Anadolu Günlük - Sayı 26

Page 1

1 MERKEZ KONYA

OKYANUSUN DA ÖTESİNDEN

İLKOKUL ÖĞRETMENİME

SURİYE’DE İSLAMİ CEPHE

YAKUP KÖSE VESİLESİYLE

ÖLÜM VAR HACI

26. Sayı

26-31 Aralık 2013

www.anadolugunluk.com

50 Kr

Erbakan döneminde 28 Şubat cuntasınca daha 14’ünde idamla yargılanan arkadaşımız Yakup Köse’nin cezası ilginçtir Erdoğan döneminde onandı. Kendisine yapılan operasyonun Erdoğan’a da yapıldığını belirten Köse, Salih Mirzabeyoğlu’nun aynı gürüh tarafından hapse atılırken söylediği “Dik durun karşınızda leşler var” sözlerini hatırlatarak Erdoğan’a seslendi:

Dik dur Basbakan! 28 Şubat sürecinde henüz 14 yaşındayken idamla yargılanan ve yaklaşık 10 yıl cezaevinde yatan Yakup Köse’nin kararı Yargıtay 9. Dairesi’nce onandı. 28 Şubat’ın cezaevi’ndeki en küçük’ mağduru Yakup Köse, ‘askere karşı isyan’ ve ‘yangın çıkarma’ iddialarıyla 12 yıldır yargılanıyordu. Yakup Köse, yargıtay kararına twitterda “Kader: Erbakan döneminde İDAM cezası aldım, Erdoğan döneminde cezaevine giriyorum. Dik dur başbakan, sana yapılan operasyon bize de yapıldı.” ifadelerini kullandı.

KÜRESEL CEMAAT İNFAZI Karara itiraz etmesi beklenen Köse’nin twitterda paylaştığı sözler arasında çok ilginç ifadeler var: “Siz mahkeme olduğunu mu zannediyorsunuz? Cunta yargı önüne konulan dosyayı okudu, sadece ‘Karar Onaylandı’.” “Israrla bir daha söylüyorum cezam onaylanmıştır. Verilen cezanın adı Küresel Cemaat İnfazıdır.” “Hoca beddua etti, evime ve 32 arkadaşımın evine ateş düştü. Ne mübarek adammışsın bee. Beddualar yargıda karşılık buluyor” Sayfa 3’te

ZAMAN’DAN BEDDUA İSTİFASI

2

Hayvan yapmaz! Bozkır’ın Hamzalar beldesinde,15 yaşındaki kızını arkadaşıyla mesajlaştığı için sopayla döverek öldürdüğü iddia edilen babanın 14 yıl önce de karısını tüfekle vurduğu, ancak suçu 3,5 yaşındaki oğlunun üzerine attığı öne sürüldü.

İş dünyası üzgün

Yakup Köse: Hoca beddua etti, evime ateş düştü.

EN İYİ TEMAS BÜYÜKŞEHİR’DEN 3

Konya iş dünyası, Türkiye gündeminde son dönemde yaşanılan gelişmelerin ülke ekonomisine olumsuz etkilerine dikkat çekti. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya Ticaret Borsası Başkanı M. Uğur Kaleli, Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükcü’nün ortak açıklamasında, “Konya iş dünyası olarak, ülkemiz gündeminde yer alan son dönemdeki gelişmelerin ekonomimize olumsuz etkilerini üzüntüyle takip etmekteyiz.” denildi. 3’te

‘Türkiye’den silah yardımı gelmiyor’ Yavuz Sultan Selim Tugay Komutanı Tarık Sofha

Mesele siyasî değil Her Yerde Adalet Platformu Başkanı Avukat Özkan Öztürk, 17 Aralık’ta gerçekleştirilen yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna tepki göstererek, meselenin ikinci kurtuluş savaşı olduğunu savundu. 7’de

Suriye’de zalim Esed’e karşı mücadele eden Yavuz Sultan Selim Tugay Komutanı Tarık Sofha Anadolu Günlük’e konuştu. Sorumlu Yazıişleri Müdürümüz Ömer Salih Şipleme’nin yaptığı röportajda çarpıcı açıklamalarda bulunan Komutan Sofha, CHP’nin iddia ettiği gibi Türkiye Hükümeti’nin silah yardımı yapmadığı belirterek; “Türkiye Hükümeti bizlere silah yardımı yapmıyor, keşke böyle bir yardım olsa” dedi. Sayfa 4-5’te

Sanalına da ceza Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Seydişehir’de başkasının facebook hesabına giren sanık hakkında mahkemenin verdiği beraat kararını bozdu. Yargıtay, sanığın 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını hükmetti. 6’da


2

Beddua istifası Fethullah Gülen’in bedduası için sosyal medyada “beddua yakışmadı” şeklinde yorum yapan çizer Osman Turhan, Zaman gazetesinden istifa etti. Uzun yıllardan beri Zaman Gazetesi’nde çizerlik yapan Turhan, istifa sebebi olarak ise son günlerde yaşanan tartışmaları gösterdi. Turhan, Fethullah Gülen’in büyük tepki çeken bedduasından sonra twitter hesabından “Beddua yakışmadı” şeklinde eleştiride bulunmuştu.

Yenisine hazırlık 7-17 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen “Hz. Mevlana’nın 740. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” düzenlenen toplantıda değerlendirildi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek Konya’nın programlara tam olarak adapte olduğunu ve sahip çıktığını vurgulayarak, temel olarak bunun sonuçlarını gördüklerini söyledi. Etkinlikleri üç tespitte değerlendiren Başkan Akyürek, Türkiye’de bu yoğunlukta başka bir program bulunmamadığını belirtti. Programlar süresince 10 binlerce misafirimiz Konya’ya şehir dışından ve yurt dışından geldi, gitti. Herhangi bir nahoş hadise, herhangi bir sıkıntılı bir durum olmadı” diye konuştu. 741. Vuslat Yıldönümü törenlerine şimdiden hazırlıklarına başladıklarını sözlerine ekledi.

İLKOKUL ÖĞRETMENLERİME…..

İ

lkokul birinci sınıfa başladığımı hayal meyal hatırlıyorum. Babamın arkasından gizlendiğim yerden ilkokul hayatımdaki ilk öğretmenimin elini öpmek için çıktığımda öğretmenimin ne kadar ufak tefek olduğunu görüp şaşırmıştım. Öğretmen bilgisiyle orantılı olmalı diye çocukça bir düşüncem vardı sanırım. Bunun dışında kısacık zamandan hatırladığım ise bize sürekli fasülyelerden yazı yazdırmasıydı. Öğrenciliğimin ilk üç ayında ne fasülyeler tükendi ne de harfler. Okulun açılmasının 4. ayında başka bir köye taşındığımızda babamla yeni bir okul yolculuğumuz başladı. Okulun müdürü bizi sevgi dolu sözcüklerle karşıladı. Babama, okulda iki tane birinci sınıf şubesi olduğunu, beni disiplinli öğretmenin sınıfına götüreceğini söyledi. İyi öğrenmek için disiplin şarttı demek ki. Müdür kapıyı açtı, ben yine babamın arkasına gizlendim. Bulduğum bir boşluktan sınıfa baktım. Kimse beni görmedi. Disiplinli öğretmen babamla konuştu ve “bu öğrencigeride kalmıştır, sınıfıma kabul edemem, diğer öğrencileri olumsuz etkiler”gibi ciddi laflar etti. Babamın arkasına saklandığımdan mı, o köye ait olmadığımdan mı ya da onun öğrencileri kadar güzel ve bakımlı görünmediğimden mi bu kadar olumsuz konuştuğunu anlayamamıştım. Tüm bunları söyleyebilmesi için bana bakması gerekiyordu oysa ya da beni tanıyıp anlamaya çalışması. Beni görmeden geride kalmış olabileceğime hangi duygularla ya da duygusuzlukla karar vermiş olabileceği sonucuna ise ego, ön yargı, ötekileştirmek gibi havalı psikoloji kelimelerini öğrenince ulaşabildim. Diğer sınıfa girdik, daha doğrusu ben ötekileştirilmiş

ve ön yargılı davranılmış ve geride olan biri olarak yine babamın arkasına saklandım (aslında korkaklıktan değil,babama olan güvenden onun arkasında kaldığımı seneler sonra fark ettim). Bana“gel bakalım güzel kızım” diyen çok güzel bir ses duydum. Annem değildi ama bana çok sevgi dolu seslenmişti Kerime öğretmenim. Elimden tutup beni ilk sıraya oturttu. “Buraya otur ki senin güzel, kara gözlerini yakından göreyim” dedi. Diğer öğretmen disiplinliydi, disiplinli öğretmenler öğrenciye bakmazlardı bile. Kerime öğretmen sevgi doluydu. Yıllar sonra kendisini bulduğumda o gün sevgiyle baktığı kara gözlerimden özlem ve vefa dolu yaşlar akması bundandır. Kerime öğretmenimden sonra iki tane daha öğretmenim oldu. Aynı anne şefkati ve ilgiyi onlardan da gördüm. Annemden sonra üç kadın sırasıyla hayatıma dokundular. Yücel öğretmenim,tayini başka bir ilçeye çıktığında babama gelip beni yanlarına almak istediğini söyledi. Kendisinden sonra gelen öğretmenin benimle ne kadar ilgileneceğini bilemediğinden benim eğitimimle kendisi ilgilenmek istiyordu. Çocuk yaşıma rağmen kendimi çok değerli ve özel hissetmiştim. Yıllar sonra üniversiteye gittiğim yıllarda birbirimizi bulmak için verdiğimiz çabaların sonrasında karşılaştık. Çocukları“annemin yıllardır bahsettiği, gözlerindeki ışıltısını dilinden düşürmediği öğrencisi sen misin?” dediklerinde dünyalar benim olmuştu. O gün yılların özlemini gidermek için birbirimize sevgi dolu sarıldığımızda ışıltının benim gözümde değil öğretmenimin sevgi dolu kalbinde olduğunu anlamıştım.

