PERİHAN AKÇAY
ESMA ABAY
Dr. NEVZAT ŞİPLEME
RECEP ÖĞÜTÇÜ
ALİ IŞIK
VAKİT GELİNCE GÜNEŞE ‘DOĞ’ DİYE..
BİR BURUK İFTAR
DEMOKRASİYLE PARÇALANMAK
ERKEN SEÇİM KAPIMIZDA
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
e-abay@hotmail.com
KONYA MECZUPLARI
58. Sayı
20 - 26 Temmuz 2015
www.anadolugunluk.com
DAIŞ şüphesi var
50 Kr
Buna görev değil aşk denir
İkinci kez yaralı kurtuldu
Benzin12 kuruş ucuzladı
Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, tüm mahalleleleriyle birlikte Taşkent’in yaşanabilir bir yerleşim birimine dönüştürmeye kararlı olduklarını kaydetti. Arı, Taşkent Kiraz Festivalinde yaptığı açıklamada, “Bizim en güzel örneğimiz Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’dur.” dedi. 3’te
Mayıs ayında HDP Seyhan İlçe Başkanlığına yapılan bombalı saldırıda yaralanan eski ESP Adana İl Başkanı Sabahattin Pişkinbaş’ın Suruç’taki saldırıdan da yaralı kurtulduğu öğrenildi. Hastanede tedavi altına alınan Pişkinbaş’ın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
Petrol fiyatlarında geçtiğimiz haftadan bu yana yaşanan yaklışık yüzde 3 ‘lük düşüş, yurtiçi piyasalarda akaryakıt ürünlerine indirim olarak yansıyor. Benzinin litresi 12 kuruş ucuzladı. Ay başından bu yana yüzde 10’un üzerinde değer kaybeden Brent petrolü 56.68 dolardan işlem görüyor.
Demokrasiyle parçalanmak! Görülmüştür ki, mevcut şartlarda “Çözüm” Marksist PKK’yı, “Demokratikleşme” de LGBT derneklerini güçlendirmeye yaramıştır. “Millet İradesi” diye dikte edilen şey, LGBT’yi tercih ettiğinde, onların vekillerinin oluşturacağı hükümete karşı tavrımız ne olacaktır!..
250’den 4’e düştü Bakanlık eczaneler ile ecza depolarının kanser ilacı üzerinden aldığı fahiş kâra son veren genelgeyi uygulamaya koydu. Genelge ile artık kanser ilaçlarının eczanelerde satışı duruldu. Uygulama ile ihtiyaç sahipleri ilaçlarını hastanelerin açtığı ihale alımı yöntemiyle yapılacak tedarik ile sağlıyor. 2’de
SORGULANMASI GEREK Anadolu Günlük Gazetesi Yayın Koordinatörü Dr. Nevzat Şipleme, mevcut sistemin ülkenin ileri düzeylerde olmasının önüne geçen kısır bir döngüden ibaret olduğuna vurgu yaparak, “Millet iradesi diye dikte edilen şey, LGBT’liği tercih ettiğinde onların vekillerinin oluşturacağı hükümete karşı tavrımız ne olacak?” diye sordu. BİR SİSTEM TEKLİFİ YOK Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen LGBT eylemine işaretle, “Bu kadar sapkınlıktan hep başkaları mı sorumlu?” diyen Şipleme, gelinen noktanın vicdanlarda bir yara açması gerektiğini belirtti. Şipleme, sistem sorununu göremeyişimiz ve yepyeni bir sistem teklifimiz olmayışımızın sorgulanması gerektiğini dile getirdi.
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun ’Kobani’nin yeniden inşası’ konusunda basın açıklaması yapmaya hazırlandığı sırada, büyük bir patlama meydana geldi. Bölgeyi savaş alanına çeviren canlı bombanın DAIŞ mensubu olduğu iddia ediliyor. Saldırıda en az 28 kişinin hayatını kaybettiği, 100 kişinin de yaralandığı belirtiliyor.
Vahşeti lanetledi! Cumhurbaşkanı Erdoğan Suruç’ta yaşanan vahşeti millet adına lanetlediğini söyledi. Erdoğan KKTC’de yahptığı açıklmamada, “Bakan arkadaşlarımız orada. Bizler de bu olayı takip edeceğiz. Terör nereden gelirse gelsin lanetlenmelidir. Teröre karşı uluslararası bir mücadele verilmesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi.
Devleti suçladılar ÇÖZÜLMENİN AKTÖRÜ Mevcut şartlarda sistemin çözümü Marksist PKK’ya, demokratikleşmenin de LGBT derneklerine yaradığının altını çizen Dr. Nevzat Şipleme, demokrasinin kendini arayan insanlar için bir kayboluş olduğunu, demokratik çatı kardeşliğine inananların da manen olduğu kadar fiziken de çözülmenin baş aktörleri olacağını sözlerine ekledi.
Dr. Nevzat Şipleme’nin “Demokrasiyle Parçalanmak” yazı dizisinin ilk bölümü sayfa 6’da
Suruç’taki saldırı sonrasında açıklama yapan HDP Milletvekili Leyla Güven, güvenlik zaafiyeti olduğunu ileri sürüp devleti suçladı. “Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da güvenlik sağlanamamışsa bunun sorumluluğu gerçekten ağırdır, hesabı verilecektir. Çok büyük bir katliam yaşandı.” dedi.
2
e-abay@hotmail.com
İlaç gibi geldi Bakanlık eczaneler ile ecza depolarının kanser ilacı üzerinden aldığı fahiş kârı ortadan kaldıran genelgeyi uygulamaya koydu. Vatandaş bu uygulamadan memnun. Ekonomik durumu kötü olan kanser hastalarına ‘derman’ olacak genelge 1 Temmuz 2015 tarihinde yayınlandı. Genelge ile artık kanser ilaçlarının eczanelerde satışı duruldu. Uygulama ile ihtiyaç sahipleri ilaçlarını hastanelerin açtığı ihale alımı yöntemiyle yapılacak tedarik ile sağlıyor. 250 LİRALIK İLAÇ 4 LİRAYA İNDİ Uygulama sonunda fiyatı 250 liraları bulan kanser ilaçlarının tutarı 4 liraya düştü. Fiyatların düşüşünde toplu olarak alım yapılmasının yanısıra, eczanelerden alınmaması da etkili oldu. Bakanlığın çalışması ile dışarıya reçete yazılması da sona erdi. Hastaneler en az 2 aylık stok bulundurmaya başladı. İlaçlar artık tüm tedavilerde kullanılacak.
