MÜKREMİN KIZILCA
ANAOKULLARI DEĞİL...
NE ÖĞRENDİM
RAMAZAN-I ŞERİF’İ ANLAMAK
GAZİANTEP GEZİSİ
HİLÂL GÖRÜNMEDEN... 38. Sayı
Konya’nın gururu 1 - 7 Temmuz 2014 50 Kr
www.anadolugunluk.com
Namaz yasağı bitsin!
Ortadoğu haritası
Tacikistan İslami Uyanış Partisi (TİUP), 18 yaşın altındaki çocukların camiye gidebilmesi, işyerlerinde ve tarlalarda namaz kılma yasağının kaldırılması için kanun teklifi sundu. 3’te
IŞİD’in Irak ve Suriye’deki stratejik öneme sahip bölgeleri ele geçirmesi, New York Times gazetesinin yayımladığı ve Ortadoğu’yu ABD’nin çıkarları gereği parçalayan haritayı da gündeme getirdi. 2’de
İstikrara doğru... Afganistan seçimlerinde Dr. Abdullah Abdullah ve Eşref Gani Ahmadzey’in kıyasıya yarışı devam ediyor. Eşref Gani Ahmadzey ‘in seçimleri kazanma şansının daha yüksek olduğu ifade ediliyor. 3’te
Hesap mı vereceğiz? ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Türkiye ve KKTC’deki Hıristiyan mülklerinin ABD Dışişleri Bakanı’nca takip edilmesini öngören ve Türkiye’nin içişlerine müdahele gerektirebilecek olan “Türkiye Hıristiyan Kiliseleri Hesap Verme Yasası” adlı yasa tasarısı kabul edildi. ABD Kongresi’nde geçtiğimiz haftalarda oylanması planlanan ancak Musul’da yaşanan kriz nedeniyle belirsiz bir tarihe ertelenen Türkiye’deki Hıristiyan mallarına dair 4347 sayılı “Türkiye Hıristiyan Kiliseleri Hesap Verme Yasası” adlı yasa tasarısı, Ermeni diasporasının yoğun baskıları sonucu, tekrar Kongre gündemine alınarak oy çokluğuyla kabul edildi. Demokrat Parti Virginia Milletvekili Gerald Connolly,
“Türkiye ile stratejik birlikteliğimizin korunmasının önceliğimiz olması gereken bir dönemde, bu yasa tasarısının geçmesi Türkiye ile ilişkilerimizi bozulmasına neden olacaktır” diye konuştu. Bu yasaya göre Türkiye ve KKTC topraklarında bulunan bütün kiliselerin yönetimi konusunda ABD’ye hesap vermesi gerekiyor. Bu durum Türkiye ve KKTC’nin içişlerine müdahale edilmesi anlamına da gelebilir. 3’te
3. Uluslararası Geleneksel Okçuluk Festivali’ne Konya’yı temsilen katılan Melikşah Spor Kulübü Başkanı Hasan Koç şampiyon oldu! 7’de
Fotoğraf yarışması Konya Büyükşehir Belediyesi, Ramazan ayında yaşanan sevinci ve coşkuyu anlatan “Konya’da Ramazan Sevinci” konulu ulusal fotoğraf yarışması düzenliyor. Fotoğraf yarışmasının son başvuru tarihi ise 5 Ağustos Salı günü. 6’da
‘Müebbet’ çıktı!
ABD’nin bu yasa tasarısını, Ayasofya’yı kliseleye çevirmek istediği için düzenlediği tahmin ediliyor.
Daha önce çevrilmemiş metinleri çevirmek, yapılmamış işleri yapmak, popülariteden uzak, gençlerin yazacağı bir dergi olma iddiasına sahip Müebbet’in 3. sayısı okurlarıyla buluştu! 7’de
CHP mi KKP mi? AYM’den din ve vicdan özgürlüğü Anayasa Mahkemesi, başörtüsüyle duruşmaya alınmadığı için başvuruda bulunan avukatın haklarının Anayasa’nın 10. ve 24. maddeleri olan eşitlik ile din ve vicdan hürriyeti maddesinin
ihlal edildiğine karar verdi. Özellikle 28 Şubat sürecinde yaşanan onca acı ise akıllara şu soruyu getiriyor: O dönemlerde yaşananlar Anayasa’nın 10. ve24. Maddelerine aykırı değil miydi? 8’de
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Çatı adayın belirlenme sürecinde benim görüşüm alınmadı. Ben bu süreçte yokum. TV’lerden öğrendim. Net, bu kadar. Sayın Genel Başkanımıza bu sitemi ettim. Adayın belirlenme sürecinde bir katkım yok ama olmuş bitmiş” dedi. İnce’nin bu sitemi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup başkanvekiline dahi danışmadan tek başına hareket ettiği şeklinde yorumlanarak CHP’yi adeta Kemal Kılıçdaroğlu Partisi’ne çevirdiği düşünüldü. 8’de
2
S
evmeyi öğrendim, sevdikçe zenginleştiğimi bu zenginliğin beni daha insan yaptığını öğrendim. Ben her şeyi çok sevdim ve hep zengin bir insan oldum. Sevmenin zenginliğine diğer zenginlerin parayla satın alamayacakları şeyleri sığdırdım. Kimi zaman bir çocuğun yüzündeki kocaman gülümseme oldu bu, kimi zaman çiçeğin üstündeki çiğ damlasının pırıltısı, kimi zaman bir duanın âmini, kimi zaman ise “iyi ki varsınız” ile var olmanın şükrü. Sevginin insanın kendisi ile başladığını, başka türlü kimseyi sevemeyeceğimi öğrendim kendimle barışıp, kendim dışındaki her şeye daha olumlu baktığımda. Mutsuz ve kompleksli hallerimi düşündükçe sevilen biri olmanın kendimizi sevdikçe mümkün olduğunu, “kendi sevmediğimiz kendimizi başkalarına asla sevdiremeyeceğimizi” gördüm. Sevginin çok yüce gönüllü olduğunu, isteyen herkesin kalbine hesapsızca gidip misafir olabileceğini sevgiyi her daim kalbimde hissettiğimde anladım. Umut etmenin yaşama belirtisi olduğunu, en zor zamanlarımızda yoğun bakımdaki hastanın başkalarına verdiği tepki kadar heyecan verici olduğunu öğrendim. Umudun kendimize ve başkalarına “ben de varım” demenin başka bir şekli olduğunu gördüm, zor zamanlarımda bana yaşam enerjisi verecek nedenler arayıp var olmaya çalışırken. Umudumu yitirdiğimde her bahar açan çiçeklerin bana uzun süre yetecek umut taşıdığını ve onu başka bahara kadar besleyip büyütmemin iyi olduğunu gördüm.
