Anadolu Günlük - Sayı 14

Page 1

1 14. Sayı

Selam sana kardeşim Mısır’da darbecilerin yaptığı katliamı kınayan Türkiye, direnişin sembolü Rabia işaretiyle süsledi meydanları. İslam ülkeleri arasında en büyük desteği veren Türkiye’nin tavrı, Mısır’da susturulmaya çalışılan halka direnme gücü aşılıyor. Mısır’da darbecilerin yaptığı katliamı kınayan Türkiye direnişin sembolü haline gelen Rabia işaretiyle süsledi meydanları. İslam ülkeleri arasında en büyük desteği veren Türkiye’nin bu tavrı, Mısır’da susturulmaya çalışılan halka direnme gücü aşılıyor. Sivil toplum kuruluşlarınının Konya temsilcilikleri selamlarını Anadolu Günlük aracılığıyla gönderdi Mısır’daki kardeşlerine. Başkabakan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kimse olmasa bile Müslüman Mısır halkınının yanında olmaya devam edeceklerini dile getirdi. Erdoğan, “Mısır’daki darbe yönetimine şunu hatırlatmak istiyorum: Tarihte hiçbir zalim, zulüm ile abad olmamıştır. Mısır’ın darbeci yöneticileri, bu dünyanın kudretli gibi görünen firavunlarına dahi kalmadığını bilmeleri gerekir ki onlar bunu çok iyi bilirler. Er ya da geç bir Musa çıkar, zulmün hesabını sorar”dedi. Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak da partisinin Konya’da düzenlediği mitingde Mısır’da ikinci bir İslam inkılabı yaşanacağını söyledi. Tek çarenin tüm Müslümanların ve kardeşlerin bir araya gelmesi olduğunu kaydeden Kamalak, Müslümanlarınbirlik ve beraberlik içinde olması gerektiğinin altını çiszerek, “Birbirimize İslami duygularla yaklaşalım.” ifadesini kullandı.

Kara-Tay yolda KTO-Karatay Üniversitesi ‘Şems Takımı’ 40 üniversiteden 48 aracın katılacağı TÜBİTAK Formula G yarışlarında yer alacak güneş enerjisiyle çalışan, el yapımı tek kişilik ‘Kara-Tay’ adını verdikleri aracı üretti. 4’te

Başbakan Erdoğan, destek verecek hiç kimse kalmasa bile Mısır halkının yanında olmaya devam edeceklerini söyledi.

28 Şubat kalıntıları bİr İmza İle sİlİndİ

4

Sorgun: Darbeciler ilk kez yargı önünde AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, artık bugün kimsenin faili meçhulleri konuşmadığını belertirek darbecilerin yargı önüne çıkartıldığını söyledi. AK Parti Konya İl Başkanlığı, AK Parti’nin kuruluşunun 12. yıldönümü dolayısıyla milletvekilleri ve belediye başkanlarının katılımıyla değerlendirme toplantısı düzenledi. AK parti İl Başkanı Ahmet Sorgun toplantıda yaptığı konuşmada, bugün artık 2001 şartlarında olmadıklarını belirterek, “2001’e

göre Türkiye, özgürlük ve güvenlik dengesini kurmuş, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden, güvenliği hak ve özgürlüklere feda etmeden dengeyi kurabilmiş bir ülkedir. Artık bugün kimse faili meçhulleri konuşmuyor. İlk defa bu ülkede darbeciler yargının önüne çıkartılıyor” dedi. Haberi 8’de

Cesedin sırrı Sarayönü’ne bağlı Çeşmelisebil beldesinde çöplükte bulunan cesedin Hanifi Ölmez’e ait olduğu belirlendi. Hanifi Ölmez, daha önce kendisini vuran H.K.’nin iş yerine bir otomobille giderek tüfek ve tabanca ile ateş etmişti. 3’te

Konya’nın yüzü Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Tarihi Bedesten’de ve şehir merkezinde sürdürülen restorasyon çalışmalarının şehrin geleceği açısından son derece önemli olduğunu söyledi. 9’da


2 Amerikan Demokra’SİSİ’ne Lanet Olsun HÂCER ÖZDEMİR

B

u haftaki yazımda planım Ergenekon davasına değinmekti. Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen karar hakkında söylemek istediklerim vardı. Fakat sonra başka bir şey oldu; aslında zaten vardı sadece biraz dinmişti derken bu kez dünya gündemine de bir numaralı haber olarak girdi Mısır. Kimi iç savaş diyor, kimi ayaklanma... Kimine göre ordu demokratik yöntemler kullanıyor, kimine göre haklı bir güç olarak devlet nizamı için uğraşıyor(!). Bu değerlendirmeleri yapanlar şüphesiz Mısır’dan hem madden hem de manen uzak olanlar, kalpleri katılaşan ve gerçeklere karşı mühürlenen kimseler. Onlar Mısır’da yaşanan katliama öyle uzaklar ki gözlerini para, makam, daha çok para, daha büyük makam sevdası bürümüş. Akan kanı görmüyor, biraz baskı altında kalıp bir şeyler söylemek mecburiyetinde kalınca da Mısır halkının bunu hak ettiğini, otoriteye boyun eğmeleri gerektiğini söylüyorlar. Onlar bilmiyorlar mı en büyük otoritenin Allah olduğunu? Ve Allah’ın indirdiğiyle hükmettiği için Mursi’ye destek olduklarını... Hangi otoriteden bahsediyorlar? Ordunun başında olup, darbe yapmayan, ama yönetime el koyan (!), Sisi mi otorite! Resmin büyük parçası apaçık gözler önünde. Sizin Sisi’ye atfettiğiniz otorite Amerika ve İsrail’den başkasına ait değil. Gözleri kör olmuş, kalbi taşlaşmış bazı insanlar Mısır’daki katliamla Gezi Parkını kıyaslamaya kalkıyor! Gezi parkı olaylarında yediği biber gazını kalbe isabet eden kurşunla bir tutuyor. Yakılan çadırla içinde ölülerin ve birçok yaralının bulunduğu hastanenin yakılmasını aynı sanıyor. Evladını, eşini, anne - babasını kaybetmenin acısını neyle eş de-

ğer saydığını henüz ben de bulamadım. Bir de Suriye ile Mısır’ı kıyaslayanlar var. Bu da bana absürt gelen bir kıyas. Hangisine daha çok üzüldün diye soru mu olur? Bir oğlunuz bir de kızınız olsa, ikisi de hasta olsa birine diğerinden daha mı çok dua edersiniz, daha fazla mı çorba yaparsınız siz? Biz bağrı yanık anneleriz, evlatlarımız bir bir hasta oluyor ve yaraları kabuk bağlamıyor! Yüreği kan ağlayan İslam coğrafyaları arasında ne çeşit bir ayrım yapabiliriz ki! Suriye; hastalığı ağır ağır ilerleyen ve üç senedir tedavi edilemeyen bir ülke. Esed yaraya tuz basıyor ve etrafı kontrol ediyor; kimseden ses yok. Daha çok basıyor, daha çok kanatıyor! Esed kuklasının bu başarısını gören derin güç(!) aynı sonucu almak üzere Mısır’a yöneliyor. Bir gecede binlerce insan katlediliyor ve o günün sabahında yalnızca bir kaç ülkeden kınama haberi yayınlanıyor. Olaylar tam istedikleri gibi gelişiyor, ama bunu açıkça söyleyemiyorlar. Bunun yerine, “Demokratik süreçler sancılı olur!” diyerek memnuniyetlerini gizlediklerini ve politik konuştuklarını zannediyorlar. Kısacası Suriye’de dünyanın sessizliğinden cesaret bulanlar Mısır’da işi abartıyorlar. Dünya mı? O hâlâ sağır, kör ve dilsiz. Ümmet dua ediyor, Mısır destan yazıyor! Allah yolunda ölüme gülerek gidiyor onlar. Orada şehit olanlar nasıl bir iyilik yaptılar da Allah onlara böylesi güzel bir yolda şehadet şerbetini tattırıyor, bölük bölük cennetine alıyor... Şehadetin kutsallığından şüphemiz yok, ama sen dünyadaki zaferleri de firavunlara bırakmayansın Rabb’im. Zalimlere zafer nasip etme! Kelamların en güzeliyle biz de zalimlere lanet ediyoruz: “Tebbet yedâ!”

ÇÖP deyip atmayın! Çumra Belediyesi, Kaynağından Ayrıştırma Projesi (ÇUMKAP) kapsamında evsel atıkların mavi, ambalaj atıklarının da yeşil konteynırlarda toplanması yönünde vatandaşları uyardı. Çumra Belediyesi çöpleri geri dönüşüm ile ekonomiye yeniden kazandırılması mümkün olan atıkların kaynağında ayrıştırılması projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında ilk uygulama Konya Yolu M.Kemal Bulvarında başlatıldı. Bulvar üzerinde bulunan bütün binalara Çumra Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından çöp ve ambalaj atıklarının ayrı ayrı konacağı plastik çöp konteynırları ve çöp torbaları dağıtıldı. Çumra Belediye Başkanı Yusuf Erdem yaptığı açıklamada; ‘Çumra Belediyesi olarak önemli bir projeyi daha hayata geçirdik. Belediyemizin uyguladığı çevre projelerinden birisi de Çumra kaynağında ayırma geri dönüşüm projesidir. Bu proje ile çöplerimiz kaynağında ayrılacak ve ekonomiye kazandırılacaktır. Her atığın

İhvana öfke! Suudi Arabistan’ın milyarder Prensi El Velid bin Telal, İslami ‘El Risale’ kanalının genel yayın yönetmenini kovdu. “Grubumuzda İhvancılara yer yok” diyen Suudi prens, Kuveytli Tarık el Suveydan’ın “Terörist İhvan-ı Müslümin’e üye olduğunu itiraf ettiğini” ileri sürdü. El Suveydan, Mısır’daki darbeyi şiddetle kınamış ve devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye destek vermişti.

çöp olmadığını, ekonomik bir değer oluşturduğunu biliyoruz. Değerli Çumralı hemşerilerimin destekleriyle daha da büyüyeceğine inandığımız bu proje ile amacımız cam, plastik, metal, kâğıt, karton ve kompozit ambalaj atıklarının geri kazanımıyla geleceğe katkı sağlamaktır. Ambalaj atıklarının geri dönüştürülmesi ile başta doğal kaynak tasarrufu olmak üzere çevremiz korunmakta, katı atık depolama alanları daha sağlıklı, verimli ve uzun süre kullanılmakta, enerji tasarrufu sağlanmakta, küresel ısınma yavaşlamakta ve ülke ekonomisine değer katılmaktadır. Ambalaj atıklarımızı çöpe atmayıp ayrı bir torbada biriktirerek, bildirilen gün ve saatlerde belediye görevlilerimize ya da size en yakın geri dönüşüm kutularına atarak gelece-

Bak şu Sisi’ye Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi, Mursi destekçilerine ”Mısır’da herkese yer var” dedi. Şiddete başvuran hiç kimseye izin vermeyeceklerini kaydeden Sisi, halkı bu konuda uyardı.3 Temmuz’dan beri ordu güçlerinin yönetiminde olan Mısır’da Mursi destekçileri ile ordu güçleri arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybederken binlerce insan da yaralandı.

ğimize siz de katkıda bulunabilirsiniz. Daha iyi bir gelecek için sürdürdüğümüz geri kazanım projemize gösterdiğiniz duyarlık ve verdiğiniz desteğe şimdiden teşekkür ederiz. Unutmayınız, ambalaj atıkları çöp değildir. Çöpe atmayalım, geleceğimize geri kazandıralım” dedi. Çumra Belediyesi, Kaynağından Ayrıştırma Projesi (ÇUMKAP) kapsamında vatandaşları evsel atıkları mavi, ambalaj atıkları da yeşil konteynırlarda toplamaları yönünde uyardı. Belediye temizlik işleri müdürlüğü, görevliler tarafından toplanmak üzere evsel atıkların Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri sabah saat 0810 arası ambalaj atıklarının ise Cuma günleri binaların önlerine bırakılması gerektiğini bildirdi.

Yardım kesildi Almanya Ekonomik İşbirliği Bakanı Dirk Niebel, ülkesinin iklim ve çevre konuları alanında işbirliği programı çerçevesinde Mısır’a yapacağı 25 milyon avroluk yardımı durdurduğunu belirtti. Bu miktarın 15 milyon avroluk bölümünün Ürdün’e sığınan Suriyelilere yardım olarak gönderileceği kaydedildi. Niebel demokrasi ve insan hakları konularında Mısır’ı destekleyeceklerini ifade etti.


3

Kayıp kadın, sevgilisinde bulundu Beyşehir’de bir kişi, ilçe dışından gelen 3 şahıs tarafından darp edilerek yaralandı. Olay esnasında, ateşlenen av tüfeğinden çıkan saçma ayağına isabet eden bir kadın da yaralanarak hastanelik oldu. Beyşehir’de kamyon şoförlüğü yapan 57 yaşındaki C.B., iddiaya göre, eşini terk ederek kendisine kaçan evli ve 3 çocuk annesi F.A. (32) ile birlikte bir yakınının evinde otururken, adrese gelen 3 kişinin saldırısına uğradı. Tekme tokat C.B.’yi döven ve bıçak çekerek darp eden 3 kişi, C.B.’nin kaçmaya başlaması üzerine av tüfeğiyle şahsı kovalamaya başladı. Bu arada,

av tüfeği ile ateş edilmesi sonucu yaşanan olayı tesadüfen misafir olarak bulunduğu karşıdaki bir evin balkonundan izleyen K.B.’nin de ayağına saçma isabet etti. Kendisini kovalayan saldırganların elinden mahallede bulunan bir eve sığınarak kurtulmayı başaran yaralı C.B., daha sonra adrese gelen polis ekip otosu tarafından Beyşehir Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Bu arada, ayak parmağına saçma isabet ederek yaralanan K.B. (21) de Beyşehir Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Her iki yaralının da hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Saldırganların, eşini terk eden F.A’yı da araca bindirerek götürdüğü bilgisine ulaşan polis, durumu bölgedeki tüm güvenlik birimlerine bildirdi. Jandarma ekipleri, bildirilen aracı ve içerisindeki F.A’nın eşi M.A. ile yakınları H.C. ve M.C’yi Konya’ya bağlı Sefaköy’de gözaltına aldı. Saldırganların, Beyşehir’deki sevgilisine kaçan evli ve 3 çocuk annesi F.A.’nın eşi ve 2 yakını olduğu belirlenirken, çiftin aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle boşanmak üzere olduğu, eşinin ise Jandarma Karakoluna F.A. ile ilgili olarak kayıp başvurusunda bulunduğu öğrenildi.

