17 ARALIK MİLAT
TÜRKİYE’YE OPERASYON
İNAT SEÇİMLERİ
BU KADER, YA DİĞERLERİ?
ZİHNİYET OLUŞUMU
GÜNLÜK’E ÇİRKİN TEKLİF (Haftaya)
28. Sayı
27 Ocak - 3 Şubat 2014 50 Kr
www.anadolugunluk.com
“Böyle bir ülkeye yabancı sermaye gelmez” diyen TÜSİAD Başkanı’nın sözlerini değerlendiren Başbakan Erdoğan, “Biz bu makamlara TÜSİAD’a rağmen geldik.” dedi. Erdoğan, Fetullah Gülen’in telefon konuşmasına işaret ederek, “Bu ananas, bildiğiniz ananas değil. Ananas ihalenin kod adı ” şeklinde konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Böyle bir ülkeye yabancı sermaye gelmez” diyen TÜSİAD başkanını topa tuttu. TÜSİAD’ın işine geleni barındırdığını, işine gelmeyeni kapıdışarı ettiğini anlatan Erdoğan, “Ey TÜSİAD ananas meselesinden niye rahatsız değilsin? Uganda’da sizlere rafineri bağlantısı kuranlardan niye rahatsız değilsin? Yargıdaki paralel örgütlenmenin iş dünyası üzerindeki şantajından niye rahatsız değilsin? Ananaslar gelip gidiyor. Bildiğiniz ananas değil, biliyorsunuz. Bunun kod adı Ananas. Onların ananası ihaledir, ihale! Rafineri paslaşmasıdır bunlar, tüm milleti dinlediniz, görüntülediniz, sonra utanmadan sıkılmadan şantajla tehdit ettiniz. Elinizde ne varsa açıklayın açıklamıyorsanız namertsiniz. Eğer be-
KONYA’DA NEDEN YOK?
nimle ilgili bir belgeniz varsa onu da açıklayın. Abdestimden, namazımdan şüphem yok. Bu örgüte gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum. Artık bu oyunu görmeniz lazım” ifadesini kullandı. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’ün yolsuzluk dosyası konusunda da açıklamarda bulunan Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun poz verdiği fotoğrafı göstererek, yolsuzluk dosyasının Kılıçtaroğlu’nun elinde olduğunu vurguladı. CHP zihniyetinin olduğu yerlerin kirli olduğunu ve o zihniyetin bulunduğu yerde bereket olmadığını kaydeden Erdoğan, CHP’nin İstanbul’un fethini bir zulüm gibi gösterdiğine işaret ederek, “Milletimiz 30 Martta bu zihniyete mi oy verecek?” dedi. 5’te
2
Düz yolda sivri bela
YENİ TIP FAKÜLTESİ MÜJDESİ
3
Yağmur sevinci
Hangi mantıkla... Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Konya’nın Beyşehir Gölü’nden Regülatör kapaklarının açılarak kış döneminde su alımı yapılması ilçede tepkiye neden oldu.Haberi 5’te
Kuraklık nedeniyle barajlardaki doluluk oranının kritik seviyeye geldiği şu günlerde merakla beklenen yağmur şehirde etkili oluyor. Uzun süredir beklenen yağmurun gelmesi kuraklık endişesi yaşayan çiftçinin yüzünü güldürdü. Vatandaşlar, “Uzun zamandır Konya halkı bu yağmuru bekliyordu. İnşallah halkımız ve vatan için hayırlı olur, rahmet olur. İki sezondur ne fazla kar gördük ne yağmur. İnşallah bu yağmur çiftçilerin yüzünü güldürür” şeklinde konuştu.
‘İyi ki Selçuklu’da yaşıyorum’ sloganıyla iddialı bir ifadeye imza atan Selçuklu Belediyesi’nin ilçenin en eski mahallelerinden olan Hüsamettin Çelebi Mahallesi Karşıköy Sokakta başlattığı yol genişletme çalışmasını yarıda bırakması mahalle sakinlerini otopark sorunu nedeniyle birbirine düşürürdü. Çözüm için belediyede muhatap bulamadıklarından yakınan mahalle sakinleri, “Bu manzara ne Karatay’da ne de Meram’da var. Bizler iyi ki Selçuklu’da yaşıyoruz, diyemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Zarar 120 milyar $ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 17 Aralık operasyonuyla ülkenin 120 milyar dolar zarar eçttirildiğini belirterek, muhalefete, “Oyun mu oynuyorsunuz” diye seslendi. 6’da
2
Konya’da neden yok? İzmir’de, bir ilçe belediyesi tarafından kurulan Görme Engelliler Kütüphanesi hizmete açılıyor. Karşıyaka Belediyesi, Görme Engelliler Kütüphanesi’ni eğitimin hizmetine açıyor. Açılacak kütüphane ile görmeyen veya az görebilenler kütüphane hizmetlerinden yararlanabilecek.
Açlıktan ölüyorlar Independent gazetesinde yayınlanan habere göre Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında bulunan Yarmuk Filistin mülteci kampında yardımların ulaşmaması sonucu aralarında çocuklarında bulunduğu en az 50 kişi hayatını kaybetti. Fernande Van Tets imzalı haberde Suriye rejimi tarafından kuşatma altında tutulan bölgede insanların tuzlu su, hayvan gıdası ve yapraklarla beslendiği belirtiliyor.
Aynı gün doğdular Konya’da yıllardır çocuk sahibi olamayan 3 kadın, aynı hastanede tüp bebek yöntemiyle hamile kaldıktan sonra aynı gün doğum yaparak bebek sahibi oldu. 9 ay önce açılan Tüp Bebek Merkezi’ne başvuran kadınlar, tüp bebek tedavilerinin tutması sonucu sürekli gözetim altında tutuldu. Gebeliklerinin sonunda sancıları aynı gün başlayan ve doğuma alınan Şerife D. ikiz bebek, Hatice M. ve Mine T. ise sağlıklı birer çocuk dünyaya getirdi.
BU KADER, PEKİ DİĞERLERİ?