E
llerimize boş yoğurt kapları alırdık annemle. Koşturarak meydandaki camiinin yolunu tutardık. Adımlarımız birbirine karışırdı adeta. Bir yandan acele eder, bir yandan kendi halimize gülerdik. Yetişememe telaşımız içimizde bir korku filizini yeşertirdi hep. Bu koşturmacalar, büyük camiinin altında kurulan yemek çadırından yemek alabilmek içindi. Çok sıra olurdu, ama o sırayı beklemek hiç dokunmazdı bize. Annemden daha hızlı olduğum için önce ben girerdim sıraya, o da elindeki kabı bana uzatırdı nefes nefese. Açlığımı unuttuğum tek yer bu iftar sırasıydı. Acaba yemek kalmayacak mı, önümde kaç kişi var, kaç dakika kaldı ezana derken açlığımı hissetmeye vakit bile bulamazdım. Nihayet sıra bana geldiğinde, birer kepçe yemeklerden koyardı aşçı abi. Herkes bugün evde ne yemek yapsak diye düşünürken biz; ‘aşçı abi bir kepçe daha koysa keşke bugün yemekten’ diye iç geçirir-
Çumra daha iyilerini hak ediyor Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Faruk Özçelik Bayram dolayısıyla geldiği Çumra’da Belediye Başkanı Dr. Mehmet Oğuz ve beraberindekilerle ilçeye kazandırılan tesisleri yerinde inceledi. Çumra Belediye Başkanı Dr. Mehmet Oğuz; Çumra’ya kazandırılan ve kazandırılacak birçok tesiste Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarımız Faruk Özçelik’in imzası
olduğunu söyledi. Çalışmaların aralıksız devam ettiğini kaydeden Oğuz, “Sayın müsteşarımıza Çumra olarak minnettarız desteklerinden dolayı kendisine teşekkür ediyoruz” dedi. Çumra’da geç kalmış bu tesislerin biran önce tamamlanması gerektiğini ifade eden Özçelik de Çumra’nın birçok yeni hizmeti de hak ettiğini vurguladı.
BİR BİRBURUK BURUKİFTAR İFTAR
dik. Şu çok şatafatlı yemek programlarına hiç bakmazdı annem, belki de benim canım çekmesin diyeydi. Aldığımız yemeklerin sevinciyle evin yolunu tutar, ramazan aylarının bu sevinçli, bereketli günlerini ne olursa olsun doyasıya yaşamaya çalışırdık. Eve varır varmaz sofra bezini açar, ezanı beklerdik. Koca gün geçerdi de o iki üç dakika hiç geçmez gibi gelirdi bana. Babam ben çok küçükken gitmiş, nereye olduğunu ne ben sordum ne de annem söyledi. Annem okuma yazma bilmezdi ama beni okutabilmek için sabahın en erken saatinde çıkar, çalışır didinirdi. Ancak son bir yıldır hastaydı ve çalışamıyordu. Yoksa ben eksikliğini çekmemeyim diye evimize her şeyden alırdı. ‘Bu ramazan da böyle olsun’ dedi , ‘olsun’ dedim. Mahcupluğu ellerini titretti, gözlerini doldurdu. Bir de bunun için üzülüp daha çok hasta olsun istemediğim için, camiden aldığımız iftar yemeklerini abartılı bir
iştahla yerdim. Fark eder miydi bilmiyorum, sormak için hiç fırsatım olmadı. Karşı apartmanda oturan Leyla Teyze de bazen yemek getirirdi. Tabak boş gitmez derdi annem, o yüzden camiden aldığım yemeklerden biraz koyar öyle götürürdüm geri. Kalan kısmı da sahurluğumuz olurdu. Kaç parçaya bölünürdü o yemekler, yine de çok çok yeterdi bize. Ramazanın bereketi der şükrederdi annem. Birlikte üç ramazan daha geçirebildik annemle. Dördüncü Ramazanı göremeden duasını üflediği gökyüzüne melek oldu, uçtu gitti. O zamandan sonra eski tadı kalmadı telaşla koşturduğumuz iftarların, nazlanarak uyandığım sahurların.. O gittiğinden beri en güzel yemekler de olsa soframda o telaşlı, koşturmalı, bereketli cami yemeklerinin tadını hiçbir şeyde bulamadım. Meğer asıl olan ezanın okunmasını beklerken ettiğimiz aceleci muhabbetmiş, meğer kalbimizde kalan o günleri özleyeceğimizden
habersiz çabucak geçip giden senelermiş. Yaşarken göremediğim ama sonralarda hep çok özlediğim o en güzel hatıralarımın arasında kaldı gitti yemeklerin tadı tuzu. Her ramazanın ilk sahuru elim ayağıma dolaşır, gözümde eski günler canlanır.. Mızmız bir kız çocuğunu hatırlar, ne kadar özlesem de geri gelmeyecek günlerime, gecelerime, gidenlerime ağlarım.. Bugün yine bir iftar telaşına kapıldı yüreğim. Annemle yemek alabilmek koşturduğum o caminin avlusunda, ben gibi çocuklara birer kepçe daha fazla yemek verebilmek için bekliyorum şimdi. Belki uzaktan; tam benim çıktığım sokaktan, pantolonunun dizleri eskimiş, saçları küt kesilmiş, elinde boş yoğurt kovası olan, arkasına dönüp dönüp annesiyle yarışan bir kız çocuğu görürüm. Belki o zaman daha huzurlu uyur annem. Ya da ben.. Azad olur kalbimde çırpınıp duran kuş..
Aynı anda patladı İki hafta araç trafiğine kapalı Suruç’ta meydana gelen patlama ile aynı anda Kobani’de de patlama meydana geldi. Gelen bilgilere göre, DAIŞ çeteleri Kobane’nin güneyindeki Mihemed Dirra Okulu yakınlarında YPG’nin kontrol noktasına yönelik bombalı araçla bir saldırı girişiminde bulundu. Saldırı girişimini fark eden YPG’liler, aracı imha etti.