Çöplükteki cesedin sırrı Konya’nın Sarayönü ilçesine bağlı Çeşmelisebil beldesinde bir çöpte bulunan cesedin, 4 gündür kayıp olan Hanifi Ölmez’e ait olduğu belirlendi. Vücudunda çok sayıda kesik izine rastlanan cesedin yakılmadığı, güneşten dolayı karardığı belirtildi. Edilen bilgiye göre, ilçeye bağlı Çeşmelisebil beldesi Hürriyet Mahallesi’nde vatandaşlar tarafından bir çöplükte erkek cesedi bulundu. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen jandarma ekipleri, vücudunun üst kısmının yakıldığı sanılan cesedin, güneşten dolayı karardığını belirledi. Olay yerindeki incelemelerin ardından otopsi için hastaneye kaldırılan cesedin, dört gündür kayıp olan Hanifi Ölmez’e (35) ait olduğu

tespit edildi. Ceset üzerinde yapılan kontrollerde ilk belirlemelere göre çok sayıda kesi izine rastlandığı öne sürüldü. Cinayete kurban gittiği tahmin edilen Hanifi Ölmez’in otomobili de Cihanbeyli ilçesinde koltukları kan içinde terk edilmiş halde bulunmuştu. Çöplükte cesedi bulunan Hanifi Ölmez,

21 Temmuz 2011 tarihinde husumetlisi H.K. tarafından vurulmuştu. Ağır yaralandıktan sonra kaldırıldığı hastanede 4 ay tedavi gördükten sonra taburcu edilen Hanifi Ölmez, intikam almak için kendisini vuran H.K.’nin iş yerine bir otomobille giderek tüfek ve tabanca ile ateş etmişti. Açılan ateş sonucu Hanifi Ölmez, iş yerinde alış veriş yapan 3 müşteriyi vurarak yaralamıştı. Olaydan sonra gözaltına alınan Hanifi Ölmez, sağlık kontrolü için getirildiği Numune Hastanesi çıkışında kendisini vuranlar için “Ölecek onlar ölecek. Müşteri vurduğumuzu bilmiyoruz da, kimi vuracağımızı biliyoruz. Her şeyin bir bedeli var” diyerek tehditler savurmuştu.

Halı fareleri yakalandı Konya’da bir halı dükkanından sürekli halı çalan hırsızlar kovalamaca sonucu yakalanarak gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, Rauf Denktaş Caddesi üzerinde bulunan bir halı dükkanından sürekli olarak halı hırsızlığı meydana gelmeye başladı. Yapılan incelemeler sonucunda hırsızların M.C. (13), Y.K. (19), H.Ç. (17) ve İ.Z. (16) oldukları belirlendi. Gece aynı iş yerinden çaldıkları 4 adet halı ile Musalla Bağları Mahallesi’nde yürüyen hırsızları gören vatandaşlar şüphelenerek ihbarda bulundu. Olay yerine

sevk edilen polis ekiplerinin geldiğini fark eden hırsızlık şüphelileri halıları yol kenarına park edilmiş bir kamyonun yanına saklayarak kaçmaya başladı. Şüphelilerin kaçmaları üzerine harekete geçen polis ekipleri, M.C, Y.K, H.Ç. ve İ.Z’nin peşine düşerek kovalamaya başladı. Mahalle içerisinde bir süre devam eden kovalamacının ardından şüphelilerden H.Ç. ve İ.Z. Ulaş Baba Caddesi üzerinde polis ekipleri tarafından yakalandı. Yakalanan şüphelilerden halıların yerini belirleyen polis ekipleri kamyonun yanında inceleme

yaptıktan sonra halıları polis aracına yükleyerek olay yerinden ayrıldı. Polis ekipleri kaçan M.C. ve Y.K’yi yakalamak için şüphelilerin evlerinin bulunduğu Kılıçarslan Mahallesi’nde beklemeye başladı. Evlerine gitmek isteyen şüpheliler polis ekiplerini görünce tekrar kaçtı. Kısa süren kovalamacının ardından şüphelilerden M.C. evinin bahçesinde, Y.K. ise yıkık bir evde polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Yakalanan hırsızlık şüphelilerinin yapılan kimlik sorgusunda poliste çok sayıda kayıtlarının olduğu öğrenildi.

MEZHEP ÇATIŞMASI

B

atı, Mısır’da Müslüman katliamı yapılırken dilsizleşirken, şimdi Hıristiyan azınlığa ve kiliselere karşı olası saldırı ihtimali uyarısını Birleşmiş Milletleri kullanarak yapıyor. Bunlara söz kâr etmez, zira Allah bunların kulaklarını mühürlemiştir. Artık açık seçik belli olmuştur ki dünyanın geleceğini Sünnî Müslümanların tavrı belirleyecektir. Bunu fark eden Batı, İslam dünyasında ırka dayalı çekişmeyi mezhep çatışması ile desteklemeye başladı. Düne kadar Şiiler ile kavgalı görünen Batı, bugün kendi geleceğini Şiiliği ön plana çıkarmakta buldu ve Sünnî Müslümanların yaşadığı coğrafyayı katliam merkezleri haline getirdi. Mezhep çatışmasının fitilini ilk olarak kendi kontrollerindeki Irak’ta ateşlediler. Mezhep çatışması için en uygun mekân orasıydı. Bunun hem tarihi geçmişi hem de siyasî ortamı müsaitti. Çatışma Suriye ile devam ettirilmeliydi, öyle de oldu. Sünni kuşak Mısır ve Türkiye’de iktidar olduğu sürece Şii kuşak etkin olamazdı. Önce çok güçlü bir iktidara sahip olan Türkiye’yi ‘Gezi’ye çıkardılar, ama hamdolsun başaramadılar. Ardından Mısır’da Hıristiyanların kontrolünde Şii ve Vahhabi destekli bir iktidar projesini başlattılar. Mısır’da Sünnî Müslümanlar kaybederse Batılılar ülkemizde Gezi projesine yoğunlaşacaklardır. Mısır’da İhvân başarırsa bizim de Batıya karşı kazanan taraf olacağımız aşikardır. İslam dünyası Batının batmaya başladığı 2010’dan bu yana karışıklarla boğuşmaktadır. Bu karışıklıkta gözden kaçmaması gereken önemli hadiselerden biri de

İran’da batı ülkelerinin çarkına su taşıyacak bir yönetim değişikliğinin olmasıdır. Batının yeni stratejik ortağı İran liderliğindeki Şii kutup olacaktır. Batı için yeni düşman ise Erdoğan ve İhvân hareketidir. İhvân hareketi tüm dünyadaki Sünnî Müslümanların oluşturduğu siyasi hareketlerin nüvesini teşkil eder. Bugün ülkemizde biraz okuyan-yazan otuz yaş üstü Sünnî Müslümanlar İhvân’ın şehid liderlerinin ilim ve fikir deryalarından az veya çok nasiplenmişlerdir. Önemli handikaplardan biri de Mısır dışındaki Sünnî Arapların durumudur. Suud ailesi artık iktidardan bir an önce gitmelidir. Aksi taktirde bu ailenin finanse ettiği Vahhabi hareketler Sünnî halklar için tehdit haline dönüşecek ve hızla güçleneceklerdir. Suud ailesi Sünnî Müslümanlar arasında yeni bir bölünmeye sebep olmaktadırlar. Tarihte Sünni halklar Şiileri kucaklayabilmiştir, ama henüz aksi mümkün olmamıştır. Vahhabiler de diğer Sünniler için aynı konumdadır. Bizim iktidarımızın önce ülkemizde sonra İslam dünyasında mezhep ve ırk kökenli ayrımcılıkla mücadele etmesi hayatîdir. Bunun için de sükûnet veren bir üsluba ve bilge söylemlere ihtiyaç vardır. Ülkemizin istediği gibi bir dünyanın oluşması için en fazla çeyrek asra ihtiyaç var, ama gerekli sükûnet ve söylem ortaya konamazsa asırlara ihtiyaç olabilir. Bizler ya batının kan donduran icraat ve tavırlarını sineye çekeceğiz ya da iktidarı ve halkıyla üzerimize düşeni yapıp İslam dünyasını yeniden lider konuma taşıyacağız. Tabi Rabbimin inayeti ile…


4

28 Şubat silindi ARMUT AĞACI

B

en orada değildim. Ama o pınarın sızıntıları ile büyüdüm. Çok bilenler ve seyredenler vardı İbrahim ateşe atılırken. Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetini seyrettiğim gibi. Beceriksizliğimin adını “çaresizlik” koymuşum. Görevimi ötelemenin adını “sabır” koyduğum gibi. İman ettiğim hesap gününde, kendi yargıcım olsam, kendimi yargılamak bile ürpertiyor beni. Kulağıma tıkadığım parmaklarım, beynimi cırmalıyor. Gözlerim kapalı seyrediyorum ümmetin ahvalini. Hayır, ben, bendeki değilim. Bana güzel cümleler söyleyin, içi boş, felsefik ama müptelası bol olsun. “Yahudi tohumu” gibi toprağı sömürsün, genleri bozsun, aklımı uyuştursun ve beni alıp uçursun. Sigara dumanınca çekeyim ciğerlerime, zehirlenmek pahasına da olsa. Ve bana türküler söyleyin, içinde Filistin, Arakan vesaire olmasın. İngilizce ninnilerle sallasın bebelerinin beşiğini anneler. “Tekbir” diyerek bağırtın ki, meydanlarında zalimlerin, sahtekâr bir “ohhh” çekeyim kendime. Bir mantar tabancası verin bari. Dinime küfredene nişan alıp; “ses getirsin” hani. Sığınmaktan utanıyorum ama “tek” sığınak. Bir armut ağacı olmak varmış, ama ne çare. Hayat bende hakikat; insanlar bende kaypak. Ecel ömrüme sevdalı, kavuştu kavuşacak. Turfanda fikirler yarışıyor, benimkisi bayatmış. Cehenneme hiç gerek yok; eğer insansan, cehennem, yaşamakmış. Sahnedeki ben değilim, birileri yazmış “rol yapıyor”um. Siz beni asıl ikinci perdede görün, şimdiden yanıyorum. Kapatsam da, gören zaten göz değil ki, açıkken kör gibiyim. Cenaze namazımı kendim kıldırdım, bakmayın özgün caddelerinizi, fareler gibi paylaştığıma. Daha güneşe kaç gün kaldığını bile bilmiyorum, yani aydınlığıma. Bir çınar gördüm, bin dört yüz yıllık, fıtratına uygun, günahtan beri. Meğer ben de yaşıyormuş zannetmişim kendimi. Oraya giderseniz o pınarın başına, yolunuz açık olsun. Oraya bir ağaç dikin, adı da çınar olsun.

‘Postmodern Darbe’ olarak tarihe geçen ve mimarlarının ‘1000 yıl süreceğini’ iddia ettiği 28 Şubat sürecinde alınan tüm kararlar, Başbakan Erdoğan imzalı bir genelge ile kaldırıldı. ‘Postmodern Darbe’ olarak tarihe geçen ve mimarlarının ‘1000 yıl süreceğini’ iddia ettiği 28 Şubat sürecinde alınan tüm kararlar, Başbakan Erdoğan imzalı bir genelge ile kaldırıldı 28 Şubat postmodern askerî darbesi sonucu alınan tüm kararların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tek imzasıyla ortadan kaldırıldığı ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan’ın imzasıyla gönderilen ‘Gizli’ ibareli belge ve ekli dosyada 28 Şubat döneminin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında alınan kararları ve dönemin başbakanlarının imzaladıkları ve bu konuda kararlara uyulması yönünde gerekli devlet birimlerine kendi imzalarıyla gönderdikleri genelgelerin, emirlerin, talimatların ve her türlü eylem planının yürürlükten kaldırıldığı bildirildi. Dosyada dönemin Başbakanları’nın yürürlükten kaldırılan talimatları da tek tek eklendi. ‘Bin yıl sürecek’ denilmişti 28 Şubat 1997 tarihindeki askeri darbenin ardından MGK toplantılarında alınan kararlarla milyonlarca insan kamu kurumlarında mağdur olurken, eğitim sistemine de büyük darbe vuruldu. Dönemin Başbakan-

ları ve Başbakan Yardımcıları MGK metinleri gereği zincirleme genelge, talimat ve eylem planları yayınladılar. Bu doğrultuda; 8 yıllık kesintisiz eğitim getirilerek imam hatip ve meslek okullarının ortaokul kısımları tamamen kapatıldı ve bu okulların lise bölümlerinde okuyan öğrencilere üniversiteye giriş sınavlarında katsayı uygulaması getirildi. Üniversitede başörtülü öğrencilerin eğitimi yasaklandı. Memurlara kılık kıyafet yönetmeliği getirilerek başörtülü memurlar işlerinden atıldı veya istifaya zorlandı. Kur’an kursları kapatılırken çocuğunu kendi rızasıyla kursa göndermesi velinin inisiyatifinden alınarak Kur’an öğrenme yaşı 18’e çıkarıldı. Bu uygulamalar sonrası dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’dan sonra göreve gelen Hüseyin Kıvrıkoğlu “28 Şubat bin yıl sürecek” dedi. Süreç bir imza ile bitti Başbakan Erdoğan, tüm bu uygulamalara yol açan süreci bitirecek imzayı attı. STAR’ın ulaştığı Erdoğan imzalı belgelerdeki detaylar şunlar: 28 Şubat ve sonrasında gelen bütün

Başbakanlar ve Başbakan yardımcıları MGK Kararlarının uygulanması için genelgeler yayınlarken Erdoğan’ın 2002’de Başbakan olmasından sonra bu genelgelerin kesildiği dikkat çekiyor. Ardından Erdoğan, 14 Aralık 2010’da İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği ‘Gizli’ ibareli dosyada MGK toplantılarında alınan kararları gönderilen genelgeleri iptal eden imzayı atıyor. YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞTIR Başbakan Erdoğan, 14 Aralık 2010’da İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği ‘Gizli’ ibareli dosyada MGK toplantılarında alınan kararları ve dönemin başbakanlarının imzaladığı genelgeleri dosyada göstererek şöyle yazdığı görülüyor: “Ekli listede belirtilen genelge ve talimatlar ile bunlarla ilişkili olarak Başbakanlık ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından, genelge, tamim, eylem planı, yönerge, talimat, olur, direktif ve diğer adlar altında yürürlüğe konulan her türlü işlem ve düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır.” İmza: R. Tayyip ERDOĞAN-BAŞBAKAN [Star’dan alınmıştır]

Kara-Tay yarışa hazır Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi öğrencileri güneş enerjisiyle çalışan araç yaptı KTO-Karatay Üniversitesi’nden 6 öğrenciden oluşan ‘Şems Takımı’ 6 ay süren çalışmalarının ardından 40 üniversiteden 48 aracın katılacağı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Formula G yarışlarında yer alacak güneş enerjisiyle çalışan, tamamen el yapımı tek kişilik ‘Kara-Tay’ adını verdikleri aracı üretti. Mühendislik Fakültesi öğrencilerinin ürettiği araç düzenlenen törenle tanıtıldı. Tanıtım toplantısında konuşan proje başkanı Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümü öğrencisi Hakan Özücan, çok zorlu rakipleri olmasına rağmen TÜBİTAK yarışlarında bu sene Konya’yı ve üniversitelerini temsil edeceklerini söyledi. Yarışlardan derece kazanmayı umduklarını belirten Özücan, aracın güneş panellerinden aldığı enerjiyi akülerine depolayarak motor vasıtasıyla mekanik enerjiye çevirdiğini ve bu sayede kinetik enerjiyle hareketin sağlandığını

anlattı. Özücan, “Gelecekte kullanılacak araçlar elektrikli araçlar olarak adlandırılıyor. Bu enerji sayesinde araçlarımız hava kirliliğini de azaltmış olacak. Geleceğin teknolojisini bu şekilde kullanacağız. Bu bir başlangıç bizim için, projelerimiz üniversitemizde devam edecek. 2013 yarışlarında Konya’dan bu araçla üniversitemizi temsil edeceğiz. Diğer araçlara göre, kıyasladığımız zaman güneş panelleri,

aküler ve diğer aksamlar aynı. Aracımız 80 km hıza çıkabiliyor. İvmelendiği zaman sürat biraz daha artıyor. Yarışta iddialıyız. Aracımız 180 kilo ağırlığında. 24-25 Ağustos tarihinde İzmit Körfez Pistinde gerçekleşecek TÜBİTAK Alternatif Enerjili Araç Yarışlarında yer alacak 4.65 santimetre boyunca, 1.80 santimetre enindeki aracın üzerindeki 213 güneş hücresi 110 volt enerji üretiyor.


