1 19. Sayı
27 Eylül - 3 Ekim 2013 50 Kr
Hem’de neler oluyor? Konya’da “En Başarılı Halk Eğitim Merkezi” seçilen Meram Halk Eğitim Merkezi (HEM) ve ASO Müdürlüğü’nün bir spor kompleksinin sergi salonuna taşınıp yerine Meram İlçe milli Eğitim Müdürlüğünün getirilecek olması tepkilere neden oldu. Konya’da “En Başarılı Halk Eğitim Merkezi” seçilen Meram Halk Eğitim Merkezi (HEM) ve ASO Müdürlüğü’nün yıllardır kullandığı binadan bir spor kompleksinin sergi salonuna taşınıp yerine Meram İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün getirilecek olması tepkilere neden oldu. Meram İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Hükümet Konağından alınıp, 1982 yılında Maliye Bakanlığınca MEB Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne okuma yazma seferberliği ve kurs faaliyetlerinde kullanmak üzere HEM’e tahsis ettiği tarihî mekana gönderilmesinin kurumları birbirine düşüreceği ifade ediliyor. HEM’in gönderileceği spor kompleksinde hizmet için gerekli altyapının olmadığına dikkat çeken Meram
Halk Eğitim Merkezi (HEM) ve ASO Müdürlüğü Okul Aiile Birliği Başkanı Mustafa Koyuncu bu sebeple kursların açılamayacağı, hizmet verilemeyeceği ve kursiyerlerin mağdur olacağını dile getirdi. Söz konusu spor kompleksinin elektrik, su doğalgaz, internet gibi önemli unsurlara sahip olmadığının altını çizen Koyuncu, “mevcut hizmet binamızın kent merkezinde olması sebebiyle her konuda sağladığı ulaşım imkanları dolayısıyla kursiyerler tarafından büyük talep görürken kent dışına alındığı takdirde bu imkanlardan yararlanılamayacaktır.” diye konuştu. Mevcut binanın kent merkezinde olması dolayısıyla geç saatlere kadar hizmet verdiğini anlatan Koyuncu konuyu Başbakanlığa da taşıyacağını bildirdi.
Konya’da polis, bir otomobilin ibresi sıfırda olan deposunu dolu gibi ses gelmesi üzerine açtığında 7 kilo satışa hazır esrar buldu. Haberi 6’da
Sigara ‘yaktı’
Konya polisi tarafından 9 ilde yapılan kaçak sigara operasyonunda gözaltına alınan şüphelilerden 9’u tutuklanarak cezaevine gönderildi. 11’de
Meram Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğü binası, yapılan bağışlarla yaz döneminde yaklaşık 70 bin liraya malolalan bir tadilat geçirmişti.
İMPARATOR ZARAR VERMİŞ 13 ölü sayısı 350’yİ geçtİ
‘Yıllardır kimyasal ürettik’ Rusya ve ABD’nin başını çektiği görüşmelerin ardından kimyasal stoklarını uluslararası denetime açmayı kabul eden Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’den bir itiraf geldi. Çin Merkez Televizyonu’na (CCTV) konuşan Esed, Suriye’de onlarca senedir kimyasal silah üretildiğini ve ülkesinde çok sayıda kimyasal silah olduğunu söyledi. Esed ayrıca, ‘bazı bölgelerde tek engelin güvenlik durumu olduğunu’ savunarak, muhalif grupların ‘bölgedeki bazı
Esrar deposu
ülkelerden emirler aldığını’ ve’ inceleme yapmak isteyen uzmanları engelleyebileceğini, hatta bu konuda da hükümeti suçlayabileceğini’ iddia etti. Öte yandan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Birleşmiş Milletler (BM) denetçilerinin İsveçli Profesör Ake Sellstrom önderliğinde bugün Suriye’nin başkenti Şam’da olacağını söyledi. Anadolu Günlük, Esed’inkimyasal silah ürettiğinin itirafını 17. sayısında manşetten duyurmuştu.
Konya Şeker’in 60., Çumra Şeker’in de 10. pancar alım kampanyası törenle başladı. Çumra Şeker Fabrikası’nda yapılan törende konuşan Konya Şeker ve Anadolu Birlik (AB) Holding CEO’su Hamdi Bağcı, Konya Şeker’in
15
60 yıldır çiftçilerinin hizmetinde olduğunu belirtti. Recep Konuk’un gelmesiyle birlikte son 12 yılda, hizmetlerinde bir hızlanma olduğunu ifade eden Bağcı, “Yatırımlarımızı sürekli olarak artırıyoruz. Buraya geldiğiniz her yıl, bu kampüsümüzde bu değişikliği görüyorsunuz, görüyor da olmalısınız. Sadece burası değil, diğer yerlerimize de sürekli olarak yatırımlarımız var. Yatırımlarımızın hepsi çiftçilerimizi doğrudan veya dolaylı olarak olumlu bir şekilde etkilemektedir” dedi. Haberi Sayfa 4’te
Ölüm adresi! Bir otomobilden sokağa atılan Muhammet Gültekin’in 14 yaşandaki bir çocuğa fuhuş yaptıran şahıs tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Haberi Sayfa 3’te
Sınır kalkıyor Hükümet, gençlerin evliliğe teşviki için faizsiz krediden ve TOKİ’den öncelikli ev sahibi olmalarına kadar bir dizi adım atılacak. Buna göre, ilk kez ev alanlar kıdem tazminatının yarısını, 15 yıllık süreyi doldurma zorunluluğuna bakıltemaksızın alabilecek. Haberi 5’te
2
4 taksitle kurban Türk Kızılayı, 2013 yılı kurban kampanyası kapsamında isteyenlere kurban vekaleti ödemelerinde 4 taksit imkanı sunuyor. Türkiye Kızılay Derneği Beyşehir Şubesi Başkanı Nurettin Koçer, düzenlediği basın toplantısında kurban kampanyası hakkında bilgi verdi. Koçer, bu yıl kampanyanın ‘kurban bereketi bir yıl sürsün’ sloganı ile İslami kurallar, hijyen ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda yürütüldüğünü vurguladı, vatandaşların gönül rahatlığı ile Türk Kızılayı aracılığıyla kurban vecibelerini yerine getirebileceğini
KORKUDAN KORKMAK
S
abah güneşinin evin içine girmesini engelleyen perde gibidir korkularımız. Perde kapalı olduğu sürece ne güneşin enerjisini, sıcaklığını hissederiz ne de ışığının odayı aydınlatan gücünü. Sağlam bir el hamlesi ile perdeyi kenara çektiğimizde güneş bulduğu her küçük parçadan tüm bereketiyle dolar odamıza. Güneşin ışığına alışkın olmayan gözlerimizin duruma alışması zaman alır. Ellerimizi gözümüze siper edip ışığı yavaş yavaş kabullenmeye çalışırken bir yandan da elimizle onun her huzmesine tutunmaya çalışırız. Herkesin korkusu farklıdır, herkesin korkusuyla yüzleşmesi, onu tanımlaması, ondan kaçış şekli, çevresindekilerle onunla ilgili duygularını paylaşması farklıdır. Bazılarının korkusu ondan bahsetmek, onun varlığını kabul etmektir. Kabul edip, adını koydukça hayatımızda hep kalacağını düşünür, bahsetmemeye çalışırız. Bir şeye ad koyduğumuz zaman bu onu ciddiye aldığımız varlığını kabul ettiğimiz anlamına gelir. Bilinenden değil bilinmeyenden korkarız. Tanımadığımız insanlardan, mekânlardan, zamanlardan korkarız. Bilinmeyeni tanımaya çalışmak için çaba sarf edip, yenmeye çalışmaktansa korkmayı tercih ederiz. Korku bizi denenmeyeni denemekten, alışkın olmadıklarımızı tanımaktan ve tüm bunların üstesinden gelip kendimizi iyi hissetme duygusundan alıkoyar. Korku sinsice yerleşir tüm hayatımıza. Yavaş yavaş ve hissettirmeden. Ne olduğunu anlamadan onsuz yaşayamaz oluruz ve onun yaşaması için anlamsız bir biçimde yenileri-
ni üretiriz. Her birine mantıklı nedenler getirip hayatımızdaki anlamsız varlığını ve başka duygulara yer bırakmayan kalabalığını ve her an her yerde karşımıza çıkma kabalığını normalmiş gibi göstermeye çalışırız. Korkularımız yaşam enerjimizi azaltmakla kalmayıp, yaşamın merkezinde kendine yer edindikçe yalnızlaşmaya başlar ve yalnızlıktan korkar oluruz. En büyük korkusu yalnız kalmak olan birey, ne kendisiyle mücadele edebilme yeteneğine ne de korkularını tanımlayıp onlardan kurtulma gücüne sahip olur. Korku hızla yükselen balona nerden geldiği belli olmayan sert bir cisim gibi çarpar. Ne olduğunu anlamadan kendimizi hayal ettiğimizden çok farklı bir
Eşeğin sabununu da çıkardı Muğla’nın Bodrum ilçesinde eşek safari ile başlayan ve ardından sütünü sağarak şifa niyetine dağıtan Musa Karaçam, şimdi de eşek sabunu üretimine başladı. Türkiye’de nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan eşek neslinin devamını da sağlayan Karaçam, yaz sezonunda Bodrum’a gitmek yerine Yatağan Bozarmut beldesindeki evinde sabahları sağdığı eşek sütü, astım, bronşit, siroz, kemik erimesi, sedef hastaları tarafından tüketiliyor.Sabun imalatını yapan Şükran Karaçam, sabunun hammaddesinin iki asiti geçmeyecek zeytinyağı ve eşek sütü olduğunu açıkladı.
yerde buluruz. Hayallerimiz, hedeflerimiz korkularımızın hoyratça dolaştığı ve kendini her gün geliştirerek beslediği beynimizde gidecek yer bulamayıp, oldukları yerde kalırlar. Olumsuz cümleler korkularımızın en çok sevdiği cümlelerdir. Her “yapamam” “cesaret edemem” “kendime güvenemem” gibi cümleler korkuyu besler ve gerçekten yapamaz cesaret edemez ve güvenemez oluruz. Korku ondan korktukça daha da büyür, yaşam enerjimizi azaltır, kendisine güvenmeyen, korkularımızdan dolayı yapamadıklarımızı yapanları gördükçe onlara hayranlık duyan, kendisine saygısını önemsemeyen, kendi değerini fark etmeyen, korkularıyla ve kendisiyle yüzle-
şemeyen, korktukça küçülen bireyler olup çıkarız. Elimizle ağzımızı kapatıp nefes alamamak gibidir korku. Elimizi ağzımızdan çekip, “senden korkmuyorum” dediğimiz an yaşam enerjimizin tüm benliğimizi sardığını fark ederiz. Bu enerji ile korkularımız tanımlayıp, yenmek için planlar yaparak mücadelemize başlayabiliriz. Korkunun bizden korkmasını sağlayacak kadar cesur olup, onu ciddiye almayacak kadar yok sayarsak, her ciddiye alınmayan kişi ya da duygu gibi kendiliğinden bizi terk edip gidecektir. Her birinin bizi cesaretlendirdiği, her birini aşıp, gücümüze inanarak bir adım daha ileri gittiğimiz minicik ve sevimli korkularımızın hayatımıza renk katması dileğiyle..
Kesim kursu Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, kurulduğu günden bu yana 164 branşta 160 binden fazla kursiyere hizmet veren Meslek Edindirme Kursları’nın (KOMEK) yeni dönemde 30 kurs merkezinde eğitimlerini sürdüreceğini söyledi. Başkan Akyürek, büyük ilgi gören ve 27 Eylül’e kadar devam edecek güz dönemi kayıtlarında başta Kurban Kesim Kursu olmak üzere çok sayıda yeni ve günlük hayatta insan hayatını kolaylaştıran, iş imkanı bulunan mesleklerle ilgili kursların da bulunduğunu hatırlattı. Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Meram, Karatay, Alavardı, Mengene Hanım Lokalleri ve Spor Merkezleri’nin yeni dönem kayıtları 27 Eylül akşamına kadar www.konya.bel.tr ve www.komek.org.tr adreslerinden yapılacak. Kurslara internet üzerinden ön kayıt yaptıranların başvurduğu kurs merkezine bu süre içinde giderek kaydını onaylatması gerekiyor.
3
Ölüm adres sordu Konya’da kalbinden bıçaklandıktan sonra otomobilden sokağa atılan 21 yaşındaki genç, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Kendine adres soranlara yardımcı olurken bıçaklandığı ortaya çıkan gencin, 14 yaşındaki bir kız çocuğuna fuhuş yaptıran kişi tarafından öldürüldüğü belirlendi. Konya’da geçtiğimiz günlerde öldürülen Muhammet Gültekin’in 14 yaşında fuhuş yapan çocuğun adresini gösterdiği yerde çıkan kavgada fuhşa aracılık eden şahıs tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Olay, Meram Mehmet Vehbi Mahallesi Ressam Şefik Sokak’ta meydana gelmişti. Kalbinden bıçaklanan Muhammet Gültekin (21), bir sokak içerisinde otomobilden atılması sonucu vatandaşlar tarafından çağrılan ambulansla kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 21 yaşındaki Gültekin’i öldüren zanlının peşine düştü. Cinayet Büro Amirliği ekipleri, ilk önce öldürülen Gültekin’in ailesi ile görüştü. Olay günü askerden yeni gelen Gültekin’in bir yakınından 47 plakalı arkasında “Mistik” yazan otomobildekilere adres göstermek için araca bindiği belirlendi. 47 plakalı otomobili araştıran dedektifler, 2 gün önce arkasında “Mistik” yazan 47 PU xxx plakalı otomobilin Asayiş ekipleri tarafından trafiği tehlikeye düşürmesi nedeniyle alındığını ve 17 yaşındaki sürücüsü İ.T’ye yasal işlem yapıldığını tespit etti. Parka çekilen aracın gerekli işlemleri yapıldıktan sonra cinayet günü alındığını öğrenen polis, otomobilin İstanbul yolunda görüldüğünü belirledi. Konya Cinayet Büro Amirliği ekip-
leri, aracı Afyonkarahisar girişinde polis ekiplerine yakalattı. Araçta bulunan şüpheliler İ.T., Aydın Ç. (22) ve İsmail K. (18) gözaltına alınarak Konya’ya getirildi. Cinayeti kendilerinin işlemediğini belirten 3 şüpheli, yaşanan olayları detayıyla anlattı. Şüpheliler, “Bir gün önce hayat kadınına paramızı kaptırdık. Başka bir numaradan ulaştığımız kadından farklı bir müşteri gibi adres sorduk. Yolda gördüğümüz Muhammet’e de hayat kadınından aldığımız adresi sorduk. O adresi bildiğini belirterek aracımıza bindi ve bizi götürdü. Orada bir gün önce bizden alınan parayı istedik, hayat kadınının yanındaki şahıs bıçakla saldırdı ve Muhammet’i bıçakladı. O yoldan geçen bir araca yaralı halde bindi. Biz de korktuk kaçtık” dedi.
