5. Acil Hemşireliği Kongresi

Page 1


DÜZENLEME KURULU Onursal Başkanlar Prof. Dr. Saffet KÖSE Prof. Dr. Bumin Nuri DÜNDAR

Kongre Başkanları Prof. Dr. Yasemin TOKEM Doç. Dr. Fatih Esad TOPAL

Bilimsel Sekreterya Hemş. Gamze ÖZDEMİR Hemş. Oğuzhan KILIÇ

Düzenleme Kurulu Doç. Dr. Zeynep KARAKAYA Dr. Öğr. Üyesi Berna Nilgün ÖZGÜRSOY URAN Dr. Öğr.Üyesi Gülten SUCU DAĞ Dr. Öğr. Üyesi Umut PAYZA Uzm. Dr. Pınar Yeşim AKYOL Hemş. Fatma İNCEKARA Uzm. Hemş. Belkıs ŞİMŞEK Uzm. Hemş. Günnaz ŞAHİN Uzm. Hemş. Meral DÖLEK Uzm. Hemş. Serap ÇELİK Hemş. Hale SURLU **Düzenleme Kurulu üyeleri unvan ve isim alfabetik sırasına göre sıralanmıştır.


BİLİMSEL KURUL Prof. Dr. Aynur ESEN

Doç. Dr. Hanife ÖZÇELİK

Prof. Dr. Cem OKTAY

Doç. Dr. Hatice MERT

Prof. Dr. Ersin AKSAY

Doç. Dr. Halil DOĞAN

Prof. Dr. Esra ENGİN

Doç. Dr. Leyla BAYSAN ARABACI

Prof. Dr. Fatma ETİ ASLAN

Doç. Dr. Zeynep KARAKAYA

Prof. Dr. Fatma DEMİR KORKMAZ

Dr. Öğr. Üyesi Deniz ŞANLI

Prof. Dr. Figen COŞKUN

Dr. Öğr. Üyesi Ebru KARAZEYBEK

Prof. Dr. Hatice YILDIRIM SARI

Dr. Öğr. Üyesi Emine ÇATAL

Prof. Dr. Murat ERSEL

Dr. Öğr. Üyesi Gülay OYUR ÇELİK

Prof. Dr. Nermin OLGUN

Dr. Öğr. Üyesi Gülbin KONAKÇI

Prof. Dr. Niyazi ÖZÜÇELİK

Dr. Öğr. Üyesi Gülcan BAKAN

Prof. Dr. Selahattin KIYAN

Dr. Öğr. Üyesi Gülten SUCU DAĞ

Prof. Dr. Yıldıray ÇETE

Dr. Öğr. Üyesi Muzaffer Berna DOĞAN

Doç. Dr. Başak BAYRAM

Dr. Öğr. Üyesi Özlem BİLİK

Doç. Dr. Elif Ünsal AVDAL

Dr. Öğr. Üyesi Sevda KARAKAŞ

Doç. Dr. Erkan GÖKSU

Dr. Öğr. Üyesi Umut PAYZA

Doç. Dr. Funda KARBEK AKARCA

**Bilimsel Kurul üyeleri unvan ve isim alfabetik sırasına göre sıralanmıştır.


BİLİMSEL PROGRAM 2 MAYIS 2019, PERŞEMBE 09:00-09:30 Açılış Konuşmaları Konferans 1: Acil Serviste Şiddet 09:30-10:10 Oturum Başkanları: Yasemin TOKEM,

Konuşmacı: Umut PAYZA

Fatih Esad TOPAL

10:10-10:30 Kahve Arası Konferans 2: Güvenli İlaç 10:30-11:00 Uygulamaları

Oturum Başkanları: Figen COŞKUN, Fatma DEMİR KORKMAZ

Konuşmacı: Belkıs Şimşek

Panel 1: Multiple Travma Acillerine 11:00-12:00 Yaklaşım

Oturum Başkanları: Fatma ETİ ASLAN, Zeynep KARAKAYA

Yetişkin Travma Hastası Pediyatrik Travma Hastası

Konuşmacı: Özlem BİLİK Konuşmacı: Serap ÇELİK

12:00-13:00 Öğle Yemeği 13:00-13:30 Yarışma Konferans 3: Acil Serviste Engelli 13:30-14:00 Bireye Yaklaşım

Oturum Başkanları: Selahattin KIYAN, Gülay Oyur ÇELİK

Konuşmacı: Pınar Yeşim Akyol

Konuşmacı: Hatice YILDIRIM SARI

Panel 2: Psikiyatrik Aciller 14:00-15:00 Oturum Başkanları: Lütfullah BEŞİROĞLU, Leyla Baysan ARABACI

Saldırgan Hastaya Yaklaşım Yoksunluk Sendromlarına Yaklaşım

Konuşmacı: Ayşe BÜYÜKBAYRAM Konuşmacı: DilekAYAKDAŞ DAĞLI

15:00-15:30 Kahve Arası Panel 3: Solunum Acilleri 15:30-16:10 Oturum Başkanları: Doğaç Niyazi ÖZÜÇELİK, Hatice MERT

Akut Solunum Yetmezliği Astım / KOAH Alevlenmesi Sözel Bildiri Oturumları 1 16:10-17:15 Oturum Başkanları: Gülcan BAKAN, Berna URAN

Konuşmacı: Hanife ÖZÇELİK Konuşmacı: Gülbin KONAKÇI


3 MAYIS 2019, CUMA Sözel Bildiri Oturumları 2 08:30-09:10 Oturum Başkanları: Hanife ÖZÇELİK, Ebru KARAZEYBEK

Panel 4: Acil Serviste Adli Tıp 09:10-10:10 Oturum Başkanları: Aynur ESEN, Murat ERSEL, M.Berna DOĞAN

Hemşirenin Yasal Sorumlulukları Deneyim Paylaşımı 10:10-10:30 Kahve Arası Forum: “Acil Servis; Burada Çalışmaya Gönül Verenler Dışında 10:30-12:00 Neden Çalışmak için Tercih Edilen bir Yer Değildir ?

Konuşmacı: Mehmet TOKDEMİR Konuşmacı: Zeynep KÜÇÜK

Konuşmacılar: Günnaz ŞAHİN Abdullah KEY, Sevda KIYANÇİÇEK AKÇA

Oturum Başkanları: Gülten SUCU DAĞ, Meral DÖLEK

12:00-13:30 Öğle Yemeği Konferans 4: Farkındalığımız 13:30-14:30 Farkettiklerimiz 14:30-15:00 Kahve Arası Acil Hemşireleri Derneği Genel Kurul 15:00-17:30 Seçimleri

Konuşmacı: Esra ENGİN

4 MAYIS 2019, CUMARTESİ Kurs 1 09:00-13:00

Acil Serviste USG Kullanımı

Kurs 2 09:00-13:00

Acil Psikiyatrik Triyaj

Kurs 3

Temel EKG

09:00-13:00

Funda KARBEK AKARCA, Gülbin KONAKÇI Gamze ÖZDEMİR Esra ENGİN Ayşe BÜYÜKBAYRAM Fatma İLTUŞ, Hale SURLU Oğuzhan KILIÇ


SÖZLÜ BİLDİRİLER


S-01 ÇOCUK ACİL HEMŞİRELERİNİN KANITA DAYALI UYGULAMALARA YÖNELİK TUTUMLARI, ALGILADIKLARI ENGELLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Nuray Şahin Orak1 , Meryem Kar1 1

Marmara Üniversitesi

Amaç: Bu araştırma, çocuk acil servisinde çalışan hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları, mesleki uygulamalarında araştırma sonuçlarının kullanımına ilişkin algıladıkları engeller ve tercih etikleri çözüm önerilerini belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntem: Kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki aracıyı tipteki bu araştırma, 1 Temmuz–15 Eylül 2018 tarihleri arasında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı 16 hastanenin Çocuk Acil Servisinde, 239 hemşire ile yapıldı. Etik Kurul onayı ve kurum izni alındı. Veriler; Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği (KDHYTÖ), Engeller Ölçeği (EÖ) ve Araştırma Sonuçlarını Kullanmayı Kolaylaştırmak İçin Tercih Edilen Çözüm Önerileri Anketi (ASKKİTEÇÖA) aracığıyla toplandı. Bu çalışmada ölçeklerin ve anketin Cronbach’s Alfa değerleri sırasıyla 0.86, 0.84 ve 0.94’tür. Veriler bilgisayar ortamında tanımlayıcı istatistikler kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalamasının 27.69±5,86 yıl, %79,1’inin kadın, %64’ünün bekâr, %74,1’inin lisans mezunu, %42,6’sının 1-5 yıldır çocuk acil servisinde çalıştığı, %47,3’ünün yabancı dil düzeyini orta olarak belirttiği saptandı. Hemşirelerin %21,8’inin bilimsel çalışma yaptığı, %58,2’sinin bir kongreye katıldığı, %8,8’inin bilimsel bir dergiye abone olduğu, %73,6’sının bilimsel yazı okuduğu, %82,4’ünün bilimsel çalışmada yer almaya istekli olduğu ve %85,4’ünün çalışmaların bilimselliğine kanıt düzeyine göre karar verilmesi gerektiğini düşündükleri belirlendi. Puan ortalamalarının KDHYTÖ için 61.70±7.32 (43-75), EÖ için 65.02±15.15 (30-101) ve ASKKİTEÇÖA için 96.20±12.10 (44-100) olduğu belirlendi. Tanıtıcı özelliklere göre puan ortalamaları karşılaştırıldı. KDHTYÖ için eğitim durumları arasında fark olduğu (p0.05) belirlendi. Sonuç: Çocuk acil hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumlarının ortalamanın üzerinde, engel algılarının orta ve çözüm önerilerine yaklaşımlarının yüksek düzeyde olmasının kanıta dayalı hemşirelik uygulamalarını kullanmaya hazır olduklarını gösterdiği söylenebilir.

Anahtar kelimeler: Acil, Araştırma, Çocuk Hemşireliği, Kanıta-Dayalı, Profesyonel Uygulama


S-02

ACİL SERVİSE YÜKSEKTEN DÜŞME ŞİKAYETİYLE GELEN KAFA TRAVMALI HASTAYA YAKLAŞIM

Burcu Özkan1 , Melisa Şar1

1

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis

Amaç: Bu olgu sunumu acil servise en sık gelen travmaya bağlı epidural kanama olguları analiz edilerek ani hafıza kaybı nedeniyle acil servise başvuran hastanın değerlendirilmesi amacıyla planlandı. Yöntem: 60 yaşındaki erkek hasta iş çıkışı yüksekten düşme şikayeti ile yaklaşık 1 saat kadar sonra hastanemizin acil servisine getirildi. Hasta Travma-Resüsitasyon alanına alındı. Hastanın gelişinde bilinci açık, koopere, oryante idi; GKS: 14 TA: 155/116 Nb: 87 Ss: 20 Ateş: 36,6 O2Satürasyonu: %98 olan hastanın yapılan sistemik ve nörolojik muayenesinde sağ ve sol göz kapağında hematom saptandı. Hastada baş ağrısı, kusma, nöbet ve yakın dönem hafıza kaybı mevcuttu. Hastaya tedavi planlandı ve 5mg diazem IV puşe ve 1gr parasetamol IV inf uygulandı. Bulgular: Yüksek enerjili travma ile birlikte kafa travması da bulunması sebebiyle beyin parankimini değerlendirmek için bilgisayarlı beyin tomografisi istendi. Hastanın beyin tomografisinde sağda frontal sinüs ön duvarında ayrıca sağ orbita üst ve medial duvarında, kesite dahil sağ zigomatik kemikte fraktürler dikkati çekmiştir. Sağ temporal kemik sfenoid bileşkede deplase fraktür mevcuttu. Fraktür hattına komşu epidural mesafede milimetrik kalınlıkta hemoraji ve milimetrik hava dansitesi (pnömosefali) izlendi. Hasta beyin cerrahisi ile konsülte edildi ve acil ameliyata hazırlandı ve hematom boşaltıldı. Ameliyat sonrası tam nörolojik düzelme sağlandı. Sonuç: Travma mekanik, kimyasal, termal veya çevresel enerji değişikliklerinin vücudun tolerans sınırlarını aşarak fiziksel bir zarara yol açmasıdır. Acil servise başvuran travma olgularının önemli bir bölümünde kafa travması söz konusudur. Bu olgular yalnızca kafa travmalı olgular olmakla birlikte kafa travmasının da eşlik ettiği politravma olgularıdır. Kafa Travmalı hastalarda ortak bakım ilkeleri şu basamakları içerir: Yaşam bulguları kontrolu, Ağrı kontrolü Oksijenlendirmepulseoksimetre izlemi Hemodinamik izlem Sıvı dengesi-idrar cıkışı izlemi Hiperekstansiyon/fleksiyondan koruma Uyaranların azaltılması Bilinç Takibi- GKS Baş 15-30 derece yükseltilir- venöz dönüş sağlanmalı Analjezik-sedatifantikonvülsan tedavisi Antibiyotik Profilaksisi Hiper-Hipotermiden koruma Hiper-Hipotansiyondan koruma

Anahtar kelimeler: acil, kafa travması, kanama, yüksekten düşme


S-03 BİLİNÇ DEĞİŞİKLİĞİ NEDENİYLE ACİL SERVİSE BAŞVURAN HEMORAJİK İNME ÖYKÜSÜ OLAN HASTAYA YAKLAŞIM Burcu Özkan1 , Fatma Türkmen1

1

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis

Amaç: Bu olgu sunumu bilinç değişikliği nedeniyle acil servise başvuran hemorajik inme öyküsü olan hastada hemşirelik bakımının önemini vurgulamak amacıyla planlandı. Yöntem: İki kez Hemorajik SVO ( Serebrovasküler olay) geçiren, SVO sonrası sağ tarafı hemiplejik olan 67 yaşındaki erkek hastada bilinç değişikliği olması üzerine acil servise başvurmuştur. Bulgular: Hastanın fiziksel muaynesinde gözler spontan açık olup ağrılı uyarana yanıt var, sözel yanıt yok, TA:100/60 mm/Hg, nabzı 80/dk, spo2: 93 kan gazında pH: 7,144, Hemoglobin 6,2 g/dL, K: 7 mmol/L, Ca: 1,17 mmol/L, Laktat: 21 mmol/L olduğu görülmüş ve tedavi olarak 500 cc %10 dekstoz içinde 15 ünite insülin IV inf ve 150 cc izotonik içinde 3 ampul calsiyum glukonat IV infüzyon uygulandı. Rektal muayenede melena görülmüş ve hastaya 80 mg pantpas IV puşe sonrasında 150 cc izotonik içinde 40 mg pantpas IV infüzyon 30 cc/st tedavisi uygulanmıştır. Hemoglobini 5.2 g/dL’ye düşen hastaya 2 ünite eritrosit süspansiyonu ile kan transfüzyonu yapılmış, herhangi bir komplikasyon gelişmemiştir. Tedavi sonrası kan gazında Hemoglobin: 9,2 g/dL, K: 4,6 mmol/L, Ca: 1,18 mmol/L olarak görüldü. Acil servis resüsitasyon odasındaki 5. saatin sonunda stabil olan hastanın ileri tetkik ve tedavi işlemleri için dahiliye yoğun bakım ünitesine transferi sağlandı. Sonuç: İnme vakalarının yaklaşık %50’si ise mortal seyretmedir. Mortaliteyle sonuçlanmayan inmelerin ise sekel bırakarak hastaların yaşam kalitesini düşürdüğünü söylemek mümkündür. İntraserebral hemorajilerde sıklıkla akut hipertansif yanıt görülmekte olup, bu yanıtı mevcut hematomun gelişmesi ile ilişkilendirmek mümkün olmaktadır. Acil servislerde hemorajik inme tedavisinin en önemli basamağı kanamanın kontrol altına alınmasıdır. Kanamanın kontrolünün en önemli basamağı ise kan basıncı kontrolüdür. Kan basıncının kontrol altında tutulmasının hematomu ve mortaliteyi önemli ölçüde azaltacağı düşünülmektedir. Konu ile alakalı kılavuzların önerileri doğrultusunda acil serviste hemorajik inmeli hastalarda sistolik kan basıncının 180 mm/Hg altında olacak şekilde regülasyonu uygun görülmektedir. Bunun için sürekli gözlem ve izlem bu tip hastalarda hemşirelik bakımının başlıca öğesidir.

