Anadolu Günlük - Sayı 16

Page 1

1 16. Sayı

3-9 Eylül 2013

50 Kr

Yüzlerinde çiçek açtı Ayçiçeği üreticisinin fiyat belirsizliği nedeniyle mağdur olmaması için harekete geçen Konya Şeker’in yüzde 50 yağlı ürünün avans fiyatını bin 250 lira olarak açıklaması yüzleri güldürdü. İthal ayçiçeği fiyatlarının ton başına 350 dolarlara kadar inmesi üzerine Hükümetin Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile yüzde 44 yağ içeren yüzde 6-7 nem oranına sahip ayçiçeğinin gerçekte kaç dolara ithal edilirse edilsin 675 dolardan ithal edilmiş sayılacağını ve ithalatta ton başına vergi miktarını 182 dolar olarak uygulayacağını duyurması ile birlikte yerli ürün piyasası da şekillenmeye başladı. Fiyat açıklama konusunda herkesten önce adım attıklarını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, şimdilik avans fiyat belirlediklerini ve nihai fiyatın da en kısa sürede belirleneceğini söyledi. Kâr derdinde olmadıklarının altını çizerek, amaçlarının Konyalı üreticiye her şeyin daha fazlasını yansıtmak olduğunu vurgulayan Konuk, “Gelecek yıl elimiz daha rahat olacak ve üreticinin güvencesi olmaya devam edeceğiz” dedi. Haberi 4’te

ESED’İN ŞEYTANİ TUZAĞI

Ülkenin sembolü Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan TÜBİTAK destekli Türkiye’nin ilk bilim merkezi, Konya’nın yeni cazibe merkezlerinden biri olmasının yanı sıra bilim alanında ülkemizin de sembolü olacak. Haberi Sayfa 9’da

4’ü tutuklandı Üreticiye verilebilecek en yüksek fiyatı verdiklerini kaydeden Pankobirlik Genel Başkanı Konuk, “Alımımızı fiyat hareketlerini dikkate alarak ve tıpkı mısırda yaptığımız gibi piyasaya alımla müdahil olarak yapacağız ve ürün fiyatının düşmemesini, üretici lehine dengede kalmasını sağlayacağız.” dedi.

2

derbent’te anlamlı festİval

10

Konya’nın çeşitli bölgelerinde 3 ayrı hırsızlık olayına karışan 9 şüpheliden 4’ü çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanırken 5’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 7’de

Dövizle borçlanmayın Tüm dünya ekonomilerinde ABD Merkez Bankası kaynaklı bir panik havasının yaşandığına dikkat çeken KTO Başkanı Selçuk Öztürk, iş adamlarının bu dönemde temkinli olması uyarısında bulundu ve “Dövizle çalışmayan, dövizle borçlanmasın” dedi. 8’de

Yaraları Konya’da sarıldı Suriye’de Esed güçlerince ağır yaralanan birçok mülteci, Konya Beyhekim Devlet Hastanesi’nde tedavi edildi. Op. Dr. Harun Kütahya, yaralıların durumunun iyi olduğunu açıkladı. Hastane yöneticisi Op. Dr. Gökhan Darılmaz da sivil halka yönelik yapılan katliamlardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi. 6’da

Katilin oyunu

Bin kişilik olaylı yıkım Konya’da Telefoncular Çarşısı olarak bilinen Eski Matbaacılar Sitesi civarındaki 92 baraka ve 50 seyyar tezgah, 600 polis ve 400 zabıtanın kontrolünde dozerlerle yıkıldı. Kentin çeşitli bölgelerinde bulunan seyyar satıcıları bir noktaya toplamak amacıyla Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan barakalardan bazılarının amaç dışı kullanıldığı iddia ediliyordu. 3’te

Konya’da arkadaşlarını öldürüp çöpe atan cinayet zanlılarından birinin ceset bulunduğu gün olaydan kurtulmak için, ayrıldığı eşi ile kızını kullanarak kendisini 3 kişinin kaçırdığını ihbar ettirdiği ortaya çıktı. Polisin çalışması sonucu yakalanan ve tutuklanan zanlının eşi ve kızına da suç uydurmaktan işlem yapıldı. 9’da


2 BIRAKIN ÖLELİM, ONLARIN ÖLMEDİKLERİNE DEĞMİYOR!

4

6 yıl olmuş, dile kolay... Bizim neslimiz henüz ortada bile yoktu o zamanlar. Teknolojik bütün silahların bir tarafta olduğu, diğer tarafın ise sadece ellerinde sapanı olduğu bir savaş. Bir taraf çirkin kahkahalarıyla en güçlü olduğuna inanırken diğer taraf yüreğindeki imana güvendi. Böyle başladı kutsal toprak kavgası. Her iki dinin kutsal saydığı topraklar için tüm dünyanın sessizliğe büründüğü bir savaş -sanıyorum bu esnada ustalaştı dünya üç maymun oyununda-. Ölenler, yaralananlar... Kadın, yaşlı, çocuk dinlemeyen bir savaş. “Öldürme!” diyordu İslâm; “Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin...” öldürecekse bile; “Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin.” diye uyarıyor. Bozulmuş Tevrat ise; “İhtiyarı, genci ve ere varmamış kişi ve çocuklarla kadınları helak için vurun, gözünüz esirgemesin ve acımayın!”, “Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek!”, “Et yiyin, kan için!” diyordu. Herkes inandığı dinin gereğini yaptı Kudüs’ü kazanmak için. Bilirsiniz, bir savaşta ne kadar acımasız olursanız o kadar kazanırsınız. İnandığınız Tanrı bile sizi durdurmuyorsa vicdanınızı kaybetmeniz normalleşir. Hiç yaşamadık ama biliyoruz ki kolay değildir bomba sesleri içinde çocuğunu uyutmak, yemek bulmak, yaşamak... Bazı Filistinli kardeşlerimiz bu zulme çok dayanamadı. Hicret ettiler daha emin memleketlere. Hiçbir yer vatanın yerini tutar mı? Ensarlar asr-ı saadeti hatırlarlar mı? Biliyorlardı Filistin adını her duyduklarında ağlayacaklarını ama gitmek zorundaydılar. Ve kalanlar vardı... Onlar ya şehit oldular ya da kendi yollarında yürütecekleri, mücahitler yetiştirdiler. 46 sene geçti. Hâlâ mücadele ediyorlar. Bakın Filistin haritasına, kalitesiz bir sil-

Şeytani tuzak! Suriye ordusundan ayrılarak muhaliflere katılan Tuğgeneral Zahir es-Sakit, Esed’in olası bir müdahale dolayısıyla çok sayıda mahkumu hedef olabilecek noktalara yerleştirdiğini açıkladı.

giyle silinmiş gibi... Geriye kalanlar ne kadar az. Olsun, Kudüs bizim! Olsun mabedimiz bizim! Varsın hepimiz ölelim, onların ölmediklerine değmiyor! İsrail bu, işini riske atmayı sevmeyen dünyanın biricik otoritesi(!). Hiç bırakır mı vakayı böylece? Belki de yıllar önce planladıkları çirkin oyunların tohumlarını saçtılar dünyaya. Müslümanların yaşadığı her yere. Savaş, darbe, diktatör lider... Allah’ın dinini az bir dünyalık karşısında değişen Müslüman sıfatlılar bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar da olmaz dediğimiz ne varsa, tam da o kadar oldu. Bir gün kardeşine ağlarken başka diyarlarda bir Müslüman, yarın kendi yarasını sarmaya çalışır oldu. Bütün dünya tıpkı küçük bir çocuk gibi o yöne bakıyor fakat gözlerini kapatır gibi yapıyor. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yokken artık kendi derdine düşüp birbirini unutmuş insanlar olmamızı istiyorlar. Oysa Allah “Parçalanıp ayrılmayın.” diyor bize. Biz Allah’ın öğüdüne sımsıkı bağlanıyor ve dualarımızda ilk sırayı yılmadan kardeşlerimize veriyoruz. Onlar istiyor ki ümmet uyusun, Kudüs unutulsun. Bizse onlara istediğini vermemek için direniyoruz. Vazgeçmiyoruz. Ya İsrail artık küçük oyunlar peşinde ya da yaptıkları planın küçüklüğünü göremeyecek akıl seviyesinde. Üçüncü bir ihtimal var ki daha korkunç; dünyayı susturmayı artık iyice öğrendiler ve planın kalitesiyle ilgilenmiyorlar! İmtihanı zor eyleyen Allah’ın asırlar önce verdiği müjdesine kulak kesilelim: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.

Suriye ordusundan ayrılan Tuğgeneral Zahir es-Sakit, Esed’in muhtemel bir müdahale nedeniyle, çok sayıdaki tutukluyu, hedef olabilecek noktalara yerleştirdiğini açıkladı. Esed’in askerî bütün hassas noktaları boşaltarak, gücünü yerleşim yerlerine doğru kaydırdığına dikkat çeken Sakit, bir çok kişinin de bu nedenle evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Askeri müdahalenin yakın bir zamanda gerçekleşeceğini öngördüğünü belirten Sakit, bu müdahalenin rejimin gücünü kırarak, muhalefetin saflarını birleştirmesi durumunda, kolayca Özgür Suriye Ordusu’nun eline düşmesini sağlayacağını ifade etti. Sakit, Esed yönetiminin Türkiye ve Ürdün’ü hedef alması halinde bunun Esed’in intiharı olacağını dile getirdi.

Hedefleri gösterdi ABD’nin askeri müdahalesi durumunda Suriye’nin misilleme olarak vurabileceği, İsrail, Türkiye ve Kıbrıs’taki “potansiyel hedefler” listesi Suriye devlet medyasınca yayımlandığına dikkat çekiliyor. İsrail haber sitesi Arutz Sheva, Suriye devlet medyasının, ABD’nin bir müdahale durumunda misilleme operasyonlarında uzun menzilli füzelerle vurabileceği “potansiyel hedefler” listesini yayımladığına dikkat çekerken “Havaalanları ve kimyasal tesisleri gibi, İsrail, Türkiye ve Kıbrıs’ta stratejik askeri mevzileri dahil, söz konusu hedeflerin havadan çekilen fotoğrafları devlet medyasınca yayımlandı” diye yazdı. Haberde şöyle denildi: “Suriye’nin füze saldırıları için ‘meşru’ olarak nitelenen spesifik hedefler, İsrail’in Dimona nükleer santrali, Haifa’daki petrokimya tesisleri, Hazor askeri hava üssü, Palmachim, Zala’im ve Tzrifin askeri üsleri, Kalandia Havaalanı ile Türkiye ve Kıbrıs’ta askeri ve istihbarat tesisleri de var.”


3

Bin kişilik yıkım Konya’da Telefoncular Çarşısı olarak bilinen Eski Matbaacılar Sitesi civarındaki 92 baraka ve 50 seyyar tezgah, 600 polis ve 400 zabıtanın kontrolünde dozerlerle yıkıldı.

DOSTLUK DÜKKANI

T

eknoloji ve sanayinin bir bölümü insanların ihtiyaçlarına cevap verebilmek için uğraşır. Diğer kısmı da hiç ihtiyacı olmayan şeyleri bulup onu ihtiyacı haline getirir. Bu teknoloji ve sanayi işbirliğinin, insanların yüzyıllardır yakındığı “dostluk” kavramına da el atmasını bekliyoruz. Hani Mevlana iç çekip hayıflanıyor ya: “Ah nerede var böyle bir dost…” diye. İşte böyle arzu edilen dostların, dostlukların alınıp satıldığı dükkânlar lâzım bizlere… *** İstediğin zaman almalısın, istediğin zaman satmalısın. Üst versiyonları çıkıp sürekli yenilenmeli. Hazır paket olarak bir cemiyet bile satın alabilmelisin. Senin etrafında, seni pohpohlayan, hiç canını sıkmayan… Sen nasıl istersen o şekilde davranan, dostluk eden… *** Bu hazır dostluklarla hayatımız bir şahane olacak. Maddi olarak biraz zorlanabiliriz, ama psikolojik olarak bunun değeri biçilemez. En başta insanları kazanmak için uğraşmayacaksın. Onun bunun keyfine göre iş yapmayacaksın. Modern çağın pompaladığı başına buyruk, egosu için yaşayan insan sen olacaksın. Kalbin incinmeyecek çünkü hata yapma şansın yok. Ortada bir hata varsa o da dostundan kaynaklanmıştır zaten, hemen gider bir üst versiyonunu alacaksın. Yaşadığın, sana ait alanın resmen kralı olacaksın. *** Nasıl, güzel fikir değil mi? Bizim için biraz yabancı bir kavram da olsa aslında insanlık buraya doğru gidiyor. Özellikle yeni nesil deyip gençleri günah keçisi yapmayacağım. Yenisiyle, eskisiyle; aç gözlü, doymak nedir bilmeyen, bir türlü tatmin olmayan büyük bir insan kalabalığı şu an bu sistemi zaten uyguluyor. Tek farkı dükkândan değil de nerden bulursa oralardan alıp, satıyor. Alıp satamayan da iki güzel laf edeyim, iki insanın gönlünü kazanayım demek yerine içindeki buğzla kuru kuru yaşayıp gidiyor. Herkes birilerinin kendisine gelip adeta intisap etmesini bekliyor. Burnundan kıl aldırmayan, her dediği ayet, o kadar çok insan var ki; bunların arasında insanca yaşayabilmek gerçekten büyük bir sanat. Bir iş yerinde veya herhangi bir alanda enerjisinin yüzde otuzunu işine, yüzde yetmişini de fitne, fesat ve kendini tatmine adamış binlerce insan var. Biz eskiden fitne fücura Bizans Oyunu derdik, ama “bu çocuklar bir harika!” Bizans’ın sadece maddi değil manevi varlığını da fethetmişiz meğer. Bundan sonra bu oyun Türk Oyunu olarak biline. Bu yazı da hâlâ iyi niyetle bir şeyler yapma gayretinde olan yiğitlere ithaf oluna…

Kentin çeşitli bölgelerinde bulunan seyyar satıcıları bir noktaya toplamak amacıyla Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Furkandede Caddesi üzerine yapılan Telefoncular Çarşısı, bin kişilik polis ve zabıtanın kontrolü altında yıkıldı. Zaman içerisinde amacının dışında kullanıldığı iddia edilen bu çarşı için araç ve yaya trafiğini engellediği gerekçesiyle yıkım kararı alındı. Konya Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 12 Kasım 2012 tarihinde 715 sayılı kararı ile belirtilen yerlerin tahliyelerine karar verilmiş ve ilgili kişilere tebliğ edilmişti. Kendilerine tebliğ yapılan kişiler, kararın iptali ve yürütmenin durdurulması için idare mahkemesine başvurmuşlardı. Konya 2. İdare Mahkemesi

de, 24 Mayıs 2013 tarihinde ilgili kişilerin bu talebini reddetmişti. Mahkeme tarafından kararın reddedilmesinin ardından yaklaşık 3,5 ayın geçmesine rağmen ilgili kişiler tarafından barakalar boşaltılmamış, seyyar tezgahlar da kaldırılmamıştı. Bunun üzerine Büyükşehir Belediyesi, mahkeme kararını uygulamak için 600 polis, 400 zabıtanın desteğiyle çarşıda bulunan barakaları yıkmak için harekete geçti. Yıkım öncesi doğabilecek taşkınlıklara karşı özel harekat polisi ve TOMA da olay yerinde hazır bekletildi. Yıkım öncesi belediye görevlileri tarafından ilk olarak çarşının içerisindeki malzemeler toplanarak kamyonlara yüklendi. Bazı baraka

Tv can aldı Konya’da 3 yaşındaki çocuk, oynadığı televizyonun üzerine devrilmesi sonucu hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, annesi Fadime Süren’in mutfakta olduğu sırada oturma odasında sehpa üzerinde bulunan televizyonla oynayan Mert Süren’in (3) üzerine televizyon devrildi. Televizyonun altında kalan küçük çocuk gürültü üzerine odaya gelen annesi tarafından yaralı halde bulundu. Özel bir hastaneye kaldırılan küçük çocuk, tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

sahipleri kendi eşyalarını kendileri toplarken, bazıları da eşyalarını belediyenin emanet bölümüne teslim etti. Bazı baraka sahipleri ise yıkıma tepki göstererek, polisin üzerine yürüdü. Yaşanan arbedenin ardından polisler, baraka sahiplerini sakinleştirdikten sonra bölgeden uzaklaştırdı. Barakalardaki eşyaların tahliyesinin ardından polisler, vatandaşları ve basın mensuplarını yıkım nedeniyle barikatların dışına çıkarttı. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından 92 baraka ve 50 seyyar tezgah 5 dozer tarafından yıkıldı. Barikatın dışında bulunan bazı vatandaşlar yıkım anını cep telefonlarıyla görüntülerken, bazıları da yıkıma tepsi göstermeyi sürdürdü.