FUHUŞ YAPTIRAN ŞAHIS KATİL ÇIKTI 3 şahsın ifadesi doğrultusunda hareket eden polis, 14 yaşında olmasına rağmen 5 ayrı suçtan kaydı bulunan ve fuhuş yaptığı öğrenilen G.K’nin evine baskın yaptı. Baskında G.K. ile fuhuş yapmasına aracılık ettiği iddia edilen Rıdvan Y. yakalandı. Rıdvan Y’nin yastığının altından kanlı bıçak çıktı. Rıdvan Y.’nin, “Olay günü kızı elimden almak istediler, ben de bıçakladım” dediği öğrenildi. Gültekin’in yaralandıktan sonra bindiği aracın da tesadüf eseri yoldan geçen bir otomobil olduğu ve yaralı şahsı sokağa kadar götürdükten sonra araçtan indirdiği ortaya çıktı. Polis, 28 suçtan kaydı bulunan şüpheli Rıdvan Y. ile fuhuş yapan 14 yaşındaki G.K’yi adliyeye sevk etti.
Eşinin peşinden gelip kayınpederini öldürdü İzmir’den Akşehir’deki baba evine dönen kadının peşinden gelen kocası, polis merkezi karşısında karşılaştığı kayınpederini öldürdü. İzmir’den Konya’nın Akşehir ilçesindeki baba evine dönen kadının peşinden gelen kocası, tartıştığı kayınpederini tabanca ile vurarak öldürdü. Olay, İstasyon Bulvarı üzerinde meydana geldi. İddiaya göre, İzmir’de oturduğu öğrenilen Orhan G. (29) ile eşi tartıştı. Kocasına kızan kadın, Akşehir’de bulunan baba evine geldi. Karısının peşinden gelen Orhan G., polis merkezi karşısında gördüğü kayınpederi Mevlüt Kızılkuyu (55) ile tartış-
tı. Tartışma sırasında Orhan G., kayınpederine ateş etmeye başladı. 50 metre uzaklıktaki polis merkezinden gelen ekipler, Orhan G.’yi etkisiz hale getirerek silahını elinden aldı. Ağır yaralanan Kızılkuyu ise kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Çıkarıldığı mahkemede tutuklanan zanlının, kayınpederinin kendine olan 10 bin lira borcunu bir türlü vermemesi nedeniyle öldürdüğünü söylediği öğrenildi.
GENÇLİK YAHUT MEDENİYET TASAVVURU
H
er fikriyatın zaman ve mekân olgularıyla farklılık arz eden ancak mutlak olarak temelde aynı şey üzerinde duran bir gençlik tasavvuru vardır. Her ideolojinin belini dayadığı ve “nesli” tanımlayan bir gençliği vardır. İnsan demek düşünmek demekse ve bu eylem neticede bir fikir, bir idea koyuyorsa ortaya bunun bağlandığı, harekete geçirildiği yerde gençlikle başlar. Yani insan ölümlü olmanın geçip gitmek manasına geldiğini bilir ve buna gençliğiyle karşı çıkar. Diğer bir deyişle insan maddeden sıyrılarak elle tutulmayan ancak beyinlerde inşa edilen bir amaçla varlığını sürdürür ve yaratılan olmanın makûs talihi kısa ömre meydan okur. Ömür ne kadar kısa olursa olsun neden bu ömrün “genç” diye tarif edilen dilimine seslenir fikirler? Neden tasavvur gençlik iledir? Bu sorulara cevaplarını yine fikirler verir. Su götürmez gerçek olarak; yeniye en yakın, geleceği simgeleyen yani aksiyon noktasında dinamizm cevabını alırız. Dolayısıyla istenilen, beklenen, özlenen gençlik tasavvurunun yalnız bedenin körpeliği ve çehrenin tazeliğiyle alakalı olmadığını anlıyoruz buradan. Şu halde çıkış noktaları ve hakikatleri ne olursa olsun bütün filozofların, alimlerin, fikir adamlarının ve hatta peygamberlerin bizlere söylediği başka bir şey var demektir. İnsanın sistemli bir şekilde düşünmeye başlayışından bu yana çıkan akımları ve bunların fikir babalarını incelediğimizde gençlik tasavvurundan murat edilenin aslında çok daha büyük bir inanca hizmet noktasında basamak olduğu kanısına varırız. Bir dirilişten, medeniyet tasavvurundan bahsediyoruz yani. Çağlar aşan ve tüm insanlığı kapsayan bir medeniyet tasavvuru… Varoluşun amaçlandırılması, bunun yanında varlığa dair bir anlamlandırma arayışıyla ortaya koyulan bir medeniyet tasavvuru… Yaratılma halinin sonucu olan soyut ve somut sınırlara, eksikliklere rağmen bir medeniyet tasavvuru… Gençlik yahut medeniyet tasavvurunun ne’liğiyle ilgili zihin bulanıklığımızı giderdikten sonra, fikrimiz zikrimiz ne ise kabul ettiğimiz doğrular bize kalsın ve kendimize şunları soralım; “Bize gösterilen yoldan gitmek mi yoksa kendimize bir gelecek inşa etmek mi istiyoruz? Toplumsal normlara uyan mı yoksa toplumsal normlar ortaya koyan mı olmak istiyoruz? Ve nihayetinde nasıl bir tasavvura inanmayı tercih ediyoruz?”
4
Bilinçli çiftçilere seminer Türkiye’da traktör sayısının en fazla olduğu Konya’da güvenli traktör kullanımı kampanyası başlatıldı. Kampanyada çiftçilere eğitim semineri verildi. Altınekin düğün salonunda yapılan programda konuşan İl Emniyet Müdürü Hüseyin Namal, “2013 yılının Temmuz ayı itibariyle ülkemizde 1 milyon 500 binden fazla traktör bulunuyor. Türkiye genelinde ilçeler arasında Altınekin en çok traktöre sahip olan yerdir. Konya’da 74 bin civarında traktör, bin 500 civarında da tarımsal araç var. Son 3 yılda Konya’da 5 tanesi ölümlü olmak üzere 66 zirai araçların karıştığı kazalar meydana gelmiştir. Bu projeyle çiftçilerimiz daha da bilgilenecektir” dedi.
İtfaiye Eğitim Parkı Konya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Haftası etkinlikleri kapsamında “İtfaiye Eğitim Parkı”nın açılışını gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi Sancak İtfaiye Grubu’nda düzenlenen törene Vali Muammer Erol, AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, oda başkanları, muhtarlar, itfaiyeciler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Tören, itfaiyeci kıyafeti giyen halk oyunları ekibinin gösterisi ile başladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek yaptığı konuşmada, gece gündüz demeden her türlü şart altında kendi canlarını ortaya atan itfaiyecileri tebrik etti. Son yıllarda itfaiye teşkilatını adeta yeniden oluşturduklarını vurgulayan Başkan Akyürek, daha önce 3 eski binada 22 araçla hizmet veren itfaiyenin şu anda sadece şehir merkezinde 5 yeni merkezde, 51 yeni ve modern taşıtla, 300’e yakın eğitilmiş personelle hizmet verdiğini söyledi.
Konya Şeker’in 60., Çumra Şeker’in de 10. pancar alım kampanyası düzenlenen törenle başladı. Çumra Şeker Fabrikası’nda pancar alım kampanyası için yapılan törene, Çumra Kaymakamı Alpaslan Yılmaz, Pancar Ekicileri Kooperatifleri Başkan Vekili Yavuz Kayhan, Konya Şeker ve Anadolu Birlik (AB) Holding CEO’su Hamdi Bağcı, protokol mensupları, belediye başkanları, muhtarlar ve çiftçiler katıldı. Konya Şeker ve AB Holding CEO’su Hamdı Bağcı, Konya Şeker’in 60
Batman’da 2 bin 856 metre derinlikte bulunan 34 gravitelik petrol sevindirdi.Sahada incelemelerde bulunan Batman Valisi Yılmaz Arslan, emniyetin, asayişin huzurun olduğu yerde bütün faaliyetlerde bununla beraber gelişeceğini söyledi. Kargaşanın sıkıntının olduğu yerlerde de ekonomik faaliyetler başta olmak üzere birtakım sıkıntılar yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu belirten Vali Yılmaz Arslan, “Bir yıldır Batman’dayım bu süreç içerisinde ilimizdeki asayişin kamu düzeninin olabildiğince düzgün olması nedeniyle buralarda gerek petrol işi yapan ve diğer sanayi faaliyetlerinde bulunan insanların önünde güvenlik anlamında her hangi
yıldır çiftçilerinin hizmetinde olduğunu belirtti. Recep Konuk’un gelmesiyle birlikte son 12 yılda, hizmetlerinde bir hızlanma olduğunu ifade eden Bağcı, “Sürekli olarak yaptığımız çalışmalar size daha iyi hizmet verebilmek amacına yöneliktir. Bu amaçla yatırımlarımızı sürekli olarak artırıyoruz. Buraya geldiğiniz her yıl, bu kampüsümüzde bu değişikliği görüyorsunuz, görüyor da olmalısınız. Sadece burası değil, diğer yerlerimize de sürekli olarak yatırımlarımız var. Yatırımlarımızın hepsi
bir sorun kalmadığını düşünüyoruz. Bunun da bizim çalışmalarımız ve faaliyetlerimize yansıdığını söyleyebiliriz” dedi. Batman bölgesindeki ham petrol üretiminin gün geçtikçe arttığını, sürekli yeni kuyuların açıldığını ve bu kuyularda yeni petrol rezervleri ortaya çıkarıldığını bildiren Vali Yılmaz Arslan, “Çatışmanın olmadığı, kargaşanın olmadığı, insanların incinmediği ortamlarda ekonomik faaliyetler çok daha hızlı suratlı bir şekilde gelişiyor” diye
çiftçilerimizi doğrudan veya dolaylı olarak olumlu bir şekilde etkilemektedir. Onlara daha fazla, farklı bir hizmet sunabilmek amacını taşımaktadır” dedi. Konya Şeker’in bölgede ve ülkede iyi noktalara ulaştığınızı vurgulayan Hamdi Bağcı, “Türkiye’nin en büyük şirketleri sıralamasında 44. sıraya yükselmiş durumdayız. Yaptığımız yeni yatırımlarla bu yukarıya tırmanışımız hızlı bir şekilde devam edecektir” diye konuştu. Konuşmanın ardından Çumra
konuştu. Batman bölgesinin petrol çıkartma anlamında Türkiye’nin en önemli bölgesi olduğun hatırlatan Vali Arslan, “Eldeki verilere göre yıllık 28 milyon ton petrol ithalatımız var. Türkiye’nin bu petrol ithalatına karşılık Türkiye’nin 2.5 milyon tonluk bir petrol üretimi var. Bu 2.5 milyon tonun 1.7 milyon tonu Batman bölgesinde üretiliyor. Batman Türkye’nin ürettiği petrolün yüzde 72’sini ürettiği bölgedeyiz. Bu açıdan Batman önemli bir değer sahiptir” ifadelerini kullandı. İpek Doğal Enerji Kaynakları Anonim Şirketi Sondaj Koordinatörü Cem Vanlı, 2 bin 856 metrede biten sondajın üretim faaliyetlerine geçiş aşamasında oldukları-
Şeker Fabrikası’na ilk pancarı getiren çiftçiler Adem Mercimek, Hidayet Çiftçi ve Halit Karaaslan’a Kaymakam Alpaslan Yılmaz ve protokol mensupları tarafından dip kazan makinesi verildi. Daha sonra dualar eşliğinde kurban kesilerek pancar alım kampanyası başlatıldı. Yapılan çalışmalar sonucu kampanya döneminde günlük pancar işleme kapasitesini 28 bin tona çıkaracak olan Konya ve Çumra Şeker’in kampanya süresinin yaklaşık 110 gün olacağı bildirildi.
nı, bölgenin jeolojik anlamda çok zor bir bölge olduğunu belirterek, “Türkiye’de nadir olarak rastlanan 34 gravite dediğimiz son derece kaliteli güzel artezyen petrole ulaşmanın haklı gurur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Sondaj çalışmaları tamamlandı. En kısa zamanda üretime geçerek ülkemize bir katma değer yaratma hedefindeyiz. Günlük rezerv çalışmaları devam etmekte, ilerleyen günlerde, önümüzde ki aylarda çok fazla zaman geçmeden rakamlar verilecektir. Yapılan incelemelerde oldukça iyimser sonuçlara gittiğimiz görülmektedir. Burada net rakamlalar vermemekle beraber güzel üretim müjdesini verebiliriz” dedi.
5
Kıdem sınırı bitti! Hükümet, çalışma yaşamında radikal adımlar atmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda, gençlerin evliliğe teşviki için faizsiz krediden ve TOKİ’den öncelikli ev sahibi olmalarına kadar bir dizi sürpriz adım atılacak. Tasarıya göre, ilk kez ev alanlar kıdem tazminatının yarısını, 15 yıllık süreyi doldurma zorunluluğuna bakılmaksızın talep edebilecek. 1 yıl sınırı kalkıyor Yeni sisteme göre, kıdem tazminatı fonunun özerk bir yapı ile yönetilmesi öngörülüyor. Yeni sistemle bugüne kadar kazanılan haklar korunuyor. Kazanılan kıdem süreleri için eski sisteme göre tazminat verilecek. Kıdem tazminatı almak için 1 yılı doldurma şartı kaldırılıyor. Ev alanlara hak ettikleri kıdem tazminatının yarısı ödenecek. Yeni yasalar Ekim’de çıkıyor.