Anahtar kelimeler: acil, hemorajik inme, kanama, SVO


S-04 NEFES DARLIĞI ŞİKAYETİYLE ACİL SERVİSE BAŞVURAN KALP YETMEZLİĞİNE BAĞLI AKUT AKCİĞER ÖDEMİ OLAN HASTAYA YAKLAŞIM Burcu Özkan1 , Zeynep Demir1

1

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis

Amaç: Bu olgu sunumu acil servise nefes darlığı şikayetiyle gelen hastaya acil serviste uygulanan tedavi ve bakımı sunmak amacıyla yapıldı. Yöntem: 64 yaşında nefes darlığı ile acil servise başvuran erkek hastanın hipertansiyonu ve 3 yıl önce geçirilmiş tüberkülozu, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve kalp yetmezliği bulunmaktadır. Hastada aynı zamanda 48 yıldır sigara kullanımı mevcut olup son 10 yıldır günde 3 paket sigara tüketmektedir. Bulgular: Hasta acil servise başvurduğunda O2 saturasyonu: %78, TA: 176/84 mm/Hg, +1 pozitif pretibial ödemi, akciğer seslerinde değişiklik olduğu saptanmıştır. Kan gazında pCO2:61 mm/Hg olarak ölçülmüş, hastaya nazal kanül ile oksijen 2lt/dk tedavisi ile Combivent 2.5mg 1x2 ve Pulmicort 0.5mg 1x2 inhalasyonu ve Prednol 80mg ile Ulcuran 50mg IV puşe olarak uygulandı. Aynı zamanda hastaya nitrat ve diüretik tedavisine başlandı. Tedavi süresince hastanın aldiğı çıkardığı takibi yapıldı. Hastanın tedavileri devam ederken hastanın takipnesinin gerilememesi nedeni ile hastaya noninvaziv mekanik ventilasyon (NİMV) uygulanmasına karar verildi. 1 saat sonrasında alınan kontrol kan gazında pCO2:50 mmHg, TA:135/72 mm/Hg gerilediği görüldü. Hastanın saturasyonu oksijensiz %95 olarak kaydedildi. Sonuç: Akut akciğer ödemi, akciğerlerde toplanan sıvı miktarında artış sonucu, gaz alış-verişinde bozuklukla karakterize, acil tedavi gerektiren bir durumdur. Akut akciğer ödemi tedavisinde temel amaç, altta yatan hemodinamik nedeni düzeltmek ya da ortadan kaldırmak ve sıvının akciğer dokularından dolaşıma geri dönmesini sağlamaktır. Bununla birlikte hipoksiyi azaltmak, kalbe venöz dönüşü azaltmak, fizyolojik ve mental durumu düzeltmek ve kardiyovasküler fonksiyonları iyileştirmek gerekir. Bu bağlamda hasta bakımının planlanması ve uygun hemşirelik bakım yönetiminin sağlanması önemli bir yere sahiptir. Hastanın yakın gözlem ve takibini yapan acil hemşiresi hava yolu açıklığını sağlar, hastayı monitörize ederek yaşam bulgularını yakından izler, hastaya uygun pozisyonun verilmesini sağlar (Kalbe venöz dönüşü azaltmak için hasta oturtulmalı ve bacakları aşağıya doğru sarkıtılmalıdır), order edilen tedavileri uygulayarak etkilerini gözlemler. Hastaya derin solunum ve öksürük egzersizleri yaptırır ve NIMV ya da mekanik ventilasyon uygulaması için gerekli hazırlıkları yapar.

Anahtar kelimeler: acil, akciğer ödemi, kalp yetmezliği


S-05 SOLUNUM SIKINTISI İLE ACİL SERVİSE BAŞVURAN PULMONER EMBOLİ GELİŞEN LENFOMALI HASTAYA YAKLAŞIM Zeynep Demir1 , Burcu Özkan1

1

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis

Amaç: Bu olgu sunumu acil servise solunum sıkıntısı şikayetiyle gelen lenfomalı hastaya acil serviste uygulanan tedavi ve bakımı sunmak amacıyla yapıldı. Yöntem: 70 yaşında ateş ve solunum sıkıntısı şikayeti ile acil servise başvuran hastanın bilinen hipertansiyon, diabetus mellitus ve bir ay önce tanısı konmuş lenfoma hastalıkları bulunmaktadır. Hastanın ayrıca tedavisi devam etmekte olan 5 ay önce evde düşmeye bağlı oluşan opere humerus kırığı mevcuttur. Bulgular: Hasta acil servise başvurduğunda spO2:% 93, TA:156/78 mm/Hg olarak ölçüldü. Doktor muayenesinde hasta göğüs ağrısının da olduğunu ifade etti. Hastaya yapılan tetkikler ve çekilen BT anjio sonucunda hastaya pulmoner emboli tanısı koyuldu. Bunun üzerine hasta kardiyak monitörize edilerek, antikoagülan tedaviye başlandı. Hastanın yakın takip ve gözlemi sonrasında ileri tetkik ve tedavi amacıyla dış merkeze transferi sağlandı. Sonuç: Venöz tromboembolizm (VTE), derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboliyi (PE) içeren hastanedeki mortalite ve morbiditenin ciddi bir nedeni olan, hayatı tehdit eden önemli bir klinik problem olup aynı zamanda önlenebilir bir durumdur. Çoğunlukla alt ekstremitelerin derin venlerinde meydana gelen tromboz, bazen kopup kan dolaşımı yoluyla pulmoner arter ya da dallarına ulaşıp, bu damarları tıkayarak ölümcül bir komplikasyon olan PE’ye yol açabilmektedir. Multidisipliner bir ekibin üyesi olan acil hemşirelerinin verdikleri bakımın kalitesini arttırmak için bu hastada karşımıza çıkan malignite ve geçirilmiş ortopedik cerrahi girişim gibi pulmoner emboliye yol açabilen risk faktörlerini bilmesi ve meydana gelebilecek değişiklikleri erken dönemde fark etmesi beklenir. Bunun yanı sıra uygulanacak antikoagülan tedavinin etki ve yan etkilerinin takibi de önemli unsurlardandır. Basit, kolay uygulanabilir ve maliyeti düşük olan hemşirelik girişimlerinin uygulanması ile olası risklerin önlenmesi söz konusudur. Hava yolu açıklığının sağlanması ve sürdürülmesi, uygun pozisyon verme, derin solunum ve öksürük egzersizleri yaptırma, mobilizasyonun sağlanması,postüral drenaj uygulanabilecek girişimler arasındadır.

Anahtar kelimeler: acil, lenfoma, pulmoner emboli, solunum sıkıntısı


S-06

KARDİYO PULMONER RESÜSTASYON EĞİTİMİNDE MÜZİĞİN ETKİSİ: SİSTEMATİK DERLEME

Gülten Sucu Dağ1 , Sevinç Taştan1 , Başak Bayram2 , Neşe Çolak Oray2

1

Doğu Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, KKTC

2

Dokuz Eylül Üniversitesi, Acil Tıp Anabilim Dalı, Balçova, İzmir

Amaç: Amaç Bu araştırmanın amacı, Kardiyopulmoner Resisütasyon (KPR) eğitiminde, müziği etkisinin incelendiği araştırmaların sistematik olarak incelenmesidir. Yöntem: Araştırmada, ‘Kardiyopulmoner resusütasyon’’ ve “müzik” anahtar kelimeleri ile PubMed, CINAHL, Web of Science, and EBSCO/LISTA EMBASE veri tabanlarında yayınlanan ilgili makaleler 2018 yılında EndNote X5 (Thompson Reuters ISI Research Soft, 2011) programı ile taranmıştır. Araştırmadan tekrar olan, araştırmanın amacı ile ilgili olmayan, özeti olmayan ve araştırma makalesi olmayan makaleler çıkarılmıştır. Başlangıçta 52 araştırma belirlenmiştir. Veri tabanlarından ulaşılan araştırmaların tamamının başlık ve özetleri, araştırmanın amacına uygunluğu açısından iki araştırmacı tarafından incelenmiştir. Başlık ya da özetin açık ve anlaşılır olmadığı araştırmaların tam metnine ulaşılarak, inceleme yapılmıştır. Toplam 10 makale araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmaların değerlendirilebilmesi için standart bir değerlendirme formu geliştirilmiş, veriler bu formdaki kriterlere göre analiz edilmiştir. Veri değerlendirme formu, araştırmayı yapan yazarların kimliği ve araştırmanın yılı, araştırmanın tasarımı, kullanılan müzik türü, çalışılan örneklem grubu, müziğin CPR üzerine etkilerini içeren verilerden oluşturulmuştur. Araştırma kapsamı alınan makaleler, araştırmacılar tarafından birbirinden bağımsız olarak incelenmiş ve standardize edilmiş bu form ile özetlenmiştir. Daha sonra oluşturulan özetler araştırmacılar arasında tartışılarak fikir birliği oluşturulmuştur. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen 10 araştırmanın %50’i randomize kontrollü araştırma tasarımında olup toplam 20 müzik kullanılmıştır. En sık kullanılan müzik Stayin' Alive’dır (Tablo 1). Araştırmada örneklem grubu hekimler, hemşireler, paramedikler, öğrencilerinden (tıp, Hemşirelik, üniversite, lise) oluşmaktadır. 6 araştırmada müziğin göğüs kompresyon hızında etkili olduğu, bir araştırmada müziğin KPR adımlarının hatırlanmasında etkin olduğu saptanmıştır. Müziğin kısa ve uzun vadede etkisinin değerlendirildiği iki çalışmada, kısa dönemde müzik kompresyon sayısı üzerinde etkili iken sadece bir araştırmada uzun dönemde de ideal kompresyon sayısı üzerinde etkili olduğu belirtilmiştir. Sonuç: Müziğin 6 araştırmada kompresyonda etkili olduğu saptanırken, solunuma etkisinin incelendiği araştırmalar oldukça sınırlıdır. Müziğin kompresyon (derinlik, hız, doğru kompresyon oranı, doğru el pozisyonu vb.,) ve solunumun (doğru solunum oranı, yanlış solunum, verilen solunum oranı vb.) tüm özelliklerinin değerlendirildiği araştırmalara rastlanmamıştır.

Anahtar kelimeler: Kardiyo Pulmoner Resüstasyon, Eğitim, Müzik


S-07 ACİL SERVİS HEMŞİRELERİNİN ADLİ VAKALARA YAKLAŞIM KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ Bahar Özduran1 , Elif Çalık2 , İbrahim Caner Dikici3

1

Karabük Üniversitesi Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesi

2

Karabük Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Karabük

3

İnönü Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İç Hastalıkları Hemşireliği AD., Malatya

Amaç: Bu çalışma acil serviste çalışan hemşirelerin adli vakalara yaklaşımı konusunda bilgi düzeylerinin incelenmesi amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tasarımda yapılan çalışma, Ocak-Nisan 2016 tarihleri arasında Karabük Üniversitesi Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde çalışan hemşirelerle gerçekleştirilmiştir. Veriler literatür doğrultusunda araştırmacılar tarafından geliştirilen üç bölümden oluşan, sosyodemografik özellikleri ile ilgili 16 soru, ikinci bölümünde adli hemşirelik hakkında bilgi düzeyleri ile ilgili 15 soru ve üçüncü bölümünde ise adli vakalar hakkında tutum ve davranışlarını değerlendiren 12 sorudan oluşan anket formu ile toplanmıştır. Veriler acil serviste çalışmakta olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 55 hemşireden toplanmış olup verilerin analizi bilgisayar ortamında tanımlayıcı istatistiklerden sayı ve yüzde kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular : Çalışmaya katılan hemşirelerin sosyodemografik özelliklerine ait veriler incelendiğinde; Hemşirelerin, yaş ortalamalarının 32,74±7,03 (n=55), %70,9’u (n=39) kadın, ortalama meslek tecrübelerinin 11,02±6,99 yıl, acil serviste çalışmaktan memnun olma durumlarının 10 üzerinden 5,98±3,21, %98,2’sinin (n=54) daha önce adli vaka ile karşılaştıkları belirlenmiştir. Araştırmada acil servis hemşirelerinin, %61,8’i(n=34) Adli vakalar hakkında kendi isteğiyle daha geniş bilgi sahibi olabilmek için kitap, dergi veya makale okumadıkları ve %67,3’ü (n=34) eğitim almadıkları belirlenmiştir. Araştırmada, adli vakalar hakkında tutum ve davranışları incelendiğinde, %49,1 ‘i (n=27) kesinlikle ilk olarak adli yetkililere bildirdikleri, %56,4’ü (n=31) hastanın eşyalarını adli muayene sonrası imza karşılığı güvenlik güçlerine teslim edilmesi gerektiğini, %54,5’i (n=30) hastanın üzerinde bulunan her türlü materyali kesinlikle delil olarak korunup, saklanıp ve kayıt altına alınması gerektiğini bildirmişlerdir. Sonuç : Sonuç olarak acil serviste çalışan hemşirelerin büyük çoğunluğunun adli vakalarla karşılaştıkları ve adli vakalarla ilgili eğitim almadıkları belirlenmiştir. Hemşirelerinin adli vakalarda bilgi, tutum ve davranışlar geliştirilmesi adına hizmet içi eğitimlerle desteklenmesi ve hemşirelik eğitim müfredatlarında yer alması gerektiği önerilmektedir.

Anahtar kelimeler: Acil servis, adli hemşirelik, adli vaka


S-08

GERİATRİK POPÜLASYONA YÖNELİK TRİYAJ UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Dilek Doruk Kondakcı1

1

Trakya Üniversitesi, Acil Yardım ve Afet Yönetimi, Edirne

Amaç: Acil servis birimlerinin kalabalığı dünya çapında sorun oluşturmaktadır. Yaşlı popülasyonundaki artış doğrultusunda yaşlı grupların diğer yaş gruplarına göre acil servislere başvurusunun yüksek olduğu bilinmektedir. Tıbbi bakıma yapılan harcamalar yıldan yıla artmaktadır. Bu artış acil tıbbi bakım harcamalarının artması ile doğru orantılıdır. 1980'li yıllarda sağlık alanında standardizasyona ilgi artmış ve yapılan işlemler standart hale getirilmeye başlanmıştır. Bu dönemlerden sonra dünya genelinde acil servislerde triyaj uygulamaları yaygınlaşmaya başlamıştır. Triyaj kelime anlamı olarak; Fransızca ‘da sınıflamak ya da ayıklamak anlamına gelmektedir. Triyaj, hastaların önceliklerinin belirlenmesi için kullanılan bir süreçtir. Acil serviste triyaj, bakıma ihtiyacı olanlar ve güvenle bekleyebilecek hastaları belirlemek için geliştirilmiştir. Triyaj uygulamasının etkin kullanılması hastaların bekleme sürelerinin kısalmasına ve memnuniyet oranının artmasına yardımcı olmaktadır. Dünyada çeşitli triyaj sistemleri geliştirilmiştir. Büyük Britanya ve Avrupa'da en yaygın kullanılan triyaj sistemi “Mancester Triyaj Sistemi”dir. Kanada ve diğer birçok ülkede kullanılan “Kanada Triyaj Sistemi” hastaları hızlı şekilde değerlendirmeye yardımcı geçerli ve güvenilir bir sistem olarak kabul edilmektedir. Avusturalya'nın tüm acil ünitelerinde “Avustralya Triyaj Skalası” kullanılmaktadır. “Acil Şiddet İndeksi”; Amerika ve Avrupa'da kullanılan bir sistemdir. Türkiye’de ise 3 seviyeli ve kendi içinde 5 kategorisi olan triaj modeli uygulanmaktadır. Mancester Triyaj Sistemi, Kanada Triyaj Sistemi, Avustralya Triyaj Skalası ve Acil Şiddet İndeksi beşli sınıflama sitemlerinden oluşmaktadır. Genç hastalarla karşılaştırıldığında yaşlı hastaların kendine özgü özellikleri: (1) Net olmayan şikayetler ve zor triyaj (2) Hastaneye yatışların daha sık olması (3) Artan kaynak kullanımı (4) Daha fazla ters etki sonucu ile karşılaşılmaktadır. Yaşlı hastalar yaşla birlikte meydana gelen fiziksel yetersizlikler ve kronik hastalıkların artışına bağlı olarak daha kırılgan hale gelmektedir. Düşmeler, yaşlı popülasyonda en çok karşılaşılan ve ciddi sonuçlar ortaya çıkmasına neden olan bir durumdur. Yaşlıların triyaj sırasında kendilerini ifade etmeleri ve hastalıklarına ilişkin bilgi vermeleri mümkün olmayabilir. Bu yaşlının duyma güçlüğü çekmesi veya zihinsel yetilerinde azalmadan kaynaklanabilmektedir. Sonuç: Yaşlı bireylerin özellikleri göz önünde bulundurularak triyaj yapılması hayati ve ekonomik kayıpların önlenmesine yardımcı olacaktır.