2 kişi can verdi

‘Hastayız’ yalanı Konya’da şüphe üzerine durdurulan otomobildeki alkollü şahıslardan biri astım hastasıyım, diğeri de böbrek hastasıyım diyerek polisten kurtulmaya çalıştı. Yapılan incelemeler sonucunda sürücü Ömer Ü.’nün 213 promil, Sinan Y.’nin 270, Veysel K.’nin de 280 promil alkollü oldukları belirlendi. Şahıslara ait otomobilin de birçok suçtan aranmasının olduğu öğrenildi.

Konya-Adana karayolunda sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu takla atan otomobilde 2 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Karapınar istikametinden Ereğli istikametine seyir halinde olan Süleyman Yılmaz (58) yönetimindeki otomobilin direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak takla attı. Kazada otomobilde bulunan Riyhan (80) ile Muhtaber Yılmaz (37) olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobil sürücüsü Yılmaz ile eşi Sıdıka, oğulları Selami Yılmaz ise yaralandı. Yaralalılar ambulansla hastaneye kaldırıldı.


4 AYÇİÇEĞİ ALIMI BAŞLADI, HAMYAĞ FİYATLARI İLE PİYASADAKİ HER ARTIŞTAN ÜRETİCİ FAYDALANACAK

Yüzlerinde çiçek açtı Ayçiçeği piyasasındaki belirsizlik, Hükümetin ithalata gözetim uygulaması kararı vererek, ithal üründe referans fiyat uygulanacağını ve maktu miktarda vergi alınacağını duyurması, Konya Şeker’in de avans fiyatlarını açıklaması ile sona erdi.

İthal ayçiçeği fiyatlarının ton başına 350 dolarlara kadar inmesi üzerine Hükümetin Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile yüzde 44 yağ içeren yüzde 6-7 nem oranına sahip ayçiçeğinin gerçekte kaç dolara ithal edilirse edilsin 675 dolardan ithal edilmiş sayılacağını ve ithalatta ton başına vergi miktarını 182 dolar olarak uygulayacağını duyurması ile birlikte yerli ürün piyasası da şekillenmeye başladı. Ayçiçeği hasadının başlamasıyla birlikte ithal ürünün fiyatının 350 dolara kadar inmesi üzerine ürün borsasında fiyatların 900-950 Liralarda oluşması buna rağmen piyasada alım satımın olmaması üzerine Konya Şeker bölge üreticisinin mağdur olmaması için piyasaların dengelenmesini beklemeden harekete geçti. Henüz birçok bölgedeki üretici birlikleri fiyat açıklamazken Konya Şeker, üreticinin belirsizlik yüzünden kayba uğramaması amacıyla avans fiyat açıkladı. Ürünün nihai fiyatını piyasadaki hareketlere göre belirleyecek olan ve ithal ürüne uygulanan maktu vergi oranının biraz daha yükseltilmesini bekleyen Konya Şeker, dış pazarlarda ürün fiyatlarında yaşanacak her yükselme ile birlikte ürün fiyatlarındaki artışı da üreticisine nihai fiyatı belirlerken yansıtacak. YÜZDE 50 YAĞLI ÜRÜNÜN AVANS FİYATI 1250 LİRA Ayçiçeğinde bu sene de avans fiyat uygulamasına karar veren Konya Şeker, alımlarını yüzde 50 yağlı ayçiçeği için 1.250 TL avans fiyat ile başlattı. Yüzde 44 yağlı ayçiçeği için bin 130 TL avans fiyat uygulayan Konya Şeker, ürün piyasasındaki olası artışlar ile hamyağ piyasasının şekillenmesi ile birlikte ayçiçeği fiyatlarını tekrar gözden geçirerek piyasanın yükselmesi halinde ürün fiyatındaki artışları aynı oranda ödemelerine yansıtacak. Avans fiyat uygulaması ile iç ve dış piyasadaki hareketlere göre üretici lehine oluşabilecek fiyat artışlarını üreticiye yansıtmayı hedefleyen Konya Şeker, ürün piyasasının yanı sıra ham yağ satış fiyatlarında oluşabilecek fiyat artışlarını da ürün fiyatlarına ilave edebilecek.

ÜRÜN BOLLUĞU FİYATLARI AŞAĞIYA ÇEKMİŞTİ Bu sene dünyada yaşanan ürün bolluğu nedeniyle uluslararası piyasalarda ayçiçeği fiyatlarının aşağı yönlü seyir izlemesi ve özellikle de Ukrayna Ayçiçeğinin fiyatının 350 dolarlara kadar düşmesi iç piyasalarda ayçiçeği fiyatlarının üreticinin beklentisinin altında oluşmasına sebep olmuştu. Ülkemizde bu sene ayçiçeği üretiminin beklenmedik şekilde bir önceki yıla göre yüzde 50’nin üzerinde artması, özellikle de Konya’da geçen sene 207 bin ton olan üretimin 375 bin tonun üzerine çıkacak olması, ayçiçeği fiyatlarını çok sayıda üreticinin birinci gündem maddesi haline getirmişti. Erken hasadın gerçekleştiği Çukurova ve Ege’de piyasa fiyatlarının ton başına 920-930 lira civarında oluşması, ithal ürünün fiyatının bu ortalama fiyatları daha da aşağıya çekilmeye zorlaması ayçiçeği pazarlarında oluşan düşük fiyata rağmen alım satımın hemen hemen hiç olmamasına sebep olmuştu. Ülkemizin hemen hemen her bölgesinde hasat başlamasına, bazı bölgelerde tamamlanmasına rağmen üretici birlikleri ve büyük alıcıların fiyat açıklamadığı pazarda herkesin yeni dengenin oluşmasını beklemesi üreticilerin mağduriyetine sebep oluyordu.

NİHAİ ÜRÜNÜN FİYATININ UCU AÇIK Bu duruma sessiz kalmadıklarını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “Biz herkesten önce adım attık. Bunun sebebi belirsizlik nedeniyle üreticinin elindeki ürünü yok paraya elden çıkarmaması içindir. Şimdilik avans fiyat belirledik. Bu fiyat ürünün nihai fiyatı değildir. Biz 350 dolarlara kadar düşen ithal ürüne referans fiyat uygulaması ile maktu miktarda vergi konmasını doğru buluyoruz. Bu uygulama ile piyasa fiyatları 950-1.000 liralarda oluştu. Ancak bunu yeterli görmüyoruz ve ürün piyasasında fiyatı biraz daha yukarı çekebilmek için bu vergi oranının biraz daha arttırılmasını bekliyoruz. Orada yapılacak her düzenlemenin getireceği fiyat artışını biz ürün fiyatına yansıtacağız. Bu konuda adım atılacağını da umut ediyoruz. Ancak, o konudaki gelişmeleri bekleyecek ne üreticinin zamanı ne de bizim zamanımız olmadığı için en azından mevcut durumda üreticinin daha fazla mağdur olmaması için Konya Şeker olarak biz harekete geçmek zorundaydık. Çünkü hasadını yapan üretici borsada oluşan fiyattan ürün satmaya başlamıştı ve biz borsa fiyatının üzerinde bir avans fiyat belirleyerek ürün fiyatına müdahil olduk” dedi.

ÜRETİCİ MAĞDUR EDİLMEYECEK Ürün alımında mısırda olduğu gibi ürün borsasındaki fiyat hareketlerini kontrol ederek, yapacakları yüksek tonajlı alımlarla ürününü Konya Şeker’e veremeyen üreticinin mağdur olmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk şunları kaydetti; “Yağlı tohumlarda bu sene ürün arzında tüm dünyada ciddi bir artış oldu. Türkiye’de geçen sene 900 bin ton olarak gerçekleşen üretimin bu sene yüzde50’den fazla artacağı tahmin ediliyor. Konya’daki üretim artışı ise Türkiye ortalamasının neredeyse iki katı. Geçen yıl 207 bin ton ayçiçeği üreten Konya’nın bu sene 375 bin tonun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Üretimdeki bu artışın yanı sıra mesela 5 yıl önce 950 dolara çıkan ve geçtiğimiz birkaç yıl boyunca yine yüksek seviyelerde oluşan dünyadaki ürün fiyatları da birden 350 dolarlar seviyesine düştü. Erken hasat yapılan bölgelerde fiyatlar ton başına 900 liranın altını gördü. Konya’da da ilk fiyatlar bu seviyelerde oluşmaya başlayınca Konya Şeker olarak pazarda fiyatları yukarı çekmek için harekete geçtik ve fiyatları yukarı çekmek için avans fiyat açıkladık.

Bu fiyat iki ay öncesine göre oluşan piyasa fiyatlarının yaklaşık yüzde25 üstündedir. Ağustos ortası itibarıyla ise Konya’da ayçiçeği fiyatları ton başına 9001.000 Lira arasındaydı. Konya Şeker olarak bu sene de avans fiyat uygulayacağız. Avans fiyatın anlamı şu, ürün bu fiyatın altında olmayacak. Dış pazarlardaki seyri takip edeceğiz, iç pazarlardaki fiyat hareketlerini kontrol edeceğiz ve en önemlisi de ham yağ satış fiyatlarının bu sene için denge fiyatının oluşmasıyla birlikte ham yağ satış fiyatına göre ürün fiyatını tekrar değerlendireceğiz. DAHA FAZLASI YANSITILACAK Eğer ürün fiyatı açısından piyasalar yükselirse veya hamyağ piyasasında yukarı doğru bir hareket olursa bunu ürün fiyatına hemen ve elimizden gelen en üst seviyede yansıtacağız. Üreticinin çok daha fazlasını hak ettiğini, gönlümüzün de daha fazlasını vermek istediğini söylememe bile gerek yok. Ancak, burası bir üretici kuruluşu ve bizim ürettiğimiz ürünün yani ham yağın alıcıları var. ÜÇTE BİRİNİ KONYA ŞEKER ALACAK Bizim kâr derdinde olmadan bir ton hamyağı satabileceğimiz en yüksek fiyatı baz alarak o ham yağın elde edilebileceği ürün miktarına göre ayçiçeği fiyatını belirlediğimizi, üreticiye verilebilecek en yüksek fiyatı verdiğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Biz bu sene Konya’da üretilen ürünün yaklaşık üçte birini alacağız. Alımımızı pazardaki fiyat hareketlerini dikkate alarak ve tıpkı mısırda yaptığımız gibi piyasaya alımla müdahil olarak yapacağız ve ürün fiyatının düşmemesini, üretici lehine dengede kalmasını sağlayacağız. ÜRETİCİNİN GÜVENCESİ Gelecek yıl elimiz daha rahat olacak ve Ham Yağ Fabrikasında başlattığımız ve fabrikanın kapasitesini 700 bin tona çıkaracak yatırımın tamamlanmasıyla bu bölgede üretilecek bu miktara kadar ayçiçeğine Konya Şeker güvencesini doğrudan sunabileceğiz.”


5 ÖZEL İSLÂMİ OKULLAR

G

eçmişte medreselerimizin ilim ve fende ne büyük âlimler, bilim adamları yetiştirdiği bilinen bir gerçek. Hemen hemen tüm icatların kaynağı bu medreselerde yetişen ilim adamlarına aittir. Diğer İslâmî ilimlerde yetişen âlimleri ve eserlerini söylemeye bile gerek yok. Şimdi bu türden medreselere dönüş mümkün mü diye soracak olursak şahsi kanaatim mümkün görülmüyor. Şöyle ki Osmanlıca has Türkçe olduğu halde, bugün Osmanlı eserlerini okuyup anlayabilmemiz için yükseköğrenimden sonra en az on sene ciddi eğitim almamız gerekiyor. Bir yazarın dediği gibi, “ecdadının yazılı eserlerinin bulunduğu kütüphaneye girip de bir cümle anlamadan çıkan” garip ve aşağı bir eğitim tezgâhından geçen Müslümanlar topluluğuyuz. Artık Mimar Sinan gibi eserler vermemiz bir hayal fakat çağdaş Mimar Sinan diyebileceğimiz rahmetli Mimar Cevat Ülger gibi eskinin mimari özelliğiyle, çağın malzeme ve tekniklerini birleştirmek mümkün. (Mimar Cevat

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 16 3-9 Eylül 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Nevzat Şipleme Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 5 Eylül 2013

Ülger ise projelerini her yönüyle klasik özelliklere sahip olarak hazırladığı Kayseri’de Bürüngüz, Eskişehir’de Reşadiye ve Tepebaşı camileriyle İstanbul’daki Küçüksu camilerinde aynı zamanda ananevî-geleneksel inşa tekniklerini kullanmış, detaylarda ise sağlamlık ve ekonomik olma gibi özellikleri sebebiyle çağdaş malzeme ve tekniklerden de faydalanmıştır.) Şu anda var olan medreselerle eski medreseleri kıyasladığımızda ve bugünün Müslümanlarının eğitim tercihlerine baktığımızda, Müslümanların yapacağı özel okulların daha farklı olması gerektiği gerçeği kendini gösteriyor. Meselâ 1986’dan beri faaliyet gösteren Fatih Medreselerinin eğitim şekli ve öğrettikleri her Müslümanın kabulüdür. İstek ve şikâyetlerinin arasında devletin kendilerine imkân vermemesi, halkın itibar etmemesi. Bu gerçeği Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi şu veciz sözleriyle ifade etmişler; “Gezdiğimiz yerlerde talebe var, medrese yok. Milyarlar başka yerlere gidiyor, ama medreseye yok...”

kayıt yaptırılan İmam Hatip Liselerine katsayı zulmü geldiğinde çocuğunu İmam Hatip Lisesinden alıp açık liseye kaydettirenlerin başında, bu okullarda dinî öğreten (İstisnalar müstesna) meslek dersi öğretmenleriydi. Dinini de öğrensin diyen Müslüman veliler, çocuklarını bu okullardan alıverdiler. Sonra bu okullar öğrencisizlikten kapanacak duruma geliverdi. Bu okulları tercih eden de sonra çocuğunu bu okullardan alan da aynı Müslüman.

Devlet imkân verse de Müslüman halkın çoğu şu anda mevcut olan medreseleri tercih etmeyecektir. Dini bilgilere, Kur’an eğitimine önem vermediğinden değil, tercih alışkanlıklarından dolayıdır. Yıllardır en ince telkin vasıtalarıyla işlene işlene oluşmuş bir “tercih alışkanlığı” söz konusu.

İnsan alışkanlıklarının esiridir. Müslüman halkın bu tercih alışkanlığını gözardı eden her eğitim projesi (Allah en iyisini bilir.) yerinde saymaya mahkûm olur.

Yıllardır kendisinin mahrum bırakıldığı İslâm ahlâkından çocuklarını mahrum bırakmama isteği ve ben okuyamadım çocuğum okusun isteğinin kıvamlaştığı “tercih alışkanlığı” göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir.

Allah’ın Resûlü’yle temeli atılmış, zaman içinde döne dolaşa Selçuklu ve Osmanlı’da medreseleşmiş, kök duygu-ana fikir diyeceğimiz irfanın, modern öğretme teknikleriyle çocuklarımıza öğretilmesi meselesi... Bir Müslüman olarak bu mesele, sizin de meseleniz mi bilemem...

Müslüman halk, çocuğunun dinî bilgiler almasını, ama aynı zamanda bir meslek sahibi olmasını istiyor. Bir zamanlar sadece Konya’da her sene binlerce

Eğer meselenizse öncelikle medrese ismini değiş-

tirmekle işe başlamak gerekiyor. Çünkü Müslüman, Anadolu insanına 80-90 yıllık süreçte, her vesileyle medreseler olumsuz yönde telkin edilmiştir. İçinde orta ve yükseköğrenimi de barındıran “Külliye” ismi halkımıza daha sıcak gelecektir.

Hacıbekir lokumu, şeker ve yağdan ibaret. Malzeme kolay, kıvamı tutturabilmek ustalık işi... Allah’ın Resûlü’nden devraldığımız irfanın, halkın alışkanlıklarına da cevap verecek şekilde kıvamlaştırılması, söylemesi kolay uygulaması imkân, istek ve ustaya kalmış. IQ sisteminin belli zekâya sahip öğrencileri zeki diğer öğrencileri ıskartaya ayıran eğitim anlayışından kurtulmamızın zamanı gelmiştir artık. Bugün gelinen nokta; “Tembel, geri zekâlı, beceriksiz öğrenci yok, sadece hangi zekâ ve yeteneğe sahip olduğunu bilemediğimiz için başarısız olan öğrenci vardır.” şeklindedir. Unutmayalım, Allah hiçbir insanı boş olarak yaratmaz. Siz onları yanlış eğiterek boşa, ıskartaya çıkarırsınız...

