RUMELÝ Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyasý
yayýn no: 102 fotoðraf-albüm: 1 rumeli / yazdan kalma bir balkan rüyasý selahattin sevi zaman kitap yayýn yönetmeni: müslüm mart dizi editörü: yusuf çaðlar kapak tasarým: nurettin aslantaþ tashih: nail tan baský–cilt: feza gazetecilik a.þ. ikitelli organize sanayi bölgesi, haseyad yapý koop. turgut özal cad. no: 102/24 ikitelli / istanbul tel: (0212) 671 79 49 1. basým: nisan 2009 ISBN: 978-605–5799–09-0 © 2009, bu kitabýn yayýn haklarý zaman kitap’a aittir. adres: fevzi çakmak mah. a. taner kýþlalý cad. no: 6 (34194) bahçelievler/istanbul tel: (0212) 454 1 454 fax: (0212) 454 14 84 www.zamankitap.com e–mail: zamankitap@zaman.com.tr zaman kitap bir feza gazetecilik a.þ. kuruluþudur.
RUMELÝ Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyasý
Selahattin Sevi
SELAHATTÝN SEVÝ 1971’de Bursa'da doðdu. Ýlk, orta ve lise eðitimini bu þehirde tamamladý. 1994 yýlýnda Marmara Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi'nden mezun oldu. Türkiye, Zaman ve Milliyet gazetelerinde foto muhabiri olarak çalýþtý. 2001’den bu yana Zaman Gazetesi’nde fotoðraf editörlüðü görevini sürdürüyor.
Arda ile Tuna arasýnda Yüksek daðlarýn, sonsuz verimli ovalarýn, geniþ ýrmaklarýn hepsinin adýdýr Balkan. Arda ile Tuna'nýn arasýndaki her þeydir. Kýsa süreli sükûnet dönemleri özlemle yâd edilir. Huzuru kaçýracak bozguncularý her daim hazýrdýr. Sýnýr kavgalarý eksik olmaz… Her millet, adý ‘Büyük' ile baþlayan kendi devletini kurmak arzusundadýr. Sonu hüsranla sonuçlanan düþ kýrýklýklarý sahici yenilgilerin ardýndan gelir. Ama nafile… Bizim için Rumeli olan bu topraklarda yan yana, ama apayrý hayatlar yaþanýr. Kývrak bir Balkan havasý o anda birleþtirir herkesi. Bir fincan acý kahve bütün dertleri unutturur. Sevgisinde de kavgasýnda da samimidirler. 10 yýldan fazla zamandýr yaptýðým Balkan seyahatleri bilmeye, çözmeye ve anlamaya yetmedi bu karmaþýk coðrafyayý. Sevmek için ise tek sefer bile yeter. Yollar, yolculuklar, hatýralar ve anlar var bu kitapta. Sirkeci'den baþlayan, Selanik üzerinden devam eden ve Adriyatik kýyýlarýnda noktalanan tren yolculuðu paralelinde zamana not düþülmüþ enstantaneler var. Arda ile Tuna nehirleri arasýnda görünen, yaþanan izler ve izdüþümler var. Selanik'te geçmiþi yaþayacaðýz birlikte, Atina'da günün tadýný çýkaracaðýz. Üsküp'te Vardar türküsü söyleyecek Kosova'da dünün acý hatýralarýný unutmadan özgürlüðün tadýna varacaðýz. Belgrad'da Tuna'nýn serin sularýna kulaç atarken Saraybosna'da Baþçarþý'yý arþýnlayacaðýz. Mostar'da Neretva'nýn yeþil sularýna atlayýp Dubdovnik'te huzura kavuþacaðýz. Dönüþ yolculuðu için güzergah planlarý yapacaðýz.
Selahattin Sevi Küçükçekmece, 2009
5
içindekiler Arda ile Tuna Arasýnda / 5 Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyasý / 9 Rumeli’den Anlar, Anýlar... / 25 Arda / 27 Batý Trakya / 29 Selanik / 32 Atina / 43 Üsküp / 55 Kalkandelen / 61 Debre / 64 Ohri / 65 Manastýr / 66 Prizren / 73 Mamuþa / 74 Mitroviça/ 76 Ýpek / 78 Kaçanik / 79 Priþtine/ 80 Belgrad / 87 Saraybosna / 94 Srebrenitsa / 102 Mostar / 104 Dubrovnik / 107 7
Yazdan Kalma Bir Balkan Rüyasý Sirkeci'den kalkan tren nereye götürür bizi? Avrupa içlerine mi, Karpatlar'ýn ötelerine mi? Arda Nehri’nin nemli kumlarýna mý, Vardar Ovasý'na ya da Tuna'ya mý? Serin kuzey ülkelerine götürür belki, belki de sýcak Akdeniz iklimlerine… Nereye? Önce Rumeli'ye götürür. Ýstanbul'un batýsýna uzanan raylar Türkiye topraklarýný terk etmeden iki tercih koyar önümüze. Ya Batý Trakya ve Selanik üzerinden devam edecekesinizdir seyahatinize yahut Sofya… Mecbur olmasam da her zaman birincisini seçerim. Meriç'i, Arda'yý görmeden Tuna'nýn huzuruna çýkýlmaz zira. Bir eþiktir Arda, köprüdür Meriç. Ýsteyeni birleþtirir, isteyeni ayýrýr. Gün gelir doðal sýnýr olur ülkeler arasýnda, gün gelir halklarý ve dilleri kaynaþtýrýr bir temmuz sonu festivalinde. Gelenekselleþen ve nehrin adýyla anýlan þenliklerde Elefteria Arvanitaki'nin billur sesi gibi gecenin karanlýðýna akar biteviye. Bazen de kavuþamayan sevdalýlarýn hüzünlü türküsü olur. Halil'in oynadýðý zeybektir, Katarina'nýn çiftetellisidir. Mayaladýðýnýz dostluklarýn yýllarca sürdüðüne, komþu coðrafyalardan gelip posta kutunuza düþen mektuplar þahittir. Birinci güzergahý tercih etmemin baþka sebepleri de var elbette. Rodop Daðlarý'nýn güney yamaçlarýndan, verimli Trakya ovalarýndan geçerek Balkanlar’ý aþ-
9