Konya’da Alaeddin-Adliye arası tramvay hattı çalışmalarıyla sorun olan toplu ulaşımda rahatlamaya az kaldı. Konya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı, tramvay hattı kavşaklarındaki iyileştirme çalışmaları nedeniyle, Kule Kavşağı Telgrafçı Hamdi Bey - Kule Caddesi bağlantısı, Altgeçit Kavşağı Ataseven Caddesi
- Lamcı Alt Geçidi bağlantısının15 gün süreyle taşıt trafiğine kapalı olacağını duyurdu. Yetkililer ayrıca, Alaeddin Bulvarı üzerindeki mevcut Kampüs hattının Alaeddin Tepesi’ne bağlantı yaptığı tramvay hattında da iyileştirme yapılacağından bu süre zarfında Alaeddin Bulvarı üzerinde yol daraltması yapılacağı bildirildi.
3
CHP’lilerin mahalle baskısı CHP’li belediyelerin mahalle baskısından yakınan Selda Bağcan, “AK Partili belediyenin konserine gittiniz mi yandınız” dedi. Yaptığı protest müzikle tanınan Selda Bağcan, Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir röportajında sanat çevrelerinde bir süredir sıkça tekrarlanan ‘korku’ ifadelerini tekrarlarken ‘bizim sol kesim’ diye tanımladığı kendi mahallesine yönelik de özeleştirilerde bulundu. ‘Baskıcı’ olduğunu iddia ettiği iktidar hakkında özgürce eleştirilerde bulunan Bağcan’ın aynı röportajda sanatçılar üzerinde baskı olduğundan söz etmesi ironik bir tablo oluşturdu.
Başkan Arı: Biz memlekete yaptığımız hizmete görev değil, aşk diyoruz.
Taşkent’te kiraz festivali Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, 18 ay gibi kısa bir sürede ilçeyi daha modern hale getirdiklerini vurguladı. Geleneksel Turizm ve Kiraz Festivali’nde konuşan Arı, Avşar Barajının tamamlanmasıyla bölgede yaşam kalitesinin artacağını da kaydetti.
T
PKK’nın içinde 4 bin Amerikalı var 5 yıl önce Arap Baharı sürecinde Suriye’de başlayan ayaklanmanın ardından bölgeye ilk giden insani yardım görevlileri arasında bulunan Biz Ümmetiz Platformu Koordinatörü Ayhan Altıntaş, “Amerika PKK’nın yanında hem havada, hem de karada savaşıyor. PKK’nın içinde 4 bin Amerikalı savaşçı var” dedi. Türkiye’nin kontrollü bir şekilde savaşın, kaosun içine sokulmak istendiğini kaydeden Altıntaş,” Osmanlı’dan kalan Mısır, Libya gibi büyük ülkeleri parçalamak, iç karışıklık çıkarmak istiyorlar. Yani Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmaya yönelik bir çalışma var, aynısı Türkiye’ye de aktarılmak isteniyor.” şeklinde konuştu.
aşkent Turizm ve Kiraz Festivali yoğun bir katılımla gerçekleşti. Taşkent Kaymakamı Yakup Bölükbaşı AK Parti Konya Milletvelleri Uğur Kaleli ve Hüsniye Erdoğan, Hadim Belediye Başkanı Ahmet Hadimioğlu, Garnizon Komutanı Nevzat Altunkaynak, İlçe Emiyet Müdürü Osman Şen ve davetlilerin yanısıra bölgğe halkının katıldığı program, Mihrap Parkında Mehteran Gösterisi ile başladı. Bölgenin en büyük festivallerinden biri olan festivalde halk oyunları gösterisi büyük ilgi ile izlendi. Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, yaklaşık iki yıldır Taşkent için yoğun bir çalışma içinde olduklarını söyledi. Görevi devraldıkları dönemden bugüne ilçeyi bütün mahalleleriyle birlikte çok daha ileri bir noktaya getirdiktlerini anlatan Başkan Arı, “Üstelik bunu 1,5 yıl gibi kısa bir süre içinde başardık. İstiyoruz ki, Taşkent hak ettiği tüm güzelliklere kavuşsun.” dedi. Bu kısa sürede tüm mahallelerin çehresini değiştirdiklerini kaydeden bayşkan Arı, “Bundan sonra da yapmak istediğimiz çok hizmet, uygulamayı düşündüğümüz
pek çok proje var. Bunlardan bir tanesi Taşkent’i Kiraz ve Cazibe Merkezi yapmak.
EN GÜZEL ÖRNEK Bizler bu toprağın evladıyız ve bu toprağa hizmet emeliyiz. Bizim en güzel örneğimiz Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’dur. Bu ülke için canla başla gece gündüz çalışmaktadır. Hizmetlerimiz noktasında bizlere desteğini esirgemeyen Taşkent Kaymakamlığımıza ve Konya Büyükşehir Belediyemize teşekkür ederim.” ifadelerini kullandı. GÜNLÜK’E TEŞEKKÜR Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, gazetemiz sahibi Ahmet Aka’ya yap-
tığı açıklamada, ilçeyi daha yaşanabilir hale getirecek yatırımlara imza atacaklarını kaydetti. Coğrafi yapıdan kaynaklanan zorluklara aldırış etmeden çalıştıklarını vurgulayan Başkan Arı, altyapı sorunlarının bu dönemde büyük oranda çözüleceği müjdesini verdi. ORHAN HAKALMAZ Festivalde sahne alan sanatçı Orhan Hakalmaz, konseri ile bölge halkının büyük beğenisini topladı. Festivalin bölgenin tanıtılmasında büyük rolü olduğu bildirildi.
4 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA MECZUPLARI
PKK saldırdı: 1 şehit Adıyaman’da arazide arama tarama faaliyeti yürüten jandarma ekiplerine terör örgütü üyeleri tarafından taciz ateşi açıldı. Çatışmada 1 başçavuş şehit olurken, 2 güvenlik görevlisinin de yaralandığı bildirildi. Jandarma ile teröristler arasında çıkan çatışma sonrasında bölgeye jandarma özel harekat timleri sevk edildi. Çok sayıda jandarma özel hareket timi, 6 kişi oldukları belirlenen teröristlerin peşine düştü.
