Anadolu Günlük - Sayı 53

Page 1

Bu feryadı sen de duy!

Çin’in, Doğu Türkistan’da uyguladığı zulüm resmiyet kazandı. Doğu Türkistanlılar “Bizi kurtarın ve Çin’e bırakmayın” diyor. Tek umutları ise Türkiye. UMUTLARI TÜRKİYE Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’da Çin’in baskısı bir türlü bitmezken Çin’in, Doğu Türkistan’da resmi kurumlar, okullar ve iş yerlerinde yıllardır uyguladığı yasaklar resmiyet kazandı. Namaz yasağının yanında dinî giysilerle iş yerine gelme, başörtüsü ve kişinin Müslüman olduğunu gösteren diğer semboller de yasağa dahil edildi. Sayfa 5’te

ÖZELEŞTİRİ

ESKİNİN YENİSİ YILLARA

BEKİR ŞAHİN

BEKİR CEVİZCİ

MESUDE GÜNVAR

MEDENİYET KÜLTÜR DİLİMİZ

DEDİKODU

DOSTLUK ÜZERİNE 53. Sayı

Sanki yılbaşı şakası

‘Ritmi yakaladık’ www.anadolugunluk.com

2 - 8 Ocak 2015

50 Kr

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, 10 yılda bir fabrikadan 33 tesise ulaşan Konya Şeker’in üretimde kazandığı ivme ile ritmi yakaladığını kaydetti. KÜRSEL GIDA DEVİ

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk her yeni yılı hedef büyüterek karşıladıklarını belirterek, yarım asrı aşan tecrübeden aldıklarını söyledi. Yeni yıl dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünya şirketler liginde yükselmenin fırsatları kovalayıp değişimin dinamiklerini yakalamakla mümkün olduğunun altını çizen Konuk, hedeflerinin Konya’dan küresel bir gıda devi çıkarmak olduğunu kaydetti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Osmanlıca tartışması üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan’ı eleştirdi. Kılıçdaroğlu, Hürriyet’e verdiği röportajda Erdoğan’ı Osmanlı’yı bilmemekle suçladı. İşte Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden satır başları: Osmanlıca elbette öğretilebilir ama üniversitede... Üniversitedeki çocuklarımız Osmanlıca’yı öğrenmeli ve Osmanlıca sayesinde farklı konulardaki araştırmalarını derinleştirebilmelidirler. Bunu yapmak zorundayız da ayrıca....

10 YILDA 33 TESİS Üretimde 60 yılı geride bırakan Konya Şeker’in küresel bir gıda devi adayı olduğunu kaydeden Konuk, her yeni yılı yeni bir yatırım yılı olarak karşıladıklarını kaydetti. 2015’i de önceki yıllarda yaptıklarından daha fazlasını yapmak hedefiyle karşıladıklarını dile getiren Konuk, “50 yılda belki biri iki edemedik, ancak 10 yılda bir fabrikadan 33 üretim tesisine ulaştık. Yani ritmi yakaladık, ivmelendik.” dedi.

İKRAM GELENEĞİ Peşinden koştuklarının bir adımına iki üç adımla cevap vermeye başladıklarını ve dünün teslimiyet psikolojisini üzerlerinden attıklarını anlatan Konuk, “Bizim şahitliğimizde geçen dünyanın 60 yıllık seyrinden cesaret aldık” diye konuştu. Konuk bir dünya markası olan Torku’nun da ticari bir üründen ziyade ülkemizin ikram geleneği ve hassasiyetinin bir temsilcisi olduğunu sözlerine ekledi. Sayfa 2’de

Ilgın’a bu yakışır Ilgın Belediyesi ve TOKİ işbirliği ile yürütülen ‘Behlülbey Mahallesi Ketsel Dönüşüm Projesi’ çalışmaları devam ediyor. TOKİ tarafından yapım ihalesi tamamlanan kentsel dönüşüm projesinin ihale bedeli 82 milyon lira olarak belirlendi. Proje kapsamında, 863 konutun yanı sıra sosyal donatı alanları, alışveriş merkezleri ve bir de okul yapılacak. Projenin yapımı için çalışmalara başlandı.


2

Ritmi yakaladı YRD. DOÇ. DR. ZÜLFİYE ACAR

Eskinin Yenisi Yıllara

B

ir yıl daha bitti. Bundan önceki yıllar gibi büyük bir coşkuyla karşılanan, dakikalarca ayakta alkışlanan, şaşaalı mesajlarla karşılanan yıllar gibi bu yıl da bitti. Yeni yılın benim için kişisel olarak anlamı, değişen takvimle beraber hayatımda yeni kararlar almak, yeni hedefler belirlemek, önceki yılın muhasebesini yapıp kendimce artı eksileri ortaya koyup değerlendirme yapmak için bir vesile olması. Bunun dışında ekstra anlamları pek fazla yüklemem. Yatılı okulda iken yılbaşı gecesinin bizim için anlamı; uzun süredir yemediğimiz etli yemek yiyecek olmamızın yanında, bir poşetin içinde verilen kış meyveleriyle çerezimiz eşliğinde uzun bir süre televizyon seyretmemize izin verilmesiydi. Zaman geçtikçe her gün eğlendiren televizyonun da yılbaşı için pek bir anlamı kalmadı. Çabuk tüketiyoruz. Her şeyi, herkesi tüketiyoruz. Sevgiyi, saygıyı, iyiliği, en çok zamanı ve farkında olmadan da kendimizi tüketiyoruz. Her yeni yıl yeni ümitlerle, yeni hayallerle, yeni beklentilerle karşıladığımız yeni yılın yeni olduğunu ilk haftasında unutup aynı hoyratlıkla onu da har vurup harman savuruyoruz. İlkokulda öğrenci iken yeni defter aldığımızda ilk günler hep tertemiz olması için özenir, yazıları özenle yazar ve sayfaların kenarı kıvrılmasın diye çaba gösterirdik. Zaman da, yeni yıl da böyle. İlk gün coşkuyla karşıladığımız, günler öncesinden heyecanına kapıldığımız yeni yılı 3-5 gün sonra eskimeye başlattığımızı fark etmiyoruz. Zaman hayatımızdan acelesi varmış gibi kaçıp giderken, biz ne gittiğini fark ediyoruz ne de zamanla hayatımızdaki değerlerin nasıl yittiğini. Her yıl değişenin sadece rakam olduğunu unutup,

