1
‘Elhamdülillah kazandım’
2
Şehitlik mücadelesi Mardin’de vatani görevini yaparken birliğindeki kazan dairesinde yaşanan patlamada ölen Piyade Er Yaşar İnce’nin ailesi, şehit ailesi olarak ölmek istiyor. 20 yıldır hukuk mücadelesi veren yaşlı çift, evrakları son Olarak Milli Savunma Bakanına gönderdi.
ŞEHİTLİĞİ GERİ VERİN
ŞEHİT ANNESİ ÖLEYİM
VATANİ görevini yaptığı Mardin’de birliğindeki kazan dairesinde patlama meydana gelmesi nedeniyle hayatını kaybeden Yaşar İnce’nin ailesi, olay tarihinde oğullarının şehit olduğunun söylendiğini ve diğer çocuklarının da askere alınmadığını ifade ederek, 5 yıl sonra gelen “oğlunuz şehit değil” açıklamasıyla yıkıldıklarını dile getirdi. 3 çocuk annesi Fatma ile baba Ferit İnce, şehitlik hakkını geri almak için mücadele veriyor.
20 YIL önce oğullarını vatana feda ettiklerini belirten anne Fatma İnce, “Bize ‘oğlunuz şehit’ dediler, ama şehitlik haklarından yararlanamadık. Sadece diğer oğlumu askere almadılar. Şehit annesi olarak Başbakanımıza sesleniyorum, ben de şehit annesi olarak ölmek istiyorum. Mağdur durumdayız artık sesimizi duysunlar. 20 senedir mücadele ediyoruz ve 20 senedir sesimizi duymadılar.” diye konuştu.
5 YIL SONRA İPTAL!
YILLARDIR acılarını içlerine gömdüklerini ifade eden baba Ferit İnce, “Benim oğlum 1993’te askerlik yaptığı yerde şehit oldu. Şehit olduğuna dair komutanlarının imzası var. Önce şehit deyip, tören düzenlendi, 5 yıl sonra da oğlunuz şehit değil dendi” şeklinde konuştu. Oğlundan geriye bir Türk bayrağı ve birkaç fotoğraf kaldığını belirten İnce, şehitlik hakkının biran önce kendilerine tekrardan verilmesini istiyor.
BANKAYA BORÇLANDI
OĞLUNUN şehit sayılması için 20 yıldır hukuk mücadelesi verdiğini anlatan baba İnce, ”Mücadele için de bankadan çektiğim kredi faizlerle 24 bin liraya ulaştı. Emekli maaşımdan her ay 600 lira kesiliyor. En son Diyarbakır Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na dilekçe yazdım. Duruşma yapılmadan karar verilmiş. Ben de birkaç gün önce Milli Savunma Bakanına evrakları gönderdim. Sonuç ne gelecek bilmiyorum” dedi.
‘Eğitim İslamî olmalı’ Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Konya Şube Başkanı Yavuz Aydın, yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı geçmesini diledi. 17 milyonu aşkın ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisinin yanısıra 5 milyona yakın üniversite ve yüksekokul öğrencisinin eğitimöğretime başladığını kaydeden Aydın, “Bu eğitim-öğretim yılının öncelikle öğrencilerimize, ailelerine, öğretmenlerimize, idarecilerimize, eğitim kurumlarında eğitim ve öğretime hizmet veren herkese, Konya’mıza, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olsun der, başarılı bir eğitim-öğretim yılı dilerim” dedi. Düzenlediği basın toplantısında ÖĞDER’in kuruluş amacını da açıklayan Aydın, “ÖĞ-DER olarak bu eğitim-öğretim yılında taklitçi, şuursuz, bilinçsiz ve hedefsiz eğitim anlayışından bir an önce kurtularak, adına
uygun milli bir eğitimin “milletimizin özlem duyduğu, kendi inancına, değerlerine, tarihine, hedeflerine uygun” uygulanmasını temenni ediyoruz” diye konuştu. ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği’nin bir Milli Görüş kuruluşu olduğunu belirten Aydın, her Milli Görüş kuruluşunun en önemli düsturu ve eğitiminde vazgeçilmezinin önce ahlak ve maneviyat, sonra sevgi ve kardeşlik, şefkat, merhamet, adalet, izzet, şeref ve saygınlık olduğunu ifade etti. ÖĞ-DER olarak bu basamakların ilmi ve ahlaki altyapısını oluşturmak için bütün güçleriyle çalıştıklarının altını çizen Aydın, bu hedeflere ulaşmanın ancak fıtrata uygun İslami bir eğitimle olduğunun altını çizerek, ÖĞ-DER olarak eğitim-öğretimi bu anlamda çok önemsediklerini sözlerine ekledi.
PARÇA ZAMAN SABIR
O
n iki yıllık bir eğitim sisteminden üniversiteye adım atmış gençlerde örnek aldıkları ağabeyleri, ablaları, hocaları gibi olabilme çabası görünür. Dili iyi kullanmak, güzel konuşmak, dinî, toplumsal, siyasî konular hakkında fikir sahibi olmak ve üretmek, okuyan ve araştıran birey olarak düşünen ve düşündüren bir çevre edinmek… gibi alanlar hakkında araştırma çabasına girer bir üniversiteli genç. Üniversiteye geldim diye çalışmak bitmez. Lisedeki gibi de sıkıcı bir çalışma atmosferi olmaz. Evet, daha çok çalışman gerekir; ancak zamanı kontrol etmek, kendini zamana, zamanı kendine göre ayarlamak eski dönemlere nazaran daha çok elindedir. Bu da çalışma atmosferini zevkli hale getirir. Zamana karşı sorumlulukların artar. Çalışmadan tat aldığın sürece sorumlulukların ve onları yerine getirebilmen daha sağlıklı olur. Üniversitenin gençlere verdiği farklı düşüncelerin, farklı çalışmaların bir arada olduğu atmosfer de kimlik arayışını artık tamamlamak isteyen birey, gözlemlediği kadarıyla bütünleri görür ve yorumlar. Gencin bu noktada dikkat etmesi gereken şey “Bütünlerin parçalardan; parçalarında zamanla oluştuğudur.” Bazı bilim adamlarınca dördüncü boyut olarak tanımlanan zaman, halk dilimizce her şeyin ilacı olarak bilinir. Bilim adamları kadar da belki okumamış olan halk ‘ hayatın şifresini’ adeta çözmüşçesine her şeyin ilacı olduğunu yaşam tecrübesiyle ortaya koyar. Genç, bütünü gördüğü, ulaşmak istediği o nokta için zamanı iyi kullanır, düzenli bir hayat çizerse bu yoldaki sorumluluklarını da en iyi şekilde yerine getirir. “Bütünün parçalardan; parçalarında zamanla oluştuğu” prensibini iyi kavrayan genç, her attığı küçük adımın ne kadar kıymetli olduğunu da bilir. Halkın o hayatın şifresini çözmüş diyebileceğimiz tecrübesinin söylediği “Damlaya damlaya göl olur; damlacıktan sel olur” atasözü bize çabaladığımız bu yolun ilacını ne de güzel özetlemiş. Düzenli olarak okuduğunuz her kitap, elinize aldığınız her kalem, dinlediğiniz, katıldığınız her program, konferans, zamana böldüğünüz her çalışma, çaldığınız her nota, okuduğunuz ve ezberlediğiniz her ayet bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl sonra geriye dönüp baktığınızda siz de oluşan gölünüze inanamayacaksınız.
3
Polisi bıktırdılar! Konya’da hırsızlık suçundan biri 40, diğeri 20 defa yakalanan 17 ve 18 yaşındaki kardeşler, market soyarken suçüstü yakalandı.
“ Şüpheli bulundu Akşehir’de, doğum gününde hayatını kaybeden şahsın ölümü şüpheli bulundu. Edinilen bilgiye göre, ilçeye bağlı Engili beldesi çıkışı Reis yolu üzerinde, trafo yakınlarındaki yol kenarında bir şahsın yerde yattığını gören vatandaşlar, sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri şahsın hayatını kaybettiğini belirlerken, şahsın ölümünün şüpheli olması nedeniyle durum savcılığa haber verildi. Olay yerine gelen cumhuriyet savcısının incelemelerinin ardından 80 yaşında olduğu belirlenen Mevlüt Sami Savur isimli şahsın cesedi otopsi yapılması için Akşehir Devlet Hastanesi Morgu’na kaldırıldı.
Konya’da daha önce hırsızlık suçundan 40 kez yakalanan ve her defasında yaşları küçük olduğu için serbest bırakılan iki kardeş, yine hırsızlık yaparken yakalandı. Edinilen bilgiye göre, Selçuklu Buhara Mahallesinde hırsızlık ihbarını alan polis, olay yerine gitti. Güvenlik kamerası kayıtlarını
inceleyen polis, şüphelilerin her zaman aynı taktikle hırsızlık yapan R.İ. (17) ile ağabeyi Yüksel İ. (18) olduğunu tespit etti. Şüphelilerden ağabey Yüksel İ., markette duran çocuğu dışarı çağırıp oyalarken, R.İ., içeri girip kasadan 150 lira ve raflardan çok sayıda sigarayı çalarken güvenlik kame-
rasına yakalandı. Polis şüpheli kardeşleri kısa sürede yakalandı. Sağlık kontrolünden geçirildikten sonra ifadeleri alınmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği’ne götürülen şüphelilerden R.İ’nin 40, ağabeyinin ise 20 defa hırsızlık suçundan yakalandığı öğrenildi.
Aklı motorunda! Konya’da polisin dur ihtarına uymayarak kaçan motosiklet sürücüsü kaza yaptı. Motosikletinin plakasız olduğu öğrenilen sürücü, kazanın ardından ‘motorumu almayın’ diyerek ağladı. Edinilen bilgiye göre, devriye gezen polis, plakasız bir motosikleti durdurmak istedi, ancak sürücü Ramazan K. (30) kaçmaya başladı. Sürücü, polis otosunu geçtikten kısa bir süre sonra kaza yaptı. Olay yerinde bir süre ambulansın gelmesini bekleyen Ramazan K, ‘motorumu almayın!‘ diyerek ağlamaya başladı. Yaralı sürücü, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırıldı.
Zehir tacirlerinden 4’ü tutuklandı Konya’da, İl Jandarma Komutanlığı tarafından 4 ayrı ilçede 10 farklı adrese düzenlenen eş zamanlı uyuşturucu operasyonu kapsamında gözaltına alınan 8 şüpheliden 4’ü tutuklandı. Beyşehir merkez, köy ve kasabalarında esrar ve uyuşturucu hap ticareti yapıldığını belirleyen Jandarma Asayiş Timleri tarafından 6 aydır yürütülen teknik ve fiziki takibin ardından önceki gün Beyşehir ile merkez Selçuklu, Karatay ve Meram ilçelerinde 10 farklı adrese düzenlenen operasyonda, yaklaşık 1 kilo kubar
esrar, çok sayıda captagon uyuşturucu hapı, uyarıcı ve cinsel gücü artırıcı haplarla bir miktar hint keneviri tohumu ve bitkisiyle bir adet ruhsatsız av tüfeği ele geçirilmişti. Operasyon kapsamında jandarma tarafından gözaltına alınarak Beyşehir’e getirilen 8 şüpheliden uyuşturucu madde ticareti suçlamasıyla ilçe adliyesine çıkarılan H.I, H.K, G.V. ve E.B. tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şüphelilerden 2’si Cumhuriyet Savcılığı, 2’si ise nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Yaşım 48. Günde 2 paket sigara içiyorum. Ama bu işin nedenini, nasılını sorgulasam yola çıkamazdım. Saraçhane’de, Abdi İpekçi’de mitingler bitti. İhtiyar’dan mülpem güzergâh boyunca Müslüman kardeşlerimi ziyaret etmek, derdimi onlarla paylaşmak istedim. Yola çıkmadan bir gün evvel yürüyüş malzemelerini temin ettim. Hacı Bayram Camii’nde eşim ve oğlumla namaz kıldık. Belki eksiklerimi yolda temin ederim. Fatih Camii’nde bitecek bu yol.” Bu sözler Mısır ve Suriye’deki zulümlere karşı sessiz kalmaya dayanamayan ve dikkatleri bu yönde toplayabilmek için şartlara aldırış etmeden protesto yürüyüşü için yola koyulan İbrahim Çolak’a ait. İbrahim Çolak Ankara’da bulunan İhtiyar Kitabevi’nin sahibi. Neden böyle bir işe kalkıştı sorusunun cevabı ise yürüyüşün adında apaçık haykırıyor: “Kardeşlik!”. İbrahim abi herhangi bir hazırlık düşünmeden çantasını alıp yola çıkanlardan... Giydiği Rabia logolu tişört kendisini dinlemeyenler veya dinleyemeyenler için derdini anlatmaya yetiyor aslında. Sosyal medyadan direkt kendisini yahut yürüyüşü adına açılan sayfayı takip etme imkanınız olursa muhakkak bakın derim. Cümlelerine bir bakın mesela. Bazı cümleler ağlıyor, bazıları ise yaralı... Savaşın ortasında kalmış gibi. O bunu hissediyor, ki hissetmese böylesine uzun bir yola böylesine hazırlıksız çıkamazdı. Onun için tek hazırlık kardeşlerinin duası... Geçmişe baktığımızda kendisinin daha önce birçok yardım kampanyası başlattığını yahut bunlara destek olduğunu görüyoruz. İçlerinde yüreğime en çok dokunanı Suriyeli çocuklar için bebe bisküvisi kampanyasıydı. Savaşın çocuk yüzünü hatırlatmıştı hepimize. Şimdi unutanlara bir kez daha bir yaramız olduğunu hatırlatıyor bu yürüyüşle. “Biz İslami kavramları da günlük kavramları da çabuk eskitiyoruz; biz kardeşiz diyoruz ama birbirimize sarılmıyoruz.” diyor, kardeşlik kavramının içini doldurmaya yürüyor. “Kardeşlik paylaşmaktır ve elbette paylaşanlar kazanacaktır.” Kazanmak için yürüyor! Yine yolculuğu esnasında yazıp bizlerle paylaştığı satırlarla yazıma son vermek istiyorum: “Ve Suriye ve Mısır ve mazlum ve Müslüman insanların durumu... Ben dua ediyor, yürüyor, yani su taşıyorum. Var olan ateşin, sizlerin ve benim taşıdığım suyla sönüp/sönmemesi -tabi ki sönmesini dileriz- Rabbimizin takdiridir. Bize düşen, mütevazi ve güzel işler yapmak, yolda olmak ve Allah’ın da bir hesabı olduğunu unutmadan ve tembelliğe de düşmeden gayret göstermektir. Selam, kardeşliği diri tutanların üzerine olsun.”
