Akışkan Sayfalar Sayı 1

Page 1


Akışkan Sayfalar Sayı: 1 / Aralık 2017

Proje Sahibi: Murat Korkmaz

Genel Editör: Murat Korkmaz, Arda Aksoy

Konsept Danışman & Tasarım: Murat Korkmaz

Kapak Resmi: Divine

Basım Tarihi: 1 Aralık 2017

Akışkan Sayfalar Dergisi, TransMetu alt başlıklı projemizin ilk sayısıyla sizleri sevgiyle, ve onurla selamlıyoruz. Akışkan Sayfalar Dergisi öncelikli olarak ODTÜ’deki trans+ öğrencilerin arasındaki iletişimi kuvvetlendirmek ve trans+ öğrencilere kampüste kültür, sanat, edebiyat, felsefe ve diledikleri birçok alanda kendilerini geliştirebilecekleri; ifade edebilecekleri ve dilerlerse seslerini duyurabilecekleri bir alan oluşturma amacındadır. Bu vesileyle ODTÜ ve diğer üniversiteler başta olmak üzere Türkiye’nin birçok bölgesinden trans+/nonbinary kişiler arasındaki iletişimin kuvvetlendirilmesi ve daha çok ortaklaşarak dayanışmanın arttırılması; cinsiyet mücadelesi anlamında yeni, güçlü projelere imza atılması hedeflenmektedir. Akışkan Sayfalar, ODTÜ’nün sadece Trans+ yazarlardan oluşan ilk trans+ fikir, kültür & sanat dergisi olması açısından tarihi bir öneme sahiptir. Dergi, trans+/nonbinary öğrenciler başta olmak üzere, her kesimden insanın, kendi güçlerinin farkına varıp, hayatları ve hayalleri için mücadele etmeleri gerektiğine dair uçsuz bucaksız hikayeler ve büyük bir emek barındırmaktadır, barındıracaktır.

Bu dergi, Sivil Düşün AB Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. Derginin içeriğinin sorumluluğu tamamıyla Murat Korkmaz’a aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.


“Cinsiyet politiktir. Trans+/Non-Binary cinsiyetler cisheteronormatif ayrımcı politikanın alt üst edilişinin ana aktörleridir.”

Fotoğraf: junkyard-bodhisattva tarafından Claude Cahun’den esinlenilmiş bir çalışma.


İÇİNDEKİLER

Nereden Doğduk?.…………………………………...….…….4 Tanımlar.………………………………………….…………....6

70’lerden günümüze bir Trans Süperstar: CANDY DARLING………………………………….…….....10 JUDITH BUTLER……..…………………………….….......14

Bir Yönelim & Cinsiyet Ayrımcılığı Turnusolü Olarak: SENSE8.…………………………………………….………..18

Alt Üst Edilen Kavramlar: Heteroseksüelllik……………………………………….........23

LGBT+ Öğrencilere yönelik Söylemleri ile ODTÜ Akademik Kadrosu……………......……27 İstanbul’dan Berlin’e Sanat:

“ğ – yumuşak g – göçün queer halleri”………………….....30


THE FUTURE IS QUEER: Trans+ Ünlüler………….....32 ODTÜ’de Cinsiyet Belirtmeyen Zamir Kullanımına Teşvik Çalışması………………..……..…..……………........36

Pozitif Bak: HIV+ ve AIDS.……………………...…….....38

Fotoğraf Arşivi: “ODTÜ 2017”………….…….………..…..44 Bir Ayrımcılık Çeşidi Olarak Cissexism ve Günlük Yaşamdaki Yansımaları……...…………..…….……...46

Karikatür: Assigned Male Comics by Sophie Labelle…...50 Ne Dinlemeli? ………………………………….….….......52 Goth Queering: Dilara Fındıkoğlu……………..…….......54

Fotoğraf: Mildred Pierce


NEREDEN DOĞDUK? Marsha P. Johnson’dan, Slyvia Rivera’dan, Miss Major’dan, Stonewall’dan, Christine Jorgensen’dan, Bülent Ersoy’dan, Emel Aydan’dan; ölüm kamplarından, sahne yasaklarından, 80’lerde sürgün edilen translardan, açlık grevlerinden, 1993’ten, zincirlerden, evi taşlanan kadınlardan, bıçak darbelerinden, nefessiz kalan bedenlerimizden, barlardan, caddelerden, ev toplanmalarından, nezaret işkencelerinden, baltalanan yerlerimizden,

Fotoğraf:

Ayaz Utku’dan, Onur Kayır’dan, Okyanus’tan, on yedisi’nden, Çağla Joker’den, Gaye’den, Seçil Anne’den, Sevda Başar’dan, Azize Ömrüm’den, Dora Özer’den, Figen’den, Emel’den, Tutku Linda’dan, Günce Hatun’dan, Serap’tan, Leyla’dan, Nükhet Kızılkaya’dan, Tuğçe Şahin’den, Didem Soral’dan, Eylül Cansın’dan, Hande Kader’den,

İstanbul Onur Yürüyüşü

4


Seyhan’ın, Esmeray’ın, Öktiş’in neşesinden, Ayta’nın kor sesinden, Boysan’ın, Zeliş’in bize emanet ettiği yerden, dragların parıltısından, dönme superstarlardan, peşi bırakılmamış davaların gücünden, Denise’nin yükselişinden, üniversitelere adım atan her bir dönmenin kalbinden, kampüsün, sokakların sesinden, fazla gelen tüylerden, istenmeyen memelerden, Legato’dan, luBUnya’dan, İÜ Radar’dan, Cins Arı’dan, Queer Deer’dan, Flu Baykuş’tan, Pembe Caretta’dan, Renkli Düşün’den; kampüse ilk kez adım atan transların tedirginliğinden

Akışkan Sayfalar, tam da buradan doğmuştur. Birbirine değen her bir yaşam öyküsünden, ortaklaşan acılarımızdan, ele avuca sığmayan hür olma arzumuzdan, hayallerimizden, öfkeden, ölümden, deli gibi sevmekten, hüzünden, gidip gelen hallerimizden, neşeden, yutkunamamaktan,

Slyvia Rivera

tutunama-

maktan.

Marsha P. Johnson

Sevgi ve özlemle... 5


Toronto Onur Yürüyüşü

TANIMLAR

Cinsiyet Kimliği: Cinsiyet kimliği bireylerin kendilerini nasıl gördüğü, cinsiyetleri nasıl algıladığı ve kendi cinsiyeti konusunda aldığı karardır. Cinsiyet kimliği bireylerin deneyim ve duygulanımlarıyla sıkı sıkıya bağlıdır. Cinsiyet İfadesi: Kişilerin kendi cinsiyet kimliklerini nasıl ifade ettiklerini anlatan kavramdır.

Transgender/Trans: Cinsiyet kimliği ve/veya cinsiyet ifadesi ile doğumda atanan cinsiyeti birbirinden farklı olan kişileri ifade eden kavramdır. Doğumda atanan cinsiyeti kadın olan bir birey; eğer kendisine atanan cinsiyeti reddederek kendisini farklı biçimlerde tanımlıyor ise transgender kategorisi içerisindedir.

6

Cisgender: Cinsiyet kimliği, doğumda atanan cinsiyeti ile aynı olan kişileri ifade eden kavramdır. Yani, doğumda atanan cinsiyeti kadın olan bir birey; kendisini kadın olarak tanımlıyor ise bu kişi cisgender kategorisine dahildir. Transgender olmayan; toplumsal cinsiyet rollerine uyan kişileri ifade etmek için kullanılır.


Akışkan Cinsiyet: kişinin kendini zaman, durum, olay, kişiler gibi değişkenlerden etkilenerek veya etkilenmeyerek birbirinden farklı cinsiyetlerde hissettiği cinsiyet kimliğidir. Bu akışkanlık aporagender şemsiyesi altındaki cinsiyetler arasında gerçekleşebileceği gibi kadın erkek cinsiyetleri veya agender cinsiyet kimliği arasında da deneyimlenebilir.

Aporagender: Kadın, erkek ve ikisi arasındaki cinsiyet kimliklerinin haricindeki bir cinsiyet kimliği olmakla birlikte, kategoriye dahil olan bireylerin kendilerini bir cinsiyete ait hissettiği; cinsiyetsizlik hali olmayan, şemsiye bir terimdir. Aporagender tanımı genderqueer, non-binary kişileri kapsarken agender ve kadın & erkek kategorisinde olan cinsiyetleri kapsamaz.

Gender Nonbinary: İkili cinsiyetin dışında olan cinsiyetleri ifade edebilmek için kullanılan bir şemsiye kavramdır ve spesifik olarak kişilerin kendilerini tanımladığı bir cinsiyet kimliği olarak da kullanılmaktadır.

Gender Queer: Cinsiyet kimliği ve/veya cinsiyet ifadesi, baskın toplumsal cinsiyet normlarının dışında kalan kişileri ifade eden kavramdır.

İstanbul Onur Yürüyüşü

Bigender: Kişinin kendisini iki farklı cinsiyet ile tanımladığı cinsiyet kimliğidir. İkiden fazla cinsiyet deneyimleyen kişiler multigender kavramını da kullanmaktadır. Agender: Kişinin kendini yukarıda yazılan veya yazılmayan diğer herhangi bir cinsiyet kimliğiyle tanımlamadığı anlamına gelen şemsiye bir kavramdır.

7


Trans Erkek: Doğumda atanılan kadın cinsiyetinin reddedilmesi ve kendini erkek olarak tanımlama halidir. Kişi trans şemsiye altında tanımlanmak istemeyebileceğinden sadece erkek kelimesini kullanabilir, bu sebeple kişi beyan etmeden trans ekinin kullanılıp kullanılmayacağı bilinemez.

