Sofranızda farklı bir tat
50 Kr. www.anadolugunluk.com
28 Mayıs -4 Haziran 2013
yedİbaşak Baharat
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Necip Fazıl’ı anma etkinlikleri kapsamında geldiği Konya’da Türkiye’nin Stratejik hedefini açıkladı
Meslek kursları aynı çatı altında
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU, NECİP FAZIL’IN VEFATININ 30. YIL DÖNÜMÜ ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA KONYA’DA VERDİĞİ “TÜRKİYE’NİN STRATEJİK UFKU VE BÜYÜK DOĞU” KONULU KONFERANSTA “BÜYÜK DOĞU’YU DIŞ POLİTİKA STRATEJİMİZİN ANA UNSURU HALİNE GETİRİYORUZ.” DEDİ. DIŞ POLİTİKAMIZIN ANA UNSURU: BÜYÜK DOĞU
STRATEJİK UFKUMUZ SINIR TANIMAMALI
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya’da verdiği “Türkiye’nin Stratejik Ufku ve Büyük Doğu” konulu konferansta Büyük Doğu’yu Türkiye’nin dış politika stratejisinin ana unsuru haline getireceklerini söyledi. Necip Fazıl’ın, “Zaman bendedir ve mekan bana aittir” düsturuyla hiçbir tereddüdü olmadan güçlü bir kimlikle bütün zamanı ve mekanı kuşatacak bir idrak peşinde oılduğunu kaydeden davutoğlu, “Büyük Doğu ideali bu anlamda o idrakin yansımasıdır. Gittiğimiz her mekana, hitap ettiğimiz her kardeş topluma bu büyük idraki yansıtmaya çalışıyoruz. Aynı mefkurenin stratejik planda da hayata geçirilebileceğine inanıyor ve bunu dış politika stratejimizin ana unsuru haline getiriyoruz.”dedi.
İhtiyaç hisseden herhangi bir insana ulaşmak üzere stratejik ufkumuza sınır tanımamamız gerektiğini kaydeden Davutoğlu, “Bugün biz bu anlamda stratejik ufuk anlamında sınır tanımıyoruz. Türkiye’nin yurtdışındaki büyükelçilik sayısı 93’tü şu an 134. 10 yıl önce yurtdışındaki temsilciliğimiz, başkonsolosluklar ve diğer temsilcilerimizin sayısı 162 idi. Şimdi 209. 209 dış temsilcilikle dünyada, en fazla temsil edilen 9. ülkeyiz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu sayının 221’e çıkardığımız da, dünyada en fazla temsil edilen ilk 5 ülke arasına gireceğiz. BM’de 5 daimi üye olabilir. Bu 5 daimi üye Suriye’deki zulmü durdurmayabilir. Ama dünyanın her yerinde bayrağı en fazla dalgalanan ilk 5 ülke arasına 2 sene içinde gireceğiz.” diye konuştu.
Alkol yasağına destek geldi Yeşilay Konya Şube Başkanı Ali Sabri Pişkin, alkol satışının belirli kurallar dahilinde satışını sağlayacak olan yasayı desteklediklerini söyledi. 11’DE
Bakan Davutoğlu konferans sonrası AK parti İl Başkanı Ahmet sorgun ile bir süre görüştü
HABERİ 8’DE
Ben diktim, siz de sayın Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi başkanlığı görevinde güven tazeleyen Recep Konuk diktikleri ağacın hesabını soranlara ‘Ben diktim sen de say’ cevabını verdi. 4’TE
Konya Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri arasında imzalanan protokol ile SELMEK, MERMEK, KARMEK kursları Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK) çatısı altında birleşti. 15’TE
Bu da titiz hırsız Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’den gelen mültecilerin kaldığı kamplarda 2 yıl içinde 3 bine yakın çocuğun dünyaya geldiğini söyledi. 9’DA
Konya’da kuru temizleme dükkanına ayakkabılarını çıkarıp girdikten sonra hırsızlık yapan şüpheli, askere gideceği gün yakalanarak gözaltına alındı. 14’TE
2|
Necip Fazıl’ı sadece şâir görmek yanlış K
onya’daki faaliyetler de gösteriyor ki, Üstâd’a ve fikriyâtına dâir son dönemlerde yapılanlar keyfiyet ve kemiyet itibarı ile çitalarını yükseltiyor; dâvânın hakikatine daha bir yaklaşıyorlar. Bu manâda Konya Büyükşehir Belediyesi -tabii Cumhurbaşkanlığı himâyesinde- büyük bir performans sergiledi. İstanbul, Ankara ve
Kayseri ileriki seneler için Konya’yı örnek alabilirler. Bunlar işin güzel kısımları peki ya noksanları nelerdir, dersek: Yine Üstâd anlatır; meşhur komedyen Charlie Chaplin, kendisine benzeyenler için açılan bir yarışmaya kimseden habersiz bizzat katılır ve üçüncü olur. Şuraya
bağlamak istiyorum; yarışmada dereceye girenlerden kaçı Büyük Doğu dâvâsını hayat gâyesi bilmiştir? “Fikrimin dostusunuz çilemin yabancısı / Yok mudur sizin köyde çeken, fikir sancısı?” diyen Üstâd’ın çilesine, bünyesinde ortak olmak gayretinde bulunanlar? “Yaşamayı fikir; fikri yaşamak bilmek” düsturundan haberi olanlar? Tabii bazısını dinledik, şiirde ödül alan hak ediyordu; diğerlerini ne okudum ne biliyorum. Ama hemen çoğunun Üstâd’ın ıstırap ocağı hâline getirdiği Büyük Doğu’dan çok da nasiplendiklerini sanmıyorum. Biri ile tanıştım, samimi idi. Büyük Doğu’ya gönüldaşlık hukuku ile bağlanacak derecede hayretlere kapıldı, anlattıklarım karşısında. Bu faaliyetler neticesi Büyük Doğu’ya bağlananlar olacağı müddetçe güzeldir: Yok eğer nefsânî ve kaygısız hayatlarına devam edeceklerse, verimlidir diyemeyiz bu işler için. Jüriye gelirsek ne kadar Büyük Doğu’dan nasibkâr idiler; “seçilenler kadar” diyebiliriz. Açıkçası, bu tür yarışmaları jürilerden sebep mühimsemem. Düşünün ki Türkiye’de düzenlenen en büyük hikâye yarışmalarında devamlı jüri olan meşhur bir hikâyeci Sadık Yalsızuçanlar’a soruyorlar: “Niçin hikâye yazıyorsunuz?” Cevab şu meâlde: “Bilmiyorum ki, yazıyorum öylesine...” Şimdi “sanatı üzerine düşünme”nin
de idealini, yolunu ve ihtârını yapan Büyük Doğu’ya bağlılık nisbetindeki biri, böyle bir jüri karşısına eserini teslim eder mi? Direk Konya için söylemiyorum bunları, sanat camiasının hâli budur diye anlatıyorum. Zaten Üstâd bunlar için diyor ki, beklemeyin diyor büyük eser, şimdikiler ölü bedenin salgıladığı huveyne(mikroskobik hayvanlar) gibidir diyor: İskender Pala vs. gibiler. Şöyle veya böyle yazdığı her bir satırı çilesini, ıstırabını çekerek yazıyor ise biri, gönüldaşlar bunu anlar, sezer. Mesela mektup birincisinin eseri, edebiyat köpürtmekten öteye geçememiş; “Volkanlar gibi lav fırlattın, sen şu kadar büyüksün, falan feşmekân...” Çok açıkça görülüyordu ki, satırlar kabartma ve içten değil. Üstâd’a Üstâd’ı anlatıyor! Jüri muhtevânın değil şeklin peşinde koşmuş. Bu faaliyetler de zaten şekil üzere dönen şeyler hakikat değil. Onda bir hakikatine varılmış ise, o da güzel. Biz Büyük Doğucu’larız… İyiyi elde ettiğimiz zaman daha iyisini isteriz. Üstâd’ın fıtratı malûm: hep iyi en iyi... Bu açıdan bu satırları yazıyoruz, dâvânın büyüklüğünden, asla kendimizden bilinmesin bu satırlar. İşte Beşir Atalay konuşacak, Davutoğlu da… Bunlar güzel… Gençlerin dikkatini çekecektir. Düşmanların içleri titreyecek; Bilim ve Ütopya isimli küfür dergisinin Üstâd dolayısı ile nasıl korku içinde
bulunduklarını geçen ay gördük. Korkuyorlar çünkü dün açıktan gelen dalga bugünyarın kıyılarını dövecek. Bu korkuda yalnız da değiller; dinde reformacı, mezhebtasavvuf düşmanları da Üstâd’ın Büyük Doğu’sunun cemiyete ve devlete yön veriyor/verecek olmasından korkuyorlar. İşin garibi de şu Büyük Doğu’nun gizli ve açık düşmanları da konuşturuluyor bu programlarda. Üstâd, bunlar hakkında aynen şunları söylüyor: “İğreniyorum insanların bir vasfıma dayanarak beni benimsenmiş gibi görünmelerinden”. Yani “Üstâd sadece şâirdir” falan gibi kasıtlı bir tahrifat ile Üstâd’ın mütefekkir, piyes-roman yazarı, âlim gibi yönlerini örtmelerinden bahsediliyor. Üstâd’ı sadece şâir görmek büyük yanlış: O’nu Büyük Doğu İdeolocyası’nın mimârı olarak fikir, sanat, aksiyon sahalarını kuşatıcı vasıfları ile bütün hâlinde tanıyıpokumadan kimse O’nu anladım diyemez. O şiiri ile bir devlet istiyordu: Başyücelik Devleti: Şiiri “gaibi kurcalamak” diye görüyor ve “tek gâye”si olan Allah’a cc. ulaştıran bir yol olarak görüyordu. Yani her ne kadar şiiri benmerkezci gibi, marazî gibi görünüyorsa da her biri derinliğine ferdin/ genişliğine cemiyetin kalbinde atan, en derin sıhhatin ürünleri idi. Ve her mısraı idealinin, fikrinin emrinde. Baş eserim, hayata geliş sebebim dediği eseri de İdeolocya Örgüsü… Bu eseri okumayan Üstâd’ı okudum diyemez. Şu beyit ile noktalayalım: “Her fikir, her inanış,tek mevsimlik vesselâm; Zaman ve mekan üstü biricik rejim, İSLÂM!” (“İslâm” şiiri)
Filmdi, gerçek oldu Ayasofya için 10 bin imza Beyşehir’de Anadolu Gençlik Derneği (AGD) tarafından yurt genelinde başlatılan Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılmasıyla ilgili kampanya sonucunda 10 bin imza toplandığı belirtildi. AGD Beyşehir Şube Başkanı Dr. Mehmet Altuğ, Beyşehir’de de başlatılan imza kampanyasına ilçe halkının yoğun ilgi gösterdiğini söyledi. İstanbul’un fethinin sembolü olan Ayasofya’nın ibadete açılması amacıyla Türkiye ile beraber Beyşehir’de de başlatılan imza kampanyasının sona erdiğini belirten Altuğ, kampanya sonunda hedeflenen 10 bin imza sayısına ulaşıldığını belirtti. Toplanan imzaların Başbakanlığa gönderildiğini vurgulayan Altuğ, Türkiye genelinde ise 10 milyondan fazla imza toplandığını kaydederek, “İnşallah en kısa zamanda Ayasofya’nın zincirleri kırılacak ve Ayasofya özgürlüğüne kavuşacaktır” dedi. İmza kampanyasına Beyşehir halkının yoğun bir destek verdiğini de vurgulayan Altuğ, kampanyada kendilerini yalnız bırakmayan ilçe halkına teşekkür etti.
KONYA’DA BİR TELEVİZYON DİZİSİNİN ÇEKİMLERİ SIRASINDA SENARYO GEREĞİ HAZIRLANAN PATLAMA BİR EVİ TAMAMEN YAKTI
Konya’da çekimleri devam eden bir dizinin patlama sahnesi gerçek olunca bir ev zarar gördü, bir ev de tamamen yandı. Evini dizi ekibine kiraya veren şahıs kalp krizi geçirirken, bir itfaiye eri de müdahale sırasında yaralandı. Olay, merkez Selçuklu ilçesi Hocacihan Saray Mahallesi Saray Caddesi’ndeki bir evde meydana geldi. İddiaya göre, Samanyolu Tv’de yayınlanan Şefkat Tepe isimli dizinin Konya’daki çekimleri için Abdullah Karabakla evini kiraladı. Dizi ekibi boş olan eve bakım yaptıktan sonra patlama sahnesi için hazırlık yaptı. Sahnenin çekimi başladıktan sonra patlamayı gerçekleştiren ekip, beklediklerinden daha fazla bir etkiyle
karşılaştı. Patlamayla birlikte evde yangın çıkarken, yan tarafta içinde çocukların da bulunduğu bir evin camları da kırıldı. Ölen ve yaralananın olmadığı patlama sonrası dizi ekibi kameraları ve diğer cihazlarını yangından zarar görmemesi için dışarı çıkartırken, itfaiye ekiplerine de haber verdi. Olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile yangının söndürüldüğü ev suya dayanamayarak yıkıldı. Müdahale sırasında itfaiye eri Ramazan Yıldırım (37), gözüne gelen tazyikli su nedeniyle yaralandı. Evinin tamamen yıkıldığını gören Abdullah Karabakla ise kalp krizi geçirdi. Hastaneye kaldırılan Karabakla tedavi altına alındı.