Güven kelimesinin hayatı dengelediğini, dengeyi yitirdiğimizde bir tarafın hep kaybedeceğini öğrendim apansız yitirdiğim güvenin arkasından bakakaldığımda. Önce kendime güvenmeyi öğrendim, güvenin iyi bir yaşamın temeli olduğunu, her taşı ilmek ilmek sabırla işleyip, sonuna kadar sahip çıkmam gerektiğini öğrendim sorunlarla baş edip ayakta sağlam kalabildiğimde. Yalnızlıkla yaşamayı hatta onunla anlaşabilmeyi öğrendim. Kendime zaman ayırabilmek için yalnızlığımla barışmayı, ona küsersem aslında kendime küsüp hayata sırtımı döneceğimi gördüm. Ve aslında yalnız olmadığımı da öğrendim en yalnız zamanlarımda duaya yöneldiğimde. Duanın hayatımdaki önemini fark ettikten sonra ise O’nu hak etmek için iyi insan olmanın yeterli olduğunu anladım. İhanetin kalbi yaralayıp geçen bir acı olduğunu bana ihanet ettiklerinde ve kalbimdeki yara gözyaşı olarak akıp giderken fark ettim, ihanetin ardından suçlu ya da neden aramanın bana zarar verdiğini, ihanetle beraber nedenlerin de gözyaşlarımla toprağa
karışması gerektiğini öğrendim. Gülmenin ya da gülümsemenin yakışmadığı kimse olmadığını gülmeyi öğrendiğimde gördüm. Asık suratlı dolaşmanın insanları karizmatik ya da hanımefendi değil itici ve sevimsiz yaptığını gördüm. Gülmenin de hafif meşreplik değil samimiyet olduğuna inandım beklenmedik yerlerde attığım kahkahalarımda ve gülmekten gelen gözyaşlarım yüzümü gözümü sarıp sarmaladığında. İftiranın insanın onurunu zedelediğini, canını acıttığını, zincire sarılmış gibi dört bir yandan sardığını anladım ağırlığından hareket edemediğimde. İftira sahibinin haline acıdım benim diğer dünyamda çekeceği yükü düşünürken. Ama en çok bir insanın nasıl bu kadar basit ve paranoyak olacağını düşünmenin bana bir faydası olmadığını, her şey gibi bunun da karşılıksız kalmayacağını gördüm keser - sap muhabbetinde. İyi bir aileye sahip olmanın bu dünyada insanın başına gelebilecek en iyi şey olduğunu hissettim ailemin her bir bireyinin varlığına şükrederken ve iyi ailelere özlem duyan insanlara hüzünle bakarken. Keyifle yapılan bir işin hobi olduğunu, hobinin tutkuya dönüşeceğini öğrendim işime dört elle sarılıp her anından keyif almaya bakarken. İş yerinde geçirdiğim zamanın evde geçirdiğimden vakitten daha fazla olduğunu düşününce bir kez de işim için şükrettim. Yazmayı öğrendim, yazarken kendime yolculuklar yaptığımı, her yolculuğun beni yeni cümlelerle yeni dünyalara bağladığını keşfettim.
Mertlik bozuldu ABD tekerrürde Yeni Ortadoğu
Türk askeri olmasaydı... Konya Aydınlar Ocağı’da Kore Savaşı, gündeme geldi. Türkiye’nin, Kore’ye neden asker gönderdiğini sorgulayan konuşmacı gazeteciyazar Sadık Gökçe, Türk askerlerinin Kore Savaşı’nda büyük kahramanlıklar gösterdiğini Kore’li ve Amerika’lı subayların hatıralarından aktardı. Sadık Gökçe, Güney Kore’li bir subayın hatıralarında şunları anlattığını belirtti: “Türk askerleri subayların emirlerine itaat ederlerken sadece iki emre uymadılar. Bunlardan ilki Ramazan ayında oruç tutmama emri ile esirlere su ve ekmek verilmeyecek emrine hiç uymadılar.” Bir Amerika’lı subayın anılarında ise, “Türk askerleri, saldıracakları zaman Kur’an-ı Kerimleri öpüp tekrar koyunlarına koyduktan sonra Allah.. Allah sesleriyle birlikte saldırıya geçiyorlardı” ifadeleri vardı.
Ekonomiye dönüştüremiyoruz MÜSİAD’ın konuğu olan Nijerya İmo Eyalet Başkanı Okaracha, “Hammadeyi ürüne dönüştüremiyoruz” diye konuştu.
İngiltere medya denetim kurumu Ofcom’un son verilerine göre, ülkede haberleri internet siteleri ve cep telefonu uygulamalarından okuyanların sayısı, gazetelerden okuyanların sayısını geçti. Türkiye’deki RTÜK’ün İngiltere karşılığı olan Ofcom’un yıllık haber tüketimi araştırmasına göre, İngiliz toplumunun yüzde 41 haberleri internetten okuyor, yüzde 40`ı da gazetelerden. Kurum, en yaygın haber takip aracının hala televizyon olduğuna dikkat çekerken, haberlere televizyondan ulaşanların oranının yüzde 75 olduğunu belirtiyor. Türkiye’de de aynı durum söz konusu olduğu belirtiliyor.
Esed rejiminin, geçtiğimiz haftadan bu yana Irak’ın en büyük petrol kenti Musul’u, Selahaddin’i, Telafer’i ve birçok kasaba ve köyü elinde bulunduran IŞİD’e saldırdığı iddia edildi. Esed’e bağlı resmi ajanslar saldırıyı yalanlarken, ABD yetkilileri doğruladı. ABD’nin bölgede çatışmayı destekleyici faaliyetlerde bulunması akıllara yine her zamanki senaryoyu getirdi. Şii olduğunu savunan bir örgütle Sünni olduğunu savunan bir örgütü birbirine düşürerek yapılan senaryo yıllarca Müslüman Halklara sahip ülkelerde terör kol gezmesine sebep oldu.
IŞİD terör örgütünün Irak ve Suriye’deki stratejik öneme sahip bölgeleri ele geçirmesi, New York Times gazetesinin yayımladığı ve Ortadoğu’yu ABD’nin çıkarları gereği parçalayan haritayı da gündeme getirdi. Robin Wright imzalı Ortadoğu analizi ile başka boyutlara taşıdı. “5 ülkeden 14 ülke çıkabilir” başlığıyla yayınlanan yazıda Ortadoğu analizi, Libya, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen’deki etnik ve mezhepsel gerginlikleri ele alıp, bölgeyi bekleyen ekonomik ve siyasi krizlerin yanında bir de yeni Orta Doğu haritası yayınlandı.
