05
ETD’de
Enerji Ticareti Derneği’nin Olağan Genel Kurulu İstanbul Feriye Palace’da yapıldı. Kurulda yapılan oylamada yeni Yönetim Kurulu Başkanı Gates Enerji Ticaret A.Ş’den Tamer Çalışır oldu.
Tamer Çalışır dönemi
Raşit Kırkağaç/İstanbul
E
nerji Ticareti Derneği’nin Olağan Genel Kurulu İstanbul Feriye Palace’da yapıldı. Kurulda yapılan oylamada yeni Yönetim Kurulu Başkanı Gates Enerji Ticaret A.Ş’den Tamer Çalışır oldu. Katılımcı sayısı olarak yeterli çoğunluğun sağlandığı genel kurulda divan başkanı olarak Mustafa Karahan seçildi. Yönetim Kurulu oy birliği ile seçilirken Mustafa Karahan, “Geçmiş yönetime çok teşekkür ederim. Seçilen yönetimler her dönem bir önceki yönetimlere göre daha çok çalıştılar. Umarım bundan sonraki yönetim de bu şekilde devam eder” dedi.
“ÇALIŞMALARIMIZLA KAMUYA YOL GÖSTERECEĞİZ” Yapılan oylamadan sonra bir konuşma yapan yeni Yönetim Kurulu Başkanı Gates Enerji Ticaret A.Ş’den Tamer Çalışır, “Bugün buraya gelen herkese çok teşekkür ederim. Enerji Ticareti Derneği’nin kurumsal yapısının oluşturulması gerçekten çok önemli bir konu. Bundan önceki başkanlara olduğu kadar Birol Beye de çok teşekkür ederim. Kendi yönetimi döneminde gerçekleştirdiği icraatlar ile derneğin Ankara ve EPİAŞ tarafında doğru yerde konumlanması için büyük çaba sarf etti. Bu çabası bize daha büyük bir yük getiriyor. Çünkü çıtayı çok yükseltti. Bu anlamda başta kendisi olmak üzere bir önceki yönetim kurulundaki arkadaşlara tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Üretim veya enerjinin bütün değer zinciri halkalarında yapacağımız çalışmalarla kamunun yanında olarak onları doğruya götürmek için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.
‘REFERANS ALINAN BİR DERNEK OLDUK’ Başkanlığa aday olduğunda bunu bir dönem yapacağını söylediği ve sözünü tuttuğunu belirten Limak Enerji CEO’su Birol Ergüven, “Üye sayımızı artıracağımızı ve daha geniş bir temsil tabanı oluşturmak istediğimizi söylemiştim. Üye sayımız 49’dan 59’a çıktı. Bunun faaliyetlere olumlu yansıması olurken derneğin finansal durumuna da katkısı oldu. Enerji Ticareti Derneği’nin kuruluşundan bu yana kurumsal bir seviyeye geldiğini hissediyorum. Ankara’da yaptığımız görüşmelerde derneğimizin birçok konuda referans alındığını görüyorum. Bu çalışmalarda da genellikle asıl koordinasyonu sağlayan oyun kurucu olarak görülüyoruz. Bu dernek belirli bir kesimin çıkarlarını savunmak için kurulmadı ve hiçbir zaman da öyle çalışmadı. Bizim söylediğimiz her
şey piyasa için doğruydu. Başkanın hangi şirketten olduğundan bağımsız olarak çalışmalarımızı sürdürdük. Bence derneğimizle ilgili en önemli noktalardan birisi bu. Ben bundan sonra da bu şekilde devam edeceğini biliyor ve umut ediyorum. Bu dönem içinde baktığımızda hedeflerimizin çoğunu yerine getirdik ama hala yapamadığımız çalışmalarımız da var. Bunların önümüzdeki dönemde yapılacağını biliyorum. Bu dönemde yaptığımız faaliyetlere hiçbir zorunlulukları olmamasına karşın destek veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Öyle faaliyetler yapıldı ki gerçekten sektöre referans oldu. Bu Açıdan çıtayı yükselttiğimizi düşünüyorum. Tüm üyelerimize ve faaliyetlere katılan herkese teşekkür ediyorum” dedi.
08
‘Öncelikli hedefimiz
yatırımlarımızı doğru seçimlerle D
organik olarak büyütmek’
oğan Enerji Genel Müdürü Burak Kuyan ile RES ve HES yatırımlarının yanısıra firmanın mevcut durumunu, sektördeki hedeflerini ve Aytemiz ortaklığını konuştuk. Doğan Enerji’nin faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Doğan Enerji 2000 yılında Doğan Holding bünyesinde kuruldu. Tüm enerji faaliyetlerini tek çatı altında toplayan şirketimizin hedefi; her türlü kaynaktan enerji üretimi, dağıtımı ile toptan ve perakende olarak ticareti yapmak ve bu alanda Türkiye ve yakın coğrafyasında çeşitli yatırımları gerçekleştirmek. Doğan Enerji olarak elektrik ve petrol alanlarında yatırımlarımız var. 2017 ilk altı aylık sonuçlara göre; Doğan Enerji olarak Şah RES ve Mersin RES santrallerimiz ile Türkiye toplam rüzgar enerjisi kurulu gücü içerisindeki payımız %2,4 seviyesinde. Bu kapsamda, Türkiye toplam rüzgar kaynaklı elektrik üretiminin ise %2,3’ünü karşılamaktayız. Hidroelektrik Santralleri bazında ise, Boyabat HES ve Aslancık HES, Türkiye toplam hidrolik kaynaklı kurulu gücünün % 2,3 ‘ünü oluşturmakta olup, Türkiye hidrolik üretimi içerisindeki payımız ise %1,3‘tür. Aytemiz olarak ise, 2016 yılında beyaz üründe yüzde 70 oranında büyüme kaydederek sektörün en fazla büyüyen markası olduk. Doğan Enerji olarak amacımız bulunduğumuz iş kollarında değer zincirlerini mümkün olabildiğince tamamlamaktır.
“TÜRKİYE DIŞINDA OLUŞABİLECEK FIRSATLARI DA TAKİP EDİYORUZ” Enerji üretiminde RES ve HES yatırımlarınız var. Elektrikte yeni yatırımlarınız olacak mı? Yol haritanızda neler var? Elektrik sektöründe rüzgar portföyümüzü ek kapasite yatırımlarının yanı sıra 60 MW’lık önlisansına sahip olduğumuz Taşpınar RES projesi ile büyütmeyi hedefliyoruz. Yeni yatırımlar için özellikle yenilenebilir enerjide portföyümüzü
Doğan Enerji Genel Müdürü Burak Kuyan ile firmanın elektrik ve akaryakıt sektöründeki yatırımlarını ve yeni hedeflerini konuştuk. Türkiye dışında oluşabilecek fırsatları değerlendirdiklerinin altını çizen Burak Kuyan, “Öncelikli hedefimiz hem elektrik hem de akaryakıt sektöründeki yatırımlarımızı doğru seçimlerle organik olarak büyütmek” dedi.
‘SERBEST PİYASAYA TARİFE YAPISI ORTADAN KALDIRILARAK ULAŞILIR’ Elektrik piyasasında tedarik ve perakende şirketleri son zamanlarda fiyatlar nedeniyle zor bir süreçten geçiyor. Piyasadaki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentileriniz ve öngörüleriniz neler? 2017 senesi tedarik ve perakende sektörü açısından oldukça zorlayıcı bir yıl oluyor. Özellikle, ağır geçen kış şartları ile dolarda yaşanan ani artışlar elektrik fiyatlarında yukarı yönlü bir harekete neden oldu. Bu gelişmelerin beraberinde getirdiği mevcut piyasa durumu, esasında bizim açımızdan en önemli hususu ortaya koymuş bulunuyor. Tarife konusunun serbest elektrik piyasası kapsamında yeniden değerlendirilmesinin ne derecede önemli olduğu anlaşılıyor. Sektördeki tüm paydaşların arzuladığı serbest piyasa nosyonuna ancak tarife yapısının ortadan kaldırılarak ulaşılabileceğine inanıyorum. Perakende sektörü kendi içerisinde yaşadığı rekabet sayesinde fiyatların anormal seviyelerde artmasının önüne geçebilecek temel bir yapıya sahip. Bu sebeple, son kaynak tarife yapısına geçiş ile birlikte, sektörün yaşadığı varolma savaşının önüne geçileceğini düşünüyorum.
geliştirmek için arayışlarımız sürdürüyor. Elektrik sektöründe Türkiye dışında oluşabilecek fırsatları da takip ediyoruz. Kuzey Irak’ta petrol arama faaliyetleriniz var. Son dönemde Türkiye ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında yaşanan gerilim bölgedeki yatırımlarınızı nasıl etkileyecek? Biz de bölgede yaşanan gelişmeleri sürekli takip etmekteyiz. Biz olaya sadece kendi yatırımımız açısından değil, ülkemizin çıkarları açısından da bakmaya ve ona göre bir strateji oluşturmaya önem veriyor ve bunun için azami çaba gösteriyoruz.
“ALTERNATİF FIRSATLARI DEĞERLENDİRİYORUZ” Enerji sektöründe Doğan Enerjinin gelecek stratejilerinde ağırlık noktası neler olacak? Enerjide kendisini nasıl konumlandıracak? Doğan Enerji olarak öncelikli hedefimiz hem elektrik hem de akaryakıt sektöründeki yatırımlarımızı doğru seçimlerle organik olarak büyütmek. Bu kararları alırken portföyümüzdeki üretim çeşitliliğini de bozmadan, doğru ve rasyonel yatırımlar ile büyütmek için alternatif fırsatları değerlendiriyoruz. Doğan Enerji olarak bizim açımızdan önemli bir başka hedef ise yatırımlarımızı
yurtdışına taşımak. Bu konu için farklı bölgelerde piyasa yapısı, mevzuat ve olası fırsatlar için sürekli araştırmalar yapıyoruz.
“2017 YILINI YİNE EN ÇOK BÜYÜYEN AKARYAKIT MARKASI OLARAK KAPATACAĞIZ” Aytemiz ile gerçekleştirdiğiniz ortaklıkla akaryakıt dağıtım işine tekrardan dönüş yaptınız. Bu ortaklık nasıl gidiyor? Koymuş olduğunuz hedeflerin neresindesiniz? Doğan Grubu’nun bu sektördeki önceki yatırımlarından ötürü derin bir bilgi birikimi mevcut. Aytemiz ailesi ile birlikte oluşturduğumuz ortaklık verimli bir şekilde ilerliyor. Her iki grup arasında ortaya çok güzel bir sinerji çıktı. İşe bakış açıları ve iş yapma biçimlerimiz örtüştü. Bu sinerjiyi sadece masa başında değil rakamlar bazında da ortaya koyabiliyoruz. Ortaklığa başladığımız dönemde yüzde 2’lerde olan pazar payımız son verilere göre yüzde 4 seviyesine geldi. Yenilikçi ürün ve hizmetleriyle sektördeki yoğun rekabetten farklılaşan ve bayilerini her zaman el üstünde tutan bir iş anlayışıyla hareket eden Aytemiz, 2016 yılında da
sektörün en hızlı büyüyen markası olmayı başardı. Yakaladığımız bu büyümeyle rekabetten sıyrıldık. Ortaklık planları dahilinde 5 yıllık plan içerisinde koyduğumuz hedeflere biz 2.5 sene gibi kısa bir sürede ulaştık. Ortaya çıkan bu başarı tablosu bizi esas hedeflerimize ulaştırmak için çok daha güçlü bir motivasyon aracı oluyor. 2017 yılını da yine en çok büyüyen akaryakıt markası olarak kapatacağımızı öngörüyoruz. Tabi ki 2016 çok keskin iniş çıkışların yaşandığı bir yıl olması itibariyle hepimiz için zorlu geçti. Ne var ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen akaryakıt pazarı yüzde 6,9 oranında büyüdü. 2016 yılında 55 istasyon transferi gerçekleştirmeyi hedeflerken bu rakam 95’e ulaştı. 560’ın üzerinde sözleşmeli istasyonumuz var. Pompa satışlarındaki pazar payımız yüzde 4,5’e çıkıyor. Türkiye’de, taşıt sayısının her geçen yıl arttığı bilinen bir gerçek. Bu da Türkiye’nin gelişen bir ekonomi olduğunu ve önümüzdeki dönemde de bu büyümesini sürdüreceğini gösteriyor. Rekabet ettiğimiz pazarda yabancı oyuncular şimdilik daha baskın. Zamanla bu yapının değişeceğine, uzun vadede bizim gibi yerli oyuncuların pazarda çok daha başarılı bir noktaya geleceğine inanıyorum.
12
Doğu Akdeniz’den Irak’a Rus enerji şirketleri
B
Acaba Rusya’nın ve Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’ya doğru yavaş yavaş nüfuz etmesinin nedeni enerji mi? Enerji konusu Rusya’nın bölgede uzun vadede gerçekleştirmek istedikleri için bir araç mı? Yoksa lokomotif Rusya’nın jeostratejik nedenleri mi? Yoksa hem jeostratejik hem de ticari kazanımlar mı söz konusu?
ilmem geçtiğimiz beş yıldır Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz bölgesinden Irak’a uzanan ummalı faaliyetleri hiç dikkatinizi çekti mi? Acaba Rusya’nın ve Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’ya doğru yavaş yavaş nüfuz etmesinin nedeni enerji mi? Enerji konusu Rusya’nın bölgede uzun vadede gerçekleştirmek istedikleri için bir araç mı? Yoksa lokomotif Rusya’nın jeostratejik nedenleri mi? Yoksa hem jeostratejik hem de ticari kazanımlar mı söz konusu? Aşağıdaki satırlarda bu soruların cevaplarını bulmayacaksınız. Hani, horoza sordukları “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?” sorusuna horozun verdiği “ben işime bakarım polemiğe girmem” cevaBI misali burada polemiğe girmek istemiyorum. Uluslararası ilişkiler uzmanı değilim, enerji konusunda ise sadece deneyimli çaylak mertebesindeyim. Bu yüzden aşağıda kendi cevabınızı şekillendirmek için önemli gördüğüm ve size özel hazırladığım bir malzeme listesini sunacağım. Böyle başka bir liste varsa benİMle paylaşabilirseniz sevinirim. Nedir bu liste? Doğu Akdeniz’den Irak’a kadar ülke ülke Rus enerji şirketlerinin faaliyetleri ve ufak yorumlarım. Tabiki petrol ve gaz ağırlıklı. Suriye ile başlayalım. Bir Rus şirketi (Soyuzneftegaz) Suriye’nin münhasır ekonomik bölgesindeki 3 parselden birinde Aralık 2013 tarihinden itibaren arama üretim lisansına sahip. 2015 yılında ülkedeki kaos ortamının yarattığı riskten dolayı söz konusu şirketin lisansının başka bir Rus şirketine devredileceği dedikodularına rağmen kamuoyuna yansıyan bir somut gelişme kaydedilmedi. Ayrıca, ülkedeki iç savaştan dolayı bahsi geçen şirket karada sahip olduğu iki projeyi de (12 ve 26 nolu parsellerde) dondurdu. Buna rağmen, Rus enerji bakanı Rus şirketlerinin gerek karada gerekse denizde arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmaları için Suriye tarafından davet edildiklerini dile getirmekteydi. Rus şirketleri Lübnan’ın ilk uluslararası denizde petrol ve gaz arama ihalesine düşük profille (yani operator olmayarak) katılıyorlar. Gerçi bu da çok önemli değil açıkçası. Önemli olan şey, Rus şirketlerin ihaleyi kazanan bir konsorsiyumda yer almaları. Bunu anlamak için Lübnan’ın ihaleye açtığı parsellerin
konumlarını gözönüne almak gerekir. İhaleye açılan 5 parselden üçü kısmen İsrail ile Lübnan arasındaki ihtilaflı sularda bulunuyor. Hizbullah, Lübnan hükümeti ve İsrail arasındaki bir üçgende arama-üretim faaliyetinde bulunmak her baba yiğidin harcı değil bence. Rusların İsrail gaz sektöründe şimdiye kadar yaptıkları atılımlar pek başarı göstermese de 5-6 yıldır gittikçe pekişen Rusya-İsrail ilişkilerine ileride enerji boyutunun da eklenebileceğine şaşırmamak gerekir. Gazprom geçmişte İsrail’deki Leviathan sahasından %30 pay almak istemiş ama bunda başarılı olamamıştı. Şirket ayrıca 2013 yılında Tamar sahasından LNG alıp pazarlama konusunda bir iyi niyet anlaşması imzalamış ama LNG üretimi konusunda bir gelişme sağlanamadığından bu teşebbüs de gerçekleşememişti. Rusya-İsrail ilişkilerinin pekişmesinde Putin ile Netanyahu’nun artık kanıksanmış olan sürekli biraraya gelmelerinin yanısıra, İsrail’de 1 milyondan fazla Rusça konuşan yahudi vatandaşının olması, Filistin-İsrail ilişkilerinde Rusya’nın artık kilit müzakereci olabileceği, İsrail’in Kırım konusunda tarafsız kalması ve ABD ve AB’nin Rusya’ya koydukları yaptırımlara katılmaması, Rusça konuşan ve Rusya yanlısı olarak bilinen Moldova doğumlu Avidgor Lieberman gibi birisinin İsrail’de kilit görevlerde bulunması bunda önemli rol oynamıştır herhalde. İki ülke lideri Rus şirketlerin İsrail gaz piyasasına bir şekilde dahil olmaları konusunda müzakerelerde bulundu ama henüz somut bir adım atılamadı. Haziran 2016’da Netanyahu’nun Moskova’daki bir basın toplantısında Rus şirketlerini resmen İsrail’de arama ve üretim faaliyetinde bulunmak üzere davet etmesine rağmen. Bakalım, teklif verme süresi Kasım ayında bitecek olan ihaleye Rus şirketleri katılacak mı. Sizce İsrail’de upstream faaliyetinde bulunan bir Rus şirketine Hizbullah, Hamas, Suriye veya İran tarafından herhangi bir tehdit veya saldırı söz konusu olabilir mi? Şüphesiz, Rusya ile İsrail arasındaki ilişkileri sadece enerji düzleminde değerlendirmek yanlış olur. ABD’den halen yılda 3 milyar dolardan fazla askeri yardım alan İsrail için ABD en önemli güvenlik ortağı olmaya devam edecek tabiki. Rusya ise İsrail ile iş birliğini arttırmanın da yardımıyla ABD’nin bölgede hissedilir bir şekilde azalan ağırlığını doldurmaya çalışacak.