Ben Yücel öğretmenimin gidişine üzülürken Leyla öğretmenim geldi. İlkokul son sınıfta idik ve benim parasız yatılı okul sınavlarını kazanmam lazımdı. Ya kazanıp yolumu çizecek ya da başarısız olup başkalarının benim kaderimi çizmesini bekleyecektim. Öğretmenim benim bu yarışa hazırlanmam için hiç beklemeden çalışmaya başladı. O anlattıkça ben öğrendim, ben öğrendikçe o daha çok öğretti. İkimizde sonucu hayal edip gerçekleşmesi için sabırsızlanıyorduk. Öğretmenimin sınavdan önce verdiği kalemden mi, verilen emeklerden mi bilmem ama o sınavı kazanarak kaderimi çizecek kalemi sapasağlam tutmuştum. İlkokul öğrenciliğimin üzerinden yıllar geçti ve ben bu benim için çok kıymetli olan öğretmenlerimle hala görüşüyorum. Onlar bana sevgiyi, özveriyi, iyi niyeti, samimiyeti öğrettiler. Öğretmenliğin sadece harf ve rakamları öğretip, kitaptaki bilgilere aktarmak olmadığını, öğrencinin sevileceğini, öğrencinin kalbine dokunulacağını, dokunulan kalbin sesine özenle kulak vermenin incelik olduğunu öğrettiler. “Öğretmen bu çocuğun eti senin kemiği benim” diyen velilere inat onlar öğrencinin ruhuyla ilgilendiler. İyilikle ve ilgiyle zenginleştirilmiş ruhun insana iyi geleceğini ve iyi geleceğin de kendisine değer verilmiş öğrencilerle mümkün olduğunu öğrettiler. İyi ki öğretmişsiniz, iyi ki öğrenmişim. Başta Kerime Uçaroğlu Arıcan, Yücel Dilsiz ve Leyla Kurt Eliküçük olmak üzere üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerimin ellerinden saygıyla öpüyor ve kendilerine öğrencilerinin kalplerindeki sevgiyi her daim hissedecekleri uzun ömürler diliyorum.

76’sında bile... Seydişehir’de, esas mesleği terzilik olan 76 yaşındaki Hasan Toklu, ilerleyen yaşına rağmen halk eğitim merkezine giderek bilgisayar kullanmayı öğrendi. En kötü şeyin cehalet olduğunu ifade eden Toklu, “Dinimiz ‘bilenle bilmeyen bir olur mu?’ diye buyurarak öğrenmeye teşvik etmiş. Öğrenmenin yaşı yoktur. Eğer ben bu bilgisayar kursuna gelmeseydim kahvehanelerde boşu boşuna zamanımı öldürecektim. Avare oturmak insana hiçbir şey kazandırmaz. Bilgi edinmek için yaşın önemi yok. Hangi yaş olursa olsun insanların öğrenmesi lazımdır. Aldığım kurs sayesinde bilgisayarı kullanmaya başladım. Ben istiyorum ki ülkemizde bilgisayar öğrenmedik hiçbir insan kalmasın.” diye konuştu.

Vinçle çıkarıldı Hollanda’da vefat eden bir gurbetçinin memleketi Konya’nın Beyşehir ilçesine gönderilen cenazesi, evinin merdivenleri dar olunca adrese gelen bir vinç vasıtasıyla eve çıkarıldı. Gurbetçi Kazım Arıkan (65), kış döneminde ikamet ettiği Hollanda’da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Arıkan’ın cenazesi memleketine Hollanda’dan bir uçakla gönderilirken, eşinin cenazenin morga konulmaması isteği üzerine evinin önüne getirilen cenaze vinç yardımıyla balkondan evin içerisine alındı. Cenaze sabah saatlerinde de yine aynı yöntemle vinç yardımıyla evden alınarak götürüldrüğü doğum yeri Avdancık köyünde defnedildi.


3

28 Şubat’ı 14’ünde o yapmış! 28 Şubat sürecinde henüz 14 yaşındayken tutuklanıp idamla yargılanan Yakup Köse bugün Yargıtay 9. Dairesi’nde görülen karar davası onandı. Bu duruma “28 Şubat darbesini tahliye edilen Çevik Bir ve ekibi değil, Yakup Köse yapmış” yorumu getirildi. 28 Şubat sürecinde henüz 14 yaşındayken tutuklanıp idamla yargılanan ve yaklaşık 10 yıl cezaevinde yattıktan sonra iki yıl önce özgürlüğüne kavuşan Yakup Köse’nin Yargıtay 9. Dairesi’nde görülen karar davası onandı. Cezaevinde kalan mahkûmlara yönelik yapılan ‘Hayata Dönüş - Noel Baba Operasyonu’ sırasında Bandırma Cezaevi’nde bulunan 28 Şubat’ın ‘en küçük’ mağduru Yakup Köse, 2000 yılındaki gerçekleştirilen baskınlarda ‘askere karşı isyan’ ve ‘yangın çıkarma’ iddialarıyla 12 yıldır yargılanıyordu. Yakup Köse, bu karara sosyal paylaşım sitesi twitter’de “Kader: Erbakan döneminde İDAM cezası aldım, Erdoğan döneminde cezaevine giriyorum. Dik dur başbakan sana yapılan operasyon bize de yapıldı.” “Siz mahkeme olduğunu mu zannediyorsunuz? Cunta yargı önüne konulan dosyayı okudu, sadece ‘Karar Onaylandı’.” “Israrla bir daha söylüyorum. Verilen cezanın adı Küresel Cemaat İnfazıdır.” “Hoca beddua etti evime ve 32 arkadaşımın evine ateş

düştü. Ne mübarek adammışsın bee. Beddualar yargıda karşılık buluyor” sözlerini paylaştı.

“Adalet nerede” dedirten karar sosyal medyada da büyük tepkilere neden oldu. İşte o tepkilerden bazıları:

* Meğer 28 Şubat darbesini, tahliye edilen Çevik Bir ve ekibi değil, cezası onanan Yakup Köse Yapmış! (İbrahim Karagül) * Adalet Bakanlığı, Yakup Köse ve arkadaşları lehine yeniden mütalaa istemi verebilir. Haydi Adalet Bakanlığı’na çalışsın tweetler. (İsmail Kılıçarslan) * Yakup 14 yaşından bu yana o kadar acı, o kadar işkence gördü, kimseye beddua etmedi, ama o mazlum Yakup’un ahı se-

bep olanı gelip bulacak. Bulsun! (Cemile Bayraktar) * Sn. @erginsadullah Yakup Köse ve arkadaşları için hukuku ve adaleti çiğneyen bir karar alarak, ceza veren yargıya itirazınızı bekliyoruz. * Bu Memlekette 100 yıldır Müslümanlar üzerinden çok pis oyunlar oynanıyor. Yakup Köse cezası onanırken Balbay ve 28 Şubat’çılar dışarda... * Çevik Bir elini kollunu sallayarak gezerken Yakup Köse’nin cezasının onanması adalet mi? #YakupKoseyeAdalet * 28 Şubat sürecinin bütün aktörlerinden hesap sormak istiyorum. * 14 yaşından beri 28 Şubat mağduru olan Yakup Köse’nin yeniden cezaevine girecek olması? Beddua ederken modern hukuk mu demişti biri? * Az önce biri ‘Bir beddua da 28 Şubat mağduru Yakup Köse’nin cezasını onayanlara bekliyoruz’ dedi. * Etkisinin 1000 sene süreceği söylenen “28 Şubat toplumsal haysiyet tecavüzü”, sanırım o kadar sürecek, çünkü hukuk adâlet sağlamıyor ülkede.

