine kadar bir oda büyüklüğündeydi ve kişilere hizmet vermesi düşünülemezdi bile. Fakat garaj firmaları bilgisayarları evlere sokmanın bir yolunu buldu ve adeta dünyayı değiştiren bir devrime imza attı
www.2fmagazine.com //35
KAPAK KONUSU
B
ugün 7’den 77’ye herkesin gündelik hayatında vazgeçilmez bir yere sahip olan bilgisayarlar bundan 40 yıl öncesine kadar bir oda büyüklüğündeydi ve kişilere hizmet vermesi
düşünülemezdi bile. Fakat garaj firmaları bilgisayarları evlere sokmanın bir yolunu buldu ve adeta dünyayı değiştiren bir devrime imza attı. Bilgisayarsız bir hayat bugün birçok insan için adeta hayal edilemez hale gelmiş durumda. Dünyada internetin de etkisiyle bilgi toplumuna geçiş yaşanırken her geçen gün daha fazla insan ‘’akıl teri’’ ile para kazanıyor. Dolayısıyla bilgisayarlar hem evlerimizde, hem işyerlerimizde hayatın değişmez bir parçası. Bugün bir elektrik kesintisi anında bilgi-
sayarların kapandığını hayal edin… Sadece
IBM 610
15 dakika kapalı kalması bile büyük bir kaos yaratabilir. Borsada işlemler durur, şirketler sipariş alamaz – satış yapamaz, hastanelerde sorunlar çıkar, uçaklar kalkış yapamaz. Bugün böylesine bağlı olsak da bilgisayarlarla ilişkimiz çok geçmişe dayanmıyor. Bundan 40 yıl öncesine döndüğümüzde bilgisayarların halen bir oda büyüklüğünde, binlerce dolara mal olan ve sadece şirketlerin kullanımına amade cihazlar görürüz. Dolayısıyla son yıllarda bilgisayarların gerçekleştiği gelişim gerçekten devrimsel oldu ve kısa sürede tüm hayatımızı ele geçirmeyi başardı.
Hesap Makİnesİ İngilizce bilgisayar kelimesinin karşılığı olan ‘’Computer’’ aslında tam olarak çeviril-
KENBAK 1
diğinde ‘’hesaplayıcı’’ anlamına geliyor. Dolayısıyla bilgisayarların doğuşu aslında hesap
kelimeyi pazarlama aracı olarak kullanmaya
gün halen belirsizliğini koruyan bir durum.
ünitelerine dayanıyor. İlk bilgisayarlar o kadar
başlamıştı. 70’lerin başında Hewlett Packard,
Çünkü bazıları basit hesapları yapabilen ve bir
düşük işlem kapasitelerine sahipti ki sadece
geliştirdiği programlanabilir hesap makinesini
kişi tarafından kullanılan üniteleri ilk kişisel bil-
birkaç hesaplama yapmakta kullanılabiliyor-
‘’Personel computer’’ (kişisel bilgisayar) ola-
gisayar olarak görürken bazıları da gerçekten
lardı. Zaman içerisinde bu durum değişmeye
rak lanse etmişti. Fakat daha sonra bunun çok
ev kullanımı için üretilen, çevre birimleriyle
başladı ve 60’lara gelindiğinde artık bilgisa-
iddialı olduğuna karar verip ürünü yine hesap
tam bir donanım halini almış bilgisayarların
yarlar karmaşık hesaplamaları yapabilir hale
makinesi olarak adlandırdılar.
ilk kişisel bilgisayarlar olarak kabul edilmesi
geldi. Tabi burada halen bir oda büyüklüğün-
Bilgisayarın sadece verilen hesapları ya-
gerektiğini düşünüyor. Bu sebeple ilk bilgisa-
deki ünitelerden bahsediyoruz. Bu sebeple
pan bir makineden dönüşmesi uzun zaman
yarın hangisi olduğu kişiden kişiye, müzeden
bilgisayarlar genelde karmaşık matematik iş-
alacaktı. Üstelik firmaların bu pazardaki po-
müzeye değişiyor.
lemlerinde kullanılmaya başlasa da halen çok
tansiyeli farketmeleri de şaşırtıcı şekilde geç
az kişi onlara erişebiliyordu.
olacaktı.
‘’Computer’’ kelimesinin ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. Fakat 1970’lere gelindiğinde firmalar artık bu 36 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
İlk Bİlgİsayarlar İlk kişisel bilgisayarın hangisi olduğu bu-
IBM 610 Bazılarına göre kişisel bilgisayarlar yolunda atılan ilk adım IBM 610’du. 1957’de son şeklini alan bu ürün, tek kişi tarafından bir klavye yar-
KAPAK KONUSU nın 1965 yılında tanıttığı Programa 101 adlı modeli, dünya çapındaki 44,000 adetlik satış adediyle ilk ticari başarıyı elde eden kişisel bilgisayar olarak kabul edilir. Fakat günümüz imkanlarıyla kıyaslandığında Olivetti Programa 101 de çok kısıtlı yeteneklere sahip bir üründü. Dahili hafıza, klavye ve yazıcı gibi o dönem için çok gelişmiş özelliklere sahip olan ürün aslında bir kişisel bilgisayar olarak kullanışsızdı. Çünkü evinize bu üründen bir tane alsanız bile onu kullanabilmek için kod bilmeniz ve karmaşık hesaplamalara ihtiyaç duymanız gerekiyordu. Dolayısıyla Programa 101 de temelde bilimsel ve iş kullanımı içindi. 3 bin 200 dolarlık satış etiketi bugün pahalı gibi gelse de o dönemler için hesaplıydı ve yüksek adetli satılmasının sebebi de buydu. XEROX ALTO
Programa 101’in başarısı daha sonraları HP’nin bu bilgisayarı kopyalayıp kendi kişisel bilgisayarını yaratmasını sağlayacaktı.
Sovyet Bİlgİsayarları Soğuk savaş yıllarında dünyanın süper gücü olmak için Amerika ile kıyasıya mücadele eden Sovyetler kendi bilgisayarlarını da geliştiriyordu. O dönemde MIR ve K-202 gibi kişisel bilgisayar örnekleri Rus ve Polonyalı bilim insanları tarafından geliştirilmişti. Fakat dünyanın içinde bulunduğu dönem ve her yerde körüklenen komünizm ‘’korkusu’’ bu ürünlerin dünyaya yayılması pek mümkün değildi. O yüzden sadece müzelerde yerini alabilecek kadar üretilebildiler.
Kenbak – 1 Kenbak 1, 1970’lerin başında kişisel bilgisayar devriminin adeta habercilerinden biriydi. John Blankenbaker tarafından kurulan Kenbak Corporation’ın geliştirdiği bu bilgisayar, 750 dolarlık fiyatıyla her ev için uygundu. Fakat bu üründe maliyeti uy-
XEROX STAR dımıyla yönetilebiliyordu. Fakat çok yavaştı ve sadece çok sınırlı sayıda işlemi gerçekleştirebiliyordu. Üstelik 55 bin dolarlık fiyatı da onu kişisel kullanımdan alıkoyuyordu. Yine de kullanım yöntemi açısından kişisel bilgisayarlara ilham verecek öncü ürünlerden biriydi.
gun tutabilmek adına bir işlemci değil, basit
Olivetti Programa 101 Bugün Amerikalıların hakimiyetinde olan bilgisayar piyasası başlarda birçok ulusun ilgi duyduğu bir alandı. Bugün büro makineleriyle tanıdığımız İtalyan Olivetti de 60’larda bilgisayarlara ilgi duyuordu. Firma-
işlem devreleri kullanılmıştı. Bu da onun kapasitesini çok kısıtlı yapıyordu ve program çalıştıramıyordu. Dolayısıyla Kenbak – 1’i kullanmak için de kod bilmek gerekiyordu. Yine de bu ürün, uygun fiyatlı kişisel bilgisayarlar için umut verici bir gelişmeydi. www.2fmagazine.com // 37
KAPAK KONUSU
APPLE MACINTOSH
Kİşİsel Bİlgİsayar Devrİmİ İlk bilgisayarlar düşük işlem kapasiteleri ve niş kullanım alanları sebebiyle pek ‘’kişisel’’ değillerdi. Onları tek kişi kullanabiliyor olsa da bu sıradan biri değil, iyi derecede kod bilen, karmaşık işlemlere ihtiyaç duyan biri olmalıydı. Dolayısıyla bilgisayarlar, 1970’lerin sonuna kadar evlere giremedi. Fakat 1970’lerin başında ortaya mikroişlemci denen yeni bir kavram çıktı. Mikroişlemciler, ilk bilgisayarlara göre çok daha yetenekli fakat çok küçük boyutlara sahip işlem üniteleriydi. Dolayısıyla tek bir işlemci ile işlevsel bir bilgisayar üretmek mümkün hale geliyordu. Bu durum bilgisayarların işlem kapasitesine artırırken yeni bir alanın doğmasını sağladı;
Xerox’un bilgisayar için ayırdığı kaynaklar da
arayüzüyle komple bir kişisel bilgisayar olan
ciddi boyutlardaydı ve ekipler çok önemli bu-
Xerox Alto, zamanının öylesine ötesindeydi ki
luşlara imza atıyordu.
Xerox onu satışa sunmayı düşünmedi bile. İlk
Bunların başında ‘’Masaüstü’’ kavramı ge-
Xerox Alto’lar o dönemde sadece Xerox çalı-
liyor. O zamana kadar bilgisayarlar, sadece ek-
şanları için üretilmişti. Fakat Xerox Star mode-
randaki renksiz satılardan meydana geliyordu.
line ilham vererek önemli bir iş başardı.
Siz o satırlara bir kod yazdığınızda bilgisayar
Xerox Star, kişisel bilgisayar adına en
da size yine kodlarla yanıt veriyordu. Xerox, bu
önemli adımlardan biriydi. Sahip olduğu
karşılıklı etkileşime biraz da interaktif bir hal
özelliklerin listesi bugün bile kabul edilebilir
vermeye kararlıydı. Bu sebeple ekranki piksel-
bir seviyede; Windows tabanlı grafik arayüzü
leri kullanarak çeşitli grafikler yarattılar ve bil-
(simgeler, klasörler), fare, ethernet bağlantısı,
gisayar ekranını gerçekteki bir masanın üstüne
dosya ve yazıcı sunucuları ve e-posta gönde-
benzetmeyi hedeflediler. Bu masanın üstünde
rebilme.
belgeler, klasörler, resimler bulunuyordu. Böy-
Xerox bu kez bu ürünü piyasaya da sunma-
lece kullanıcı kodlar yerine daha gerçekçi bir
ya karar verdi ve Star 1981 yılında piyasaya su-
yapıyla bilgisayarı kullanabiliyordu.
nuldu. Yarattığı etki muazzamdı fakat 20.000
Bugün hepimizin aşina olduğu bu ‘’masa-
dolarlık fiyatıyla herkes bu ürünü vitrinlerden
üstü’’, Xerox’un ‘’GUI’’ yani grafik arayüz adını
izlemeyi tercih etti. Xerox Star’ın bu başarısızlı-
verebilecekti.
verdiği bir yapıydı. Bu yapı ilk olarak Douglas
ğı bir kişiyi çok sevindirmişti; Apple’ın yaramaz
Engelbart önderliğindeki Stanford Araştırma
çocuğu Steve Jobs…
Xerox’un Göremedİğİ
Enstitüsü’nde görev yapan bir ekip tarafından
‘’internaktif bilgisayar’’. Yani artık bilgisayarlar yapılan işlemlere gerçekçi ve görsel tepkiler
Bugünlerde yine büro ürünleriyle tanıdığımız Xerox, 70’lerde en inovatif firmalardan biriydi ve PARC adı verilen kampüsleri dünyanın en önde gelen teknoloji üslerinden biriydi. 38 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
geliştirilmişti. Fakat sistemi olgunlaştıran ve ilk kez bir son üründe yer veren Xerox oldu.
Altair 8800 Çoğunlukla hobi amaçlı kitler geliştiren ve
Grafik arayüz ilk olarak Xerox Alto mo-
üreten Altair, 1975 yılında yine hobi amaçlı
delinde yer aldı. Bir monitör, klavye ve grafik
kullanım için bir bilgisayar üretmeye karar ver-
KAPAK KONUSU di. Üzerinde bir mikro işlemci taşıyan, 400 dolarlık cazip bir fiyata sahip olan Altair 8800 o dönemde bilgisayar meraklılarını adeta çılgına çevirdi. Belki Xerox’un ürünleri kadar gelişmiş değildi ama herkesin ulaşabileceği bir üründü. Demonte halde satıldığı için karmaşıktı fakat özellikle o dönemde popüler olan bilgisayar kulüplerinde büyük ilgi gördü. Satışa sunulduğu ilk ayda binlerce sipariş alan bu ürün, kısa sürede 10.000 adetten fazla satıldı. Fakat Altair küçük bir şirketti ve bu talebi karşılamakta zorlanınca tasarımı başka firmalara sattı. Altair’lerin üretimi sonraki yıllarda farklı işlemcilerle birlikte devam etti. İlk modeller işletim sistemi olmadan satılsa da ardından CP/M adı verilen bir işletim sistemiyle birlikte kullanılmaya başlandı. Üstelik bugün en temel yazılım dillerinden biri olan BASIC’i üretmek için Microsoft kurulmuştu. Yani Microsoft’un kuruluş amacı da Altair 8800 kullanıcılarına yazılım sağlamaktı.
1980’lerde Apple 70’lerin ortalarına gelindiğinde bilgisayar kulüpleri ve kit üzerine inşa edilen özel üretim bilgisayarlar oldukça popüler hale gelmişti. Ünlü bilgisayar kulüplerinden biri olan Homebrew’da da her hafta toplantılar gerçekleştiriliyordu ve insanlar geliştirdikleri bilgisayarları gösteriyorlardı. Günün birinde burada elektronik konusunda oldukça yetenekli olan Steve Wozniak da ‘’Apple’’ adını verdiği bilgisayarını sergiledi. Fakat konuşmakta pek becerikli olamayan Wozniak’ın sunumu pek ilgi
STEVE JOBS - APPLE II
görmedi. Yine de sunum sonrasında yerel bir bilgisayar satıcısı Apple ile ilgilendi ve birkaç adet sipariş verdi. Wozniak aslında bilgisayarın kullanımını açık kaynaklı yapmak ve herkese bedava vermek istiyordu. Fakat Jobs, para kazanma fırsatını geri çevirmedi ve Wozniak’ı sistemi başkalarına vermeme konusunda ikna etti. Steve Wozniak ve Steve Jobs, bu siparişlerin sayısını daha da artırması için satıcıya baskı yaptı ve sonunda onlarca bilgisayar satmayı başardı. Apple’ların tümü Wozniak ve Jobs ile birlikte arkadaşları tarafından el ile üretiliyordu. Sistem bir mikro işlemci, devre kartı ve klavyeden oluşuyordu. Ekran gibi diğer ekipmanlar ise harici olarak satın alınıyordu. O dö-
nemde 666 dolara satılan Apple’lar Kaliforniya çevresinde duyuldu ve ilgi gördü.
bir arkadaşı, Intel’in ünlü çalışanlarından biri olan Mike Markkula’yı Apple’a gidip bir bak-
Apple I’in satışısından cesaret alan Steve
ması için ikna etti. Markkula, Intel’de mikroiş-
Jobs, birçok kişiye telefonlar açıp bilgisayar
lemcilerin yükselişine şahit olmuştu ve kişisel
satmaya ya da şirkete ortak yapmaya çalıştı.
bilgisayar alanında ışık olduğunu biliyordu. O
Bu esnada Apple II adını verdikleri yeni ürün
dönemde aradığı tam da Apple gibi fazla risk
üzerinde, garajda çalışmaya devam ediyorlar-
almadan yatırım yapabileceği bir şirketti ve
dı. Steve Jobs, dahili, ısı ve ses üretmeyen bir
250 bin dolarlık sermaye ile Apple Computer
güç kaynağı ile birlikte daha güçlü bir işlemci
Company’nin kurulmasını sağladı.
üzerinde ısrarcı oluyordu. Wozniak ise bu basit
Ardından Apple, Apple II’yi 1977 yılında
donanım ile ekranda basit renkli grafikler oluş-
satışa sunduğunda Apple efsanesi tüm dün-
turmayı başarmıştı. Fakat şirketin bu ürünü
yaya yayıldı. 1 MHz’lik işlemci, 4KB hafıza ve
üretmek için yatırıma ihtiyacı vardı. Sonunda
BASIC uyumlu olarak piyasaya sunulan Apple
Steve Jobs’ın aralıksız telefonlarından bıkan
II monitör, klavye ve disket okuyucusuyla birwww.2fmagazine.com // 39
KAPAK KONUSU
Windows 1.0
Windows 2.0
likte komple bir bilgisayardı. Çok sade ve basit bir tasarımının olmasının yanı sıra masa üstünde fazla yer kaplamıyordu. Apple II’yi başarılı kılan özellikle renkli grafikleri ve VisiCalc adı verilen ofis programıyla birlikte gelmesiydi. Bu yazılım Apple’a özellikle iş dünyasında büyük bir pazar kazandırdı. Apple, bu sebeple yeni modeller çıkarsa da 1993 yılına kadar Apple II üretmeye devam etti. Aradan geçen süreçte Apple III ile fazla ses getiremeyen Apple, aradığı yeniliği ise Xerox’ta buldu. 1980’lerin başında Xerox, Apple’a yatırım yaparak ortak olmak istiyordu. Şirkete gösterilen büyük ilginin farkında olan Steve Jobs, Xerox’un kendi tesislerinde 3 günlük bir tur yapmak kaydıyla 100 bin dolar yatırım yapılmasına izin
IBM PC
verdi. Xerox ekibi ilk başta Jobs’u basit ürünlerle oyalamaya çalıştı. Fakat toplantılardan birin-
sahip olan firma 5100 adını verdiği model ile
de Jobs, devam eden Xerox Star projesinin bir
piyasaya girdi. Bu model Apple karşısında çok
IBM, 1984 yılında PC ürünlerine taşınabilir
prototipini gördüğünde kafasında bir ışık yandı
başarılı olamasa da IBM’in marka gücüyle tüm
laptop formunda bir ürün de ekledi. Ayrıca kızı-
ve derhal grafik arayüzüne sahip bir bilgisayar
dünyada duyuldu.
lötesi iletişim kullanan klavye gibi farklı inovas-
taşındı.
geliştirmek için harekete geçti. Xerox’un 20.000
Ardından IBM, Microsoft desteğini de arka-
yonlara da imza attılar. İşlemci olarak ise Intel’in
dolara piyasaya sunduğu bir bilgisayarı 2 bin
sına alarak efsanevi IBM PC’yi piyasaya sürdü.
güvenilir 8088 modeli tüm modellerde görev
dolar civarında bir fiyatla üretmeyi planladılar.
‘’Personel Computer’’ ismini hiç çekinmeden
yapıyordu.