Resim: newschoolfreepress.com

Trans Kadın: Doğumda atanılan erkek cinsiyetini reddederek kendini kadın olarak tanımlama halidir. Kişi trans şemsiye altında tanımlanmak istemeyebileceğinden sadece kadın kelimesini kullanabilir, bu sebeple kişi beyan etmeden trans ekinin kullanılıp kullanılmayacağı bilinemez.

Ayrımcılık: Toplum içerisinde bir grup insanın, gerçekten sahip olduğu ya da sahip olduğu varsayılan özellikleri nedeniyle, diğerlerine sağlanan hak ve/veya ayrıcalıklardan yoksun bırakılması durumudur.

Nefret Söylemi: Bir grup insana yönelik kişilerin din, dil, ırk, cinsiyet kimliği, cinsel yönelimlerini hedef alan ayrımcılık barındıran söylemlerdir. Aşağılama, tehdit, hor görme, “anormal” ve/veya “hasta” olarak adlandırma şekillerinde ortaya çıkabilir. 8


Cinsiyetçilik: Belirli cinsiyetlere yönelik gerçekleştirilen ayrımcı tutumlar bütünüdür.

Trans+fobi: Doğumda toplum tarafından atanan cinsiyetini reddeden kişilere yönelik toplumsal, kurumsal ve bireysel olarak gerçekleştirilebilen şiddet, nefret ve ayrımcı davranışlar bütünüdür.

Misgendering: Birine kendi cinsiyeti ile uyuşmayan bir cinsiyet atamaktır. Bazı dillerde zamirlerin kullanımı sırasında ortaya çıkabilir. Çoğunlukla cinsiyetini bilmediğimiz kişilere cinsiyet atayacak ifadelerin kullanılması ile ortaya çıkar (Buyrun beyefendi?, Merhaba Hanımlar!). Örneğin, telefonda konuştuğunuz ve sizi hiç tanımayan birinin ses tonunuzdan ya da adınızdan ötürü size bey/hanım şeklinde seslenmesi.

Cissimilasyon: Trans+ kişilerden, özellikle trans kadın ve trans erkekler olmak üzere, cisgender norm, performans ve cinsiyet ifadelerine uygun davranmalarının beklenmesidir. Örneğin: trans kadın bireyin cis kadın bedeniyle kıyas edilmesi veya cis-kadınlık üzerinden cinsiyetinin geçerliliğinin belirlenmesi.

Cinsiyet İkiciliği: Cisseksizmle paralel olan; yalnızca doğumda atanmış - kadın ve erkek cinsiyetleri “meşru”, “normal” kabul eden sistematik bir ayrımcılık türüdür.

Cisseksizm: Cisgender kişileri kayırarak doğumda atanan cinsiyetlerini reddeden bireyleri hedef alan; devlet ve toplum nezdinde trans+ bireylere yönelik ayrımcılık, nefret söylemleri ve önyargıların sürdürülmesine neden olan sistematik bir ayrımcılık türüdür

Resim: JASPER BEHRENDS

hazırlayan arda aksoy, murat korkmaz 9


70’lerden günümüze bir Trans Süperstar:

CANDY DARLING murat korkmaz Candy Darling 1944 yılında New York’ta doğdu. Kendisine doğumda atanan cinsiyeti erkekti ve ona James Lawrence Slattery ismi verilmişti. Fakat Darling bunları reddederek kendi yolunu çizmeye başladı. İlk olarak kendisine “Hope Slattery” ismini seçti. Daha sonrasında ise Hope Dahl, Candy Dahl, Candy Cane

isimlerini kullandı. Bir arka-

daşının söylediğine göre Candy Darling şekerleri çok sevdiği için “Candy” isminde karar kılmıştı. Darling’in ortaya çıkışında ise bir arkadaşının ona sürekli olarak “Come on, let’s go, Candy, darling” şeklinde seslenmesinin etkili olduğu söyleniyor.1 Sürekli tekrarlanan bu iki “Candy, darling” birbiriyle bütünleşerek Candy Darling’i yaratmıştı.

1. www.warholstars.org adresinin Candy Darling başlıklı bölümü referans alınmıştır.

10


Andy Warhol ile Candy Darling’in yollarının kesişmesi bir oyun sonrası Sheridan Square’deki Salvation isimli clubta gerçekleşmişti. Darling Jackie Curtis aracılığı ile dönemin “yıldız avcısı” Warhol ile tanıştı. Bir sene sonra Darling’in rol aldığı ilk Warhol yapımı film olan “Flesh”te Jackie Curtis’in yanında küçük bir sahnesi vardı. Flesh’te her ne kadar küçük bir rolü olsa da, bu film onun dikkatleri üzerine çekmesini sağladı.

Bu kez 1971’de Andy Warhol’un bir başka filminde Jackie Curtis ile baş rolü paylaştı:

Women in Revolt. Darling, Andy Warhol’un fabrikasında kendine özgü duruşuyla; trans kimliğini hiç çekinmeden açık bir şekilde yaşayışıyla; çok ayrı bir yer edinmiş ve bu ortama ilham kaynağı olmuştu. Pop kültürü içerisinde böylesi bir etki yaratan ilk trans oyuncu olması açısından da çok önemli bir yere sahipti.

11


Öyle ki Candy Darling’in yaşamını anlatan “Beautiful Darling” isimli bir belgesel yapılmıştır. The Velvet Underground grubunun üyesi Lou Reed’e ilham kaynağı olmuş ve adına “Candy Says” isminde bir şarkı yapılmıştır. Darling, Rolling Stones’un “Their Satanic Majesties Request” isimli albümündeki “Citadel” adlı parçada da rol almıştır. Madonna en büyük ilham kaynaklarından birinin Candy Darling olduğunu belirterek, onun hayatını anlatan filmde Darling’i canlandırmak için büyük çaba sarf etmiştir.

Jane Fonda ve Sophia Loren gibi ünlü oyuncularla da ortak çalışmalarda yer alan Darling’in diğer filmlerinden bazıları:

Jackie Curtis

Brand X, Silent Night, Bloody Night, Klute, Lady Liberty’dir. Candy Darling, 1974 yılında çok genç yaşta New York’ta hayatını kaybetti. Ölüm nedeni fazla hormon (östrojen) kullanımından kaynaklandığı düşünülen kanserdir.

Candy Darling

12


Andy Warhol

13


JUDITH BUTLER murat korkmaz

Yüksek öğrenimini ve doktorasını Yale Üniversitesi’nde yapan Butler; felsefe doktorasının ardından tezini “Arzu Özneleri: Yirminci Yüzyıl Fransa'sında Hegelci Yansımalar” adıyla yayımladı. Wesleyan, George Washington, ve Johns Hopkins üniversitelerinde görev yaptı. Feminizmin önkabullenmiş kavramları üzerine eleştirel ve güçlü argümanlarda bulunan Butler; queer kuramı inşa ettiği kabul edilen Cinsiyet Belası isimli kitabında toplumsal cinsiyet çalışmalarının yönünü değiştirecek savlar ortaya koydu. Şuanda California Üniversitesi’nde Retorik ve Karşılaştırmalı Edebiyat dalında profesör olarak çalışmalarına devam ediyor.

İkinci dalga feminizm geleneğinden çıkan Butler’ın çalışmalarında özellikle Foucault, Beauviour ve Irigaray’dan büyük ölçüde etkilendiği bilinmektedir. Feminist felsefe, queer kuramı, siyaset felsefesi ve etik dallarına katkı sağlamış post-yapısalcı bir düşünürdür. Butler, bedenin kültür ve normlar üzerinden inşası ve

Judith Butler

heteronormatif hegemonya ile karşılaşıp cinsiyetli bir varlık olarak nasıl üretildiği üzerine düşünür. Bu süreçte ortaya atmış olduğu sorulara cevaplar arar. Toplumsal cinsiyetin, cinsiyetli performanslar yoluyla tekrarlanarak oluşturulduğunu ve bu yolla kendisini “normalleştirdiğini” iddia eder. (Butler, 2002, p. 15) Toplumsal cinsiyetin bu “performatif” yapısından bahsederken Lacancı psikanalizden ve söz-edimi kuramından da yararlanmıştır. Cinsiyetin “doğallığı” üzerine ses getiren tartışmalara yer verdiği “Cinsiyet Belası” kitabı Butler’ın cinsiyetin performatif oluşuna dair en sağlam savlarını ortaya koyduğu metin olma özelliği taşımaktadır. 14


Butler, davranışların sürekli olarak ikili toplumsal cinsiyet normları içerisinde tekrarlanarak bu yapıyı sürdürüyor oluşuna vurgu yapar. Heteronormatif temelli ikili cinsiyet normlarının alt-üst edilebilmesi adına ise ikili cinsiyete dair sınırların dışarısında olan performansların sergileniyor ve tekrarlanıyor olması gerektiğini savunur. Bunun üzerinden de drag queen performanslarına odaklanır. Butler (2002), bedenin kurgulandığına ve cinsiyetli öznenin toplumsal olarak oluşturulduğuna vurgu yapar, bu yaklaşımı ile biyolojik determinizmin karşısındadır. Toplumsal cinsiyet bir performans olarak düşünüldüğünde, ortada bir “öz” olmadığı aşikar bir hale gelmektedir. Yani Butler’a göre toplumsal cinsiyet; kromozomlardan, cinsel organlardan bağımsız olarak, öğrenilmiş; sergilenen bir pratikler bütününden ibarettir. Bireylerin toplum içerisindeki davranışları, söylemleri ve bunların tekrarı ile toplumsal cinsiyetin araçsallaştırılmasıyla oluşturulmuştur. Butler, kişilerin doğumlarıyla birlikte kendilerini bu roller içerisinde bulduklarına vurgu yapar. Yani, birey kendisine doğumunda atanan cinsiyet ile birlikte cinsiyetlendirilmiş davranışlar, 15

söylemlerle çevrili bir dünyaya açar gözlerini. Bu noktada heteroseksüel dünyadaki bireylerin kadın ve erkek rollerini yerine getirdikleri ölçüde kadın ve erkek olduklarını vurgular. Butler’a göre heteroseksüel matris bir kültürel idrak çerçevesi rolü üstlenir. Bu idrak edilebilirliğin sınırlarını belirleyen heteroseksüel matris ise zorunlu heteroseksüellik sistemi; normalize edilen cinsiyetler & ilişkilenmeler olarak tanımlanmaktadır. Heteroseksüel matris, bedenlerin doğumdan itibaren heteroseksüelleştirilmesi, heteroseksüelliğe dayanan evlilikler ve üreme biçimleri ile kendisini yeniden üretmekte; kaynağını oluşturmaktadır. Bu üretimle birlikte, toplumsal cinsiyet normları sürdürülür; yeni bedenlerin heteroseksüelleştirilmesi ve sonraki jenerasyonlara aktarımı sağlanır. Ayrıca heteroseksüelliğin doğallaştırılmasıyla toplumsal kurgu görünmez kılınmaktadır ve cinsiyet “öz”e indirgenmektedir.(Butler, p. 178) Referans Butler, J. (1990). Gender trouble: feminism and the subversion of identity. Great Britain: Routledge


Fotoğraf: Annie Liebowitz

GELECEK


DÖNMEDİR.

