1 DİN EĞİTİMİNE ELEŞTİREL BAKIŞ -1-
DARBECİLER EL ELE
İSTİKLAL MÜCADELEMİZ
Hak mezheplere güncel yaklaşım
SEN KİMSİN?
BİTMEYEN KARDEŞLİK...
31. Sayı
22-28 Mart 2014
www.anadolugunluk.com
50 Kr
Sen kimsin? BAŞBAKAN ERDOĞAN, ANADOLU’YA SAVAŞ AÇAN PARALEL YAPININ LIDERINE SERT ÇIKTI:
‘İYİ Kİ 17 ARALIK OLDU’ Büyük Doğu’yu inşa yolunda yürüyüşüne devam eden Başbakan Erdoğan, dün Ergenekoncuların kontrolündeki “Mit” teşkilatının ümmeti ifsad etmek üzere destekleyip şişirdiği, bugün İsrail ve Amerika ile beraber tüm muhalif gurupların temsilcisiymiş gibi hükümet nezdinde Anadolu’ya savaş açan paralel yapının liderine “sen kimsin!” diye seslendi. “İyi ki 17 Aralık ve 24 Şubat oldu” diyen Erdoğan, paralel yapının çalışmalarını casusluk olarak değerlendirdi.
YALNIZ MI BIRAKILDI? Gezi olaylarında bir cephe oluşturmaya çalışmış, iç ve dış şer odaklarıyla akıl ve imkan dayanışması sergileyerek Anadolu’nun İslamlaşma tehlikesine (!) karşı güçlü bir birliktelik eylemine kalkışmış kesimlerin öncülüğe soyunan paralel yapıya karşı Ahmet Davutoğlu ve Efgan Ala gibi nadir birkaç isimle mücadele eden Erdoğan için “Acaba teşkilat bazında yalnız mı bırakılıyor?” şeklinde kanaatler oluşmuş durumda. Konya teşkilatının bu mücadelede açık tavrı merak konusu. 7’de
KÖPEĞE ATILDI
Hak mezheplere güncel yaklaşım “Ehl-i Sünnet’in doğruluğu ve mezhebin gerekliliği üzerine Taşkent Müftüsü Mustafa Bilgiç‘in kısa ve anlamlı çalışmasını yazı dizisi halinde Anadolu Günlük okurlarının istifadesine sunuyoruz.” 4’te
Engelsiz madalya
3
SOBA CAN ALDI
2
Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Bilek Güreşi Türkiye Şampiyonasında Konya’yı temsil eden Bulcukspor Kulübü sporcusu Ferhat Çıkmaz, Büyük Erkekler 60 Kg. Sol Kol’da Türkiye 3’üncüsü oldu. Sayfa 8’de
Siyaset yeniden şekilleniyor Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “30 Mart seçimlerinin anlamı sadece mahalli seçimler değildir. Türkiye siyaseti yeniden şekilleniyor” dedi. Davutoğlu Kulu’da partisinin düzenlediği mitingde, “İnşallah Konya ortalamasının altında kalmayıp Konya ortalamasını yukarıya çekerek, yüzde 70 oy bekliyoruz” diye konuştu. 5’te
Kemal mi, yapmaz CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2008’de Denizfeneri davasını takip için gittiği Almanya’da iki PKK’lı ile birlikte genelev tarzı bir saunadan çıktığı iddiasının yer aldığı haber Zaman’ın internet sitesinde hâlâ yayında. Sayfa 3’te
2 DARBECİLER EL ELE
S Genç öğretmen soba kurbanı Taşkent ilçesinde bu yıl Türkçe öğretmenliğine atanan genç öğretmen soba zehirlenmesinden vefat etti. Kars’ta eğitimini bitirip Taşkent’e atanan öğretmen Veysel Çürdür, gece zehirlenerek vefat etti. İlçede yaşadığı dairesinin kanepe olsa boş yer kalmayacak kadar ufak olduğunu belirten yetkililer, Veysel Çündür’ün gece yarısı soba borusunun yerinden çıkmasıyla zehirlendiğini bildirdi. 23 yaşındaki genç öğretmenin cenazesi memleketi İçeriçumra’ya götürülürken Veysel öğretmen için tüm Taşkent gözyaşı döktü. Daha önce de aynı ev bir bayan soba zehirlenmesinden dolayı yoğun bakıma alınmıştı.