4
Rockçı imama soruşturma Diyanet İşleri Başkanlığı, rock müziği ile uğraşan ve bir albüm çıkaran İmam Ahmet Muhsin Tüzer hakkında soruşturma açtı. Antalya Müftülüğü, Tüzer’in verdiği konser sonrası, konu hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda müfettiş istedi. Diyanet İşleri’nden müfettiş Abdulkadir Albayrak, Kaş’a gelerek İlçe Müftüsü Fetullah Yavuz ve diğer müftülük yetkililerinden bilgi aldı, ayrıca İmam Tüzer’in Kaş’ta verdiği konseri izleyenlerin görüşlerine başvurdu. Soruşturma hakkında konuşmak istemediğini söyleyen Tüzer, “Müzik çalışmalarını görevimi aksatmadan yaptım. Suç işlediğimi düşünmüyorum. İmamlık görevimi ve müzik çalışmalarımı sürdüreceğim” dedi.
Eğitim yardımı Konya’nın Akşehir İlçe Belediyesi tarafından her eğitim-öğretim döneminde sürdürülen çanta ve kırtasiye yardımı bu yıl da devam ediyor. Akşehir Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü tarafından hazırlanan 2 bin adet çanta ve kırtasiye yardımı, Akşehir İlçe merkezindeki ve Akşehir’e bağlı köylerdeki ilkokulların okul müdürlüklerine teslim edildi. Hazırlanan çantalar araçlar vasıtasıyla ilçe merkezindeki ve köylerdeki tüm okullara tek tek dolaşılarak ihtiyaçları oranında dağıtıldı.
Türkiye’nin üreten gücü Konya Şeker, yaptığı yatırımlar ve elde ettiği başarıları ödüllerle tescillemeye devam ediyor. Uluslararası Güvenilir Gıda Derneği (UGGD) tarafından organize edilen Uluslararası Güvenilir Gıda Zirvesi’ne damgasını vuran Konya Şeker, Zirve’den birden çok ödül ile ayrıldı. Uluslararası Güvenilir Gıda Derneği’nin İstanbul Yıldız Şale Sarayı’nda düzenlediği Uluslararası Güvenilir Gıda Zirvesi’de bağımsız seçici kurulun incelemelerinden tam not alarak başarıyla geçen Konya Şeker sayısız ödüle layık görüldü. Gecede ‘Uluslararası Başarı Ödülü’ yüzde 100 Anadolu sermayesi olduğu için Konya Şeker’e, ‘Güvenilir Marka Ödülü’ Konya Şeker’in gıda markası Torku’ya, En Doğal Gıda Üretimi Ödülü’ tüketiciye “tohumdan sofraya Konya Şeker güvencesiyle ürünler ” sunduğu için ‘Konya Şeker’e, ‘En İyi Ambalaj Ödülü’ Torku Tereyağı Kasesi’ne, ‘En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi Ödülü’ Konya Ovası’na Türkiye nüfusu kadar ağaç dikme hedefi ile yola çıktığı ve bugün 10 milyon ağaç diktiği sosyal sorumluuk projesiyle Konya Şeker’e, ‘İnovasyon ve
Ar-Ge Ödülü’ şeker pancarı tohumu işleyebilen, kaplama teknolojisini kullanan ilk ve tek firma olan Konya Şeker iştiraki Beta Ziraat’e, ‘Güvenilir Gıda Ödülü’ Konya Şeker’in hayata geçirdiği dünyanın en büyük Et-Süt Entegre Tesisi Panagro’ya, ‘Yenilikçi Gıda Teknolojisi Ödülü’ de bu tesiste yer alan ‘Beyaz Peynir Üretim Hattı’na’ verildi. güvenilir gıda masaya yatırıldı Uluslararası Güvenilir Gıda Derneği (UGGD) tarafından dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Güvenilir Gıda Zirvesi’nde ödül töreni öncesinde “Tarladan Sofraya Güvenilir Gıdanın Sektör Boyutu” ele alındı. İstanbul Yıldız
Şale Sarayı’nda organize edilen zirvede yerli ve yabancı çok sayıda firma temsilcisi bir araya geldi. Zirvenin ardından güvenilir gıda konusunda öncü olan firmalara ödül verildi. Uluslararası Güvenilir Gıda Zirvesi’nde ‘Güvenilir Gıda Sağlıklı Yaşam’ ana teması ile sektörün geleceği masaya yatırıldı. hedef dünya markası olmak Tarım-sanayi entegrasyonunu sağlayarak istikrarlı büyümesini sürdüren ve tüm dünyaya örnek olan Konya Şeker, Uluslararası Güvenilir Gıda Zirvesi’nde ödülleri topladı ve rotasını dünyaya çevirdi. Türkiye’de yerel bir
şirketten Türkiye’nin tarımsal sanayi devine dönüşen Konya Şeker, bağımsız kurum ve kuruluş tarafından yapılan araştırmalarda da her yıl en başarılı firmalar arasında gösteriliyor. ISO 500’de bu yıl 5 basamak birden yükselen ve ilk 50’de yerini sağlamlaştıran tek kooperatif şirketi Konya Şeker olurken, kurum ilk 100 şirket arasında da tarım sektörünü tek başına temsil ediyor. Son 13 yılda gerçekleştirdiği yaklaşık 1.8 milyar dolar tutarındaki fiili yatırım ile 30 üretim tesisini tamamlarken faaliyet alanını tarım, gıda, kimya, enerji ve turizmden oluşan beş ana sektöre çıkaran , Konya Şeker, yatırımlarını sürdürüyor İSO 500’deki sıralamasının yanı sıra Capital Dergisinin 16 yıldır düzenli olarak gerçekleştirdiği Türkiye’nin en büyük 500 şirketi araştırmasına göre 16 sıra birden yükselerek listeye 84’üncü sıradan giren Konya Şeker, Türkiye’nin net satışlara göre en büyüklerinin sıralandığı “Fortune 500” listesinde de ilk 100’de 20 sıra birden ilerleyerek 70’nci sıraya yükseldi. Tarımın amiral gemisi olan Konya Şeker’in 2023 yılı hedefini dünyanın ilk 5 gıda şirketinden biri olmak.
KSO’da sektör toplantıları Konya Sanayi Odası (KSO) sektörlerin sorunları ve çözüm yollarının konuşulduğu sektör toplantılarına plastik ve kauçuk sektörleri ile başladı. KSO Başkanı Memiş Kütükcü, plastik ve kauçuk sektör sanayicilerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, başarıya ulaşmak için birlikte çalışmanın önemine dikkat çekti. Toplantının açılışında söz alan KSOdası Başkanı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Memiş Kütükcü, Konya’nın pek çok
sektörde söz sahibi olan bir sanayisi olduğunu vurgulayarak, “Sektörlerimizde katma değeri artırmanın çabası içerisindeyiz. Bu toplantılarla amacımız, sektörlerimize yol haritası çıkararak, çalışma planları oluşturmak” dedi. Başkan Kütükcü, konuşmasında üretimin önemine dikkat çekerek, bugün dünyada söz sahibi olan ülkelerin bu gücü üretimden aldıklarını, Konya’nın üretim gücünü artırmanın yolunun da sektörlerin güçlenmesinden geçtiğini bildirdi.
5 OKUMADAN MI ANLATSAK, YAZMADAN MI SAKLASAK..
Y
azmak, düşündüklerimizi kağıt ve kalemle paylaşmak, paylaşamadığımız duygularımızı bir yere aktarma isteğinden geliyor. Konuşmak kolay, yazmak sabır istiyor. Kelimeler ağzımızdan kaçıp kurtulmak ister gibi hızla çıkıp giderken tam bunları yazmam gerekir dediğimizde düşüncelerimizin nutku tutuluyor. Konuşmaya yardımcı olan beyin, yazarken umursamaz davranıyor. Kalem kağıtta tek nokta üzerinde kalakalıyor. Öğretmenin tek ayak üstünde beklettiği cezalı öğrenci gibi. Öğrencinin cezası zaman geçtikçe bitmeye yaklaşırken, kalemin sıkıntısı artarak çoğalıyor ve kağıda da zarar veriyor. Kalemin maddesi ya da kağıdın malzemesine göre iz kalıyor kağıtta. Ya içimize işleyen, kimse ile paylaşamadığımız sıkıntılar gibi tek noktada kalıyor ya da dağılıyor gidebildiği yere, bir başkasına anlattığımızda farklı ağızlarda dolaşan hikayelerimiz gibi. Kalem kadar kağıt da sorumlu bu dağınıklıktan, malzemesi iyi olmayınca, kalemin karşısında duramayınca
dallanıp budaklanıyor kalemin aktardığı. Ben kalemi aynı noktada bekletirken, düşünceler kalem kadar sabırlı davranmayıp uçup gidiverirler aklımdan. Uçan sadece söz olmaz, yazıldığı halde okunmayınca cümleler de uçup gider. Söz yetersizliğinden, düşünceler ilgisizliğimizden dolayı uçup gider. İlgilendiklerimizin başında gelen yazmak, ilgilendiklerimizi yazdığımız metinde yazı olarak kalmaktan öteye geçmez. Geçicicilikten yazı ile kurtulmaya çalışan düşüncelerimiz, düşüncesizliğimiz, ihmalimiz, tembelliğimiz yüzünden kalakalırlar onları bıraktığımız yerlerde. Ya yastığa kafamızı koyduğumuzda gözümüzde, ya giden birinin özleminde, ya bir filmin seyrinde ya da konuşmanın egemenliğinde kalır gider. Uyumadan önce düşünüp sabah yazarım dediğimizde, sağa sola dönmemizden başı dönen düşüncelerimiz başka birinin yanı başındaki kağıtta yer bulmuştur bile kendisine. Cümlelerimizi kağıdın üstünde düşündükçe heyecanlanırken, duyduğumuz bir melodi ile
başka dünyalarda heyecan arayıp geriye döndüğümüzde nerede olduğumuzu, gitmeden en son neyi yazmak istediğimizi, hangi cümlenin öznesine uygun yüklem aradığımızı hatırlamayız bile. Hatırlamak için yazarız ama bazı yaşadıklarımızı yazmadan da hatırlarız. Her anlatışımızda hatıra olmaktan çıkıp yaşantımız haline getiririz onları. O kadar çok anlatır o kadar çok dinlettiririz ki söz uçmaz, yazı zaten hiç olmaz. Anlattığımız her kişide hem kendi hayatımıza hem de onların hafızasına kazıyarak yazarız duygularımızı, duyanlar işlerine gelirse akıllarının bir köşesine not alır anlatılanları ve tamam aklıma yazdım ben bunu der. Yazmak için, okumak için yeterince özen göstermeyen akıl, ayaküstü kendisine yazılanları da çok ciddiye almaz ve unutulacaklar listesinin başına yazar biz farkında olmadan. Söz uçabildiği kadar uçar, yazı okunabildiği kadar bir yer bulur kendisine. Konuşmak kolay, dinlemek daha da kolay olur. Yazmak zor olunca okumak da zor olur. Zahmet isteyince,
YUKARIDAN AŞAĞIYA
SOLDAN SAĞA Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 18 20-26 Eylül 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Nevzat Şipleme Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 20 Eylül 2013
1. Yüz... Öncecilik, üstünlük... 2. İlgili... Sığır, koyun gibi eti yenecek hayvanları kesen veya dükkânında perakende olarak satan kimse... 3. Avcı kulübesi (halk ağzı)... Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar, ısırgın... 4. Verme, ödeme (eski)... Kalsiyum elementinin simgesi... Futbolda taca çıkan topun, karşı takım oyuncusu tarafından elle baş üzerinden geçirilip arkadan öne doğru oyun alanına atılması, yan atışı... 5. Kemikli balıklardan, ılık denizlerde büyük sürüler hâlinde dolaşan ve tütsü ile kurutulmuşu sıkça tüketilen, uskumru iriliğinde bir balık... Lahana (halk ağzı)... Çeşit, cins, tür... 6. Düşünce... Selenyum elementinin 1 simgesi... Ana ile babanın oluşturduğu birlik... 7. 2 İşaretlemek işi... Yılın onuncu ayı, teşrinievvel... 3 8. Gam dizisinde “sol” ile “si” arasındaki ses... 4 Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak 5 dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip... Türlü 6 metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir 7 direnç gösteren ince uzun nesne... “Ey, hey” 8 anlamlarında bir seslenme sözü... 9. Bazı dillerde 9 erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker... Nikel 10 ile kaplamak... 10. Bitkisel tellerden yapılmış, 11 kaba örgülü büyük çuval (eski)... Lityum elementinin simgesi... Genellikle Hindistan’da 12 dokunan, özel motifleri olan değerli bir yün 13 kumaş... 11. İtici güç, ilham verici... Otamak 14 işi, tedavi... Yarın (eski)... 12. Şişelemek işi... 15 Utanma, utanç duyma... Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap... 13. On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun... Kedi, köpek vb. hayvanların ön ayağı (halk ağzı)... 14. Eriği andıran, eriğe benzeyen, erik gibi... Boğagillerden, tropikal Güney Amerika’da yaşayan, 8-10 metre uzunluğunda, avını sararak ve sıkarak öldüren bir tür yılan... 15. Kenetlenme işi... Şarkı...
emek isteyince vermek gerekir. Yazı istediği zahmeti bulamayınca okumak için verilecek emek bir yerlere kaldırılır zamanı geldiğinde başka yere verilsin diye. Unutulur kalır bir yerde emek, verilmesi gerektiği günü bekleyerek. Konuşmak, dinlemek için sabırsızlanıp bekleyemeyenler, okumak için beklemeye gerek görmezler. Nasıl olsa birileri görmüştür kağıttaki harflerin toplamını ve nasıl olsa gördüğünü toptan ve özetle anlatmak için birilerini arayacaktır. Biri ötekine, öteki berikine derken yazı sözcüklere dökülür, sözcüklerin bu hızı ve gördüğü ilgi karşısında yazı alakasız yerlerde kendisi ile karşılaşanların ilgisini çeker. Demlenmiş çayın altına serilen kağıttaki harfler canı sıkılan birinin gözüne çarptığında hangi zamandan bile kaldığına bakılmadan ilgi görür. Gördüğü kadarından bir şey anlamayan okuyucu, çaydanlığın kağıtla sıcak muhabbetini bitirirken, okuduklarını sıcağı sıcağına anlatacağı birini aramaya koyulur. O kadar emek verilmiş okunmuştur ve anlatılmayı hak etmiştir.