TRANS METU


Bir Yönelim & Cinsiyet Ayrımcılığı Turnusolü olarak:

SENSE8 arda aksoy Sense8, senaristliğini ve yönetmenliğini Wachowskilerin üstlendiği ve 2015 yılında yeterince duyuru çalışması yapılmadığından olsa gerek sessizce listelere girmiş bir dizidir. Kısaca tanıtmak gerekirse, Wachowskiler; önceden Bulut Atlası (Cloud Atlas), Matrix, V for Vandetta gibi filmlere imza atmış, kendileri de trans kadın oldukları be-

yanında bulunmuş iki başarılı yönetmen & senarist kardeştir. Toplumsal değişim kaygılarını yansıtmak ve toplumdaki adaletsizlikler konusunda eleştiride bulunmak için filmlerin zaman ve değinilebilir detay kısıtlamalarından sıyrılarak hem sanatlarını hem sosyal kaygılarını karakterlerin ve günlük hayatta tanık olduğumuz olayların 18


içine yedirerek aktarma imkanını bu dizide bulmuşlardır. LGBTİ+ karakterlerin gerçeğe uygun, adil ve kapsayıcı bir şekilde sunulması sebebiyle GLAAD 2016 ödülüne layık bulunmuş olan Sense8, konusu itibariyle ve 7 farklı ülkenin kültürünün aktarılması gerekçesiyle bu bahsedilen amaçlar için oldukça uygun bir zemin hazırlamıştır. Dizinin konusu kısaca; Chicago, California, Seul, Mumbai, Nairobi, Londra, Berlin, Mexico City şehirlerinde hayatını sürdüren 8 farklı karakterin “küme doğumu” diye bahsedilen psişik bir olay sonucu zihinsel olarak birbirine bağlanması ve birer Sense8’e yani diziye adını veren duyusal karakterlere dönüşmesi üzerine kurulu-

dur. Bu yeni hayatlarında birbirlerinin zihinlerine ve dolayısıyla duyguları, gördükleri, duydukları ve hissettiklerine ansızın ziyaretler gerçekleştiren bu 8 kişi, diğerlerinin konuştuğu dilleri konuşabilir, yeteneklerini paylaşabilir ve zor zamanlarında birbirine destek olabilir hale gelmektedir. Bu duygu & deneyim paylaşımı ve zihinsel ziyaretler dizinin karakterlerinden Amanita’nın tanımıyla “Facetime without a phone” (çevirisi: telefonsuz gerçekleştirilen görüntülü konuşma) olarak tanımlanabilir. Hikayede gerilim unsurları, karakterlerin birbirleri arasında değil, bir dış faktör olan “Sense8 avcıları”na yönelik verilen bir savaş olarak inşa edilmiştir. Bu da diziyi izlerken karakterler arasında olumlu, sıcak ve oldukça saydam ilişkilere tanık olma imkanını biz izleyicilere sunmaktadır. Diziyi oldukça farklı kılan bir niteliği ise, birçok sahnenin bahsi geçen ülkelerde tekrardan çekilmesi ve kurguda kimi zaman 7 farklı ülkedeki bu görüntülerin birbiriyle iç içe geçmiş hale getirilmesidir. Bu teknik, karakterlerin birbirlerinin hayatlarına olan ziyaretlerini gerçeklik algımızın süzgecine takılmadan geçecek şekilde görmemizi sağlamaktadır.

19


Yine bu sebepten olmalı ki dizinin her bölümü söylentilere göre 9 milyon dolara mal olmaktadır.

Medyada LGBTİ+ kişi sunumuna yönelik çok net ve radikal bir çözüm örneği oluşturan oldukça kapsayıcı bir LGBTİ+ karakter inşası içeren Sense8 dizisini bu açıDizinin, yazının başlığıyla ilgili olan kısdan eleştiri odağına almak; en fazla bir dimı ise birçok sosyal medya platformunğer cis-gender heteroseksüel karakter kada, dizide “gereğinden fazla” LGBTİ+ dar hayatı hakkında detay verilmiş bir kakarakter ve bu karakterler arasında gerakterin yöneliminden ve cinsiyet kimliçen cinsellik ve romantizm içeren sahğinden rahatsız olmak apaçık homofobik neler olduğuna dair yapılan eleştirilerve / veya transfobik bir tutumdur. Eşit dir. LGBTİ+ olduğundan emin dahi derecede ayrımcı olmakla birlikte daha üsolmamıza müsaade edilecek kadar detü kapalı bir şekilde dışa vurulan bir diğer tay sunulmadan resmedilen fakat topfobik tutum ise; belki de bugüne dek çekilumda LGBTİ+ olarak anılan diğer birlen en kapsamlı, farklı coğrafyalardaki yeçok medya ürünlerindeki karakterler rel kültürlere özgü ayrımcılıkları da odağıbugüne dek eleştirilmezken ve bu ayna alarak sosyal mesaj ve eleştiri üretme rımcılık dillendirilmezken “gereği kakaygısı içeren bu dizinin neredeyse tamadar” LGBTİ+ karakter gibi bir ölçütmen LGBTİ+ ve transgender kişi hakları ten bahsedilmesi, isterse dizideki tüm eşitliği için çekilmiş bir proje olduğunu idkarakterler trans, queer, genderfluid, dia etmektir. agender… olsun yine ayrımcı olacaktır. 20


olarak karşılanabilir bir ilaca erişimin zorluğuna, Kenya’daki ve çevre bölgelerindeki köyler arasındaki ırk temelli çatışmalara ve ırk ayrımcılığının ten rengini kapsamakla birlikte aslında köy, yer, yurt gibi kriterler üzerinden de gerçekleştirilebileceğine, Güney Kore’de aile kurumu temelinde kadınların hayatının erkek kardeşleri için feda edilebilir oluşuna, dövüş sporlarının erkeklerin tekelinde kabul edilişine, devletlerin hapishanelerdeki zulüm dolu olan bir diğer yüzlerine, Hindistan’ın bazı bölgelerinde kadın cinselliğinin ayıplanan ve sakınılması gereken bir ahlaksızlık olarak kodlanmış olmasına, kişinin ailesini mutlu etmek için evlilik kurumuna dahil olmak zorunda hissettirilmesine ve din-ateizm çatışmasının Asya toplumlarındaki sonuçlarına, ABD’deki polis ve beyaz olmayan kişiler arasındaki adil olmayan güç ilişkilerine, devletlerin güvenlik kurumlarının cinsiyetçilikle ve kişisel çıkarlarla nasıl iç içe işlediğine, Berlinli karakter üzerinden Nazi eleştirisi ve Doğu Batı çatışmasına, çocuklara yönelik aile şiddetine değinilen bir dizidir. Bu senaryoya bir eşcinsel erkek ana karakteri ve bir trans kadın ana karakteri sığdıramamak ve varlıklarından rahatsız olmak belirli yönelim ve cinsiyetlere karşı alınan ayrımcı bir tutumdur.

Velev ki böyle olsun, niçin bir dizinin her sene öldürülen, intihara zorlanan, tuvaletten eğitime akla gelebilecek her sosyal alanda ayrımcılığa maruz bırakılan sayısız trans bireyin ve LGBTİ+ bireyin haklarını savunuyor olması ve daha güvenli bir dünya inşa edecek olması bir eleştiri sebebi olsun? Bunu eleştirmek, özünde tam tersi bir dünyayı norm kabul etmek değil de nedir? Kaldı ki Sense8, Kenya’da üst sınıfın eriştiği ucuz ve temiz suya karşılık, toplumun büyük bir kesiminin kirli ve pahalı suya mahkum bırakılması üzerinden sınıf çatışmasına, HIV+ kişiler için sahte olmayan ve maddi

21


Bugüne dek maruz kaldığımız, gerçeği çoğu zaman yansıtmayan ve tek yönlü LGBTİ+ & trans kişi sunumuna kapsayıcı bir alternatif olarak karşımıza çıkan Sense8 dizisini uzun yıllar öncesinde yapılması gerekeni yaptığı için eleştirmek ayrımcılığın devam etmesini desteklemektir. Son olarak dizinin bu farklı yapısı sizin de ilginizi çektiyse ve imkanlarınız varsa diziyi lütfen Netflix üzerinden izlemeyi tercih ediniz. 2. Sezonu yayınlanmış olan bu dizinin 3. Sezonu yeterince Netflix izleyicisi

edinemediği için iptal edilmiştir. Fakat düzenlenen imza kampanyalarıyla birlikte 500.000’den çok kişinin talebiyle Netflix 2 saatlik özel bir bölüme izin vererek sezon finalindeki merak unsurlarının giderilmesini sağlayacağının sözünü vermiştir. Dahası, yönetmenlerden Lana Wachowski ise bir konuşmasında “Sense8 dizisinin izleyicilerinin gücüne inandığım için 3. Sezonun senaryosunu da yazıyorum” demiş ve aslında Netflix’in yeterli izleyiciye ulaşılması durumunda dizinin 3. Sezonuna onay verebileceğinin sinyallerini vermiştir.