Daha güçsüz ama verimli bir donanım hazırla-
kullanan IBM, Intel’in 4.7 MHz’lik işlemcisiyle pi-
yarak bunu başardılar. O dönemde bir Xerox
yasadaki en güçlü bilgisayardan birini üretmişti.
faresinin fiyatı bin doları bulabilirken Apple’ın
İşletim sistemi olarak ise Microsoft ile birlikte
IBM’in ürettiği PC’ler çok geniş kapsamlı
faresi 10-15 dolara mal oluyordu.
geliştirilen PC DOS 1.0 kullanılıyordu. IBM’in
mühendislik içeriyordu. O dönemde bilgisa-
marka gücünü de arkasına alan bu ürün, kısa
yar piyasasının hakimi olan IBM, büyümekte
sürede en iddialı modellerden biri haline geldi.
olan kişisel bilgisayar pazarında da kozu elinde
Böylece yavaş yavaş Apple – Windows kapış-
bulundurmak istemişti. Bu sebeple PC gelişti-
masına sebep olacak sürecin de ilk adımları atı-
rilerken sektörde yeni bir standart oluşturması
IBM, onlarca yıldır piyasanın lideri olsa da
lıyordu. 1981 yılında yani Apple’dan 5 yıl sonra
hedeflendi. İlk etapta önceden olduğu gibi tüm
kişisel bilgisayar alanına çok ilgi göstermemişti.
kişisel bilgisayar segmentine adım atan IBM için
parçaları kendi fabrikalarında üretmeyi hedef-
Fakat Apple’ın elde ettiği başarı IBM’i hemen ha-
Apple ‘’Hoşgeldin IBM’’ şeklinde bir gazete ilanı
leyen firma, gecikmeler ve maliyet sorunları
rekete geçirdi ve zaten hali hazırda platformlara
verdi. Apple’ın niyeti biraz alaycı olarak algılandı
sebebiyle işlemciyi Intel’den, diğer parçaları ise
ve iki şirket arasındaki rekabet farklı bir boyuta
birçok farklı üreticiden tedarik etmeye karar ver-
Birkaç yıl sonra Jobs’ın Xerox’tan ‘’çaldığı’’ bu fikri Microsoft da Apple’dan çalacaktı.
Büyük Mavİ – IBM PC
40 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
IBM Standardı
KAPAK KONUSU
Apple’ı iflastan kurtaran, ironik şekilde Microsoft olmuştu diler. Bu karar da diğer üreticilerin IBM standartlarıyla bilgisayar üretmesini kolaylaştıracak bir karardı. Böylece IBM PC’lerin satışa sunulmasından birkaç yıl sonra piyasada ‘’IBM Standardı’’ kavramı ortaya çıktı. Parçaları tedarik etmek sorun olmuyordu. Birçok üretici IBM’in kullandığı parçaları çok küçük değişiklerle kendi bilgisayarlarına entegre ederek donanımı elde ediyordu. Fakat yazılım bir problemdi. Çünkü o zamanlarda günümüzde olduğu gibi hazır işletim sistemleri yoktu. IBM ise kendi BIOS’unu geliştirmişti ve diğer üreticilerin donanım uyumluluğunu sağlamak adına bu BIOS’u kendi donanımlarına uygun hale getirmeleri gerekiyordu. Bunu yapan firmalar Compaq, American Megatrends ve Award gibi firmalar oldu. Fakat kendi markasıyla bilgisayar üretenler Dell, Gateway ve HP gibi firmalardı. Bunlar yeni BIOS’u ve IBM standartlarını birleştirerek bugün halen işleyen PC endüstrisini yarattılar.
Windows Dönemİ 1990’ların başına kadar bilgisayar piyasasında öne çıkan iki akım vardı. Biri Apple’ın uyguladığı kapalı sistem, diğeri ise IBM’in uyguladığı açık sistemdi. Apple, bilgisayarın tüm parçaları için kendine özel tasarımlar yapıyordu ve bunları kimseye lisanslamıyordu. IBM ise herkesin kullanabileceği parçalar tasarlıyordu ve diğer üreticilerin bu standartlarla bilgisayar üretmesine izin veriyordu. Bu noktada sektörün gidişatını etkileyecek önemli bir gelişme oldu. Microsoft, Windows 2.0’ı 1987 yılında piyasaya sürdü. İşte Apple ve Microsoft arasındaki meşhur kavgayı başlatan, Steve Jobs’ı küplere bindiren gelişme buydu. Apple, IBM’in yayılmacı ve efektif yaklaşımına karşılık daha kontrolcü ama daha fazla sanatsal dokunuş içeren, hem donanım hem de yazılım açısından göze daha çok hitap eden ürünler geliştiriyordu. Bu sebeple özellikle görselliğe önem veren kişilerin tercihi o dönemde
Apple olmaya başlamıştı. Apple fontları, renkleri ve grafikleriyle diğerlerinin önündeydi. Microsoft, IBM ile DOS konusunda yaptığı işbirliğinin ardından grafik arayüze sahip bir işletim sistemi yapmak için işe koyuldu. Windows 1.0, bu konudaki ilk adımdı. Fakat Windows 1.0 tam bir işletim sistemi değildi. Sadece MS-DOS’un görsel olarak süslenmiş haliydi. Bu sebeple Microsoft, daha iyi bir şeyi örnek almaya karar verdi; Apple Lisa ve Macintosh. Steve Jobs’un Apple’dan kovulmadan önceki son projesi olan Macintosh, Apple’ın geleceği için çok önemli bir adımdı. Jobs, bu ürün için Microsoft ile de iyi geçiniyordu çünkü Office yazılımlarının Macintosh’ta yer almasını istiyordu. Microsoft, IBM işbirliği sayesinde artık Apple’a muhtaç değildi. Fakat yine de Apple ile çalışmayı kabul ettiler. Apple’ın bilmediği şey ise Microsoft’un gizlice Apple’ın görsel arayüzünü taklit ettiğiydi. 1987’de piyasaya sunulan Windows 2.0, www.2fmagazine.com // 41
KAPAK KONUSU istemek durumunda kaldı. Microsoft, bu mikAPPLE iMAC
tar karşılığında Apple’ın %15’ine sahip oldu. Steve Jobs şirkete geldiğinde en başarılı PC üreticileri olan Dell’in CEO’su Michael Dell, bir soru üzerine ‘’Onun yerinde olsam herkese parasını verir, şirketi kapatırdım’’ dedi. Yıllar sonra Dell, hisselerini geri alıp şirketi tekrar özel hale getirmek için çok çaba sarfedecekti. Jobs kendi tarzıyla az ve odaklı ürünler üretmeye girişti ve birçok projeyi iptal etti. Bu süreçte tasarım ekibinden de birçok isim ayrılmıştı. Fakat Jonathan Ive, Jobs’ın gelişiyle bir süre daha Apple’da kalmaya karar verdi. Ardından Ive, Jobs ile iyi bir arkadaşlık geliştirdi ve kısa sürede Apple tasarımlarına damga vuran bir isim haline geldi. 1998’deki ilk iMac, Apple’ın yeniden doğuşunun göstergesi gibiy-
arayüz olarak Apple’a ikizi gibi benziyordu. Elbette Apple bir dava ile bu hamleye karşılık verdi. Fakat dava çok uzun yıllar sürecekti ve Microsoft bu süreçte Apple için Office yazılımları geliştirmeme tehdidinde bulundu. Steve Jobs’ın ayrılığının ardından da Apple bir süre sonra Microsoft ile bir anlaşma imzalayarak bu davadan vazgeçti. Bu olayların ardından IBM’in standartlarına bir de Windows standardı eklendi ve artık PC’ler Apple karşısında daha da güçlenecekti.
Grafİklerlerİn Bİlgİsayarı Macintosh Apple’ın Lisa ve Macintosh ile attığı grafik arayüzü adımı, satışlara çok yansımasa da firmanın geleceği için önemli adımlar oldu. 1985’te piyasaya sunulan bu ürünlerin ardından 1989’da Macintosh Portable’ı ve 1991’de de PowerBook’u tanıttı. PowerBook ile birlikte gelen System 7 güncellemesi, uzun yıllar Mac OS’un temellerini oluşturacak oldukça önemli bir adımdı. Bu ürünlerin gelişiyle birlikte Apple çok yüksek gelir elde eder hale geldi. Fakat yatırımlar pek doğru alanlara yönlendirilmedi. Daha uygun fiyat seviyeleri için farklı bilgisayarlar geliştiren Apple, bu şekilde biraz çizgisini kaybetti. Ayrıca kamera, CD çalar ve hoparlör gibi ürünlere harcanan yüklü miktarda Ar-Ge bütçesi de satışlara yansımadı. Böylece Apple düşüşe geçerken Microsoft ekosistemi hızla büyümeye devam etti. 42 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Microsoft ve PC Egemenlİğİ
di. Ardından diğer iMac modelleriyle birlikte Apple adeta yeniden şahlandı. Fakat 2000’ler-
Apple’ın düşüşe geçmesinin ardından
de Apple’ı zirveye taşıyan bilgisayarları değil,
hızla büyüyen PC segmentinde meydan
daha önce çöküşe sebep olan bilgisayar harici
Microsoft,Dell ve HP gibi firmalara kaldı. Özel-
ürünler olacaktı. Bu kez daha dikkatli adımlar
likle uygun fiyatlı PC’ler çok büyük satış rakam-
atan firma iPod, iPhone ve iPad gibi ürünlerle
ları yakalarken birçok kullanıcı Microsoft işle-
dünya devi haline gelecekti.
tim sisteminin yapısına alıştı. Bu sebeple Apple
Jobs’ın gelişinden sonra Apple, işlemci için
yıllar içinde sadece grafikerlere hitap eden bir
ironik şekilde IBM ile çalışmaya başladı. IBM’in
üretici olarak anılmaya başladı.
PowerPC işlemcileri yıllar boyunca Apple bilgi-
Steve Jobs, Apple’dan ayrıldıktan sonra
sayalarında görev yaptı. Bazıları PowerPC’nin
NeXT adında başka bir bilgisayar firmasıyla
Apple’a güç kattığını söylerken bazıları da
yola devam etti. NeXT, yazılım ve donanım
Apple’ın önünü kestiğini düşünüyordu. Niha-
açısından önemli adımlar atıyordu fakat Steve
yet 2006 yılında Apple, IBM’in de son kullanıcı
Jobs’ın bitmek bilmez istekleri zamanında ve
pazarına ilgisini kaybetmesinin etkisiyle Intel’e
doğru fiyatlı ürünler geliştirmelerini zorlaştı-
geçmeye karar verdi. O günden bu yana tüm
rıyordu. Fakat NeXT, geleceğin Apple’ları için
Apple bilgisayarlarında Intel’in x86 mimarili
önemli bir altyapı oluşturacaktı.
işlemcileri görev yapıyor.
Steve Jobs’ın ve Apple’ın Gerİ Dönüşü
Windows Vista Kabusu ve Mobİlİn Yükselİşİ
Apple, 1997’de öyle kötü durumdaydı ki Steve Jobs’ın dönüşü bile moralleri pek fazla
Microsoft, Windows XP ile birlikte müt-
düzeltememişti. Jobs, yeni ürünlerden çok
hiş satışlar gerçekleştirip dünyanın en zengin
Apple’daki yönetim kurulu ve ekonomik so-
firmalarından biri olurken bir yandan da kap-
runlar ile ilgileniyordu. İlk işi yönetim kurulun-
samlı yenilikler için çalışıyordu. Hem altyapı
daki üyelerin tümünün istifasını istemek oldu.
hem de görsel değişikliklerle birlikte Windows
Bunlar arasında şirkete ilk yatırımı yapan Mike
Vista, Windows tarihinin en önemli güncelle-
Markkula da vardı. Tüm yönetim kurulu gittik-
melerinden biri olacaktı. Fakat Vista piyasaya
ten sonra Jobs kendi istediği isimleri şirkete
sunulur sunulmaz eleştiriler gelmeye başladı.
getirdi.
Vista, özellikle dizüstü bilgisayarları çok zorlar-
Ekonomik sorunların çözümü ise biraz
ken sorunları da bir türlü giderilemiyordu. Bu
daha sancılı oldu. Apple, en büyük rakibi
sebeple dizüstü bilgisayar üreticileri, özellikle
Microsoft’tan 150 milyon dolarlık bir yardım
Netbook’lar için Windows XP’ye geri dönüş
KAPAK KONUSU 2000’li yıllarda Steve Jobs ve Bill Gates zirvede yeniden buluştu
yapmaya başladı.
Bilgisayar satışları artık kimse için tatmin
bilmiş değil. Boyutları sebebiyle tabletlerin
Bu kabusun ardından Microsoft çok kısa
edici seviyede değil. Özellikle masaüstü sa-
içine çok güçlü donanımlarla birlikte büyük
bir süre içerisinde yeni Windows 7 güncelle-
tışlarının daralması Microsoft’u zorlamaya
bir pil sığmıyor. Daha düşük donanımlar ise
mesini hazırladı ve tüm soruları düzelterek kul-
başlıyor. Tablet satışlarının da daha çok hibrit
Windows ve Mac gibi işletim sistemleriyle iyi
lanıcıların gözünde güvenini yeniden kazandı.
modellere yöneltmesi sonrası şu sıralar PC üre-
performans sunamıyor. Bu sebeple de üreti-
Fakat Microsoft, Vista hatasından çok ders
ticileri biraz yönünü kaybetmiş durumda. Pa-
cileri iOS, Windows RT, Android gibi mobil
almamış gibi görünüyor. Zira yeni piyasaya sü-
zarın yerleşmesi birkaç yıl daha alacak gibi gö-
için geliştirilmiş işletim sistemleri kullanıyor.
rülen Windows 8 işletim sistemi hem yapılan
rünüyor. Belki de yerleşme sonrasında pazara
Bunlar şimdilik üretkenlik açısından bir bilgi-
tasarımsal değişiklikler hem de performans
yeni bir yön verecek, farklı bir firma karşımıza
sayarın seviyesinde değil.
açısından pek beğenilmiyor. Bu sebeple şuan
çıkabilir.
Windows 7 halen Windows 8’den daha iyi satmaya devam ediyor. Üstelik birçok işletme
Gİyİlebİlİr bİlgİsayarların geleceğİ
Daha uzun vadeye baktığımızda giyilebilir bilgisayarların hayatımıza dahil olabileceğini görüyoruz. Bu, şimdilerde popüler
Bilgisayar segmentinde yakın vadede
olan Bulut teknolojisi sayesinde mümkün
Windows Vista sorununda tam da doğru
gelecek dizüstü ve tabletlerin olacak gibi
olabilir. Yani internet üzerinden sürekli güç-
bir pozisyonda bulunan Apple, bilgisayar seg-
görünüyor. Zira güçlenen donanımlar sa-
lü bir bilgisayara bağlı olabilir, onu sürekli
mentindeki yerini biraz olsun iyileştirdi. Bugün
yesinde yakında dizüstüler, masaüstü bilgi-
yanınızda taşımasanız da her yerden kulla-
Apple bilgisayarların bir statü simgesi oldu-
sayarlara gerek bırakmayacak gibi. Tek bir
nabilirsiniz. Bu Google Glass şeklinde mi
ğuna da hiç şüphe yok. Apple sadece yüksek
bilgisayar hem masaüstü hem de dizüstü
olur, Samsung Galaxy Gear şeklinde mi
fiyatları sebebiyle geniş kitlelere yayılamıyor.
görevlerini yerine getirebilecek. Bir sonra-
olur bunu bilemiyoruz. Belki de bükülebilir
Bunu da pek istemiyor gibiler. Zira geçmişte
ki aşamada ise tabletler, dizüstülerin yerini
ekranlar sayesinde 15 inçlik bir bilgisayarı
bu yöndeki adımlar şirketi uçuruma sürükle-
almaya aday. Fakat orada henüz donanım –
katlayıp ceket cebine koyabileceğiz. Gelecek
mişti.
işletim sistemi sorununa bir çözüm buluna-
neler getirecek kim bilebilir… //
Windows 8’e geçmeyi çok riskli buluyor.
www.2fmagazine.com // 43
RÖPORTAJ
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
SOSYAL MEDYA ILE KARIŞIK
SURVIVOR
Samsung’un küresel olarak büyük bir organizasyonla hayata geçirdiği ‘’SOS Adası’’ yarışması, yakın zamanda Televizyonlarda izlenme rekorları kıran Survivor formatını sosyal medyaya taşıyor. Üstelik bu ilginç yarışmada bir Türk de yer alacak
D
aha önce adını ‘’hacker’’ olarak tüm dünyaya duyuran Mert Er-
Teknolojiyle çok yakından mı ilgileniyorsun?
sonra. Yarışmanın bir özel ada vaat ettiğini söylemiş miydim? Yarışmayı kazanma duru-
dir, Samsung’un SOS Adası’na
Büyük bir teknoloji firmasının telefonu
gidecek 16 yarışmacıdan biri. Her
için duyurduğu işletim sisteminde merak
için kullanabileceğim 100.000 $‘lık bir ödül
taşın altından çıkan bu ‘’hareketli’’
ettiğim özellikler vardı ancak resmi bir geliş-
söz konusu.
genç ile yarışma hakkında kısa bir röportaj
tirici olmadığımdan sistemi yükleyebilmem
gerçekleştirdik.
için birkaç ay beklemem gerekiyordu. Bek-
Bir fotoğrafçı, maceraperest vs... ken-
munda, kendi adamı almak veya kiralamak
leyemedim. Şimdi de Samsung yeni birşey
dini tam olarak nasıl tanımlıyorsun? İleriye
Çok renkli bir kişiliğin var. Fotoğrafçı-
yaptı ve fotoğraf makinelerini 21. Yüzyıla
dönük nasıl bir kariyer hedefin var?
sın, yarışmalara katılıyorsun ve bir yandan
uyarladı. Yine bekleyemiyorum, denemeli-
Fotoğrafçılığa devam etmeyi düşünü-
da iOS açıklarını buluyorsun :) Nasıl bu ka-
yim. Teknolojiyle ilgilenenler bu hissi bilir.
yorum. Ancak tüketiciye yönelik ürünlerle
dar çok yönlü olabiliyorsun?