SOLDAN SAĞA

YUKARIDAN AŞAĞIYA

1. İnsanda bulunan, bir şey yapabilme yeteneği, meleke... Çatal biçiminde ikiye ayrılmış sakal... 2. Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için kullanılan ve bir eksen üzerinde dönen araç... Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire... Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme (eski)... 3. Prometyum elementinin simgesi... Direnme işi, inat, taannüt... Bütün, tüm, kamu... 4. “Layıktır, uygundur, münasiptir” anlamında kullanılan bir söz... Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası... Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum 1 anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz... 5. 1 Sesin bir yere çarpıp geri dönmesi, yankılanması; 2 yankı... İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, 3 beğenilecek biçimde olan... Aksaray iline bağlı ilçelerden biri... 6. Bir an önce... 7. İzomeri ile 4 ilgili olan... Hangi şey... Üstüne öteberi koymak 5 için duvara veya bir dolabın içine birbirine paralel 6 olarak tutturulmuş, genellikle geniş, uzun tahta 7 veya metal levha... 8. Atanma işi... Uzun saplı, 8 yayvan, derin kaplardan yiyecekleri süzerek almaya yarayan delikli kepçe... 9. Kül rengi, boz 9 renk, demir rengi, demiri... Nicelik, nitelik, güç, 10 süre, sayı bakımından eksik... İzmir iline bağlı 11 ilçelerden biri... 10. Kelimeleşmek durumu... 11. 12 Lorentiyum elementinin simgesi... Gam dizisinde 13 “sol” ile “si” arasındaki ses... Tanrı’yı veya kutsal 14 bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin... Birçok kalın direk yan 15 yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı... 12. Galyum elementinin simgesi... Bir tür yaban mersini... Dünya üzerinde yer alan bir kıta... 13. Kuruntuya düşürme (eski)... Bir yargıçtan veya bazen savcı ve yargıçlardan oluşan bir kurulun, yargı görevini yerine getirdikleri yer, yargı yeri, yargıevi, mahkeme kapısı... Binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan, tek tırnaklı hayvan... 14. Kısa bir süre... Şevki olan... 15. İptidai olma durumu... İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer...

1. Çok yeni, hiç kullanılmamış... Çok iyi, çok güzel... 2. Elektronik posta... İnce perde veya örtü... Hıristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan evlenmemiş papaz, keşiş, karabaş... 3. Tellür elementinin simgesi... Birtakım işlevlerde insanın yerini alabilecek düzeneklerin hazırlanmasıyla ilgili çalışma ve tekniklerin bütünü... Arka, geri... 4. Buna göre, şu hâlde, artık (eski)... Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas... Üzüntülü, kederli... 5. Bir demiri mıknatısladıktan sonra bunun bir noktasından çıkan indükleme akışını sıfıra indirmek için gereken şiddetteki manyetik alan... Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, 14 15 tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim... 6. Asker (eski)... Sonradan olan, dıştan gelen (eski)... Ortadan kaldırma, yok etme... 7. Erime işi... Hastalıkla ilgili, hastalıklı (eski)... 8. Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir... Tibet’te, Asya’nın bazı yörelerinde yabani veya evcil olarak yaşayan, kılları uzun öküz türü, Tibet öküzü, Tibet sığırı... Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde “kenarlı” anlamıyla kullanılan bir söz... Çözme, çözülme (eski)... 9. Bayağılık, düşüklük, aşağılık... Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü... 10. Geviş getirenlerden, Güney Amerika’nın dağlık bölgelerinde yaşayan, yük hayvanı olarak kullanılan, karadan aka kadar türlü renklerde olabilen, tüyleri uzun, boyu yüksek ve boynu uzun hayvan... Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu, evsin (halk ağzı)... Bir öğretmenin, aynısını yazmaları için öğrencilerine verdiği yazı örneği (eski)... 11. Menevişlemek işi... 12. Ceylan... Skandiyum elementinin simgesi... Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç... Yakışır, yerinde, uygun... 13. Düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun yapısında bozulma sonucu kemik kırılganlığına, yatkınlığa ve kırık riskinde artışa neden olan bir tür hastalık, osteoporoz... Kripton elementinin simgesi... 14. İrade yitimi... İran’dan geçerek Kuzey Hindistan’a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse... Yurdumuzda üretilen bir pamuk türü... 15. Dolambaçlı.. Göreceli...

2

3

4

5

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

6

1

2

B A M B A Ş K A L I K

A N I R M A

T İ R A M R O A L P A

7

3

4

8

5

Ş P İ A M A H İ N O R T Y İ U J L I G Y A M A L İ K A Y I M A N A R M A K

9

10

11

6

7

8

9

10

13

14

15

K O T T O İ B U E R G A V L A E R G C I I D İ A Z

P U V A R

O S R N U S A Z İ K A V B A N İ A N I L R A M P İ T O Y A N L E P İ R D S S R B G A K O K M E S

M O N İ Z M

E L A L M A K

O N S R

A S İ

12

13

S E R T İ F İ K A

K A N M A

11

12

K I S A L T I M

Ş İ F A O T U


6 HALİMİZ PERİŞAN

F

ilistin, Afganistan, Bosna, Irak, Suriye şimdide Mısır... Her yanımız yara bere içinde. Bütün bunların bizi birleştirmesi gerekirken bölük bölük ayrılıyoruz sanki. İş neredeyse “ben daha çok kişi topladım” noktasına gelecek. Bunu eleştirdiğiniz zamansa akıllarında “hmm bu filan partili” etiketleri hazır. O kadar ki bazı insanlara hangi partiye oy verdiğinizi söylemeyince karşınızda afallayıp kalıyorlar. Sizi eleştirmek için ellerinde hiçbir şey kalmıyor. Bazı durumlarda da kendinizi herhangi bir grubun savunucusu olarak buluveriyorsunuz. Herkesin eksiklerini söyleyince kalıplaşmış tanımları içinde size bir tanım bulamıyorlar. Bu arada bütün bunlar mazlumlar “hep birlikte sizin yanınızdayız” demek için yaptığımız mitinglerde oluyor. Daha yan yana durmayı beceremiyoruz ama mazlumların yanındayız(!) Bu olumsuzlukları gören bir grup da çıkıp “İslam’da meydanlara inmek yoktur efendim” deyip ne yapmamamız gerektiğini söylüyorlar. Ne yapmamız gerektiğini de söylerler herhalde ama henüz öyle bir şey duymadım. Meydanlardaki bu hal günlük hayatımıza da yansıyor. Özellikle sosyal medyada gittikçe büyüyen bir cinnet hali mevcut. Kimi bazı partilerin hiçbir organizasyon yapmamasına, kimi destek mitinglerini parti mitingine dönüştürenlere, kimi gezi parkındakilerin bu olaylara (destek verircesine) sessiz kalmalarına, kimi gezi parkında ölenleri görmezden gelenlere... Kısacası herkes bir başkasına bağırıyor. Bir yandan da neredeyse artık insanları duyarsızlaştıracak kadar katliamlarda öldürülmüş çocuk videoları fotoğrafları paylaşılıyor. Bundan maksat nedir bilmiyorum ama ne kadar iyi niyetle yapılıyor olursa olsun (belli bir süre sonra) insanların kalplerini katılaştırdığı kesin. Türkiye de katliamlardan sonraki ahval bu şekilde seyrini sürdürürken bir yerlerde insanlar hâlâ direniyorlar, ölüyorlar... Allah’tan kendilerine destek için toplanan insanların içindeki bu ayrışmaları göremiyorlar. Allah’tan bizim hatalarımız onların direnişini gölgelemiyor. Allah’tan güvencelerinin Müslümanlar değil İslam olduğunu biliyorlar.

Yaraları sarıldı Suriye’de Esed güçlerince açılan ateş sonucu ağır olarak yaralanan birçok mülteci, Konya Beyhekim Devlet Hastanesi’nde tedavi edildi. Yaralı olarak hastaneye gelen mülteciler hakkında açıklamada bulunan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Harun Kütahya, “Suriye’deki savaş mağduru sivillere yardımcı olarak, hem tıbbi hem de vicdani sorumluluklarımızı yerine getirdik. Yalnızca Suriye’den değil, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerden de tedavi ve cerrahi operasyon için hasta geldi. Mülteci kardeşlerimizden başka hastanelerde işlemleri yapılamayan 2 hastamızın tedavisi de, hastanemizde başarıyla tamamlandı. Hastalarımızdan birisi Suriyeli bir sivil diğeri ise yardım gönüllüsü olarak orada bulunan bir Türk’tü. Çok şükür ki her

iki hastamızda tedaviye cevap verdi ve durumları çok iyi. Masum insanların savaş nedeniyle yaşadığı mağduriyetin hepimizi derinden yaraladığı bu ortamda, elimizden geldiğince onların yanında olmak bir parça da olsa bizleri mutlu ediyor” dedi. SAĞLIKLARI İYİ Tedavi gören hastaların durumu ve yapılan işlemler hakkında da bilgi veren Dr. Kütahya, “39 yaşındaki Nouman Khalil isimli Suriyeli vatandaş, evinde meydana gelen patlama sonucunda yaralandı. Sol bacağında diz ile ayak bileği arasında yaklaşık 12 santimlik kemik ve cilt dokusu kaybı yaşanmıştı. Şanlıurfa’da tedavisi yapılamayan hastamız, yaklaşık 20 gün önce Ortopedi ve Travmatoloji kliniğimize kabul edildi. Hastamızın diğer bacağından kaval kemiğinin

bir kısmı ile birlikte cilt dokusu alınarak, doku kaybı olan bölgeye mikrocerrahi yöntemiyle damar birleştirilmesi işlemi yapıldı. Gerçekleştirilen operasyonda hem defekt olan kemik hem de cilt doku nakli yapılarak, tek bir ameliyatla işlem gerçekleştirildi” ifadelerini kullandı. 19 yaşındaki Kamil Han adlı bir hastanın ise Türkiye’den yardım amacıyla Suriye’ye giden bir İnsani Hak ve Hürriyetleri (İHH) görevlisi olduğunu ifade eden Dr. Kütahya, “Siviller, üzerine yapılan saldırı sonucunda şarapnel parçaları ile yaralanmış. Sağ bacağı diz altından kesilmiş ve sol ayak bileğinde kemiklerin açıkta görünür olarak hastanemize müracaat etmişti. Kendisinin sol ayak bileğinde kopmuş ve defekt olan tendonları ile birlikte cilt defekti yine aynı bacakta alı-

Patpat dereye uçtu: 7 yaralı Seydişehir’de, piknik yapmak üzere yola çıkan ailenin içinde bulunduğu tarım aracı dereye devrildi. Kazada, 6’sı çocuk 7 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, ailesiyle birlikte piknik yapmak için yola çıkan Mehmet Girvat (19) idaresindeki patpat, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yol üzerinde bulunan dereye devrildi. Kazada, sürücü Mehmet Girvat ve aynı araçta Fatma (12), Emine (11), Hatice (7), Meryem (10), Mavişe Girvat (8) ve Fatma Nur Kuzucuk (12) yaralandı. Kazayı gören vatandaşların ihbarı üzerine

olay yerine çok sayıda ambulans sevk edilirken, yaralılar yapılan ilk müdahalenin ardından Seydişehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan yaralılardan bazılarının durumunun ağır olduğu belirtildi. Yaralılardan Fatma Nur Kuzucuk ise, ya-

pılan müdahalenin ardından Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Görgü tanıklarından Mevlüt Kaçaroğlu, pikniğe giderken patpatın şarampole yuvarlandığını gördüğünü söyledi. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.

nan damarlı cilt dokusu ile kapatıldı. Şu anki sağlık durumu oldukça iyi” şeklinde konuştu. TEK İNSAN BİLE ÖNEMLİ Sivil halka yönelik yapılan katliamlardan dolayı üzüntülü olduklarını vurgulayan Beyhekim Devlet Hastanesi Yöneticisi Op. Dr. Gökhan Darılmaz da, ‘‘Suriye’de özellikle son dönemlerde artan ölümlerden tek bir kişinin bile kurtulmuş olması, bizler için oldukça önemlidir. Bu nedenle hem Suriyeli kardeşimizin, hem de canını hiçe sayarak mağdurların yanında olan yardım gönüllüsü kardeşimizin, tedavilerine büyük önem verdik. Ben büyük bir özveri ile hastalarımızın tedavileriyle ilgilenen, mikro cerrahi yöntemiyle de çok önemli operasyonlara imza atan ortopedi doktorlarımızı kutluyorum” diye konuştu.

Keçi desteği Kulu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, yetiştiricilere 2013 yılı anaç koyun, keçi desteklemesi yapılacağını açıklandı. Kulu İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Tufan Kaya, “Kulu merkez, belde ve köylerdeki hayvan yetiştiricileri, 2013 yılı anaç koyun, keçi desteği olarak hayvan başına 20 TL’lik destekten yararlanmak için, üyesi bulunduğu birliğe, Koyun, Keçi Kayıt Sistemi’nde güncellenmiş hayvanların kulak numaraları listesi bulunan dilekçe ile 1 Eylül 2013 30 Kasım 2013 tarihleri arasında başvurabilir.


7 OLUP BİTEN NE?

D

aha dün gibi kısa bir zaman önce Mısır’ın üniformalı katillerinin cinayetleri ile yüzleşirken, birden bire Suriye diktatörünün kimyasal saldırısı neticesi kavrulan mazlumların -öylece sessiz- soluklarının kesilerek vahşice öldürüldüğüne şahit olduk. Bütün İslam coğrafyasında yaşanan olaylar bu minval üzere devam edip gitmekte. Haberdar olabildiğimiz Müslümanların yerini yurdunu ancak onlar katledilince öğrenebiliyoruz. Myanmar diye bir yer olduğunu ne zaman öğrendik? Çeçenistan, Afganistan, Filistin, Irak, Somali, Burma, Moro, Tunus, Fas, Cezayir, Yemen… Dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanlar her an aynı vahşetle karşı karşıyadırlar. Ergenekon çetesinin hazırladığı “Balyoz Darbe Planı” gerçekleştirilebilseydi, bugün Mısır’da yaşananlar Türkiye’de uygulanacaktı… Mısır’da gerçekleştirilen darbenin arkasında yer alanlarla Suriye’deki katliamı gerçekleştirenler aynı kliğin uzantılarıdırlar. Suudi Arabistan Krallığı’nın Mısır’ın darbeci katillerine verdiği tam destek neyle izah edilebilir? Adını İslam Cumhuriyeti diye tescilleyen İran’ın Müslümanları katletme noktasında Beşşar Esed’in izinden yürümesi, Hizbullah’ın katiller sürüsüyle Suriye halkını öldürme yarışında onlardan geri kalmaması ne anlama gelir?

Müslümanlar olarak bizler, vahşette sınır tanımayan İsrail devletinin Filistin’de, Lübnan’da yaptıklarını zaten biliyorduk. Onlar bunun için varlar. Tamam, ama halkı Müslüman olan ülkelerde onları idare etmek noktasında başa geçen/geçirilen katiller sürüsünü nereye koymalıyız? Irak’ın başına peydahlanan Saddam Hüseyin, bütün ülkeyi kendi heykelleriyle donatmış, kurduğu zalim düzeni devam ettirmek için her türlü vahşete imza atmış ve Halepçe Katliamını gerçekleştirmişti. Sonu malum. Kâfirler tarafından, kelime-i şehadet getirirken katledildi. Kaddafi, Libya’nın başına musallat olmuş, yazdığı sosyalizm/İslam karması “Yeşil Kitap”ın ilkeleri ile halkına yıllarca zulüm ile hükmetmiş ve kendi sonunu halkı ile savaşarak hazırlamıştı. Mısır. Fas, Tunus, Cezayir, Çeçenistan, Yemen, Afganistan, Pakistan… Adına İslam ülkesi dedikleri hangi yer olursa olsun, orası; bir şekilde benzer diktatörler eli ile idare edilmekte, Müslümanlar fiili ve fiziki manada kontrol altında tutularak ehilleştirilmektedirler! Nasreddin Hoca’nın leyleğin kendine göre fazla uzuvlarını keserek, “Hah işte şimdi kuşa benzedin” hikâyesinde olduğu gibi, Müslümanlar onların istedikleri biçim ve halde oluncaya kadar her yönü ile budanmaktadırlar. İdrakleri iğdiş edilerek her yönü ile budanan Müslümanların artık eli kolu bağlanmış

Çocukları için hırsızlık yapmış! Konya’da alış veriş merkezinin camını kırarak hırsızlık yapan şüpheli yakalanınca, çocukları için kahvaltılık malzeme çaldığını iddia ederken, 23 ayrı dolandırıcılık olaydın kaydı çıkması dikkat çekti. Edinilen bilgiye göre, 23 çekle dolandırıcılık suçundan kaydı bulunan Hasan Ö. (29) taşla alış veriş merkezinin camını kırarak içeriye girdi. İçeriden iki kutu zeytin, peynir, ve yumurta çalan şüphelinin marketten çıktığını gören vatandaşlar polise ihbarda bulundu. Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, şüpheli Hasan Ö’yü Doğanlar

Caddesi üzerinde yakaladı. Yakalanan zanlı, çocuklarım için kahvaltılık malzeme çaldım, alacak imkanım yoktu” dediği öğrenildi. 2 çocuğu olduğu öğrenilen Hasan Ö’nün, 23 ayrı karşılıksız çek ile dolandırıcılık olayından kaydının bulunduğu öğrenildi.

ve içinde bulundukları halden habersiz birer köle durumuna getirilmişlerdir. Kölelikten kurtuluş mücadelesini vermek bir yana, mücadelenin kime ve neye karşı yapılacağından bihaber, “dost ve düşman”ı tanımayan, başına gelen belalardan dolayı oraya buraya savrulan, ama her hali ile “köleliği devam eden kalabalıklar” haline getirilmişlerdir. Mezhebi ve meşrebi sapık anlayışlar, onlara “gerçek kurtarıcılar”mış gibi pazarlanmış ve onların bir kısmı bu hileyle kandırılmıştır. Suriye gerçeğinde yaşadığımız İran ve Hizbullah faktörü bunun delili değil mi? Sapık anlayışların temsilcisi hüviyetindeki bir kısım âlim geçinen zalim hainlerin hezeyanlarını “din” diye dinlemişler ve maalesef onların önlerine yem niyetine attıkları kimi doğrulara kanmışlar ve böylece perdelenen gerçekleri görememişlerdir. Sayısız misaller verebileceğimiz bu hal için verilebilecek en güzel misallerden birisi bu günlerde gün yüzüne çıkmıştır. Mısır ve Suriye’de yaşanan vahşeti görmeyen, bilmeyen, duymayan bir Müslüman kalmış mıdır yeryüzünde? Hayır. Önümüzdeki günlerde milyonlarca Müslüman Hac ibadeti için kutsal topraklara akın edecek. Dünyanın her tarafından gelecek Müslümanlar Kâbe’de birbirleriyle hemhal olacaklar. Geldikleri yerlerde öğrendikleri İslam’ın güzelliklerini yaşayacaklar.