Merkez ABD Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, Başbakan Erdoğan ve bir çok siyasetçinin dinleme kayıtlarının büyük bir bölümünün ABD’den yüklendiğini açıkladı. Meclis kulisinde gazetecilerin dinlemelerle ilgili sorusunu cevaplayan Elvan, dinlemelerin önlenmesi konusunda altyapı eksiklikleri olduğunu, bunların giderilmesine çalışıldığını belirtirken, yeni bir yasa çalışmasının ise olmadığını dile getirdi. Elvan ses kayıtlarının nereden yüklendiği ile ilgili soruya, “Çoğunlukla yurt dışından, büyük kısmı Amerika’dan” cevabını verdi.
adece Türkiye’de değil bütün dünyada meydana gelen hadiseler an be an takip ediliyor. “Kim takip ediyor? Nasıl takip ediyorlar?” Sorularını sorarak cevaplarını aramak yoluna gitmenin alemi yok tabi. Adamlar gerek duydukları bütün vasıtalarla bu işi yapıyor, yaptıklarını da gizlemiyorlar zaten. Başta internet, uydular, telefon ve diğer haberleşme ağları… Ajanları, diğer haber kaynakları ve kendilerine göbekten bağlı has adamları ile ve tabii ticari faaliyetler, turistik ziyaretler, elçilikler, ataşelikler, üçüncü ülke vasıtasıyla elde edilenler de cabası… Paralel yapının operasyonu, kimi bakanların da beyan ettiği gibi Fethullah Gülen ve etrafındaki has adamlarını da aşan bir başka “üst akıl” tarafından organize edilip uygulandı ve uygulanıyor… Bu iş, siz Fethullah Gülen’i bitirseniz dahi bitmeyecek bir operasyon. Hedefinde Türkiye dahil İslam aleminin tamamı var ve üstelik yeni başlamış bir operasyon da değil. Mısır’da darbe öncesi ve sonrası meydana gelen hadiseler, Türkiye’de yapılmak istenenler hakkında gerçekleri görmemizi sağlayacak kadar net. Ne yaptılar Halk ekonomik yaptırımlarla dize getirip önlerinde diz çökmeye zorladılar. Yani, “Mursi’nin başarısız olduğu” algısını oluşturmak için her yola başvurdular. Baktılar olmuyor, Önce Mısır’ın çapulcularını sahaya sürdüler. Lojistik desteklerle besledikleri göstericiler darbe için hazırlanmış gerekçenin piyonlarından başkaları değildi. İçlerinde yer alan “görevliler” Mısır istihbaratının elemanlarından başkası değildi. Bizde de muadili bulunan sanatçı müsveddeleri halkı kışkırtmak için rol kestiler… Ve beklenen değil İSTENEN sonuç alındı. Mısır darbecilerin hâkimiyeti altına girdi. Kendi halkını katletmekte usta ordu iş başın-
daydı ve artık Gazze yolları kapanabilirdi. Mısır’ın genç, yiğit evlatları İSRAİL ve batıya KURBAN edilebilirdi… Ettiler… Buradan tarihimizde yaşananları teker teker gözden geçirin… Kırılma nereden başlamış, içimize sokulan hain yapılar kimlerin eseri bir bakın. Uzaklara gitmeye gerek yok. Yakın tarihte yaşanan kimi olaylar gerçekleri görmek isteyenlerin gözlerini açmaya yetecektir. 12 Eylül öncesi komünizim tehlikesine karşı direnen Ülkücü gençlerin toprağa düşmüş bedenleri çok şey söyleyecektir. Aynı şekilde “sosyalizm uğruna heba edi-
lenler” de… Sonra ne oldu, Amerikalılar tarafından adı “bizim çocuklar” olarak vasıflandırılan omuzu kalabalık generaller tarafından “darbe” yapıldı. Darbeyi yapanlar sağ ve sol adına mücadele ettiklerini sananları bir silindir gibi ezdi geçti. Ülkeyi kontrollerinde tutarak bir şeylerle meşgul etmeye çalışanlar yeni bir düşman ihdas ederek sahaya sürdüler. Bu düşman onlar tarafından her türlü lojistik destekle teçhiz edilen PKK idi. Ona biçtikleri rol Marksist Jargonlarla Kürt milliyetçiliğiydi. Şartlar önceden planlandığı gibi uygun, zemin elverişliydi. PKK ile savaşıldığı izlenimi verilen halkın has evlatları “VATAN İÇİN” ölmeye hazırdı. Onları vatan aşkı ile donatanlar, karşılarına diktiklerini de Kürtlük yalanı ile beslemişlerdi.