sihirli bir değneğin tüm hayatlarımızı değiştireceğini düşünüyoruz. Asıl değiştirmemiz gerekenin yeni yılı vesile bilip kendimiz olduğunu, düşüncelerimizi ve hayata bakış açımızı değiştirmemizin daha anlamlı olacağını fark etmiyoruz. Yeni yılla birlikte yaşımıza eklenen yılların biz istersek avantaj olacağını, yoksa yeni yıllarla yaşımızda artan rakamların rakamdan öteye geçemeyeceğini idrak edemiyoruz. Yeni yıla girerken 10’dan geriye saydığımız zamanın aslında hayatımızdan alınan zamanlar olduğunu unutup bir an önce yeni yıla girmek için can atıyoruz. Keşke dünyadaki tüm kötülükleri, kini, nefreti, ikiyüzlüleri bu yılda bırakabilsek… 2014 yaşadığımız en kötü yıl olarak kalsa. Herkes yaşadığı en kötü olayların kötü bir rüyadan ibaret olduğunu bildiği bir sabaha uyansa... Bundan önceki yıllara inat 2015 herkese sağlık, huzur, mutluluk getirse. Dünya üzerindeki insan sayısı kadar anısı var giden yılın ve yine aynı sayıda anlamı, umudu var gelen yılın. Kimisi için en kötü yıldır giden bir an önce bitmesi için dua ettiği, kimisi için de en iyi yılıdır bitmesini istemediği, kimisi için hayal kırıklığıdır ümitlerini yeni yıla devrettiği. Yeni yıl ya olursa diye maya attığımız göl gibidir. 2014’de ne varsa yarım kalan kendisine devredilendir, yaşanmadığı için iyidir, tecrübe edilmediği için temiz ve saftır, gizemlidir. 12 aya sahip olacağı için zengindir. Hiçbir dakikası kullanılmadığı için heyecan verici ve tertemizdir. Dünyadaki insan sayısı kadar anlamlı bir o kadar da telaşlıdır. Kendisini bekleyen bunca insana vefa borcunu en iyi şekilde ödeyecek bir yıl olur umarım. 2015’in herkese sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum…

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, her yeni yılı hedef büyüterek karşılayan Konya Şeker’in daha çok üretmekten vazgeçmeyeceğini kaydetti. 10 yılda bir fabrikadan 33 üretim tesisine ulaştıklarının altını çizen Konuk, “Ritmi yakaladık. İvmelendik” dedi. KÜRSEL GIDA DEVİ Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk her yeni yılı hedef büyüterek karşıladıklarını belirterek, güçlerini 60 yıllık tecrübeden aldıklarını söyledi. Yeni yıl dolayısıyla yaptığı açıklamada, dünya şirketler liginde yükselmenin; şirket yaşıyla değil, fırsatları kovalayıp değişimin dinamiklerini yakalamakla mümkün olduğunun altını çizen Konuk, hedeflerinin Konya’dan küresel bir gıda devi çıkarmak olduğunu kaydetti. DAHA FAZLASI İÇİN Üretimde 60 yılı geride bırakan Konya Şeker’in küresel bir gıda devi olmak için yürüdüğü hedefte yeni bir yıla daha adım attığını ve her yeni yılı yeni bir yatırım yılı olarak karşıladıklarını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’in 2015’i de önceki yıllarda yaptıklarından daha fazlasını yapmak hedefiyle karşıladığını dile getirdi. Konya Şeker’in üretim serüvenini anlatan Konuk şunları ifade etti: “60 yıl önce Konya Şeker ve Konya Şeker’in üretici ortakları açısından bir fabrika kurup, o fabrikada kendi pancarını işlemek başarı idi, o başarıldı. Kuruluştan sonra ilk yıllar eldekini muhafaza etmek başarı idi, o da başarıldı. Başaranların başarısını takdir ettik, onları dualarımızdan eksik etmedik ve kayıp yıllarımızın telafisine odaklandık. 2000’li yıllarla birlikte ilk olarak bakış açımızı değiştirdik. Pozisyonumuzu muhafaza etmek yetmez dedik ve yeni fırsatları görmemizi sağlayacak yeni pozisyonumuzu tarif ettik. İşe ne olduğumuzu yeniden tanımlamakla başladık. Bizim işimiz gıda diyerek hareket alanımızı genişlettik. Bizim ortaklarımız şeker pancarı üretir, evet ancak onların adı çiftçidir ve pancarın yanı sıra diğer ürünleri de üretir gerçeğinden hareketle onları ilgilendiren her ürün ve her meseleyi ilgi alanımıza dâhil ederek hedef büyüttük. Bir karar daha verdik, tarladan sonraki süreçte ve o süreçlerin eksiksiz tamamında olmayı hedefledik. Yani ne olduğumuzun adını koyduk, konumumuzu açık yüreklilikle tespit ettik ve rotamızı çizdik.” “DAHA ÇOK ÜRETECEĞİZ” Değişen ve büyüyenlerin aslında yaptıklarının dünyanın ritmine ayak uydurmaktan ibaret

olduğunu fark ettiklerini belirten Recep Konuk, “Hızlı koşan sektör ve şirketlerin biz durduğumuz için hızlı göründüğünü anladık. Ve dünyanın sizi asla beklemediğini, beklemeyeceğini tecrübe ettik. Önde koşanları yakalamak için onların her adımına iki üç adımla karşılık vermek zorunda olduğumuzu idrak ettik. Milenyuma tek fabrika ile giren Konya Şeker’in son 15 yıldaki acelesinin sebebi budur, önde koşanları yakalamak ve önde koşanlarla yarışabilmek. Bu mümkün mü? Mümkün. Mümkün ama önce ve öncelikle teslim olmamak ve teslim etmemek kaydıyla. Mümkün ama asla ve asla üretmekten, daha çok üretmekten vazgeçmemek kaydıyla” dedi. 10 YILDA 33 ÜRETİM TESİSİ Konya Şeker’in 60 yıldır sahnede olduğunun altını çizen Recep Konuk, “2015 61’inci yıl. Bu 60 yılda duvarlardaki 59 takvim değişti. Şimdi 60’ıncısı da değişecek. 60 yıllık tecrübe bize şunu öğretti, sizin mazeretiniz var diye dünya asla sizi beklemiyor, siz duruyorsunuz diye dünya yerinde de saymıyor. Her yıl ve her yıl bir öncekinin üstüne koymak zorundasınız. Dünya ile yarış yaptıklarınıza her yıl yeni bir şeyler eklerseniz mümkün oluyor. Evet, bizim kayıp yıllarımız var. 50 yılda belki biri iki edemedik, ancak 10 yılda bir fabrikadan 33