Nijerya’nın İmo eyaletinden gelen heyet için Müstakil Sanayiciler ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Konya Şubesi tarafından yemek programı organize edildi. Okarachab bu buluşmada, ”Ülkemizde hammadde ve tarımla alakalı her şeye sahibiz ancak bunları ekonomiye dönüştürmeyi bilmiyoruz” diye konuştu. Oğlunun kendi ülkesinde üretilmiş bir çikolatayı dahi yiyemediğini belirten Okaracha, “Benim ülkemde çikolata üretmek
için gerekli olan her türlü malzeme var ancak bu malzemeler başka ülkelere satılacak ve orada üretilen çikolata benim ülkeme geri gelecek ki benim oğlum çikolata yiyebilsin” dedi. Konuşmasının devamında ise Okaracha Türkiye ile teknik ortaklık ve bilgi ortaklığı yapmak istediklerini açık bir şekilde dille getirdi. Programın ardından Okaracha ve MÜSİAD Şube Başkanı Lütfi Şimşek tarafından iyi niyet ve ticaret anlaşması imzalandı.
3
Hesap mı vereceğiz? ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Türkiye ve KKTC’deki Hıristiyan mülklerinin ABD Dışişleri Bakanı’nca takip edilmesini öngören ve Türkiye içişlerine müdahele gerektirebilen yasa tasarısı kabul edildi. ABD Kongresi’nde geçtiğimiz hafta oylanması planlanan ancak Musul’da yaşanan kriz nedeniyle belirsiz bir tarihe ertelenen Türkiye’deki Hıristiyan mallarına dair 4347 sayılı “Türkiye Hıristiyan Kiliseleri Hesap Verme Yasası” adlı yasa tasarısı, Ermeni diasporasının yoğun baskıları sonucu, tekrar Kongre gündemine alındı. ABD Kongresi’nin çalışma binalarından Rayburn’de oylanan tasarıda sesli oylama usülü kullanılırken tasarı, oy çokluğuyla kabul edilirken sadece iki vekil reddetti. Komite üyelerinin çoğunluğu tasarıyı desteklerken, Demokrat Parti Virginia milletvekili Gerald Connolly ile New York Milletvekili Gregory Meeks tasarıyı sert dille eleştirdi. Tasarının yazıldığı şekliyle ABD’nin, yakın ve güvenilir NATO müttefiki Türkiye ile olan dostluğunu yansıtmadığını dile getiren Connolly, tasarının Türkiye’nin dini mülklerin korunmasına yönelik son dönemde attığı olumlu adımları görmezden geldiğini belirtti.
H İLİŞKİMİZ BOZULUR Connolly, “Türkiye ile stratejik birlikteliğimizin korunmasının önceliğimiz olması gereken bir dönemde, bu yasa tasarısının geçmesi Türkiye ile ilişkilerimizi bozulmasına neden olacaktır. Türkiye, Suriye’deki savaştan kaçan 1 milyonu aşkın insana ev sahipliği yaparak bölgedeki insani krizde çok önemli ve beklenmedik bir rol oynadı. Irak daha fazla şiddete doğru sürüklenirken, bölgedeki güvenlik sorunlarında güvenilir ve değerli bir ortak, çoğunluğu Müslüman olan demokrasi
ülkesi Türkiye’yi izole etmek bölgenin istikrarına uygun değil” diye konuştu. Connolly, tasarıya kendisinin karşı önerisini getiren bir değişiklik önerisinde bulundu ancak komite bu değişikliği yapılan oylamada reddetti. Bu yasaya göre Türkiye ve KKTC topraklarında bulunan bütün kiliselerin yönetimi konusunda ABD’ye hesap vermesi gerekiyor. Bu durum Türkiye ve KKTC’nin içişlerine müdahale edilmesi anlamına da gelebilir. Türkiye yetkililerince henüz bir açıklama yapılmadı.
İstikrara doğru! Bu yasak bitsin! Haiyan belgeseli
Afganistan seçimlerinde eski Dışişleri Bakanı Dr. Abdullah Abdullah ve eski Maliye Bakanı Eşref Gani Ahmadzey kıyasıya yarışı devam ediyor. Bir önceki seçimlere kıyasla daha sakin ve olaysız geçen süreçte oy kullananların oranı beklenenin üzerinde çıktı. Bağımsız seçim komisyonu, 12 milyon kayıtlı seçmenden 7 milyonunun sandığa gittiğini açıkladı. 2009’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerine 4.5 milyon seçmen katılmıştı. Seçimlerin sonuna doğru adaylardan Eşref Gani Ahmadzey ‘in seçimleri kazanma şansının daha yüksek olduğu ifade ediliyor. Afganistan Seçim komisyonu takvimine göre ikinci turun ilk sonuçları 2 Temmuz’da açıklanacak.
ANAOKULLARI DEĞİL ANNE OKULLARI OLMALI
Tacikistan İslami Uyanış Partisi (TİUP), 18 yaşın altındaki çocukların camiye gidebilmesi, işyerlerinde ve tarlalarda namaz kılma yasağının kaldırılması için kanun teklifi sundu. Tacikistan’da 2009 ve 2011 yıllarında kabul edilen “Çocukların yetiştirilmesinde anne-babanın sorumluluğu” ve “Vicdan Özgürlüğü ve Dini Dernekler kanunları” ülkenin en tartışmalı yasaları olarak görülüyor. Bu konuda girişimlerde bulunan TİUP, bu kanunlarda değişikler yapılması için ülke meclisine bir teklif verdi. Teklifte 18 yaşın altındaki çocukların camiye gidebilmesini, işyerlerinde ve tarlalarda namaz kılma yasağının kaldırılmasını öngörüyor. Tüm İslâm alemi olumlu sonuçlar bekliyor!
Filipinler’de meydana gelen ve halk arasında Yolanda olarak bilinen Haiyan tayfununun ardından insanların hayatta kalma mücadelesi, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından belgesel haline getirildi. Filipinler’in Tacloban şehrinde 10 Kasım 2013 tarihinde meydana gelen tayfun felaketinin ardından on binlerce kişi hayatını kaybetti ve birçok insan da halen kayıp. Felaketin ardından İHH İnsani Yardım Vakfı, acil yardım ekibiyle birlikte bölgeye ulaşıp gereken yardımı en hızlı şekilde bölgelere ulaştırırken prodüksiyon ekibi de felaketin ardından insanların hayatta kalma mücadelesini konu alan “Yolanda” adlı bir belgesel filmi çekti. 17 dakikalık film Türkçe altyazı ile izleyicilere sunuluyor.