Son gelişmeler değerlendirildi

En iyi temas! Konya Büyükşehir Belediyesi’nin “Toplu Ulaşımda Temassız Bankacılık Kartlarının Kullanılması” projesi ‘Uluslararası Ulaşım Biletleme Teknolojisi Kongresi 2014 Ödülleri’nde elemeleri geçerek finale kaldı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Toplu Ulaşımda Temassız Bankacılık Kartlarının Kullanılması projesinin Konya merkezdeki tüm otobüs ve tramvaylarda kullanıldığını söyledi. Başkan Akyürek, finalde kazananların ödüllerinin 27-29 Ocak’ta İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenecek ‘Uluslararası Ulaşım Biletleme Teknolojisi Kongresi’nde verileceğini de sözlerine ekledi.

Konya iş dünyası, Türkiye gündeminde son dönemde yaşanılan gelişmelerin ülke ekonomisine olumsuz etkilerine dikkat çekti. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya Ticaret Borsası Başkanı M. Uğur Kaleli, Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükcü’nün ortak açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Konya iş dünyası olarak, ülkemiz gündeminde yer alan son dönemdeki gelişmelerin ekonomimize olumsuz etkilerini üzüntüyle takip etmekteyiz. Son günlerdeki gelişmelerle birlikte geçen hafta ABD Merkez Bankası’nın parasal genişlemeyi azaltma kararı, Borsa’nın değer kaybının 40 milyar lirayı geçmesine sebep olmuştur. Yıl sonunda 1,93 TL olarak hedeflenen dolar kuru son bir haftada 2,10 liraya kadar çıkmıştır. Bu durum faiz artırımını da gündeme getirecektir. Bununla birlikte yaşanılan olaylar uluslararası ticaretimize de zarar verecektir. Türkiye’ye yapılacak yabancı yatırımların da riske girmesi söz konusudur. Ortaya çıkan

durumda Türkiye ekonomisine zarar verecek gelişmelerle karşı karşıyayız. Türkiye son dönemde yolsuzlukla mücadelede önemli başarılar elde etmiştir. Geçen hafta yargıya intikal eden operasyonda, gereğinin yargı ve hükümet tarafından yapılacağına inancımız tamdır.” Açıklama, şöyle devam etti: “28 Şubat sürecinde olduğu gibi siyasete dizayn girişimlerinin uzun süre sıkıntılarını yaşadık. Bu noktada halkın hür iradesini kullanarak belirlediği siyasi iradeye ve siyasete gayrimeşru müdahaleleri doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bugün gelinen noktada, yaşanan son gelişmeler Türk özel sektörüne yeni bedeller ödetmemelidir. Ülkemiz son dönemde ekonomik sorunlarını aşarak dünyanın en büyük ekonomileri arasına girme hedefiyle çalışmaktadır. Konya iş dünyası olarak, Türkiye’nin yaşanan olayları milletimizin sağduyusu ile aşacağına olan inancımız tamdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

YAKUP KÖSE VESİLESİYLE

A

dı sanı bilinmez bir genç, henüz 14 yaşındadır. Günlerden bir gün gözaltına alınır. Ona atfedilen suç büyüktür. “Yasadışı bir örgüte üye olup rejimi yıkmaya teşebbüs.” İşkenceler altında inim inim inletilir. Anası, babası, onu seven yakınları mahkeme kapılarında sürüne dursun, o cezaevlerinde çile çekmeye başlar. Adını dahi tam telaffuz edemediği rejim, düzen, örgüt, eylem kelimelerinin geçtiği bir sürü suçlama ile mahkum olmuştur. Onun hayatından on yıl çalınmıştır. Gençliğinin en güzel demlerinde aldığı cezayı çekedursun, hapishane köşelerinde unutulmuştur. Onun hapsedilmesine vesile olan zihniyet, 28 Şubat zulmü ile milletin ensesinde boza pişirenlerdir. O günlerde yargı mensuplarına nasıl hareket etmeleri gerektiği noktasında talimatlar yağdıran 28 Şubat darbecileridir… Keyfi uygulamalarla delilsiz, hukuksuz yargı kararlarıyla zulmedilen insanlar, bugün başka başka tuzaklarla hala çiğnenip ezilmeye, imha edilerek gözlerden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Çocukları bile olmayan suçlar icat ederek idam hükmü ile mahkum edenler ve o zihniyetin uzantıları, bugünlerde 28 Şubat kararlarının fecaati bütün çıplaklığı ile anlaşılmasına rağmen hala işbaşındadır. Yargı ile tehdit ettikleri dünün çocuğu, bugünün gazeteci yazarı Yakup Köse: “14 Yaşında Çeçenistan’da yapılan zulümleri protesto ey-

lemlerine destek vermesi dolayısıyla 28 Şubatçı emir kullarının talimatlarıyla tutuklandı. İdamı istendi! Darağaçlarını gösterdiler. Burada öleceksin dediler adeta… Tam 10 yıl hapis yattı. Sonradan cezaevi operasyonları sırasında yaralandı.” Bugünlerde 28 Şubat bitmiştir denilen ülkede 28 Şubat hortlakları yargı ile suçsuzluğu tescillenmiş Anadolu’nun Müslüman evlatlarını hâlâ yok etme planları yapıyor, sahip oldukları imkanlarla adalete gölge düşürüyorlar!… Yakup Köse, haksız ve hukuksuz bir ceza almış, hapis yatmaya devam ederken koğuşlarında bıçak, patlayıcı madde bulundurarak isyan çıkardıkları gerekçesiyle açılan davalarla yeniden yargılanarak cezaevine tıkılmak isteniyor. Buradan anlaşılıyor ki, üzerine attıkları suç ile imha etmeye çalıştıkları şahsı tutuklatan 28 Şubat zihniyeti hâlâ devam ediyor. Bugün adalet isteyen insanların çığlığını duymayanlar yarın ilahi adalete hesap veremezler… Adalet, bilerek yok edildiği zaman, onu imha edenlerin merhametine teslim olmak durumuyla karşı karşıyayız. Adalete tecavüz eden, adalet mensubu kılığında zulme alet olanlara fırsat verilmemeli, haksız, hukuksuz uygulamalara derhal son verilmeli. Verdikleri kararlarla adalet mekanizmasını zulüm tezgahı haline getirenler, tarihin kendileri hakkında vereceği hükme razı olmak zorundadırlar…


4

Direnişçilere

Çin zulmü Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi, Doğu Türkistan’a yönelik “Çinlileştirme” politikası çerçevesinde Uygur Türklerine ait olan topraklara el koyuyor. Çin yönetimi, “kentsel dönüşüm” adı altında Uygur Türklerine ait tarım arazilerini istimlak ederek, buralara Han asıllı Çinlileri yerleştiriyor. Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Abdulehed Er, son olarak Doğu Türkistan’ın Hotan vilayetinde Uygur Türklerinin arazilerinin zorla gasp edildiğini ve bu yüzden köylüler ile polis arasında arbede yaşandığını söyledi. Doğu Türkistan’ın, “işgal altında” olduğunu söyleyen Er, “baskı ve zulüm altında tutulan Uygur Türklerinin tarım arazileri ve arsalarının gasp edildiğini” ifade etti.

Kalaşnikof öldü Dünyada en fazla insanın öldürüldüğü Kalaşnikof tüfeklerinin tasarımcısı Rus Mikhail Kalaşnikof, 94 yaşında öldü. Kalaşnikof, Kasım ayında hastaneye kaldırılmıştı. Kalaşnikof, ismini taşıyan tüfeklerin ilk üretildiği fabrikada 80’li yaşlarına kadar baş tasarımcı olarak çalışmaya devam etmişti. Kalaşnikof, 2007 yılında yaptığı açıklamalarda, kişisel olarak kan dökülmesindeki payından sorumlu hissetmediğini söylemiş ve “Ben rahat uyuyorum. Bir uzlaşıya varmada başarısız olup şiddete başvuran politikacılar suçlanmalı” demişti. Kalaşnikof’un tasarladığı AK47 tüfek, dünyanın en popüler silahlarından biri olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde 100 milyon Kalaşnikof tüfek bulunduğu tahmin ediliyor.