mak her zaman daha heyecan vericidir. Karmakarýþýk Güneydoðu Avrupa coðrafyasýnýn bilinmezlerle dolu dünyasýna bildik köylerden, kasabalardan ve þehirlerden varmak; saðýna dumanlý daðlarý, soluna mavi Ege sularýný alarak yolculuk etmek tarifi mümkün olmayan bir mutluluktur. Dostluk/ Filia Ekspresi Selanik'e ulaþmadan uðradýðýnýz istasyonlar sadece geçip görülecek deðil, dahasý yaþanacak þehirlerdir. Dedeaðaç, Gümülcine, Ýskeçe, Kavala… Sizi buyur eder. Kýrmýzý kiremitli evler, incecik beyaz minareler, mahzun ve tanýdýk simalar, burasýnýn Batý Trakya olduðunu hatýrlatýr. Gün görmüþ bilge ihtiyarlar, siyah feraceli kadýnlar yürür sokaklarýnda vakur. Ak benizli genç kýzlar sevdalarýný iþler oyalara. Sarýyaðýz delikanlýlar haytalýk eder tütün imecesi akþamlarýnda. Hayatlarý da kalpleri gibi iki parçadýr. Gündelik hayatta Türk, resmiyette Yunan… Fakat her zaman mütevekkildirler. Yüzleri bazen Ankara'ya bakar, bazen Atina'ya … Fakat umutlarý ve gelecekleri doðduklarý tapraklardadýr. Dünyayý deðiþmezler Rodoplarýn gölgesindeki tek bir güne. Güneþ Ýstanbul yönünden doðar her sabah onlar için, Selanik istikametinden uðurlanýr. O Selanik ki, orada Ýstanbul'u ararlar, fakat en çok Ýzmir'i bulurlar. SELANÝK ÝÇÝNDE Demir atýmýzýn geceyi bölen þamatasý sustuðunda, gök gürültüsü kesiyor yolumuzu. 11 saat kadar sürmesi gereken Selanik yolu yaðýþtan yýkýlan köprülerden dolayý 18 saate çýkýyor. Olsun… Varýlacak yer Selanik'se zararý yok. Çekilir… Selanik'i gezmek için herkesin bir baþlangýç noktasý vardýr. Kimi limandan, kimi þehrin sembolü Beyaz Kule'den baþlar. Benimse her zamanki tercihim Rotunda'dýr. Çünkü bu harikulade binada gizlidir þehrin ruhu. Tapýnak ola-
10
rak yapýlan, sonra sýrasýyla kilise, cami, tekrar kilise ve en son müze olarak ayakta kalan kadim yapý, Selanik'in biricik minaresine ve dünya güzeli bir þadýrvana sahiptir. Giriþinde savaþçý resimleriyle nefis Osmanlý hattýný birlikte barýndýrýr. Etrafýnda yer alan mihrap ve minber kalýntýlarý ile mezartaþlarý ise geçmiþ günlerden hikayeler anlatýr. Yorgunsanýz bir önerim olacaktýr. Rotunda'yý gezerken hemen yanýbaþýnda bulunan Hatzis pastanesinden gelen nefis kokularýn davetine riayet edin lütfen. Tercih yapmakta zorlanacaksýnýz belki ama haným böreðinden baklavaya kadar aþina tatlýlarýn görsel þölenini yaþayacaksýnýz. Selanik böyledir iþte. Adýmýnýzý atar atmaz yýllardýr burada yaþýyormuþ hissine kapýlýrsýnýz. Yabancýlýk çekiyorsanýz surlar size yol gösterir. Taþ duvarlarýn altýndaki kapýlardan geçerek yukarý kente varýrsýnýz. Eski Türk mahallesine yani.. Buradan bütün Selanik'i görmek mümkündür. Ýki katlý bahçeli evler, rengarenk çiçekli balkonlar ve ille de kediler... Özgürce dolaþan köpekler. Kâh ahþap, kâh taþ binalarýn arasýndan Alaca Ýmaret'e kadar inersiniz, kendinizi býrakýrsanýz. Adýný bilemediðim bir mescit, yanýnda yýkýk dökük ahþap bir ev. Cami avlusunda ve revaklarýn altýnda gönlünce oynayan çocuklar... Hemen yanýnda Yeni Hamam. Bu diyarda bütün camiler ve diðer tarihî yapýlar ya kapalý ya da iþlevi dýþýnda kullanýlmaktadýr. Her þeye raðmen yaþamalarý ise tesellidir. Denize doðru inerken þehri doðudan batýya kesen anayola, Agiou Dimitriou'ya çýkýyorum. Bu yolu deniz paralelinde kesen ana arterden Türkiye yönüne devam ederseniz Atatürk'ün evine ulaþýrsýnýz. Atatürk'ün henüz Mustafa iken yaþadýðý döneme ve sonraki yýllara ait hatýralarýn saklandýðý müze ev, mahallemizden bildik bir bina gibi. Agiou Dimitriou Caddesi ile þehri denize paralel kesen ikinci büyük cad-
11
de Egnatia Caddesi'nin arasýnda Roma Agorasý bulunuyor. Egnatia (Vardar Kapýsý) Caddesi'nin batý yönü bir anlamda bizim Ýstanbul Laleli… Kuzeyli komþularýn çaresiz turistleri bavul ticareti için mesken tutmuþ buralarý. Yetmemiþ Çin, Tayvan, Hindistan gibi uzak ülkelerin davetsiz konuklarý da gelmiþ. Cadde boyunca tekrar Türkiye yönüne ilerliyorum, karþýmda yine tanýdýk bir yüz. Hamza Bey Camii, caddenin karþýsýnda Bedesten. Ýçinde tuhafiye dükkânlarý var. Þirin, güzel bir çarþý. Beyaz Kule ile liman arasý ise adeta Ýzmir'in Kordon Boyu. Þýk kafelerin yer aldýðý, her yaþtan Yunanlýnýn buzlu frappelerini yudumladýðý mekânlarýn bitiminde Selanik Limaný çýkar karþýnýza. Artýk bir kültür merkezi havasýnda olan limandaki Selanik Fotoðraf Müzesi, Avrupa'daki birçok örneklerinin bile gýpta edeceði saygýnlýktadýr. Þehrin sýrtlarýnda ise Namýk Kemal dahil birçok yazar ve düþünürün çile doldurduðu Yedikule Zindanlarý ve Kale'yi görürsünüz. Bundan yüz yýl önce Türkler kale civarýnda, Museviler liman çevresinde, Yunanlýlar ise ikisinin arasýnda yaþarmýþ. Þimdi þehirde hatýrý sayýlýr bir Türk nüfus kalmasa da her köþe baþýnda karþýnýza bir cami, bir imaret, ya da bir hamam çýkacaktýr. ATÝNA: BALKANLAR’IN KIZ KARDEÞÝ Selanik'ten sonra Balkanlar’a çýkmanýn yolu Atina'dan geçmiyor geçmesine; fakat davetkârdýr Atina. Sadece ben deðil, cümle Rumeli uyar bu çaðrýya. Selanik'ten sonra altý saatlik bir tren yolculuðundan sonra ulaþýrlar þehre. Yoksul Arnavutlar, gariban Makedonlar, çaresiz Bulgarlar hayatlarýný burada kazanýr. Meriç'i ve Arda'yý binbir macera ile aþan Doðulu mültecilerin umuda yolculuklarýnýn da son duraðýdýr Atina. Balkanlar’ýn güneye gelin gitmiþ kýz kardeþidir. Þefkatlidir, merhametlidir.
