Roma Hukuku Pratik Çalışma Soruları

Page 1

Roma Hukuku Çalışma Soruları – 2

Ocak 2013

Not: Bu doküman www.fisiltiserisi.com için özel hazırlanmıştır. Herhangi bir sitede izinsiz şekilde paylaşılması yasaktır. Konuyla ilgili soru ve görüşleriniz için iletisim@fisiltiserisi.com adresine mail atabilirsiniz.


1- Temsil nedir? Açıklayınız. Ayrıca temsil türlerini de belirtip açıklayınız. Hukuki işlem ehliyetleri kısıtlı kimselere atanan vasi ya da kayyım durumunda yahut hukuki işlem ehliyetine tam sahip iken çeşitli nedenlerden ötürü hukuki ilişkilerinin düzenlenmesi için bir başkasının görevlendirilmesi olayına temsil denir. Tarafları: Temsil edilen, temsilci(mümessil), üçüncü şahıs Temsil Çeşitleri: Dolaylı Temsil, Doğrudan Temsil Dolaylı Temsil: Mümessilin, hukuki işlemi kendisi adına ama başkası hesabına yapmasıdır. Doğrudan Temsil: Hukukta gerçek anlamdaki temsildir. Temsilcinin hukuki işlemi yaptığı anda temsil edilen, hukuki işleme tarafı olan diğer kişi karşısında hak sahibi olmakta ve borç altına girmektedir. Mümessilin, temsil ettiği kişi adına işlem yapması, diğer tarafında bundan o an haberi olmasıyla doğrudan temsil gerçekleşmiş olur. Ayrıca temsilci tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların doğrudan temsil edilen üzerine doğabilmesi için iki temel şart vardır: Temsil yetkisi ve Temsil yetkisinin 3. Kişilerce bilinmesi. 2- Haksız Fiil nedir? Unsurları(Öğeleri) ile birlikte açıklayınız. Hukuken onaylanmayan, caiz olmayan fiillere haksız fiil denir. Bu fiiller, işlenmemeleri için müeyyide niteliğindeki cezai sonuçlara bağlanırlar. Hukuka aykırılık iki şekilde gerçekleşebilir. *Herkes için geçerli olan genel nitelikteki hukuk kurallarına aykırı fiiller. *Kendi istemleri ile bazı özel durumlara girmiş kişiler için saptanan özel nitelikteki kurallara aykırı fiiller. Haksız fiil; Hukuka Aykırılık, Zarar, Nedensellik Bağı ve Sorumluluk olmak üzere 4 tane öğeden oluşur. a)Hukuka Aykırılık: Kişilerin mal ve şahsi varlıklarını koruyan, herkes için geçerli kurallara aykırılıktır. Yani hukuken korunan bir hakkın çiğnenmesidir. b)Zarar: Haksız fiil nedeniyle tazminat borcunun doğabilmesi için bir zararın meydana gelmiş olması gerekir. Maddi ve Manevi zarar olarak iki türlüdür. Maddi zarar; bir kimsenin mal varlığına ilişkin zarardır. Manevi zarar; bir kimsenin manevi varlığına, şeref ve haysiyetine ilişkin zarardır. Klasik hukuk döneminden itibaren zarar, manevi saldırıları da kapsamaya başlamıştır. c)Nedensellik Bağı: Bir sonucun, başka bir hareketin sonucunda ortaya çıktığı öne sürülebiliyor ise uygun nedensellikten bahsedilir. d)Sorumluluk: Hukuka aykırı davranışı ile zarara yol açan kişi, bu davranışından ötürü her zaman sorumlu tutulamaz. Kişinin sorumlu tutulabilmesine iki farklı görüş açısından yaklaşabiliriz. ‘Objektif’ ve ‘Sübjektif’ Yaklaşım aa)Objektif Yaklaşım: Kişinin hukuka aykırı zarar doğuran bir fiili işlemesi sorumlu tutulabilmesi için yeterlidir.(Kusura dayanmayan sorumluluk) bb)Sübjektif Yaklaşım: Haksız fiili işleyen kişi, özel durumu nedeniyle kınanabiliyor ise sorumludur, özrü var ise fiilinden ötürü sorumsuzdur. Bu durumda kusur kavramı karşımıza çıkmaktadır.(Iustinianus zamanında genel kural olarak benimsendi.) aaa)Kusur: Hukuken saptanmış olan belli davranış kurallarına uyma konusundaki irade tersliği veya eksikliğidir. Kusurun iki türü vardır: aaaa)Kasıt(Dolus): Hukukun saptadığı belli kurallara bilerek aykırı hareket etme durumudur. Yani bu aykırılık bilindiği halde, istenerek aykırı fiilin işlenmesi halidir. bbbb)İhmal(Culpa): Hukuka aykırı fiilin, gerekli dikkat ve özen gösterilmemesi sonucu işlenmesidir. Kişilerin gösterdiği dikkat ve özenin seviyesi ihmalin kendi içindeki ikili ayrımı belirler.