Anahtar kelimeler: geriatri, duyarlılık, triyaj, yaşlı


S-09

YAŞLI BİREYLERDE TRAVMA

Dilek Doruk Kondakcı1

1

Trakya Üniversitesi, Acil Yardım ve Afet Yönetimi, Edirne

Amaç: 2050 yılına kadar olan sürede dünya genelinde yaşlı nüfus artışının hızla gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu artışın nedenleri arasında beklenen yaşam süresinde artış, fertilite oranlarında azalma ve sosyo ekonomik düzeyin artışı gibi sebepler yer almaktadır. Son yirmi yılda geriatrik travma sayısında artış görülmektedir. Geriatrik travma tanımı, genellikle 65 yaş ve üstü kişilerde meydana gelen yaralanmalar için yapılmaktadır. Geriatrik popülasyonda meydana gelen yaralanmalar gençlerden daha fazla oranda ölümle sonuçlanmaktadır. 2008 yılında 65 yaş üstü bireylerde travmaya bağlı ölümler dokuzuncu sırada yer almaktadır. Philips ve ark. yaşlılarda yaralanma ve fizyolojik rahatsızlıkların şiddetinin acil servis çalışanları tarafından genellikle gerektiği kadar önemsenmediğini vurgulamaktadır. Yaşlı bireylerin sahip olduğu hastalıklar travmanın ciddiyetini belirlemeyi zorlaştırabilmektedir. Tüm travma mağdurları arasında %10-14 65 yaş ve üstü grupta yer almaktadır. Travma harcamalarının %33'ü yaşlı bireylere yapılmaktadır. Yaşlı hastaların, yoğun bakım ünitesi ve hastanede kalış sürelerinin artmasına bağlı olarak gençlere oranla tedavileri üç kat daha pahalıya mal olmaktadır. Sonuç: Yaşlı bireylerin karşı karşıya kaldıkları travmalar ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Yaşlıların maruz kaldıkları travmalara karşı önlemler alınması önem arz etmektedir.

Anahtar kelimeler: geriatri, travma, yaşlı


S-10

ACİL HEMODİYALİZ-OLGU SUNUMU

Hemşire Mihdiye Demir Mardin/ Midyat Devlet Hastanesi

Bu olgu Kronik böbrek yetmezliği hastalarının ilerleyen klinik tablolarında acil servise başvurmaları halinde yapılması gereken tedavi ve bakımın incelenip planlanması amacıyla hazırlanmıştır. 23 yaş, erkek hasta Epistaksis şikayetiyle acil servise başvurmuştur. Alınan öyküde konjenital tek böbrekli ve üniversite hastanesinde takipli olduğu aktarılmıştır. Vital bulgularında: tansiyonu 210/130 mm/Hg, nabız 108/dk, oksijen satürasyonu %97, ateş 37,6 °C ölçülmüştür ve cilt rengi sarıya yakın olduğu gözlenmiştir. Muayene sonrası rutin kan, pıhtılaşma faktörleri ve hepatit markerleri incelenmesi ve oral antihipertansif ilaç verilerek gözetim altında tutulması sağlanmıştır. Kan sonuçlarında, hemoglobin 7 g/dL, kreatinin 23,82 mg/dL, kan üre azotu (BUN) 210 mg/dL, kalsiyum 4,1 mg/dL, potasyum 4,7mmol/dL, amilaz 381 U/L ve hepatit B pozitiftir. Monitörize edilen hasta Dahiliye Uzmanı muayenesi sonrasında Kronik Böbrek Yetmezliği ve Hipertansiyon tanısı konulmuştur. Tansiyon yüksekliği devam eden hastaya oral uzun salınımlı antihipertansif ilaçlar verilerek tansiyon takibi sağlanmıştır. Kreatinin değerinin yüksek oluşu, düşüş göstermeyen tansiyon, Ca/P düzensizliği ve hastanın tek böbrekli oluşu baz alınarak hastanın acil hemodiyalize alınması kararlaştırılmıştır. Hastanın Anestezi Uzmanı tarafından hemodiyaliz kateterizasyonu sağlanmıştır. İşlem sonrasında yoğun bakımda diyaliz hemşireleri gözetiminde yatak başı hemodiyalizine başlanması planlanarak yatışı yapılmıştır. Diyaliz, kandaki maddelerin yarı geçirgen bir zardan diyalizata, vücuttaki sıvı elektrolit dengesizliklerini düzeltmek ve böbrek yetmezliğinde atık maddelerin uzaklaştırmak için kullanılan bir yöntemdir. Periton diyalizi ve hemodiyaliz olmak üzere iki yöntem kullanılır. Hastanın üremik durumu olağan tedavilerle kontrol altına alınamadığında diyalize başvurulur. Genel ölçüt glomerül filtrasyon hızı (GFR) ve kreatinin klirensidir. Kreatinin klirensi 10 ml/dak’n ın altına inince (Diyabetiklerde 15 ml/dak), Kreatinin 12 mg/dl ve BUN 100mg/dl’yi aştığı durumlarda kronik diyalize başlanılır.

Yukarıda verilen parametrelerin hastanemizde kullanılan referans aralıkları: Hemoglobin: (11,5-16,5 g/dL) Kan üre azotu (BUN) (7-21 mg/dL) Kreatinin: (0,3-1,3 mg/dL) Amilaz: (25-115 U/L) Kalsiyum (8,5-10,1 mg/dL) Potasyum: (2,5-5,1 mmol/dL)


S-11

MANCHESTER SINIFLANDIRMA SİSTEMİNE GÖRE TRİYAJ HEMŞİRELİĞİ

Büşra Şahin1 , Rahşan Çam1

1

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi

Amaç: Acil servis bölümü artan şiddette hastalığa yakalanan hastalarla aşırı kalabalık dünya genelinde ülkelerde yaygındır ve halk sağlığı ve güvenliğini tehdit etmektedir. Acil servis başvurularının artması dünya genelinde ve Türkiye’de büyük bir sorundur. Yöntem: Triyajın amacı hastanın durumunun hayati olup olmadığını tespit etmek, hastaları geliş¸ sırasına göre değil durumlarının aciliyetine göre kabul etmek ve hastaları karşılayarak, uygun triyajı yapıp hastaya en kısa sürede müdahale edilmesini sağlamaktır. Triyaj, acil bakıma ihtiyaç duyan hastaları belirleyerek, katılımı optimize etmek ve aşırı kalabalığın neden olduğu hasarı en aza indirmek için bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. Bulgular: Etkin bir triyaj sistemi basitlik, zaman etkinliği ve güvenilirlik özelliklerine sahip olmalıdır. Amerika'da ve dünyada acil tıbbın temelini atan ve gelişiminde büyük pay sahibi olan Amerikan Acil Hekimler Birliği (American College of Emergency Physicians=ACEP) ve Acil Hemşireler Birligˆi (Emergency Nurses Association=ENA) tarafından 2003 yılında geçerlilik ve güvenilirliği daha fazla olduğundan beşli triyaj sistemini önermektedir. Sonuç : Manchester Triyaj Sistemi (MTS), Avrupa Birliği'nde yaygın olarak kullanılan acil bakım isteyen hastalar için bir öncelik ve risk tahmini sınıflandırma sistemidir. Manchester Triyaj Sisteminde hastalar; hemen-ivedi, çok acil, acil, yarı acil veya daha az acil ve acil olmayan şeklinde beş¸ kategoride incelenirler. MTS, hasta tarafından bildirilen ve bir hemşire tarafından bir formda kaydedilen ana şikayetle birleştirilen 52 önceden tanımlanmış koşul veya sunum akış şemasının bir listesini içerir. Sınıflandırma beş renge ayrılır: kırmızı (acil), turuncu (çok acil), sarı (acil), yeşil (standart) ve mavi (acil olmayan). Acil servis hemşiresinin görevleri içerisinde triyaj uygulamalarına ilişkin sorumlulukları şu şekildedir: Acil servise hasta kabulünü sağlamak, başvuru yapan hastalar arasında öncelik belirlemek yani triyaj uygulamasını yürütmek, resmi evrak işlerinin takibini yapmak, hastanın yaşam bulgularını almak, alerji varlığı, tıbbi-cerrahi işlem öyküsü, kullandığı ilaçları, ağrı varlığı, boy-kilo, alkol-sigara kullanımı gibi parametreleri değerlendirmek, teşhise yönelik tetkiklerin başlatılmasını sağlamak (elektrokardiyografi çekimi, radyolojik ve laboratuvar tetkikleri), kayıt ve bildirimi yerine getirmek, hastanın değerlendirme sonunda en uygun bakımı alacağı bölüme yönlendirmektir.

Anahtar kelimeler: triyaj,acil hemşireliği, triyaj hemşireliği


S-12

ACİL SERVİSTE BİR ÇOCUK VAKA: ÇOCUK İSTİSMARI

Seher Sarıkaya Karabudak1 , Rahşan Çam1

1

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi

2

Aydın, Adnan Menderes Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi

Amaç: “İki yaşındaki erkek çocuk son iki gündür yürüyemediği ve huzursuz olduğu için acil servise getirildi. Annesi iki gün önce yataktan halının üstüne düştüğünü söyledi. Annesi, 15 aylık kız ve 3 aylık erkek kardeş ile birlikte yaşıyor. Çocuğun fizik muayenesinde sağ uyluğun palpasyonda hassas olduğu belirlendi. Sağ alt ekstremitenin radyolojik incelemesinde femur kırığı saptandı.” Yöntem: Bu çocuğun tanısı ÇOCUK İSTİSMARI’dır. İstismarın çeşitleri mevcuttur: A) Fiziksel, B) Cinsel, C) Duygusal,D) İhmal. Fiziksel istismar; bir erişkin tarafından yapılan, kaza sonucu olmayan, çocukta fiziksel bir hasara neden olan, tüm yaralanmalar, şiddetli dayak, yakma, ısırma, boğma gibi davranışlardır. Tüm istismarlar arasında ilk sırada ve en sıklıkla bildirilen olgulardır. Bulgular: Sağlık çalışanlarının tüm çocukları değerlendirirken dikkatini çekmesi gereken çok önemli ipuçları mevcuttur. Bu vakada; • Öncelikle çocuğun halı kaplı yere düşmesi özel bir hastalığı yoksa femur kırığına neden olmaz. Fiziksel bulgu ile uyumsuz bir öykü verilmiştir. • Çocuk iki gün sonra hastaneye getirilmiştir. Hastaneye başvurmada gecikme mevcuttur. Sonuç: Bu çocuğun ayrıntılı fizik muayenesi ve radyolojik değerlendirmesi yapılmalıdır. Başka travma bulguları da mevcut mu incelenmelidir. Böyle şüpheli bir durumda yasal işlemler uygulanmalıdır. Her tür istismar suçtur ve bu suçu saptayarak bildirmeyen sağlık çalışanları da; “MADDE 280.-[1] Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Sulh Ceza)” hükmüne göre cezai işleme tabi olurlar. İstismara uğrayan çocuklar iyi bir değerlendirme yapılmadan evlerine geri gönderildiklerinde, ilerleyen dönemde %5-10’unun öldürüldüğü, %35-50’sinin ise ciddi olarak hasara uğratıldığı belirtilmektedir. Bu nedenle çocuk istismarında hemşirelerin ve tüm sağlık çalışanlarının çok önemli sorumlulukları mevcuttur.

Anahtar kelimeler: Çocuk İstismarı, İhmal


S-13

ÇOCUK RESÜSİTASYONUNA AİLE KATILIMI

Seher Sarıkaya Karabudak1 , Rahşan Çam1

1

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Aydın

Amaç: Aile katılımı; invaziv girişimler sırasında hasta ile fiziksel ve görsel iletişimin sağlanarak aile üyelerinin girişimler sırasında sevdiklerinin yanında bulunmasıdır. Günümüzde resüsitasyon sırasında aile üyelerinin hastanın yanında bulunması, sağlık çalışanları açısından etik, ahlaksal ve yasal ikilemler yaratmaktadır. Her tür invaziv girişim sırasında ailenin katılmasını isteyen sağlık çalışanı oranı %3,7 iken resüsitasyon sırasında aile katılımını isteyen sağlık çalışanı oranı %0,7 gibi oldukça düşük bir oran olarak bulunmuştur. Ancak aileler resüsitasyon gibi ciddi bir girişimde bile sevdiklerinin yanında bulunmak istemektedirler. Yöntem: Bu durumda aile merkezli bakım çerçevesinde şartlar aileler için uygun hale getirilerek ailelerin resüsitasyona katılım konusunda tercihleri konuşulmalıdır. Aileye nerde durmaları gerektiği, nasıl davranmaları gerektiği gibi konularda açıklama yapacak, bir sağlık çalışanı rehber olmalıdır. Kurumların bu konuyla ilgili protokolleri geliştirilmelidir.

Anahtar kelimeler: Çocuk Resisütasyonu, Aile Katılımı


S-14 ÇOCUK ACİL SERVİSLERİNDE İNVAZİV GİRİŞİMLER SIRASINDA NONFARMAKOLOJİK AĞRI YÖNETİMİ: SİSTEMATİK DERLEME Gülçin Özalp Gerçeker1 , Büşra Güliz Tekin2

1

Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye

2

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, Acil Servis, İzmir, Türkiye

Amaç: Bu sistematik incelemede, çocuk acil servislerinde invaziv girişimler sırasında uygulanan nonfarmakolojik ağrı yöntemleri ile ilgili 2008-2019 yılları arasında yapılan çalışmaları belirlemek için “ScienceDirect, Medline/Pubmed, EBSCO, Scholar Google, Cochrane, Ulakbim” veri tabanları taranmıştır. Yöntem: Tarama yapılırken; “çocuk/pediatrik (child/pediatric), acil servis/departman/ünite (emergency service/department/unit), invaziv girişim (invasive procedures), ağrı (pain) ve nonfarmakolojik yöntem (nonpharmacological methods/management)” anahtar sözcükleri kullanılmıştır. İncelenen makalelerden kriterlere uyan 8 çalışma incelemeye alınmıştır. Bulgular: İncelenen makalelerde, invaziv girişimlerden sıklıkla intravenöz kateter yerleştirme ve kan alma işlemleri sırasında nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemleri uygulanmıştır. Ağrı değerlendirme aracı olarak Yüzler Ağrı ÖlçeğiRevize Formu, Yüzler Ağrı Ölçeği/Wong-Backer, Poker Chip Skalası, Sayısal Derecelendirme Ölçeği, Görsel Analog Skalası kullanılmıştır. Randomize kontrollü çalışmaların çoğunda çift körleme yapıldığı, örneklem büyüklüklerinin ve kullanılan yöntemlerin uygun olduğu, çalışmaların büyük çoğunluğunun sonuçlarının açıkça belirtildiği görülmektedir. Sonuç: Uygulanan nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemleri, müzik, soğutucu sprey, soğuk titreşim cihazı, çizgi film izleme, palyaço varlığı, Ditto cihazını içermekte olup, çalışmaların tümünde girişimler etkili bulunmuştur.