Yönetenler açısından mesele tamamdı. Mücadele tavizsiz sürecek üç beş eşkıyanın hakkından gelinecekti. Dünyanın en güçlü ordusu karşısında bir avuç baldırı çıplak ne yapabilirdi ki? Ülke kaynakları bu mücadele neticesi har vurulup harman savrularak tüketildi. Neredeyse yurdun her bölgesinde vatan millet için savaşan Mehmetçiğin mezarları birbirine eklendi. Ocağına ateş düşmedik ev kalmadı. Mesele kapanmadı. Hâlâ kaşıyorlar. Kaşıyacaklar… Niçin? Takipteyiz de onun için. Darbecilerle el ele hareket etmeyi marifet zanneden bir yapıyı İNŞA etmeyi becerdiler de onun için.
Bu noktadan güç alıyorlar. Besledikleri adamlardan istediklerini elde ediyorlar. Mankurtlaştırdıkları adamları gütmek için kurdukları alt yapı tıkır tıkır çalışıyor. Her türlü vasıta ile hâkim oldukları kitleleri nereye nasıl yönlendirerek sonuç alabileceklerini iyi biliyorlar. Onlar adına çalıştığını bilmeyen zavallılar kendilerine söylenen yalanlarla yol alıyor. İş işten geçtikten sonra ah vah edecekler, ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak… Aşağıda yer alan metni “Sonsuza dek Atatürk” isimli bir sayfadan iktibas ettik. Son olaylarla alakalı verdikleri haberlerde kullanılan üsluba dikkat. “Direnişe geçmişler ve polis saldırısı gerçekleşmiş” sanki bunlar
yasal güçler de polisler yasa dışı işler yapıyor….
“SON GELEN BİLGİLER 19.49 Dersim’de çatışmalar sürüyor. 19.45 Eskişehir ve İzmir’de direnişçiler yola barikatlar kuruyor. 19.44 İzmir’de demokrasi güçleri adına bir kişi konuşma yapmak isterken polis saldırısı gerçekleşti. Halk polise havai fişeklerle karşılık verdi. Gaz bombalı saldırı sürüyor. 19.43 Samsun’da polis saldırısı sonucu onlarca kişi gözaltına alındı. Polis saldırısı sonucu eylemdekiler çevredeki binalara dağıldı. Çatışma sürüyor. 19.42 Eskişehir’de çatışmalar devam ediyor. Polis gaz ve ses bombası atıyor. 19.41 Mersin’de polis saldırısı başladı. TOMA ve plastik mermi ile saldırı sürüyor. Halk, AKP önüne gelmeden polis saldırısı gerçekleşti. 19.40 İzmir’de polis saldırısı başladı. Gaz bombası, tazyikli suya karşı eylemciler direniyor.” İstedikleri darbeyi gerçekleştirecekleri zemini inşa etmenin gayretindeler. Mısır’da yaşananların aynısı Türkiye’de de olsun istiyorlar. Darbeciler bu topraklara hükmetsin halka kan kustursun. Bunu da “devrimler ve Atatürk”ün arkasına saklanarak yapsın istiyorlar… AK Parti hakkında yapılan DEZENFARMASYON devam ediyor… Dün gezi parkı bahanesi ile ağaçları kullananlar bugün katline vesile oldukları Berk’in cenazesini kullanıyorlar. Yarın başka bir hadiseyi işleyip onu kullanacaklar. Cinayet şebekeleri harekete geçmiş durumda. Bugün öldürdükleri Burakcan neyin kurbanı? AK PARTİ, kendisine karşı düzenlenen komploları bertaraf ederek 70 milyonla birlikte BÜYÜK DOĞU’yu inşa etmek muradındaysa SALİH MİRZABEYOĞLU’na kulak vermeli…
Bu ne ayak! CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Denizfeneri davasını takip için gittiği Almanya’da genelev tarzı bir saunadan çıktığı iddiasının yer aldığı haber Zaman’ın internet sitesinde hâlâ yayında... CHP’li Kılıçdaroğlu’nun ve HP MKYK üyesi Ali Kılıç’ın Deniz Feneri e.V. davasını takip için gittiği Almanya’da 2 PKK’lı ile aynı araçta yakalandığına ilişkin iddia belgelendi. Frankfurt trafik ekiplerinin tutanağında Kılıçdaroğlu ve Kılıç’ın adı bulunuyor. Bugün Gazetesi’nin o günkü haberinde CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da PKK’lılarla aynı araçta yakalandığı iddiasının belgesi veriliyor. Haber şöyle devam ediyor: Bir dönem Alman istihbaratında görev yapan gurbetçi Talip Doğan K, katıldığı bir televizyon programında skandalın belgesini ortaya çıkardı. İddiaya göre Deniz Feneri e.V. davasını takip etmek üzere partisince görevlendirilen Kılıçdaroğlu ve CHP MKYK üyesi Ali Kılıç, Eylül başında Almanya’ya gitti. Kılıçdaroğlu ve Kılıç, 2 PKK’lının içinde bulunduğu HH DP 934 plakalı araçla genelev tarzı bir saunadan çıktı. Alman polisince uyuşturucu ticare-
Öldüren tamir Akşehir’in Ilıcak köyünde evindeki taktak diye tabir edilen aracı tamir etmek isteyen kişi aracın altında kalarak hayatını kaybetti. Akşehir ve yöresinde tarla ve bahçelerde yük taşımada ve benzeri işlerde kullanılan su motoru ile yapılan taktak diye tabir edilen aracını tamir etmek isteyen Akif Öz (62), aracı çalıştırması sonucu araçla duvar arasında sıkışarak hayatını kaybetti. Durumu fark eden yakınları jandarma ve sağlık ekiplerine haber verirken Akif Öz’ün hayatını kaybettiği belirlendi. Öz’ün cesedi otopsi yapılmak üzere Akşehir Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, jandarma olayla ilgili soruşturma başlattı.