Ağır İhmal: Her aklı başında insanın aynı durum ve koşullar altında gerekli göreceği dikkat ve özenin gösterilmemesi. Hafif İhmal: Objektif Yaklaşım: Dikkatli ve tedbirli bir kişinin aynı durum ve şartlar altında göstereceği özenin gösterilmemesidir. (Kriter=Normal İnsan) (Soyut) Sübjektif Yaklaşım: Haksız fiili işleyen kimsenin normal olarak gösterdiği özenin göstermemesidir. (Kriter=Kişinin Kendisi) (Somut) cccc)Kusur Ehliyeti: Kişinin yaptığı fiillerin sonuçlarının bilincine varabilecek durumda olması ve hukuk düzeninin kurallarına uyabilme yeteneği olmasıdır. Böylelikle haksız fiillerinden sorumlu tutulabilme ehliyeti oluşur. Roma’da tüm haksız fiiller suç sayıldığından ve suça da hem cezai hem de tazmin ettirici müeyyideler bağlandığından temyiz kudreti ile yetinilmemiş, sorumluluk için daha başkaca şartlar da eklenmiştir.(Yaş sınırı yüksek) 3- Özel Yargılama Sistemi ile Sistem Dışı Yargılama Sistemi arasındaki farklar nelerdir? Ayrıca sistemleri de ana hatları ile açıklayınız. Özel Yargılama Sistemi(MÖ 754-MS 342): A) Legis Actiolar Usulü(Kanuni Davalar)(MÖ 754-MÖ 17): Örf ve adetlere dayalı, on iki levha kanunu ile düzenlenmiş bir dava usulüdür. Yargılamayı özel yargıçlar yaparlar. Davalara 2 farklı yetkili makam bakar Bunlar ”Praetor(Magistra) önündeki aşama” ve “Özel yargıç önündeki aşama” Dava ehliyeti için “hak ehliyeti” ve “hukuki işlem ehliyetine” sahip olmak gerekirdi. Davalarda temsil istisnai durumlar haricinde mümkün değildi.(Kişinin devletçe uzakta görevli olması vb.) Dava için; davacının davalıyı magistra önüne çağırması gerekiyordu. Çağrıya uyulmaz ise davacı davalıyı zor kullanarak magistra önüne getirebilir idi. Davalı hemen gelebilecek durumda değil ise kefil göstermesi gerekiyordu. Eğer praetor, dava açılmasına karar verir ise 5 farklı legis actio’dan birinin seçilmesi gerekirdi. Legis actio per sacrementum(Sacrementum: Bir nevi teminat) Legis actio per ludicis postulationem Legis actio per condicionem Legis actio per manus inlectionem(Haklının haksıza, belli süre sonunda ödeme yapılmadığında şahsına el koyması) Legis actio per pignoris capionem(Dava sonucunda haklının, haksız tarafın mallarına el koyması) B) Formula Usulü(MÖ 17-MS 342): Yargılamayı özel yargıçlar yapmıştır. Davalara 2 farklı yetkili makam bakar Bunlar ”Praetor(Magistra) önündeki aşama” ve “Özel yargıç önündeki aşama” Dava, davacının davalıyı magistra önüne çağırması ile başlar. Davacı (actor), öncelikle praetora başvurmaktadır. Delillerini ileri sürer, magistra haklı olabileceğine inanırsa dinler ve elindeki belgelerle özel yargıcın önüne gönderilir. -Özel yargıç eline geçen belgelerle ve iddialarla bağlı olup tekdir yetkisi olmayan onlara göre kabul veya red kararı veren makamdır. #Bu iki aşamayı birbirinden ayıran aşamaya anlaşmazlığın/davanın tespiti adı verilmektedir. Bu aşamasından sonra; ı) Davanın tarafları ıı) Davanın konusu ııı) Daha önce ileri sürülen iddialar değiştirilemez yeni iddialarda ileri sürülemez.