5 ANADOLU ÖĞRENCİ BİRLİĞİ SÜMEYYE ARITÜRK

T

ürkiye’nin dört bir yanında İslami çalışmalar yapan farklı genç gruplar var. Bu farklılıkları Anadolu Öğrenci Birliği bir zenginlik olarak görür. Medeniyet açısından bakıldığında İslam medeniyetinin bu çağda mücadele veren genç topluluklarından biridir Anadolu Öğrenci Birliği. Bir günde kurulmuş bir topluluk değildir. 40-50 yıllık bir yapının müdavimleridirler. Anadolu Öğrenci Birliği, ‘insan merkezli ve medeniyet eksenli bir yapılanma anlayışına göre hareket eden, araştıran, inceleyen, sorgulayan; akıl, vicdan gibi nimetleri kullanabilen; kendi dönemini, çevresini, dünyasını iyi tanıyan, sorunlarına çözüm üretebilen; adalet, özgürlük, duyarlılık, diğerkâmlık, hikmet, ibadet, ahlak, istişare, kardeşlik ümmet, düşünce, gençlik gibi kavram ve olguları önemseyen; düşünce ve tasavvur dünyasını bunlar üzerine inşa eden’ bir gençlik hareketidir.

Kısaca ‘Şahsiyet sahibi insan yetiştiren bir gençlik hareketidir.’ Üniversitelerde öğrenim gören yüzlerce öğrencinin her birinin farklılıklarına ve farklı düşüncelere saygılı olmayı ilke edinmiştir. ‘Bir şeyi tanımlamaktan ve anlamaktan çok anlamaya yönelik bir yaklaşımı esas alır.’ ‘Anadolu Platformu’nun gençlik yapılanması olarak faaliyetlerde bulunan Anadolu Öğrenci Birliği, özelde gönüllerini genelde ise tüm üniversite öğrencilerini kapsayan çalışmalar yürütmektedir.’ Bu çalışmalardan bir tanesi olan 13-18 Ağustos 2013 tarihleri arasında Anadolu Platformu’nun Gaziantep şubesi Bülbülzade Vakfında düzenlenen Anadolu Öğrenci Birliği’nin kampına; Ramazan ayından yeni çıkmış, bayramın neşesini ve yorgunluğunu henüz atmış bu gençler Antalya, Adana, Konya,Kayseri,İstanbul, Malatya, Erzincan , Van, Erzurum ,Malatya , Sivas , Isparta … gibi memleketimizin güzel şehirlerinden kampa geldiler. Kampın üçüncü gününü de tatlı bir yorgunlukla bitirdik. Kimisini

önceden tanıdığımız, kimisiyle yeni tanıştığımız kardeşlerimizle oluşan bu atmosferde ‘Müslüman, Müslümanın güvenebileceği bir liman olmalıdır’ sözü kalplerde söyleniyordu. Kampın genel amacı geçen bir seneyi analiz etmek, şehirlerdeki çalışmaları dinlemek, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak, eksikliklerini görmek, yeni projeleri değerlendirmek ve günümüz gençliğin nereye gittiği sorusunun cevabını arayan gençlere tarihî, siyasî, toplumsal bilgilerin verildiği derslerde yine gençleri sorgulamaya ve düşünmeye sevk eden bir metot vardır. Hayatını okuyarak bilinçli geçirmeye çalışan, aynı dava için bir araya gelmiş bu gençler insanı düşündüren güzel sorular sormaktalar. Kampın içinden; Konferanslarda geçen bazı cümleler şu şekildeydi: ‘ Önce kendi zindanlarımızdan kurtulmalıyız. Sonra başkalarının zincirlerini kırmalıyız’ ve ‘ Zihin kodlarımızı ne belirliyor?’ . Alışkanlıklarımız ve ezbere öğrendiğimiz bir hayat canlandı bende. Hayatın merkezine almamız gereken İslam, geçip giden zamanla

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 14 20 - 26 Ağustos 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Nevzat Şipleme Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 20 Ağustos 2013

Anadolu Öğrenci Birliği’ni bir orkestraya benzetirsek, bir davulun tek başına çalması ne kadar dinlenebilir? Ya da bir keman, bir saz... ama orkestradaki her müzik aleti uyumlu bir şekilde çalmaya başladıklarında davul öyle bir yerde vurulur ki besteyi tamamlar. Aynı dava etrafında farklı düşüncelere sahip insanların bir araya gelmesi, fikir paylaşımı yapması ve istişarelere önem vermesi öğrencilerin oluşturduğu bu orkestradan daha güzel bestelerin çıkacağını gösteriyor. ‘Gençliğe, yeryüzünün iyilikle imarı ve nesli ıslah sorumluluğunu kazandırmak’ her Müslümanın vazifesi olduğu gibi Anadolu Öğrenci Birliği’nin de temel esaslarındandır. *www.anadoluogrenci.org sitesinden alıntı yapılmıştır.

YUKARIDAN AŞAĞIYA

SOLDAN SAĞA 1. Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu... Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı, kemer, cüzdan yapan veya satan esnaf (eski)... 2. Biyoloji, fizyoloji ve tıp konularını mekanik kanunlar yöntemiyle irdeleme... Alüminyum elementinin simgesi... 3. Bitkin, yorgun (eski)... Karabuğdaygillerden, 20-40 santimetre yüksekliğinde, basit yapraklı, kökü sürgün kesici olarak kullanılan ağaççık... 4. Büyük, yetişkin, yaşlı, kart (halk ağzı)... Her zaman görülen, olağan... Uzunluğu 2,54 cm olan İngiliz uzunluk ölçü birimi, parmak, 1 pus... 5. Dişi geyik... Gür ve geniş sakallı... 2 6. Ham madde işlenerek yapılan her türlü 3 mal... Köle... Böğürtlen, ahududu gibi küçük, 4 dalları dibinden çatallanan ve sapları odunsu 5 bitki... 7. Toprak, bitki, hayvan vb.ne su 6 vermek... Yarı kapalı (göz)... 8. Kedigillerden, 7 çakala benzer vahşi bir hayvan... 9. Burun, burun ucu (halk ağzı)... Kolayca düzgün söz 8 söyleme durumu (eski)... 10. Hastalıklı, sakat 9 (eski)... Olması istenen veya beklenen bir 10 şey olur olmaz duyulan sevinci ve onama 11 duygusunu anlatan bir söz... Küpe ve yüzük 12 taşı gibi süslemede kullanılan, mavi renkli, 13 saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum 14 ve fosfattan oluşan değerli bir mineral... 15 11. Dağ, taş, kır... Bütün, tüm... 12. Telefon konuşmasına başlarken kullanılan bir seslenme sözü... Baskı ve zulüm... Çocuğu olan kadın, anne... 13. Osmanlı seramik ve cam sanatının güzel örneklerinden olan ve içine lale konulan vazo... Pamuktan yapılan (kumaş vb.)... 14. İndiyum elementinin simgesi... Yanında... 15. Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla hazırlanan tatlı... Boş, temelsiz, asılsız söz...

bir şeyler yapmalıyız diye sorumluluk duygusu oluşturuyor ve o hislerimiz sanki motive oluyordu. Mısırda yaşanan olaylara karşı İhvan’daki kardeşlerimizin yanında olduğumuzu dünyaya duyurmak için bugünkü Gazi Antep sokaklarında yaptığımız bu yürüyüş ve basın açıklaması da davamızın ne kadar büyük olduğunu bizlere hissettirdi.”

1

2

3

4

5

6

1 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

2

N E S T O H K I A S Ç I M Ş A E K F R T A A B L A İ

7

3

4

C A N A V A R

A B E T L A M U O T E R İ N F A A M L E T P T I R E R K R E S E K İ N S İ Y A L A S L İ K K I S A İ K E T

İ M A L E P

5

8

6

7

9

8

R

10

11

9

10

11

12

T A M Z A R A

A L U C R A

K I S I K

İ M T K H E İ K A R A K S A N A L D İ R İ İ Ş E K L T A L A N N A M A E L İ L E Z A İ Z N S A S A R N A

A T O Ş M C L A U L A K L K A C U M K A L I K İ L S A K I M A K

13

12

14

15

1. El ile dokunarak duyma, bir şeye el ile dokunma (eski)... Kayası çok olan yer... 2. Su (eski)... Kamuya ait, kamu ile ilgili işlerin yapıldığı yer... 3. Serbest ekonomiden yana olan (kimse, parti vb.), liberalist... Krezol... 4. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan... İlgili... Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk, oyun ebesi... 5. Bir eseri notaya almak... Havadar (halk ağzı)... 6. Ham maddeyi işleyip mal üretme... Doğu 13 14 15 Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü... Etrafı çitle çevrili ve girilmesi yasak yer (eski)... 7. Değirmen taşının ekseni (halk ağzı)... Karatavukgillerden, kara renkli ardıç kuşu... 8. Uzak Doğu’da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk... Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi... 9. Sıkıntı, felaket... Cimri... 10. Ağaç, ağaççık veya çalılarda gövdeden ilk çıkan ve bitkinin çatısını oluşturan dal... Söz, lakırtı... Yelken açtırma... 11. Otomobillerin çekiş ve hızını ayarlamaya yarayan dişliler düzeni... Nitel... 12. Ağabey (halk ağzı)... Arayı çok açarak... Fransa’da 30,59 gr, İngiltere’de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi... 13. Yüz örtüsü, peçe (eski)... Elektronik aygıtları belli bir uzaklıktan yönetmeye yarayan kablosuz alet... 14. Üzerinde az sayıda büyük pullar bulunan bir tür sazan... İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka... 15. İlaç yapmak için ayrılmış, ilaç yapmaya yarar... Değme, dokunma, dokunuş, değinti...


6

Mısır’daki katliam BOP’un işletilmesi Mısır’da yapılan darbe, Suriye’deki iç savaş ve Irak’ta patlayan bombalar Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçası.

Günüç unutulmadı Geçtiğimiz aylarda vefat eden Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi eski Dekanı ve Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli hattatlardan Prof. Dr. Fevzi Günüç, üniversitenin resmi yayın organı olan Selçuk Bakış Dergisi’nin kapağına taşındı. “Bir güzel insanı uğurladık” başlığıyla verilen haberde Prof. Dr. Günüç’ün özgeçmişi ve sevenlerinin kendisi hakkındaki görüşlerine de verildi. Rektör Prof. Dr. Hakkı Gökbel, haberde Prof. Dr. Günüç ile ilgili düşüncelerini şöyle özetledi: “Çok iyi bir insan, yine kudretli bir hattat olan Prof. Dr. Fevzi Günüç geride güzel eserler, güzel evlatlar ve ülkemizdeki en iyi Güzel Sanatlar Fakültelerinden birini bırakarak fani alemden baki aleme göçtü. Bu millet için, sanatını layıkıyla yerine getiren pek çok öğrenci yetiştirmiş ve arkasında binlerce eser bırakmıştır. Onun bıraktığı bu eserler ve yetiştirdiği yüzlerce öğrencisi inanıyorum ki onun adını ölümsüzleştirecektir.”

Mısır’da darbe karşıtlarına yapılan katliam Konya’da protesto edildi. Protesto gösterilerinin ardından Mısır’daki katliamda hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kılındı. Anadolu Gençlik Derneği (AGD) öncülüğünde Şerafettin Camii önünde gerçekleştirilen protesto gösterilerine İHH ve AYDER de destek verdi. Cami önünde toplanan vatandaşlar, Mısır’daki darbe karşıtlarına karşı yapılan katliamı, İsrail, Amerika ve Mısır askeri yönetimi aleyhine sloganlar atarak protesto etti. Mısır’da silah zoruyla yönetime el koyan darbecilerin, Adeviyye Meydanı’nda

yeni bir katliama başladıklarını belirten AGD Konya Şube Başkanı Mehmet Parlak, “Darbe yönetimi keskin nişancıları kullanarak, 2 bine yakın insanı şehit ederken, on binlerce insanı da yaralamıştır. Adeviyye Meydanı’nda sergilenen bu kanlı katliam daha önceki müdahalelerde olduğu gibi canlı yayında tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiştir. Darbeye karşı direnişin sembolü olan Adeviyye Meydanı adeta kan gölüne çevrilmiştir” dedi. Mısır’da yapılan darbenin, Suriye’de yaşanılan iç savaşın ve Irak’ta patlayan bombaların aynı merkezin kontrolü altında olduğuna

dikkat çeken Parlak, “Dökülen kanın arkasındaki tek gerekçe, terörist İsrail’in bölgedeki varlığını teminat altına alınmasıdır. Bu, mutlaka fark edilmelidir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), derenin kuşunun, derenin taşıyla vurulmaya çalışıldığı kanlı bir projedir. Mısır’daki katliamlar, Büyük Ortadoğu Projesi’nin işletilmesidir” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından cami önünde, Mısır’daki katliamda şehit olanlar için gıyabi cenaze namazı kılındı. Namazının ardından iki genç düğünde giyecekleri damatlık elbiselerini yakarak Mısır’da yaşananlara tepki gösterdi.

Devlet Bahçeli Konya’ya geliyor Çingene yasağı Hükümetin demokratikleşme paketinde Çözüm Süreci’nin ikinci aşamasını oluşturan düzenlemelerde Süryanilere anadilde eğitim imkanı getirilirken, ‘Çingene’ sözü de silinecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen Demokratikleşme paketinde çözüm süreci, seçim barajı, Alevi açılımı, TMK ve CMK’da değişiklikler ve kamuda başörtüsüne yönelik düzenlemelerin yanı sıra, Süryani ve Roman vatandaşlarla ilgili de birtakım düzenlemeler yapılacak. Çoğunluğu Mardin’de yaşayan Süryanilere eğitimlerini anadilde yapabilmeleri konusunda adımlar atılacak.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisi tarafından 24 Ağustos tarihinde Konya’da düzenlenecek ‘Türkçe Mitingine katılacak. MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, konuyla ilgili düzenlediğibasın toplantısında “Türkçe temalı 5. mitingimizi 24 Ağustos Cumartesi günü, Türklüğün ve Türkçe’nin büyük hizmetkarı, Konya ilimizin ev sahipliğinde inşallah birlikte gerçekleştireceğiz. Bu toplantılarda, kalpleri vatan için,

bayrak için, Allah için, Türkçe için, Türklük için atanlar bir araya gelmektedir” dedi. Din ve vicdan hürriyetine geçmişte yapılmış olan bir takım baskıların toplumda sosyal bir yara açtığını ifade eden MHP Konya Milletvekili Faruk Bal ise, “Bu sosyal yara başlarda, üniversitelerde görülmekteyken giderek her ilçede ve her ilde kanayan yara haline gelmiştir. Türkiye, bu kadar ağır bir sorun ile uğraşırken, MHP anayasa değişikliğine evet diyebileceğini

ifade etmiştir. Netice itibariyle, Sayın Başbakanın, İspanya’dan başlayan sözüyle bir süreç yaşanmış ve bu süreçte de başörtüsünü inanç bakımından, inandığı gibi yaşayabilmek bakımından ve alanın genişletilmesi açısından bir anayasa değişikliği yapılmıştır. İnanıyorum ve umut ediyorum ki, geçmişte insani bir yara olarak sosyal bir yaraya dönüşen başörtüsü sorunu artık Türkiye’nin çözülmüş bir meselesi olarak görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye küstah tehdit Türkiye’nin iç işlerine karıştığını öne süren ülke, sözde Ermeni Soykırımı iddiasını tehdide dönüştürdü.Darbeci general Sisi’nin geçici yönetiminin cumhurbaşkanı Adli Mansur’un Twitter hesabı üzerinden yapılan açıklamayla, Mısırlı yetkililerin Ermeni Soykırımı’nı tanıyan uluslararası sözleşmeyi imzalayacakları duyuruldu. Mansur’un Açıklaması Adli Man-sur’un tweetinde; “Birleşmiş Milletler’deki temsilcilerimiz, Türk ordusu tarafından gerçekleştirilen ve 1 milyon insanın ölümüne neden olan Ermeni Soykırımı’nın doğruluğunu kabul eden uluslararası sözleşmeyi imzalayacaklardır” denildi.