B
ir “şey”in varlığı dil ile kaimdir. Bir ismi olmayan şeyin varlığından da bahsedemeyiz. Ona en fazla “şey” diyebiliriz ki yine onu varlık âlemine çıkarabilmiş olmayız. Bu sebepledir ki uzun zamandır yaşadığımız son zamanlarda da iyice etrafımızı saran kaosun temel sebebinin adlandırma/tanımlama probleminden kaynaklandığını düşünüyorum. Sorunumuz bir şeye isim vermek değil sadece, var olan kavramları tanınmayacak hale getirip yok ediyoruz. Toplumsal afazi* yaşıyoruz. Aynı kelimelerle farklı diller konuşma becerisini kazanmış durumdayız. Bu neredeyse bizim toplumumuza has bir şey. Çünkü bir İngiliz hâlâ rahatça Shakespeare okuyup anlayabiliyor. Bizse kelimelerimizi yitirdik. Pek çok şeyin adı değişti zihnimizden de
ne diyelim?
lisanımızdan da düştü. Normal hayatımızda kullandığımız kelimelerde ise ortak bir payda oluşturabilmiş değiliz. Olan biteni, ordan oraya uçuşan kavramları şaşkınlıkla izliyoruz. “Halk bunu istiyo...” diyen bir kesim var mesela. Ben ve çevrem de halk mıyız? E biz “bunu” istemiyoruz, o zaman biz halktan olmuyor muyuz? Halk ne demek? Kafa karıştıran şeyler. Böyle bir sürü soru etrafımızı sarmışken hangi problemi bir araya gelip nasıl çözebiliriz? Farklı bilinçle yetiştirilmiş arkadaşımızla bile iki arkadaş olarak konuşup anlaşamıyoruz. Aynı kelimeleri kullanıyoruz. “Evet haklısın” diyerek birbirimize kafa sallıyoruz ama aslında birbirine tamamen zıt iki şeyi savunmuş olabiliyoruz. Bundan tamamen kurtulabilmek pek müm-
kün görünmüyor. Önce kendimizi sonra karşımızdakini (durumu veya şahsı) ne diye adlandıracağımızı bulup ona göre nasıl bir tavır takınacağımıza karar verirsek belki bu sorundan (en azından kendi içimizde) biraz kurtulabiliriz. Peki, kendimize; muhafazakâr, dindar, İslamcı, laik, modern, çağdaş, devrimci vb. tanımlardan birini mi seçeceğiz? Yoksa bütün bunları reddedip yeni bir isimle mi insanların karşısına çıkacağız? Çeşitli söylemleriyle Allah inancından yoksun olduğu düşünülebilecek, insanları (hatta küçücük bebekleri) göz kırpmadan öldüren bir caniye muhabbet besleyen birine “gâvur” diyebilir miyiz? “gâvur” demezsek ne diyelim? Ne diyelim; Allah sonumuzu hayretsin. *Alev Alatlı’nın tanımına göre.
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Nevzat Şipleme Reklam Koordinatörü Adnan Teke Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 30 Eylül 2013
1. İki üç yaşındaki erkek koyun (halk ağzı)... Sahneye koymak... 2. Bakıma gereksinimi olan kimselerin bakıldıkları, barındıkları kuruluş... Korumak işi... 3. Birlikçi, birlikten yana, birleştirici (siyaset)... Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç... 4. Ayakların yürürken çıkardığı ses... Rebap çalan kimse (eski)... Ne kadar bir değer karşılığında?... 5. Çivi... Atak... Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı... 6. Eczacılıkta kullanılan ve 1 çürümeyen bir bitki... Geminin, zinciri 1 toplayıp demirini kaldırmaya hazır 2 olması... 7. Kanamak işi, nezif... Gübre 3 konulan yer, kemrelik... 8. Lorentiyum 4 elementinin simgesi... Kenar mahalle... 5 Metneryum elementinin simgesi... 9. 6 İnleme sesiyle yüklü, inlemeli... Rengi karaya yakın olan, esmer... 10. Yarım 7 kanatlılardan, sap, çiçek, yaprak ve 8 başakları emerek veya yiyerek ekin 9 hastalığına yol açan, vücudu kalkana 10 benzeyen zararlı bir böcek... Normal 11 atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 12 °C’lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir 13 gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için 14 gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi, 15 ısın... 11. Erzurum iline bağlı ilçelerden biri... Lise derecesindeki okul (eski)... Karışık renkli, çok renkli, alaca... 12. İçilecek şey (eski)... İletme işi... Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı... 13. Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena... Oyun (eski)... 14. Açıklamalar... İri kıyılmış... 15. Ansızın kesmek... Evet...
Bir süreden beri zor günler yaşayan Kanadalı akıllı telefon üreticisi BlackBerry, mali krizi aşabilmek için 4 bin 500 çalışanını işten çıkaracak. BlackBerry telefonlarının üreticisi RİM’in Başkanı Thorsten Heins, işten çıkarmaların 2015 yılına kadar giderlerin yarı yarıya azaltılması planı kapsamında yapılacağını söyledi. Firmasının, 2013’ün ikinci çeyreğinde 950 milyon dolar zarar ettiğini ifade eden Heins’in açıklamaları, Toronto Borsası’nda işlem gören şirket hisselerinin yüzde 17 değer kaybederek 8 dolar 73 sente gerilemesine neden oldu. BlackBerry’nin, 2015’e kadar ikisi yüksek teknolojili dört ayrı ürünle yeni bir hamle deneyeceği haberleri gündemde yer alıyor.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
SOLDAN SAĞA Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 19 27 Eylül- 3 Ekim 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka
Devin zor anları
2
3
4
5
6
1 2 3 4 5
8 9
1
2
İ M A L A K G Ü T A İ N G İ D E Ş A R A İ R İ L E L İ T İ İ Ş E K R R İ K E N E
10 11 12 13 14 15
İ L E T İ Ş M E K
3
8
S A T İ R
6 7
7
4
5
6
9
7
İ N A D A M E C A K A S E E T L Y E N İ S D O T A L E M İ K E S İ T L E
8
İ R İ T E E L K M E T A N
10
9
11
10
11
12
S İ K S İ A Ç L E A N M E T E L L İ A A P N A İ Ş
Y A L A M A
A S İ T
E L F R A K
12
13
T A K I N B A E K L E M Ş A E R T T İ O N L İ
14
13
15
İ F P S Ş I E V B A İ M Y A E K L D A A S K D A E T
1. Öteki, öbür kişi veya şey, diğeri, öbürkü... Hizipçilik... 2. Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya veya serbest bırakmaya yarayan alet, valf... Acıkmış... Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu... 3. Takım... Emme, emerek çekme, soğurma (eski)... 4. Hafif ve anlık ses... Irak halkından veya bu halkın soyundan olan kimse... Boş (eski)... 5. Acıması olan, merhamet eden... Ses, ün, haber (eski)... 6. Açık duran başparmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık, sele (halk ağzı)... “Demek, şu 14 15 demek ki” anlamlarında bir söz... Bir başkasına o anda söyleyerek yazdırma, yazdırım... 7. Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi... Boa yılanı... Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı... 8. Aykırı, karşıt, ters... Kül rengi, boz renk, demir rengi, demiri... Kot vb. yapımında kullanılan bir tür pamuklu kumaş... 9. Sayı boncuğu... Macun... Renyum elementinin simgesi... 10. Anyon... Kalıcılık, ölmezlik (eski)... Horoz, hindi vb.nin tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... 11. Tutam... Sıkı sıkı sarmak... 12. Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç... Yoğunluğu 0,8-0,95 arasında olabilen, hidrokarbürlerden oluşmuş, kendisine özgü kokusu olan, koyu renkli, arıtılmamış, doğal yanıcı mineral yağ, yer yağı... Zıplayan veya birdenbire fırlayan bir şeyin hareketi veya çıkardığı ses... 13. Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan... Dervişlerin giydikleri, tiftikten yapılmış ince külah (eski)... 14. İlaç, merhem (halk ağzı)... Kameraman... Bir gereksinimin karşılanamaması durumu... 15. Kara yollarında çok sık kaza olan yer... Ürenin idrarla çıkmayıp kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık...
6
Kombassan büyüyor
Esrar deposu Konya’da polis, durdurduğu otomobilin yakıt ibresinin sıfırda olmasından şüphelenerek açtığı depoda paketler halinde 7 kilo esrar maddesi buldu. Edinilen bilgiye göre, Narkotik Büro Amirliği ekipleri, kent merkezlerine giriş noktalarında uygulama yaptı. Uygulamalar sırasında durdurduğu Ahmet T. idaresindeki otomobilde yakıt ibresinin sıfırda olması nedeniyle polis, yakıt tankını vurarak kontrol etti. Dolu sesi gelmesi üzerine polis, yakıt deposunu keserek açtı. Depodan paketler halinde 7 kilo satışa hazır esrar maddesi çıktı. Polis, olayla ilgili otomobil sürücüsü Ahmet T. ile yanındaki arkadaşı Adem Ç.’yi gözaltına aldı. Uyuşturucu madde ticareti yapmaktan adliyeye sevk edilen 2 şüpheli, mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Motor faciası Ereğli’de, kamyonet ile çarpışan motosikletin sürücüsü hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Karaman Çevre Yolu Fidanlık Kavşağı’nda Mustafa C. (68) idaresindeki kamyonet ile Müşür Mehmet Çölden (23) idaresindeki motosiklet çarpıştı. Kazada, çarpışmanın şiddetiyle refüje savrulan motosiklet sürücüsü olay yerinde hayatını kaybetti. Kazayı duyarak olay yerine gelerek gözyaşı döken motosiklet sürücüsünün babasını polisler sakinleştirmeye çalıştı. Müşür Mehmet Çölden’in cansız bedeni, olay yerinde yapılan incelemenin ardından otopsi edilmek üzere Ereğli Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. (iha)
Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin, Kombassan’ın 2012 yılında 1 milyar 30 milyon TL ciro elde ettiğini, 218 milyon TL ihracat yaparak cari açığın azaltılmasına katkıda bulunduğunu ve 47,3 milyon TL yeni yatırım gerçekleştirdiğini açıkladı. Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin ve Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Aydemir, Konya Valisi Muammer Erol’u ziyaret etti. Ziyarette, Kombassan’ın Konya ve ülke ekonomisine yaptığı katkıları özetleyen Yönetim Kurulu Başkanı Şahin, “Kombassan, yurtiçinde Konya, İstanbul, Sakarya, Muğla, Tekirdağ, Afyonkarahisar, Aksaray, Burdur, Karaman, Antalya, Düzce ve Aydın’da, yurt dışında ise Romanya ve Macaristan’da olmak üzere toplam 8 sektörde, 18 şirket, 32 tesis, 6 bin direkt, 15 bin endirekt çalışanı ile faaliyetlerini sürdürmekte, sadece Konya bölgesinde ise, 12 şirket ve 2 bin 700 direkt çalışanı bulunmaktadır” dedi. Kombassan Grubu’nun 2012 yılında 1 milyar 30 milyon TL ciro elde ettiğini, 218 milyon TL ihracat yaparak cari açığın azaltılmasına katkıda bulunduğunu ve 47,3 milyon TL yeni yatırım gerçekleştirdiğini belirten Şahin, Konya bölgesinde; ciro, ihracat, mal ve hizmet alımı, personel ödemeleri, vergisel ödeme ve yükümlülükler, yatırıma yönelik harcamalar olmak üzere bölge ekonomisine toplamda 1 milyar TL’nin üzerinde bir girdi sağlandı-
İyi halden 5 yıl
ğını kaydetti. Bu girdilerle, bölge ve ülke ekonomisine önemli kazançlar sağlandığını, yapılan ihracat ve sağlanan istihdam ile cari açığın ve işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunulduğunu ifade eden Şahin, hedeflerinin; Anadolu’dan aldıkları gücü, yine Anadolu’ya ve ülkemize değer katacak, dünya ile rekabet edebilecek seviyeye çıkarmak olduğunu belirtti. Konya Valiliği’ne atanan Muammer Erol’un Konya’ya büyük ve önemli hizmetler ger-
çekleştireceğine inandıklarını ve bunun için her zaman gerekli desteği sağlayacaklarını söyleyen Şahin, Vali Erol’a başarı dileklerinde bulundu. Gerçekleştirdikleri nezaket ziyareti nedeniyle Kombassan yöneticilerine teşekkürlerini ifade eden Konya Valisi Erol da; bölge ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayan Kombassan’ı yakından tanıdığını, Konya ve ülkemiz için yapacağı çalışmalarda daima yanında olacaklarını ifade etti.
Konya’da babasının mesai arkadaşını öldüren zanlıya 15 yıl 5 ay hapis cezası verildi. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen cinayet davasının karar duruşması bugün yapıldı. Duruşmaya tutuklu sanık Ramazan İlseven (19) ve taraf avukatları katıldı. Savcı mütalaasında, sanığın, “kasten adam öldürme” suçundan cezalandırılmasını talep etti. Son sözü sorulan sanık İlseven, “Ben o gün konuşmak için olay yerine gittim. Kavga etmek gibi bir niyetim yoktu. Keşke babam evlat acısı yaşasaydı da o insan burada olsaydı, ben de toprağın altında olsaydım” dedi. Mahkeme heyeti sanık İlseven hakkında “kasten adam öldürme” suçundan 15 yıl, yaralama suçundan ise 5 ay hapis cezası verdi.
Patlatıp çaldı! Konya’da banka önünde duran bir aracın camını patlatıp içinden 70 bin lira çaldığı iddia edilen kişi cezaevine gönderildi. Olay, 31 Temmuz 2013 tarihinde Fevzi Çakmak Mahallesi Ankara Caddesi üzerindeki bankaların bulunduğu alanda meydana gelmişti. Şüpheli Erdal M. ‘yi (37) Ankara’da gözaltına alan polis, suç ortaklarının tespit edilmesi için çalışmalarını sürdürüyor.