CAN KAYBI YAŞANMADI Camları kırılan evinin bahçesinde basın mensuplarına patlamanın verdiği zararı gösteren İbrahim Benzer, “Evde çocuklarım vardı, patlamayla korkmuşlar. Hâlâ kendilerine gelemediler. Evin camları kırılmış. Çok şükür başka bir şey olmamış” diye konuştu. Çevrede oturan vatandaşlar ise, “Bize dizi çekimi var dediler, sonra güçlü bir patlama oldu. Patlamanın dozajını ayarlayamadılar ve yangın çıktı. İtfaiye müdahale ederek söndürdü. Çok şükür ölen ve yaralanan olmadı. Sadece ev sahibi kalp krizi geçirmiş” dediler. (İHA)
|3
Teşekkürler Recep Konuk!
A
slında size çok eskiden bir teşekkür borcum var, onu da yazacağım, ama bu teşekkürün onunla bir alakası yok. Bir kaç sefer bu teşekkürümü ifade etmek için makamınıza uğradımsa da görüşme fırsatı bulamadım, Kanal 7’ye çekeceğim İyiliğin Bedeli adlı bir televizyon filminde, Konya’nın güzelliklerini, seyirciyle paylaşmak için Sille, Tatköy ve Sulutaş köylerini mekan seçmiştim, filmin bütçesi çok düşüktü, belediyenin o günkü yetkilisi ile görüşülmüş konaklama konusunda yardımcı olacaklarına dair söz alınmıştı, çekim için start verildi, tam ekip Konya’ya geleceği anda destek olamayacaklarını beyan ettiler... İşte tam o sırada gazetede sohbet esnasında orada benim gibi misafir olan bir kardeşim bu konuda sizinle görüşebileceğini, eğer misafirhane dolu değilse, bu işi halledebileceğini, sizin kültür ve sanat konularına çok sıcak baktığınızı söyledi. Görüşmüş olacak ki, on iki on üç günlük misafirhanede bir boşluk olduğunu o süre içinde kalabileceğimizi öğrendik, böylelikle ekibimi ve oyuncularımı iki hafta boyunca misafirhanenizde ağırladınız ve o çekilen film Kanal 7’nin hem AB kategorisinde hem de halk kategorisinde en çok reyting alan sıcak bir film oldu... Ama bu teşekkür yazısını yazmamın sebebi, insanların gönül bahçelerine sevgi ve hoşgörü tohumu saçmaya çalışan bir filmin çekim ekibine misafirhanenizin kapılarını açmanız değil… Asıl teşekkürüm; Konya’nın şehir çıkış yollarında yol boyunca kilometrelerce yapmış olduğunuz ağaçlandırma çalışması içindir... Ereğli - Adana yolunun ta Pozantı’ya karar olan kısmında, Konya - Çumra - Karaman yollarında, Taşkent - Hadim - Bozkır yollarında ve Konya’nın diğer ana gi-
dut ağacı dikerdiniz, ama koca Pankobirlik’in en tepesindeki sorumlu kişi olarak sadece bu ağaçlandırma işi dahi olsa sorumluluğunuzun hakkını verdiğinizin bir göstergesi olduğuna inanıyorum... Sizin diğer hizmetlerinizi de biliyorum; Pankobirlik’in başına geldiğinizden buyana gerçekleştirdiğiniz devasa yatırımları, son model teknolojik tesisleri, sahibine bir külfet getirmeyen süt inekçiliği tesislerinizi, sıvı şeker tesisle-
riş çıkış yollarında, en ufak bir rüzgar esintisinde bile, sanki son surat gelip geçen arabalardaki, otobüslerdeki, yolcuları selamlarcasına başlarını eğen o körpecik ağaçlar içindir... Arabamla her gelip geçişimde onların büyümüş hallerini hayal ederim. Ağaçların güzel görüntülerini, sürücülerin gözlerini rahatlatışını düşünürüm; o koca gövdelerin ve gür dallarının sık yapraklarının gölgesine arabasını çekmiş dinlenen, ailecek çoluk çocuk yorgunluğunu atmaya çalışan mutlu insanları görürüm... Anadolu insanı imkanları nispetinde yol kenarlarına ağaç dikmeye çalışır. Çoğu zaman suya dayanıklı meyvesiz ağaçlardır bunlar, gelip geçen yolcular gölgesinde nefeslensin, ola ki içlerinden birilerinin dudaklarından dökülecek “Allah razı olsun” demeleridir tek beklentileri... Su başlarına da meyveli ağaçlardan dikerler, “Hayrat” derler bunlara, gelip geçenler yer, kurt kuş yer meyve-
lerini ve o ağaçları dikenler vakti gelip bu dünyadan göçtükleri zaman amel defterleri hep açık kalır... Levhalarda “Torku Ağaçlandırma Güzergahı” yazmasının ne önemi var ki, çünkü bu millet bir fincan kahvenin kırk yıl hatırını gütmüş bir neslin çocukları değil mi. O ağaçlar büyüdüğü zaman, gölgesine oturanlar Torku’yu da bilecek, o ağaçları oraya dikim emrini veren Recep Konuğu da ve Pankobirlik’e üye olan tüm çiftçileri de... Çocukluğumdan beri bildiğim bir Peygamber öğüdü vardır, “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz elinizde fidan varsa bunu dikiniz’ diye… Kim düşündü, kim akıl etti, Torku’ya ne kadara mal oldu, her sene ne kadar sulama parası gider bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var, bu işte emeği geçenlerin hepsinden Allah’ın razı olacağı... Büyük olmanın sorumlulukları da büyüktür tabi ki, bir bakkal dükkanı açsaydınız belki önüne bir asma, bir
rinizi, damla sulama tesislerinizi, yakın dönemde gerçekleştirdiğiniz çikolata, helva gibi şekerleme tesislerinizi, bütün bunlar her akıllı, yetenekli ticaret adamının gerçekleştirebileceği şeyler, devamında para var çünkü, ama bu ağaçlandırma işi böyle değil, onda sadece doğa sevgisi var, insan sevgisi var ve de asıl önemlisi Allah rızası var... Hz. Hadimî, çok güzel sözlerinden birinde der ki “İnsan odur ki bıraka bir eser, eser bırakmayanın yerinde yeller eser” Bu sözün doğruluğunu şu anki hayat ve geçim sıkıntılarını bir tarafa bırakarak başka bir pencereden bakan herkes görür. Sizin başında bulunduğunuz kurum ve o kurumun adına yapmış olduğunuz tüm fabrikalar bir tarafa, onların getirisi bir tarafa, asıl bırakmış olacağınız eser o fidanlar olacaktır bence... Umarım benim gibi o yollardan gelip geçen iş adamlarımız da o fidanları görür ve sizi örnek alır da, bozkırlarda tek bir eve giden yolun dahi iki tarafı yemyeşil ağaç fidanları ile dolar... ve yeryüzü tüm insanlarımıza cennet bir vatan olmaya devam eder... Size ve ekibinize yürekten teşekkür ederim, Allah hayırlı işlerinizde yar ve yardımcınız olsun... selam ve saygılarımla...
Yarım asırlık su ihtiyacı giderildi KOSKİ Genel Müdürlüğü’nün genel toplantısında belirtilen verilere göre Mavi Tünel Konya’nın 50 yıllık içme suyu ihtiyacını giderecek
Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü’nün Olağan Genel Kurulu Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda yapıldı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek başkanlığında yapılan toplantıda ilk olarak 2012 yılı faaliyet raporu okundu. Toplantıda Mavi Tünel’den alınacak içme suyu ile ilgili açıklama yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Akyürek, bunun Konya’nın en önemli kazanımlarından biri olduğunu söyledi. Proje kapsamında su tahsisi yapıldığını, şehir merkezine önce 50 milyon metreküp, Bozkır Barajı’nın tamamlanmasıyla da 100 milyon metreküp içme suyu verileceğini
kaydeden Başkan Akyürek, “Projeyle Konya’nın 50 yıllık içme suyu ihtiyacı giderilmiş oldu. 2050 yılına kadar içme suyu garanti altına alınırken, yeraltı suyunda seviye düşmesinin de önüne geçilmiş olacaktır. Altınapa Barajımız da tamamen sulamaya ayrılmış olacak. Ayrıca rekreasyon alanı olarak da yeniden düzenlenme imkanına kavuşacak. Konuyla ilgili resmi temel atma törenini kısa süre içinde yapmak istiyoruz” dedi. Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü Olağan Genel Kurulu, gündem maddeleri, 2012 yılı bütçe kesin hesabı ve faaliyet raporunun Genel Kurul üyeleri tarafından kabulü ile sona erdi.
4|
Ben diktim sen say Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi başkanlığı görevinde güven tazeleyen Recep Konuk diktikleri ağacın hesabını soranlara ‘Ben diktim sen de say’ cevabını verdi
Telekom’a soruşturma Rekabet Kurumu tarafından, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin, TT Kart isimli ürününün kendi bayilerine satış fiyatının ürünün maliyetinin altında olduğu iddiası üzerine soruşturma başlatıldı. Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde yayımlanan habere göre, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin, TT Kart isimli ürününün kendi bayilerine/ acentelerine satış fiyatının ürünün maliyetinin altında olduğu iddiasını içeren şikayet başvuruları üzerine yürütülen ön araştırma sonuçlanarak, Türk Telekomünikasyon A.Ş.’ye soruşturma açıldı.
Kredi kartı müsrifleştiriyor Yapılan bir araştırma göre, kredi kartı kullananların yüzde 83’ünün kredi kartının ihtiyaç olmayan şeyleri almaya yönlendirdiğini belirtti. Malatya İnönü üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Esgin tarafından gerçekleştirilen “Tüketiyorum O halde Varım: Kredi Kartı Kullanımının Sosyolojik Yansımaları” başlıklı araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. Kredi kartının bilinçli kullanıldığı zaman hayatı kolaylaştırdığını, fakat bilinçsiz kullananlar açısından aynı durumun söz konusu olmadığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Ali Esgin, araştırmalarının amacının daha çok bireylerin kredi kartı kullanımı konusundaki bilinç düzeylerini ölçmek olduğunu belirtti.
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’de süren başarılı gelişmenin artarak devam ettiğini, bu gelişmenin önünde kimsenin duramayacağını belirtti. Konuk, “Biz 14 yılda 28 tane tesis yaptık. Yaptıklarımızın hepsi de ortada. Şöyle bir hafızanızı zorlayın daha düne kadar Konya Şeker’in neyi vardı. Kapısında alacaklılar duruyordu. Bugün Allah’a şükürler olsun ki, bizi İngilterelerden, Amerikalardan finans şirketleri arıyor ve yaptıkları araştırmada Konya Şeker’in Türkiye’nin en sağlam yönetilen 20 şirketinden birisi olduğunu söyleyerek istediğimiz kadar finans kaynağı sağlayabileceklerini söylüyorlar. Bu neyi gösterir? Bu, Konya Şeker’in geldiği noktayı, ulaştığı gücü ve sizlere sağladığı desteğin büyüklüğünü gösterir” dedi. Konya Şeker’in son 10 yıl içerisinde üretici ve üretim odaklı çalıştığını, üreticilerin ürünlerinin değer bulması için yeni yeni yatırımlar yaptıklarını, sadece kristal şeker üretimiyle kalmayıp tarımsal sanayiye 28 tane tesis kazandırdıklarını ifade eden Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, yapılan yatırımların tümünün de üreticilerin refahı ve mutluluğu için yapıldığını vurguladı. Konuk, Konya Şeker’in yatırımları yapmaması halinde üreticinin durumu-
14 milyon büyükbaş var
nun hiçte iyi olmayacağını bildikleri için sürekli yatırım yaptıklarını kaydetti. “İHANET ETMEDİM” Konya Şeker’in hızlı yükselişinin bazı çevreleri rahatsız ettiğini ve Konya Şeker’i kaosa sürüklemek isteyenlerin mesajlarla üreticilerin kafasını bulandırmaya çalıştıklarını, hiçbir mesnedi olmayan yalan-yanlış iftiralara başvurarak karalama kampanyasına giriştiklerini ve adli mercilere, bakanlık müfettişlerine 27 tane şikayette bulunduklarını anlatan Recep Konuk, tüm şikayetlerden, mahkemelerden ve bakanlık müfettişlerinin yaptıkları incelemeden alınlarının akıyla çıktıklarını söyledi. Konuk, “Ben, mahkemeye intikal ettirilen her iddiadan, yapılan her teftişten alnımın akıyla çıktım, beraat ettim. Ama yalan yere be-
nim hakkımda iftira atanların hepsi de ceza aldı. Herkesin bir hesabı vardı. Ama Rabbim her hesabı, her şer hesabını bozdu. Ben, bana verdiğiniz bu emanete hiçbir zaman ihanet etmedim. Hep, benim üreticim daha çok nasıl kazanır, benim çiftçim daha çok ne üretebilir onun peşinde koştum. Allah’a çok şükür bunda da başarılı olduk. Benim üzerimden size saldırıldı. Beni itibarsızlaştırmaya çalışanlar, aslında üreticinin ekmeğinde gözü olanlardı. Ben itibarsızlaştırılınca ne olacak, ayağına bastıklarımızın ekmeğine yağ sürecekti. Konya Şeker’deki güzel terakki son bulacak, üreticilerin kazancı düşecek, yatırımların önü kesilecek ve Konya Şeker’i geldiği noktaya geri döndüreceklerdi. Ama benim üreticim bunlara fırsat vermedi ve vermeyecek” şeklinde konuştu.