ti yaptıkları gerekçesiyle takipte tutulan bu 2 PKK’lı yine izlemeye alındı. Bu sırada Frankfurt trafik ekibi fiziki takip yapan polis aracının önüne geçerek 2 CHP’li ile 2 PKK’lının içinde bulunduğu aracı arka lambası yanmadığı gerekçesiyle durdurdu. Düzenlenen ceza tutanağına 4 kişinin ismi yazıldı. PKK’LILAR POLIS KATILI Talip Doğan K, Rıdvan ve Güler’in 14 Haziran 1980’de Başkomiser Osman Tekin ile 16 Aralık 1979’da polis memuru Hilmi Kaya’nın şehit edilmesi olayına karıştıkları iddiasıyla arandıklarını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü döneminde, birçok yakınını işe yerleştirmesi, SSK telsizinin PKK’dan çıkması, PKK’lı eski hükümlünün kuruma alınması ve Batman’da SSK’dan tahsil edilen fazla paranın PKK’ya aktarılmasına ilişkin iddialar ortaya atılmıştı
Akıma kapıldı Ereğli’de yüksek gerilim hattının bağlı olduğu direkteki telleri kesmek isteyen elektrik mühendisi akımı kapılarak hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, Ereğli-Anada karayolu üzerinde bulunan yüksek gerilim hattı direğinin nakli için çalışma yapan elektrik mühendisi Selman Şimşek, direkteki telleri kesmek istediği sırada akıma kapıldı. Olay yerinde hayatını kaybeden Şimşek direkte asılı kalınca itfaiyeye haber verildi. Polis ve sağlık ekipleri de olay yerine gelerek hazır bulundu. Elektrik direğindeki mühendisin cesedi, aşağıya indirildi. Şimşek’in ağabeyi, kardeşinin cansız bedenini görünce sinir krizleri geçirdi.
Köpeğe attılar! Peygamber Efendimiz’in kamyonete bindirildiği sahnesi ile büyük tepki çeken Şefkat Tepe’de ilginç bir sahne var. Dizide, Kordon Celil’i canlandıran Ertuğrul Şakar, STV’nin Başbakan Erdoğan ve hükümete karşı izlemiş olduğu yayın politikasını gerekçe göstererek diziden ayrılma kararı almıştı. Şakar’ın son defa canlandırdığı Kordon Celil, eli kolu bağlı olarak iki köpeğin önüne atıldı ve vahşi köpekler Celil’in yüzünü parçaladı. Köpekler Kordon Celil’i parçalarken örgüt liderinin attığı kahkahalar ise dikkat çekti. Dizi böyle biterken Ertuğrul Şakar, Twitter hesabından “143. bölüm itibariyle” diziden ayrıldığını duyurdu.