Olayın detaylarını merak edenler için in-
ilgili projelerim de var. Kısa hedefleri severim
Hepsini bir cümleye toplayınca cidden
ternette istemeyeceğiniz kadar bu konuda
ben. Bugünkü hedefim yarışmada ilk sekize
öyle göründü. Aslında bir gün fotoğraf çe-
yazı var. Hazır zahmet etmişken twitter say-
kalmak. Ondan sonra birinci olmak olacak.
kip, bir gün bilgisayarımla ilgileniyorum.
famda (@merterdir) adada yaşadıklarımı
Uzun planları gereksiz buluyorum. Hayat na-
Yarışma dediğiniz yılda bir zaten. Ancak bu
gerçek zamanlı takip edebilirler. Hatta orada
sılsa bozuyor.
sefer hepsini bir arada yapmam gerekecek.
durmayıp paylaşacağım linklerden bana oy
SOS Island bu açıdan cidden çok yönlülük
verip bu yarışmayı kazanmama yardım ede-
Samsung’un yarışması dünya çapında,
gerektiriyor.
bilirler. Hep beraber adamda güneşleniriz
oldukça büyük bir yarışma. Bize biraz ya-
44 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ rışmadan bahseder misin? Nerede olacaksınız, neler yapacaksınız? 16 yarışmacı olarak Porto Riko’da buluşuyoruz. Burada bir hafta boyunca Survivorman programını yapan efsanevi Les Stroud tarafından hayatta kalma taktikleri öğreneceğiz. Bu noktada 8 kişi elenecek, kalan sekiz ıssız bir adaya götürülecek. Burada bazı hayatta kalma yarışmaları yapılacak, aynı zamanda adada yaşayacağız. Ancak elimizde Galaxy S4 Zoom ve Galaxy NX olacak böylece oradaki maceralarımızı canlı olarak sosyal medyada paylaşabileceğiz. Izleyicilerin internetten verecekleri oylar da çok önemli olacak. Yarışma Samsung’un YouTube sayfasından canlı yayınla izlenebilecek. Yarışmaya nasıl başvurdun, nasıl seçildin? Kendimi tanıtan bir video çektim. 11.500 video arasından seçildi. Ben de ekibe “Neden ben?” diye sordum; “Ne yaptığını bilen birine benziyorsun” dediler. Belkide videonun sonunda yaptığım bıçakla tehdit şakasını ciddiye almışlardır. Kişisel projelerin, çalışmaların var ise onları da duymak isteriz. Bu aralar bazı projeler üzerinde çalışıyorum ancak en önemlisi, kendi projesi üstünde çalışan veya birşeyler üreten birilerini arıyorum. Birkaç tutkulu insanın biraraya gelip yapamayacağı şey yok bence. //
ir Mert Erd
www.2fmagazine.com // 45
Didem CINDIK // didem@2fmagazine.com
@di_didem
/di-didem cındık
DÖVME YAPTIRMAYA KARAR VERİRKEN...
B
u kararı almadan önce aceleci
Türkiye’de düzenenlenen Tattoo Convention
adım daha yaklaşmış olacaksınız. Bu meslek ne
davranmamak gerekiyor. Gerçek-
da buna güzel bir örnek göstermektedir. Be-
kadar bohem bir yaşam tarzı gibi gözükse de
ten azımsanmayacak kadar çok
raber çalışıcağınız dövme sanatçısını seçerken
aslında öyle olmaması gerekiyor. Görüştüğü-
dövme stili var. Tarzları araştırıp
referans oldukca önemli bir etken, fakat size
nüz dövme sanatçısının stüdyosundan, kendini
kendinize yakın olan stili seçmeniz
tavsiyem referans dışında ömür boyu taşıcağı-
ifade ediş şekline kadar samimiyet ve işine say-
dövme konusundaki seçiminizi de önemli öl-
nız deseni işleyecek insanı kendi araştırmanız
gısını görmeniz sanatçıya güvenmek açısından
çüde kolaylaşacaktır.
sonucunda bulmanız olacaktır.
sizin için önemli bir adım olacaktır. Bu şartlar
Dövme stilleri ilk önce renkli, renksiz, az
Bunun için ilk önce internetten yardım
önemsenerek sağlıkla karar verilmiş dövme, sizi
renkli olmak üzere üçe ayrılır. Daha sonrasında
alabilirsiniz. Ulaştığınız dövme sanatçıları ile il-
bir ömür teninizde memnun edecek şekilde si-
ki stiller; traditional, old school, buenavista
gili bir ön bilgi edinip kendi listenizi bu şekilde
zinle yaşayacaktır. Bu çabalara elbette değer.
ve grafic tattoo gibi gruplar örnek verebilece-
oluşturmaya başlayabilirsiniz. Oluşturduğunuz
Peki neleri tercih etmemeliyiz? Bütün saydı-
ğim bir kaçıdır. Sadece fikir edinmek için bile bu
listenizde ki dövme sanatçıları ile mutlaka yüz-
ğım aşamalrı geçtikten sonra, dövmenizi yaptır-
yola girmiş birinin bu araştırmayı yapması, farklı
yüze görüşmek en sağlıklısı olacaktır. E-posta ve
ma aşamasında asla pazarlık yapmayın. Sanatın
stilleri tanıyarak kendini daha iyi ifade etmesine
telefon ile yapılan görüşmeler çok etkili ve sağ-
pazarlığı olmaz, ucuz iş ucuz işçilik demektir.
yardımcı olacaktır. Tabii her zaman seçtiğiniz
lıklı olmuyor maalesef.
Zaten seçtiğiniz doğru kişi ise işine olan saygı
dövme sanatçısının da fikirlerine güvenerek be-
Telefonla randevu alıp bizzat ziyaret ettiğniz
raber kararlar almak güvenli ve doğru olacaktır.
stüdyolarda ki sanatçı arkadaşlar ile fikirlerinizi
İlk etapda el, yüz, boyun bölgelerini el-
Artık Türkiye ‘de de oldukça farklı stilleri uy-
paylaşarak yaklaşımlarını, sizi yönlendirme şe-
bette tercih etmemek gerekmektedir. Öncelikle
gulayan başarılı dövme sanatçıları var. İki yıldır
killerini görerek sağlıklı dövme yaptırmaya bir
dövmeyi vücudunuzun farklı yerlerinde taşıya-
46 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
ve sevgisiyle hakkı olanın fazlasını almayacaktır.
YAŞAYAN DESEN
rak yaşamaya alışmalısınız zaten sonrasında iş ve sosyal yaşantınızı etkilemediği ölçüde el ve boyun gibi yerleri de seçebilirsiniz. Çok genç yaşlarda heves ve heycanla dövme yaptırmaya karar vermek çok sağlıklı olmayacaktır. Genelde dövme yaptırmak istemenin heycanı ile sadece dövme yaptırmış olmak için yaptıran ve sonrasında çok üzülen bir sürü genç arkadaş dışarıda dolaşmaktadır. Ne kadar geç karar verirseniz o kadar sağlıklı olacaktır. Peki yaşlanınca ne mi olacak? Elbette çok renkli ve desenli, yaşlılar olacaksınız. Sağlıklı yapılmış bol renkli ve desenli bi hayat dilerim . Sevgiler... //
Dövme Stilleri Renkli dövme: Yoğun ve oldukca çeşitli renklerden oluşur. Renksiz dövme: Gölgeli yada sadece siyah renkte ki dövmelerden oluşur. Realistik dövme:Fotoğraf kadar detaylı ve gerçekci dövmelerdir. Grafic: Çizgilerden ve geometrik desenlerden oluşan dövmelerdir. Buena vista: Siyah ve kırmızı renklşerden oluşur içerinde yazılar da yer alır ,aynı zamanda gölgeli portreler içerir. Traditional: Geleneksel dövlemelerdir genelde renkli olurlar. Old School: Eski denizcilerin dövmelerinden gelmektedir ,genelde renkli çslışmalar olurlar. www.2fmagazine.com // 47
KAPAK KONUSU FİL
SİNE
Turgay ERYİĞİT // turgay@2fmagazine.com
@huapsukh
PARIS, TEXAS
V
ardır ya bazı filmler, kastını, yönetmenini bilmeksizin bazen denk
olarak nitelendirilir.
lefon numarasından ağabeyine ulaşılması
İsmine bakınca ilk akla “Mardin-Münih
sonucunda hikaye medeniyetle buluşacaktır.
Hattı” çağrışıyor olsa da, bahsi geçen Paris,
Dört yıldır kendisinden haber alamayan
Üç beş dakika içerisinde tahmin
bildiğimizin aksine, Texas’ta ufak bir bölge-
ağabeyi, kardeşinin peşinden Texas çölleri-
edersiniz yönetmeninin kim oldu-
nin adıdır.
ne doğru yola çıkar, onu yeniden ait olduğu
gelir TV de.
ğunu, filmi ilk kez görseniz dahi. Sanırım tarzını her filminde bu kadar net
Ve enteresandır ki filme adını veren yeri, filmin hiç bir karesinde görmeyiz.
yere, Los Angeles’a getirmek için. Nasıl bir travmayla buralara kadar gel-
Kahramanımız Travis, annesinin mirası
diği, çölde geçirdiği tüm bu zamanda ba-
olarak düşündüğü bu yeri, ya kendi kay-
şından neler geçtiği ve tüm bunlarla birlikte
bolmuşluğunu simgelediği için yahut baş-
–istemli/istemsiz- geçirdiği hafıza kaybıyla
langıcına dönerek sıfırdan yeniden haraket
birlikte, Travis çölün ortasında tam bir mu-
Hele ki izlediğiniz bu film bir yol filmiyse.
almak adına Texas’ın çöllerinde sessiz seda-
amma olarak dikilmektedir.
Çünkü izlediğiniz/izleyeceğiniz en özenli
sız, normal bir insanın araçla dahi almakta
Kardeşi Walt ise onu yeniden eski haline
zorlanacağı yolları yürüyerek kat eder dört
döndürmek konusunda bir o kadar inatçı
yıl boyunca.
olacaktır.
yansıtabilen bir kaç yönetmenden biridir Wim Wenders. Görsel tekniği, anlatım dili hemen her filminde kendini belli eder.
yol hikayelerinin sahibidir Wenders. Çünkü “yol hikayesi” kavramını yeniden yaratan yönetmendir.
Travis neyin arayışındadır? Devamlı ne-
Bu sessiz sedasız başlayan yol hikayesi,
İşte tam da böyle bir hikayeyi anlatan,
den gözünü diktiği ufka doğru yürümeye
bir Avrupalının gözünden -herhalde bir çok
1984 yapımı, Cannes’da Altın Palmiye ve
ısrar eder diye düşünürken, bitkin düşmesi
Amerikalıdan çok daha iyi ve çok daha sine-
Jüri Özel Ödüllü “Paris, Texas” benim gibi
sonucu bir barın kapısına yığılması ve onu
matografik olarak- görsel bir şölen şeklinde
bir çokları tarafından Wenders’ın en iyi filmi
kaldırdıkları hastanede cebinden çıkan te-
uzanmaya başlar gözümüzün önünde.
48 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
İL
KAPAK KONUSU SİNEMA
SİNEF
Travis’in medeniyetle buluşması, amcası
ders tarafından.
tanrı’nın yemyeşil dünyasında dikilmiş, yemin edi-
ve onun eşini kendi ebeveynleri olarak tanı-
Bu sohbetin görsel kısmında, aynanın
mış 8 yaşındaki oğlu ile yeniden iletişimi ve
diğer tarafındaki Jane’in kafası ve saçlarının
en sonunda da kendisiyle yüzleşmesi sonu-
arasında, aynaya yaklaşan Travis’in yüzünün
cunda eksik bıraktığı, nerede olduğundan
belirmesi, iki kişinin tek bir bedende res-
size yatağınızda uyuyorken saldıracaklar!
haberi olmadığı eski eşinin arayışı.
medilebilmesi, duygu olarak seyirciye tavan
sizi evlerinizden alıp kaçıracaklar!
yaptırdığı kısımdı zannımca.
sizi güzel spor arabalarınızdan çıkarıp, ala-
Kısacası bir aile dramı, bu durağan sessiz sedasız filmde şairane bir şekilde bizlere sunuluyor Wenders tarafından. Wenders’in alışkanlıklarından bir diğeri, filmin içinde fazlaca imgesel anlatımlar kuralı “Paris, Texas”ta da bozulmuyor. Travisin nasıl olupta hiç uyumadığını anlamaya çalışıyorsunuz, Hiç uyumayan adamın, en önemli, en olmadık yerde uyuyakalmasına kızıyorsunuz, Neden bütün ayakkabı ve botları düzenlice ve tek sıra dizdiğini düşünüyorsunuz.
İşte belki de final sizin için orası olur ar-
bu lanet olası vadide kaçacak yer yok!
bir aşk filmidir o andan itibaren.
burada avazım çıktığı kadar bağırıyorum!
Travis rolünde, hayatı boyunca üçüncü
Bestrov’un ötesine sesleniyorum!
ton, Jane rolünde ise, bizden önceki kuşak-
Arizona’ya kadar bütün vadiye!
ların dahi posterleri odalarının duvarlarını
buralarda hiçbir yer, güvenli olmayacak!
süslemiş, dünyalar güzeli Nastassja Kinski
güvenli hiçbir yer kalmayacak!
oynuyor, her ne kadar az ama öz görünüyor
güvenli bölgelerin yok olacağını garanti edi-
ise de. filminden, bir dramdan, kısacası “bir filmden” ne bekliyorsanız, tamamını ustaca ve şairane bir
cin nasıl sonuçlanacağına olduğu kadar nasıl
şekilde size sunuyor. Travis’in yolculuğu sırasında karşılaştığı, so-
Filmde büyüklerin etmesi gereken tüm
kak ortasında bağıran akıllı/deli arkadaşla da fel-
olgun ve akılcı cümleleri, küçük Hunter’ın
sefi bakışının üstünden geçmeyi ihmal etmiyor ;
kuruyor olması hoş bir detaydı.
sebepleri ve sonuçları, gerçekten çok nadir karşılaşabileceğiniz şıklıkta işlenmiş Wen-
Mohave Çölü’ne, daha da ötesine!
sınıf yan roller oynamış Harry Dean Stan-
şarabilmiş, baba-anne-oğul üçgeni, bu süre-
yaptıkları sohbet, tüm her şeyin muhasebesi,
caklar!
yol hikayesi değil, bu bildiğin, salt, kusursuz
biri farklı şekillerde hayatta kalabilmeyi ba-
birlerini görmedikleri bir aynanın karşısında
lerine kadar bilsin, anlasın!
hiç kaçarı yok!
Kısacası Wenders, bir yol filminden, bir aşk
Büyük yüzleşme de Travis’in Jane ile bir-
kanalizasyonun içinde doğmamış herkes ilik-
tık, dersiniz ki bu standart bir Wenders usulü
Birbirinden bir şekilde kopmuş ve her
başladığına dair de sorular oluşturuyor.
yorum!
yorum! mahvolacaklar! hepiniz dönüşü olmayan topraklara sürgün edileceksiniz! hiçbir yere gidemeyeceksiniz! bunun eğlenceli olacağını sanıyorsanız, bir şey daha söyleyeyim! ben bir tükürük hokkası olabilirim ama inanın ben ne dediğimi biliyorum!
… hepiniz bebek pedlerinizde yakalanacaksınız! size yemin ediyorum! annemin üzerine yemin ediyorum! bugün, tam burada, annemin başında,
Ben deli değilim! uyarmadı demeyin! uyardım sizi! hepinizi uyardım! hepinizi uyardım! ben deli değilim! bu söylediklerim yakında çıkacak! // www.2fmagazine.com // 49
KAPAKFKONUSU İL
SİNE
IN
A
SİNEMA
BRUGES
slıhan Karlıdağ’ın yazısını görünce,
kazanmıştı) 2008 yapımı “In Bruges” bu konuda
Ray’in aksine, Ken orta yaşlarının üzerinde, ka-
kendi yazıma bir önsöz ekleme gere-
size yardımcı olacaktır.
yıpları ve yaşadıklarıyla olgunlaşmış, hayata ve
Filmin henüz ilk sahnesinden itibaren İr-
ği hissettim. Sonbahar’ın gelişiyle herhalde herke-
landalı, beceriksiz kiralık katillerimizin sürgün/
sin aklı/kalbi aynı yöne doğru haraket
hediye olarak Brugge’a gönderilmesi ve daha
almaya başladı. Zevk-i Sefa bölümünü okuyunca, gerçekten imrenmemek, özellikle sonbaharda daha güzel-
kalan ömrüne daha pozitif yaklaşır durumdadır. Bu da iki ayrı karakter ve iki ayrı gözden şehrin tasvirini sunar bize.
trenden iner inmez Ray(Colin Farrell) ’in ağız do-
Ken devamlı olarak, turist kıvamında bu
lusu küfürlerle şehre saydırması filmin sonuna
masalsı şehrin güzelliklerini son zerresine kadar
kadar devam ediyor.
çıkarma peşindeyken, Ray aksi ve kötümser yak-
leşen bu şehri görmek için can atmamak elde
Londra’da daha ilk işi olarak işlediği ve eli-
değil. Sizi bu psikolojiden çıkarmak için, hızlıca
ne yüzüne bulaştırdığı cinayet sonrası, ortalık-
İkilinin, hayata, sanata, aşka, dine ve tüm di-
bir panzehir öneriyorum o halde.
ta görünmemesi adına patronu Harry( Ralph
ğer kalan öğelere karşı taban tabana zıt halleri,
Fiennes), ona göz kulak olması için! bu işi ona
ve bu duruşların ortaya çıkardığı müthiş absürd
sağlayan Ken (Brendan Gleeson – ki kendisi
diyaloglar filmin her halinden her saniyesinden
McDonagh’ın Oscar’lı kısa filmi Six Shooter’ın
keyif almanızı sağlayacak.
‘Uyanık olduğumu biliyorum ama kendimi bir rüyada gibi hissediyorum.’
laşır Brugge’a.
başrol oyuncusudur) ile birlikte ikiliyi Brugge’a
McDonagh’ın ustaca, sessiz sedasız aralara
Mar-
gönderir. Yaşadığı buhranında etkisi ile devamlı
serpiştirdiği şehir görselleri ise Brugge’a içten
tin McDonagh’ın ilk uzun metrajlı filmi (ilk kısa
dertlenen, hayata ve bu hayatın sonucu olarak
içe sempati duymanızı ve gerçekten bu şehrin
metrajlı olan filmi “Six Shooter” ile Oscar Ödülü
gördüğü sürgün şehrine devamlı küfürler eden
güzelliğini görme isteğinizi tetikleyecektir.