1
2
3
4
5
6
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
7
8
1
2
3
S İ G A R A T İ R Y A K İ S İ
A S A L E T E N
D A M A
A N A L İ Z
4
E L E M A A N L T A I R Ş A M R A S M U İ N
9
5
6
C E U T E T R A M A İ M N A K L O N T A E L R G A
10 11 12 13 14
7
8
M F A E H Y B A K A S K K G O A R Y Z E F C E
9
U R L A
10
K A İ D E A L H İ İ R E M G İ I R D E I R M İ
14
15
A Y Y E K E P S A L İ D İ Z T A N O İ L T R E N A T A M M T I O N O K L E N A K S A T U T L A T I E R S
11
12
13
T E P E L İ T A R L A K U Ş U
1. Yergi... Haberleşmek... 2. Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet... Borazanla “ti” sesi çıkararak verilen işaret... Renyum elementinin simgesi... 3. Görgüsüz, kaba, anlayışsız, terbiyesiz ve uyumsuz kimse (argo)... İlgisi, ilişiği olan, bağlı, ilgili, ait, merbut, müteallik... 4. Akümülatör... Gerilmiş olan... Enerji... 5. Babanın erkek kardeşi, baba yarısı... Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü... Bir müzik eserini tek başına çalan, söyleyen sanatçı, solocu... 6. Düşünce... Çapı 9 milimetre olan, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek... Teklik... 7. Sodyum elementinin 15 simgesi... Saçı dökülmüş olan (kimse)... Sürdürme, devam ettirme (eski)... 8. “Sinirlendirmek, rahatsız etmek” ve tıp alanında “tahriş etmek” anlamında “.... etmek” birleşik fiilinde kullanılan bir söz... Kuzey Avrupa’da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik... Çürümekte olan karbonlu maddelerden çıkan, havada sarı bir alevle yanan, renksiz bir gaz, bataklık gazı... 9. Sığır, hindi vb. etinden yapılan, genellikle dilimlenerek soğuk yenen bir yiyecek... Gözde sarıya çalan kestane rengi... Nikel elementinin simgesi... 10. Çatladığında kabuğu iki çenete ayrılan (meyve)... Hayta... 11. Yalamak işi... Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü... Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah erkek ceketi veya takımı... 12. Turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik, hamız... Beleşten... Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey (halk ağzı)... 13. Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce... Portakal kabuğu, cin ve vermutla yapılan içki... 14. İplik... En uzun gece (eski)... Türk alfabesinin beşinci harfinin adı, okunuşu... 15. Sıva ile kaplamak, sıva vurmak... Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri...
6
Kombassan’dan kan bağışı Kombassan Holding yönetici ve çalışanları, Kızılay’a kan bağışında bulundu. Kızılay yetkililerinin test ve kontrolleri ile başlayan kampanyaya Kombassan yönetici ve çalışanları yoğun ilgi gösterdi. Kampanya, Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin’in katılımıyla başladı. Şahin, kan bağışında bulunmanın insan sağlığının en büyük zenginliği olduğunu belirterek, “Grubumuz, sanayide ve ekonomik alanlarda gerçekleştirdiği temel faaliyetlerin yanında, insani değerlere olan hassasiyetini de değişik vesilelerle ortaya koymuştur. Bu kapsamda, insanımızın
kaliteli bir yaşam standardına kavuşturulması için birçok sosyal sorumluluk projesine imza attık. Geçtiğimiz yıllarda, 1999’da yaşanan Düzce depremi için yardım ekiplerine iş makineleri ile doğrudan
destek sağlamış, 20 bin kişiye yemek verebilecek kapasitede aşevi kurulmuş ve daha birçok yardımlar yapmıştık. 2009 da Gazze’ye, 2010 yılında Pakistan’daki sel felaketine, 2011 de Afrika’da yaşanan kuraklık
felaketine, 2011 yılında yaşanan Van Depremine, 2012 yılında ise Myanmar bölgesinde yaşanan drama duyarlılık göstererek, Kombassan Vakfımızın öncülüğü ve çalışanlarımızın gönüllü katılımlarıyla ayni ve nakdi yardımlarımızı ulaştırdık. Kan bağışı ve organ nakliyle, insan sağlığına katkıda bulunmak en ulvi görevlerden biridir. Bu doğrultuda periyodik olarak kan bağışlarımızı sürdürmekteyiz. Geçtiğimiz aylarda tüm şirketlerimizde organ bağışı hakkında bilgilendirme seminerleri düzenledik ve önemli sayıda bir organ bağışında bulunduk. Bu faaliyetlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi.
Hastaneye engel Beyşehir’de TOKİ tarafından yapımı planlanan ve projesi çizilen 261 yataklı yeni devlet hastanesi şikayet kurbanı oldu. AK Parti Beyşehir İlçe Başkanı Nafiz Huğlu, ilçeye yapılması düşünülen, plan ve projesi çizilen, Sağlık Bakanlığı yetkilileri tarafından yeri uygun bulunarak tespit edilen alanın Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından kesin tahsisinin yapılmasına rağmen, yapılan şikayetler üzerine geri adım atıldığını belirterek, “Birtakım kişi ya da kişilerce şikayete maruz kalan söz konusu tahsis alınan son bir karar ile iptal edilmiştir” dedi.
Meryem’in galası Çekimlerinin büyük bir kısmı Akşehir’de gerçekleştirilen ve başrollerinde Zeynep Çamcı, İsmail Hacıoğlu’nun oynadığı ünlü Yönetmen Atalay Taşdiken’in ‘Meryem’ isimli filmi, Akşehir’de bir gala yaptı. Yönetmen Atalay Taşdiken filmde rol alan engelli genç Celil Özüak ve filmde rol alan diğer Akşehirli oyuncuları da sahneye davet ederek Akşehir’de film çekerken hem Akşehirlilerden, hem belediye alışanlarından ve özellikle Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul’dan büyük ilgi ve destek gördüklerini belirterek bunun için herkese teşekkür etti. Bu ilgi ve desteğe bir nebze olsun teşekkür etmek için bu galayı Akşehir’de yaptıklarını söyleyen Taşdiken, “Umarım Akşehir için de, bizim için de kalıcı bir eser olur. Ayrıca filmimiz de 4 Ekim’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 68 film arasından ilk 10 film arasına kalarak 4 Ekim - 11 Ekim tarihleri arasında Altın Portakal’da yarışacak. İnşallah oradan da iyi derece alırız” şeklinde konuştu.
Yerlikaya AK Partili oldu CHP’den istifa ederek AK Parti’ye geçen Sinan Yerlikaya, AK Parti Tunceli İl Bakanlığı görevini Veli Suroğlu’ndan devraldı. Eski CHP Tunceli milletvekili olan Sinan Yerlikaya, bir süre önce CHP’den ayrılarak AK Parti’ye geçmiş ve parti rozeti de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendisine törenle takılmıştı. Geçen ay istifa ettikten sonra parti tarafından görevlendirilen Yerlikaya, bugün kente gelerek parti il başkanlığı görevini eski başkan Veli Suroğu’ndan devraldı. Devir töreninin ardından basın mensuplarına açıklama yapan Yerlikaya, eski başkan Veli Suroğlu’nun parti için yaptığı çalışmaları sıralayarak bu hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.
Konya’daki Suriyeliler birbirine girdi: 2 yaralı Suriye’deki savaştan kaçıp kendi imkanlarıyla Konya’ya gelen ve parkta çadırda kalan Suriyeliler, yapılan yemek yardımlarını paylaşamayınca birbirine girdi
Turşuyu çaldı Konya’da 2 bidon turşu çalan hırsız, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Edinilen bilgiye göre, madde bağımlısı Hüseyin Ö. (22) bir sitenin bodrum katına girerek, 2 bidon turşu çalmıştı. Polis tarafından yakalanan Hüseyin Ö, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Suriye’deki savaştan kaçıp geldikleri Konya’da kurdukları çadırlarda yaşayan bir grup Suriyeli, yemek yardımını paylaşamayınca birbirine girdi. Çıkan kavgada 2 kişi yaralandı. Olay, Konya Şehirler Arası Otobüs Terminali parkında meydana geldi. İddiaya göre, yaklaşık 1 aydır parka kurdukları çadırlarda kalan Suriyeli-
ler, vatandaşların getirdikleri yemek yardımını paylaşamayınca birbiriyle kavga etti. Kavgada 1 kişi kafasına aldığı darbe ile 1 kişi de sırtından bıçakla yaralandı. Vatandaşların ihbarı sonucu olay yerine gelen polis ekipleri olaya müdahale etti. Darp sonucu başından yaralanan şahıs ambulansla hastaneye kaldırılırken,
7
Zehirliyorlardı Ereğli’de düzenlenen uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan 27 şüpheli adliyeye sevk edildi. Edinilen bilgiye göre, Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amirliği ile Ereğli İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından 4 gün önce Ereğli merkezli uyuşturucu operasyonu düzenlenmişti. Operasyonda bonzai, esrar ve eroin ele geçirilirken, gözaltına alınan ve ifadesi tamamlanan 27 şüpheli, sabah adliyeye sevk edildi.Şüphelilerin uyuşturucu madde temin edip, sattığı ileri sürülüyor.
sırtından bıçaklanan yaralı ise bindirildiği ambulanstan kaçtı. Birbirleriyle tartışmaya devam eden Suriyelilere çevredeki esnaflar da tepki gösterdi. 1 aydır parkta kalan Suriyelilere yardım etmelerine rağmen rahat durmadıklarından yakınan esnaflar, yetkililerden yardım istedi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Kasa hırsızları Gasp şüphelisi! Konya’da bıçak zoruyla 1 kişiden 400 lira gasp ettiği iddia edilen şüpheli yakalandı. Olay, merkez Karatay İlçesi Yenimahalle’de meydana geldi. İddiaya göre, 28 yaşındaki şüpheli Gökhan Ş., M.T.D’yi durdurup boğazına bıçak dayayarak cebindeki 400 lirayı zorla alıp bıraktı. M.T.D’de durumu polise bildirdi. Polis ekipleri bir çok suçtan kaydı bulunan şüpheli Gökhan Ş’yi yakaladı. Yakalanan şüpheli suçlamaları kabul etmezken yağma suçundan dolayı adliyeye sevk edildi.
Karatay’a aile sağlığı merkezi Karatay Belediyesi’nin yaptığı İstiklal Aile Sağlığı Merkezi, son yapılan düzenlemelerin tamamlanmasıyla birlikte en kısa sürede hizmete açılacak. Karatay Belediyesi tarafından Saraçoğlu Caddesi üzerinde yapılan İstiklal Aile Sağlığı Merkeziyle ilgili bilgi veren Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, “2 bin metrekarelik alanda yapımı tamamlanan İstiklal Sosyal Tesisleri’ne bağlı Aile Sağlığı Merkezi, bölgede büyük bir ihtiyacı karşılayacak. Çeşitli branşlarda hizmet verecek merkezinde aynı anda 5 doktor görev yapabilecek. Sağlık merke-
zi en kısa zamanda hizmet verecek Belediye olarak hemşehrilerimizin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sosyal tesis inşaatı çalışmalarına hız verdik. Bu kapsamda yapımı tamamlanan İstiklal Sosyal tesisi içerisinde, aile hekimliği, emekli konağı, muhtar odası, market alanı ve 600 kişilik düğün salonunun bulunuyor” dedi. Başkan Hançerli, Karatay Belediyesi’nin bölge insanının ihtiyacına göre yapılması gereken çalışmaları yerinde tespit edip, o hizmeti vermenin gayreti içerisinde olduğunu da sözlerine ekledi.
Antalya’da çelik kasadan 90 bin liralık ziynet eşyası, Konya’da ise bir iş yeri ve bir evi soyan 4 şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi. Edinilen bilgiye göre, Antalya’nın Aksu İlçesinde kepenkleri kesilen bir iş yerindeki çelik kasanın oksijen tüpüyle açılması sonucu, içerisindeki 90 bin liralık ziynet eşyası ile bin 500 lira nakit para çalınmıştı.Konya’da ise bir ev ile bir iş yeri soyuldu. Konya polisi yaptığı çalışmada Antalya ve Konya’da hırsızlık suçlarına karışan şüphelilerin Musa G. (33), Kerim Ü. (39),İlhan Ş. (38) ve Ahmet A. olduğu belirleyerek yakaladı. Yakalanan 4 şüpheli de nitelikli hırsızlık suçundan tutuklandı.