Anahtar kelimeler: çocuk acil servis, invaziv girişim, ağrı, nonfarmakolojik yöntem


S-15

KARBONMONOKSİT MARUZİYETİNE BAĞLI GELİŞEN AKUT KORONER SENDROM: OLGU SUNUMU

Gizem Arslan1 , Yasemin Tokem2 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Elif Ünsal Avdal2

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği, İzmir

Amaç: Akut koroner sendrom (AKS), miyokarda sunulan oksijen miktarının ani dengesizliğinin bir sonucudur. En yaygın neden aterosklerotik koroner arter lümeninin aniden daralmasıdır. Karbonmonoksit; miyoglobin, hemoglobin ve sitokrom oksidaz gibi moleküllere kuvvetlice bağlanarak doku ve organların ciddi hipoksisine neden olmaktadır. Merkezi sinir sistemi ve kalp hipoksiye en duyarlı olan sistemlerdir. Karbonmonoksit maruziyeti; karbonmonoksitin solunması sonucunda ortaya çıkan ve acil müdahale gerektiren bir durumdur.Karbonmonoksit maruziyetleri nonspesifik olup genelde solunumsal ve nörolojik semptomlar vermesine rağmen nadir olarak aritmiler, hipo/hipertansiyon, miyokard infarktüsü, kardiyojenik şok gibi ölümle sonuçlanabilen kardiyak komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle karbonmonoksit maruziyetlerinde kardiyak takip ve tedavi oldukça önemlidir. Acil servise karbonmonoksit maruziyetiyle başvuran hastalarda; arter kan gazı, biyokimyasal parametreler ve diğer toksikolojik incelemeler, EKG tetkikleri ve nörolojik değerlendirmeler yapılır. Birçok hasta acil serviste tedavi ve semptomları düzeltilemeyen ve bulgularına göre şiddetli intoksikasyonu olan hastalar hospitalize edilerek takip edilir. Yöntem: Bu olgu sunumunda soba dumanına maruziyet sonrasında başlayan şiddetli göğüs ağrısı şikayetiyle acil servise başvuran 69 yaşındaki erkek hasta sunulmuştur. Hastanın özgeçmişinde kronik böbrek yetmezliği, pyeloneftrit ve buna bağlı olarak nefrostomisi bulunmaktadır. Bulgular: Hastanın acil serviste yapılan tetkikleri sonucunda; arteriyel kan gazı pH: 7.385 mmHg, pCO2: 37.2 mmHg, pO2: 74.3 mmHg, EKG de sol dal bloğu, Troponin-I 46.656ng/mL (0-0.06), CK-MB 142,64ng/mL (0-5), karboksihemoglobin seviyesi %12 olarak bulundu. Nörolojik ve solunumsal değerlendirilmeleri yapılan hastaya ‘Karbonmonoksit maruziyetine bağlı gelişen AKS’tanısı konulmuş ve acil müdahalelerle hastanın durumu stabil hale gelince yoğun bakıma yatırılmıştır. Sonuç: Acil serviste hastaya yapılan tedavinin temel amacı; hayati organlara en kısa süre içinde oksijen sağlayarak karboksihemoglobin,methemoglobin seviyesini düşürmektir. Acil servisin profesyonel bir sağlık çalışanı olan hemşire; hastaya acil müdahalede kilit noktada yer almaktadır. Hastalığın şiddetine bağlı olarak hekimin düzenlediği tedaviyi hızlı ve doğru şekilde uygular, hastanın fiziksel tanılamasını yaparak ihtiyaçları doğrultusunda bakım planını oluşturur, uygular ve sonuçları değerlendirir, gerektiğinde temel ve ileri kardiyak yaşam desteğine katılır. Ayrıca hasta ile yakın temasta olduğu için gelişen semptomları daha yakından izleyerek anormal durumlarda acil müdahale edilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Anahtar kelimeler: karbonmonoksit maruziyeti, akut koroner sendrom, hemşirelik, olgu, hemşirelik bakımı


S-16

TANIDA GÜÇLÜK YAŞANAN GIDA KAYNAKLI BOTULİZM VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI

Beste Uçkay1 , Sevde Dölen1 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran1

1

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, İzmir

Amaç: Gıda kaynaklı botulizm, nadir görülen fakat mortal seyreden bir hastalıktır. Hastalığın akla getirilmesi, tanıda en önemli noktalardan birini oluştururken, mortalite oranını azaltmaktadır. Bu derlemede acile başvuran bireylerde hemşirelerin gıda botulizminden şüphelenip hastalığa yaklaşımlarının önemi vurgulanacaktır. Yöntem: Botulizm, Clostridium botulinum adlı mikroorganizmanın salgıladığı toksinin periferik sinapsları etkilemesi ile ortaya çıkan, nöroparalitik bir hastalıktır. Botulizm beş şekilde görülür. Bunlar gıda, yara, bebek, iatrojenik botulizm ve yetişkin bağırsak toksemiden oluşur. CDC’nin 2016'da rapor edilen botulizm sürveyans verilerine göre gıda botulizmi bebek botulizminden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Botulizmin klasik formu olarak bilinen gıda kaynaklı botulizm; botulinum toksini içeren gıda maddesinin özellikle konserve ve fermente gıdalardan alınıp, toksinin sindirim kanalından yeterli düzeyde emilmesi ile oluşan intoksikasyon durumudur. İnkübasyon periyodu toksik doza bağlı olmak koşuluyla ortalama 12-72 saat kadardır. Gelişmiş ülkelerde gıda kaynaklı botulizme bağlı mortalite oranının %5 ile %10 arasında olduğu tahmin edilmektedir.Türkiye’de yapılan çalışmalar ve olgu sunumları incelendiğinde, acil servise başvuran bireylerde görme bozukluğu, diplopi, ağız kuruluğu, dispne, disfaji, boğaz ağrısı, dizartri ve kaslarda atrofiye bağlı yorgunluk gibi belirtiler görülüp, yapılan testler ve alınan anamnez doğrultusunda bireylerin ev yapımı konserve yiyecek tüketimi sonucu gıda botulizm zehirlenmesi yaşadıkları saptanmıştır. Sonuç : Botulizim vakalarında ani solunum durması nedeniyle ölümler görülebilmektedir. Bu nedenle hemşireler tarafından yapılan ilk değerlendirmede havayolu açıklığının, solunum ve dolaşım desteğinin sağlanmasına öncelik verilip, daha sonra kan basıncı değişiklikleri, nabız, ateş, SO2 değerleri takip edilmelidir Tanı için hastadan kan ve dışkı örneği hatta ulaşılabilirse tükettiği besine yönelik örnek alınmalıdır. Acil servis birimlerinde görevli hemşireler botulizm zehirlenmesi ve riskleri konusunda yeterli donanıma sahip olmaları ve bireyin şikayetleri doğrultusunda gıda botulizminden şüphelenip doğru hemşirelik yaklaşımı ile ilk müdaheleyi gerçekleştirmeleri önemli bir yere sahiptir.

Anahtar kelimeler: Gıda kaynaklı botulizm, Hemşirelik, Zehirlenme,Clostridium botulinum


S-17 KOAH ALEVLENMESİ YÖNETİMİNDE GÜNCEL KANITA DAYALI UYGULAMALAR: Pocket Guide to COPD Diagnosis, Management and Prevention 2019 Gizem Arslan1 , Yasemin Tokem2 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Elif Ünsal Avdal2

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir

Amaç: KOAH alevlenmesinin yönetiminin etkin olması amacıyla kurumlar ve uzmanlar belirli aralıklarla kılavuzlar yayınlar ve bu kılavuzları revize ederler. Bu kılavuzlardan biri de “Pocket Guide To COPD Diagnosis, Management and Prevention 2019(KOAH Tanı, Yönetim ve Önleme İçin Cep Kılavuzu 2019)” dur. Bu kılavuz; KOAH alevlenmelerine ait tanı, değerlendirme, yönetim, reaksiyonları önleme, risk tanılaması ve tedavi açısından yol göstericidir. Hemşireler, diğer sağlık personelleri, klinik laboratuvar personeli, hekimler ve halk sağlığı alanında çalışanlar tarafından kılavuzdaki öneriler benimsenmiştir. Bu derlemede; kılavuzda yer alan KOAH alevlenmesi olan hastaların takibine ilişkin kanıtlar açıklanmıştır. Hasta ile en yakın temasta hemşirelerin olduğu göz önünde bulundurulursa bu kılavuz; KOAH hemşire yönetiminde hemşireler yol gösterici olacaktır. Tablo 1 ve 2’de öneriler ve kanıt düzeyleri sunulmuştur. Yöntem : KOAH alevlenmeleri, genellikle hava yolu inflamasyonunda ve mukus üretiminde artışın yanısıra belirgin gaz kapasitesi ile ilişkili karmaşık olaylardır.KOAH alevlenmeleri sıklığı hastaya göre farklılık göstermektedir ve hastanın sağlık durumunu,yaşam kalitesini,akciğer fonksiyonlarını,hastanede yatış ve tekrar yatış oranlarını,mortalite oranlarını ve sosyoekonomik maliyeti olumsuz yönde etkilemesi nedenlerinden dolayı KOAH yönetiminde önemli bir durumdur. Bulgular : KOAH alevlenmesi olan hastalar genellikle akut tedavi için acil servise gelir. Tedavinin temel hedefi; havayolu problemini gidererek yeterli oksijenasyonu sağlayıp enfeksiyonu tedavi etmektir. Mevcut olan alevlenmenin etkileri azaltılırak bir daha alevlenme gelişimini önlemek amaçlı tedaviler uygulanır.KOAH alevlenmelerinin yönetiminde önemli bir yere sahip olan hemşireler koordineli bir şekilde çalışarak akut durumu kontrol altına alır.Alevlenlenmelerin hızlı,etkili ve en az olumsuz etki ile sorunun çözülmesi için hemşirelerin uyguladığı bakım yaklaşımları;hastanın tedavisini uygulama,solunum ve gevşeme egzersizleri teknikleriyle bilgilendirme,aktivite planı,hasta-hasta yakını eğitimi ve emosyonel destek ile hastaya koçluk yapmaktır. Alevlenmeler önlenebilmesi için hasta;sigara kullanımının bıraktırılması,influenza ve pnömokok aşıları yada inhaler kullanım tekniği gibi mevcut tedaviler konusunda hemşireler tarafından bilgilendirilmeli önemlidir. Sonuç : KOAH alevlenmesi olan hastanın bakımından sorumlu olan hemşire,KOAH alevlenmesi ile ilgili tüm bilgilere sahip olmalıdır.Bu süreçte eğitimli ve bilgili uygulayıcıların olmasıyla, hemşirelerin bu alanda kendi beceri ve yetkinliklerini gösterebilmeleriyle hasta sonuçları iyileştirebilir.Hemşirelerin, uyguladıkları girişimlerin gerekçelerini bilmesi bu konuda daha hassas ve dikkatli davranmalarını sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler: KOAH alevlenmesi, kanıta dayalı uygulamalar, hemşirelik, hemşirelik yönetimi, kılavuz


S-18

ACİL SERVİS HEMŞİRELERİNDEKİ TÜKENMİŞLİK: LİTERATÜR İNCELEMESİ

Gizem Arslan1 , Necibe Dağcan1 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Yasemin Tokem2 , Elif Ünsal Avdal2

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir

Amaç : Bu çalışma Türkiye’de acil servis hemşirelerinin tükenmişliği konusunda yayınlanmış çalışmaların gözden geçirilmesi ve çalışmalardan elde edilen verilerin sistematik olarak incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Yöntem : İncelenen araştırmalar uluslararası veri tabanlarından; Medline,PubMed “nursing,emergency department,emergency nursing,burnout,burnout in emergency nursing,Turkey” ve ulusal veri tabanlarından; ULAKBİM Türk Tıp Dizini,Google Akademik “hemşirelik,acil servis,acil servis hemşireliği,tükenmişlik,acil hemşirelerinde tükenmişlik,Türkiye” kelimeleri ile aralara ‘ve’ifadesi kullanılarak tarandı.Konuyla ilgili 1681 ulusal ve uluslararası yayına ulaşılmış olup araştırmaya dahil edilme kriterlerine(Tablo1) uygun olarak 6 yayın çalışma kapsamına alınmıştır ve bulguları açısından sistematize edilerek incelenmiştir. Bulgular : İncelenen çalışmalarda;Sönmez (2006) yapmış olduğu tez çalışmasında;acil servislerde çalışan hemşirelerin tükenmişliğin alt boyutu olan duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı düzeylerinin Türkiye hemşire normlarının altında olduğu bulunmuştur. Kavlu (2008) yapmış olduğuçalışmada;Acil hemşirelerin çoğunun tükenmişlik yaşadığı,duygusal tükenme ve duyarsızlaşma arttıkça iş doyumu ve yaşam kalitesi azalmakta; kişisel başarı arttıkça iş doyumu ve yaşam kalitesinin arttığını bulmuştur. Ersoy-Kart(2009) yapmış olduğu çalışmada özel ve kamu hastanesindeki hemşirelerin tükenmişlik düzeylerinin farklı olmadığı bulunmuştur.Kebapçı ve Akyol (2011)yapmış olduğu çalışmada;acil birimlerde çalışan hemşirelerin duygusal tükenmişlik düzeyiile duyarsızlaşma düzeyi orta ve kişisel başarı düzeyi düşük olarak bulunmuştur.Yanık ve Büyükateş (2016)yapmış olduğu çalışmada;acil servis hemşirelerinin çoğu zaman genel tükenmişlik yaşadığı ve orta düzeyde işlerinden tatmin olduğu bulunmuştur.Palazoğlu ve Koç (2017)yapmış olduğu çalışmada;acil servisteki görevlerine, çalıştığı acil servisten memnuniyetine, iş türüne, iş yaşam kalitesine ve iş memnuniyetine göre tükenmişlik düzeyinin farklılıklar gösterdiği bulunmuştur. İş doyumunu kötü olarak nitelendiren hemşirelerin daha yüksek tükenmişlik düzeyleri bulunmuştur. Sonuç : Hemşirelerin acil serviste çalıştıkları ortam,yaptıkları işten memnuniyet ve tükenmişlik durumları ile ilgili yapılan çalışmalar yeterli değildir.Daha fazla stresle karşılaşan acil servis hemşirelerinin yapılan işten memnuniyet ve tükenmişlik düzeyleri,hasta bakımı ve tedavisi için olumsuz etkiler yaratabileceği için oldukça önemlidir.Hemşirelerin mutlu ve iş doyumu yüksek şekilde çalışması hastalar açısından hayati öneme sahiptir.Yapılan çalışmalar acil servislerde çalışan hemşirelerde tükenmişlik ve iş tatminine yönelik daha kapsamlı araştırmalar yapılması ve bu araştırma sonuçlarına yönelik olarak tükenmişlik düzeyinin azaltılmasıiçin hemşireleri destekleyen programlar oluşturulması gerektiğini göstermektedir.