İrlandalı Tiyatro/Oyun yönetmeni
50 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
SİNEMA ‘Bir köyde büyümüş, zihinsel özürlü biri olsaydım Brugge beni etkileyebilirdi. Ama ben İrlandalıyım, o yüzden bir anlam ifade etmiyor.’ Filmin her saniyesinde, bildiğimiz alışılagelmiş İngiliz espritüelliği ve McDonagh’ın kara mizahı nasıl ustaca kullandığı göze çarpıyor. Sözleri sarfedenin Ray olduğu düşünüldüğünde, kötüler her cümle sizin için aslında pozitif yönde hisler doğuruyor. Filmi ikinci ve sonraki seferlerde izlediğiniz her defasında, “diyalogların bu kadar kuvvetli olduğunu fark etmemiştim” diyorsunuz. McDonagh, In Bruges öncesi ve sonrasında yaptığı işlerle yakın gelecekte (biraz geç kalmış dahi olsa) adından daha sıkça söz ettireceği sinyalleri veriyor. Bu hissi bizlere sanırım sadece Guy Ritchie verebilmişti daha önce. Reklam yönetmenliğinden sonra ilk sinemaya girişi ve peş peşe müthiş filmlerle bizleri abondone etmesi, McDonagh için de umut beslememize, benzer şekilde muhteşem işlerle bizleri afallatmasını hasretle beklememize sebep oluyor. - Tüm bu gezinin, Brugge’ü görme dalgasının ölmeden önce senin için hazırlanmış son eğlenceli zaman olduğunu söyledi. + Brugge’de mi? Bahamalar olsa anlarım. Ama neden lanet olası Bruges? - Sanırım daha ucuza mal oluyor. Filmin hemen tümüne hakim kara mizah, sizleri yüzünüzde koca bir gülümseme ile birlikte finale, işlerin biraz ciddileşeceği, muhasebenin görüleceği paradoksa doğru sıkılmadan getiriyor. Umarım sizler de, benim izlediğim her sefer aldığım gibi bu filmden keyif alırsınız. Burası peri masalı gibi bir yer sahiden. Gerçekten de öyle. Buranın Belçika’da olması büyük bir kayıp. Ama Belçika yerine eli yüzü düzgün başka bir ülkede olmuş olması durumunda herkesin görmek için gelip, şehrin içine edeceğini de farkediyor insan. // www.2fmagazine.com // 51
KAPAK İL EFKONUSU
SİN
VİZYONDAKİLER
Kelebeğin Rüyası
Yerçekimi (Gravity)
Kalbim Sende (Don Jon)
Kim Ki-Duk’tan Moebius
Vizyon Tarihi: 11 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 11 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 11 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 11 Ekim 2013
Yapımı: 2013 - Türkiye
Yapımı: 2013 - ABD
Yapımı: 2013 - ABD
Yapımı: GüneyKore
Tür: Biyografi , Dram
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim
Tür: Komedi
Tür: Dram, Gerilim
Süre: 138 Dak.
Süre: 90 Dak.
Süre: 90 Dak.
Süre: 89 Dak.
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Yönetmen: Alfonso Cuarón
Yönetmen: Joseph Gordon-Levitt
Yönetmen: Ki-duk Kim
Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ ,
Oyuncular: Sandra Bullock ,
Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt,
Oyuncular: Jae-hyeon Jo , Eun-
Yılmaz Erdoğan , Belçim Erdoğan ,
George Clooney
Scarlett Johansson , Julianne
woo Lee , Young-ju Seo
Mert Fırat , Ahmet Mümtaz Taylan
IMDB Puanı: 8,7
Moore , Tony Danza , Brie Larson
IMDB Puanı: 6,7
IMDB Puanı: 7,7
IMDB Puanı: 7,4
Riddick
Zamanda Aşk (About Time)
Aşkın Yolu (Take Me Home)
Mavi Yasemin (Blue Jasmine)
Vizyon Tarihi: 04 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 04 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 04 Ekim 2013
Vizyon Tarihi: 27 Eylül 2013
Yapımı: 2013 - ABD
Yapımı: 2013 - İngiltere
Yapımı: 2011 - ABD
Yapımı: 2013 - ABD
Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon,
Tür: Bilim Kurgu, Dram, Komedi
Tür: Komedi , Romantik
Tür: Dram, Komedi
Fantastik
Süre: 123 Dak.
Süre: 97 Dak.
Süre: 98 Dak.
Süre: 119 Dak.
Yönetmen: Richard Curtis
Yönetmen: Sam Jaeger
Yönetmen: Woody Allen
Yönetmen: David Twohy
Oyuncular: Rachel McAdams,
Oyuncular: Bree Turner, Victor
Oyuncular: Cate Blanchett ,
Oyuncular: Vin Diesel, Karl
Bill Nighy, Lee Asquith-Coe,
Garber, Michelle Krusiec, Cristine
Alec Baldwin, Peter Sarsgaard ,
Urban, Katee Sackhoff, Nolan
Domhnall Gleeson, Catherine
Rose, Lin Shaye
Charlie Tahan, Sally Hawkins
Gerard Funk, Jordi Molla
Steadman
IMDB Puanı: 6,6
IMDB Puanı: 7,8
IMDB Puanı: 6,8
IMDB Puanı: 7,6
52 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
İL
KAPAK KONUSU EVDE SİNEMA KEYFİ
SİNEF
Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin)
Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby)
Star Trek: Bilinmeze Doğru
Yapımı: 2011 - İran
Yapımı: 2013 - Avustralya, ABD
(Star Trek Into Darkness)
Tür: Dram
Tür: Dram, Romantik
Yapımı: 2013 - ABD
Süre: 123 Dak.
Süre: 142 Dak.
Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon, Macera
Yönetmen: Asghar Farhadi
Yönetmen: Baz Luhrmann
Süre: 132 Dak.
Oyuncular: Leila Hatami, Peyman Moaadi,
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Tobey
Yönetmen: J. J. Abrams
Sareh Bayat, Shahab Hosseini, Sarina
Maguire, Isla Fisher, Carey Mulligan,
Oyuncular: Chris Pine, Benedict Cumberbatch,
Farhadi
Amitabh Bachchan
Alice Eve, Peter Weller , Bruce Greenwood
Senaryo: Asghar Farhadi
Senaryo: Baz Luhrmann, Craig Pearce
Senaryo: Jessica Lange, Damon Lindelof,
Yapımcı: Asghar Farhadi
Yapımcı: David Merrick
Jason Scott Lee, Roberto Orci, Alex Kurtzman
Diğer Adı: A Separation
IMDB Puanı: 7,3
Yapımcı: J.J. Abrams , Damon Lindelof
IMDB Puanı: 8,4
IMDB Puanı: 7,9 Vengo Yapımı: 2000 - Japonya , İspanya , Fransa , Almanya Tür: Dram, Müzikal Süre: 90 Dak. Yönetmen: Tony Gatlif Oyuncular: Antonio Canales, Antonio Dechent, Orestes Villasan Rodriguez, Juan Luis Corrientes, Fernando Guerrero Rebollo Senaryo: Tony Gatlif , David Trueba Yapımcı: Tony Gatlif , Luis Ángel Bellaba IMDB Puanı: 6,5
www.2fmagazine.com // 53
Merallica
MÜZİK
Meral AKMAN // meral@2fmagazine.com
13 54 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
MÜZİK
1
969 yılının Ağustos ayında bir araya gelerek ilk konserini veren dört genç adam, 21. yüzyılda bile en çok dinlenen gruplardan biri olacaklarını tahmin etmişler miydi bilinmez. Ancak,
gitarist Tony Lommi, basçı Geezer Butler, şarkıcı Ozzy Osbourne ve davulcu Bill Ward’dan oluşan Black Sabbath kurulduğu 1968 yılından beri heavy metal müziğin en güçlü gruplarından biri kabul ediliyor. Black Sabbath, 45 yıllık tarihi boyunca solak gitarist Tommy Iommi dışında sık sık eleman değiştirir. Dünyanın en iyi solistleri kabul edilen Ronnie James Dio ve Ian Gillan ile albümler yapsalar da grubun vazgeçilemeyen solisti, Black Sabbath denince akla gelen ilk isim ‘Karanlıklar Prensi’ Ozzy Osbourne’dur. Grup adını prova yaptıkları stüdyonun kar-
şısındaki sinemanın afişlerinde yer alan ve başrolünü Boris Karloff’un oynadığı bir korku filmi olan Black Sabbath’tan alır. Grubun ilk albümü 13 Ocak 1970 Cuma günü “Black Sabbath” adı ile piyasaya çıkar ve İngiltere albüm listelerinde sekizinci, America Billboard albüm listelerinde ise 23. sıraya kadar yükselir. Grup bu albümden sonra 1970 – 1995 yılları arasında 17 adet albüm çıkartır. 1995 yılında kuruluş kadrosundan sadece Tommy Iommi’nin yer aldığı ekip ile “Forbidden” isimli stüdyo albümü çıkartan grup, uzun bir sessizlikten sonra 10 Haziran 2013 tarihinde 13. stüdyo albümü “13”ü piyasaya çıkarttılar. Albümde, en son 1978 yılında “Never Say Die!” albümünde birlikte stüdyoya giren kadro, davulcu Bill Ward dışında, bu albüm için tekrar bir araya geldi (Söylentilere göre Bill Ward “sözleşme ile ilgili sorunlar” nedeniyle kadroda yer almamaktaymış). Albümde grubun vurmalı çalgıları, Rage Agaisnt Machine, Audioslave ve Puscifer’dan tanıdığımız Brad Wilk’e emanet edilmiş. Ozzy Osbourne’un uzun yıllardan sonra Black Sabbath’a geri dönmesi albümün daha bir merakla beklenmesine yol açtı. Albüm, piyasaya çıkmasından kısa bir süre sonra İngiltere ve Amerika albüm listelerinde 1 numaraya yerleşti. Eski dostların uzun yıllardan sonra bir araya geldikleri 13 albümünün normal baskısında se-
kiz adet, ekstra üç parçanın yer aldığı “deluxe”
olma özelliğini de taşıyor. 2012 yılında yeni al-
baskısında ise toplam 11 şarkı var. Albümün
büm tanıtımı olarak başlayan turne, albümün
açılış parçası “End of the Beginning” Black Sab-
piyasa çıkmasından sonra da devam etti. Turne
bath albümünün başlaması gerektiği gibi sert
boyunda Black Sabbath, beş kıtada, 54 şehirde,
akorlar ve sert sözlerle başlıyor. Şarkı, grubun da
57 konser verdi. Turne programında İstanbul’a
misafir oyuncu olarak yer aldığı CSI: Crime Sce-
yer vermeyen Black Sabbath için Abdulkadir
ne Investigation dizisinin 13. Sezon finalinde
Elçioğlu (Aptullica) tarafından yıllar önce Grup
çalındı. İkinci parça “God is Dead?” albümden
Perişan köşesinde başlatılan “kırk kere söylersek
single olarak çıkan ilk parça. Single’ın kapağında
olur, Black Sabbath Türkiye’ye gelsin” kampanya-
Friedrich Nietzsche’nin bir fotoğrafı yer alıyor.
sını gündeme getirebiliriz sanırım.
Parça İngiltere Rock listelerinde altıncı sıraya
13 albümü, yıllar sonra çıkan bir Black
kadar yükseldi. Üçüncü parça “Loner” sözleriyle
Sabbath albümü olmasının dışında bir “Black
“Paranoid”i hatırlatıyor. Dördüncü parça “Zeit-
Sabbath” albümü olma özelliği de taşıyor. Al-
geist” ünlü belgeselden farklı olarak kelimenin
büm klasik bir Black Sabbath albümünden
Almanca anlamına uygun “zamanın ruhu” ile
beklenen herşeyi içeriyor. Sert şarkılar, fantastik
yapılan astral bir seyahati anlatıyor. Sırasıyla
sözler, Tommy Iommi’nin haşmetli soloları, Ge-
“Age of Reason”, “Live Forever”, “Damaged
ezer Butler’ın muhteşem basları ve “Karanlıklar
Soul” ile devam eden albüm, “Dear Father” ile
Prensi”nin insanı mum ışığında kırmızı şarap
sona eriyor. Albümün deluxe versiyonunda ise
içmeye davet eden sesi. Birçok Black Sabbath
“Methademic” , “Peace of Mind” ve benim fa-
hayranı tarafından beğeniyle karşılanan albüm,
vorim olan “Pariah” isimli parçalar yer alıyor.
bence beklentileri çok büyük ölçüde karşıladı.
Grup albüm piyasaya çıkmadan önce, oriji-
Black Sabbath dinlemek için yıllardır bek-
nal kadro ile bir turneye çıktı. Bu turne grubun
leyen hayranlar ve Black Sabbah ile bu albüm-
2005 yılından beri bu kadro ile çıktığı ilk turne
le tanışanlar, 13’ün lanetinden çekinmeyin. // www.2fmagazine.com // 55
İNCELEME
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
HP Spectre XT Touch Smart: Kusursuz Ultrabook
Belki biraz abartıyoruz, hiçbir bilgisayar kusuruz değildir. Fakat konu Ultrabook olduğunda HP’nin Spectre XT Touch Smart modeli kusursuza yakın özellikler sunuyor. Karizmatik tasarımı bizi küçük kusurlarını görmekten de alıkoyuyor
56 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
2
İNCELEME 012’de Intel, Ultrabook adını verdiği yeni bilgisayar platformunu ve 300 milyon dolarlık destek fonunu duyurduğunda PC sektörünün kaderi için önemli bir adım atılmış oldu.
Ultrabook’lar Apple’ın MacBook Air ile başlattığı süper ince ve taşınabilir ama aynı zamanda performanslı bilgisayar trendini Windows tarafına da taşıyordu. Zira 2012 öncesinde de Windows işletim sistemli ultra ince bilgisayarlar mevcuttu fakat bunların performansı bir Netbook’tan daha iyi değildi ve pil ömürleri çok kötüydü. Ultrabook’lar ise Core i5 işlemci, 20 mm’den ince gövde, SSD depolama gibi özellikleri 1.000 doların altında fiyat etiketleriyle sunma gibi oldukça iddialı bir reçete sunuyordu. Piyasaya çıkan ilk Ultrabook’lar gerçekten umut vericiydi. Özellikle ASUS’un Zenbook UX
nel özellikler sunan bir model olarak bahsede-
içine yerleştirilen klavye ve touchpad’in etrafın-
biliriz.
daki kıvrımlar oldukça güzel görünüyor.
modelleri incelik ve performans açısından çok
Kabul ediyorum; HP’nin ilk Ultrabook’ları
Ekranın çevresi siyah bir çerçeve ile kaplan-
firmaya yakışmayacak seviyedeydi. Plastik göv-
mış. Bu, görsel açıdan güzel görünüyor fakat ek-
dikkat çekti. Fakat Zenbook’lar adeta MacBook
deli, performansı ve tasarımı ikinci plana atan
ranın çok yansıma yapmasına sebep oluyor. Her
ilk Ultrabook modelleri uygun fiyat için yapıl-
ne kadar ekran oldukça parlak ve IPS teknolo-
mış denemelerdi. Elbette ürün gamında öyle
jisine sahip olsa da güneş ışığı altında ya da çok
larının çok alışık olmadıkları eksikliklerdi. Bu se-
bir model olması kadar doğal bir şey yok şu
fazla ışığın bulunduğu bir ortamda ekran çok
beple aslında ilk Ultrabook’lar MacBook Air’ın
dönemde. Fakat HP gibi pazara liderlik eden bir
kullanışlı olmuyor. Fakat bunun Spectre XT’ye
kopyalarıydı ve yine Mac kullanıcılarına hitap
firmanın pazara öncelikle liderliğe oynayacak
özel bir durum olmadığını belirtelim. Piyasada
ediyor gibiydiler. Çünkü Windows’u Mac’e ter-
üst seviye bir ürünle girmesini beklerdim. Neyse
mat ekranların sayısı oldukça az. Ayrıca dokun-
cih eden insanların istediklerini sunmuyorlardı.
ki fazla süre geçmeden Spectre modelleri bu
matik ekran özelliği de cam kullanımını zorunlu
Bunları güçlü işlemciler, geniş depolama alanı,
beklentilere hitap eden ürünler olarak karşımıza
kılıyor. Bu sebeple Spectre XT’ye bu açıdan bir
zengin I/O portları ve tabi ki uygun fiyat olarak
çıktı.
eksi puan vermiyoruz.
Air’ın kardeşi gibiydi. Sınırlı USB portu ve sınırlı depolama alanı sunmaları Windows kullanıcı-
sıralayabiliriz. Üreticiler bunu farketmiş olacaklar ki ikinci
Tasarım:
Bilgisayarın alt bölümünde de tek parça bir kapak kullanılmış. Herhangi bir pil ya da RAM
nesil Ultrabook’larda ani bazı değişiklikler oldu.
HP Spectre XT TouchSmart bir tasarım mo-
girişi bulunmuyor. Bu belki bazı kullanıcılar için
Tüm üreticiler depolama alanını artırmak için
deli. Bence bu fiyat seviyesinde bir ürün alırken
sorun olabilir ama özellikle değiştirilebilir pil yu-
hibrit disklere geçiş yaptı, fiyatı düşürmek için
sadece donanıma ve özelliklere bakmamak
valarının zamanla ne kadar büyük sorun yarata-
daha ucuz işlemcilere ve plastik gövdelere geçiş
gerek. Zaten 1500 dolar seviyesinde bir para
bildiğini de unutmamak gerek. Bu sebeple biz
yaptılar. Hatta 20 mm’lik incelik sınırı da esnedi
ödüyorsanız mutlaka üst seviye özellikler alıyor-
bu tek parça kapağı beğendik. Üzerinde sadece
ve neredeyse 25 mm’lik kalınlığıyla normal bir
sunuzdur. Fakat güzel bir tasarıma sahip, kaliteli
küçük hoparlör ve işlemci fanı çıkışı bulunan bu
laptop gibi görünen ürünler de Ultrabook ola-
malzemelerin iyi işçilik ile bir araya getirildiği bir
kapak yerine birkaç vida ile sağlam şekilde sa-
rak anılmaya başlandı. İlk başta reçeteyi çok sıkı
gövdeyi de hak ediyorsunuz. Bu sebeple Spect-
bitlenmiş.
tutmak işe yaramadığı gibi sonrasında çok gev-
re XT TouchSmart’a öncelikle tasarım açısından
şetmek de tutmadı. Bu sebeple bence özellikle
değinmek istedim.
2013’ün başında Ultrabook sektörü biraz yolunu kaybetmiş gibiydi. Neyse ki bazı üreticiler yeniden Ultrabook ismini hakedecek üretmeye başladılar.
22mm’lik kalınlık, Spectre XT’nin rakiplerine göre biraz kalın olduğu anlamına geliyor.
Ürünün tasarımı görsel açıdan oldukça gü-
Fakat 15 inçlik bilgisayarların genel yapısı dü-
zel. Tümüyle metalik renge sahip olan gövdenin
şünüldüğünde halen çok zarif ve ince bir ürün.
üst kapağında fırçalanmış alüminyum malzeme
Sadece ASUS Zenbook ya da MacBook Air kıyas-
kullanılmış. Yine metal, parlak HP logosuyla da
landığında daha kalın kalıyor. Fakat bu kalınlığın
Dergimizin bu sayısını hazırlarken yaklaşık
bu tasarım tamamlanmış. Kapağı kaldırdığınız-
1 ay süresince test etme fırsatı bulduğumuz HP
fonksiyonel bir sebebi var. Bu sebebe birazdan
da da karşınıza yine metal malzeme çıkıyor. Bu
Spectre XT Touchsmart modelinden de Ultra-
özellikler bölümünde değineceğiz.
mat metalin yüzeyi oldukça güzel bir hisse sahip
Ağırlık ise 1.5 kilogramın biraz altında.
book ismini hak eden, kutusundan çıkartırken
ve çok incelikle şekillendirilmiş. Hafif bir çukur
1.3 kg’lık 13 inçlik modelleri düşünce Spectre
heyecan uyandıran ve aynı zamanda fonksiyowww.2fmagazine.com // 57
İNCELEME XT’nin ideal bir ağırlık sunduğunu söyleyebiliriz. Yine normal bir 15 inç dizüstünün 2 kg civarında olduğu düşünürsek ağırlık konusundaki avantaj daha net ortaya çıkıyor. Tabi ki el çantasında taşınabilecek bir fonksiyonelliğe sahip değil. Zaten öyle bir ürün istiyorsanız mutlaka 11 inçlik modellere bakmanız lazım.