12
Atina aslýnda bir Akdeniz þehridir. Aþýrý sýcaklar, nem ve trafik sizi her an çýldýrtabilir. Fakat alternatif metro hatlarý, binalar arasýndaki derin gölgeler sizi tadý çýkarýlacak bir Atina'ya götürür. Her ne kadar þehrin sembolü Akropol'den bakýldýðýnda içinden çýkýlmaz bir labirenti andýrsa da gözünüz korkmasýn. Atina eðlenceli bir þehirdir. Meþhur Syntagma (Anayasa) Meydaný, þehrin en büyük meydanýdýr. Geleneksel giysilerini giymiþ Yunan askerlerinin nöbet deðiþimi bütün turistlerin ilgisini çeker. Pahalý otellerle çevrili meydandan dört bir yana yollar ve bulvarlar çýkar. Ermou Caddesi, lüks maðazalarýn yer aldýðý ve küçük bir kiliseye çýkan trafiðe kapalý haliyle her zaman iþlektir. Yolun sonundan saða dönerseniz müze ve üniversite bölgesine, sola dönerseniz Monastiraki'ye ve Plaka'ya varýrsýnýz. Buralar günün 24 saati yaþayan, iki katlý evlerin, lokantalarýn, kafelerin ve küçük müzelerin olduðu semtlerdir. Psiri, kötü alýþkanlýklarýný býrakmýþ bir tövbekârdýr. Yeni hayata alýþmanýn acemiliði olsa da uyum göstermekte mahirdir. Korkusuzca dolaþabilirsiniz sokaklarýnda. Monastiraki tren istasyonundan çýkar çýkmaz antik Yunan'dan günümüze birçok hatýra ile karþýlaþýrsýnýz. Türk hamamý, medrese, geleneksel sanatlar müzesi olarak kullanýlan Mustafa Voyvoda Camii ve Fethiye Camii bütün güzelliði ile sizi karþýlayacaktýr. Fethiye Camii'nin köþesindeki lokantanýn emektar garsonu Kosta Amca, yemek arasý yarenlik eder, Ýstanbul üzerine sýmsýcak sohbetler açar. Yorgunluk kahvesini kendi elleriyle hazýrlar size. Atina'da herhangi bir yerde kaybolsanýz bile yolunuz mutlaka Omonia Meydaný’na çýkar. Daha çok göçmenlerin yaþadýðý bu bölgede siyahlar, beyazlar, Müslümanlar ve Yahudiler, Ortodoks Yunanlýlarla iç içe yaþar. Anarþisti de mesken edinmiþtir buralarý komünisti de. Bir köþede eylem örgütleniyordur, diðer köþede pankart hazýrlanýyordur. Arka sokaklarýn karanlýk ko-
13
ridorlarýnda beþ vakit yayýlan ezan sesleri yankýlanýr. Omonia'dan liman semti Pire'ye doðru giderseniz Türklerin ve Müslüman azýnlýðýn yaþadýðý Gazi Mahallesi’ni, modern Benaki Müzesi'ni, Atina'nýn yeni yapýlan ve ibadete açýk tek camisini bulursunuz. Gazi, vakti zamanýndaki gaz santralinden alýr adýný. Kahvelerinin önünde yaz kýþ mutlaka mangallar yanar. Elde avuçta ne varsa üzerinde birkaç defa çevirir masalara gelir. Ne bereketli bir masadýr ki o, bazen iki ya da üç kiþi doyar, bazen bütün mahalle. Bir kandilde birkaç sayfa ‘mevlidcik' okuyacak hoca ister sakinleri. Fakat cenazeleri bile olsa sekiz yüz kilometre ötedeki ‘mübarek topraklarýn', yani Ýskeçe'nin ve Gümülcine'nin yolunu tutarlar. Pire'nin iki limanýnýn adý Türk ve Paþa limanlarýdýr. Faliro gibi denize kýyýsý olan semtlerde ise daha çok Türkiye'den mübadele ile gitmiþ Rumlar yaþar. ÜSKÜP Balkanlar'a açýlma vakti geldi. Bunun için tekrar Selanik'e dönmemiz ve Üsküp'e giden trenlerde yerimizi almamýz gerekiyor. Vardar vadisi boyunca gideceðiniz bu yol sizi, Yahya Kemal'in ‘Üsküp ki Þar Daðý'nda devamýdýr Bursa'nýn' dediði þehre götürecektir. Þehri ikiye bölen nehrin iki yanýnda iki ayrý dünya kurulmuþtur. Arnavutlar, Makedonlar ve Türkler için hayatlar ayrý ayrý da olsa konuþulan bütün dillerde aynýdýr Vardar. Herkes mahallesinde kendi hayatýný yaþar. Bölünen bu hayatlarý Osmanlý'dan kalma taþ köprü birleþtirir. Köprünün kale tarafýnda kalan yönünde çarþý ve bit pazarý vardýr. Hemen yanýnda Dükkancýk semti. Baþta Mustafa Paþa Camii olmak üzere yýllara meydan okuyan tarihî camiler ve diðer yapýlarý ile þiirlerde ve þarkýlarda anlatýlan Üsküp'tür burasý. Kosova yolu üzerindeki Roman semtinden ise yaz kýþ eðlence ve þenlik eksik olmaz. Onlar Balkanlar'ýn binbir acýsýna
14
raðmen yaþama sevinçlerinden bir þey kaybetmeyen halkýdýr. Buna mukabil kendilerine ait televizyonlarý ve dernekleri ile hiçbir yerde olmadýklarý kadar bilinçli ve örgütlüdürler … Vardar'ýn diðer yaný soðuk savaþ mirasý yapýlarý, meydanlarý ve modern binalarýyla yeni Üsküp'tür. Yalnýz, Makedonya sadece Üsküp'ten ibaret deðildir. Üsküp'ten ayrýlmadan önce Makedonya'nýn diðer önemli þehirlerini de görmemek olmaz. Mesela Balkan komitacýlarýnýn piri Niyazi'nin Resne'si, mesela Debre… Debre'ye, Atatürk'ün dedelerinin köyü Kocacýk'a çýkmaya bu sefer cesaret edemedim. Ne güzel yerlerdi! Dün gibi hatýrlýyorum: Bir 10 Kasým sabahý ilkokul çocuklarýyla Makedonya yaylalarýndaki sabah yürüyüþümüzü.. Emran, bir güz sabahýnda okuyacaðý þiiri prova ediyordu. Zihni Seydi Hoca ise içtenlikle anlatýyor bize ve konuklara evlad-ý fatihan hikâyelerini. “Biz burada dilimizi, dinimizi ve kimliðimizi yýllarca koruduk.” diyor: “Buralar Atatürk'ün de ata yurdu.” Debre’den 18 kilometre sonra Kocacýk, daðýn hemen yamaçlarýnda. Padiþah Murad-ý Hüdavendigâr ve Fatih Sultan