Anahtar kelimeler: hemşirelik, acil servis, acil servis hemşireliği, tükenmişlik, acil hemşirelerinde tükenmişlik, Türkiye


S-19

Hemşirelerin Acil Servislerdeki Adli Vakalara Karşı Yaklaşımları: Literatür İncelemesi

Necibe Dağcan1 , Gizem Arslan1 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Yasemin Tokem2, Elif Ünsal Avdal2

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir

Amaç : Bu yazıda; hemşirelerin acil servislerde adli vakalara karşı yaklaşımlarını konu alan Türkiye’de yayınlanmış olan çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem : Taramalar, Mart 2019 tarihinde uluslararası veri tabanlarından PubMed“forensic case, emergency nursing, Turkey” anahtar kelimeleri ile, ulusal veri tabanlarından ULAKBİM Türk Tıp Dizini ve Google Akademik “hemşirelik, acil servis, acil servis hemşireliği, adli vaka, adli olgu, Türkiye” anahtar kelimeleri ile aralara “ve” ifadesi konularak tarandı. Konu ile ilgili toplam, ulusal ve uluslararası veri tabanlarından 2380 yayına ulaşılmış ve gözden geçirilmiştir. Hemşirelerin acil servislerdeki adli vakalara karşı yaklaşımlarını konu alan, yayın dili Türkçe ya da İngilizce olan, tam metnine ulaşılabilen toplam 10 yayına çalışmada yer verilmiş ve sistematik bir şekilde incelenmiştir. Hemşirelerin acil servislerdeki adli vakalara karşı yaklaşımlarını konu almayan, yayın dili Türkçe ya da İngilizce olmayan, tam metnine ulaşılamayan, konu ile ilgili derlemeler, olgu sunumları, devam eden çalışmalar ve kongre bildiri metinleri araştırmaya dahil edilmemiştir. Bulgular : Bu sistematik inceleme sonunda acil serviste çalışan hemşireler ile yapılan 7 çalışmada, hemşirelerin adli hemşirelik hakkında yeterince bilgisinin olmadığı, lisans döneminde adli olgu ve olay ile alakalı yeterli eğitim almadıkları, ayrıca adli delilin toplanması, korunması, saklanmasında gerektiği kadar bilgiye sahip olmadıkları, adli olaylardaki yasal düzenlemelerdeki bilgi eksikliklerinin de adli olayı bildirmede ikilem yaşamalarına neden olduğu belirlenmiştir. Hemşirelik öğrencilerini içeren 2 çalışmada ise, hemşirelik öğrencilerinin müfredatlarında adli hemşirelik ile ilgili ders olmadığı ve adli olay ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadığı fakat acil servislerde adli olay gözlemi yaptıkları belirlenmiştir. Pediatri hemşirelerini hedef alan 1 çalışmada ise eğitim, yaş ve mesleki deneyimin artması hemşirelerin tanılama, adli süreç konularındaki bilgi düzeylerini arttırdığını göstermektedir. Sonuç: Çalışmalar acil servislerde, hemşirelerin adli vakalara karşı yaklaşımlarının yeterli düzeye gelmesinin; adli vaka ile ilgili yeterli bilgi beceriye sahip olması ve uygun eğitim ve yasal koşullarının sağlanması ile olabileceğinin göstermektedir.

Anahtar kelimeler: hemşirelik, acil servis, acil servis hemşireliği, adli vaka, adli olgu


S-20

ONKOLOJİ HASTALARININ EN YAYGIN ACİLE BAŞVURU NEDENLERİ

Yasemin Tokem1 , Yasin Aksoy1

1

Katip Çelebi Üniversitesi İzmir Hemşirelik Fakültesi

Amaç: İnsan sağlığını korumak ve hastanede başlayan tedaviyi ev ortamında da devam ettirmek önemlidir. Ancak onkoloji hastalarında tedavi ve hastalıkların süreci ev ortamında yönetilmesi zor olan bazı semptomları da ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle onkoloji hastalarında acile başvuru sayısında büyük bir artış olmuştur. Acil bu açıdan onkolojik hastalıkların tedavi ve yönetimi de göz ardı edilmeyecek düzeyde rol üstlenmektedir. Başvuran vakalarda en sık rastlanan semptomları belirlemek. Bulgular: Yapılan birçok çalışmada onkolojik hastalıkların çeşitlerine ve sürdürülen tedaviye göre değişiklik gösterdiği görülmüştür. Dünyada ve ülkemizde yaşam sürelerinin uzaması bireylerin yaşamsal beklentilerini arttırmıştır. Bu yüzden uzun süren tedavi ve bakım süreçleri ortaya çıkmıştır. Kanser hastalarında ise bu süreç kanserin yol açtığı ve tedavinin yol açtığı komplikasyonlar sebebiyle acile başvurmaktadırlar. Özellikle tedavi sonrası ortaya çıkan komplikasyon ve semptomların yönetimi ile ilgili hastalar acile başvurmaktadır. Bunların arasında nötropenik ateş, ağrı, solunum sıkıntısı, bulantı kusma, yoğun ağrılı mukozitler ve enfeksiyonlar yer almaktadır. Bu komplikasyonlar onkoloji hastası için yaşamı tehdit eden yanlış bir yönetim durumunda yaşam kaybına neden olan durumlardır. Genelde ileri yaş ve ileri evre kanser hastalarının ağrı, ateş ve solunum sıkıntısı sebebiyle acile başvuruları olmaktadır. Acil hemşiresi ve ekibinin multidisipliner ve bütüncül bir yapıda ele aldığı ciddi bir hasta grubudur. Acile başvuru nedenleri arasında bakım verenlerin de hastalık ve semptom yönetimi hakkında sahip oldukları bilgi düzeyi de başvuru nedenlerini doğrudan etkileyebilen durumlardandır. Sonuç: Onkolojik acil başvuruları erken tanı alan birçok hastada hastalığın sürecine ve tedavisinde önemli oranda katkı sağlamaktadır. Acile başvurularda ileri evrelerde ağrı, anemi yer alırken erken evrelerde ise karın ağrısı ve nefes darlığı yer almaktadır. Acile başvuran onkoloji hastalarında erken ya da ileri evre olduğuna bakılmaksızın en sık başvuru sebebi olarak ağrı ön plana çıkmaktadır.

Anahtar kelimeler: onkoloji,acil hemşireliği,onkolojik aciller


S-21

ACİL SERVİSLERDE KULLANILAN TRİYAJ SİSTEMLERİ

Deniz Şanlı1 , Aklime Sarıkaya2

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir 1

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği, İstanbul 2

Amaç: Triyaj sistemi hastaların hızlı bir şekilde değerlendirilmesine ve önceliklerinin belirlenmesine olanak tanır. Klinik karar vermekle birlikte değerlendirme, izleme ve düzenlenme için etkin bir araç sağlar. Bu çalışmanın amacı triyaj sistemlerinin özelliklerini ve kullanım ilkelerini açıklamaktır. Yöntem: Dünya genelinde acil servislerde kullanılmakta olan triyaj sistemleri incelenmiştir. Bulgular: Avusturalasya Triyaj Sistemi (The Australasian Triage Scale-ATS), Kanada Triyaj ve Aciliyet Sistemi (The Canadian Triage and Acuity Scale-CTAS), Manchester Triyaj Sistemi (The Manchester Triage System-MTS) ve Acil Ciddiyet İndeksi (The Emergency Severity Index-ESI) yaygın kullanılan triyaj sistemleridir. ATS, beş kategoriden oluşur ve bu kategoriler tıbbi değerlendirmenin başlangıcındaki zaman hedefiyle ilişkilidir. Acil serviste kalış süresi, yoğun bakım kabulü, mortalite hızı gibi sonuç göstergeleri olan triyaj kodları ve zaman ve maliyet gibi kaynak tüketimiyle ilgilidir. Her düzey için klinik tanımlamaların bir listesi oluşturulmuştur. CTAS’ın içerdiği beş düzeyin her biri sunum nedeni, değerlendirme ve tedavi zamanı ve o anda acil serviste ulaşılabilen kaynaklarla ilişkilidir. Hekim muayenesi için gereken zaman önemlidir. Her düzey için klinik tanımlamaların bir listesi bulunur. Triyaj düzeyinin belirlenmesinde; başlıca yakınmalar, birinci derece niteleyiciler (yaşam bulguları), ağrı, yaralanma mekanizması, ikinci derece niteleyiciler (kan şekeri düzeyi, gebelik) değerlendirilir. Beş kategoriden oluşan MTS’de renkler aciliyet düzeyini ve bununla ilişkili bekleme süresini belirtir. MTS’de yakınmaları temsil eden ve beş adımlı karar sürecine dayanan 52 akış şeması yer alır. Her akış şeması için altı ayrıştırıcı (hayatı tehdit, ağrı, kanama, akut başlangıç, bilinç düzeyi ve vücut ısısı) bulunur. ESI, beş düzey içermekte olup düzey bir en ciddi hastaları, düzey beş ise en az ciddi hastaları gösterir. Hastanın bakım gereksinimi başta olmak üzere tedavisi için gereken kaynak miktarı ve tipi de değerlendirilir. En ciddi hastalardan sonra, acil servisteki hasta akışı için gereken kaynak sayısını belirlemeyi sağlar. Sonuç: Acil Hemşireleri Birliği (Emergency Nurse Association-ENA) ve Amerikan Acil Hekimleri Birliği (American College of Emergency Physicians-ACEP) acil servisteki bakım kalitesini artırmak için standart bir triyaj sistemi kullanılmasını önermektedir.

Anahtar kelimeler: Acil servis, hemşire, triyaj, triyaj sistemi


S-22

ACİL SERVİSE GÖĞÜS AĞRISI İLE BAŞVURAN HASTALARA YAKLAŞIM

Tuana Karakurt2 , Yasemin Tokem2

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Hemşirelik Anabilim Dalı, İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir

Amaç: Acil servisler tıbbi tanısı belli olmayan hastaların en sık başvurduğu birimlerdir. Acil servise her gün çok çeşitli şikâyetlerle hastalar başvurmaktadır. “Göğüs ağrısı” acil servislerde sıklıkla karşımıza çıkan önemli bir sağlık problemidir. Göğüs ağrısı, koroner arter hastalıklarında, kan akımı ile miyokardın oksijen ihtiyacı arasındaki dengesizlikten meydana gelmektedir. Yaş, cins, komorbidite, alkol, ilaçlar ile çok sayıda fizyolojik, psikolojik ve kültürel faktörler ağrının algılanmasını ve tarif edilmesini etkilemektedir ve göğüs ağrısı, hayatı tehdit eden hastalıklara bağlı olabileceği gibi daha tehlikesiz hatta ayaktan tedavi edilebilecek hastalıklara da bağlı olabilir. Göğüs ağrısı şikayetiyle başvuran hastaların erken dönemde tanılanması, tedavilerinin planlanması açısından oldukça önemlidir. Hastalığın teşhisinin erken dönemde konulması; tedavinin zamanında başlanmasını, mortalite ve morbidite oranlarını, oluşabilecek komplikasyonların daha erken önlenmesini olumlu yönde etkilemektedir. Hastaya yapılacak ilk değerlendirme hayatı tehdit edici unsurlara yönelik olmalıdır. Eğer hayatı tehdit edici bir durum yoksa daha ileri bir değerlendirme yapılabilir. İyi bir hikaye hem tanı hem de risk faktörlerinin ortaya konması açısından önem taşımaktadır. Göğüs ağrısının tanımı ve eşlik eden bulguların değerlendirilmesi de tedavinin planlanması yönünden önemlidir. Bu derlemede, göğüs ağrısı hakkında bilgi, göğüs ağrısının ayırıcı belirti ve bulguları, olası riskleri, göğüs ağrılı hastaya uygulanan tanısal testlerin yorumlanması ve göğüs ağrılı hastaya uygulanması gereken hemşirelik yaklaşımı sunulmaktadır.

Anahtar kelimeler: acil servis, göğüs ağrısı, hemşirelik yönetimi


S-23

SPONTAN GENİŞ PNOMOTORAKS VAKASININ ACİL SERVİSTE BEKLENMEYEN SEYRİ

Pınar Yeşim Akyol1

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi

Amaç: Giriş Pnömotorax parietal ve viseral plevral yapraklar arasında hava birikimi ve akciğerlerin kollapsı olarak tanımlanır. Primer ve sekonder pnömotoraks olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Toplumda erkek bireyler için primer spontan pnömotoraks her yıl için 10/10 000 oranında görülmektedir (4). Bayanlarda ise görülme sıklık 1/4 oranında azdır. Tipik olarak 10-30 yaş arasındaki zayıf, uzun boylu gençlerde görülür. Pnömotoraks riski sigara içilmesi ve miktarına göre 20 kat yüksek olabilir. Yöntem: Vaka 28 yaşında erkek hasta acil servise ani başlangıçlı nefes darlığı ve göğüs ağrısı ile başvurdu. Sigara kullanım öyküsü mecvut. Bilinen komorbit hastalık daha önce pnömotoraks öyküsü yok. Fizik muayenesinde vital bulguları stabil, saturasyon%95 olarak saptandı. Her iki hemitoraks solunuma eşit katılmayan, oskültasyonda sağ akciğerlerde solunum seslerinde azalma saptanandı. Çekilen PA akciğer grafisinde sağ tarafta %30 pnomotoraks saptanan hasta göğüs cerrahisi ile konsülte edildi (Resim 1,2). Tüp torakostomi ve yatış yapılması planlandı. Yatışı kabul etmeyen hastaya alternatif olarak midklaviculer 2. İnterkostal aralıktan 14 gauge branül ile iğne torakostomi uygulandı (Resim 3). Yaklaşık 600 ml hava aspire edilen hasta kontrol grafisinde expansiyon saptandı (Resim 4). Yatış ve tedavinin devamını kabul etmeyen hasta acil servisten ayrıldı. 2 gün sonra çekilen PA akciğer grafisinde expansiyonun devam ettiği görüldü (Resim 5). Bulgular: SONUÇ Primer spontan pnömotoraks %20 altında ise hasta asemptomatiktir veya yakınmaları minimaldir. Bu hastalar yalnızca izlenir. Oda havasında pnömotoraksın emilme hızı %1.25/gündür ve oksijen verilmesi ile bu oran 3-4 kat hızlandırılabilir. Oksijen hastada varolan hipoksiyi de düzeltir. Bu hastalar klasik yaklaşım olarak hastaneye yatırılmaktadır. Yüzde 20 üzerinde veya ilerleyen pnömotorakslarda girişim gereği vardır. İntravenöz kanül ile orta derecede pnömotorakslar aspire edilebilir ve %75 civarında başarı bildirilmektedir. Bu olguda da pnomotoraks yüzdesi yüksek olması nedeni ile tüp torakostomi planlanmış fakat hastanın yatışı kabul etmemesi nedeni ile uygulanamamıştır. Bu gibi hastalarda iğne torakostomi alternatif tedavi yöntemi olarak hastaya sunulabilir bir yöntem olabilir.

Anahtar kelimeler: Pnömotorax, İğne torakostomi, Acil Servis


S-24

ACİL SERVİSTE HEMŞİRELERİNİN SESSİZ KALMA DURUMLARININ İNCELENMESİ

İbrahim Caner Dikici1 , Elif Çalık2 , Bahar Özduran3

1

İnönü Üniversitesi, İç Hastalıkları Hemşireliği, Malatya

2

Karabük Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Karabük

3

Karabük Üniversitesi Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesi

Amaç: Bu çalışma acil serviste çalışan hemşirelerin sessiz kalma durumlarını incelemek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tasarımda yapılan çalışma, Şubat-Mayıs 2016 tarihleri arasında Karabük Üniversitesi Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde gerçekleştirilmiştir. Veriler literatür doğrultusunda araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu ile toplanmıştır. Veriler acil serviste çalışmakta olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 51 hemşireden toplanmıştır. Verilerin analizi bilgisayar ortamında tanımlayıcı istatistiklerden sayı ve yüzde kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular : Çalışmaya katılan hemşirelerin demografik özelliklerine ait veriler incelendiğinde; Hemşirelerin, yaş ortalamalarının 31,62±6,88 (n=51), %64,7’si(n=33) kadın, ortalama meslek tecrübesi 9,37±6,86 yıl, çoğunluğunun acil serviste çalışmayı isteyerek tercih ettiği(%64.7), acil serviste çalışmaktan memnun olma durumlarının 10 üzerinden 4,87±2,70, %56.9’u(n=29) en az bir kez sessiz kalmak zorunda kalındığını belirlenmiştir. Araştırmada acil servis hemşirelerinin, %45,1’i(n=23) hiçbir zaman dışlanma korkusu yaşamadığını ve %33,2’sinin (n=17) terfi ettirilmeme korkusu yaşadığı belirlenmiştir. Hemşirelerin bir sorunla karşılaşıldığında ‘Sorumlu ile paylaşma’ durumları %76,5’tir (n=39). Acil servis ile ilgili yaşanan sorun ve endişelerin yöneticiler ile paylaşılma durumu incelendiğinde %80,4’ ü (n=41) genellikle evet yanıtını verdiği belirlenmiştir. Yöneticilerle endişeli olunan bir konu veya sorunu açıkça paylaşılamayıp sessiz kalınma durumu incelendiğinde %66,7’sinin(n=17) ‘Hayır’ yanıtının verildiği belirlenmiştir. Hemşirelerin kötü muamele (küfür, hakaret, suçlama, şiddet, aşırı iş yükleme, bilinçli zarar verme vb.) karşısında %62,7’si(n=32) hiçbir zaman sessiz kalmadıklarını bildirmişlerdir. En çok sessiz kalınan konuların başında sırası ile fiziki çevre sorunları, işten kaytarma ve tembellik, yöneticinin yetersizliği (bilgi, beceri ve yetenek vb.), yöneticilerin yanlış tutum ve davranışı geldiği belirlenmiştir. Sonuç: Sonuç olarak genellikle iş veya işyerleriyle ilgili konu, sorun ve endişeleri hakkında yöneticileriyle rahatlıkla konuşabileceğini hisseden ve sadece belli kişilerle bu konuyu konuşabileceğini düşünen hemşirelerin olduğu belirlenmiştir. Buna rağmen hemşirelerin bir kısmının, yöneticileriyle endişeli oldukları bir konu veya sorunu açıkça konuşamayıp sessiz kaldıkları da saptanmıştır. Acil servislerde çalışan hemşirelerin sessiz kalma durumları konusunda daha fazla araştırma yapılması, yapılacak araştırmalarda sessizliğin nedenleri, sonuçları ve kurum performansına etkileri, çalışanların örgütsel davranışına yansımalarının ele alınması gerektiği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Sessiz kalma, Acil Servis, Hemşire