Önce soydular sonra yaktılar Konya’da bir otomobilin önce teybi, hoparlörleri ve ruhsatı çalındı, sonra da otomobil ateşe verildi. İddiaya göre, Dursun Gökay (28), otomobilini Sille barajı giriş kapısına park etti. Kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişiler park halinde bulunan otomobilin kapısını açarak içinden teyp, hoparlör ve ruhsatı çaldıktan sonra otomobili ateşe vererek olay yerinden kaçtı. Otomobilin yandığını fark eden güvenlik görevlileri polise ihbarda bulundu. Barajda balık tutan vatandaşlar yanan otomobile yangın tüpü ve su ile müdahale ederek söndürdü. Yangın mahalline gelen polis ekipleri, olay yerinde inceleme yaptı.


7

S

eçilmiş/atanmış diktatörler eliyle bugünlere kadar yönetilen Müslümanlar, kendi haklarını gasbetmekte uzmanlaşmış tiranların sultası altında yaşanamayacağı gerçeğini kavradıkları andan itibaren onların hakimiyetine karşı, şöyle ya da böyle direnişe geçmişler ve mevzi bir kısım başarılar da elde etmişlerdi. Aslında talep edilen şeyler kurulu sistemlerin devamına zarar getirecek mahiyette talepler değildi. Meselâ, Türkiye’de başörtüsü olayı: Başörtüsünün sistemin işleyişine ne zararı olabilirdi ki? Ona bile tahammül edemeyenler, buna müsaade etmemekte bile sonuna kadar direndiler hala direniyorlar. Niçin? İçinde Müslümanların yaşadığı bütün devletçiklerde yönetenler, halka inançlarının gerektirdiği vazifeleri yapmayı yasakladılar. Müslümanları ve inançlarını öcü olarak gördüler, gösterdiler. Her türlü vasıtayla durmaksızın saldırdılar. Televizyon, basın, askeri ve bürokratik mekanizmalar ellerindeydi. Sistemli bir taarruz harekatı ile yeryüzünden Müslümanların dolayısıyla İslam’ın izlerini silmeye çalıştılar. Başaramadıkları hallerde kudurdular… Kudurdular da kudurdular. Yönetimleri altına aldıkları halka lütfe-

MISIR’A YARDIM dip! sundukları diktatörlük ile devam edemeyeceklerini anlayınca “size demokrasi verelim, En iyisi odur.” yalanına başvurdular. Kitleleri demokrasi yalanı ile uyutmaya başladılar. Uyuttukları kitlelerin demokratik seçimlerle başa gelen liderlerini uzun süre iktidarda tutmamak için ellerinden geleni yaptılar. Elini kolunu bağlayıp, “buyur istediğini yap” diyerek iktidarda yıpratarak halkın gözünden düşürmeye çalıştılar. Halkın gözünden düşürebilirlerse, “Bakın işte sizin lider diye arkasından gittiğiniz şahsiyetler bir iş bilmeyen beceriksizler!” diyeceklerdi. Böylece kendi kurdukları sistem devam edip gidecekti. Ama, bir şeyler ters gitmeye başladı. Silaha başvurdular. Mursi’yi devirdiler. Halkına silah çeken satılmış ordunun kukla generalleri idareye el koymuştu. Adına “demokrasi” dedikleri sisteme entegre edilmeye çalışılan Müslümanlar yıllarca, “çağdaş yaşam”, “batı medeniyeti”, “insan hakları” masallarıyla avutulmuş, ama bir türlü yola getirilememişti. Onların yola getiremediği halkı ordu ile terbiye edeceklerdi artık. Ordu namlularını kendi halkına çevirmiş katliam yapıyordu.

Terör devleti İsrail’in katilleriyle bunlar arasında bir fark olmadığı anlaşıldı. Ha Gazze’yi bombalayan İsrail ordusu, ha Müslümanları meydanlarda biçen Mısır ordusu… Veya Suriye Ordusu. Aralarında bir fark var mı? Yok. Niçin? Müslümanlar, bu kafirlerden ne istiyor? Kendilerinin “iyi” dedikleri demokrasiyi? Onlar, “iyi” dedikleri demokrasiyi bile Müslüman halklara çok görüyorlar. “Alın size demokrasi” dercesine, kan ve zulüm kusuyorlar. İşin aslı, bu katiller sürüsünün her yerde aynı tezgahtan geçmiş bir şekilde emperyalizme uşaklıkta birbirleriyle yarışmasında yatıyor. Onlar, bu halkın çocukları değiller. Onlar, Topyekün Müslümanları imha hareketinin uygulayıcıları. Uşaklar… Mısır Müslümanlarının katliamı karşısında ellerini ovuşturarak aynı şeyi Türkiye’de gerçekleştirmeyi uman alçakları iyi tanımak ve onları teşhis etmek Mısır Müslümanları için yapılacak yardımların en güzeli olacaktır. Peki, “Mısır katliamının Türkiye’deki öncüleri kimlerdir?” sorusunun cevabı nedir? Onlar kendilerini çoktan ilan ettiler… Yoksa sizin haberiniz yok mu?

İsrail’in darbe planı Mısır’da seçimler olmadan önce 2 Haziran 2011’de İsrail’de gerçekleşen bir panelde konuşan iki Siyonist isim İhvan’ın seçimleri kazanması halinde Sisi’ye yoğun baskı yaparak Mursi’yi devirmek için bütün güçleriyle çalışacaklarına dair sözleri ortaya çıktı. 2011 yılında bir panelde konuşan Fransalı Siyonist “düşünür” Bernard Henry Levy, Batı’nın ve uzantısı İsrail’in Tunus ve Mısır’da halkın seçtiği İslâmî partilere

Bu bir vahşet! Gezi Parkı olaylarının en çok tartışılan ismi ünlü oyuncu Mehmet Ali Alabora sessizliğini bozdu. Mısır’daki katliamı “vahşet” olarak tanımlayan Alabora, Twitter’dan Mısır’daki katliamla ilgili konuştu. Darbenin hiç bir yerde barış ve demokrasi getirmediğini ifade eden Alabora, “Yeter! Mısır’daki vahşet tüm insanlığın aklını, vicdanını zedeliyor. Darbe, askerî müdahale hiçbir zaman, hiçbir yerde barış, demokrasi getirmiyor’’ dedi.

bakışını özetliyor. Fransa’da yaşayan Levy daha önce de Gazze ve Lübnan’da Hizbullah’a yönelik saldırılarda İsrail’i savunan yazılar yazmış, bir anlamda ülkesinin dünya kamuoyunda aklamaya çalışan satılık bir kalem. Levy’nin yanında da daha önce İsrail Dışişleri Bakanlığı da yapmış eski MOSSAD ajanı Livni de bulunuyor. Konuşma sırasında Levy’nin sözlerine Livni de başını sallayarak destek verdiğini gösteriyor. [Haber7]

Sınırı aşmışız Mısır hükümeti protesto gösterileriyle ilgi açıklamaları nedeniyle Türkiye’yi iç işlerine karışmakla suçlayıp, ‘sınırı aştığı’ değerlendirmesinde bulundu. Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, bazı ülkelerin dile getirdiği endişe ve eleştirileri anlayışla karşıladıklarını kaydetti ancak ‘Ankara ve Doha’nın sert tepkisine’ karşı çıktı. Mısır Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ‘Türkiye iç işlerimize karışma sınırını aşmıştır” dedi.


8

‘Darbeciler yargı önünde’ AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, bugün artık 2001 şartlarında olmadıklarını belirterek, “2001’e göre Türkiye, özgürlük ve güvenlik dengesini kurmuş, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden, güvenliği hak ve özgürlüklere feda etmeden dengeyi kurabilmiş bir ülkedir. Artık bugün kimse faili meçhulleri konuşmuyor. İlk defa bu ülkede darbeciler yargının önüne çıkartılıyor” dedi. AK Parti Konya İl Başkanlığı tarafından, AK Parti’nin kuruluşunun 12. yıldönümü dolayısıyla milletvekilleri ve belediye başkanlarının katılımıyla değerlendirme toplantısı düzenlendi. Bir otelde düzenlenen toplantıya, AK Parti Konya Milletvekilleri Mustafa Kabakcı, İlhan Yerlikaya, Hüseyin Üzülmez, Mustafa Baloğlu, Harun Tüfekçi, Mustafa Akış, Kerim Özkul, Ayşe Türkmenoğlu, Gülay Samancı, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı, AK Parti MKYK Üyesi Hasibe Özlem Cepni, AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, İl Genel Meclisi Başkanı Ali Selvi ile partililer katıldı. Fark Ortada isimli tanıtım filmiyle başlayan toplantıda konuşan AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, parti olarak 3Y olan yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluklarla mücadele diyerek yola çıktıklarını ifade ederek, AK Parti’nin iktidar oluşunun 14. günü yasaklarla mücadele kapsamında olağanüstü hali kaldırdığını belirtti. AK Partinin kendisine 3 dönem sınırı koyan bir parti olduğunu da vurgulayan

Sorgun, böylece AK Parti’nin tekelleşmeyi önleyerek, yeni simaların partiye kazandırılmasını sağladığını kaydetti. AK Parti’nin ‘insani yaşat ki devlet yaşasın” diyerek yola çıktığına dikkat çeken Sorgun, “Devlet için millet değil, millet için devlet felsefesiyle AK Parti hareket etti. Seçimlerde oyunu artırarak 3 dönem boyunca seçilen tek partidir. Türkiye’yi ve Konya’yı ilk defa hızlı trenle tanıştıran bir partidir. 81 ili-

mizin üniversiteyle tanıştıran bir partidir. Mayıs ayı itibariyle IMF’ye borcunu sıfırlayan bir partidir. En önemlisi Cumhurbaşkanını halka seçtirecek, bunu temin eden bir partidir” diye konuştu. Bugün artık 2001 şartlarında olmadıklarını hatırlatan Sorgun, “2001’e göre Türkiye, özgürlük ve güvenlik dengesini kurmuş, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden, güvenliği hak ve özgürlüklere feda etmeden dengeyi kurabilmiş

Mısır için hacet namazı Konya’da sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen programda Mısır’da ölenler için hacet namazı kılınıp, dua edildi. Konya’daki sivil toplum kuruluşları tarafından Mısır’da darbe karşıtlarına yapılan katliamda hayatını kaybedenler için Şerafettin Camii yanında program düzenlendi. Meydanda kılınan yatsı namazı sonrası sivil toplum kuruluşları adına konuşan Latif Selvi, katliamı yapanları kınarken, zulüm yapanların mutlaka cezasını çekeceğini söyledi. Toplanan kalabalık zaman zaman sloganlar atarak, Mısır’da darbe karşıtlarına desteklerini dile getirdi. Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından meydanda toplanan kalabalık hacet namazı kılıp, dua etti.

Mısır’da şehit olanlar için Konya’da hacet namazı kılınıp, dua edildi

bir ülkedir. Artık bugün kimse faili meçhulleri konuşmuyor. İlk defa bu ülkede darbeciler yargının önüne çıkartılıyor” şeklinde konuştu. Bir ülkenin itibarinin dışarıda üç şeyle ölçüldüğünü dile getiren AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun, “Bunlar para, bayrak ve pasaporttur. Bugün 2001’e göre Türkiye’nin, parası da, bayrağı da, pasaportu da çok daha itibarlıdır. Yarının konuşulamadığı, hesaplanamadığı bir

2001’den, artık reel 2023 hedeflerine ve 2071 ufkuna yol alıyoruz. Başbakanımızın ve Dışişleri Bakanımızın burada çok önemli rolü vardır. Bana göre bu ülkeye kazandırılan en önemli şey, bir milletin, bir toplumun kendine olan özgüvenidir” ifadelerini kullandı. Başkan Sorgun, konuşmasının sonunda partilerinin kuruluşundan bugüne katkı yapanlara teşekkür etti. Toplantı soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

Askerî casusluk açıklaması Genelkurmay Başkanlığı, askeri casusluk davası kapsamında devam eden soruşturmalarla ilgili “Hukuka bağlılık ilkesi temelinde işlem yapılmasına büyük önem verilmektedir” denildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şöyle denildi: “Genelkurmay Başkanlığınca, devam etmekte olan soruşturma ve davalarla ilgili olarak; adlî makamların karar ve taleplerine, hukuka bağlılık ilkesi temelinde, ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda

işlem yapılmasına büyük önem verilmektedir. Bu kapsamda; İzmir 12’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ve bazı Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin de yargılandığı davanın soruşturma aşamasında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı üzerine, incelemesi talep edilen belgelerle ilgili incelemenin herhangi bir personelin baskı ve telkinde bulunmasına imkân verilmeyecek tarzda, hukuka uygun olarak ve objektif bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır.”


9

Konya’nın yüzü Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Akyürek: Şehir merkezindeki restorasyon çalışmaları şehrin geleceği açısından son derece önemli

İHVAN DESTAN YAZIYOR

D

arbenin yapıldığı şu bir buçuk aydan beri duruşunu hiç bozmayan İhvan dünyaya pek çok şey öğretti. Elinde silah olmasa da demokrasinin, batılıların Müslümanları sömürebilmek için her an yiyebilecekleri bir puttan helva olduğunu, ancak cihat yoluyla Müslümanlarının iktidar olabileceğini öğretti mesela. Şehadete ellerini açarak gülerek gitmeyi öğretti bütün Müslümanlara ve bütün İslam düşmanlarına da gösterdi, korku verdi onlara. Artık İhvan’la beraber şehit olmayı bekleyen bir buçuk milyar İslam dünyası olduğu gibi bir de ne yapacağını, Müslümanları nasıl sömüreceğini bilemeyen, şaşkın, korkak bir emperyalist batı alemi ve Suud Kralı gibi taşeronlar var. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in eserlerinde defalarca tekrarladığı “silahlı kuvvetler göz ardı edilerek ihtilaller yapılamaz bu yüzden en güçlü silah da fikirdir” prensibini İhvan pratik uygulamasıyla gösterdi. Eline metal silahları alacağına kalbine, aklına fikir silahını kuşandı ve böylece zafere çok yaklaştı. Zaten hilafetin kaldırıldığı yıl kurulan İhvan teşkilatı kodlarındaki hilafetin tekrar Müslümanlar tarafından tesisinin zaruretini kanlarıyla ortaya koydu. Artık bu işin niçini aşıldığına göre nasılına geçmeye kaldı. İşte bu noktada İhvan’a her şeyi yıkmayalım. Özellikle Anadolu Müslümanları olarak içimizden çıkarttığımız, hala da hayatta olan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun muhteşem eseri Başyücelik Devleti kitabını hem Türkçesiyle biz okuyup anlayalım hem Arapça ve İngilizcesini İhvan’a ulaştıralım. Bir nüshasını yıllar önce İhvan’ın doktorlarından Mütevelli Bey’e Sudan’da vermek nasip olmuş idi. Ve en önemlisi bu yol haritamızı gösteren kitabın müellifi ve 50 küsür eserin sahibi Salih Mirzabeyoğlu’nun bir an önce özgür olması ve fikirleriyle İslam Dünyası’nı aydınlatmasının yolundaki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Açıklanacak olan özgürlük paketine bu durum muhakkak dahil edilmelidir. Özellikle eski dostu başbakandan bunu hassaten bekliyoruz.