8 ŞEFTALİ ALADAĞ’A GERİ DÖNDÜ KİRAZLA ELMAYI DA BERABERİNDE GETİRDİ
Y
ıl 1972; ilkokul 2. sınıfa geçmişim. Yaz tatili için, doğup büyümesem de babamızın geldiği Aladağ Dülgerler köyüne gittim. Daha küçükken birkaç kez gitmiş olsam da aklımın erdiği ilk geziydi bu. Sabahın 6’sında üzerine tereyağı yakılarak dökülen bulgur pilavı ve şebitle yapılan ilk kahvaltı insana köy hayatının şartlarını belletiyordu. Alelacele dilim yanarak yaptığım kahvaltı sonrası, zaten ırgatlığa her zaman hazır olmak zorunda olan katır ve merkebin gözlerindeki anlamlı bakışlarla yüz yüze geldim. Zaten bir avuç içi kadar olan Dülgerler’i çıkıncaya kadar, bizimle aynı rolleri paylaşan diğer köylülerle ayaküstü selamlaşıyoruz. Geç Bizans döneminden kalma kabartmalı taşlarla inşa edilen çeşmeden, merkep ve katırın ıslık eşliğinde su içmelerinin ardından dağların arasına patikalara vuruyoruz kendimizi, “emmi”miz ve onun tütün dumanları arasında. Güneş henüz kendini gösterirken dağların ardından, sulamaya gittiğimiz Yerköprü’deki “bir avuç” bahçeye varmıştık bile. Demek ki, şu kadar toprağı sulamak için yürümüştük bu kadar yolu. Anlaşılan çok önemliydi dağların arasında kalan şu küçücük toprak parçası. Ben bunları çocuk aklımla anlamaya çalışırken bir “dayı” yaklaşıyor yan bahçeden yanıma. Emmiye bakıyorum birden, keçi kılından kocaman iki torbayı hayvanların başına takıyor; “hadi yiyin, doyun, sonra bu inişi tekrar çıkacaksınız, ona göre; hem yük de var bu çıkışta” der gibi. - Oooooo yiğenim, hoş geldin; kimin oğlusun sen? Allah, Allah; bu dayı nereden anladı ki benim yabancı olduğumu? Dayı, daha nasırlı ellerini başımdan çekmeden ırgatlarımızla meşgul olan emmiye söz yetiştiriyor. - Ahmet emmi niye geç kaldın bugün? Dayının emmime bağırarak söylediği bu söz, ne dayıyı, nede emmimi ilgilendiriyordu aslında. Tüm etkisi bana idi, yarın yine gelecektik anlaşılan bütün bu yolu. Dayının omzunda da siyah kıldan yapılmış, birkaç yerinde renkli kumaşlarla yama yapılmış
daha küçükçe bir torba vardı. Sanki değerli bir şey vardı içinde, değilse niye böyle şişkin görünsündü ki! Dayı, emmime doğru birkaç adım attıktan sonra birden geri döndü ve elini torbaya atarak bir şeftali çıkardı. - Al yiğenim! Sonra tekrar dönerek küreğiyle arıktan akan suyu eşeleyen emmimle sohbete başladı. Bu neydi, evet şeftali; ama nasıl olur, bu kadar büyük olabilir mi? Tek elimle tutamıyorum bile! Hemen bir ısırık aldım. Ağzıma dolan suyu kadar, üzerimdeki şehirliliğin emaresi gibi olan tişörtüme de aktı birden. Birkaç saat kadar önce yediğimiz tereyağlı bulgur pilavının yaktığı boğazıma, itfaiye gibi geldi bu şeftali. Ye, ye karnım şişti, ama şeftalinin çekirdeği görünmedi bile. Atmak istedim, kıyamadım. Bu sırada dayı geldi yine yanıma. - Demek Gonya’dan geldin, bizim Şimşek Mustafa’nın oğlusun. Nasıl beğendin mi köyü? Ben ağzımda şeftali ısırığıyla başımı sallayarak “hııı” diye cevap verebildim ancak. Hemen ikinci soru geldi dayıdan. - Bak yiğenim böyle şeftali yememişindir sen. Geçen hafta Goperatifin şeftali bayramında birinci oldu bu. - Şeftali bayramı mı? Çok şaşırmıştım, birden böyle çıkıverdi ağzımdan. “Nasıl yani?” diye de çekine çekine devam ettim sözüme. - Şeftalinin de bayramı mı olur? Oturdu dayı bağdaş kurarak. Cebinden kemik saplı bir çakı çıkardı. Tepesine kadar gelen söğüt ağacından bir dal koparıp başladı çakısıyla kesip biçmeye. - Bak yiğenim. Bizim bu havarilerde şeftali çok güzel olur. Her sene Goperatif yarışma yapar, kimin yetiştirdiği şeftali en büyük diye. İşte buna biz “Şeftali Bayramı” deriz. Amma çok nazlıdır şeftalinin ağacı. İyi bakacan, bebek gibi ilgilenecen. Yemen’e giden körpecik asgerler gibi çabuk da sönerler ha! Bunu da gabullenecen. Hâlâ zorlaya zorlaya şeftaliyi yemeye çalışıyorum, sanki ısırdığım her lokma gerisin geriye ağzımdan gelecek. Dayı anlamış olacak ki, elinde uğraştığı sö-
ğüt dalını ağzına götürerek bir üfledi ve “tamam bırak onu; al bak, sana düdük yaptım” dedi. Şeftali suyuyla yapış yapış olan elimle aldım düdüğü. - Düüüüüüüüüt… Şu söğüt dalı gerçek bir düdük gibi ötüyordu. Dayı gülerek çakısını kapatırken anladı hâlimi. Şeftaliyi bitiremeyecektim. - Tamam yiğenim, zorlama. Bitiremen zaten, 2-3 kişi yiriz biz 1 şeftaliyi… *** “2-3 kişi yiriz biz 1 şeftaliyi.” Hayatım boyunca her şeftali görünce aklıma gelen sözdü bu. O dayı, yıllar olmuştu gitmişti âlem-i bekâya. Ama işte o ses yıllarca hep benim kulaklarımda çınladı durdu. O şeftali bahçelerini de, Şeftali Bayramı’nı da tarihe bir hatıra olarak not bırakıp gitmişti… Aladağ köylüleri bir avuç toprağın peşinden koşup ancak boğazlarını doyuracak kadar mahsul almalarını doğal olarak kabullenmediler. Zaten nüfusun çoğalmasıyla birlikte yetmiyordu da bütün cömertliğine rağmen bu toprağın nimeti. Gönderdiler çocuklarını Gonya’ya; okuttular memur ettiler, mühendis ettiler, öğretmen ettiler. Sanata verdiler; oto tamircisi ettiler, inşaat ustası ettiler, esnaf ettiler… Bu arada kendisine verilen tohumu fazlasıyla sahibine veren toprakların büyük bölümü de yalnızlığa terk edildi; yıllarca sürecek mecburî uzun bir “nadas”a bırakıldı. Yıllaaar, yıllar geçti… İkibinli yıllara gelindiğinde Artık Aladağ’ın 10-20 katı fazlası Aladağlı yaşıyordu Gonya’da. Hasret bu, sılâ-i rahîm bu, özlem bu, toprağına olan aşk bu. Aladağlılar mesleklerinden elde ettikleri imkânlar ölçüsünde yaptırdıkları evleriyle yazları dönüyorlardı köylerine, yaylalarına. “Yazlık Aladağlılar” idi onlar. Ziraat çeşitlenmiş, bilim ilerlemiş; bir kökten daha fazla ürün alınır olmuştu. Yazlık Aladağlılar modern dünyayı tanımış, “aşı” denen ziraat mucizesini öğrenmişti. Hele artık yerden su çıkarmak için “dalgıç pompa”ların da insanlığın hizmetine sunulmasıyla her şey tamam olmuştu… Zaten, gaz lambasında hattâ “idare” ışı-
ğında gençliklerini yaşayıp da Gonya’ya göçmeyen Aladağlılar da düz damlarındaki ağaç takozlara çakılı uydu antenleriyle “modern dünya”nın nimetlerini çoktan öğrenmişlerdi bile. Ektiler tekrar şeftali ağaçlarını asker içtiması gibi sıra sıra; hem Aladağlılar, hem yazlıkçılar. Diktiler aşılı kiraz ağaçlarını yaylaların serin yellerine damlama sulama sistemleriyle. Elmayı da unutmadılar; bodur ağaçlardan onlarca kilo elma alabilmek için genellikle “Arjantin” ekolünü tercih ettiler… Aladağ’da şimdi Yerköprü’deki dayının şeftalisi kadar olmasa da kocaman şeftaliler yetişiyor, ama tadı aynı tat. Elmalar çıkıyor, taş gibi sert ve sulu; Arjantin’i, Altın Çekirdek’i, Starking’i ve Golden’iyle. Kiraz derseniz, iri iri; hani o sultanlara hediye olarak gönderilen, şimdilerde İngiliz sarayının özel olarak ısmarladığı sert cinsinden. Aladağlı artık eskiden olduğu gibi sattığı bir avuç ürünü ile ancak çay, şeker, tütün, fistanlık kumaş almıyor. Evini yeniliyor, Gonya’dan arsa alıyor, araba alıyor; göğsünü gere gere alnının akıyla, bileğinin emeğiyle kazandığı parasını harcıyor. Evet, Aladağ Şeftalisi geri döndü, hem de sadece yemek için değil satılarak para kazanmak için. Elma da geldi yanında, çeşit çeşit hem de. Hele kiraz; o bir geldi pir geldi. Olunca toplamaya bile gerek yok, dalındayken sat elini öpene. Güzel, çok güzel bunlar bizim Aladağ’ımız için, o fedakâr hemşerilerimiz için. Peki, pekiii? Benim “Aladağ Üzüm”üm nerede? Hani o pazarda övülerek narası atılan Aladağ Üzümü. Hani o ipincecik kabuğu, tadı ve kendine has kokusuyla… Benim “ekşigara”m nerede? O kocaman tanesi, ısırınca “kıtırt” eden sesi ve hele hele o kan yapan özelliği ile. Tabi bunlar olmayınca pekmezim de yok. O mis gibi kokan rayihası ve ağızları yakan tadıyla… Bekliyoruz, üzümümüzü, pekmeziyle birlikte. Tabi bu arada cevizimizi de istiyoruz o yağlı ve kokulu lezzetiyle. Hadi Aladağlı hemşerilerimiz, isteyince başaramayacağınız iş yok sizin, Yüce Allah emeğinizi kutlu, mahsulünüzü bereketli kılsın…
9
İki araç birbirine girdi: 1 ölü 5 yaralı
Feci kazada 1 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi de yaralandı
Konya Karaman Yolu Kaşınhanı Mevkii Çumra yol ayrımında iki otomobilin çarpışması sonucu 1 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Karaman istikametine gittiği öğrenilen Fatih Şahin (29) idaresindeki 70 DD 001 plakalı otomobil ile sürücüsü belirlenemeyen 06 MPK 04 plakalı otomobil kavşakta çarpıştı. Çarpışmanın etkisi ile sürüklen 06 MPK 04 plakalı otomobilin içinde bulunan Durmuş Doğan (29), Yusuf Suvacıoğlu
(29) ve Kerem Doğanlı (25) araçtan fırlayarak yola savrulurken, diğer otomobil refüjdeki bariyerlere çarparak durabildi. Otomobil sürücüsü ve araçta bulunan Nurdan Şimşek (38) ile Ramazan Şimşek (16) hafif şekilde yaralandı. Olay yerinde sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalenin ardından yaralılar tedavi altına alındı. Kazada yaralanan Durmuş Doğan yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
500 bin TL ödenek Vilayetler Hizmet Birliği Aksaray’a 500 bin TL ödenek tahsis etti. Ödeneğin Valilik tarafından projelendirilen Aksaray Hükümet Konağı ve ek hizmet binalarının restorasyon ve modernizasyonunda kullanılacağı belirtildi. 50 bin TL ödeneğin hesaba aktarıldığını belirten yetkililer geri kalan ödeneğin ise ihale aşamasından sonra hakediş olarak gönderileceğini bildirdi.
CİHAT ETMİŞ OLMAZSINIZ …Velhasılı kardeşlerim dönelim özümüze! Fıtratımıza! Bırakın herkes önce kendi üzerine düşene göz atsın. Biz erkekler olarak ‘’İSLAM erkeği’’ olduğumuzu bilelim. Ve dahi bilinçlenelim. Kurbanını dahi kesemeyen erkekler olmayalım. Siz kadınlar olarak ‘’İSLAM kadını’’ olduğunuzu bilin. ‘’Evlerimizi ihya edelim’’ kampanyası yapın. Ümm(anne)et ‘’anne ümmet’’ in üzerine düşeni yapacak şekilde yaşayınız. Bu emir olamaz. Yemek yapmak zor gelmemeli, temizlik yapmak ve dahi çocuk bakmak da zor gelmemeli erkeğe evet; ama özümüze dönme kampanyaları düzenleyelim. Herkes üzerine düşeni yapsın. Fıtratımıza dönelim. Anne olmak dünyadaki en zor, en meşakkatli ve emekle ilmek ilmek örülesi bir iş, biliyorum. Hani bir gün Resulullah (sav)’in yanına bir grup kadın geliyordu ve ‘’Ya Resulullah sav bizim bir sıkıntımız var’’ diyorlardı. O sav dinliyordu her zaman ki şefkatli ve değer veren gözlerle. ‘’Ey Allah’ın resulü sav erkekler gelip bizle işlerini hallediyorlar, sonra gidiyorlar cihad onların, cami onların, meydanlar onların oluyor’’ diye serzenişte bulunuyorlar. ‘’Biz de onların rahimliğini yapıyoruz.’’ Diye ekliyorlar. Resulullah gülümsüyor: ‘’Bir kadın bunları yapar, evinde iffetini korur. Allah’a şirk koşmadan ve de ibadetlerini yaparak ölürse, ona cenneti garanti görüyorum’’ diyordu. Ne büyük bir müjdeydi. Ne büyük bir nimet! Bu böyleyken şeytan kolay olanı değil, Allah’ın razı olmayacağını yaptırıyordu ya hani bize! Velhasılı kardeşlerim, lafa en sondan girdim, biliyorum. Kermeslere katılın, yetimlerle ilgilenin, yetim günlerinde konu mankenliğe de yapın, hatta yapabiliyorsanız; elinize silah alın asıl yerinde yetim savunuculuğu yapın. Ama vallahi sizin cihadınız bu değildir. Resulullah’ın sav lisanı öyle anlatmadı. Sizin cihadınız İFFET cihadıdır.