Kâbe’yi tavaf edecekler. Safa – Merve Tepeleri arasında gidip gelecekler. Şeytan taşlayacaklar. Kısacası, Hac farizasını yerine getirecekler. Sonra huzur-u kalb ile memleketlerine dönecekler. Bu halde bir beis yoktur elbette. Ama, olaylara başka bir pencereden bakarak teşhis koyalım. Mısır ve Suriye’de Müslümanlar katlediliyor. O katliamın faillerinden hesap sormak mevkiinde olan müminler, katillere destek olan Suudi yöneticilerin hâkim oldukları topraklarda sanki bu dünyada hiçbir şey olmamış gibi, gönül huzuru içinde ibadetlerini yapıp geri dönüyorlar. Bu dönüş kimin işine gelir acaba? Kâbe’de toplanan mü’minler, Rabia meydanındaki kardeşlerinin yanında olduklarını beyan edecek işareti hep beraber tağutların tahakkümüne isyan için yapıverseler… Zulme sessiz kalmayacaklarını haykırsalar ve oradan bütün dünyaya bu mesajı vermenin azmi ile dönseler?... Temennilerimiz, teklifimiz olarak kayıtlara geçsin. Müslümanlar yeryüzüne hâkim olacak güç ve irade ile çalışarak birbirleriyle kenetlensin. Suriye’ de katledilen mazlumların intikamını almayı kafirlerden değil, dünya bizden beklesin. Mısır’da ve bütün dünyada yaşananların hesabını soracağımız günler için çalışmak ve geleceğimizi inşa etmek mecburiyetindeyiz. Vesselam…

Mera vatandaşın hizmetinde Konya’nın Seydişehir ilçesinde, atıl orman alanları ve kullanılmayan mera arazilerinin ağaçlandırılarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yeni uygulaması ile vatandaşların hizmetine sunulması hakkında bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Yetkililer, Seydişehir’de ilk etapta Gökçehüyük ve Karacaören köylerinde uygulamaya geçeceklerini, diğer köylerde de uygulanması için muhtarların ve vatandaşların taleplerini beklediklerini

belirttiler. Bölge Müdürü Necati Alıç, Seydişehir Fidanlık Şefliği’nin tam kapasite ile üretim yaptığını ve bu fidanlığın ihtisas fidanlığına dönüştürüleceğini söyledi.

9 hırsızlık şüphelisi yakalandı Konya polisi, ev ve iş yerlerinden hırsızlık yapan 9 şüpheliyi gözaltına aldı. Güvenlik kamerasına da yansıyan hırsızlık olaylarından birinde bir kişi iş yerinde duran kadını oyalarken, daha önce 35 kez yakalanan 16 yaşındaki kardeşi kasadan para çaldı. Edinilen bilgiye göre Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, kent merkezinde iş yeri ve evlerde meydana gelen hırsızlık olayları ile ilgili çalışma yaptı. Elde edilen güvenlik kamerası kayıtlarına göre; hırsızlık şüphelisi Yüksel İ. (18) Meram Gazanfer Mahallesi’nde bir iş yerindeki kadını oyalarken, hırsızlıktan 35 kaydı bulunan Resul İ. (16) de içeri girerek kasadan 400 lira çaldı. Polis, kamera kayıtlarından yola çıkarak şüpheli Resul İ. ile ağabeyi Yüksel İ.’yi kısa sürede yakaladı. te yandan Akif Paşa Mahallesi’nde bir eve girip ziynet eşyası çalan 4 kadını fark eden vatandaşlar polise haber verdi. Polis, takip ettiği kadınları hırsızlık amacıyla girdikleri başka bir evde suçüstü yakaladı. ırsızlık olaylarına karşı çalışmalarını sürdüren polis, kent merkezinde hırsızlıktan kaydı bulunan 3 şüpheliyi ellerindeki LCD televizyonu bir iş yerine verirken gördü. Baskın yapan polis, 3 şüpheliyi gözaltına aldı. Şüphelilerin iş yerine verdikleri televizyonla telefonu çaldıkları ortaya çıktı.


8 Konya’da, rögar kapağı hırsızlığı başta olmak üzere birçok olaya karıştıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 6 şüpheliden 3’ü tutuklandı. Konya’da, çeşitli hırsızlık olayına karıştıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 6 şüpheliden 3’ü, sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Alaaddin Tepesi’ndeki bir iş yerinden 14 adet etek çalınması üzerine Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, bölgede araştırma başlattı. Hırsızlık şüphelisinin etekleri çaldıktan sonra bisikletiyle kaçtığını belirleyen polis, çalışmalarını bisikletli şahıslar üzerinde yoğunlaştırdı. Kültür Park içerisinde şüpheli şahıslar üzerinde inceleme yapan polis, hırsızlıktan 40 kaydı bulunan Halil G.’yi (20) çaldığı eteklerle birlikte yakaladı. İkinci hırsızlık olayı ise, Selçuklu Yazır Mahallesi’ndeki bir binanın bodrum katında meydana geldi. Bodrum katında bulunan kömürlüklerin içerisinde bulunan bakır malzemelerin çalınması üzerine polis ekipleri, şüphelileri bulmak için harekete geçti. Şüp-

helilerin çaldıkları bakırları hurdacılara satabilecekleri ihtimalini değerlendiren polis, sanayi bölgelerinde şüphelileri aramaya başladı. Yapılan çalışmalar sonucunda hırsızlıktan 70 kaydı bulunan Mustafa Ö. (30) ile 30 kaydı bulunan Hasan E.’yi (30), Meram Sanayi Sitesi’ndeki bir hurdacıya malzemeleri satmak isterken gözaltına alındı. Her iki olayda gözaltına alınan 3 şüpheli, Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki ifadelerinin

ardından Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Şüpheliler, hastanedeki kontrollerin ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. RÖGAR KAPAĞI HIRSIZLARI KAÇAMADI Son hırsızlık olayında ise, kent merkezindeki sokaklardan rögar kapaklarının çalınması üzerine Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, şüphelileri yakalamak için

çalışma başlattı. Son olarak merkez Meram ilçesi Tırılırmak Mahallesi İncikum Sokaktaki rögar kapaklarının çalındığı bilgisi üzerine polisin araştırmaları bu bölgeye kaydırıldı. Vatandaşların bilgisine başvuran polis ekipleri, şahısların rögar kapaklarını otomobil ile götürdüklerini belirledi. Bölgelerde devriye gezen polis ekipleri, şüphelilere ait otomobilin merkez Meram ilçesi Kalfalar Mahallesi Hasanköy Caddesi üzerinde seyir halindeyken fark edildi. Polisin dur ihtarına uymayıp kaçmaya başlayan şüpheliler, yaşanan kovalamacanın ardından yakalandı. Araçta bulunan ve hırsızlıktan 2’şer kaydı bulunan Ziya A. (31), Ahmet M. (24) ve hırsızlıktan 27 kaydı bulunan Ali Ö. (26) etkisiz hale getirildikten sonra gözaltına alındı. Şüpheliler Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi.

Dövizle borçlanmayın uyarısı Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk, tüm dünya ekonomilerinde ABD Merkez Bankası (FED) kaynaklı bir panik havasının yaşandığını belirterek, iş adamlarının bu dönemde temkinli olması uyarısında bulundu ve “Dövizle çalışmayan, dövizle borçlanmasın” dedi. KTO Ağustos ayı meclis toplantısı gerçekleştirildi. Meclis Başkanı Ahmet Arıcı’nın yönettiği toplantıda gündemdeki ekonomik ve sosyal konular değerlendirildi. KTO Başkanı Selçuk Öztürk, “Dünya piyasalarında şu an yaşanan panik havası haziran ayında ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeye son vereceğine ilişkin açıklaması ile başladı. Bununla birlikte IMF küresel piyasalardaki belirsizliklere bağlı olarak sermaye akımlarında önümüzdeki dönemde yaşanabilecek dalgalanmayı ve kredi artış hızındaki yavaşlamayı gerekçe göstererek Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için 2013 yılı büyüme tahminini yüzde 5’e indirdi. Bu gelişmeler sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı özellikle de gelişmekte olan ülkeleri ciddi şekilde etkilemiştir. Gelişmekte olan birçok ülkede sermaye çıkışları meydana gelmiştir. Bu süreçte Gezi Parkı vesilesi ile Türkiye ekonomisinin daha fazla zarar görmesine yönelik yurt dışı kaynaklı provokasyonları gördük. Gezi Parkı olayları güçlü si-

yasi iradenin ekonomide refleksini zayıflatmak için olduğundan daha farklı gösterildi. Ardından Amerikan Merkez Bankası FED’in, Temmuz ayı toplantı tutanaklarında, tahvil alımlarıyla ilgili ne zaman veya ne yönde bir değişiklik yapılacağına dair net bir açıklama yer almaması küresel finans piyasaları üzerinde etkili olmuştur. FED’in çıkış stratejisine ilişkin belirsizlikler, küresel piyasalarda risk algısını yükseltirken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Gelişmekte olan ülke piyasalarında sert satışlar gerçekleşmiş, para birimleri dolar karşısında hızla değer kaybetmeye başlamıştır” dedi. Dünyada yaşanılan gelişmelerin

Türkiye’nin ekonomisindeki mevcut riskleri gündeme getirdiğini kaydeden Öztürk, “Geçtiğimiz yıllarda yüksek cari açığa rağmen ülkemize giren sıcak parayla merkez bankamızın döviz rezervleri yükselmiştir. Bu dönemde faizler düşmüştür. Ardı ardına gelen not artışları ile ekonomimizde bahar havası meydana getirmiştir. Buna rağmen ABD ve Avrupa ekonomilerinde iyileşme görüldükçe sıcak para Türkiye, Brezilya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerden daha emniyetli ülkelere yönelmeye başlamıştır. Bu durum Türkiye ekonomisindeki riskleri su yüzüne çıkarmıştır. Ülkemiz cari açık verdiği müddetçe dünyadaki dalgalanmalardan olumsuz etkilenmeye devam edecektir. Dünya ekonomisinde risklere karşı Türkiye ekonomisinin sıcak paraya dayalı büyümeyle, yüksek cari açıkla devam edemeyeceğini görüyoruz. Dövizdeki dalgalanma devam edecektir. Bu dönemde iş adamlarımızın temkinli davranması gerekmektedir. Ticaretimizi TL üzerinden yapıyorsak TL ile borçlanmalı, dövizle yapıyorsak dövizle borçlanmalıyız. Önümüzdeki dönemde Ortadoğu’daki gelişmeler, ülke siyasetinde 2014 ve 2015’deki seçimleri göz önüne alarak temkinli davranmaya devam etmeliyiz. İnanıyorum ki ülke olarak bu sıkıntılı dönemi aşacağız ve 2015’le beraber hızlı büyümeye başlayacağız” şeklinde konuştu.

İKİ BLOKLU EMPERYALİZM

I

. Dünya Savaşı’nın Müslümanlar açısından en mühim neticesi hilafetin ilgasıdır. İslam âlemi devletçiklere bölünüp firavunlarla yönetilmeye başladı. Cici demokrasiye bel bağlanırsa, Birleşmiş Milletler’in daimi üyelerinden ya Amerika-Fransa-İngiltere bloğunun ya da Rusya-Çin bloğunun desteklediği Sisi gibi firavunlar darbelerle iktidara getirilir. Bu konuda iki blok ihtilafa düşse de genelde sömürü pastalarını paylaşarak çözmeye çalıştılar. Hatta darbeyi bir blok taşımada zorlanırsa Mısır örneğinde olduğu gibi Rusya bloğu devreye girip Amerika yeterli desteği vermezse darbeyi devralabiliriz açıklamaları da yapabildiler. Yeter ki Müslümanlar iktidar olmasınlar. İşte tam bu sıralarda hilafet konuşulmaya başlandı. Hatta İslam dünyasında Erdoğan’ı “one munite” ve diğer ilkeli çıkışları vesilesi ile Müslümanların halifesi görmek isteyen âlimler, çevreler çıktı. Emperyalistlerin bütün oyunlarını bozabilecek bu gidişata din üzerinden müdahale edilmesi gerekiyordu. Rus-Çin bloğu yanına Fars emperyalisti Şia’yı kullanan İran’ı aldı. Onun üzerinden İslam dünyasını kandırmak için direniş hattı aldatmacasını çıkardılar. Böylece sömürü ortakları, Amerikan bloğunun sevimsiz gayri meşru çocuğu İsrail’i de gizli anlaşmalarla güvenliğe aldılar. Bu şartla Suriye bu bloğa bırakıldı Amerika bu hilafet çıkışlarını gördü ve çiftliklerde, korunaklı yerlerde bir halife beslemeye başladı. Hatta sözde kasım ayında bir M. Kemal’in vasiyeti açıklanacak, daha önce Kenan Evren engellenmiş deniyor. Vasiyette M. Kemal’in tekrar halifeliğe dönülmesini istediği yazıyormuş. Kesin olan şu ki Müslümanlar kendi halifelerini çıkaramazlarsa emperyalistler onu da kullanıp kontrolü sağlamaya çalışacaklar. İşte bütün bu oyunları ErdoğanDavutoğlu ikilisi bozmaya devam ediyor. Bu iki zalim bloktaki çatlaklar da bu ikilinin sayesinde büyüyor. Burada her şeyi paylaşamasak da Mısır’da zafere yaklaşılıyor. Suriye’de iki blok karşı karşıya gelmiş görünüyor. Suriye direnişçileri Amerika’ya da güveniyor değiller sadece Türkiye’ye güvenleri sebebiyle geçici Amerika müdahalesine bir görelim sessizliğiyle karşılık veriyorlar. Amerika’nın asıl düşmanlarının direnişçi İslamcılar olduğunu bizzat Özgür Suriye Ordusu komutanından dinlemiştim. Ama kısa bir nefes alma fırsatı görüyorlar şimdilik.


9

Türkiye’nin sembollerinden olacak Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan TÜBİTAK destekli Türkiye’nin ilk bilim merkezi, Konya’nın yeni cazibe merkezlerinden biri olmasının yanı sıra bilim alanında ülkemizin de sembolü olacak.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, yapımı son aşamaya gelen bilim merkezi inşaatında incelemelerde bulundu. Başkan Akyürek Konya’nın artık bilimin de merkezi haline geldiğini belirtti. Önümüzdeki 5 yıl içinde Konya’daki üniversite öğrencisi sayısının 130 bini, Konya’daki toplam öğrenci sayısının ise 600 bini bulacağını ifade eden Akyürek, “Bir eğitim ve bilim şehri olan Konya’nın bu yönünü taçlandıran bir esere, Büyükşehir Belediyesi olarak imza attık. Türkiye’nin uluslararası standartta ilk bilim merkezini

Konya’ya kazandırıyoruz. Bina tamamlanma aşamasına geldi. 100 bin metrekarelik bahçe düzenlemesi tamamlandı. Şimdi Ankara yolunda bilim merkezine uygun yol, tretuvar, refüj düzenlemesi yapılıyor. Aynı zamanda bilim merkezimize kadar şehir içinden bisikletle ve yürüyüş yoluyla ulaşımı da gerçekleştirmiş oluyoruz. Türkiye’nin yüksek standartlı ilk bilim merkezi, planetaryum, gözlemevi, sergi alanları, toplantı salonları, idari merkezlerle Konya’mızın yeni cazibe merkezlerinden ve yeni sembollerinden biri olacak” dedi.