1
2 yaşındaydı Kader, çocuktu. Ailesi rıza gösterdi evlendi. 13 yaşında anne oldu, ikinci çocuğu ölü doğdu, anne karnında seçti ölümü. Annesinin kaderini de belirledi bu ölümle. Kader 14 yaşına bile gelmeden kaderini aile rızasının belirlediği birçok küçük gelinden biri olarak bu dünyadan çekip gitti. 12 yaşında iken kendimi düşündüm birden, annelerimize özenerek oluşturduğumuz oyuncaktan ev düzenimizde küçük kadın rollerine bürünür, yemek yapar, ortalığı toplardık. Mısır püskülünden saç yaptığımız bebeklerimiz bir kenarda uyutup, misafirliğe gelen komşularımızla büyüklerimizden duyduğumuz sorunlar ya da konular üzerinde kendimizce sohbet ederdik. Oyuncaklarımızdan oluşan dünyamızda her şey küçüktü. Kullandığımız eşyalar, onlara şekil veren ellerimiz, kullandığımız sözcükler de dahil her şey gerçek dünyanın minyatürü gibiydi. Bebeklerimiz de dahil her şeyimiz evcilik oyunlarımıza sığacak şekilde küçüktü. Hayallerimiz köyün dışına çıkamayacak kadar yakınımızdaydı. Köyde yaşadıklarımız, duyduklarımız ve gördüklerimizden yola çıkarak hayallerimizi kurardık. Ailemizi üzen insanların canını acıtmak için polis,
hiç iyileşmeyen yakınlarımızı iyileştirmek için hemşire, okula gidemeyenler olursa onları okutmak için öğretmen olmaktı hayallerimiz. Düğüne gider, bembeyaz gelinlik giymiş gelinleri ve onların çeyizlerini görüp gelin olmak ister, sonra hayatın sorumluluğunun ağır geleceğini düşünüp gelin olma hayalimizi bir süre de olsa göremeyeceğiz bir yerlere atardık. Çocuktuk, babamızın ilçe pazarından gelmesini sabırsızlıkla bekler, pazar çantasından çıkan bir meyve ile günümüzü gün ederdik, ayakkabılarımızın yenilenmesi için bayramı bekler, akşam ezanına kadar sokakta geçirdiğimiz her anı doyasıya yaşamak için eve gitmeyelim diye ayak direrdik. Yaptığımız her şey hoş karşılanırdı, “çocuktur, yapar” “ küçücük çocuğa bu kadar iş yaptırılmaz” derdi büyüklerimiz bizi başkalarının olumsuz eleştiri ve sözlerinden korumak için. Çocuktuk, koşarken kanayan dizimizi yıkar, ağrısına aldırmadan oynamaya devam ederdik, köye gelen karpuzcunun verdiği küçük kavunları taşa kırıp yerken ağzımızın yüzümüzün tozu umurumuzda olmazdı. Kavunun tadıydı umurumuzda olan ve çocuk olmanın ağzımızı yüzümüzü yapış yapış
yapan doğallığının tadıydı bizi çocuk yapan. Kader de çocuktu, bir gecede aile rızası ile gelin oldu. Gelinliğin üzerinde nasıl duracağını bile hayal edemeden giydi gelinliği. Elleri küçüktü, dünyası küçüktü, hayalleri küçüktü ama sorumluluğu ve acıları tahmin bile edemeyeceğiz kadar büyüktü. Kader denilip geçildi bundan önceki küçük gelinlerin ölümüne. Kader’di, ailenin gelin olmasına izin verdiği bir çok küçük kızdan biri. Kaderiydi küçük gelinlerin büyümeden kadın olmaları, anne olmaları, eş olmaları ve sonra da birden bu hayattan yok olmaları. Mısır püskülünden bebek yapamadan, minicik oyuncak bebeğini minicik ayaklarında sallayamadan aldı bebeğini kucağına. El yordamıyla ilk çocuğunu büyütmeye çalışırken, karnında taşıdığı ikincisine yeterince bakamadı belki de. Çocuk öldü, çocuğun kaderi anne karnında ölmekti. Çocuk Kader’in kaderi ise büyüyemeden anne olduğu yetişkinlerin dünyasında bir garip ölümle dünyadan gitmekti. Rıza gösterenlere selam olsun. Kader gitti, geride kalan küçük gelinleri rıza göstermedikleri bir dünyada kaderleriyle baş başa bırakarak..
TÜİK’ten ‘çocuk gelin’ açıklaması Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), çocuk gelinlere ilişkin, kız çocuk evliliklerinin toplam evlenmeler içindeki oranının 2003 yılında yüzde 8,1, 2008 yılında yüzde 7,7 olduğunu ve 2012 yılında yüzde 6.7’ye düştüğünü açıkladı. Konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Basında yer alan bu haberlerin, kamuoyunda farklı ve yanlış yorumların yapılmasına
neden olduğu görülmüştür. Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak
araştırmalar yapabilmektedir. Bu kapsamda, bu tür kurum kuruluşlar tarafından açıklanan çocuk gelin tahminleri, bu kurumların kendilerine göre belirledikleri yöntemlerle yaptıkları dolaylı tahminlere dayanmakta olup, bu rakamlar Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi istatistik Kurumu’nun resmi istatistikleri değildir” ifadesi kullanıldı.
Şantaj mı şaka mı? Beyşehir’de 13 Eylül 2013 tarihinde yaşanan olayda, eşine ait özel rehabilitasyon merkezine ailesi tarafından verilen 29 yaşındaki down sendromlu öğrenciyi darp ederek yaraladığı iddia edilen zihinsel engelliler öğretmeni ile birlikte, aralarında kurum sahibi eşi ve kurum çalışanlarının da yer aldığı 11 şüpheli de suçu bildirmediği iddiasıyla Beyşehir Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. Aynı kurumda zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan Evren Erbaş’ın medyaya da yansıyan güvenlik kamerası görüntülerini ortaya çıkararak suç duyurusunda bulunmasının ardından sanık zihinsel engelliler öğretmeni hakkında “beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak kişiye karşı basit kasten yaralama” suçlamasıyla iddianame hazırlanmasının ardından görülen davanın ilk duruşmasına 12 sanık ve tarafların avukatları, ihbarcı Evren E., mağdur İ.E.’nin babası M.E. ile Down Sendromu Derneği’nden yetkililer de katıldı. Duruşmada sanık F.K. hakkındaki iddiaları reddetti. Olaya ait güvenlik kamerası görüntülerinin medyada darp olayı şeklinde yer alsa da görüntülerin tamamının incelenmesi durumunda mağdura darp ve cebir eyleminin olmadığının görüleceğini ileri süren F.K, olayın yaşandığı gün mağdur İ.E’nin başına ve dizine vurması ve öğretmenlere bazı davranışlar sergilemesi sebebiyle servis aracına bindirmek üzerine kurumdan çıkarmak istediğini, ancak kendisine direndiği için kameralara sözkonusu görüntülerin yansıdığını ileri sürdü. F.K, mağdurun kendisine vurması ve odada bulunan diğer öğretmenlere zarar verebileceğini düşünerek okuldan çıkarmak istediğinde direnmesi üzerine kendisini itmek suretiyle koridora kadar çıkardığını iddia ederek, İ.E’nin odaya geldiğinde sebebini bilmediği bir şekilde kendisine yönelerek oturur vaziyetteyken şakayla karışık önce kafasına, sonra da dizine vurduğunu ileri sürdü. Duruşma, görüntü kayıtlarının tamamının izlenmesi amacıyla mahkemeye getirilmesi için 25 Mart 2014 tarihine ertelendi.