“Hayvansal Üretim İstatistikleri”ne göre Büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 12,3 artarken küçükbaş hayvan sayısı ise yüzde 10,7 arttı. 2012 yılı sonu itibariyle sığır sayısı 13 milyon 915 bin baş, koyun sayısı 27 milyon 425 bin baş, keçi sayısı ise 8 milyon 357 bin baş olarak gerçekleşti.Toplam süt üretimi 2012 yılında 17 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu miktarın yüzde 91,82‘sini inek sütü, yüzde 5,79’unu koyun sütü, yüzde 2,12’sini keçi sütü ve yüzde 0,27’sini ise manda sütü oluşturdu.Bir önceki yıla göre yapağı üretimi yüzde 9,9, kıl üretimi yüzde 16,6 ve tiftik üretimi ise yüzde 2,7 arttı. Bal üretimi 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5,4 azalarak 89 bin 162 ton, balmumu üretimi ise yüzde 0,3 azalarak 4 bin 222 ton oldu.
www.anadolugunluk.com pek yakında yayında
|5
Yolu kapattılar Seydişehir’de tarlalarına karayolu yüzünden geçemeyen köylüler, alt geçit isteyerek yolu kapattı. Seydişehir’e bağlı Tol köyünde yaşayan vatandaşlar, Konya-Seydişehir Karayolu’nda alt geçit eylemi yaptı. Cuma namazından sonra bir araya gelen vatandaşlar, Konya-Seydişehir Karayolu Tol köyü kavşağında toplandı. Kavşağı kapatan köylüler, karayolunun karşı tarafındaki tarlalarına alt geçit olmadığı için geçemediklerini ve mağdur olduklarını söyledi. Tol Köyü Muhtarı Bekir Bekar yaptığı açıklamada, “Önceden yolun karşısına geçtiğimiz derme çatma bir alt geçidimiz vardı. Yol yapımında o da kapandı. Kavşak yapmıyorlar, alt geçit yapın diyoruz onu da yapmıyorlar. Yolun karşısındaki tarlalara gidip gelmek bizim için zulüm oluyor” dedi. Karayolunun trafiğe kapanmasına neden olan vatandaşlar, jandarmanın devreye girmesiyle karayolunu trafiğe açtı.
Haydi
B
ir Mayıs daha geldi... Mayıs ayı Müslüman camia için, her şeye rağmen ve elbette güzel faaliyetler cümlesinden olarak Üstat Necip Fazıl’ı anma, anlama maksatlı konferanslar, paneller sohbetlerin yoğunlukla yapıldığı bir ay olarak geçiyor… Bu cümleden olarak Konya şimdiye dek şahit olmadığı bir şenlik ile şenleniyor… Konya’da Necip Fazıl konuşuluyor hem de devlet erkânının gözetim ve denetiminde… *** Şenliğin himayesi altında düzenlendiği Sayın Cumhurbaşkanı şöyle söylüyor; “Üstâd, sadece bir düşünce adamı değildi; aynı zamanda bir siyaset adamı, eylem adamıydı. Coşkulu bir hatip, naif bir âşıktı. Onda aşk düşünceden, düşünce, aksiyondan, aksiyon da imandan bağımsız değildi.”
‘ı analım...
“Necip Fazıl, hem benim hem de neşet ettiğim siyasi hareketin kolektif muhayyilesini şekillendiren en önemli düşünce adamlarından birisidir. Başta rahmetli Erbakan Hoca olmak üzere, muhafazakâr düşüncenin siyasal söylemini inşa eden kadrolar, Üstadın perspektifine çok şey borçludur.” Sayın Cumhurbaşkanı; “Bugün kendi değerlerimizin modernite ile demokrasi ile olan yüzleşme sürecinden yerli, orijinal ve başarılı sonuçların doğması…”şeklinde ifade etmişler gerçi, buradaki yerli ve başarılı sonuçlardan kastı Üstadın heykelleştirdiği “Başyücelik ideali” olsa gerektir… Aksi halde demokrasi ile nasıl bir yüzleşmemizden, böyle bir yüzleşmenin hangi sonuçlarından bahsedilebiliyor bilemiyoruz… ***
Kulu’da geçirdiği hastalık sonrası felç geçiren bir kadına, tekerlekli sandalye hediye edildi. Birilerinin yardımı olmadan ihtiyaçlarını karşılayamayan Şengül Atak’a Kulu Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından yardım eli uzatıldı. Dernek Başkanı Ganber Demirok ve dernek üyeleri, temin ettikleri tekerlekli sandalyeyi Şengül Atak’a hediye etti. Tekerlekli sandalyesine kavuşan Şengül Atak, evinde yardım olmadan dışarıya çıkamadığını belirterek, kendisine tekerlekli sandalyeyi getirenlere teşekkür etti.
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 2 27 Mayıs- 3 Haziran 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT DANIŞMANI Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük KÜLTÜR-SANAT EDİTÖRÜ Yûnus Emre Çelik SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Yenal Kullap Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mah. 10453. Sokak. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri BASKI TARİHİ: 28 MAYIS 2013
*** Ve Necip Fazıl:
Bahsi geçen “bu eser”, İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ isimli eseri. “Başyücelik idealinin -İslâm’a nispetle ideal bir yönetim modelinin- dillendirildiği bu eseri emanet ediyor Necip Fazıl… Kime, “Gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiği Anadolu gençliği”ne yani kime, muhakkak ki şöyle söyleyebilene, Sayın Cumhurbaşkanı söylüyorlar;
Bu doygunluk hissinin, sebebi nedir, açlığımız nerelere gitti... Helalinden mi doyurduk müfekkiremizi... Maksat bu muydu hakikaten... Andığımız, adına günler/ haftalar/aylar düzenlediğimiz Necip Fazıl doyar mıydı “mevcut hal” ile... O Necip Fazıl “bu günler” için mi ciğerinden kalemine kan çekmişti... İçe doğru tekamülün şahsa özel keyfiyetine nazaran dışa doğru gerçekleşmenin adı demek olan “Başyücelik” idealini konuşmazsak eğer Necip Fazılı anmaktan bahsetsek bile bu hakkı verilmiş bir faaliyet olabilir mi? Emanete sahip çıkmış olur muyuz böyle yaparak?.. Bu mevzuda çok şey söylenebilir, işin gerçeği bu hususun önü açıktır ama Necip Fazıl’ı “benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim…” dediği mevzu üzerinden “anmamak” elbette gerçek bir anma olmayacaktır. Onu romantik idealist bir Müslüman konseptine oturtmak, elbette müsaade edemeyeceğimiz şekilde, değerlerin içini boşaltarak onu kendi bünyesinde eritmenin harikulade diyalektiğine ermiş liberal dünyanın dişlileri arasına kaptırmak olacaktır… Belki de bu husus, mevzuu bu yönü ile ele almak hususu bizlere düşen bir görev olacaktır, neticede “nasip” meselesi…
“Kısakürek, kendi yerli değerlerimizin modernite ile problematik yüzleşmesini çözümlemeye çalışan ilk mütefekkirlerimizdendir. Bugün kendi değerlerimizin modernite ile demokrasi ile olan yüzleşme sürecinden yerli, orijinal ve başarılı sonuçların doğması, Üstadın da aralarında bulunduğu o dönemin muhafazakâr aydınlarının sayesindedir.”
“Bu eser, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim… Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım. Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında birtakım “müştemilât”tan başka bir şey değil… Güzelim Türkçenin “katık” tabiri ne kadar yerinde. Gerçek gıda “nânı aziz” dediğimiz ekmektedir ve gerisi, ona katılmaktan kinaye “katık”tan ibaret… İçinde yüzde elliden fazla (hidro-karbone) cevher bulunduran ekmek, pastaların üstündeki her türlü krema ve (fantezi) oyunlarına sırt çevirmiş, kuru ve yavan, fakat besleyici ve kurtarıcı fikre ne güzel remz!.. İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekûn insanlık çapındaki dâvânın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu gençliğine ithaf ederim.” N.F.K. / 1968
Doygunluk hissi…
***
Ne güzel ifadeler, şiir gibi… Ve şöyle devam ediyor;
Annenin sevinci
mi acaba? Yoksa yoksa daha fenası bu gün gelinmiş bulunan makamlar vesilesiyle oluşmuş doygunluk hissi yüzünden mi böyle oluyor?
Üstadın mümkün olan en geniş çapta ele alınması elbette çok güzel bir gelişme olarak kabul edilmeli ve desteklenmelidir… Bu tür faaliyetlerin gerekli ihtimam gösterilebilirse faydadan âri olmayacağı açıktır. Lakin bir yönetim modeli olarak “Başyücelik ve Demokrasi” karşılaştırmalarının yapıldığı “akademik” çalışmaların sempozyumlarda, kompozisyon yarışmalarında vesair birçok farklı alanlarda dile getirilmemiş olmasını Necip Fazıl Anma Günleri gibi devasa faaliyetler içerisinde ciddi bir eksiklik olarak gördüğümüzü ifade etmeliyiz… O kadar ciddi ki üstadı, bizzat üstadın “Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de, ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında birtakım “müştemilât”dan başka bir şey değil…” diye nitelendirdiği yönlerine büyüteç tutarak, o yönlerini megafona bağlayarak “anmak” gibi, bunun için yaratıldım dediği hususu es geçmek gibi azîm bir tehlike barındırıyor içinde… *** Neden?.. Evet, neden böyle bir durum çıkıyor ortaya, bu yapılanlar bir vefa borcunun ödenmesi nevinden faaliyetler
*** Bizler çok şey istemiyoruz, bizler “insan”ımızı istiyoruz, insanımızı bulabilmemizi mümkün kılacak çevre şartlarının teminini… Herhangi bir meyve ağacının bile yetişebilmesi için gerekli iklim şartlarına ihtiyaç duyması tabiiliğinde bir istek bu… İnsandan maksat Allah Resulü olduğu mutlak hakikati çerçevesinde ve insan olabilmenin O’na yaklaşılabildikçe mümkün olması zaruretinden başka nedir Necip Fazıl’a “İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ”nü yazdıran… Bu hasret bizleri “fethe” mecbur bırakan, bu hasret Necip Fazıl’a “İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ”nü yazdıran… *** Unutmamak gerekir ki “fetihler” akılla yapılmaz, fetihler “ruhla” yapılır. Fethi “ruhu” olanlar yapabilir… Zira malumdur ki “ruh sorar akıl bulur…” Eğer fetihler akılla yapılsa idiler büyük mucitler “fatih” olurdu… Onlarca profesör ve mucitler bir fatihin emrine amade olmazlardı… Restorasyon “Fetih” değildir… Karıştırmamak gerekir: Tek parti karanlığından çıkıp liberal çamura saplanmamanın yolu halinde: HADİ NECİP FAZIL’I ANALIM: BAŞYÜCELİK İDEALİNİ KONUŞALIM…
6|
LYS-3’e girerken… Sevgili Öğrenciler, Bilgi çağında güç, bilgiyi elinde tutan ve bilgiyi edinenlerin olacaktır. Başarıya ulaşacak olanlar bilgiyi içselleştiren, eleştirel düşünen, sorgulayabilen kişiler olacaktır. Eğitim de çağa paralel olarak gelişen ve hareketli bir canlı organizma gibidir. Çağın değişimine paralel eğitimde de değişikliklerin olması zorunludur ve değişiklikler olmaktadır. Bu değişimden sınav sistemi ve müfredat programları da nasibini aldı. 14. 07. 2005 tarihli ve 197 sayılı MEB Talim ve Terbiye Kurulu kararıyla kabul edilen (hâlâ müfredatta değişiklik çalışmaları devam etmektedir) müfredatta tümevarımcı yöntemle sezdirerek öğretme esas alınmıştır. MEB ve ÖSYM imzaladıkları protokolle müfredata uygun soru hazırlanması konusunda anlaştılar. 2010 yılından itibaren değişen sınav sisteminde edebiyatın ağırlığı hissedilir derecede arttı. Sözel ve eşit ağırlık (TM) diye nitelendirdiğimiz öğrencilerin puanlarını ciddi biçimde etkileyecek konuma geldi. LYS-3’te ortalama 21-23 Türkçe Dil ve Anlatım; 32-35 Edebiyat sorusu gelmektedir. Sözcükte anlam 1-2 Cümlede anlam 1-3 Paragraf 10- 12 Dil bilgisi 5-6 Yazım kuralları ve noktalamadan da 1’er soru gelmektedir.