üretim tesisine ulaştık. Yani ritmi yakaladık. İvmelendik. Peşinden koştuklarımızın bir adımına iki üç adımla cevap vermeye başladık. Dünün teslimiyet psikolojisini üzerimizden attık, bizim şahitliğimizde geçen dünyanın 60 yıllık seyrinden cesaret aldık. Boşluk bırakmamayı, boşlukları doldurmayı öğrendik. Dünya şirketler liginde yükselmenin şartının şirket yaşıyla ilgisinin olmadığını fırsatları kovalamak ve değişimin dinamiklerini yakalamakla orantılı olduğunu anladık” diye konuştu. İKRAM TEMSİLCİSİ TORKU Yeni yıl mesajının son bölümünde Torku markasının ticari bir üründen ziyade ülkemizin ikram geleneği ve hassasiyetinin temsilcisi olduğunu belirten Recep Konuk, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Konya Şeker’in tarladaki süreci mamul ürünle taçlandırdığı ve tarladaki ürünü en doğal ve en sağlıklı haliyle tüketiciyle buluşturduğu, on binlerce üreticiyle milyonlarca insan arasında aracısız gönül köprüsü kurduğu, ticari bir üründen ziyade ülkemizin ikram geleneği ve hassasiyetinin temsilcisi olan Torku’nun hikâyesi en etkili ve en etkileyici olanı. Biz sadece bu toprakların değil, dünyanın en etkileyici hikâyelerinden birine yaslanıyoruz. Bu hikâyenin girişi 1954’te yazıldı, gelişme bölümünü girişten yarım asır sonra yazmaya başladık genişleme ve devamları için o kadar beklemeyeceğiz, bekletmeyeceğiz ve beklememekte de bekletmemekte de kararlıyız. O nedenle 2015, Konya Şeker için sadece bir takvim yılının başlangıcından ibaret değildir, tıpkı kendisini takip edecek yıllar gibi. Daha çok yatırım, daha çok tesis, daha çok üretim, daha çok ürün, daha çok üreten ve daha çok kazanan çiftçi, kendine yetenden daha fazlasını üreten, ürettikçe zenginleşen bir Türkiye iddiasını gerçekleştirmek için her yıl bir öncekinden çok yatırım yapan ve hedefini kendi hinterlandındaki her ürün ve her üreticiye teminat oluşturana kadar sınırsız yatırım olarak tarif eden Konya Şeker, 2015’i de bir önceki yılda gerçekleştirdiklerinden daha fazlasını, çok daha fazlasını yapma iddiasıyla karşılayacak.


3

“Konya’nın yeni anayasası” askıda Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Yeni Büyükşehir Yasası’nın ardından şehrin tüm ilçeleriyle birlikte geleceğinin planlandığı Çevre Düzeni Planı askıya çıkarıldı. STRATEJİK KARARLAR Çevre Düzeni Planı çalışmalarının birinci etabı olan İl Geneli 1/100.000 Ölçekli Çevre Planı Çalıştayı’ndan çıkan sonuç bildirgesine göre planlama çalışmalarının stratejilerine son şeklini veren Büyükşehir Belediyesi, Belediye Meclisi’nde aldığı kararla çalışmayı askıya çıkardı. Konya’nın tüm ilçeleriyle birlikte topyekün ele alınmasını sağlayan Çevre Düzeni Planı, 2043 yılı hedef alınarak 6360 sayılı kanun ile Konya il idari sınırları içinde Konya Büyükşehir Belediyesi’ne yüklenen sorumlulukların yerine getirilerek gelişmenin yönlendirilmesini sağlayacak stratejik kararların ve genel arazi kullanım kararlarının verilmesini amaçlıyor.. 31 İLÇEYİ KAPSIYOR Çalışma kapsamında 31 ilçe belediyesi ile teknik ekiplerce toplantılar düzenlenerek şehrin geleceği için vizyonlar belirlendi. Bu vizyonların gerçekleşmesinde

Sarkıntılık hastası Konya’da evli ve 2 çocuk babası 38 yaşındaki B.Ç., otobüs ve tramvaylarda özellikle üniversite öğrencisi kızları taciz ettiği iddiasıyla gözaltına alındı. Son iki ayda 500’ün üzerinde otobüs ve tramvaya bindiği saptanan B.Ç.’nin polise verdiği ilk ifadesinde, “Bu iş bende hastalık oldu. Yapamadan duramıyorum” dediği öne sürüldü. B.Ç.’nin toplu taşıma araçlarını rahat kullanabilmek için sınırsız bilet kartı aldığı saptandı.

çözüm ortağı olan kurum ve kuruluşlarla toplantılar düzenlenerek planlamaya yön verildi. 40 bin 814 kilometrekare alana sahip olan Konya’nın temel yasası olma özelliği taşıyan plan aynı zamanda diğer Büyükşehir Be-

İzleri de silinecek Özel okula dönüştürülme çalışmaları hızla süren ve 1 Eylül 2015 tarihi itibariyle faaliyetlerine izin verilmeyecek olan dershanelerin izleri tümden siliniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, dershanelerin önümüzdeki eğitim öğretim yılında da faaliyet gösterecekmiş gibi reklam yaptığını belirleyerek bu tür girişimlerde bulunmamaları uyarısında bulunmuştu. Dershanelerin reklamının yer aldığı saat ve takvim gibi malzemeler okullarda bulundurulmayacak.

lediyeleri arasında 6360 sayılı Büyükşehir Yasası’ndan sonra yapılan ilk planlama çalışması olma özelliği de taşıyor. Plana www.konyacevreduzeniplani.com web adresinden ulaşılabiliyor. Plan, ocak ayı boyunca askıda kalacak.

2014’te neler oldu? Medya Takip Merkezi (MTM), “2014’te Neler Yaşadık?” analiziyle yılın öne çıkan ve toplum hafızasında yer eden olayların hızlı bir özetini hazırladı. İşte, 2014’ten dikkat çeken satır başları: Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı oldu. Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu, 62. Hükümeti kurdu. Soma’da maden faciası: 301 madenci öldü. 17-25 Aralık Operasyonu’nun yankıları sürdü. Türkiye hava sahasını ihlal eden Suriye jeti düşürüldü. 30 Mart yerel seçimleri yapıldı. Anayasa Mahkemesi, Twitter’a ve Youtuba’a erişim engelini kaldırdı. Ergenekon’dan hüküm giyen sanıklar tahliye edildi. Balyoz Davası sanıkları tahliye edildi. 12 Eylül Davası sonuçlandı: Evren ve Şahinkaya’ya ömür boyu. Diyarbakır’daki Hava Üs Komutanlığı’ndaki Türk bay-

İlk hediye Toru’dan Dev şemsiye üretti Meram’da 2015 yılının ilk bebeği Zeynep ve Mehmet Duysak çiftinin kız çocuğu oldu. Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yeni yılda hayata merhaba diyen bebeğe altın hediye etti. Bebeğe altın ve anneye de çeşitli hediyeler veren Toru, 2015 yılının tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni etti. Anne Zeynep Duysak ise bu ziyaretin kendileri için büyük sürpriz olduğunu söyledi.