Tugayın adını neden Yavuz Sultan Selim koydunuz? Biz de Türküz ve Türkmenliğimizin bilinmesini istedik aslında. Siz de biliyorsunuz Yavuz Sultan Selim Mısır Seferi’nden dönerken Suriye topraklarından geçiyor ve bugün Türkmen Dağı olarak bilinen dağa askerlerinin bir kısmını bırakıyor. Biz de bundan mülhem bu adı benimsedik. Yavuz Sultan Selim Tugayı nasıl kuruldu? Birkaç arkadaşla başlamıştık. Yaklaşık on beş kişilik bir gruptu. Sonra hızla büyüdü ve katılım çok arttı elbette. Yavuz Sultan Selim Tugayı’nın hedefleri neler? Elbette ilk hedefimiz zalim Esed’in devrilmesidir. Ondan sonrası için ise hedefimiz İslam Devleti’nin kurulması ve İslami bir anlayışın getirilmesi... Türkiye’de vatandaşlar Suriye’yi ikiye ayırıyor: Esed ve yandaşları bir de mücahitler. Peki mücahitler tek çatı altında mı? Özgür Suriye Ordusu adı altında birbirinden bağımsız tugaylardan oluşuyor. Peki bu tugayların arasında bir anlaşmazlık gibi sıkıntılar oluyor mu? Tam tersi hep birbirini destekler nitelikte. Mesela ben Türkmen Dağı’ndan Haseki’ye çıktım. Birbirimize destek olmayacak olsak ben oraya kadar gitmezdim. Halep’e gittim orada sekiz ay çatıştık mesela. Mücahitler bu savaştan zaferle çıkınca Suriye’yi nasıl bir yönetim bekliyor? Biraz önce tugayın hedeflerinden bahsederken İslam Devleti demiştiniz. Bunu biraz açar mısınız? Ehl-i sünnet bir İslam Devleti olacak elbette. Dünya medyası Esed’e muhalif olan mücahitleri dünyaya “terörist” olarak yansıtıyor. Bu sizi rahatsız ediyor mu? Evet, rahatsız ediyor.

Peki bu durum, Esed’e karşı mücadelenizde bir moral kaybı, bir çekinceme oluşmasına da neden oluyor mu? Bizim bu mücadelemiz özgürlük mücadelesi biz zulüm gördüğümüz için böyle bir mücadele içerisine girdik. Bu yüzden hiçbir moral kaybımız yok, kaybedecek bir şeyimiz de yok. Zulüm gördüğümüz için başladık dediniz. Peki nasıl başladı bu mücadele? Deraa’da başladı. Çocuklar duvara “Yallah Esed” yazmış. O çocukları götürmüş Esed’in adamları ve tırnaklarını çekmişler. Bu çocuklar da aşiret çocukları ve yirmiden fazla. Yani Deraa’nın önde gelenleri. Aşiretin büyükleri de bu çocukları bize verin biz terbiye edelim bizleri de çocukların yerine alın diyerek çocukları istemişler. Çocukları “yetkililer” vermeyince aşiret büyükleri başlarındaki sarıkları çıkarıp masaya koymuşlar. Bu hareket namus ve şeref sözüdür manasına gelir. Aynı zamanda da bir resttir. Ya çocuklar çıkar ve biz namusumuz üzerine yemin ettiğimiz gibi bir daha böyle bir şeyler yapmazlar ya da çocuklar çıkmaz ve siz bunun karşılığını görürsünüz. “Yetkili” de tek kelime etmiyor ve sarığı ayağının altına alıyor. Bundan sonra başlıyor her şey. Halk ayağa kalkıyor ve direniş başlıyor. İlk Deraa’da başlıyor sonra Lazkiye’de. Esed halkı dinlemiyor ve halkın üzerine silah tutuyor, zulmünü artırıyor. Halkı korkutmak için de zaman zaman insanları toplayıp götürüyor. Bir mahkeme yahut başka bir adalet kurumu arayamıyorsun. Nerede adalet diyen olursa onu da alıp götürüyorlar. Götürüp ne yapıyorlar peki? İki ay boyunca kesintisiz işkence ediyorlar. İki ay içinde ölürsen kefeninle gömüyorlar, ölmezsen ki öldürmezler, kötek altında tutuyorlar seni. Ellerindeki

belgeleri sana zorla imzalattırıyorlar. Bu belge de, şurayı ben havaya uçurdum, şu kadar insanı ben öldürdüm gibi iftira dolu bir metin var. Halbuki insanlar suçsuz, işinden evine evinden işine gidiyor. Bu belgeleri işkenceden kurtulmak için imzaladığınızda ise mevzu bitmiyor. Sizi Suriye Devlet Kanalı’na çıkarıyorlar ve konuşturuyorlar. Ben şu mitinge gittim, buraları yaktım, şu yazıları yazdım, pişmanım gibi. Sonra da seni öldürüyorlar. Aslında tüm bu iftiraları Şebbihalar yapıyorlar ve suçsuz insanların üzerine atıyorlar. Bir binayı Şebbiha uçuruyor havaya sonra muhalifler uçurdu diyorlar. İşkenceleri anlatır mısınız biraz da? (Söze Komutan Tarık’ın arkadaşı Ebu Ammar girer) Beş on kişi bir parkta oturalım hemen bir Şebbiha gelir ve sormaya başlar: Neden toplandınız? Ne konuşuyorsunuz? Nereyi bombalayacaksınız? Bundan sonra da

toplayıp götürürler ve kötek altında işkenceleri başlar. O işkencelerden sonra yapmamışsan bile yaptım diyorsun. İşkenceye dayanamadığın için. Yağ dökerler üstüne, sıcak yağ. Kaynatıp üzerine dökerler. Bütün vücudun erir. Ben bunları gördüm. Kadınlara, genç kızlara tecavüz ettiler. Bu alem de bu zulümleri görünce biz seni istemiyoruz dedi zaten. Şebbihalar bizim camilerimize girdi. Biz namazımızı kılarken üzerimize ateş ettiler. Neden? Kimse camilerde namaz kılmasın diye. Çünkü her Cuma Namazı’ndan sonra protesto düzenlenir yürüyüşler yapılırdı. Camiler insanları bir araya getirirdi. Siz de cezaevinde kalmışsınız. Orada neler yaşadığınızı anlatır mısınız? (Ebu Ammar’a) Beni içeriye mafya başıyım diye aldılar, benim iki yüz adamım varmış. Ben bu adamlara silah verip onları örgütlemişim. Bu adamlara ben bir de para veriyormu-


5

e destek yok SURİYE’DE İSLAMİ CEPHE

şum ki protestoya çıksınlar diye. Bir de ben Recep Tayyip Erdoğan’ın adamıyım, onu her yerde övüyorum ve onun adına protestolar düzenliyormuşum. Türkiye ajanıymışım. Bunları bana imzala diye verdikleri metinde okudum. Bu metin benim ifademmiş. Kötek altındayken bana getirdiler bunu. Sen bunları yaptın dediler. Hayır yapmadım bana ispat getirin diyorum biz böyle duyduk böyle de yazıldı diyorlar. İspat yok yani. Sürekli işkence var. Beni aldıkları ilk gün tam on yedi saat kesintisiz dövdüler. Sonra beni odaya ya ölür ya kalır diye attılar. Cismim belli değildi, tanınacak halde değildim. Yüzüm, ağzım, çenem, dişlerim hep kırıldı. Sonra dördüncü güne kadar dokunmadılar bana. Kendimi biraz toparlayınca tekrar başladı işkence. Bana silahların, tabancaların, pompalı tüfeklerin yerini sordular. Hani iki yüz adama silah dağıtmışım ya, kalanların yerlerini soruyorlar. Böyle

bir şeyin olmadığını söylediğimde beni tekrar köteğe aldılar. Dipçikle böğrüme vuruyorlardı. Dipçiği karın boşluğuma saplayıp yukarı kaldırıyorlar kemiklerim kırılıyordu. Bunun dışında bir işkence yöntemleri daha vardı: Benim ayaklarımı ve belimi bağladılar, bükülmeyeyim diye. Boynumdan ve altımdan bir aletle beni mengeneye oturtmuş gibi oturtup sıkıştırıyorlardı ve bütün kemiklerim birbirine geçmişti ve belim kırılmıştı. Dört ay hastanede yattım. Peki sizi nasıl bıraktılar? Ben bir şey yapmadım dedim. Eğer yapmışsam yaptım derim, yapmadım ve siz bana zulmediyorsunuz. Ben sizin zulmünüzle ölmem Allah bana yardım eder dedim. Onlar işkencelerine devam ettiler sonra bir gün gelip, seni başka birine benzetmişiz, kusura bakma deyip bıraktılar. Üç dört ay da gözetim altındaydım beni takip ediyorlardı. Sonra bir arkadaşımdan haber geldi seni yarın