Haftada en az 50 paragraf ve 50 dil bilgisi sorusu çözülmeli. (Dil bilgisi sorusunun sayısı öğrencinin durumuna göre artabilir.) İmla TDK öneri ve kurallarına dikkat edilmeli internette güncellenen sayfadan bu konuda yararlanılmalıdır. LYS-3’te edebiyattan ise Düzyazı türleri 2-3 Şiir bilgisi 4-5 Söz sanatları 1 İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı 2 Halk edebiyatı 2 Divan edebiyatı 3 Edebi akımlar 1-2 Tanzimat 3-5 Servet-i Fünun 2-3
Milli Edebiyat 3 Cumhuriyet edebiyatı 10- 12 (Bu tablo son üç yılın ortalaması alınarak çıkarılmıştır.) Tablo incelendiğinde 30- 35 sorunun edebiyattan geldiği görülmektedir. Öğrencilerimizin öncelikle yeni sınav sisteminin hedefine ve amaçlarına uygun ve yeni müfredatı özümsemiş kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Planlı bir saatlik çalışmanın üçdört saatlik düzensiz çalışmaya eşdeğer olduğu artık bilinmektedir. LYS-3 sınavına yaklaşık bir ay kalan bu sürede öğrencilerimizin iyi bir plan ve
Öğrencilere LYS izni Lise son sınıf öğrencilerine LYS için 45 günlük
izin hakkı verilmesi öğrencileri sevindirdi Konya’da lise son sınıfa giden ve Lisans Yerleştirme Sınavına (LYS) hazırlanan öğrenciler, kendilerine tanınan 45 günlük izin hakkından dolayı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya teşekkür ettiler. Öğrenciler, yapılan uygulamanın kendileri açısından çok değerli olduğunu belirterek, “Biz Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) hazırlanıyoruz, okula geldiğimiz zaman derslerden dolayı genel bir hazırlık yapamıyor ve test çözemiyoruz. Bu yüzden de ya devamsızlık yapıyorduk yahut doktorlardan rapor almak için uğraşıyorduk. Her öğrenci de doktordan rapor alamıyordu. Bu sebeple yapılan uygulama bizim açımızdan çok iyi oldu. Şimdi okul idaresinden iznimizi alıp evimizde yahut dershanemizde rahat bir şekilde sınava hazırlanacağız” dedi. Lise öğretmenleri ise öğrencilere 45 gün izin verilmesinin çok iyi olduğunu belirterek, “Çocuklarımız sınava hazır-
landıkları için bir stres yaşıyordu. Ayrıca devamsızlıktan dolayı ikinci bir strese giriyorlardı. Bizler çocuklarımıza rapor almak için uğraşıyorduk. Raporu da bazı veriler alıyor bazıları alamıyor. Şimdi her şey kanuna uygun ve adaletli oldu. Her öğrenci izin alıp sınava hazırlanacaktır ve çocukların üzerinden de devamsızlık
yükü kalmış oldu. Bu konuda Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya teşekkür ediyoruz” diye konuştu. SBS’YE HAZIRLANANLARA İZİN YOK LYS için lise son sınıf öğrencilerine verilen izin hakkının Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) girecek öğrencilere de verilip verilmeyeceği yönündeki bir soruya ise Bakan Avcı şöyle karşılık verdi: “SBS zaten çok yaklaştı. Ama diğer öğrenciler için vakit vardı. Onları bu rapor kandırmacasından kurtarmamız gerekiyordu, onu yaptık.” Bakan Nabi Avcı, bir soru üzerine de, “Anadolu öğretmen liseleriyle ilgili herhangi bir kapatma kararımız yok. Yatılı bölge okullarının da durumlarını gözden geçiriyoruz” dedi. Hatırlandığı üzere Türk Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk hükümetin Yatılı Bölge Okulları’nı kapatacağı yönünde çıkan haberler üzerine bir basın açıklaması yapmıştı.
programla sınava hazırlanmaları gerekmektedir. (En iyi programın uygulanan program olduğunu da unutmamak gerekir.) Dönemler hakkında detaylı bilgilere sahip olup sanatçıların önemli özellikleri ve eserleri hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Edebiyatta öğrenme kadar akılda tutma da önemlidir. Bu nedenle konular sık tekrar edilmelidir. Konu eksikleri giderildikçe sınav sistemine uygun sorular çözülerek konular pekiştirilmelidir. Zaman ve sıkılma sorunu yoksa yazıp özetleyerek çalışmanın daha verimli olacağına inanıyorum. Eğer bu mümkün değilse sık tekrar yapılmalıdır. Çalışmalarınızda Cumhuriyet döneminden 10- 12 soru geldiğini de göz önünde bulundurarak bu döneme daha da ağırlık verilmesi gerektiğini unutmayalım. Geçen seneki sınavda 8 sorunun kitap özeti ve eser kahramanlarından geldiğini de göz ardı etmemek gerekir. Elinizden gelen tüm gayreti sarf ettikten sonra Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Tefviznamesi”nden aldığımız şu dizelerle işimizi Allah’a havale edeceğiz elbette. Hak şerleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Ârif anı seyreyler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler Hayatınızın dönüm noktası olabilecek bu sınavda hepinize başarılar.
SÜ uluslararası eğitim konferansında SÜ geçen yıl Mayıs ayı içerisinde ‘Arama Konferansı’ ile başlayan ve ‘Stratejik Yol Haritası Belirleme’ çalışmalarının bir parçası olan üniversitenin iç ve dış paydaşlarına yönelik yapılan anket sonuçları, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da düzenlenen Uluslararası Eğitim Teknolojileri Konferansı’nda sözlü bildiri olarak sunuldu. 30 farklı ülkeden gelen araştırmacıların 300’ün üzerinde bildirisinin yer aldığı konferansta Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakkı Gökbel, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Hasan Kürşat Güleş ve Öğretim Görevlisi Dr. Ömür Hakan Kuzu tarafından hazırlanan ‘Üniversitelerde İç ve Dış Paydaşlarla Sürdürülebilir İlişkiler Geliştirme: Vizyon ve Misyon Görüşleri’ konulu bildiri, konferansın dikkat çeken bildirileri arasında yer aldı. Üniversite’nin Stratejik Yol Haritası Belirleme Çalışmaları’nı sundukları bildiri vesilesiyle, Malezya’da uluslararası işbirlikleri geliştirme anlamında da önemli sonuçlar elde ettiklerinin altını çizen Rektör Prof. Dr. Gökbel, “Üniversitemizin en temel vizyonu hiç kuşkusuz dünyada ilk 500 üniversite arasında yer almaktır. Bu, büyük bir vizyondur. Bununla beraber sistemli ve sürekli çalışmalarla ulaşılabilecek bir hedeftir. Bu hedefe ulaşabilmek adına geçen yıl üniversite olarak Arama Konferansı gerçekleştirdik” dedi.
|7 Biz Bu Oyunu Bozamadık!
AYŞENUR BÜYÜKERYILMAZ
HACER ÖZDEMİR 13.05.2013 tarihine ait bazı gazete manşetleri; “Sınırsız Terör” “Yüreğimiz Yandı” “Sinsi El Katliamı” “Ortadoğu Gibi” “Savaş Sınırı Aştı” “Reyhanlı’da Ağır Tahrik” “Hesabı Sorulacak”
H
icret olayını ömrünüzde bir kez de olsa okumuş yahut duymuşsunuzdur. Muhacir ve ensarların kardeşliğini dinleyenlerin gözleri yaşarır daima. Biz hayatımızda böyle bir muamele görmedik çünkü. Ne demek evinde kalan son lokmayı hiç tanımadığın biriyle paylaşmak? Böyle kolay mı bir insanı sırf anayurdunda yaşadığı zorluklardan kaçarak göç etmiş bir müslüman diye evinde sorunsuzca ve sonsuz bir merhametle barındırmak. Hadi abiler ablalar ağlayalım vermedi ki Rabb’im bize fırsat! Ah muhacirimiz olmadı ki onlara ensar olalım...
Asr-ı saadette değiliz! Müslüman olmanın zor olduğu dönemler biteli çok oldu. Sene 2013. Bizler refah seviyesi yüksek müslümanlar olduk, ne mutlu! Yanı başımızda süren bir insanlık dramı var ki iki senedir dua ediyoruz ağlayarak. Çünkü biz onlara çok üzülüyoruz. Hatta bazen para yardımı bile yapıyoruz. Yeter ki yardımımız dokunsun. Henüz Türkiye sınırlarını geçeli çok olmamıştı. Komşuya sığındı savaştan kaçanlar. Geldikleri andan itibaren homurdananlar oldu. “Ne işleri var burada?”, “Rahatımızı bozuyorlar!” sesleri onların duyabileceği yükseklikteydi. Siz bilir misiniz yurdunuzdan kaçmak zorunda olmak ne demek? Minnet etmek tanımadığınız insanlara. Sığıntı gibi yaşamak gözyaşlarınızı saklayarak... Ama gidecek yeriniz yoksa sineye çekersiniz. Oğlunuz için, kızınız için, bakmakla yükümlü olduklarınız için. Artık gururunuz yoktur. Fırınlar ekmek vermez, eczaneler ilaç... Yine de yaşadığınıza şükreder katlanırsınız. Ve bir
gün öyle çirkin bir oyun oynanır ki gözyaşlarına sığmayacak kadar maktül vardır. Patlatılan bir bomba mı ağır gelir taşla ezilen kafalar mı bilemezsiniz. Belki sadece yardıma gidiyordu Suriyeli genç. Vahşice HACER ÖZDEMİR katledileceğini bilmeden... Yalnızca gözüm değil kalbim yaşardı haberleri okurken. Kanım dondu derler ya, donuyormuş. Neye uğradığını anlayamayan muhacirlerimiz önce özür dilediler suçluymuş gibi, ardından vatanımızı terk ettiler bir bir. Her hâlükârda ölüm varsa neden sığıntı gibi ölsünlerdi. Vefat eden Hataylı kardeşlerimiz gibi Esed’in bombalarına kurban gitmek için sılaya gittiler. Ey ensar(!)lar! Son lokmanızı paylaşmaktan bahsetmiyorum! Kimse sizden evinizi de istemedi. Bu kadar mı zordu kardeşlik, misafirperverlik! Biz ne yaptık böyle? Patlayan bomba hepimizin yüreğini deşti, ama bu kimseye katletme ruhsatı vermez. İslam’da kısas bile böyle kolay değilken bu yapılana isim bulamadım ben. Adını siz koyun...
BULUNMUŞ FIRSAT, BİLİNMEYEN DEĞER
SÜMEYYE ARITÜRK
İ
nsan hayatının sanal âleme hapsedildiği şu günlerde bende kendimi bu zindanın içinde buldum. “Beni kim bu zindana attı?” diye bağırdım. Sağ elim fareye yapıştırılmıştı, sol elim ise klavye tuşları üzerinde bir emir almışçasına hareket ediyordu. Bedenim zincirlenmişti, gözlerimse ekrana kitlenmişti. Ekrandaki fare ne yapacağını biliyordu artık, öğretilmişti ona. İnternete giriyor. Hemen f’ye tıklıyor, face haberlerine bakıyor. Yeni sekmede h’ye tıklıyor, mail gelmiş mi kontrol ediyor. Google’dan son dizileri gözden geçiriyor. Face’den mesajlara cevap yazıyor. Paylaşımların kimini beğeniyor tıklıyor, beğenmiyor yorum yapıyor. Sonra bir dizi bitiyor diğerine, biri bitiyor diğerine. Evet, internet günümüzün vazgeçilmez bir parçası oldu. Bir tuş kadar yakın dünyanın diğer köşesi ve yine bir tuş kadar yakınız dünyanın diğer köşesine. Bir tıklama ile güncel olayların, yeni fikirlerin, değişen dünyanın haberini alabiliyorsak, zaman kadar kıymetli bir şeyden tasarruf yapabiliyorsak in-
terneti hayatımızın bir parçası olarak görmemiz gerekmektedir. Bu parçaya ihtiyaç dâhilinde ulaşılırsa sağlıklı olur. Düşünen, araştıran, sorgulayan bir birey istediği bilgiye ulaştığında onu geçmiş bilgileriyle karşılaştıracak, düşünecek kimisini silecek, kimisini not edecek ve yeni bilgiler oluşturacak. Bir kitleye ulaşmak istediğinde facebook, twitter gibi toplu ortamları kullanarak bu bilgiye verilen tepkilerin, beğenilerin, yorumların genel değerlendirmesini yapar, zihninde toplar. Ve bilir ki burada ki ölçüt sadece hayatın yansımasının da yansıması. Bu değerlendirmeyi yok saymaz ancak zihninde oluşturduğu şemaları veya oluşturacak olduğu boş levhaları hayata, sanal âlemin dışına taşır ki asıl o zaman başarıyı elde eder. Başarının sırlarından birisi de zamanı iyi kullanmak ve zamansızlığa karşı ‘hayır, dur!’ ifadelerini söyleyebilmektir. İnsan olmanın gereğidir ki hayat yolculuğunda hatalar yapılır ve hataları düzelten doğrular ile yola devam edilir. Zamanla unutulan ‘hayır, dur!’ ifa-
Mesajlar (1)
deleri kontrolü insanın elinden alır. Bu kontrolsüzlük geçen zamanın israf olduğunu fark ettirmez. Adeta tat almaya başlatır. İstediği bilgiye ulaşmış olmasına, planladığı zamanı doldurmasına rağmen saatlerce net başında tutar. Bir zaman, iki zaman, üç zaman… Artık alışkanlık haline gelmiştir. Eve geldiğinde ilk iş bilgisayarı açmak, nete girmek, başına oturmak… Aksayan ev işleri, geciken namaz, bırakılan ödev ve ertelenen hayat… İnsanın içinde bulunduğu halin tek suçlusu kendisidir. Kendi elleriyle kurduğu zindandan vicdanına kulak vererek kurtulabilir. Düşünen bireyin vicdanı onu hatasıyla iken asla terk etmemiştir. Her şeyde olduğu gibi internet kullanımında da dengeyi sağlamak en sağlıklı olanıdır. Hayatımızın bir parçası olmuş iken çözüm onu tamamen hayatımızdan çıkarmak değildir. Her ne kadar bizi zaman oyalasa da bununla başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Şu hayat yolculuğunda öğrendiğimiz ve öğrenecek olduğumuz bilgilerle ilerleme kaydedebilmek avuçlarımızı içindedir.