Seydişehir’de, 30 metrekarelik iş yerinde faaliyet gösteren firma, büyük alanlar için tek ayakta 600 metre açılabilen şemsiye üretiyor. Firma sahibi Ali Çiftçi, saatte 80 kilometrelik rüzgara dayanıklı şemsiyelerin yangına da dayanıklı olduğunu belirterek, kare, dikdörtgen ve yuvarlak şekilde olan şemsiyelerin metrekaresini 250- 300 lira arasında yaptıklarını açıkladı. Çiftçi, 600 metrekare şemsiyeyi 30 günde teslim ettiklerini kaydetti.

rağı indirildi. 2014 Dünya Kupası Brezilya’da yapıldı: Almanya Dünya Şampiyonu IŞİD Irak’ta saldırıya geçti: Musul düştü. Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki görevliler kaçırıldı. IŞİD Kobani’yi kuşattı. Güneydoğu’da Kobani olayları: 40’tan fazla kişi öldü. Diyarbakır’da 30 yıl sonra sokağa çıkma yasağı kondu, tanklar kente indi. Ebola salgını Afrika kıtasını sarstı. IŞİD’in kaçırdığı konsolosluk çalışanları serbest bırakıldı. 17 Aralık sanıklarının malları üzerindeki tedbir kaldırıldı. 17 ve 25 Aralık soruşturması sanıkları hakkında takipsizlik kararları verildi. CHP’de Olağanüstü Kurultay: Kılıçdaroğlu tekrar Genel Başkan oldu. Ermenek’te maden faciası: 18 madenci öldü. Petrol fiyatları dip seviyeleri gördü. Salih Mirzabeyoğlu serbest bırakıldı.

Bankalara ceza arttı Tüketici Hukuku Enstitüsü Başkanı Hakan Tokbaş, aidatsız kredi kartı çıkarmayan bankalara uygulanacak ceza miktarının 5 milyon liradan 5 milyon 505 bin liraya yükseltildiğini açıkladı. Tokbaş, Tüketici Hakem Heyetlerinin bağlayıcı karar üst sınırlarının değiştiğini belirterek, ilçe hakem heyetlerine başvuru üst sınırının 2 bin 200 lira, il hakem heyetlerine başvuruda ise 3 bin 300 lira olarak belirlendiğini anlattı.


4

Dedikodu

D

edikodu, günümüzün olmazsa olmazı gibi lanse edilen umutsuz bir vakasıdır. Bu durumun yaygınlaşması ve meşrulaşması için magazinci medya üzerine düşeni fazlası ile yapmak için uğraşıyor. Dünden razı gönüllüleri de mal bulmuş mağribi gibi malzemeyi bulunca hemen çullanıyorlar. Bir karaktersizlik hali olan dedikodu sadece magazinle kalmıyor işte, yaşantımızın her yerinde karşımıza çıkıyor. Serseri bomba gibi gelip en masum insanın bile canını yakıyor. *** Çamur at izi kalsın derler ama günümüzde bu durum hiç o kadar hafif değil. Zira günümüzde çamur lekesi çıkabilen lekeler arasında. Bu yüzden söz dedikodunun çirkinliğini hafifletecek konuma gelmiş. Bunun yerine katran at izi kalsın gibi yeni versiyonlar önerebiliriz. Belki bu söz de dedikoduya zihnimizdeki anlamı yükleyemeyecek ama bunlar işin geyik kısmı. Tek hakikat var, o da dedikodunun bütün tehlikesi ile aramızda dolaşmaya devam etmesidir. Bir kere dedikodu bulaştı mı üzerine seksen milyon gelip tersini söylese de o üzerine yapışıp kalıyor. Kırklasan yine çıkmıyor. Bir uzvunmuş gibi ölene kadar seninle yaşıyor. Bir olay olduğu zaman insanların aklına seninle ilgili sürekli aynı şey geliyor. *** Bir yerde dedikodu yapıldığı zaman ortamı terk etmenizi öneririm. Çünkü bu fısıltılaşmaların nerede ve nasıl sonuçlanacağı asla belli değildir. Zaten büyük bir çoğunluğu insanların özel hayatı ile ilgili olduğundan sizi ilgilendiren bir durum da değildir.

Yani duymasanız da olur, önemli bir şeyi kaçırmış sayılmazsınız. Bu yüzden ne dedikoduya bulaşın ne de dedikoducuyu kendinize bulaştırın. Çünkü bir kez girdiniz mi o kapıdan müptelası olacaksınız ama bir taraftan da aklınız namlunun size ne zaman doğrulacağını düşünüp sürekli bir vesvese hali ruhunuzu kemirecektir. Sürekli insanların senin hakkında ne düşündüğünü merak edecek, davranışlarını onlara şirin gelecek şekilde ayarlamaya çalışacaksın. Onların bir ifadesinden kuşkulanacak, onlarla arayı düzgün tutmak için uğraşacaksın. Bu da kişiliğinde taviz verip güncel tabirle ezik bir şahsiyete bürünmeni sağlayacaktır. *** Peki dedikoduyu kim yapar? Herhalde en başta kendisine özgüveni olmayanlar yapar. Bir baltaya sap olamamış, sürekli birilerine yalakalıkla hayatını idame ettirmek zorunda kalanlar yapabilir. Edebiyat profesörü olmuş ama bir şiir, bir hikâye bile yazamamış birisiyle onun silik asistanı yapar. Sözümona birliğini korumaya ve yüceltmeye çalışan, hiç kimseye hayrı olmayan çakallar yapar. Gelen her elemana koltuğunda gözü varmış gibi bakan, üfürükten müdür ile yalaka takımı yapar. Yapar oğlu yapar. Peki sonuç? Bir yığın can sıkıntısı, gönül kırıklığı, performans düşüklüğü… Son söz: Şeytanlar zincire vurulmuşken “baş şeytan dil”i de susturalım. Kişiye günah olarak her duyduğunu başkasına söylemesi yeter. (Hadis-i Şerif)