Başkan Akyürek, tarihî Bedesten’de sürdürülen restorasyon çalışmalarını yerinde inceledi.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Tarihi Bedesten’de ve şehir merkezinde sürdürülen restorasyon çalışmalarının şehrin geleceği açısından son derece önemli olduğunu söyledi. Başkan Tahir Akyürek, Tarihi Bedesten’de sürdürülen restorasyon çalışmalarını yerinde inceleyerek esnaflarla görüştü. Bedesten’deki çalışmalarda önemli mesafe alındığını kaydeden Başkan Akyürek, şu ana kadar 900’e yakın iş yerine girildiğini söyledi. Dükkanların neredeyse çoğunun yeniden yapıldığını, dükkan başına en az 60-70 bin TL harcama yapıldığını

kaydeden Başkan Akyürek, tüm çalışmaların belediyenin gayreti, esnafın işbirliği ve sabrıyla yapıldığını ifade etti. Tarihi Konya Çarşısı’nın şu anda dünyada devam eden en büyük restorasyon alan çalışması olduğunu vurgulayan Başkan Akyürek, çalışma tamamlandığında 100 ila 150 milyon dolar arasında olan yıllık cironun en az 500 milyon dolara çıkacağını dile getirdi. Restorasyon çalışması biten sokaklarda zemine geçildiğini, zeminin tamamlanması, aydınlatmaların yapılmasıyla bölgenin bir başka güzel olacağını belirten Başkan Akyürek, Bedesten’de şu ana

kadar ihalesi yapılan ve harcanan para miktarının 60 milyon TL’nin üzerinde olduğunu vurguladı. Başkan Akyürek, “Mevlana Meydanı çevresinde yıkılan dükkanlarla beraber oradan da bir süreç başladı. Bunlar şehrimizin geleceği için çok önemli. Şehrimizin geleceğini kurtarıyoruz. 150 yıldır dokunulmayan, bozulan mekanlar iyileştirilmiş oluyor. Sabır gösteren esnaflarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Kapalı mekan alanı toplamı yaklaşık 180 bin metrekare olan Tarihi Bedesten’de toplam 2 bin 687 birimde düzenleme yapılıyor.

Yandex arama motorundan Akınsoft’a ziyaret Teknoloji alanında yaptığı yeniliklerle adından sık sık bahsettiren Akınsoft’un gerçekleştirdiği Yandex işbirliğinin ardından Yandex’ten Akınsoft’a bir ziyaret gerçekleştirildi. Akınsoft’tan yapılan açıklamada, Akınsoft-Yandex iş birliğinden sonra, Yandex Dağıtım Departman Ortağı ve Hesap Yöneticisi Ilya Karpukhın ve Yandex Türkiye İnternet Gelişim Uzmanı Emre Erşahin’in Akınsoft Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Akın’ı ziyaret ederek, görüşmeler gerçekleştirdiği, yapılan toplantılarda

karşılıklı fikir alışverişinde bulunulduğu belirtildi. 22 Nisan 2013 tarihinde, Yandex Türkiye ve Akınsoft’un stratejik bir iş birliği yaptığı hatırlatılan açıklamada, “Akınsoft Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Akın ile Yandex Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ tarafından imzalanan anlaşma sayesinde, Yandex arama teknolojileri ve

ürünlerinin, Akınsoft ile birlikte tüm Türkiye‘de daha geniş kullanıcı kitlelerine ulaştırılması sağlanmaya başlandı. Türkiye’nin her yerinde ve Dünya’da 18 ülkede çözüm ortağı yapılanması ile sektörlerin en güvenilir yardımcısı olan Akınsoft, gerçekleştirdiği iş birlikleri ile de çalışmalarına ivme kazandırıyor.” denildi.


10

Akyüz vefat etti Konya İl Emniyet Müdür Yardımcısıyken 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi etmesinin ardından emekli olan Erdoğan Akyüz, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Akyüz’ün cenazesi dualarla Yazır Mezarlığında toprağa verildi. 35 yıl Ankara, Adıyaman ve Konya İl Emniyet Müdürlüklerinde görev yapan Akyüz’ün 4 çocuk babası olduğu öğrenildi.

Tek eline rağmen Konya’da1,5yaşındaetçekmemakinesinesağelinikaptıran 16 yaşındaki İbrahim Ethem, rağmen hayata tutundu Konya’da, 1,5 yaşındayken et çekme makinesine elini kaptıran lise öğrencisi 16 yaşındaki İbrahim Ethem Melekoğlu, hayata tutundu. Okul dışındaki boş zamanlarında kaloriferci olan babasına işlerinde yardım eden İbrahim Ethem, tek tutkusunun motosiklet sürmek olduğunu söyledi. Meram ilçesinde oturan İbrahim Ethem Melekoğlu (16), 1,5 yaşındayken sağ elini et çekme makinesine kaptırdı. Geçirdiği ameliyat sonrası eli kesilmek zorunda kalan Melekoğlu, yaşadığı zorluklara rağmen hayata sarıldı. Sağ elini kaybetmesine rağmen hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eden İbrahim Ethem Melekoğlu, boş zamanlarında kaloriferci olan babasına işlerinde yardımcı oluyor. Kalorifer borularına baftayla yiv açan Melekoğlu, kullandığı bir takım makinelerle de yiv açtığı boruları monte ediyor. Bir buçuk yaşındayken annesinin kullandığı et çekme makinesine elini kaptırdığını ifade eden İbrahim Ethem Melekoğlu, “Annem et çekme makinesiyle et çektikten sonra fişini çekmeye giderken ben de elimi makinenin içine attım. Bundan dolayı elim kesilmiş. Daha sonra beni hastaneye kaldırmışlar. Doktorlar kurtulmaz diyerek kolumu kurtaracak şekilde elimi kesmişler” dedi.

de bir seneden beri sürüyorum” şeklinde konuştu. Eline protez takılması için doktorlarla konuştuğunu anlatan Melekoğlu, “Doktorlar 18 yaşında protez takılabileceğini söyledi. Gelişim süreci bitmesi gerekiyormuş. Bu sayede elim büyümeyecekmiş. Bundan dolayı protez taktıracağız. El takılması için 2 sene önce Antalya’daki Akdeniz Üniversitesi’ne başvurduk. Şimdi 149. sıradayız. Hala bekliyoruz” diye konuştu.

“ENGELLERİ KALDIRDIM”

“MOTOR SEVDASINI KAPTIM” En büyük tutkusunun motosiklet sürmek olduğunu dile getiren İbrahim Ethem Melekoğlu, “Ben 14 yaşındayken amcamın mavi bir motoru vardı. Biz ona çok binerdik, amcam da beni çok gezdirirdi. Oradan ben motor sevdası kaptım. Bir sene boyunca da amcamın motoruna bindik. Amcam bana ara ara sürdürürdü. Bundan dolayı amcam bana bir elektrikli bisiklet aldı. Ben

Arkadaşlarının bu şekilde elektrikli bisiklet kullandığını görünce şaşırdıklarını kaydeden İbrahim Ethem Melekoğlu, “Arkadaşlarım nasıl kullanıyorsun, çok güzel kullanıyorsun falan diyorlar. Onlarla hep beraber geziyoruz. Kullanmamı biraz engel buluyorlar. Ben bu engeli ortadan kaldırmak istiyorum. Mesela okul hayatımda, arkadaş çevremde bana sen nasıl elektrikli bisiklete biniyorsun, biz binemiyoruz diyorlar. Elektrikli bisikletle anayollara falan çıkamıyorlar. Biz arkadaşlarla anayollara da çıkıyoruz. Orada elektrikli bisikletimizi sürüyoruz. Öbür arkadaşlarım da, sen tek ellisin nasıl bu motoru kullanıyorsun diyorlar. Ben de Allah’a şükür o engelleri kaldırdım, motorumu kullanıyorum” dedi.

Çekirdek zehirledi

Beyşehir’de 2 yaşındaki çocuk, yediği kayısı çekirdeğinden zehirlendi. Edinilen bilgiye göre, evlerinde kayısı çekirdeği yedirildiği belirtilen 2 yaşındaki B.M., rahatsızlanınca ailesi tarafından hastaneye götürüldü. Acil serviste müdahale edilen küçük çocuğun yapılan tetkikler sonucunda yediği kayısı çekirdeğindeki siyanürden zehirlendiği tespit edildi. Küçük çocuk, ambulansla Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi.

Gölettu boğuldu

Bozkır’ın Çağlayan beldesindeki gölete giden Bekir Durtuluk (40), serinlemek girdiği suda kayboldu. Bekir Durtuluk’un sudan çıkmaması üzerine arkadaşları tarafından jandarmaya haber verildi. Olay yerine Beyşehir ilçesi ve Mersin’den çağrılan kurtarma ekiplerinin gelmesiyle çalışma başlatıldı. Yapılan çalışmaların ardından Bekir Durtuluk’un cesedi, göletten çıkarıldı.

Akşehir’de kaza 1 ölü, 4 yaralı

Selçuki Hatun Mahalle Konağı tamam Selçuklu Belediyesi sosyal belediyecilik faaliyetleri kapsamında ilçeye yeni bir tesis daha kazandırıyor. Selçuklu Belediyesi’nden yapılan açıklamada, Sancak Mahallesi’nde yapımı tamamlanan Selçuki Hatun Mahalle Konağı’nın kısa süre içinde hizmet vermeye başlayacağı belirtilerek, “Selçuklu Belediyesi tarafından ilçeye kazandırıldığı ve ilk günden itibaren yoğun ilgi gören mahalle konaklarına bir yenisi daha eklendi. Estetik yapısı ile şehir mimarisine uygun bir şekilde

dizayn edilen, bodrum, birinci ve ikinci katlardan oluşan Selçuki Hatun Mahalle Konağı’nda; 3 adet derslik, sağlık odası, kabul günü salonu, çocuk kulübünün yanı sıra bayan ve erkeklerin ayrı ayrı salonlarda spor yapabileceği plates ve fitness salonları, kuaför ve cilt bakımı ve eğitim salonu bulunuyor. Bin 730 metrekare alan üzerine yapılan ve 1 milyon 350 bin TL’ye mal olan mahalle konağında emeklilerin yararlanması amacıyla emekli lokali de yer alıyor” denildi.

Akşehir’e bağlı Atakent beldesi yakınlarında meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Konya’dan Afyonkarahisar istikametine seyir halinde olan R.Y. (28) idaresindeki 35 TTD 38 plakalı otomobil, sürücünün direksiyon hakimiyetine kaybetmesi sonucu şarampole yuvarlandı. Kazada, araçta bulunan Fadime Yıldırım (65) olay yerinde hayatını kaybederken, sürücü R.Y. ile araçta bulunan Ahmet (54), Yağmur (5) ve Mürüvvet Erol (48) yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Akşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınırken, kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.


11

N

asreddin Hoca fıkrasındaki bindiği dalı kesen adamın işin sonunda daldan düşeceğini daha dalı kesmeden biliriz. Kessin bakalım canım belki düşmez demek, apaçık cahillik değilse bindiği dalı kesen adama hainlik etmektir. 1924-26 yıllarından bu güne kadar eğitim sistemimiz şöyle bir süreç takip ettiğini bindiği dalı kesen adam fıkrasına geri dönerek izah edelim. Adam sonunda daldan düşmüştür, etrafına bilmediğini bilmeyen türden cahiller ve düşeceğini bildiği halde kesmeye teşvik eden hainler toplanmıştır. Dal çürüktü, zaten inecekti ama inmesini bilemedi hem baksana daha ölmedi gibi sudan bahaneler uydurup, adamı tedavi ettikten sonra daha sağlam bir ağaca çıkarıp tekrar bindiği dalı kestirdiklerini ve tekrar düştüğünü gördükleri halde inatla buna devam ettiklerini düşünün. Her düşüşte; kesici aleti değiştirelim, kesme pozisyonunu değiştirelim, başka birini çıkaralım gibi değişiklerle cahilane ve hainlikle devam ettirilen bu işlem, başlangıçtan günümüze kadar devam eden bir strateji olmuştur. Daha başlangıçta iflas bayrağını çeken eğitimimiz, her 20-25 yılda yapılan değişikliklerle günümüze kadar gelmiş, ne başlangıcında ne aralarda ne de günümüzde bu eğitim iflas etmiştir diyen ve bunun izahını derinlemesine ortaya koyan bir eğitim düşünürü çıkmamıştır. Daldan düşme olayının özü-sebebi “bindiği dalı kesmek” olduğu gibi, eğitimimizin iflasının özü-sebebi apaçıkken, bilenler konuş-amamış bilmiyenler ise susturulamamıştır. Başlangıca dönerek izah edelim iflasın sebebini. Maarif Vekilliği’nin daveti üzerine 1924’te memleketimize gelerek incelemelerde bulunan Colombiya Üniversitesi Profesörlerinden John Dewey’in eğitim sistemimize etkisi büyük olmuştur. Uzun incelemelerden sonra hazırladığı yüz sayfalık rapor eğitim sistemimizin temelini teşkil etmiş, köy enstitüleri bu sistem ölçü alınarak kurulmuş, öğretmenler bu tarzda yetiştirilmiş ve görev yapmışlardır. Şimdi ne var bunda diyeceksiniz, adam Pragmatizmin aletçilik ekolünün kurucusu büyük bir düşünür. Size katılıyorum aynen öyle. Garip olan olaylar bundan sonra gelişiyor. ABD bu düşünürü ilkokulları organize etmeyle görevlendiri-