3
Bu bir kader seçimi! Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 30 Mart seçimlerinin siyasî olarak bir mahalli seçim, ancak tarihî olarak bir “kader seçimi” olduğunu söyledi. AK Parti Konya Belediye Başkan adayları, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’ın katıldığı törenle tanıtıldı. AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun, 31 ilçenin tamamına talip olduklarını ve bunu başarmak için gece gündüz çalışacaklarını söyledi. Yeniden aday gösterilen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ise, Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya’nın daima başkent olduğunu belirterek, hizmetlerinin artarak süreceğini söyledi. 2. MARMARA BÖLGESİ Törende bakanlığının yaptığı yatırımları anlatan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Konya’nın çevresindeki şehirlerle birlikte 2. Marmara Bölgesi olacağını kaydetti. Bakan Elvan, KonyaKaraman Hızlı Tren projesinin ardından bu kez de Karaman’ı Mersin ve Adana’ya bağlayacak hızlı tren projesinin önümüzdeki günlerde ihale edileceğini açıkladı. Bakan Elvan, “Konya-Karaman Hızlı Tren projesi ihalesi tamamlandı ve müteahhit firma
BENLİK
çalışmaya başladı. Karaman’ı, Mersin ve Adana’ya bağlayacak hızlı tren projesi birkaç ay içerisinde ihale edilecek ve Konya’yı hem Mersin’e hem de Adana’ya bağlayacak projenin en önemli adımlarından birini atacağız. Bizim hedefimiz Konyalı hemşehrilerimizin 2.5 saatte Mersin ve Adana’ya ulaşmasıdır. Konya’nın hinterlandında Karaman, Aksaray, Niğde gibi şehirler var. Konya bu illerle 2. Marmara Bölgesi olacak.” diye konuştu. KADER SEÇİMİ Bakan Davutoğlu, yolsuzlukların her zaman karşısında olacaklarını ifade ederek, “Eğer bir yolsuzluk varsa, eğer birileri ha-
ram peşindeyse onların ilk ve en önce karşısında biz oluruz kimsenin de bundan tereddüdü olmamalı. Rabbimiz bize her hangi bir şekilde bu boğazdan haram bir lokma geçireceğine bu başı bu gövdeden ayırsın iyidir. Biz Anadolu tabiriyle helal süt emmişlerin yoluna çıktık, Allah bizi hiçbir şekilde zilletle karşı karşıya bırakmasın. 30 Mart seçimleri siyasi olarak mahalli seçimlerdir ama tarihi olarak bir kader seçimidir. Milletin kendi kaderiyle ilgili en önemli kararı bir şekilde kaderle ilgili oyun oynamak isteyenlere hür bir sesle haykıracağı seçimdir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kavgalı kurul!
Kaybedeni yok
Yeni TIP yolda
Seydişehir’de, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi başkanlık seçiminde sandalye ve yumruklar havada uçuştu. İki listeli genel kurulda mevcut başkan Muzaffer Çatal’a karşı liste çıkaran Ali Osman Öz ve üyeleri divan heyetinden kapalı oylama isteyince ortalık karıştı. İki tarafında salonda üye olmayanların bulunduğunu ve açık oylamada el kaldırdığını söylemeleri üzerine kavga çıktı. İki grubu sakinleştiremeyen polis kavga edenlere biber gazıyla müdahale etti. Kavganın ardından divan başkanı Mehmet Beybağan, Genel Kurulu iptal ederek ileri bir tarihe erteledi.
Selçuklu Belediyesi’nin Zinde Gençlik Spor ve İzcilik Kulübü ile Kur’an’ın Anlamıyla Buluşmak Platformunun birlikte düzenlediği ödüllü Kur’an-ı Kerim Meal Yarışması’na başvurular için son günler. Kaybedeni olmayan yarışma için Türkiye genelinde başvuranların sayısı 150 bini buldu. Kayıtların 31 Ocak’ta sona ereceği yarışma 9 Mart Pazar günü yapılacak. Yarışmaya katılmak isteyenlerin www. ufkayolculuk.com adresinde yayınlanmakta olan yarışma başvuru formunu doldurmaları gerektiği bildirildi. Yarışmacılara 16 umre, 28 İpad mini ve 18 bin TL’nin yer aldığı çeşitli ödüller verilecek.
Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi, daha önce izni alınan tıp fakültesinin 2014-2015 öğretim yılında öğrenci alması için çalışmalara başladı. KTO Karatay Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Harun Kızılay, daha önce izni alınan tıp fakültesinin hızla kurulacağını belirterek, “Tıp fakültemizin 2014-2015 öğretim yılında açılması ve öğrenci alınması için hazırlıkların hızla başlatılması kararı alınmıştır. Halen 32 tıp fakültesi açma izninin Yükseköğretim Kurulunda (YÖK) beklediği dikkate alınırsa üniversitemiz için bu kararın ne denli bir avantaj oluşturduğu açıktır” dedi.
Ö
fkelendiğimiz, kızdığımız, adaletine yandığımız bir dünya var karşımızda. Ne zaman konuşmak yahut yazmak fırsatı geçse elimize, ilk cümlelerimiz dünyanın bu halleri üzerine tenkitlerimizi ifade etmek içindir. Tüm içtenliğimizle yanlışları, hataları, insanlığın gidişatı, ne olduğumuz, ne olacağımız gibi bilumum problemlere çözüm olma/bulma derdine düşeriz. Gönlümüzü sızlatan bu problemlerin neden bir türlü ortadan kalkmadığını, niçin bunca ütopyaya, en iyiyi bulma düşlerine rağmen huzura ulaşamadığımızı sorgularız bir yandan. Netice itibariyle sıkıntı noktasının neresi olduğunu anlayamamanın getirdiği bir kısır döngüde buluruz kendimizi. Tüm bu düşünme eylemini gerçekleştirirken atladığımız bir yer vardır oysa. Sürekli çevremizdeki aksayan yönleri görmekten ve bunlara alternatif bulmaya çalışmaktan benliğimizi görmeyi unutmuşuzdur. Sorgulamaya, eleştirmeye, eksikleri görmeye birey olarak kendimizden başlamamız gerektiği gerçeği zihnimizde oturmamıştır yani. Yaşamaya uğraştığımız algımızda hangi niyetle ısrarcıyız, bir ödev misali aksatmadan yaptığımız işleri neden ve niçin yapıyoruz sorularına hiç muhatap tutmamışızdır kendimizi. Mesela Şeriati’nin insanı konu
alan soruları üstümüze alındığımız bir durum değildir. Nurettin Topçu’nun var olma nedenini sorgulaması ancak beğeniyle okuduğumuz bir düşünce yapısıdır. Sezai Karakoç’un ideal devlet hayali devlet algımız üzerinde yeniden düşünme sebebimiz olmamıştır hiç. Yahut Necip Fazıl’ın gençlik tasavvuru gençler olarak ayaklarımızın bastığı yeri kontrol etme ihtiyacı hissettirmemiştir bize. Dönüp bakınca, haddinden fazla ironik kaçan bu tutumumuz İsmet Özel deyişiyle ideamızdan vurulmak değil de nedir? Tüm fikri alt yapımızı üzerine bina ettiğimizin bir çelişkiden ibaret olması iç dünyamızda bir sarsıntıya neden olmuyor mu? Ya da bu sakat tutumumuzun bizleri sürekli olarak geride bıraktığını, çıkmazlara götürdüğünü görmüyor muyuz? Artık özümüze dönüş vakti gelmedi mi? Yunus Emre’nin “Bir ben vardır bende benden içeru” demesi boşa değildir. İkbal’in benliği anlama çabası boşa değildir. Nuri Pakdil’in Korku’su boşa değildir. Hasılı “Hiç akletmez misiniz?” diyorsa kitabımız boşa değildir bu. Öyleyse beklediğimiz dönüşümün önce kendimizde olması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Hesaplaşmalarımız evvela kendi benliğimizle olmalı. Bu bilince sahip olma ümidi ve duası ile…
4
Hepimizin şerefidir! Davos’da konuşan Davutoğlu, İranlı mevkidaşı Cevad Zarif’e “Tüm kutsal mekanlar hepimizin şerefidir ve onları birlikte korumalıyız” dedi. Bu sözler ise ayakta alkışlandı. İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu yıllık toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile “Ortadoğu İçin Nihai Oyun” oturumuna katıldı. Oturumda Zarif ve Davutoğlu arasında ufak çapta gerilim yaşandı. İran Dışişleri Bakanı Zarif, Suriye’ye savaşmak için hiç kimseyi göndermediklerini; Hizbullah’ın ise kendi kararını verdiğini savunarak; “Siz Şii türbelerini yok edecek insanlar gönderip sonra Şiilerin sessiz kalmasını bekleyemezsiniz” diye devam etti. Bakan Davutoğlu ise Şam’daki Seyyide Zeynep Türbesi’nin sadece Şiilere değil tüm Müslümanlara ait olduğunu vurgulayarak, “Eğer herkes Suriye’ye kendi mezhebinin kutsallarını korumaya giderse bu karışıklık sonsuza kadar devam eder. Tüm kutsal mekanlar hepimizin şerefidir ve onları birlikte korumalıyız” şeklinde konuştu. Davutoğlu’nun bu sözleri uzun süre ayakta alkışlandı.