22


Fotoğraf: İstanbul Pride

murat korkmaz

Alt Üst Edilen Kavramlar

dan atılmıştı. Fakat uzun yıllar boyunca transgender kişiler LGBT+ topluluklar içerisinde azınlık olarak var olabildiler. Tıpkı biseksüeller, aseksüeller, demiseksüeller, genderqueerler, akışkan cinsiyetler ve sayamadığım ama hep var olmuş artı’lar gibi. Geyler ve lezbiyenler mücadelenin odak noktası idi. Bunun nedenlerinden bir tanesi elbette “kadın”lık ve “erkek”liğin sorgulanamaz -doğuştanoluşu ve ilişkilenmelerin -bir noktaya kadar da olsa- çeşitlenebileceğine dayanan toplumsal “tekerlemeler”di.

“Heteroseksüellik”

Cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimler üst başlıklı mücadelelerde, kavramların kimler tarafından oluşturulduğu, nelere karşılık geldiği, sınırlarının nasıl belirlendiği önem teşkil etmektedir. Bilindiği üzere günümüz LGBT+ Mücadelesi’nin dünyadaki ilk kıvılcımları 1969 yılındaki Stonewall İsyanı’yla eşcinsel ve trans kişilerden oluşan bir kitle tarafın23


Bu yazıda LGBT+ Mücadelesi’ndeki gördüğüm hatalı kavramsallaştırmaların temelinde bu “kapsayıcılığı bulunmayan” mücadele biçiminin olduğunu iddia ediyorum. Eğer yıllar boyunca dünyada gey & lezbiyen mücadelesi verilmek yerine cinsiyet kimliği & ilişkilenmeler temelli toptan bir mücadele verilmiş olsaydı, şu anda cinsiyetçi, trans+fobik, ace+fobik bir mücadele tarihine sahip olmamızın acısını yaşamıyor olacaktık. Bahsettiğim hatalı kavramsallaştırmalardan bir tanesi “heteroseksüel” dir. Bu yazıda heteroseksüel sözcüğünü irdeleyeceğim. Aynı zamanda “heteroseksüel” sözcüğünden türetilen “heteroseksizm” “heteronormatif ” gibi LGBT+ mücadelesinin temelini -karşıtı olduğu bir noktadan- oluşturan kavramları da. Heteroseksüel sözcüğünün ne anlama geldiğini fakat cisseksist ve trans+fobik bir mücadele sonucunda nasıl kavramsallaştırıldığına bakalım. Mevcut LGBT+ mücadelesi içinde ve bu alanda yapılmakta olan çalışmalardaki tanım aşağıdaki gibidir:

Heteroseksüel: Karşı cinsten olan bireye yönelik cinsel çekim deneyimleyen kişi. (SexInfo Online, University of California) Bu tanımlamayı analiz ettiğimizde; tanımın karşıt cinsiyetlerin söz konusu olduğunu iddia ettiği; bahsi geçen karşıtlığı ise (diğer kaynaklar da dikkate alınarak) ikili cinsiyet (yani kadın-erkek) üzerinden kurduğu görülmektedir. Bu nedenle trans+ kimliklerin varlığını reddeden bir noktadan çıktığı aşikardır. Heteroseksüel kavramını oluşturan “hetero” ve “seksüel” sözcükleri incelendiğinde daha net anlaşılacağını düşünüyorum:

Hetero diğeri, benzemezliği, birbirinden farklı olmayı ifade eder. Seksüel cinsel anlamına gelmektedir. Bu iki sözcüğün kombinasyonu ile karşımıza çıkan “heteroseksüel” sözcüğü aslında birbirine benzemeyen, birbirinden farklı cinsiyetlerin cinselliğini ifade etmektedir. Fakat tabloda görüldüğü üzere “heteroseksüel” sözcüğü sözde karşıt cinsiyetler “kadınerkek” arasındaki cinselliği ifade ede24


cek şekilde kullanılmaktadır. Bu sebeple, heteroseksüel sözcüğü günümüz şartlarında cisseksist ve trans+fobik bir tanımlamaya sahiptir. Bununla birlikte LGBT+ mücadelesinin “heteroseksizm karşıtlığı” “heteronormativite karşıtlığı” söylemi ile aynı trans+fobiyi yeniden ürettiği aşikardır. Bu durumu transfobi olarak değerlendirmemin nedeni kavram olarak heteroseksüelliğin aslında trans+ birliktelikleri de kapsayabileceğidir. Örneğin; akışkan cinsiyetli bir kişi ile bigender olan bir kişi arasındaki cinsel ilişkilenme -birbirinden farklı cinsiyetler olması nedeniyle- heteroseksüel bir ilişkilenmedir. Günümüzde kullanılan “heteroseksüel” kavramı bunu göz ardı edecek; ikili cinsiyetçi; trans+fobik bir biçimde oluşturulmuştur. Heteroseksüelliğin sadece kadın ve erkek arasındaki cinselliğe karşılık gelecek bir biçimde kullanılması, sistemin ve yıllar boyunca devam eden LGBT+ mücadelesinin cinsiyeti ikili algılamasından; mevcut diğeri yine kadın veya erkek olarak görmesinden kaynaklanmakta-

dır. Bu yolla cinsiyet ikiciliği sürdürülmektedir. En temel nedenlerinden biri ise mücadelenin yanlış bir noktadan başlatılmış olmasıdır. Bu anlamda, toplumsal kadın ve erkek arasındaki cinsel ilişkilenmenin heteroseksüel üst kategorisi altında cisheteroseksüellik olarak adlandırılması çok daha yerinde olacaktır. Bu yazının odak noktası olan ve kavramsallaştırmayı özetleyen şema aşağıdaki gibidir: 25


Heteroseksüel: kendi cinsiyetinden farklı bir cinsiyetten biri ile cinsel çekim/arzu/birleşim deneyimleme durumu.

Cisheteroseksüellik Tam olarak günümüzde kullanılan heteroseksüelliği ifade etmektedir. Cinsiyeti, doğumda atanan cinsiyetiyle ile aynı kadın ve erkek olan kişilerin birbirini arzulaması; birbirleriyle cinsel birliktelik içerisinde bulunmalarını ifade eder. Cisgender ve heteroseksüel olmak cisheteroseksüellikten farklıdır. Cisgender ve heteroseksüel bir birey kendi cinsiyetinden farklı herhangi bir cinsiyetten kişiyi arzularken; cisheteroseksüellik doğumda atanan cinsiyetiyle uyumlu olan kadın-erkek arasındaki cinsel ilişkilenmeyi ifade etmektedir. Bu kavramsallaştırmadan hareketle aslında karşısında durduğumuz yapı -günümüz toplumlarında herhangi bir karşılığı olmayan heteroseksizmden ziyade “cisheteroseksizm”dir.

Transgender & Heteroseksüel Transgender bir cinsiyet kimliğidir. Heteroseksüel bir cinsel yönelimdir. Transgender+ bir kişinin heteroseksüel olması durumu ise; trans+ bir kişinin aynı cinsiyet kimliğinden olmayan kişilere yönelik cinsel arzuya sahip olması ve/veya aynı cinsiyet kimliğinden olmayan kişilerle cinsel birliktelik deneyimliyor oluşudur. Bir üst kategori olarak da değerlendirilebilir.

Not: Cisgender bir birey ile transgender bir birey arasındaki cinsel ilişkilenme de birbirinden farklı cinsiyetler olması açısından heteroseksüel kategorisindedir.

26


LGBT+ Öğrencilere yönelik Söylemleri ile

ODTÜ Akademik Kadrosu

“Eşcinsellikle ilgili söyleşiye ne gerek var. Ben 18 yıldır ODTÜ’deyim, hiç eşcinsel görmedim.” ODTÜ’nün bir dönemki Kültür İşleri Müdür Yardımcısı

Biz varız! En başından beri.

“Bir tür akıl hastalığının sağıltımını değil yayılmasını amaçlayan hareketinize sempati duymam mümkün değildir.”

“Cinsiyetsiz Tuvalet talebi görüşüldü, konuşuldu ve ODTÜ yönetimi tarafından kesinlikle uygun görülmedi." Odtü Rektörlük Basın Açıklaması, 2017

Kampüsünde Cinsiyetsiz Tuvalet bulunan üniversiteler: Yale University, University of Montana, The University of California, Binghamton University, Dublin City University, Boğaziçi Üniversitesi, ... şeklinde devam eden liste.

“ODTÜ’de eşcinsel öğrenci kulübü kurulmasına izin vermeyiz.” Odtü Eski Rektörlerinden, U. A.

Öğretim Üyesi, G. Ü., 2016 Resmi LGBT+ Topluluğu olan Üniversiteler: Boğaziçi Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Koç Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi

Size rağmen, çiçekler açacağız!

Size rağmen, biz öğrenciler

Şarkılar söyleyip, dans edeceğiz!

Bu kampüsü yaşanılır kılacağız!