Kıbrıs’ın Rusya için ne kadar önemli olduğunu ve Kıbrıs’ta mevcut statükonun devamı taraftarı olduğunu biliyorsunuz. GKRY’de 1990’lardan bu yana çeşitli alanlarda zaten ağırlığı olan Rusların ileride enerji sektörüne dahil olmalarına şaşmamak gerekir. GKRY’nin en son gerçekleştirdiği denizlerde petrol ve gaz arama ihalesine Rus şirketleri (belki uçak krizinden sonra Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi nedeniyle) katılmadı ama bir önceki ihaleye Gazprombank ve Novatek katılmış ama başarı gösterememişlerdi. Rusya’nın Güney Kıbrıs enerji sektöründeki varlığını halihazırda akaryakıt istasyonlarıyla Lukoil temsil ediyor. Rus enerji şirketleri Mısır’ın enerji sektöründe ise ağırlığını arttırmaktadır. 2015 yılında keşfedilen ve Doğu Akdeniz’in en büyük doğal gaz sahası olan Zohr’da Rus Rosneft şirketi yüzde 30 paya sahip. Rosneft, Aralık 2016’da 1 milyar dolardan fazla bir miktarla Zohr gaz sahasının %30’una ortak olmuştu. Rosneft ayrıca Mart ayında Mısır’dan ham petrol almaya başladı ve Mısır’a LNG satmak üzere bir anlaşma yaptı. Lukoil ise Mısır’da 3 petrol projesine ortak. Diğer bir Rus şirketi LetterOne, Mısır’ın en büyük doğal gaz üretim projelerinden biri olan BP’nin West Nile Delta projesine ortak. LetterOne kimdir diye burada ayrıntıya girmek istemiyorum. Arkasında Rus milyarder Mikhail Fridman olan şirketin BP’nin eski CEO’su Lord John Browne tarafından yönetildiğini söylemek yeterli olur herhalde. Rusya’nın ayrıca nükleer santral yapımı konusunda Mısır’la bir anlaşması var. Şimdi gelelim Rus enerji şirketlerinin Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’nun içine doğru kaymasına. Bildiğiniz üzere, petrol fiyatlarındaki düşüş trendini tersine çevirmek amacıyla OPEC ile işbirliği yapan Rusya, aynı zamanda OPEC’in ağır topu olan ve Orta Doğu jeopolitiğinde genelde karşıt tarafta bulunan Suudi Arabistan ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştiriyor. Arabistan’la ilişkileri geliştiren sıcak tutan sadece Rusya değil. Hatırlarsanız, ABD başkanı seçildikten sonra Trump ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı. Suudi Kral Salman’da Ekim ayında Moskova’ya tarihi bir ziyaret yapacak. Ne yazık ki bizim magazin medyamız “Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi, Bodrum’u bisikletle gezdi” gibi haberler peşinde koşarken batı medyası ve düşünce kuruluşları Rusya’nın Orta Doğu’nun
13 yeniden yapılandırılmasındaki rolü üzerine kafa yormakla meşgul. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) referandum ve Rosneft ’in boru hatları projeleri bizi de nihayet kafa yormaya zorluyor. Bağdat merkezi hükümetinden bağımsız olarak Kuzey Irak petrolünü Ceyhan’a aktaran İKRY’nin petrol alıcıları listesine bu sene Rosneft dahil olmuştu. Rosneft, Irak’ta yeni bir oyuncu değil. Tam bir sene önce Bashneft ’de Rus devletinin %50’den fazla payını 5 milyar dolar ödeyerek almış ve böylece Bashneft ’in güneybatı Irak’ta yer alan 12 numaralı parseline ortak olmuştu. Şirket, halihazirda bahsi geçen parselde sondaj faaliyetlerine devam ediyor. Derken, 18 Eylül 2017 tarihinde IKBY Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Rosneft web sitelerindeki açıklamalar gündeme düştü. Kuzey Irak’ta gaz arama, üretim, altyapı, lojistik faaliyetleri ve ticaret alanlarında Haziran 2017’de temelleri atılan ve şimdilerde filizlenmeye başlayan iş birliği anlaşmalarının içeriği Türkiye için de çok önemli. Özellikle de petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla olan kısımları. Deniyor ki, yapmak istediği boru hattıyla Rosneft 2020 yılından itibaren miktarı yılda 30 milyar metreküpe ulaşabilecek gazı Kuzey Irak’tan Türkiye ve Avrupa pazarlarına götürme arzusunda. Ayrıca günlük üretimi 1 milyon varile çıkacağı tahmin edilen Kuzey Irak petrolünü Ceyhan’a aktaran boru hattının kapasitesinin arttırılması ve bunun finansmanı ile ilgileniyor. Bakalım denildiği gibi bu yıl sonuna kadar somut bir adım
atılacak mı? Bu arada umarım Rosneft Kuzey Irak gazını getirirse Türkiye enerji ticaret merkezine dönüşmek için büyük bir avantaj sağlar, Türk şirketleride bize döşenecek borunun inşasına katılarak para kazanır gibi düşüncelere kapılmayız. IKGY ile Rosneft arasında ŞubatHaziran aylarında yapılan iş birliği görüşmeleri ve anlaşmalarının detaylarını bilmiyoruz. Ancak bunlar olurken merkezi Bağdat hükümetinin sessiz kalması düşündürücü. Şubat ayında Rosneft İKGY ile 2017-2019 yıllarını kapsayan ön ödemeli petrol alım satım anlaşması yapmıştı (bazı duyumlara göre yılda 15 ila 25 milyon varil arası bir miktar. Rosneft aynı ay Libya Ulusal Petrol Şirketiyle de bir anlaşma yapmıştı; söylendiğine göre yılda 20 ila 25 milyon varil için). Koşullar ve kontrat yapısı bilinmiyor. Ancak, İKGY’nin içinde bulunduğu ciddi finansal kriz gözönüne alındığında Rosneft için avantajlı şartlar taşıdığı speküle edilebilir. Merak edilen asıl şey bu anlaşmanın iki taraf arasında daha önce yapılan petrol alım satım anlaşmasına ilave mi yoksa önceki anlaşmanın yeniden düzenlenmiş bir şekli mi olduğu. Eğer ilave bir petrol alım satımından bahsediliyorsa bu petrol nereden gelecek ve merkezi hükümetin tutumu ne derece dikkate alınacak? Peki, IKGY’nin haziran ayında Rosneft ile imzaladığı pertol ve gaz arama üretim anlaşmasındaki 5 parsel hangileri? Acaba 2014 yılından bu yana (içinde dev şirketlerin de yer aldığı) yabancı şirketlerin terk ettikleri 19 parselden mi seçilip verilecek? Ya ne zamandır taleplisi çıkmayan 3
parsel? Ne olursa olsun Rosneft ve Rusya’nın bu işten karlı çıkacağı açık değil mi? Sen neymişssin be Rosneft diye düşündük mü hiç? Düşünsek de Igor Sechin’in CEO’su, Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder’in yönetim kurulu başkanı, Katargaz’ın eski CEO’su Faisal Alsuwaidi ve BP’nin eski başkanı Robert Dudley’in de yönetim kurulunda yer aldığı Rosneft ’in tam olarak ne olduğunu anlamamız pek mümkün değil aslında. Neden mi? 1990’lı yıllardan bu yana Rusya’nın en büyük özelleştirme projesi olan Rosneft ’in %19.5 payının 10 küsür milyar dolar karşılığında Katar Yatırım Kurumu ile İşviçre’li petrol ticaret devi Glencor’un oluşturduğu konsorsiyuma (QHG Oil Ventures) satılmasıyla perde arkasında kimin veya kimlerin gerçek alıcı olduğu sorgulanmaya başlamıştı. Geçen ay uluslararası platformda pek tanınmayan ama 2017 yılı Fortune 500 listesinde 222. sırada yer alan Çin’li CEFC China Energy’nin bu ikilinin payının çoğunu (%14.16) alma isteğiyle durum daha karmaşık hale geldi. Gerçekleştiği takdirde CEFC, Rosneft ’in BP’den sonra (BP’nin %19.75 payı var) en büyük ortağı olacak. Yani Rosneft deyip geçmemek gerek. Karşınızda dev bir ahtopot var. Irak’ta faaliyet gösteren Rus şirketi yanlızca Rosneft değil. Lukoil 2012 yılında Statoil’in payını alarak Basra’daki devasa West Qurna petrol sahasına dahil olmuştu. Lukoil, ayrıca güney Irak’ta bulunan 10 numaralı parselde faaliyet gösteriyor. Japon Inpex şirketinin de ortak olduğu
parselde Lukoil geçtiğimiz Şubat ayında bir petrol sahası keşfetmişti. Mayıs ayında ise Lukoil’in bir kolu olan Litasco ile Irak Ulusal Petrol Şirketi SOMO, Dubai merkezli bir petrol ticaret şirketi kurmuştu. Gazprom Neft, Irak’ın doğusunda bulunan ve operatörü olduğu Badra petrol sahasında Ağustos 2014 tarihinden beri petrol üretiyor. Günde 80 bin varil petrol üretilen sözkonusu sahaya %7.5 payla TPAO’da ortak. Gazprom Neft, Kuzey Irak’ta ise üç parsele ortak (Shakal, Halepçe ve Germian). Halen Germian parselindeki Sarqala sahasından günlük 5000 varil civarında yüksek kaliteli petrol üretiyor. Önümüzdeki yıl bu miktarın 13 bin varili aşması bekleniyor. Üretilen petrolun tamamı Bazian rafinerisine göderiliyor. Germian parselinde petrol arama ve sondaj çalışmaları devam ediyor. Halepçe’deki faaliyetler ise bölgedeki mayınlar ve jeolojik riskler nedeniyle sona erdirilerek parsel İKRY’ye teslim edildi. Şirket, yeni parseller almak için halihazırda İKRY ile görüşmelerini sürdürüyor. Bilmem buraya kadar bahsettiklerimden kafanızda biraz da olsa Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun yeniden yapılandırılmasını tasvir eden büyük resim ve bu resim içersinde Rus enerji şirketlerinin rolü şekillenmeye başladı mı? Bırakın çoğunluk şunu söylüyor safsatasını. Kendi resminizi oluşturun ve şu sözü hatırlayın: Sürü olmak, sürü halinde gitmek ve öylece yol almak istersen yaşamın boyunca sadece kıç görürüsün. Kalın sağlıcakla.
Ham petrol ithalatı hız kesmedi 8 ayda %9,9 arttı
Türkiye’nin ham petrol ithalatı bu yılın Ocak—Ağustos döneminde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 9.9 arttı.
T
ürkiye’nin ham petrol ithalatı bu yılın Ocak—Ağustos döneminde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 artarak 17 milyon 704 bin tona yükseldi. Geçtiğimiz yılın 8 aylık döneminde ise ham petrol ithalatı 16 milyon 116 bin ton olarak gerçekleşmişti. Ağustos ayında ham petrol ithalatı ise geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 0,3 oranında artarak 2 milyon 342 bin ton oldu.
Ham Petrol İthalatı , Ocak -Ağustos 2017 3 000 000 2 500 000 2 000 000 1 500 000 1 000 000 500 000 Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
‘EKONOMİK BÜYÜME VE ARTAN AKARYAKIT TALEBİ HAM PETROL İTHALATINDA ETKİLİ OLDU’ Konuyla ilgili Gas&Power’ın sorularını yanıtlayan Global Energy Research Partners Strateji ve Araştırma Direktörü Emin Emrah Danış, Türkiye’nin 2017’de sergilediği güçlü ekonomik büyüme ve artan akaryakıt talebinin ham petrol ithalatında etkili olduğunu söyledi. Danış, “Tüpraş’ın
geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de yüzde 100’de seyreden rafineri kapasite kullanım oranı ve kaçak akaryakıtla mücadelede alınan etkin önlemler neticesinde kaçak akaryakıt tüketiminin yok denecek kadar azalması ham petrol talebindeki artışı destekleyen diğer faktörler oldu” dedi.
14
Kalyon enerjide YEKA’lar, FSRU ve elektrik depolama ile büyümeye devam edecek E
nerji sektöründe son yıllarda yaptığı önemli yatırımlar ile ses getiren Kalyon Holding’in Enerji Grup Başkanı Dr. Murtaza Ata, Gas&Power’a özel açıklamalarda bulundu. Ata, Şirketin kazandığı YEKA Yarışmaları sonrası projelerdeki son durumu, FSRU projeleri ve şirketin gelecek stratejilerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Kalyon Holding Enerji Grup Başkanı Dr. Murtaza Ata, Karapınar Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA1) projesi kapsamında Ankara’da kurulacak olan Türkiye’nin ilk entegre pv panel üretim fabrikasının inşa edileceği Ankara’daki Başkent Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yönetimi ile birlikte fabrikanın yeri ile ilgili arazi satış ve tahsis sözleşmesini imzaladıklarını ifade etti. Ata, bununla birlikte Koreli ortağımızla bir ekip oluşturarak şirketin yapılanması ve üst düzey yönetimini kurguluyoruz. Bunları en kısa sürede tamamlayacağız. Bunun haricinde fabrikanın mühendislik çalışmaları devam ediyor. Biz fabrika sahasında hafriyat ve yol çalışmalarına başladık. Sahada 1 Milyon metreküpe yakın hafriyat çalışması var. Bununla birlikte kazıklar çakılacak. Yani temeli her an atabiliriz” şeklinde konuştu.