Mehmet zamanýnda Konya ve Aydýn ovalarýndan getirilip buraya yerleþtirilen Yörüklerin kurduðu bir köy. Kosova'daki Mamuþa ile birlikte Balkanlar'da diðer milletlere fazla karýþmamýþ, kendi içinde kýz alýp vermiþ, dilini ve kültürünü korumuþ iki önemli merkezinden biri. Kýz kardeþi Makbule Haným'ýn verdiði bilgiye göre Atatürk'ün büyükbabasý Ahmet, siyasî karýþýklýklardan dolayý firar etmiþ, yedi sene daðlarda yaþamýþ. Bu sebeple kendisine Firari Ahmet Efendi denirmiþ. Babasý Ali Rýza Bey de burada dünyaya gelmiþ. Hatta Ahmet Efendi'nin saçlarý kýrmýzý olduðu için ‘Kýrmýzý Hafýz Efendi' diye de anýlýrmýþ. Sülale ise Kocacýk ve çevresinde Sarý Mustafalar olarak ün salmýþ. Atatürk, hemþehrileri Kocacýklýlar için hâlâ "Sarý Mustafalar'ýn Kemal”. Kemal ve Mustafa isimleri çok
15
yaygýn yörede. Tekrar yola çýkma zamaný. Görülecek daha çok yer var Makedonya'da. Kalkandelen, Ohri, Manastýr… Harabati Baba Tekkesi'nin ve Alaca Camii'nin bulunduðu Kalkandelen, þiir akþamlarýyla adýný duyuran Ohri ve Sturuga gerçekten görülmeye deðer… Atatürk'ün askerî okulu okuduðu ve Eleni’ye âþýk olduðu Manastýr uðranmadan geçilmeyecek yerler. ÜSKÜP'TEN KOSOVA'YA Üsküp'ün birkaç kilometre dýþýnda Kosova sýnýrýndaki Blatze sýnýr kapýsýna gelince dokuz yýl öncesinin ilk yazýna götürdü hatýralarým beni. Çoluk çocuk yollara düþen Arnavutlarýn ve Türklerin dramlarýna þahit olmuþtum sýnýrdaki kamplarda. Fitore ile de burada tanýþmýþtým. Zafer, anlamýna geliyordu adý. 10 yaþlarýnda sevimli bir ‘kýzancaðýzdý'. Sevinçliydi. En güzel elbiselerini giymiþ, gür sarý saçlarýný taramýþ, ülkesine kavuþmanýn heyecanýný duyuyordu içinde. Ne de olsa biraz sonra evinde olacaktý. Sýnýrý birlikte geçtik. "Köyümüz hemen ileride." dedi. "Kaçanik kasabasýndan sonra ..." Yarým saat sürmedi, kasabaya vardýk. Fitore, Üsküp'ten babasý için aldýðý çikolata kutusuyla birlikte askerlerin kalabalýk olduðu yere gitti. Babasýný sordu. Aralarýnda yoktu. Biraz sonra evlerindeydik. Meraklý bakýþlarla iki sevimli ihtiyar karþýladý bizi. Fitore'nin dedesi ve babaannesiymiþ. Sevinç gözyaþlarý içinde torunlarýný baðýrlarýna bastýlar. Sonra da Fitore'nin komutan olan babasý geldi. Fitore'yi tuttuðu gibi kucaðýna aldý. Kirli sakallarýndan yaþlar süzülüyordu. Fitore ve ailesi gibi yüz binlerce insaný ülkelerinden ayýran savaþ bitmiþ, barýþ gelmiþti.
16
Kaçanik'ten yaklaþýk bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra onlarca tank ve araçla Kosova'nýn baþkenti Priþtine'ye vardýk. Karþýdan hayalet þehir gibi görünüyordu. Þehir, korkunç savaþta hasar görmüþtü. Ama içeriye doðru girildiðinde hayatýn aktýðý görülüyordu. Manavlar, bakkallar çalýþýyor, pazarlar kuruluyor, insanlar alýþveriþ yapýyordu. Þükür elektrik ve su vardý. Çocuklar bombalanmýþ binalarýn, yýkýlan minarelerin gölgesinde geziyor, oyun oynuyordu. Ardýndan gittiðimiz Mitroviça, Ýpek ve Yakova gibi þehirler için durum biraz daha kötüydü. Tabii köyler de. Çünkü buralarý daha da harap durumdaydý. Ama konuþtuðum insanlar, “Olsun” diyordu, “Siz iki yýl sonra gelin, sanki buralarý hiç savaþ olmamýþ gibi bulacaksýnýz.” Aradan tam dokuz yýl geçti. Kosovalýlar sözlerini tutmakla kalmadýlar, Balkan coðrafyasýnýn son baðýmsýz ülkesi olarak tarih sahnesindeki yerlerini aldýlar. Mülteci kamplarýndaki dramlarýna þahit olduðum ve on yýl önce tanýþtýðým küçük arkadaþým Anita'yý ziyaret etmeliyim. Özgürlüðün ýþýltýsýný görmek istiyorum gözlerinde. Aman Allah'ým! Þimdi kocaman olmuþ. 11'inde. Dersleri de kendisi de ‘pekiyi'. Baþarýlý bir öðrenci olarak ailenin neþe ve gurur kaynaðý. Ablalarý Romina ve Klodina da öyle... Anneleri Antigona, ülkeye döndükten sonra hemþire olarak hastanede çalýþmýþ. Þimdi ise çocuklarýna bakabilmek için bir anaokulunda görev yapýyor. Kuyumcu olan baba Ömer Hasani ise hayata sýfýrdan baþlamak zorunda kalmýþ. Gümüþ ve taký iþleri yapýyor. Dede Fettah Beriþa, 76 yaþýnda. Hâlâ dinç ve saðlýklý. Yakýlan evlerini kýsa sürede kullanýlýr hale getirmiþ. Ýlerlemiþ yaþýna raðmen çok çalýþýyor. Hangi çocuðunun ihtiyacý varsa onun yanýnda kalýyor. Büyük bahçesinde ürettiði sebze ve meyveleri toptancýlara satýyor. Kimseye muhtaç deðil. Amca Agim ça-
17