“KONYA BİLİM MERKEZİ TÜRKİYE’NİN DE SEMBOLÜ OLACAK” Bilim Merkezi’nin inşaat aşamasından itibaren Türkiye çapında büyük ilgi gördüğünü vurgulayan Başkan Akyürek, “Bilim merkezinin yılda 1 milyon ziyaretçi çekeceğini düşünüyoruz. Bu da Konya’da yeni bir cazibe merkezi oluşmasını, gelen toplam ziyaretçi sayısının artmasını, Konya’nın bilimle birlikte daha fazla anılmasını sağlayacak. Bilim merkezinden tüm öğrenciler ile bilime ve teknolojiye meraklı olan herkes istifade edecek. Konya’mıza anıtsal

bir eser kazandırmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Konya bilim merkezi, bilim arenasında, Türkiye’nin de sembolü olacak, aynı zamanda diğer bilim merkezlerine kaynaklık oluşturacak” şeklinde konuştu. Bilim merkezi’nin kendi elektrik ihtiyacını kendisinin karşılayacağını kaydeden Başkan Akyürek, “Böylece güneş panelleriyle enerji üretim tesisi fonksiyonunu icra eden Konya’nın ilk tesisi olma özelliğini taşıyacak. Konya Büyükşehir Belediyesi bina ve bahçe düzenlemesi olarak bilim merkezine 85 milyon lira harcadı.” diye konuştu.

Katil, kendini kayıp göstermiş

Bizimkiler 16’ncı! Konya Ticaret Odası (KTO) - Karatay Üniversitesi öğrencilerinin TÜBİTAK Formula G yarışları için yaptıkları “Kara-tay”, yarışlarda 16. oldu. Öğrenciler, ‘Karatay’ı Mevlana Meydanı’nda halka tanıttı. Yarışların ardından Kara-tay ile birlikte Konya’ya dönen öğrenciler, Alaaddin Bulvarı’nı dolaşarak Mevlana Meydanı’na geldi. Burada öğrenciler aracı, halka tanıttı. Karatay ile tanışan vatandaşlar aracı inceleyerek, gidişini seyretti.

Konya’da arkadaşlarını öldürüp çöpe atan cinayet zanlılarından birinin ceset bulunduğu gün olaydan kurtulmak için, ayrıldığı eşi ile kızını kullanarak kendisini 3 kişinin kaçırdığını ihbar ettirdiği ortaya çıktı. Polisin çalışması sonucu yakalanan ve tutuklanan zanlının eşi ve kızına da suç uydurmaktan işlem yapıldı. Edinilen bilgiye göre, 13 Ağustos 2013 tarihinde ortadan kaybolan Hanifi Ölmez’in (36), 42 CVL xx plakalı cipi, kanlar içerisinde Cihanbeyli ilçesinde terk edilmiş halde bulunmuştu. Olay yerinin çevresini inceleyen dedektifler, 150 metre ileride sarı renkli eldiveni bulmuşlardı. Daha önce bir çok olaya karışan Ölmez’i araştıran polis, şüpheli olarak ortağı olan Şakir B. ile yeğeni Adnan Ç’yi belirledi. Polis, çalışmasını sürdürürken 4 gün sonra Sarayönü İlçesi’ne bağlı Çeşmelisebil beldesinde bir çöplükte tek kurşunla öldürülen

Ölmez’in cesedini buldu. KAMERAYA YAKALANDI Araştırmasını belirledikleri şüpheliler üzerinde sürdüren polis, bir iş yerinden Şakir B’nin olay yerinde bulunan eldivenleri satın alırken güvenlik kamerası görüntüsüne ulaştı. Cinayeti Şakir B’nin işlediği tahmin edilirken, polisi arayan Şakir B’nin ayrıldığı eşi Fatma Ç.ile kızı Derya Y., “Şakir’i gece 3 polis alıp götürdü, bir daha haber alamadık” diyerek kayıp başvurusunda bulundu. Fatma Ç., ”Eşim eve geldikten sonra 1’i doğu şiveli 3 kişi gelerek Cinayet Bürodan geldiklerini söyleyip kocamı götürdüler. Götürürken de ‘20 dakika sonra geri getireceğiz’ dediler ancak sabaha kadar gelmeyince polisi aradım” dedi. Derya Y de aynı şekilde ifade verince polis kayıt altına aldı. KAYIP YALANI TUTMADI Bu sırada çalışmasını sürdüren Konya Asayiş Şube Mü-

dürlüğü Cinayet Büro Amirliğine bağlı ekipler, yerini tespit ettikleri Şakir B. ile Adnan Ç’yi kıskıvrak yakaladı. Yakalanan zanlılardan Adnan Ç., cinayeti kabul etti, Şakir B. ise “ ben eldiveni almış olabilirim, tam hatırlamıyorum. Ama Adnan vurdu, çöpe attık” demesinin ardından 2 şüpheli de tutuklandı. 2 şüpheli önümüzdeki günlerde planlayarak, tasarlayarak kasten adam öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanmaya başlanacak. YALANI İTİRAF ETTİLER Öldürülen Hanifi Ölmez’in cesedinin bulunduğu gün Şakir B. hakkında kayıp başvurusu yapan ayrıldığı eşi Fatma Ç. ile kızı Derya Y. hakkında da suç uydurmaktan dolayı işlem yapıldı. Anne ve kızı, Şakir böyle ifade vermemizi söyledi, ondan dolayı böyle dedik” diyerek yalan söylediklerini itiraf ettikleri öğrenildi.

Cezalar siliniyor Trafik para cezalarını ödemeyen veya dava açanlara, 31 Ekim 2013 tarihine kadar vergi dairesine başvuruda bulunmaları halinde, ‘özel bir avantaj’ sağlanacak. Bu avantajdan; ‘31 Aralık 2010 tarihinden önce verilen’ ve 2 Ağustos 2013 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş, trafik cezaları olanlar yararlanabilecek. Bu kişiler, cezanın aslı üzerine her ay yüzde 5 oranında yürütülmüş faizi ödemekten kurtulacak ve sadece geciken tarihe denk gelen TÜFE ve ÜFE’nin ortalamasına göre 25.11.2011 tarihine kadar hesaplanan faizi ödeyecek. MTV affının kapsamına ise, 1990 ve daha eski model olan taşıtlar giriyor. Bu taşıtların 31.12.2014 tarihine kadar İl Özel İdaresi veya MKE hurda işletmesi müdürlüğüne teslim edilmesi suretiyle, taşıtın hurdaya çıkartılıp, kayıt ve tescillerinin sildirilmesi gerekiyor. Bu durumda, ödenmemiş; MTV, gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının tamamı siliniyor. Ayrıca 28.02.2009 tarihine kadar plakaya yazılan trafik cezaları da sıfırlanıyor. Bunun için de vergi dairelerine başvurmak gerekiyor.

Ticaret merkezinin temelleri atıldı Karatay Belediyesince yapımı gerçekleştirilen Akabe Ticaret Merkezi’nin temeli düzenlenen törenle atıldı. Karatay Belediye Başkan Vekili Mehmet Uzbaş, ticaret merkezi tamamlandığında bölge insanının cevabını karşılayacak nitelikte olacağını söyledi. Uzbaş, Adalet Sarayı, Liseler Kampüsü, Adalet Parkı, Toplu Konutlar, Kongre ve Gençlik Merkezi, ikinci yüzme havuzu gibi büyük yatırımları Akabe Mahallesine kazandıran Karatay Belediyesi’nin, hizmet araçlarını yenilediğini ve 2013 yılı için hedeflenen 200 bin ton asfalt miktarını aşmanın gayreti içerisinde olduklarını sözlerine ekledi.


10

Derbent’te, Mısır, Suriye ve Filistin halklarına destek veren anlamlı bir festival gerçekleştirildi. Aralarında ünlü sanatçıların sahne almasının planlandığı konser programlarının iptal edildiği festivalde, Mısır, Suriye ve Filistin halklarına hatim indirilerek dualar edildi.

Turan’dan tebrik Konya SMMM Odası Başkanı İsmail Turan, Türkiye’nin ilk 1000 Büyük Sanayi Kuruluşu listesine giren 24 Konyalı firmayı tebrik etti. Konyalı firmaların yaşanan küresel krize ve olumsuz gelişmelere rağmen listedeki istikrarını koruduğunu belirten Konya SMMM Odası Başkanı İsmail Turan, ”Şu an için Konya’mızın güçlü sanayisi ve hem ülke çapında, hem de dünya çapında büyük markaları bulunmakta. Bu doğrultuda listeye girme başarısı gösteren firmalarımız aynı zamanda istihdamla da şehrimize fayda sağlıyorlar. Firmalarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

Akşehir İİBF eğitime başlıyor Konya Selçuk Üniversitesi (SÜ) bünyesinde bu yıl eğitime başlayacak Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne kayıtlar başladı. Kayıtların 2-6 Eylül tarihleri arasında yapılacağını söyleyen SÜ Akşehir İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fehmi Karasioğlu, “Okulumuzu tercih eden 206 öğrencinin yerleştirilmesi yapıldı. Kayıtlar 6 Eylül 2013 tarihine kadar sürecek.

Konya’nın Derbent ilçesinde, dünyaya anlamlı mesajlar ve Mısır, Suriye ve Filistin halklarına destek veren bir başka festival gerçekleştirildi. Aralarında sanatçı Coşkun Sabah’ın da yer aldığı bazı sanatçıların sahne almasının planlandığı konser programlarının iptal edildiği festivalde, Mısır, Suriye ve Filistin halklarına hatim indirilerek duaların edildiği, şiirlerin, ilahi ve kasidelerin seslendirildiği sıra dışı bir etkinlik gerçekleştirildi. Derbent’te bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Geleneksel Derbent İpekyolu Kültür ve Sanat Festivali öncesi Derbent Belediyesi tarafından yaptırılan Aladağ Göl Parkı’nın açılışı, mehteran gösterilerinin ardından AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın da katılımıyla dualarla kurdele kesilerek yapıldı. Hasan İçi Koruluğu’nda gerçekleştirilen festivalin açılışında konuşan Derbent Belediye Başkanı Hamdi Acar, Konya’nın Kış Sporları Merkezi olması için çalışma yürütülen Aladağ Kayak Merkezi konusundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Konya Büyükşehir Belediyesi Meclisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in mecliste karar alarak, Kayseri’nin Erciyes’e sahiplendiği gibi Konya’nın da Aladağ’a sahiplendiğini vurgulayan Acar, “Şu anda 1/500 ve 1/1000 planlı haritalarımız yapılırken, bir taraftan da Ankara’ya tam teşekküllü dosyamızı intikal ettiriyoruz. Aladağ bölgesinin bakanlar kurulu kararıyla turizm bölgesi ilan edilmesi için çaba gösteriyoruz. Burası turizm bölgesi ilan edilince, oradaki hizmetler çok hızlı bir hale gelecek. Bu, Konya için çok büyük bir proje. Bu proje, sadece Derbent için değil Konya için de büyük bir kazanım olacak” dedi. Acar, festivalin değişen formatı ile ilgili olarak da yaptığı değerlendirmede, son günlerdeki gelişmeler, Türkiye’nin ve dünyanın gündeminin özellikle Mısır ve Suriye’deki olayların program konseptini değiştirmelerine neden olduğunu belirterek, “Tabi bu olaylarda Sayın Genel Başkanımız ve Başbakanımız gerçek-

ten çok hassas. Biz de onunla siyaset yapıyoruz, aynı hassasiyeti biz de paylaşıyoruz. O halde biz ‘konseri iptal edelim’ dedik. Sıkıntılı olmasına rağmen, Coşkun Sabah’a dedik ki, ‘bu hassasiyetin geçtiği başka bir ortamda programı yapalım’ dedik ve onu iptal ettik. Onun yerine böyle ilahilerle, ilçemizde hatimler indirildi, onların duaları yapılıyor. Oradaki kan ve gözyaşı akıtan mazlum Müslüman kardeşlerimize belki elimizle direk yardım edemiyorsak da dilimizle, duamızla, gönlümüzle destek olalım dedik, bu düşünceyle programın formatını değiştirdik. Rabia tişörtleri dağıttık ki onların demokrasi adına yaptıkları o dik duruşları gerçekten hepimizin hayranlıkla izlediği bir duruş. Ve biz o duruşu da sonuna kadar destekliyoruz ve o desteği de Derbent’ten, Hasan İçi Koruluğu’dan bütün Konya’ya ve Türkiye’ye ilan edelim’ dedik. Hemşehrilerimize de çok teşekkür ediyorum.Gerçekten de bu günü şarkılar türküler olmamasına rağmen sonuna kadar ilgiyle, hassasiyetle ve heyecanla takip ettiler” diye konuştu. Derbent Kaymakamı Arif Oltulu ise, konuşmasında Aladağ Kayak Merkezi projesine değindi. Aladağ’ın doğasıyla eko turizme de uygun bir alan olduğu görüşünün hakim olduğuna dikkat

çeken Oltulu, bu potansiyeli harekete geçirmek için toplumun tüm kesimleriyle el ele verip bu projeleri de başlatmak için çaba sarfedeceklerini söyledi. AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı ise konuşmasında, bölgedeki coğrafyanın yeniden kurulup yeniden çizildiğine vurgu yaparak, “Bunu hep beraber görüyoruz. Bu dönemde Türkiye’nin başında Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey’in ve Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’un olmasını bu ülke, bu millet ve bu bölge mazlumları için bir şans olarak görüyorum” dedi. AK Parti Konya Milletvekili İlhan Yerlikaya da, Türkiye’deki 85 yıllık demokrasi tecrübesi ve Hükümetin dik durmasıyla Türkiye’de becerilemeyenlerin Mısır’da gerçekleştiğine vurgu yaparak, “İşler düzgün giderken, her şey yolunda giderken bir anda görüyorsunuz Mısır’ın halini, neler oldu neler. Dolayısıyla önümüzdeki yerel seçimlerde de ekonomik ve siyasal başarıların devamı için sizlerin desteğinize ihtiyacımız var. Dünyanın Türkiye’ye ihtiyacı var” diye konuştu. Protokol konuşmalarının ardından ilahi seslendiren sanatçıların sahne aldığı festivalde, Mısır, Suriye ve Filistin halklarına

destek için Kur’an-ı Kerim ve şiirler okundu, toplu olarak dualar edildi. Festivalde ‘Rabia’ işareti olan tişörtler de almak için sıraya giren vatandaşlar ile protokolde oturan katılımcılara dağıtılırken, Belediye Başkanı Hamdi Acar ve sanatçılar da tişörtlerden giydi. Acar giydiği tişörtün ardından basın mensuplarına Rabia işareti yaptı. Festivalde düzenlenen en iyi kuzu, oğlak, buzağı, çilek ve fasulye yarışmalarında birinci olanlara altın ve değişik miktarlarda yem ödülü verildi. Ayrıca, festival kapsamında sünnet edilen 31 çocuğa hediye edilen tablet bilgisayarlar da protokol tarafından dağıtıldı. Festivalde ayrıca Aladağ’ın zirvesinden festival alanına inişin planlandığı bireysel yamaç paraşütü gösterileri de renkli görüntüler oluşturdu. Etkinlikte katılımcılara Konya’nın geleneksel pilavı ikram edildi. Festivale, AK Parti Konya Milletvekilleri Mustafa Kabakcı, İlhan Yerlikaya, Derbent Kaymakamı Arif Oltulu, Garnizon ve İlçe Jandarma Komutanı Veysel Başıbölükoğlu, Derbent Belediye Başkanı Hamdi Acar, AK Parti İlçe Başkanı Hamdi Kuyubaşı, İl Genel Meclisi Üyesi Rafet Furunkoyak, kurum amirleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.