Çocuklar… Küçük kahramanlar… Günümüz dünyasının makineleşmiş insanları arasında hayatın gerçek yüzünü hayallerde yaşayan, kimi zaman mütebessim kimi zaman hüzünlü, masum çehreler… Kendi sorularına verdikleri ütopik cevaplarla “Ben de varım bu âlemde.” diyerek bulunduğu her ortamda kendilerini ispatlama çabasında olan bir cevher. Mikrofonun ucundaki en cesur spiker. Global dünyanın robotlaştırılmaya alışmış insanları arasında doğal tavrını korumayı beceren bir bireyden bahsediyoruz. Her biri ayrı bir âlem, her birinin amacı ayrı bir şeye matuf... An oluyor hayaliyle gerçeğiyle tüm çabası, gözüne kestirdiği meşin yuvarlağı ağlarla buluşturup âdeta tüm aksiliklere çelme attım dercesine “Goool” diye bağırarak sesini birilerine duyurmak olurken, kimi zaman da sessiz bir köşede kimsesizce hıçkırmak oluyor. İşte burada devreye bir numaralı dost(!) giriyor ve ana (sayfa) kucağı gibi sarıp sarmalıyor dostunu. Çünkü bu profil artık onun avuçlarının içinde. Arkadaş çevresi onun direktifleriyle şekilleniyor ve muallak yüz(face) ler tarafından gelen mesajlar hayatına yön verir hale geliyor. Ve siz anne-babalar artık sevinebilirsiniz! Yavrunuz artık yalnız değil, sıkılgan tavırlarıyla başınızı ağrıtmayacak durup dururken. İşiniz başınızdan aşkın ya hani, çekemezsiniz ya gereksiz dırdırlarını. Üzülmeyin, çocuğunuzun nazını çeken binlerce muallak yüz var artık, hem de parmaklarının ucunda. Sabahakşam, gece-gündüz onlar hep yanında(!) Ve siz anne-babalar artık kahrolabilirsiniz! Yavrunuz artık sanal güçlerin esareti altında. Bilinmeyen dostlar, sahte sevgiler gözünü büyülemiş durumda. O çekilmez dediğiniz çocuk artık uyuşmuş vaziyette, siz ise kim bilir yorgunluktan kaçıncı uykunuzda… Siz saygıdeğer anne-babalar, aslında sandığınız kadar çekilmez değil onlar. Belki de önünüze çıkan türlü engelleri aşma çabasında ânın yorgunluğunu yarına taşıyarak “çekilmez” gibi empoze ettiğimiz için bu hayatı onlara, kendi içlerinde bir savunma mekanizması olarak “hayır” yanıtını duyar olduk yavrularımızdan son zamanlarda. Erteledik hep ilgimizi, hapsettik onları kendi odalarına, masalarına, sıralarına, futbol sahalarına. Çok mühim işlerimiz vardı zira. Bankanın geleceği bize bağlı, müşteriler hizmet bekler! Ayrıca inşaat sektörü biz olmazsak çökecek! Ya çöken ailelerin hesabını yarın Hakk’ın huzurunda kim verecek? Anne-baba-aileden görmediği ilgiyi yanlış dünyanın sahte insanında arayan çocuğun yıkılan dünyasından onu kim çekip çıkaracak? Daha küçücükken saf zihninden süzülüp dile getirdiği sorulara “Sen bilmezsin.” deyip oturttuğumuz o çocuğa en büyük kötülüğü bizim yaptığımızın farkına varmak için inşaAllah çok geç olmaz. Ve yine siz saygıdeğer anne-babalar, Çocuklarınızı sevin, Sevdiğinizi belli edin. Ve bilin ki, ilgisizlik bilgisizlikten gelir.
8|
Dış politikamızın ana unsuru
BÜYÜK DOĞU Necip Fazıl’ı anma etkinlikleri kapsamında Konya’da ‘Türkiye’nin Stratejik Ufku ve Büyük Doğu’ konulu konferans veren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Büyük Doğu’nun stratejik planda da hayata geçirilebileceğine inanıyor ve bunu dış politika stratejimizin ana unsuru haline getiriyoruz.” dedi. Necip Fazıl’ın vefatının 30. Yıl dönümünde Cumhurbaşkanlığı himayesinde Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen anma etkinliklerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Türkiye’nin Stratejik Ufku ve Büyük Doğu” adlı konferans verdi. Konferanstan önce Büyükşehir Belediyesinin hazırladığı Necip Fazıl belgesi izlendi. İdeolocya Örgüsü kitabından da bahsedilen belgeselden sonra kürsüye çıkan Davutoğlu’nun konuşmasındaki satır başları ise şöyle: HİÇBİR ZAMAN BOYUN EĞMEYECEK GİBİ Üstad Necip Fazıl’ı ilk görüşünü anlatarak konuşmasına başlayan Davutoğlu şunları söyledi: “Zannediyorum 1976 idi. Lise ikinci sınıftaydım. Aydınlar Ocağı’nın konferansına katıldım. Büyük Doğu’nun son hamlesini çıkaracağı dönemin hemen öncesi. Sonra Sultan-uş Şuara ilan edildiği 1982’in 26 Mayıs’ında o salonda ben de vardım. Öylesine bir hakimiyet öylesine bir vakar ve hiçbir zaman sanki hiçbir şeye boyun eğmeyecekmiş gibi hatta Hz. Azrail karşısında da teslimiyet ve vakarı aynı anda yaşayacak bir abide şahsiyet olarak karşımızda duruyordu.” EN ZOR DÖNEMİN ZİRVE ŞAHSİYETİ Mescid-i Aksa ve Filistin meselesiyle başlayan Sovyet İmparatorluğunu yıkan Afgan Cihadıyla devam eden bir dönem… Hiç tereddütsüz Üstad bu en zor dönemin zirve şahsiyetidir. Bütün İslam Dünyasını bir karamsarlık rüzgarı kaplamışken artık onun ifadesiyle kim var denildiğinde herkes sağına soluna bakarken ve Müslüman olmanın bir onur olmaktan çıkıp saklanılması gereken bir kimlik olarak görüldüğü dönemde çıktılar evet biz varız ve biz var isek bizden sonrada temsil ettiğimiz medeniyet var olacaktır diye haykırdılar. Üstad bunlardan biriydi. Saidi Nursi bunlardan biriydi. Hasan el Benna Mısır’da aynı yıllarda aynı çığlıkla seslendi. Hint Müslümanları adına İkbal yine aynı şeyleri yaptı. Bu haykırışlardan en etkilisi en kuvvetlisi
en şiirsel ahenk kazanmış hali Üstad’ın haykırışıdır. Üstad’ın haykırışındaki dört unsuru ben sizin dikkatinize sunup bugün takip etmekte olduğumuz stratejik ufukla bu dört unsur arasındaki irtibatı anlatacağım. 1. Özgüven 2. Kimlik ve aidiyet bilinci. 3. Yeni bir zaman ve mekan idraki 4. Sarsılmaz bir dava ideali. TÜRKİYE’DE 75 MİLYON BİZ VARIZ DESİN Üstad bahsettiğim bu zor dönemde kimse yokken ben varım dedi. Herkes kenara köşeye çekilmiş iken ben varım ideali vardı. Bütün güç kaynaklarını kaybetmiş bir milleti ayakta tutacak olan yegâne güç kaynağı özgüvendir. Üstadın her ifadesinde bu özgüveni sonuna kadar hissedersiniz. Üstad’ın Doğu tabiri bir coğrafyayı değil bir kimliği bir mekanı bir zamanı bir özgüveni bir iddiayı temsil ediyordu. Şimdi bizde aynısını yapmaya çalışıyoruz. Üstadımızın bu fikriyatı ve ahlakı çerçevesinde kimsenin olmadığı yerde kim var denildiğinde istiyoruz ki Türkiye’de 75 milyon biz varız desin ve onlar adına da biz nerede olurlarsa olsun ben varım diyerek sağımıza solumuza bakmadan Arakan’dan, Suriye’ye Filistin’e kadar her yerde ben varım diyebilmeyi tarih gösterecek. ÜSTADI OKUYANLA OKUMAYANIN FARKI Bizler Üstad’a göre çok daha kolay dönemde ben varım dedik çünkü sağımıza solumuza baktığımızda başkaları da var. Başbakanımızın Davos’ta, Gazze meselesinde herkesin sağına soluna baktığı bir anda haykırarak ben varım deyişi aslında o özgüvenin bugüne yansımasıdır. Bütün bir insanlık vicdanı Filistin halkına herkes tereddüt ederken o kalktı ve oturumu terk etti. O sırada Müslüman ve Arap liderler oturup oturmamakla çıkıp çıkmamakta tereddüt ettiler. İşte Üstad Necip Fazıl’ı okuyanla okumayan arasındaki fark bu. Ayağa kalktınız mı bir daha oturmayacaksınız. Elhamdülillah ki bu millet ayağa kalkmıştır. Sayın başbakanımız o özgüvenle Atatürk Havalimanına
indiklerinde söyledikleri şu sözleri Üstad duysaydı eminim ki gurur duyacaklardı: Bundan sonra biz hiçbir zaman şu veya bu devleti kaybedersek ne olacak diye düşünmeyeceğiz. Bundan sonra başkaları Türkiye’yi kaybedersek ne olacak diye düşünecek. BEN VARIM DİYEMEYENLERİN UFKU BU KADAR OLUR Myanmar’a gittiğimde hemen arkamızdan yazılar yazıldı. Myanmar’da ne işleri var? İşte kim var denildiğinde ben varım cesaretini gösteremeyenlerin ufku bu kadar olur. Somali’ye gittiğimizde Somali’de ne işleri var? Çünkü onların tek idealleri kendi şahsi ikballeridir. Bizim işimiz ise dünyada nerede bir mazlum varsa kimse yok mu, feryadımıza bir ses verecek bir merhamet sahibi yok mu denildiğinde biz varız diyebilecek bir politika.
BÜYÜK: ÖZGÜVEN, DOĞU: KİMLİK Kimlik inşaası her şeyden daha mühimdir. Kimliği kuvvetli olmayanın özgüveni olamaz. Özgüveni olmayanında kimliği gerçekte olmaz. Üstad Büyük Doğu dediğinde kimliğini kaybettiğine inandığı bir millete kimliğini hatırlatıyor ve büyük ile özgüveni doğu ile kimliği tanımlıyor. Büyük doğu sadece bugünkü coğrafi sınırlarıma dayalı stratejiyi kabul etmez. Bizim dedelerimizin coğrafi ufku bizden daha genişti bizim torunlarımızın ufku da geniş olacak. NEO OSMANLI DENİLMESİ BİR ŞEREFTİR Şimdide bize Neo Osmanlı diyorlar. Eyvallah mademki üstada Neo Müslüman demişler. Bize de Neo Osmanlı denilmesi bir şe-
reftir. Ne o Neo Müslüman diye anılmaktan rahatsız oldu, ne biz tarihimizle birlikte anılmaktan rahatsız olduk. Böyle bir rahatsızlık söz konusu değil ama başına neo koymaya, ekler koymaya, Frenkleştirmeye ihtiyaç olmadan söylüyoruz. Biz o kadim geçmişin, kadim kimliğin bugünkü temsilcileriyiz ve bununla gurur duyuyoruz. DIŞ POLİTİKAMIZIN ANA UNSURU: BÜYÜK DOĞU Üstad zaman bendedir ve mekan bana aittir düsturuyla hiçbir tereddütü olmadan güçlü bir kimlikle bütün zamanı ve mekanı kuşatacak bir yeni idrak peşindedir. Büyük Doğu ideali bu anlamda o idrakin yansımasıdır. Şimdi biz aynı idrak ile sesleniyoruz. Gittiğimiz her mekana, hitap ettiğimiz her kardeş topluma bu büyük idraki yansıtmaya çalışıyoruz. Bizde şimdi aynı ifadeyle hareket ediyoruz. Aynı mefkurenin bu sefer sadece bir şiirsel planda değil stratejik planda da hayata geçirilebileceğine inanıyor ve bunu dış politika stratejimizin ana unsuru haline getiriyoruz. STRATEJİK UFKUMUZ SINIR TANIMAMALI İhtiyaç hisseden herhangi bir insanoğluna ulaşmak üzere stratejik ufkumuza sınır tanımamamız gerektiğini kaydeden Davutoğlu, “Bugün biz bu anlamda stratejik ufuk anlamında sınır tanımıyoruz. Türkiye’nin yurtdışındaki büyükelçilik sayısı 93’tü şu an 134. 10 yıl önce yurtdışındaki temsilciliğimiz, başkonsolosluklar ve diğer temsilcilerimizin sayısı 162 idi. Şimdi 209. 209 dış temsilcilikle dünyada, en fazla temsil edilen 9. ülkeyiz. BM’de 5 daimi üye olabilir. Bu 5 daimi üye Suriye’deki zulmü durdurmayabilir. Ama dünyanın her yerinde bayrağı en fazla dalgalanan ilk 5 ülke arasına 2 sene içinde girmiş olacağız. Emin olun ki dünyadaki zulümlere dur demek ve adaleti hakim kılmak, gerektiğinde herkes kenara çekildiğinde bu zulümlere karşı en büyük sesle haykıran ülke de Türkiye Cumhuriyeti olacak” diye konuştu. (AGH)
|9
Birleşmiş Milletler bitiyor mu?