17 ARALIK MİLAT
B
Bakan Zarif, Davutoğlu’nun bu sözleri üzerine Suriye’deki bir türbeden Ehl-i Beyt’ten bir zatın cenazesinin çıkarılarak saygısızlık yapıldığını ifade ederek “Ahmet, sen neler olduğunu biliyorsun. Bu şekilde açıklamalar yapmak kulağa hoş geliyor. Her türbenin korunmasını isterim ama bunlar olduktan sonra söz konusu olaylar meydana
geldi” demesi üzerine Davutoğlu tekrar söz alarak Esed rejiminin yıktığı camilerden bahsetti. Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Unutmayalım ki Suriye’de 1500 cami rejimin hava kuvvetleri tarafından yıkıldı. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in arkadaşı Halid Bin Velid’in türbesi hava bombardımanıyla neredeyse tamamen tahrip edildi.”
Çanlarına ot tıkayacağız Başbakan Yardımcısı Arınç, “Bu operasyonu yapanların canlarına ot tıkayacağız. Halkımız yapılan işlerin provokasyon olduğuna inanıyor ki, AK Parti etrafında iki üç misli kenetlenme oldu” dedi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç; “Bizim ne bu ismi geçen cemaatlerle ne de diğer cemaatlerle hiçbir sorunumuz yok. Biz özgürlüklerden yanayız. Bunlar dini özgürlükler, fikir ve inanç özgürlükleridir” dedi. Daha önce darbecilerin Ak Parti’yi kapatmak istediğini ifade eden Arınç, “Bu operasyonu yapanların da çanlarına ot tıkayacağız. Halkımız yapılan işlerin provokasyon olduğuna inanıyor ki, AK Parti etrafında iki üç misli kenetlenme oldu. Vatandaşlarımızın, daha önce oy vermemiş olanlar bile bu operasyonlar karşısında sizin yanınızdayız diyor” şeklinde konuştu. Kendilerini belki cemaatten gösteren, niyetleri başka olan birilerinin bu ilişkileri bozacak bir noktaya getirdiğini söyleyen
Arınç, “Birtakım savcılar boylarını aşacak düzeyde başka işler yapmaya başladılar. HSYK’nın açıklamaları gündeme oturdu, yetkileri olmamasına rağmen. Bunların içinde siyasete talip olan, hükümeti devirmeye çalışan bir organizasyonla karşılaştığımızı düşünüyoruz. Hükümet tedbir almak zorunda. Bu Türkiye’nin iç ve dış itibarını,
mali itibarını bozacak noktaya geldi. Türkiye dışarıda sanki bir istikrarsızlığa gidiyormuş algısı oluştu. Hükümet hemen müdahale etti, görevi kötüye kullanan kamu elemanları ile ilgili tedbirler aldı, atamalar oldu. Başbakana, AK Parti’ye uzanacak bir operasyonu, bana göre çok meşru bir şekilde engellendi” ifadelerini kullandı.
u ülke vatandaşlarının içine düşürüldüğü durumun vahametini anlamak için geçmişe şöyle bir yolculuk yapıp “kanla irfanla” kurulan Cumhuriyetin ilk yıllarına bakmak gerek. Daha yeni savaştan çıkmış bir milletin evlatlarının yüz binlercesi şehit edilmiş, bir o kadarı da müstevlilerin esareti altındadır. Çocuklar babasız, analar eşsiz kalmış. Yokluk, kıtlık her tarafı kasıp kavurmaktadır. Hakim olan güçlerin imzaladıkları uluslar arası anlaşmaların ıslak imzaları henüz kurumadan, bin yıl İslam’a bayraktarlık yapmış bir millet adına devrim dedikleri bir kısım faaliyetlerle oradan oraya savrulmaktadırŞapka devrimi kimin ne giyeceğine karar verenlerin sembol uygulamasıydı. Medeniyet serpuşu, çağdaşlık göstergesi… Kelleler alındı, başlar koparıldı… Harf devrimi bin yıl boyunca birikmiş kültür değerlerimizin bir anda berhava olmasına yol açtı. Üçyüzyıl Anadolu Selçuklu medeniyetinin ve yedi yüzyıl Osmanlı devletinin kültür varlığı olan yazma eserler yakıldı yok edildi… Ceddinin yazdığı kitapları okumaktan mahrum bırakılan nesiller, talebesinden hocasına cehaletin karanlığına itilmişler, yeni harflerle öğrenecekleri yeni bir hayata sürgün edilmişlerdi. Bu hayat, batının değerlerine sadık bir hayat olmalıydı. Çağdaşlaşmak buna bağlıydı. Kendi milletinin inancına dair her ne varsa tamamı “gericilik” etiketi ile damgalandı. Din telakkisi dimağlarda sökülüp atıldı. Ezan yasaklandı, Kur’an yasaklandı. Ordu, çıkartılan kanunlarla Allah Allah naralarıyla hücum etme geleneğinden uzaklaştırıldı. Bundan böyle İtalyan askerlerinin dediği gibi “hurra, hurra” diyerek hücum edecekti.
İktidarı alanların siyasi emellerine uygun esasların tespit edildiği merkezlerden verilen talimatlar harfiyen uygulandı. O talimatlar, batılılaşmaya uygun hükümlerdi. Herkes çağdaşlığı yaşamak, yaşadığını da ispat etmek durumunda bırakıldı. İlkeler, ülküler, her şey, ama her şey bir şey için dizayn edildi. Batı yaşayışına uygun bir hayat için. Toplumun değer verdiği bütün mukaddes varlıklar bir bir elden çıkarıldı. Camiler ahır yapıldı. Hocalar tehlikeli adamlar statüsüne alındı. Astılar, kestiler, vurdular kırdılar, yaktılar yıktılar… Asıl yıkım gönüllerde olandı. Kafaları değiştirdiler. Şen sıpalar peydahladılar. Vur patlasın çal oynasın modunda bir gençlik yoğurmaya çalıştılar. Onlar için vazgeçilmez olan yeni değerler ürettiler… Moda dünyasında sembolize ettikleri kıyafetlerle sunum yaptılar… Artistlerle lüks hayat pazarladılar… İçki, kumar ve fuhuş bataklığına çektikleri gönlü boş insanları avladılar… Kendisinde gericilikten eser kalmadığını ispat sadedinde ceddine bırakın saygıyı, sövgüler düzen bir nesil yetiştirdiler. Yetişen nesillerin ihtiyaçlarını karşılayacak pazarlar sardı şehirlerin en işlek caddelerini. Körpecik zihinlere kazınan batılılaşma ideolojisinin zehirli okları aileyi vurdu. Yuvaları yıktı. Ne de olsa on yılda on milyon genç yaratmışlardı her yaştan…. Bununla övünüyorlardı… Yaratmaya pek hevesli adamlar, eserlerine sahip çıkma derdine düşmüşler, mangalda kül bırakmıyorlar… Her telden çalarak çatlayacaklar, patlayacaklar…
5
‘Ananas ihaledir’ Gülen’in internete düşen ve işadamlarına talimatlar yağdırdığı ses kaydındaki “rafineri işi” ve “ananas” şifresine gönderme yapan Erdoğan, “Hükümetten, HSYK’dan rahatsız olanlar ananastan niye rahatsız değil. Ananas onun kod adı. Sizin ananasınız ihale demek” şeklinde konuştu.