S-25

ACİL OBSTETRİK BAKIMIN ÖNEMİ VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI

Sevda Karakaş1 , Burcu Dedeoğlu Demir1 , Yasemin Çavuş1 , Aybüke Yiğit1 , Esra Er1

1

İstanbul Arel Üniversitesi, Hemşirelik, İstanbul

Amaç: Acil obstetrik bakım (AOB) gebelik, doğum, doğum sonrası dönem olmak üzere 42 gün içinde meydana gelen, anne ve fetüsün hayatını tehdit eden, acil müdahale gerektiren durumlarda verilen hayat kurtarıcı hizmetlerin bütünüdür. Anne ve bebeğin hayatını tehlikeye sokacak herhangi bir acil obstetrik durumda, sağlık çalışanının hızlı ve doğru müdahaleyi yapabilmesi ve gerekli olan durumlarda hastayı sevk edebilmesi gerekmektedir (1,2,3). Yöntem: Anne ölümleri, kadının statüsü ve sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi için kullanılan önemli sağlık göstergelerinden biridir. Her yıl yaklaşık 210 milyon kadının gebe kaldığı göz önüne alındığında anne sağlığının korunması ve geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir (1,3). Bulgular: Anne ölüm nedenleri incelendiğinde gebelik süresince, doğum sırasında ve sonrasında meydana gelen ölümlerin çoğunluğunun önlenebilir nedenlerle meydana geldiği bildirilmektedir. Anne ölümlerinin en sık nedeninin obstetrik kanamalar olduğu ve tüm anne ölümlerinin %98’inin önlenebilir nedenlerle ve daha çok doğumdan sonraki ilk ve ikinci günlerde (annenin hastanede yattığı/tedavi aldığı süre içerisinde) meydana geldiği bilinmektedir. Anne ölümlerinin önlenmesinde kaliteli, standart, güvenli ve nitelikli AOB hizmetlerinin sunulması ve disiplinler arası iş birliği gerekmektedir (2,4,5). Obstetrik acil birimleri, hemşirelerin hazırlıksız yakalanabildiği, hızlı ve doğru müdahaleyi gerektiren vakalarla karşılaşılan ortamlardır. Acil obstetrik bakımda çok disiplinli bir ekip yaklaşımı önemlidir. Acil obstetrik bakım ekibi içerisinde hemşirenin; bakım gereksinimlerinin saptanması, koordinasyonu, yönetimi ve kadın-doğum uzmanları, anestezistler, çeşitli disiplinlerden hekimlerle birlikte konsültasyon görevleri bulunmaktadır. En önemli rolü yüksek dizeyde destek sağlamaktır (1,6,7,8). Sonuç: Sonuç olarak; AOB ekibinde yer alan hemşirelerin gebe, lohusa ve yeni doğanda görülebilecek risk faktörlerinin ve komplikasyonlarının erken tanılanması amacıyla acil bakım bilgi ve becerilerini düzenli olarak güncellemeleri ve komplikasyonları etkili bir şekilde yönetmek için iletişim ve takım çalışması yeterliliklerini artırma gereksinimi büyük önem arz etmektedir. (1,4,9,10).

Anahtar kelimeler: Acil, gebe, kadın, obstetrik bakım


S-26 ACİL SERVİSE SOLUNUM SIKINTISI İLE GELEN VE NONİNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON (NİMV) UYGULANAN HASTAYA YAKLAŞIM Burcu Özkan1 , Fatma Türkmen1 , Melisa Şar1 , Zeynep Demir1

1

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis

Amaç: Bu olgu sunumu acil servise solunum sıkıntısı şikayetiyle gelen hastaya acil serviste uygulanan tedavi ve bakımı sunmak amacıyla yapıldı Yöntem: 90 yaşında kadın hasta solunum sıkıntısı ile acile başvurdu. 7 yıldır konjestif kalp yetmezliği olan ve 5 yıl önce meme kanseri tanısı konmuş olan hastada akciğer metastazı da mevcuttur. Hasta evde combivent ve pulmicort inh. tedavisi almaktadır. Bulgular: Hasta acil servise başvurduğunda TA: 210/106 mm/Hg ve Nb:156/ dk, kan gazında pCO2:52 mmHg, pO2:64,4 mmHg olarak görüldü ve hastaya tam yüz maskesi ile noninvaziv mekanik ventilasyon (NIMV) uygulamasına başlandı. Uygulama sonrası alınan kan gazında hastanın pCO2:46 mmHg, pO2: 80 mmHg olarak görüldü. Ancak uygulama sonlandığında hastanın hipertansif ve desatüre hale geldiği gözlemlendiğinden uygulamaya bir süre daha devam edildi. Aynı zamanda antihipertansif ve diüretik tedavisine başlandı. Tedavi sonrası hastanın TA:110/70 mm/Hg, Nb:98/dk ölçülürken, hastanın 400cc/sa idrar çıkısı oldu. Acil serviste 5 saatlik takip ve tedavi sonrası, hastanın ileri tetkik ve tedavi amacıyla dış merkeze transferi sağlandı. Sonuç: Noninvaziv mekanik ventilasyon, mekanik ventilatör ya da özel portable cihazlar ile uygulanabilen, özel maskeler yardımı ile pozitif hava yolu basıncı sağlayan bir yöntemdir. Günümüzde NİMV amacıyla birden fazla maske çeşidi kullanılmakta olup acil serviste oronazal ya da tam yüz maskesi kullanımı daha yaygındır. Özellikle akut solunum yetmezliği olan hastalarda oronazal ya da tam yüz maskelerinin seçilmesi, 24 saat sonrasında nazal maskeye geçilmesi önerilmektedir. Maskenin ventilatörle bağlantısı için bağlantı/devre setleri kullanılır. Mekanik ventilatör bağlantılarına mutlaka bakteri filtresi takılmalıdır. İşlem öncesi devre setlerinin hazırlığı ve işlem sonrası dekontaminasyonu hemşirenin sorumluluğundadır. NİMV uygulamasına başladıktan sonra hastanın yakın izlemi ve monitörizasyonunun sürdürülmesi önemlidir. İşlem sırasında hastanın ajitasyonu, maskeden dolayı huzursuzluk hissi ya da gözlemlenen uyku hali olabilir. Hastanın işleme uyumu ve sakinleşmesi için hasta ile iletişim kurulması hastayı rahatlatacaktır. Hastanın konforu, bilinç durumu, yardımcı solunum kaslarının kullanımı, mekanik ventilatör ile uyumu, solunum ve kalp hızı sürekli izlenmelidir.

Anahtar kelimeler: acil, noninvaziv mekanik ventilasyon, solunum sıkıntısı


S-27

ENJEKSİYON NÖROPATİSİNE MEDİKOLEGAL YAKLAŞIM VE HEMŞİRELİK ESASLARI

Muzaffer Berna Doğan1 , Seçil Erden Melikoğlu1 , Aybüke Yiğit1 , Esra Er1

1

İstanbul Arel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Hemşirelik, İstanbul

Amaç: İntramüsküler (IM) ilaç uygulamaları hemşirelikte sıklıkla yerine getirilen bir uygulama olup, IM enjeksiyon için seçilebilecek farklı bölgeler tanımlanmıştır. Bu uygulama alanları dorsogluteal, ventrogluteal, laterofemoral bölge ve deltoid kasıdır (1,2). Enjeksiyona bağlı nöropatinin medikolegal açıdan değerlendirilmesinde; hemşirelik uygulamasında gerekli özen yerine getirilmiş olsa dahi ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla toksik etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anatomik varyasyonları gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceğini, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği görülmektedir (2,3). İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen bir çalışma, diklofenak sodyum (DS) enjeksiyonlarında, enjeksiyon yerinin doğru olduğunun tespit edildiği durumda siyatik sinir hasarının DS ile ilişkisini araştırmıştır. Siyatik sinire iğne ucu ile hasar verilmesi, sinir içine serum fizyolojik uygulanması, sinir ve kas içine DS uygulanması gerçekleştirilerek sonuçlar karşılaştırılmıştır. Sonuçta; tek başına iğne ucunun sinire hasar vermesi ile nöropatinin gelişmeyeceği, DS’un difüzyon yolu ile toksik etkisinin nöropatinin oluşma nedenlerinden biri olduğu görülmüştür (2). Bu bakımdan enjeksiyonun doğru lokalizasyonunda gelişen nöropatinin ilaca bağlı ortaya çıkan bir komplikasyon olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda hemşirelik esaslarında IM enjeksiyon için seçilecek bölgenin önemi ön plana çıkmaktadır. Literatür; uygulamalarda sıklıkla kullanılan dorsogluteal bölgenin yerine ventrogluteal bölgenin çok daha az riskli olduğunu belirtmektedir (4,5,6). Enjeksiyon nöropatisinde 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu (ATK), hatalı bir lokalizasyona enjeksiyon yapıldığının tıbbi delilleri bulunmadığında olayın komplikasyon olduğuna karar vermektedir. Ancak Yargıtay 2013 yılında, IM enjeksiyon ile ilgili yazılı aydınlatılmış onamın alınması kararını belirtmiştir (7,8). Burada olası zarar sonuçlar hakkında hastanın aydınlatılması gerektiği belirtilmektedir. Sonuç: Enjeksiyon nöropatisi, hemşirelik uygulamasında gerekli özen gösterilmiş olsa dahi farklı nedenlerle oluşabilmektedir (5,9). ATK 3. İhtisas Kurulu’nun ilgili nedenlerden dolayı enjeksiyon nöropatisini komplikasyon olarak kabul ettiği görülmektedir. Yargıtay kararıyla IM enjeksiyon uygulamalarına farklı bir anlayış getirilmiştir. Bu kararın, hemşirelik mesleğinin otonomisi ve profesyonelliği açısından olumlu olduğu kabul edilmekle birlikte, pratikte yazılı aydınlatılmış onam yanında, hemşirelik açısından ventrogluteal bölgenin kullanılması konusunda hizmetiçi eğitimlerin verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Enjeksiyon nöropatisi, medikolegal, hemşirelik esasları, komplikasyon, aydınlatılmış onam


S-28

ACİL SERVİS HEMŞİRESİ GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Burcu Dedeoğlu Demir1 , Sevda Karakaş1 , Muzaffer Berna Doğan1 , Seçil Erden Melikoğlu1

1

İstanbul Arel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, İstanbul

Amaç: Acil servis hizmetlerinin gelişmesinde İngiltere ve Almanya öncülük etmiş, bu alandaki önemli gelişmeler ise Amerika da II. Dünya savaşından sonra olmuştur. 1960’lı yıllarda Acil Servis hemşireliğinin de diğer klinik hemşireliği rollerinden farklı rolleri olduğu görülmüştür. Acil hemşirelerinin özel bir eğitim alma zorunluluğu fark edilmiş, hemşirelik eğitimine verilen önem artmış ve acil hemşireliği gibi branş hemşireliği oluşumunda adım atılmıştır. Acil servis hemşiresi; tanısı konmamış, stabil olmayan, tıbbi ve cerrahi sorunları olan, biyo-psiko-sosyal-kültürel ve politiko-ekonomik yönden durumu birbirinden farklı her yaş grubundaki bireylere gerekli hemşirelik bakımını zaman kaybetmeden uygulayan profesyonellerdir. Bu derlemenin amacı, acil sağlık bakım hizmetinin topluma sunulmasında önemli rol ve sorumluluk üstlenen, sağlık ekibinin önemli bir üyesi olan acil hemşirelerinin gelişen ve değişen sağlık bakım hizmetleri kapsamında, güvenli, kaliteli ve nitelikli sağlık bakımının verilmesinde yeni yönetmelik kapsamında acil hemşirelerinin görev yetki ve sorumluluklarını açıklamaktır. 8 Mart 2010 tarihli 27515 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan son Hemşirelik Kanuna 19 Nisan 2011 tarihinde Hemşirelik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 7’nci maddesine ilave fıkralar olarak Hemşirelerin Çalışılan Birim/Servis/Ünite/Alanlara Göre Hemşirelerin Görev, Yetki ve Sorumlulukları” ile “Hemşirelik Girişimleri Listesi” eklenmiştir. Acil servis birimlerinde çalışan hemşirelerin uzmanlık alanı tanımlanması, görev ve sorumluluklarının neler olduğu tanımlanmıştır. Sonuç: Yasal düzenlemeler ile hemşirelerin görev, yetki ve sorumlulukları uluslararası standartlar dikkate alınarak tanımlanmıştır. Bu gelişmeler, tüm meslektaşlarımız için umut ışığı olmuş ve mesleki önemi artırmıştır. Ancak, ülkemizde uzun yıllardır farklı düzeyde eğitim almış hemşirelerin aynı statüde, aynı görev tanımları ile çalıştırıldıkları dikkate alındığında, tüm meslektaşlarımızın “Hemşirelik Kanunu” ve “Hemşirelik Yönetmeliği” kapsamında rollerine sahip çıkması da bir o kadar önem taşımaktadır.

Anahtar kelimeler: acil hemşireliği, acil servis, görev yetki ve sorumluluk


S-29 ACİL SERVİSE BAŞVURAN PSİKİYATRİK VAKALARIN TIBBİ BAKIM VE GÜVENLİK SÜRECİNİN ARAŞTIRILMASI Ceren Çalık1 , Ayşe Emel Şimşek1

1

Kepez Devlet Hastanesi, Acil Servis Ünitesi, Antalya

Amaç: Çalışmanın amacı; Acil servise başvuran psikiyatrik vakaların tıbbi bakım ve güvenlik süreçlerinin incelenmesidir. Yöntem: Araştırma, Antalya Kepez devlet hastanesi acil servis ünitesinde yapılmıştır. Çalışma öncesinde gerekli izinler alınmıştır. Çalışmanın evrenini acil servise başvuran tüm hastalar örneklemini ise psikiyatrik tanıya sahip vakalar oluşturmuştur. Acil servise başvuran pskiyatrik hastaların sosyodemografik özellikleri ve tıbbi verilerinin retrospektif olarak incelendiği çalışma, 01.01.2018 – 31.12.2018 tarihlerini kapsamaktadır. Verilerin analizi SPSS 16 paket programında yapılmıştır. Bulgular: Araştırmanın yapıldığı devlet hastanesine 2018 yılında toplam 386.236 hasta acil serviste muayene olmuştur. Bu hastaların 0,004’ünü (n=1852) psikiyatrik vakalar oluşturmaktadır. Psikiyatrik vakaların %32’i kadın ve yaş ortalaması 35,65’dir. Vakaların acil serviste bekleme süreleri 23,20 dk, %91’i anksiyete tanılı ve %95’i Türk uyrukludur. Vakaların %0,009’u (n=17) sevk edilmiş fakat bu hastaların %100’ünde sevk etme sürecinde sıkıntılar yaşandığı ifade edilmiştir. Sonuç: Acil servisin fiziki yapısının psikiyatrik hastalar için uygun olmadığı, İl bazında kapalı yatak sayısının arttırılması gerektiği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: acil servis, psikiyatrik aciller, hemşirelik


S-30

ACİL SERVİSE DUYU KAYBI İLE PREZENTE OLAN AORT DİSEKSİYONU

Pinar Yesim Akyol1 , Ahmet Altaş1 , Fatih Esad Topal1 , Zeynep Karakaya1 , Umut Payza1

1

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Kliniği.