E
vet bir soru başlığıyla başladık yazımıza. Kurulacak, Suriye devriminin kuracağı yeni Suriye Devleti, Birleşmiş Milletlere üye olmayacak. Çünkü Suriye devrimcileri sadece Esed güçleriyle savaşarak bu devleti kurmuş olmayacaklar. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in beş daimi üyesiyle yani açıktan Çin, Rusya ile ve aynı zamanda İran, Irakla savaşıyor, diğer daimi üyeler Amerika,İngiltere,Fransa’da sessiz kalarak Esed’e destek oluyorlar ve katliamları görmezden geliyorlar. Suriye Devrimi Türkiye’den ne beklerdi.Bir kere onlar başka bir devletin ordusuyla müdahale etmesini istemiyorlar. İçeride savaşanların “Otel Mücahitleri’ni tanımıyoruz” dedikleri ama bunu
Nusret Cephesi ve benzeri cepheler dışında açıktan dillendirmedikleri dış temsilcileri ve Türkiye Hükümeti umutsuzca Suriye devrimine desteğe dünyayı çağırsalar da dünyadan yani Bir leşmiş milletlerden bir iş çıkmayacağı belli oldu, belliydi zaten. Suriye Devrimi, Türkiye Hükümeti’nden yaklaşık olarak beklentilerini gördü. Mültecilere sahip çıkmak, hava sahasından Esed’e silah sevkiyatına engel olmak vs vs. Bunu da savaştan, zaferden sonra unutmayacaklardır. Başbakanımız, Amerika’da adalet merkezli bir dış politika izlediklerini dünyaya ilan etti. Devrimden sonra kurulacak Suriye Devleti birleşmiş milletlere üye olmayacağı gibi hiç bir devlete de diyet borcu da olmayacak. Sadece
Türkiye’yle iyi geçinir belki alışverişini oradan yapar. O zaman Türkiye Hükümeti’ne bir şey düşüyor Suriye Muhalefeti’ne ihanet etmemek inşallah şimdiye kadar ilmi siyaset dışında ihanet etmediler ve böyle devam eder varsın Nusret Cephesi’yle görünürde söz düellosu olsun Çünkü bu devlet Birleşmiş Milletler’e karşı kurulmuş olacak.Yeni Suriye Devleti dünyaya neler sağlar öncelikle İsrail, İran etrafa sataşamazlar, Suud, Ürdün ,Irak gibi devletler halklarına karşı daha temkinli olmak zorunda kalırlar.Yeni devlet Türkiye ile ekonomik işbirliğine ,savunma işbirliğiyle de taçlandırabilirse yazımızın başlığını tekrar sorarız.Bir Leşmiş Milletler bitiyor mu?
2 yılda 3 bin çocuk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’den gelen mültecilerin kaldığı kamplarda 2 yıl içinde 3 bine yakın çocuğun dünyaya geldiğini söyledi. Filistin’de, Somali’de, Myanmar’da, Suriye’de çocukların Konya’daki çocuklar gibi gülemediğini, geleceğe umutla bakamadığını vurgulayan Bakan Davutoğlu, “Sadece Suriye’den gelen mülteci kardeşlerimizin kaldığı kamplarda 2 yıl içinde 3 bine yakın çocuk dünyaya geldi. Allah onlara da özgürlük içinde evlerine dönecekleri günleri nasip etsin. Bu şenlik gününde hepimiz kendi çocuklarımıza bakıp Konya’nın bu güzel manevi havasında coşku içindeki kutlamalara şükretmeli ve bunu daim kılacak her türlü çabayı göstermeliyiz. Ama bunun yanında dünyanın neresinde olursa olsun, gözünden bir damla yaş dökülen çocukların o yaşını yüreğimizde hissedip, dua etmeliyiz” şeklinde konuştu. Konya Büyükşehir Belediyesi’nin geleneksel olarak gerçekleştirdiği Çocuk Şenliği, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla yapıldı. Bakan Davutoğlu, yanına oturan çocuklarla sohbet etti, onları sevdi. Büyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi Açık Sema Alanı’ndaki programda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, şenlikte çocuklar için eğitici, eğlendirici birçok faaliyetin yapıldığını belirterek, ülkenin geleceği olan çocukların her şeyin en güzeline layık olduğunu ifade etti. Konuşmasında çocukların
Muhalifler insansız hava aracı düşürdü ÖZGÜR SURİYE Ordusuna (ÖSO) mensup askerler, Şam kırsalında uçmakta olan bir insansız hava aracını düşürdü. Suriye’nin başkenti Şamın kırsalında, Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) ait bilgiler toplayan insansız hava aracı, muhalifler tarafından uzun namlulu silahlarla düşürüldü. İnsansız hava aracını medyaya gösteren Özgür Suriye Ordusuna mensup komutanlar, aracın İran yapımı olduğunu iddia ettiler.
Aşağılayıcı işkence Suriye’nin Humus kentinde Esad yanlısı ordu güçleri tarafından gözaltına alınan 3 sivile akıl almaz aşağılayıcı işkencelerin uygulanması bölge halkının tepkisini çekti. Gözaltına alınan 3 kişinin üzerlerine binen askerler, gülerek cep telefonu kamerasına poz verdiler. Uzun süre gözaltına aldıkları kişilerin üzerine binen askerler, sevinçlerini arkadaşları ile paylaştılar.
Şehri yılanlar bastı
gelecekte sahip olacakları mesleğin yanında iyi insan olmaları gerektiğine dikkat çeken Başkan Akyürek, şenlikte ekmeği geçenlere teşekkür etti. Kucağına aldığı bir çocukla birlikte konuşma yapacağı kürsüye kadar yürüyen Bakan Davutoğlu ise, dünyadaki hiçbir şeyin çocuk kadar dinlendirici ve ibret verici olmadığını söyledi. Çocukları görünce
insanların kendi çocukluklarını ve annebabalarını hatırladığını kaydeden Bakan Davutoğlu, “Onlar bize geçmişi ve geleceği anlatır. En iyi ders kitabı çocuklardır. İbret almamız gereken, coşkuyla sevmemiz gereken çocuklar. Birçok törene katıldım. Beni böylesine coşkuyla buluşturan çok az faaliyet oldu. Çocuk ve şenlik birbirine çok yakışıyor” diye konuştu.
El Arabiya’nın haberine göre son birkaç ay içinde şehirde en az 60 kişi zehirli yılan sokması yüzünden hayatını kaybetti. El Arabiya birçok kişinin de zehirli yılan korkusuyla şehri terk ettiğini duyurdu. Aşırısı sıcaklarda serin yerler arayan yılanların şehrin hemen her sokağından çıktığını belirten yetkililer, başta kobra olmak üzere yılan zehrine karşı şehir hastanelerinde panzehir bulunmaması nedeniyle ölüm sayısının arttığını bildirdi.
10 | Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye konusunda diplomatik alanda büyük ivme yaşandığını belirterek, “Cenevre veya başka yerde toplanacak olan uluslararası konferans öncesinde uygun ortamın hazırlanması için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz” dedi.
Diplomatik ivme Yapabilirim diyebilecek Kabiliyetli…
İdealist… Yarınlarımız adına heyecan duyan…
Amatör… Bunun yanında imkânsızlıktan yakınan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı telefon görüşmesi hakkındaki soru üzerine, “ABD Dışişleri Bakanı Sayın Kerry ile bu sabah bir telefon görüşmemiz oldu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve Katar Dışişleri Bakanlarıyla da konuştum. Malum Sayın Başbakanımızın Washington ziyareti sonrasında Suriye konusunda diplomatik alanda büyük ivme yaşanıyor. Öncesinde de zaten 20 Nisan’da İstanbul’da yapılan Suriye Dostları Grubu çekirdek grup toplantısında alınan kararlar vardı. Sayın Başbakanımızın ziyaretiyle bu kararlar en üst düzeyde istişare etme imkânı bulunmuştu. Daha sonra Amman Toplantısı ile çarşamba günü Sayın Başbakanımızın bu ziyareti ile ortaya konan hususların da paylaşıldığı bir yeni çekirdek grup toplantısı yapıldı. Sonrasında daimi olarak temas halinde olup gelişmeleri gerekirse her gün istişare etmek üzere bakanlar arasında mutabık kaldık. Bu çerçevede bugünlerde İstanbul’da muhalefetin yeniden yapılanma toplantısı sürüyor. Tabii çok yoğun istişarelere sahne oluyor bu anlamda Suriye’nin geleceği açısından muhalefetin yeniden yapılanması. Pazartesi günü de Avrupa Birliği Dışişleri Konseyi toplantısında Suriye konusu tekrar ele alınacak. Ben de o konsey toplantısına akşam katılacağım. Dolayısıyla bütün bunları istişare etme imkânı söz konusuydu. Dün ve bugün muhatabım Dışişleri Bakanlarıyla bunları tekrar gözden geçirdik. Bundan sonra istişarelerimiz devam edecek. Cenevre veya başka yerde toplanacak olan uluslararası konferans öncesinde uygun ortamın hazırlanması için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz” dedi.
Konya’ya sahip çıkmak derdi olan, Konya’ya... Konya’nın manasına, geçmişteki tarihî misyonunu istikbale taşıması gereğine inanan ve bu süreçte rol almanın kendisini bahtiyar kılacağını düşünen… İmkânım olsa diyen…
Gençler... Müracaatlarınızı bekliyoruz.
Adım adım Konya merkezli olmasını istediğimiz, doğması gereken “Anadolu’nun Günlüğü’nü” yazmak isteyen gençler… İnsanımıza yeni bir umut olmasını ümit ettiğimiz sade, ama ruhu olan, ümidi olan kalemlerden çıkacak bir GAZETE İÇİN;
Müracaat Tel: 0 332 342 52 82 Çimke Basım Yayın Ltd. Şti. Yeni Matbaacılar Sitesi 10453. Sk. No: 25 Karatay - KONYA
| 11
Mecliste alkol kavgası Alkolle ilgili görüşmeler, iktidarla muhalefet arasında kavgalara neden oldu
Faydalı böcekler tarım alanına...
Alkolle ilgili görüşmeler, iktidarla muhalefet arasında kavgalara neden oldu. AK Parti’nin verdiği önergenin kabulüyle, turizm bölgeleri de dahil 22.00 ila 06.00 saatleri arasında perakende alkol satışı yasaklandı. Yasanın getirdiği bir başka önemli düzenleme de teklifte 1.00 olan alkollü araç kullanmadaki promil sınırının 0.50’ye çekilmesi oldu. Trafik kontrolünde alkometreyi üflemeyi reddeden sürücülere de 2 bin lira ceza kesilecek ve ehliyetlerine iki yıl el konacak. IV. MURAT’A RAHMET OKUTMUŞLAR Bu önergenin kabulüne tepkili olan CHP’li vekil Veli Ağbaba kürsüde “Uludere katliamının emrini veren Başbakan alkollü müydü, Madımak’ı yakanlar alkollü müydü, Reyhanlı’da saldırı emrini veren caniler alkollü müydü? Herkesin 4. Murat’tan özür dilemesi lazım, ona rahmet okuttunuz.” dedi.
Malkoçoğlu’na şarap eleştirisi
Hububatın en büyük düşmanı süne zararlısıyla biyolojik mücadele kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Ereğli İlçe Müdürlüğü tarafından, ilçenin hububat arazilerine faydalı böcekler (parazitoid) salımı yapılmaya başlandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Özkan Özgüven, hububat üreticilerini bu aşamada tarlalarına böcek ilacı atmamaları gerektiğini aksi halde faydalı böceklerin de yok edileceğine dikkat çekti. Özgüven, yağışlı havada gerçekleştirilen etkinlikte hem yağıştan dolayı hem de parazitoidlerin doğaya saldıkları için mutlu olduklarını ifade etti.
Ünlü oyuncu Cüneyt Arkın, Muhteşem Yüzyıl dizisindeki Malkoçoğlu karakterinin sürekli şarap içip kadınlarla birlikte olmasını eleştirdi.
Cüneyt Arkın
Türkiye’nin ve Türk insanının çok değerli olduğunu ifade eden Ünlü oyuncu Cüneyt Arkın, ancak Türkiye’de bir dönem gençlerin Amerikan özentisi olmaya başladığını belirterek, “Amerikan tıraşı, giyim tarzı gibi şeyler yaptı gençler. Ben buna üzüldüğüm için soruyordum. Neden böyle yapıyorsunuz diye? Onlar da biz Amerikanlaşıyoruz, biz Batılılaşıyoruz diyordu. Amerika tarihini soruyordum. Hep kötü olaylar var. Batı da aynı şekilde, ne kadar az gelişmiş ülkeler varsa; yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmüş ve insanlarını köle diye satmış. Benim gençliğim de bun-
lar gibi olmak istiyor. Halbuki bizim müthiş tarihimiz var” dedi. Kendi döneminde çektiği filmlerin hiç unutulmadığını söyleyen Arkın, “Benim oynadığım tarihi Türk filmleri, ben nereye girsem hatırlanıyor. Herkes bana ‘abi iyi ki çekmişsin o filmleri’ diyor. Ama mesela Karaoğlan filmi çekildi; kayboldu gitti. Türk insanı Cüneyt Arkın’ın oynadığı tarihi filmlere ilgi gösteriyor da bu filmlere ilgi göstermiyor. Tarihi dizilerde de Kanuni var. Orada öyle bir Malkoçoğlu var ki, meyhanede şarap içip kadınlarla yatıyor” diyerek, eleştiride bulundu.
Yeşilay’dan alkol yasasına destek Yeşilay Konya Şube Başkanı Ali Sabri Pişkin, alkol satışının belirli kurallar dahilinde satışını sağlayacak olan yasayı desteklediklerini söyledi. Alkol satışının belirli kurallar dahilinde satışını sağlayacak olan yasanın geç bile kaldığını ifade eden Pişkin, “Alkol satışının pazarlanmasının ve reklamının belli kurallara bağlanmasının özel hayata müdahale olarak düşünmek mantık dışıdır. İsteyen meyhanelerde içebilir. Alkolün büfeden ve satış noktalarından satılması tamamen yasaklanmıyor. Ancak belli kısıtlamalar ve kurallara uyularak satışı olgusu tamamen yasaklanıyor şeklinde algılayamayız. Tepkiye gerek yok. Niçin tepki gösteriliyor anlamak mümkün değil. Gençliğin alkole erişilebilirliğini zorlaştırarak al-
kolle tanışmasını önlemek gençliğin lehine bir karadır. Alkol insan sağlığı ve insan sosyal hayatında pek çok zararları olan toksik bir maddedir. Bu maddeyi daha az kullanmak ya da hiç kullanmamak zararını ortadan kaldırmak demektir. Her şeyde Anayasayı savunanlar Anayasanın 58. Maddesinde ‘Devlet gençliği kötü alışkanlıklardan alkol ve uyuşturucudan korumak zorundadır’ maddesini niçin görmüyorlar. Benzin istasyonlarında alkol satışının yasaklanması trafik kazalarının azaltmaya matuftur. Trafik kazalarında her yıl 5-6 bin vatandaş hayatını kaybetmektedir. Bu sayıyı daha aşağılara çekmek için böyle bir yasa çıkartılması vatandaşların lehine bir karardır” diye konuştu.