Dengeler değişecek! Suriye ordusundan ayrılarak muhaliflerin safına geçen Halep Bölge Komutanı General Saher Abdurrahman El Saket, rejimle daha etkin bir şekilde mücadele etmek için Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) ait grupları tek bir komuta altında toplamaya karar verdiklerini söyledi. General El Saket “Umut ediyorum, bu kararda kısa sürede sonuç alırız.” dedi.
Gözleri Ankara’da 10 milyon emeklinin gözü Ankara’da. Yıllardır gündeme gelen 13’üncü maaş hayali bu kez toplu sözleşme masasında. Toplu sözleşme masasında sadece zamlar değil, uzlaşılan talepler de yer alacak. Memur-Sen hem çalışanların hem de emeklilerin taleplerini birebir Çalışma Bakanı Faruk Çelik’le paylaştı. Bakanlık da bu taleplere yönelik kapsamlı bir ön çalışma yaptı.
GİRİŞ Sözlükte “kendine çekmek, yaklaştırmak” anlamındaki cezb (cezbe) kökünden türeyen “meczûb” kelimesi tasavvufta, bir daha kendine gelmemek üzere Allah’ın aniden kendine çektiği, dost edindiği ve daimi surette huzurunda bulundurduğu velileri tanımlamak için kullanılmıştır. Dinî duygu ve heyecanlara genellikle cezbe denir ve bu anlamda her dindar kişi ve salik az çok cezbe sahibidir. Mutasavvıflar, bir anda Hakk’ın katına ulaşan meczupların bu yüce mertebeyi kendi gayretleriyle kazanmadıklarını, bunun kendilerine Hakk’ın bir lütfu olduğunu söylerler. Cezbe aklı baştan alan bir hâl olduğundan meczuplar ömür boyu kendilerinden tamamen veya kısmen geçmiş bir durumda yaşarlar. Günlük işlerini yönetip düzenleyemedikleri gibi dinî emir ve yasaklara zahiren tam olarak riayet etmezler. Dinî yükümlülüğe temel oluşturan aklî dengeye tam anlamıyla sahip olmadıklarından dinin emir ve yasaklarıyla da yükümlü sayılmazlar (…). Takıyyüddin İbn Teymiyye de güçlü bir sevgi ve zikir sebebiyle içine aşk ateşi düştüğü için aklı başından giden kişinin söz ve hâllerinde mazur olduğunu, bu durumda iken söylediği sözler ve davranışları sebebiyle kınanamayacağını, Allah’ın meczuplara akıl ve hâl verdiğini, sonra akıllarını başlarından alıp onları cezbe hâlinde bıraktığını, dinin emir ve yasaklarına uymaktan da muaf tuttuğunu söyler (…). Abdurrahman-ı Câmî, meczupları hakiki meczuplar, bunlara benzemeye çalışanlar ve meczupluk taslayanlar diye üçe ayırır (…). Gelecekle ilgili olarak verdikleri haberlerin bazen doğru çıkması, bazen da hikmetli sözler söylemeleri meczupların halkın gözündeki itibarını arttırmış, bu da dinî hükümlere ve ahlâk kurallarına uymayan söz ve davra-
nışlarının mazur görülmesine sebep olmuştur (…).
KONYA ÇARŞISI’NIN GÜLLERİ
Bütün İslam âleminde rastlanan meczuplar bulundukları çevrelerde büyük saygı görmüş, meczup sıfatı birçok sufinin unvanı olarak kullanılmış, ölen meczuplara türbeler yapılarak kabirleri ziyaretgâh haline getirilmiş, adlarına mescidler ve camiler yapılmıştır. Bazı meczupların diğerlerinden daha üstün olduğunu belirtmek için onlara “kutbü’l-meczûbîn” denilerek ruhaniyetlerinden feyiz alınması gerektiğine ve keramet sahibi olduklarına inanılmıştır. Ayaşlı Şâkir Efendi ve Neyzen Tevfik son devrin tanınmış meczupları arasında zikredilebilir (Uludağ
A. Meczuplar Konya’nın, henüz kentleşme hatta anakentleşme sürecini yaşamadığı, dolayısıyla şehir kimliğini taşıdığı yıllar… Kapı ve Aziziye camileri merkezli Konya Çarşısı’nın esnaf, tüccar ve zanaatkârları gibi olmazsa olmazlarındandır meczuplar. Çarşı sakinlerince veli mesabesinde görülen bu meczuplar “Konya Çarşısı’nın gülleri”dir. Bunlar, her biri kendine özgü marifetleri olan kişilerdi. Onları sadece Konya Çarşısı’ndaki esnaf değil, herkes tanırdı. Onlar, hiç kimseye zararları olmayan kimselerdi. Kimisi dinî nasihatlerde bulunur, kimisi uğur dağıtır, kimisi güzel sesiyle gazel çeker ve kimisi de Hükümet Meydanı’nda siyasi nutuklar atardı. Hiçbir zaman el açmazlardı. İsteyenler, onları çağırır ve gönüllerinden ne koparsa verirlerdi. Bu yardımların yapıldığı gün genellikle perşembe günü olurdu ve verilen paraya da “perşembelik” denirdi. Onların kendi aralarında kurdukları gayriresmî dernekleri vardı, birbirlerini kollarlardı. Bir düğün veya cenaze anında hepsi haber alır ve arzı
2003: 285-286).
Bu tür meczupların yanında ve hatta bunlara nispetle daha çoğunlukta olan bir tür meczuplar daha vardır. Bunlar halk tarafından genellikle “deli” olarak nitelendirilirler. Bu tür meczupluk doğuştan olabildiği gibi maruz kalınan maddi-manevi ağır bir travma sebebiyle sonradan da oluşabilmektedir. Makalemizin konusunu oluşturan meczupların hemen hemen tamamı bu tür meczuplardır.