Bunların dışında; a) Temsil kurumu genişletilmiştir, davalılar praetor önüne vekillerini gönderebilirler. b) Aile evlatlarına pasif dava ehliyeti (davalı olabilme) verilmiştir. Ancak aile evlatlarının hak ehliyeti olmadığından mal varlıkları yoktur ve dava kazanılsa bile aile evladının babası ölmeden kendisinden mal alınamaz. #Formula da ayrıca 3 bölüm yer almaktadır. a) Tasvir (betimleme) b) Talep c) Mahkûmiyet (Mahkûmiyet kararı sadece belirli miktarda bir paraya ilişkin olmaktaydı.) *4 çeşit dava Formula usulü ile görülebiliyor idi. Bunlar; Ius Civile & Ius Honorarium davaları, Şahsi Davalar, Hüsnüniyet Davaları, Tazminde Muhayyerlik Davaları Sistem Dışı Yargılama Sistemi(MS 294-MS 565): Günümüz yargılama usul hukukuna çok benzemekle beraber dava tek bir hâkim (imparatorluk tarafından görevlendirilmiş) önünde bitirilmekte olup takdir yetkisi genişletilmiştir. Sistem Dışı Yargılama ile Özel Yargılama Sistemi Arasındaki Farklar: I) Özel yargılama sisteminde yargıçlar özel hukuk kişileri iken sistem dışı yargılamada imparatorluğa bağlı devlet memurlarıdır. II) Özel yargılama sisteminde davalar 2 aşamalı iken diğerinde tek aşamalıdır III) Özel yargılama sisteminde davalar halka açık mekânlarda yapılır, isteyen herkes davaları izleyebilirdi. Diğer sistemde ise; yargılama günümüzde olduğu gibi davalar kapalı mekânlarda yapılmakta ve davayı sadece davanın tarafları ile onların vekilleri izlemekteydiler. IV) Özel yargılamada kararlar kesin olup temyiz/itiraz hakkı bulunmamaktadır. Diğer sistemde ise kararlara itiraz hakkı vardır. V) Sistem dışı yargılamada günümüzde olduğu gibi yargılama harcı (Dava gideri) alınırken diğer sistemde alınmamaktadır. VI) Özel yargılamada davalarda temsil yoktu, sistem dışı yargılamada ise temsil kurumu genişletildi davalarda vekillerin bulunmasına izin verildi. VII) Özel yargılamada (Formula aşamasında) mahkûmiyet sadece paraya ilişkin olup; sistem dışı yargılamada nakden tazminde söz konusudur. VIII) Sistem dışı yargılamada yargıcın takdir yetkisi daha geniştir. 4- İradenin Beyanı(Açığa Vurulması) ile iradenin içeriğinin birbirine uygunsuzlukları nelerdir? Açıklayınız. a) İstek Dışı Uygunsuzluklar(Hata): Beyanda hata iki çeşit nedendendir: Beyan sahibinin ‘hatasıyla’ ve ‘kendi dışındaki sebeplerle’. Roma hukukunda “beyanda hata” hallerinde hukuki işlem geçerliliği konusunda kesin kurallar olmayıp her durumun özelliklerine göre farklı çözümler uygulanmıştır. Beyanda hata sonucu ortaya çıkan hukuki işlem geçerliliği açısından temel bir ayrım esas alınmıştır. *Esaslı hatalar *Esaslı olmayan hatalar Esaslı Hata: Eğer hata olursa işlemi yapmayacak olursa esaslı hatadan söz edilir. Esaslı olmayan Hata: Eğer hata olsa da işlemi yapacak olursa esaslı olmayan hatadan söz edilir. Hata Çeşitleri: Mahiyette Hata, Şahısta Hata, Konuda Hata(Vasıf)