er çocuk, şahsiyet sahibi olmaya yetenekli bir aday olarak dünyaya gelir. Üç yaşında ana dilini konuşabilen çocuk, sadece kelime ezberlemekte ve onları tekrar etmekte kalmaz, o kelimeleri değişik cümlelerler içinde de kullanabilir. Bu çocuğun ana dilinin sistemini, yaratılıştan gelen ruhî bir güçle öğrendiğini gösterir. Sonra araya giren perdeler, onun bu ruhî gücünü pasifleştirecek, sıradan insan konumuna indirgeyecek, esersiz bir insan olarak toprak seviyesinde bırakacaktır. Hz. Mevlânâ; “İnsan büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır; fakat karanlıklar ve perdeler bırakmaz ki insan içindeki o ilmi okuyabilsin. Bu perdeler ve karanlıklar; bu dünyada ki türlü türlü meşguliyetler, insanın dünya işlerinde aldığı çeşitli tedbirleri ve gönlün sonsuz arzularıdır. İnsan bu perdeler rağmen yine bir şeyler okuyabiliyor ve o bilgiden haberli olabiliyor. İnsandan bu perdeler kalksa kendiliğinden ne türlü bilgiler ortaya çıkarmaz? Bu terzilik, mimarlık, marangozluk, doktorluk ve daha başka sanatlar, sayısız işler hep insanın içinden meydana gelmiştir, taştan ve kesekten hâsıl olmamıştır.” Psikolojinin üç büyük devinden biri olan Alfred Adler, Bireysel Psikoloji çerçevesinde annenin çocuk üzerindeki etkisini şu tespiti yapıyor: “Bütünün bir parçası olarak, çocuğu ortak hayata katılmaya ve dış dünya ile yerinde ilişkiler kurmaya zorlayan ilk iç tepkiler, sosyal gelişmenin eşiğinde ilk yakın gibi düşünülen anneden hareket eder. Beceriksiz bir anne çocuğun başkalarıyla ilişkiler kurmasını zorlaştırır. Sürekli olarak çocuğunun yerine hareket eden, düşünen,
konuşan anne bütün gelişme imkânlarını felce uğratır. Çocuğunu tamamiyle farklı hayali bir dünyaya alıştırır. Çocuk bu dünyasında her şeyin başka kimseler tarafından yapıldığını görür. Oldukça kısa bir zamanda kendisini olayların merkezi gibi görmeye başlar. Bu görüşüne uymayan bütün hallerde kötü maksatlar arar. Düşüncesine uygun hareket etmeyen herkesi düşman sayar. Çocuğun ihmâl edilmesi de, dikkat ve ilgisini topluluktan uzaklaştırıcı etkendir. Diğer bir problem de, çocuğun hastalık karşısında durumudur. Hastalıkta anne ve babasının davranışı çocuk tarafından dikkatle izlenir. Hastalık süresince anne ve babanın ihtiyatsızca gösterdiği üzüntülü davranışlar, hastalığı, olduğundan daha da fazla göstermekle kalmaz, şımartılmak alışkanlığını da oluşturur. Böylelikle çocuğu hastalıklı yapabilirler. Bu çocuklar hastalık hatıralarını ömürleri boyunca devam ettirebilirler.” Çocuk üzerinde önemli bir etkiye sahip anneden eğitim açısından faydalanmamak akıl kârı değil. Eğitimli bir annenin elinde büyüyen çocuğun eğitilmesi eğitimciler için büyük kolaylıktır. Annelik bir meslek haline getirilmelidir. Bunun için şu anda fonksiyonlarını yitirmiş olan kız meslek okulları annelik okullarına dönüştürülebilir. Buradan mezun olan ve anne olan her kadına en az asgari ücretten maaş bağlanabilir, bunun karşılığında da anneden çocuğunun 0-6 yaş arasında eğitim sorumluluğu yüklenebilir. Bu devlete maddi külfet gibi gelse de yetişmemiş gençlerin bu ülkeye verdiği zararla karşılaştırıldığında külfet değil bulunmaz nimet olduğu anlaşılacaktır.
4 Gaziantep Kalesi
p e t n a i z Ga TYB
gezisi
‘Gönül gurbet ele varma’ der ya bir Antep türküsünde... Bülbülün altın kafeste ‘vatan vatan’ dediği gibi... Antep gezimiz oldukça güzel geçti geçmesine, ama ‘Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesi’ diye övündüğümüz alanın bir hayvan hapishanesi olması yaraladı beni. Laf aramızda, ben Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyumu hayvanat bahçelerini kaldırma cesareti gösterecek adaya vereceğim...
B
eldeyi muhayyereden ne zaman gurbete düşse yolum, Karahisar Kalesi takılır dilime Hasan Arslan ağabeyin yorumuyla… ‘Karahisar kalesi yıkılır gelir…’ Ama Karahisar’a değil yolumuz bu sefer. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesinin geleneksel hale getirdiği “Yazılacak Çok şeyimiz Var” gezilerini bakır rengiyle serinleten Antep’e… Gaziantep’e… TYB’nin, katılabildiğim hemen her gezisi, gezip göreceğim tarihî ve coğrafî güzelliklerden ziyade; yoğun iş temposu dolayısıyla sesini duymadığım, yüzüne hasret kaldığım arkadaşların, ağabeylerin, kardeşlerin sohbetleriyle çekiyor beni kendine…
Düşünüyorum da; arkadaşlarımız, arkadaşlığımız olmasa; Antep, Afyon, Niğde, Nevşehir, dahası Konya ne anlam ifade eder… Ali Işık ağabey, Halil İbrahim Tongur arkadaşım, Kadim dostum Mehmet Ali Köseoğlu, siyasete düştükten(!) sonra sadece cenaze törenlerinde ulaşabildiğim güzel insan Ahmet Sorgun ağabey, Gazeteci Sadık Gökçe, Saffet Yurtsever hocam, hatıra fotoğrafçım Fikret Küçükmumcu, bir hizmet eri gibi her ihtiyaç duyduğumda yanımda hissettiğim Bedir Köseoğlu, iki dakikada on kıta şiir yazabilen İsmail Desteli ağabey… TYB Konya Şubesi Eski Başkanı Ahmet Köseoğlu, Yazar Hüzeyme Yeşim Koçak, Sadık ağabeyin değerli eşleri Anuş Gökçe ablamız, kendi ifadesiyle koruma altına aldığımız Zeki Oğuz, Ömer Lütfi Ersöz, Vural Kaya, Barış Şayir, İbrahim Can kardeşim, eski mesai arkadaşlarım Gazeteci Yazar Mustafa Balkan ve Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Selman Selim Akyüz olmadıktan sonra sahi ne işe yarar geziler…
İçime buruk bir sevinç zerk ederek girdi otobüsümüz Gaziantep yoluna… Kurutulmuş bir hüzün, bir hasret kırıntısı… bir duygu seli… Ne sayarsan say… “Sekiz saatlik yol nasıl biter?” dedirtmedi arkadaşlarımız sağ olsun. Uzun zamandır görüşemediğim Fikret Küçükmumcu’nun, “Saçların ihtiyarladığını söylüyor Ahmet” demesi ölümü hatırlattı bir kez daha. Yaş sormayan ölüm niye ihtiyarlıkta anılır ki… Cahit Sıtkı Tarancı’nın Otuz Beş Yaş şiirinden mülhem, zorlama bir şiir fısıldadım kulağına: Şairlerin öldüğü yaşa yaklaştım sanırım Yaş kırk beş, gönül hâlâ on yedisinde Ne ihtiyarlık duygusu ne ölüm korkusu Bilmem ki bu candan ne zaman usanırım Pozantı’da Ahmet Sorgun ağabeyin yağmur seyrinde çayı ile kendimize gelirken, Ahmet Köseoğlu’nun tatlısıyla enerji depolayıp, İsmail ağabeyin hikayeleriyle gülümsüyoruz.