Demokrasi sandık değilmiş! Gazeteci Ayşenur Arslan, solcuların AK Parti’ye karşı silahlı ya da silahsız mücadele edip bunun bedelini ödemesi gerektiğini söyledi. CHP - HDP İTTİFAKI Gazeteci Ayşenur Arslan katıldığı bir televizyon programında önce AK Partilileri cahil olmakla suçladı, sonra da gerekirse halkı silahlı mücadeleye çağırdı. 2015 seçimlerinin kilit taşının HDP’nin olduğunu söyleyen Arslan CHP’nin HDP ile ittifak yapması gerektiğini söyledi. HDP’nin parti olarak seçime girecek olmasının son 30 yılın en büyük hamlesi olduğunu savunan Arslan, bunun AK Parti’nin önünü aç açacağına işaret ederek, sol bloğun CHP’ye yönelmesi gerektiğini söyledi. CHP’nin iktidar alternatifi olup olmamasının CHP kadrosunun beceriksizlikleriyle izah edilegeldiğini anlatan Arslan, “Oysa Türkiye gibi okur yazarlığı şüpheli milyonların yaşadığı bir ülkede CHP gibi partilerin iktidara gelmesi çok kolay değil. 4.5 milyon gazete okuyucusu var, bunun AKP’ye oy verdim diyenlerin sayısı sadece 300 bin... Yani okumuyorlar, haber izlemiyorlar çok farklı yerlere yö-

Cübbeleri alındı HSYK, seçilmiş hükümeti devirmeye yönelik 17-25 Aralık kirli operasyonlarını yürüten Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç’i, soruşturma sonuçlanana kadar görevden uzaklaştırdı. Savcılar hakkındaki soruşturma tamamlandıktan sonra meslekten ihraç edilip edilmeyeceklerine karar verilecek. Hükümet özellikle 17 Aralık operasyonu sonrasında paralel yapıya yakın bazı hakim ve savcıları HSYK’ya şikayet etmişti.

nelmişler verilen bir yeşilkart ve verilen bir yardım onları mutlu etmeye yetiyor. Onu kaybetmekten korkuyorlar.” dedi. SOVYETLERE ÖVGÜ Arslan konuşmasını şöyle sürdürdü: Türkiye’deki seçmen ile Putin Rusya’sı arasında büyük farklar var. Çünkü neticede Sovyetler Birliği gibi müthiş bir eğitimli insan yetiştiren bir tarihten insanlar var bugünkü Rusya’da. CHP’nin iktidara gelememesi her şeye rağmen bizim umudumuzu da yitirmemize yol açmamalı,

Plan deşifre oldu Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nın gençlik yapılanması Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi militanlarının, HüdaPar üyelerinin evlerine yönelik saldırının perde arkasından, çözüm sürecine yönelik komplo planı çıktı. Olayların, Kandil’in “Gösterilerde maske takılmayacak, Molotof atılmayacak” açıklamasından bir gün sonra gerçekleşmesi, kafalarda soru işareti yarattı. Saldırıyı gerçekleştirenlerin Kandil’den bağımsız davrandığı bildirildi.

Çünkü artık CHP’de öğrenmeli ki demokrasi dediğimiz şey sadece ve sadece sandıktan geçmiyor. Bugün Kürt siyasi hareketi nasıl yüzde koskoca 40 ile gelmiş AKP iktidarını masaya oturtup bilek güreşine tutuyor. Arkasında silahlı bir mücadele var ve onun getirdiği bir gözdağı var. Ben silahlı mücadeleye başlayalım demiyorum... Ama silahlı ya da silahsız mücadele etmek bedelini ödemek ve gericiliğe faşizme her türlü çağ dışı ideolojiye karşı ödevimizi yapmamız lazım.

“İşte çıbanın başı” Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, son olayların arkasında “yabancı güçlerin” olduğunu kaydetti. Müdahale edilmezse 6-7 Ekim olaylarının daha kötüsünün yaşanabileceğine dikkat çeken Yapıcıoğlu’nun açıklamaları üzerine gözler ABD Adana Başkonsolosunun gezilerine çevrildi. İşte o geziler: 15 Temmuz, Diyarbakır. 9 Eylül, Yüksekova. 10 Eylül, Şırnak. 11 Eylül, Silopi- Cizre. 12 Eylül, Midyat. 13 Eylül, Siirt. 16 Ekim Diyarbakır. 11 Kasım Reyhanlı.


5

Umutları Türkiye

Çin’in, Doğu Türkistan’da yıllardır uyguladığı zulüm yılbaşında resmiyet kazandı. Doğu Türkistanlılar “Bizi kurtarın ve Çin’e bırakmayın” diyor. Tek umutları ise Türkiye. Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’da Çin’in baskısı bir türlü bitmezken Çin’in, Doğu Türkistan’da resmi kurumlar, okullar ve iş yerlerinde yıllardır uyguladığı yasaklar resmiyet kazandı. Namaz yasağının yanında dini giysilerle iş yerlerine gelme, kadınların başörtüsü takması ve kişinin İslam dini mensubu olduğunu gösteren diğer semboller de yasağa dahil edildi. İSLAM DÜNYASININ AYIBI Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk yaptığı açıklamada Uygur Türklerinin yılbaşında hayata geçen yasağı diken üstünde beklediklerini anlattı. Tümtürk, Çin’deki Uygur Türkleriyle yaptığı görüşmelerde Uygurların “Yasak yüzünden

Devam ediyor... arihi kütüphanelerimizdeki tozlu raflarda çürümeye yüz tutmuş yüz binlerce cilt Osmanlıca kitap dururken, hala daha tereddütler içinde bulunmamız akıl alır gibi değildir. Kuranın tezgahında dokunmuş, Kurâni terbiyeyle terbiye edilmiş, Kurandan gelen renklerle boyanmış bir Türkçemiz var bizim, o da Osmanlı Türkçesi. Biz Osmanlıcayı öğrendiğimizde, okuduğumuzda ya da yazdığımızda Türkçemizi de sahiplenmiş oluyoruz aslında. Ama Kuran güneşini gösteren pencereleri olan bir Türkçedir bu Türkçe. Osmanlı Türkçesi halen daha yaşamaya, bizi anlamlandırmaya, geçmişimizle olan bağlarımızı sağlamlaştırmaya, bize kim olduğumuzu öğretmeye devam ettiğine göre, ondan vazgeçmemiz de elbette imkansızdır. Çünkü kimliğimiz onsuz oldukça eksik tanımlanmış olur. O halde başlıktaki önerimi geri çekmeye de hakkım var şimdi. Çünkü sizden önce ben kendimi ikna ettim bile. Luvice dilinin zorunlu ya da seçmeli ders olmasının bize

psikolojimiz alt üst oldu. Günlerdir yemiyor, uyumuyoruz. Yaşayan ölüler gibiyiz” sözlerini aktardı. Çin’in yıllardır Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı baskının resmiyet kazandığını belirten Tümtürk Çin’in cesaretini dünyanın sessizliğinden aldığını söyledi. Çin’in yaptığı katliamlarla İslam dünyasını test ettiğini belirten Tümtürk “Bu ayıp sadece Çin’in değil, sessiz İslam dünyasının ayıbıdır” diye konuştu. UMUTLARI TÜRKİYE Uygurların Türkiye’den beklentisinin büyük olduğunu dile getiren Tümtürk “Cumhurbaşkanımızın uyguların Türkiye’ye getirilmesi üzerine yaptığı açıklama Uygur Türklerine ışık oldu. Bu mesaja çok önemli bir misyon yüklüyorlar” ifadelerini kullandı.