7 Nasır’dan Sisi’ye MISIR
“
1914 sonuna kadar Osmanlı Devleti’nin özerk bir eyaleti olmaya devam eden, her yıl İstanbul’a vergi ve asker yollayan, albaydan yüksek rütbeli görevlilerine kadar askerî erkanı İstanbul tarafından atanan Mısır, 1914 sonunda Osmanlı Devleti’nin İngiltere aleyhine savaşa girmesiyle bu konumunu kaybetmiş ve resmen İngiltere’ye bağlanmıştır.” Osmanlı Devleti’nin Ürdün, Irak, Suudi Arabistan gibi eyaletlerini kaybettiği dağılma döneminde, Mısır da İngilizlerin kontrolü altına girmiştir. 1883’te neşrettikleri bir beyanname ile lüzum gördükleri müddetçe Mısır’da kalacaklarını ilan eden ve Mısır maliyesini ıslaha yönelik teşebbüslerde bulunan İngilizlerin, Osmanlı Devleti’nin, hükümranlık sahası dahilinde muhtar bir eyalet olan ve padişaha tabi bir “hidiv” tarafından yönetilen Mısır’daki temel idari politikası, “Mısır’ı idare edenleri idare etmek” olmuştur. İngiltere, 15 Mart 1922’de ülkeye resmî olarak bağımsızlık tanımışsa da, 1936’ya, kısmen de 1946’ya, hatta 1955’e kadar Kanal bölgesinde kalmayı sürdürmüştür. Tevfik Paşa, Abbas Hilmi Paşa, Hüseyin Kâmil Paşa gibi hidivlerin ardından, “melik” ünvanı ile İngilizler tarafından başa geçirilen Ahmed Fuad Paşa ve oğlu Fâruk idaresinde yönetilen Mısır, İngiltere’nin Kanal bölgesinde kuvvet bulundurmasına ve Mısır topraklarında manevra yapmasına imkan sağlayan 1936 Mısırİngiliz Antlaşması kararları sonucunda, çok sayıda İngiliz aleyhtarı milliyetçi hareketlere tanıklık etmiştir. İşgalcilere karşı büyük nefretin uyandığı bu dönemde, Kral Fâruk hükümetinin artan ekonomik güçlükleri yenemeyeceğinin de anlaşılmasıyla, halk kitlelerindeki memnuniyetsizlik daha da artmıştır. Faruk Mısır devletinin başındadır. Vefd Partisi halkın desteği ile İngilizlere karşı onları topraklarından atmak için yoğun bir mücadele başlatır. Nahas Paşa hükümetin başındadır. Mısır 1936 yılında İngilizlerle yapılan anlaşmayı fesheder. Halkın desteğini arkasına alan hükümet İngiliz’leri topraklarından atmak için mücadeleye girişir. “Hükümet makam-
ları, İngilizlere ait işyerlerinde çalışan işçileri başka yerlerde iş bulmak vaadiyle derhal vazifelerini terke davet” eder. İngilizlere ait yerlere malzeme ve yiyecek gönderilmesini yasak eden bir kararname çıkarılır. Halk memleketin her tarafında İngilizlerin bulunduğu alanlara saldırmaya başlar. 24 Ocak 1951 günü İngiliz Kuvvetleri Komutanı İsmailiye şehrinin bir bölgesini işgal edeceğini ilan eder. 25 Ocak sabahı General Eskine’in kumandası altındaki İngiliz birlikleri harekete geçer. Onlara karşı direnen yüzlerce Mısır polisi ellerindeki yetersiz silahlara rağmen sonuna kadar direnirler ve hepsi şehit olur. (Mısır ordusu kenarda bekletilir. Seyirci mevkiindedir.) Bütün ülke bir anda ayağa kalkar. Polisler arkadaşlarının intikamını almak için görev beklerler, greve giderler. Üniversiteler ve halk galeyana gelir. Kahire’nin her tarafında nümayişler tertip edilir. “26 Ocak 1952 Cumartesi günü şarkın en güzel şehirlerinden biri olan Kahire’nin her tarafında yangınlar başlar. Mısır halkının İngilizler’e karşı mücadeleye devam hususundaki hırs ve arzuları adeta yangınların çıkardığı siyah dumanlarla havaya uçar…” ve ertesi gün sıkıyönetim ilan edilir. “Dışarı çıkma yasağı ve askeri kontrol yüzünden Mısır halkı, İngiliz’leri memleketlerinden çıkartmak hususundaki davaları uğruna mücadele imkanlarını kaybeder. Hükümet devrilmiştir artık. Sıkıyönetim ile birlikte gazeteler sansür edilir, halkı susturmak için oluşturulan yangın bahanesiyle alınan tedbirler halkta, bu kötü durumdan kurtulmak için ihtilalden başka çare kalmadığı kanaatini oluşturur. Bu kanaati oluşturan darbeciler içten içe çalışmaktadırlar. “Hür Subaylar” adı verilen darbeciler boş durmazlar ve darbe yaparlar. Darbenin ilk günlerinde halk için yapıldığını iddia ettikleri harekat çaresiz Mısır halkına şirin gözükür. Nasır, geri planda sevk ve idare ettiği darbecileri kendi gayesini gerçekleştirmek noktasında sevk ve idare eder. Kurduğu istihbarat teşkilatı ile her şeyi kontrol altına alır. Başta Müslüman kardeşlere şirin gözükür, hakimiyetini pekiştirdikten sonra onları temizler. Kurduğu
“tasfiye komisyonları”na atadığı askerler vasıtasıyla bütün devlet kademelerinden ve ordudan muhalefet etme ihtimali olanları atar. Artık ülke darbecilerin emrinde hareket eden subayların kontrolüne girmiştir. Ordu, halka şirin gözükmek gayesiyle onları uyuşturacak tedbirleri çoktan almış bir bir uygulamaya başlamıştır. “Yardım haftası” adı altında tertip edilen eğlencelere davet edilen dansözler, sanatçılar katılıyor, bedava eğlendirilen halk mutlu! Ediliyor, toplanan bağışlar onların kontrolünde dağıtılıyordu. Bu haftaları “Kış yardımı, Ordu için eğlence, Kümes hayvanları, Ağaç haftası” gibi haftalar takip ediyordu. Basın organları, ülkede bulunan sanatçılar hemen hemen her daldan meslek kuruluşları ve bürokrat kesimi orduyu övme ve onun kahramanlığından bahsetme yarışına girdiler. Nasır, Abdulkadir Öde ile temasa geçerek ondan Müslüman Kardeşlerden ibaret gönüllü bir kuvvet kurularak, İngilizlere karşı sabotaj hareketlerinde bulunmak üzere kanal bölgesine gönderilmesini ister. Gerekli silah ve vasıtayı da kendilerine temin edeceğini vaad eder. Maksadı, Müslüman kardeşler üyelerini bu yolla tespit edip zamanı gelince yakalatıp tevkif ettirmektir. Nasır’ın yakın dostu Ahmet Fuat Kahire’de yangınlar çıktığı zaman Mısır’ın başsavcısıdır ve gizli komünist teşkilatının genel sekreteridir. İhtilalin yapıldığı 23 Temmuz 1952 tarihine kadar Ahmet Fuat, “Hür Subaylar” teşkilatının gizli beyannamelerini yazıp bastırmak ve dağıtmak vazifesine itina ile devam etti. Nasır, (Maurice) adı ve 117 numara ile komünist teşkilata aza olmuştu. Aynı zamanda Müslüman Kardeşler idealine bağlı subaylarla olduğu kadar, batı ile dostluk tesisini isteyen subaylarla da sıkı ve devamlı şekilde temas halindeydi. Nasır bir zamanlar da Mısır’da “Hürriyet Taraftarları” adıyla tanınan bir teşkilata girdi. Bu teşkilat “Genç Mısırlılar” teşkilatıyla beraber İngilizler hesabına çalışıyordu. Hükümet darbesinden evvel Filistin harbi sırasında Nasır’ın İsrail askerleriyle temasını dile getiren Mısır
İhtilalinin İçyüzü ve Nasır kitabının yazarı Ahmet Abu ElFeth: “İsrail kuvvetleri Faluga bölgesinde bir Mısır müfrezesini muhasara altına almıştı. Birkaç hafta süren muhasaranın kaldırılması hususunda İsrail kumandanı ile temas ve müzakereye geçmek vazifesi Nasır’a verildi. Nasır, hemen serbest bölgede İsrail irtibat subayı ile buluştu… Aralarındaki şiddetli husumete rağmen, birkaç görüşmeden sonra, İsrail subayının dostluğunu kazanarak onu iknaa muvaffak oldu. Onun bu başarısı muhasara altına giren Mısır birliklerine daima büyük faydalar sağlamıştır. Ne zaman müşkül bir durum hasıl olsa, Nasır hemen İsrail irtibat subayı ile görüşmeğe gönderiliyor., en şiddetli çarpışmalarda bile ateş kesilmesini temin ediyordu. Bazen çok uzun süren bu müzakerelerin devamı müddetince Mısır askerleri dinlenmek imkanını buluyorlardı. İsrail irtibat subayı Nasır’a portakal ve çeşitli meyve ve yiyecek ikram edecek kadar dostluk göstermekteydi.” (Sh.237-238) der. “Eğer biz hissi hareket ederek merhamet ve heyecanımıza mağlup olursak, hiçbir şey yapamayız. Öyle bir memleketteyiz ki, nüfus her gün korkunç bir şekilde artmaktadır. Yirmi dört milyondan yüz bini azalsa ne çıkar?!..” (239) Diyen Nasır’ın yardımcılarından birisi de o günlerde adı “Albay Doğru” ya çıkan Enver Sedat’tır. Enver Sedat, Nasır ne söylerse söylesin her dediğini “doğru doğru” diye tasdik eden kişidir. Darbe yapılalı henüz bir yıl olmuştur. Halk yavaş yavaş üzerine çöken kâbusun farkına varmaya başlamıştır, ama yapacak bir şey de yoktur. Darbeciler İhtilal Mahkemelerini kurarak kendilerine aykırı buldukları insanları istedikleri gibi suçlayıp savunmalarına mahal vermeden asmaya başlar. Millet çok iğrenç ve o kadar da müstebit bir diktatörlüğün pençesine düşmüştür artık. Ordu denetimi altına alınan halkın yeni kabuslarından birisi ve en önemlisi, Nasır’ın kurduğu gizli teşkilatın pençesine düşmektir. Onların herhangi bir konuda verecekleri menfi rapor zindanlarda çürümek, işkence altında inlemek
yada idam ile neticelenecek bir felaket demektir. Darbecilerin astığı astık kestiği kestiktir. Onların goygoycuları, yalakaları her yerde efendilerine şirin görünmek için her densizliği yapabilirler. Yine Nasır’ın maharetle kurarak halk arasında istediği şeyleri yaymak gayesiyle kurduğu özel bir “dedikodu kolu” vardır. Onlar, istenen her şey için kendilerine ulaştırılanları halka yaymak noktasında maharetli kimselerdir. Nasır’ın görünmeyen kuvvetleridirler. O kuvvetler, baştan sona Mısır’ı ele geçirmiş ve emrinde hareket ettikleri güçlerin çıkarlarına uygun dizayn etmişlerdir. Onların çıkarlarına aykırı hareket etmek bir yana, o çıkarları zedelemesi muhtemel düşünceler bile kaynağında imha edilmektedir. Mısır halkı, İsrail’in çıkarlarına uygun davranışlar dışına çıkmasın diye kurulan ordunun pençesi altında ezilmektedir. Abdulfettah Sisi, kendisine verilmiş görevleri icra etmek maksadıyla Mısır halkının başına getirilmiştir. Emrindeki ordu kendi halkına silah çekecek kadar vahşileşebilmektedir. Mısır’da yaşanan facianın temeli, Nasır eliyle atılmıştır. Zulüm kesintisiz devam etmektedir. Enver Sedat, Hüsnü Mübarek ve Sisi… Al birini vur ötekine… Bugün, emperyalistlerin Mısır’ı işgal durumunun hâlâ devam ettiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Darbecilerin halka kan kusturmak hususunda gösterdikleri maharet şeytana pabuç bıraktırır. “Kurtarıcı” rolü biçilerek baş seçilen adamların (hainlerin) önceden hazırlanarak zamanı geldiğinde bir şekilde görevlerini icra ettiklerini görüyoruz. Aradan altmış yıl geçtikten sonra tanıdığımız Nasır, o zamanlar Arapların kahramanı ilan edilmiş. Şimdi Nasır’ın yerine atanan Sisi, bazı diktatörlerin kahramanı değil mi? …Ve asıl soru: Demokrasi istemeye mecbur bırakılan Müslümanlar, “alın size demokrasi” diye imha edilirlerken, kendilerini içine düştükleri bu halden kurtaracak, kurtarıcı fikri ne zaman kuşanacaklar acaba?
8
Erbakan’ın imzası yokmuş MGK’nın mahkemeye sunduğu 28 Şubat MGK tutanakları Erbakan’ın kararların altına imza atmadığını ortaya koydu.
Kamera yakaladı Konya’da bisiklet parkından çaldıkları bin 100 lira değerindeki elektrikli bisikleti 100 liraya satan 2 şüpheli, güvenlik kamerası sayesinde yakalandı. Olay, Meram Şükran Mahallesi Mevlana Caddesi üzerinde bulunan Kayalık Parkta meydana geldi. Şüphelilerin birçok suçtan kayıtları bulunan Yunus Emre Y. (23) ile Emre D. (19) olduğu belirlendi. Sorgularının ardından mahkemeye sevk edilen 2 şüpheli, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Pert oldu, ancak... Aksaray’da öğrenci servisi ile çarpışıp boş su kanalına düşerek hurdaya dönen otomobilin sürücüsü kazayı yara almadan atlattı. Kaza, Aksaray-Nevşehir Karayolu TOKİ Kanal Boyu’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Nevşehir istikametine seyreden Ayhan Elçik (43) idaresindeki 50 ET 577 plakalı otomobil, Nevşehir Yol Kavşağı’ndan dönmek isteyen Çapan Erdoğan (61) idaresindeki 68 S 0395 plakalı öğrenci servis minibüsü ile çarpıştı. Çarpışmanın etkisi ile otomobil boş su kanalına düşerken, minibüs kanalın bariyerleri sayesinde kanala düşmekten kurtuldu. Servis minibüsünde öğrencilerin olmaması olası bir faciayı da önledi. Kanala adeta çakılıp hurdaya dönen otomobilin sürücüsü kazayı yara almadan atlattı. Olay yerine gelen polis ekipleri kazayla ilgili soruşturma başlattı.
Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK), 28 Şubat 1997 tarihli tutanağında, Türkiye’de şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyete karşı oldukları ifade edilerek, alınacak tedbirler konusunda hükümete tavsiyede bulunulduğu belirtildi. Tutanaklar, duruşmada okundu. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın, “Bu kadar saat oldu, şimdi kararları önlerine koydular imzaladılar olmasın, biz bunları bir inceleyelim” yorumunu yaptı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “Doğru söylüyorsunuz sayın başbakan. Aceleye getirilmesin başbakan ve genelkurmay başkanı da incelesin. Zaten redakte edilecek yerleri var onlar da yapılsın” dediği kayda geçti. Necmettin Erbakan’a en yakın isimlerden Necmettin Aydın ile Oğuzhan Asıltürk, Erbakan’ın MGK toplantısını arkadaşlarıyla nasıl paylaştığını açıkladı.