3
BİTMEYEN İSTİKLAL MÜCADELEMİZ
O
smanlı Devleti bağımsız bir devletti. Birinci Dünya Savaşının mağlubu olan hiçbir devlet bağımsızlığını koruyamadığı gibi Türkiye’yi kuranlar da galiplere gizli tavizler verdi. Bunların en mühimi hilafetin fiilen kaldırılmasıydı. İngiltere ancak o zaman tanıdı Türkiye’yi. Bağımsızlaşma teşebbüsü yapan, komşularıyla ilişkilerini düzeltmeye çalışan, İslam’a dost tavırlar sergileyen kim varsa ya asıldı ya zehirlendi ya da şüpheli bir kazayla vefat etti. Menderes, Özal en bilinenleri… Bu işlere taşeron olan Ergenekon ile mücadele ederken, (44 yıldır sistematik faaliyet gösteren) kumpasçı Paralel Devlet Yapılanması’na tosladık. Meğer iç içeymişler. Kumpasla Ergenekon’dan boşalan derin devlet paralellerle dolduruluyormuş. Bunu ancak 7 Şubat Hakan Fidan Operasyonuyla, gezi olaylarıyla ki -büyümesini paralel polisler sağlamış-, 17 Aralık darbe girişimleriyle, Tır ihanetiyle vs iyice anlamış olduk. Meğer son 44 yıl içinde Mirzabeyoğlu davası da dahil olmak üzere görülen bütün davalarda Paralellerin gölgesi varmış. Bu paralel yapı en son Erdoğan’ı bitirip sahte bir hilafetle İslam dünyasının ve bütün dünyanın sömürülme projesinde taşeron rolü üstlenmiş. Ama milletin desteğiyle bunu başaramadılar. İlerlemekte olan Barış ve çözüm sürecini de baltalayamadılar. Bizi yaraladılar, ama deşifre de oldular. Millet olarak Erdoğan’ın yanında İstiklal mücadelesini vermemiz gerekiyor. Peki yerel seçimlerde ne yapalım? Yerel olmasına rağmen bu seçim İstiklal mücadelemizin bir parçası haline dönüştü. Uyanık olalım. Erdoğan’ın “hatalı sollama öldürür, hatalı oy süründürür” sözüne Üstadın mısrasıyla cevap verelim.” Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya”
arşiv
4
KCK’da tahliye Tutukluluk süresini 5 yılla sınırlandıran yeni kanunun kapsamında İstanbul’daki KCK davasında tutuklu 9’u avukat 10 sanık tahliye edildi. Sanıklar hakkında yurtdışı çıkış yasağı koyan mahkeme, tahliye gerekçesi olarak ‘sabit ikametgah sahibi olmalarını, delillerin toplanmış olmasını ve yattıkları süreyi’ gösterdi. Bu tahliyeler ile birlikte İstanbul’daki 2. KCK davası kapsamında tutuklu sanık kalmadı. Söz konusu avukatlar KCK soruşturması kapsamında 2011 yılı Kasım ayında tutuklanmıştı.
Konya’nın havası Kombassan ve Meteoroloji Bölge Müdürlüğü koordinesi ile Bera İş Merkezi çatı aydınlatma ışıkları, ertesi günkü Konya’nın hava durumuna göre renkli olarak aydınlatılıyor. Bu uygulamanın bir benzerinin İstanbul’da tarihi Beyazıt Kulesi’nde yapıldığını söyleyen Kombassan yetkilileri, amaçlarının Konya’nın ilk gökdeleni olma özelliğini taşıyan Bera iş Merkezi’nin gece de Konya görüntüsü içerisinde yer almasını sağlarken, bu aydınlatmaya bir işlevsellik kazandırarak, insanımıza ertesi günkü hava durumu hakkında da bilgi vermeyi hedeflediklerini söyledi.
K
“HAK MEZHEPLERİ ELEŞTİRENLERE GÜNCEL BİR YAKLAŞIM”
elime olarak mezhep, takip edilen metot, gidilen yol anlamına gelmektedir. Mecazen kişisel görüş, inanç ve düşünce sistemi anlamında kullanılmaktadır. Terim anlamı ise İslam Dininin asli kaynaklarından Müstakil olarak İctihad edebilme gibi en yüksek dereceye ulaşmış bir müctehidin, Dinin ayrıntılarına ilişkin konularda kendine özel kural ve yöntemlerle oluşturduğu , uygulanabilir inanç ve İslam Hukuk sistemini ifade eder. Bir başka tanımla ; müctehid derecesini kazanmış bir İslam aliminin, hüküm bakımından kapalı veya kesin olmayan (zannî) ayet ve hadisleri İslam’ın temel esaslarına aykırı olmayacak şekilde yorumlayarak islam ümmetin istifadesine sunduğu çözümler sistemine mezhep adı verilir. İslâmi literatürde mezhep kelimesi genel olarak itikadî, fıkhî, siyasî görüşlerin hemen tamamı için kullanılmıştır. Mezheplerle ilgilenen alimler, İslâm mezheplerini Peygamberimizden (S.A.V.) rivayet olunan bir hadisi şerife göre tasnif etmişlerdir. Bu hadisi şerifte Yahudilerin yetmiş bir, Hıristiyanların yetmiş iki topluluğa ayrıldığı, İslâm ümmetinin ise yetmiş üç topluluğa ayrılacağı; cehennemden kurtulacak Müslümanların, Resûlüllah (S.A.V.) ve ashabının yolunu takip eden topluluk, başka bir rivayette de, birlik ve beraberlikten ayrılmayan topluluk olduğu belirtilmektedir. 1) Tirmizî, Sünen, İman, 18; Ebû Dâvud, Sünen, Sünnet, 1; İbn Mâce, Sünen, Fiten, 17; Dârimîmî, Sünen, Siyer, 75. Bu bağlamda İslam Ümmetin birlik ve beraberliğini ifade eden bu sistem ve topluluğa Ehli Sünnet vel’cemaat ‘da denir. İSLAM MEZHEPLERİN ÇIKIŞ NEDENLERİ İslam dünyasında mezheplerin oluşumunu, ortaya çıkmasını sebep olan pek çok neden bulunmaktadır.