Amaç: Giriş Aort diseksiyonu tanı konulmadığında ölümcül seyreden ve acil tedavi gerektiren bir hastalıktır. Aort diseksiyonu, tunika medianın kan ile seperasyonu olup kanın lümen dışında, aort duvarının tabakaları arasında bulunması olarak tanımlanır. Aort diseksiyonunun en sık semptomları, ani göğüs veya sırt ağrısı olmakla birlikte bazı vakalar akut inme, mezenter iskemisi, renal yetmezlik, miyokard enfarktüsü gibi atipik bulgularla prezente olabilir. Olguların %10%55’inde aort diseksiyonunun ağrısız olabileceği akılda tutulmalıdır. Aort diseksiyonu aortanın en sık gelişen ölümcül olayı olup abdominal aorta rüptüründen 2-3 kat daha sık görülmektedir. Aort diseksiyonu ve rüptürü en sık ateroskleroz ve hipertansiyona sekonder gelişirken travma veya travma dışı nedenlerle de meydana gelebilmektedir. Ayrıca Ehler-Danlos sendromu ve Marfan sendromu gibi genetik faktörlerde ortaya çıkmasında etkili olabilmektedir. Bu vakada hipertansiyon öyküsü olan sol kolda uyuşma nedeni ile acil servise başvuran atipik vakadan bahsettik. Yöntem: Vaka 78 yaşında erkek hasta acil servise sol kol ve bacakta da uyuşma nedeni ile başvurdu. Bilinen hipertansiyon, pulmoner hipertansiyon, kronik böbrek yetmezliği öyküsü olan hastanın geliş vitalleri değerlendirildiğinde TA:170/65 mm/Hg, nabız: 76/dk, solunum sayısı 18/dk, SPO2:98, ateş:38 derece olarak saptandı. Fizik muayene olağan olarak saptandı. Elektrokardiyogramda özellik saptanmadı. Anamnez tekrar sorgulandığında bir süre şiddetli sırt ağrısı olup geçtiğini ifade eden hastaya torakoabdominal BT anjiografi planlandı. Çekilen BT anjiografisinda desenden aortada diseksiyon saptandı (Resim 1). Stanford tip B diseksiyon tanısı konan hasta kalp damar cerrahisine TEVAR operasyonu amaçlı yatırıldı. Bulgular: Tartışma Torasik aortanın diseksivonları anatomik olarak iki ayrı metodla sınıflandırılmaktadır. Stanford sınıflandırmasına göre tip A diseksiyonlar asendan aortayı tutar ancak tip B diseksiyonlar tutmaz. Akut aort diseksiyonu noninvaziv tanı yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen mortalitesi yüksektir. Aort diseksiyonunda ilk tanısal test olarak en sık Bilgisayarlı Tomografik (BT) anjiyografi kullanılmaktadır. Tanının gecikmesi saatlik mortalitesini %1 oranında artırmaktadır. Doğru ve hızlı tanı ölüm oranını %50’nin altına çekebilmektedir. Bu nedenle acil servise aort diseksiyonunun farklı prezantasyonlarla gelebileceği unutulmamalı ve tanıya kısa sürede ulaşılmalıdır.

Anahtar kelimeler: Aort diseksiyonu, Stanford Tip B, Acil Servis


POSTER BİLDİRİLER


P-01

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİNDE ALAN TRİYAJI

Deniz Şanlı1 , Aklime Sarıkaya2

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir 1

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği, İstanbul 2

Amaç: Triyaj, mümkün olan en kısa sürede tedavi alması gereken hastayı seçmek amacıyla bir değerlendirme yapmaktır. Triyaj ile, bekleme süresi uzadığında olumsuz sonuçlarla karşılaşmayacak hastalar belirlenir. Askeri triyaj, afet triyajı, kaza triyajı, acil servis triyaji ve yatan hasta triyajı, triyaj tiplerini oluşturur. Bu çalışmanın amacı, alan triyajının ilke ve sistemlerini açıklamaktadır. Yöntem : Dünya genelinde alan triyajında yaygın olarak kullanılan sistemler incelenmiştir. Bulgular : Sık karşılaşılan az sayıda yaralının olduğu olaylarda “Dolaşım, Solunum, Karın, Motor ve Konuşma Skorlama Sistemi (Circulation, Respiration, Abdomen, Motor and Speech-CRAMS)” kullanılırken, çok sayıda yaralının olduğu olaylarda “Basit Triyaj ve Hızlı Tedavi Yetişkin Triyaj Algoritması [Simple Triyaj and Rapid Treatment (START) Adult Triage Algorithm]” kullanılır. Bu algoritmada yürüyebilme, spontan solunum, solunum sayısı, perfüzyon ve bilinç durumu değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda hasta, bekleyen, acil, gecikmiş veya hafif triyaj kategorisine ayrılır. “Alan Triyajı Karar Şeması (Field Triage Decision Scheme)” Amerikan Cerrahlar Birliği Travma Komitesi (The American College of Surgeons Committee on Trauma-ACS-COT) tarafından oluşturulmuştur. Bu şema dört adım içerir. İlk adımda Glasgow Koma Skalası, sistolik kan basıncı ve solunum hızı ile bilinç ve yaşam bulguları incelenir. İkinci adımda yaralanma şekli (penetran yaralanma, yelken göğüs, kırık, ampütasyon, paralizi gibi) değerlendirilir. Sonrasında düşme veya otomobil, motosiklet, bisiklet kazası gibi yaralanma mekanizması ortaya koyulur. Son olarak hasta ile ilgili önemli durumlar (yaş, antikoagülan kullanma ve kanama bozukluğu, yanık, zamana duyarlı ekstremite yaralanması, diyaliz gerektiren böbrek hastalığı, gebelik gibi) değerlendirilir. Her adımda yanıt “evet” ise travma merkezine nakil gerçekleştirilir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (Center for Diseases Control and Prevention-CDC) tarafından Alan Triyajı Karar Şeması yenilenmiş ve “Yaralı Hastaların Alan Triyajı Kılavuzu (Guidelines for Field Triage of Injured Patients)” geliştirilmiştir. Bu kılavuzda da aynı adımlar yer almaktadır. Sonuç: Alan triyajı, hastanın hızla değerlendirilmesini, yönetim önceliklerinin belirlenmesini ve acil servisin uygun tedavi alanlarına gönderilmesini sağlar.

Anahtar kelimeler: Acil sağlık hizmetleri, alan triyajı, hemşire, triyaj


P-02

ENDOKRİN ACİLLER: KANITA DAYALI HİPOGLİSEMİ YÖNETİMİ

Funda Sofulu2 , Gökhan Sezgin2 , Elif Ünsal Avdal2 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Yasemin Tokem2

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

2

Ege Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Bölümü İzmir

Amaç: Endokrin aciller, endokrin bezin akut veya kronik yetmezliğidir. Endokrin aciller hayatı tehdit etme potansiyeli olan ve sıklıkla gözden kaçan bir grup hastalığı içermektedir. Teşhis ve tedavide yaşanan gecikmeler sonrasında yüksek mortalite ile seyredebilen durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tanımak ve uygun olarak tedavi etmek önemlidir. Hipoglisemi en ciddi endokrin acildir ve dakikalar içinde müdahale edilmesi gerekir. Diyabet tedavisinde sıkı glisemik kontrol sağlamanın önündeki en önemli engel, hipoglisemi riskidir. Hipoglisemi, sıklıkla tip 1 diyabetli hastalarda gelişmektedir ve insülin kullanan bir hastanın tedavi sürecinde, yılda birkaç kez ciddi hipoglisemi yaşaması kaçınılmazdır (TEMD, 2018). Daha iyi glisemik kontrol ve komplikasyonları önlemek amacıyla uygulanan yoğun insülin tedavisinde hipoglisemi riski en az 3 kat artmıştır. Hipogliseminin ana nedeni mutlak veya göreceli insülin fazlalığıdır. Diyabetli bireylerin birçoğunda insülin dozunun fazla yapılması, insülin uygulama zamanlamasında ve şeklinde hata yapılması, hasta için uygunsuz insülin seçimi ve uygulaması, yüksek doz oral antidiyabetik ilaç alımı, öğün atlama ve yetersiz karbonhidrat alımı, gastroparezi, insülin ihtiyacının azalması, duyarlılığının artışı, glukoz kullanımının arttığı durumlar (aşırı egzersiz vb.), hepatik glukoz üretiminin azalması (alkol alımı), glukagon ve epinefrin cevabının yetersizliği, insülin klirensinde azalma (nefropati) ve adrenal yetmezlik gibi bir çok sebeple hipoglisemi durumu karşımıza çıkmaktadır(TURKDİAB, 2018). ADA (Amerikan Diyabet Derneği) ve Uluslararası Hipoglisemi Çalışma Grubu hipoglisemileri, yüksek hipoglisemi riski, klinik açıdan önemli hipoglisemi ve ciddi hipoglisemi olarak üç gruba ayırmaktadır (ADA, 2019) Bu derlemede kanıta dayalı bilgiler ve mevcut uluslararası konsensuslar ışığında hipogliseminin yönetimi tartışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Hipoglisemi, Endokrin aciller, Hemşirelik yönetimi


P-03

ONKOLOJİK ACİLLER: TÜMÖR LİZİS SENDROMU VE HEMŞİRELİK YÖNETİMİ

Gökhan Sezgin1 , Funda Sofulu2 , Elif Ünsal Avdal2 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2

1

Ege Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Bölümü İzmir

2

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İzmir

Amaç: Onkolojik aciller; kanser veya tedavisine bağlı olarak yapısal veya metabolik değişikliklerle ortaya çıkan, potansiyel olarak hayati tehdit eden aynı zamanda yaşam kalitesini azaltan ve acil tıbbi girişim gerektiren akut komplikasyonlardır. Onkolojik aciller gerek yoğun bakım yatağı gerekse diğer hastane yatağı kapasitesinin yetersizliği sebebiyle sıklıkla acil servislerde tanı alıp tedavileri yine acil servislerde sürdürülmektedir. Onkolojik aciller; metabolik onkolojik aciller ( Tümör lizis sendromu, hiperkalemi, hiponatremi ve uygunsuz ADH sendromu, tümöre bağlı hipokalemi), kardiyovasküler onkolojik aciller (Malign perikardiyal efüzyon, Süperior vena cava sendromu, kalp tamponadı), nörolojik onkolojik aciller ( Spinal kort kompresyonu, artmış intrakranial basınç, nöbet), hematolojik onkolojik aciller (Hipervizkozite Sendromu, lökostaz sendromu), enfeksiyoz onkolojik aciller (Nötropenik ateş, septik şok) olmak üzere başlıca 5 kategoride sınıflandırılmaktadırlar. Metabolik acillerden Tümör Lizis Sendromu (TLS) kanser tedavisini takiben veya spontan hücre ölümüne bağlı olarak tümör hücrelerinin yıkıma uğraması sonucunda meydana gelen çok ciddi bir metabolik bozukluktur. Genellikle lösemi, yüksek dereceli lenfoma, germ hücreli tümör gibi kemoterapi sonrası aşırı hücre yıkımının olduğu hastalarda, malign hücrelerin hızlı yıkımı sonucu hücre içi metabolitlerin hücre dışına çıkmasına bağlı olarak ortaya çıkar. TLS; potasyum, fosfat ve nükleik asitlerin dolaşıma salınımı ile karakterize, böbrek fonksiyon testlerinde ve elektrolitlerde anormallik ile giden bir onkolojik acildir. Hiperürisemi, hiperkalemi, hiperfosfatemi, hipokalsemi ve böbrek yetmezliği tablosu vardır. Hiperkalemi sonucunda öldürücü olabilen kalp aritmileri olabilir. Hiperfosfatemi sıklıkla böbrek yetmezliğine neden olur. Hiperfosfateminin sonucu olan hipokalsemi, kas krampları, tetani ve aritmilere neden olabilir. TLS’nin önlenmesi, erken tanısı ve girişimlerin uygulanması için hemşirelerin risk faktörleri, laboratuar ve klinik belirti ve bulguları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgili olması gerekmektedir. Bu derlemede TLS' nun patofizyolojisi, tanımı, yeni sınıflandırma sistemi, tedavide yeni gelişmeleri ve hemşirelik yönetimi gözden geçirilmiştir.

Anahtar kelimeler: Tümör Lizis Sendromu, Onkolojik Aciller, Hemşirelik Yönetimi


P-04

İNFLAMATUAR BAĞIRSAK HASTALIKLARINA ACİL HEMŞİRELİĞİ GÖZÜNDEN BAKIŞ

Nur Başak1 , Berna Nilgün Özgürsoy Uran2 , Elif Ünsal Avdal2

1

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü İç Hastalıkları Hemşireliği Ad, İzmir

2

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi İç Hastalıkları Hemşireliği Ad, İzmir

Amaç: İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH), Crohn hastalığı (CH) ve ülseratif koliti (ÜK) içine alan, idiyopatik kronik inflamatuar hastalıklardır. Bağırsak tutulumları, tedavileri ve klinik seyri farklılık göstermekle birlikte, dünya genelinde beş milyondan fazla insanı etkileyen İBH, remisyon ve relaps dönemlerinden dolayı acilde de sık karşılaşılan tablolardan birisidir. Acil başvurularının 9/1000’unu İBH hastaları, bu hastaların %69’unu ise CH oluşturmaktadır. Relaps dönemlerinde genellikle intestinal ve ekstraintestinal komplikasyonlar nedeniyle acile başvuru görülür. Sık görülen başlıca intestinal komplikasyonlarda toksik megakolon, obstrüksiyonlar, kanama ve sepsise giden abseler yer alır. Ekstaintestinal komplikasyonların ise anlaşılması daha zordur. Bunlar tedaviye ilişkin (kullanılan biyolojik ajanın oluşturduğu bir enfeksiyon) ya da diğer komplikasyonlara bağlı (aşırı kanama ile ilişkili anemi gibi) gelişebilir. Sık görülen ekstraintestinal komplikasyonlara örnek olarak; artrit, dermatolojik ve üriner komplikasyonlar, göz tutulumları ve anemiden söz etmek mümkün. İBH komplikasyonları; yaşam kalitesini ciddi düzeyde etkileyen, kalıcı barsak hasarı ya da hayati tehlikelere neden olabileceği için hemşirenin rolü çok önemlidir. Acil hemşiresi bu komplikasyonların belirtilerini hızlıca tanıyabilmeli ve müdahale edebilmelidir. Bu derlemede bahsi geçen komplikasyonların belirti bulgularından, tedavilerinden ve acil hemşiresinin yapması gereken işlemlerden bahsedilecektir.

Anahtar kelimeler: acil hemşireliği, inflamatuar bağırsak hastalıkları, hemşirelik yönetimi, acil bakımı, toksik megakolon


P-05 ACİL SERVİSTEKİ KAS İÇİ (İNTRAMÜSKÜLER) ENJEKSİYON UYGULAMALARINDA AYDINLATILMIŞ ONAM Mihraç Dursun1

1

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Servis, İzmir

Amaç : Hasta bireyin haklarının korunup gözetilmesi hemşire ve hekimin görev alanı içindedir., Bu çalışmanın amacı hasta bakımında kalitenin, etkinliğinin ve sürekliliğinin sağlanması için hemşirelerde, acil servisteki kas içi enjeksiyon uygulamalarında aydınlatılmış onamın önemi ile ilgili farkındalık sağlamaktır. Yöntem : Konu ile ilgili makaleler ve literatür çalışmaları kullanılmıştır. Bulgular : Acil serviste kas içi enjeksiyon uygulamalarında aydınlatılmış onam alınması ile hemşire; görev, yetki ve sorumlulukları ile birlikte bakım verici, danışmanlık ve savunucu rollerini kullanmaktadır. Hastalar ve yakınları, onam ile yapılacak intramüsküler enjeksiyon işleminin ne olduğu, neden yapılması gerektiği, istenmeyen etkilerinin neler olduğu, işlemin riskleri, alternatifleri ve uygulanmaması durumunda gelişebilecek durumlarla ilgili bilgilendirilir. Hastalar kendi bakımlarına katılmaktadır. Hastalarda farkındalık sağlanmaktadır. Hastada bakım vermeyi zorlaştıran anksiyete ve korku azalmaktadır. Acil serviste hemşirede zamandan tasarruf sağlamaktadır. Acil servisteki hastalardaki bakımlarda ve hemşirelik uygulamalarında profesyonel bakım vermeyi sağlamaktadır. Onam, evrensel etik kodlar ve yasalarla desteklenmektedir. Sonuç: Acil serviste kas içi (intramüsküler) enjeksiyon uygulamasında aydınlatılmış onam alınması, hastalara verilecek olan bakımın değerinin arttırılmasında, sağlıkta profesyonellik için, hemşirenin bakım verici, danışman ve hasta haklarını savunucu rollerini kullanması için önemli ve gereklidir.