MGK’DA MÜCADELE 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısının tutanaklarının mahkeme kanalıyla açıklanması, 16 yıl önce gerçekleşen toplantıya ilişkin sis perdesini kaldırdı. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan tutanakları AKŞAM’a değerlendirdi:
Aydın, Erbakan’ın MGK’da yaşananları “Görevli yaveri parmağımla çağırarak, ‘Anayasa kitabını bana getir’ dedim. Maddeleri okuyarak, laik, sosyal, bir hukuk devleti olduğumuzu hatırlattım. Bir suç varsa mahkemeler var. Devlet olarak yapmamız gerekenler varsa tek yetkili hükümettir.” sözleriyle açıklarken, Asiltürk ise şöyle devam etti: Hoca’nın komutanlara teşekkürü nezaketinden ibaret. Ve bu teşekkürden sonra da kendilerini dört saat rezil etmiştir.
DOĞAN: YİNE İMZALARIM Mahkemede, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 kişi hakkında açılan davanın 17. duruşmasında dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Orgeneral Çetin Doğan, BÇG belgesinikendinin hazırladığını belirterek, “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne inanarak bu belgeyi kalem aldım. Yasalara aykırı olduğunu kimse söyleyemez. Bugün de altına imza atmak gerekirse bugün yine imzalarım.” şeklinde konuştu.
İMZASI YOK’ DEDİK Tutanaklar, 28 Şubat’ın mahiyeti hakkında yapılmak istenen menfi propagandaların ne kadar gerçek dışı olduğu gün gibi ortaya çıkardı. Biz “Bu 18 maddenin altında Erbakan Hoca’nın imzası yok” dedik, dediğimiz de ortaya çıktı. TEK BAŞINA DİMDİK MGK’da tek mücadele eden kişinin Erbakan olduğu ortaya çıktı. 28 Şubat’ın karşısında dimdik duranın Erbakan olduğu görülüyor. SİVİLLER SIRADA Şu anda açılmış olan 28 Şubat davası, askerlerin yargılandığı tek ayaklı bir davadır. Duyduğumuz ve beklediğimiz kadarıyla 28 Şubat’ın sivil ayaklarına da sıra gelecek.
Haydar Baş/ka konuştu! BTP Genel Başkanı Haydar Baş hızını alamadı Esad’ı eleştirenlere bela okudu. Haydar Baş, bir başka konuşmasında da İskilipli Atıf Hoca’ya hakaret etmişti. BU SÖZLER KİME? Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş konuşmalarıyla şaşırtmaya devam ediyor. Daha önce de Esad’ı Hz. Hüseyin’e benzeten Baş’ın sözleri olay yaratacak. Baş, kendisine ait olduğu bilinen Meltem TV’deki bir programda Esad’ı ‘barışçı’ ilan ederek, Esad’ı eleştirenlere hakaret etti. ŞEREFSİZ, KÖPEK Esad’ın ülkesini korumaya çalıştığını ileri süren Baş, “Sen kalkıp, Özgür Suriye Ordusu adına iş yapan bu adamları Esad susturuyor diye Esad’a katil diyorsun Allah senin belanı versin, şerefsiz seni, senin gibi köpek var mı. Adam vatanını koruyacak devletini koruyacak suçlu olacak bunlar münafıklık yapıp İslam toplumunu birbirine katacak haklı olacak pes yani” diye konuştu.
ESAD BARIŞÇI Suriye halkının Esad’a bağlı olduğunu ve Esad’ın politikalarını kendisinin de çok beğendiğini şu sözlerle ifade etti “Esad’ı soğukkanlı barışçı olduğunu görüyorum. Adam vazifesini yapıyor” Suriye’den Türkiye’ye gelenlerin kandırıldığını para ile ikna edildiğini iddia eden Baş, Suriyelilerin Türkiye’de hayasızca yaşadığı sözlerini savurdu. ESAD’A YAPTIĞININ KARŞILIĞINDA... Türkiye’nin Esad karşıtı politikalarını eleştiren Baş “Bu Türkiye’ye kim ne yaptı? Allah senin elini kolunu bağlar, belanı verir. Kaçacak delik arayacaksın, dünya fare deliği kadar sana dar gelecek. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Esad’a yaptığının karşılığını Allah belanı verecek.” dedi.
9
Yakalandılar Ç
HARUN YAHYA
ok değil az bir zaman önce bütün dünyada Müslümanların haklarını korumakla mükellef bir hilafet nizamımız vardı. Hilafeti ortadan kaldırdılar. Kimler yaptı? Niçin yaptılar? Nasıl oldu? Gibi malumatlar bir yana, İslam Birleşmiş Milletleri’ni ortadan kaldırdılar. Gerçek bu. Yeryüzünde yaşayan Müslümanlar başsız kaldı. Bölük pörçük oldu. Yurtları dağıldı, yuvaları tarumar edildi. Dahası ve ötesi, hakimken mahkum durumuna düşürüldü. Şimdilerde değil, taa o zamandan bu yana bütün dünyada Müslümanlar kan ağlıyor. Mısır’da yaşananları gördükçe kahroluyoruz, Suriye’dekiler işin cabası… Ya Filistin, Çeçenistan, Afganistan… Yönümüzü ne yana dönersek orası, Müslümanların yaşadığı her mekan adeta birer tabutluk… Bu halden kurtulmak neyle mümkün ve nasıl olacaktır? Bu hal, içinde bulunduğumuz şartları ihtar eden gerçeklerdir ve bu gerçekler her yönden her tarafımıza balyoz gibi inmektedir. Peki bizler ne yapıyoruz? Acımak, ağlamak, bağırıp çağırmaktan öte… Biraz fazla çalışanlarımız, duyarlılık gösteren kardeşlerimiz, onların nefes alıp vermesini sağlayacak yardımlarla biraz daha ayakta durmaları için çalışıyorlar, kampanyalar düzenliyorlar… Kurtuluş nasıl olacak? Cevabı aranması gereken soru bu değil mi? “Kurtuluş İslam’da” sloganı atmak, bir gerçeğin ifadesi olarak tamam da, nasıl? Bunun usulü esasları nelerdir? Neye karşı mücadele edeceğiz? Düşmanımız kim? Hedefimiz ne? Bunun doğru dürüst bir muhasebesi yapılmış mıdır? Dostumuzu tanıyacak kriterler nelerdir? Düşmanımızı ezip geçecek stratejimiz ne? Olmayan bir mücadele varmış gibi ya-
pılarak netice alınabilir mi? Ortaya fikir planında da olsa herhangi bir şey koymayanların “mücadele ediyoruz” mantığı ile yaptıkları bütün faaliyetler yeri ve zamanı geldiğinde düşmanlarımızın işine yarıyor. Onlar, bundan istifade ederek geçmişimize hükmettikleri gibi geleceğimizi de ipotek altına alıyorlar. Kurulan tuzaklardan haberimiz yok. Oynanan oyunların kimi yerde figüranı oluyoruz, kimi yerde seyircisi. Bizim yerimize ve bizim adımıza piyasaya sürdükleri adamlarına bizim adımıza iş tutturuyorlar. Sonra da dönüp, “işte siz busunuz” deyip bizleri karalıyorlar. Harun Yahya olarak bilinen kişiyi yıllar önce ön plana çıkardılar… Adamın eserleri din, iman, İslam üzerine kurgulanarak ambalajlanıp sunuldu. Onda bir şey varmış gibi kitlelerin peşinden sürüklenmesini istediler. Konferanslar, dergiler, Masonluk aleyhine yayınlar, Darvinizmi kökünden kazıma faaliyetleri gırla gidiyordu. Uluslararası üne kavuşan/kavuşturulan bu şahsiyet, o televizyon senin, bu televizyon benim hesabı her yerde boy gösteriyordu… Sonra ne oldu? 33. dereceden Masonluğu tescillenerek emrinde hareket ettiği güce herkesin gözleri önünde iltihak etti. “Biz bunun böyle olacağını biliyorduk” hesabı içerisinde kendimize pay çıkarıp, “ne kadar da haklıymışız” derken yine farkında olmadığımız bir tuzakla karşı karşıya olabilir miyiz acaba? Bunca yıl emek veren efendileri, sahibi oldukları adamın meziyetlerini pazarlamaya devam edeceklerdir şüphesiz. …Ve yıllarca kendi aleyhlerinde (Yahudilik, Masonluk vs.) yazı yazdırdıkları adamı bünyelerine katmış gibi görünerek iddialarını içeren kitapları hükümsüz kılmışlardır. Harun Yahya kitaplarından beslenenler kendilerine yeni bir kılavuz arasınlar. Kim?
Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 yılda kazdıkları tünelden kaçarak firar eden 18 kişi il merkezine bağlı Ortaçanak köyü kırsalında yakalandı.
PKK’ya üye olmak, yardım ve yataklık etmek suçlarından Bingöl M Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve kazdıkları tünelden firar eden 18 kişi Bingöl Merkez Ortaçanak köyü kırsalında yakalandı. SAYIMDA ÇIKMIŞTI Bingöl-Muş karayolunun 12’nci kilometresindeki Kaleönü Mahallesi’nde bulunan M Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda kalan 18 PKK’lının firar ettiği sayımda ortaya çıktı. Aralarında örgütün dağ kadrosunda bulunan, güvenlik görevlilerinin şehit edildiği saldırıları yapan ve çatışmalarda yakalananların da yer aldığı 14’ü hükümlü, 4’ü tutuklu 18 PKK’lının sabah koğuşlarında olmadığı tespit edilince geniş çaplı arama yapıldı.
2 YILDA KAZMIŞLAR Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki 18 mahkumun firar etmesi üzerine başlatılan soruşturma sürdürülürken, kaçışın detayları da ortaya çıktı. Toplam 8 yüksek güvenlikli koğuştan oluşan Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi, sabah saatlerindeki sayımla ortaya çıkan firarla Türkiye gündeminin birinci maddesi oldu. Kaçan 18 kişinin söz konusu güvenlikli koğuşlardan 2 tanesinde kaldığı ve 2 koğuş arasında bağlantı kurdukları ortaya çıktı. Kazılan yeri buzdolabıyla kapattıran mahkumların toplam 100 metrelik bir tünel kazıdıkları belirlendi. Yaklaşık 2 yıldır tünel kazan mahkumların çıkan toprağı tuvalete attığı, birkaç
defa tıkanan rögar nedeniyle belediyeden vidanjör çağrıldığı öğrenildi. FİRARİLERİN İSİMLERİ Bingöl M Tipi Cezaevi’nden firar adan 18 PKK’lı şunlar: Baran Günana (Kars), Selami Kızıl (Mardin), Diren Yaşa (Diyarbakır), Veli Taşkıran (Diyarbakır), Şeref Gülen (Diyarbakır), Ahmet Oyunlu (Diyarbakır), Ramazan Benice (Diyarbakır), Rıdvan İpek (Diyarbakır), Ali Nergis (Diyarbakır), Devrim Kavak (Batman), Diyar Kaydu (Diyarbakır), Ekrem Taş (Bingöl), Hüseyin Barsak (Siirt), İbrahim Engin (Diyarbakır), Emrah Ubiç (Kars), Cemil Doster (Diyarbakır), Osman Kılıç (Bingöl), Ozan Alpkaya (Mardin).
10 24.5 milyon liralık motorin avansıyla birlikte bu yılki toplam destek 216 milyon liraya ulaştı
KENDİNDEN ZUHUR
S
alih Mirzabeyoğlu’nun yıllar önce verdiği bir konferanstan alıntılarla başlamak istiyorum; “Kendi kendine hareket kendinden zuhur diyalektiğini kavramış bir yapı; özlediğimiz budur. Bu yapı kendini gösterdiği andan itibaren kendini göstermesi yüzyıllar sürdüyse kendini gösterdiği an gelişmesi çok hızlı olur. Yani o yapıyı tutturabilmek... O yapı tuttuktan sonra onu engelleyecek hiç bir güç yoktur ne kaba kuvvet ne vs. Mühim olan onu yakalamak... Çok kısa bir süreçtir, onu haber vereyim. Bütün inkılâpların püf noktası burasıdır. Bir yer gelir düşmanının sana göstermiş olduğu direnme katkı haline döner.” Evet beklenen bu yapı kendini göstermeye başladı. Birbirinden bağımsız Mısır’da Rabia işaretiyle özdeşleşen bütün dünyaya yayılan direniş, Suriye’de İslamcı muhalifler, küresel cihatçılar, bu yapının merkezi mekanı olan Anadolu’da Davutoğlu-Erdoğan ikilisiyle sembolleşen AK Parti hareketi ve buna benzer birbirinden bağımsız direniş hareketleri hepsi beklenen yapının girdiği bedenler… Bu yapıya düşman hangi şekilde saldırırsa saldırsın kâr hanemize yazılmaya başlamıştır. Misallendirelim; Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesinin Esed katiline verdikleri “Kimyasalları verin, katliama devam edin” desteği Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür” sloganının yayılmasını hızlandırıyor. Koç beslemesi Çarşı’lar, 1453 Kartallarını uçuruyor. Fatih Terim’e yapılanlar üzerine yapıya Ultraaslanlar katılıyor. Satılmış kalemler bir bir deşifre oluyor. Uslu uslu sahneden çekilmek zorunda kalıyorlar ya da hâlâ yazarlarsa TZ gibi yazdıkları gazeteleri bitiriyorlar.
Bu durumu bazen samimi konuşacağı tutan Kılıçdaroğlu çok güzel açıklıyor: “Harakiri mi yapalım?” Adam haklı, ne yapsalar boş. Peki bu yapı nereye götürecek dünyayı. Buna, Başbakan Erdoğan’ın okuduğu Necip Fazıl Kısakürek’in “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiiri üzerine Abdullah Kuloğlu’nun yaptığı duaya amin diyerek işaret edelim. Allah bütün milleti, başındaki liderine kadar, bu şiirin belirttiği mana ve madde şartlarına erdirsin.