tekrar içeri alacaklar diye, ben de bu haberi duyunca durmadım kaçtım. Altı katlı binamı benden habersiz sattılar, malım mülküm hep orda kaldı. Tabi orda tapular emniyetteydi, emniyet de bizim malımızı Nusayrilere verdi. Bu anlattığım 2011 yılında olmuştu. (Komutan Tarık’a) Neredeyse üç sene oldu, savaş sıradanlaşmaya başladı mı artık. Normal bir yaşam haline gelmeye başlıyor mu? Tabi, artık normal bir hayat yaşıyormuşuz gibi geliyor. Günlük bir hayatta, çatışma, bombalama olması gerekiyormuş gibi. Bizim normalimiz bu şekilde. Hatta bizim için anormal olan top patlamaması. Top patlamayınca şaşırıyoruz, ne oldu acaba diye. Uçak gelmediği zaman noldu yahu benzini mi bitti acaba diyoruz. Peki Türkiye Hükümeti’nin ve Türkiye vatandaşlarının misafirperverliğini yeterli buluyor musunuz? Allah razı olsun Türkiye’den. Bizlere evlerini açtılar, kapılarını açtılar. İnsani yardımda ellerinden geleni yapıyorlar, geçişlerimizde, yaralılarımızda, yiyecek yardımlarında vs… Bizim istediğimiz yiyecek içecek değil, onları bir şekilde buluruz zaten. Dağda kendiliğinden büyüyen otu yesek de olur, o da yemek. Bize lazım olan silah ve mermi. Şu konularda da yardımcı olunsa iyi olur dediğiniz bir şey var mı? Silah yardımı bekleriz. Mümkünse gönderilir diye düşünüyorum. Kimse silah yardımı yapmıyor. Arap ülkeleri de buna dahil. Bizler sadece ganimetleri kullanıyoruz. Esed’in adamlarının silahlarını kullanıyoruz. Türkiye’de muhalefet, hükümeti mücahitlere silah yardımı yapıyor diye suçluyor. Son zamanlarda ülke

gündeminde bu vardı. Türk hükümeti ise hayır ben silah yardımı yapmıyorum diyerek savunuyordu kendini. Bu konuda ne diyorsunuz? Türkiye’den bize silah yardımı gelmiyor. Bizim bulunduğumuz yer belli. Türkmen Dağı’ndayız. Yaşantımız belli, neler yaptığımız belli, hangi silahları kullandığımız belli gelip görebilirsiniz. Elimizde kaleşnikoflar var sadece. Bunlar da ganimet malıdır, öldürdüklerimizin elinden aldıklarımızdır. Türkiye hükümetinden silah yardımı almıyoruz, ama almak istiyoruz. Peki siz Yavuz Sultan Selim Tugay Komutanısınız. Sizce zafer yakın mıdır? İnşallah yakındır. Özel bir soru olacak ama merak ettiğim için soruyorum, kaç yaşındasınız? 26 yaşındayım. 24 yaşımdan beri komutanım. Son olarak sizin Türkiye kamuoyuna, Türkiye halkına söylemek istedikleriniz var mı? Biz sadece Esed’le değil, dünya ile çatışıyoruz. Amerika’sıyla, Rusya’sıyla, İran’ıyla, Hizbullah’ıyla hepsiyle savaşıyoruz. Biz de bekliyoruz, bizi destekleyip bizim elimizden tutan birilerini. Arap ülkeleri Türkiye size yardım ediyor diyor. Biz Türkiye’nin doğal güvenlik bekçisi pozisyonundayız. Türkiye’nin güneyini koruyoruz aslında. PKK’yla da çokça çatışıyoruz. Türkiye’den yetkililerin bizi ziyaret edip o ortamı görmesi, neler yaptığımızı bilmesi gerektiğini de düşünüyoruz. Türkiye’den hem yardım bekliyor hem de Allah razı olsun diyoruz. Röportaj için teşekkür ederim. Biz teşekkür ederiz. Komutan Tarık’ın genç arkadaşı Muhammet (19 Yaşında): Onların silahları varsa bizim de Allah’ımız var.

S

uriye’de güçlü katılımcı yeni bir İslami birlik kuruldu. Önemli muhalif gruplardan Ahrar’uş Şam İslami Hareketi, Ceyş’ul İslam, Tevhid Tugayı, Sukur’uş Şam, Liva’ul Hak, Ensar’uş Şam, Kürt İslam Cephesi isimli gruplar İslami Cephe adı altında birleşti ve bütün operasyonlar tek çatı altından idare edilecek. Cephe’nin Şura Meclisi Başkanlığı’na Sukur’uş Şam grubundan Ahmet İsa Şeyh, Başkan Yardımcılığına Tevhid Tugayı’ndan Ahmet Amr Zeydan, Siyasi Heyet Başkanlığı’na Aharar’uş Şam İslami Hareketi’nden Ebu Abdullah el-Hamevi, Askeri Heyet Başkanlığı’na Ceyş’ul İslam’dan Zehran Alluş, Şer’i Meclis Başkanlığı’na Ahrar’uş Şam Hareketi’nden Ebu Abbas, Genel Sekreterliğe ise Liva’ul Hak grubundan Ebu Ratip getirildi. Suriye’deki diğer gruplara da çağrıda bulunulan bildiride, İslami Cephe’nin bağımsız, askeri, siyasi ve sosyal bir örgüt, amacının ise Esed rejimini tamamen devirmek olduğuna dikkati çekilirken, nihai amacın ise İslami esaslara dayalı bir devlet kurmak olduğu ifade edildi. Nusra Cephesi buna dahil olmasa da konuşunca anlaşabildiğimiz güzel kardeşlerimiz olarak değerlendirildi. Şahsi kanaatim odur ki daha önce tanıtımını yaptığım Lazkiye’deki Yavuz Sultan Selim Tugayı da o bölgedeki bütün İslamcı Türkmenleri de içine alacak şekilde bu birliğe katılmalıdır. Çünkü İslami esaslara dayalı devletin nihai amaçları olduğunu bildiren, tekfircilikten uzak, mu’tedil olan bu birliğe katılmamak bu birlikle beraber savaşmamak gerçekten vebal olur. Aynı zaruri teklifim diğer Özgür Ordu birlikleri için de geçerlidir.


6 hırsızı yandı Konya’nın Seydişehir ilçesinde 2010 yılında polise başvuran bir kişi, facebook hesabına izinsiz girilerek şifresinin değiştirildiğini ve kendi adına yazışma yapıldığını belirtti. Başlatılan soruşturma kapsamında sanık hakkında Seydişehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. ‘Bilişim sisteminin işleyişini engelleme, bozma’ iddiasıyla açılan davada mahkeme, sanık hakkında beraat kararı verdi. Mağdur vatandaş ise dosyayı temyize gönderdi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, mahkemenin verdiği beraat kararını bozdu. Kararda, ‘Sanığın, TCK’nın ‘bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen’ kişinin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmasını öngören 244/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle beraat hükmü kurulması yasaya aykırıdır. Müşteki vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir’ ifadelerine yer verildi.

SOLDAN SAĞA

K

onya’nın tarihten günümüze tabii seyri içinde gelişen, güçlenen yapısı her zaman dikkat çekici olmuştur. Anadolu Selçuklu Devletinin hakim olduğu devirlerde Haçlı ordularına direnen Alpaslanları bağrında taşımaktadır. Konya’da her yer evliya enbiya havasının teneffüs edildiği demlerin yaşandığı mekanlarla doludur. Sahib-i Ata, Sadreddin Konevi, Ateşbaz Veli, Mevlana, Şems-i Tebrizi gibi velilere/alimlere ve bilinen üç peygamber’e beşiklik eden Konya… Tahir Büyükkörükçü hocamız, Hacıveyiszade hazretleri, Ali Ulvi Kurucu ve nice alimlerin alın teri, el emeği göz nuruyla meydana getirdikleri eserler… Ve onların eseri olan güzel insanların cadde ve sokaklarını doldurduğu güzel mekanlar şehri Konya… Camileri gül yüzlü insanlar tarafından yalnız bırakılmayan, tanımadığınız kişilerden caddelerinden geçerken selamını alabileceğiniz nadide şehir Konya… İşte bu Konya, o Konya’dır ki, hala bağrında yaşayan insanlara, ilmi ile amil alimleri yol göstermekte manevi dokusunu

ten geçer. Öyle bir analiz yapıldıktan sonra yapılacaklar kendiliğinden önümüze önümüze dizilir…

muhafaza etmektedirler. Bunlar her yerdedirler… İsimleri malum bu zatı-ı muhteremler Konya’nın yüzakıdırlar aynı zamanda… Hemen aklımıza geliveren isimler arasında sayıvereceklerimiz çoktur. Abdurahman Öksüz, Abdullah Büyük ve daha niceleri… Sanayisi gıpta edilecek bir seviyeye gelmiş, yönetenler ve yönetilenler birbirleriyle uyum içinde istikbale yürümektedir. Bizim medeniyetimizin beşiği bu şehrin Dünyanın gözündeki durumu çok önemlidir. Yeri ve mevkisi, değeri ve etkisi her zaman hesaba katılmak zorundadır. Onun için Konya’ya özel önem vermek ve sahip olduklarının yanında sahip olacaklarını da hesaba katmak lazım. Nelere sahip olmalı sorusunun cevabı, şehrimize dünyanın nasıl baktığını iyi analiz etmek-

Böylece Konya’mız kabuklarını kırar, daha da büyür, gelişir güçlenir… Maneviyat ikliminden deryalar taşıyan Konya’nın bağrında filizlenen İslam medeniyetinin izleri, her asra damgasını vurmaya devam edecektir. Konya, şehirlerden bir şehir değil, Kimi zaman Gazze’dir, kimi zaman Filistin… Orada yapılan zulümlerin içimizde açtığı yaralardan kan damladığını görürseniz Konyalıların direnen kardeşlerine verdikleri desteğin her geçen gün büyüdüğünü de görürsünüz. Sokaklarında dolaştığınız Konya, bizim öz medeniyetimizin beşiğidir. İnsanları bizim insanımız, caddesi, sokağı, minareleri ve kubbeleri bizimdir, bizimledir. Konya sanayisinin gelişmesi, güçlenmesi, geleceğe hükmetmesi lazım. Bizim medeniyetimizin inşasını tamamlayacak kaynaklar onların maddi güçleriyle tahkim edilecektir.