11

K

üçüktüm, ufacıktım, top oynadım, acıktım… Biz eğlencenin çocuklar arasında bir iletişim, çocuklar arasında bir paylaşım alışkanlıklarına vesile olacağını bilirdik. Biz eğlencenin çocuklar arasında bir kaynaşma bir uzlaşma ve yarınlar için bir şeyler yapabilme birlikteliğine bir başlangıcın eşiği olabileceğini sanırdık. Biz eğlenceyi kardeşlik, eşitlik, hoşgörü ve barış içinde yaşamanın ilk labirentleri olarak tanırdık. Yine yanılmış yanıltılmışız. Eğlence sadece çocuklar için özel günlerde yapılan bir riyüel değilmiş. Yine yanılmışız, eğlence nöbetleri her zaman gülücükler, öpücükler ihtiva etmiyormuş. Eğlence yer, zamanı ve adamı itibariyle farklılıklar arz eden bir tezahürmüş. İnsanın ruh ve bedenden olduğu tasavvur edilince haliyle doyum odaklarında farklı olduğu akla gelmelidir. Madde kendisiyle ruh da kendisiyle doyum aşamasına gelecektir. İlk insan yaradanın ‘ol’ demesiyle oldu ama daha sonra bu gerçeği kavramakta zorlananlara kolaylık olsun ve neslinin türemesinde bir bağlantı kurabilsin diye, yeni insanların ve diğer canlıların dünyaya gelişlerini dişileriyle erkeklerinin birleşmesine referans etti. Yoksa ilk yaratılışta olduğu gibi her insan yaratacağında “ol” der insan olurdu. Peki, yaratıcı ol diyerek tüm yaratılmışları yaratma kudretine sahipken niye böyle bir vesileye başvurmuş olabilir? Tabi ki eskilerin tabiriyle “hikmetinden sual olunmaz” sözcüğünü kullandıktan sonra nacizane şöyle yorum yapmak istiyorum: Yaratıcı meleklerden başka kendisine insan adını verdiği bir yaratık yaratmak istedi. Bu yaratık kendisine ibadet edecek, günah işleyecek, tövbe edecek, günahı af olacak, kan dökecek, hak yiyecek vs… Bu plağın bir yüzü, diğer yüzü ise dünyada kendini temsil ederken kulluk ve ibadette azami hata yapmamaya özen gösteren salih kulları. Sahi neden böylesine engebeli bir insan yaratmayı istemiş olabilir yaratıcı? Yine sorunun cevabı, hikmeti kendinde gizli olmasıyla birlikte böyle bir insan yaratmamış olsaydı insan denen varlık olmayacak dolayısıyla dünya gezegeni de olmayacaktı. Yaratıcı hayatı bir mihenk taşı, bir usuller silsilesi, bir başlangıç ve sonucu olan serüven olarak yarattı ki anlamı, manası ve gayesi olsun. İnsan diğer canlılardan farklıydı. O, tabiri caizse her şeye, yağmura, kara, kışa kıyamete aldırmadan ayakta du-

ran koca Çınar’ın, her duruşunda bir mana ve önem yüklüydü. Yaratıcı onu öylesine kuşatmış öylesine kendisinden bir parça yapmış ki onu bu gezegende kendisinin halefi, temsilcisi payesiyle ödüllendirmiştir. O, insan geceyle gündüz, heceyle harf, kelimeyle cümle arasında yer ve zemine göre değeri ve derinliği anlaşılan bir et bir eklem bir nüvedir. Çekirdek o, kök o, dal o, yaprak odur. O insanı, dünyayı yüzüsuyu hürmetine yarattığı hemcinsinin türünden yaratmış, ona çalışıp yükselme, tembellik yapıp alçalma seçenekleri sunmuştur… Diğer yaratıkla insanın tek farkı bu olsa gerek. Diğer canlıların ve diğer yaratıkların tek gayesi vardır, içgüdüleri doğrultusunda kime, niye yaşadığını düşünmeden yaşamak neslini devam ettirmek için üremektir. İnsan için yaratılan gezegen bile tek göreve amadedir. Mevsimler de öyle; ilkbaharda çiçekler açar, sonbaharda yapraklar dökülür. Ne bir çiçek ilkbaharda hem çiçek açmayacağım diye düşünme ve bu hayatın olağan akışına karşı gelmek gibi bir eyleme girme düşüncesine sapar ne de bir meyve ağacı bu yaz meyve vermek istemiyorum isyan ediyorum bu gidişata protestosuna öncülük eder. İnsansız bir gezegen aslında çok rahat çok sorumsuz ve çok adi bir gezegen olurdu. Yaratıcı dünyayı insanların tarım alanı, imtihan alanı, kazanma veya kaybetme alanı yarattı. Ya çalışıp imtihanda başarılı olacak yaratılışına uygun bir şekilde yaşayıp senden istenen hedefe varacaksın ya da isyan edip hem dünyanı hem de uhranı yakacaksın. Gayesiz yaratıldığını düşünen insan baştan sona kaybetmiş demektir, dünyanın âhiretin ekin tarlası olduğu gerçeğini. Çalışmak çalışmak çalışmak… Her ne kadar Allah’ın oku emriyle sözüne başlasa da sözde aydınlarımızın yaklaşık bir asırdır uyu uyu yat yat uyu sözlerine inat uyutma telkinlerine rağmen her bilinçli insanın rahatlıkla kavrayabileceği bir gerçektir. İnsan başıboş yaratılmamıştır. O içinde, özünde yaratıcının özünü ve suretini saklamaktadır. Onun içindir ki “halka yardım hakka yardımdır.” Onun içindir ki onun sevgili elçilerine itaat ona iteattir. Onun içindir ki kulluk yalnız ona yapılır, zor anlarımızda yalnız ondan yardım istenir. Eski çocuk oyunları güzeldi. Yeni sözde çocuk oyunlarından farklı olarak her biri bir gergef gibi ince dokunmuş ince işlenmiş, çocuğa farkına varmadan

bir şeyler öğretme amacını hedeflemiştir. Mesela kale yıkmaca bir düşmanla savaşmanın, kaleleri yıkılanın da teslim olmasının gerekli olduğunu işlerken, kaybetmenin ve kazanmanın da ne anlama geldiğini öğretiyordur küçüğe. Ta ki biz çocuklar arası eğlencenin, kaynaşmanın esas eğlencenin sezdirilmeden büyükler arasında yaşandığı gerçeğini kavrayana kadar. Çocuk masumdur. Bir arkadaşıyla bazı şeyleri paylaşırken bu eylemini kendi geleceği için bir yatırım olarak görmez ya da bir arkadaşına bir oyuncağını verirken bunun kendisi için ileriye dönük bir yatırım olabileceğini tasarlamaz. Eğlencenin büyükler arasında olması tüm bu masumiyet putlarını bir bir devirmiş, yerine yeni firavunlar, yeni nemrutlar dikmeye başlamıştır. Yaratılış ekseninden günden güne uzaklaşan beşeriyetin yeni putları; torbaları ve heybeleridir. Bu torbalar ve heybeler öyle bizim çocukluğumuzda olduğu gibi birkaç kişinin karnını doyurabileceği çıkından ibaret değildir. Sahne geniş, oyuncu kurgulu, eğlence kuruntuludur. Dün güzelliklerle vakit geçirmeyi eğlence sayan insanlar artık bu alışkanlıklarından bıkmış, usanmış olsalar gerek, yeni eğlencelerini gözyaşı ve insan kanı üzerine kurguluyorlar. Benlikten bellekten ve merkezden sapma insanı meleklikle şeytanlık arasındaki merkezden uzaklaştırmış en adi yaratıklar koğuşuna itelemiştir. Şimdi bu adi yaratık koğuşunda ölüm kalım savaşı veren benliğini kaybetmiş insan müsveddeleri zekerat-ü mevt hallerinde bile yaptıkları işkenceleri bir macera gibi göstererek asil insanları kandırma yoluna giderken içlerindeki acının dozajını azaltma yoluna gittiklerini gizleme çabası içindeler. Evet, bu insanlık merkezinden uzaklaştıklarının bile farkına varmayan insan müsveddelerinin asıl maksatları, cehaletlerini örtbas etmek için yaptıkları son çırpınışlarıdır. Gülmek iki hece, ağlamak üç hecedir. Gülmek ağlamaktan daha kolay güldürmek ağlatmaktan daha basittir. İnsanın yaratılmışlar içinde zayıf bünyesine ve cahilliğine rağmen zoru seçmesi kendi yetkisi dâhilinde değildir. Çünkü onun yaratılışı bir gayeye bir amaca endekslidir. İnsan diğer canlılara göre misyon sahibidir. Yaptığı- yap-

madığı yediği-yemediği giydiği ve giymediğinden günün birinde tek tek hesaba çekilecek mükâfat veya cezasını görecektir. Madem külfeti yüklenmek kendi yedi kudretinde olmayan insanın böyle bir sorumluluğun altına girerken iradesi elinde değil öyleyse sorumluluğun yerine getirilip getirilmemesi sonucunda elde edeceği sevap ve günahın da ne şekilde olacağı hususunda da söz sahibi değildir. Onu sorumluluk altına koyan yaratıcı ürününü kumaşını iyi bilmekte, ondan çıkan elbisenin de kalitesine göre rayiç bedelini tespit etmektedir. İlim istenince mal ise isteyince elde edilen iki varlıktır. İlim yolunu tercih edenler uzun yolu, zor yolu tercih etmişlerdir. Ucu bucağı belli olmayan bir vaha, bir okyanus, bir ummandır. Siz ne zaman ayaklarınızı onun kıyısında serinletmek için içine soksanız sizi birden yüzme hevesi kaplayacak içine doğru çekecektir. Ne zaman ayaklarınızın biraz serinlemesi içinizdeki ateşin pörsümesine vesile olmaya başlayacak birden gözlerinize çok uzaklarda yanan başka bir ateşinde pörsümesi için adım atmanız gerektiği hissini doğurtacaktır. Düşmek zordur, düşürmek çok kolay. Bir insanı karalamak çok kolaydır. İnsanın içinde barındırdığı ruh âleminin soytarı yönü daima onu şeytanın yanına çekmek için uyanıktır. Ve küçük bir hatasını beklemektedir. Kovulmuşluk, itilmişlik onu hırçınlaştırmış, intikam hissi içini alev alev yakmaktadır. Şeytan kendisi bizatihi kandırma zahmetine bile katlanmadan kendisinden daha ileride giden insanları çalmış, onları istediği gibi uzaktan kumanda ile yürütmenin huzuru için zaman zaman yeni, çılgın sahne arayışlarına kapılmakta yeni maceralar için kapı aralamaktadır. Merkezden uzaklaşma çapkınlığın, çılgınlığın ve vurgunluğun başlangıcıdır. Oysa bu bilince varılsa hiçbir kişi başkasına zarar verme gibi bir eylemi düşünmeyecek, tasarlamayacak, insanoğlu da hayatını gayet rahat bir ortamda sürdürecektir. Sahi insandan yapması istenen tamamen bu mudur? O zaman yaratıcı ikilemi niye yaratmıştır acaba? İmtihana gerek var mıdır? İmtihan yoksa ders çalışmaya gerek var mıdır? Ders yoksa okula gerek var mıdır? Vs… Demek insanlık tek düzenek halinde yaratılmamıştır. Ne hayvanlar gibi niçin, neye yaşadığının bilincine varmadan hayatlarını ikame ettirmek için yerler, nesillerini devam ettirmek için çiftleşirler, ne de ibadet

etmekten başka bir şey yapma ve düşünme melekesi olmayan melekler gibi yalnız yaratıcıya ibadet ederler. O, bir olanın ikisidir. O, tek tanrının gölgesi olan yaratık aynı zamanda diğer canlılar gibi ne tek başına melek ne de gayesiz behaindir. O, hem melek, hem hayvan, hem resim, hem surettir. O, kendilerine elçi olarak gönderilenin hemcinsi, o kendisinin yüzü suyu hürmetine yaratılan alemde yaratıcının resmi, halifesi olarak kâinatın ta kendisidir. Tüm bu hasletleri, halvetleri içinde barındıran insan, ne zaman ki heybesinin gözlerindeki ağırlığı dengelemiş azgın sulardan geçmiştir, ne zaman ki denklerdeki ağırlığın endazesini kaçırmış azgın sularda boğulmuş ya da boğulmamak için son ümitlerini toplayarak yeniden dirilme hevesine kapılmıştır. Heybesiyle azgın suları geçen insan, dere kenarında duran çocukları ya denginin sağ tarafında duran leziz meyvelerle sevindirecekler ya da yıllardır yollarını bekleyen çocuklara heybelerinin sol denginde bulunan zakkum meyvelerini verecek onların yaşam sevinçlerini sonlandıracaklardı. Büyükler, büyük eğlenceler, sirkler, gösteriler peşindedir. Küçükler de o eski eğlence günlerini çoktan unutmuş büyüklerden yeni elma şekerleri ikram etmesini beklemekteler. Ne zaman büyükler eğlencenin güzelde, güzellikte, yaratılış merkezinde olacağını kavrayacaklar, işte o zaman beklenen an gelecek, yarının çocuklarının bekleyişi anlamına kavuşacaktır. Sahneler, giysiler, isimler, renkler ve diller ayrı ayrı olsa da yapılan, sahnelenen, aynı senaryo aynı gösteri, ister türübünden seyret ister içine at kendini, yangının ortasına, yanmadan ayakta durmasını öğrenmişsen her iki durumda ayakta kalacaksın, öğrenmemişsen er veya geç sen de yanacaksın. Seyirci kalmayıp önce yanmamayı sonra da yangını söndürmeyi öğrenmelisin. Yangınla aramızdaki mesafe bizi aldatmasın. Rüzgârın yarın dönmeyeceğinin kimse garantisini veremez. Artık prangaları kırma zamanı çoktan gelmiş geçiyor. Ya tüm gücümüzü alır esirliğimize son veririz ya da esaretimize boyun eğer esas kulluk yapmamız gerekenden başkasına kulluk yapmaya başlarız. Temsilcileri nerde, hangi isim, renk, dil altında, hangi meydanda ve alanda gösteri yaparlarsa yapsınlar bilmeli, onları iyi tanımalıyız ki artık bu yutturmacalar gerçek değildir, bir OYUN...


12 Beyni öldüren gıdalar

Klavye ve fare kalıcı hasarlara sebep olabilir Günümüzde hemen her evde olan bilgisayarın klavye ve faresi kullanılırken dikkat edilmez ise bileklerde kalıcı hasarlar oluşabilir.

Bazı gıdalar ve maddeler beynimizi öldürüyor. Bu maddeleri tüketmek intihar etmek gibi... İşte beynimizi öldüren gıda maddeleri: 1. Şeker ve şeker ürünleri 2. Alkol 3. Fast Food 4. Kızarmış yiyecekler 5. İşlenmiş veya önceden pişirilmiş gıdalar 6. Çok tuzlu gıdalar 7. İşlenmiş proteinler 8. Trans yağlar 9. Yapay tatlandırıcılar

Fizyoterapist İsmail Çağrı Koca, klavye ve fare kullanırken dikkat edilmesi gerektiğini aksi taktirde bileklerde kalıcı hasarlara yol açabileceğini söyledi. Koca, yaptığı açıklamada, son 20-25 yıl içerisinde insan hayatına giren ve bugünlerde hemen hemen herkesin kullandığı bilgisayar klavyesi ve faresinin doğru kullanılması

gerektiğini, aksi taktirde kalıcı rahatsızlıklara neden olabileceğini ifade etti. Koca, klavyenin eğimi, yazarken bileklerinizi düz konumda tutacak şekilde ayarlanmış olması gerektiğini vurguladı.

bilek desteğine dayanmamalıdır. Bilek destekleri sadece yazı arası molalarda destek vermesi amacıyla tasarlanmıştır.” dedi. Koca, fare kullanırken de dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekerek şunları kaydetti:

Klavye kullanırken vatandaşların yanlış bildiği bir bilgi olduğunu belirten Koca, “Klavyeyi kullanırken bilekler veya eller,

“Fare, klavyenin hemen yanında ve onunla aynı yükseklikte olacak şekilde yerleştirilmelidir. Kullanılmadığı zamanlarda

Kitap okuyarak sünnet oluyorlar Bursa’da, özel bir hastanede çocuklar erkekliğe ilk adımı kitap okurken atıyor

Gazlı içeceklerin çocuklarda etkisi ABD’deki Columbia Üniversitesinden bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde 4 gazlı ve şekerli içecek tüketen çocukların kavga etme ve saldırgan davranışlar sergileme riskinin iki kat arttığını gösterdi. 5 yaşındaki 3 bin çocuğun annesi, 2 ay boyunca çocuklarının davranışına ve ne tür içecekler tükettiklerine ilişkin anket doldurdu. 1500 çocuğun günde en az bir gazlı ve şekerli içecek tükettiği belirlendi. 25 çocuktan birinin ise bu tür içeceklerden günde 4-5 adet içtiği görüldü

Malulen emeklilikte düzenleme Sosyal Güvenlik Kurumu, malulen emeklilikle ilgili değişiklik planını Başbakanlık’a gönderdi.Yeni düzenleme, malulen emeklilikte kapsamı genişletiyor. Düzenlemede Bazı kronik hastalıklar da maluliyet kapsamına giriyor. Bu çerçevede şeker, tüberküloz ve sara gibi hastalıklar da malullük tanımına girecek. Böbrek hastalarının şikayetlerine yol açan nakil sonrası maluliyetin sona ermesi durumu da ortadan kaldırılıyor. Diğer organ nakillerinde de malulen emeklilik hakkı sağlanması öngörülüyor.

eller fare üzerinde tutulmamalıdır. Omuzlar, kollar, eller ve parmaklar zaman zaman serbest bırakılmalı ve gevşetilmelidir. Tüm bu hareketler, basit görünen ve günlük hayatta defalarca kez tekrarlanan hareketlerdir fakat bu tekrarlanmalar, bölgesel zorlanmaları arttırdığı için, uzun veya kısa süreli sağlık sorunlarına sebep olurlar.”