Pişkin
Alptekin
Selçuk Tıp’ta cerrahi endoskopi eğitimi Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı yaptığı başarılı çalışmalarla Türk Genel Cerrahi Derneği tarafından kabul edilen kararla, “Cerrahi Endoskopi Eğitimi” programının ülke çapında yürütüleceği 19 kurumdan birisi oldu. Hastanenin en yoğun bölümlerinden biri olduklarını ve bugüne kadar 11 binin üzerinde endoskopi işlemi gerçekleştirdiklerini belirten Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkan Vekili ve Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüsnü Alptekin, “Genel Cerrahi Kliniğinin bugünlere gelmesinde çok büyük emek sarfeden Prof. Dr. Mustafa Şahin hocamızın özverili gayretleri neticesinde ülke çapında seçilmiş kliniklerden biri olmayı başardık. Konya’da ilk kez bu hakkı elde eden bölüm olduk. Bu eğitim programında endoskopi eğitimi almak isteyen hekimlere eğitim sorumlusu öğretim üyelerimiz tarafından eğitim verilecek. Ayrıca kliniğimizden yetişmiş asistanlarımız da bu konuda yetkili olacak” dedi.
12 | İşte en çok kazanan yazarlar.. Türkiye’nin en çok kazanan 20 yazarı, 2012’de 11 milyon lira telif geliri elde etti. Zirvede 1,8 milyon liralık geliri ile Sinan Yağmur var. Elif Şafak ise son dört yıldır ilk kez ilk üçe giremedi. 20 ismin yer aldığı “En Çok Kazanan Yazarlar” listesinin ilk beşinde şu yazarlar var. 1- Sinan Yağmur Telif Geliri: 1.858.275 TL Yayınevi: Karatay Akademi Toplam Baskı Adedi: 1.300.000 Toplam Cirosu: 13.765.000 2- Ahmet Ümit Telif Geliri: 1.098.600 TL Yayınevi: Everest Toplam Baskı Adedi: 314.000 Toplam Cirosu: 5.493.000 3- İskender Pala Telif Geliri: 963.800 TL Yayınevi: Kapı Toplam Baskı Adedi: 319.000 Toplam Cirosu: 4.819.000 4- Ayşe Kulin Telif Geliri: 810.200 TL Yayınevi: Everest Toplam Baskı Adedi: 272.000 Toplam Cirosu: 4.051.000 5- Canan Tan Telif Geliri: 657.800 TL Yayınevi: Altın Kitaplar Toplam Baskı Adedi: 262.000 Toplam Cirosu: 3.289.000
Devlet Tiyatroları tarihe karışacak Başbakan Recep Tayyib Erdoğa’nın ‘devlet eliyle tiyatro olmaz’ diyerek özelleştirilmesine sıcak bakıldığı anlaşılan Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesinin tarih olması ve sanatla ilgili bütün yetkilerin ‘Sanat Kurulu’ adı verilen bir heyette toplanması yönünde ilk adımlar atılıyor. Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde, “Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında, devlet eliyle tiyatroculuk olmaz, tiyatroları özelleştireceğiz. Özelleştirmek suretiyle buyurun istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın. Gerektiği zaman bizler hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olur desteğimizi veririz” demişti. İşte başbakanın bu sözlerinden sonra bir çalışma yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı, dünya örneklerini de inceleyerek bir yasa taslağı hazırladı. Henüz son şekli verilmeyen ve ilgili kurumların görüşlerine açılmayan taslak Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi’nin kapatılmasını öngörüyor.
Dr. AZİZ AYVA “AYAŞLI ŞAKİR / HAYATI VE ŞİİRLERİ” ÜZERİNE
Z
aman zaman akademik ve kültürel camiadan hocalarım, arkadaşlarım ve dostlarım kitaplarını hediye ederler. Böyle kitapların benim için ayrı bir yeri vardır. Bunların kimileriyle ilgili olarak bir tanıtma-değerlendirme yazısı yazmak boynumun borcu olmuştur. Zaten o zamana kadar dikkat çekememiş, tozlu raflarda kalmış olan bu kültür değerlerimizi tanıtmak kitabın müellifinin duyduğu hazza yakın bir haz verir bana. Bilimsel çalışmalarındaki ince eleyip sık dokuyan üslûbuyla değerli hocam ve ağabeyim Konya Lisesi emekli Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Ali Işık’ın 17.11.2011 tarihli “Muhterem meslektaşım Dr. Aziz AYVA Hoca’ma…” ifadeleriyle imzalayıp hediye ettiği Ayaşlı Şakir / Hayatı ve Şiirleri (Aralık 2011) adlı kitabı benim için bu kabilden bir kitaptır. Konyalı olmamakla beraber, Konya kültürü için çalışmış bulunan Ayaşlı Şakir Efendi’nin hayatı ve edebî kişiliğiyle ilgili ne yazık ki derli toplu bir çalışma kaleme alınamamıştır. Konya Lisesi’nde görevine devam ettiği yıllarda okulun kütüphanesinde başka bir kitabı ararken bulduğu ve çoktan unutulmuş bulunan Şakir Efendi ile ilgili bir kitabın akademik ve kültür çevrelerinin yeniden hizmetine sunulması gerçekten dikkate şayandır. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: Ön Söz, Kısaltmalar, dört Bölüm, Ekler ve Bibliyografya. Ön Söz’de yazar, 1985 yılında üniversite hayatında Ayaşlı Şakir’e ait olduğunu öğrendiği ve çok etkilendiğini ifade ettiği bir beyitten yola çıkarak Ayaşlı Şakir Efendi ile olan gizli yolculuğunun hikâyesini hoş bir üslûpla anlatmaktadır. Kısaltmalar’da, kitap içinde sıklıkla kullandığı ve okuyucuya büyük kolaylık sağlayan kısaltma işaretlerinin bir listesini vermiştir. I. [Bölüm] Ayaşlı Şakir’in Hayatı adını taşımaktadır. Yazar burada, kitabın orijinal halinde kapalı hâlde kalan bilgileri arşivlerden araştırarak açıklığa kavuşturmaya çalışmış ve sık sık kullandığı dipnotlarla bu bilgileri zenginleştirmiştir. Bu bölümde; Çocukluğu ve Öğrenimi, Öğretmenliği, Evliliği, Tokat Günleri, Konya’ya Dönüş ve Ruhundaki Değişim ve Vefatı başlıkları bulunmaktadır.
II. [Bölüm] Hatıra ve Rivayetler adını taşımaktadır. Bu bölümün başında şu ifadeler dikkatimizi çeker: “Tokat’ta yaşadığı maddi-manevi sıkıntıların da tesiriyle Şakir Efendi’de olağanüstü hâller zuhur etmeğe başlar. Ona, kimilerince “veli”, kimilerince “meczup”, kimilerince de “deli” dedirtmiş ve hayat kronolojisinde yer bulamamış bazı hâl ve vakalara bu bölümde yer verilmiştir. Bu kısa nüktelerin bazılarındaki olaylar, Ayaşlı Şakir’in hayat hikâyesiyle çelişmektedir. Ancak, Balıkesirli Abdülaziz Mecdî Tolun kanalıyla nakledilen bu rivayetlerin, onun hâletiruhiyesinden ipuçları vereceğine inanıyoruz.” Yazımızın sonunda Şakir Efendi’nin nüktedan kişiliğini gösteren iki rivayete yer vereceğiz. III. [Bölüm] Sanat ve Şahsiyeti adını taşımaktadır. Yazar burada Ayaşlı Şakir Efendi’nin Gençliğindeki Şiirler ve Tokat Devresini tahlil etmektedir.
IV. [Bölüm] Şiirleri adını taşımaktadır. Burada, Şakir Efendi’nin şiirleri açıklamalarıyla birlikte ve türlerine göre verilmiştir. Ekler’de Ayaşlı Şakir’in bir mektubuna, mezar taşına ve İsmet Balkan Hanımefendi’nin Şakir Efendi’nin mezar yerini gösterirken bir fotoğrafına yer verilmiştir. Bibliyografya’da ise eserin hazırlanmasında yararlanılan kaynaklar bilimsel kriterlere göre sıralanmıştır. Sonuç olarak şunları söylemeliyiz. Konya kültürünü bir bütün hâlinde inceleyebilmek, masaya yatırabilmek
için Konya’da görev yapmış olan kültür adamlarının biyografilerini de incelemek, kaleme almak gerekmektedir. Ayaşlı Şakir Efendi de, önceleri Dîvân edebiyatı geleneğinde, İstanbul’a geldikten sonra da Muallim Naci ekolünde yazmış olduğu şiirleriyle, bir edibin buhranlarını tam olarak yansıtmış çileli hayatıyla incelenmesi gereken bir şahsiyettir. Çalışmanın akademik çevrelerce yararlanılabileceğini söyleyebiliriz. Biz Ayaşlı Şakir Efendi’nin nüktedan kişiliğini gösteren iki rivayeti aşağıya alarak yazımızı noktalarken Ali Işık Beyefendi’yi tebrik ediyoruz. Ayaşlı ve Sivaslı Ali Kemali Ayaşlı Muallim Şakir Efendi, kendisine hizmet eden Sivaslı Ali Kemali Efendi’ye dermiş ki: “Elime fırsat geçerse ilk evvel senin kafanı bir vuruşta keserim.” Diğer bir hizmetkârına da: “Seni de öldüresiye döver, bırakırım.” dermiş. Filhakika bunlardan Sivaslı Ali Kemali Efendi, Millî Mücadele’de Konya’da Kuvâ-yı Milliye kumandanlığına tayin olunmuş. Muhalif Konyalılar tarafından şehit edilmiştir. Sonra Kuvâ-yı Milliye yerini aldığı zaman bunun intikamını almak için ön ayak olanlardan otuz altı kişiyi idam etmiştir. Diğer zat da bu hadisede muhaliflerden ölünceye kadar dayak yemiş; ölmüş diye bırakıp gitmişler. Sonra, aklı başına gelmiş ve yaşamıştır. Ve bu suretle Şakir Efendi’nin kerameti de zahir olmuştur. İçinde Yoktum Bir gün Sivaslı Ali Kemali Hocaefendi’ye bir haber gelmiş, senin Şakir Efendi’yi Zindankale’de dövüyorlar diye. Vakit akşam karanlığı imiş. Hoca Efendi koşa koşa tarif edilen yere gelmiş, Şakir’le arasına 25-30 metre kalmış. Şakir baygın yatıyormuş, ama Şakir Efendi’nin her hücresinden Allah lafzı celali çıkmakta, birkaç yüz insan varmış gibi sesler gelmekte imiş. Hocaefendi biraz korkmuş, yerden bir taş alarak yakına atmış ve Şakir diye seslenmiş. Sesler kesilince yanına varmış. Seni dövdüler mi diye, sorunca Şakir Efendi: - Evet, ben içinde yoktum, kalıba biraz vurmuşlar, diye cevap vermiş.
| 13
PTT 1. LİG PLAY-OFF FİNAL MAÇINDA TORKU KONYASPOR’UN MANİSASPORU’U 2-0’LIK SKORLA MAĞLUP EDEREK SÜPER LİGE ÇIKMASI KONYA’DA TARAFTARLARI SOKAĞA DÖKTÜ
SÜPER LİG SEVİNCİ Gökbel’e madalya sözü Selçuk Üniversitesi (SÜ) Rektörü Prof. Dr. Hakkı Gökbel, Konya’da kamp yapan Türkiye Tekvando Federasyonu’nun Akdeniz Oyunları’nda yarışacak milli takım sporcularını ziyaret etti.
Dr. Gökbel’e madalya sözü verdi ve her biri kendi imzasının bulunduğu tekvando formasını Gökbel’e hediye etti.
Konya’da bir oteldeki milli takım kampını ziyaret eden Rektör Prof. Dr. Gökbel’i, Türkiye
Tekvando Federasyonu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Metin Şahin, milli takım antrenörleri ve sporcular karşıladı. Türkiye’de tekvandonun gelişmesine Selçuk Üniversitesi’nin önemli katkılarının olduğunu söyleyen Türkiye Tekvando Federasyonu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Metin Şahin, ilk kez bu üniversitede tekvando derslerinin seçmeli olarak okutulmaya başlandığını anımsattı. Prof. Dr. Hakkı Gökbel ise konuşmasında, spora ayrı bir önem verdiklerini belirterek, “Akdeniz Olimpiyatları’nda ülkemizi en güzel şekilde temsil edeceğinize, enn iyi sonuçları alacağınıza yürekten inanıyorum” dedi.