Yasayla birlikte namaz kılmak, dini giysilerle iş yerlerine gitmek, kadınların başörtüsü takması ve kişinin İslam dini mensubu olduğunu gösteren diğer sembolleri kullanmak suç sayılacak. Tayland’daki 360 Uygur Türkünün de yaşam mücadelesi verdiğini anlatan Tümtürk, Tayland’daki Uygurlarla irtibatta olduklarını anlattı. Taylan’da hapishanedeki Uygurların çaresiz olduğunu belirten Tümtürk “Bizi kurtarın. Eğer Çin’e iade edilirsek idam edileceğiz” diye haber gönderiyorlar. Ama seslerini kimseye duyuramıyorlar” dedi. Doğu Türkistan’daki Müslümanların diğer zulüm altındaki Müslümanlardan daha şanssız olduğunu ifade eden Tümtürk komünist bir rejimle idare edilmesinden dolayı dünyayla bağlantılarının kesik olduğunu sözlerine ekledi. (Yeni Şafak)

T

BEKİR ŞAHİN

hiçbir fayda sağlamayacağı kesin. O halde önerimi şöyle düzeltiyorum tüm yetkililere seslenerek: Luvice gibi günün birinde yok olmasını istemiyorsak, Osmanlı Türkçesinin zorunlu ya da seçmeli ders olmasını sağlamalıyız okullarımızda. Bizi geçmişimize, kültürümüze ve medeniyetimize bağlayan Osmanlıcadan uzaklaştığımız ölçüde, kendimize de yabancılaşacağımızı ve kimliksizleşeceğimiz gerçeğini ise asla unutmayalım. Osmanlıca Türkçesi'nin mutlaka okullarda okutulması, dedeyle torun arasındaki kaldıracaktır. Millî kültürümüzün temelini oluşturan eserlerimizin hemen hemen tamamı, Osmanlıcayla yazılmıştır. Gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilmenin yolu, Osmanlı Türkçesini okuyup anlayabilmekten geçmektedir. Osman-

lıca; Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dildir. Yeni neslimiz, dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihî bir çarşı girişi ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnini okuyamadığı gibi, gerek ne manaya geldiği, gerekse estetik zevkini yudumlama imkânından mahrumdur. Tarih önünde bizden sonraki nesillere köprü olabilme mesuliyetimiz bir yana, sadece sanat noktasında dahi uzak kaldığımız bu mirasın, birçoğu üslup sahibi ve kendi başına ekol olan güzîde hattatlarımızın göz nurlarıyla bir dantelâ gibi işledikleri o kıymet biçilemeyen cânım eserlerinden niceleri, artık yabancı müze ve koleksiyoncuların en güzel köşelerini süslemektedirler.

Şu halde günümüz gençliğinin hissesine, dedelerinin birkaç bin sene önceki kültür mirasını rahatlıkla okuyup anlayabilen diğer milletlere imrenmek mi düşüyor? Neden biz de kendi çocuğumuza, araştırdığı herhangi bir mevzuda, ecdadının birikimine birinci elden uzanabilme imkânını tanımayalım? Çok boyutlu bir altyapıya sâhip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümitle bakmamızın bir teminatı değil midir? Üzüntüyle belirtelim ki, batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi, hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan, bugün Osmanlı’nın torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken, bilimsel çevirileri (!) yapılan bu yabancı kaynaklar

da, ne gariptir ki, bir sokak ötedeki kendi millî kütüphanelerimizi referans göstermektedir. Gönlünde millî harstan, kültürden bir nebze olsun hissesi bulunanların, içinde bulunduğumuz bu vaziyete üzülmemesi mümkün değildir. Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur. Ardıç’ın; “zorunlu hale getirilmesi yönünde tavsiye kararı çıkan Osmanlıca dersleri sayesinde gençlerin artık Atatürk’ün gençliğe hitabesini de anlayabilecektir”. İfadesi de anlamlıdır. Osmanlıcaya karşı çıkmak, coğrafyamızı, tarihimizi ve medeniyetimizi mümkün olduğunca birbirinden izole edilmiş parçalara ayırmaya odaklanmış Batı emperyalizminin maksadı ve muradının tahakkukundan başka neye yarayabilir? "Osmanlıca yabancılaştırması", aslında nesebi gayrisahih sözümona bir dile "yer açma" planıydı. Bunu hâlâ anlayamadıysak çok yazık! Son


6

Satranc-ı Urefâ Halk arasında “Yılanlı Dama” olarak bilinen, ariflerin satrancı anlamına gelen Satranc-ı Urefa, Muhyiddin İbn-i Arabi tarafından tasavvuf yolunu öğretmek maksadıyla oluşturulmuş bir oyun. TAŞKENT MÜFTÜSÜ

Yeni Bir Yıl, Mekke’nin Fethi, Hz. Peygamberin Doğumunun Yıl Dönümü Ve Özeleştiri

K

oskoca 2014 yılı geldi geçti. Ömrümüzden bir sene daha gitti. 31.12.2014 gecesini bir Müslümana yakışan bir şekilde haramlara düşmeden, Noel adetlerinden uzak bir şekilde idrak ettik. Bu gece bir güzellik vardı. “Mekke’nin Fetih” yıldönümü... Yurdundan istemediği halde hicret eden Sevgili Peygamberimizin sonrasında İslam Ordusuyla Mekke’yi fethetmesinin yıldönümü, zulüm gören ve yurdundan çıkarılan İslam toplumunun ve Peygamberinin kansız ve muhteşem dönüşüdür. Rabbimizin müjdesiyle başlayan ilk fetih hareketidir. Geride nice fetihler müjdelenmiştir. Allah’ın Evi olan Kâbe’nin de içinde bulunduğu “Mekke’nin Fethi” bir başlangıçtır. Doğumuyla dünyayı aydınlatan Nebi’nin peygamberliğinden sonra fethidir. İşgal değildir, sömürü değildir; zulüm yoktur bu dönüşte, Hakkı hâkim kılmak vardır. Fetih işgalden, kolonilicikten çok farklıdır. Hakkı hâkim kılma davasıdır. Önümüzdeki Cuma günü (2.1.2015) işte bu asil Nebi’nin doğumunun yıldönümünü idrak edeceğiz ve bunu da kutlayacağız inşallah. Sadece ümmetini düşünen, her halükarda “ümmetim, ümmetim” diyen Efendimiz, En Sevgili (S.A.V.)’in doğumunun yıl dönümünü kutlayacağız.