Kermeslerde onlarca metre uzunlukta masaların arkasına geçip, sizinle birebir muhatap olacak şekilde erkeklere satış yaparak; ‘’CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ!’’ Yetim günlerinde konu mankenliği yaparak, velev ki havlu, bileklik satarak; her geçen erkeğin de bakışına muhatap olarak; ‘’ CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ’’ Bu hakkınızdır sonuna kadar yanınızdayım, ama camilerde ders halkalarına katılıp, erkeklerin ‘’üniversiteli erkeklerin’’ birebir etkileneceği tonda etkileşimler kurarak; ‘’CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ’’ Facebook’da twitter vesair ortamlarda; yetimlerle çekilmiş olsun velev ki, fotolarınızı tüm dünyanın gözü önüne sererek; ‘’CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ’’ Evet ilim kadına da farzdır. Görevidir. Öğrenmelidir de! Kadın bilgili olmalıdır. Okumuş da değil, okuyan olmalıdır. Diploma ilmi değil, ilmihal ilmi ‘’yaşanan’’ geçerlidir. Ama ilim öğrenme pahasına iffetinizin zedeleneceği yerlerde bulunarak; ‘’CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ’’ Derneklerde, vakıflarda oradan oraya koşturarak, kabile mantığı ve orta çağ havasında, iffet de iffet olmalı derdimiz de! Özgürlük, eşitlik !! Alsınlar başlarına çalsınlar. Başörtüsünün özgürlüğü içinde iffet varken değer kazanır! Birilerinin özgürlüğünü istemiyoruz! Özgürlük dediklerine tutsak olmasın Müslüman! Velhasılı kardeşlerim; evleriniz sizin için mekan-ı Hayriye! Sizler Müslüman erkeğin gözünde değerli mücevherlersiniz! Hatta mücevherinde en değerlisi ‘’kaşıkçı elması’’ halt etmiş sizin değerinizin yanında! Bu değeri size veren RABBİMİZ teala’dır. Sizler uzunca, gavur parasıyla 5 kuruş etmez ideolojiler uğruna, cihad etme kılıfıyla
heder edilecek bir değerde değilsiniz! Sizler cenneti ayağının altında taşıyan bu ümmetin ANALARISINIZ veya adaysınız. İffet ve namus ilk ve son adınız! Sizler kaşıkçı elmasının gizlendiği gibi her an aklımızda ve en değerli yerde ‘’en gizli’’ yerde olmaya layıksınız. Resulullah sav kadının en güzel namazı evinin en gizli köşesinde kıldığı namazdır derken, biz nasıl mesajlar almışız dinimizden. Sizler evlerimizin en güzel köşesinde, veda hutbesinden aldığımız emirle ‘’onlara iyi davranın’’ mesafesindesiniz. Ve velhasılı kardeşlerim, ben kaderini yaşayan, kendinden iç güvey bir kardeşinizim. Tevbe suresinde Rabbimiz kadın ve erkekleri iyilik emircisi ve kötülük engelleyicisi kardeşler yapmıştır. Kimseye bir garezim de yok. Ben İslam erkekleri ve kadınları adına, Allah’ın ve Resulullah’ın sav hayatı neticesinde düşünceme balyozlar indiren bir konuda konuştum. Belki de bunları söyleyince her zaman ki gibi hedef tahtası olacağım. Ama olsun! Günah keçiniz ben olayım. Doğrular Allah’ın yanlışlar benimdir. Kardeşlerim ait olduğunuz yerlere dönmeden sizler; İslam’ın emaneti olamazsınız ‘’CİHAD ETMİŞ OLMAZSINIZ’’ Ey kaşıkçı elmaslarımız, hep korunmaya üzerinde merhametle durulmaya değer ümmetin anneleri! Kadınlaşmış erkekler ve erkekleşmiş kadınlar İslam’a yakışmıyor. Çekin ellerinizi size yakışmayan işlerden. Bize teslim olmak yakışmaz. Ya zafer ya ölüm’dür muştumuz. Süslemesin o ırkçı şeytan size bu şeyleri; anlatın evlatlarınıza, basın bağrınıza, alın etrafınıza yine mümine hanımlar ve öğrenin İSLAMI, tüm dünyaya yayın! Ama cihadınızın nereden başladığını da unutmayın.
İtfaiyeye bina Karaman Belediyesi, İtfaiye Müdürlüğü için yeni hizmete binası yapıyor. İtfaiye Müdürlüğü merkez binası olarak inşa edilecek olan yeni hizmet binası 3 kat ve toplamda 2055 metrekare kapalı alandan oluşacak. Yapımına yüklenici firma tarafından geçtiğimiz gün başlanan yeni hizmet binasının gelecek yıl Haziran ayında hizmete açılması planlanıyor.
Kek kokusu! Karatay Şerafettin Mahallesi’nde iş yeri sahibinin fırında kekleri unutarak ayrılmasının ardından işyerinden çıkan dumanlar paniğe neden oldu. Keklerin çıkardığı dumanları gören vatandaşlar iş yerinde yangın çıktığını düşünerek itfaiye ve polis ekiplerine haber verirken, kapıyı çekiçle açıp dumanın dışarıya çıkmasını sağladı. Bu sırada olay yerine gelen itfaiye ekipleri içeri girdiklerinde dumanın fırından çıktığını belirledi.
10
H
er horoz kendi çöplüğünde ötermiş. Her diken kendi çiçeğinde bitermiş. Her bülbül kendi vatanında ötermiş. Her yürek kendi kafesinde atarmış… Bu devran böyle sürüp giderken hayatın olağan akışını durdurmak Donkişotluğuna yönelmek alışılagelmiştir artık. Bir cücenin bir deve hava atması onu alaşağı edeceği hususunda naralar atması her ne kadar akla aykırı gelse de sempatik ve sevimlidir. En azından seyirciyi eğlendirici ve ilham vericidir. Bu sahne karşısında aklı zorlayan cücenin kendisinin dev, devin de cüce olduğu serabına kapılmaktır. Bu bir serandaptır, platonik aşktır. İnsan nerde nasıl ve ne şekilde davranacağını bilmeli ona göre hareket etmeli kaldıramayacağı yükün altına girmemelidir. Hal böyleyken yaratıcının emaneti dağların taşların kabul etmemesine rağmen cahil ve zayıf insanın kabul ettiği yönündeki söylemi benî-âdemin yaratılmışların içinde yerlerinin neresi olduğuna işaret ettiği su götürmez bir gerçektir. Neden dağlar taşlar kabul etmedi de âdemoğlu kabul etti? Bu sorunun cevabının sorunun kendi içinde gizli olduğuna inanmak gerek, yoksa tavuk yumurta ikileminden öteye geçemez bir sonuca varamayız. Yaradan insanı kendine vereceği emaneti kabul edecek bir kıvamda dizayn etti. Onu kendisinin yeryüzündeki halifesi ilan ederken, ona yükselme ve alçalma yolunda mecalinin olduğunu, bir fasit daire içinde olmadığını belirtti. İnsan tek düzey değildir. Daha doğrusu her insan suretinde olan aynı duyguları aynı düşünceleri taşımazlar. Her ikisi de et, kemik, kan vesair maddi unsurlarla birlikte onun görünmez yanlarından oluştuğunu bilsek de hayatın olağan akışı olan yeme, içme ve uyuma fiillerini yaparken bile farklılık arz edecektir. Zaman zaman her iki ayaklıları görünce insan sanmayın, tavuklar da iki ayaklıdır söylemimin kaynağı bundandır. Her insan siluetinde gördüğünüzü insan sanmayın deyişimizin sebebi bundan… İnsan yaradılış gayesine paralel hareket etmediği zaman asıl mana ve ehemmiyetini kavramamış olacaktır. Bu uğurda atmış olduğu her ileri adım onu yukarılara meleklerin katına çıkaracak, geri adım da onun yaratılış merkezinden uzaklaşmasına ve hakir gördüğü en adi behaim mertebesine doğru sürükleyecektir. Yaratılanı sevmek yaratandan ötürü eylemi insan olma özelliğinin bir olmazsa olmazıysa, insan olmayanın elinden ölmek de hayatın olağan akı-
şıdır. Zira doğa kendi arasında dengeler üzerine kurulmuştur. İlkbaharda çiçekler açar, sonbaharda yapraklar dökülür, ormanda güçlü olan zayıfın hayatına son verir… Oysa insan olma özelliğini taşıyan yaratıklar öncelikle yaratıcının yarattıklarına sorgusuz sualsiz saygı duymalı onu yaratıcısından dolayı sevmelidir. Kin ve nefret insanda bulunmaması gereken hasletlerdendir. Güçlü zayıfı aş yapmamalı onu koruyup kollamalıdır. Kaldı ki vahşi olarak adlandırdığımız hayvanlar âleminde bile güçlünün zayıfa kol kanat gerdiğine şahit oluyoruz. İnsana yaratılmışların içinde önemli kılan yaratıcının kendisine yüklemiş olduğu misyondur. İnsanın bir misyonu vardır. O, dünyada diğer canlılar gibi yiyip içip eğlenmek ve hayatını tamamlamak üzere yaratılmamıştır. O Allahın elçisi, yaratılmışların bekçisidir… O kendine zarar vermeyen hiçbir canlıyı keyfi olarak öldüremez, ona eza edemez hayatının akışına engel olma yollarına gidemez. İnsan yaratılmışların en şereflisi paiyesini elinde tutarak kendine hizmet etsinler, yaşaması için rızık olsunlar diye yaratılanlara haksız yere eziyet edemez ve canına kıyamazken kendi cinsi olan şerefli yaratığa karşı böyle bir eylem yapma yetisinin olmadığını bilir. Onun rahmeti külfetinden daha fazladır. Tane başak vererek insana olan görevini en üst seviye de yerine getirmektedir. İnsan da yerini bilmeli şerefli olma paiyesini diğer canlılara kaptırmamalıdır. Ne gariptir ki kendinden beklenen insani ilişkiyi sergileyemeyen insan bu açlığını vahşi hayvanların bazıları sergilemesini örnek göstererek telafi etme çabası içine girmiştir. Sanki o güzel hareketi yapan vahşi bir yaratığın yapmış olduğu bu eylem onun rahmet etme eylemiyle acıkmış ruhuna merhem olmak biriken açlığını bir nebze olsun gidermektedir. Bu ne garip bir duygudur. Bu ne garip bir ikilem. Kendi yapamadığını, şerefli olana amade olan, ona hizmet etsin, aş olsun maksadıyla yaratılanda görerek rahatlama haleti ruhiyyesine giren insan, adeta saf değiştirmeye imrenir gibidir… Neden başkalarının iyi şeyler yapmasını bekleriz? Neden oturduğumuz yerden gördüğümüz olumsuzluklara en azından kızgınlığımızı dahi belirtme çabasına girmeyiz? Sahi biz hayatın merkezine doğru katetmeye çalıştığımız yolculuğumuzda yaratılışımıza paralel bir şekilde hareket edip yükselme, insan olma sınıfından bir üst sınıfa atlama gibi bir özerkliği elimizde tutarken niye oturduğumuz yerin çürüyüp bizi daha aşağılara çekmesine seyirci kalıyoruz. Bu
durgunluğumuz yalnız kendimize zarar vermemekte tüm doğanın dengesini bozmaktadır. Bir yılın mevsimsiz geçmesi nasıl hayatı allak bullak ediyorsa insanın asıl görevine sahip çıkmaması da doğanın dengesini allak bullak etmektedir. Bu iddiamızın kanıtı da biraz önce zikrettiğimiz örnekte olduğu gibi vahşi âlemdeki yumuşamadan ruhumuzun haz duymasıdır. Demek ki ruhumuz merhamet etmeye ayarlı, biz onun ayarını bozuyoruz. Demek ki ruhumuz güzellikten yana biz onu çirkinleştiriyoruz… Madde hayat aracının kaportasıdır, ruh onun motoru ama biz hep bu gerçeği ya bile bile ya bilmeden kaportanın ihtişamına kapılıp ruhun enginliklerini görememiş, maddede kalmış manaya geçememişiz. Biz kaportanın motor gücüyle gittiği, hareket ettiği, işlerini yerine getirdiği gerçeğini görmemek için adeta tabiri caizse işi yokuşa sürmüşüz, bu çılgınlığımız, bilinçsizliğimiz içinde insanlıktan birazcık nasibi olanların yaratılış boylamıyla paralel hareket etmeseler bile başımıza musallat olmasına sebep olmuştur. Biz kendi sevinçlerimize sevinmek kederlerimize üzülmek varken başkalarının sevinç ve kederleriyle ilgilenme yolunu tercih etmişiz. Bu karmaşıklığımız da hayatımızı hem kendimize hem çevremize hem de kendimizden sonra gelenlere çekilmez kılmıştır. Sahi “temizlik imandandır.” Kutlu sözü dururken neden başkalarının temizlik konusundaki çarpık çurpuk açıklamalarına kafa yoruyoruz. Kutsal öğreti her “her insan bir dünyadır. Derken neden o insanın yaşamının önüne engel koyma çabasına kapılıp hem kendi geleceğimizi hem de Allahın şerefli bir varlığının geleceğinin önünü kesmeye çalışıyoruz. İnsanı yükselten, diğer canlıları üstün kılan, o cehaleti ve zayıflığına rağmen emaneti kabul etmesinde gizlidir. Yaratan ona o emaneti kabul etme içgüdüsünü vermiş buna mukabil de onu şerefli kılmıştır. O yolun ortasındadır. Ya yaratılış sırrına uygun hareket ederek sınıf atlar, melekler mertebesine ulaşarak vaat edilen nimetlere gark olur ya da aksini yaparak vaat edilen bataklıkta boğulur. Yaratıcı kaplumbağanın evini sırtında taşıması için yanında göndermeseydi tilki ile hacca gitme fakrası olmayacaktı. Ya da harman yerinde paylaşım için diğer canlılar olanca hızıyla
koşarken, o salına salına “sap da benim saman da” diyerek gitmeyecekti. Onun yapabildiği odur. Yaratıcı onun hızını ağır yapmış çünkü onu diğer canlılardan ayırt eden, görebildiğimiz kadarıyla en azından ev yapma telaşına girmemesidir. Diğer canlılar bir yandan sığınak diğer yandan rızık peşinde koşarken onun evi garantili ve yalnız karnını doyurma çabasındadır. Bunun için de koşmasına gerek kalmamıştır. O adeta yaradılışına paralel olarak nasıl olsa bir şekilde karnımı doyururum rehaveti içindedir. Her şey inancımız gereği üzerine vazife olanı yapıyor görevini yerine getiriyor. Bunların içinde yanlız insanoğlu müstesna. Güneş zamanında doğuyor dünyaya olan mesafesini koruyor zamanında batıyor. Ağaçlar ne zaman meyve vereceklerini ne zaman yaprak dökeceklerini yaratıldıkları ilk günkü gibi biliyor eksiksiz ve noksansız yerine getiriyor. Tüm yaratılmışlar insana amade, insan da yaratıcının elçisine amadedir. O kâinatı son elçisi Hz. Muhammed’in yüzü suyu hürmetine yaratmıştır. İlk insan HZ. Âdem bile kendinden bilmem kaç asır sonra gelecek olan son elçinin varlığından haberdar olunca onun ümmeti olmak istemiş, onun ümmetine gıpta etmiştir. Bunca şatafatın bunca makam ve mevkiinin bir sebebi bir hikmeti vardır. İnsanın dışındaki yaratılmışlar bir misyon elçileri değillerdir. Görevleri ve sorumlulukları sınırlıdır. Elma ağacı elmasını verir görevini yerine getirir. Onun ayva olmak gibi yükselerek bir üst kategorisi ya da bal yapmak için çabalayacak bir misyonu yoktur. Aynı zamanda elma yerine erik verdiği zaman değerini kaybetmeyecektir. Kaldı ki böyle bir görevi yapacak yetenek ve yetki kendisine verilmemiştir. İşte insanı diğer yaratılmışlardan ayırt eden onun göklerde uçmasına ya da yerlerde sürüngenler gibi sürünmesine götüren yol, ona verilen misyonun ikmal ve ihmalinde kilitlidir. Ya o vazifeyi yapar yükselir ya da bırakır alçalır. Çünkü ona yaratıcı böyle bir vazifeyi vermiş aynı zamanda rotasını kendine bırakmıştır. Rahmet külfetten büyüktür. O hükümranlığını yaratılmışlar âleminde insan denilen varlık aracılığıyla sürdürmektedir. Bu gerçek insanın yaratılışının yegâne sebebidir. Çünkü ne zaman ki yaratıcı kendine sadece kulluk yapmaktan başka bir görevi olmayan yaratıklarına “ ben yeryüzünde insan diye bir canlı yaratacağım” demiş, onlar ey rabbimiz bu bizim için bir azap mı? Yoksa bizden vazgeçiyor musun, unutuyor musun, sana kullukta hata mı ettik? Dedikle-