Kredi kartı taksidine sınır BDDK’nın kredi kartına taksit sınırlamasına yönelik düzenlemede sona gelindi. Edinilen bilgiye göre kartla aylık toplam taksit tutarına gelirin yüzde 50 tavanı getirilecek. Yani bin TL geliri olan bir kişinin her ay kartla ödeyeceği toplam taksit tutarı 500 lirayı geçemeyecek. ÖZEL TAKİP Bankalararası Kart Merkezi (BKM) aracılığı ile de POS üzerinden taksit sınırlamasının yakından takip edilebileceği belirtiliyor. Bu kapsamda özel bir ekibin oluşturulabileceği ifade ediliyor. BDDK kaynakları ödemesiz olsa bile taksitin 9 ay ile sınırlı olduğunun altını çizerek firmaların ihmal konusunda dikkatli olması gerektiğini vurguluyor.

YUKARIDAN AŞAĞIYA

1. Aba giymiş olan... Anatomi ile ilgili... 2. Eşleri kardeş olan 1. Kaba ve kalın (kumaş)... Baba ocağı... 2. erkeklerden her biri... Satın alma (eski)... 3. Kendi kendine Bahanesi olan... Donuk, cansız (göz, ışık, yüz)... söz vererek bir işi üzerine alma, ant (eski)... Uçuş sırasında 3. Hemen yapılması gereken, ivedi, ivedili, kabinin uçuş güvenliği ve yönetiminden kaptana karşı evgin, müstacel... Denetleme... “Ey, hey” sorumlu olan hostes... 4. Görünüşe göre, sanılır ki, anlaşıldığı anlamlarında bir seslenme sözü... 4. Şaka... gibi... Yüreklendirmeye yarayan bir seslenme sözü, yaşa... Toryum elementinin simgesi... Batman iline bağlı Esasla ilgili, asıl ve temel olanla ilgili, esasi... 5. Yaban ilçelerden biri... 5. İndiyum elementinin simgesi... hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk... Tüzel İş olarak, iş edinerek, gerçekten, eylemli olarak... TDK Güzel Türkçe Bulmacası kişiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi... Kamu Eşi ölmüş veya eşinden boşanmış kadın veya ile ilgili işlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri erkek... 6. Küçük akarsu... Biyolojik ve harcanan paraları düzenleyen kuralların 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 zarların özelliklerinin incelenmesi bütünü... 6. Bedel ödediği için askerliğini kısa 1 deneylerinde kullanılan, iki tabakalı süreli olarak yapan kimse... Genellikle gerçek lipitlerin yapay olarak oluşturduğu anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir 2 küresel yapı... 7. Ağabey (halk anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir... 3 ağzı)... Gam dizisinde re ile fa 7. Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, arasındaki ses ve bu sesi gösteren 4 beraberlik, araç, neden veya durum anlatan nota işareti... Okuyucu, okur (eski)... cümleler yapmaya yarayan bir söz... Müzikal ses 5 8. Boa yılanı... Tanrı (eski)... Açıklık, dizilerinde mi ile sol arasındaki ses... Canlı ve 6 açık ve kesin yargı (eski)... 9. Etken, atik... 8. Peru para birimi... Ağaçların gövdesinde etmen, sebep, faktör... Korunmanın veya dallarında yetişen bir tür mantardan elde 7 bir hüküm ile sağlanması için yargı edilen ve çabuk tutuşan, süngerimsi madde... 8 organlarına başvurma... İri taneli Baryum elementinin simgesi... 9. Bir işte yetkili bezelye... 10. Kuşlar, kanatlı evcil 9 olan, bir işi yapan, erbap... Kement... Aşırı hayvanlar, uyumak için bir dala veya sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, amor... 10. Ağız 10 sırığa konmak... Soğuğa yakın... mukozasında görülen ufak, kirli sarı lekeler... 11 11. Göçebelerin konak yeri... İri Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek yarı, kaba ve anlayışsız (kimse)... (eski)... Oğlu olan... 11. Engel, uymazlık (eski)... 12 Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, Tek familyası papağangiller olan, papağan olarak 13 tanımlamaya, açıklamaya, bilinen bütün kuşları kapsayan takım... 12. bildirmeye yarayan söz, isim... 14 Geminin direk, seren, yelken, ip vb. donanımını 12. Kaynar suda haşlanıp üzerine düzenleyen usta... III-XIII. yüzyıllarda İngiliz 15 yağ gezdirilen mısır unu yemeği... İskandinav dillerinde kullanılan alfabenin Öğütülerek toz durumuna getirilmiş harflerinin her biri... Ceylan... 13. NotadaSoldan sağa tahıl ve başka besin maddeleri... duraklama zamanı ve bunu gösteren işaretin Büyük, yetişkin, kartSatın (halk ağzı)... 13. 1. Aba giymiĢ olan... Anatomi ile ilgili... 2. EĢleri kardeĢ olan erkeklerden yaşlı, her biri... adı... Klasik Türk müziğinde bir basit makam... Radyoaktif Yapılacak olanın en doğrusu, en uygun olanı... alma (eski)... 3. Kendi kendine söz vererek bir iĢi üzerine alma, ant (eski)... UçuĢ sırasında cisimlerde ölçü birimi... 14. Viyola... Kırşehir iline bağlı Çok ve derin bilgisi olan, çok bilgili... kabinin uçuĢ güvenliği ve yönetiminden kaptana karĢı sorumlu olan hostes... 4. GörünüĢe 14. Karaim... ilçelerden biri... 15. Anlayış, anlama yeteneği (eski)... İzin, Yaprakları sıkı, yuvarlak başlı lahana... göre, sanılır ki, anlaĢıldığı gibi... Yüreklendirmeye yarayan bir seslenme sözü, yaĢa... Esasla 15. Aile ile icazet, ruhsat... Altın elementinin simgesi... ilgili, asıl ve temel olanla ilgili, esasi... 5. Yaban hayvanlarının ilgili... Yanlış ve yersiz düşünce, evham... kendilerine yuva edindikleri kovuk... Tüzel kiĢiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi... Kamu ile ilgili iĢlerin yürütülmesi için gerekli gelirleri ve harcanan paraları düzenleyen kuralların bütünü... 6. Bedel

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 26 26-31 Aralık 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME REKLAM KOORDINATÖRÜ ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 27 Aralık 2013


7 OKYANUSUN DA ÖTESİ

D

ershane tartışması ile alevlenen hükümetcemaat gerilimi 17 Aralık 2013 günü sabah saatlerinde başlayan yolsuzluk operasyonu akıllara AK Parti- Hizmet Hareketi savaşı mı başladı sorusunu getirdi. Üzerinde bulunduğumuz coğrafya gereği sürekli ve anında değişen gündemler ile yaşamaya mecburuz. Bu yüzden her şeyi çabuk unutuyoruz. Olaylar arasındaki illiyet bağını kurduğumuzda ise gündem çoktan değişmiş oluyor. Son günlerde yaşanan gelişmeleri bu bağlamda değerlendirip analiz edersek ne demek istediğimiz sanırım tamamen anlaşılmış olacak.

celendirme kuruluşu birden Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine yükseltiyor, İstanbul’a 3. köprü ve dünyanın en büyük havalimanı olacak 3. havalimanı ihaleleri yapılarak temelleri atılmış, terörle mücadelede yeni bir döneme geçilmiş, çatışmasızlık hali başlamış ve devam eden süreçte “Gezi Olayları” adı verilen hadise meydana geliyor. Farz edelim tesadüf...