lýþýyor. Küçük kardeþ Ýskender mülteci olarak gittiði Avusturya'dan döndükten sonra yabancý misyonlarda görev yapýyor. Ýngilizcesi ve aktifliði ona savaþ sonrasý yeni imkânlar ve fýrsatlar sunmuþ. Tarih öðretmeni eþi ve biri mülteci iken doðan üç çocuðu ile mutlu bir hayat sürüyor. Teyze Zümrüt Haným ise öðretmen olan eþi Ýbrahim ve oðlu Liridon ile ayakta kalma mücadelesini sürdürüyor. Oðul Liridon, Mahsun Kýrmýzýgül ve Ýbrahim Tatlýses türküleriyle baþlayan meraký sayesinde Türkçeyi hiçbir eðitim almamasýna raðmen anadili gibi konuþuyor. ‘Arnavut inadý' bu olsa gerek. Ýnat ve inançlarý sayesinde herkes yeni hayatlarýnda mutlu. Kosova denilince baþkent Priþtine ile birlikte akla ilk gelen þehirlerden biri tabii ki Prizren. Þar Daðý eteklerinde kurulan bu güzel þehrin ortasýndan Bistriça Nehri süzülüp geçiyor. Üzerinde zarif bir Osmanlý taþ köprüsü uzanýyor birçok Rumeli þehrinde olduðu gibi. Ve gözünüzün görebildiði her yerde göðe uzanmýþ merdivenler gibi onlarca minare... Köprünün yanýnda ise Þadýrvan meydaný ve ortasýnda gürül gürül akan çeþmesi... Bu çeþmeleri bütün þehirde, hatta bütün ülkede görmek mümkün. Prizren, her þeyiyle adeta bir miniatürk. Minyatür köprüleri, camileri ve diðer yapýlarýyla kendinizi asla yabancý hissetmeyeceksiniz.. Eðer Balkanlar’da her þeyi ile bir Türk köyü görmek istiyorsanýz saat baþý kalkan arabalara binip 20 dakika sonra orada olabilirsiniz. Mamuþa, geleneksel dokusunu yitirmemiþ ve bütün nüfusu Türk, yönetimi Türk bir kasaba. 200 hane ve yaklaþýk 600 kiþi yaþýyor. Artýk ayrýlýk vakti… Kosova'dan ve Anita'dan ayrýlmak o kadar zor ki. Üsküp'e gelip 12 saatlik bir yolu kat ederek Belgrad'a gitme meþakkatini düþünmek bile yoruyor insaný. Bu sefer de ‘sefer' demekten baþka çare yok. Yola çýkmalý.
18
Bereket, yolla birlikte geliyor iþte... Hýnca hýnç dolu Üsküp-Belgrad treni gayet þenlikli. Serüven peþindeki genç turistler, yoksul köylü dedeler ve ninelerle sohbet ede ede ilerliyoruz. BELGRAD ‘KAPI' Balkanlar’da bir yerlere gidecekseniz, yolunuz mutlaka Belgrad'dan geçecektir. Milattan Önce Keltler'le baþlayan geçiþler Romalýlar, Avarlar, Franklar, Bizanslýlar ve Osmanlýlarla devam edegelmiþ. Dün Avrupa içlerine ve Tuna'nýn öte yakasýna geçmek için nefes alýnan þehir, bugün gurbetçilerin mola yeri. Onlar Belgrad'a Türkçe anlamýyla söylersek ‘beyaz þehir'e geldiklerinde ‘memlekete geldik' sayarlar kendilerini. Dönüþte soluklandýklarýnda ise ‘gurbet' acýsý düþer yüreklerine. Özlem baþlar geride kalanlara. Sonuçta Belgrad bize uzak deðildir. 8 bin 700 Türkçe kelime, Sýrpçanýn bir parçasýdýr yer yer kulaðýnýza çalýnan. Belgrad, Sava ve Tuna Nehri ile anlam kazanýr. Bütün haþmeti, bereketi ve güzelliði ile þehre hayat verir. Sava ve Tuna ýrmaðýnýn birleþtiði noktaya hakim tepe ise ‘Kale Meydaný'dýr. Týpký Türkçe söylendiði gibi. Sabah sporu yapanlardan tutun da okulu kýran kaçaklara, herkes buradadýr. Fakat asýl cümbüþ gün batýmýna yakýn baþlar. Her gün tekrarlanan bu ayini kaçýrmaz Belgradlýlar. Ýlk kez oluyormuþçasýna huþu içinde bekler vakt-i kerahatin sonunu. Nefesli Balkan çalgýlarýnýn sesi daha sonra iþitilir ve sabaha kadar da susmak nedir bilmez. Kale'de toplanan kalabalýklar müziðin götürdüðü yere doðru yürür akýn akýn. Sabahýn ilk ýþýklarý görüldüðünde bir önceki ritüeller tekrarlanýr. Bazen okul çocuklarýnýn tahta kýlýçlarla tiyatro provalarýný görürsünüz açýk askerî müzede. Ýyi korunmuþ surlarýn arasýnda þövalye edasýyla þakýrdatýrlar kýlýç
19
ve kalkanlarýný. Þehrin en iþlek caddesine insanlar akýn ettiðinde, iþ güç zamanýdýr. Terazi Caddesi kaç kere dolup boþalýr Allah bilir. Caddenin sonunda ise siyasî gerilimlerle gündeme gelen parlamento binasý yer alýr. 1690 yýlýnda yapýlan Bayraklý Camii ise ara sokaklarýn birindedir. Sorarak bulamasanýz da arayarak ulaþabilirsiniz beþ vakitten birine. Ýmam Mustafa Yusufspahiç ve gönüllü hizmetlileriyle ilim ve irfan merkezidir hâlâ. Bölünmelerle, siyasî istikrarsýzlýkla gündeme gelen Sýrbistan ve özellikle Belgrad; parklarý, bahçeleri, rekreasyon alanlarýyla geleceðin gözde Avrupa þehirlerinden olacaðýnýn izlenimini veriyor þimdiden. Þehirlilik ve yaþama üslubu ile çok mesafe kat ettiði gözden kaçmýyor. Belgrad'a alýþmak kolay olduðu gibi oradan ayrýlmak da zor deðildir. VE SARAYBOSNA Belgrad'dan Saraybosna'ya giden yol oldukça zorlu. 6 saatlik mesafe için bu sefer treni deðil, otobüsü tercih etmek daha doðru. Yüksek daðlardan kývrýla kývrýla inilen Saraybosna'ya geldiðinizde adeta bir huzur adasýna ulaþmýþ oluyorsunuz. Doðudan geldiðiniz için efsane baþkan Aliya Ýzzetbegoviç'in kabrinin de olduðu þehitlik karþýlýyor ilkin sizi. Baþka yönlerden gelseniz de fark etmeyecek gerçi. Hangi yönden gelirseniz gelin, bir þehitlikten geçeceksiniz. Çünkü Saraybosna ve diðer Bosna þehirleri þehitleriyle koyun koyuna yaþýyor. Ve gözü gibi koruyor onlarý. Her biri çiçek bahçesi. Srebrenitsa ise yüzyýlýn vicdanýnýn en aðýr yarasý. 8 bine yakýn Boþnak'ýn bir gecede yok edildiði facia, insanlýðýn hafýzasýnda hâlâ canlý bir þekilde yaþýyor. Her yýl yapýlan törenlerle yenilerin katýldýðý þehitler bahçesi bir an olsun duasýz kalmýyor. Saraybosna'nýn kalbi Baþçarþý ve Ferhadiye Caddesi. Gazi Hüsrev Bey Ca-
20