endam ederlerdi. Aslında onlar davetsiz misafirlerdi. Her düğün pilavının baş konuğuydular. Onlara ölçüsüz yemek verilirdi. Hatta giderken tencereleri veya zembilleri ayrıca doldurulurdu. Ramazanlarda topluca, özel olarak ağırlanırlardı (Odabaşı 1998: 187). Çoğu insanın “deli” deyip geçivereceği bu insanları diğer Konya ahalisi de oldukça dikkate alırdı. Zaman zaman şakalarıyla bunları kızdırsalar da; hiçbirini kırmayı akıllarının ucundan bile geçirmezlerdi. Konya Çarşısı’nın bu gülleri, otuz ramazan iftarını da davetsiz geçirmezlerdi. Bu iftar davetlerinin takvimi ramazan girmeden ayarlanır, biterdi. İmrenip de bir davet de ben yapayım, diyenler gelecek ramazanı beklemeliydi. İftar daveti için güllerin tek tek davet edilmesine gerek yoktur. Birinin durumdan haberdar edilmesi, tekmilinin iftarın verileceği evde toplanmasına yeterdi. Meslek erbaplarını meşgul eden iç çekişme ve kıskançlıklar Konya gülleri için de ayniyle vakidir. Bu vakıa onların iftar sofralarına dek uzanır. Yemekler döküm saçım yenir, kahveler çaylar da öylesine içilir. Bütün ikramlardan sonra bunları gönderme zamanı gelip çattığında evi birbirine katma meşgalesine düşmüş gülleri kırmadan uğurlamanın tek yolu tren tren oyunudur. Davetin akillerinden biri hemen ayağa kalkıp tren taklidine başlar. Bunu gören güller birer birer bu trene eklenir. Bu ilginç katar, kapılarının açılmasıyla evin bütün odalarını dolaşmaya başlar. Evin odaları arasında cereyan eden bu turlamaların akabinde güller, ardına kadar açılmış cümle kapısından dışarı uğradıklarının farkına bile varamazlar. Durumun farkına vardıklarında ise kapı çoktan kapanmıştır. Günümüzde bütün güllerin yitirilmesi, yeni türeyenlerin de hâl ve tavırlarıyla bunların yerlerini dolduramaması sonucu gül iftarları da tarihe karışmıştır (Işık 2012: 36).
Devam edecek
5
Y
eryüzündeki bütün insanlar, hep birlikte belli bir istikamete doğru yol alırlarken, ömürleri de akıl almaz bir hızla tükenip gidiyor. Fakat Müslüman olana, bu yorucu yürüyüş esnasında, Rabbi tarafından öyle bir dinlenme fırsatı veriliyor ki, onun güzelliği kelimelerle anlatılamaz. Bu fırsat Ramazan’dır. Onun güzelliğinden sonsuzca yararlanan insan, bambaşka bir güç kazanarak, malum yöndeki yoluna şevkle devam ediyor. Müslümanların oruçla geçirdikleri her yeni gün, ruhları için mükemmel bir tedavi seansı. Hele yılda yarım milyar liralık ekmeğin çöpe atıldığı bir ülkede yaşayan bizler; kurumuş dudaklarımızla bir damla suyu iftar için beklerken, nice nimetlerin şükrünü hakkıyla edâ edemediğimizin farkına varıyoruz. O özel günlerde Rasûlullah AS’ın; “-Dünyada sizden üstün olana bakmayınız ki, gözünüzde Allah’ın nimeti küçülmesin” ikazının hikmetini daha iyi kavrayabiliyoruz. İslâm bağlıları senenin en kutsal günlerinde başkalarının hayâllarinin bile erişemeyeceği yerlerde, en mutlu âlemlerde geziniyorlar. *** Yakın çevremde pek çok güzel insan bu ayda Ahire göç etti. İnançlı gönüllere, baharın müjdecisi binlerce cemrenin düştüğü bir zamanda hem de.. İnsan elinde olmadan; «Sanki Ramazan ruhlarını güzel hasletlerle bezeyenlerin, Rablerine ulaşmak
için acele ettikleri bir ışıklı ay” diye düşünmeden edemiyor. Mesela, bir zamanlar Meram’ın Dere nahiyesinde, bir Vahit dedemiz yaşardı. Öyle bir heyecanla beklerdi ki ölümü Ramazan aylarında. Bayrama sağ salim eriştiğinde, bu güzel ulvi hayalini başka baharlara ertelemek ağrına giderdi. Arkasından; “Dede bu seferde kaçırdı ayrılık trenini. Kaldı yine dünyada yaya…”diye konuşanlar dahi, onun yüzüne karşı bu şakayı yapmaz, onu üzmek istemezlerdi. Nedense ben gönülden inanmıştım, Vahit dedenin sıradışı hayaline. Bu nedenle,onların evine Ramazan ayında en fazla uğrayanlardandım. Çünkü adeta hissederdim ki; Kutlu insanlar, kutlu günlerde çıkarlar muazzez yolculuklara... Nitekim son gidişlerimden birinde, biz beli yaşlılıktan iyice bükülmüş neneyle sohbetteyken, dede geldi yanımıza. Birden sevdalanmış bir halle, oturdu eşinin yanına. “-Bak hanımım!” dedi. “Gidiyorum. Mahalleliyi evimize buyur et de, helâlleşeyim.” Allah biliyor ya kalbimizi. Herhalde o an gülümsemişizdir bize çok tanıdık gelen bu helalleşmeye. Ama nene hayli ciddiydi. Hayatta kendisine hiç yalan söylememiş eşinin sözüne sonsuz itimat eden yaşlı kadıncağız, bütün komşuları telâşla çağırttı bizlere. Sonradan duyduk ki, o gece ziyaretçiler yüzünden ışıkları hiç sönmemiş bu yaşlı Mevlevilerin.. Hiç bir rahatsızlık
Komşuda bankalar üç hafta sonra açık Yunanistan’da, sermaye kontrolleri uygulaması kapsamında 29 Haziran’dan beri kapalı tutulan bankalar açıldı. Bankalarda 3 haftadır uygulanan “banka tatili” uygulamasını sonlandıran kanun hükmündeki kararname kapsamındaki yeni uygulamaya göre, ATM’lerden ve banka gişelerinden çekilen paralarda 60 avroluk limit devam edecek ancak vatandaşlar günlük para çekme haklarını haftalık olarak kullanabilecek.