Merkez Bankası 134 Milyar $ döviz rezervi ile tarihî rekora imza atıyor, Borsa İstanbul 94 bin puan endeksi ile tarihi zirveye ulaşıyor, gösterge faizi bu toprakların 19. yy’dan beri gördüğü en düşük oran olan %4.62’ye geriliyor, 3 büyük kredi dere-

Diyarbakır’daki tarihî tablonun ardından terör fiilen bitme noktasına gelmiş, Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte %4.4 büyümüş, Merkez Bankası 136 milyar $ döviz rezervi ile rekor kırmış, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile tarihî petrol anlaşmaları

Konya’da faaliyet gösteren Her Yerde Adalet Platformu Avukatları 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu hakkında konuştu. Platform Başkanı Özkan Öztürk, makamı, mevkisi, statüsü ne olursa olsun yoksulun, yetimin, tüyü bitmemişlerin lokmasına ahlak ve hukuk dışı el koyulmuş ise bu ahlaksızlığı yapanlara haklarını helal etmediklerini söyleyerek, yürütülen soruşturmanın etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlandırılarak rüşvet ve yolsuzluk noktasında hukuk dışına çıkılmış ise çıkanların da en ağır şekilde cezalandırılmasını istediklerini kaydetti. Ceza yargılamalarında masumiyet karinesinin temel ilke olduğuna da dikkat çeken Öztürk, “Hukuki süreç sonuçlanmadan ve hüküm kesinleşmeden hiç kimsenin peşin hükümle şüphelileri vicdanlarda ve kamuoyu önünde mahkum edilmemesi gerektiğini kaydetti. Operasyonla ilgili cevap bekleyen sorular olduğunu dile getiren Öztürk, bu sorulardan bazılarını şöyle sıraladı:

“Söz konusu teknik, takip ve dinlemeler neticesinde şüpheliler yaklaşık olarak bir buçuk yıldır izlenmiş ve dinlenmiş olmasına rağmen işlendiği iddia edilen suçların gerçekleşme tarihinde neden müdahalede bulunulmadı? Yürütülen 3 farklı soruşturma neden tek bir soruşturmaymış gibi kamuoyuna sunuldu? Operasyonda gözaltı işlemlerinde 17 Aralık tarihi özellikle mi seçilmiştir. Bir buçuk yıl beklenilmiş olmasına rağmen bir gün daha neden beklenilemedi? 17 Aralık tarihi seçilerek İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyaret mi engellenmek istenmiştir? Operasyonun

imzalanarak Kuzey Irak adeta Türkiye’ye eklemlenmiş, Azerbaycan ile TANAP petrol ve gaz taşıma anlaşmaları imzalanmış ve yeni bir hat olan Şahdeniz 2 boru hattının anlaşmaları yapılarak Türkiye enerjide şaha kalkmış, AB ile vize muafiyeti anlaşması imzalanarak 3 yıl içinde Avrupa’ya vizesiz geçiş imkanı sağlanarak tam üyelik yolunda yeni fasıllar açılmış, Füze Savunma Sistemi ihalesi ile NATO ve ABD’ye rağmen Çinli firma ile teknoloji ve ortak üretim anlaşması imzalanmış, Erivan ve Bağdat yönetimi ile ilişkilerde yeni bir döneme girilmiş, Kalkınma Bakanlığı OVP planları yapmış, demokratikleşme paketleri ile demokratik çıtasını yükseltmiş bir Türkiye varken bir sabah ansızın gerçekleşen yolsuzluk operasyonu ile güne başladık. Buda mı tesadüf? Mesele sadece dershane kapatma meselesi değil arkadaş…

şüphelilerinin avukatları bile soruşturma dosyası içeriğindeki tapeler ve görüntüler hakkında bilgi sahibi değilken bazı medya kuruluşlarınca bunların servisi nasıl gerçekleşti? Olay mahallinde işlendiği iddia edilen suça konu delilleri, görüntüleri birkaç saat içerisinde sosyal medyada kim ya da kimler tarafından sızdırıldı ve paylaşıldı?” YERLİ İŞBİRLİKÇİLER ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı David Cohen’in operasyon başladığında Türkiye’ye gelmesini eleştiren Öztürk, “17 Aralık’ta düğmeye basıldığı an Yahudi asıllı ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı Kohen’in apar topar Türkiye’ye gelmesi ve operasyonu merkezden takip etmesi, ayrıca ABD’li büyükelçi Ricciardone’nin sonradan yalanlasa da basına yansıyan beyanları bizlere gösteriyor ki, daha önce askerler aracılığıyla bu millete ve temsilcilerine yapılan operasyonlar şimdi ise sureti haktan görünen yerli işbirlikçileri aracılığıyla yapılmaktadır” dedi.

G

ÖLÜM VER HACI

loballeşen ve hızına ayak uydurulamayan bir dünyada yaşıyoruz. Hız ise artık alınan yolla alakalı değil, öyle bir vaziyet içerisindeyiz ki hayır ehli olanlarımız bile ‘’hız hastalığına kapılmış’’ gidiyor. Ülkemizin içerisinde bulunduğu bu nahoş durum ve tıpkı yıllar öncesinde ‘’kardeşin kardeşe’’ gıtallaştırılması hali bugün de gerçekleştiriliyor. Bu hali hazırda körebe oyunundan başka bir şey değil. Koskoca hoca vasıflı adamlar bile kendi mümin kardeşinin yuvasından ne istiyorsa. Velhasılı biz bu dünyada sadece bir yolcu mesafesindeyiz. Geldik dinleniyoruz ve gideceğiz. Ve yaşadığımız her şey ama her şey bize ev sahipliği yapan dünyanın yaratıcısı (tek yaratıcı, yaratıcılığı konjonktüre sokanın da Allah belasını versin) Allah’ın cc dilediği şekilde vuku buluyor. Dünyamızın milyon yılları aşan bir yaşı var. O zaman içerisinde dünyanın geçirdiği değişiklikler nasıl onun geleceği içindiyse, bir o kadar da insanın içinde yaşayabileceği düzenin sağlanması içindi. İnsan her ne kadar kibrini dünyaya sığdıramasa da onun yaşananlar konusunda hiçbir tasarrufu olamaz. Kalpler, onu evirip çeviren ve tek galip olan Allah’ın elindedir. O diler ve dilediğini de yapar. İşte böylece devam edegelen düzen içerisinde insan, yaşanan olaylara ve yaratılış gayesinin ağırlığı altında ezilmiş ve her devirde bir peygambere ihtiyaç duymuştur. İnsanı da bu ümitsizlik ve krizden peygamberler çıkarmıştır. Yaşadığı hayatı soktuğu anlamsızlığın içinde boğulup gitmektedir insanlık… Ve böylece son çırpınışlarını yaşamaktadır. Ve hepsine rağmen ümit müminin yitik malıdır. Ölüm başlangıçtır. Ümitsizlik ölümdür ve sondur. Umut bulunduğu yerde yakasından tutulmalıdır ve hazine bulunmuşçasına sahip çıkılmalıdır. İnsan yaşadığı hayatta ‘ölüm’lerle yaşamaktadır. Dünya insanları ise bu sıkıntılarını ‘yokluklarını’ gidermek için türlü yollar denemişler ve tüm manevi yokluklarını,

maddi yönden halletmeye çalışmışlardır. Balçık balçık balçık! Umut insanlığın yitik malıdır. Ama kimisi bataklıklarda kimi arza endam eden galibi mutlak Allah’ın rahmetinde aramaktadır. Rabbi ala’mız Yusuf suresinde Allah’ın rahmetinden yalnızca kafirlerin umut keseceğini haber vermiştir. De ki: “Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden) Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen).” Zümer suresi 53. Ayet Birbirini tamamlayan muazzam bir denge! Kendini yaratan ve yaratanın takdir ettiği fıtratı inkar eden insana, içine saplandığı ümitsizlik ve bir çığ gibi büyüyen buhranına karşı nebevi bir eğitim ve Rahmani bir kudret! Ölüm bir başlangıç, Ümitsizlik ise sonsuz bir ölümdür. İnsanoğlu kaderine teslim olmanın dışındaki tüm durumlarda bir bataklıktaymışçasına olduğu yere saplanacak. Kıpramak daha çok batmanın habercisi olacak. Velhasılı! Teslim olmalı önce insan. Ve sonra tekrar tekrar teslim olmalı. Hatta bağıra çağıra, hıçkırıklarla İslam olmalı, müslim olmalı ve içindeki tüm kültleri yıkmalı. İmam olacak insan yollara düşer, arkaya da düşer, imam önderdir. Fakat arkadan ‘gitmekteler’ ahir zaman imamları! İslam devletine bile ‘olsa da olur olmasa da’ diyen imam memurlar! Resulullah mescid kurduysa mescid Müslümanıyız. O İslam devleti kurdu ise biz İslam devleti Müslümanıyız. İşte bunu idrak edemediğimizde umudumuzu yitirdik ve öldük! Bu çelişkiyi imanımız kabul etmez! Ümitsizlik her zerremize zuhur ededursun! Kalplerimiz hastalanıyor, teslim olamadıkça saplanıyoruz hastalığın pençesine! Allah’a teslim, kadere teslim, evrene teslim, çiçeğe teslim, ölüme teslim ve UMUT!