Bursa’da, özel bir hastanede çocuklar kitap okuyarak erkekliğe ilk adımı atıyor.

vakit geçiriyor. Çocuk hiçbir ağrı ve sızı duymadan evine gönderiliyor.

Yaşı gelmiş çocukların pek göstermeseler de çekindikleri konu olan sünnet, anne ve babaların da operasyon öncesi endişe duymalarına sebep oluyor. Lokal anestezi yöntemi kullanılarak yapılan sünnet operasyonları hem çocukların, hem de ailelerin endişelerini gideriyor. Uzman doktor operasyonu dikkat ve özenle yaparken, sünnet çocuğu elinde kitabıyla

Çocuk Cerrahı Op. Dr. Sabriye Dayı, operasyonun lokal anestezi kullanılarak yapıldığını söyledi. Dayı, “Lokal anestezi ile sünnet edilen çocuklar eski zamanlara göre artık çok rahat. Sünnet olurken onları kimse tutmuyor. Keyif içinde kitaplarını okuyarak sünnet oluyorlar. Kısa bir müşahede süresinin ardından çocuklar taburcu edilip evlerine gönderiliyor” dedi.

‘Hürrem’ gitti hastalığı kaldı

Tükenmişlik sendromu, Muhteşem Yüzyıl dizisiyle Hürrem Hastalığı adını almaya başladı

Yaban Mersini şekere şifa ABD’deki 187 bin kişi üzerinde yapılan araştırma sonucunda uzmanlar tip 2 diyabetin gelişmesi riskinin meyve tüketimiyle azaltılabileceğini belirtiyor. Çalışma kapsamında bir porsiyon şeftali, muz, kavun, elma, kuru üzüm, erik, yaban mersini ve çilek yedirilen hastalar dört saatte bir kontrol edildi. Analiz sonucunda haftada üç porsiyon yaban mersini, üzüm, kuru üzüm, elma ve şeftali yemenin diğer meyvelere nazaran farklı bir etkisi olduğu ve tip 2 diyabet riskini düşürdüğü görüldü.

Psikolog Tülay Kök, tükenmişlik sendromuna çok yüksek sorumluluk taşıyan, zamana karşı yarışan kişilerin yakalandığını söyledi. Kök, yaptığı açıklamada, Türkiye’de “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde “Hürrem Sultan” karakterini canlandıran Meryem Üzerli’nin Türkiye’yi terk etmesiyle gündeme gelen tükenmişlik sendromunun hastalığın isminden de anlaşılacağı gibi insanın ruhen bitmesi tükenmesi anlamına geldiğini belirterek, “Hürrem olayı ile gündeme geldiği için sanatçı şımarıklığı ya da kaprisi gibi algılansa da aslında ciddi bir rahatsızlıktır. İnsan kendi ruhsal sınırlarının bilincinde değilse ve yaşam farkındalığı düşükse limitlerini sonuna kadar kullanır. Aslında insan bir günde tükenmez. Arabanızın benzini nasıl ki bir anda bitmiyor, öncesinde sinyal veriyorsa, ruhumuz tükenme sinyallerini bedenimiz aracılığıyla bize gönderir. Örneğin bağışıklık sistemimiz

zayıflar, daha sık hasta olur daha zor iyileşiriz, kendimizi çok fazla yorgun, en sevdiklerimize karşı bile tahammülsüz hisseder, kolay öfkeleniriz. Karar vermede güçlük ve konsantrasyon bozukluğu yaşarız. Ufak tefek kazalar yaşar, basit hatalar yaparız. Tepkilerimiz abartılı hale gelir” dedi. Tükenmişlik sendromunun daha çok yüksek sorumluluk taşıyan, zamana karşı yarışan kişilerin yakalandığına dikkat çeken Kök, şunları kaydetti: “Herkes tükenmişlik sendromuna yakalanabilir. Ancak özellikle hizmet sektöründe çalışanlar, kuaför, garson, hostes, doktor, hemşire, satış görevlisi, ev hanımı, müşteri temsilcisi, veznedar, öğretmen, resepsiyonist, yönetici daha fazla risk altındadır. Çok yüksek sorumluluk taşıyan kişiler, zamana karşı iş yetiştirmek zorunda olanlar, performans baskısıyla iş üreten kişilerin taşıdığı risk daha fazladır.”

MOLA ZAMANLARINI İYİ DEĞERLENDİRMELİ Kök, bu sektörlerde çalışan insanların sendromdan kurtulmanın yaşam enerjilerini bilinçli kullanmasından geçtiğini ifade ederek, “Mola zamanlarına ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız. Dinlenmek, sakin ve boş kalmak, ara sıra işleri durdurmak ya da yavaşlatmak bazı insanlara zaman kaybı gibi gelir. Güçlerini son damlasına kadar kullanırlar. Bazı insanlar tükenme durumuna geldiklerinde bile koşmaya devam etmek ister. Durmamız gereken yerde durmadığımızda bilinçaltımız bize bir çelme takarak durdurur. Kendi bilinçaltımızın çelmesi daha ziyade ciddi bir hastalık ya da kaza kılığında gelebilir. Tükenmişlik durumuna gelmeden önce yaşadığımız durumu fark edip gerekli önlemlerin almalıyız” diye konuştu.


Final pozisyonlara dikkat! Spor Toto Süper Lig’in 3. haftasında Torku Konyaspor kendi sahasında Kasımpaşa’ya 2-1 mağlup oldu Spor Toto Süper Lig’in 3. haftasında Torku Konyaspor kendi sahasında ilk yarı Kasımpaşa’ya karşı 1-0 üstünlüğü varken ikinci yarı yediği iki golle maçtan 2-1 mağluğ ayrıldı. Maç sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Torku Konyaspor Teknik Direktörü Uğur Tütüneker, maça bir golle başladıklarını belirterek, futbolcuların mücadelesinin çok kötü olmadığını ifade etti. Futbolcuların her şeylerini ortaya koyduklarını kaydeden Tütüneker, “Bizdeki sıkıntı oyuna ortak olamıyoruz. Çok geniş ve çıkışlı zamanlarımız var. Final paslarında biraz daha dikkat etmemiz gerekiyor. Maç 1-1 iken bu tarz atakları atmamız gerekiyor. Onun haricinde Kaşımpaşa’nın da bayağı pozisyonları var. Bunları kalecimiz kurtardı. Bu ligde barınmamız için

İstanbul, Madrid ve Tokyo’nun yarıştığı adaylar içinde Türkiye’nin şansının oldukça yüksek olduğu ifade edilirken, çıkan hiçbir sonuç sürpriz olmayacak. 1964 yılında Japonya’nın (Tokyo) Olimpiyatları düzenlemesi ve İspanya’nın da (Barcelona) Olimpiyatları düzenlemesi, Türkiye’nin ise henüz Olimpiyat Oyunlarını almamış olması, şansı yükseltiyor.

Torku Konyasporlu futbolcu Selim Ay, “Bahanemiz yok. İçeride bizim gibi bir takımın maçı vermemesi lazımdı. Kasımpaşa’nın da pozisyonları vardı. Oyunu istediğimiz şekilde istediğimiz seviyede tutuyorduk. Gerçekten çok kötü oldu. Toparlanma süremiz var. İnşallah en kısa sürede toparlanacağız” dedi.

Eşleştirmelerin yapılması ve güreşlerin gerçekleşmesinin ardından güreşçiler bu kez başpehlivanlık için er meydanına çıktı. Sivas bölgesinden festivale katılan Rüştü Atalay ve Salih Tolu hakem Adil Basut, Enes Bandırma ve Zeyit Tolu ise hakem Sefa Özgül’ün idaresinde güreşmeye başladı. Müsabakanın heyecanıyla güreşçiler birbirlerine yaklaşırken, Atalay’ın hamlesiyle rakibi Salih Tolu diğer güreşçilerin bulunduğu bölüme geçti. Bu sırada

rakibini karıştıran Atalay da diğer müsabakada güreşen Zeyit Tolu’yu yıkarak kazandığını zannetti. Hakemler ve seyircilerin şaşkın bakışları arasında sevinmeye başlayan Atalay, gerçeği fark ettiğinde ise şaşkınlığını gizleyemedi. Daha sonra devam eden müsabakalar sonunda Atalay rakibini yendi ancak bir sonraki güreşinde mağlup olarak elendi. Tüm rakiplerini yenen Enes Bandırma ise başpehlivan oldu. Maçı yöneten hakem Adil Basut ise, “Güreş sahalarında yaşanan pek nadir olaylardan birini yaşadık ve başpehlivanlık için yarışan iki çiftten biri rakibi karıştırdı ve diğer rakibin güreşçisini yıktı. Bir anda sevinmeye başlayınca şaşırdık ama olayı anlayınca kendisi de güldü” dedi.

Olimpiyatların ev sahibi belli oluyor

2020 Olimpiyat Oyunları’nın hangi şehre verileceği önümüzdeki haftasonu Arjantin’in Buenos Aires kentinde açıklanacak.

oyuna çok fazla ortak olmamız lazım. Zaman zaman mücadele ile de olmuyor, arkasını getiremiyoruz. Bir iki tane daha oyuncu alabilirsek, azıcık daha kalite getirebilirsek daha iyi olacağımızı düşünüyorum. Her maçı yüzde 80 yüzde 90 mücadeleyle başarabilir miyiz? Biraz zor görünüyor. Topun hakimiyetinin biz de olması lazım. 1-0 öne geçtikten sonra azıcık yaslanmalar oldu. Kasımpaşa kaliteli bir takım onlarda güzel oynadı” şeklinde konuştu.

Rakibini karıştırınca olanlar oldu Kahramanmaraş’ta düzenlenen 42. Karakucak Güreş Festivalinde, güreş tarihinde ender rastlanabilecek bir olay meydana geldi. Başpehlivanlık için güreşen Rüştü Atalay, müsabaka esnasında rakibini karıştırıp diğer takım güreşçisini tuş etti.

13

Tolga Zengin’den samimi açıklamalar Beşiktaş kalecesi Tolga Zengin yaptığı açıklamalarda, “Bu ülkede bizden daha çok çalışıp 700 TL’ye ev geçindiren insan var. İnsanlar Allah’tan değil kuldan korkar hale gelmişler” dedi. Beşiktaş’ın kalecisi Tolga Zengin kaleciliğin zor bir görev olduğunu ifade ederek, çalışmalarını yoğun bir tempoda sürdürdüklerini söyledi. Kaleciliğin zor bir görev olduğuna dikkat çeken Zengin, “Herkesin arkasını kapatan biri var. Forvetin orta saha, orta sahanın defans, defansın kaleci. Ama kalecinin arkasında sadece kale var. Dolayısıyla saha içindeki belki de en zor mevki. Ama o topu tuttuğun zamanki mutluluk da tarif edilemez” dedi. Yedek kaldığı zamanlarda eksiklerini aradığını ifade eden başarılı kaleci, “Yedek olduğum zamanlarda kendimle baş başa kaldım, öz eleştiri yaptım. Oynayan kalecileri izledim sonra kendime baktım bende ne eksik diye. Yüzleştim, hesaplaştım. Kendine yalan söyleyemez insan. Küsmemek lazım. Zaten futbol çok acımasızdır. ‘Küstüm, oynamıyorum’ mahalle maçlarında olur” şeklinde konuştu.

Zengin, “Futbol hayatı çok kısa ve bitince kimse kimseyi tanımaz” diyen siyah-beyazlı kaleci, “İstediğin topu çıkar, istediğin golü at, kimse hatırlamaz. İş geride bıraktığın adamlığa, duruşuna bakıyor. Bunun takdir edilmesi benim açımdan çok güzel elbette” diye konuştu. Yoğun bir tempoda çalıştıklarını anlatan Tolga Zengin, “Haftanın 4-5 günü takımın genel antrenmanından önce kaleciler olarak salona giriyoruz. Ama elbette yorulacağız. Bu ülkede bizden daha çok çalışıp 700 TL’ye ev geçindiren insan var. Öyle bir zamandayız ki normal insana hasret kaldık. Doğru bildiğin şeyi niye saklayasın? Benim söylediklerimde bir anormallik yok ki. İnsanlar Allah’tan değil kuldan korkar hale gelmişler” ifadelerini kullandı.

İstanbul’un Olimpiyat anketlerde yüzde 90 gibi çok yüksek bir oran çıkması ülke olarak bu işe ne kadar istekli olunduğunu gösteriyor. İstanbul adaylık süreci boyunca Başbakan Recep Erdoğan devlet olarak her türlü desteği verdi ve vermeye de devam edeceğini açıklaması, tesislerin yapımına başlanması, artılar olarak göze çarpıyor. Olimpiyat için başta Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener, 2020 Adaylık Komitesi Başkanı Hasan Arat ve Genel Sekreter Neşe Gündoğan geceli gündüzlü çalıştılar. Türkiye İstanbul adına bugüne kadar olimpiyata aday olmuştu. Aday kentlerin Buenos Aires’te yapılacak basın toplantıları aday kentlerin tam yetkililerinin kentleri adına söyleyeceği sözler ve vaatler çok önemli olacak.

Gareth Bale, Real Madrid’de

İspanyol ekip Real Madrid, rekor transfer ücreti ile kadrosuna kattığı yıldız futbolcu Gareth Bale ile resmi sözleşmeyi imzaladı. Real Madrid’in İngiltere Premier Lig takımlarından Tottenham’dan yaklaşık 100 milyon Euro bonservis bedeliyle transfer ettiği 24 yaşındaki futbolcu, imza sonrasında Bernabeu Stadı’nda binlerce taraftarın huzuruna çıkarak, yeni formasıyla poz verdi. Real Madrid Kulübü Başkanı Florentino Perez’in de hazır bulunduğu imza töreninde konuşan Bale, en büyük hayalini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek, yeni takımının başarısı için elinden geleni yapacağı söyledi.


14 Usta’nın Hikâyesi Defol Amerika: Ölenler demokrasi için ölmedi

‘ Beyaz TV, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatının anlatıldığı ‘Usta’nın Hikayesi’ isimli bir belgesel filmi hazırladı. Belgeselde pek çok ünlü isim Başbakan Erdoğan’ı anlatıyor. Yayınlanan 1 dakikalık tanıtım filminde, Ajda Pekkan, Kenan İmirzalıoğlu, Fatih Terim, Kenan Işık başta olmak üzere birçok ünlü Erdoğan’la ilgili kişisel anılarını anlatıyor. Haftaiçinde Beyaz TV ekranlarında yayınlanacak belgeseli Başbakan Erdoğan’ın canlı yayında izleyeceği belirtildi.

Arap Baharı’nın belgeseli çekildi Tunus’ta yeni sinema anlayışının öncülerinden yönetmen İman bin Hüseyin, Mısır ve Tunus’ta karşı devrim hedefleyen anti demokratik müdahalelere, “Ve devrim devam ediyor” adlı kısa belgesel filmiyle cevap verdi. İman bin Hüseyin, Arapların Ümit Yaşar Oğuzcan’ı olarak tanınan ünlü Arap Şairi Nizar Kabbani’nin “Devrimler hüzünlerin rahminden doğar” dizesinden esinlenerek halkların iradesine savaş açan odaklara karşı yürütülen mücadeleye küçük de olsa bir katkıda bulunmak amacıyla böyle bir çalışma yaptığını söyledi. Çalışmasının, ülkesi Tunus ve Mısır’da “derin, kirli ve karanlık odakların” gerçekleştirdiği siyasi cinayetler, özellikle Arap baharı ülkelerinde halkların iradesine karşı kurulan tezgahlara ve komplolara sinema diliyle isyan etmenin ifadesi olduğunu anlatan Bin Hüseyin, özellikle Mısır olaylarından çok etkilendiğini dile getirdi. Mısır halkını uzlaşıya davet eden yönetmen Bin Hüseyin, “Sürecin normalleşmesi için ulusal uzlaşı ve birlik tek çözümdür. Mısır halkının, kardeşlerinin kanının akmasını istemesi mümkün değildir” diye konuştu.