Anahtar kelimeler: Acil servis, aydınlatılmış onam, kas içi (intramüsküler) enjeksiyon.


P-06

ACİL SERVİSE GEREKSİZ BAŞVURULARIN NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Esra Mercan1 , Mustafa Ekiz1 , Rukiye Mermer1 , Hanife Özçelik1

1

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Hemşirelik, Niğde

Amaç: Acil durumlar beklenmedik bir zamanda aniden ortaya çıkan ve olumsuz sonuçlarının engellenmesi ya da en aza indirilmesi için zaman kaybetmeksizin müdahale gerektiren olaydır. Ancak bazen acil bir durum kapsamına girmeyen birçok olay acil servise başvuru ile sonuçlanmaktadır. 2017 yılı Sağlık Bakanlığı verilerine göre sadece bir yılda toplam acil servis başvurusu 84.545.429 milyon olması bu durumu desteklemektedir ve çok şaşırtıcıdır. Yapılan çalışmalarda acil servise başvurular arasında gerçek acil olgularının oranı ortalama %52,3 ve bu olguların çoğunluğunun acil vaka olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum gereksiz acil servis başvurularının temel nedenidir. Yöntem: Bu derleme makalenin amacı acil servise gereksiz başvuruların nedenleri ve çözüm önerilerinin tartışılmadır. Bulgular: Gereksiz acil servis kullanımının nedenleri arasında ise, reçete yenileme, poliklinik randevusu alamayan hastaların anında sağlık hizmeti almak istemesi, acil servislerin daha donanımlı olduğuna inanmak, laboratuvar, tetkik, tedavi işlemlerinin daha hızlı yapılacağını düşünmek gibi hasta ve toplum kaynaklı faktörler yer almaktadır. Ayrıca polikliniklerde yoğunluğun fazla olması, acil servis başvurularında ücret alınmaması, muayene ve ilaç katkı payının olmaması, hizmetlerin özel kurumlara göre daha ucuz olması, hekimlerin yoğunluğu ile hastaların onlara ulaşamamaları gibi kurumsal ve sistemsel sebeplerde gereksiz acil servise başvurularını etkilemektedir. Acil servislerin uygunsuz ve gereksiz kullanımı sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürmekte olup, aynı zamanda ülke ekonomisini ve iş gücünü olumsuz etkilemektedir. Sonuç: sonuç olarak acil servislere yapılan başvurularda tiriyajın etkili ve yeterli yapılması ve acil servis kaynaklarının gerçekten acil ve hayati tehlikesi olan hastalar için kullanılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla birinci basamak ve evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, başvuru öncesi sevk sisteminin işletilmesi, acil servis hizmet bölgesi hasta özelliklerinin iyi bilinmesi, hastaların acil servise gereksiz başvuru konusunda eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve doğru yönlendirilmesi, acil personelinin eğitimi, acil servislerin altyapı, donanımının uygun şekilde planlanması, ülkenin acil sağlık hizmetlerinin sunumu ve kullanımı ile ilgili doğru, etkin ve uygulanabilir politikaların oluşturulması en önemli çözüm önerileri arasında yer almaktadır.

Anahtar kelimeler: acil servis gereksiz başvuru nedenleri, çözüm önerileri


P-07

İLAÇ UYGULAMA HATALARI VE HEMŞİRENİN SORUMLULUĞU

Özlem Karagöl1

1

Altınbaş Üniversitesi, İlk ve Acil Yardım Programı, İstanbul

Amaç: Hemşirelerin, ilaç uygulama hatalarının tespit edilmesi, önlenmesine yönelik yaptığı uygulamaları ve hemşirelerin sorumluluklarının incelenmesini içeren makalelerin sistematik biçimde incelenmesidir. Yöntem: Bu sistematik derlemede Pubmed ve Ulakbim Tıp veri tabanları taranmış, konu ile ilgili 500 ulusal ve uluslararası yayına ulaşılmıştır. Bu çalışmaların hepsi gözden geçirilerek hemşirelerin hastanede ilaç hatalarının neler olduğu ve önlenmesine yönelik uygulamalarını kapsayan 50 araştırma değerlendirilmiştir. Bulgular: İlaç hatalarının oluşumuna etki eden birçok neden olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerin bilgi eksikliği, yetersiz iletişim ve zaman yetersizliği olduğu bildirilmektedir. Hatayı oluşturan nedenler gibi hatanın oluşmasına ortam hazırlayan faktörlerde vardır. Hata oluşmasını etkileyen faktörlerin bilinmesi hata oluşturan faktörlerin ortamdan uzaklaştırılmasına yardımcı olabilmektedir. Bu faktörler gece saatlerinde çalışmak, sabahın erken saatlerinde çalışmak, mesleki deneyimi az olan personelle çalışmak, iş yükündeki artış ve personelin yorgun olması olarak belirtilmektedir (1). Aştı ve Kıvanç hemşirelerin ağız yolu ile alınan ilaçların uygulanmasına ilişkin bilgi durumlarını inceledikleri çalışmada; hemşirelerin %33,4’ü ilaçların farmakolojik özellikleri bildiği, 13.3’ünün veriliş dozunu etkileyen faktörleri, %82,7’sinin ilaçların etkilerini (sistemik, sinerjistik ve lokal) ve hemşirelerin %20’sinin çalışma süreleri boyunca ilaç uygulama hatasına neden oldukları saptanmıştır (2). Sonuç: İlaç uygulama hataları, hastaların yaşamlarını tehdit eden önemli bir sorundur. Konu ile ilgili sorunun tespiti ile sorunun çözümüne yönelik bilimsel kanıtlara ulaşılmıştır. Bu bulgular gelecekte yapılacak çalışmaların kapsamını belirlemede ve klinik alanlarda ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik önlemlerin planlanmasında faydalı olabilir.

Anahtar kelimeler: Hemşire, İlaç Uygulama Hataları, Sorumluluk


P-08

Acil Hemşirelerine Uygulanan Şiddet

Hemşire Leyla Kübranur Bakla1; Prof. Dr. Yasemin Tokem2

1İzmir

Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi YL. Öğrencisi

2İzmir

Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirellik Bölümü

Amaç: İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmış olan şiddet olgusu, sahip olunan güç veya kudretin, yaralanma ve kayıpla sonlanan veya sonlanma olasılığı yüksek biçimde, bir başka insana, kendine, bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da bizzat uygulanmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından şiddet “kişinin kendisine ya da başka birisine, bir gruba ya da topluma karşı fiziksel gücünü istemli olarak kullanması ya da tehdit etmesi” olarak tanımlanmıştır. Şiddet günümüzde her alanda görülmekle birlikte özellikle iş yerlerinde gittikçe artan bir önem kazanmış ve bütün meslekleri etkileyen ciddi bir sorun haline gelmiştir. Sağlık alanında hizmet veren bireyler, diğer iş alanlarındaki çalışanlara göre 16 kat daha fazla şiddete maruz kalmaktadırlar. Çalışma alanlarına bakıldığında en fazla şiddet olaylarının görüldüğü yerler arasında acil ve psikiyatri bölümleri gelmektedir. Acil servisler, acil müdahale gerektiren vakaların, ölüm riski yüksek olan hastaların başvurduğu, acil servis çalışanları ile hasta ve hasta yakınları için gerilimin yüksek olduğu yerlerdir. İş yerinde şiddet daha çok psikolojik şiddet olarak görülmekte ve günümüzde ‘mobbing’ olarak ifade edilmektedir. Hemşirelere hasta ve hasta yakınlarının uyguladıkları şiddetin nedenleri ve hemşirelerin karşılaştıkları şiddetle baş etme yöntemlerini belirleyerek, şiddetle ilgili alınacak önlemlerle hemşirelere etkin baş etme yöntemleri geliştirmede sağlanacak desteklere yol gösterici olmaktır. Acil serviste çalışan hemşirelere uygulanan şiddet oranlarının ülke ve bölgelere göre değişmekle birlikte genel olarak yüksek olduğu bulunmuştur. Sağlık çalışanları şiddet davranışı ile baş etme konusunda yeterli eğitim görmedikleri saptanmıştır. Şiddet en sık acil servislerde sergilenmektedir. Şiddete uğrayan sağlık çalışanlarında şiddetin ardından anksiyete ve huzursuzlukta artış gibi psikolojik etkiler görülmektedir. Acil servis hemşirelerinin büyük bölümü (%70,7) şiddete maruz kalmaktadır. Hemşirelerin %42,1’i günde birkaç kez şiddetle karşılaştığını, %42,1‟i şiddet sonrası uygulanacak prosedürün varlığını bilmediğini, %28,6‟sı şiddet sonrası karşılaştıkları durum için herhangi bir girişimde bulunmadıklarını ifade etmiştir. Hemşirelerin çalışma şekli, acilde çalışma süresi, yaş grubu ve haftalık çalışma süreleri ile şiddete maruz kalma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Ülkemizde doktor ve hemşirelerin yarısından fazlası sözel ve yaklaşık yedide biri fiziksel şiddete uğramaktadır. Sağlık çalışanlarının güvenli koşullarda çalışması ve olabilecek şiddet riskinin azaltılması için güvenli ortamın sağlanması, çalışanların eğitilmesi, mevzuatların düzenlenmesi tüm sağlık çalışanı yöneticilerinden beklenen en önemli görevlerdir. Anahtar kelimeler: acil servis, şiddet, hemşire, sağlık çalışanları


P-09

PNIMÖTORAKS- OLGU SUNUMU

Mihdiye Demir1

1

Midyat Devlet Hastanesi-mardin-hemşire

Solunum acilleri kapsamında acil servise başvuran pnömotorakslı hastaya yaklaşımı incelemek üzere planlanmıştır. 51 yaşında erkek hasta sigara içtikten sonra ani başlayan şiddetli göğüs ağrısı ve nefes almada güçlük şikayetiyle ambulansla hastaneye getirilmiştir. Bilinen bir hastalığı olmayan hastanın ambulansta çekilen tek derivasyonlu Elektrokardiyografisi (EKG) normal olup acilde çekilen 12 derivasyonlu EKG de belirgin bir bulguya rastlanılmamıştır. Vital bulguları: Tansiyon 110/60 mm/Hg, nabız 88 /dk, O₂ satürasyonu %97, ateş 36,8 °C ve solunum sayısı 28/dk’tır. Çekilen akciğer grafiğinde pnömotoraks hattı tespit edilmiştir. Kesin tanı konulabilmesi için kontrastlı toraks tomografisi çekilmiştir. Tomografi sonucunda hastanın sağ akciğerinin söndüğü görülmüştür. Acil uzmanı tarafından hastaya 32 F göğüs tüpü takılarak Göğüs Cerrahi Uzmanının olduğu bir hastaneye sevk işlemi sağlanmıştır. Pnömotoraks kısaca plevral boşluğa hava girmesi olarak tanımlanabilir. Normalde viseral ve paryetal plevra yaprakları arasında 5-10 ml sıvı bulunur, ancak hava bulunmaz. Etiyolojik olarak pnömotoraks, spontan ve kazanılmış olarak başlıca iki kategoriye ayrılır. Erkeklerde altı kat daha fazla gözlenen hastalık sigara içen daha sık gözlenir. Primer spontan pnömotoraksın en sık nedeni apikal yerleşimli bül ve/veya bleblerin yırtılmasıdır. Spontan pnömotoraks, önceleri herhangi bir belirti vermeden ani gelişen nefes darlığı, göğüs ağrısı ile birlikte olur. Semptomlar ağır veya hafif olabilir. Spontan pnömotoraks tekrarlayıcıdır; ilk ataktan sonraki iki yıl içerisinde aynı tarafta %50 oranında pnömotoraks saptanır. Pnömotoraks tanısında radyolojik inceleme temeldir. Pnömotoraks ayakta alınan göğüs grafiklerinde viseral plevra çizgisinin ayrı olarak görülmesiyle tanıyı; bu çizginin distalinde akciğer parankimine ait işaretler izlenmez Pnömotoraksta tedavi seçenekleri: 1. Gözlem 2. Basit aspirasyon 3. Tüp torakostomi 4. Tüp torakostomi + Plevral irritan uygulama 5. VATS 6. Torakotomidir.

Anahtar kelimeler: solunum acilleri, ,pnömotoraks, hemşirelik


P-10

ÇOKLU TRAVMAYA YAKLAŞIM-OLGU SUNUMU

Mihdiye Demir1

1

Midyat Devlet Hastanesi-Mardin-hemşire

Amaç: Bu vaka sunumu çoklu travmada acil servis ekibinin triyaj yaklaşımını, müdahalesini ve taburculuk işlemlerini incelemek üzere hazırlanmıştır. Yöntem: Yaralı sayısının 10’dan fazla olduğunu bilgisinin 112 komutasından alınması sonrası resüsitasyon, ihtiyaç halinde kullanılmak üzere ameliyathane, ekipman, yeterli personelin takviyesi, ve uzmanların durumdan bilgilendirilip hazırlanması sağlanmıştır. Bulgular: Araç içi trafik kazası olarak 3ü kırmızı 14 u sarı triyajlı 17 yaralı getirilmiştir. Triyajı kırmızı olan 3 hastanın 2sine yaralanmaları göz önünde tutularak siyah kabul denilip üçüncü hastaya kardiyopulmoner resüsitasyona başlanarak entübasyonu (ileri yaşam desteğine) yapılmıştır. Göğüs bölgesine travma aldığı düşünülen hastada Pnömötoraks ve hemotoraks tespit eilmesi üzerine ex kabul edilmiştir. Diğer 14 hastanın kimlik bilgileri belirlenene kadar kollarına numaralar yazılarak muayeneleri yapılmaya, vital bulguları göz önünde tutularak damar yolu açılıp hastalara gereken mayileri başlanmış, İç kanama açısından uygun görülen kanları alınmıştır. Muayene sonrası uygun görülen tomografi ve alt-üst ekstremite grafileri çekilen hastaları, hastanenin Acil, Ortopedi, Dahiliye, Genel Cerrahi, ve Çocuk Uzmanları tarafından sonuçlar incelenerek, gereken tedavilerin yapılması sağlandı. Sonuç: Sol Femur başı kırığı olan kadın hasta traksiyonu sağlanıp atele alınıp üst merciye sevki sağlanmıştır. 5 yaşında kafa travması olan erkek hasta uykuya meyilli olup beyin tomografisinde görülen kanamalı alan sonra birinci basamak yoğun bakımda gözetim altında kalması uygun görülerek üst merciye sevki sağlanmıştır. Sol elde kesi ve kırık tespit edilen kadın hastanın kesi süturasyonu ve kısa kol ateli, 1,5 yaşındaki çocuk hasta sağ tibia kırığı tespit edilerek uzun bacak ateli yapılarak müşahade altına alınmıştır. Geriye kalan 10 hastanın süturasyon ve atel gerektirmeyen yaralarının pansumanı ve gösterilen semptomlara uygun ilaç tedavisi (açık yarası olan hastalara profilaksi açısıdan antibiyotik, uygun görülen hastalar tetanoz vs.) yapılarak, hemogram kontrolu başta olmak üzere takibine karar verilerek müşahade altına alınmıştır. Müşahade de kaldıkları süre boyunca durumları stabil olan hastalar, travma sonrası dikkat edilmesi gereken hususlar anlatılması ve semptomlarına uygun reçelendirmeleri yapılarak taburcu edilmiştir.

Anahtar kelimeler: çoklu travma, ileri yaşam desteği, hemşirelik bakımı



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.