Odtü 2017 Mezuniyet Töreni


İstanbul’dan Berlin’e Sanat:

“ğ – yumuşak g – göçün queer halleri” murat korkmaz Sergi, 2-29 Mart tarihleri arasında Berlin Schwules Museum’da sanatseverlerle buluştu. Türkiye ve Almanya arasında oluşmuş LGBTIQ+ köprüyü; bu hattaki queer etkileşimleri anlatan eserlere yer veren serginin küratör-

lüğünü Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş sanatçı Emre Busse ile Aykan Safoğlu üstleniyor. Emre Busse verdiği bir röportajda farklı queer pratiklerin ifade edileceği bu serginin; Türkiye ve Almanya’daki LGBTIQ+ kişiler arasın-

30

daki teması arttıracağını ve bütünleştirici bir gücü olacağını düşündüğünü belirtmişti. Ğ kullanımı içinse, “ ‘ğ’ birden çok hissiyatı bünyesinde barındıran ancak tek başına seslendirilmesi zor olan bir yerden bizi çağırıyor.” ifadelerini kullandı.


Sergi için yapılan basın metninden bir paragraf ise şu şekilde: ğ, Türkçede bir harf, doğum tarihi Türkçe’nin Latin alfabesi ile yazılmaya başlandığı harf devrimini imliyor: 1928. O tarihlerde Türkçe’nin modernizasyonu ve batılılaşması üzerinde çalışan dil bilimciler Osmanlıca’da yoğunlukla kullanılan Arapça )‫غ‬ghayn) sesinin Latin alfabesinde harf karşılığı olmadığı için yeni dilde kaybolacağını öngörüyor ve bu emsalsiz melez formu yaratıyorlar. Bu harfin kendinden önce gelen sesli harfi uzatmak dışında başka bir işlevi yok, kelime başlarına gelemiyor, ve hiçbir zaman büyük yazılmıyor. Bu nedenle Türkçe alfabenin en kuir harfi. ğ, bir nev-î batılı bedene göç eden doğulu bir ses-harf ve diyebiliriz ki, ğ’nin öyküsü 20. yüzyıl başlarından ilginç bir beden geçiş hikayesi, aslında.

Emre Busse

Aykan Safoğlu

Sergide eserlerine yer verilen sanatçılar: Yeşim Akdeniz, Hasan Aksaygın, Mehtap Baydu, Taner Ceylan, Ayşe Erkmen, Banu Cennetoğlu, Philippine Hoegen, Cihangir Gümüştürkmen, Nilbar Güreş, Aykan Safoğlu, Erinç Seymen, Viron E. Vert, Ming Wong.

31


THE FUTURE IS QUEER

murat korkmaz SEYHAN ARMAN 1980 doğumlu transgender oyuncu, şarkıcı ve drag queen. Aynı zamanda bir insan hakları aktivisti olan Seyhan Arman, 1994 yılında Adana Kardeş Oyuncular Tiyatrosu ile oyunculuğa başladı. Daha sonra profesyonel olarak Aktif Sanat Tiyatrosu, Özürlüler Sahne Tiyatrosu, Tiyatro Gerçek, Adana Birlik Sahnesi, Adana Sanat Tiyatrosu, Gamsız Kabare ve Tiyatro Maan'da çalıştı. Dilruba Saatçi’den oyunculuk eğitimi almış ve Engin Alkan’ın oyunculuk workshopuna katılmıştır. 1997 yılında Seyhan Arman Böyle mi Olacaktı? isimli dizi ile ilk kez ekran karşısına çıktı. Yeditepe İstanbul, Sil Baştan, Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi, Akasya Durağı, Melekler Adası, Menekşe ile Halil gibi dizilerde de rol alan Arman; birçok kısa film ve sinema filminde oynadı. Güneşi Gördüm, Beyza’nın Kadınları, Gitmek: Benim Marlon ve Brandom, Komik bir Aşk Hikayesi, Teslimiyet, Köpek rol aldığı filmlerden birkaçıdır. Oyunculuğunun yanı sıra drag queenlik yapan Seyhan Arman, yarattığı Matmazel Coco karakteri ile özel davet-

lerde sunuculuk da yapmaktadır. Teslimiyet adlı filmindeki rolü ile 22. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında Jüri Oyunculuk Özel Ödülü ve Güneşi Gördüm filmindeki rolü ile 23. Uluslararası Singapur Film Festivali kapsamında En İyi Performans ödüllerine layık görüldü. 2016 yılında, BBC’nin dünyanın dört bir yanından çevrelerine ilham veren kadınların belgeseline yer verdiği “100 Women” projesine rol aldığı filmler ve sosyal sorumluluk projeleri sebebiyle seçilmiştir. 32


AYTA SÖZERİ 1976 yılı, Almanya doğumlu transgender oyuncu ve müzisyen. 1980 yılında ailesiyle İzmir’e yerleşen ve Ege Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olan Ayta Sözeri, daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Türk Sanat Müziği korosunda Türk Müziği eğitimi aldı. Ünlü isimlerin sıkça sahnesini ziyaret ettiği bir müzisyen olan Sözeri fasıl müziği, popüler müzik türünde ve yunanca şarkılarla dolu bir repertuara sahip. Sezen Aksu yoğun bir sevgi duyduğu Sözeri’nin doğum gününe katılmış ve ona “topla eşyalarını gel bana, birlikte iki kız kardeş yaşayalım.” demiştir ve 2013 yılında Ayta Sözeri Sezen Aksu’nun konserlerinde sahnesine konuk olmuştur. Sinemaya, oyunculuğa merakı çok küçük yaşlardayken başlayan Sözeri, bir röportajında ilkokul yıllarında skeçler yazarak arkadaşlarıyla oynadığını belirtiyor. Şimdiye kadar Güneşi Gördüm, Teslimiyet, Kayıp Şehir, Ulan İstanbul, Paramparça, Dadı, Akasya Durağı, Dudaktan Kalbe, Arka Sokaklar, Kuzey Rüzgarı gibi film ve dizilerde rol alan Sözeri “Güneşi Gördüm” filmi ile 23.Uluslararası Singapur Film Festivali’nde filmin bütün oyuncularıyla birlikte “En İyi Performans Ödülü”ne ve 22. Ankara Film Festivali’nde “Teslimiyet” filmiyle “Seçici Kurul Oyunculuk Özel Ödülü”ne layık görüldü.

ESMERAY Kars doğumlu, trans feminist bir insan hakları savunucusu olan Esmeray, oyunculuk ve köşe yazarlığı yapmaktadır. İstanbul’a 1988 yılında gelmiş; 1993 yılında ise açık kimlikli bir trans olarak hayatını sürdürmeye başlamıştır. Esmeray, 2007 yılında başladığı otobiyografik çalışması “Cadının Bohçası” isimli tiyatro oyunuyla izleyicilerin karşısına ilk kez çıkmıştır. Türkiye’nin bir çok şeh33

rinde sahne alan Esmeray; Dario Fo’nun “Tecavüz” ve “Yalnız Kadın” oyunlarını da sahnelemiştir. “Cinsiyet Algısı” başlığı ile TEDx Tunalı projesinde bir konuşması bulunmaktadır. Esmeray 2012 yılından beri Taraf Gazetesi’nde köşe yazalığı yapmaktadır.


DENİSE TÜRKAN İstanbul doğumlu Amerikalı trans oyuncu, drag queen. Türkiye’de Oya Başar & Levent Kırca Tiyatrosu, Koza Tiyatrosu, Gamsız Kabare gibi tiyatrolarda yer aldı. Yaklaşık üç yıl kadar Olacak O Kadar isimli Tv programında rolü olan Denise Türkan; Amerika’ya gitmeden önce oyunculuğunun yanı sıra Cahide’de Drag Queen olarak şovlar yaptı. New York’a taşındıktan sonra önce dil eğitimi almaya başladı. Bu esnada bir radyo programı yapma şansı yakaladı. Amerika’da oyunculuk hayatına TAASNY, LaGuardia Performing Arts Center, ve New Dance Alliance gibi topluluklarla devam etti. New York’ta bir Türk Tiyatrosu topluluğu olan TAASNY’nin Yedi Kocalı Hürmüz oyununda Safinaz rolünü oynadı. Ayrıca Denise Türkan Türk-Amerikan yapımı “Melissa” isimli bir kısa filmde rol almış ve Amerikan Tv dizilerinden olan “Elementary”de bir sahnede yer almıştır. Türkan, Broadway sahnesine ilk adımını bir Amerikan tiyatro klasiği olan “The Skin of Our Teeth” isimli müzikalde rol alarak attı. Twitter hesabından Netflix’in sevilen dizilerinden olan Orange Is the New Black’in 6. sezonunda konuk oyuncu olarak yer alacağını duyuran Türkan; başrollerden birinin yeni geçtiği koğuşta yatan trans kadın bir mahpusu canlandıracak.

EMEL AYDAN 1951 doğumlu transgender striptizci ve sinema oyuncusu. Bir müddet İsviçre’de gece klüplerinde striptizcilik yaptı. “Kutu” filmiyle oyunculuğa başladı. Yeşilçam’da seks filmlerinin yoğun olduğu dönemde otuzu aşkın filmde rol aldı. Hızlım Benim, Ne Olacak Şimdi, Babanın Kızları, Aşk Arzu ve Silah rol aldığı filmlerden birkaçıdır. Translara yönelik gerçekleştirilen sahne yasakları Emel Aydan’ın da sinema kariyerinin sonlanmasına neden olmuştur.

34


BİHTER KARAL Bihter Karal, 1987 doğumlu; Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü mezunudur. İnsan hakları aktivisti olan Karal, uzun bir süre kendi ismi ile açtığı youtube kanalıyla aktivizm çalışmalarına devam etti. Toplumu LGBT+ konusunda bilinçlendirmeyi amaçlayan; kendi trans kimliğine dair yaşadığı süreçleri takipçileri ile paylaşarak deneyim aktarımında bulunan Karal, kısa sürede birçok LGBT+’nın özellikle transgender gençlerin yakından takip ettiği bir isim haline geldi. Şuanda videolu aktivizme ara vermiş durumda. Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’nde İzleme ve Destek Sorumlusu olarak çalışmalarına devam ediyor.