“HER AY 50’ŞER MW PANEL KURULACAK” PV Panel üretim fabrikasının faaliyete geçme ve Karapınar’daki YEKA sahasında kurulum süreciyle alakalı olarak kendilerine verilen süreyi biraz öne çektiklerini ve proje takviminde bir değişiklik öngörmediklerini ifade eden Murtaza Ata, açıklamalarına şöyle devam etti: “Hedefimiz 2018 sonunda fabrikayı bitirip üretime geçecek hale getirmek ve Ocak 2019’da üretime başlamak. Aynı şekilde 2019 yılı Ocak ayından itibaren fabrika üretime geçer geçmez her ay 50’şer MW kapasiteyi devreye almayı düşünüyoruz. Karapınar’daki santralin inşaatına 2018 yılı Ocak ayında yani yaklaşık 3 ila 4 ay
sonra inşaatına başlıyoruz. 1 Ocak 2019’a kadar santral sahası hazırlık inşaatları bitmiş olacak. Santral sahası hazırlık inşaatının 1 sene sürmesi bekleniyor. Burada birisi 400 MW diğer 154 MW’lik iki adet şalt sahamız olacak. Bunların inşaatlarına birlikte başlayacağız. Bu arada da 2018 yılı ortasından itibaren de devreye alınacak santral kısımlarının konstrüksiyonları, kablolamaları gibi bütün her şey bitecek ve 1 Ocak 2019’da fabrika üretime geçtiği gün üretilecek güneş panellerinin santralde montajına başlanacak. Amacımız bir an önce santrali kısım kısım üretime geçirmek. Tabi bununla birlikte Ar-Ge için üniversitelerle görüşüyoruz. Biliyorsunuz bizim Gaziantep’te Hasan Kalyoncu üniversitemiz var. Hasan Kalyoncu Üniversitesi ile iş birliği halinde çalıştay düzenleyeceğiz. Ar-Ge merkezimiz organize sanayi bölgesinde fabrika ile yan yana olacak. Fabrika ile Ar-Ge’nin bir arada gitmesi lazım. Çünkü Ar-Ge doğrudan teknolojiyi geliştirecek. Fabrika ile Ar-Ge iç içe çalışacak çünkü teknoloji geliştirmeye de eş zamanlı başlamak zorundayız.”
“PANELLER YÜZDE 4 DAHA VERİMLİ OLACAK” Fabrikanın ilk başta kurulması planlanan dsf hücre teknolojisi yerine monokristal hücre üretmeye karar verdiklerini söyleyen Murtaza Ata, “Teknolojimizi hem fabrikada hem de santralde oldukça geliştirdik. İlk planlarımızda üretilecek paneller için bsf teknolojisinde multikristal hücre üretimi düşünülmüştü. Şu an çok başka bir yerdeyiz. Öncelikle monokristal hücre üretmeye karar verdik. Yine aynı zamanda PERC teknolojisini uygulayacağız. Şu anda bizim burada kuracağımız fabrika dünyadaki en ileri teknoloji ile üretim yapan fabrika olacak. İkincisi de tam entegre bir fabrika olacak. Buna benzer dünyada da bir ya da iki tesis var. Bu açıdan da hem mono hem PERC teknolojisi ile silisyumdan panele entegre üretim yapan belki de dünyadaki ilk tesis olacağız.
Enerji sektöründe son yıllarda yaptığı önemli yatırımlar ile ses getiren Kalyon Holding’in Enerji Grup Başkanı Dr. Murtaza Ata, Gas&Power’a özel açıklamalarda bulundu.
O zaman 400 milyon dolar olarak öngördüğümüz fabrika yatırımı şu an 500 milyon dolar olarak gerçekleşiyor olacak. Türkiye’de de şu anda panel üreten fabrikalar var. Bunlar hücreyi ithal edip sadece panel üretiyorlar. Biz de ise 500 milyon dolar içerisinde kapasitesi yıllık 800 MW olacak panel fabrikasına ayrılan yatırım maliyeti sadece 20 milyon dolar. Finansman tabi Kore Eximbank dahil değişik kaynaklardan sağlanacak. Hanwha Q-cells ile hem fabrikada hem de yatırımda yüzde 50 ortağız. Tabi burada Kore ekipmanı var. Diğer kısım için yatırım bankaları var, bunlarla görüşmeler devam ediyor. Ama biz tabi bankalardan kredilerin sonuçlanmasını beklemeden yatırıma başladık. Takvimi tutturmak bizim için çok önemli. Enerji Bakanlığımız her konuda elinden gelen yardımı yapıyor, takımın bir parçası gibi davranıyor. Projenin sahibi sonuç olarak Sayın Dr. Berat Albayrak Bey, biz yatırımcı olarak geldik ama bütün kurguyu sayın bakanımız yaptı. Bu YEKA sistemi 6 senedir konuşuluyordu ama daha önceki sayın bakanlarımız daha önceki bürokrasi bunu yapamadı. Bu tamamen Berat beyin başarısı çünkü konseptin hem rüzgarda hem de güneşte pratik hale gelmesi, ihalenin çok kısa sürede çıkarılması ve sonuçlandırılması gerçekten olağan dışı bir irade
‘FSRU YATIRIMLARIMIZDA GLOBAL DÜŞÜNÜYORUZ’
İzmir Aliağa’da operasyona devam eden Neptune FSRU
K
olin-Kalyon ortaklığında geçtiğimiz yıl 6,5 ay gibi çok kısa bir sürede İzmir Aliağa’da Türkiye’nin ilk yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesini (FSRU) devreye aldıklarını söyleyen Kalyon Holding’in Enerji Grup Başkanı Dr. Murtaza Ata, dünya üzerinde FSRU’ya olan talebin arttığını ifade ederek FSRU’da global bir oyuncu olmayı düşündüklerini ve bu alandaki yatırımlarına devam edeceklerini ifade etti. Ata konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Sadece Türkiye’de değil dünyada da FSRU’ya talep artıyor. İşte Hindistan’da Pakistan’da Hırvatistan’da Arnavutluk’ta birçok Afrika ülkesinde de talep var. Çünkü FSRU gerçekten LNG’ye erişimde çok hızlı ve maliyet etkenli bir çözüm sunuyor. Biz 6,5 ayda yaptık. Ama bir yüzer LNG terminalinin normal şartlarda 12 ay içerisinde 15 ay içerisinde tamamlanması beklenir. Gerçi bitiremeyenler de var.
Sonuç itibari ile biz burada Kolin ile ortağız. Bizler inşaat konusunda gerçekten dünyadaki en iyi firmalarız. Bu avantajlarımızdan dolayı çok hızlı bitirdik. Hızlı bitirmenin de şüphesiz maliyeti oldu. Normalde takviminden yarı yarıya hızlı bitirirseniz maliyetinizde önemli artış olur. Burada özellikle arz güvenliği ön plana çıktı. Normal maliyetinin yüzde 30 üzerine çıktı. Bir tane daha yaparsak yine aynı hızla yaparız artık biz de deneyim kazandık. Dünyada FSRU pazarı çok genişliyor. FSRU gemisi öyle sipariş verilince ertesi gün teslim edilen bir gemi değil. En az 28 ila 30 ay civarında bir teslim süresi var. Hemen geminin siparişini vermiştik yani FSRU projesine başlar başlamaz. Teslimi 2019’un ikinci çeyreğinde olacak. FSRU pazarında önümüzdeki 10 yılda çok ciddi bir potansiyel var. İkinci gemi için de opsiyon siparişi verdik. Burada maliyet 250 milyon dolar civarında” dedi.
15 ÇAYIRHAN’DA TEMEL 2018’İN İKİNCİ ÇEYREĞİNDE, İLK ÜRETİM HEDEFİ 2020 ÜÇÜNCÜ ÇEYREK
E
gerektiriyordu. Biliyorsunuz ki teknoloji sağlayıcımız ortağımız Hanwha Q-cells şirketi. Bu şirketin bir özelliği de şu, üretimde kullanacağımız makinaları da Hanwha üretiyor. Hanwha’nın Hanwha Manufacturing diye bir şirketi var. Hanwha hem panel üreticisi hem de paneli üreten makinaları üretiyor. Dolayısıyla orada bir iyileşme sağladığı zaman buradan da bir iyileşme sağlıyor olacağız” açıklamasında bulundu.
“GÜNEŞ YEKA’DA SANTRALİN TAMAMI TRACKING OLARAK İNŞA EDİLECEK VE VERİM YÜZDE 25 ARTACAK” Kalyon Holding Enerji Grup Başkanı Dr. Murtaza Ata, Karapınar’da kurulacak olan 1.000 MW’lık santralin tracking (güneş panellerinin gün içerisinde sürekli olarak güneşi takip ederek daha yüksek verim elde edilmesi sağlanıyor) olarak inşa edileceğini ve bu sayede yüzde 25 verim artışı elde edileceğine dikkat çekti. Ata, santralde ilk başta planlanan yıllık 1,7 milyar kWh’lik elektrik üretiminin ise verimlilik artışı ve yapılan optimizasyon çalışmaları neticesinde 2,7 milyar kWh’e çıkacağını ifade ederek şunları söyledi: “Şartnamede PV paneller için konulan verimlilik eşiği yüzde 16 iken bizim üreteceğimiz panellerimizin verimi yüzde 20 olacak. O zamanlar santralin peak kurulu gücü ne kadar olur diye karar vermemiştik çünkü optimizasyonlar bitmemişti. Başlangıçta 1000 MWp olarak planlanan santralimizin Peak Power kurulu gücünün şu anda 1300 MWp olması planlandı. Santralimizde uygulayacağımız çok önemli diğer bir unsur da tek eksende güneş takip sistemi uygulaması. Bu boyutta bir santralde takip sistemi kullanılmasını kimse düşünmüyordu. Çünkü insanların aklında bakım maliyetleri yönetilemez gibi
soru işaretleri vardı. Ama şu anda teknoloji çok gelişmiş durumda. Türkiye’de üretim yapacak birkaç firma ile de görüştük. 1300 MWp kurulu gücündeki santralimizin tamamı tracking olacak. Bu sistem güneşi doğumundan batımına kadar takip ederken üretimi de artırıyor. Başlangıçta biz yıllık 1.7 milyar kWh üretim yaparız diyorduk şu an ise yıllık 2.7 milyar kWh üretimi bulacağız. Burada tracking zaten verimi yüzde 25 arttırıyor. Panel verimimiz de öngörülen değerden yüzde 25 daha fazla olacak. Burada hakikaten şu anda dünyadaki en üst silikon kristal bazlı PV teknolojisini kullanıyor olacağız. Bu nedenle santral yatırım bütçemiz de ilk planlarımıza göre arttı, 1.11.2 milyar dolar mertebesinde olacak.”
“KENDİ TEKNOLOJİMİZİ GELİŞTİRECEĞİZ” Kurulacak fabrikada üretilecek PV panellerin gelecekte YEKA için yapacağı üretimi tamamladıktan sonra hem yurtiçi satış hem de yurtdışına panel ihraç etmesinin planladığın ifade eden Murtaza Ata, “Hem yurt içi hem yurtdışı pazarı stratejisi var. Sadece bunlardan biri olmaz, sonuç itibari ile biz bir müddet sonra teknoloji ile beraber kendi kullandığımız güneş teknolojisini de geliştiriyor olacağız. Bugün kullandığımız teknoloji geliştirmeye devam etmezsek 4-5 sene içerisinde eskimiş olacak. Bizim Hanwha ile bundan 4-5 sene sonra kullanacağımız teknolojileri geliştirme adına başladığımız bir nokta var. Şüphesiz ki Hanwha ile 50-50 ortağız ama teknolojide sürekli yurt dışına bağımlı olamayız, burada bir Ar-Ge merkezimiz var. Biz teknolojiyi de sürekli geliştiriyor olacağız. Muhtemelen 5 sene sonra kullanacağımız teknoloji tamamen kendi teknolojimiz olacak” diye konuştu.
ÜAŞ’ın Çayırhan’da bulunan enerji üretim ve kömür rezerv alanlarının özelleştirme ihalesinin nihai pazarlık görüşmesinde en düşük teklifi vererek yarışmayı Kolin-Kalyon Enerji - Çelikler Ortak Girişim Grubu kazanmıştı. Şirketin ortak olduğu buradaki yatırımdaki son durumu değerlendiren Kalyon Holding Enerji Grubu Başkanı Dr. Murtaza Ata, santral sahasının 2018’in ikinci çeyreği içinde temel atmaya hazır hale geleceğini söyledi. Ata, sözlerine şöyle devam etti: “Kömürde zaten bizim bir tane devam eden yatırımımız var biliyorsunuz. Çayırhan yine Sayın Bakanın projesi, yerli linyitlerin ekonomiye kazandırılması. Milli Enerji
“RÜZGAR YEKA’DA FİYATIN BU KADAR DÜŞMESİNİ BEKLEMİYORDUK” Ağustos ayında gerçekleştirilen ve Siemens – Türkerler- Kalyon Ortak Girişim Grubu’nun verdiği 3,48 dolar cent/ kWh’lik rekoru fiyat ile kazandığı Rüzgar YEKA yarışması ve söz konusu projede gelinen noktayla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ata, gelinen fiyatın zorlayıcı bir fiyat olduğunu ve fiyatın bu kadar düşmesini beklemediklerini söyledi. Ata konuyla ilgili şunları söyledi: “Burada gelinen fiyat rekor bir fiyat. Bu da YEKA projelerinin ne kadar başarılı kurgulandığını gösteriyor. Gelinen fiyat zorlayıcı bir fiyat. Fiyatın bu kadar düşmesini beklemiyorduk ama yönetim kurulumuzun verdiği bir karar vardı. Biz fiyat konusunda bu sınırların içerisindeyiz. Ama bu konuda alt sınıra çok yakın bir konumdayız. İhale bir müddet daha devam etseydi büyük ihtimal çekiliyor olurduk” dedi.
“SIEMENS’İN YENİ NESİL TÜRBİNLERİ KULLANILACAK” Rüzgar YEKA’daki sahalarda kurulacak 1.000 MW’lık santralde Siemens’in 4.2 MW’lık yeni nesli türbinlerinin kullanılacağını ve Siemens’in türbin fiyatlarının piyasa fiyatlarının oldukça altında olduğunu söyleyen Ata, şu değerlendirmelerde bulundu: “Buradaki en önemli etken sahalara hakim olmamızdı. Bu sahalarda Haziran ayında YEKDEM kapsamında 700 MW küsur ihale yapıldı. Bizim 2014 yılının Mart ayından bu yana bu sahalarda
Politikası kapsamında yerli ve yenilenebilir kaynaklara Sayın Bakanımız Dr. Berat Albayrak öncelik veriyor. Bu konu da kendilerinin uygulamaya koyduğu bir politika. Orada da başarılı bir süreç var. Tabi yenilenebilir her zaman tercih edilen bir kaynak. Ancak bununla birlikte bir de dışa bağımlılığı azaltma ihtiyacımız var. Özellikle yaşanmakta olan Kuzey Irak konusu ve yakın geçmişte yaşanmış olan Rusya krizi gösterdi ki enerji temini çok stratejik bir konu, yerli kaynaklara da ağırlık verme stratejisi ön plana çıkıyor. Bizim açımızdan da alım garantisi olması hiç şüphesiz çok önemli. Çayırhan projesi de yatırım dahil 15 yıl alım garantisi içeriyor, yatırım ölçüm direklerimiz vardı. Biz burayı zaten 3 seneden beri ölçüyoruz. Aynı yerlerde ortağımız olan Türkerlerin de çok sayıda ölçüm direkleri var. Bizim ihale yapılan bütün sahalarda direğimiz vardı. Sahalara gerçekten çok hakimdik. Analizleri çok detaylı yapabildik. İkinci olarak Siemens bu işte henüz daha üretimde olmayan ‘next generation’ yani sonraki nesil türbinlerini proje için ortaya koydu ve bunlar için de çok uygun fiyatlar belirledi. Tabi biz burada 4,2 MW’lık türbinlerden bahsediyoruz ve hakikaten verimleri çok yüksek türbinler. Aynı zamanda kanat çapları 147 metreyken ‘hub height’ları 130-140 metrelere kadar çıkabiliyor. Bir de tabi Siemens Gamesa ile birleşti. Gamesa’nın pazar payı da çok büyük. Yani Siemens ve Gamesa’nın teknolojisi birleşti. Önümüzde çok büyük bir potansiyel var. Şu anda Siemens’in bize verdiği fiyatlar şu anda piyasada sattığı fiyatların çok çok altında. Bu çok normal, çünkü konuştuğumuz rakam 1000 MW. 50 MW santral bir tarafta 1000 MW bir tarafta. YEKA’nın güzelliği ölçeği büyütüyorsun bu da maliyeti aşağı çekti. Şu anda birçok ülkede temel enerji yatırım stratejileri bu konu üzerinden tartışılmaya başlandı. Mesela İngiltere’de rüzgar madem bu kadar ucuz Hinkley Nükleer Santraline neden 20,5 milyar pound para harcanıyor demeye başladılar” dedi. Ata, hem rüzgar hem de güneş YEKA yatırımları için yurtdışı finans kuruluşlarının ilgisi olduğuna işaret ederek, “Biz şu an hem uluslar arası kaynaklar hem de yerli kaynaklarla görüşüyoruz. YEKA yeni bir olgu. Normalde 30 MW’lık yatırıma kredi
sonrasında yaklaşık yine 11 yıla denk geliyor. Orada şu anda teklifleri topluyoruz, maden sahasında yollar, proje alanlarının hafriyatı bu gibi ön hazırlık çalışmalarına başladık. 2018 yılının 2. çeyreğinde temel atmaya hazır hale gelmeyi hedefliyoruz. Çünkü bu termik santral, yatırım süreci daha uzun, güneş ya da rüzgar gibi değil. 800 MW’lık 2 ünite kurulması planlanıyor. Yatırım kapsamında sadece santral de yok aynı zamanda bir de yer altı maden işletmesi yatırımı yapılacak. Dolayısı ile yatırımların ikisi bir gidecek. Yaklaşık 4 sene içerisinde tamamlanmış olacak. İlk üretim için hedef tarihimiz 2020 yılının Temmuz ayı.” ver demekle 1000 MW’lık yatırıma kredi bulmak arasında çok fark var. Burada alım garantisi var, Bakanlık da her aşamada destekliyor, bu yüzden finansman konusunda kısa sürede olumlu sonuçlar alacağımızı düşünüyorum” şeklinde konuştu.