mii ve etrafý ise günün her saati kýpýr kýpýr. Moriça Han modern zaman yolcularýnýn ve yorgunlarýnýn da uðrak yeri. Büyülü atmosferi ve Boþnak inceliði ile ikram edilen Türk kahvesi iyi geliyor. Fakat zihninizi böyle bir þehrin nasýl olup da tarihte eþi görülmemiþ bir yýkýma uðradýðý gerçeði kurcalýyor. Farklý dilleri ve dinleri ayný çatý altýnda buluþturan Saraybosna hâlâ o korkunç günlerin yaralarýný sarmaya çalýþýyor. Geride kalanlarýn size anlatacaðý çok þey var. Doksanlarýn baþýndan itibaren 470 gün kuþatma altýnda kalan Saraybosna, 200 binden fazla þehit verdi. Bu yüzden sokakta karþýnýza çýkan herkesin acýklý bir hikayesi vardýr size anlatacaðý. Ýgor Rajnatoviç, yeni adýyla Hamza'nýn öyküsü ise bambaþka: Savaþ günlerinde Mcbeth adlý Sýrp gençlerinin kurduðu bir müzik grubunun üyesi kahramanýmýz. Her yerde onlarýn melodileri çalýyor. Ýgor'un duyarlý kalbi yaþanan vahþete dayanamýyor ve bir savaþçý olarak Boþnak saflarýna katýlýyor. Hamza olmaya giden yolun da baþlangýcýdýr bu. Araba hýrsýzlýðýndan uyuþturucuya kadar içine girdiði bütün suçlarýn da nihayetlendiði yeni hayatý ona bambaþka bir dünyanýn kapýlarýný açar. “Boþnak ve Müslüman deðildim ama burayý hepimizin vataný olarak görüyordum. Eski hayatýmdan kopuþum da bu yüzden oldu.” diyor. Savaþýn en çetin günlerinde Ýgman Daðlarý’ndan þehre inmeye çalýþan Sýrp birliklerinin yolunu kesmede gösterdiði üstün baþarýlardan dolayý kendisine Bosna ordusunun ‘Altýn Zambak' ödülü verilmiþ. Hayatýnýn kalan bölümünü yine Boþnaklarýn, Sýrplarýn, Hýrvatlarýn ve diðer milletlerin dostça ve kardeþçe yaþayacaðý bir ülke olmasý için çalýþýyor. Yeni besteleri ve gitarýndan dökülen naðmeler barýþa çaðýrýyor. Mostar, Saraybosna'dan sonra mutlaka uðranýlmasý gereken ve dünya kültür mirasýnýn önemli hazinelerini barýndýran Balkanlar'ýn en güzel þehirlerinden biri. Neretva Nehri'nin iki yakasýnda Podvelez ve Hum Daðlarý’nýn etek-
21
lerinde kurulmuþ olan Mostar, tabii güzellikler içerisine serpilmiþ Osmanlý döneminden kalma eserleriyle çok ünlü bir ressamýn elinden çýkmýþ tarihî bir gravür gibi duruyor. Türkiye'nin de katkýlarýyla yeniden inþa edilen ve Mostar'a ruhunu veren köprünün üzerinden nehre atlayan gençlerin coþkusu geçmiþte yaþanan acýlarý unutturuyor. Köprünün dili olsa da anlatsa: Neretva Nehri'nin yeþil sularý yüzyýllardýr geçenleri, karþýsýna geçip Bakanlar’ý büyülüyordu ‘taþtan hilal' Mostar Köprüsü. Sinan'ýn öðrencisi Mimar Hayrettin tarafýndan yapýlmýþtý. 426 yýl çetin tabiat þartlarýna ve her türlü zorluða direnen köprü, modern silahlara dayanamadý. 9 Kasým 1993 sabahý 08.30'da Neretva'nýn yeþil sularýna gömüldü. Þehrin iki yakasýný birleþtiren ‘hilal'e kýymýþlardý. Fakat insanlýk ve çaðdaþ dünya bu utançla yaþayamadý. UNESCO'nun öncülüðünde ve Türkiye'nin maddî manevî büyük çabalarýyla tekrar eski haline kavuþtu. Köprüye konulan taþlardan birine dokunup ‘sembolik' olarak yerleþtirmenin anýsý da hayatým boyunca yaþayacaðým en büyük mutluluklardan biri benim için. Þimdi bu mutluluðu köprüden nehre atlayan Boþnak, Hýrvat ve Sýrplarla paylaþýyorum. ADRÝYATÝK SON DURAK Dubrovnik, Balkan yolculuðunun son duraðý benim için. Dönüþ baþka bir yoldan. Viyana'dan ya da Budapeþte'den… Kim bilir? Adriyatik kýyýlarýnýn en güzel köþesinde kurulan þehir, her zaman gözde tatil beldesi olmuþ. Çok iyi korunan bir koyda, yüksek duvarlarla çevrili bir kalenin içinde. Dantel gibi kývrýlan Adriyatik kýyýlarýnda tarihe, mimariye, sanata ve güzelliðe bir parantez açýlmýþ ve kapanmýþ yýllar önce. Parantezin dýþýndakilerle ilgisi yok. Dünyasý suriçi. Bizans'tan Osmanlý’ya kadar Düvel-i Muazzama'nýn önde gelenleriyle teþriki mesaisi olmuþ. Fakat baþýnýn çaresi-
22
ne bakmayý ve özgünlüðünü korumayý bilmiþ. Eski þehir kalýn duvarlarla çevrilmiþ ve þehirdeki her þey kale ve içindeki tarihî mirasa göre planlanmýþ. Barok ve gotik tarzda yapýlan katedraller, manastýrlar ve daracýk sokaklar sizi baþka bir zamana alýp götürüyor. Bugün dünyanýn her yerinden misafirleri var. Burada açýk denize demir atan yatlara ve kotralara helikopterlerle servis yapýlmasý sizi þaþýrtmasýn. Hollywood sakinlerinden Ortadoðu milyarderlerine kadar herkes burayý mesken edinmiþtir çünkü. Ýþin doðrusu Dubrovnik de onlarý en güzel þekilde aðýrlamayý bilir. Sanat etkinliklerinden surlarýn duvarýný yýkayan denizdeki müsabakalara kadar farklý seçenekler sunar. Mutfaklarýnda her zaman hamarat ustalar vardýr. Binbir türlü deniz mahsulünü þifalý otlarla servis ederken huzur sofralarý kurarlar her öðün. Her sabah köpüklü su ile yýkanan þehir pýrýl pýrýldýr. ‘Huzur ve sessizlik' þehrin alameti farikasýdýr. Sanki herkes fýsýldaþarak konuþur burada. Sur dýþýna ise denize giren tatilciler ve Adriyatik'in tadýný çýkaran deniz tutkunlarý hakim. Bernard Shaw'ýn 1927 yýlýnda anýlarýný yayýnladýðý kitabýndaki sözlerine katýlmamak imkansýz: “Kim yeryüzünde cenneti görmek isterse Dubrovnik'e gitsin.”