Ülkemizin ve dünyanın en önemli tarımsal üretim havzalarından olan Konya Ovası’nın daha çok üretmesi ve ürün deseninin zenginleştirilmesine, üreticinin geleneksel ürünler olan hububata göre ekonomik değeri daha yüksek ürünler üretmesine imkân sağlamak amacıyla PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk’un adım adım uyguladığı strateji ile tarımsal sanayi yatırımlarını peş peşe tamamlayan Konya Şeker, bir yandan yatırım yaparken diğer yandan da üreticiyi avans desteğinden mahrum bırakmıyor. 2013-2014 Kampanya döneminde pancar sökümünün başlamasına sayılı günler kala her yıl olduğu gibi Konya Şeker’den üreticiye motorin desteği geldi. Bugün dağıtımına başlanan 24 milyon 448 bin 760 lira tutarındaki 5 milyon 774 bin 934 litrelik motorin avansı ile birlikte Konya Şeker’in 2013-2014 kampanya döneminde üreticiye verdiği ayni ve nakdi avans miktarı 216 Milyon Liraya ulaşacak. Bölgedeki üretim potansiyelinin daha çok değerlendirilmesi ve üretimde sürekliliği sağlamak için tarımsal ürünü işleyecek tarımsal sanayi tesisleri yatırımlarını bir plan dahilinde peş peşe Konya’ya kazandırdıklarını belirten PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, en az yatırımlar kadar önemli olan hususun tarladaki üretimi kolaylaştırmak, üretime destek olmak olduğunu söyledi. Konuk, Konya Şeker’in üreticinin tarladaki
en büyük destekçisi olduğunu belirttiği değerlendirmesinde, şunları söyledi: “Konya Şeker halden anlayan bir şirkettir. Konya Şeker üretimin bizatihi içinde olan bir şirkettir. Konya Şeker tarladaki üretimi her safhasında destekleyen bir şirkettir. Üreticinin üretirken neye ne zaman ihtiyacı olduğunu bilen bir şirkettir. Biz üreticinin kullanacağı tohumu da, gübreyi de, motorini de günü gününe hesap ediyoruz. Üreticinin nakit ihtiyacının da ne zaman olacağını biliyoruz ve biz bizim üreticimiz üretmek için kimseye boyun bükmesin istiyoruz. O nedenle de pancar tohumu henüz tarlaya atılmadan üreticimizi hem tarlada kullanacağı girdilerle hem tarlada pancar büyürken hasada kadar nakdi ve ayni avanslarla destekliyoruz. Yani onları tarlada yalnız başlarına bırakmıyoruz. Kısa bir süre sonra pancar hasadı başlayacak. Hasatla birlikte üreticinin motorine ihtiyacı olacak. Biz işte ihtiyaç olan zaman da ihtiyaç olan alandayız ve motorin avansı dağıtımını başlattık. Motorin avansı sadece pancar hasadı öncesi üreticimizin elini rahatlatmakla kalmıyor, üretici önümüzdeki yılın hububat ekimi için de tarlasını hazırlayacağı bir dönemde ve bu avans üretici açısından o açıdan da önemli. Verdiğimiz avans desteğinin Konya Ovası’nda üreten herkesi daha çok üretmek konusunda cesaretlendirdiğini, üreticiyi tarlaya tohumu atmak için namerde muhtaç olmaktan kurtardığını biliyo-
ruz. Onun içinde eldeki imkânları zorlayarak üreticiyi tarlaya tohum düşmeden desteklemeye başlıyor ve bu desteğimizi hasada kadar aralıksız sürdürüyoruz. Bu desteğin bir hedefi var, bir amacı var. Konya Ovası üretmekten vazgeçmeyecek. Konya Ovası bugün ürettiği her ürünün tonajını katlayacak. Konya Ovası bugün az ürettiklerini ya da hiç üretmediklerini de üretecek, hem de hatırı sayılır miktarlarda üretecek. Konya Ovası’nın bu potansiyeli var. Konya çiftçisinin bu kabiliyeti var. Biz destek olacağız çiftçi üretecek, üretici daha çok üretecek biz işleyeceğiz ve Konya’yı dünyanın gıda üssü, gıda vadisi haline getireceğiz. Yatırımları nakış hassasiyetiyle Konya’nın dört bir yanına işlememizin gayesi budur. Hedefi budur. Konyalı üretecek biz işleyeceğiz. Konyalı üretmek için tarlaya her adım attığında en büyük destekçisi biz olduk, olmaya da devam edeceğiz.” Konya Şeker, 2013-2014 yılı kampanya dönemi içerisinde üreticilere ilaç, tohum, gübre, şeker, şekerli mamuller ve süt ürünleri olmak üzere 69 milyon 234 bin 846 liralık ayni avans verirken, üçü motorin, biri Ramazan Bayramı ve diğeri de ekim avansı olarak 137 milyon 809 bin 889 lira tutarında 8 kez nakdi destek sağladı. Patates üreticilerine yaptığı 8 milyon 982 bin 845 liralık avans ödemesi ile birlikte üreticilere bu kampanya süresi içerisinde yaklaşık 216 milyon liralık ödeme yapıldı.
11
Bu ağacı koruyun
Öğretmene müjde Milli eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan sürpriz bir açıklama geldi. Avcı “Öğretmenler kendilerine neyi yakıştırıyorsa onu giysin” diyerek serbest kıyafetin önünü resmen açtı. İşte Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı‘nın konuya ilişkin açıklamalarının detayları: Öğretmenlerin kendilerine neyin yakışacağını bildiğini belirten Avcı, “Öğretmenlerimiz kendilerinin karar vereceği konusunda birbirlerini rencide edecek şeyler söylemezler. Başörtüsü ile yakıştırıyorsa yakıştırıyordur. Öğretmenlerimiz kendilerine ne yakıştırıyorsa onu giysin.” dedi. “Yasal bir sorunla karşılanmazlar değil mi?” sorusuna ise Avcı, “Evet” cevabını verdi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Samanyolu Haber TV’de yayınlanan Günlük Özel programında Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu’nun sorularını cevapladı.
Aynasız Yaşamak
A
yna kullanmadan yaşayabilir miyiz?
Bunu hiç kendinize sordunuz mu? Sabah kalkıp yüzünü yıkıyorsun sonra giyinip işe, okula, çarşıya yani dışarıya çıkıyorsun.
Tır dolusu sigara Aksaray’da polisin şüphe üzerine durdurduğu TIR’da 63 bin 650 paket gümrük kaçağı sigara ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, Aksaray - Adana karayolunda rutin yol kontrolü yapan İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi ekipleri, şüphe üzerine Aksaray istikametine seyreden E.A. (31) idaresindeki 27 plakalı TIR’ı durdurdu. TIR’ın dorsesinde yapılan aramada çeşitli markalarda 63 bin 650 paket gümrük kaçağı sigara ele geçirdi. Sürücü E.A. gözaltına alınırken, polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
Gün boyu insanlarla karşılaşıyorsun, selamlaşıyorsun, davetlere katılıyorsun yani yaşamına rutin bir şekilde devam ediyorsun. Akşam eve geliyorsun yine rutin bir şekilde akşamını geçirip yatıyorsun. Sabah kalktığın andan akşam yattığın ana kadar hiç ayna kullanmıyorsun. Bu pek mümkün değil ama velev ki böyle olsun… Sizce hayatınız nasıl etkilenir? *** Herhalde zamandan çok çok büyük bir tasarruf sağlardık. Mesela sabah ayna karşısında geçirdiğimiz vakti ailemizle kahvaltı yapmaya kullanarak daha sıcak ve sağlıklı bir aile olabilirdik.
Veya görünüşümüze harcadığımız paraların küçük bir kısmıyla seyahat edip, tatil yapıp, daha dinç bir yaşam sürebilirdik. Bir öze dönüş de olabilirdi. İnsanları dış görünüş veya sosyal statülerine göre değerlendirmek yerine bütün insanlara eşit hoşgörü ve mesafede olabilirdik. Kendi kendimize aynada bakıp kendi değerlendirmelerimizle yaşamayıp başka insanların yüzlerindeki akislerimizle daha gerçekçi bir âlemde yaşayabilirdik. Yüzümüzdeki kırışıklıkları, saçımızdaki akları, gözümüzdeki acıları görmezdik; böylece belki daha mutlu olabilirdik. Kendine âşık, gününün yarısını ayna karşısında geçiren insanlar bu vakitlerini başka uğraşlarla geçirebilirlerdi. Belki evde kalmaz, zamanında mutlu bir yuva kurabilirlerdi. “Kızım sen aptal mısın?” diye sorulan bir soruya “Olabilir ama güzelim” diye
Beyşehir’de, gerçek yaşı köylüler tarafından da bilinmeyen dut ağacının koruma altına alınması isteniyor. İlçeye bağlı Avdancık Köyü’nde bulunan gövdesi yatar vaziyetteki dut ağacı görenleri şaşırtıyor. Etrafı duvarlarla çevrilerek günümüzde yaz döneminde namazgah olarak da kullanılan dut ağacı, etrafında oturanlara sıcak günlerde gölge serinliği yaşatıyor.Avdancık Köyü Muhtarı Mehmet Gözeller, köy meydanında bulunan dut ağacının yerleşim biriminde gerçek yaşını bilen kimsenin olmadığını söyledi. Köylülerin yaşını 150 ya da 200 olduğunu tahmin ettiği ağacın son yıllarda yörenin simgesi haline geldiğini vurgulayan Gözeller, “Gerçek yaşının yetkililer tarafından tespit edilerek, dut ağacımızın koruma ve tescil altına alınmasını istiyoruz” dedi.
bir cevap verilmezdi. Bir de galiba insanlar güzelliğe bağlı bu kadar boş işle uğraşmaz, ahlaksızlık da bu kadar tavan yapmazdı. Tabii bu maddeleri sayarkenki kastımız ayna kullanmamak değil de ayna kullanmamaya ihtiyaç duymamak fikriyledir. *** Bir de kehanette bulunayım. Aynanın asıl marifetini bu eğitim öğretimyıında anlayacaksınız. Nasıl mı? Okullarda kılık kıyafet serbest olunca o masum miniklerin, kendi halindeki ergenlerin ne yapacağını zannediyorsunuz? Birer ayna kapıp sabah akşam karşılarından ayrılmayacaklar. Yandınız ki ne yandınız… Bizim ki biraz kehanetten ziyade şom ağızlılık oldu galiba ama görünen köy kılavuz istemiyor.
Beyaz eti sevdik Karaman’da bu yıl da vatandaşların tercihi beyaz etten yana oldu. Şehrin en gözde yerlerinde şarküterileri bulunan Öz Nizam Gıda Sanayi Tic. Ltd. Şti. sahibi Ahmet Sonkur, Karamanlı vatandaşların beyaz eti çok sevdiğini söyledi. Şirket olarak şehrin en gözde yerlerinde vatandaşlara en kaliteli bir şekilde hizmet verdiklerini belirten Sonkur, “Bu yıl da vatandaşın tercihi beyaz etten yana oldu. Biz şirket olarak perakende ve toptan olmak üzere yılda yaklaşık bin 600 ton kanat, 650 ton but ve 2 bin 500 ton tüm piliç satıyoruz. Kırmızı et ise 800 ton civarında satılıyor” dedi. Sonku, beyaz et tüketiminin en çok yaz mevsiminde gerçekleştiğinisözlerine ekledi.
12
Hayali yarım kaldı
Duruş bozukluğuna ağır çantalar da sebep olur Fizyoterapist Muhammed Fatih Coşkunoğlu, sırt çantalarıyla okula giden çocukları işaret ederek, “Ağır sırt çantaları duruş bozukluklarına yol açabilir” dedi. Medikal Park Hastanesi Fizyoterapisti Muhammed Fatih Coşkunoğlu, okul çantasının ağırlığı çocuğun ağırlığının yüzde 20’sinden daha fazla olmaması gerektiğini ifade ederek, “Ağır çantalar sırt ağrısına, duruş bozukluklarına yol açabilir” dedi. Türkiye’de yeni eğitim öğretim yılının başlaması ile birlikte gözler okula giden çocukların taşıdıkları çantalara çevrildi. Çocuklarda 12-18 yaş arasında sıklıkla karşılaşılan bir olgu olan sırt ağrısında sırt çantaları önemli bir faktör olduğunu ifade eden Coşkunoğlu, çantanın ağırlığı çocuğun ağırlığının yüzde 20’sinden daha fazla olmaması gerektiğini ifade ederek, “Ağır çantalar sırt ağrısına, duruş bozukluklarına yol açabilir. Ancak yapısal omurga bozukluklarının ağır sırt çantası kullanımından kaynaklandığını gösteren bir bulgu mevcut değil. Çocuklar mümkün olduğunca hafif, bel destekli çantalar kullanmalı. Tekerlekli ya da elde taşınan
Antalya’da yüz nakli olmak için Kırklareli’den yola çıkan Recep Kaya’nın hayali yarıda kaldı. Nakil için Akdeniz Üniversitesi’ne çağrılan Kaya’nın yolda gelen telefon ile hayali yarıda kaldı. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nden gelen telefonda “Nakil yapılacak kişinin kan dolaşımı bozukluğu ortaya çıktığı ve ‘verici için organ nakline uygun değildir’ raporu verildiği söylendi. Gelmenize gerek yok” denildi. Recep Kaya ise bunu üzerine evine geri döndü. Kırklareli’de yaşayan 21 yaşındaki Recep Kaya, 2004 yılında babasına ait av tüfeği ile oynadığı sırada tüfeğin ateş alması sonucu yüzünden yaralanmış ve yüzüne isabet eden saçmalar nedeniyle çene, yanaklar, dudak, burun ve alın bölgesi parçalanmıştı.
7 ayda 15 bin yayaya çarptık 2050 yılında Türkiye’nin hastalığı Türkiye Alzheimer Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre dünyada hızla artan alzheimer vak’aları son verilere göre 30 milyonun üstünde, bu rakam Türkiye’de ise 400 bin. 2050 yılına kadar dünyada en fazla alzheimer görülecek ülkelerden biride Türkiye. Bugün gazetesinin haberine göre unutkanlıkla karakterize olan alzheimer hastalığı; yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkıyor ve 50 yaş altında görülmesi pek nadir oluyor. Görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor ve 65 yaşında üzerinde on kişiden birinde rastlanıyor.