Bunları şöyle özetleyebiliriz: Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) hayatta iken sahabiler arasında herhangi bir görüş ayrılığı söz konusu değildi. Dinden gerek inanç, gerek ibadet ve muamele ve gerekse âdap ve ahlâka dair anlayamadıkları bir konu çıkarsa, Resûlüllah’a (S.A.V) sorarlar, O da açıklardı. Râşit halîfeler döneminde de bu mevzularda herhangi bir sıkıntı olmamıştı. Sahabe ve Tâbiîn devirlerinde ise, akaid ve muamelâta dair bir konu ortaya çıkarsa, hemen güvenilir alimlere sorulur , cevabı alınır, karışıklık çıkmasına fırsat verilmezdi. Ancak daha sonraki devirlerde, kendilerine güvenilen zatların yavaş yavaş azalmaları sebebiyle, Müslüman halkın sıkıntılarını gören bazı alim ve müctehidler, akaid ve fıkıh alanındaki görüşlerini açıklayıp yaymaya başladılar. Nitekim Hicrî 1. Asrın sonlarından itibaren mezheplerin kurucuları, gerek akaid ve gerekse fıkıh alanındaki çalışmalarını artırdılar. Onların bu görüşlerini dinleyen, okuyup yazan insanlar da, bunlara uyarlardı. Böylece bu kişilerin görüş ve ictihatları, halkın anlayışında bir mezhep olarak yerleşti. Bununla birlikte hemen ifade etmeliyiz ki, bu büyük alim ve imamlardan hiçbirisi, ” Ben bir mezhep kuruyorum, bana uyunuz!” diye, müslümanları kendi görüşlerine tâbi olmaya çağırmamışlardır. Devlet adamlarının, makam,mevki ve nüfuz sahibi kimselerin davet ya da emirleriyle de bir mezhep kurmamışlardır. Bunu tamamen Kuran ve Hadise (İslama) hizmet için yapmışlardır. İslam Dinine asla Kuran ve Sünnette ve asli kaynaklarda olmayan bir şeyi şahsi düşüncelerini sokmamışlardır. Bilindiği üzere insanların anlayış-kavrayış ve idrak seviyeleri farklıdır, istek ve ihtiyaçları çeşitlilidir. Dolayısiyle dinin esasına uygun olmak kayıt ve şartıyla Müctehitler arasındaki fıkhî farklılıklar caizdir. Hatta bu durum
bir hadisi şerifte zikredildiği üzere Ümmeti Muhammed için bir rahmettir. (Taberani ve Deylemide geçer). Aksi olsaydı böyle bir durumda meselelerde çözümsüzlük olurdu .Buda müminleri sıkıntıya sokar , yeni meseleler karşısında Müslümanlar kendilerini yenileyemez ve İslam Dogmatigleştirilmiş olurki ;Bu durumda Allah C.C.’nin Sünnetine aykırı bir durumdur.
‘’’‘ فﻻتخإ يتمأ ةمحر
Bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz, müctehid ictihadında isabet ederse iki sevap, halis niyetle Allah rızası için yaptığı bu ictihadında hata ederse bir sevap alacağını söylemiştir.2) Buhârî, İ‘tisâm, 21; Müslim, Akdiye, 6. İSLAM’DA KAÇ ÇEŞİT MEZHEP VARDIR?