8

Şeytanca plan tutmadı Bozkır’ın Hamzalar Kasabasında,15 yaşındaki kızını erkek arkadaşıyla mesajlaştığı için sopayla döverek öldürdüğü iddia edilen babanın 14 yıl önce de karısını tüfekle vurarak öldürdüğü, ancak suçu 3,5 yaşındaki oğlunun üzerine attığı öne sürüldü. Geçtiğimiz hafta Bozkır’ın Hamzalar kasabasında yaşanan olayın ardından, 14 yıl önce yaşanan olay da gündeme bomba gibi düştü. Damatları tarafından döverek öldürülen torunlarının ölümünden sonra da, savcılığa giden anneanne ile dede, 14 yıl önce kızlarını da av tüfeği ile damatlarının öldürdüğünü ileri sürerek, olayın aydınlatılmasını istedi. Tarlada gündelikçi olarak çalıştırılan B.S. (15), 26 Kasım’da Bozkır’ın Hamzalar beldesindeki evlerinde anten düzeltirken düştüğü iddia edilerek hastaneye kaldırılmıştı. Doktorların darp izini fark etmesi üzerine Konya İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü’nden gelen özel ekibin ilçe jandarmaya bağlı birimlerle yaptığı çalışmada, B.S’yi babası Yahya S’nin (39) sopalarla saatlerce döverek komaya soktuğu, ancak suçu oğlu 18 yaşındaki V.S’ye üstlendirdiği ortaya çıkmıştı. B.S’nin gizlediği telefonu bulan ve erkek arkadaşından gelen “Seni kimseye yar etmem, ben evleneceğim seninle” mesajlarını üvey annesi H.S’nin eşi Yahya S’ye göstermesi sonucu işlendiği belirlenmişti. Bozkır İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, şüpheliler baba Yahya, anne H.S. ve ağabey V.S’yi “kasten adam öldürme, delilleri yok etme, yardım ve yataklık etmek” suçlarından adliyeye sevk etmişti. Savcıya ifade veren şüphelilerden baba Yahya S. kızını döverek ölümüne neden olduğunu kabul ederken, diğer 2 şüpheli de olayı anlattı. Tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen şüphelilerden anne ve ağabey tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Baba Yahya S. ise kızını öldürmek suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. İLK EŞİNİ HAMİLEYKEN ÖLDÜRDÜĞÜ İDDİASI... Tutuklanan Yahya S’nin 1999 yılında 2 çocuğunun

annesi ve ikizlere 7 aylık hamile olan 25 yaşındaki karısı Ümmü Gülsüm S’yi de güvercin avlama bahanesiyle av tüfeğiyle vurarak öldürdüğü ileri sürüldü. Bozkır İlçe Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran Ümmü Gülsüm S’nin annesi Fadime ve babası Celal Fidan (65), kızlarının o dönem 3,5 yaşında olan torunlarının tetiğe dokunması sonucu kazaen öldüğünün ileri sürüldüğünü ancak kızlarının da katilinin damatları olduğunu iddia etti. 6 çocukları olduğunu ve bunlardan Ümmü Gülsüm’ün 1999 yılında tüfekle vurularak öldüğünü ifade eden Fadime ve Celal Fidan, “Yahya benim damadımdı, 2 çocuğu oldu. Bir gün güvercin avlamak için tüfeği almış çıkmış. Tüfeği ateşlemiş kızım vurulmuş, suçu torunuma atmış. Bu tetiği çocuk çekti demiş. Biz de buna Allah’ın bir takdiri dedik. Torunlarımıza baksın diye davacı olmadık” dedi. Kızı öldükten 1 hafta sonra torunu V.S’nin eve geldi-

ğini belirten Fadime Fidan, “Ebe diye ağlayarak geldi, ‘Tetiğe yapışmışım’ dedi. Ben de ‘Çık gözüm görmesin seni’ dedim. ‘Sen de öldün elledinse’ dedim. Buna öğrettiler dediler bana. Torunum sonra yine geldi eve, ‘Ebe ben yapmadım, bana öğrettiler, babam sıkıştırdı böyle demem için, babam öldürdü’ diye anlattı. Biz de damadımızdan davacı olmadık çocuklara baksın diye. Bu neler neler yaptı, köylü korkar bundan” diye konuştu. ACILI DEDE: KIZIMI DA KASTEN ÖLDÜRMÜŞ! Yahya S’nin torununun döverek ölümüne neden olduğunu söyleyen Celal Fidan ise, “Kızım vurulduğunda tüfeği taşırken 3,5 yaşındaki torunumun çektiğini söyledi. Torunum da çekmiş olabilir, kendi de çekmiş olabilir, ama torunumu öldürünce kızımı da kasten öldürdüğü belli oldu. Şimdi de daha önce olduğu gibi suçu torunumun üzerine atmak istiyor. Torunumu hastanelik ettik-

ten sonra torunum V.S’yi de dövmüş, ‘Seni öldürürüm sesini çıkarmayacaksın. Ben seni besler büyütürüm. Hapishaneden kurtarırım, ben girmeyim sen gir hapse, sen beni besleyemezsin ben seni beslerim’ demiş. Daha önce kızımın ölümünden sonra tehdit ettiği oğlunu şimdi de aynı şekilde tehdit etmiş. Daha önce uyguladığı planını şimdi tekrar uygulamak istedi. Torunum da bize geldi, ‘Dedeciğim eskiden aklım ermezdi ama şimdi aklım erdi, ben kardeş katili değilim. Ben kardeş acısıyla nasıl yaşayım’ dedi. ‘Ne cezaevinde ne dünyada yaşayamam. Ben kardeşimi öldürmedim, babam öldürdü’ deyince jandarmayla görüştük, olay aydınlığa çıktı” dedi. “KIZIMIZIN ÖLÜMÜNDEN HEMEN SONRA EVLENDİ” O dönem şikayetçi olmadıklarından dolayı pişman olduklarını dile getiren Fidan Çifti, “Kendi kızımız ikizlerine 7 aylık hamileydi. Bu torunum ise 15 yaşlarındaydı. O zaman 2 çocuğuna baksın diye davacı olmadık ama şimdi benim kızımdan kalan çocukları da öldürmeye başladı. Kızım öldükten sonra 1 yıl geçmeden evlendi. Kızım sağ iken şu anki eşiyle gizli gizli görüşüyormuş. Bundan sonra hak ettiği cezaları almasını istiyoruz. Torunumuzun cenazesinden sonra Bozkır İlçe Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek kızımın ölümünden dolayı da şikayetçi olduk. Savcılığın şikayetimiz doğrultusunda hareket etmesini umut ediyoruz” diye konuştular. Kasaba sakinleri ise, 14 yıl önce ölen ikizlere hamile olan Ümmü Gülsüm’ün o dönem kazaen vurularak öldüğünün söylendiğini ancak olayın nasıl olduğunu bilmediklerini söyledi. Bozkır İlçe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Fidan ailesinin dilekçesi doğrultusunda 14 yıl önce yaşanan olayla ilgili önümüzdeki günlerde dosya açması bekleniyor.

Ayaz, ağlattı Konya’nın Ereğli ilçesinde hayatını kaybeden 1 aylık Ayaz bebeğin otopsisinin ardından “normal ölüm” değerlendirmesi yapıldığı, adli tıptan ayrıntılı sonucun daha sonra geleceği bildirildi. Edinilen bilgiye göre Talatpaşa Mahallesi Elmacı Sokak’ta ikamet eden Maviş Eşme, hareketsiz halde bulduğu 1 aylık Ayaz bebeği evin yakınındaki sağlık ocağına götürmüş, bebeğin hayatını kaybettiği anlaşılmıştı. Olayın ardından soruşturma başlatılırken, polis ekiplerinin evde yaptığı incelemenin ardından bebeğin cansız bedenigözyaşlarıyla defnedildi.

Kaza: 20 yaralı Konya’nın Akşehir ilçesinde öğrencileri taşıyan iki ayrı minibüsün çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında 20 kişi yaralandı. Yaralıların isimleri şöyle: Dilek Suntur (18), Ayşe Buzcu (20), Özlem Tunca (20), Zekiye Gizem Keskin (19), Solmaz Melike Gürcüer (19), Melike Yavaş (20), Hilal Sunay (20), Fatmaana Buzcu (19), Elif Ayaydın (20), Nazlıcan Çelik (19), Nurşah Oğuz (19), Tuğba Tuna (21), Rümeysa Afyon (21,) Ebru Akar (19), Nilüfer Selin Salıcı (21), C. P. Y. (8), N. K. (14), Kübra Veriralmaz (18) ile araç sürücüleri Mevlüt Koç (48) ve Nurettin Yanık (52) Kazayı duyup olay yerine gelen kazazede yakınları sinir krizleri geçirdi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.