MADIR ÖKTİŞ 1992 doğumlu olan Madır Öktiş Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Mezunu. 5 yıldır LGBT+ hareketi içerisinde. Lady Gaga’nın yakından takipçisi olan Öktiş, onun hayranlarıyla arasındaki kurduğu anne-küçük canavar ilişkisinin parodisini yapmaya başladığını söylüyor. İsmi Madır Öktiş ise buradan geliyor. Cinsiyet/Beden politikaları, Lady Gaga, ve Pokemon 3 büyük tutkusu. Kendisini tanıttığı videosunda Youtube kanalının cinsiyete dair her şeyi darmadağın etmeyi amaçladığını vurguluyor. Arda Bektaş ve Hocam’la (Gamze Öztürk) ortak youtube video çalışmaları var. Youtube videolarından birkaçının ismi: Chubby Bunny Challenge ft. Hocam, EŞCİNSEL DEĞİLİM | Cinsiyet, Cinsellik ve Romans, At Üstünde Cenk Eden Adam Makyajı ft. Serk*n İnci + ÇEKİLİŞ, Prezervatifle İzmir Makyajı ft. Arda Bektaş, Referandum Makyajı (Yokmuş Gibi Makyaj). Öktiş, Boğaziçi Üniversitesi’nde ve yürüyüşlerde gördüğümüz dans ve queer performanslarıyla toplumsal cinsiyet rollerini darmadağın etmeye devam ediyor. 35


ODTÜ’de Cinsiyet Belirtmeyen Zamir Kullanımına Teşvik Çalışması Psikoloji Bölümü’nde okuyan iki trans+/nonbinary öğrencinin özellikle derslerde kendilerine ve cinsiyeti bilinmeyen öznelere yönelik ikili cinsiyetçi he/she zamirlerinin kullanımı nedeniyle başlattıkları bilgilendirme amacı taşıyan ayrımcılık karşıtı kampanyadır. Öncelikli olarak akademisyenleri bilinçlendirerek derslerde trans+fobik cinsiyet atamalarını azaltmayı amaçlayan proje öğrenciler arasında da dikkat çekmiştir. Pratik olarak birkaç ay dikkat edilmesine rağmen ne yazık ki hem akademisyenler hem de öğrenciler ikili cinsiyetçi zamir kullanımlarına devam etmektedirler. Bu ise bölümdeki trans+/nonbinary öğrencilerin ayrımcılıklara birebir maruz kaldıkları ve dünyaya trans+fobik bir eğitim ile cisseksist psikologların salındığı anlamına gelmektedir. Proje kapsamında akademisyenlere ve öğrencilere yönelik olmak üzere benzer içeriklerde iki metin hazırlanmıştır. Akademisyenlere hazırlanan metin her bir hocayla birebir görüşülerek iletilmiştir. Öğrenciler için hazırlanan ise ODTÜ Beşeri Bilimler Fakültesi binası panolarına asılmıştır. Her iki metin de sosyal medyada ilgili haber siteleri ve gruplarda mevcuttur. Panolara asılan metnin içeriği aşağıdadır. “Toplumsal cinsiyet alanında yapılmakta olan çalışmalardan da aşina olunduğu üzere cinsiyet kavramı biyolojik donanımlar ve uzuvlarla sınırlandırabilir bir kavram olmaktan uzaktır. Fiziksel görünüm, kişinin cinsiyeti hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. 36


Kişilerin cinsiyetlerine dair bilgiye ancak ve ancak kendi beyanları doğrultusunda ulaşılabilir. Bu temelde cinsiyet beyanı olmaksızın yalnızca yasal kimlik bilgilerine, isimlerine ya da kişinin görünümüne bakarak kişilere he/she gibi cinsiyet belirten zamirlerle hitap edilmesi ikili cinsiyet sisteminin istemeden de olsa sürdürülmesine neden olmaktadır. Üstelik böyle bir “cinsiyet atama” kişinin kendi bedeni ve cinsiyeti adına karar verme hakkı üzerine dışarıdan bir müdahale teşkil etmektedir. Cinsiyet beyanı bulunmayan ve ikili cinsiyetin dışında yer alan kişiler için (örneğin; transgender, genderqueer, gender nonbinary, agender, bigender, genderfluid, + kişiler) “They” zamirinin kullanılması önemlidir. “They” zamiri tıpkı “you” zamirinde olduğu gibi herhangi bir biçimde grammar değişikliği yapılmadan tekil olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca “they” kullanımını sorunlu bulanların kullanabileceği Ne/Ve/Ey/ Ze/Xe gibi cinsiyet belirtmeyen zamirler de mevcuttur.” 37


POZİTİF BAK

HIV Nedir?

AIDS Nedir?

Türkçede “İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü” şeklinde adlandırılan HIV (Human Immmunodeficiency Virus) bir tür virüstür ve insanın bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olmaktadır. Tedavi alınmadığı takdirde bağışıklık sisteminin çökmesine ve vücudun en küçük hastalıkları dahi atlatamayacak bir noktaya gelmesine neden olabilir. HIV enfeksiyonunun insan vücuduna yayılması şu şekilde gerçekleşir: İnsan kanına karışan virüs, sağlıklı hücreleri istila eder, kendi kopyalarını yaratarak vücuttaki sağlıklı hücrelere yayılmaya başlar. HIV tedavisinin işlevi ise buradaki işleyişin basamaklarından birini engelleyerek virüsün diğer hücrelere yayılmasını engellemektir.

AIDS’in açılımı “Acquired Immune Deficiency Syndrome”dur. Türkçedeki karşılığı ise “Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” olup bir hastalıklar bütünüdür. HIV tedavisi gerçekleştirilmeyen kişilerin bağışıklık sistemi hücreleri bir süre sonra büyük oranda tahrip olur. Zamanla çeşitli enfeksiyonlar gelişmeye başlar. İşte bu evre ve bu süreçte enfeksiyonlara bağlı artan hastalıklar bütünü AIDS olarak adlandırılmaktadır. AIDS’in kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, ilaçlarla kontrol altına alınabilmektedir. HIV vücuda girdikten sonra uzun bir süre belirti göstermeyebilir. Fakat HIV’in erken teşhisi ve tedaviye baş-

38


lanması AIDS evresini önlemektedir ve tedaviye erken başlayan kişiler AIDS evresini yaşamamaktadırlar.

HIV Terminolojisi | Bildiklerimiz, Bilmediklerimiz?

Hatta AIDS ile yaşayan kişiler gereken ilaçların kullanılması ve iyi bir tedavi ile yeniden HIV pozitif aşamaya dönmektedirler.

-HIV’in açılımı Human Immmunodeficiency Virus’tır. Bu yüzden “HIV virüsü” kullanımı yanlıştır. Yalnızca “HIV” ya da “HIV enfeksiyonu” ifadeleri kullanılmaktadır. -HIV ile enfekte olan kişilere HIV’liAIDS’li demek yerine “HIV pozitif ” veya “HIV ile yaşayan kişi” denilmektedir. -“AIDS hastalığı” yerine kullanılması gereken kavram “HIV statüsü” dür. Çünkü AIDS bir hastalık değil hastalıklar bütünü/sendromdur.

Türkiye’de ve Dünyada HIV

-HIV; din, dil, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, meslek, yaş ayırmaz.

Türkiye’de ilk defa 1980’lerde 3 HIV vakası bulunduğu bilinmektedir. Daha sonraki yıllarda ise bu sayı dramatik bir biçimde yükselmiştir. Son yıllarda Türkiye’de HIV pozitif tanısı olan kişi sayısı çok büyük oranda artmış ve bu oran Avrupa’daki en yüksek artış oranlarının arasında yer almaktadır.

-”HIV kapmak” yanlış bir kullanımdır. Doğru kullanım biçimi “HIV ile enfekte olmak” tır.

HIV Nasıl Bulaşır? Nasıl Bulaşmaz? Bilindiği üzere HIV pozitif kişilere karşı çok büyük önyargılar bulunmaktadır. HIV’in bulaş yollarını bilmek hem kendi sağlığımız açısından hem de HIV ile yaşayan kişilerin sosyal hayattan izole edilmemesi; ayrımcılığa maruz kalmamaları açısından önemlidir.

39


HIV; •

Yan yana durmakla ve konuşmakla bulaşmaz.

Aynı odada bulunmakla bulaşmaz.

Aynı tuvaleti kullanmakla bulaşmaz.

Aynı bardaktan su içmekle bulaşmaz.

Öpüşmekle ve el sıkışmakla bulaşmaz.

Aynı tabaktan yemek yemek ile bulaşmaz.

Aynı yüzme havuzunu kullanmakla bulaşmaz.

Sivrisinek gibi canlılardan ve diğer hayvanlardan bulaşmaz.

Vücut sıvılarının iletimi ile HIV enfeksiyonu bir kişiden diğerine aktarılmaktadır. Kan, meni gibi virüsün yoğun bulunduğu sıvılar bu iletimde büyük bir role sahiptir. HIV’in oksijenle teması halinde kısa sürede öldüğü bilinmektedir.