Teknİk Özellİkler ve Performans HP Spectre XT’nin birçok farklı konfigürasyonu mevcut. Fakat işlemci sabit: Intel Core i5 3317U. En azından Türkiye’de satılan modellerde hep bu işlemciye rastlıyoruz. 1.7 GHz hızında çalışan bu çift çekirdekli işlemci 3. Nesil Core ailesinden ve güç/pil tüketimi oranı en iyi işlemcilerden. Bence HP, burada güzel bir tercih yapmış. Elbette 4 çekirdekli Core i7’lerin sundu-
bence normal bir kullanıcı için yeterli olacaktır.
daha mavi tonlara sahip iken Spectre XT’nin ek-
ğu güce sahip değil. Ama Ultrabook mantığını
Gerektiğinde 150 TL’ye harici bir disk alıp, sık
ranı çok daha doğru bir beyaz dengesine sahip.
düşündüğümüzde bence Core i5 daha mantıklı
kullanmadığınız resim, video gibi dosyaları ora-
bir seçim. Bunu pil ömrüne baktığımızda da gö-
ya aktarabilirsiniz. Açıkçası sırf kapasite için hib-
rüyoruz. 4GB DDR3 RAM işlemciye eşlik etmek
Ek Özellİkler
rit bir ürüne yönelmenizi tavsiye etmem. Hibrit
HP Spectre XT TouchSmart, bazı ek özel-
için ideal. Bence bu işlemciyle birlikte daha fazla
ürünler kesinlikle SSD depolamanın hızına eri-
liklere de sahip. Belki bunlar ilk anda bir tercih
RAM’e ihtiyaç duymazsınız. Eğer 4 çekirdekli bir
şemiyor ve zamanla içi doldukça çok yavaşlıyor.
sebebi olmayabilir ama kullanım esnasında
işlemci kullanılsaydı render işlemleri için belki
Sadece SSD kullanan bir ürün alıp gerektiğinde
bunlar önemli fark yaratıyor. Bunların başında
daha fazla RAM mantıklı olabilirdi ama Core i5
harici disklerle depolamayı desteklemek perfor-
USB portlarını sayabiliriz. 2 adet USB 3.0 por-
ve 4GB ideal bir ikili. Performans açısından sen-
mans isteyen kullanıcılar için daha mantıklı bir
tuyla birlikte 1 adet de USB 2.0 portu sunuluyor.
tetik testler uygulamadık. Bu konuda genel izle-
seçim olacaktır.
Eğer harici fare kullanmayı tercih ediyorsanız
nimlerimizden bahsetmeyi daha doğru buluyo-
Spectre XT’nin grafik işlemcisi Core i5 işlem-
USB portları çok önemli. Zira bir port her zaman
ruz. HP Spectre XT, genel performans açısından
cinin içine entregre durumdaki Intel HD 4000.
fare tarafından kullanılıyor. Eğer tek ya da sade-
oldukça tatmin edici. Tamamen SSD depolama
Eskiden Intel’in ‘’Onboard’’ grafik işlemcileri de-
ce iki portunuz var ise bu bir sorun. Fakat HP
kullanıyor olması sayesinde bilgisayar çok hızlı
rin bir of çekmenize sebep olacak seviyede ya-
ikisi sol, biri sağ tarafta olmak üzere 3 USB portu
tepkiler veriyor. Gerek tarayıcı performansı, ge-
vaştı. Fakat son jenerasyon işlemcilerin üzerin-
sunuyor. Bu sayede bilgisayara aynı anda fare,
rek Full HD videolar ve çok aşırı seviyede gra-
deki grafik yongaları başarılı. Eğer çok üst seviye
USB bellek ve şarj için akıllı telefonunuzu bağ-
fik performansı istemeyen oyunların altından
harici grafik kartı sunan bilgisayar istemiyorsa-
layabilirsiniz. Benim açımdan bu çok faydalı bir
başarıyla kalkabiliyor. SSD sayesinde açılış ve
nız Intel HD 4000 her ihtiyaca cevap verecek
özellik. Ayrıca portlardan iki tanesinin USB 3.0
kapanış süreleri de oldukça kısa. Eğer birinci ya
nitelikte. Akıcı Full HD videolar da oynatabiliyor,
olması harici HDD ve USB bellek kullananlar için
da ikinci jenerasyon Core i5 işlemciye sahip bir
oyun da.
de bir avantaj. Tam boyutlu HDMI, Thunderbolt,
bilgisayarınız var ise (tabi kıyas olarak SSD’li bir
Ekran, Spectre XT’nin en öne çıkan özellik-
üründen bahsediyoruz. HDD’li ürünler işlemci-
lerinden biri. Bizim incelediğimiz model Touch-
sine bakmaksızın zaten Spectre XT’den yavaş
Smart modeli ve ekranın dokunmatik özelliği
Yukarıda az önce değindiğim kalınlık – fonk-
kalacaktır) Spectre XT’nin sağladığı performans
mevcut. 15 inçte Full HD çözünürlük ve IPS
siyonellik dengesinden de burada bahsedeyim;
özelliği sunan ekran gerçekten nefis görüntüler
Çokça USB portu, tam boyutlu HDMI ve Ether-
sunuyor. Yüksek çözünürlüklü görselleri ve Full
net girişlerini bir gövdeye sığdırmak istiyorsanız
HD filmleri bu ekranda izlemek gerçekten ayrı
incelikten bir ölçüde vazgeçmeniz gerekiyor.
bir keyif veriyor. IPS özelliği sayesinde çok parlak
Zira ASUS Zenbook’larda olduğu gibi gövdeyi
olan ekran aynı zamanda renk ayarları açısından
bir noktadan sonra çok ince yapınca oraya ne
bunun gayet yüksek bir depolama kapasitesi
da başarılı. Normal bir 15 inç dizüstü ile kıyas-
USB, ne de HDMI sığabiliyor. Dolayısıyla ya çok
olduğunu farkedersiniz. Zira bir üst seviye olan
landığında ekranın renk tonlarında çok daha
512GB’lık SSD’lerin fiyatları tek başına orta se-
ince, ya da çok kullanışlı port olabiliyor. HP bu
isabetli olduğunu gördük. Standart dizüstü çok
noktada kullanışlılık tarafında yer alıyor.
sizin için çok şey ifade etmeyebilir. Ancak Core 2 Duo’lu bir bilgisayarınız var ise kesinlikle yenilik zamanının geldiğini farkedeceksiniz. Bizim incelediğimiz üründe 256GB’lık bir SSD görev yapıyor ki SSD fiyatlarını biliyorsanız
viye bir bilgisayar fiyatına eşit seviyede. 256GB 58 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
kulaklık ve SD kart okuyucusuyla birlikte Spectre XT’ye portlar açısından tam puan veriyoruz.
İNCELEME Klavye ve Touchpad Klavye demişken burada ayrı bir başlık açmaya karar verdim. Zira ilk anda çok bakılan özellikler olmasa da kullanışlılık açısından bu ikisi çok önemli. HP Spectre XT’nin klavyesi gerçekten çok güzel. Tuşların arasındaki boşluk, tuşların yerleşimi ve derinliği çok güzel. Tuş sesi biraz yüksek, kafe gibi sessiz ortamlarda biraz göze batabiliyor. Ama rahatlık açısından çok beğendiğimi söylemeliyim. Fakat Touchpad açısından aynı şeyleri pek söyleyemiyorum. Spectre XT’nin klavyesi diğer Windows’lu bilgisayarlara göre çok daha büyük ve fonksiyonel. Üstelik çoklu dokunmatik özelliğini de destekliyor. Bu sebeple Windows kullanıcıları için önemli bir gelişme olduğunu söylemekte fayda var. Fakat benim izlenimim halen MacBoook’ların Touchpad’leri kadar iyi olmadığı yönünde. Dolayısıyla Spectre XT, MacBook’tan Windows dünyasına geçiş yapacak kişiler için küçük bir farkla da olsa Touchpad’iyle Mac’lerin gerisinde. Ama yukarıda da bahsettiğim gibi dokunmatik ekranın sağladığı faydayı göz ardı etmemek lazım. Bir süre sonra Touchpad’den daha fazla kullanmaya başlıyorsunuz.
Sonuç: Tam adıyla HP Spectre XT TouchSmart 15-4000 et, sunduğu özellikler ve kullanışlılık açısından yapılan tercihler bakımından piyasadaki en iyi Ultrabook’lardan biri. Bir süre önce piyasaya giriş yapan ucuz ya da Dokunmatik ekran, bir dizüstü bilgisayar-
dan bir video açtığımda ofiste ilk gelen soru
da ne kadar faydalı olur? Spectre XT’de bu so-
‘’Ne izliyorsun?’’ şeklinde oluyordu. Kendi
runun cevabı oldukça pozitif. Ekran çok hızlı
bilgisayarımdan sonra (Kendisi bir MacBook
tepkiler veriyor ve Windows 8’in kısa yollarına
Pro olur) Spectre XT ile bir video açtığımda ilk
alıştığınızda ekran bir anda Touchpad’den
tepki ‘’Ne oluyor?’’ şeklinde oldu. Ses öylesine
daha fazla işinize yarar hale geliyor. Eğer uzun
güçlü ve derinlikli geliyor ki ilk anda dizüstü
süre Windows 7 kullandıysanız Windows 8’e
bilgisayardan geldiğine emin olamıyorsunuz.
alışmak oldukça zor. Fakat alıştıktan sonra ar-
Elbette harici ev sinema sistemlerinin yerini
tık tüm dizüstülerde dokunmatik ekran arar
tutmaz ama dahili hoparlör sistemi için çok
hale geliyorsunuz.
başarılı.
HP’nin Beats Audio ile uzun süredir de-
Arka aydınlatmalı klavye, MacBook’tan
vam eden işbirliği Spectre XT’de de güzel
alışık olduğum bir özellik ve Spectre XT’de yer
sonuçlar veriyor. Biri önde, ekranın altındaki
alması oldukça önemli. Herkesin ihtiyaç duy-
ızgarada, ikisi de gövdenin alt tarafında bu-
duğu bir özellik değil fakat zaman zaman çok
lunan hoparlör çıkışları çok güçlü ve zengin
işe yarayabiliyor. Kullanmadığınız zaman da
sesler sunuyor. Genellikle kendi bilgisayarım-
klavye üzerinden kolayca kapatabiliyorsunuz.
fazlasıyla Mac özentisi Ultrabook’lardan ayrılıp, kendi stilini yaratan bir ürün olmuş. Elbette en ince, en hafif Ultrabook’u isteyenlere göre bir ürün değil. Fakat 15 inç Full HD dokunmatik ekran, zengin portlar ve zarif tasarımıyla Ultrabook’lara çok fonksiyonel bir yorum getiriyor. Kusursuza yakın olsa da HP Spectre XT Touchsmart’ın eleştirilecek yönleri mevcut. Bunun başında pil süresi geliyor. 5 saat civarındaki pil ömrü, 7 saati bulan rakipleri arasında geri kalmasına sebep oluyor. İkinci eleştiri konusu ise fiyat olabilir. 3500 TL civarındaki fiyat herkese hitap etmiyor. Fakat piyasadaki rakipleriyle kıyaslandığında normal olduğunu söyleyebiliriz. // www.2fmagazine.com // 59
TASARIM
Baturay TOK // baturay@2fmagazine.com
@negoey
GRCIC
60 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
TASARIM
Sektörde her yıl lanse edilen binlerce tasarım, iz bırakmadan firma kataloglarındaki yerlerini sessiz sedasız alırken, son dönemdeki ikonik tasarımların altında Konstantin Grcic imzasının olması artık insanları şaşırtmıyor
2
006 yazında Alman kimya devi BASF, yeni geliştirdiği Ultradur® High Speed isimli malzeme ile endüstriyel bir ürün tasarlamak üzere Konstantin Grcic’in de içinde
bulunduğu dört tasarımcıyı bir “workshop”a
çağırdı. Bu seanslarda tasarımcılara, BASF’in yeni malzemesinin sağlamlığı, akışkanlığı, esnekliği ve diğer teknik özellikleri sadece sayılar ve raporlar ile değil, gündelik uygulamalar ile aktarıldı. İlerleyen dönemde Grcic ve BASF, malzemenin akışkanlığının ve dayanıklılığının üst seviyede olması sebebiyle proje kapsamında, tek noktadan destek alan “cantilever” bir plastik sandalye tasarlama-
nın uygun olacağı fikrinde mutabık kaldılar. Projenin hemen başında, üretimi yapacak İtalyan Plank firmasını da, ürün tasarım ve geliştirme sürecinin içine dahil ettiler.
BIO Konstantin Grcic, Alman bir anne ve Sırp bir babanın çocuğu olarak 1965’te
Sandalye tasarım projelerinin ortalama
Almanya’da doğdu. İngiltere’de ahşap
2-3 senede sonlandığı düşünülürse, yeni bir
ustalığı eğitimi aldıktan sonra Londra Ro-
malzeme kullanılarak tasarlanan Myto San-
yal College of Art’ın tasarım bölümün-
dalyesi, bir sene gibi kısa sayılabilecek bir
den mezun oldu. 1990 yılında mezuniyet
zaman diliminde hayata geçirildi. Projenin
sonrası altı ay kadar Jasper Morrison’un
bu kadar kısa sürede tamamlanmasını, tüm
stüdyosunda çalışan Grcic, bu kısa deneyi-
ekibin sinerji içinde çalışmasına ve üretici fir-
min bile kendisine çok kıymetli katkıları ol-
manın başından beri sürecin içinde olmasına
duğunu belirtmiştir. 1991 yılında Münih’te
bağlayan Grcic ayrıca, “bu tasarımı, malzeme-
kurduğu Konstantin Grcic Industrial De-
nin esnekliğinin yanısıra olağanüstü sağlam-
sign (KGID) isimli şirketiyle mobilya ve ay-
lığı mümkün kıldı” diyerek, işin arkasındaki
dınlatma konusunda, Flos, Magis, Plank,
mühendisliğe de vurgu yapmaktadır.
Emeco, Muji ve Vitra gibi sektörün önde
Ağ hissi veren delikli sırt ve oturma kı-
gelen firmalarına hizmet vermeye başladı.
sımları, destekleyici bir yapıya sahip olması
Uluslararası alanda bir çok ödüle sahip ta-
ve malzemenin moleküler özellikleri saye-
sarımcının tüm portföyünü incelemek için
sinde yerden destek alan kısmın inceden
http://konstantin-grcic.com/ websitesine
kalına kesitler arası düzgün şekilde geçişi
göz atabilirsiniz.
ile Myto, tasarımına ilham kaynağı olan
2009’da Londra’daki DESIGN-REAL,
Marcel Breuer’in Cesca (1928) ve Vernar
2010’da ise St.Etienne Tasarım Bienali için
Panton’un Panton (1967) sandalyelerinden
COMFORT ve Roma’da Istituto Svizzero
farklılaşmaktadır.
için BLACK2 tasarım fuarlarında da küratör-
Ticari lansmanı 2008 Milano fuarın-
lük yapan Grcic ayrıca, geçen sene Vene-
da yapılan Myto, kısa sürede tasarım iko-
dik’teki 13.Mimari Bienali’nde Almanya
nu sandalyeler arasındaki yerini almıştır.
pavyonunun da tasarımını yapmıştır.
Nitekim New York’taki Modern Sanatlar
Grcic’in tasarım dili için, formal bir cid-
Müzesi’nin (MoMA) daimi koleksiyonuna
diyeti, entellektüel bir yaratıcılık ve bir mik-
dahil edilmiştir. Plank firması tarafından sa-
tar ironi ile yoğurduğu söylenir. Ünlü isim
tılan ve altı farklı renk seçeneği bulunan san-
başarısını, her ürünü için tasarım tarihinde
dalyenin Avrupa fiyatı 232 Euro’dur.
yaptığı titiz araştırmaya ve teknoloji ile malzemeye olan tutkusuna bağlıyor. Grcic’in tarzı genelde “minimalist” olarak anılsa da, kendini “sadelik/yalınlık” felsefesine daha yakın görüyor. Diğer taraftan Grcic, mükemmeliyetçi olmadığını belirtip, mükemmeliyetçiliğin dinamizmin ve gelişimin önünü tıkadığına inanıyor.