İsrail vurdu Golan Tepeleri’nde dört askerinin yaralanmasından Esad rejimini sorumlu tutan İsrail, savaş uçaklarıyla Suriye’de dört farklı askeri noktaya saldırı düzenledi. İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, “İsrail Hava Kuvvetleri, gece yarısından sonra Suriye ordusuna ait hedeflere dört hava saldırısı düzenledi” ifadesi kullanıldı. Saldırıda, İsrail devriyesine yönelik saldırıyı gerçekleştiren Suriye ordusunun birlikleri hedef aldığı belirtildi. İsrail uçaklarının hedefleri vurduktan sonra üslerine döndükleri de vurgulandı.
İslâm’da iki türlü mezhep vardır: 1. İtikadî Mezhepler: İman ve inançla ilgili konulardaki görüşler. 2. Amelî Mezhepler: İbadet ve muamelelerle ilgili konulardaki görüşler. İTİKADÎ MEZHEPLER İman esaslarını kabul etme şekline göre bir çok görüş ve mezhep vardır. Bunlar da iki gruba ayrılır: a) Hak Mezhepler veya Ehl-i Sünnet Mezhepleri. b) Batıl Mezhepler veya Ehl-i Bid’at Mezhepleri. Ehl-i Hak veya Elh-i Sünnet, dinî yorumlarda Peygamber Efendimizin (S.A.V) ve sahabenin (R.Anhüm) yolunu takip edip onları örnek alan, Ashabı Kiram arasında ayrım yapmadan onları bütün olarak seven ve kabul eden mezheplerin adıdır. Ehl-i Bid’at ise, yorumlarını daha ziyade kendi görüş ve fikirlerine dayandıran, Ashabı Kiramdan bazılarını sevgide aşırıya kaçan, bazılarına karşı da nefret duyan mezheplerin adıdır.
Gelecek yazımızda Hak Mezhepler adı verilen Ehli Sünnet vel’Cemaat Mezheplerinden bahsedeceğiz.
Anlamlı ziyaret Beyşehir Jandarma Komutanlığı mensubu rütbeli personel, 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde şehit aileleri ve gazileri evlerinde ziyaret etti. Şehit anne ve babaları ile gazilere çeşitli hediyeler veren jandarma personeli, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Servet Yörük’ün şehit anne ve babaları için özel olarak gönderdiği mektubu da kendilerine verdi. Jandarma personeli, ev ziyaretlerinin yanı sıra, Beyşehir’deki şehit kabirlerini de ziyaret etti. Şehitlerin kabirlerine karanfil bırakan jandarma personeli, ardından dua etti.
Siyaset yeniden şekilleniyor
5
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: 30 Mart seçimlerinin anlamı sadece mahalli seçimler değildir. Türkiye siyaseti yeniden şekilleniyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya’nın Kulu ilçesinde partisi tarafından düzenlenen mitinge katıldı. Bakan Davutoğlu, “Bu 30 Mart seçimlerinin anlamı sadece mahalli seçimler değildir. Türkiye siyaseti yeniden şekilleniyor” dedi. Davutoğlu, “Birileri şu veya bu şekilde etnik temel siyaseti yapabilir. Şu veya bu bölge temelli siyaset yapabilir. Bizim kitabımızda siyaset böyle bir özellikle yoktur. Nasıl Çanakkale’de omuz omuzaysak, kıyamete kadar omuz omuza olacağız. Türklerle, Kürtlerle, Araplarla bütün bir coğrafyanın unsurlarıyla… Kimse birliğimizi bozamayacak. Onun için bizim siyasetimiz 75 milyonu kucaklama siyasetidir. Onun için biz Türkiye’nin doğusunda da varız, kuzeyinde de varız. Güneyinde de, batısında da varız. Ve evet Kulu’da Anadolu’nun merkezinde de varız ve hep beraberiz” dedi. Halepçe ve Suriye katliamlarına değinen Bakan Davutoğlu, “Bütün bunlar yanı başımızda olurken nasıl Irak’taki kardeşimize kucak açmışsak, Türkiye bu ülke, bu aziz ülke ve sizin hükümetiniz sizi temsil eden bizler şunu söyledik; eğer herhangi bir kardeş topluluğa bir zalim zulmetmişse biz elimizdeki bütün imkanlarla mazlumların yanında dururuz. Mazlumları kaderlerine terk etmeyiz. Onun için 700 bin Suriyeli kardeşimiz Türkiye’de ağırlanıyor. Bütün milletime teşekkür ediyorum. Bir milletin derin irfanının yansımasıdır. Şimdi biz bu