Tükürük, ter, gözyaşı idrar gibi vücut sıvıları ile HIV iletimi gerçekleşmemektedir. Bu yüzden tokalaşmakla, öpüşmekle vs. virüs bulaşmamaktadır. HIV’in 3 temel bulaş yolu vardır: •

Kan alışverişi

Korunmasız cinsel ilişki

Anneden bebeğe (doğum ve anne süt ile)

40


Korunma Yolları Nelerdir? HIV’in üç temel bulaş yolu olduğundan bahsetmiştik. Şimdi korunma yolları nelerdir onlar üzerine bilgilere yer vereceğim. HIV enfeksiyonunun cinsel yolla gerçekleşen bulaşmasında cinsel sıvıların anüse, cinsel organa veya açık yaralara teması söz konusudur. HIV enfeksiyonunun bulaşma riskini en aza indirmek için bazı önlemler alınması gerekmektedir. Bunlardan bazıları: Kişinin cinsel etkinliğe olabildiğince geç yaşta başlaması. Çünkü gençler HIV’e ve diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara çok daha duyarlıdır. Kondom kullanımı HIV’den korunmak adına en etkili yöntemlerden biridir. Anal, oral ve vajinal sekste doğru bir biçimde kondom kullanıldığı takdirde bulaş riski 0’a kadar inmektedir. Fakat kondomla birlikte sperm öldürücü ve kayganlaştırıcı kullanımı önemlidir. Benzer bir biçimde kullanılan kondomun son kullanma tarihinin geçmemiş olması gerekmektedir. HIV bulaşma riskinin en fazla olduğu anal ilişkilenmede kondom ve kayganlık artırıcı kremler önem teşkil etmektedir. HIV’in bulaş yollarından bir diğeri ise kan alışverişi idi. Kan nakli sırasında nakil edilecek kana dair dikkatli olmak ve yasal bir

41

zorunluluk olan gerekli testlerin yapılmasına dikkat etmek gerekiyor. Test edilmemiş enfekte bir kanın naklinin gerçekleştirilmesi HIV bulaşımını kaçınılmaz hale getirmektedir. Şırınga, iğne, dövme aletleri, akapunktur ve kulak delme iğneleri mümkünse tek kullanımlık olmalı ve kullanıldıktan sonra atılmalıdır. Tek kullanımlık değillerse kullanılmadan önce mutlaka dezenfekte edilmelidir. Damariçi uyuşturucu kullanan kişiler de kullanılan şırınganın virüs barındırmadığından emin olmalıdır. HIV’in bulaş yollarından sonuncusu ise anneden bebeğe şeklindedir. HIV taşıyan anne adayları antiretroviral ilaçları kullanarak enfeksiyonun be-


HIV’in Klinik Belirtileri Nelerdir?

beğe bulaşmamasını konusunda önlem alabilirler. Bu önlem kesin çözüm olmasa da virüs geçişini %0.5 ‘e kadar indirebilmektedir. Doğum sonrasında HIV pozitif annenin bebeği kendi sütüyle beslemek yerine, mamalarla beslemesi önerilmektedir.

• • • • • • •

Ağız, yemek borusu ve genital organlarda yaralar İshal Kas ve eklem ağrısı Bulantı ve kusma Tekrarlayan enfeksiyonlar Boğazda iltihaplanma Yüksek ateş Vücutta döküntü (genelde yüz ve gövdede) Kilo kaybı

İstanbul Beşiktaş Belediyesi Sağlıklı Yaşam Merkezi

Nerelerde Test Yaptırılabilir? Ankara Çankaya Belediyesi Halk Sağlığı Merkezi

İstanbul Şişli Belediyesi Halk Sağlığı Merkezi

Çankaya Belediyesi Halk Sağlığı Merkezi’nde Salı 09.00-20.00, Çarşamba 09.00-17.00, Perşembe 09.00-20.00 saatleri arasında anonim HIV testinden yararlanabiliyorsunuz. İletişim: 0850 455 02 65

Ücretsiz ve anonim şekilde test ve danışmanlık hizmeti vermektedir.

Hafta içi her gün 9.30-17.00 saatleri arasında HIV/AIDS konusunda danışmanlık ve bilgi alabilir, test yaptırabilirsiniz. İletişim: 0212 258 24 16

İzmir Ege Üniversitesi İletişim: 0212 234 4831 / HIV/AIDS Araştırma ve 0212 232 18 43 / 0212 Uygulama Merkezi 234 03 66 Destek Birimi: 0232 390 2968 Merkez İletişim: 0232 390 2982 42


HIV/AIDS ile Yaşayan Biri Hangi Kuruluşlarla İletişime Geçebilir? Pozitif Yaşam Derneği (İstanbul): 0216 418 10 61 numaralı telefonu arayarak bu konuda bilgi ve destek alabilirsiniz. HIV/AIDS üzerine daha ayrıntılı bilgi için: pozitifyasam.org

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği (Ankara): İletişim numarası - 0 312 419 29 91 Bu yazı; Pozitif Yaşam Derneği web sitesi ilgili bölümlerden ve Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği - Seks İşçilerine Yönelik CYBE bilgilendirme kitapçığından yararlanılarak oluşturulmuştur.

hazırlayan: murat korkmaz 43


ODTÜ ONUR HAFTASI MAKYAJ ATÖLYESİ

44


ODTÜ 0NUR YÜRÜYÜŞÜ & MEZUNİYET 2017

ODTÜ 2017 Mezuniyet Töreni Törende, rektörün kürsüye çıktığı esnada öğrenciler yuhalayarak ve ıslıklar çalarak rektöre tepkilerini göstermişti. Bu sırada rektörün kürsüsünün önüne güvenlik görevlilerin engellemelerine rağmen kocaman bir gökkuşağı bayrağı açıldı. Bu protesto, rektörlüğün Cinsiyetsiz Tuvalet, LGBT+ topluluğunun resmiyeti

gibi konulardaki ayrımcı ve nefret söylemleri barındıran açıklamaları ile birlikte ODTÜ’de gün geçtikçe artan LGBT+ kişilere yönelik taciz ve ayrımcı tutumlar nedeniyle yapıldı.

ODTÜ 2017 Onur Yürüyüşü

ODTÜ 2017 Mezuniyet Töreni

ODTÜ 2017 Mezuniyet Töreni

FOTOĞRAFLAR-Makyaj Atölyesi: 45

Mine Cemre Özer


Bir Ayrımcılık Çeşidi Olarak Cissexism ve Günlük Yaşamdaki Yansımaları arda aksoy Metinde cinsiyetlerle ilgili kavramlara sıkça değinileceği için derginin sekizinci sayfasındaki kavramlar yazısı incelendikten sonra bu yazıyı okumaya başlamak faydalı olabilir. Cissexism ayrımcılığına ve örneklerine değinmek için, öncelikle cinsiyet kavramının toplumdaki tanımlanış biçiminin içerdiği ayrımcılıkları incelemek ve bu konuda farkındalık kazanmak yazı için yol gösterici olabilir. Cinsiyet; doğru ve geçerli bir tanım olmamakla birlikte toplumlarda, belli bir saç uzunluğu, makyaj varlığı veya yokluğu, kimi tavır ve hareketler, hatta “cinsel” diye etiketlendirilmiş organların varlığı veya şekli gibi nitelikler üzerine inşa edilegelmiş, kadın ve erkek olmak üzere iki kategoriye indirgenmiş bir kavramdır. Oysa cinsiyet, kişinin; yukarıda sayılan hiçbir kriteri yerine getirmek zorunda olmadığı, tamamen beyanının esas alındığı, kadın veya erkek dahil olmakla birlikte bunlar dışındaki sonsuz biçimlerle

kendini tanımlayabileceği, tanımlayamayacağı1 veya tanımlamayacağı2, soyut veya geçersiz olarak nitelenmemesi gereken, biyolojiden3 bağımsız bir kavramdır. İlk tanımda yer alan nitelikler incelendiğinde aslında hepsinin toplumda üretilmiş kriterler olduğunu görmek mümkündür. Kişinin saç uzunluğuyla cinsiyeti arasında bağlantı kurmak günümüzde ne kadar mantıksız ve yapaysa; kişinin or-

46


İkinci tanım, birincideki bu gibi ayrımcı noktaları işaret ederken bir yandan da cissexism’e dair kapsamlı bir tanım oluşturma imkanı sunmaktadır. İkinci tanımdan hareketle cissexism, kişilerin kendilerine atadıkları cinsiyetlerin geçerliliğinin sorgulanması, kabul edilmemesi veya görmezden gelinmesi, cinsiyet ifadelerinin4 eleştirilmesi veya cinsiyetlerine uygun bulunmaması, kimi organlarının ve cinsiyetleriyle ilgili tıbbi geçmişlerinin sorgulanması/yok sayılması/ eleştirilmesi, cis-kadın ve cis-erkek cinsiyetleri başta olmak üzere bir cinsiyet referans alınarak pozitif veya negatif bir şekilde kıyas edilmesi, doğumda atanan cinsiyetinin kişiye dayatılması, cinsiyetiyle eşleşmeyen mekan ve gruplara mahkum bırakılması5 ve cisgender kişileri toplumda avantajlı konuma getiren davranışlar ve eylemler bütünü olarak tanımlanabilir. Kısacası cissexism, doğumda toplum tarafından zorla atanan cinsiyetini reddeden kişilere toplum, bireyler ve kurumlar tarafından uygulanan ayrımcılıktır. Bu ayrımcılık, kendini trans şemsiye altındaki kimliklerle tanımlayan kişilere yönelik cinsiyet veya cinsiyet ifadesi temelli nefret temelli açık şiddet ve saldırı şeklinde gözlemlenebileceği gibi günlük hayatla iç içe geç-

miş ve görmezden gelinmeye daha müsait şekillerde de açığa çıkabilir. Bu durumları örnekleriyle birlikte madde madde incelemek kişilerin hayatından cissexist davranışları çıkarmasına yardımcı olabilir: -Cinsiyet beyanı olmaksızın bir kişiden kadın veya erkek olduğunu varsayarak bahsetmek. Örneğin cinsiyetini söylememiş bir kişiden görünüşü sebebiyle kadın olarak söz etmek, kadınlıkla ilgili zamirler kullanmak. -Trans kişilere doğumda toplum tarafından zorla atanan cinsiyetlerini veya güncelliğini yitirmiş cinsiyet beyanlarını sormak. Örneğin, kişiye “Eskiden de kadın mıydın?, Doğduğunda cinsiyetin neydi? Eskiden kendini genderfluid olarak tanımlıyordun ne değişti? Kimlik rengin nedir?” gibi sorular sormak. -Bazı organlarla cinsiyetler arasında bağlantı kurmak veya bir bağlantı olduğunu ima etmek. Örneğin penisin erkek, vajinanın kadın cinsiyetlerine ait birer organ olduğunu söylemek, kişilerin organlarından yola çıkarak cinsiyetlerini tahmin etmeye çalışmak vs. -Trans kişileri kadın erkek tuvaletlerine, ikiye ayrılmış müzik korolarına, ikiye ay-

47


rılmış soyunma kabinleri ve mağaza reyonlarına maruz bırakmak.

ler söylemesi veya trans erkek bir kişiye “çok değişmişsin bayağı yakışıklı olmuşsun!”, “tam bir erkek gibi olmuşsun” gibi cümlelerle trans erkeklerin ve diğer trans cinsiyetlerin cis-erkek cinsiyetinden aşağı bir hiyerarşik konumda yer almasının, “yarım erkek” olmalarının beklendiği anlamına gelen şaşkınlık ve sözde iltifat ifadelerinin kullanılması.