Konstantin Grcic (sağda), Martin Plank ile Myto sandalyesi tasarımında çalışırken
www.2fmagazine.com // 61
TASARIM PORTFÖY 2001 yılında Compasso D’Oro ödülüne layık görülen ve FLOS tarafından üretilen MAYDAY lambası, Grcic’in New York MoMA’nın daimi koleksiyonunda sergilenmek üzere seçilen ilk tasarımı olmuştur. Bir röportajında Grcic, kariyerinde önemli bir yere sahip bu çalışmadan bahsederken, ürünü kendisi için tasarladığını “her zaman bu tarzda sabit olmayan bir lambam olsun istemiştim” sözleriyle itiraf ediyor. 98 yılında henüz kariyerinin başlarında tasarladığı bu ürünün başarısının, sonraki dönemde kendisine güven verdiğini ve belli bir oranda içgüdülerine güvenmeyi öğrettiğini de eklemeyi ihmal etmiyor. Tasarımı Grcic’in kendi anlatımından izlemek için http://bit.ly/GIqK2h adresindeki YouTube videosuna göz atabilirsiniz. Grcic, 2004 yılında tasarladığı ONE sandalyesinin kendisi için bir kırılma noktası olduğunu belirtir. Bu tasarımı, daha önceki çalışmalarından birikimleri ve kariyeri boyunca sentezledikleri sayesinde geliştirdiği tasarım dilinin olgun
ONE Sandalyesi (2004)
bir çıktısı olarak görüyor. ONE sandalyesinin lansmanı sonrasındaki reaksiyonları ise, bir şarkısı hit olmuş rock grubu benzetmesi üzerinden anlatıyor. Tasarımının aldığı tepkileri, herkesin beğendiği, her konserde defalarca çalınması istenen ve yıllar geçse bile hala unutulmayan bir şarkıya benzeten Grcic, o dönem kendisine gösterilen yoğun ilgiyi ise, “sanırım bu bir daha başıma gelmeyecek bir olaydı” diyerek memnuniyetle anıyor. Alışılmadık ve ayırt edici bir formda tasarlanan, ONE sandalyesi gözüktüğünden çok daha rahat bir oturuma sahip. Futbol topuna benzer şekilde, her bir yüzeyin diğerine belli bir açı ile bağlanmış olması sebebiyle tasarımı 3 boyutlu bir formda olan sandalye, döküm alüminyumdan üretiliyor. Farklı renk ve ayak alternatiflerine sahip ürünün en dikkat çekici versiyonunun, beton ayaklı olan olduğunu düşünüyorum. Ürünün Avrupa satış fiyatı, ayak tipine göre 267 ile 422 Euro aralığında değişiyor. İki sayı önce Thonet konulu yazımızda, markasız ürünleri ile ünlenen Japon perakende firması Muji’nin ünlü tasarımcılar ile ikonik eski tasarımları yeniden yorumladığından bahsetmiştik. Bu çalışma kapsamında 2009 yılında Grcic de, Mart Stam ve Marcel Breuer’in me62 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
MAYDAY Lamba (1998)
TASARIM tal borulu tasarımlarından hareketle, Muji için bir çalışma masası ve sandalyesi tasarlamıştır. Breuer’in ve Bauhaus ekolünün, kendisinin
Myto (2007)
tasarıma başlamasında etkisi olduğunu ifade eden Grcic, bu proje sayesinde tasarım tarihinin önemli bir dönemini yeniden yorumlamış olmaktan memnun olduğunu dile getirmiştir. Aslında Grcic’in Muji ile ilk ortak çalışması 2006 yılına dayanmaktadır. Japon gündelik yaşamında, eşyaların ucuna birşey takıldığını farkeden Grcic’in tasarladığı, sapında ufak bir delik olan şemsiyeler o dönemde, Japon sokaklarında bayağı popüler olmuştur. Mermerden mobilya üreten İtalyan firması Marsotto Edizioni için de bir koleksiyon tasarlayan Grcic’in, koleksiyondaki parçalara verdiği isimlerin Topkapı, Bebek, Galata, Sultan ve Taksim olması, hoş ve ilginç bir ayrıntı olarak gözüme çarptı. Daha sonra yurtdışında verdiği bir röportajda, en sevdiği şehirlerden biri olarak İstanbul’u gösterdiğini ve şakayla karışık ofisini İstanbul’a taşımayı bile aklından geçirdiğini okuyunca, bu isimlerin nereden çıktığı konusunda fikrim oluşuyor. 2007 yılında Garanti Galeri’de tasarladığı ürünlerden seçkilerin yer aldığı bir sergi düzenlenen ve bu sayede Türkiye’de bilinirliği biraz daha artan Grcic’in, günün birinde İstabul’da ofis açarak, yetenekli gençlerimizi uluslararası tasarım dünyasına kazandırmasını ümit ediyorum. //
Pipe (2009)
www.2fmagazine.com // 63
KAPAK KONUSU
ZEVK-İ
Aslıhan KARLIDAĞ // aslihan@2fmagazine.com
SEFA
@aslihankarlidag
Masal Diyarı
Brugge
“Bir kuş Hansel ve Gretel’i ormanda bir evin önüne götürmüş. Bu evin çatısı pastadan, duvarları ekmekten, pencereleri şekerdenmiş.”
Ç
ocukluğumda annem başucum-
Gördüğünüz ilk restorana geçip kahvaltınızı
gibi hissediyor. Kentsel dönüşümlere inat tüm
da masal okurken, dudaklarından
sipariş edebilirsiniz. Pancake Brugge’da güne
binalar, kaldırımlar 1000 yıllık tarihin izlerini ta-
dökülen her kelimeyi gözümde
başlamak için en keyifli yiyecek. Pancake’in
şıyor. Kenti ziyaret ettiğinizde Ortaçağ’da yaşa-
canlandırırdım. Brugge’a adım attı-
üzerine Nutella’yı bir saniyede unutturacak çi-
yıp, 2000’li yılların teknolojisine sahip olan ye-
ğımda masalların gerçeğe dönüşe-
kolatalardan da sürün... Muhteşem!!! Yeldeğir-
rel halkı kıskanacağınızdan şüpheniz olmasın.
bileceğine inandım.
menlerinde fotoğraf çektirdikten sonra pedala
Merkez çok büyük bir yer değil, yürüyerek her
Aşık olduğunuz adam/kadın karşınızday-
kuvvet bir 15 km daha giderseniz sahil şeridine
yerini gezebilirsiniz. Mimariye meraklıysanız
ken, onu doya doya seyredersiniz ya, edasını,
ulaşmış olacaksınız. Dilerseniz rehber eşliğinde
merkezdeki Heilige Bloed Kilisesi’ne, resme
tavrını, hareketlerini beyninize kazırsınız ya,
bisiklet turu da alabilirsiniz. Baja Bikes veya
meraklıysanız Groeninge Müzesi’ne gidebi-
bu “güzel” masal diyarına da tıpkı sevgiliniz
Quasimund en bilinen tur firmaları.
lirsiniz. Asıl fikrimi söylemem gerekirse, müze
gibi uzun uzun bakın! Bir gününüzü sadece
Bisiklete binmeyi sevmiyorsanız ya da be-
bakmaya ayırın. Bir bisiklet kiralayın, gün ağı-
nim gibi bisiklete binmeyi bilmeyen bir eşiniz/
rırken pedala basmaya başlayın. Zincir sesi ku-
sevgiliniz varsa üzülmeyin, faytonla şehir turu
Benim kuşağımın yetişemedeği el yapı-
laklarınızda yankılanırken, pancake kokuları
yapabiliyorsunuz. Ayrıca havanın durumuna
mı oyuncaklar burada halen çok revaçta. Ço-
arasında karşınızdaki güzelliğin tadını çıkarın.
göre balona da binebiliyorsunuz. Şehrin nere-
cuğunuz veya yeğeniniz yoksa bile kendiniz
Damme’e doğru 5 km gidin, nehir kenarında
deyse her sokağından geçen su kanalları oldu-
için mutlaka alın. Ananelerimizin dantelleri
bir kasabaya ulaşacaksınız. Kasabayı görünce
ğu için, kanal turu da güzel bir alternatif olabilir.
Brugge’da demode olmamış. Tonton teyzelerin
“işte burası” diyeceğinizden şüpheniz olmanız.
Brugge’da insan kendini gelecekten gelmiş
sattığı dantelleri alıp, “ultrabook”unuzun üze-
64 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
gezmek yerine en dar sokağa girin, en küçük köprüden geçin, gezin.
ZEVK-İ
SEFA
GEZİ SAĞLIK
rine sermenizi beklemiyorum tabi ama yine de
bira) denemenizi öneririm. Sandwicherei’de
arkasındaki perili köşke benzer gri şatoya doğru
göz atmaya değer. Brugge’a gidip de sadece
hayatınızın en lezzetli hamburgerini yiyin. Gro-
uzanıp sevgilinizle anın tadını çıkarmak…
çikolata satan mağazalardan çikolatanızı alma-
te Markt’taki saat kulesinin önündeki seyyar
Bu masalı Turgay Eryiğit’in kaleminden
dan dönmeyin, pişman olursunuz.
kulübeden patates kızartması yemeyi ihmal
okuyacağınız “In Bruges” filmiyle noktalamanız
etmeyin. Geldmuntstraat’ta da Vinci’nin don-
şiddetle tavsiye edilir. Gökten 3 elma düşmüş;
durmasından tadın.
birinin içi çikolata ile doldurulmuş, biri dantel
Peki ne yiyeceksiniz? Tabi ki patates kızartması, beyaz şarapta pişmiş midye yanında da buz gibi bira. Kriek (vişneli bira),
Brugge’da gece yapılacak en güzel aktivite
Framboise(frambuazlı bira) ve Peché (şeftalili
ise; içkinizi alıp Minnewater Park’ta kanala ve
keseye konmuş, biri pancake ile kaplanmış... //
www.2fmagazine.com // 65
GEZİ
Meral AKMAN // meral@2fmagazine.com
@cizenbayan
TAZMANYA
Hobart
Z
iyaret fikirleri havada uçuşurken
ğarken hayvanlara çok dikkat etmek gerek, yol
Wombat, bol tüylü sevimli bir hayvan, vü-
gündeme gelen Tazmanya’yı zi-
kenarında trafik kurbanı hayvanat bahçesi zen-
cutlarının arka tarafı çok sert, tehlike anında
yaret fikrinden ‘nasıl vize alacağız’
ginliğinde ölü hayvan görmek mümkün,
yuvarlanıp düşmanlarının sert kısmı ısırmasını
endişesi ile vazgeçmek üzereyken, Tazmanya’nın aslında Avustralya’nın
- Hız sınırlarına ve trafik kurallarına çok dikkat edin, cezalar çok yüksek,
sağlayarak kendilerini koruyorlar. Wombatlar en zeki hayvanlar sıralamasında başlarda ge-
güneyinde bir ada olduğunu ve Avustralya’nın
- Şehir için GPS’e güvenmeyin, kendinizi
liyor. Tanıştığımız bu genç wombat o gece altı
eyaletlerinden biri olduğunu öğrendik ve bavul-
Tazmanya Üniversitesi’nin yurtlarında bulabi-
aylık bir deneme için ‘yarı’ doğal bir ortama
larımızı toplayıp maceraya kanatlandık.
lirsiniz, onun için yol işaretlerine ve içgüdülerini-
bırakılacaktı. Eğer hazır olduğuna karar veri-
ze güvenin.
lirse tamamen kendi vahşi ortamına geri dö-
Melbourne üzerinden uçuşumuzu eyaletin başkenti Hobart’ta tamamladık. Maceranın ilk
nebilecek. Bizim gördüğümüz kadarıyla pek
ayağı sağdan trafikte araba kullanmak ile baş-
Kaldığımız yer Hobart’tan 35 dakika uzak-
ladı. Bütün içgüdülerimizi bir tarafa bırakıp yep-
lıkta, adını vadide yetişen bir çam türünden alan
yeni bir trafikte yepyeni bir yönde araba kullan-
Huonville’de iki eski hippi olduğunu düşündü-
Tazmanya Canavarı’nı (Tazmanya Şeyta-
maya başladık. Avustralya’yı arabayla gezecek
ğümüz, orta yaşlarda bir çiftin kiraladığı nehir
nı), Avrupalılar adaya ilk geldiklerinde kırmızı
olanlar için bir kaç önerim var.
kenarında bir evdi.
kulakları ve çirkin sesi yüzünden şeytan san-
bir cin gibiydi, ama vahşi yaşamda ne yapar bilinmez.
- Aydınlatmanın Türkiye’deki gibi olması-
Tazmanya gezimizin ilk gününe yoğun bir
mışlar. Tazmanya Şeytanı adı buradan geliyor.
nı beklemeyin, her yer son derece karanlık bu
sisle başladık. Hedefimiz Bonorong Vahşi Ya-
Aynı çizgi filmdeki gibi çok hareketli ve heye-
nedenle hem yol kenarındaki, hem de yerdeki
şam Parkı’ydı. Parka giriş ücreti olarak AUD 26
canlı hayvanlar. En önemli özellikleri çok güçlü
ödeyip, içeride tembel tembel oturan kangu-
çeneleri olması - biri teleobjektifimin kapağının
- Yol kenarındaki işaretler kadar yolun üze-
ruları görünce biraz moralimiz bozuldu, bir kaç
tadına baktı. Kansere benzer, ağızlarında beli-
rindeki işaretleride takip etmek gerek, başta
dakika sonra gönüllü park görevlisi genç kızın
ren yaralarla başlayan, sonra bütün vücutlarını
biraz yorucu, ancak alıştıktan sonra çok rahat
bir saatlik turu başladığında hepsini unuttuk, bir
saran bir hastalık doğadaki bütün Tazmanya
ediyorsunuz,
saat boyunca wombat, koala ve tazmanya ca-
Canavarlarına bulaşmış. Çok acıklı ama yasam
navarı hakkındaki bilgileri dinledik.
parkındaki canavarları doğaya salmak için do-
trafik işaretlerini takip etmek çok zor,
- Özellikle gece karanlığında ve gün do66 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
GEZİ Tazmanya Canavarı
Koala
Kanguru
Tahune Ormanı
ğadaki tüm hasta canavarların ölmesini bekle-
olmadığını kontrol edin diyorlar. Çünkü eğer
uzun ağaçlar ile kaplı bir ormanda uzun bir yü-
meye karar vermişler.
karnında bebek varsa bebeğin yaşama ihtimali
rüyüş yaptık. Tazmanya’nın en uzun ağaçların-
çok yüksek. Yine çok acıklı ama, siz orada bırakır-
dan bazılarını canlı, bazılarını ise yıkılmış olarak
sanız o bebek açlıktan ölebilir.
gördük. Bu ağaçlar belli bir yaşa geldikten sonra
Koala ve Wombatların aynı aileden geldikleri düşünülüyor. Milyonlarca yıl önce, hayatlarını sürdürmek için seçim yapma zamanları
İlk günümüzün kalan kısmını Hobart’ta ge-
hem genç ağaçlar için güneş ışığına yer açmak,
geldiğinde, Wombatlar yerin altını, Koalalar
çirdik. Tazmanya’da yaşayanlar son derece çev-
hem de düştüğünde tohumlarını etrafa saçarak
ağaçların tepelerini tercih etmişler. Düşük kalo-
reci. Doğaya, hayvanlara ve doğanın kurallarına
soyunu devam ettirmek için yıkılırmış.
rili beslenme şekilleri ve düşmanlarının (Avru-
saygı göstermeye kendilerini adamışlar. Yolcu-
Bir sonraki hedefimiz Tahune Ormanı oldu.
palılar Avustralya’ya gelinceye kadar tabi) azlığı
luk öncesi konuştuğumuz bir Güney Avustral-
Yer üstünde ağaçların altında başlayan yürüyü-
Koalaları, wombatların aksine azıcık ‘beyinsiz’
yalı, Tazmanya’yı ‘kocaman bir hipi komünü’
şümüzü, yerin yaklaşık 45 metre yükseklikte
ve tembel yapmış. Hemen hemen bitkisel hayat
olarak tanımladı. Görünce biz de hak verdik. Yol
kurulmuş iskeleler üzerinde, ağaçlara tepeden
yaşıyorlar ve kıpırdamak bile istemiyorlar. Koala-
sorduğumuz ve bize gideceğimiz yere kadar
bakarak tamamladık.
ların da arka kısımları çok sert ancak bu tembel
eşlik eden Tazmanyalı genç iki dakikalık yolda,
Tazmanya, doğa ile içiçe olmak isteyen, sa-
hayvanlar sert kısmı ağaçlarda rahat oturmak
Türkiye’de bisikletle yolculuk yapıp yapamaya-
kin ve huzurlu bir gezi arzu eden herkese rahat-
için kullanıyorlar.
cağını sordu ve araba yerine bisiklet kullanma-
lıkla tavsiye edebileceğim minik bir ada. Yazın
nın çevreye katkılarından bahsetti.
giderseniz denizden ve beyaz kumlu kumsallar-
Eğer tabiat şartları uygun değilse anne kangurular doğum yapmayı bir yıl kadar ge-
Tazmanya’nın görülmeye değer yerlerinden
ciktirebiliyorlar. Eğer bir kanguruya arabayla
biri de Mount Dağı, güneş ışığının sızmakta
çarpıp öldürdüyseniz hemen gidip hamile olup
güçlük çektiği manzaralı bir yolculuktan sonra
dan da yararlanabilirsiniz. Görmek isteyen herkese iyi yolculuklar. // www.2fmagazine.com // 67
Farah’ça Tarifler
Farah ÖZÇELİKEL // farah@2fmagazine.com
Önümüzdeki günlerde bolca tüketilmesi gereken sebzelerden biridir kereviz.Uzmanların faydalarını saymakla bitiremedikleri bu sebze çoğu kişi tarafından da pek sevilmez aslında.. Kendisine has güzel kokusu(tabi sevene böyle gelir)nedeniyle sevilmeyen bir sebzedir.Özellikle çocuklar ve erkekler tarafından pek yenmek istenmez. Oysa hem çiğ olarak ,hem pişirilmiş olarak bir çok çeşidi yapılabilen bu yararlı sebzeyi içine katacağımız limon,portakal,elma,sarımsak vb.malzemelerle kokusunu hafifleterek sevmeyenlere yedirebilme şansımız oldukça yüksek. Aşağıda size vereceğim tarifle kerevizi hiç ağzına sürmemiş birine yedirebilmeniz mümkün olabilir. Deneyin,görün..Afiyet olsun.Sevgiyle kalın..
PORTAKALLI KEREVİZ MALZEMELER 4 ADET KEREVİZ YEŞİL YAPRAKLI OLSUN 2 ADET PATATES 2 ADET HAVUÇ 2 ORTA BOY SOĞAN 3 DİŞ SARIMSAK 2 ADET PORTAKAL 1 ADET LİMON 1 TATLI KAŞIĞI TOZ ŞEKER 1 YEMEK KAŞIĞI UN 1 ÇAY BARDAĞI ZEYTİNYAĞ 1 SU BARDAĞI SU 1 TATLI KAŞIĞI TUZ(Arzuya göre arttırılabilir)
Faydaları:
YAPILIŞI şeklinde
* Kerevizin yaprak ve saplarının, bol vitaminleri ve çeşitli madeni
doğruyalım,soyarken kestiğimiz kök ve sap kısmını da
maddeleriyle çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, mideyi kuvvetlen-
körpe yapraklar kalacak şekilde temizleyip bütün olarak
dirdiğini ve iştah açtığını bildiriyor.
Kerevizlerin
kabuklarını
soyup
halka
bırakalım,diğer sebzelerimizi jülyen olarak doğrayalım ve
* Uzmanlar, kerevizin, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çe-
hepsini içine limon suyu sıktığımız bir kabın içinde bekle-
şitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırdığını, sinir yorgunluğunu
telim.İyice yıkayalım.
da önlediğini ifade ediyor.
Daha sonra sosumuzu hazırlayalım.Sıkığımız prtakal
* Kanı pisliklerinden temizlediğini ve sivilcelerin geçmesine, yüzün
suyunu.Bir limon suyunu,zeytinyağımızı,unu,tuzu,şekeri
pembe bir hal almasına yaradığını vurgulayan uzmanlar, kerevizin diğer
ve suyumuzu bir kaba alıp iyice karıştıralım ve bir kenarda
faydalarını şöyle sıralıyor: “Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk
bekletelim.
maddelerinden temizliyor.
Yayvan bir tencerenin dibine piyazlık doğradığımız soğanları koyup biraz tuzla hafifçe ovalım,üstüne 3 diş sarımsağımızı kabuklarıyla bütün olarak koyalım,halka şeklinde doğradığımız kerevizleri yarleştirip patates ve havuçlarımızıda koyduktan sonra en üste kök ve sapıyla uzun olarak
* Sarılığı gideriyor, böbrekleri çalıştırıyor, fazla suyu dışarı atıyor. * Böbreklerden kumu, taşı döküyor. Şişmanları zayıflatıyor ve cinsel faaliyeti çok arttırıyor. * Bedende şikâyetlere neden olan bazı durumlara (sözgelişi, eklemlerdeki gut hastalığı gibi) iyi gelir.
bıraktığımız kereviz saplarını koyalım,hazırladığımız sosu
* Sinirleri yatıştırıcı etkisi vardır. Aşırı sinirlilik durumunu yok eder.