“YERLİ TÜRBİNLER 2019’UN 3. ÇEYREĞİNDE ÜRETİLMEYE BAŞLAYACAK” Kurulacak fabrikada ilk türbinin 2019’un 3. Çeyreğinde üretilmesinin planlandığını söyleyen Ata, santral sahalarının altyapı çalışmaları ve optimizasyon için hazırlık çalışmalarına başladıklarını söyledi. Ata sözlerine şöyle devam etti: “Rüzgar YEKA’sında yapı güneşe göre daha farklı. Güneşte biz hem fabrikaya ortağız hem de santrale ortağız. Rüzgar YEKA’da ihale şartnamesi konsorsiyum yapılmasına da izin verdi. Fabrika tamamen Siemens’in uhdesinde. Hedef olarak 2019 yılının 3. çeyreği gibi fabrika orada üretime geçer diye düşünüyorum. Tabi bu yine Siemens’in vereceği bir karar, benim tahminim bu yönde. İlk türbinlerin kurulumu ile ilgili şöyle yapacağız. Fabrika inşaatı biter bitmez türbinleri hemen kurmaya başlayacağız. Fabrika inşaatı devam ederken biz de santrallerin alt yapısını hazırlayıp elektrik hatlarını çekeceğiz, kuleleri inşa edeceğiz. Sadece geriye vinçle yükseltip nasel ve kanatları takmak kalacak. Orada da çok hızlı adımlar atacağız. Sahaların optimizasyonu için bir takım çalışmalar yapılması gerekiyor biz bu çalışmalara başladık.
» Devamı sayfa 16’da
20
‘Piyasanın kendi kendisini regüle etmesini hedefliyoruz’ EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, İstanbul Ticaret Odası tarafından düzenlenen Enerji Komitesi Toplantısı’nda konuştu. Burak Söylemez/İstanbul
İ
stanbul Ticaret Odası tarafından düzenlenen Enerji Komitesi Toplantısı EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’ın katılımıyla İstanbul Cemile Sultan Korusu’nda gerçekleşti. Enerjide politikaların keskin bir şekilde değiştiğini belirten İstanbul Ticaret Odası Enerji Komitesi Başkanı Hüseyin Karataş, “Bu, sadece benim değil, herkesin kanaati. Bu sene elektrik tüketiminde çok iyiyiz. Yılsonunu herhalde yüzde 6’ya yakın büyümeyle kapatacağız. Eylül ayında yüzde 12 civarında oldu. Bunun bir kısmı baz etkisinden kaynaklansa da, yüzde 7-8’i endüstriyel büyümeden kaynaklanıyor. Milli gelir büyümesinden geliyor. Milli gelir büyümesini bu yıl yüzde 5,5 civarında kapatacağımızı düşünüyorum. Elektrik tüketimindeki büyüme, Türkiye’nin sanayi ve GDP büyümesi için iyi bir gelişme. Bunun önümüzdeki yıllarda devam etmesini bekliyoruz. Türkiye’nin daha iyi noktalarda olacağını biliyoruz. Hükümetin sanayiyi belli yerlerde toplayarak, ihtisas bölgeleri oluşturma çalışmaları var. Bu strateji eğer çalışırsa önümüzdeki 10 yılın sonunda Türkiye, önemli bir sanayi ülkesi olabilir. Böyle olunca, yüzde 6 civarında olan enerji büyümelerinin daha sürdürülebilir olacağını düşünüyoruz” dedi.
“SEKTÖRLE BÜTÜN KONULARI KONUŞUYORUZ” EPDK olarak sektörle birlikte bütün konuları konuştuklarını belirten EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz,
“Bizim kapımız herkese açık. Elektrik, doğalgaz, LPG ve petrol EPDK’nın düzenleme alanına giriyor. Elektrik sektörü bazı dönemlerde pik yaparken, bazı dönemlerde sıkıntılı süreçler yaşayabiliyor. Hızlı büyüyen bir ülkenin, gelecekte bu tip sıkıntıları yaşaması doğal olabiliyor. Hızlı büyüme, gerçekleşirken, tüketime cevap verebilmek için, santraller kurmanız gerekiyor. 2000’lerin başından sonra, ülke hızlı bir büyüme yakalayınca, enerji ihtiyacımızı santrallerle karşılamaya çalıştık” dedi.
“BÜYÜME RAKAMLARI ENERJİ SEKTÖRÜNÜ RAHATLATACAK” Büyüme rakamlarındaki olumlu gelişmelerin, enerji sektörünün sıkıntılarını hafifleteceğini düşündüğünü söyleyen EPDK Başkanı Yılmaz, “Enerji sektöründeki sıkıntıların hepsi birbirine zincirleme bağlı. Üretim sektörü, dağıtım sektörünü, dağıtım sektörü de perakende sektörünü etkiliyor. Bu durum ekonomiyi de sıkıntıya sokabiliyor. Bunları yaparken iyi düşünmemiz gerekiyor. EPDK olarak, sektörün sıkıntılarına elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyoruz. Birtakım santrallerin emre amade bir şekilde sistemin içerisinde kalmasını istiyorsanız onun da bir maliyeti var. Bu maliyetin karşılanmasında da sektöre katkı sağlamamız gerekiyor. Buradaki teşvikler, ya tüketiciden, ya iletim bedelinden, ya da sistem kullanım bedelinden geliyor. Burada bir balans ayarı yapıyorsunuz. Bu sektör, kendisini üreticisi, tüketicisi ve dağıtıcısıyla kendi içerisinde birbirini balans etmek durumunda kalabiliyor” dedi.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz
“KAYNAK ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTTIRMAYI HEDEFLİYORUZ” Yerli kaynaklara öncelik vererek, kaynak çeşitliliğini arttırmanın enerji politikalarındaki öncelikleri olduğunu belirten EPDK Başkanı Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaynak çeşitliliğini ne kadar arttırırsanız, arz güvenliğinizde bir sıkıntı yaşamazsınız. Dışa ve bir kaynağa bağımlılık, o kaynağa erişimde bazen güçlük yaşatabilir. Enerji yatırımlarında; doğalgaz santraline de, ithal kömüre de, yerli kömüre de ihtiyaç var. Biz yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızı öncelikli hale getirdiğimiz takdirde, cari açığımız, ekonomimiz ve sanayini büyümemiz açısından da çok önemli kazanımlar elde edeceğiz. 2000’lerden bu yana kurulu gücümüzde yenilenebilir enerjide ve yerli kaynaklardaki potansiyelimizi ciddi bir şekilde kullandık. Önümüzde hala daha kullanabileceğimiz ciddi bir potansiyelimiz var. Burada yerli kömüre ilişkin devletin bir hedefi var. Teknolojinin gelişmesiyle, yerli kömürün de fizibilitesi ortaya çıktı. Bu kaynakları enerji ekonomisine kazandırdığımız takdirde hem Türkiye’nin büyümesi açısından, hem istihdam açısından hem de cari açık açısından katkısını göreceğiz.” Türkiye’deki dağıtım sektörünün aynı zamanda üretim sektörüyle de iç içe olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Onun getirmiş olduğu bambaşka bir perakende sektörü var. Dolayısıyla ortaya çıkabilecek problemeler, sahanın hepsine yayılabiliyor. Dağıtım sektörüyle ilgili çok ciddi çalışmalarımız var. Dağıtım sektörünün içinde
‘MÜMKÜN OLABİLDİĞİNCE YERLİ KAYNAKLARA ÖNCELİK VERECEĞİZ’
E
PDK olarak mümkün olabildiğince yerli ve yenilenebilir kaynakları değerlendirip, ekonomiye kazandırmayı amaçladıklarını vurgulayan EPDK Başkanı Yılmaz, “ Bunun için de birtakım düzenlemeler yaptık. Yerli kaynaklara dayalı santral kurmak isteyen yatırımcılarımızın teminat yükümlülüklerini hafiflettik. Bazen sıkıştıkları noktalarda, ilave sürelerle bunları sistemin dışına çıkarmamak için elimizden gelen gayreti gösterdik. EPDK olarak bu hususta piyasa ile çok yakın çalıştığımızı düşünüyorum. Yatırımcıların emeğinin boşa çıkmaması için elimizden gelen gayreti gösterdik. Kurtardığımız her yatırımın, gayretin ve emeğin belki de yeni gayretleri, yatırımları ve emekleri çekeceğini düşündük. Bu gayret ve niyetle buralara geldik. Allah’a hamd olsun. Bunun karşılığını da ülke olarak alıyoruz. Kurulu gücümüz ciddi bir şekilde arttı. Ve özel üretim yatırımları bugün Türkiye’nin yüzde 70’ine ulaştı. Artık devletin sırtında yatırım yükümlülüğü yok. Yatırım yapan özel sektör var. Ve özel sektör her zaman enerji yatırımında önde oluyor. Bize düşen görev; özel sektörün sıkıntılarını giderme noktasında biraz daha dinamik ve iç içe çalışmamız lazım. EPDK olarak bunu yapmaya gayret sarf ediyoruz. Burada bazı eksiklerimiz olabilir. Biz eksikliklerimizi hiçbir zaman tamam olarak görmedik. Eğer yarın bugünkü yatırımlarımızın üzerine hiç bir şey koyamıyorsak, zarardayız. Biz Türkiye’ye katkı vermeye çalışıyoruz. İyi bir enerji alt yapısıyla sanayi büyümesini
sağlayabilirsiniz. Enerji altyapınız iyi değilse, kesinlikle bunları sağlayamazsınız” ifadelerini kullandı. EPDK olarak özel sektörün de tüm tavsiyelerini alarak, teknik, ticari ve düzenleme manasında önemli hususlar öğrendiklerini kaydeden Yılmaz, “EPDK olarak nerelerde eksik olduğumuz konularda, bu işleri ciddi bir şekilde bilen insanların olduğunu fark ettim. Sektörümüzde, dünyanın birçok yerinde eğitim görmüş, dünyayı tanıyan insanlar var. Ben ülkemi vatanımı seviyorum. Ve onun için ne kadar emek sarf etmem gerekiyorsa, bunu sarf etmem konusunda ben de herhangi bir sıkıntı yok. Bu ülke için ne yapmamız gerekiyorsa, onu yapmaya gayret sarf ediyoruz. Bunu için sizden hem ticari manada, hem de teknik manada hem de düzenleme manasında çok şeyler öğreniyoruz. Öğrenmemiz de gerekiyor. Benim kapım herkese açık” ifadesini kullandı. Elektrik piyasasında; üretim, dağıtım, iletim ve perakende alanlarının olduğunu ifade eden Yılmaz, “ İletim sektörü hala devletin elinde. Dağıtım sektörünü özelleştirdik. Dağıtım sektörü özelleşirken, o günün ekonomik koşullarına göre enerji fiyatlarına göre dağıtım şirketleri de özelleştirildi. Özel sektörde bunları alırken, fiyatları ona göre oluşturdular. Bazen bu hesaplar tutmayabiliyor. Bugün dağıtım sektöründe bazı sıkıntılar var. Doların yükselmesi, dolar kredisiyle alınan krediler ve dağıtım sektörünün kaçırdığı birkaç hususun sektörü sıkıntıya sokmada etkin sebeplerden olduğunu düşünebiliriz” dedi.
21 İstanbul Ticaret Odası Enerji Komitesi Başkanı Hüseyin Karataş
‘YEKA’DA ÖNEMLİ VE BAŞARILI BİR MODEL ORTAYA ÇIKTI’ bulunduğu sıkıntılara ne gibi katkı verebiliriz. Bakanlığımız ve sektörle bir araya gelerek, birtakım çalışmaları yapıyoruz” dedi.
“EPİAŞ’A DOĞALGAZ BORSASINI DA DAHİL EDECEĞİZ” EPDK’nın dağıtım özelleştikten sonra EPİAŞ’ı kurduğunu anımsatan Yılmaz, “EPİAŞ bildiğiniz gibi enerji ve elektrik borsası. Buraya inşallah doğalgazı da dahil ederek, Türkiye’de ciddi bir enerji borsasının oluşmasını hedefliyoruz. Eğer Türkiye’nin gelecekte coğrafi konumundan dolayı bir hub olmasını istiyorsanız, iyi bir enerji oyuncusu olmanız gerekiyor. İyi bir enerji oyuncusu için iyi bir üretim, dağıtım ve perakende altyapısını kurduktan sonra, iyi bir borsanızın olması gerekiyor. Türkiye, bu çalışmalarıyla, iyi bir bölgesel enerji borsasını fazlasıyla hak ediyor” dedi.
“EPDK’NIN DAHA ÇOK GÖZLEMCİ OLMASINI İSTİYORUZ” Borsanın piyasanın kendi kendisini düzenlemesi açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Biz, gelişen ekonomilerde olduğu gibi piyasanın kendi kendisini regüle etmesini istiyoruz. EPDK’nın daha çok gözlemci gibi olmasını istiyoruz. Piyasa kendisini regüle etsin, sıkıntılı olan noktalarda biz müdahil olalım. Sistem iyi çalışmadığı takdirde bazen piyasaya geçici de olsa reçete yazmak durumundasın. Vücut iyi giderken sıkıntı yok. Hastalandığınız takdirde bir hekim size reçete yazar.
Düzenleme fonksiyonunun da aslında bu şekilde olması gerektiğini düşünüyoruz” ifadesini kullandı.
“DOĞALGAZ PİYASASI EPDK’NIN KURDUĞU BİR SİSTEM” Türkiye’deki doğalgaz piyasasının EPDK’nın kurmuş olduğu bir sistem olduğunu kaydeden EPDK Başkanı Yılmaz, “Elektrik dağıtımıyla doğalgaz dağıtımını karşılaştırdığımızda, doğalgaz sektörü neredeyse sıfıra yakın problemle devam ediyor. Kurguyu en başından kurarken, hangi komplikasyonların en başta gerçekleşebileceğine dair öngörüler yapılıyor. Doğalgazda birtakım düzenleme ve adımlar atılarak, 2004’ten beri bölge bölge ihalelerini yaptık. Ve bunu yaparken de hep kontrol ettik. Bazen sıkıntılı yönlerini gördüğümüzde şirketleri çağırarak, uyardık. Uyarıya uymamaları durumunda, gerekirse müdahale edebileceğimizi ilettik. Dinamik bir sektörün olduğu yerde, bu tip problemler olabilir. Önemli olan o problemler oluştuğunda aynı hızla oraya yetişerek, müdahale etmek” dedi.
“DOĞALGAZ YATIRIM YAPILAN BÖLGENİN EKONOMİSİNİ ETKİLİYOR” Doğalgaz sektöründe ciddi yatırımların oluştuğunun bilgisini paylaşan Yılmaz şunları kaydetti: “Doğalgaz, yatırım yapılan bölgenin ekonomisini etkiliyor. Bizden doğalgaz yatırımı talep eden köyler var. Doğalgaz, ülkenin çevresel konforuna da büyük
katkı sağladı. Gaziantep’te doğalgazdan önceki havayla, şimdiki hava bir değil. Bu bizim sağlığımızı da etkiliyor. Sağlığımız etkilendiğinde yaşam süreçlerimizde etkileniyor. Enerji sektöründe yapılan bir yatırım, insanların mantalitesini, yaşam şeklini ve bakış açısını da nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Doğalgazda ithalata dayalı bir sistem var. Kendi doğalgazımız yok. Enerji merkezi olduğumuzda coğrafi konumdan dolayı bu sistemden ne kadar faydalanabiliriz bununla ilgili düzenlemelerimizi ve altyapılarımızı geliştirerek, buralardan ülkemize katkı sağlayabiliriz.”