ANANAS, KOD ADI TÜSİAD Başkanı Yılmaz’ın açıklamalarına tepki gösteren Erdoğan, Fethullah Gülen ile adamlarının Koç Grubu’yla ilgili sözlerine atıfta bulunarak, “TÜSİAD Başkanı çıkıyor, olduğundan çok farklı bir Türkiye çizmeye çalışıyor. Siz işinize geleni yanınızda barındırır, gelmeyeni kapıya koyarsınız. Hükümet, bu ülkenin menfaatlerini korumayan insanları istediği gibi atama imkanına sahip mi? Maalesef eli kolu bağlı, biz onları düzenliyoruz. Ey TÜSİAD ananas meselesinden, Uganda’da sizlere rafineri bağlantısı kuranlardan neden rahatsız değilsin? Çünkü bazılarının işleri tıkır tıkır yürüyor, ananaslar gelip gidiyor. Ananas bunun kod adıdır kod. Bana, ‘Sizin döneminizde 1’e 5 kazandık’ dediler. Şimdi utanmadan ‘Böyle ülkeye küresel sermaye gelmez’ diyorlar” ifadelerini kullandı.
Hangi mantıkla Beyşehir Göl, Çevre ve Doğa Koruma Derneği Başkanı Bekir Sami Tan, göldeki su seviyesine dikkati çekerek, “Göllerde su kalmadı diye bangır bangır bağırıyorlar. Fakat şimdi ekim dikim, sulama zamanı değil. Göldeki suyu almaya çalışıyorlar. Bu, akla, mantığa uymuyor.” dedi.
CEHALETTEN Mİ? Dezenformasyon ürünü yazılara atıfta bulunan Erdoğan, “Bugün bir tane köşe yazarı diyor ki ‘Erdoğan’ diyor, ‘10 yılda 6 bin km yol yaptık, bu kadar yol yapmasaydık yolsuzluk yapabilir miydik?’ Bak takip edemiyor, 6 bin km’yi bizden öncekiler yaptı, biz 17 bin km yaptık. Bizim yaptıklarımıza bunların hayalleri bile kavuşamıyor. Köşe yazarısın önce bir araştır. Niye yazmıyorsun orada? Bu iktidar Marmaray’ı, YHT’yi nasıl yaptı? Eğitimde verilen burslar, krediler. Bunları göremezler. Niye? iftira atacak çünkü” değerlendirmesini yaptı. CHP DE ORTAK CHP’nin Esad’ın katliamına ortak olduğunu belirten Başbakan, “Suriye’deki katliam fotoğraflarına karşı CHP’den samimi bir söz işittiniz mi? Bir de ‘Esad’dan daha iyisini görmedik’ diyorlar. Bütün dünya fotoğraflar karşısında insanlığından utanırken, CHP yine vahşetin yanında yer alıyor. Türkiye bugüne kadar hiçbir terörist gruba eğitim vermemiştir. Eğer bunu ispatlamazsanız alçaksınız. 55 bin fotoğraf karesinde 15 bin insanın nasıl katledildiğini görüp de hâlâ Esad’ın yanında olanlara sesleniyorum: Bunun hesabını nasıl vereceksiniz?” dedi.
Hareket çekti! Türk fotoğrafçılığının önemli ismi Ara Güler’in diyaliz tedavisi aldığı ancak kan değerleri çok düştüğü için yoğun bakım servisinde diyalize gireceği öğrenildi ve aynı anda twitter’da öldü haberleri yayılmaya başladı. Ara Güler de twitter’da hakkında çıkan ‘öldü’ haberlerine bu fotoğrafla yanıt verdi.
TIR İHANETİ Paralel Yapı’nın TIR ihanetine de değinen Erdoğan, şöyle söyledi: “O TIR’ları durduranlar kime ve neye hizmet ettiklerini görmüşlerdir, zerre kadar vicdanları varsa umarım mahcup olmuşlardır. MİT’e silah kaçakçısı iftirasında bulunan CHP’nin Genel Başkanı’nı ben millete havale ediyorum. Bunu olsa olsa başka bir ülkenin muhalefet lideri yapar. Oradaki mağdur insanlara her türlü insani yardımı biz getireceğiz, getirmeye devam edeceğiz. Bizim atacağımız bu adımları sen belirleyemezsin. Bizde vicdan var ama sende var mı bilmiyorum.” DARBE MİLLETE.. “Millet önce Gezi olaylarında, sonra 17 Aralık darbe girişiminde kimin ne yapmak istediğini açıkça gördü” diyen Erdoğan, şöyle konuştu: “Şimdi yeni İstiklal mücadelesi veriyoruz, 30 Mart bu kadar önemli. Hiçbir maşa, örgüt devletin içinde virüs, ur gibi Türkiye Cumhuriyet’ine paralel bir yapı oluşturamaz. Gereken cevabı sandıkta vereceğiz. Hiç endişeniz olmasın, başınız asla öne eğilmesin, hüzne kapılmayacaksınız, vazgeçmeyeceksiniz. 17 Aralık darbe girişimi sadece AK Parti’ye yönelik değildir, millete yöneliktir.
Bu da Rusya’dan 2014 Kış Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak Soçi’deki iki klozetin yan yana yer aldığını gösteren fotoğrafı paylaşan Rus muhalif lider Aleksi Navalni, olimpiyatlar için 50 milyar dolarlık harcama yapıldığına dikkat çekerek, burası da 45 milyon dolarlık medya merkezindeki erkekler tuvaleti” açıklamasını yaptı.
VİCDAN OKULU BİRİNCİ BÖLÜM
ZİHNİYET OLUŞUMU er eğitim sisteminin bir insan modeli vardır. Vicdan okulunun çocuğu kesinlikle geleneksel eğitim algısının döktüğü kalıplardan çıkma tercüme insan modeli olmamalıdır. Vicdan okulu, hayatın temel kavramlar sisteminde insanın kişilik modeli ile ilgili kazı çalışması yaparak, insan ruhunun rengini (Allah’ın boyası), fıtratının mayasını(bilinç), varlığının sebebini, kulluğunun zaruretini, insanın en büyük ilahın en büyük projesi olduğu gerçeğini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.