23
Rumeli’den anlar, anýlar...
Ýstanbul Sirkeci'den baþlayan raylar batýya doðru uzanýr. Arda ve Meriç'in ötesi Balkanlar’dýr.
25
26
Arda
Arda Nehri, bir köprüdür. Doðal bir sýnýrdýr ülkeler arasýnda. Bereket taþýr verimli Rumeli ovalarýna.
27
Batý Trakya
Ýskeçe, Batý Trakya'nýn Gümülcine ile birlikte iki önemli istasyonundan biridir. Türk nüfus Yunanistan'daki diðer bölgelere göre yoðundur.
28
Rodoplarýn dað köylerinde yaþayan gençlerin tarla dönüþlerinde keyifle yaptýklarý akþam sohbetlerinden biri.
29
Batý Trakya, dünle bugünü birlikte yaþar.
30
Rodoplar'daki bir dað köyünde bakkal dükkâný. Zaman yavaþ akar buralarda. Herkes ve her þey beklenebilir.
Trakya istasyonlarý kalabalýk deðildir. Bir bardak frape veya bir fincan kahve saatlerce içilebilir.
31
Selanik
Balkan milletlerinin dilleri ve þarkýlarý farklý olsa da sazlarý ortaktýr. Hýzlý ritimlerinin ardýnda derin hüzünler vardýr.
32
Selanik'in kordon boyunda þýk kafeler sýralanýr. Liman'dan Beyaz Kule'ye uzun yürüyüþler yapýlýr, ýþýklar düþer.
33
34
Selanik'te gün batýmý görsel bir þölene dönüþür. Denize göðün kýzýllýðý ile birlikte kordon boyuna bakan pencerelerden ýþýklar düþer.
35
Yüksek katlý apartmanlar arasýndaki tarihî bedesten, bugün çarþý olarak kullanýlýyor.
36
Geniþ pencereli, büyük balkonlu apartmanlarýn ortasýndaki tarihî Osmanlý yapýlarý çocuklarýn oyun alaný. Bir nebze olsun buralarda nefes alabiliyor þehirli küçükler.
37
Rotunda. Þehrin ruhu bu harikulade yapýda gizlidir. Tapýnak, kilise ve cami olarak kullanýldýktan sonra 'müzelik' artýk.
38
Selanik'in tek ayakta kalan minaresi Rotunda'nýn yanýnda göðe yükseliyor. Roma, Bizans ve Osmanlý ayný meydanda buluþuyor.
Atatürk'ün müze evi. Yüksek tavan, aydýnlýk pencereler, sedir ve Kur’an-ý Kerim. Asalet ve zarafet bir arada.
39
Selanik'in sembolü Beyaz Kule'de akþamüstü. Ege'nin kaldýrýma düþen sularýna biraz sonra yýldýzlar dolacak.
40
Selanik, Batý Trakya, Atina ve Vardar yönüne demir aðlarla baðlanýyor.
41
Atina
Atina'da Ermou Caddesi’nin sonu buluþma yeri. Dört bir yana açýlan caddelerden insanlar buraya akýp gelir.
43
Syntagma (Anayasa) Meydaný. Geleneksel giysileri içindeki askerler nöbet deðiþimi yapýyor.
44
Atina Arkeoloji Müzesi Yunanistan'ýn mermer hazinesi. Yüzlerce deðerli heykelin ve antik mirasýn arasýnda ilk olimpiyatlarýn izleri de saklý.
45
Akropol demek Atina demektir. Þehrin en yüksek ikinci tepesinde bulunan Akropol'ün yaz kýþ ziyaretçisi eksik olmaz.
Fethiye Camii antik kalýntýlarla birlikte Roma Agorasý'nda bulunuyor. Kapalý olan caminin hemen karþý sokaðýnda ise sadece duvarlarý kalan bir medrese var.
46
Omonia Meydaný ve çevresi dünyanýn dört bir tarafýndan gelen göçmenlerin mekâný. Ýþ yoksa en büyük eðlenceleri bir kenara oturup gelen geçeni seyretmek.
47
Atina yansýmalarý. Olimpiyatlara ev sahipliði yaptýðý sýrada paralel olarak Kültür Olimpiyatlarý'ný da gerçekleþtiren þehrin her yanýna sanat ulaþtý.
49
Atinalýlar çarþýda, pazarda, kahvede, tavernada her yerde sabah akþam konuþabilirler. Ve bundan büyük keyif alýrlar. Gerisi 'fasaria'. Yani boþ…
50
Eþik duasý... Hamile kadýnlar bazý yortularda kiliselere giremediði için dualarýný ancak kilisenin kapýsýnda yapabiliyorlar.
51
Atina'da sanat salonlara hapsolmamýþ. Meydanlarda, caddelerde, sokaklarda her an karþýnýza bir 'eser' çýkabilir.
52
Ă?stasyonda bundan daha neĂželi beklenemez.
53
Uzun gölgeler þehri Atina'da hayat gün batýmýyla baþlar. Gece yarýsýndan sonra sona erer.
54
Üsküp
Selanik'ten Vardar Nehri boyunca katedeceðiniz yolun sonu Üsküp tren istasyonudur.
55
Üsküp'ü ikiye bölen Vardar Nehri hayatlarý da ayýrýr. Makedonlarla Arnavutlar ve Türkler, nehrin iki ayrý yakasýnda yaþar. Taþköprü onlarý birleþtirir.
57
Üsküp'te Roman düðünü. Þenlik yazla birlikte baþlar. Bir düðünde en az beþ elbise deðiþtirilir. Âdet böyle.
58
59
Kalkandelen'deki Alaca Cami'nin bir adý da ‘Süslü Cami’dir. Süslü gelin arabasý ise fotoðrafçý þansý olsa gerek.
60
Kalkandelen
Alaca Cami, bütün yaz Kur’an kursu olarak hizmet veriyor. Hafýzlýðý seçenler bütün yýl burada.
61
Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi bĂślgenin Ăśnemli BektaĂži merkezlerinden.
62
Debre
Kocacýk yaylalarýnýn çocuklarý ve gençleriyle gün doðumunda sabah yürüyüþü.
64
Ohri
Ohri Gölü'ne dökülen ýrmaklar kavurucu Balkan ikliminde nefes aldýrýyor gençlere. Dert tasa geride kalýyor.