E
nerjinin bundan sonra da gündemdeki yerini korumaya devam edeceğini kaydeden İTO Enerji Komitesi Başkanı Hüseyin Karataş, “YEKA’da önemli ve başarılı bir model ortaya çıktı. Rüzgarda yıllık 150 milyon dolar, güneşte 120 milyon dolarlık bir fiyat düşüşü sağlandı. Toplam elektrik portföyündeki maliyeti, birinden 2 milyar dolar, bir diğerinden ise 1 buçuk milyar dolar yok edebilme imkanı oluştu. YEKA’dan
ve YEKDEM’den gelen maliyeti, piyasanın sırtından azaltarak gidiyorsunuz. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda YEKDEM’in büyük ihalelerde olan payının artmasıyla, elektrik fiyatlarındaki maliyetin de azalmasını bekliyoruz. Elektrik üretiminde kullanılan yakıtlara bugünlerde bir geçişkenlik var. İthal Kömür fiyatları yükseldi. Gaz ucuz kaldı. Şimdi gaz santrallerinin merit order da daha fazla ön plana çıkacağını bekliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“ORGANİZE TOPTAN DOĞALGAZ PİYASASINI OLUŞTURACAĞIZ” EPDK olarak organize toptan doğalgaz piyasasını oluşturduklarını aktaran Yılmaz, “Organize toptan doğalgaz satış piyasasını oluşturuyoruz. Test çalışmalarımız başlıyor. İnşallah 2018’in Nisan ayında da bununla ilgili borsamız da doğalgaz satılacak. Bizim bunu yapabilmemiz için Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda ciddi bir şekilde birtakım yeni yapısal yapılanmaların ortaya çıkması lazım. Bunun önündeki en önemli engellerden bir tanesi uzun dönemli kontratlar. 2021’den sonra serbest piyasada ithalatın önünün açılmasıyla, borsa daha da işlerlik kazanacak. O zaman daha dinamik bir sektörün oluşacağına inanıyorum. Bizim buradaki temel hedefimiz; rekabetin gelişmesini sağlamak. Rekabeti geliştirdiğiniz takdirde birçok şey kendiliğinden gelişir” dedi.
‘AKARYAKIT PİYASASINDA ÖNEMLİ MESAFELER KAT ETTİK’ Akaryakıt piyasasında Türkiye’nin ciddi bir mesafe kat ettiğini kaydeden EPDK Başkanı Yılmaz, “15 sene önce Türkiye’de akaryakıt kaçakçılığı fenomen bir tabirdi. Bugün akaryakıt kaçakçılığında hedefi gerçekleştirerek, sıfıra yakın bir noktaya geldik. Bunu bir takım testlerle öğrenebiliyoruz. Biz Türkiye’ye illegal akaryakıt gelmediği konusunda iddialıyız. Bunları birtakım verisel avantajlardan dolayı öğrenebiliyoruz” dedi.
24
‘Sektörel sorumluluğumuz önümüzdeki
dönemde daha da artacak’ Doğalgaz sektörünün okulu olarak kabul edilen İGDAŞ’ın Genel Müdürü Mehmet Çevik ile 2-3 Kasım tarihlerinde düzenlenecek olan INGAS organizasyonunu ve İGDAŞ’ın yürüttüğü çalışmaları konuştuk.
İ
GDAŞ Genel Müdürü Mehmet çevik ile gerçekleştirdiğimiz röportajda İGDAŞ’ın faaliyetlerini, yeni yatırımlarını, INGAS etkinliğini, Türkiye doğal gaz piyasasında yürütülen çalışmaları konuştuk. 2018 sonuna kadar 81 ilin tamamının doğalgaza kavuşacağını ifade eden Çevik; “Bugün Türkiye genelinde 40 milyonu bulan doğalgazla ısınan nüfus 50 milyona ulaşacak. Biliyorsunuz; İGDAŞ, sektörün okulu olarak kabul ediliyor. Bu açıdan baktığınızda sektörel sorumluluk ve görevlerimizin önümüzdeki dönemde daha artacağını görüyoruz. İGDAŞ ailesi olarak tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte buna hazırız” dedi. Ülkemiz enerji alanında önemli adımlar atıyor. Hükümetin açıkladığı ‘enerjide merkez ülke’ stratejisine bağlı olarak uluslararası ölçekte büyük yatırımlar hayata geçiriliyor. Doğalgaz dağıtım sektörünün en önemli şirketi olan İGDAŞ, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyor? Öncelikle enerji sektörünün ülke ekonomisi için önemini ve değerini vurgulayarak söze başlamak istiyorum. Enerji sektörü, bugün olduğu gibi gelecekte de ülke ekonomilerinin gelişiminde belirleyici rol oynamaya devam edecek. Hatta bu rol daha da etkili hale gelecek. Bu nedenle de Hükümetimizin enerji sektörünün gelişimine gösterdiği hassasiyet ve desteği çok değerli buluyorum. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın eş zamanlı yürüttüğü birçok projeyle vücut bulan ‘enerjide merkez ülke’ stratejisine sektördeki her kurum ve kuruluşun sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Bir yanda dev enerji yatırımları sürerken diğer yanda da uluslararası ölçekte önemli buluşmalar art arda gerçekleşiyor. INGAS da bunlar arasında yerini alarak bizleri gururlandırıyor. Biliyorsunuz, Temmuz ayında 22’nci Dünya Petrol Kongresi, Cumhurbaşkanlığımızın himayelerinde gerçekleşti. 1011 Ekim tarihlerinde Türkiye Enerji Zirvesi, Antalya’da sekizinci kez buluşuyor. Çok az kaldı, önümüzdeki ay da İGDAŞ olarak bizim sektöre
‘INGAS’I BU YIL, DOĞALGAZIN GELECEĞİNE KÖPRÜ ANA TEMASIYLA DÜZENLEYECEĞİZ’
“YİRMİ FARKLI ÜLKEDEN KATILIM BEKLİYORUZ” Kongreye nasıl bir katılım bekliyorsunuz? Fikirlerini dinleyebileceğimiz konuşmacılar kimler olacak?
I
NGAS 2017’ye Ürdün, Suudi Arabistan, Umman, İran, Irak, Rusya, Çin, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Nijerya, İngiltere, ABD, Almanya, İtalya ve Hindistan’ın aralarında bulunduğu yirmi farklı ülkeden katılım bekliyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın da katılımını beklediğimiz INGAS 2017’nin kongre ayağına ise görüş ve düşünceleriyle sektöre küresel ölçekte yön veren konuşmacılar damga vuracak.
Konuşmacılar arasında öne çıkan isimleri şöyle sıralayabilirim: • Bosna Hersek Dış Ticaret ve Ekonomik İlişkiler Bakanı Mirko Saroviç, • Ürdün Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Genel Sekreteri Amani Al Azzam, • Arap Ülkeleri Ticaret Odası Başkanı Nael Raja Al Kabarati, • Uluslararası Gaz Birliği Başkanı David Carrol, • Ürdün Ulusal Elektrik Şirketi Genel Sekreteri Ahmad Al-Zubi, • SVB Uluslararası Enerji Başkanı Sara Vakhshouri, • Avrupa Gaz Araştırmaları Merkezi Başkanı Isabella
‘DAHA GENİŞ KAPSAMLI BİR FUAR INGAS’IN BÜNYESİNDE YER ALACAK’
Moretti, • Hindistan Akıllı Şebekeler Forumu ve Global Akıllı Şebekeler Federasyonu Başkanı Reji Kumar Pillai, • Indrapastha Gas Limited (IGL) Ölçüm İşleri Başkanı Sushil Kumar, Ayrıca ülkemizden de sektörün önemli isimleri bizleri onurlandıracak. EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan ve GAZBİR Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan kongrede konuşmacı olacaklar.
Bu yıl INGAS’ın ana teması ne olacak ve hangi konular ele alınacak? Dünyada doğalgaz sektörünün en saygın organizasyonlarından biri olarak kabul gören INGAS, sektörün önemli kurum ve kişilerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarını da buluşturacak. Doğalgazla ilgili Türkiye’nin tek kongre ve fuarı olan INGAS’ı bu yıl, ‘Doğalgazın Geleceğine Köprü’ ana temasıyla düzenleyeceğiz. INGAS, her zaman olduğu gibi bilgi ve deneyimin yanı sıra en yeni fikirlerin, buluşların ve öngörülerin paylaşıldığı uluslararası bir platform olacak. ‘Doğalgazın Geleceğine Köprü’ kuracağımız INGAS, katılımcılara çok kapsamlı ve ufuk açıcı bir içerik sunacak. Bu doğrultuda da ağırlıklı olarak değişim, inovasyon, yeni teknolojiler ve arge konuları ele alınacak. Bunların dışında doğalgaz jeopolitiği, arz güvenliği, doğalgaz işletmeciliği, doğalgaz sektöründe risk ve fırsat yönetimi, doğalgaz piyasasında hukuki düzenlemeler, doğalgaz sektöründe finans ve finans kaynaklarına erişim, iklim ve çevre gibi konularda INGAS 2017’nin başlıkları arasında yer alıyor. Dünyanın dört bir yanından, yirmiden fazla ülkeden, doğalgaz sektörünün önemli temsilcileri, bu konuları ele almak için INGAS’ta bir araya gelecek.
Bu yıl INGAS bünyesinde bir de fuar gerçekleştiriyorsunuz. Biraz da fuardan bahseder misiniz? Evet bu yıl kongrenin yanı sıra fuar da olacak. Bu, INGAS 2017’yi daha önceki INGAS’lardan ayıran önemli bir fark olmakla birlikte aslında bir ilk değil. Daha önce, 2007 yılında gerçekleştirdiğimiz INGAS’ta da fuar vardı fakat daha sonra fuara ara vermiştik. Bu yıl daha geniş kapsamlı bir fuar, INGAS’ın bünyesinde yerini alacak. Fuarın ikili iş görüşmeleri için etkili bir platform olduğunu biliyoruz. İnanıyorum ki; bu platformda yerli ve yabancı birçok firma için ciddi bir iş hacmi ortaya çıkacak. Fuarla birlikte, INGAS’a olan katılım daha da artacak. Bu yıl INGAS’da, yurtiçinden ve yurtdışından 5 binin üzerinde uzman ve sektör temsilcisini buluşturmayı hedefliyoruz.
25 en önemli katkılarımızdan biri olan INGAS’ı yedinci kez düzenliyoruz. 2-3 Kasım tarihlerinde, dünyanın dört bir yanından doğalgaz sektörün önemli temsilcilerini İstanbul’da bir araya getireceğiz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumumuz ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, birçok kurum ve kuruluşun destekleri ile gerçekleştirdiğimiz INGAS, her seferinde olduğu gibi bu yıl da sektörümüze büyük katkı sağlayacak. Sektörümüzün geleceğine ışık tutacak. Bütün bunların yanı sıra, daha üst katmanda da Türkiye’nin ‘enerjide merkez ülke’ stratejisine hizmet ederek İGDAŞ’ın bu alandaki sorumluğunun bir kısmını yerine getirmemizi sağlayacak.
“DOĞALGAZLA ISINAN NÜFUS 50 MİLYONA ULAŞACAK” Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Enerji sektörünün ekonomi içindeki yerine ve her geçen gün artan önemine değinmiştim. Son olarak da özellikle doğalgazın bu sektör içinde artan önemini vurgulamak istiyorum. Önce küresel ölçekte enerji sektörü üzerine yapılan incelemelere, analizlere ve değerlendirmelere bakalım. Genel görüş; nasıl 19’uncu yüzyıl kömürün ve 20’nci yüzyıl da petrolün yükseldiği
devirler olduysa 21’inci yüzyılda da yükselen enerji kaynağı doğalgaz olacak. Doğalgazın en temiz fosil yakıt olması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması için zamana duyulan ihtiyacın bu noktada belirleyici olduğunu düşünüyorum. Bu genel durumun yanı sıra ülkemizde de doğalgaz kullanımının hızla artacağını biliyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının açıkladığı hedefe göre; 2018 sonuna kadar 81 ilimizin tamamı da doğalgaza kavuşacak. Bugün Türkiye genelinde 40 milyonu bulan doğalgazla ısınan nüfus 50 milyona ulaşacak.Biliyorsunuz; İGDAŞ, sektörün okulu olarak kabul ediliyor. Bu açıdan baktığınızda sektörel sorumluluk ve görevlerimizin önümüzdeki dönemde daha artacağını görüyoruz. İGDAŞ ailesi olarak tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte buna hazırız.
‘MEKKE’DE DOĞALGAZ DAĞITIMI İÇİN ALTYAPI YATIRIMLARINA DANIŞMANLIK HİZMETİ SUNACAĞIZ’ INGAS’da hazırlıkların tamamlandığını görüyoruz. İGDAŞ’ın son dönem çalışmaları hakkında da kısaca bilgi verir misiniz? INGAS ölçeğinde uluslararası bir kongre ve fuarın hazırlığı, yoğun ve detaylı bir çalışma gerektiriyor. Bu vesileyle INGAS’ın hazırlanmasında emeği geçen ve katılımlarıyla da katkı sağlayacak herkese teşekkür etmek isterim. İGDAŞ olarak son dönemde yaptığımız en önemli çalışmalardan birisi, Çatalca’yı hizmet alanımıza dâhil etmek oldu. Geçtiğimiz yıl doğalgaz dağıtımını devraldığımız Çatalca’ya 130 kilometrenin üzerinde altyapı yatırımı başlattık. Bu yatırımın önemli bir kısmını hızla tamamladık ve Mart
ayında gerçekleştirdiğimiz bir törenle bazı mahallelere doğalgaz verdik. Çatalca’daki boru hattımız, 2017 sonuna kadar 309 kilometreyi ve toplam yatırımımız da 57 milyon TL’yi bulacak. Bir diğer önemli çalışmamız da tüm yöneticilerimizin katılımı ile gerçekleştirdiğimiz değişim ve dönüşüm çalıştayıydı. Bu çalıştayda çok önemli fikirler ve projeler ortaya çıktı. Yakın dönemde bu projelerin hayata geçmesi için çalışmalar yapacağız. En çok ön plana çıkan fikirlerin özünde, İGDAŞ’ın mevcut bilgi ve tecrübesini yurtdışında değerlendirebileceği uluslararası projelerde yer almak olduğunu gördük. İGDAŞ’ın 30 yılı aşan bilgi birikimini ve tecrübesini
yurtdışına taşıma konusunda önemli bir adım da attık. Haziran ayı sonunda Mekke’nin doğalgaz dağıtımında danışmanlık hizmeti vermek için ‘İyi Niyet Anlaşması’ imzaladık. Bu anlaşmayla birlikte, Mekke’de doğalgaz dağıtımı için altyapı yatırımlarına danışmanlık hizmeti sunacağız. Burada doğalgaz öncelikle ev, ofis ve restoran gibi alanların mutfaklarında kullanılan tüplerin yerini alacak. Ayrıca bina soğutma sistemlerinde doğalgaz kullanımı için de danışmanlık hizmeti vereceğiz. Kısaca bu anlaşmayla, Mekkelilerin doğalgazın konforunu güvenle yaşamaları için çalışmayı hedefliyoruz.
Elektrik ve doğalgaz fiyat istatistikleri açıklandı Konutlarda bu yılın Ocak-Haziran döneminde 1 kilovatsaat (kWh) elektrik için ortalama 41,3 kuruş, 1 metreküp doğalgaz için ortalama 109 kuruş ödeme yapıldı.
T
ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılının Ocak-Haziran dönemine ilişkin elektrik ve doğalgaz fiyat istatistiklerini açıkladı. Buna göre, söz konusu dönemde konutlarda 1 kWh elektrik için ortalama 41,3 kuruş ödendi. Konutlarda, 1 kWh elektrik için tüketiciler yılın ilk 6 ayında en küçük tüketim aralığı olan 1.000 kWh’in altında ortalama 41,3 kuruş, en büyük tüketim aralığı olan 15 bin kWh ve üstünde ise ortalama 41 kuruş ödedi.