Hayal ve gerçek (heva ve vicdan) arasındaki farkı algılayamayan şizofren zihin, insana ve yeryüzüne kaynaklarını sömürmek için bakmakta, bilinç koordinatlarına dayalı imar görevini unutmaktadır. Bir bakıma insan kendi içindeki zengin madenlerin fakir bekçisi konumuna düşmektedir. İnsanın kendini dinlemesi, spekülatif zihin algısından damıtılmış düşünce zeminine erişebilmesi, akıl odasındaki ruhi katılım ve iç yırtılmaya dayalı zihniyet oluşumu ile mümkündür. İnsanın akıl odasındaki teslimiyet döngüsünü aşağıdaki gibi formülize edebiliriz;
Başkasının silik taklidi olmak veya gürültü kirliliğinin içinde sağırlaşmak, zihinsel anlam boşluklarına, zihnin güçten düşmesine ve insanın verimsizleşmesine sebep olmaktadır. Vicdan ve heva örtüsünün ipini bir biri ile örüp dokumak, eğitim sistemlerini giderek duvarları taş, koridorları loş tüketim tapınaklarına dönüştürmek olacaktır. Bu türden tapınaklar, yeryüzü insanlarını sonsuz hayat sınırsız servet vaatleri arasında parça parça etmeyi ve öldürmeyi amaçlamaktadır.
Bu döngüden hareketle, zihniyet oluşumu aşamasında bilinçaltını, insan eylemlerinin ve isteklerinin stoklandığı, insanın enerjisinin depolandığı bir mağara olarak tanımlayabiliriz. Ayrıca bu mağaranın tabanı, tavanı ve duvarları zihniyetin oluştuğu algı zemininin sembolik bir ifadesidir. Nasıl ki turpun rengiyle beraber tadı da değişirse, zihniyet oluşumuna kadar ki aşamalar(bilinçaltı ve algı zemini) insanın teslimiyetinin belirleyici (hak ya da batıl teslimiyet) unsurlarını oluşturacaktı.
H
6
Y
eryüzünün değişik bölgelerinde yaşayan Müslüman kitlelerin emperyalist domuzların tasallutu altında, özellikle Osmanlı’nın çöküşü ve Hilafetin lağvedilmesi ile birlikte inim inim inletildikleri malum. Nereye bakarsanız bakın Müslümanlar esaret içinde ve hakim güçlerin boyunduruğu altındadır. Suriye, Mısır, Afganistan, Çeçenistan… Adeta her yer onlar için Kerbela… İşte bu hengame arasında hayat mücadelesi veren Müslümanlar… Kendilerine gelir gibi oldukları demlerde, nereden geldiği belli olmayan (!) ayak oyunlarıyla, tekrar tuzağa düşürülmekte ve kurtarıcı rolü verilen kuklalar vasıtasıyla, ya imha edilmekte veya takatten düşürülerek mecalsiz bırakılmaktaydı. Sürdürülen fiili mücadeleler, zafer kazandık zannedilen anlarda bile kafirlerin lehine neticelenecek sonuçlar doğuruyor, Müslüman kitleler yine el çabukluğu ile “öz vatanında parya” muamelesine tabi tutuluyordu. Sonunda kazanan taraf düşmanlarımızdan başkası değildi. İlk defa yeryüzünde
yaşayan mazlum insanların çığlıklarını duyan güçlü bir hükümet meselelere el atıyor ve onların safında yer alıyordu. Üstelik kuruluşundan bu yana her dediklerini aynen yaptırdıkları Türkiye yapıyordu bunu. “Emperyalist domuzlar”ın kabul edeceği bir şey değildi bu durum. Hükümetin mazlum insanlar üzerinde meydana getirdiği algı, dalga dalga İslam coğrafyasına yayılmaya başlamıştı. Arap ülkelerinde başlayan kıyam hareketlerinin model kabul ettiği Türkiye, kendisine LOZAN’da verilen rolden çıkarak kardeşleriyle dayanışma içine giriyordu. Mısır darbecilerinin ihanetine ses çıkararak kendi halkına silah çekenleri lanetlemişti. Eli kanlı katil Suriye diktatörünün halkını ezme faaliyetine müsamaha göstermemişti. Filistin’e sahip çıkmış, İsrail terör devletini kınamıştı… Hükümetin mazlumlar üzerinde vehmettirdiği
mana, yaptıklarından çok çok önemliydi. Müslümanların uyanışına ve direnişine vesile olacak kıvılcımlar, kafirler için tehlike çanlarının çalışı demekti. Alarm durumuna geçtiler. Yeşil kuşak etabını çoktan geçtiler. Şimdi kırmızı etaptalar. Yeşil kuşak projesinin mimarları, Müslümanları İslam ile aldatma projesinin sökmeyeceğini ve çöktüğünü gördüler. İmal ettikleri ve sahaya sürdükleri “model İslamcı” Tiplerin yemleyerek avlamaya çalıştığı insanlar, artık oyuna gelmiyorlardı. Yaptıkları ile deşifre olan adamlarının verdiği talimatları takan yoktu. Bu gidiş bir an önce durdurulmalıydı. Olaylar, onların kabul edeceği standartlar dışına çıkmıştı. Her an tetikte beklettikleri yedek kuvvetleriyle birlikte Saldırıya geçtiler. Suriye’ayağında EL KAİDE diyerek tetiğe bastılar, Müslümanların mecalsiz kalarak dayattıkları şartlara
uygun bir çözümden yana tavır almalarını bekliyorlar… Açıkça, “Ya bizim dediklerimiz olacak, yada imha olacaksınız” diyorlar. Mısır’ın Müslüman halkını kendi ordusu ile teslim aldılar. Türkiye, içerdeki işbirlikçilerle kuşatma altına alınmış bir vaziyette. Bütün güçlerini kullanıyorlar. Etki ajanları, beşinci kol faaliyetleri tozu dumana katıyor. Hedef açık: “CASUS BELLİ”… İktidardan alaşağı edecekleri hükümeti seçimler yoluyla yıkamayacakları gerçeğine toslaya toslaya akıllandılar! Her yolu deniyorlar, deneyecekler. Bunun için yapmayacakları çılgınlık yoktur. Bu oyunda rol alan, iyi bir şey yaptığına inandırılmış kimseler GERÇEKLERİ görmek istiyorlarsa şayet, ülke va dünyayı her açıdan görebilecekleri yüksek bir yerden seyretsinler… Yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı, yerel ve genel seçimler neticesi alınacak sonuçların KİMLERİ ürküttüğünü görsünler… Bizler, “Yetmiş milyon birlikte Büyük Doğu’yu beraber inşa edeceğiz” diyen anlayışın karşısına dikilenlerin gerçek kimliğini deşifre etmeye devam ederek tuzağa düşmeyeceğiz.
Ülkenin zararı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Konya’da katıldığı Enerji Verimliliği Sanayi Projesi Tanıtım Toplantısı’nda 17 Aralık’ta başlayan süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ülkenin 120 milyar dolar zararı olduğunu belirterek, muhalefete, “Oyun mu oynuyorsunuz” diyen Bakan Yıldız, “Türkiye yalnızca ekonomisiyle değil, aynı zamanda beyniyle, kalbiyle, vicdanıyla, basireti ve feraseti ile birlikte hareket ediyor. Halkımız hepsini görüyor. Geldiğimiz nokta neresi. Dolar 2.32’lerde, Euro 3.13’lerde, ham petrolün varili 150 dolar civarında ve bizim maliyetlerimiz artmış durumda. Peki bunu yapanlara sorabiliyor muyuz. Kardeşim bak ölçülebilir 120 milyar dolar hasar oluşturdunuz, ölçülemez de daha fazla zararımız var.” şeklinde konuştu.