“Ne yiyip ne içtiğimiz değil, kiminle yola çıktığımız önemli!” diyor Ahmet Sorgun ağabey. Pensilvanya geliyor aklıma nedense… Ümit Savaş’ın yurt dışından arayıp selamlarını ilettiğini de ekliyor konuşma arasında… “Savaş mı çıkarmalıyım sizlere ulaşabilmek için” diyorum kendi kendime.
Ahmet Köseoğlu, Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı’nın, torunlarını “Uyusun da büyüsün ninni, büyüsün de dedesine oy versin ninni” diye sevdiğini anlatıyor. Kabakçı’nın, çok uzun zaman önce de “Sayın abonemiz bugün telefonlara bakım yapılacak, cihazınızın yağ sızdırmamasına dikkat edin” diyerek vatandaşları nasıl uyuttuğunu biliyorum.
5 Ahmet Köseoğlu- M.Ali Köseoğlu
Ali Işık
Ahmet Sorgun
Salih Sedat Ersöz’ün anlattığı buzağı hikayesi tam bir ibretlik.. Görünüşe aldanmama hikayesi. Halil İbrahim Tongur, MİT tırlarının durdurulduğu yere geldiğimizde, “İşte burası” diyor. Anlıyorum. Yalçın dağları göstererek, “Dağlarına sahip olamayanın ovalarına hakim olamayacağı”nı ifade eden Fikret Küçükmumcu’nun sözlerini not alıyorum.
değmiş doğrusu. Konya’nın kalelerini yeniden inşa edebilir miyiz bilemiyorum, ama yıllardır türküsünü çağırdığımız Alâeddin Köşkü’nün yeniden yapılması için daha kaç sene bekleyeceğiz buradan sormak istiyorum ağalara!
daşı Mehmet Aydın ile hasret gideriyor. TYB heyetini ağırlayan Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu’nun, bizleri ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti gözlerinden okuyoruz. Her biri mükemmel bir ev sahibi.
uyuyan ayılar, yoruluyoruz... Turistik Bakırcılar Çarşısına çıkıyoruz döneceğimiz gün. Burada el yapımı ürünlerden çok, Çin malı çakma ürünler süslüyor tezgâhları. Konya’da fabrikalarda işe başlayan Suriyeli kardeşlerimiz Antep’te
Gaziantep Milli Eğitim Müdürü hemşehrimiz Celalettin Ekinci, Turizm Uygulama Oteli’nde ağırlıyor bizleri. Bir kuşun sütü eksik. Şehitkamil Kaymakamı hemşehrimiz Mehmet Aydın gezi boyunca yanımızdan ayrılmıyor. Salih Sedat Ersöz, çocukluk arka-
Zeugma Mozaik Müzesi Müdürü Yusuf Altın, Roma döneminden zengin eserlerinin sergilendiği müzede bizimle yakından ilgileniyor.
iş yeri sahibi olmuşlar bile. Her fırsatta eleştirdiğimiz Konya’nın cadde ve sokakları Antep’i görünce otoban gibi geliyor.
Sonrasında Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesini geziyoruz öğle sıcağında. Hamakta sallanan maymunlar
TYB, Mustafa Dündar, Mustafa Erkuş, Hasan Özücan gibi isimlerle de tanıştırıyor gezi vesilesiyle. Daha ne olsun..
‘İnce Düşler’den hatırımda kaldığı kadarıyla bir şiir mırıldanıyorum dağ üzerine: Halil İbrahim Tongur
Saffet Yurtsever
takkeli dağ içime düşüyor bu gece yıldırımlara çarpıyorum kendimi elimi / ölümün şakağında yıkıyorum şehir yıkılıyor ben ayıkıyorum şekerden, nergisten uzak bir aşık acem türküleri çığırıyor dağınık saçları, kirli sakalı... yalan gibi... yaş / otuz üç kuytu tebessümler dağıtıyor adım gibi biliyorum o/ysa bir benimle barışık bir tek benimle... iki de bir düşlerimi damıtıyor
Zeki Oğuz
Vural Kaya
Bedir Köseoğlu
şehrin bulutları avucumuzda yılgın atlar kar tanesi bir ordu geceyi kurdele yapan çocuk sessiz sedasız bir çığlık omzumuzda Takkeli Dağ’ın asıl adının ‘Gevele’ olduğunu söylüyor Araştırmacı Yazar Ali Işık ağabey… Ben gevele(me)den Takkeli’yi daha çok sevdiğimi belirteyim, daha şiirsel… Konya Kalelerine geliyor söz dönüp dolaşıp. Her gittiği şehirde bir kale gören ben, şehrin nasıl yıkıldığını içimde hissediyorum. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesine 60 trilyon lira harcanmış, ama
6 Kimse kimsesiz kalmasın
RAMAZAN-I ŞERİFİ KARŞILAMAK
R
amazan kelimesi: r m z kökünden “güneş ısısı, sıcaklık” manasında İslamiyet’in yıllık ibadeti olan orucun tutulduğu kameri takvimin 9. ayına isim olmuş bir kelimedir. Kur’an-ı Kerim’in 2. suresinde geçmekte olan, Müslümanlara bu ayda orucu emreden ve Ramazanı anlatan ayet-i kerimeler şunlardır: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara/183) “Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.) (Bakara/184) “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet
rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara/185) Oruç kelimesi farsça gün anlamındaki “Ruz” kelimesinden dilimize geçmiştir. Türkçe eski “Oraza” kelimesi halkımızın kelimeleri sesli harfle başlatma alışkanlığına bir örnektir. Mesela atalarımız Ramazan başlayacağında “ertemen orazaga turuyakbız” yani yarın sahurda oruca kalkacağız, derlerdi. Ramazanı hoş ve sevimli bir misafir gibi karşılamamız gerekir, onu ağır, zahmetli bir ay olarak algılamak ona yapılan bir saygısızlık olur.