yor ve önüne her türlü imkanı sunuyor. Sonuçta bir müddet devam eden eğitim sistemi çöküyor. Pragmatist (Faydalıysa doğrudur) bir dünya görüşüne bağlı olan ABD, faydasını görmediği John Dewey’in eğitim organizasyonundan hemen vazgeçmiş, iflasını vermiştir. Bu iflasın sebeplerini enine boyuna inceleyerek izahını da yapmışlardır. Kitaplık çaptaki bu izahları Amerikalı bir düşünür olan Alexi Carel bir cümleyle şöyle özetleyivermiş: “Müşahhas çocuk çerçeve programa sığmadı.” ABD pragmatist bir dünya görüşüne (ahlâkına) bağlı olduğundan bu görüşe bağlı olan düşünürlerinin düşüncelerine önem vererek bu iflastan kurtulmuş, zararlarını telafi ederek eğitimde kendi kültürüne uygun önemli atılımlar gerçekleştirmiştir. Bu sebeple nasıl daha başlangıçta iflas ettiği değil de, ne gibi aksaklıklar sonuca götürmüyor tarzında açıklamalar yapılarak bu haince tutum günümüze kadar sürdürülmüştür. Bu açıklamaları bile (üretip müşterisine pazarladığı malın bozuk çıktığı şikayeti üzerine, kullanım hatasından dolayı bozmuşsunuz diyerek kendi malını savunan ve müşteriyi ihmalle suçlayan imalatçı firma gibi) batılılara yaptırmışız. Meselâ 1933-34 yılları arasında Türkiye’ye gelen Amerikalı bir grup uzman incelemelerinin sonucunda bir rapor yazarak (Kemerrer Raporu) eğitimdeki aksaklıkları ekonomiye bağlayıvermiş. Yani ‘dal çürük ondan düştünüz, dalı sağlamlaştırın’ tavsiyesi. İşin daha garip olan tarafı, kendi ülkesi olan ABD’de kurduğu eğitim sistemi çöken John Dewey Türkiye’yi ziyarete geldiğinde kendisini hayretler içinde bırakan bir durumla karşılaşır. Kendi ülkesinde üstelik her türlü imkan verildiği halde çöken eğitim sisteminin, her türlü imkansızlıklar içindeki Türkiye’de tıkır tıkır işlediğine şahit olur. Ülkesinde ve dünyanın birçok yerinde verdiği konferanslarda Türkiye’deki eğitimi model olarak gösterir. Dünyada bugüne kadar hiçbir devletin eğitim sistemimizi model olarak aldığını görme-

diğimizden numunelik olarak tarihe geçtiğini de belirtelim. İşin özü şudur ki, Türkiye’nin o zamandaki olağanüstü şartları sebebiyle batıdaki hangi düşünürün eğitim sistemini alırsanız alın tıkır tıkır işlemek zorundadır. Atların yarıştığı bir hipodrom düşünelim. Atlar belli bir fasit dairede birbirini geçmek için olanca güçleriyle koştururlar. Başlangıcından günümüze kadar tüm öğrenciler, adına IQ denilen (çoklu zeka çıktıktan sona rafa kaldırılan) ölçüye uygun olarak sorulan soruları cevaplayabilmek için yarış atları gibi koşturulur, öne geçenler üniversiteye yerleştirilirken, başarısız olanlar yeniden yarıştırılmak üzere eğitim hipodromunda yerlerini alır. Hipodromun dışına çıkılmayan fasit bir koşuşturmacadır ki bu, dünya görüşüne sahip olamayanların usulüdür. Yarış atlarının koşması üzerine bina edilen eğitim sistemimizde sadece John Devey’in değil, Batılı hangi düşünürün modelini uygularsanız uygulayın iflas etmez. Nitekim daha sonra Alman eğitim düşünürü Alfred Kühne (1925), Fransa’dan Bay ve Bayan Ruatelet (1927), Belçikalı uzman Omar Buyse (1927) gibi burada isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz yabancı düşünürlerin akımına uğramış, hemen hemen hepsi atların daha iyi koşabilmesi mantığıyla hareket ederek tavsiyelerde bulunmuşlardır. Her dünya görüşü maksatlıdır ve kendine uygun bir gidiş yönü vardır. Yapılan yanlışlıklar, uygunsuz faydasız gidişat bu ölçüye göre tespit edilir ve zararı telâfi edilir. Hayatın ve zamanın maksatlılığı, hipotram mantığıyla hareket eden yani çizilen çerçeve programların dışına çıkamayan fasit dönüşleri hemen çağın gerisine iter. Köy enstitüleri çağın gerisinde denilerek tarihin çöplüğünde yerini alırken, “Tevhidi Tedrisat Kanunu” deline deline kevgire döndürülmüş, adı var kendi yok hesabı raflarda tozlanmaya terk edilmiştir. Bir ilmin, insanın ve sistemin hakikati sonunda belli olur gerçeğini ölçü alarak konuşursak, zamanında iflası

verilip kökten kazınması gereken eğitim sistemimiz, bu iflas veril-e-mediğinden restore edile edile, günümüzde insanı ikibüklüm eden sırttaki kambura dönmüştür. Devletin özel okullar söylemi ve gayreti artık taşınmakta zorlanılan bu yükten kurtulma gayretidir. AK Parti’nin dillendirdiği, bazı kesimlerin tepki verdiği özel okullar kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bu zaten uygulama imkanı kalmamış, adı var kendi yok “tevhid-i tedrisat” kanununun bitişinin resmi ifadesidir. Hakem düdüğü eline almış saatine bakarak uzatmaları oynatıyor. Esas mesele bizim bundan sonra çocuklarımızın geleceği için ne yapacağımızdır. Adaletin boşluğundan çeksenet mafyalarının ortaya çıkması ve ters yönden adaletin bu boşluğunu doldurur gibi durmalarına benzer bir durum da Milli Eğitim sistemimizin boşluğundan ortaya çıkan dersane gerçeğidir. Bu sistemde dersaneler işin olmazsa olmazı gibi duruyor. Kambur insan görünümündeki eğitimimizin elindeki baston gibi faydalı bir duruş sergileyen dersaneler gerçeği ve bu dersanelerin özel okullara dönüştürülme çabası bastonun biraz daha sağlamlaştırılmasından başka bir şey ifade etmez. Devlet bu kamburdan kurtulup doğrulmak ve dik bir duruş sergilemek istiyorsa daha radikal kararlar almak zorundadır. Sırtına batılılar tarafından sonradan bindirilmiş, birkaç kabloyla vücutla teknolojik bağlantısı yapılmış, düzenekli bir bomba olan bu kamburdan kurtulmak kolay bir iş değildir. Bastonu sağlamlaştırarak batı karşısında iki büklüm durmaya devam etmek istemiyorsak hayati bir operasyon şart gibi duruyor. Mesele hangi kablonun kesilip kesilmeyeceğini bulmaktan önce bu kamburdan kurtulmak istenip istenmemesidir. Çünkü hastalığın iyileştirilmesi, her şeyden önce hastanın hastalıktan kurtulma isteğine bağlıdır. Şimdi çocuklarının geleceğini düşünen veliler olarak, yapılacak şey, her kesimin içlerinden en samimi ve ileri görüşlülerini öne çıkarmaları, eğitim projelerini hükümete sunmalarıdır. Bir dünya görüşünüz (bağlanılan ahlâkî) ve bu dünya görüşüne uygun okul modeliniz var mı? İşte kaçırılmaz bir fırsatla karşı karşıyasınız, tren kaçtıktan sonra ah vah etmenin faydası yok.

Otomobilinde ölü bulundu Konya’da bir kişi, yola ters park edilmiş aracında ölü bulundu. Edinilen bilgiye göre, 42 BJ 284 plakalı otomobili ile evine gittiği öğrenilen Konya’nın Altınekin İlçesi Akıncılar Mahallesi Muhtarı Dursun Ünal (57) aracında ölü bulundu. Piri Esat Paşa Caddesi üzerinde devriye gezen polis ekipleri trafiğin akışına ters vaziyette park edilen otomobilden şüphelenerek inceleme yaptı. Dursun Ünal’ın otomobilin içerisinde hareketsiz durması üzerine olay yerine sağlık ekipleri çağrıldı. Yapılan incelemede şahsın hayatını kaybettiği belirlendi. Olay yerinden geçen ailesi şahsın cansız bedenini görünce sinir krizi geçirdi. Polis ekipleri tarafından yapılan incelemelerin ardından cenaze otopsi yapılmak üzerine hastane morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

Trafik kazası 5 yaralı Ereğli’de kamyonla kamyonetin çarpıştığı trafik kazasında 5 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Dursun Ö. (40) idaresindeki 51 EH 485 plakalı boya yüklü kamyon ile Mustafa B. (35) yönetimindeki 42 FM 439 plakalı kamyonet çarpıştı. Kazada kamyonda bulunan sürücü Dursun Ö. ile Uğur Ö. ağır yaralanırken, diğer aracın sürücü ile yanında bulunan Mehmet D. (49) ve Ali Ş. (36) yaralandı. Yaralılar olay yerine sevk edilen ambulanslarla Ereğli Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.


12

İlginç iş kolları

BEYAZ ZAMBAKLAR

İşte akla gelmeyecek ilginç iş kollarından bazıları: Arkadaş kirala Para ile saadet olmaz derken para ile arkadaş olunuyor. Para ile arkadaş kiralamanın mümkün olduğunu biliyor muydunuz? www.rentadriend. com adlı bir site saatine 10 dolar ödeyerek arkadaş kiralanılabilecek bir iş kolu kurmuş.

Keçi kiralama ABD’nin marijuana kullanımına karşı tavrı biliniyor. Keçiler ise keten kenevirlerini tüketip hiç etkisinde kalmayanlar canlılar. ABD’de bir grup insan evlerinin etrafındaki keten kenevirlerini yemeleri için keçilerin kiralandığı bir şirket kurdular.

Alınan yabancı şirketler Son dönemlerde Türklerin aldığı yabancı şirketlerde büyük artış gözleniyor. Bu hem Türk ekonomisine katkı sağlıyor hemde yabancı ekonomilere de göz kırpıyor. İşte Türklerin satın aldığı yabancı şirketler: - Beko, Alman devi Grundig’i Aralık 2007’de satın aldı. - Türk Hava Yolları, Bosna Hersek Havayolları olan B&H Hava Yollarının yüzde 49’unu 2008’de, yüzde 51’ini ise Aralık 2010’da satın aldı. - Halkbank, Balkanlarda faaliyet gösteren IK Banka’yı Mayıs 2011’de satın aldı. - Arçelik, Güney Afrika firması Defy Appliance’ı Temmuz 2011’de satın aldı. - Yıldırım Holding, Akdeniz’in en büyük aktarma limanlarından Malta Freeport’u Kasım 2012’de satın aldı. - Kale Grubu, İtalyan seramik firması Industrie Fincuoghi’yi Temmuz 2011’de satın aldı. - Çelebi Havacılık, Frankfurt’taki Fraport’u 2011 yılının aralık ayında satın aldı.

Ç

ıkış zilinin ardından öğrenciler okulu boşaltınca öğretmen de okulun kapısını kapatıp müdür odasına çekildi. Okulun hem öğretmeni, hem müdürü, hem hizmetlisi olduğu için okuldaki bütün odalar onun odasıydı. Bu aslında garip bir durumdu ama o bunun tadını çıkartıyordu. Tek öğretmenli bir köy okulundaki tek öğretmen olmak birçok kimse için bir kâbus gibi görünse de o bunu pek takmıyordu. Hem köylüyle hem de öğrencilerle arası iyiydi. İşte şimdi de öğrencilerini dağıtmış kapısında “müdür” yazan küçücük bir odada günün yorgunluğunu atacaktı. Odada bulunan küçük tüpü yakmış, üzerinde sürekli bulunan çaydanlık da yavaştan ısınmaya başlamıştı. Isınan çaydanlığın çıkardığı seslerin eşliğinde hayallere dalmışken dışarıdaki demir kapının gıcırtısı duyuldu. Yorgunluğunu atmak için biraz dağınık oturduğundan o toparlanana kadar müdür odasının kapısında üç kişi beliriverdi. Orta yaşlarda bir kadın ve kadının eteklerine yapışmış küçük yaşlarda iki erkek çocuğu karşısında duruyordu. Öğretmen şaşkınlığını atıp içeri buyur ederken kadın bir elindeki ayranla dolu bakracı masanın üzerine koyarken diğer elindeki zarfı da öğretmene uzattı: “Öğretmenim mektubu okuyuverseniz…” Mektubu eline alan öğretmen daha önceden açılıp kontrol edildiği belli olan zarfın içerisindeki kâğıdı çıkardı. Öğretmen aslında alışıktı bu tür durumlara. Köyde birçok kişi okuma yazma bilmediğinden köylü mektubunu ona okutturur cevabını da ona yazdırırdı. Köyde başka okuma yazma bilenler de vardı ama kimse kimsenin ağzına dedi kodu vermemek için hepsi en güvenilir gördükleri öğretmene getirirdi mektuplarını. Mektup getirenlerin çoğu kadınlar veya yaşlılardı. Çünkü köyün erkeklerinin neredeyse tamamı gurbete çalışmaya gider, belirli ara-

lıklarla da köyde kalan yakınlarına mektup gönderirlerdi. Mektuplarda hem hal hatır sorulur hem de arasına kazandıklarından biraz para konurdu. İşte bu yüzden mektuplar açılır, içerisindeki paralar alınır geri kalanı da okutmak için öğretmene getirilirdi. Öğretmene giderken de kimisi birkaç yumurta, kimisi bir bakraç yoğurt veya elinde ne varsa bir hediye götürürdü. Mektubu açan öğretmen okumaya başladı. Selam, kelam, büyüklerin elleri, küçüklerin gözlerinden sonra birkaç kelam edilir ne hasret dolu bir söz nede zorunlu kalmadıkça özel bir konu yazılırdı. Mektuplar resmiyetten ileri gitmezdi. Çünkü yazanda bilirdi mektubunun öğretmene okutturulacağını. Hatta bazen “Sağ olasın öğretmenim” türünden öğretmene yönelik cümleler bile geçerdi mektuplarda. Bu mektup da onlardan farksızdı. Öğretmen mektubu okuyup bitirince onu sessizce dinleyen kadın “İyilik, sağlık” ile dolu bir cevap mektubu yazdırıp bin teşekkür, mahcubiyet ve eteğine tutunmuş çocuklarıyla odadan çıktı. Kadın ve çocuklar çıkınca çayını demleyen öğretmen çayın demlenmesini bekledi bir süre. Yeterince beklediğine kanaat getirdiğinde ise bir bardak çay doldurup az önce yanına gelenleri düşünmeye başladı. Bu düşünceler onu alıp kendi çocukluğuna götürdü. Kendisi de bir köylü çocuğuydu. Köylüyle bu kadar güzel anlaşmasının sebebi de buydu işte. Onların nasıl olduklarını, nasıl düşündüklerini, nelere ihtiyaç duyduklarını çok iyi bilir ona göre davranırdı. O da az önce annesinin eteğine yapışan çocuklar gibi annesinin yanından ayrılmazken bir gün elinde bir defterle köyün öğretmeni evlerine gelmiş, şöyle bir boyuna posuna bakıp yaşı erken olmasına rağmen “Olur, olur” diyerek babasının konuşmasına bile fırsat vermeden onu oracıkta elindeki