Mahiyette Hata: Kişi gerçekte istediği işlemden başka bir hukuki işlem için irade beyanında bulunmuş ise bu esaslı hata sayılır ve bu beyan geçerli hukuki işlem doğurmaz.(Örn: Halısını satmak isteyen kişinin alıcısında bağış niyeti oluşması.) Şahısta Hata: Hukuki işlemde taraf olan kimse önemli ise kişide yapılacak hata bazı istisnai durumlar haricinde geçerli olur. Hukuki işlemlere taraf olacak kimse önemli ise esaslı, değil ise esaslı olmayan hatadır. (Örn: Kirayı A ile yapacak iken B ile yapması durumu) Konuda Hata(Vasıf): Hukuki işlemin konusunda hata, esaslı bir hatadır ve böylesi bir hukuki işlem geçerli olmaz.(Örn1: Bakırdan bir eşyanın altın sanıp alınması, Örn2: 30 kg pirinç almak isteyen kişinin 40 kg pirinç beyan etmesi.) b) İsteğe Bağlı İradi Uygunsuzluklar: ı)Bir Tarafın İsteği ile Oluşanlar: Zihni Kayıt: İrade beyanı kendisine karşı yapılan kişi, zihni kayıtın varlığını anlayacak halde değil ise, yapılan hukuki işlem irade beyanında bulunan kişi tarafından istenmediği halde hüküm ifade eder. Latife(Şaka) Beyanı: Şaka yollu irade beyanında bulunan kişi, bunun şaka olduğunu anlayabilecek durumda ise, irade beyanı ve hukuki işlem geçerli olmaz. Ama şakayı anlamamış ise, irade beyanı geçerli olur ve hukuki bir sonuç doğurur. ıı)İki Tarafın İsteği ile Oluşanlar(Muvazaa): Mutlak Muvazaa: Üçüncü kişilere karşı bir hukuki işlemi ister görünerek yapan taraflar, gerçekte böylesi bir hukuki işlemi yapmak istemedikleri durumlardır.(Örn1: Kadının, ölmüş babasından yetim maaşı alabilmesi için eşinden şekli boşanması, Örn2: Alacaklısından mal kaçıran kişinin mallarını arkadaşına satış göstermesi gibi.) Nispi Muvazaa: İki tarafın anlaşarak, gerçekte yapmak istedikleri bir hukuki işlemi üçüncü kişilerden saklamak için başka bir hukuki işlem yapmış gibi göstermeleridir.(Örn: Babanın, daha çok sevdiği bir evladına eşit miras hissesinden daha fazla mal bırakmak için, sağlığında bu bağışı alım satım şeklinde göstermesi.) 5- Kölenin eksik borcu, aile evladının eksik borcu hakkında bilgi veriniz. Daha önce hazırlanan “Roma Hukuku Çalışma Soruları – 1” arasında açıklaması bulunuyor. 6- Roma hukukunda isteğe bağlı irade bozukluklarını açıklayınız. Muvazaa kavramını açıklayarak muvazaa çeşitlerini açıklayınız. Çağdaş hukukta ve Roma Hukukunda ki hükmü nedir? 4. soruda açıklanmıştır. Ek olarak mutlak muvazaa Roma hukukunda hükümsüz, nispi muvazaa ise hukuka uygun ve gerekli şekilde yapılmış ise geçerlidir. Çağdaş hukukta ise mutlak muvazaa geçerli değil, nispi muvazaa’da ise gizli işlem ve yapılan işlem kanunlara uygunsa geçerlidir. 7- Roma hukukunda hakların koruma aşamalarını ayrıntılı olarak açıklayınız. Mahkemede hakkının korunmasını isteyen kişi davacı, bu hakkı çiğnediği öne sürülen kişi ise davalıdır. Eğer davalı mahkum edildiği halde, mahkumiyetinin gereğini yerine getirmiyor ise, icra ile görevlendirilmiş olan makamlar faaliyete geçerek, davacının hükümle saptanmış olan hakkının gereğinin yapılmasını zorla sağlarlar. Roma da devletin yargı alanına müdahalesi önce, kamu yararını ağır olarak zedelediği kabul edilen bir takım suçların koğuşturulması biçiminde ortaya çıkmıştır. Sadece özel yararlara aykırı olduğu kabul edilen suçlarla, hukuka aykırı bütün diğer fiillerin koğuşturulması, yüzyıllar boyu bu davranışlardan zarar gören kişilere bırakılmıştır. Kişilerin haklarını kendi kendilerine almalarını öngören bu sisteme “Hususi Himaye Sistemi” denir. Bu sistemin belli zararlar doğurduğu anlaşılınca devlet, hukuka aykırı fiiller sonucunda zarar gören kişilerin kendi haklarını doğrudan doğruya alırken kullanacakları kuvveti sınırlamakla yetindi.(Kısas


yöntemi) Fakat bu sistemde de taraflar arasında uzun süreli çatışmalar doğurunca tarafların üçüncü bir kişiye “hakem” olarak başvurmaları usulüne yol açtı. Taraflar “hakem” denen bu kişinin getireceği çözüm yoluna uyacakları konusunda anlaşıyorlar idi. Hakeme başvurulmasının tarafların kendi isteklerine bırakılmasını öngören bu usule “İhtiyari Tahkim” deniyor idi. Devletin gücü daha da artınca hakların korunmasına müdahalesi “Zorunlu Tahkim”e dönüştü. Son aşamada ise, devlet, “Özel Koruma Düzeni”ni bütün bütün ortadan kaldırarak, ‘yargıyı’ kendi fonksiyonları arasına kattı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.