üzerlerine dökelim,tencerenin kapağını kapatıp ocağımı-
* Bedene yararlı diğer etkileri de şunlardır: Uyarıcıdır. Bedeni güç-
zın ufak gözünde altı kısık olarak 40 dakika kadar pişmeye bırakalım.Servis tabağına alıp soğuk olarak sunalım..
lendirici toniktir. Gaz söktürücüdür. iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. * Bu etkileri sağlamak üzere, kereviz, yemeklerde ve salatalarda bolca tüketilir. Ya da piyasadan satın alınan kurutulmuş kereviz tohum-
Not:Dilerseniz içine yarım limon kabuğu rendeside ilave
larından 1-2 tatlı kaşığının üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10-15
edebilirsiniz
dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
68 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
KİTAP
www.2fmagazine.com // 27
İŞ DÜNYASI
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
@cizenbayan
Latin Amerika’nın Almanya’sı:
Şili
G
üney Amerika’nın Okyanus’un bu
çevremden edindiğim izlenim çoğunlukla
fikirleriniz her zaman gerçeklik ile örtüşmeyebi-
tarafında nispeten az tanınmış ülke-
Meksika ve Arjantin gibi ülkelerle karıştı-
liyor.
lerinden biri olan Şili, 2012 yılından
rıldığı yönünde. Bunun sebebi sizce nedir?
Bir süre önce Avrupa’ya seyahat oldukça re-
beri devlet girişimiyle Türkiye ile tica-
Bunun sebebinin aradaki mesafe ve iki ülke
vaçtayken bu günlerde Latin Amerika’da henüz
retini artırmayı hedefliyor. Genellikle
arasındaki yakın zamana kadar olan kısıtlı ticari
keşfedilmemiş olan Şili gibi çok enteresan desti-
ve diplomatik ilişkiler olduğunu söyleyebiliriz.
nasyonlardan da bahsedilmeye başlandı. Şili bu
şaraplarıyla tanınan Şili, verimli topraklarıyla özellikle meyve ve ceviz gibi mahsüllerinde de yüksek kalite vaad ediyor.
2011 yılında yürürlüğe giren Şili - Türkiye
anlamda, ne tür seyahatten hoşlanırsa hoşlan-
arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ve yine
sın, her bir turistin beklentilerini fazlasıyla karşı-
Geçtiğimiz günlerde Şilili üreticileri
aynı dönemde ProChile – Şili Ticaret Ofisinin
layabilecek, kuzeyindeki dünyanın en kuru çölü
İstanbul’da gurme ve ithalatçılarla buluştu-
İstanbul’da açılması ile Türk iş insanları tarafın-
olan Atacama Çölü, güneyinde Antartika’ya
ran Şili Ticaret Ofisi, geride bıraktığı bir yılda
dan Şili’nin bilinirliğinin her geçen gün arttığı-
kadar uzanan Patagonya Buzulları, 4300 km
Türkiye’ye Şili’yi anlatmak konusunda önemli
na ve gerçekleştirdiğimiz tanıtım etkinlikleri ve
Pasifik Okyanusu’na olan kıyısı ve tüm doğu
işler başarmış. Ekibin hedefi özellikler gıda ala-
artan ticaret ile bilinirliğin de zamanla daha da
sınırı boyunca uzanan And Dağları ile tam
nında Türkiye ve Şili’nin ilişkilerini daha da iyileş-
artacağına inanıyoruz.
anlamıyla bir tezatlar ülkesi. Örneğin başkenti
Örneğin 1 Ekim’de gerçekleştirdiğimiz Şili
Santiago, yaşam kalitesi dünyanın en yüksek
1 Ekim Salı Günü İstanbul Ritz-Carlton
Lezzetleri etkinlikleri ve periyodik olarak gerçek-
şehirleri arasında gösterilir ki, ne kadar gelişmiş
Hotel’de gerçekleşen etkinlik sonrası Şili Ticaret
leştirdiğimiz diğer etkinlikler; Şili gıda ürünleri-
bir ülkeye seyahat edeceğinizi bilerek yola çıksa-
Ofisi Türkiye Direktörü Gülşan Atalay soruları-
nin tanıtımının yanı sıra gastronomisini ve kül-
nız da modernliği, gelişmişliği ve alt yapısı ile sizi
mızı yanıtladı ve bizlere Şili’yi anlattı.
türünü de tanıtmamıza imkan sağlamaktadır.
şaşırtmaya devam eder.
tirmek.
Şili ile ilgili yargıların gerçeklikten uzak olŞili, ismini çok duyduğumuz, aşina ol-
masında, toplumun ufak bir segmenti dışında,
Bize Şili hakkında biraz bilgi verir mi-
duğumuz bir ülke. Fakat aslında Türk insa-
genel olarak Türk insanının yeni yeni yurtdışına
siniz? Nasıl bir kültürü var? Şili’de üretilen
nı Şili kültürü hakkında çok az şey biliyor,
seyahat etmeye başlamış olmasının da payı ol-
kaliteli ürünler neler?
belki de biraz yanlış tanıyor. Benim kendi
dukça büyük. Hiç görmediğiniz bir ülke ile ilgili
70 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
Coğrafi yapısı ve iklimi Şili kültürünün olu-
İŞ DÜNYASI
Şili Ticaret Ofisi Türkiye Direktörü Gülşan Atalay şumunda büyük öneme sahiptir. Coğrafi ola-
Etkinliğe katılan Şilili üreticilerin gıda sek-
Şili, Şarap’ta dünya lideri olmayı he-
rak izole yapısı sebebi ve özellikle güneyindeki
törü üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Daha
defliyor. Sizce bu hedefe ne kadar yakın
Patagonya Buzulları ve sert iklim koşulları bu-
önce Mart ayında da şarap odaklı bir etkinlik
durumdalar?
rada yaşamı güçleştirmiş ve insanının hayatta
yine İstanbul’da düzenlenmişti. Bu ticareti ge-
1500’lü yılların başında ilk üzüm fideleri
kalabilmek için çok çalışkan olmasını gerekli
liştirme çalışmaları çoğunlukla gıda sektörü-
İspanyol misyonerler tarafından Şili’ye getiril-
kılmıştır.
nü mü hedef alacak?
miştir. 500 yıllık geçmişine rağmen Şili’nin şarap
Özellikle 20. Yüzyılda Avrupa’dan aldığı
ProChile, Şili’nin dünya ile olan ticaretini ge-
endüstrisi genç, taze ve çeşitli yapısı ile dünya
göç sebebi ile Şili kültüründe Alman, İngiliz,
liştirmek üzere faaliyet gösteren köklü ve kadro-
pazarlarının sınırsız taleplerini karşılamak üzere
Fransız ve İtalyanların etkisi göze çarpmak-
su özel sektör geçmişi olan dinamik profesyo-
sürekli olarak gelişmeye devam etmektedir.
tadır. Şili için “Latin Amerika’nın Almanyası”
nellerden oluşan bir devlet kurumudur. Sahip
Şili’nin coğrafya ve iklim bileşimi buradaki
veya “Latin Amerika’nın İsviçresi” benzetmesi
olduğumuz tecrübe ile Şili’nin ihraç ürünlerini
üzüm üretimini ideal hale getirmektedir. Ülke-
sıkça duyulmaktadır.
ve pazarlarını çeşitlendirmeye yönelik hazırladı-
nin kuzeyden güneye uzanan ince uzun coğrafi
Kültürde ailenin ve gastronominin yeri çok
ğımız yol haritasına göre belirli ürünler için çe-
konumu en özel karakteristiğidir. Doğal sınırları-
önemlidir. Bu sebeple leziz Şili yemekleri ile
şitli stratejik pazarlar belirledik. Bu doğrultuda,
nı kuzeydeki çöl bölgesinin kuru havası oluştu-
uzun aile toplantıları Şilililerin yaşamında değiş-
Türkiye pazarında Şili’nin gıda ve içecek sektö-
rurken, güneyde Patagonya buzulları sınırı belir-
mez bir parçadır.
ründeki zengin ihraç edilebilir ürünlerinin tanı-
ler. Doğuda, ülkenin tüm doğu sınırı boyunca
İnsanı ciddidir, güvene ve verilen sözün tu-
tımına ağırlık vererek su ürünleri, şarap, taze
uzanan And Dağları ile batıda Pasifik Okyanusu
tulmasına önem verir. Şilili bir iş insanı ile yapılan
meyve, ceviz, badem ve kurutulmuş meyve-
tüm bölgede doğal olarak organik tarımı müm-
anlaşmada karşınızdaki kişinin sözünü tutacağı-
ler ile gurme ürünlerinin ihracatının gelişmesi-
kün kılmaktadır.
nı bilirsiniz. Ticarette uzun süreli ilişkilere inanır.
ne destek oluyoruz. Aslında Türkiye’nin Şili’den
Kuzeyden güneye çok çeşitli iklimlerle kar-
En kaliteli ürünleri için ise anlattığım se-
ithal ettiği ürünlerin başında, dünyanın en bü-
şılaşılırken geleneksel üzüm üretiminin yoğun
beplerden ötürü tarım ürünleri, bakır, orman
yük bakır madenlerine sahip olması sebebi ile
olduğu orta bölgelerde ılıman Akdeniz iklimi
ürünlerini söyleyebiliriz ama genel olarak Şi-
bakır gelir. Şili’den ithalatta bakırın payı %82’dir.
görülmektedir. Kış ve ilkbaharda yoğunlaşan
lililerin altından kalkamayacağı hiç bir işe gir-
Bu da demek oluyor ki Şili’nin maden ürünleri
yağmur mevsiminden sonra sonbahar kurak
meyen bir yapısı vardır. Eğer emin olmadığı bir
ihracatını geliştirmek üzere bizim daha fazla
bir dönemdir. Pasifik Okyanusundaki kuvvetli
durum söz konusu ise, bir Şilili o işe asla girme-
destek olmamıza sektörün ihtiyacı pek yoktur.
akıntılar ve dağlardan inen serin esinti, gündüz-
yecektir. Dolayısıyla eğer Şili’de bir hizmet veya
Kalan %18’lik bölümde ise gıda ürünleri dikkati
le gece arasında büyük sıcaklık farkları ve sağlıklı
ürün üretiliyorsa bunun en iyi şekilde üretildiği-
çeker. Şili’deki gıda ve içecek sektörünün potan-
üzüm hasadı olanağı yaratır.
ne inanmak gerekir. Uzmanlaşmaya, gelişime
siyelini göz önünde bulundurduğumuzda, söz
İnce uzun bir arazi olmasına rağmen Şili’de
ve inovasyona gönül vermiş bir ülkeden bah-
konusu ürünlerin Türk iş dünyasına tanıtımı ile
çok çeşitli coğrafi özellikler bir arada bulun-
sediyoruz.
ticaretin hızla gelişeceğine inanıyoruz.
maktadır. Kuzey – güney doğrultusundaki And www.2fmagazine.com // 71
İŞ DÜNYASI dağlarının yanı sıra doğu – batı ekseninde daha küçük dağ oluşumları ile aralarında bulunan nehirler ve alüvyon düzlükleri çok değerli bağ alanlarını meydana getirmektedir. Böylece iklim ve doğal özelliklerinin birleşimi Şili şaraplarının dünyanın her yerinde aranan özelliklere sahip olmasını sağlamaktadır. Bugün dünyanın sekizinci en büyük şarap üreticisi olan Şili’nin şaraplarını her gün 16.9 milyon kişi tüketiyor. Şili 2020 yılında 3 milyar dolar’lık şişelenmiş şarap ile yeni dünyanın en büyük şarap üreticisi olmayı hedefliyor. Şili’nin 2012 yılında dünya genelinde şarap ihracatı 749 milyon litre ile 1 milyar 790 milyon dolar’dır.
2012’de Türkiye Şili’den
1.575.778 dolarlık şarap ithal etmiştir. Bu oranla Şili, 2012 yılında Türkiye’nin şarap ithal ettiği ülkeler arasında üçüncü sırada yer almıştır. Şili’den Türkiye’ye Ocak-Aralık 2012 tarihleri arasında toplam 524.003 Litre, 1.575.778 dolar’lık şarap ihraç etmiştir. Damak tadı ve mutfak kültürü bakımından Şili ve Türkiye arasında benzerlikler var mı? Hem mutfak kültürü hem de kullanılan ürünler arasında kesinlikle benzerlik olduğuna inanıyorum. Türkiye’deki meyve-sebze çeşitliliği ve kalitesi çok yüksek, bu sebeple bir Türk olarak nadiren yurtdışındaki sebze-meyve reyonlarında gözüm kalır. Buna rağmen, oldukça seyahat eden biri olarak samimiyetle şunu söyleyebilirim ki, Şili ziyaret ettiğimde süpermarket ve semt pazarlarına gitmeyi iple çektiğim nadir ülkelerdendir. Şili’de reyonlardaki meyvelere, sebzelere bakmaya doyamazsınız, hele deniz mahsüllerindeki çeşitlilik ve kalite heyecan vericidir. Damak tatlarımızın da oldukça uyuştuğunu 1 Ekim günü gerçekleştirdiğimiz Şili Lezzetleri Akşam Yemeğine katılan konuklarımızın gönderdiği tebrik mesajlarından bir kez daha anlamış olduk. Şili’den gelen dünyaca ünlü şef Pilar Rodriguez’in hazırladığı Şili menüsü tüm konukların takdirini topladı. Yemek sonunda kendisini tebrik eden gurmelerin yorumları oldukça etkileyiciydi. Ticari ilişkiler bakımından Türkiye ve Şili arasındaki karşılıklı alışveriş hangi seviyede? 72 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
İŞ DÜNYASI
Burada nasıl bir gelişme hedefliyorsunuz? Ticari ilişkiler bakımından 2010 yılında 390 milyon dolar civarında olan ticaret hacminin,
monun yanı sıra, midye, kalamar, karides, kılıç
olduğunu açıklayan sebeplerden biridir. Yine
balığı, yengeç, ahtapot, Şili levreği gibi sayısız
aynı sebeple Şili’de organik tarıma geçiş diğer
üründe de dünyada lider ülkeler arasındadır.
ülkelere nazaran çok daha zahmetsiz olmuştur.
2012 yılında %55 büyüme ile 680 milyon do-
Şarap ithalatında ise Fransa ve İtalya’nın
lara ulaştığını görüyoruz. Söz konusu büyüme-
ardından Türkiye’nin üçüncü tedarikçisi pozis-
de 2011 yılında yürürlüğe giren Serbest Ticaret
yonundadır ve Pazar payı her geçen gün art-
Anlaşması ve ProChile – Şili Ticaret Ofisinin
maktadır.
İklimsel ve coğrafi şartların Şili tarım sektörünün her zaman yanında olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, Şili’nin ileri teknoloji kullanılan üretim teknikleri, iklimsel ve coğrafi
İstabul’da açılmasının payı büyüktür. Yaklaşık
Oransal olarak Türkiye’nin dünyadan ithal
avantajlarının payı oldukça büyük ama unutul-
her 6 ayda bir gerçekleştirdiğimiz tanıtım faa-
ettiği elmanın %74’ü, üzümün %49’u, manta-
maması gereken bir nokta da aslında yine tarım
liyetleri ile söz konusu ticaretin üç yıldan daha
rın %39’u, şeftalinin %31, şişelenmiş şarabın
ülkesi olan Türkiye ile Şili’nin söz konusu ürün-
kısa bir sürede 1 milyar dolara ulaşacağını ön-
%21’i ve kabuklu cevizin %12’si Şili menşeilidir.
lerde rekabet içinde olmadığı, aksine birbirini
Tarım ürünlerinde genel olarak Türkiye’nin
tamamlıyor olduğudur. Şili güney yarım kürede
2012 yılında Şili’nin Türkiye’ye ihracatı 462
başlıca tedarikçileri arasında yer almasının çeşitli
bulunması sebebi ile Türkiye ile zıt mevsimlerde
milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın
sebepleri var. Örneğin doğu ve kuzey sınırının
hasata giriyor ve böylece de Türkiye’de üretim
%82’sini bakır oluştururken kalan kısmını ise
tamamen And Dağları ile çevrili olması, batısın-
olmayan dönemlerde insanımızın taze ve doğal
ağırlıklı olarak gıda ürünleri oluşturmaktadır.
da 4300 km boyunca uzanan Pasifik Okyanusu,
tarım ürünleri tüketebilmesine imkan sağlıyor.
Örneğin Türkiye’ye ithal edilen taze elmanın
güneyinde bulunan buzullar ve kuzeyinde bu-
Son olarak tohum, gübre ve orman ürün-
%74’ü Şili’den gelmektedir. Cevizde, 2013 yı-
lunan Atacama Çölü ile Şili ana kara üzerinde
leri ile kağıt hamuru da Şili’den Türkiye’ye ithal
lının ilk 6 ayında ithalat 30 milyon doları aşmış
sanki bir ada gibi izole olmuş bir ülkedir. Bu izole
edilen başlıca ürünler arasındadır.
durumda. 4300 km Pasifik Okyanusu’na kıyısı
coğrafyası Şili tarım sektörü için bulunmaz bir
Türkiye’den Şili’ye gerçekleşen ihracata bak-
olması sebebi ile su ürünleri çeşitliliği ve kalitesi
nimettir çünkü bu dört bariyer sayesinde tarih-
tığımızda ağırlıklı olarak sanayi ürünlerini görü-
çok yüksektir. Pasifik somonu üretiminde dün-
ten itibaren dünyanın kalanında yaşanan tarım
yoruz. Bu ürünlerin başında demir çelik, oto-
yanın en büyük üreticisi, Atlantik somonunda
zararlıları hiç bir zaman Şili’ye ulaşamamıştır. Bu
motiv, makine, plastik, kauçuktan üretilen
ise en büyük ikinci üretici pozisyonundadır. So-
da ürünlerinin neden bu kadar lezzetli ve zengin
mamüller ile tekstil ürünlerini görüyoruz. //
görüyoruz.
www.2fmagazine.com // 73
KADIN
Deniz DOKUR AGAS // ddeniz@2fmagazine.com
ELİNİN HAMURUYLA ERKEK İŞİNE KARIŞMANIN BEDELİ
K
adınların bütün gün evde dolma
seçimleri öğretmenlik, bankacılık ya da hem-
mek hazırla, yatakları topla, ortalığı temizle, ça-
sardığı, börek açtığı, çamaşır asıp
şirelik gibi bir elin parmaklarını geçmeyecek
maşır yıka, ütü yap, sofrayı hazırla, bulaşık yıka,
ütü yaptığı günler çok geride kaldı.
seçenekleri çoktan aştı. Uzun lafın kısası, eli-
çocuğun ödevine yardım et, çay demle, çocuğu
Bizden bir önceki neslin yaşlanması
mizin hamuruyla erkek işine karışır olduk.
yatır, yorgunluktan televizyon karşısında sız…
ya da aramızdan ayrılmasıyla börek
Kadınların kendilerini her alanda gösterme-
ve dolma faslı da tarihe karışacak sanırım. Yakın
leri hem kadınların kişisel, ekonomik ve sosyal
gelecekte aşurenin ne zaman yapıldığını unuta-
gelişimleri açısından hem de her alana “kadın
Artık biz çalışan kadınların çoğunun evde
cak, ıspanaklı börek tarifi için İnternet’e başvu-
elinin değmesi” ile iş dünyasında elde edilen çe-
birer yardımcısı var ya da ev işlerini paylaşan
racak ve yardımcımızın gelmediği gün ütüsüz
şitlilik açısından son derece faydalı oldu.
eşleri. Tüm bu işleri tek başımıza sırtlanmak zo-
gömlekler giymek zorunda kalacağız.