65
Manastýr
Manastýr geniþ bir ovaya yayýlmýþ yemyeþil bir Balkan þehri. Camiler ve kiliseler yan yana.
66
Atatürk'ün askerî okulda okurken âþýk olduðu Eleni'yi görmek için çarþý izinlerini geçirdiði caddeler.
67
Manastýr'da yaþayan Romanlar, 'Azýcýk aþýmýz, aðrýsýz baþýmýz' diyorlar. Eðlenerek hayatýn farkýna varýyor ve tadýný çýkarýyorlar.
68
Yugoslavya'nýn son yüzlerinden bir ihtiyar. Fötr þapkalý, kravatlý ve her daim týraþlý haliyle Tito zamanýndan hikâyeler anlatýyor Manastýr sokaklarýnda.
69
Prizren
Prizren âdeta bir miniatürk. Bir nehir, üzerinde köprüler ve daðlara yaslanmýþ evler, camiler…
Prizren'de 1999 savaþýnýn izleri duruyor bir ibret tablosu gibi.
72
Priþtine
Priþtine otobüs garýnda Arnavut çocuklar. Oyuncaklarý silah.
73
Mamuþa
Prizren yakýnlarýndaki Mamuþa'da kapýsýný çaldýðýnýz herkes sizi evine davet eder. Ýcabet etmemek saygýsýzlýktýr.
74
Kosova'da bir þehit cenazesi. Allah'tan, o günler çok geride kaldý.
75
Mitroviça
Güvenlik, gündelik Kosova hayatýnda eziyete ve aþaðýlanmaya sebep olabiliyor.
76
Arnavut, Türk veya Sýrp fark etmez. Acý ve gözyaþý Kosovalýlarýn ortak kaderi. Huzursuz edilen Sýrp nine de bundan nasibini alýyor.
77
Ýpek
Ýpek, Kosova'nýn savaþta harap olmuþ þehirlerinden. Þimdi hýzla toparlanýyor.
78
Kaçanik
Fitore'nin eve dönüþ sevinci. Komutan babasýyla buluþacak biraz sonra.
79
Priþtine
Kötü günler geride kaldý Kosova'da. Yakýlan ve yýkýlan ocaklar tekrar tütüyor þimdi.
80
81
Kosova'da bulunan Sultan Murat Hüdevendigar türbesinin bakým ve temizliði 400 yýldýr Özbekistanlý 'Türbedar' ailesi tarafýndan yapýlýyor. Þimdi nöbet Saniye Haným'da…
82
83
Ayaða kalkan Kosova her þeye yeniden baþlýyor. Yeni binalar yapýlýyor, eskiler restore ediliyor.
84
Trende insanlar konuþur, uyur, kitap okur… Çocuklar ise her zaman hayal kurar.
85
Belgrad'daki parlamento binasý birçok tarihî olaya ev sahipliði yaptý. Ayaklanmalar, isyanlar, ve mitingler burada gerçekleþti.
86
Belgrad
Belgrad'ýn sokaklarýný þenlendiren müzisyenler þehri akþama hazýrlýyor...
87
Belgrad'da Kale Meydaný parký. Silahlara inat çocuklar oyun oynuyor.
88
Belgrad, canlý kültürel ve sanatsal ortamýyla Balkanlar'ýn en önemli merkezi. Tarih ihtiþamýyla müziðin coþkusu bir arada.
89
Belgrad'ýn yazlýk mekâný Tuna ve Sava nehirlerinin kýyýsý. Özellikle hafta sonlarý herkes nehir kýyýsýna koþuyor.
Tuna ve Sava nehir deðil, Belgrad'a hayat veren birer deniz adeta.
91
Tuna üzerine düþen hilal muhteþem bir manzara armaðan ediyor.
92
Sýrbistan’ýn baþkenti Belgrad'da gün batýmý Kale Meydaný'ndan Tuna Nehrin’e doðru her gün tekrarlanan bir ayin gibi.
93
Saraybosna
Moriça Han'ýn Baþçarþý'ya açýlan kapýsý huzura davet ediyor. Sade, sakin ve dingin…
94
Saraybosna halký savaþ zamanýnda bile zarafetinden taviz vermemiþ. Har zaman vakur ve þýk kalabilmiþler.
95
Gelen otobüs, anneleri oðullarýna götürür mü acaba? Þehit yakýnlarýnýn fotoðraflarýyla süslenmiþ bir otobüs duraðý.
97
Saraybosna'nýn etrafý þehit mezarlarý ile çevrili. Bosnalýlar ise her zaman onlarla yüz yüze ve iç içe.
98
Eski Yugoslavya'da Ýgor olarak hayata atýlan genç müzisyen, Hamza olarak Saraybosna'da hayatýný sürdürüyor.
99
Saraybosna denince akla hemen 'Baþçarþý' gelir. Küçük dükkânlar, tarihî camiler, kahvehaneler, bu uzun ve dar caddeye açýlýlýr.
100
Dünden bugüne Bosna'nýn hafýzasýný içinde barýndýran tarihî Milli Kütüphane savaþta büyük hasar gördü. Ýçindeki her þey yakýldý.
101
Srebrenitsa
Srebrenitsa katliamýnýn yýldönümünde yakýnlarý için aðlayan bir aile. Gözyaþlarýna dualar karýþýyor.
102
Bosna, yüzyýlýn en önemli soykýrýmlarýndan birini yaþadý. Acý ve keder her zaman onlarýn hayatýyla iç içe.
103
Mostar
Mostar Köprüsü savaþ zamanýnda yýkýlmýþtý. Türkler tarafýndan aslýna uygun olarak tekrar inþa edildi ve güzel günlerine döndü.
104
Mostar'da evlerden köprülere, çatýlardan merdivenlere kadar her þey taþ taþ üzerine konularak yapýlmýþ.
106
Dubrovnik
Dubrovnik, Adriyatik sahillerinin dantel gibi iþlenmiþ kadim ve müstesna þehri.
107
Dubrovnik'te kale içindeki cadde ve sokaklar labirenti andýrýyor. Öyle ki her köþebaþýnda bir sürpriz karþýlar sizi.
108
Dubrovnik'te deniz daha çok havuz gibi kullanýlýyor. Engebeli ve dik arazide hareket alaný kalmayýnca tatilciler ve mahallî halk soluðu kýyýda alýyor.
109
Dubrovnik'te bir yaz yaðmuru sonrasý ortaya çýkan gökkuþaðý, huzura renkli bir parantez açýyor.
110
111
Fevzi Çakmak mah. A. Taner Kýþlalý cad. No: 6 (34194) Bahçelievler / Ýstanbul Tel: (0212) 454 1 454 Faks: (0212) 454 14 84 E–mail: zamankitap@zaman.com.tr