deftere kaydetmişti. Okula gittiği ilk gün, daha dün gibi aklındaydı. Öğretmenin verdiği eski ve çok büyük siyah önlüğü giydiğinde bir köşede kimseye fark ettirmeden ağlamıştı. Pantolonu gömleği de eskiydi ama bir başkasının eskilerini giymek ona fazlasıyla dokunmuştu. Sınıfları bir bir ilerlerken zaten durumu iyi olmayan babası onu okutmakta epey zorlanmıştı. Üniversiteyi kazandığındaysa bir taraftan çalışıp bir taraftan okumuştu. Öğretmen olmayı çok istemişti. Çünkü liseye giderken okuduğu bir kitap onu çok etkilemişti. Finlandiyayı yoktan vareden öğretmenler onda inanılmaz bir etki bırakmıştı. Bir milleti, bir ülkeyi her şeyi ile kalkındıran; onlara millet olma, beraber yaşama bilinci kazandıran fedakâr öğretmenler onun zihninde ete kemiğe bürünmüş bir haldeydi. O da onlar gibi olmak istiyor, ülkesinin her yerinde, bütün bahçelerinde beyaz zambaklar yetiştirmek istiyordu. İşte bu düşüncelerinden dolayı üniversite de öğretmenlik tercih etmiş, bitirince de atandığı bu köyden hiç yüksünmemişti. Yıllardır emek verdiği bu köyde sayısız hanımefendi, beyefendi yetiştirmişti. Öğrencilerinin bazıları ilkokuldan sonra okumuş bazıları okumamıştı ama hepsini bir çiçek yetiştirme titizliğiyle yetiştirmiş, hepsinin tek tek bu ülke için ne kadar değerli olduğunu öğretmişti. Mezun olalı on yıl geçmesine rağmen de evlenmeyip hala ideallerinin peşinden gidiyordu. Oysa o da istiyordu kendi yavrularını kucaklamayı, evine yorgun argın dönünce tatlı bir sedayla merhabalaşmayı. Her zaman aklına gelip giden ve onu Tüm bu düşüncelerin koynunda tatlı bir uykuya dalmışken derinden gelen seslerle yavaşça gözlerini araladı. Akşam çökmüştü. Bu saatlerde köyde yalnızca hırlaşan köpeklerin sesleri yankılanırdı. Ama bu sesler farklıydı ve onu çok korkutmuştu. Biraz kulak kabartınca silah sesleri de

duymaya başladı. Sonra da yankılanan çığlıkları duyup cama doğru yöneldi. Elleri silahlı birkaç adam köyde bu güne kadar kimsenin dile bile getiremediği bir sahneye imza atmaktaydılar. Teröristler, üniversite çağına gelmiş ancak yokluktan köyde baba ocağında hayatlarına devam eden delikanlıları; eski öğrencilerini önlerine katmışlar yürüyorlardı. İki gözü iki çeşme feryat içindeki anaları hiçe sayarak canlarını, evlatlarını onlardan çalmaktaydılar. Bir ana direnecek oldu ama tüfeğin kabzası zavallı kadının yüzünü kan içinde bıraktı. Görüntü o kadar dehşet vericiydi ki, oğulları elinden alınan diğer kadınlar elleriyle ağızlarını kapatıp oldukları yerde kala kaldılar. Ne olduğunu idrak eder etmez hemen koştu Mustafa öğretmen. Bir zamanlar kendi yavrusuymuş gibi özenle geleceğe hazırladığı, kendi çocuğuymuş gibi emek verdiği gençleri kurtarmak için bir an bile düşünmedi. Buna izin vermesi söz konusu bile olamazdı. Adamlara gençleri bırakmaları gerektiğini söylerken birden bir sıcaklık hissetti sol yanında. Göz kapaklarında tatlı bir ağırlık… Yer çekimi artık yok gibiydi… Kendini gecenin koynuna bırakıverdi. Gece yorulmuş, susmuştu artık. Her şey göz açıp kapayana kadar geçti. Adamlar önlerine kattıkları gençlerle birlikte arkalarına bile bakmadan gittiler. Sessizlik yerini bu kez kendisi için yapılan feryatlara bıraktı. Sesler ve renkler artık çok uzaktaydı… Aras kenarından Göksu kenarına yorucu bir yolculuktan sonra geldi Mustafa öğretmen; üzerinde kırmızı bir kıyafet, elinde beyaz zambaklar. On yılın mahsulü, yorgunluğu, emeği ellerindeydi. Onu karşılamaya gelen insan selini bu köy, tarihinde görmemişti. İşte o zaman anladı Mustafa öğretmen emeklerinin boşa gitmediğini… Anladı beyaz zambakların bu ülkede ne kadar çok sevildiğini…


13

MÜTHİŞ GERİ DÖNÜŞ! Torku Konyaspor, Spor Toto Süper Lig’in ilk haftasında kendi evinde Fenerbahçe’yi 3-2 mağlup etmesiyle taraftarlarına geri döndük mesajı verdi! Spor Toto Süper Lig’in ilk haftasında Torku Konyaspor rakibi Fenerbahçe’yi 3-2 yendi. İlk yarı Fenerbahçe’nin bulduğu gollerle 2-0 geriye düşen Torku Konyaspor ikinci yarı 3 gol atarken, penaltıyı da gole çeviremedi. “HAVAYA GİRMEYİN” Maç sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Torku Konyaspor Teknik Direktörü Uğur Tütüneker, “İlk yarı soyunma odasına girip çocukları görseydiniz inanılmaz kötü durumdaydık. İlk yarı futbol karakteri olmadan oynadık. Hakikaten çok kötü, korkarak oynadıklarını düşünüyorum. Tam tersi ikinci yarı çıkıp 3. bölgede olmamız lazımdı, tabiki 3 golün

gelmesi bizim için büyük bir kısmet. Ben çocukları tebrik ediyorum. İlk maçta iş bitmiyor öbür hafta Sivas’ta devam edeceğiz, hiç havaya girmeye de gerek yok. İkinci yarı çok iyi oynadık bundan dolayı tebrik ediyorum takımımı” dedi. Tütüneker, takıma takviyelerin süreceğini sözlerine ekledi.

Spor Toto Süper Lig’in yeni takımlardan Torku Konyaspor, Medicana Sağlık Grubu ile forma ve sağlık sponsorluğu sözleşmesi imzaladı.

Torku Konyaspor’un 3’üncü golünü kaydeden Recep Aydın, bugün bir kez daha inanmışlığın zaferini yaşadıklarını belirterek, “Geçen sene şampiyon olurken, en büyük kozumuz inancımızdı. İnancımızla sahaya çıktık ve emeğimizin karşılığını aldık. Taraftarımıza ayrıca teşekkür ederim. Galibiyet taraftarımıza armağan olsun” dedi.

Yapılan toplantıda konuşan Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt, Konya’da olduğu gibi bulundukları şehirlerde, o şehrin spor takımlarına sağlık sponsorluğu ve sponsorluk desteği verdiklerini ifade etti. Konyaspor’a geçen sene olduğu gibi bu sene de sponsor olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduklarını vurgulayan Bozkurt, “Çorbada bizimde tuzumuzun olması memnuniyet verici. Konya şehri, Türkiye’nin güzide şehirlerden bir tanesidir. Futbol takımı da bu şehrin göz bebeğidir. İstanbul takımlarından sonra şampiyon olan Trabzonspor ve Bursaspor’dan sonra gelecek yıllarda 3. bir Anadolu takımı olan Konyaspor’un da şampiyon olmasını canı yürekten istiyorum.” ifadelerini kullandı.

Mısır unutulmadı Spor Toto Süper Lig’in ilk haftasında Torku Konyaspor rakibi Fenerbahçe’yi 3-2 yeniği maçta taraftar Mısır’ı unutmadı. Taraftarlar, “Mısır’daki vahşeti lanetliyorum”, “Mursi’ye selam direnişe devam” yazılı pankartlar açarak Mısır’da şehit edilen yüzlerce Müslüman’a destek oldu. Sarı-Lacivertli takımın 2. golüne imza atan Emre Belözoğlu da, gol sonrası Mısır’daki darbe karşıtlarının sembolü ‘4’, yani ‘Rabia’ işareti yaptı... Rıdvan Dilmen ise TRT Spor’da yayınlanan programda Emre’nin bu hareketini eleştirince okları kendi üzerine çekmeyi bir kez daha başardı.

Sağlık sponsoru Medicana

Yanal: Herkes görevini yapacak! Torku Konyaspor’a mağlup olan Fenerbahçenin teknik direktörü Ersun Yanal maç sonrası basın açıklaması yaptı. Spor Toto Süper Lig’in ilk haftasında Torku Konyaspor rakibi Fenerbahçe’yi 3-2 yendi. Maç sonrası basın açıklaması yapan Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal en kısa sürede toparlanıp gerçek güçlerini göstermeleri gerektiğini söyledi. Bugün kötü oynadıklarını ve iki farklı takım olduğunu belirten Yanal, “Fenerbahçe 2-0 dan 3-2 maç vermez, vermemeli. Önümüzde önemli bir maç var, buna hazırlanmamız lazım. Oyuncularımızın biran önce toparlanması gerekiyor. En kısa sürede toparlanıp takımımızın gerçek gücünü gösterdiği anlardaki gibi sonuçları almamız gerekiyor. Takım savunmasını çok iyi yapmak zorundayız. Hem yarışıyoruz

hem hazırlanıyoruz. Belirsizlikler bizim hem yarışıp hem hazırlık yapmamızı sağladı. Oynattığımız oyuncular defalarca bu takımda oynamış ve gücünü ortaya koymuş oyuncular. Fenerbahçe’de bu oyuncular kadroya giriyorsa herkes görevini yapacak” değerlendirmesinde bulundu. Fenerbahçe formasıyla ilk maçına çıkan Emmanuel Emenike, sürpriz bir sonuçla karşılaştıklarını ifade ederek, “İdmanlar ve bugün kendimi hazır hissediyordum. Maçta yakaladığım 2 gol şansı vardı ve bunları değerlendiremedim. Maçta iyi iş çıkardığımı düşünüyorum. Düşüncemiz bu maçı unutarak Arsenal maçına hazırlanmak” şeklinde konuştu.

Torku Konyaspor Kulüp Başkanı Ahmet Şan da, Medicana’nın takımlarına destek vermesinden dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Şan, “Hem kulübümüzün içinde bulunduğu ekonomik durum itibariyle hem de tüm spor kulüpleri açısından sponsorlar, elzemdir, kaçınılmazdır. Bu vesileyle diğer sponsorlarımızın yanında Medicana’ya da teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Beşiktaş başarılar diledi Beşiktaş yönetim kurulu 20132014 sezonunda tüm takımlarımıza başarılar diledi. Beşiktaş resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, “Spor Toto Süper Lig 2013-2014 sezonuna yeni heyecanlar, yeni umutlarla başlıyoruz. Büyük hedeflerimizin olduğu bu sezonda, tüm takımlara şimdiden başarılar dilerken; mücadelenin fair-play çizgisinden hiç ayrılmamasını, en önemlisi hak edenin kazandığı bir sezon yaşanmasını temenni ediyoruz” denildi.


14

Bruce Willis’e İngiltere’den kötü haber

Kubbe-i Hadra’ya selam vermek; ne güzeldi Konya’dan Van Valiliği görevine atanan Aydın Nezih Doğan, kendi kaleme aldığı şiirle Konyalılara veda etti. Arz-ı Veda

ABD’li ünlü aktör Bruce Willis’in rol aldığı bir reklam, İngiltere’de yasaklandı. İngiltere Reklamcılık Standartları Kurumu tarafından alınan yasak kararına gerekçe olarak reklam sahibi firmanın fiyatlandırma detaylarına reklamda yeterince yer vermemesi gösterildi. İnternetten film ve televizyon izleme servisi sağlayan bir firmanın reklamında boy gösteren Willis’in reklamı, ücretlendirme detaylarına yeterince yer vermediği için İngiltere Reklamcılık Standartları Kurumu tarafından yasaklandı. Zor Ölüm’ün dördüncü bölümü için kamera karşısına geçen Willis, rol gereği aktris Maggie Q’yu dövdüğünde, “Bu sahneyi çekerken çok eğlendim, kadına vurmak çok zevkli” demiş ve büyük tepki toplamıştı.

Recep İvedik 4 geliyor!

Şahan Gökbakar’dan Recep İvedik serisinin dördüncü filmi ile ilgili ilk açıklama geldi. Gökbakar bir süre önce Twitter hesabından yakın zamanda sürpriz bir haber vereceğini paylaşmıştı. Sanatçı dün paylaştığı “Sürpriz demiştim, işte buydu. Recep İvedik 4’ü yazmaya başladim. Hadi hayirli olsun” tweeti ile filmin ilk açıklamasını yapmış oldu. İlk film Recep İvedik 2008 yılında çekilmiş, ardından 2009 ve 2010 yıllarında iki devam filmi gelmişti. Dördüncü filmi büyük ihtimalle 2014 yılında seyirci ile buluşacak.

5 saatte Kur’an’ı öğrenin Emekli imam Adem Uyumaz, 25 yıllık görevinin ardından emekli olduktan sonra kendisini Kur’an-ı kerim öğretmeye adadı. Son 2 yıldır, geliştirdiği tekniklerle Kur’an-ı Kerim’i 5 saatte öğretmeye başladığını söyleyen Uyumaz, “Bu iddia değil, icraattır. Son 2 senede, önceki formülleri de geliştirerek yeni bulmuş olduğumuz tekniklerle 5 saatte Kur’an okumaya geçişi sağlıyoruz. Bunları yaparken ecdadımızı örnek alıyoruz. Dedelerimiz bu işi nasıl yapmış, bunun üzerinde kafa yorup yeni teknikleri ekleyerek sonuca varıyoruz. Bugünkü lisanda hafıza teknikleri deniliyor; biz şekillerle harfleri kavratıyoruz” dedi.