Hele bu ayın sonunda “oh be kurtuldum” manasına tavırlar sergilemek bir Müslüman içim feci bir hatadır. Ramazan ayının nasıl karşılamalıyız? Bu ayı gıda stoklayarak karşılamak diye bir şey mümkün değildir. Aksine bu ay bir bakıma az yiyip az içerek açlığın ve açların ne demek olduğunu öğretecek bir fırsat olmalıdır. En iyisi bu ayı asr-ı saadette efendimiz (s. a. v.) ve ashabının karşıladığı gibi karşılamak ve ağırlamaktır. Bu karşılamada asla sahurda davul sektörü yoktur. Bu karşılamada ve ağırlamada teravihten önce ve sonra eğlence sektörü oluşturmak da yoktur. Ancak Ramazan-ı Şerifte davulla sahura kaldırmanın günah olmadığı üzerinde söz birliği vardır ama bunu asla bir ibadet sanmamalı ve olmazsa olmaz kabul etmemeliyiz. Birde her ibadette istenen ana unsur ihlâsı elden koymamalıyız. Zaten oruç gizli olduğu için ihlâsın en iyi tecelli ettiği bir ibadettir. Ancak sağa sola, şuna
buna sataşarak ve oruç tuttuğunu ima ederek veya tutmayanları yererek bu ihlâsa halel getirmemelidir. Ramazanın ve gecelerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini efendimiz (s. a. v.) şu sözleriyle açıklıyor: “Kim, Ramazan orucunu, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek tutarsa onun, geçmiş günahları affedilir.” Ramazan orucunu “bu yıl çok sıcak, oruç da zor olacak” gibi sızlanmalara meydan vermeden Allaha tevekkül ederek başlamalı ve ihlâsla tutmalıdır. Allah’ımız bu sıcakların çok hafif olduğunu esas sıcaklığın cehennemde olduğunu bakın nasıl beyan ederek bizleri uyarıyor: “Allah’ın Peygamberine muhalefet edenler, savaşa çıkmayıp oldukları yerde oturup kalmalarına sevindiler ve mallarıyla, canlarıyla, Allah yolunda savaşmak, onlara zor ve kötü geldi de bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler. De ki: Cehennem ateşi, daha da sıcak; bir anlasalar şunu.” (Tevbe/80)
Sarayburnu’ndaki Sepetçiler Kasrı’nda düzenlenen toplantıda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, ’Hiç kimse kimsesiz kalmasın, bu Ramazan ve her Ramazan’ sloganı ile başlattığı kampanyayı, basın toplantısıyla tanıttı. Görmez, Ramazan’ın şekli konulara kurban edilmeden manevi ruha dikkat edilerek geçirilmesi gerektiğini belirterek, “İftar sofraları israf sofralarına dönüştürülmemeli. İftar çadırları gayesinin dışına çıkarak bir gösteri aracına dönüştürülmemeli. iftarlarda oluşan manevi atmosferi bütün bir yıla yayarak bu kardeşliğin kalıcı olmasını sağlayabilmeliyiz” dedi. Görmez, bu yıl yapılan çalışmalarda yalnızlık, mülteciler, sokak çocukları, yetimler ve huzur evlerindeki yaşlılar konularının öne çıkarılacağını ifade etti.
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 2 | Sayı: 38 1 - 7 Temmuz 2014 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME HALKA İLİŞKİLER MÜDÜRÜ HAKAN MUTLU SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL
Ramazan Sevinci 5 Gezici Kütüphane Konya Büyükşehir Belediyesi, Ramazan ayında yaşanan sevinci ve coşkuyu anlatan “Konya’da Ramazan Sevinci” konulu ulusal fotoğraf yarışması düzenliyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, bu berekete katkı sağlamak amacıyla “Konya’da Ramazan Sevinci” konulu fotoğraf yarışması düzenlediklerini ifade etti. Yarışma ile Kon-
ya merkez, ilçe ve mahallelerinde Ramazan ayına has kültürlerin genç nesillere aktarılmasını ve yaşatılmasını hedeflediklerini belirten Akyürek, “Konya, Ramazan ayını bütün hücrelerinde hisseden bir şehirdir. Gündüzü ve gecesi bir başka güzeldir” dedi. “Konya’da Ramazan Sevinci” konulu fotoğraf yarışmasına son başvuru tarihi 5 Ağustos Salı günü olarak belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı mobil kütüphaneleri bir bir devreye sokuyor. 5 gezici kütüphane daha yola çıkıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, toplumda okuma alışkanlığını geliştirmek ve eğitime katkıda bulunmak için Bakan Ömer Çelik’in talimatıyla faaliyetlerini hızlandırdı. Bakan Çelik, ‘Mevcut 32 gezici kütüphane aracına 5 yeni araç daha ekliyoruz’
diye konuştu. Kitapseverlerin büyük ilgi gösterdiği gezici kütüphanelerin 2013 yılında 187 bin 190 kişiye hizmet verdiğini belirten Bakan Çelik, “Vatandaşlar elektronik ortamda sunulan bilgilere de erişebilecek. Yeni araçlar Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, Sinop ve Uşak’ta kullanıma sunulacak” diyerek kitap tutkunlarına gezivci kutuphaneleri müjdeledi.
HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 1 Temmuz 2014
7
H
er Ramazan bir umut, sevinç, coşkudur İslâm âlemine. Müminler için fırsattır; af dilemeye, tövbe etmeye, ahiretini aydınlatmaya... Herhangi bir ayın günlerinden farklıdır inananlar için. İçinde, -gerçek manada düşününce- aklımızın sınırlarını zorlayan, bin aydan daha hayırlı bir gece saklar her şeyden önce. Ve Allah’ın müjdelediği ibadettir. Diğer ameller için “kişinin kendisinindir” derken, “o benimdir” der oruca. “Mükafatını verecek olan da benim” der. Nefsi en zorlayan ibadet... Namaz günde beş vakit farzken, senede bir ay farz olan oruç ondan ağır gelir insanoğluna. Tahammül gerek, sabır gerek, hepsinden ötesi iman gerek. Eskiden insanlar hususi bir ihtimam gösterirlerdi bu mübarek aya. Oruçlarının makbul olması için yasak olandan mümkün mertebe kaçmaya çalışırlardı. Az konuşurlardı, az uyurlardı. Vakitlerinin çok büyük bir kısmını ibadete ayırırlardı. Efendimiz (s.a.v.)’in “Ramazan’ı yaşadığı hâlde günahlarını bağışlatamayan kimsenin burnu yerde sürünsün.” hadisinin ehemmiyetini bilir, sözü geçen kişi olmaktan son derece korkarlardı. Çok değil; dedelerimiz, babalarımız zamanında böyle olan durum hayatımıza giren birkaç yenilikle alt üst oldu.
Biz hiç değilse Ramazan’da televizyon seyretmeyelim derken bir bakıyoruz din tüccarları Ramazan şovlarının reklamlarını yapıyor bangır bangır. Her kanal imana geliyor bir aylığına. Kendini izletmesi lazım biliyor. Hassaslaşmıyor çoğu, yalnızca sahur ve iftar vakitlerinde seyirci kaybı yaşamamak için kendince dini bir program yapıyor. Ünvanını, şahsını, birikimini hiç acımadan medyatik sıfatıyla değiştiren hocaların aldığı yüzbinlerce liraları duyuyoruz ağzımız açık. İslâm Peygamberinin yaşadığı hayatı anlatan adamın bir aylık program için 600.000 lira almasındaki riyayı görüyoruz üzülerek. Bari hakikatlerden dem vursa diyoruz, öğretse ya bunca dinleyeni varken. Yok! Her ay elleri kolları abartılı hareket ettirerek, bırak yalnızca konuyu vurguları bile ezberlenmiş şiirsel metinler anlatarak binlerce insanı doyuracak parayı hakettiği-
Yapılmamış işlerin peşine düşen dergi:
Müebbet! Daha önce çevrilmemiş metinleri çevirmek, yapılmamış işleri yapmak, popülariteden uzak, gençlerin yazacağı’ bir dergi olma iddiasına sahip Müebbet’in 3. sayısı okurlarıyla buluştu! ‘Dergi çıkartıyoruz çünkü edebiyat dergilerindeki gruplaşmalardan sıkıldık. Hangi dergiyi alsak aynı isimler...’ diyerek mart ayında okur karşısına çıkan Müebbet Edebiyat Kültür Sanat üçüncü sayısıyla serüvenine devam ediyor...