belirtisi görülmeyen Vahid Dede›nin haline şaşıran karısı da, nihayet seher vakti dayanamayıp sormuş. “-Aman koca, hani gidiyordun? Milleti niçin telâşlandırıp, üzersin böyle. Senin başın dahi ağrımıyor ki?” Doksanı aşkın ömrünü, sapasağlam geçirmiş ihtiyar delikanlının cevabı, hakikaten enteresandır. “-Sabırlı ol hatun! Cumayı bekliyorum.” **** Beklenen cumaya kadar, üç gün boyunca Vahid Dede’nin evini ziyaret etmeyen kalmıyor. Cuma selâları verilirken huşû içinde abdest alan dedeye, birazda şakayla karışık soruyor ninemiz: “-Şu gidişinin saatini bari söyle koca?” -”Sus hatun!” diyor ihtiyar. “Saygılı ol! Melekler önce birdi, şimdi üçleşti. Ecel saatimi beklerler.” Hepimiz bilirdik. Vahid Dede’nin bayramlarda ve mübarek günlerde özellikle sırtından çıkarmadığı yamalı bir elbisesi vardı. En güzellerini alabilecek gücü varken, o elbiseye niçin değer verdiğini bizlere şöyle izah ederdi. “-Gençliğimde o üzerimdeyken uyuyakalmış ve Veysel Karani Hazretlerini düşümde görmüştüm. O günün hatırasına benim nazarımda bu elbise çok kıymetlidir.” Her cuma sonu, o kıyafetini giyerek karısıyla birlikte at arabasına atlar; yanlarına
yükledikleri çeşitli yiyecekleri, ev ev dağıtmaktan büyük zevk duyardı. Ta gece yarılarına kadar bu zahmetli yolculuk sürer giderdi böyle. İşte yine o elbiseyi giyerek, “Hu!” diye diye seccadesine yöneliyor dede. Onun oruçtan kurumuş dudaklarını gören karısı dayanamıyor, sesleniyor ardından. Hem de ne yüce bir safiyetle. “-Hay koca! Melekler zemzemle terk-i cihan eylemen için iftarı bekleseler ya!” Yetmiş küsur yıllık hayat arkadaşı, hüzün dolu bir sesle cevap veriyor. “-Ötelerde benim için iftar hazırlıkları yapan dostlarımı gücendirmek olur mu? Şu fani dünyanın bir kez daha nimetinden yararlanıp da, ne yapayım hatun?” Reddedilemez bir duanın şevkiyle; “Allahu ekber” diyerek, namaza duruyor dede. Daha ilk secdesini yaparken, ruhunu teslim ediyor. **** Sözün kısası; Hakikaten kutlu insanlar, kutlu günlerde, gecelerde çıkıyorlar muazzez yolculuklarına. Onlar Ahir muratlarına kavuşurken, bizlerin yürekleri de bir duygu zelzelesinde titriyor. Diyoruz ki; “Yarabbi, sana hayran tüm dünya insanlarının sonlarını da hayr eyle. Ömürlerinin nihayetinde sana kavuşurlarken, Cennet ülkesine yolculuklarında yanıbaşlarına mübarek meleklerini de yoldaş eyle!
Japon dünya devi esirlerden özür diledi Japonya’nın en büyük şirketlerinden Mitsubishi, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikalı savaş esirlerini çalıştırdığı için özür diledi. Mitsubishi şirketi üst yöneticilerinden Hikaru Kimura, Los Angeles kentinde yaptığı konuşmada 2. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık 900 savaş esirinin şirkete ait maden ve sanayi tesisinde güç koşullar altında çalışmaya zorlandığı için büyük üzüntü duyduklarını ve “geçmişteki bu trajediden derin ahlaki sorumluluk hissettiklerini” vurguladı.
Bayık’tan talimat KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısını boşa çıkaran açıklamalarda bulundu. Bayık, “Halkımız silahlanmalı!” dedi. ANF’de yer alan habere göre, Cemil Bayık, “Rojava Devrimi‘nin 3. yıldönümü başta Kahraman Rojava halkımız ve özgürlük savaşçıları şahsında tüm insanlığa kutlu olsun” dedi. Bayık, açıklamalarında ”19 Temmuz Rojava Devrimi büyük bir devrimdir, halkların devrimidir, yüzyılın devrimidir. Hem herkesin gerçeğini ortaya çıkaran hem de herkesin kaderini belirleyen bir devrimdir.” ifadesini kullandı.
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 3 | Sayı: 58 20 -26 Temmuz 2015 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK MALI DANIŞMAN MUSTAFA ÇALIŞKAN YÖNETIM VE BASKI ADRESI: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Anadolu GüBaskı Tesisleri B.T. 20 Temmuz 2015
6 Demokrasiyle Parçalanmak LGBT - İbne- Eylemi
M
(1)
übarek Ramazan Ayı’nın idrak edilebilmesi şartlarındayız.
bunca azmasının sebeplerini neye bağlamalıyız? Sebeplerini nerelerde bulmalıyız?
mazur görmeye yönelik gidişatımızın içinden başımızı kaldırmak sorumluluğumuzu yüklenebilecekmiyiz?
Mutlak hakikatin kökleştiğine inandığımız “Derin Anadolu”nun yerleştiği Koç Yiğitler yatağı topraklar üzerinde…
Bakir dimağlara yöneltilmesi gereken soru şudur: İbneleşmenin bunca meşruiyet bulması ve neredeyse yerleşik kültürün bir parçası haline gelmesi -gelmişliği ile “Demokratik” sistem arasındaki bağ nedir?
Sistem sorununu göremeyişimizin, demokrasiyi içselleştirmişliğimizin katkısı nedir gelinen bu noktada? Yepyeni bir sistem teklifimizin olmayışının ve mücadele konseptimizin yepyeni bir sistem hedefinin olmayışının etkisi nedir bu ibneleşme sorunun da?