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 28 27 Ocak -2 Şubat 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA 1
2
3
4
5
6
7
8
9 10
11
12
13
14
15
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME REKLAM KOORDINATÖRÜ ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 28 Ocak 2014
7 ‘Düşman kim?’ İNAT SEÇİMLERİ
Y
ine bir seçim arifesi geldi çattı, partiler kendilerine bir dilekçeyle başvuran bir çok aday adayı arasından en iyiyi, en güçlüyü, bu yarışta finiş ipini ilk önce göğüsleyecek ve kendilerine seçimi kazandıracaklarını umdukları adaylarını seçtiler ve bol müzikli bol afişli seçim arabalarıyla meydanlara saldılar… Hepsi de cenk elbiselerini giyip savaş kılıçlarını kuşandı, amaç sadece kazanmak, bunun için her yol mubah mı? Önemli değil, kazan da nasıl kazanırsan kazan… Ölçü böyle olunca adayların, rakiplerinin açıklarını yakalayarak, rakip partilerin kırk yıllık kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, diğer adaylara çelme takarak seçmenin gözüne girip yarışı önde bitirmekten öte pek bir şey kalmıyor… Amaç kazanmak, neyi kazandık neyi kaybettik önemli değil, futbol maçı gibi, hakem hatasıyla da olsa, haksız penaltıyla da olsa maçı kazanda nasıl kazanırsan kazan… Adayların seçim bölgeleri için ne projeleri var, yada hangisinin projesi daha çevreye ve yöreye faydalı, hangisi daha mantıklı ve gerçekleştirilebilir bu önemli değil
bizimkisi inat bizim takım kazansında projeyi sonra düşünürüz… Yıllar önce muhtar seçimlerine katılan bir büro komşum vardı, seçimlerin sonucunda rakibine büyük bir fark atarak muhtar seçildi, rakip aday bizimkine, mahalleliye kışlık kömürünüzü kapınızın önüne yıktıracağım dedin seçimi aldın diye takılınca, bizim komşu da ben kapınızın önüne yıktıracağım dedim, sen de kapının önünden kömürlüğünüze çektireceğim deseydin de sen kazansaydın demiş… Siyaseti hep bir hizmet aracı olarak görmüşümdür, sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olandır desturunca vakti olan, imkanı olan Allah rızasını kazanmak isteyen bu işe talip olur, gücü ve şartları nispetinde de çalışır hizmet eder… Ama günümüz siyaseti pek de öyle değil, seçimle belli bir nüfus ve güç elde edenler güçlerini kendisinin o makama gelmesinde emeği geçenlerin lehine kullanmak zorunda kalıyor, sonra pis kokular yayılıyor etrafa… Kısacası günümüz siyaseti menfaat siyasetine dönüştü, emlak işi ile uğraşanların derdi başka, hukukçuların derdi başka, müteahhitlerin
derdi başka, gariban halkın derdi başka… Pasta büyük, herkese yeter, kimisi kaymağını yer, kimisi kağıdını yalar, Allah rızasını kazanmak, hayırlı hizmetler üretmek için çalışanları tenzih ediyorum, ama ne yazık ki günümüz siyaseti böyle… Onun içindir ki hangi parti başa gelirse gelsin, hangi aday başkan olursa olsun, bir kesim düğün bayram ederken diğer kesim elini ayağını ovuşturarak, gelecek seçimlere kadar öfke ve nefretle dişlerini gıcırdatıyor… Her ne kadar ben bugünden itibaren parti rozetimi çıkarıyorum, bugünden sonra bana oy versin vermesin herkesin başkanıyım, herkese aynı mesafede duracağım dense de, ne yazık ki seçimi kazanan aday makamına oturunca parti rozetini çıkarıp, hizmet rozetini takmayı unutuyor, gelen telefonların yoğunluğundan, rica minnet yazılarının çokluğundan, hatırlı dostların istek ve arzularından pek vakit kalmıyor ve gümbürtüye gidiyor bütün bu iyi niyetler… Amaç beldeye ve insanlara en iyi hizmeti götürecek aday değil, amaç seçimi koparacak aday olunca gerisi teferruatta kalıyor zaten…
AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, belediye başkan adaylarının hayırlı olmasını diledi. Adayların büyük bir titizlik ve hassasiyetle yürütülen uzun bir çalışmanın ardından belirlendiğinin altını çizen Sorgun, “Bilindiği gibi 30 Mart Yerel Yönetimleri Seçimleri’nde partimizi temsil edecek ve Konya’ya hizmet etme he-
defindeki adaylarımızın belirlenebilmesi için uzun bir süredir çalışma yürütüyordu. Milletvekillerimiz ve ilçe başkanlarımızın katılımı ile Genel Merkezimizde organize edilen programla da Konya adaylarımız belirlendi. Öncelikle tüm adaylarımızı tebrik ediyor; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.
İşte Ak Parti’nin adayları: Selçuklu: U. İbrahim Altay Karatay: Mehmet Hançerli Meram: Fatma Toru Ahırlı: İsa Akgül Akören: Muzaffer Tuzlukcu Akşehir: Salih Akkaya Altınekin: Ali Poçan Beyşehir: Murat Özaltun Bozkır: İbrahim Gün
Hz. Ömer gibi cennetle müjdelenmiş bir zatın bile, senden sonra oğlun halife olsun denilince bir evden bir kurban yeter diyerek, halifelik makamının sorumluluğuna dikkat çekerken, bizler o makamın sorumluluğuna değil, bize sağlayacağı menfaatlere talip olduk bugüne kadar… Bu yüzdendir mesafe kaydetmeyişimiz… bu yüzdendir bitmeyen şikayetlerimiz, nasıl bir idareye layıksak başımıza öyle idarecilerin gelişi bu yüzdendir … Hülasa Üstadın dediği gibi bo.... terazinin tezatken oluyor dirhemi, çünkü biz istiyoruz böyle olmasını, ta baştan tercihlerimiz yanlış, tercihlerimiz İslami değil, tercihlerimiz Kur’an-î değil, tercihlerimiz insanî değil… Hizmet ufkuyla, yepyeni projeleriyle, dürüstlüğüyle seçildiği bölgeyi gülistana çevirecek insanlar değil aradığımız, bize şartlar ne olursa seçimi kazanacak adaylar gerek, her işimizde olduğu gibi, bizimkisi bir iddia, bir inat seçimi çünkü… Tabiî ki istisnalar her zaman vardır, onları tenzih ederek, gelecek seçimlerimizin seçene de, seçilene de hayırlı olmasını dilerim… Allaha emanet olun….
Cihanbeyli: Mehmet Kale Çeltik: Mehmet Ekizoğlu Çumra: Mehmet Oğuz Derbent: Hamdi Acar Derebucak: Ahmet Kısa Doğanhisar: Ömer Kayhan Emirgazi: Süleyman Kaygısız Ereğli: Özkan Özgüven Güneysınır: İsmail Özcan Hadim: Ahmet Hadimioğlu Halkapınar: Mesut Önder
SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak, 17 Aralık operasyonunu gerçekleştiren cumhuriyet savcıları ve emniyet mensuplarının takdire şayan olduğunu söyledi. Konya’da Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkan Adayları tanıtım toplantısında konuşan Kamalak, Başbakan Erdoğan’ın 2. İstiklal Harbinden bahsettiğini ama düşmanı açıklamadığını belirterek “Sayın Başbakanımız Kiminle savaşacağız, nerede düşman. Hayaletlerle mi harp edeceğiz?” dedi.