rinde o hayır sizin bir kusurunuz yok zira zaten siz kusur işleyecek yeteneğe sahip değilsiniz kusur işlemeyi bile bilmezsiniz demiş ve insan nesli hakkında onları bilgilendirmiştir. Demiştir ki “ o insanlarla hilkate uyarak sizin mertebenize ulaşacaklar, uymayarak ise rezil ve rüsvay olarak en alçak yaratıklardan daha da aşağıya ineceklerdir. Keklik dış görünüşü ve seher vaktindeki sesli zikriyle hem insana görevini hatırlatmakta hem de bu yaratılışı gereği görevini yerine getirmektedir. Teknoloji bu seviyeye gelmeden önce şafağın ve sabahın oluşunun, özellikle bulanık ve bulutlu havalarda habercisi horozlardı. Her ne kadar güneş zamanı gelince doğacak gündüzün olduğunu haber verecekse de arageçiş döneminin ilk habercileri horozlardı. İnsana bu misyon verilerek onun içim kâinat dizayn edilmiş ve neticesinde yaratılış boylamı ve enlemine göre de bir sonucun beklediği haber verilmiştir. Yaratıcı bir yandan insanın içine kul olma bilincini yerleştirirken onun aslını “nisyan” unutkan olma kökünden türettiği için de, içine attığı duyguyla bırakmayarak ona elçiler, yol göstericiler, haberciler, kitaplar göndermiş, cüssesi ve görüntüsü itibariyle birçok canlıyla kıyaslandığında fiziken de güçsüz olduğu görünen insanın yaratılışın ipine sarılmaktan başka, kendini yukarlara taşıyacak hiçbir beceriye sahip olmamaktadır. Yaratıcı insanın misyonunu hatırlaması için kendilerinin sadece kitap, elçi gönderilmekle kalmamış o elçilere öyle meziyetler vermiş, onları öylesine şoke ederek kendilerine getirmiş ki bu gerçek bile insanın zaman zaman görevinin bilincinde olmasına yetmemiştir. Yaratıcı elçisini çağın teknolojisinin bile cevap veremeyeceği donatılarla donatmış, inkârcıların tüm savlarını yerle bir etmek için denizi ikiye ayırmış ateşi gül bahçesine çevirmiştir. Çocuk dünyaya geldiği ilk günden itibaren bu misyonun bilincindedir ama onun içinde bulunduğu toplum, yolunu sapıtmasına, gerçekten uzaklaşmasına vesile olmuştur. İnsanın yaratılışındaki yüzeysel gerçekler, eşlerin bir araya gelmesi ve çiftleşmesinden dünyaya yeni insanların geldiği, söylemi suya düşünce Meryem’in tek başına hamile kalıp İsa’yı dünyaya getirmesiyle, çamur atmada mahir olan inkârcıların inkârı ve ayıplaması ayyuka çıktı, çocuğun konuşma yaşı da bilgisi de yaratıcı tarafından öne alındı. Sen Hakk’a varmakta atlayamazken eşik, gerçeği bir kez daha inkârcıların suratına vurmak için “Ben Allah’ın elçisiyim deyiverdi çocuk içinde BEŞİK.”
İşsiz Porsche’li örgüt lideri Konya’da para verip borçlandırdıkları şahısların ev ve iş yerlerine el koyup, darp ve tehdit eden suç örgütü liderinin işsiz olduğu ve 400 bin liralık son model bir araca bindiği öğrenildi. Konya polisi, para verip borçlandırdıkları şahısların ev ve iş yerlerine el koyan suç örgütüne yönelik şafak baskını yaptı. Operasyonda gözaltına alınan 6 şüpheliden örgüt liderinin, son model Porsche marka otomobile bindiği ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre, Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, kent merkezinde bir suç örgütünü tespit etti. Yapılan araştırmada polis ekipleri, suç örgütü liderinin İ.Ç. olduğunu belirledi. Suç örgütünü takip eden polis, örgüt lideri İ.Ç’nin, zor durumda olanları kendisine borçlandırdıktan sonra harekete geçtiğini öğrendi. Şuana kadar 30’dan fazla kişiyi kendine borçlandıran örgüt liderinin, 5 katı fazla para istediği, tahsil edemediği durumlarda mağdurların ev iş yerlerini zorla elinden aldığı ortaya çıktı. 2 kişiyi döverek hastanelik eden suç örgütünün, yaklaşık 10 iş yeri ile 500 bin lira değerinde bir
lüks eve zorla el koyduğu bilgisine ulaşan polis operasyon kararı aldı. MOLDOVA TATİLİ Konya polisi sabah saatlerinde örgüt lideri İ.Ç. ile birlikte 6 kişiyi eş zamanlı operasyonla yakaladı. Gözaltına alınan şüphelilerin evlerinde yapılan aramada müştekilere ait çok sayıda imzalanmış boş çek ve se-
net çıktı. Şüpheliler, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilerek KOM Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Şüphelilerden örgüt liderinin çalışmamasına rağmen 400 bin liralık Porsche marka otomobile binmesi dikkat çekti. Aynı zamanda liderin el koyduğu iş yerlerini satıp paraya çevirdikten sonra sü-
rekli Moldova’ya tatile gittiği ileri sürüldü. Şüphelilerin 100 bin liralık borcu 500 bin lira olarak tahsil ettiği, ödememek için direnenleri ise hastanelik edene kadar darp ettikleri iddia ediliyor. Şuana kadar yaklaşık 10 kişinin malını tehdit ve darp edip ele geçirdiği iddia edilen şüphelilerin yarın adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.
11
Komşular kurtardı Akşehir’de 6 kişinin yaşadığı bir evde çıkan yangını fark eden komşular faciayı önledi. Edinilen bilgiye göre, henüz neden çıktığı belli olmayan yangını fark eden komşular, eve giderek uyuyan Can ve Daldal ailesini uyandırdı. Evin alt katında oturan baba Erkan (39), anne Raziye (35) çocukları 4 yaşındaki Alperen ile 15 günlük Akif Daldal bebeği alarak dışarı çıktı. Üst katta oturan Erkan Daldal’ın kayınpederi Haşim (57) ile kayınvalidesi Şerife Can’da (59) komşuların yardımı ile çıkartıldı. Ailelerin evden çıkmasından birkaç dakika sonra ev alevler içinde kaldı. Vatandaşlar tarafından olay yerine çağrılan Akşehir Belediyesi ekipleri yangına müdahale ederek söndürdü. Can kaybının olmadığı 2 katlı evde maddi hasar meydana geldi.
‘Akrep’ akraba çıktı Tarihî cami açıldı Selçuklu Belediyesi tarafından Sille Mahallesinde başlatılan sağlıklaştırma çalışmaları aralıksız devam ediyor. Planlı bir şekilde yürütülen çalışmalar ile tarihi miras gün yüzüne çıkıyor. Dini yapıların restorasyonu kapsamında Mormi ve Orta Camilerin ardından Sille Ak Camisi’nin de restorasyonu tamamlandı. Yürütülen çalışmalarda, caminin duvarlarında bulunan derin çatlaklar dikişleme metodu ile onarıldı. Yapıların statiğinde bulunan sorunlar uygulanan proje ile giderildi. Camilerin alt ve üst katlarında bulunan döşemeler aslına uygun olarak değiştirildi.
KÖYLERE EK ÖDENEK Konya İl Özel İdaresi tarafından kırsal alanlarda kalkınmayı destelemek amacıyla geliştirilen Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi’ne (KÖYDES) 2013 yılı için yeni ödenek eklendi. Beş milyon liralık ek ödenek ile 31 ilçenin, içme ve sulama suları projeleri, köy yolları ile ortak alımları yapılacak. İl Özel İdaresi Yüksek
Planlama Kurulu’nun (YPK) 9 Eylül 2013 tarihinde aldığı kararla, KÖYDES kapsamında 81 ile dağıtılmak, kullandırılmak ve izlenmek üzere 2013 yılı ek ödeneği çıkarıldı. İl Özel İdaresi hesaplarına aktarılan 5 milyon liralık ödenekle birlikte Konya’nın 2013 yılı KÖYDES ödeneği toplam 13 milyon 582 bin liraya yükseldi.
Konya’da akrabasının evinden 16 bin liralık altın çaldığı iddia edilen kadın tutuklandı. İddiaya göre, çeşitli suçlardan poliste kaydı bulunan Saliha İ., çaldığı altınların 2 bin liralık kısmını Sarraflar Yeraltı Çarsısı’nda bozdurdu. Altınlarının çalındığı fark eden kadın ise durumu polise bildirdi. Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekiplerinin yaptığı çalışma sonucu Saliha İ., Sarraflar Yeraltı Çarşısı’nda altınlarla birlikte yakalandı. Şüpheli kadının Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki sorgusunda, “Altınları çocuklarım çantanın içine koymuş, ben çalmadım” dediği öğrenildi. Saliha İ, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
12
Beyni kandırıyor İsveçli ve Amerikalı gastroenteroloji uzmanlarına göre gazlı içeceklerde bulunan hava kabarcığı (karbonik asit), beyni kandırarak içeceklerde bulunan yüksek düzeydeki şeker oranının hissedilmemesini sağlıyor. İçeceklerde karbonik asit olmaması durumunda yüksek şeker oranını beynin algılayacağını ve insanın bu tür içecekleri fazla içemeyeceğini belirten bilim adamları, karbonik asidin beyni kandırdığını ve haddinden fazla gazlı içecek içilmesine sebep olduğunu kaydetti.
Ayrıntılar hasta ediyor İnce düşünmek, ayrıntılara takılmak insanı yoruyor. İnce düşünen kişilerin özellikleri sıralayan uzmanlar uyarıyor. Yrd. Doç. Dr. Yelda Yenilmez, “İnce düşünen kişiler, eğlenceye, sosyal aktiviteye çok zaman ayıramazlar, sürekli çalışırlar. Kısa sürede bitirebilecekleri bir işi ayrıntıcı oldukları için uzun sürede bitirirler. Bu yüzden vakitlerinin çoğunu çalışmaya harcarlar” dedi. Yenilmez, ince düşünen insanların düşüncelerinin geri planında hep hata yapma korkusunun bulunduğunu belirterek, mükemmeliyetçi olduklarını söyledi. Bu tip insanların detaylarla çok fazla uğraştığını ifade eden Yenilmez, “Çok titiz düşünürler, ayrıntılara çok takılırlar. Halk arasında ‘kılı kırk yaran’ insanlardır. Yaptıkları işin ayrıntılarıyla uğraşmaktan dolayı işlerini zamanında bitiremezler, bu da onlarda ayrıca sıkıntı yaratır” diye konuştu.
Selçuk profesöründen karaciğer kistine çözüm
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin’nin geliştirdiği cihaz karaciğer kist ameliyatlarında kullanılabilecek. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, karaciğerde oluşan kistlerin ameliyat sırasında karın içerisine yayılmasını engellemek ve ameliyatın laparoskopik cerrahi yönetimiyle gerçekleştirilmesini sağlamak için bir cihaz geliştirdi. Cihazın adına soyadını veren Prof. Şahin, “Cihaz 3 parçadan oluşuyor. Cihazda motorlu matkap bölümü, kistin içerisine öğüten bıçak mekanizması ve aspiratör hortumu bulunuyor” dedi. Prof. Dr. Mustafa Şahin, ‘kist hidatik’ olarak adlandırılan karaciğerdeki kist oluşumunun özellikle koyun besiciliğinin yapıldığı yerlerde çok rastlandığını söyledi. Hastalığın özellikle iyi yıkanmayan yerden toplanan sebze ve meyvelerden insan vücuduna geçtiğini anlatan Prof. Dr. Şahin, “Parazitin yumurtasının alınmasıyla bu yumurta bağırsaklarda açılıyor ve oradan da başta karaciğer olmak üzere vücudun her yerine yayılıyor. Karaciğere yerleşen parazit durmaksızın büyümeye devam ediyor ve karaciğer yetmezliklerine neden oluyor” dedi. Bu hastalığın tedavisinde birinci seçenek cerrahi müdahale olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Şahin şunları söyledi:
“Cerrahi müdahale yaparken bu kistin içindeki parazitlerin açılmış karın içine yayılmasını engelleyerek ortadan kaldırmak gerekir. Biz ameliyat sırasında kistin boşaltılmasını yemek kaşıklarıyla yapıyorduk. Bu işlem esnasında karın içerisine yayılmalar oluyordu. Bu yayılma
sonucunda hastalığın tekrarlanması gözlenebiliyordu. Bu yayılmayı ortadan kaldırmak ve ameliyatın laparoskopik, yani kapalı olarak yapılmasını sağlamak için yeni bir cihaz geliştirdik.” Cihazı, Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda görevli öğretim üyeleriyle birikimlerini birleştirerek
son şeklini verdiklerini anlatan Prof. Dr. Şahin, şöyle konuştu: “Cihaz 3 parçadan oluşuyor. Cihazda motorlu matkap bölümü, kistin içerisine öğüten bıçak mekanizması ve aspiratör hortumu bulunuyor. Matkap ve bıçak mekanizması ile kistin içeriği öğütülüyor, aspirasyonla da boşaltıyor. Bıçak mekanizmasının olmadığı aspiratörlerde tıkanıklıklar oluşuyordu ve kistin içerisine girip çıkmalar oluyordu. Bu esnada da yayılmalar söz konusuydu. Bunu tamamen ortadan kaldırmış olduk.” Prof. Dr. Mustafa Şahin, cihazı kullanmadan önce karaciğerdeki kist şekline uygun ;olan kavun, karpuz ve portakallarda cihazı deneyerek başarılı sonuçlar aldıklarını, cihazı geliştirdiklerini ve insanlarda kullanmaya başladıklarını söyledi. Cihazla 10’a yakın ameliyat yaptıklarını ifade eden Prof. Dr. Şahin, “Ayrıca ameliyat süresini de kısalttı. Hastanın karnının açılarak ameliyatın gerçekleştirilmesini engelledi. Tıp camiasına böyle bir cihazı sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Ayrıca cihazın patenti için de müracaatlarımızı yaptık” dedi. Viyana’da gerçekleştirilen Dünya Endoskopi Kongresi’ne cihazı sunduklarını da anlatan Prof. Dr. Şahin büyük ilgi ve beğeniyle; karşılaştıklarını sözlerine ekledi.