Belli bir kesimin içten ve bin yıllık düşmanın dıştan kökleşmesi için uğraştığı silah zoruyla dayatılan demokrasi hayalinin yaklaşık doksan yıllık mecrası içinde bu günlere geldik. Doksan yıllık yani ata yadigârı kimselerin kalmadığı ve ahmak ve azgın bir azınlığın elinde yetişmiş yahut yetişememişlerin diyarı olalı çok oldu bu topraklar… *** Ramazan ayı içerisinde biz güya Müslümanların gözü önünde İstanbul’da çok kalabalık ve kalabalık olduğu kadar da gündemi sarsıcı bir gösteri gerçekleşti. LGBT -Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travasti- üyelerinin ve onlara destek veren sivil, siyasî bir takım kurum ve derneklerin desteği ve katılımı ile gerçekleşen bu eylem Anadolu tarihinin belki de hiç görmediği bir gösteri- eylem idi… Ve görünen o ki çoktan bir yeni “Demokrat Cumhuriyet Nesli” türemiş bu topraklarda. Ve şüphesiz, demokrasiyi savunan, içselleştirmiş yahut demokrasiden rahatsız olmayan herkeslerin dolaylı dolaysız katkısı ile Anadolu’nun gelmiş olduğu kötülük noktasının zirvesi böylece ilan edilmiş oldu… Ve şimdi deyyus diyor ki “Herkes seçiminde hürdür.” Sen adam oldun da mani olan mı oldu? Hür olmadığımız hususları gözardı ederek kurulan bu türden cümlelerin sahiplerinin art niyetli oldukları açıktır. Varılması gereken güzelliklere yönelik yolların kahramanlık istediği şartlarda kötülüğün ruhlarımıza bedava taşınıyor olmaları dikkate alınacak olursa “herkes seçiminde hürdür” ifadesindeki şenaat -iğrençlik- görülebilir belki de! Ve şimdi diyor ki, güya mağdur ahmak “Biz demiştik bunca GDO’lu bilmem neli yiyeceklerin östrojen hormonunu artırdığını ve testesteronu azalttığını…” “Tüh Allah belanızı versin!” diyeni mi ararsın, “şu mübarek günde yaptığınızdan utanın” diyeni mi? Ve yavaş yavaş sıradanlaşan ve meşruiyet kazanan kötülük… Her dönemde ve her devirde varolması mümkün olan bu “sapkın”lığın
*** Kıymetli bir ağabeyimiz şöyle söylemişti vaktiyle: Adam cüzdanını kaybetmiş Alaeddin Tepesinde arıyor. Soruyorlar: –Ne yapıyorsun? –Cüzdanımı kaybettim, onu arıyorum. –Peki nerede kaybettin cüzdanını? –Mevlâna civarında. –Niye Alaeddin’de arıyorsun öyleyse? –Ne yapayım ki orada köpekler var oraya gidemiyorum.” … İbnelik almış başını yürümüş, bunun yanında kötülükten mustarip Anadolu çocuğu hâlâ kaybettiği cüzdanını Alaeddin Tepesinde aramaya devam mı edecek? Köpeklerin sardığı Mevlana Civarına gitmek zorunluluğu ile yüzleşebilecek mi? Yasası, medyası, ekonomisi, kurum ve kuruluşları ve hassaten güya STK’ları ile iyi ve kötü arasında bir tercih yapmayan ve bir arkadaşımızın deyişiyle haşa “Hazreti Peygamber ile Ebu Cehil’e eşit muamelesi yapan ikisine bir oy kadar değer veren” ve böylece kötülüğü meşru kılan sistem sorunsalı -diyelim- ibnelik sorununun neresine düşer diye soran, sorabilen olmaz mı? “Millet İradesi” diye dikte edilen şey ibneliği tercih ettiğinde onların vekillerinin oluşturacağı hükümete karşı tavrımız ne olacak? Daha çok oy almamız lazım, haydi sokağa deyip yeni bir seçimi mi gözleyeceğiz? Böyle diye diye doksan küsur yıldır gelinen noktanın neden burası olduğuna kafa yoranımız olmayacak mı? *** Ey Müslüman Anadolu Çocuğu! Bu kadar ibneden hep başkaları mı sorumlu? Gelinen bu nokta vicdanında bir yara açar mı? Demokrasi ve ibneleşme şartları arasında bir bağlantı kurulmaya çalışılırsa bu kişisel hak ve özgürlükler denkleminde ele alınabilir mi? Her gün başka bir kuytumuzun kirlendiği bu şartlarda diğer kirlileri ve kötüleri daha mühimi “kötülüğe” bir miktar daha aşina olmaya ve
Demokratik mücadeleye odaklanmış liderlerimizin, hareketlerimizin, demokratik şartlarda varolmaya odaklanmış cemaatlerimizin derneklerimiz vakıflarımızın katkısı nedir bu sonuçlara? Siyasi başarılardan, dini hizmetlerden, tarikat derslerinden, iman kurtarmak ameliyelerinden bahseden çevrelerin görmezden geldikleri bu sonuç, Anadolu çocuklarının maruz kaldıkları bu sonuç kimin canını acıtır gerçekten ve lafı eveleyip gevelemek yoluna kaçmaz? *** Kesinlikle bizden olmayan oyun kurucuların yönettiği çok bilinmeyenli bir denklemin orta yerindeyiz… Bu denklemi bozmak ve kendi inşa şartlarımızı oluşturmak mükellefiyeti ile karşı karşıyayız. İbneleşmeye yol vermeyen bir sistem kimleri ne kadar heyecanlandırır? İbneleşmeye yol vermeyen Rabbani bir sistem uğruna feda etmeye değer olan nedir? Hırsı aşk, aşkı dava, davası şehitlik şuurunu kuşanabilmek olan bir mutlu azınlığı yok mu bu ümmetin? Parti, dernek, vakıf, cemaat ve tarikatımızın bizlere teklif ettikleri şuur bütünü dışındaki dünyada olup bitenlerin bizlere yüklediği bir sorumluluk yok mu? Bu manada üstleneceğimiz sorumlukular bizlerin Hazreti Peygamberin murad ettiği Müslüman olma çabalarımızın ayrı düşünülemez bir parçası değil mi? Kendi fanusumuzun bizlere yeteceği kanaati gerçekten sağlıklı bir düşünce mi? Onların vesile oldukları iyilikler mani olmadığımız kötülüklerin sorumluluğunu üzerimizden alır mı? Herkeslerin suçu diğerine attığı ve kendi sorumluluklarmızı göz ardı ettiğimiz yahut göremediğimiz bu kirli şartlar da top yekûn “politik” savrulmuşluğumuz arasında büyüyen kötülükten tek tek sorumlu değil miyiz? Bu sapkınlık bizlere bulaştığında çoluk çocuğumuza sirayet ettiğinde bağırıp çağırmak için vakit geçmiş olmayacak mı? Bu olup bitenler utan-