Aday olmayınca AK Parti’den aday gösterilmeyen Hüyük Belediye Başkanı Nusret Akgümüş, 4 belediye meclis üyesi ile partisinden istifa ettiğini açıkladı. Akgümüş, kendisi ve AK Partili belediye meclis üyeleri Sadık Karadağ, Murtaza Kafadağı, Sabit Büyükaslan ve Yılmaz Tecim ile birlikte istifa dilekçelerini noter aracılığıyla İlçe Teşkilatı’na ve AK Parti Genel Merkezi’ne gönderdiklerini söyledi. Akgümüş, “Gördüğümüz lüzum üzerine partimizden istifa ettiğimize dair dilekçemizi partimize gönderdik.” dedi.
Hüyük: Mehmet Şahin Ilgın: Halil İbrahim Oral Kadınhanı: M.Nuri Ödük Karapınar: Mehmet Yaka Kulu: Ahmet Yıldız Sarayönü: Nafiz Solak Seydişehir: Mehmet Tutal Taşkent: Osman Arı Tuzlukçu: Mustafa Sak Yalıhüyük: Hasan Koçer Yunak: A.Emre Demirhan
8
Kurtuluşa vesile olsun Ribat İnsani Yardım Derneği Suriye’deki katliamda mağdur olan ve soğuk kış şartlarında yaşam mücadelesi veren Suriye halkına ulaştırılmak üzere toplanan yardım malzemelerinin içinde bulunduğu 25. tırını da dualarla uğurladı. Konya’da Ribat İnsani Yardım Derneği Suriye’deki katliamda mağdur olan halka ulaştırılmak üzere toplanan yardım malzemelerinin içinde bulunduğu 25. tırını da dualarla uğurladı. Ribat İnsani Yardım Derneği Başkanı Seyit Mehmet Duman, insanlık dramının yaşandığı Suriye’de yüz binlerce insanın can güvenliği, açlık, susuzluk, barınma ve salgın hastalık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Suriye’de meydana gelen iç savaş neticesinde çatışmalardan Suriye’de zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan Suriye halkının yardım ihtiyaçlarının her geçen gün arttığını kaydeden Duman, “Suriye halkı, soğuk kış şartlarında komşu ülkelerdeki mülteci kampları ile Suriye’nin kritik bölgelerinde hayat mücadelesi veriyorlar. On binler ise Suriye’yi bir an evvel terk ederek, sınır ötesindeki kaplardan birisine ulaşabilmek için uğraş veriyor. 2 milyondan fazla kişi ise ülke içinde perişan halde yıkıntıya dönen şehirler-
Felaketlerin asıl nedeni! Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi konsey üyesi David Silvester, son dönemde ülkede yaşanan fırtınalar ve sel baskınlarının nedeni olarak eşcinsel evliliklerin yasallaştırmasını gösterdi. Silvester daha önce ikitadar partisini uyararak yasanın sonuçlarının felaket olacağını söylediğini de ekledi. Silvester, İncil’de, inancını terk eden ve ona aykırı davrananların fırtına, hastalık, veba ve savaş gibi doğal afetler ile kuşatılacağının yer aldığını sözlerine ekledi.
de kışın pençesinde ayakta kalmaya çalışıyor. Soğuk kış şartlarının yaşandığı bölgede yiyecek sıkıntısı ise sivilleri zorluyor” dedi. Suriyeli vatandaşlar için Ribat olarak yardım seferberliği başlattıklarını dile getiren Duman, “Gıda, giyim battaniyeden oluşan yardımlarımızı farklı zamanlarda toplam 24 tırdan oluşan konvoyla göndermiştik. Bugün de yardım çalışmalarımıza kesintisiz
devam ediyor ve 25. tırımızı da bugün yola çıkarıyoruz” diye konuştu. Konya STK İcra Heyeti Başkanı Latif Selvi de, gönderilen tırların Suriye’ye ulaşan bir aracı olacağını belirterek “Şu unutulmamalıdır ki, memleketimizde dünyanın her yerinde yardımseverler mazlumların yanındadır. Bizler de o mazlumların sözcüsü olmaya ve o mazlumun mazlumiyetinin kalkması ve
zalimlerin zulmünün son bulması için sonuna kadar mücadelemiz devam edecektir. Türkiye üzerinden giden yardım organizasyonların yolunu kesmek isteyen yol kesicilerinin Suriye’ye ulaşacak atar damarı kesme gayretleri kırılacak yıkılacaktır. Bugün olduğu gibi yarın da yardımlar devam edecektir. İnşallah Suriye’nin kurtuluşu hepimizin eseri olacaktır” şeklinde konuştu.
Sağlıkta devrim Sağlık Bakanlığı, hacamat, akupunktur, hipnoz ve mezoterapi gibi geleneksel tıp uygulamalarını yasayla takip altına almak için harekete geçti. Uygunsuz ortamlarda sağlıksız tedavi yöntemlerinin önüne geçmeyi planlayan bakanlık, geleneksel uygulamaların klinik ve hastanelerde uygulanması için yönetmelik çalışmalarına başladı. Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan yönetiminde ekibin çalıştığı ‘Geleneksel
Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları’ yönetmelik taslağında tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları konusunda 4 yıllık çalışma yapıldı. Sahada yapılan uy-
gulamalar sonunda tedavi yöntemlerine ilişkin 31 başlık belirlendi. Tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamaları ile ilgili 5 grup oluşturuldu. Her grup için koordinatörler
belirlendi. Etkililiği ve güvenliği sağlamak amacıyla geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları ile ilgili düzenlemeler yönetmelik altına alınacak. 14 TEDAVİ Bakanlığın çalıştığı yönetmelikte uygulamaya konulacak 14 alan şöyle: “Akupunktur, hipnoz, hirudoterapi (sülük), refleksoloji (bel-boyun fıtığı), ozonla tedavi, mezoterapi, fitoterapi, homeopati, osteopati, kyropraktik, maggot, apiterapi, proloterapi, kupa tedavisi.”
108 dünya turu Konya İl Sağlık İl Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hasan Küçükkendirci, 112 Acil Servis ambulanslarının yılda yaklaşık 3,2 milyon kez arandığını ve dünyanın etrafında 108 tura karşılık gelen 4 milyon 350 bin kilometre yol kat ederek, 650 bin litre civarında yakıt tükettiğini söyledi. Küçükkendirci, “Bu aramalar neticesinde ambulanslarımız, Türkiye’nin en büyük yüzölçümüne sahip ili Konya için, bir yılda toplam 650 bin litre civarında yakıt tüketmekte ve yaklaşık 4 milyon 350 bin kilometre yol almaktadır. Bu da dünya etrafında 108 tur demektir” dedi.
Komek’te kayıt Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK), Hanım Lokalleri ve Spor Merkezlerinde yeni dönem kayıtları 2 Şubata kadar internet üzerinden yapılacak. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, KOMEK’in istihdam sağlaması ve sanat öğretmesinin yanında insanların sosyalleşmesine de katkı yaptığını söyledi. Her geçen gün büyüyen KOMEK’e insanların ilgisinin de giderek arttığına dikkat çeken Başkan Akyürek, 29 kurs merkezinde halen 115 farklı branşta eğitimlerin sürdürüldüğünü dile getirdi. Başkan Akyürek, Konya üniversitelerinde öğrenim gören öğrenciler ile tüm Konyalıları KOMEK’e kayıt yaptırarak iş, sanat ve hobi sahibi olmaya davet etti.