-Trans kişilerin hormon terapisi, ameliyat gibi tıbbi müdahale alıp almadıklarını sorgulamak, bu müdahaleleri cinsiyet beyanlarının geçerliliğine bir ölçüt olarak kabul etmek veya etmemek. Örneğin, kendini trans kadın olarak tanımlayan bir kişiye herhangi bir hormon alıp almadığını sormak, ameliyat olup olmayacağını sormak, ameliyat olmadıkları takdirde kadınlıklarını kabul etmemek.

-Medya ürünlerinde (film, dizi, reklam vs) cis-erkek ve cis-kadınlara daha çok yer verilmesi, trans görünürlüğünün yok sayılması veya olduğundan farklı yansıtılması.

-Trans kişilerin cinsiyet ifadelerinin öyle olmayabileceği halde cis-kadın ve ciserkekler referans alınarak tanımlanması.

-Cisgender kişilerin alındığı işlere trans kişilerin iş tanımını karşılamalarına karşın alınmamaları, iş tanımını karşılamalarına yönelik eğitimden ve fırsatlardan mahrum bırakılmaları.

Örneğin kendini agender olarak tanımlayan birisine feminen / maskülen / erkeksi / kadınsı davrandıklarının veya göründüklerinin söylenmesi.

-Çeşitli kurumlarda, devlet tarafından zorla ve cinsiyetlendirilmiş şekilde verilen nüfus cüzdanları (ki bu bile başlı başına cissexist bir durumdur) ile cinsiyet ifadeleri / görünüşleri örtüşmediği düşünülerek trans kişilerin ekstra sorgulamaya ve cinsiyetleriyle ilgili sorulara maruz bırakılmaları.

-Trans kişilerin organlarını, görünüşlerini, tavırlarını başka bir cinsiyetle, özellikle cis-erkek ve cis-kadın cinsiyetleriyle “iyi” veya kötü kıyaslamak yoluyla şekilcilik de içeren ayrımcılıklarda bulunmak. Örneğin bir cis-kadının trans kişiye “benden iyi makyaj yapıyorsun, benden güzel bacakların var, benden kılsızsın, benden büyük memelerin var” gibi övgü gibi görünen fakat ayrımcılık içeren söz-

Yukarıdaki maddelerden ibaret olmamakla birlikte bunun gibi cissexism örnekleri, dünyayı ve çevremizi trans kişi-

48


ler için yaşanabilir ve adil bir dünya haline getirmek adına üzerinde düşünülmesi ve kaçınılması gereken davranışlardır. Herkes cis-cinsiyetin kişiye getirdiği ayrıcalıkların farkına varmalı ve bunu sorgulamalıdır.

landırılan fakat cinsel olup olmadığı tamamen kişinin cinsel yönelimiyle belirlenen organlar, vücudun farklı yerindeki kıllar miktarları, vücuttaki kaslar ve şekilleri vesaire gibi biyolojik yapıların kriter alınması kastedilmektedir.

1 Kişiler kendilerine belirli bir cinsiyet atayamayabilir ve farklı şekillerde tanımlayabilirler

4 Kişinin cinsiyetini sunma / sunmama biçimi. Kimi kişiler için hal ve hareketler, saç, makyaj, konuşma gibi nitelikleri kapsayabilir.

2 Kişiler kendilerini bir cinsiyetle tanımlamak istemeyebilirler

5 Örneğin: Erkek-Kadın korosu, tuvaleti, giyinme kabini vs.

3 Toplum tarafından cinsel olarak ad-

St. Louis Onur Yürüyüşü

49


KARİKATÜR - ASSIGNED MALE COMICS

50


By Sophie Labelle Karikatürler “Assigned Male Comics” isimli facebook sayfasından alınmış Türkçeye çevirileri yapılmıştır. Bir seri halinde basımı ve internet üzerinden paylaşımı yapılan karikatürlerin yaratıcısı Sophie Labelle’dir. Web formatlarına ve basımlarına “www.assignedmale.com” adresinden ulaşabilirsiniz. 51

Çeviri: Murat Korkmaz


NE DİNLEMELİ?

murat korkmaz

Pharmakon Tür: Elektronik; (deneysel, industrial noise) Pharmakon New York City’de doğup büyüyen Margaret Chardiet’in 2007 yılında solo bir şekilde oluşturduğu bir proje. 17 yaşından itibaren underground deneysel müzik/ sahne sanatının içinde yer alan Chardiet, Pharmakonla industrial noise türünde müzik yapıyor. Şimdiye kadar Abandon, Bestial

Burden, Contact isimlerinde 3 albümü bulunuyor. Son albümü Contact’ı 2017 yılında yayınlayan Chardiet; bu projesinde zihnin bedenden uzaklaştığı anları yakalamaya çalıştığını söylüyor. Derginin ilk sayısında Pharmakon projesinin de ilk çıkış albümü olan Abandon’ı dinlemenizi öneriyorum.

52


The Body Tür: Elektronik (dark ambient, doom metal) Gitar ve vokalde Chip King; davulda Lee Buford’un olduğu The Body, 1999’da kurulan Amerikalı bir sludge metal grubu. Karanlık, gürültülü, gergin bir atmosferin hakim olduğu şarkılarının büyük bir kısmında vokalin çığlıklarını duyuyoruz. The Haxan Cloak ve Full of Hell gibi müzik

gruplarıyla ise ortak çalışmaları mevcut. All The Waters Of The Earth Turn To Blood, I Shall Die Here, No One Deserve Happiness isimlerinde albümleri olan The Body’nin I Shall Die Here albümünü öneriyorum. Hail to Thee, Everlasting Pain şarkısının gücüyle.

Çabuk ÖNERİ / Transgender & Nonbinary Müzisyenler GENESIS P-ORRIDGE (Tür: Spoken Word, Noise)

FIFTY GRAND (Tür: Witch House)

G.L.O.S.S (Tür: Queercore Punk)

53

MARCIE FREE (Tür: Hard Rock)


DİLARA FINDIKOĞLU murat korkmaz Son dönemin en çok konuşulan moda tasarımcıları arasında yer alıyor. Elbette onu bu sayfalarda mümkün kılan çok konuşulması değil; isyankar, teenage ruhlu, gittikçe olgunlaşan; normları alaşağı etme yetisi olan; “ahlaksız”ı “cadı”yı “kötü”yü “şeytan”ı kutsayan; Madonna, Björk, Lady Gaga ve Rihanna gibi ünlü isimlerin taşıdığı harikülade tasarımları.

“God” ismini verdiği tasarımını taşıyan modelin yüzüne çizilmiş pentagram işareti ise alt-üst edilen dolayısıyla birbirine geçmiş “iyi ve kötü/tanrı ve şeytan” ikileminin çok açık bir sunumu olsa gerek.

Dilara Fındıkoğlu’nun SS18 koleksiyonunu tanıttığı defilesinde Broke Candy’nin yanı sıra “Devil” ismi ile Son koleksiyonunu Londra Moda Haftası Rupaul’s Drag Race’in 7. sezon kakapsamında Holborn’da bir kilisede su- zanını Drag Queen Violet Chachnan Dilara Fındıkoğlu; SS18 defilesinde ki’yi de podyumda görüyoruz. “the witch” “lucifer” “devil” ismini verdiği parçalarını bir başkaldırı edasıyla iz- Londra’da yaşayan Dilara Fındıkoğlu, The Central St Marleyicilerle paylaştı. tins sanat ve tasarım okulundan mezun oldu. Mezuniyet defilesi için okulun seçtiği öğrencilerin arasında yer almadıEn büyük ilham kaynaklarından birinin ğı için seçilmeyen diğer öğrencilerle birlikte alternatif bir Marilyn Manson olduğu düşünülünce bir defile organizasyonuna öncülük ederek dikkatleri üzerine kilisede gerçekleştirdiği ve “satanic orgy” çekmişti. şeklinde eleştiriler almış bu şovu bizim için pek de sürpriz olmadı.


Trans+/non-binary fikir, kültür & sanat dergisi olan Akışkan Sayfalar transgender/non-binary oyuncuların; müzisyenlerin; yazarların; sanatçıların; düşünürlerin, Trans+ mücadelenin ve çok daha fazlasının yer alacağı dergi projemizin ilk sayısıdır. Bu çalışmanın bir sonraki adımlarının bir parçası olmak isteyen; düşünce yazısı, eleştiri, deneme, karikatür ve dergide yer verebileceğimiz çalışmaları olan veyahut “bu projeye herhangi bir şekilde dahil olmak istiyorum” diyen transgender/nonbinary+ kişileri bizimle iletişime geçmeye davet ediyoruz. Sevgiler İletişim adresimiz: akiskan.sayfalar@gmail.com

Resim: JASPER BEHRENDS Liseden henüz mezun transgender bir öğrenci olan Jasper’a hocaları cin-

siyet ve cinsellik üzerine daha fazla çalışmaması gerektiğini bunun “uygunsuz” olduğunu söylemişlerdi.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.