20.yydan defedilmesi gereken mananın cisimleşmiş hali olan Amerika Irak’tan sonra şimdiler de Suriye’ye yerleşme niyetinde, yani Şam’a Müslümanlar için hassaten önemi haiz olan Şam beldesine… Yüz bin insanın ölümüne yol açmış üç yıldan bu yana devam eden iç savaşta bu süre zarfında ıslık çalanlar harekete geçmek için Suriye’deki hükümetin en son yaptığı kimyasal saldırıyı sebep göstermekteler. Son kimyasal saldırı ile psikolojik kırılma sağlanmış ve birçok insanın kafasında bu hain müdahale meşru bir zemine oturtulmuş bulunuyor. Nasılda harika denebilecek bir şekilde maniple ediyor ve gelin bizleri kurtarın dedirtebiliyor. Ayrı bahis ama bunlardan öğrenilecek çok şey olduğu ortada. *** Oradaki ayaklanmayı baştan Amerikan işi olarak niteleyen çevreler şimdi ne kadar haklı olduklarını söylüyorlar bağıra çağıra. Oralardaki Müslümanların yıllarca çektikleri göz ardı edilerek ve bu süreçte kılını kıpırdatamadığının utancından iz bile taşımayarak… Oralarda ki Müslümanların yıllarca ve en son üç yıldır kan içmek zorunda kaldıkları atlanarak ve bu mevzuda hiçbir şey yapmamış olarak. Oysa eline geçmiş ilk fırsatta üzerindeki zalim sultadan kurtulmanın yolunu aramış insan evlatlarına, Müslüman yiğitlere, Amerikan piyonu demekte beis görmedi kimileri, hiç utanmadılar… Ortaya çıkmış fiili durumu kendileri hesabına faydaya çevirme yoluna gitmiş onca Müslümanın, İslâmi bir rejim için hayatını ortaya koymuş yiğitlerin kanlarının haraç mezat talan edilip o küfürden kurtulmaya çalışırken bir başka küfrün sultası altına girmelerine müsaade etmenin bunu kabul etmenin kabul edilebilir bir yanı olabilir mi? Amerika’nın oraları tekrar kendi lehine olacak şekilde dizayn etmek çabasında olduğu elbette herkesler tarafından bilinen bir gerçek. Onlar diktatörlüklerin uzun vadeli devam edemeyeceğinden hareketle bir değişiklik muradındalar, dediğimiz gibi birikmiş potansiyel enerjiyi kendi lehlerine değerlendirebilmek derdindeler. Onlar içinde kritik olan bu adımı

atarken kendilerince hassas ve dikkatli olmak zorundalar ki, aradan tamamen Amerikan düşmanı İslâmi bir rejim sıyrılıvermesin. Eğer İslâm gelecekse eski rejim yerinde kalsın daha iyi diye düşünüyor olmalarını yadırgayabilir miyiz? Eğer eski rejim kalacaksa bile budaklı tarafları temizlenmiş olarak kalmalı, gidecekse de batılı değerleri benimsemiş yeni bir rejim gelmeli. Bu ana temadan olarak: Bu babtan olarak basına yansıyan şu iki bilgi yeterince aydınlatıcı değil mi? 1-AMAÇ REJİM DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL “Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Suriye’ye yönelik değerlendirilen seçeneklerde, odaklarının “rejim değiştirme” değil, “Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımına eylemine yanıt verme” olduğunu ifade etti.” Diktatörlüklerle bu işin yürümeyeceğini anlamış ve toplumda birikmiş enerjiyi kendi lehine olacak şekilde boşaltmanın ve o topraklarda kendisine düşman bir yapılanmanın oluşmasına mani olma derdindeki Amerika’nın oralara da “demokrasi” getirme hevesine verilmiş “ölenler demokrasi için ölmedi” şeklindeki cevabın fiili karşılığı mesabesindeki basına yansımış şu bilgi: 2- “Amerikan savaş uçaklarının öncelikle stratejik kimyasal silah bölgelerini hedef alacağı öne sürüldü. Son iddialara göre ABD rejime ait radar ağı, hava savunma sistemi, kimyasal silah üretim merkezleri ve scud balistik füze depolarını vuracak. ABD’nin ikinci hava dalgasında ise İslamcı savaşçıları hedef alacağı öne sürülüyor. Terör örgütü ilan ettiği Nusret Cephesi, Irak Şam İslam Devleti gibi grupların eğitim kamplarının hedef alınacağı iddialar arasında. ABD’nin, diğer baskın İslamcı Tugayların üst düzey yetkilileri ve liderlerini de hedef alınacağı öne sürülüyor.” *** Kendi içerisinde bir “güç” olabilmek şartlarına sahip olmayan camiaların, diğerlerinin menfaat dalaşları arasında yaşam imkânı arayan bizlerin kafa karışıklıklarına yol açmakta, adeta o kucaktan bu kucağı seçmek gibi aşağılayıcı bir duruma düşmemize yol açmaktadır.

Ve o kafirler bizlerin bu güçsüzlüğü sebebiyle güya siyaset satrancı oynamaya kalkan çaresizliğimiz arasında hayatlarını devam ettirme, iktidarlarını sürdürmek imkanını da elde etmiş oluyorlar… *** Esed küfründen kurtulmak için ödenmiş bedeli Amerikan küfrünün kurtarıcılığına heba mı etmek gerekir? Unutulmaması gereken o topraklara yerleşecek Amerika’yı defetmek yıllardır o topraklarda Müslümanlara kan kusturan Esed’i defetmekten daha zor olacaktır. Eğer müdahale engellenemez ise bile Amerika’nın orada da çamura saplanma ihtimalini değerlendirmek, onun yoluna bakmak gerekir... Bu gün gelinmiş psikolojik şartlarda adeta müdahaleye yeşil ışık yakar gibi gözüküyor yetkililer. Her ne kadar Türkiye hükumeti yetkilileri bunu kabullenmek istemeseler de Amerika’nın o topraklara girmesi her halükarda kendi başına haysiyetli bir devlet olmak muradındaki Türkiye için azami derecede bir tehlike olacak yılanı koynuna sokmaktan beter bir netice doğuracaktır… Yaklaşık üç yıldır orada olanlara popülist söylemlerle destek verip, ideal sahibi olmamaktan kaynaklanan, hakiki destekler vermek cesaretini gösterememiş olan Türkiye hükumetinin şimdilerde Büyük şeytan eşliğinde kurtarıcılığa soyunmasını ihanet saymayacaksak ne diye değerlendirmeliyiz?… Kasıtlı bir ihanet içerisinde olduklarını düşünmediğimiz Türkiye hükumeti yetkililerinin ortaya çıkmış fiili durumu dikkate alıp bir politika sahibi olmamalarından kaynaklanan “sürükleniyorlar” durumunun bedelinin çok daha ağır neticelere yol açacağının unutulmaması gerekir. Bunun yanında malum ülkenin Suriye’ye girememesi yahut girse bile batağa saplanması daha sonraki manevra kabiliyetini kaybetmesine yol açacak ve bu vesile ile doğacak boşlukta kendin olma, aslında devlet olma, aslında tarihi misyonunu üstlenmek imkânı da doğacaktır. Mütefekkir Mirzabeyoğlunun Irak savaşı öncesi Cuma Dergisi’ne verdiği röportaj vesilesi ile söylediği veçhile: “Bütün

iç ve dış şartlar, Türkiye’yi tarihî misyonunu yerine getirmeye, büyük bir İslâmî zuhura ve İslâm dünyasının liderliğine zorluyor… Bu, onun tek varoluş şartı… Ben hadisedeki fayda cihetini işte bu ihtarda görüyorum.” Küfür odakları arasındaki dalaştan “dava”n lehine kotarabileceğin fayda nedir? Onun imkânını gözlemek... Ama bu gözlemek yalnızca “kızıl elma” hayali olanlar için söz konusu olabilir, bir ideali, gerçekleştirmeyi planladığı bir hedefi olanlar için söz konusu olabilir. Sen kaçınsan da peşinden gelen “İslâm dünyasının liderliği” vazifesi senin peşini bırakmayacaktır. “Kızıl Elmamız”, “Bağımsız birleşik Büyük Doğu” dur. Tarihin kendisine doğru aktığına şahitlik ettiğimiz bu süreçte bu vazifenin ifası için Amerika’nın temsilcisi olduğu mana ile beraber tüm dünyadaki etkinliğinin kırılması zarureti bir yana öncelikle ülke topraklarından ve çevre topraklardan defedilmesi zaruridir. Buna rağmen bir takım yalpalamalar kararsızlıklar dolayısı ile baş başa kalınmış fiili durumlar dolayısı ile onların dümen suyuna girmek tarihin affedebileceği bir hata değildir… Bu harekete dâhil olan herkes muhakkak bir bedel ödemek zorunda kalacaktır… Şurası açık, artık Suriye bir cihat bölgesidir ve oraya büyük şeytan Amerika’yla birlikte giren herkes helak olacaktır. Herkes aklını başına toplasın, ya ümmetten taraf olur kurtulunulur yahut kâfirden taraf olunur cehennemin dibi boylanır bu saatten sonra. Hükümetin muhafazakâr demokrasi oluşturma çabaları onları masum kılmayacak, İslâm topraklarına kâfirin girmesindeki ortaklık, oralarda İslâmî bir nizamın tesisine mani olma çabası bir lanet halinde önüne çıkan herkesi çarpacaktır… O açıdan herkesler aklını başına toplamalı pozisyonunu ona göre yeniden gözden geçirmelidir… Netice olarak “go home yankee” yahut “defol Amerika” sloganı İslâmî ve insanî bir dünya hayali kuran her asil yürekte bayraklaşması, insan olmanın tabii bir sayhası halinde yükselmesi gereken bedihi –apaçık bir hakikattir.


ABD, sarin gazı izini yeni tesbit etti! ABD haftasonu yaptığı açıklama da Şam’daki kimyasal saldırıdan etkilenenlerden alınan kan ve saç örneklerinde sarin gazı izine rastlandığını belirtti. ABD’nin bilimi, sarin gazının kullanıldığını bir haftadan fazla bir süre sonra tesbit edebildi. Haftasonu uluslararası haber kanalı olan CNN’e açıklamalarda bulunan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriye’nin başkenti Şam’daki kimyasal saldırıdan etkilenenlerden alınan kan ve saç örneklerinde sarin gazı izine rastlandığını belirtti. Bu örnekleri “bağımsız” olarak elde ettiklerini ifade eden Kerry, saldırının Suriye rejimi tarafından emredildiğini bildiklerini söyledi. Kerry konuşmasında ayrıca, “Roketlerin nereden ateşlendiğini, nereyi vurduğunu ve sonrasındaki hasarı

biliyoruz. Sosyal medya da korkunç görüntüler izledi. Elimizde başka deliller de var ve saldırı sonrasında rejimin bunu örtbas etmeye çalıştığını biliyoruz” dedi. Başkan Obama’nın Suriye’ye bir askeri operasyon düzenlemek için Kongre’den yetkilendirme istemesini savunan Kerry, bu sayede eğer operasyon gerçekleştirilirse, ABD’nin “daha güçlü bir pozisyonu” olacağını ifade etti. Kerry ayrıca, “Konunun Kongre’ye götürülmesini eleştirenler var. Kongre’nin bu işlere

karışmamasını düşünüyorlar. Fakat başkan tek başına hareket etmeye karar verseydi, bu kez de kimseye danışmadığı için eleştirilecekti” diyerek, müdahale konusunda Kongre’de yapılacak oylama hakkında da açıklamalarda bulundu. Kerry, önümüzdeki haftaya kadar oylamanın gerçekleştirilmeyeceği konusunda, Suriye’ye karşı askeri operasyonun “daha önce karşılaşılan benzer durumlarda olduğu gibi mümkün olan en kısa sürede” yapılma zorunluluğu olmadığını belirtti.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry

Almanya’da Mısır protestosu Almanya’da binlerce insan Mısır için sokaklara döküldü

Eski cumhurbaşkanı açıklamasıyla şaşırttı İran eski Cumhurbaşkanı Ekber Haşemi Rafsancani, Suriye ile ilgili yaptığı açıklamada, İran’ın güçlü müttefiki Suriye’nin kendi halkına karşı kimyasal silah kullandığını ifade etti. İran’da yarı resmi bir statüye sahip olan Labour Haber

Ajansı’na konuşan Rafsancani açıklamasında, “İnsanlar kendi hükümetleri tarafından kimyasal saldırıların hedefi olmuştur. Ve aynı insanlar şimdi de yabancıların saldırılarını bekliyorlar. Suriye halkı son iki yılda çok fazla zarar gördü” şeklinde konuştu.

Ruhani liderden Rum hükümetine tehdit Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos, Güney Kıbrıs’ın ekonomisinin “boğulduğunu” ve açlıkla karşı karşıya kalındığını görmesi halinde, halkı ayaklanmaya teşvik edeceğini söyledi. Fileleftheros Gazetesi’nde yer alan röportajında II. Hrisostomos, Rum Hükümeti’ne bir çözüm planı hazırlaması ve bunu Kıbrıs sorunu müzakerelerinde gündeme getirmesi çağrısında bulundu.

Röportajında Kıbrıs sorununa da değinen II. Hrisostomos, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i Kıbrıs sorunuyla ilgili gerek seçim öncesinde, gerekse seçim sonrasında dikkatli olması konusunda uyardığını kaydederken, federasyonun kendisini ifade etmediğini, fakat Hükümet’in federasyonu kabul ettiği andan itibaren, halkı bölmemek adına Kilise’nin de federasyonu kabul ettiğini anlattı.

Almanya’nın Stutgart kentinde binlerce insan Stuttgart Tren İstasyonu önünde buluşarak Mısır’da yaşanan olayları protesto etti.

bir araya getirmekten dolayı çok memnun kaldık. Duyarlı insanlarımıza çok teşekkür ediyorum. Allah dualarımızı kabul etsin” dedi.

Türkiye, Mısır, Tunus ve Cezayir bayrakları ile meydanlara gelen insanlar, Mısır’da işkenceye maruz kalan ve öldürülen insanlar için bir araya geldi. Arap ülkelerinin sivil toplum kuruluşlarının Türk sivil toplum kuruluşları ile birlikte organize ettikleri mitinge binlerce kişi katıldı. Stuttgart Tren İstasyonu önünde başlayan gösteriler Marienplatz’a kadar devam etti. Protesto sırasında şehir merkezinden geçilmesinin önemine değinen yetkililer, “Avrupalılar, hatta tüm dünya Mısır’da yaşananlara göz yumuyor. Daha yeni yeni yaşanan olayları medyalar yayınlıyor. Fakat hiç kimse sesini çıkarmıyor. Katılmak isteyen ve destek olmak isteyen STK lar ile birlikte bu yürüyüşü organize ettik. Binlerce kişiyi

’Sessiz yürüyüş olarak tanıtılan mitingin organizasyonundan sorumlu yetkililer ise açıklamalarında, “Mısır’da insanlar ölüyor. Artık dur deme vakti geldi ve geçiyor. Avrupa’dan hatta dünyadan çok az tepki geliyor ve bunun karşılığını Mısır halkı canlarıyla ödüyor. Katledilen insanlar Allah katında inşallah şehitlik mertebesine yükselirler ve Allah günahlarını affeder. Zulüm gören ve işkenceye maruz kalan insanlarımıza Allah’tan şifa diliyoruz ve artık bu olayların artık yaşanmamasını istiyoruz. Akan kan Müslüman kanı olunca kimse sesini çıkarmıyor. Barışçıl bir dünya istiyorsak ve insan haklarından bahsediyorsak bunu dünya’da yaşayan her insan için eşit olarak görmemiz lazım” dedi.

Almanya’da Mısır protestosu için toplanan binler gıyabi cenaze namazı kıldı.

15 Elinde dünyayı yok edecek zehirli gaz var Fransız Journal du Dimanche Gazetesi’nde yer alan bir habere göre, Suriye rejiminin elinde 1000 tondan fazla zehirli gaz bulunuyor. Fransız istihbarat servislerinden “sızan” bir rapora dayanılarak verilen haberde Şam’ın Guta banliyösündeki kimyasal saldırıyı da rejim güçlerinin gerçekleştirdiği belirtiliyor. İstihbarat raporunda, Esad’ın elinde sarin gazı ve insan yapımı en zehirli gaz olarak bilinen VX de dahil olmak üzere 1000 tondan fazla zehirli gaz var. Raporda ayrıca, Suriye rejiminin bu zehirli gazları ateşleyecek füzelere sahip olduğu ve bu füzelerin menzilinin 482 kilometre olduğu ifade ediliyor. Fransız istihbarat servisleri, füzelerin bu menzilden Kıbrıs’taki İngiliz askeri üslerine ulaşabileceğini belirtiyor.

Başkonsolosluk konvoyuna saldırı Türkiye’nin Musul Başkonsolosluk konvoyuna bombalı saldırı düzenlendi. Erbil’e gitmek için hareket eden Türk konsolosluk konvoyuna düzenlenen bombalı saldırıda ölen ya da yaralanan olmadı. Yetkililer, bombanın yol kenarına döşenen bir düzenekle patlatıldığını ifade ederken, olayı gerçekleştirenlerin bulunması için araştırmalar başlatıldı.

Çin’den Suriye açıklaması Çin Dışişleri Bakanı Sözcüsü Hong Lei bugün yaptığı açıklamada ABD’nin Suriye’de kullanılan kimyasal silahlarla ilgili kanıtlar olduğuna dair bilgiler sunduğunu ifade etti. Lei açıklamasında ayrıca, “Çin tek taraflı yapılması planlanan askeri müdahaleye karşı ciddi endişeler duymaktadır” dedi. Lei, ABD’nin açıklaması sonrası kararları hakkında açıklama yapmaktan kaçınırken BM müfettişlerinin kimyasal silah kullanımı raporlarının açıklanmadan bir önyargıda bulunulmaması gerektiğini ifade etti. Lei ayrıca Suriye hükümeti ile istişarede tarafsız bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini ifade etti.


12


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.