Şampiyonlar Beyşehir’den Konya’da düzenlenen Okullar Arası Yıldızlar Türkiye Tekvando Şampiyonası’nda Beyşehir’den üç öğrenci kilolarında Türkiye Şampiyonu oldu. Şampiyonada yıldız erkeklerde 41 kiloda Furkan Çakır, yıldız kızlarda 44 kiloda Fatma Keleş, 47 kiloda Havva Nur Çoban birinci oldu ve altın madalya kazandı. Sporcuların antrenörü Nafiz Çakır, yaptığı açıklamada, üç öğrencisinin büyük bir başarı göstererek Türkiye Şampiyonluğunu kazandığını dile getirerek “Şampiyonaya Beyşehir’den beş sporcu ile katılmıştık. Müsabakalardan önce ise en az iki derece beklediğimizi söylemiştim. Üç derece birden aldık, hem de derecelerin hepsi altın oldu. Beyşehirli sporcularımızı kutluyorum. Bu başarılar çok yoğun bir çalışma temposunun ve emeğin ürünü. İlçemize hayırlı olsun diyorum” dedi. Beyşehirli sporcuların elde ettiği bu başarılar ise bayanlar genel klasmanda Konya’ya birincilik, erkekler genel klasmanda ise ikincilik derecesine yükselmesinde önemli katkı sağladı.
PTT. 1. Lig Play-Off final maçında Manisaspor’u 2-0 mağlup etmeyi başaran Torku Konyaspor’un Süper Lige yükselmesi Konya’da taraftarları sokağa döktü. PTT 1. Lig Play-Off final maçında Eskişehir’de oynanan maçta Torku Konyaspor Manisaspor’u 2-0 mağlup etmeyi başararak Süper Lige yükselen son takım oldu. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte Konya’da taraftarlar sokağa döküldü. Zafer Meydanı’nda toplanan binlerce taraftar yeşil-beyaz bayraklar açarak takımları lehine tezahürat yaptı. Meşaleler yakarak takımlarının Süper Lig’e çıkmasını kutlayan taraftarlar, zaman zaman Atatürk Caddesi’ni de trafiğe kapattı. Yoldan geçen araçları durdurarak sevinçlerini araçları sallayarak gösteren taraftarlar, halay çekip Süper Lig sevincini coşkuyla kutladı. Kutlamalar sırasında oluşturulan araç konvoyları da korna çalıp elde edilen zaferi şehir turu atarak kutladı. Kutlamalar sırasında polis ekiplerin de olası taşkınlığı önlemek için geniş güvenlik önlemleri aldığı görüldü.
14 |
Bu da titiz hırsız! Konya’da kuru temizleme dükkanına ayakkabılarını çıkarıp girdikten sonra hırsızlık yapan şüpheli, askere gideceği gün yakalandı Konya’da kuru temizleme dükkanına ayakkabılarını çıkarıp girdikten sonra hırsızlık yapan şüpheli, askere gideceği gün yakalanarak gözaltına alındı. Selçuklu ilçesi Nalçacı Caddesi üzerinde akşam temizliği yapılan kuru temizleme dükkanından hırsızlık yapan şüpheli, iş yerinin güvenlik kamerası tarafından görüntülenmişti. Yerlerin ıslak olduğunu fark eden hırsızlık şüphelisi, ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdikten sonra iş yeri çalışanı Zeynep Aktürk’e ait cep telefonu ve cüzdanı çalıp kayıplara karıştı. Olayın ardından polis ekipleri, kimliğini tespit ettikleri şüpheliyi yakalamak için çalışma başlattı. Olayın üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra Doğanlar Mahallesi’nde devriye gezen Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, aradıkları şüphelinin
eşkaline benzeyen Volkan E.’yi (21) durdurup kimlik kontrolü yaptı. Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürülerek görüntülerle eşleştirilen Volkan E.’nin, kuru temizleme dükkanındaki hırsızlık olayının faili olduğu belirlendi. Gözaltına alınan hırsızlık şüphelisinin daha önce karıştığı bir hırsızlık suçundan tutuklandığı ve cezaevinde yattığı ve yeni çıktığı öğrenildi. 3 ayrı hırsızlık suçundan yakalama emrinin de olduğu tespit edilen Volkan E.’nin yakalandığı gün Tekirdağ’a askere gideceği ve otobüs biletini kestiği öğrenildi. Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından Volkan E., Garnizon Komutanlığı’na teslim edildi. Güvenlik kamerası görüntülerinde iş yerinin dışında keşif yapan şüphelinin, daha sonra ayakkabılarını çıkarıp iş yerine girdiği görülüyor.
ADSM hizmet içi eğitim semineri Konya Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, Konya Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi (ADSM) ve Beyhekim ADSM personeli için hizmet içi eğitim programı düzenledi. Konya ADSM Başhekimi Mehmet Teker ve Beyhekim ADSM Başhekimi Esra Asıl eğitim programı ile ilgili yaptıkları açıklamada; kurumlarında görev yapan personel için her an eğitim sisteminin aktif tutulduğunu, kurumlarının böylece devamlı yeniliklere açık olduğunu belirtti. Bu eğitimin hasta ve çalışan hakları, sterilizasyon ve dezenfeksiyon, kişiler arası iletişim, vücut dili ve davranış şekilleri, diş hekimliği ve sistemik hastalıklar, tıbbi atık yönetimi konularında Selçuk Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından verildiğini belirten ADSM yöneticileri, eğitim veren hocalara ve eğitime katılan tüm personele teşekkür ederek, personele katılım belgesi verileceğini, kurumlarında bu tür eğitimlerin devam edeceğini ifade ettiler.
Oğlunu öldüren kadın mahkemeye hakaret etti Konya’da 3 yaşındaki Fırat Peker’in işkenceyle öldürülmesiyle ilgili yargılanan cinayet şüphelisi 4 çocuk annesi, bu kez mahkemeye hakaret etti. Mahkeme heyeti de sanık hakkında hakaretten dava açılmasını istedi. Konya’da ikinci eşinden olan oğlu 3 yaşındaki Fırat P’yi öldürdüğü iddia edilen anne Fadimana T’nin yargılanmasına devam edildi. Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan tutuklu sanıklardan Fadimana T, Adana Karataş Kadın Cezaevi’nden, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Duruşmada mahkeme heyeti sanık Fadimana T. ile ilgili İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi’nden raporun gelmediğini belirtti ve sanıktan diyeceğini sordu. Sanık Fadimana T. de, tahliyesini talep etti. Mahkeme heyeti tutanakları kayda geçtiği sırada sanık Fadi-
mana T. tekrar söz istedi. Heyet ise sözünün kesilmemesini istedi. Buna kızan sanık Fadimana T, “Allah belasını versin, seni Allah bildiği gibi yapsın, adi, şerefsiz” dedi. Mahkeme Başkanı Ali İmran Tekin de, sanığı kamera odasından çıkarttırarak hakkında hakaret suçundan dava açılması için talepte bulunup, tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. İŞKENCE FIRAT’IN ÖLÜMÜYLE ORTAYA ÇIKMIŞTI Olay, 30 Mayıs 2011 tarihinde merkez Selçuklu ilçesi Şeker Murat Mahallesi Hamzaeli Sokak No 28’deki evde meydana gelmişti. İki kez evlenip ayrılan ve üçüncü bir kişiyle sevgili hayatı yaşayan 4 çocuk annesi Fadimana T. (33), 112 Acil Servis’i arayarak, “Oğlum sara hastası merdivenlerden düştü nefes almıyor” diyerek yardım istemesiyle kaldırıldığı hastanede
işkence gördüğü ortaya çıkmıştı. Hastaneye kaldırılan 3 yaşındaki çocuk yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği dedektifleri, ölen 3 yaşındaki çocuğun vücudundaki yanık ve işkence izlerini fark edince annesi Fadimana T’yi gözaltına almıştı. Fadimana T. ifadesinde başta balkondan düştü demiş ardından da suçunu itiraf etmişti. Fadimana T, oğlunu ilk eşine benzediği için dövdüğünü, sevgilisinin ise evin içine pislediği için sıcak suyu çocuğun üzerine döktüğünü söyleyerek işkenceyi anlatmıştı. Bu ifadenin ardında anne Fadimana T. ile işkence yaptığı iddia edilen 4 çocuktan birinin babası olan sevgilisi Koray K. de (24) yakalanarak çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Koray K. bir önceki duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmıştı. (İHA)
| 15
Meslek kursları birleşti Konya Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri arasında imzalanan protokol ile SELMEK, MERMEK, KARMEK kursları Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları çatısı altında birleşti. Selçuklu, Meram ve Karatay İlçe Belediyelerinin meslek edindirme kursları Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK) çatısı altında birleştirildi. Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı ve Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli ile protokole imza atan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, meslek edindirme kurslarının tek çatı altında toplanmasıyla daha güçlü bir mesleki eğitim faaliyetinin yapılmasını amaçladıklarını söyledi. Bu amaçla Selçuklu, Karatay ve Meram Belediyeleriyle bir protokol imzaladıklarını kaydeden Başkan Akyürek, şu ana kadar değişik isimlerde devam eden meslek edindirme kurslarının bundan sonra KOMEK ismiyle devam edeceğini ifade etti. Birleşmeyle kursiyer sayısının artacağını, ihtiyaca göre yeni kurs merkezleri açılmaya devam edeceğini kaydeden Başkan Akyürek, gelecek eğitim dönemiyle başlayacak bu sürecin Yeni Büyükşehir Yasası kapsamında yapılacak faaliyetlere de hazırlık teşkil ettiğini vurguladı.
Yeni dönemle birlikte ihtiyaç olan tüm ilçelerde mesleki eğitim merkezleri açmak istediklerini belirten Başkan Akyürek, Konya’nın 31 ilçesini kapsayacak bir faaliyeti merkezden hep birlikte organize etmeyi amaçladıklarını söyledi. Belediyelerin meslek edindirme kurslarından bugüne kadar eğitim alanların sayısının 150 bini bulduğunu hatırlatan Başkan Akyürek, bu sayının artarak devam edece-
ğini kaydetti. Başkan Akyürek, imzalanan protokolün hayırlı olmasını dileyerek belediye başkanlarına teşekkür etti. Protokolle SELMEK, MERMEK ve KARMEK Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK) çatısı altında birleşti. Haziran ayında başlayacak yeni dönemli birlikte SELMEK, MERMEK ve KARMEK merkezlerindeki kursların planlaması Büyükşehir Belediyesince yapılacak.
Önce yeni anayasa, sonra seçim AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısına Ayşe Türkmenoğlu ile birlikte AK Parti Konya İl Kadın Kolları Başkanı Özgür Ergun ile İl Yönetim Kurulu Üyesi İffet Gümüş de katıldı. Toplantıda, çözüm süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkmenoğlu, “Ülke olarak sürekli bir takım sıkıntılı süreçlerden geçiyoruz. Birini atlatınca bir başkası çıkıyor. Çok şükür tamamının üstesinden geldik. Şu an yıllardır başımıza bela olan terör sorununu bitirmek için sona iyice yaklaşmış bulunuyoruz. Birlik-beraberliğe sağduyuya çok daha fazla ihtiyacımız var. Türkiye Cumhuriyetini hep birlikte kurduk. Bazılarının sadece kendilerinin olduğunu zannettiği bu Cumhuriyet kimsenin tekelinde değildir. AK Parti iktidarı ile halkın iradesi ortaya çıkmıştır. Vatandaş artık hükümete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a güveniyor. Türkiye’de herkesin bir arada, kardeşçe ve barış içerisinde yaşayacağı bir ortam gerçekleşecek. Bunun zor bir süreç olduğunu biliyoruz. Bu aşamada siyasi par-
tilerin bu sürece destek vermeleri son derece önemli bir konudur. Ancak maalesef ülkemiz adına bu kadar önemli bir süreci yürütürken, muhalefet partileri destek olmak yerine, süreç gayet sağlıklı bir şekilde devam ederken, son derece gereksiz, anlamsız, içerikten, bilgi ve belgeden yoksun, sırf çözüm sürecine karşı çıkmak maksadıyla açıklamalarda bulunuluyorlar” dedi. Yeni anayasa çalışmaları ve 2014 seçimleri ile ilgili de konuşan Ayşe Türkmenoğlu, “AK Parti iktidarı olarak yeni anayasayı yapmadan parlamentonun yeni bir seçime
girmesini arzu etmiyoruz. Daha Haziran ayı sonuna kadar süre var. İnşallah orada bir uzlaşma sağlanır. Eğer Uzlaşma Komisyonunda başarısızlık olursa ondan sonra diğer alternatifleri gündeme getireceğiz. Sayın Başbakanımızın 2014 yılında 3 seçim yapılabileceği yönündeki açıklaması da aslında yeni bir açıklama değildir. Yeni olan bunun 2014’te olabilme ihtimalidir. Hepimizin bildiği gibi gelecek yıl yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Üçüncü sandığa gelince bu da Anayasa değişikliği referandumu konusudur” şeklinde konuştu.
Nogay Türkleri samantoyu Konya’nın Kulu ilçesine bağlı Kırkkuyu köyünde 9. Geleneksel Nogay Türkleri Sabantoyu yapıldı. Etkinliğe, Dağıstan Cumhuriyeti Türkiye Temsilcisi Tavlu Kazakbiev, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, Sayıştay Başkan Yardımcısı Fehmi Başaran, Sayıştay Üyesi Ömer Zengin, Kulu Kaymakamı Ayhan Işık, Şereflikoçhisar Kaymakamı Hasan Kürklü, Karatay Kaymakamı Mustafa Altuntaş, Şereflikoçhisar Belediye Başkanı Hakverdi Altuğ, Kulu Belediye Başkanı Ahmet Yıldız, çevre il ve ilçeler ile köylerde yaşayan Nogay Türkleri, belde belediye başkanları ve davetliler katıldı. Günün anlam ve önemini anlatan konuşmayı yapan Kırkkuyu Köyü Muhtarı Rahmi Başaran, “Sizleri birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin pekişmesi çabasını göstermeye, sabantoyumuza sahip çıkmaya davet ediyorum” dedi