SANAYİDE 1 KWH ELEKTRİK İÇİN ORTALAMA 25,4 KURUŞ ÖDENDİ Sanayide 1 kWh elektrik için bu dönemde ortalama 25,4 kuruş ödeme yapıldı. Sanayide aynı dönem elektrik fiyatlarına bakıldığında, en küçük tüketim
DOĞALGAZ FİYATLARI Söz konusu dönemde konutlarda 1 metreküp doğalgaz için ortalama 109 kuruş ödendi. Konutlarda 1 metreküp doğalgaz için en küçük tüketim aralığı olan 522 metreküp altında
aralığında (20 MWh altı) tüketiciler 1 kWh elektrik için ortalama 31,5 kuruş, en büyük tüketim aralığı için (150 bin MWh üstü) ise ortalama 23 kuruş ödeme yaptı.
ortalama 112 kuruş, 5 bin 219 metreküp ve üstünde ise ortalama 108,2 kuruş ödeme yapıldı. Sanayide 1 metreküp doğalgaz için söz konusu dönemde ortalama 90 kuruş verildi. Aynı dönemde nihai kullanıcı doğalgaz fiyatlarına bakıldığında, tüketiciler en
küçük tüketim aralığında (26 bin 94 metreküp altı) 1 metreküp doğalgaz için ortalama 110,6 kuruş, en yüksek tüketim aralığında (26 milyon 94 bin-104 milyon 376 bin metreküp) ise ortalama 87,4 kuruş ödedi.
28
Limak Uludağ Elektrik müşteri hizmet ağını genişletiyor ‘MÜŞTERİLERİMİZ YİM’LERDE BİRÇOK İŞLEM YAPABİLECEKLER’
Limak Uludağ Elektrik, işlem yapma yetkisi verdiği Sındırgı, Altıeylül, Kepsut Limak Uludağ Elektrik Faturamatik Yetkili İşlem Merkezlerini hizmete açtı.
L
imak Uludağ Elektrik, Yetkili İşlem Merkezleri (YİM) ile hizmet ağını genişleterek, faaliyetlerini müşterilerinin ayağına kadar götürmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Limak Uludağ Elektrik, Balıkesir’de Sındırgı, Altıeylül, Kepsut Faturamatik Yetkili İşlem Merkezini (YİM) törenle hizmete açtı. Sındırgı YİM açılışına Bigadiç Kaymakamı Altuğ Çağlar, Sındırgı Belediye Başkan Yardımcısı Halil Aldemir, Altıeylül YİM açılışına Belediye Başkanı Zekai Kafaoğlu, Kepsut açılışına Kaymakam Murat Atıcı, Limak Uludağ Elektrik Genel Müdürü Ali Erman Aytac Faturamatik Genel Müdürü Eyüp Kaynar, protokol ve çok sayıda davetli katıldı.
Limak Uludağ Elektrik Genel Müdürü Ali Erman Aytac, yeni yılla birlikte YİM’leri hizmet verdikleri bölgede hayata geçirdiklerini belirterek, müşterilerin herhangi bir bedel ödemeden YİM’lerde tahsilat başta olmak üzere abonelik, indirimli elektrik satışı, avantajlı tarifeler fatura ödeme gibi işlemleri yapabildiklerini söyledi. YİM’lerle müşterilerine, daha kısa işlem süreleri ile bekleme sürelerini ortadan kaldırarak hızlı bir şekilde hizmet etmeyi amaçladıklarını ifade eden Aytac, “Çanakkale, Bursa, Balıkesir ve Yalova olmak üzere bölgemizde daha yaygın hale gelmek amacımız. Böylece hizmetlerimizi tüketicilerimizin ayağına kadar götürüyoruz. Hayırlı olsun” diye konuştu. Ali Erman Aytac, YİM’ler aracılığıyla tüketicilerin, EPDK’nın belirlediği serbest tüketici limiti olan yıllık 2400 kWh ve üzerinde (aylık 81 TL üzeri) elektrik tüketen serbest tüketiciler için Limak Uludağ Elektrik tarafından uygulanan “Yuvam Güvende” kampanyasından ve indirimli elektrik avantajlı tarifelerinden yararlanabileceklerini dile getirdi. Aytac ayrıca müşterilerin, YİM’den gerçekleştirilebilecek tüm işlemleri Limak Uludağ Elektrik resmi web sitesi limakuludag.com.tr, sayfası üzerindeki online işlem merkezi üzerinden yapılabileceğini sözlerine ekledi.
30
D
eloitte Hollanda ofisinden Danışmanlık Hizmetleri Ortağı Bart Cornelissen ile yenilenebilir enerjideki gelişmelerin petrol ve doğalgaz piyasalarına etkisini, düşük petrol fiyatları ile baş etmenin yollarını, siber güvenlik önlemlerini, petrol şirketlerinin düşük fiyatlarla baş etme stratejileri ile rekabet koşulları ve Türkiye’nin petrol ve doğalgaz endüstrisi pazarını konuştuk.
Yenilenebilirdeki gelişme ile petrol ve doğal gaz piyasasında bir değişim yaşandı. Özellikle yenilenebilir teknolojinin gelişmesi ve maliyetlerin düşürülmesi bunda en büyük etkenlerden. Hızlı bir şekilde bu trendin devam edeceği öngörülüyor. Bu sürecin petrol ve doğal gaz piyasasına bununla beraber sektördeki şirketlere etkisi nasıl oldu? Endüstride meydana gelen kısa vadeli sorunlara bakmaksızın fiyatları ele aldığınızda, arz ve talep dengesi için bunun karşılığını etkin bir şekilde geri almanız gerektiğini görürsünüz. İşin taleple ilgili kısmında ise son 20-30 yılda enerji talebinin yıllık %2 arttığını görüyoruz. Bundan sonrası için büyümede beklenti sadece %1. Bu durum daha düşük bir ekonomik büyümenin ve yakıt verimliliğinin sonucu. Böylece aynı kaynaktan daha fazla enerji sağlamış ve bu süreç içinde daha az tüketmiş oluyoruz. Aynı zamanda, bu toplam enerji tüketimi içinde farklı yakıt türlerinde bir değişim ve petrolden doğal gaza ve doğal gazdan yenilenebilir enerjiye doğru geçiş olduğunu görmekteyiz. Enerji talebinde yıllık %1’lik artış ve petrol talebindeki %0,5’lik yıllık artış, gerçekleşmekte olan bu dönüşümün önemli bir göstergesidir. Lakin bu veri bize değişimin bir gecede değil, yavaş ancak istikrarlı olduğunu da gösteriyor. Bu talep yönüyle ilgili. Arz yönünde de oldukça önemli bir değişim olduğunu görmekteyiz ki bu özellikle ABD’nin üretim hacmi tarafından yönlendiriliyor. ABD, kaya petrolü toplam petrol arzında muazzam bir etki yaratmakta ve bunun sonucu olarak da yeni arz ve talep modellerini bir araya getirdiğimizde, dengeyi sağlayabilmek için daha düşük bir fiyata ihtiyacınız olduğunu görebilirsiniz.
“GELİŞTİRME VE ÜRETİM MALİYETLERİNİN AŞAĞI ÇEKİLMESİ GEREKİYOR” Özellikle düşük petrol fiyatları ile baş etmek için ne gibi konulara yoğunlaşmaya başladınız Deloitte olarak ne tür
‘Rekabetin anahtarı
inovasyon ve dijitalleşme’ Enerji kaynakları arasında bir geçişin olacağını ve rekabetin anahtarının inovasyon ve dijitalleşme olduğunun altını çizen Deloitte Hollanda ofisinden Danışmanlık Hizmetleri Ortağı Bart Cornelissen gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.
‘KİLİT FAKTÖR ŞİRKETİN SAHİP OLDUĞU PORTFÖY’
çözümler sunuyorsunuz? Deloitte olarak yaptığımız iş türündeki değişimlerde gördük ki bu endüstrinin şu anda bulunduğu yerin bir yansıması. Krizin başladığı zamanlar, sorun genel olarak maliyet düşürme çerçevesinde ele alınıyordu. Çünkü insanlar sıkıntıdaydı ve yeniden yapılanmaya ihtiyaçları vardı. Bu yüzden maliyet düşürme başlıca konuydu. Ancak, bütün bunlara rağmen daha önce yapmakta olduğumuz işlerin aynısını yapmaktaydık. Şu anda görünen o ki, sektör yeni petrol fiyatlarını kabullenmiş durumda. Bu, geçici bir durum değil çünkü bu döngüleri daha önce de yaşadık. Bunun kısa vadeli bir durum olmamasının sebebi yaklaşık 10 yıl süren 86 kriziyle kıyaslanabilmesidir. Şimdi gördüğümüz şu ki, bu fiyat seviyesini koruyabilmek için yaptığımız tartışmalar, görüşmeler, temelde ne değişiklikler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz gibi konuların etrafında yapılmakta. İşleri nasıl farklı yapabileceğimiz üzerine düşünmemiz gerekiyor ki işte bu noktada devreye inovasyon ve dijitalleşme giriyor. Bu demek oluyor ki, genel olarak ihtiyacımız olan farklı bir zihniyet, konuya olan yaklaşımımız, tedarik zincirinde daha fazla iş birliği, farklı teknolojilerin kullanımı ve potansiyel verilerin ortaya çıkarılması. İnsan gücü yerine teknolojiyi kullanmak, robotik ve bütün bunlar temelde
Petrol şirketleri üretim maliyetlerinden stratejilerine kadar farklı değişkenlere sahip ve her şirketin düşük fiyatlardan etkilenme oranı farklı. Şirketler bu yeni fiyatlarla nasıl baş edip rekabet ediyorlar? Bunu anlamak için bakacağımız en önemli nokta, petrol fiyatlarındaki krizin, sistem içindeki farklı şirketleri farklı şekillerde etkilemiş olduğudur. Gördüğümüz o ki, çeşitliliği olan, çok yönlü şirketler fırtınayı sağ salim atlatmayı başardılar. Çünkü karları aniden üretime dönük değil satışa yönelikti ve bunun tasfiye edilmesi oldukça başarılı oldu. Bu demek oluyor ki, çok yönlü şirketler, örneğin tek bir alanda hizmet veren şirketlere göre çok daha iyi bir şekilde tehdide yanıt verebildi ki bu tek yönlü şirketler çok daha fazla sıkıntılı bir dönemden geçtiler. Benzer şekilde, hizmet sağlayıcılarda gördüğümüz sıkıntıların bir yansımasını görmekteyiz. Çok erken aşamada hizmet sağlayıcıları, örneğin üç boyutlu sismik araştırma yapanlar, darbeyi en başta yiyenler oldu. Ama bakımınızı yaparsanız veya araştırmalarınızı bakımını yaptığınız
endüstrideki üç zorluğa işaret ediyor. Bunlardan birincisi, karmaşıklığın artması. Çünkü petrol bulmak artık çok daha zorlaşacak. İkincisi, maliyetlerin düşürülmesi ve üçüncü olarak da enerji geçişi. Bütün bu önemli bileşenlere ek olarak inovasyon ve onun gücü ve dijitalleşmeyi söyleyebilirim. İnovasyonu düşünecek olursak, anlamamız gereken en önemli şey endüstrinin başlangıçtan beri yenilikçi olduğudur. İnovasyon her zaman petrol ve doğal gaz endüstrisinin çekirdeği konumunda olmuştur. Şu an gördüğümüz şu ki, inovasyon bir değişim yoludur çünkü sadece bir ürün değildir. İnovasyon aynı zamanda, kendinizi nasıl organize ettiğinizdir, nasıl bir ortamda faaliyet gösterdiğinizdir, kendinizi nasıl teşvik ettiğinizdir, ne tür bir işletim modeliniz olması gerektiğidir. Bunlar işin inovasyonla ilgili olan kısmı. Ayrıca, küçük bir değişim olduğunu görmekteyiz. Geçmiş yıllarda, faaliyet ve enformasyon teknolojileri birbirinden farklı kavramlardı. Son yıllarda gözlemlediğimiz şu ki, aslında bu iki kavram birleşmiş durumda. Gelinen noktada, ben dijital bileşenleri olmayan bir inovasyon düşünemiyorum. İlerleyen rezervuar mühendisliğini, analitiği, veri algoritmalarını, farklı sensörleri göz önünde bulunduracak olursak ne kadar ilerlediğimizi hayal edebilirsiniz.
rafineler aracılığıyla yaparsanız krizi çok daha az şiddetli hissedersiniz. Yani, burada kilit rol oynayan faktör şirketin nasıl bir portföye sahip olduğudur. Bu nedenle, yeniden yapılanmayla ilgili tavsiye verirken bir strateji oluşturuyoruz. Verdiğimizi geri almamız gerekir. Bu sadece bir bütün olarak petrol ve doğalgaz sektörüyle ilgili değil, değer zincirinin neresinde durduğunuzu ve fiyat krizinden nasıl etkilendiğinizi bilmeniz gerekir. Buna ek olarak, kriz öncesinde hem faaliyet içindeki hem de araştırma yapan birçok şirket aslında kendilerini borçlandırdı. Varil başı fiyatı 100-110 dolar seviyesinde varsayarak, yeni projeler başlatmak ve yeni ekipman satın almak için borca girdiler, ve doğal olarak gelirlerinin yarısından fazlasını kaybederek yerlerini korumakta zorlandılar. Bu noktada, birçok iflasa şahit olduk.
“DELOİTTE SİBER SALDIRI KONULARINDA MÜŞTERİLERİNE ÇÖZÜMLER SUNUYOR” Üretimin anlık izlenmesi ya da sistemlerin uzaktan kontrolü gibi daha teknolojik konularda petrol ve doğal gaz üreticileri ne gibi adımlar atıyor? Elimizde devamlı artışta olan veri miktarı ve toplumun dijitalleşmesi var. Bu sorun sadece petrol ve doğal gaz endüstrisine özgü değil. Ayrıca, siber saldırı olasılığının getirdiği artan bir etki var. Petrol ve doğal gaz diğer endüstrilerden farklı değil. Birçok petrol ve doğal gaz şirketinin bu noktada etkilendiğini gördük. Sanırım, cevaplanması gereken soru sadece potansiyel siber korsanlarını nasıl uzak tutacağımız değil. Deloitte bu noktada müşterilerine yardımcı olmak için var. Lakin bu sorun aynı zamanda onları neyden koruyup korumayacağımızla ilgili, zira siber saldırı neredeyse bir varsayımdır. Ve sonrasında biz buna nasıl karşılık vereceğiz. Konumuz korsanları nasıl uzak tutacağımız değil, sonuçta bu muhtemelen yanlış bir öngörü olabilir ve saldırı hiç gerçekleşmeyebilir. Asıl sorun şu; olası bir hasarı nasıl en aza indirebiliriz ve hızlı tepki ve karşılık vererek, faaliyetlerimize nasıl devam edebiliriz? Sistemin bütünü yerine sadece kritik önemi
olan unsurları korsanlardan nasıl koruyabiliriz? Deloitte olarak müşterilerimizle bu üç önemli unsur üzerinde çalışma yürütüyoruz. Bunu yaparken öncelikle sorunu teşhis edip, nasıl bir tehdit altında olduğumuzu tespit ederek bunu çözmek için ne şekilde yardımda bulunabileceğimize karar veriyoruz. Böylece, saldırı olduğunda ne yapacağımızı bilecek durumda olacağız çünkü bu farkındalık muazzam bir fark yaratıyor. Görüyoruz ki bazı müşterilerimiz bizimle temasa geçmeden önce bazı hatalar yapıyorlar ve dolayısıyla olası bir saldırı esnasında verdikleri karşılık hem geç hem de yetersiz kalabiliyor. Sanırım, bu tarz saldırıların artmakta olan sıklığı ve etkileri sektörümüzdeki her şirketin bu konuda endişelenmesi gerektiğini bizlere gösteriyor. Bu global bir sorun ve benim vurgulamak istediğim şu ki, bu sorun sadece bizim sektörümüze özgü değil ama sektörümüz için çok önemli çünkü bunun SEÇ-G ile çok yakından ilgisi var. Bütün faaliyetlerimizde bu alanda güvence vermek durumundayız.