Mekke’nin fethiyle O’na verilen müjdeler bugünkü bir buçuk milyarlık nüfusa ulaşan Müslümanların yaşadığı topraklar, O’na Rabbimiz tarafından müjdelenmişti. İstanbul’un fethiyle, Roma’nın fethi de müjdelenmiştir... Önce İstanbul fethedilecek sonra Roma demişti. İstanbul›un fetih müjdesi takriben 800 yıl sonra gerçekleşti, Roma’nın fethi bizleri bekliyor. Hz. Muhammed (S.A.V.) yalan söylemez. Roma mutlaka fethedilecektir. Niçin fethedilecektir? Bütün insanlığın bu haksızlıklardan kurtulması için, onların mutluluğu için bu fetih mutlaka gerçekleşecektir. Bu, Allah C.C.’nün vaadidir. Yaratıcı olan, yoktan bizleri var eden Allah hükmünü ve idaresini tamamlayacaktır. Her şeyiyle Allah ve Resulü’nün dinini ortadan kaldırmak isteyen küresel planların ve tezgâhların, oyunların çöküşünü, insanlığın iki cihanda huzur ve mutluluğu ve engellenemez müjde olduğu için göreceğiz bu fethi Allah’ın izniyle... Bu duygu, düşünce, dualarla bütün kardeşlerimin, Mekke’nin Fethi’ni ve Mevlid-i Nebi’nin seneyi devriyesini tebrik eder, Rabbim tarafından hayırlara, nice nice fetihlere, Roma’nın fethine (ABD, A.B., Rusya ve diğer fethedilmemiş mekanların fethine) bir vesile olmasını Ulu Allah’tan niyaz ederim.

Büyük Tasavvuf Alimi Muhyiddin İbn-i Arabi tarafından Tasavvuf yolunu öğretmek, bu yoldaki hikmetlerin kavranabilmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuş aslı muhabbete dayalı bir oyun olan Satranc-ı Urefâ (Arifler satrancı) günümüzde bir çok kişi tarafından unutulmuş ve kıymeti bilinmez hale gelmiştir. Anadolu Günlük olarak halk arasında “Yılanlı Dama” ismiyle anılan bu mükemmel oyunu sizlere tanıtmayı vazife addettik. Urefâ kelimesinin anlamı Arifler olarak geçer, Arif ise bilen, bildiğini yaşayan ve hayatı hikmetle yoğuran yüce ruhlu insanlara verilen isimdir. Sufilerin izlediği, ilerlediği “Seyr-i Sülûk” yolunu konu edinerek Tasavuf anlayışını en ince manalarına kadar işleyen bu muazzam oyun, sadece bir oyun değil aynı zamanda bir ders kitabı

ve düşünenler için bir rehber niteliği de taşır. Oyunun içerisinde çeşitli manalara gelen kelimeler dikkatle yazılmış ve yüz bir basamak halinde sıralanmıştır. Oyuncular birden dokuza kadar bir sayı çekerek kaç basamak (kare) ilerleyeceklerini belirler. Her kelimenin derin manalarının olması oyunda saklı olan sırların kolaylıkla bulunamamasını sağlar. Oyuncular sırayla basamak basamak ilerlerken tahtanın üzerinde “yılanlar” ve “oklar” ile karşılaşırlar. Sırası geldiğinde oynayan oyuncu rastgelmiş olduğu karede bir yılan başı görürse o yılanın kuyruğunun bulunduğu kareye kadar geri gitmek mecburiyetindedir. Örneğin “nifak” yazılı kareye denk gelen kişi dördüncü sıradan birinci sıradaki “hicran” karesine geri gitmeye mecburdur. Çünkü nifak buradaki öğretiye göre insanı

hicrana götürür ve büyük pişmanlıklar yaşatır. Aynı şekilde bulunduğu karede bir ok gören oyuncu da o okun ucuna kadar atlar çünkü ok ona büyük mesefeler aldıran Allah’ın rahmeti gibidir. Oynanışı basit fakat hikmeti ciltlere sığmayacak kadar çok olan Santraç-ı Urefa’yı mutlaka edinip oynamanızı tavsiye ederiz.

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 2 | Sayı: 53 2 - 8 Ocak 2015

Netenyahu, Rivlin’i de yıkar İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, “Hepimiz İbrahim Peygamberin çocuklarıyız” diyerek ılımlı mesajlar verdi. İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, İsrail’deki Hristiyan cemaatinin liderleriyle yeni yıl resepsiyonunda bir araya geldi. Rivlin, son dönemde yaşanan söz konusu gelişmelerden dolayı herkesin korku ve acı içinde yaşadığına işaret ederek, “Hepimiz yaratıcının yeryüzündeki yansıması olarak yaratıldık. Hep beraber yaşamaya devam edeceğiz ve barış köprüleri kurmaya çalışacağız” diye konuştu.

Rivlin konuşmasının devamında, “Gelin Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler olarak, İbrahim Peygamberin çocukları olarak, tüm farklı inançlarımıza rağmen İsa Peygamberin, ‘Bir kavim bir başka kavme kılıç çekmesin’ vizyonunu gerçekleştirelim” diyen Rivlin, “Gelin 2015 yılı kardeşlik ve paylaşma yılı olsun, anlayış ve karşılıklı saygı yılı olsun. Hepinize mutlu yıllar dilerim” şeklinde konuştu.

SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 2 Ocak 2015


7

C

enab-ı Allah (cc) yeryüzünde birçok nimeti bizim istifademize sunmuştur. Bu nimetlere ulaşmak için birbirimizi vesile kılmış, anlaşmamız içinde kalplere sevgi ve muhabbet koymuştur. Dostluk temeli güvene, karşılıklı sev gi ve saygıya dayanan insani yakınlıktır. Günümüzde ise daha çok menfi çıkar amaçlı olan yakınlıktır. Bu durum ise güven duygusunu zedeleyip, aradaki muhabbeti keser. Peygamber Efendimiz (SAV) ‘Müslüman insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir’ buyurarak güvenin önemini vurgulamıştır. Dostluğun kıymeti Cenab-ı Hakk yalnız kendi rızası için yapılan dostluğu katında kabul buyuruyor. Rivayete göre Allah’u Teâla Musa(as)’a “Benim için bir amel işledin mi?” diye sordu. Musa(as) –Ya Rab senin için namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka ve zekât verdim, dedi. Bu cevap üzerine Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuş: Yapmış olduğun bütün bu ibadetler senin içindir (faydası sanadır). Kıldığın namaz, senin için burhandır (mümin olduğuna delildir). Tuttuğun oruç cehennem ateşine kalkan ve siperdir. Vermiş olduğun sadaka (ahirette gölge), zekâtta nurdur. Benim için hangi ameli işledin? Hz. Musa (as) –Allah’ım o halde senin rızan için olacak amele beni yönlen-

dir, dedi. Allah’u Teâla: Ey Musa sadece benim rızam için dostluk kurup, sadece benim için düşmanlık ettin mi? diye buyurdu. Bunun üzerine Musa (as) amellerin en faziletlisinin Allah için sevip, Allah için buğz etmek olduğunu anladı. Dostluğun incelikleri Dostluk kurmak, dost edinmek güzel hasletlerdendir. Ama dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. Birincisi sevgide ölçü… Her şeyde olduğu gibi sevgide de itidalli olacak, ifrat ve tefritten kaçınacağız. Hadis-i Şerif’te: “Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü kin tut, günün birinde dostun olabilir” buyrulmuştur. İkinci incelikte nasıl bir kişiyle arkadaşlık kurduğumuz. Çünkü zamanla onunla aynı düşüncelere, ahlaka sahip olacağız. Sevgili Peygamberimiz (sav) “Kişi arkadaşının dini üzeredir” buyurarak bu işin ciddiyetini belirtmiştir. Üçüncü incelik sadakatten ayrılmamak... Olur ki arkadaşımızla aramız bozuldu bu durumda verdiği emanet eşyaya veya anlattığı özel bir hatırasına ihanet etmeyeceğiz. İmam Şafii Hazretleri “iki kişinin darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarmaları mü-

nafıklık alametidir” buyurmuştur. Dördüncü incelik arkadaşlıktaki niyetimizin hayrı tavsiye edip, şerden uzaklaştırmak olmalıdır. Allah’u Teâla Asr Suresi’nde insanların hüsranda olduğunu belirtirken; “ancak iman edip Salih amellerde bulunanlar, birbirlerine Hakk’ı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna” ederek ayırıyor. Bu ayet nazil olduktan sonra Sahabe-i Kiram karşılaştıklarında birbirlerine bu ayeti hatırlatıyorlardı. Dostluk güven ve sadakate dayanır. Dost edindiğimiz kişi-

MESUDE GÜNVAR

nin eğer bir hatası var ise onu Allah rızası için incitmeden, tatlı dille uyaracağız. Aynı şekilde bizim bir hatamız var ise uyarıldığımızda gücenmek yerine, canı gönülden teşekkür etmemiz gerekir. Gavs-ı Sani (ks) “Birbirinizi uyarınız, hatalarınızı ikaz ediniz, bu hususta kesinlikle darılmayınız” buyurmuştur. Kimlerle dostluk kurulmalıdır?

İnsanın güvendiği bir dostunun olması büyük bir nimettir. Peki, her tanıdığımız kişi dost mudur, kimlerle dostluk kurulmalıdır? Rivayet edilir ki: Allah’ın Resul’ünden (sav) soruldu: Arkadaşın hangisi daha hayırlıdır? –Allah’ı andığın zaman sana yardım eden, unuttuğun zaman hatırlatan arkadaş en hayırlı arkadaştır. –Arkadaşın hangisi daha kötüdür? –Unuttuğun zaman sana Allah’ ı hatırlatmayan, andığın zaman da sana yardımcı olmayan arkadaş, en kötü arkadaştır. –O halde bize en hayırlımızı söyleyin de onunla arkadaşlık edelim. En hayırlınız o kimsedir ki, görüldüğü zaman görünüşüyle bile Allah’ı hatırlatır. Cenab-ı Allah “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun” Tevbe (119) buyuruyor. Bizlere sadık kullarla birlikte olmamızı; kurtuluşun, saadetin; ancak bu şekilde olacağını bildiriyor. Peki, kimdir bu sadık kullar? Hadis-i Şerif’te de geçtiği üzere görüldüğü zaman Allah’ı hatırlatan, bizlere iyiliği tavsiye edip, kötülükten sakındırandır. Ebedi olan ahiretimiz için yardımcı olandır. Hangi zaman, hangi mekânda

olursa olsun her zaman Hakk’tan, doğrudan, sadakatten yana olandır. Zünnun-i Mısri (ks) “Öyle biriyle dostluk kur ki senin değişmenle değişmesin” buyuruyor. Öylesine ince ve güzel bir dostluk tanımı ki… Bu tanıma uyan sadece Cenab-ı Hakk’ın seçkin, arif kulları oluyor. Ne zaman ki onları görsek; gönüllerinin güzelliği yüzlerine yansımış, insanların sıkıntılarına yardımcı olmak için var güçleriyle uğraşır haldedirler. Bıkmadan, usanmadan, samimiyetle… Şah-ı Nakşibend (ks) Hazretleri bu durumu çok güzel özetlemiştir, “Allah’ın sevgili kulları, insanlar edep öğrensinler diye halkın yükünü alırlar. Bu sebeple de veli kulların vesilesiyle yüce Allah’a yakınlık bulurlar. Velilerden her birinin kalbinde yüce Allah’ın rahmet nazarı vardır. Kim bir veli kul ile karşılaşırsa o ilahi nazarın bereketini bulur.” Bu bereketi bulmamız için bizlere görev düşüyor. Öncelikle bize böyle bir dost nasip ettiği için Cenab-ı Allah’a şükretmemiz gerekir. Ardından da bu dostun kıymetini bilmek, onların gönüllerine girmek gerekir. Çünkü bu dostla olan dostluğumuz zamanla Cenab-ı Hakk’ın dostluğuna ulaştırır. Davud’ul Kebir (ks) “Hiçbir irfan sahibi, kendisine bağlanan müridi Hakk’a vasıl eylemeden, yüz üstü bırakıp ölmez” buyurmuştur. İşte gerçek dostun kazandırdıkları…



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.