Şehir trafiğinde yayaların korunması için yaptırılan üst geçitlerin kentli yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına karşılık, toplumda üst geçitleri kullanma alışkanlığının gelişmediği belirtilerek, “2013 yılının ilk 7 ayında ülkemizde 15 bin 475 yayaya çarpma ile sonuçlanan trafik kazası meydana gelmiş ve bu kazaların tamamı, yayaların hayatlarını kaybetmesi veya
sakat kalmasıyla sonuçlanmıştır” denildi. Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, trafik denilince nedense akla ilk önce araçların geldiği belirtilerek, “Fakat trafik yayaların, hayvanların ve araçların karayolu üzerindeki hal ve hareketleri olarak tanımlanmıştır. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan trafik kazalarında her yıl binlerce va-
çantaların tercih edilmesiyle sırt ağrısının ve yol açabileceği sorunların önüne geçilebilir. Çantanın hafifletilmesi ve istirahata rağmen geçmeyen sırt ağrılarında bir doktora başvurulmalı” dedi. Skolyozun erken tespit edilmesi ve skolyoz takibi yapılacak bir fizik tedavi ve rehabilitasyon kliniği veya hastaneye yönlendirilmesi şart olduğunu ifade eden Coşkunoğlu, “Birçok skolyoz ilerlemeden tespit edilirse cerrahi girişim yapılmadan tedavi edilebilir. Onun için okul taramaları çok önemlidir. Tedavi olarak yapılan egzersizler tek tedavi seçeneği olarak kabul edilmemelidir. Yani hastayı, eline egzersiz programlarını verip gönderemezsiniz. Çünkü bu hastalardaki eğikliğin derecesine göre breysleme (ortez) yapılmalıdır veya gerekiyorsa cerrahiye yönlendirilmelidir. İyi yapılan breysleme hasta ve hasta ailesi ile işbirliği sağlanabilirse yüzde 70 oranında düzelme sağlayabilir” diye konuştu.
tandaşımız hayatını yitirmekte, yaralanmakta ve milyonlarca lira maddi kayıp meydana gelmektedir. Trafik kazaları, dikkatsizlik, kurallara uymamak ve kişinin kendine aşırı güvenmesinden kaynaklanır. Ekranlarda film gibi izlediğimiz kaza haberleri, aslında tedbir almadığımız sürece hepimizin başına gelebilecek olaylardır” ifadelerine yer verildi.
Almanya’dan Tibet’e... Tibet’e yürüyerek gitmek için Almanya’dan 17 ay önce yola çıkan Stephan, şimdilerde Sivas’ta Tibet’e yürüyerek gitmek için 17 ay önce Almanya’dan yola çıkan Stephan Meurisch, 5 bin 300 kilometre yol katettikten sonra Sivas’a geldi. Meurisch, Sivas ziyareti kapsamında Cumhuriyet Üniversitesi’ni ziyaret etti. 28 kilogram ağırlığındaki sırt çantası ile binlerce köy ve yüzlerce şehir gören Stephan Meurisch, Sivas’taki tarihi ve turistik yerler hakkında bilgi aldı. Sosyal paylaşım sitelerinde bulunan binlerce takipçisine gittiği yerlerin fotoğraflarını gönderen Stephan Meurisch, yürüyerek dünyayı dolaşmaya nasıl
başladığını anlatarak, “Herkes hep aynı tatili yapıyor. Deniz, kum, oteller, lüks yerleşim merkezleri. Ben farklı bir tatil ve yaşam tercih ettim. Münih’te yaşıyorum. Yürümekten ve yeni kültürler tanımaktan zevk alıyorum. Almanya’dan yolculuğa başladım. Edirne, İstanbul, Bursa, Konya, Nevşehir, Kayseri, Eskişehir, Antalya, Sivas gibi Türkiye’nin pek çok kentini gezdim. Günde 7-8 saat yürüyorum. Amacım yeni kültürler ve insanlar tanımak. Çok maceralı ve güzel bir yolculuk geçiriyorum. Şu ana kadar 5 bin 300 kilometre yol aldım” dedi.
Stephan Meurisch, yolculuk boyunca hiçbir tehlikeyle karşılaşmadığını dile getirerek, “Param bittiğinde inşaat, temizlik, hamallık gibi işler yaparak para kazanıyorum. Param bitene kadar gezmeye devam ediyorum. Cami, köy evleri, hanlar, iş yerleri, kahvehanelerde yatıyorum. Kış geliyor ama ben tedarikliyim. Çantamda her türlü giyeceğim var. İkinci kışımı yaşıyorum. Televizyondaki hayat ile gerçek yaşam arasında çok büyük fark var” şeklinde konuştu.
13
İmparator zarar vermiş Galatasaray’ın resmi internet sitesinde, Fatih Terim’in sözleşmesinin feshi ile ilgili yapılan yazılı açıklamada “Galatasaray’ın değerlerine zarar verdi” ifadesi dikkat çekti. İmparator Fatih Terim, Galatasaray yönetiminin aldığı kararla sözleşmesinin feshedildiğini internetten öğrenmişti. Bunun ardından Galatasaray, sözlü açıklamanın yanında bir de yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Fatih Terim’in sözleşme uzatma teklifini kabul etmemesi ve bunun Galatasaray değerlerine zarar verdiği vurgulandı. İşte o yazılı açıklama:
rında ayrı ayrı müzakere edilerek değerlendirilmiştir. Yönetim Kurullarımızın sözleşmesini iki yıl uzatma kararı almasına cevaben Teknik Direktörümüz Sayın Fatih Terim’in kendisine yapılan yeni sözleşme önerisini kabul etmediğini açıklamış olması Yönetim Kurulumuza yeni çözümler aramak konusunda önemli bir sorumluluk yüklemiş bulunmaktadır.
Son günlerde Profesyonel Futbol Tamımızla ilgili yaşanan gelişmeler, bugün düzenlenen Galatasaray Sportif A.Ş. (Kulüp) ve Şirketimizin kurucu ve hakim hissedarı olan Galatasaray Spor Kulübü Derneği Yönetim Kurulla-
Yaşanan gelişmeler Galatasaray’ın tüm sportif başarılarının temelinde yer alan Galatasaray değerlerine zarar verecek aşamaya gelmiştir. Yönetim Kurulumuz her şeyden önce bu değerlerin korunması ve gelecek
kuşaklara aktarılması sorumluluğu altındadır. Galatasaray’ın tarihsel süreçte oluşmuş yönetim şekli gerek kurum içi hiyerarşi bakımından gerekse görev, sorumluluk ve yetkilerin dağıtımı bakımından kuşku ve tereddüt götürmeyecek ölçüde bellidir ve nettir. Bu kararın Şirketimiz, Kulübümüz ve de Sayın Terim için hayırlı olacağı umuduyla, Sayın Terim’e Kulübümüze verdiği hizmetlerinden ötürü teşekkür eder, Milli Takım’ın başında devam edeceği kariyerinde elde edeceği başarıların tüm camiamızı gururlandıracağının bilinmesini isteriz.
Kimse karartma yapmaya kalmasın Gençlik ve Spor Bakanı, geçen hatfa oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçındaki olaylara Kılıçdaroğlu’nun ‘tezgah’ yorumunu yanıtladı.
Türkiye Bisiklet Şampiyonası’na Konya’dan Selçuklu Belediyesi Bisiklet Takımı da katılıyor
Bisiklet Şampiyonası başlıyor Selçuklu Belediyesi Bisiklet Takımı, Türkiye Şampiyonası için Aksaray’a gitti.
dileyerek, kazasız bir şekilde yarış olması temennisinde bulundu.
Türkiye Şampiyonası Yol ve Zamana karşı bisiklet yarışları 26-29 Eylül tarihleri arasında Aksaray’da yapılacak. Çok sayıda sporcunun mücadele edeceği yarışlara Selçuklu Belediyesi Bisiklet Takımı da katılıyor. Yıldızlar Kategorisinde 2 takım halende mücadele edecek Selçuklu Belediyesi Spor Kulübü Yönetimi yaptığı açıklamada, Türkiye Şampiyonası için Aksaray’a giden bisikletçilere yarışlarda başarı
Öte yandan Selçuklu Belediyesi Spor Okulları Kış Eğitim Sezonu haftasonu yapılacak eğitimlerle başlayacak. Kış döneminde eğitim verilecek ve kayıt yaptırılacak branşların basketbol, futbol, voleybol, taekvondo, jimnastik, wushu ve karate olduğu bildirildi. Kış sezonu eğitimlerinin hafta sonları gerçekleştirileceği ve öğrencilerin servis imkânından da faydalanacağı ifade edildi.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Kılıçdaroğlu’nun Galatasaray-Beşiktaş maçında yaşanan olayların ‘tezgah’ olduğu yönünde yaptığı açıklamalara ilişkin, “Olayın berraklığa kavuşması ve açıklık kazanması lazım. Bu nedenle böyle bir berraklık mevzu bahis olmadıkça, herhangi bir kesimle ilgili suçlamada bulunmak doğru olmaz. Böyle bir suçlamada bulunmadık, herhangi bir kesimi hedef almadık. İşlem, suçlular üzerinden yapılacak o nedenle burada ayrı bir gündem oluşturma ve bir karartma yapmaya hiç kimse tevessül etmesin” dedi. ‘Statlarda özel güvenlik yerine polislerin görev yapıp yapmayacağına’ ilişkin bir soru üzerine Kılıç, “Kulüplerin talebi üzerine 3 yıl önce stadyumlardaki güvenlik gereksinimi kulüplerin belirlediği özel güvenlik firmaları tarafın-
dan karşılanmaya başlamıştı. Özel güvenlik organizasyonun yetersizliği pazar gecesi oynanan derbi müsabakada bir kez daha görüldü. O nedenle stadyumlarda özel güvenlik birimlerinden alınarak yeniden eskiden olduğu gibi emniyet birimlerine verilmesi önemli bir çözüm adımı olacaktır. Kuşku olmasın hedef holiganizmle mücadele olmalıdır. Bizim de bakışımız holiganizmle mücadeledir. Kanun üzerinde taslak çalışmalarımız devam ediyor. Bu taslak çalışmalar tamamlandığında Adalet Bakanlığı’ndaki ilgili birimlerle konuyu konuşacağız ve nihai bir karara varacağız. Sonra tasarı mı olacak, kanun teklifi olarak mı gelecek? Büyük olasılıkla kanun teklifi olarak ilgili komisyona intikal edecek. Gereken yasal düzenlemeleri de hızla gerçekleştireceğiz” ifadelerine yer verdi.
Basketbol takımı KTO’da Torku Selçuk Üniversitesi Basketbol takımı yöneticileri Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk’ü ziyaret etti. KTO Başkanı Selçuk Öztürk, Konya temsilcisinin bu yıl BEKO Basketbol Ligi’nde mücadele edecek olmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade ederek “Final oynadığı maçlarda son anda kaçırdığı fırsatı bu sezon yakalayan takımımızın başarılı olacağına inanıyoruz. 2013 - 2014 sezonunda hem basketbolda hem de futbolda temsilcilerimiz hak ettikleri liglerde yer alacaklar. Şehrimizin tanıtımı açısından son derece önemli bir gelişmedir. Torku Selçuk Üniversitesi Basketbol takımı yöneticilerine yeni sezonda başarılar diliyorum” dedi. Ziyaretin ardından Torku Selçuk Üniversitesi yöneticileri KTO Başkanı Selçuk Öztürk’e günün anısına plaket takdim etti.
Eski Fenerbahçeli hayatını kaybetti Milli Takımın ve Fenerbahçe’nin eski oyuncularından “Mikro Mustafa” lakaplı Mustafa Güven, hayatını kaybetti. Fenerbahçe Kulübü’nden yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz günlerde kaldırıldığı hastanede By-pass ameliyatı geçiren ve tedavi gören Fenerbahçemizin ve Milli Takımımızın eski oyuncularından ‘Mikro Mustafa’ lakaplı Mustafa Güven’in vefat haberini öğrenmiş bulunmaktayız… Derin bir üzüntü içerisindeyiz. Merhuma Allah’tan rahmet, Güven Ailesi’nin fertleri ve tüm camiamıza başsağlığı dileriz” denildi.
14
Vali ahinin elini öptü Ahilik Kültürü Haftası kutlamalarında Vali Muammer Erol, Yılın Ahisi seçilen Ali Aydemir’in elini öperek plaketini verdi.
Hz. Mevlânâ’da musiki kavramı Hz. Mevlânâ’nın 806. Doğum Yıldönümü Etkinlikleri kapsamında, Konya Valiliği ve İl Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla KTO Karatay Üniversitesi Konferans Salonu’nda “Hz. Mevlânâ’da Musiki Kavramı” konulu konferans gerçekleştirildi. KTO-Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kelim Erkan Türkmen tarafından gerçekleştirilen konferansta, katılımcılara Hz. Mevlânâ’nın yaşamı ve musiki kavramı anlatılarak, Şems-i Tebrizi’nin Hz. Mevlânâ’nın hayatındaki yerine değinildi. Konferans soru-cevap bölümüyle son buldu.
Türkiye’de mi çekilecek ? Başrollerini Vin Diesel ile Paul Walker’ın paylaştığı, hasılat rekorları kıran Hızlı ve Öfkeli filmlerinin 7’ncisinin bir bölümünün Türkiye’de geçeceği iddia edildi. Halen Los Angeles’ta çekimleri devam eden filmin başrol oyuncularından rap yıldızı olan Ludacris’in önceki gün Instagram’da paylaştığı fotoğrafta gözüken ‘Uyarı’ yazan levha, ekibin yeni bölümde İstanbul’a geleceği söylentisinin çıkmasına neden oldu.
Hikâye yarışması
Gençlik ve Spor Bakanlığı, okuyan, düşünen ve yazan genç yeteneklere sahip çıkmak amacıyla ‘Genç Kalemler Hikâye Yarışması’ düzenliyor. Hoşgörü, şükür, vefa, saygı, sabır ve empati gibi konu başlıklarının yer aldığı yarışma iki kategoride düzenlenecek. Birinci kategoriye ortaokul ve lisede okuyan öğrenciler ile 14-19 yaş arası gençler, 2. kategoriye ise 20-29 yaş arasındaki gençler katılabilecek. Başvurular 22 Kasım’da sona erecek.
Konya’da Ahilik Kültürü Haftası kutlamaları yapıldı. Kutlamalarda Konya Valisi Muammer Erol, yılın ahisi seçilen Ali Aydemir’in elini öperek plaketini verdi. Kutlamalarda, ilk olarak Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (KONESOB) Konferans Salonu’nda gerçekleşen kutlama programına Konya Valisi Muammer Erol, milletvekilleri, belediye başkanları, KONESOB Başkanı Bekir Duvarcı, ilgili kurumların müdürleri ve esnaf temsilcileri katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan KONESOB Başkanı Bekir Duvarcı, Ahiliğin sanat, ahlak, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve konuk severliğin bir ifadesi olduğunu söyledi. Ahiliği kuranların Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük katkıları olduğuna değinen Duvarcı, “Ahiliği kuran insanlar; yozlaşmış, parçalanmış, fakirleşmiş Türk boylarına birlik, kardeşlik, dostluk, hoşgörü ve insan sevgisini esas alan bir anlayışla, bir çatı altında yaşayabilmeyi, iş ve meslek sahibi olabilmeyi öğretmişlerdir” dedi.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek de konuşmasında, Ahilik teşkilatının temellerinin bu bölgede atıldığını vurgulayarak, “Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve günümüzde de esnaf odalarımız ve esnaflarımızla bu gelenek, yaşatılmaya çalışılmaktadır” şeklinde konuştu. CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven de, Ahiliğin iyilik ve güzelliğin üzerine kurularak, bu özelliğin yüzyıllardır korunmuş bir yapı olduğunu kaydetti.