“TÜRKİYE’DE GÜNEŞ ENERJİSİ GİDEREK ÖNEM KAZANACAK” Global enerji piyasalarının geleceğinin şekillenmesinde hangi faktörler etkili olacak? Gelecek trendleriyle ilgili şirket olarak
31 değerlendirmeleriniz neler? Sorun şu ki, yaklaşım ne yönde olacak? Bu sadece büyüme için mi yapılacak? Bir değişim ve geçiş olacak mı? Olacaksa ne kadar hızlı olacak? Bütün bunlar fiyata ve düzenlemelere bağlı olacak. Benzinli araçlara karşılık olarak elektrikli araçlar teşvik edilecek mi? Gelişmekte olan ülkelerde görülen şudur ki, bu, rüzgar çiftlikleri için ne kadar sübvansiyon verildiği ile ilgilidir. Kuzey Denizi’ndeki rüzgar çiftliklerini ele alacak olursak, verilen en son tekliflerde sübvansiyon yoktu. Endüstri ve hükümet arasında yapılan bir anlaşmaya göre, fiyat belirlenen noktada bir süre kalacak fakat zamanla aşağıya çekilecek. İşin ilginç yanı, tam da bu noktada sorumuz devreye giriyor. İnovasyon, enerji geçişi sürecinde gerçekleşiyor. Endüstriler aslında maliyet eğrisinde hükümetle anlaşılan noktanın da altında hızlıca hareket etti. Piyasa doğru teşvikler aldığı zaman şirketler inovasyona yatırım yapar, bu tamamen teşviklerle ilgilidir. Yani, maliyeti düşürmek için teşvik edilirler. Sonuç olarak bu bir üretim zihniyetidir. Endüstri 100 yıldan fazla bir süredir inovasyon yapmaktadır. Sorun şu, hangi tür inovasyon yapmaya teşvik ediliyorlar? Enerji tüketim modeliniz gelecekte nasıl görünüyor? Sadece 5 yıl içinde değil, diyelim ki 20 veya 30 yıl içinde ülkenin bütün bölgelerinde bağlantı kurulduğu zaman bir sonraki adım güneş enerjisi olacak. Güneş burada bolca bulunuyor. Kıyaslama yapacak olursam, Türkiye’de güneş enerjisine önem vermek, güneşin sizdeki kadar fazla bulunmadığı ülkeme göre çok daha mantıklı olurdu. İnsanların devamlı sordukları şeylerden biri fiyat. Yaklaşık bir yıl kadar önce bu konuda Financial Times’da harika bir analiz yayımlandı. Herkes yukarı aşağı hareket eden fiyatlara odaklanmışken, analizin gösterdiği uzun vadedeki petrol arz ve talebiydi, lakin bunu Kanada’da meydana gelen yangında katran kumlarının üretilememesi sonucunda oluşan küçük dalgalanmaları göstererek yaptılar. Nijerya’da bir petrol boru hattı patladı. Bütün bu örnekleri kullanarak piyasaların olanlara nasıl tepki verdiğini gösterdiler ki bu sadece geçici bir tepkiydi. Çünkü, uzun vadede arz ve talep kilit faktörlerdir. Bunun sebebi, endüstrinin tarihsel açıdan uzun vadeye odaklı olmasının gerekli olduğu gerçeğidir. yaptığımız projelerin hepsi uzun vadeli olma eğilimindedir. Yani, uzun vadeli kararlar almak zorundasınız ama burada önemli olan arz ve talebin önemi hemen her ürün için geçerli olduğudur, sadece petrol değil. Aynı şeyi tarım ürünlerinde de görürsünüz, maden çıkarmada kullanılan ekipmanlarda da. Bu herkes için geçerlidir.
‘TÜRKİYE BİR BORU HATTI YANİ DİSTRİBÜTÖR ÜLKE KONUMUNDA’ Türkiye’ye gelecek olursak, Türkiye pazarı ile petrol ve doğalgaz endüstrisi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Buradaki ortama baktığımızda, görmemiz gereken şu ki, tüm sistemin içinde Türkiye’nin oynadığı rol bir üretici ülke değil, rafine eden, hatta onun da ötesinde distribütör ülke olması. Türkiye bir midstream ülkesi. Bir boru hattı ülkesi. Kaldı ki bu, endüstrinin son derece önemli bir parçası çünkü petrol ve doğalgaz üreticisi ülkeleri – ki bunlar çoğu zaman seyrek nüfusludur – endüstrinin
bulunduğu Çin, Hindistan ve Avrupa gibi uzak yerler arasındaki bağlantıyı oluşturur. Dolayısıyla, bu mid stream bağlantısının önemini anlamak durumundayız. Buradaki zorluk şu; uzun vadede enerji değişimi yayıldıkça toplam dağıtım hacmi azalacak. Burada anlamamız gereken nokta, bunun 5-10 yıl içinde değil, uzun vadede olacağıdır. Arz ve talep konusuna tekrar dönecek olursak, eğer petrol ve
doğalgaza olan talep artık artmıyorsa veya hatta azalıyorsa, dağıtıma olan talep de düşecektir. Gerçi bu noktada, önümüzdeki 30-40 yıl içinde petrole olan toplam talebin önemli ölçüde düşeceği beklenmiyor, öte yandan enerjiye olan talep yavaş yavaş yenilenebilir enerji ağırlıklı olmaya başlayacak. Yine de petrol ve gazın rolü ve bunun sonucu olarak dağıtımı devam edecek.
32
Aksa Doğalgaz, SCADA projesiyle dijital dönüşüme öncülük ediyor Aksa Doğalgaz, otomasyon firması Amerikan ICONICS iş birliğiyle geliştirilen SCADA yazılımıyla, sektöründe dijital dönüşümün öncüleri arasında yer almayı hedefliyor. SCADA projesi, Microsoft Türkiye Genel Merkezi’nde, Sanal Gerçeklik (VR) gözlükleri kullanılarak interaktif bir sunumla tanıtıldı.
D
ijital dönüşüm tüm dünyayı olduğu gibi şirketleri ve iş yapış şekillerini de etkisi altına almaya devam ederken, Aksa Doğalgaz, Microsoft’un gold partneri Iconics iş birliğiyle dijital dönüşüm yolunda büyük bir adım atarak Sevkiyat Kontrol Merkezi’ni yeniledi.
Aksa Doğalgaz, otomasyon firması Amerikan ICONICS iş birliğiyle geliştirilen SCADA yazılımıyla, sektöründe dijital dönüşümün öncüleri arasında yer almayı hedefliyor.
SCADA (Uzaktan Kontrol ve Gözleme Sistemi) yazılımıyla dijital dönüşüm yolculuğuna başlayan Aksa Doğalgaz bu otomasyon sistemiyle; 3D destekli çizim yapısı, IoT desteği, veri analizi, gelişmiş rapor yapısı, verilerin kolay görüntülendiği trend desteği ve bunun gibi birçok geliştirilebilir ek modülleri sayesinde geniş bir altyapıya sahip oldu.
DİJİTAL DÖNÜŞÜM SÜRECİ VE SCADA PROJESİ HAKKINDA DETAYLI BİLGİ PAYLAŞILDI Microsoft Türkiye Genel Merkezi’nde “Get There Fast: IoT, Analytics, and Secure Web Visualization for Your Business” etkinliği kapsamında “How IoT Transformed Gas” (Nesnelerin İnterneti Doğal Gazı Nasıl Dönüştürdü?) başlıklı interaktif bir sunum gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, dinleyicilerin Sanal Gerçeklik (VR) gözlükleriyle katıldığı interaktif deneyimde, dijital dönüşüm süreci ve SCADA projesi hakkında detaylı bilgi paylaştı.
“100 BİN VERİ ANLIK OLARAK TOPLANIYOR”
TÜRKİYE’DE DOĞAL GAZ DAĞITIM ŞEBEKESİNİN %25’İ AKSA DOĞALGAZ’IN YENİ SCADA’SI İLE YÖNETİLECEK Türkiye’deki toplam 363 şehir giriş istasyonunun 87’sini işleten Aksa Doğalgaz, bu büyüklüğüyle sahibi olduğu Türkiye doğal gaz şebekesinin yüzde 25’ini günümüz teknolojisini
en iyi şekilde kullanan Sevkiyat Kontrol Merkezi ile yönetecek. Aksa Doğalgaz, SCADA sistemini gelişen teknoloji imkanlarını da kullanacak şekilde sürekli olarak revize edecek.
“SİSTEM SÜREKLİ OLARAK CANLI OLACAK VE VERİ KAYBI YAŞANMAYACAK” İş yapış süreçlerini kökünden değiştirmeye başlayan dijital dönüşümün yakın takipçisi olduklarını belirten Aksa Doğalgaz Sevkiyat ve Ticaret Direktörü Şinasi Gölbaşı; “Geleneksel SCADA uygulamalarının güncel teknoloji ve sunduğu olanakları kullanarak daha kullanıcı dostu, anlık analizler yapılabilen ve
uyarı sistemleriyle işletmeciliğe maksimum katkı sağlayan bir yapıya ulaştırmak için bu dönüşümü başlattık. Bir önemli hedef de anyglass olarak nitelendirdiğimiz bir projeyle SCADA’nın her tipte ekran ve yazılımda çalışmasını ve mobil ciharlarla ihtiyaç duyulan her noktada ilgililerinin elinin altında olmasıydı. Projeyle
Aksa Doğalgaz, Microsoft’un gold partneri Iconics iş birliğiyle dijital dönüşüm yolunda büyük bir adım atarak Sevkiyat Kontrol Merkezi’ni yeniledi.
birlikte sistem ve veri yedekliliği sağlanmış olup, sistem sürekli olarak canlı olacak ve veri kaybı yaşanmayacak. Gelişen teknoloji gereği ihtiyaç duyulan, nesnelerin birbiriyle haberleşmesi, buna bağlı gerekli aksiyonların zamanında ve doğru şekilde alınması için çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu.
Projenin kapsamından ve hedeflerinden bahseden Aksa Doğalgaz Otomasyon Şefi Orçun Evren Taş; “Her bir şehir giriş istasyonundan anlık 1.500’er veri alıyoruz. Bununla birlikte müşteri istasyonları, katodik koruma ölçüm noktaları ve bölge regülatörlerini de anlık olarak takip edebiliyoruz. Toplamda 100 bin adet veriyi anlık olarak topluyor ve değerlendiriyoruz. Bu verileri analiz edip acil eylem planlarımıza göre önceliklendirerek alarm oluşturuyor ve bu verilerden iş emri üretiyoruz. Üç boyutlu gösterim sayesinde hem saha ekipmanlarını gerçek görüntü ve yerleşimiyle izleyebilmek hem de uzaktan destek verebilme imkanlarını sağlamayı hedefliyoruz. QR kod uygulamasıyla ekipmanların geçmiş durum ve belgelerinin dijital takibini sağlayacağız” dedi.
40
gündem
Enerji depolamada pillerin rolü üzerindeki 200 ülkeden 139’unda, 2050 yılına kadar rüzgar, güneş ve hidroelektrik gibi yenilenebilir kaynaklardan yapılan üretim, ülkelerin toplam üretiminin ezici çoğunluğunu karşılayacaktır. Jacopson ve arkadaşları, bunun için dünyanın 2050 yılına kadar 125 trilyon dolar harcaması gerektiğini hesaplamışlardır. Elektrik kaynağının yenilenebilir enerji kaynağı olması dünyada, yaklaşık 25 milyon kişiyi işsiz bırakacak ama yaklaşık 50 milyon kişiye yeni iş kaynağı sağlayacak.
FV çıkış güç profili
(kW) 4.8 3.6
2.4
1.2 0 0
18.
4
8
12
yy. başlarında sanayi devrimi ile birlikte başlayan, 19. yy’dan itibaren sanayileşme devrimi ile birlikte oluşan taleplerin artması ile birlikte enerjiye rağbet inanılmaz boyutlara ulaştı.
Enerji depolama pazarının ekonomik büyüklüğü 2024 yılına kadar 12 GW’a, yıllık gelir de 8,5 milyar dolar civarına ulaşacaktır.
Thomas Edison’un Aşağı Manhattan’da ilk enerji istasyonunu çalıştırdığı günden bu yana elektrik kullanımı dünyaya hızla yayıldı. Gelişmiş dünyada ki yaşamımızda, elektrik sanki her an kesintisiz olmak zorunda gibi ve insanlara dünya elektriksiz olmazmış gibi gelmekte. Oysa diğer ülkelerde elektrik sıkıntısı insanların gündelik yaşamı ve ekonomik büyümesi üzerinde ağır bir yük oluşturmaktadır. Ama kesinlikle emin olabileceğimiz bir şey var, önümüzdeki yıllarda dünyanın enerji iştahı muazzam ölçüde artacak. Mutlak rakamlar inanılmaz ölçüde olacak ve gelecek yıllarda, artan enerji taleplerini karşılamak için nasıl bir enerji üretim karması ile karşılaşacağız. Geçtiğimiz günlerde katıldığım ArGe inovasyon konulu bir konferansta dinlediğim Prof. Dr. Durmuş Günay hocamızın söylediği gibi; “Dünya üzerinde hiçbir şey, ihtiyaç eksikliği hissetmeden, ona ihtiyaç duyulmadan gelişemez” (Düne kadar enerji talebinin çoğunluğu fosil tabanlı yakıtlardan karşılanıyordu. 1980’lerden itibaren ise yenilenebilir enerji üretim kaynakları hayatımıza girmeye başladı) Ülkemizde ilk defa 2017 yılında, bir günlük toplam üretimde yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan enerji üretimi, toplam günlük üretimin %54’ü olarak gerçekleşmiştir. Dünya çapında elektrik üretimi, artan talebi karşılamak için 1980’li yıllardan itibaren 2 katına çıktı. 2017 yılı ile 2030 arasında artan elektrik talebini karşılamak için yapılacak enerji yatırımının miktarı 14 trilyon dolar civarında olacaktır. Dünyamızda tüm bölgelerde eş zamanlı olarak artan enerji kaynak taleplerini yani ihtiyaçlarını karşılamak
16
20
24 (saat)
için, şimdiye kadar bilinen klasik yöntemler ile (fosil yakıtlar) üretim metotları dışında hangi kaynaklar ile nasıl üretim yapmalı? Geçtiğimiz günlerde, İran Parlamento Sözcüsü Ali Layriyani, “İran’ın nükleer programa çok acil olarak ihtiyacı var çünkü klasik fosil yakıtları artık bitme noktasına geldi ve ülke rezervlerimizin son kullanım tarihini biliyoruz” dedi. Dünyanın en büyük ikinci konvansiyonel doğal gaz rezervine sahip olan ve dünyanın en büyük petrol rezervleri arasında bulunan bir ülkeden böyle bir beklenti duymak şaşırtıcı geliyor. Dünya enerji taleplerinin büyük çoğunluğunu karşılayan fosil yakıt olan petrolsüz kalışımız maalesef ilk kez olmuyor. Bildiğimiz kadarı ile geçmişten günümüze kadar dünyamızda, enerji taleplerinin petrolsüz kalışının beşincisini yaşadık. Enerji güvenliğini, yalnız enerji açısından değil, ilk üretim noktasından son kullanıcıya kadar tüm tedarik zincirinin korunması olarak bütününü düşünmek gerekir. Bu iş oldukça karışık ve kapsamlı bir iş. Altyapılar ve tedarik zincirleri onlarca yıl önce, güvenlik unsuruna şimdiki kadar vurgu yapılmadığı tarihlerde kurulmuştur. Sistem son derece geniş ve karmaşıktır. Elektrik santralleri, rafineriler, açık deniz platformları, terminaller, limanlar, boru hatları, yüksek gerilim hatları, gaz depolama sahaları, trafolar, vb. Böylesine geniş boyutlu bir altyapının zafiyeti kötü niyetli yıkıcı saldırılardan tutun da büyük bir kesintiye yol açabilecek ciddi problemlerden, ufak tefek olaylara kadar farklı problemlerle karşımıza çıkabilir. Enerji ticareti, daha küresel bir kimlik kazandıkça ve daha fazla ülke sınırlarını aşıp hem toprak hem de su boyutları genişledikçe, tedarik zincirlerinin güvenliği daha zorlayıcı hale gelmektedir. Stanford Üniversitesinden Marc Jacopson öncülüğünde yapılan ve geçen hafta yayınlanan bir araştırmaya göre, dünya
BÜTÜN DÜNYA ENERJİ ALT YAPISINI DEĞİŞTİRECEK OLAN PİLLER Önümüzdeki yıllarda var olan sistemleri altüst edecek, bakış açılarını değiştirecek, klasik üretim ve tüketim noktasına taşıyan enerji tedarik zinciri metotları dışında hem ülke enerji politikalarını değiştirecek hem de yatırımların yönünü değiştirecek ve uluslararası politikaları etkileyecek olan bataryalar, yani üretilen enerjiyi depolayabilecek olan piller hayatımıza girmeye ve işleri kolaylaştırmaya başladı bile. Tesla’nın CEO’su Elon Musk’ın sözleriyle “Bütün dünyanın enerji altyapısını değiştirmeyi hedefleyen piller” Rüzgar ve güneş enerji kaynağı olarak baktığımızda fosil yakıtlar gibi tükenme problemi olmayan sınırsız birer tabii kaynak olarak gözükmekte olduğunu düşünebiliriz ama dikkatli olarak baktığımızda ise meteorolojik şartların değişiklik göstermesi ile birlikte bu kaynaklardan üretilen enerji kararsız bir üretim grafiği ortaya çıkarmaktadır. 6-7 Eylül tarihinde Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından (MMG), İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezinde gerçekleştirilen, 2.ArGe İnovasyon Zirvesinde benim moderatörlüğümde, enerjinin depolanması ve yeni nesil batarya teknolojilerinin konuşulduğu yoğun katılımlı panelimizi gerçekleştirdik. Enerjinin depolanmasını ve yeni nesil bataryaları konuştuğumuz panele, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünden (YEGEM) Dr. Fazıl Kaytez, EPDK’dan Afşin Burak Bostancı, GER Partners’dan Emin Emrah Danış ve GE’den İnovasyon Lideri Üssal Şahbaz konuşmacı olarak katıldı. Konuşmacılar ile enerji depolamanın ülkemizdeki mevzuatsal altyapısı ve hazırlıkları, depolama ülkemiz için neden gerekli, ulusal elektrik altyapımız ve dalgalanmaları yeni nesil piller nasıl önler, bataryalarda son durumumuz, elektrikli araçlar, sanayide ve konutlarda enerji depolama nasıl olacak bunları konuştuk.