ma duygusunu ve mesuliyet alma şuurunu kaybetmemiş “Müslüman Anadolu çocuğu”na bir şey söylemez mi? Bu batakhanede düşmediğimiz çukur, kirlenmemiş kuytumuz kalmamış olsa da ancak Şehitlik şuurunun temizleyebileceği ruhumuzla diriltebileceğimiz bir dünya hangi tavır duruş ve hamle ile inşa edilebilir? *** Sistem sorununu göremeyenler İmam Hatip(?) sayısını artırmanın çözüm getireceğine inanmış görünüyorlar… Bizleri demokratlaştırmaya çabalamış olanlara da lanet olsun, demokrasi içinde huzur içinde yaşayabilmeyi telkin etmiş olanlara da? Her gün bu durumdan cam kırıklarını solurcasına ıstırap duymayana da! Hangi çevrenin müdavimi, parçası, yahut alakalısı olursan ol; demokratik sistemin bir parçası olduğunu, güya sistem meselesi ile alakalanmıyor gibi görünmenin yalnızca demokratik sistemi içselleştirdiğin manasına geleceğini nasıl görmez ve o çevreyle beraber hepimizin kendi imanımızı esas alan bir sistem hedefinin parçası olması gerektiğini kavramazsın! Bu ideal, şuculuk buculuk çerçevesine hapsedilecek bir mevzu değildir ki? Hâk ve hakikat temelli, İmânının ve ahlakının fikirleşmiş, sistemleşmiş hali demek olan Başyücelik nizamının tesisi senle değilse kiminle, şimdi değilse ne zaman inşa edilecektir? İnsanımız tamamen devşirildikten yurt tamamen talan edildikten sonra mı? Şurası iyi anlaşılmalıdır ki Başyücelik olmadan ne ibneleşme sorununu ne Kürt sorununu ne de Suriye sorununu çözebilirsiniz! Kemalist diktatörlükle çözülemediği aksine katmerleştiği gibi onun evrilmiş hali olan Kemalist liberal demokrasi ile de ÇÖZÜLEMEZ! Görülmüştür ki mevcut şartlarda “Çözüm’ünüz Marksist PKK’ye, Demokratikleşme’niz “İbne” derneklerini güçlendirmeye yaramıştır. Son dakika haberi: Bursa’da yürüyüş yapan LGBT -ibne derneklerinin gösterisine tepki gösteren vatandaş tutuklandı. Yeni Türkiye ne yöne evriliyor? Demokrasi kendini arayan insan için bir kayboluştur. Demokratik çatı kardeşliğine inananlar manen olduğu kadar fiziken çözülmenin de baş aktörü olacaklardır. Ya Demokrasi ile çözülecek yahut Başyücelik ile göneneceğiz.
7
Davutoğlu: Seçim varmış gibi çalışın AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun il başkanlarına “seçime hazır olun” talimatı verdi. AK Parti teşkilatının bayramını kutlayan Davutoğlu’nun, bayramlaşmalar ve parti çalışmalarına ilişkin bilgi aldığı belirtildi. Davutoğlu’nun görüşmelerde partisinin il başkanlarına, “Biz burada koalisyon görüşmelerini yürütüyoruz, son dakikaya kadar da yürütmeye devam edeceğiz. Ama, siz her an bir seçime gidebilirmiş gibi teyakkuzda olacaksınız. Sürekli hemşehrilerinizle birlikte olacaksınız” talimatı verdiği kaydedildi.
K
oalisyon çalışmalarının başladığı şu günlerde muhalefet partileri kırmızı çizgiler ve ön şartlar ileri sürerek Ak Partiyle koalisyona yanaşmıyorlar, mızıkçılık yapıyorlar. Her birinin bir hesabı var. Milliyetçi Hareket Partisi, muhalefette kalarak daha da güçleneceğini hesap ediyor. CHP ön şartlar ileri sürerek seçmenine şirin gözükmek istiyor. HDP “beni istemeyeni ben hiç istemem” diyor. Biz de buradan soruyoruz; parti mi önemli, ülkemi? Parti çıkarını mı öne almalı, ülken çıkarını mı? İşte CHP, MHP ve HDP’de gördüğümüz, önce parti çıkarı, sonra ülke. Ülkenin çözülmesi gereken bunca sorunu varken, etrafımızda krizlerin ve savaşların kol gezdiği bir zamanda partisinin çıkarını öne alan bir siyasetçiyi bu millet affetmez, ilk seçimde ağır bir tokat vurur. Zira ülke yönetimine talip olmak için yapılır, kenarda seyretmek, puslu havayı beklemek için değil. Evet, Sayın Davutoğlu’nun yaklaşımını doğru buluyorum ve koalisyon kurmak için samimi olduğunu da teslim ediyorum. Muhalefet partilerinin de fırsatçı bir yaklaşım içinde olduklarını düşünüyorum. Sonuçta sağlıklı bir koalisyon hükümeti kurulamayacak, bir azınlık hükümetiyle seçime gidilecek diye bekliyorum. İnşaallah yanılmış olurum.
Mübarek Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimizle kutlarş, bütün İslam alemi için hayırlara vesile olmasını dileriz. www. cimkebasimyayin.com
MHP ile AK Partinin anlaşamadığı tek nokta, çözüm süreci. Sözüm sürecini çöpe atmak isteyen MHP, başka bir alternatif çözüm de sunmuyor. Güvenlikçi politikalarla, kafasına vurarak PKK sorununu bitireceğine inanıyor, kırk yıllık tecrübeden bir sonuç çıkarmıyor. Artık kafasına vurarak bir toplumu tutmanın zamanı çoktan geçti. Kürt halkının karnını doyurmak yetmiyor, duygularını da tatmin etmek gerekiyor. CHP ile Ak Patinin koalisyon kurması bekleniyor. Ama aşılmaz sorunlar da önlerinde duruyor. Suriye politikasında asla anlaşamazlar. Paralel yapıyla CHP’nin de, MHP’nin de organik bağı ve dayanışması var. AK Parti’nin ise tek kırmızı çizgisi, paralel yapı ile mücadele. AK Parti ile ortak olacak bir parti paralel yapıyla dirsek temasına geçer de onları koruma ve kollama yoluna giderse, Ak Partinin bunu hoş görmesi hiç mümkün değildir. Şu halde muhtemel bir koalisyon hükümetinin zaaflarını paralel yapı, dış politika ve çözüm süreci teşkil ediyor. Bu üç konuda mutabık kalınabilirse sağlıklı bir koalisyon kurulabilir. Bunu da çok uzak görüyorum. Sonuç olarak bir eken seçim kapımızda.