Konya Valisi Muammer Erol ise, “Bu vesileyle burada gördüğümüz tabloda, milletimizin gönlünün genişliğini, helal kazanma ve kanaat sınırlarının içerisinde ömrünü geçirmek konusundaki şevkini ve gayretini bir kez daha ortaya koydu. Bu milletin çimentosudur ve ibret alınması gereken epeyce güzelliktir. Ben şu üç tane insanın hayatındakiler hepimiz için de var diye düşünüyorum. Sürekli olarak şunların altını
çizdiler; sebat, gayret, kanaat ve bütün bunların içerisinde dönüp dolaştığı helal kazanma şevki, gayreti. Bu millette helal kazanma aşkı ve esnafında da kanaat, sebat ve gayret olduğu sürece epeyce mesafe alırız” şeklinde konuştu. Konuşmanın ardından Vali Erol, insan ilişkileri ve başarılı meslek yaşamıyla Ahilik kültürüne hizmeti nedeniyle Konya’da yılın Ahisi seçilen Ali Aydemir’in elini öperek plaketini verdi. Yılın Ahisinin elini neden öptüğünü de anlatan Vali Erol, “Benim babam da 1982’de işçi emeklisi olduktan sonra bizleri geçindirme ve hep helal lokma yedirme kaygısıyla İstanbul’da trafiğin tam ortasında bir yerde, okul servisi taşımacılığı yapıyor, halen daha da yapar. Ali amcanın şahsında ben babamın da elini öptüm. Babam kadar saygıyla hürmetle hepinizi selamlıyorum” diye konuştu. Program, Ahilik’te kalfalığa geçişi sembolize eden temsili ‘Şed Kuşatma’ töreni ile sona erdi.
25 ülkeden 51 ressam
Selçuk Üniversitesi 1. Uluslararası Türk, Kafkas, Balkan, Orta Asya ve Arap Sanatçıları Buluşması düzenliyor Selçuk Üniversitesi (SÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri tarafından düzenlenen, 1. Uluslararası Türk, Kafkas, Balkan, Orta Asya ve Arap Sanatçıları Buluşması kapsamında, “Demokrasi ve Hoşgörü: Sanatçıların Bakış Açısı” konulu çalışmalar resmedilecek. Üniversite Evi’nde düzenlenen toplantıya, 25 farklı ülkeden 51 resim sanatçısı ile dekanlar ve akademisyenler katıldı. Toplantıya katılan ressamlar adına bir konuşma yapan Ethem Baymak, bu felsefe içerisinde ressamların en güzel tablolarını SÜ’ye hediye edeceklerini belirterek, “Konya’da bulunmak, dünyanın çok değerli ressamlarıyla beraber olmak, benim için bir onurdur. Bu çalıştayı örgütleyen ve
25 köye çocuk parkı
dünyanın en iyi ressamlarını Konya’ya getiren Sayın Orhan Cebrailoğlu’na teşekkür ediyorum” dedi. Organizasyonun düşündüğünden daha zengin bir boyutta olduğunu vurgulayan SÜ Rektörü Prof. Dr. Hakkı Gökbel ise, “25 farklı ülkeden
Akşehir İlçe Belediyesi, Büyükşehir Yasası kapsamında Mart ayındaki Yerel Seçimlerin ardından ilçe mahallesi haline gelecek 23 köye şimdiden hizmet götürmeye başladı. Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul, “Yeni Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra Ak-
51 sanatçının buraya geldiğini görmek, diğer yandan13 gün gibi bir süre içerisinde çok zengin bir programın gerçekleştirileceğini bilmek beni sevindirdi. Selçuk Üniversitesi gerçekten çok büyük ve iddialı bir üniversitedir. Fakat biz sadece bilimsel alanda id-
şehir Belediyesi olarak bizim ilk meclis kararımız bize yeni bağlanacak ve birer mahallemiz haline gelecek olan köylere yapılacak olan yatırımlarla ilgili oldu” dedi. Köylere verilen hizmetler kapsamında 23 köye Akşehir Belediyesi tarafından bi-
dialı olmak istemiyoruz. Tek kanatlı değil, çift kanatlı olmak istiyoruz. Bu yüzden sanat faaliyetlerine ayrı bir destek vermeye gayret ediyoruz” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Gökbel, organizasyona katılan ressamlara tanıtım kartlarını taktı. Ardından Rektör Prof. Dr. Gökbel, 25 farklı ülkeden 51 resim sanatçısıyla birlikte SÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde (SDKM), Doç. Dr. Belgin Akın’ın resim sergisinin açılışını yaptı. Organizasyona katılan ressamlar, 4 Ekim tarihine kadar SÜ SDKM’de “Demokrasi ve Hoşgörü: Sanatçıların Bakış Açısı” konulu çalışmalarını resmedecek. Burada resmedilen çalışmalar SÜ’nün koleksiyonuna katılacak.
rer oyun gurubu kurulacağını kaydeden Başkan Oğul, oyun gruplarını muhtarlara gösterdi. Akşehir Fidanlığı’ndaki programa Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul, Belediye Başkan Yardımcısı Mevlüt Yiğit ile Akşehir’e bağlı 23 köyün muhtarı katıldı.
15 Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu New York’ta konuştu:
‘BM’den büyük ayıp’ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Böylesi bir insani trajedi yaşanırken şuana kadar Suriye’deki insani durumla ilgili hiçbir BM Güvenlik Konseyi kararı olmaması dahi büyük bir ayıptır, büyük bir utançtır” dedi.
Davutoğlu: “120 bin insan sadece kimyasal silahla ölmedi”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, New York’taki Grand Hyatt Hotel’de gerçekleştirilen Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler (AİGK/CICA) 2. Gayri resmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katıldı. Davutoğlu, toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Türkiye’nin kimyasal silahların yasaklanması yönünde her türlü desteği vereceğini söyleyen Davutoğlu, “Bunda kimsenin tereddüdü olmasın ve bu olumlu gelişmeyi de her zaman takdir ettik. Ama sadece kimyasal silahlar üzerinden tartışıp sanki kimyasal silahlar sorunu çözülürse Suriye’yle kalıcı bir barış sağlanır gibi bir kanaatle BM Güvenlik Konseyi kararını sadece buna inhisar ettirmek doğru bir yaklaşım değil. 120 bin insan kimyasal silahla ölmedi ve milyonlarca insa-
nın mülteci durumuna düşmesi de sadece bu sebeple olmadı. Bu konular ihmal edilirse aksine bundan sonra rejim kimyasal silahlar dışındaki silahlarla çok daha büyük bir baskı uygular ve çok daha büyük mülteci akımlarına sebebiyet verir. Bunun önüne geçilmesi lazım” dedi. Bu konuyla ilgili bütün BM Güvenlik Konseyi üyeleriyle konuşulduğunu ifade eden Davutoğlu, “Bu konunun gündemde olmasını ve mutlaka bir şekilde insani duruma atıfta bulunulmasını söyledik. Bunun atıfta bulunulmaması gerçekten BM Misyonu açısından da ciddi bir zaaf teşkil eder. Bunu BM Genel Sekreteri’ne de ifade ettik. Böylesi bir insani trajedi yaşanırken şuana kadar Suriye’deki insani durumla ilgili hiçbir BM Güvenlik Konseyi kararı olmaması dahi büyük bir ayıptır,
büyük bir utançtır. Geçen sene 30 Ağustos’ta bunun için BM Güvenlik Konseyi toplantısı yapmıştık” ifadelerini kullandı. BM Güvenlik Konseyi’nin mülteciler konusunda bir basın açıklamasında bile anlaşamadığını dile getiren Davutoğlu, “Cenevre’de BM Mülteciler Yüksek Komiseri’nin başkanlığında komşu ülkeler olarak, diğer ilgili ülkelerle birlikte BM’de bir araya geleceğiz. Mülteciler sorunu Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak’ın üzerine terk edilmemelidir. Biz elimizden geleni yapıyoruz ancak mülteciler konusunda mutlaka daha kalıcı adımlar atılması lazım. Dolayısıyla bunları hep muhataplarımızla ele alıyoruz. Ümit ederiz ki güçlü bir karar tasarısı çıkar. İnsani duruma da cevap verecek bazı tedbirler alınır” diye konuştu.
Japonya’ya aktif ordu Japonya, özellikle Çin ve Kuzey Kore’den kaynaklanan tehdit algısı nedeniyle orduda radikal değişiklik yaparak askeri gücünü artırmayı amaçlıyor. Başbakan Şinzo Abe, geçen hafta yaptığı açıklamada, ordunun daha aktif hale getirilmesi için radikal değişiklikler yapmak istediğini dile getirmişti. Abe’nin “aktif pasifizm” olarak adlandırdığı yaklaşım ülkenin müttefiklerinden birine saldırı durumunda harekete geçmesini içeriyor. hafta içi savunma konulu yasalarla ilgili özel bir danışma paneline katılan Başbakan Abe, “Anayasa teşekkül edildiğinden beri yaşadığımız bütün değişimleri irdelemeliyiz. Umut ediyorum ki panel anayasamızın yeni çağa ayak uydurabilecek bir yorum oluşturulmasının temellerinin atılmasını sağlayacaktır” dedi. Panelde, hükümetin “kolektif savunma” diye adlandırdığı sisteme Kasım ayına kadar geçilmesi önerisinin çıkması bekleniyor.
Japonya’da uzun süredir savunma bütçesine ilişkin tartışmalar yapılıyor. Hükümet, savunma bütçesini artırma planları yaparken, muhafazakar seçmenler bunun aslında çok geç kalınmış bir karar olduğunu düşünüyor. Geçen günlerde Nihon Keizai gazetesinde yapılan bir ankete göre, halkın yüzde 54’ü kolektif savunma fikrine sıcak bakmıyor. Destekleyenlerin oranı ise yüzde 32. Tokyo Küresel Araştırmalar Enstitüsü’nden Yoşiki Mine, yaptığı değerlendirmede, Japonya’nın sınırlı ordu anlayışının artık geride kaldığını belirterek şunları söyledi: “Yapılması gereken bu. Birçok insanın görmek istediği gibi istikrarlı, güçlü bir orduya ihtiyaç var. Fakat şunu merak ediyorum, acaba Japonlar anayasanın yeniden yazılmasına veya çok da açık bir şekilde ifade edilmediğini düşündüğüm kolektif savunma düzenlemesinin yorumuna gerçekten hazır mı?”
Pakistan’da ölü sayısı 350’yi geçti
Pakistan’da 7.8 büyüklüğündeki depremde ölü sayısı her geçen gün artıyor Pakistan’ın güneybatısında meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde 350’den fazla insan hayatını kaybetti. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Ülkenin Belucistan eyaletinde dağlık bir bölgede gerçekleşen depremde çok sayıda ev yıkıldı. Deprem, yüzlerce kilometre uzaktaki Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi, Dubai ve Karaçi’de de hissedildi. Pakistan ordusu da deprem sonrası kurtarma çalışmalarına katılırken, Belucistan’ın başkenti Quetta’daki binalarda da hasar meydana geldi. Depremden en çok etkilenen Avaran bölgesinin yerel yöneticilerinden Abdülraşit Gogazay, depremde hayatını kaybedenlerin defnedilmeye
başlandığını ve depremde en az 373 kişinin yaralandığını açıkladı. Diğer bir yerel yönetici Abdülraşit Baluç ise, aramakurtarma çalışmalarının devam ettiğini ve ölü sayısının artabileceğini ifade etti. Baluç, Avaran’daki evlerin yüzde 90’a yakınının yıkıldığını söyledi. Öte yandan depremin şiddetiyle Belucistan’ın Arap Denizi kıyısında yer alan sahil şehri Gwadar açıklarında deniz yatağı yükseldi ve küçük bir dağa benzeyen bir ada su yüzüne çıktı. 2005 yılında ülkede meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremde 73 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan evsiz kalmıştı.
Gül, Ruhani ile görüştü 68. BM Genel Kurul Toplantıları için New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Gül, ikili görüşmeleri kapsamında İran lideri Ruhani ile görüştü. Türkevi’nde gerçekleşen görüşme Gül ile Ruhani arasında geçen ilk resmi görüşme oldu. Diplomatik kaynaklardan alınan bilgilere göre Gül, görüşmede, Ruhani’nin seçilmesi ile İran’da yeni bir dönemin başlamış olduğu söyledi. Görüşmede bölgenin iki önemli aktörü olarak bölgedeki mevcut sorunun çözümü için çok yakın ve yapıcı bir iş birliği bulunmasının önemine değinildi. Suriye’deki insanlık dramının bir an önce sona ermesinin iş birliği yapılmasının gerekli olduğunun altı çizildi.
Şam’da kimyasal aramaya devam(!)
Suriye’de kimyasal saldırı iddialarını araştıran Birleşmiş Milletler (BM) müfettiş heyeti, Şam’a geri döndü. Beş araçtan oluşan ve sekiz müfettişi taşıyan BM konvoyu, öğleden önce Şam’daki bir otele geldi. Daha önce Şam’da incelemelerde bulunan heyet, geçen hafta yaptığı açıklamada, Şam’da yüzlerce kişinin öldüğü saldırıda sarin gazı kullanıldığını teyit etmişti. Batılı ülkeler, raporda açıkça belirtilmese de saldırının Suriye rejimi tarafından gerçekleştirildiğini öne sürüyor. Suriyeli yetkililer ve Suriye’nin müttefiki Rusya ise bu iddiaları yalanlıyor. 21 Ağustos’ta Şam’ın Guta banliyösüne kimyasal silahlarla saldırı düzenlendiği sırada BM heyeti, daha önce yapılan benzer üç saldırıyı araştırmak üzere Suriye’nin başkentinde bulunuyordu. Tüm dünya Suriye rejimin kimyasal silah kullandığını kabul etmişken BM’nin hala araştırma yapıyor olması garipseniyor.
Serbest ticaret anlaşması
Türkiye ile Kosova arasında haftaiçi, Ankara’da Serbest Ticaret Anlaşması imzalanıyor. Anlaşma Kosova Ticaret ve Sanayi Bakanı Mimoza Kusari Lila ve Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından imzalanacak.