41
0
06:00
12:00
18:00
00:00
Günün zaman dilimi
ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİ VE ELEKTRİK ŞEBEKLERİ Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi ülkemizde ve dünyada çok hızlı bir büyüme göstermektedir. Rüzgar ve güneş enerji santralleri elektrik üretiminde, kaynaklarının meteorolojik durumlarına göre zaman zaman yeterli üretim yapamazlar. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarının sürekli dalgalı ve kesintili güç karakteristiği elektrik şebekemizde ciddi problemlere yol açmaktadır. Bu sorunların aşılması (arz güvenliği ve frekans kontrolü) ve yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanma oranın yükseltilmesi amacı ile enerji depolama uygulamaları gündeme gelmektedir. Rüzgar ve güneş gibi
yenilenebilir enerji santralleri oldukça kesintili ve dalgalı bir güç karakteristiğine sahiptir. Arz ve talep gücün dengelenemediği ve şekilde ki gibi bir salınım gösterdiği durumda gerilim ve frekans salınımlarına sebep olabilmektedir. Enerji depolama uygulamaları bu gibi sürekli değişken güç profiline sahip enerji kaynaklarının çıkış gücünün düzgünleştirilmesi (smoothing) için ve gerilim frekans regülasyonun sağlanması için kullanılabilmektedir. Ayrıca bu sistemler ile birlikte dizel jeneratörlere, teknik ve ekonomik olarak bir alternatif olarak da düşünebiliriz. Bunun yanında depolama ile enerji tasarrufu da sağlanabilmektedir. Enerjinin depolanması ve sonradan kullanılması kışın %22 civarında, yazın ise %40
Türkiye’nin enerji ithalatı Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 36,8 arttı.
T
ürkiye’nin enerji ithalatı Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 36,8 artarak, 3 milyar 254 milyon 930 bin dolar oldu. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, bu yıl Ağustos ayında Türkiye’nin toplam ithalatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,3 artarak 19 milyar 162 milyon dolar oldu.
Operational
civarında bir enerji tasarrufu sağlamaktadır.
Grafikten görülebileceği üzere, yenilenebilir kaynaklardan, düşük tarifeli saatlerde şebekeden elektrik depolayarak kaynakların olmadığı saatlerde de yenilenebilir enerji kullanımını mümkün kılmaktadır. Kimyasal, mekanik ve elektriksel olarak farklı enerji depolama teknolojileri mevcuttur. Bunların içinden ihtiyaca en uygun özellikte teknoloji, maliyet ve performans oranı dikkate alınarak seçilmelidir. Amerika merkezli GTM araştırma şirketi tarafından ortaya koyulan rakamlara göre, Japonya, ABD ve Çin’de şebekeye bağlı enerji depolama pazarı, diğer ülkelere göre oldukça hızlı bir büyüme göstermektedir.2015 yılı sonu itibari ile 227 MW’lık
1 5 İta ly
2 4 Sp ain
4 10 3 10 8 4
Ca na da Ge rm an y So ut hK ore a
Depolama olmadan üretim profili
2 13
Ch Un ile ite dK ing do m
Üretim ve talebi dengeleyerek gerilim ve frekansın korunması için kullanılan depolama
Temel yük enerji santrallerinde depolanan enerji
Ja pa n Un ite dS tat es
Orta seviye enerji üretimi
Temel yük enerji santrallerinde depolanan enerji
300 277 250 191 200 150 106 100 59 35 32 50 18 0 Ch ina
Depolama sisteminden sağlanan enerji
MW
Maksimum enerji üretimi
Depolama ile birlikte üretim profili
Temel yük enerji üretimi
Sistem talebi/ kW
Santral’in maksimum (puant) güçte çalışması ile karşılanın her gün sadece birkaç saat süreye talep edilen maksimum güç
Depolama ile birlikte üretim profili
Announced,contracted,under construction
enerji depolama ile Japonya, şimdiye kadar bu sektörde ilk defa oldukça iyi bir büyüme gerçekleştirmiştir. Yukardaki grafik ülkeler bazında işletmede olan ve inşası devam eden enerji depolama MW büyüklükleri vermektedir. Enerji depolama pazarının ekonomik büyüklüğü 2024 yılına kadar 12 GW’a, yıllık gelir de 8,5 milyar dolar civarına ulaşacaktır. Sonuç olarak enerjinin depolanması ile birlikte 1-Yenilenebilir enerji kaynaklarının olmadığı saatlerde de elektriği depolamak, 2-Düşük tarifeli saatlerde şebekeden gelen elektriği, yüksek tarifeli saatlerde kullanılmak üzere depolayarak maddi tasarruf sağlamak, 3-Jeneratör gibi devreye
girerek elektrik kesintiden oluşabilecek işletme zararlarını engellemek, 4-Meydana gelebilecek doğal afetler, deprem gibi olaylarda elektrik şebekesinin direncini arttırmak, Belirttiğim tüm bu nedenlerden dolayı dünya, enerjide depolama sistemleri konusuna fazlasıyla yönelmektedir. Dünyadaki gelişmekte olan piyasalarda enerji depolamanın önümüzdeki on yılda, yılda yüzde 40’tan daha fazla büyümesi beklenmektedir. Ülkemizin de bu tip yenil nesil teknolojilerin ithalatçısı değil de enerji depolamada; öğrenen, öğreten, üreten, öncelikle yakın bölge coğrafyasına ihraç edebilen, gerekli olan know-how’a ve insan kaynağına sahip olmalıdır.
Enerji ithalatı Ağustos ayında arttı 3 MİLYAR 254 MİLYON 930 BİN DOLARLIK ENERJİ İTHALATI
HAM PETROL İTHALATI ARTTI
TÜİK tarafından açıklanan söz konusu rakamın, 3 milyar 254 milyon 930 bin dolarlık kısmını enerji ithalatı olarak özetlenen, “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler, bitümenli maddeler, mineral mumlar” oluşturdu. Geçen yılın Ağustos ayında bu rakam 2 milyar 379 milyon 918 lira olarak kayıtlara geçmişti.
Ağustosta 2 milyon 342 bin 656 ton ham petrol ithal edildi. Böylece ham petrol ithalatı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 0,29 arttı. Geçen yıl Ağustos ayında toplam 2 milyon 335 bin 741 ton ham petrol ithal edilmişti.
42
Limak ‘Türkiye’nin Mühendis Kızları’nı Kuveyt’e taşıdı Limak Vakfı’nın ‘Kuveyt’in Mühendis Kızları’ adıyla Kuveyt’e taşıdığı proje kapsamında, Kuveyt Üniversitesi’nin Mühendislik ve Petrol Fakültesi’nde öğrenim gören 40 kız öğrenciye Yaratıcı Mühendislik Eğitimi verilecek. Ayrıca, eğitimi başarıyla tamamlayan öğrencilerin Kuveyt Uluslararası Havalimanı projesinde istihdam edilmesi hedefleniyor.
‘KUVEYT MÜHENDİS KIZLARI PROJESİ İLİŞKİLERİ GÜÇLENDİRECEK’
T
L
imak Vakfı öncülüğünde, T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı iş birliği ile 2015 yılından beri Türkiye’de başarıyla sürdürülen Türkiye’nin Mühendis Kızları projesi, Kuveyt Üniversitesi ile imzalanan protokolle iyi uygulama örneği olarak Kuveyt’e taşındı. Limak, Kuveyt Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) iş birliği ile başlatılan Kuveyt’in Mühendis Kızları projesi, mühendis kadınları profesyonel hayata hazırlamayı, mühendis adaylarına kariyerlerinde başarılı olmalarına yardımcı olabilecek teknik ve mesleki becerileri kazandırmayı hedefliyor. Projeyle, Kuveyt Üniversitesi’nin Mühendislik ve Petrol Fakültesi’nde bilgisayar, elektrik, endüstri ve yönetim sistemleri, inşaat, kimya, makine ve petrol mühendisliği bölümlerinde, son sınıfta okuyan ve yeni mezun toplam 40 kız öğrenciye BÜYEM iş birliği ile Yaratıcı Mühendislik Eğitimi verilecek. Toplam 5 modülden oluşan 200 saatlik eğitim kapsamında öğrenciler; İletişim Becerileri ve Liderlik, İnovasyon ve Girişimcilik, Mühendisler için Yatırım ve Finans Modelleri, Uluslararası Ticaret ve Pazarlama, Kalite Mühendisliği ve Yönetimi, Kadınların Güçlendirilmesi, Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Enerjide Liderlik ve Çevresel Tasarım, Yenilenebilir Enerji ve Çalışma Ortamlarında Sağlık,
Güvenlik ve Çevre derslerini alacaklar. Eğitim sonunda yapılacak sınavda başarılı olan öğrenciler BÜYEM sertifikasının yanı sıra, dünya çapında 100’ün üzerinde ülkede kabul gören İş Teknolojileri Eğitim Konseyi Yönetim ve Liderlik Sertifikasını da almaya hak kazanacaklar.
GENÇ NÜFUSUN DONANIMININ ARTIRILMASI AMAÇLANIYOR Kuveyt’in Mühendis Kızları projesi ile, Kuveyt’in kalkınma planı paralelinde altyapı ve özelleştirme projelerinde istidam edilecek genç nüfusun donanımının artırılması amaçlanıyor. Böylelikle, hem özel hem de kamu sektörü için, ülkenin gelecekteki iş gücünün ihtiyaçlar doğrultusunda yetiştirilerek “deneyimli” bir yetenek havuzu oluşması sağlanacak. Ayrıca proje kapsamında verilen eğitimi başarı ile tamamlayan öğrenciler Kuveyt Uluslararası Havalimanı projesinde istihdam edilerek, kadın mühendislerin istihdamına da destek olunacak.
“İNSAN KAYNAKLARI SON DERECE ÖNEMLİ” Kuveyt’te yapılan törene katılan Kuveyt Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Al-Sabeeh yaptığı konuşmada bu projenin sürdürülebilir kalkınma açısından önemine değinerek, Türkiye ve Kuveyt arasında gençlerin eğitimi ve tecrübe paylaşımı konusunda bir mutabakat zaptı
imzalandığını söyledi. Bakan Hind Al-Sabeeh, “Kuveyt’in kalkınma planı açısından insan kaynakları ve eğitim son derece önemli. Kuveyt kanunları kadın erkek eşitliğini destekliyor. Kuveytli kadınlar birçok alanda çok üst pozisyonlara gelmeyi başardılar. Bu da sürdürülebilir kalkınmanın en önemli öğelerinden biri” diye konuştu.
“PROJE İYİ UYGULAMA ÖRNEĞİ OLARAK KUVEYTE TAŞINDI” İki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi açısından da büyük bir önem taşıyan projeyle ilgili olarak konuşan Limak Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir; “Limak Vakfı öncülüğünde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı iş birliği ile hayata geçirilen Türkiye’nin Mühendis Kızları projemizi Kuveyt Üniversitesi ile imzalanan protokolle bu ülkeye iyi uygulama örneği olarak taşıdık. İş yaptığımız coğrafyalarda topluma kalıcı bir değer katabilmek bizim için çok önemli. Bu bakışla kendimizi Kuveyt’e karşı da sorumlu hissediyoruz. Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Betül Sayan Hanımefendi’nin ilk günden bu yana koşulsuz desteklediği ve ulusal çapta yayılmasına öncülük ettiği Türkiye’nin Mühendis Kızları projesini Kuveyt Üniversitesi ve sosyal sorumluluk projelerimizde eğitim ortağımız Boğaziçi
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Emin Kaya Haber Yönetmeni: Sıla Işıksal Haber Merkezi: Burak Söylemez, Sibel Acar, Raşit Kırkağaç Grafik: Ersin Güleç, Melisa Güven, Uğurman Torgay, Su Özkan
Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi iş birliği ile Kuveyt’te de gerçekleştiriyor olmaktan gurur duyuyoruz. Türkiye’de elde ettiğimiz başarıyı, Kuveyt’te de yakalayacağımıza inancımız tam. Bu faaliyetlerin en önemli amaçlarından biri kız çocuklarının farkındalıklarının artırılarak kendilerini mühendislik alanına yakın hissetmeleri” diye konuştu.
ÖNEMLİ ALTYAPI PROJELERİ “OKUL” OLACAK Seçilen başarılı öğrencilere, yolcu kapasitesi açısından dünyanın en büyük havalimanı olan Türkiye’deki İstanbul Yeni Havalimanı da dahil olmak üzere, Limak’ın yürüttüğü dünya çapındaki önemli altyapı projelerini yerinde gözlemlemeleri ve öğrenmeleri için teknik gezi fırsatları sunulacak. Ayrıca proje kapsamında verilen eğitimi başarı ile tamamlayan öğrencilerin kadın mühendislerin yetişmesi için bir okul olarak değerlendirilen Kuveyt Uluslararası Havalimanı projesinde istihdam edilmesi hedefleniyor. Kuveyt’in 2035 hedefi kapsamında üç önemli mega projelerisi bulunuyor. Bunlardan biri Şeyh Jaber El Ahmed El Sabah geçit yolu. İkincisi Mübarek El-Kabir liman projesi, üçüncüsü de uluslararası havaalanı. Kuveyt, bu projelerde kadın mühendislerin görev almasını hedefliyor.
Reklam ve Abonelik: Ayşegül Yıldırım, Ayşe Işık, Zeynep Turan Mali İşler Başkanı: Ş. Doğan Erbay Hukuk Danışmanı: İrfan Coşkun İK Müdürü: Havva Demir Basıldığı Yer: İRM Dijital Baskı ve Matbaacılık San. Tic. A.Ş. @Petroturkcom
ürkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya konuşmasında Kuveyt’in Türkiye için ülkelerden bir ülke olmadığını belirterek iki ülke arasında çok köklü bir bağ olduğuna değindi. Kaya, “Bir Arap atasözü der ki; ‘Konuşulanlar kalpten çıkarsa kalbe kadar gider ama dilden çıkarsa kulağı geçemez’ Türk halkı ile Kuveyt halkı işte birbirine dilden dile değil gönülden gönüle konuşan iki halktır” dedi. Kaya şöyle konuştu; “Türkiye olarak yapmış olduğumuz araştırmalar neticesinde kızların eğitim, tıp, hukuk alanlarına oranla mühendislik fakültesine ilgilerinin az olduğunu tespit ettik. Diğer bölümlerde yüzde 49-51 arasında olan bu oranların Mühendislik alanına gelince yüzde 29,4 ünü kızların yüzde 70,6’sını erkeklerin oluşturduğunu görüyoruz. Buradan hareketle Limak Vakfı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğinde Türkiye’nin Mühendis Kızları Projesini hayata geçirdik.” Bu projenin eşzamanlı olarak Kuveyt’te de uygulanmasının kadın politikaları konusunda ortak yaklaşımlar geliştirilmesine de vesile olacağını belirten Kaya, “Kuveyt’in Mühendis Kızları projesi ülkelerimiz arasında var olan ilişkileri daha da güçlendirecek, kız çocuklarının eğitimi konusunda ciddi bir farkındalık oluşturacaktır. Mühendis kızlarımız bilim ve teknoloji alanında elde ettikleri bu tecrübeyle Kuveyt’e değer katacaklardır” diye konuştu.
No:44 Ümraniye- İstanbul