Yaz Sayısında Recep Durgun çevirisiyle Amrita Pritam’ın Tebessüm Kuşu öyküsü, Habibullah Abdal’ın çevirileriyle Amir Saburi ve Hafız Şirazi şiirleri ve Umut Câhid’in sadeleştirmesiyle Şemsettin Sami’nin dil üzerine metni Türkçe’ye ilk kez kazandırılan metinler arasında. Bu sayıda Ahmet Topbaş Hümanizm yazılarına devam ediyor. Abdullah Enes Aydın Mütefekkirce köşesinde bu sayı Rasim Özdenören’i işliyor. Ahmet Melih Karauğuz Can Yayınları’nın kapakları değiştirme kararına ve genel olarak kitap kapaklarının önemine işaret eden bir yazıyla yer alıyor. Yaz sayısıyla ilk yayın dönemini bitiren dergi, eylül ayından itibaren farklı tasarım, proje ve fikirlerle ama aynı ruhla yoluna devam edecek. Müebbet Edebiyat’ı; Konya’da, Çizgi Kitabevi, Hüner ve Gençlik Kitabevlerinden temin edebilirsiniz. Ayrıca Müebbet Edebiyat’ın yazarları arasına katılmak için muebbededebiyat@gmail.com adresine e-posta atmanız yeterli.
ni düşünmek ne de çirkin duruyor buradan bakınca! Kalpleriniz hangi ara bu kadar karardı ey medyatik hocalar! Biz ne zaman böylesi mübarek bir ayda ‘orucu bozan/bozmayan şeyler’ konusundan öteye gidemeyen bir ümmet olduk? Ne zaman amaç ibadetten saptı da kilo vermek oldu? Ve ne zaman iftar sofraları günün acısını çıkaran şölenlere dönüştü? Hangi ara Kur’an sayfalarının yerini televizyon ekranları aldı? “Bu gidiş nereye”! “O Ramazan ayı ki irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur’an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yücelt-
menizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!” (Bakara,185) Umulur ki şükrederiz Rabbim, umulur ki kıymet biliriz. İslâm uğruna öldürülenlerin, katillerinin İslâm uğruna öldürdüklerini söyledikleri; saldıranın Allahuekber can verenin Allahuekber dediği bir Ramazan’a girmenin burukluğu üzerimizde. Felaketlerin biri bitmeden öbürünün başlaması sebebiyle İslâm ümmeti duaya her zamankinden daha muhtaç. Oruçlunun iftar vaktinde yaptığı duanın geri çevrilmeyeceğini müjdelemişken Efendimiz (s.a.v.), bu fırsatı en güzel şekilde değerlendirelim. Son olarak bunca tahammülsüzleşmişken bizler, bir hadisi daha hatırlatmakta fayda görüyorum: “Oruç kalkandır/perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ‘ben oruçluyum!’ desin (ve ona bulaşmasın).” Bomboş geçirdiğimiz, ne denli kıymetli oluşunun bilincine varmayı bir türlü öğrenemediğimiz nice Ramazan’dan sonra hep aynı temenniye sığınırız; “seneye dopdolu geçireceğim inşaallah!” Geçen senenin sözüne layık, hakkını vereceğimiz bir Ramazan geçirmek temennisiyle. Vesselâm...
Okçuluğun ‘Koç’u Konya’dan
3. Uluslararası Geleneksel Okçuluk Festivali’ne Konya’yı temsilen katılan Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü Başkanı Hasan KOÇ şampiyon oldu! 3. Uluslararası Gümüşhacıköy Gümüşyay Geleneksel Okçuluk Festivali; Bulgaristan, Çin, İngiltere, Almanya, Macaristan, Malezya, Slovakya, Kıbrıs, Pakistan, İspanya, Ukrayna, Yunanistan ve Türkiye olmak üzere 13 ülkeden
toplam 400 okçunun katılımıyla gerçekleşti. Turnuvanın ilk gününde 3 boyutlu hedef yarışmaları (Tavşan-Tilki-Geyik-Ayı)ve Uzaklaşan puta yarışmaları yapıldı. Turnuvanın 2. gününde bu yarışmalar devam ederken ayrıca 28 kulüp ve derneğin katılımı ile Ulusal Takım Yarışması, Limitli ve Limitsiz menzil yarışmaları yapıldı. Festivalin 3. gününde ise bireysel Sabit Puta Koşusu (90 m. Sabit Puta), Ülke Takım
Yarışmaları yapılarak yarışma programı sonuçlandırılmıştır. Yapılan protokol konuşmalarının ardından, Ülke ve Atlı Okçuluk gösterileri ilgiyle izlendi. Gümüşhacıköy Öğretmenevinde yapılan Ödül töreninde ise Konya’mızı temsilen katılan kulüplerimizden Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü Başkanı Hasan KOÇ, Ulusal Erkekler Kategorisinde 44 puanla şampiyon oldu.
CHP mi KKP mi?
Muharrem İnce’nin; çatı adayını televizyonlardan öğrendiğini açıklaması üzerine, Kılıçdaroğlu’nun partililerini dikkate almadığı, CHP’yi adeta Kemal Kılıçdaroğlu Partisi haline getirdiği yorumları yapıldı.
Donumuzu da alın! Dövize endeksli olarak 2007-2009 yılında çektikleri krediler nedeniyle mağdur olunca Dövize Endeksli Konut Kredisi Mağdurları Derneği (DÖVDER) adıyla dernek kuran vatandaşlar seslerini duyurabilmek amacıyla bankalara iç çamaşırlarını fırlattı. Davul ve zurnayla 4 özel bankanın genel müdürlükleri önüne ellerinde salladıkları iç çamaşırları ile gelen grup eylem yaptı. Grup, “Bankalar, en son donumuz kaldı. Onu da siz almadan biz getirdik” pankartı açtı. Dövizzedeler adına konuşan Kadir Kocanoğlu, “Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bu sorunu çözecek ben buna inanıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP-MHP ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçilmesine özellikle CHP’lilerin tepkileri büyüyor. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce “Ben, 15 yaşında samanlığın duvarına Cumhuriyet Halk Partisi yazdım, 1979 ara seçimlerinde... 50 yaşındayım, şimdi de CHP’nin milletvekiliyim, grup başkanvekiliyim. Partimi zora sokacak, partimi sıkıntıya sokacak hiçbir işlemin, hiçbir eylemin, hiçbir açıklamanın içerisinde olmam. Çatı adayın belirlenme sürecinde benim görüşüm alınmadı. Ben bu süreçte yokum. TV’lerden öğrendim. Net, bu kadar” dedi.