İşte geçmişte kalan bir günün özeti. Her yiğidin harcı değil!
runda kalmıyoruz. Sabah giyinip süslenip işe git-
Çünkü biz kadınlar artık evde değil, dı-
Peki senelerce evinde köle gibi çalışan
şarıdayız. Ofiste bilgisayar başında, sınıfta
kadının çilesi sona erdi mi? Maalesef
tahtanın önünde, şantiyede çamurun için-
hayır!...
mek üzere evden çıkıyor ve akşama kadar eve uğramıyoruz. Geçmişe
göre
pek
rahat
görünen
de, arabada direksiyon başında, tezgâhta
Mutfak bütçesini planlamak, evin tüm te-
kasanın ardındayız. Geçmişte sadece belirli
mizliği ve düzenini üstlenmek elbette kolay
hayatımız gerçekten de öyle mi dersiniz?
meslek dallarında görmeye alışkın olduğu-
değildi. Sabah herkesten önce kalkıp kahvaltıyı
Yoksa davulun sesi uzaktan hoş mu geliyor?
muz kadınlar artık neredeyse hemen her iş
hazırla, çocuğu giydir, eşini işe gönder, çocuğu
Ev hanımlığının çilesinden kurtulan ka-
kolunda karşımıza çıkıyor. Kadınların meslek
okul servisine bindir, günlük alışverişi yap, ye-
dın bu kez de iş dünyasının sorunlarıyla baş
74 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
KADIN etmek zorunda. Öncelikle, kadın ne tür bir işte çalışıyor olursa olsun evde de hala ondan beklenen bir ton iş var. Kimimiz yaptığımız iş gereği çok uzun saatlerimizi evden uzakta geçirebiliyoruz. Akşam saatlerinde eve geldiğimizde ise yemek ve sofra hazırlama, kirli bulaşıkları makineye yerleştirme, ertesi gün giyilecek giysilerin ütülenmesi, çocuğun ödevine yardım vb. derken belki de kendimize hiç vakit ayıramadan yatağa girip uykuya dalıyor ya da salondaki kanepede uyuyakalıyoruz. Bu işleri evdeki yardımcısı ya da eşinin desteği ile halledebilen şanslı kadınlar var elbette. Ama ne yazık ki sorunlar iş yerinde de devam ediyor. Meslekleri ne olursa olsun, hala erkek egemen bir toplumda yaşıyor olmanın bir sonucu olarak kadınların iş yerlerinde karşılaştığı sorunların başında mobbing* geliyor. Mobbing, erkeklerin tekelinde değil ve tüm erkekleri bunu yapmakla suçlayamayız şüphesiz. Ancak, kadını kendine eşdeğer görmeyen ve özgüven eksikliği yaşayan erkek tipinin kadınların edindiği statüyü sindirememeleri durumunda başvurduğu ilk yöntem olduğu da inkar edilemez bir gerçek. Eminim, bunu okurken her birinizin aklına sizin ya da yakın bir arkadaşınızın yaşadığı bir deneyim gelmiştir. Ben de zamanında buna maruz kalmış kadınlardan biriyim. Şirket yönetim kurulu başkanının beni terfi ettirme niyeti nedeniyle bağlı olduğum satış müdürü, o güne dek hiçbir sorun yaşamamış olmamıza rağmen bana görev tanımımda yer almayan ve mantık dışı olarak nitelendirilebilecek görevler vermeye başlamıştı. Meselâ, bir keresinde 300 küsür sayfalık bir kitapçıktaki tüm sayfa numaralarını daktilo silgisiyle silmek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Başka bir sefer ise müdürüm yirmi-yirmi beş dakika gibi kısa bir süre içinde beni odasına tam yedi kere çağırmış ve her gidişimde birer sayfa elle yazılmış yazı vererek bunları bilgisayarda yazmamı istemişti. Ve elbette bu saydıklarımın hiçbiri benim görevlerim arasında yer almıyordu. Kimi zaman da taciz, her zaman psikolojik tacizle sınırlı kalmayabiliyor. Birçok kadın iş yerinde cinsel tacize de maruz kalıyor. Tecavüz
olaylarında sıklıkla gördüğümüz durum bura-
rakacağı düşünülüyor.
da da karşımıza çıkıyor. Sözel veya fiziksel ola-
Ancak, bu düşüncenin haklılık payı da
rak cinsel açıdan tacize uğrayan kadın utan-
yok değil. Gerçekten de birçok kadın söz
cından yaşadığı durumu açıklayamayabiliyor.
konusu durumlarda iş yaşamını terk ediyor.
Açıkladığında ise seksist yaklaşımlar nedeniyle
Peki bunun sorumlusu kim? Tüm sorumlu-
adalet yerine suçlanmayla karşılaşabiliyor. Ba-
luğu kadına yüklemek doğru olur mu? Ben
zen de o işe ve kazandığı paraya ihtiyacı oldu-
bunu biraz tavuk mu yumurtadan, yumurta
ğu için yaşadıklarına göz yumuyor.
mı tavuktan çıkar durumuna benzetiyorum.
Kadınların karşılaştığı önemli sorunlar-
Kırılması gereken bir kısırdöngü var hayatı-
dan bir diğeri de hamilelik ve sonrasındaki
mızda. Kadın, iş dünyasına adım atıp varlı-
dönemde gerçekleşiyor. Birçok kadın yıllarca
ğının önemini kanıtlamış olsa da evindeki
verdiği emeğin karşılığı olarak geldiği ko-
işlerin sorumluluğunu da hala tek başına
numu kaybetmekten korktuğu için çocuk
üstlenmek zorunda kalıyor. Yanındaki eşi de,
sahibi olmayı erteleyebiliyor. İzni sırasında
devletin kanunları da kadının karşısında. Ge-
yerinin bir başkası tarafından doldurulacak,
lişmiş Batı toplumlarının bazılarında hamile-
hatta işsiz kalabilecek olması ihtimali nede-
lik sonrasındaki izin konusunda erkekler de
niyle kimi kadın bu riski göze almak isteme-
kadınlarla eş tutuluyor ve böylece babanın
yebiliyor ya da annelik duygusunu yaşamak
çocuğun bakımı konusunda eşit derecede
uğruna senelerin birikimi ve tecrübesini bir
sorumluluk alması sağlanıyor. Öte yandan,
kenara bırakarak kurumsal hayata veda edip
bazı Türk kadınları da nesillerdir devam eden
hayatına eş ve anne olarak evinde devam
“öğrenilmiş yanlış”lardan dolayı kendini
ediyor.
erkeklerden aşağı görüyor ve zaten belirli
Kadın, ne kadar iyi bir eğitim almış olursa
konumlara gelemeyeceğine, belirli işleri er-
olsun ve işini ne kadar iyi yapıyor olursa olsun
kekler kadar iyi yapamayacağına inanıyor.
bazen sadece kadın olduğu için hak ettiği yere
Bu düşüncedeki kadınlar, bu düşüncedeki
gelemeyebiliyor iş dünyasında. Ne yazık ki erkek
erkek çocukları yetiştiriyor ve yukarıda bah-
egemen toplum yapısının değişmemiş olması
settiğim kısırdöngü böylece sürüp gidiyor.
ve bazı meslek ya da pozisyonların hala erkekle-
Söyleyecek fazla bir şey yok… Bir yerden
re yakıştırılıyor olması kadınların kariyerlerinde
başlamalı ve bu kısırdöngü hem erkeklerin
yükselmesine engel olabiliyor. Zekâ, tecrübe,
hem de kadınların çabalarıyla kırılmalı. Aksi
eğitim vb. konularda çalışma arkadaşı olan bir-
takdirde, tavuğun mu yumurtadan yoksa
çok erkekten üstün sayılabilecek bir kadının bir
yumurtanın mı tavuktan çıktığına sadece
gün hamilelik ya da evlilik gibi bir nedenle işi bı-
horozlar karar verecek!... // www.2fmagazine.com // 75
*İş yerinde çalışanlar veya işverenler tarafından psikolojik veya sosyal nedenlerle devamlı olarak ya da sistematik şekilde uygulanan psikolojik taciz veya şiddet.
Deniz ÖNER // deniz@2fmagazine.com KAPAKDr.KONUSU
RADYASYON NEDİR? KAÇMA ŞANSIMIZ VAR MI?
B
u başlık bana yıllar önce sevgili Cem
Radyasyonsuz bİr yaşam mümkün mü?
jisine göre; Madde ile etkileştiğinde elektrik
Yılmaz’ın bir gösterisinde, radyo-
Dünyamız milyonlarca yıldan beri evren-
aktif kaynağa müdahale eden rad-
den gelen kozmik ışınlar ve yerkürede bulu-
iyonizasyon meydana getiren
yasyondan korunma uzmanlarıyla
nan doğal radyoaktif maddelerden yayılan
gama ışınları, alfa, beta radyasyonları, koz-
ilgili yaptığı bir şakayı hatırlattı, “ışık
radyasyonla ışınlanmakta olup; tüm canlılar
mik ışınlar, nötronlar) ve iyonlaştırıcı olma-
varoluşlarından bu yana sürekli olarak doğal
yan radyasyon (ultraviyole, kızılötesi, radyo
radyasyonla iç içe yaşamaktadır.
dalgaları, mikrodalgalar) olarak sınıflandırılır.
hızından hızlı kaçtılar” demişti… Kaçmak mı, kucaklamak mı gerekiyordu,
yüklü parçacıklar veya iyonlar oluşturarak (X-ışınları,
isterseniz yazının sonuna bırakalım. Özellikle
Vücudumuza solunum ve sindirim yol-
Baz İstasyonları, Cep Telefonları, Bilgisa-
günlük hayatımızda radyasyon ne şekilde karşı-
larıyla yani hava, su, bitkisel ve hayvansal
yar Ekranları, Kapı dedektörleri ve Radyasyon
mıza çıkar? Onunla birlikte yaşamak zorunda
besinlerle az da olsa radyoaktif maddeleri
Gündelik yaşamımıza sürekli yeni ve ge-
mıyız? Düşman mıdır? Öyleyse düş-
almaktayız.
manı nasıl tanırız ve gardımızı alırız.. gibi soruları bilimsel, rakamsal dehlizlerde kaybolmadan cevaplamaya çalışalım.
lişen teknolojik ürünler girerken, bir yandan da acaba bunlardan radyasyon alıyor muyuz
Radyasyonun türüne bağlı olarak etkileri
endişesi yaşanıyor. Herkes cebinde taşıdığı
değişir mi?
telefonların çok iyi çekmesini istiyor ama
Radyasyon madde üzerinde meydana getirdiği etkiye göre, başka bir deyişle ener-
76 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
evinin etrafında da baz istasyonu görmek istemiyor.
SAĞLIK İyonlaştırıcı radyasyon kaynakları nelerdir? İçinde yaşadığımız çevrede; deniz seviyesinden yüksekliğe, toprağın yapısında bulunan radyoaktif madde yoğunluğuna
(Uranyum,
Toryum), evlerimizin hangi malzemelerle yapıldığına, bodrum veya üst katlarda yaşamamıza, havalandırma sıklığımıza; içtiğimiz su veya doğal maden suları ve yiyeceklerimiz (Potasyum) yoluyla; vücudumuz iç veya dıştan iyonlaştırıcı radyasyonlara maruz kalmaktadır. İyonlaştırıcı Radyasyonun Sağlık Üzerine Etkisi Doğal radyasyonlarla ışınlanan insanlarda gözlenebilen herhangi bir sağlık etkisi söz konusu değildir. İnsanlık en çok yapay radyasyon kaynaklarıyla, kaza ile ışınlandığında, maruz kaldığı doza bağlı olarak; bulantı, kusma, ishal ve ciddi yanıklarla kendini gösteren, kan tablosunu ağırlaştıran ve ölüme kadar gidebilen sağlık etkileriyle karşılaşmaktadır. İyi haber şu ki; Yüksek radyasyon dozları ise radyasyonla kaza ile ışınlanmalarda ve kontrollü olarak tıbbi tedavilerde (radyoterapi) söz konusu olmaktadır. Tıbbi Uygulamalar radyasyonla görüntü elde edebilme ve radyasyonun hücre veya tümörleri yok edebilme yeteneğine sahip olması temeline dayanır. Radyasyonun en yaygın kullanım alanı ve halkın radyasyon yükünü arttıran, tıbbi amaçlı ışınlanmalardır. Özellikle tomografiler, girişimsel radyoloji, nükleer tıp gibi tanı yöntemleri çok Cep telefonları, mikrodalga fırınlar, baz istasyonları, radarlar, yüksek gerilim hatları
sistemlerde ise dikkate alınması gerekmeyecek
Yine güvenlik amacı ile kullanılan ve kapı
Radyasyonun endüstriyel amaçlı kullanı-
kadar düşük düzeyde X-ışınları yayınlanıyordu.
mında (radyografi) da yüksek radyasyon dozları
iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kaynaklarındandır.
yaygın kullanılmaktadır.
İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonun Sağlık
kontrollü olarak kullanılmaktadır. İyonlaştırıcı radyasyonu ölçmek ve gerekli
Üzerine Etkisi
(metal) dedektörü olarak adlandırılan sistemler;
Laboratuar çalışmaları manyetik alan ve
önlemleri almak çok kolay. Radyasyonun türüne
manyetik alan oluşturularak içerisinden geçen
radyo dalgaları gibi iyonlaştırıcı olmayan rad-
göre zırhlama yapılması, kısa sürelerle ve müm-
kişilerin üzerindeki metal malzemelerin tes-
yasyonun hücreler üzerinde zararlı etkileri ola-
kün olduğu kadar uzaktan çalışarak risk en aza
pitinde kullanılmakta olup radyoaktif madde
bileceğini ortaya koymuş olsa bile; insanlarda
indirilebiliyor.
içermemekte ve iyonlaştırıcı radyasyon yayma-
bilimsel olarak doza bağlı olarak ispatlanmış
Yazının başında sözünü ettiğimiz durumda;
maktadır.
bir hasardan söz edilememektedir. Ancak cep
radyasyondan korunma uzmanı en doğru tavrı
Tüpsüz TV ve bilgisayar ekranlarından yayı-
telefonları ile beyin hücrelerinin uzun süre
göstermiştir. Yapması gereken müdahaleyi en
lan radyasyon da yine iyonlaştırıcı olmayan tür
yüksek ısıya maruz kalmasının, beyin tümör-
kısa zamanda yaparak kendini gereksiz radyas-
radyasyondur.
leri riskini arttırabileceği hakkında yayınlar
yon hasarları riskinden korumuş, gardını almış-
bulunmaktadır.
tır.
Geçmişte daha çok kullanılmış olan tüplü
Sağlıkla kalın... // www.2fmagazine.com // 77
Erkek Alır, Kadın Alışveriş Yapar
K
adınların ve erkeklerin alışveriş alışkanlıklarının farklı olduğunu bu yazıyı okumadan önce de muhtemelen biliyordunuz. Mağazalarda, eşi gezerken, tek hedefi oturacak boş koltuk bulmak olan erkekler, bu farklılığın gözlenebilen en temel sonuçlarından biri. Peki neden kadınların ve erkeklerin tüketim davranışları farklı ? Erkekler mağazadan içeri girdiklerinde süreç bir iş akışı gibi ilerler. Ortada bir problem vardır
ve çözülmesi gerekmektedir. En kısa yoldan çözüme gidilir. Ancak bir kadın mağazaya girdiğinde durum bir boş zaman aktivitesi halini alır. Alışveriş, kadın tarafından daha sosyal, toplumsal ve eğlenceli olarak algılanır. İnsan-Çevre ilişkilerine bakıldığında toplum üç farklı şekilde değerlendirilmektedir. Avcı-Toplayıcı Toplumlar, Tarımcı Toplumlar ve Endüstriyel Toplumlar. Alışveriş aktivitesini avcı-toplayıcı toplumlar üze-
rinden aktarmak istiyorum. Avcı ve toplayıcı toplumlar, kültüre alınmış bitkilerin tarımını yapan ya da evcilleştirilmiş hayvanları yetiştiren yerleşik toplumların aksine, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayan, yabani bitkileri toplayıp, yabani hayvanları avlayan toplumlardır. Bu toplumlarda avcılık daha çok erkeklerce yapılırken, yabani bitki ve meyve toplayıcılığı da büyük ölçüde kadın ve çocuklarca yapılmaktadır. Alışverişte de erkeklerin davranışı avcı, kadınların ki ise toplayıcıdır. Mağazaya girdiğinde kadın etrafı tarar, erkek ise ihtiyacı olana bakar. Kadın ihtiyacından fazlasını alır ve çevresiyle daha fazla etkileşime girer, erkek ise çabuk cevaplar ve sonuç ister. Erkekler için alışverişteki temel davranış, sorunları için iyi bir çözüm istemek yönündedir. Ancak kadınlar en iyi cevabı aramak yönünde hareket ederler ve ihtiyaçlarını karşılayacak alternatiflerin tamamını gözden geçirirler. Siyah bir ayakkabı almak için alışverişe çıkmış bir kadının eve yeşil bir elbise ve kahverengi deri bi mont ile dönmesi de oldukça olasıdır. Bunun sebebi de algılarının diğer alışveriş fırsatları için son derece açık olmasındandır. Erkeklerin alım kararları hakkında yapılmış ilgili çekici bir araştırma daha var. Bu araştırmada kadınların, erkeklerin tüketim davranışları üzerindeki etkileri saptanmaya çalışılmış. Minnesota Üniversitesi’nce yapılan araştırmanın bulguları bekar erkeklerin harcamaya daha yatkın olduğu yönünde. Bekar erkeklerin bu davranışı rekabet getirdiği bir sonuç olarak yorumlanıyor ve istemsizce yapıldığı vurgulanıyor. Araştırmaya göre lüks arabalar, pahalı saatler ve yeni cep telefonlarının arkasında ulaşılamayan kadınlar var. A. Batuhan Dalcı Köşe Yazarı
78 EKİM 2013 // 2f MAGAZINE
son sayfa
www.2fmagazine.com // 70