Doğum sonrası depresyon
Psikiyatri Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilge Burçak Annagür, doğum sonrası depresyonun, annelik keyfi yaşatmadığını söyledi Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilge Burçak Annagür, doğum sonrası depresyonun, anneleri hem fiziksel hem de duygusal açıdan etkileyen önemli bir psikolojik hastalık olduğunu söyledi. Birçok kadının anne olduktan sonra hafif hüzünlü ve kaygılı olduğunu, ruh halinde değişiklikler görüldüğünü ifade eden Yrd. Doç. Dr. Annagür, “Bu belirtiler normalde 7-10 gün içinde kendiliğinden düzelir. Az görülen ancak daha ağır sorunlar doğum sonrası depresyon ya da doğum sonrası psikozdur. Doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde başlar ve tedavi edilmediği durumlarda 1-2 yıla kadar sürebilir” dedi.
Hastalığın çeşitli belirtilerinin olduğunu kaydeden Annagür, bu belirtileri şu şekilde sıraladı: “Şiddetli hüzün ya da suçluluk duygusu, aşırı yorgunluk, enerji kaybı, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, öncesinde zevk aldığı etkinliklerden eskisi kadar zevk alamama, uzak durma, endişe, sinirlilik, huzursuzluk, sıkıntı, bunaltı, kendiliğinden ağlamalar, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk veya aşırı uyuma, bebeklerini yeterince sevmediklerine ya da yeterince besleyemediklerine yönelik inanışlar, bebeğin uykusuyla ilgili endişeler, bebeğe zarar verme korkusu ve bunlarla ilgili kendini suçlu görme, bebekle ilgilenmek istememe ve bebeği öldürmek istemeyle ilgili düşünceler ortaya çıkabilir.”
Ağır depresyonda mutlaka bir tıbbi değerlendirme yapılması gerektiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Annagür, “Öncelikle depresyona neden olabilecek hormonal nedenler veya başka medikal hastalıklar saptanmalıdır. Gerektiğinde antidepresan ilaç kullanmaktan korkmamak gerekir. İlaç kullanmaktan korktuğu için tedavi alamayan birçok kadında sosyal sorunların ilerlediğini biliyoruz. Bebeğinizin sadece emziren anneye değil ruhsal açıdan sağlıklı bir anneye ihtiyacı olduğunu unutmayın. İlaçsız tedavi (psikoterapi) seçeneğini de psikiyatristiniz ile mutlaka konuşmalısınız. Ayrıca uyku ve yeme düzeninin sağlanması ve iyi bir sosyal destekle bu süreç daha kolay atlatılmaktadır” dedi.
Atletico ile devam
Arda Turan’ın Galatasaray’a tekrar dönme ihtimali konuşulup, manşetleri atılırken Atletico Madrid Arda ile sözleşme tazeledi. Atletico Madrid forması giyen milli futbolcu Arda Turan, İspanyol ekibiyle olan sözleşmesini 2017 yılına kadar uzattı.
Arda Turan yeni sözleşmesini imzalarken Atletico cephesi ise oyuncunun serbest kalma bedelini 41 milyon Euro’ya yükseltti. Arda’nın
sözleşmesi 2016-2017 sezonunun sonunda bitecek. İspanyol ekibi, resmi internet sitesinden Arda’nın sözleşme haberini bu görsel ile duyurdu:
2 sezon önce Galatasaray’dan 13 milyon Euro’ya Atletico Madrid’e transfer olan Arda Turan bugün İspanyol kulübü ile olan sözleşmesini 2 yıl daha uzattı. Menajeri Ahmet Bulut ile Madrid’de kulüp yetkilileri ile masaya oturan Arda yıllık 2.6 milyon Euro olan kazancını 3.5 milyon Euro’ya çıkarttı. Takımının dün gece Şampiyonlar Ligi’nde Zenit ile oynayıp 3-1 kazandığı maçta 1 gol bir asist ile yıldızlaşan Arda’nın Atletico’ya vergilerle birlikte yıllık maliyeti 7 milyon Euro olacak.
Tütüneker süre istedi Erzurum’da U19 Gençler Ligi’nde yer alan 5 takım, hakem hatalarını protesto etmek için maça hakemsiz çıkıp, lig müsabakalarından çekildi.
Uluslararası okçuluk şöleni Biga Kaymakamlığının öncülüğünde, bu yıl üçüncüsü düzenlenen Biga Sancakbeyi Osman Bey Uluslararası Okçuluk Turnuvası, büyük bir coşkuya sahne oldu. Turnuvaya Konya’dan katılan Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu (GTO) Spor Kulübü üyeleri 2 şampiyonluk ve 4 madalya kazandı. GTO Federasyonu Genel Sekreteri Ömer Koç; “Konya olarak Melikşah GTO Spor Kulübü, Bulcukspor Kulübü ve Akşehir Selçuklu Spor Kulübü olmak üzere 3 kulüp ve toplam 18 okçu ile katıldığımız Biga Sancakbeyi Osman Bey Uluslararası Okçuluk Turnuvasında ilimizi ve ülkemizi başarıyla temsil etmenin sevincini yaşıyoruz. Melikşah GTO Spor kulübünden Hasan Koç bir birincilik bir ikincilik Mehmet Koç ise bir birincilik bir üçüncülük madalyasıyla Konya’mızın gururu oldular. Madalyalarını ise başbakanımızın oğlu ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyet
Başkanı Sayın Bilal Erdoğan’ın elinden aldılar. Okçulukta Konya bir merkez olma yolunda hızla ilerliyor.” dedi. Biga Sancakbeyi Osman Bey Uluslararası Okçuluk Turnuvası ödül törenine, Çanakkale Valisi, Çanakkale milletvekilleri, kaymakamlar ve Garnizon Komutanı ile birçok bürokrat katılırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile birçok ünlü isim ve vatandaşlar katıldı. Türkiye’nin yanı sıra ABD, Moğolistan, Slovakya, Macaristan, Bulgaristan, Yunanistan, İsviçre, İngiltere, Ukrayna, Polonya, İran, Almanya’dan geleneksel okçuluğa gönül veren 14 ülkeden 46’sı yabancı, 72’si atlı, 193’ü yaya okçuluk dalında olmak üzere toplam 265 okçunun yöresel kostümleriyle bir araya geldi. Ömer KOÇ, Okçuluğa vermiş olduğu desteklerden dolayı Bilal Erdoğan’a Konya’nın Sembolü seramik semazen takdim etti.
Torku Konyaspor Teknik Direktörü Uğur Tütüneker, takımın her geçen gün daha iyi futbol oynadığını belirterek, morale ihtiyaçları olduğunu söyledi. Antrenman öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulunan teknik direktör Uğur Tütüneker, Ziraat Türkiye Kupası 2.turda Spor Toto 3. Lig 3. Grup takımlarından Arsinspor ile deplasmanda karşılaşacaklarını hatırlatarak, her sonuca sürpriz bir maç olacağını bildirdi. Tütüneker, “Oyun ve pozisyon anlamında bizim yükseldiğimiz bir performans var. Bunu Gençlerbirliği maçında devam ettirmek istiyoruz. Eğer bunu devam ettirirsek Gençlerbirliği’ni yeneriz diye düşünüyorum. Son 4 maçı değerlendirirsek en iyi maçlarımızı oynadık deplasmanda. Takımımız gittikçe oyun olarak yükseliyor ama moral bulamadık o da galibiyet olsa gerek. O
morali de bulursak güzel günler bizi bekliyor” dedi. Uğur Tütüneker, alınan mağlubiyetler sonrası takımda teknik direktör değişikliğine gidileceği yönündeki haberlere karşılık, yönetim kurulunun alacağa her karara razı olacağını açıkladı. Tütüneker, “Hoca değişikliğine yönetim karar verecek. Yönetim diyecek ki, biz her şeye razıyız. Ben o kadar güzel günler yaşadım ki Konya’da, onun için her şeye razıyım. Eğer Konyaspor başka hocayla ligde kalacaksa kalabilir, hiçbir problem yok yeter ki, Konyaspor’a biz hizmet edelim. Biz iyi hizmet etmeye geldik. Şuana kadar 3 mağlubiyet var ama azcık daha sabırlı olalım. Takımın iyi yolda olduğunu görüyoruz. İnşallah bunları skora yansıtarak moral bulmak lazım. İnşallah bunu da en kısa zamanda yaparız” diye konuştu.
13 Trabzonspor galibiyet istiyor Trabzonspor Teknik Direktörü Mustafa Akçay ve kaptan Onur Recep Kıvrak, maç öncesi GPS Stadyumu’nda bir basın toplantısı düzenledi. Akçay, Apollon Limassol ile zorluk derecesi yüksek bir maç yapacaklarını belirterek, “Bildiğimiz gibi Avrupa Ligi J Grubu’nda birinci maçımızı oynayacağız. Hem bizim, hem de ülkemiz için stratejik önem taşıyan bir maç olacak. Kendimizi ifade etmek ve bazı stratejileri geliştirmek için önemli bir ortam sağlayacak bize bu karşılaşma. Bazı oyuncuları değerlendirme ve onların pozisyonlarını geliştirme adına önemli bir karşılaşma oynayacağız. Kendi evinde saldırgan ve maç kazanmak isteyen bir rakibe karşı oynayacağız. Zor bir maç oynayacağız çünkü rakibimiz kendi seyircisi önünde taraftarlarını ateşleyebilecek bir ekip” dedi.
Burak Yılmaz özür diledi Galatasaray’ın yıldız futbolcusu Burak Yılmaz, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde alınana farklı Real Madrid yenilginin ardından taraftarlardan özür diledi. Burak Yılmaz sosyal medyada yaptığı açıklamada, “Dün hocamızın da dediği gibi öncelikle tüm camiamızdan ve taraftarımızdan özür dilerim. Açıklamaya dilimin varmadığı ruh halimi asla unutmayacağım. Taraftar tepkisi eklenince yaşadığım hayal kırıklığının boyutu arttı. Heyecanını, sevincini, hayal kırıklığını sizden farklı yaşamıyoruz. Maçta ki skor ve aslında birini hedef almaksızın ağzımdan çıkan sözler için özür dilerim. Ama emin olun geri alınamayacak skorlardan ve sözlerden sizlerden daha çok bedel ödüyoruz. Tekrar tüm taraftarımız ve camiamızdan özür dilerim bu şekilde gündeme geldiğim için” ifadelerini kullandı.
14
Güney Kore’de yok satıyor Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini anlatan ‘Sultan ve İmparator’ adlı kitabı, Güney Kore’de dokuz ay gibi kısa bir sürede rekor bir seviye ile 31. baskıya ulaştı. Ülke edebiyat tarihinde benzeri görülmemiş bir başarıya ulaşan kitabın yazarı, Güney Kore Parlamentosu eski Başkanı Kim Hyong-o, böyle bir başarıyı beklemediğini söyledi. Türk tarihine ilgisinin, Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan yürüterek İstanbul’u fethettiğini öğrendikten sonra başladığını belirten Kim Hyong-o, konu hakkında kitaplar okumuş.
Eurovision’da rüşvet iddialarına soruşturma Eurovision’da rüşvet ve o satın alma iddiaları ortaya atılınca Avru pa Yayın Birliği (EBU) soruşturma başlattı. İsveç basınında yer alan iddialara göre, Malmö‘de yapılan Eurovision Şarkı Yarışması‘na ka tılan bir delege, oy satın alma id diasında bulundu. İsmi gizli tutu lan kaynak, yarışmada 2’nci olan Azerbaycan’ın jüri üyelerinden “Bir yıl yetecek para“ karşılığı yüksek puanlar satın almaya kalkıştığını iddia etti. EBU basında yer alan id diaları ciddiye aldığını ve Azerbay can’ın soruşturma altında olduğu nu söyledi.
Harry Potter devam edecek Warner Bros stüdyolarından yapılan açıklamaya göre Rowling, Harry Potter’ın Hogwarts’taki ilk senesinde ‘Fantastic Beasts and Where to Find Them’ adlı ders kitabından yola çıkarak yeni bir film senaryosu yazıyor. Rowling Facebook sayfasındaki açıklamasında yeni filmin, Harry Potter’ın öncesi ya da sonrasını anlatmadığına değindi. Film, Harry’den 70 yıl öncesine giderek, New York’ta başlayan bir büyücülük macerasını anlatacak. Yeni filmin Harry Potter gibi seriye dönüşme ihitmali de hayranlarını heyecanlandıyor.