Öğrenciye de e-devlet imkanı Üniversite öğrencileri artık edevletten “öğrenci belgesi, mezun belgesi” gibi belgelerine erişebilecek. Pilot uygulamalar bu sene bazı üniversitelerde başlayacak.
Bir ‘cemaat’ yalanı daha! FIFA don peşinde! FIFA, Speedo isimli iç çamaşırı markasını teşhir ettiği gerekçesiyle Neymar hakkında soruşturma başlattı. Universio’nun haberine göre Neymar’ın Dünya Kupası’nda Kamerun ile oynadıkları karşılaşmanın ardından formasını değiş tokuş ederken, şortunu çekerek kilodunu sergilemesi FIFA tarafından incelenecek. Oyuncunun Speedo isimli iç çamaşırı markasını teşhir ettiği öne sürülürken, FIFA, sponsoru olmayan her hangi bir şirketin simgesinin teşhir edilmesine müsaade etmiyor. FIFA’nın, Neymar’ın donuyla uğraşması futbol severleri şaşırttı.
Cemaat destekçisi internet sitelerindeki “Bediüzzaman’ın talebesi Başbakan’ın elini öpmek istedi” haberlerine Mehmet Fırıncı’dan sert cevap geldi. Mehmet Fırıncı, Sabah Gazetesi’ne paralel yapıya hitaben yaptığı açıklama, “Sitenizde “Mehmet Fırıncı Erdoğan’ın elini öpmek için eğildi – İşte iç acıtan o görüntüler – Bu da Bediüzzaman’ın talebesi” başlığı altında yayınlanan iftiranızı hayret ve teessüfle okudum. Ve, yakın zamana kadar dost bildiklerimizin kimselerin, kim bilir hangi hesaplar uğruna bu kadar değişebildiğini ve göz kırpmadan imza attıkları en aşikâr yalanlarla insanları nasıl sırtlarından hançerleyebildiklerini ibretle müşahede ettim. Bahis mevzuu iftira içerikli haber ve videoyu sitenizden kaldırarak bu açıklamayı yayınlamanızı rica ediyor, bu konudaki kanunî haklarımı da saklı tuttuğumu bilmenizi istiyorum...
‘Uzan’ geliyor!
ADAY SÜRECİNE KATKIM YOK İnce açıklamasının devamında, “Sayın Genel Başkanımıza bu sitemi ettim. Adayın belirlenme sürecinde bir katkım yok ama olmuş bitmiş. Partimizin genel başkanı, bir başka partinin genel başkanıyYükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, öğrenci belgelerinin artık E-Devlet kapısı üzerinden alınabileceğini bildirdi. Çetinsaya, “Öğrenci belgelerinin artık E-devlet kapısı üzerinden ilgilenen herkesle paylaşılabilecek. Bu tabi bir ilk aşama. İkinci aşamada akademisyenlerimizin, öğretim elemanlarımızın belgele-
la oturmuş, konuşmuş bir aday açıklanmış” şeklinde konuştu. İnce’nin bu sitemi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup başkanvekiline dahi danışmadan tek başına hareket ettiği şeklinde yorumlanarak CHP çevresince büyük tepkilere yol açtı. rini E-devlet kapısı üzerinden alabilecekler. Mezun belgesi üzerinde çalışmalarımız da devam ediyor. O da bir iki ay içerisinde isteyen herkes mezun belgelerini e-devlet kapısı üzerinden alabilecek. Kısmet olursa bu sene bir pilot proje olarak bu projedeki üniversitelerle birlikte bunu gerçekleştirmeyi düşünüyoruz” dedi.
AYM, yeni gördü AYM, ‘başörtülü avukat’ davasında Anayasa’nın eşitlik ile din ve vicdan hürriyeti maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Merak edilen ise, özellikle 28 Şubat sürecinde bu maddelerin ihlâline neden göz yumulduğu.
Anayasa Mahkemesi, başörtüsüyle duruşmaya alınmadığı için başvuruda bulunan avukatın haklarının Anayasa’nın eşitlik ile din ve vicdan hürriyeti maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Merak edilen ise, özellikle 28 Şubat sürecinde bu maddelerin ihlâline neden göz yumulduğu. Başörtülü bir avukat, duruşmaya alınmadığı gerekçesiyle haklarının ihlal edildiğini savunarak, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmuştu. Başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi Genel
Kurulu, kadın avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Genel kurulun 16 üyesinin oy çokluğuyla alınan karara bir üye muhalif kaldı. Yüksek mahkeme avukatların başörtüsüyle duruşmaya alınmamasının Anayasa’nın eşitlik ile din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 10. ve 24. maddelerine aykırı olduğuna hükmetti. Özellikle 28 Şubat sürecinde yaşanan onca acı ise akıllara şu soruyu getiriyor: O dönemlerde yaşananlar Anayasa’nın 10. ve24. Maddelerine aykırı değil miydi?
2002 seçimlerinde Genç Parti ile yüzde 7.25 oy alan Uzan twitter’da paylaştığı mesajla siyasete dönüş sinyalleri verdi. Twitter’da Uzan’ın takip ettiği Genç Parti hesabından paylaşılan ‘Genç Parti gümbür gümbür geliyor Yeniden Başlıyoruz TURKIYE’ başlıklı mesajda ‘Türkiye’nin olması gereken yere hızla ulaşması için bu tarihi göreve yani Türkiye’nin yönetimine yeniden talibiz. Genç Parti il ve ilçe teşkilatlanmaları 2014 yılı sonunda başlayacaktır’ dendi. Bu duyuruların, ‘Genç Parti’nin 2015 seçimlerine gireceği’ şeklinde yorumlandığı görülürken Cem Uzan’dan henüz bir açıklama gelmedi.
Demirtaş da aday HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Erhan Çelik’in sorularını yanıtladığı canlı yayın programında cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıkladı. Selahattin Demirtaş, “Parti meclisimiz de bu konuyu onaylarsa cumhurbaşkanlığı adaylığımızı haftasonu açıklamış oluruz. Cumhurbaşkanlığı için görevden kaçmam, adayım. MHP’nin tabanında da yoksul emekçiler var. Onların da oyuna talibim” dedi.
Sapık sunucu İngiltere’de BBC gibi yayın kuruluşlarında da sunuculuk yapan ve 2011 yılında 84 yaşındayken ölen Jimmy Savile’in 50 yıl boyunca ülkedeki çeşitli hastanelerde kalan 5 ila 75 yaşlarındaki çok sayıda kişiye cinsel tacizde bulunarak cinsel ilişkiye girdiği ortaya çıktı.