Konya’dan Van Valiliği’ne atanan Vali Aydın Nezih Doğan yayınladığı veda mesajına, Konya’da görev yaptığı süre ile ilgili duygularını dile getirdiği şiirle başladı. Kendisinin şair olmadığını ve şiiri hissiyatını özetlemek adına kaleme aldığını ifade eden Vali Doğan, “Edebi kaygım olmadı. Her anına doya doya yaşadığım 50 aya yakın süre içinde beni saran manevi atmosferi ifade etmek, buradan da bu güzellikleri bana yaşatanlara selam iletmek, teşekkür etmek üzere yazdım. Aşıklar Sultanı Hz. Mevlana’nın şehri Konya’ya, daima ‘huzur’da olduklarının farkında olarak huzur bulan insanların şehri Konya’ya arz-ı veda ediyor; başta suskunları olmak üzere garip gurebadan, fakir fukaradan, hastasından, muhacirinden velhasıl bütün Konyalı kardeşlerimden yaparken kırdığım, yapamayıp mağdur ettiğim, fark edemeyip boynu bükük bıraktığım herkesten ama herkesten helallik diliyorum. Allah’a emanet olun, aziz Konyalılar” dedi. Vali Doğan, ‘Arz-ı Veda’ ismini verdiği şiirinde duygularını şöyle dile getirdi:

Her sabah Kubbe-i Hadra’ya selam vermek, Her fırsatta Huzur-u Pir’de bulunmak, Marace’l- Bahreyn’de kandil uyandırmak, Semâda şifa bulmak; ne güzeldi… Resulcan’a yoldaş olmak, Nurefşan’la karne almak, Ömer Faruk’la hemhâl olmak, Son demde Emrah’ı tanımak; ne güzeldi… Mehlikanur’a kozalak dermek, Dürdane’ye dünya ahiret kardeş olmak, Ali ile Emine’ye şahitlik etmek, Mehmet ile muhabbet bulmak; ne güzeldi… “Ata” demek hayır demek, Sahip Ata’ya torun olmak, Hayır, için koşuşturmak, Hayredene selam durmak; ne güzeldi… Gönüllü’de gönül bulmak, Musalla’da bayram kılmak, Hamuşan’a selam vermek, Büyükkörükçü’den dua almak; ne güzeldi… Hadimi’ye hadim olmak, Şu dağlara hizmet etmek, Derdiyle dertlenip, “Hal”i ile hallenmek; ne güzeldi… Gün batımını Beyşehir’de bulmak, Eşrefoğlu’na vâris olmak, Kubad Abad’da hayal kurmak,

Anamas’ta donup kalmak; ne güzeldi… Tuz gölü’nün tuzu olmak, Oranın sessizliğin duymak, Gerçek dostluğu bulmak, Yollara da köprü kurmak; ne güzeldi… Ab-ı Germ’i tanımak, Redîf Taburu’nda teftiş olmak, Lala Mustafa Paşa’da sohbet etmek, Hükümet’e çözüm bulmak; ne güzeldi… Hayrani’ye hayran olmak, Hoca’dan hikmet, sır dermek, Akşehir’de maya çalmak, Sokaklarda tarih bulmak; ne güzeldi… Adliye’ye şekil vermek, Bunun da çilesini çekmek, Kardeşlikte çözüm bulmak, Yunak için ne güzeldi… Karapınar’da derdi olmak, Derde, güneşle çözüm bulmak, Oralara kömür olmak, Tarihe de kayıt düşmek; ne güzeldi… Şüphesiz ilçe de çok, hizmet de çok, Söylenecek sözüm de çok, Lakin çok söze hacet yok, Kadim başkente hizmet etmek; Ne güzeldi, ne güzeldi… Aydın İzzet DOĞAN

Eski bakan kitaplarını bağışladı Akşehirli eski Gençlik ve Spor Bakanlarından Zekai Baloğlu, kitaplığını Selçuk Üniversitesi Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne bağışladı. Akşehirli eski Gençlik ve Spor Bakanlarından Zekai Baloğlu kütüphanesini üniversiteye bağışladı. Kitap bağışı nedeniyle Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde düzenlenen programa eski Gençlik ve Spor Bakanı Zekai Baloğlu, Akşehir Kaymakamı Ali Dursun, Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul, Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Fehmi Karasioğlu ve davetliler katıldı. Programda Dekanı Karasioğlu, Kaymakam Dursun ve Belediye Başkanı Oğul birer ko-

nuşma yaparak Eski Bakan Zekai Baloğlu’na teşekkür ettiler. Son konuşmayı Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi ve Başkanı, eski Spor Bakanı Zekai Baloğlu yaptı. Bakan Baloğlu konuşmasında zaman zaman duygulu anlar yaşarken, Milli Eğitimde yaptığı çalışmalar hakkında katılanlara bilgiler verdi. Zekai Baloğlu’nun kütüphanesinde bulunan bin 369 adet kitabı fakülteye bağışladığı öğrenilirken, programın sonunda Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Fehmi Karasioğlu tarafından Zekai Baloğlu’na bir plaket verildi.

8 ülkenden Beyşehir’e geldiler Beyşehir ilçesinde, Avrupa Birliği (AB) Gençlik Gelişim Programları kapsamında “Foto Maraton ve Eğitim” kursu düzenlendi. Beyşehir ilçesinde, Avrupa Birliği (AB) Gençlik Gelişim Programları kapsamında 8 ayrı ülkeden gelen fotoğrafçıların katılımıyla “Foto Maraton ve Eğitim” kursu düzenlendi. Proje Koordinatörü Ahmet Öncel, AB Gençlik Programları tarafından finanse edilen, Türk Ulusal Ajansı ve Eşrefoğlu Güzel Sanatlar Derneği’nin organizatörlüğünde gerçekleştirilen foto maraton buluşmasının 13-18 Ağustos tarihlerinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Almanya, Avusturya, Belarus, Litvanya, Estonya, İspanya, Gürcistan gibi farklı kültür yapısına sahip 24 fotoğraf tutkunu katılımcıyı bir araya getirdiğini söyledi.

Öncel, “Beyşehir’de 8 farklı ülke, 8 farklı kültür, 8 farklı göz, farklı altyapılar bir araya geldi ve beraber fotoğraf çalışması yapıyorlar. Şu anda Avrupa’da ve dünyada genel bir problem olarak görünen sosyal dışlanma üzerine çalışma yapıyoruz.” dedi. Proje Koordinatörlerinden Bengü Ergin de, “Onları nasıl bir arada kullanıp yaratıcı projeler çıkarabiliriz. Nasıl farkındalık geliştirebiliriz, insanların hem kendi meslekleri, hem de kişisel hayatları için amacımız bu konuda insanların deneyim sahibi olup birbirleriyle paylaşmasını sağlamak ve bu çalışmaların yeni projelere de zemin olmasını sağlamak istiyoruz” dedi.


15 Mini eteklilere ucuz taksi İngiltere’de belediye taksilere, mini etekli kadınları ucuz tarifeyle taşıma talimatı verdi.

Demokrasiden Sonra...

Y

irminci yüzyılda ümmete yutturulmuş en büyük zoka olan putlaştırılmış “demokrasi”nin kendi tapınıcıları elinden iğfal edildiği bir süreci tüm canlılığı ile yaşıyoruz. Sevgili Abdullah Kuloğlu’nun çok güzel ifade ettiği şekliyle, Allahsız bir itikadın, inanışın, kendi hâkimiyet sahası içerisinde ve müsaade ettiği kadarıyla, diğer binlerce inanış ve “yaşam biçimi”ne karşı takındığı tavırda olduğu gibi, Müslümanlara da Allah’a inanma ve ibadet etme lütfunda (!) bulunan bir dünya görüşünün yönetim modeli olan “demokrasi”nin aslında ne olduğunu anlamamızı sağlayan bir süreç… Ümmet coğrafyasında yaşanan onca tecrübeden sonra hala “biz demokratik haklara saygılıyız” diyen Müslüman elitlere rastlayacak mıyız acaba, hala “demokrasi ile başa gelmiş bir iktidara saygı gösterilmeli” diyen Müslümanlık hassasiyeti taşıyanlara rastlayacak mıyız acaba? Evet, belki de rastlarız, sistem teklifin yoksa onlar demokrasinin hakkını veremiyor biz daha iyi tatbik edeceğiz diyerekten yine demokrasi havarisi olmaktan, demokratik haklara saygılıyız saçmalığından, tenakuzundan, kurtulma imkânı bulamayacaksın… Böyle azim bir sorun ile karşı karşıyayız ama ne yazık ki henüz camiamızın öncüsü olması gereken “aydın” kesimimizin, elbette kaşarlaşmış köşe kapmış yazarları kastetmiyorum, Anadolu’nun saf çocuğunun berrak görüşünden bahsediyorum, demokrasi üzerine doğru dürüst değerlendirme yazılarının bile pek fazla örneğini göremiyoruz. Kastettiğim demokrasi sövgüsü içeren yazılar değil, akademik eleştiriler demokrasi denilen yönetim modelinin, demokrasiye hayat vermiş dünya görüşünün, inanış biçiminin ele alınmış olduğu eleştiri- kritik yazıları. Oysa bizce bu mesele çoktan halledilmiş olmalıydı… Zira bu azîm meseleyi halledemedikten

sonra kendince bir yönetim biçimi teklif etme ihtiyacını bile elbette hissedebilmen mümkün olmayacaktır… Demokrasiyi nasıl algılıyorsak artık, onun bir inanış biçiminin bir dünya görüşünün, bir yaşam tarzının, o yaşam tarzını mümkün kılacak şekilde tasarlanmış bir yönetim modeli olduğunu düşünmüyoruz ne yazık ki, onu fikir hürriyetini, insan varoluşunu garanti altına almış insanlığa sunulmuş bir hediye gibi algılıyor olmalıyız ki, onun arkasındaki hain gücün, katilin gerçeği ile karşı karşıya geldiğimizde hakikaten şaşırıyor, olanları anlamlandıramıyor neler oluyor yahu gibilerinden etrafa bağırıp çağırıyor, “ama sen kendi koyduğun kurallara uymuyorsun”, “hani böyle anlaşmamıştık” yollu sızlanmalara başlıyoruz… “Demokrasi” ile garanti altına alınmış yaşam biçimi ve hükümranlıkların ne/neler olduğunun üzerinde düşünmemişliğimizin ispatı halinde… *** Kendi yaşam biçimimizi mümkün kılacak, kendi imanımızı temel alan kendi itikadımıza uygun bir sistem teklifimiz yok ve bu “yok” aynı zamanda Müslümanların birliklerinin önündeki en büyük engellerden birisi olarakta karşımıza çıkmakta olan bir sorun. Ortak hedef yok… Şimdiye kadar baskı döneminden kurtulmak için ortak tavırlar alındı ve “demokrasi” bu manada idealize edildi. “Muhafazakâr demokrasi”, “Batı tipi laiklik” gibi kavramlar etrafından mevzu götürülmeye çalışıldı. Bu bir süreç idi ve Müslümanlar bu süreci atlatıp kendi yollarını açabilecekleri bir usul olarak denediler. Ve uzun soluklu yolculukların neticesinde “demokrasi”ye varanlar acı gerçeklerle karşılaştılar. Bugün Mısırda yaşananlar daha başka bir şey değildir. Bugün yaşananların “yaşanacağını” birileri birçok veçhesiyle çok öncelerden söylemişlerdi zira “DEMOKRASİDEN SONRA”sı dönem için hazırlığı yoktu MÜSLÜMANLARIN.

Bugün… Bu ihtiyacı görmek zoru ile karşı karşıyayız… Bugün yaşananlar elbette temelde bir yaşam biçimi kavgasıdır ve taraflar kendi yaşam biçimlerini muhafaza edecek mümkün kılacak iktidar ve yönetim biçimlerini korumak için ellerinden gelen her şeyi ile yapacaklardır… Ama senin kendi yaşam biçimini mümkün kılacak ideal bir yönetim modelin, sistem teklifin yoksa diğer her husus bir tarafa sen zaten baştan mahkûmsun “düşmanına” ve tüm çabaların boşa gitmek zorunda… Gevezelikler etrafında bir birinle çekişmelere boğdurmak zorundasın zamanı… Senin birbirinle çekişmekten başka çaren yok, varlığını birbirinle çekişmeler üzerinden sürdürmeye mahkûmsun bu şartlarda… Dolayısı ile bir sistem teklifi, yönetim modeli teklifi etrafında yoğunlaşmadığımızda BİRLİĞİMİZİ temin edemeyeceğimiz gibi, dışımızdaki olaylar merkezli alevlenmelerin, hareketlenmelerin bu topraklar lehine verimlenemeyeceği de açık bir gerçek olarak görülebilmeli… Psikolojik şartlar altında ve fiili durumlar karşısında bir şeyler söylüyor tepkilerimizi ortaya koyuyoruz amenna ama sistem teklifi-yönetim modeli hedefli olmayan bu anlık tepkilerin sistem kurabileceğine, derdimize çare olabileceğine inanıyor muyuz gerçekten meselenin bam teli kanaatimizce budur. Hala “daha iyi demokrasi”, “Avrupa tipi laiklik”, “muhafazakâr demokrasi” gibi altı kaval üstü şişhane laflar mı edeceğiz... Mevzuu mugalataya boğmayacak, sorunu gerçekten anlamış aydın soyu olmadan sıradan tepkilerin büyüklüğü keskinliği bir noktadan sonra manasını yitiriyor... Yaşadığın yere–kendi “vatanına” yönelik gerçekliği olmayan köpürmelerin son tahlilde bir kıymeti harbiyesi olmayacağını anlatmanın gereği var mı, hiç san-

mıyorum… Orada olan oluyor ama sen orada olmakta olanı burada olması gereken için vesile saymazsan burada olması gereken lehine verimlendirme yoluna gitmezsen sen gerçek hayalleri olan biri olabilir misin? Anti sada olmaktan, anti tez olmaktan öteye geçebilmenin yolu kendi sistem teklifini ortaya koymak ve onun kavgası halinde tepkilerini organize etmek günün enerjisini geleceğin yatırımı haline getirmek olacaktır... Bunun derdin demisin? Bizim bildiğimiz ve söylemeye çalıştığımız Üstâd Necip Fazıl’ın örgütleştirip ümmete hediye ettiği Başyücelik sistemi, yönetim modelidir... Başyücelik Müslümanca, bir imanın, itikadın, yaşam biçiminin idealize edilmiş yönetim modeli teklifidir. Söylediğimiz bunun konuşulması tartışılması ve akademize edilmesinin gerekliliğidir. Başka adam gibi bir sistem teklifi olan varsa buyursun ama yoksa da bu meselenin en azından konuşulmasını sağlamaya bakmak gerekmez mi? Bağırıp çağırıp yarın evlere dönüp vazifesini yapmış insan rehavetine kapılmak onca oluşmuş enerjiyi de berhava etmek istemeyenlere ihtarımızdır diyelim. Evet, soru bu “Başyücelik” nedir? Ne teklif etmektedir nasıl bir yönetim biçimidir, mevcut yönetim biçimlerinden farkları nelerdir? Neler getirmekte, neler götürmektedir? Demokrasiyi ağzına almaktan yer yer ona övgüler düzmekten çekinmeyen “elitimizin”, artık İslâm hakikatlerine emir ve yasaklarına, tefekkür verimlerine, hikemiyatına, tüm tarihi tecrübelerine nisbetle sistemleştirilmiş ve ümmete hediye edilmiş bir yönetim modeli olan Başyücelik idealini dile getirmekten gocunmasa gerektir. Mesele “demokratik yaşam biçimi” ile “Müslümanca yaşam biçimi” mücadelesidir ve “demokrasi”den sonrasının hesabını yapmadan, “demokrasi” ye karşı mücadele verilemez.

İngiltere’nin Essex Bölgesi sınırlarındaki Brentwood Belediyesi, mini etekli kadınların geceleri taciz ya da tecavüze uğramalarını önlemek için ilginç bir uygulama hayata geçirmeye hazırlanıyor! Belediye meclisi üyesi Chris Hossack önderliğindeki grup, taksicilerden “Mini etek gibi ‘tahrik edici’ kıyafet giyen kadınlar için geceleri indirimli tarife uygulayın” talebinde bulunacak. Ancak kadın dernekleri “Demek ki bu kıyafetleri giyenlerin tacizi hak ettiğini düşünüyorlar. Asla bir kadının kıyafeti nedeniyle kurban olduğu düşünülmemeli” sözleriyle uygulamayı eleştirdi. Hossack ise “Amacım sadece kadınları korumak. Çünkü sokaklar psikopatlarla dolu” sözleriyle kendini savundu. Kimileri de “Ucuz tarifeyle taksiye binmek isteyen kadınlar giyim tarzını değiştirip bu uygulamayı istismar edebilir” dedi.

“Sisi Bush’a benziyor”

Mısır’da yaşanan olaylar sonrası bir tepki de Kabe İmamı Suud Eş-Şureym’den geldi. Şureym açıklamasında askeri darbeyi yapanları Bush’a benzettiğini ifade etti. General Sisi’nin de aralarında bulunduğu darbecileri her sesi bastıran Firavun’un öğrencileri olduğunu ifade eden Eş-Şureym, darbecilerin kendisine karşı duran herkesi terörist ilan eden ABD Eski Başkanı Bush’tan farkı olmadığını dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde Suudi Kralı’nın darbe yönetimini desteklediğini açıklamasından sonra Kabe İmamı EşŞureym’in açıklaması ülkede oldukça önemli bir olay olarak görülüyor.


12


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.