Uluslararası Mistik Müzik Festivali başlıyor Uluslararası Mistik Müzik Festivali’nin 10.’su 22-30 Eylül 2013 tarihlerinde Mevlana Kültür Merkezinde yapılacak. Rüzgârlarında ney sesi işitilen, yapraklarında gül kokusu hissedilen, zaman ve mekânın derde derman, gönle sultan Hz. Mevlâna ile dolduğu, mistikliğin dağa taşa sindiği kadîm şehir Konya’da 2004 yılından beri her yıl düzenlenen Uluslararası Mistik Müzik Festivali’nin 10.’su 22-30 Eylül 2013 tarihlerinde yapılacak. Yeşil Kubbe’nin huzur veren gölgesinde dünya halklarının mistik müziklerinin sergileneceği Festivalin ücretsiz, halka açık konserleri Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlâna Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.
İlk kez 2004 yılında düzenlenen Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali önceleri Aralık ayındaki Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri (Şeb-i Arûs) kapsamında yer alırken, 2008 yılından beri Eylül ayında, kapanış gecesi 30 Eylül’e, yani Hz. Mevlâna’nın doğum gününe gelecek şekilde düzenlenmektedir. Bu uygulama ile Hz. Mevlâna’yı anma ve anlamaya yönelik yeni bir zaman dilimi oluşturulması hedeflenmektedir. “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali”, bugün dünyanın mistik ve geleneksel
müzikler alanındaki en saygın festivallerinden biri olarak gösterilmektedir. Festival ile Hz. Mevlâna’nın sözle ifâdesi mümkün olmayan sınırsız aşkına, bütün insanlığı kucaklayan tevâzû ve hoşgörüsüne lâyık bir anma programı hedeflenmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinden mistik müziklerin buluşma noktası hâline gelen “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali”, tüm dünyada izlenirliği her geçen gün artan mistik müzikleri tanıtmayı ve müziğin etkili gücü sayesinde toplumlararası etkileşimi arttırmayı amaçlamaktadır.
35 harflik soyad ABD’de bir bayanın 35 harflik soyadı başına bela oldu ABD’nin Hawaii eyaletinde yaşayan bir kadın, 35 harflik soyadının açık şekilde kimlik kartında yer alması için verdiği mücadeleyi kazandı. Kızlık soyadı Worth olan Janice Keihanaikukauakahihuliheekahaunaele, yıllarca 35 harfe izin verilen kimlik ve 34 harfe izin verilen ehliyet kullandı. Mayıs ayında kimliğini yenileyince, sadece soyadının 34 harfinin yer aldığını ve ilk adının kimlikte yer almadığını gördü. Hawaii kültürünü sevdiğini ve bu soyadını taşımaktan onur duyduğunu belirten Keihanaikukauakahihuliheekahaunaele, bir defasında trafik polisi tarafından dur-
durulduğunu ve ehliyette ismi yer almadığı için uyarı aldığını belirtiyor ve ekliyor: “Bunun benim hatam olmadığını söyledim. Polis memuru, kızlık soyadımı kullanmamı tavsiye etti. Bu cevap, beni çok üzdü. Hawaii’de yaşadığım 22 yıl boyunca buradaki kültürün yok edilmeye çalışıldığını gördüm. Bu polis memuru da, soyadıma ‘saçmalık’ muamelesi yaptı.” Yerel medyaya başvurarak yetkililerden yardım isteyen kadın, sonunda istediğine kavuştu. Hawaii Motorlu Taşıtlar idaresi, isim ve soyisimler için karakter sınırlamasını 40’a yükseltmeye karar verdi.
Alman evleri restore edilecek Tren Garı bölgesindeki Alman Evleri restore edilecek Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya Tren Garı’nın bulunduğu bölgedeki “Alman Evleri” olarak bilinen tescilli yapıların restorasyon çalışmalarına başlıyor. Konya Tren Garı Hızlı Tren İstasyonu yanında bulunan ve halk tarafından Alman Evleri olarak bilinen tescilli binalar, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilecek. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, “Yaklaşık 10 milyon liraya mal olacak restorasyon çalışmalarının bitmesiyle birlikte Meram ve İstasyon bölgesine yeni bir soluk geleceğini söyledi. Restorasyon çalışmaları çerçevesinde Devlet Demir Yolları (DDY) ile bir protokol yaptıklarını belirten Başkan Akyürek, “Yapılan protokol gereği Meram’da
bulunan DDY arazisinin bir bölümünde, 40 dairelik lojman devam ediyor. Tamamen tescilli yapılardan oluşan alanda başlayacak olan restorasyon çalışmaları için yer teslimi yapıldı. Hızlı Tren İstasyonu’nun bulunduğu alandaki Alman Evleri olarak bilinen tescilli yapıların restorasyonuna başlıyoruz. 40 dairelik lojman inşaatımız, Meram bölgesinde DDY arazisinin bir bölümünde devam ediyor. Lojman binaları daha sonra buradan kalkacak. Buradaki tescilli yapıların tamamının restorasyonuna başlıyoruz. Lojman inşaatıyla birlikte yaklaşık 10 milyon lirayı bulacak olan bu çalışmamızın Meram bölgemize ve İstasyon bölgesine yeni bir hava getireceğini görüyorum” diye konuştu.
15 Müslüman Dünyası Güzellik Yarışması saçmalığının birincisi:
‘Elhamdülillah kazandım’ Endonezya’nın başkenti Jakarta’da ‘Muslimah World’ isimli güzellik yarışmasında, ‘başörtülü’ kadınlar yarıştı. Ülkenin Bali adasında düzenlenen Miss World yarışmasına sözde tepki olarak düzenlenen Muslimah World, İslam aleminde büyük eleştiri aldı. Endonezya’nın başkenti Jakarta’da ‘Muslimah World’ adıyla İslam’a ve İslam’ın yaşam tarzına aykırı olan güzellik yarışması düzenlendi. Başörtüsü takan, Endonezyalı moda tasarımcılarının ürünü işlemeli ve vücudu baştan aşağı örten kıyafetler giyen 20 finalist, Jakarta’da yarıştı. Altı ülkeden yarışmaya katılan genç kızlar, güzelliklerinin yanı sıra, Kur’an-ı Kerim okuma ve İslam bilgileri konusunda da, İslam bilginlerinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirmeye tabii tutuldu. Yarışmanın galibi 21 yaşındaki Ajibola, kazandığını duyunca diz çöktü ve dua etti. Sevincini, “Elhamdülillah kazandım” diyerek belirten Ajibola’nın ödülü ise 25 milyon rupi (4,400 TL) ile Mekke ve Hindistan seyahati.
Finallerden önce konuşan Ajibola, yarışmanın bir rekabet ortamı değil, İslam’ın güzelliğini dünyaya göstermeyi amaçlayan bir etkinlik olduğunu söylemişti. Yarışmanın organizatörleri, Miss World yarışmasının “güzellik” konseptine bir tepki olarak bu etkinliği düzenlediklerini belirtiyor. Üç yıl önce başlayan yarışmanın organizatörleri arasında, başörtüsünü çıkarmadığı için çalıştığı televizyondan kovulan haber sunucusu Eka Shanti de var. Shanti, yarışmayı, “İslam’ın Miss World’e cevabı” olarak tanımlıyor. Shanti, yarışmayla ilgili şunları söyledi: “Bu yıl, bilinçli olarak, yarışmayı Miss World’ten önce düzenledik ve bununla Müslüman kadınlar için alternatif rol modelleri de olduğunu göstermeyi amaçlıyoruz. Eğlence sektöründe, cinselliği ön plana çıkaran Müslüman kadınların sayısı artıyor ve bu kadınlar rol mo-
del olması bizim için endişe verici.” Yarışma, ilk olarak, 2011’de farklı bir isimle düzenlenmiş ve sadece Endonezyalı adaylara açıktı. Medyaya, etkinliği Miss World’le karşılaştıran haberlerin çıkmasının ardından, bu uluslararası güzellik yarışmasına “İslami bir alternatif” olarak lanse edilmeye başlandı. Yarışmanın büyük ilgi görmesi üzerine, organizatörler yarışmayı bu yıl yabancı adaylara da açtı. Güzellik yarışmasına katılanlar arasında, İran, Malezya, Bangladeş, Brunei ve Nijeryalı genç kızlar yer adlı. Miss World organizatörleri tepkiler üzerine yarışmacıların bikiniyle podyuma çıktığı bölümü kaldırmaya karar vermiş fakat protestolar dinmemişti. Endonezya hükümeti, yoğun tepkiler üzerine, yarışmanın, Hinduların çoğunlukta olduğu Bali adasında yapılmasını emretmişti.
Rasmussen: Türkiye’nin şüphe etmem NATO Genel Sekreteri Türkiye’nin Suriye açıklamasından şüphe etmem dedi
Silahları yok etmek bir yıl sürer Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esed, ülkesinin kimyasal silah stokunu yok etme taahhüdüne bağlı olduğunu, ancak bu işlemin en az bir yıl sürebileceğini söyledi. Amerikan Fox televizyonuna konuşan Esed, 21 Ağustos’ta başkent Şam’ın dışında düzenlenen kimyasal silah saldırısından hükümet güçlerinin sorumlu olmadığını da tekrarladı. Batı anlaşmanın askeri müdahale tehdidi de içeren bir BM Güvenlik Konseyi kararıyla desteklenmesini istiyor. Esad ise, kimyasal silah stoklarını yok etmenin ‘teknik açıdan çok karmaşık bir operasyon’ olduğunu söyledi. ‘Ayrıca çok para gerekiyor. Bazıları bir milyar dolar dolayında olduğunu tahmin ediyor.
Çabuk yapılması gerekir diyen uzmanlara sormalısınız. Bunun belli bir takvimi var. Bir yıl, belki biraz daha fazla bir süre gerekebilir’ dedi. Esad’ın açıklamaları, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Riyabkov’un, Şam’ın kimyasal silahlarını 2014 ortalarına dek yok etme taahhüdüne bağlı olduğunu söylemesini izliyor. Riyabkov, Suriye’de yaptığı görüşmelerin ardından Esed’ın silahsızlanma planı konusunda ‘çok ciddi’ olduğunu belirtti. Riyabktov ayrıca, BM’yi saldırıyla ilgili raporunda ‘tek taraflı’ davranmakla suçladı. BM ise, bu iddiayı reddetti. BM’ye göre 2011 başından bu yana devam eden Suriye’deki savaşta 100 binden fazla kişi öldü.
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Brüksel’de yaptığı açıklamada, Türkiye sınırında düşürülen Suriye helikopterine ilişkin Türkiye’nin NATO’ya olayla ilgili bilgi verdiğini ve helikopterin Türk hava sahasını ihlal etmiş olduğunu bildiklerini ifade etti. Türkiye’nin bu konuda açıklama yaptığını belirten Rasmussen, “Benim de aktarılan bilgilerin doğrulundan şüphe etmem için hiçbir neden yok” değerlendirmesinde bulundu. Carnegie Avrupa Enstitüsü’nde konuşma yapan Rasmussen Suriye’ye yapılan askeri tehdidin diplomaside belli bir noktaya gelinmesini sağladığını belirterek şunları söyledi: “Elbette Suriye’de uzun vadeli bir çözüm askeri yollarla olamaz, muhakkak politik çözüm olmalı. ‘Neden Libya’da müdahale etti-
niz?’ diye soruluyor sıkça bana. Suriye ve Libya çok farklı örnekler. Libya’da, Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi’nin kararı ve bölgesel destek vardı. Ayrıca Suriye’de askeri bir girişimin sonuçları ve gidişatı daha büyük belirsizlikler taşıyor. Ancak askeri seçenek hala masada. Esad ve rejiminin kullanılan kimyasallar konusunda sorumluluğuna gelince, o noktada elbette yaşanan şey uluslararası hukukun çiğnenmesidir dolayısıyla uluslararası yasalar içerisinde karşılığı verilebilir. İçinde bulunduğumuz kısa vadede bunun olmaması, olmayacağı anlamına gelmez.” Esad’ın kimyasal silahları yok etmek için bir yıl süre ve bir milyar dolar istemesi konusunda ise Rasmussen, ABD ve Rusya arasında varılan uzlaşma ve takvime bağlı kalınması gerekeceğini kaydetti. Esad’ın istediği bir milyar dolar konusunda ise yorum yapmadı.
Rasmussen: “Suriye politik çözümlerle halledilmeli”
Avustralya’nın yeni başbakanı Avustralya’da, iki hafta önce yapılan seçimleri kazanan Liberal Parti lideri Tony Abbott, yemin ederek görevine başladı. Abbott, hükümet binasında düzenlenen törende, İngiliz Genel Valisi Quentin Bryce’ın huzurunda yemin etti. Ülkenin yeni başbakanı,yeminin ardından ilk resmi açıklamasını yaptı. 55 yaşındaki Abbott’un ilk talimatı, ülkedeki karbon vergisinin kaldırılması yönünde oldu. “Bugün sadece bir tören günü değil, aynı harekete geçme günüdür” diyen Abbott, “Avustralya halkı, bizden iş bekliyor. Hükümetin tam olarak yapacağı iş budur” ifadelerini kullandı.
Azerbeycan’dan kimyasal açıklaması Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Suriye’de kimyasal silahların kullanımına ilişkin tutumunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Azerbaycan’ın, Suriye’de kimyasal silah kullanılmasını şiddetle kınadığı bildirerek, şöyle devam etti: “Suriye’nin kimyasal silahlarının hızla yok edilmesini temenni ediyoruz. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Yürütme Konseyi kimyasal silahlar üzerinde sert denetim rejiminin uygulanmasına ilişkin özel prosedürleri gözden geçirecek ve bu hususta karar verecektir. Azerbaycan, Güvenlik Konseyi’ni daima uluslararası barışın ve güvenliğin korunmasından sorumlu bir kurum olarak kabul edip, Konsey’in kararlarının mutlak şekilde yerine getirilmesi gerektiğini bilmektedir.”
Yatağından timsah çıktı Humani bölgesindeki evinde, yatağının altında ne olduğunu bilmeden geceyi uykuyla geçiren Guy Whittall, sabah odasında büyük bir timsah bulunduğunu görünce büyük şaşkınlık yaşadı. Timsahı ilk gördüğünde kısa süreli panik yaşadığını söyleyen Whittall, “Sabah kalktığımda ayaklarım yerde, yatakta oturuyordum. Timsahtan 5-10 santimetre uzakta. Çok kolay bir av olabilirdim” şeklinde konuştu.
12