mazlumlara sahip çıkarken o zalimin elini sıkanlar, bizi eleştirenler tarih önünde hesap veremeyecekler” şeklinde konuştu. “TÜRKİYE SİYASETİ YENİDEN ŞEKİLLENİYOR” Geçen sene kabus senaryoları yazıldığını belirten Bakan Davutoğlu, “Gezi operasyonları, arkasından diğer operasyonlar ama ileride 2013 yılına bakıldığında ne hatırlanacak biliyor musunuz; birincisi, bu bir yıl içerisinde hiçbir annenin gözyaşının dökülmediği hatırlanacak, çözüm süreciyle. Allah bir daha bu topraklarda hiçbir annenin gözyaşının dökülmemesini bize
nasip eylesin. İkincisi, 15 yıl önce bu topraklarda bu ülkede başı örtülü kızlarımız okula gidemiyordu. Her yerde tahkir ediliyorlardı. Ama şimdi 2013 yılında sadece üniversitelerde değil bu milleti temsil eden ve ebediyete kadar bu milleti temsil edecek olan, ebediyete kadar bu milletin makamı olacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne başörtülü kardeşlerimiz onurlu bir şekilde girdiler. 4+4+4 ile eğitimde yepyeni ufuklar açıldı. Daha önce imam hatiplerin önü kapanmışken, şimdi sadece imam hatiplilerin değil bütün meslek liselilerinin önünü aça-
cak yepyeni bir reform yapıldı. Ve her okula seçmeli olarak Kur’an-ı Kerim dersleri konuldu. Bütün bunlar olurken, bütün bu büyük hamleler yapılırken, birileri hep bu hamleleri yapan kadrolara tuzak kurmaya, onları engellemeye çalıştı. Bu 30 Mart seçimlerinin anlamı sadece mahalli seçimler değildir. Türkiye siyaseti yeniden şekilleniyor. Bir anlamda 12 yıllık, o istikrar dönemi 12 yıllık onurlu ve izzetli bir şekilde bu ülkenin siyasetini, iktisadını inşa etme dönemi bundan sonra da devam edecek mi etmeyecek mi aslında bu oylanıyor. Birileri 12 yıldır Türkiye’nin sahip olduğu güçten ülkenin artan itibarından rahatsız oluyorlarsa onlara bizim halkımız tarafından verilecek cevap açıktır; ‘Gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz. Hiçbirinizden yardım ve destek istemiyoruz. Gölge etmeyen biz yolumuzda yürümeye kararlıyız.’ 30 Mart’ta bu sesi verdiğinizde 2013’teki bir olay daha hatırlanacak. 2013 Mayıs’ında Türkiye Cumhuriyeti Devleti son borcunu da ödedi IMF’ye. Bu ülke 70 sente muhtacız diyen başbakanlar gördü. Allah bir daha bu memleketi dış borca mahkum etmesin, dış borca mecbur etmesin” diye konuştu. Kulululardan beklentilerinin sadece bu seçimi kazanmak olmadığını ifade eden Bakan Davutoğlu, “İnşallah Konya ortalamasının altında kalmayıp Konya ortalamasını yukarıya çekmek, yüzde 70 oy bekliyoruz sizden” dedi.
Bıçaklanan genç hayata tutunamadı Beyşehir’de bıçaklı saldırıya uğrayarak ağır yaralanan genç, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Beyşehir’de Evsat Mahallesi’nde bir arkadaşı ile yolda yürürken yanına yaklaşan bir lise öğrencisinin bıçaklı saldırısına uğrayan Nuri K. (19), kalbi üzerine ve sağ bacağına aldığı bıçak darbesi sonucu ağır yaralanmış, kaldırıldığı Beyşehir Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde yapılan ilk müdahalenin ardından Konya’ya sevk edilmişti. Sevk edildiği Necmettin Er-
bakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde ameliyata alındığı öğrenilen 19 yaşındaki genç, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak saatlerinde hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden Nuri K. doğum yeri olan Gökçimen beldesinde defnedildi. Bıçaklı saldırı olayını gerçekleştirdikten sonra olay yerinden uzaklaşan ve polis tarafından gözaltına alınan 17 yaşındaki lise öğrencisi M.İ. ise, polis merkezindeki işlemlerinin ardından Beyşehir Adliyesi’ne sevk edildi.
ŞÜPHE GIRDABINDAN KURTULMAK Maamafih işlerde yürütülen düzenin bütün seyri bir tek karanlık noktadan süzülen güneşe ulaşmanın hayali ile kayboluyordu. Şüphe diye bir kirlilik tüm gözlerin çapaklarında birikiyor ve bakılan her yerde tozpembe bir dünya portresi çiziyordu. Hangi şüphe kırıntısı sinmiş olmayacaktı ki insanın gözlerine, o; hayata olması gerektiği gibi bakabilsindi. Her şeyden şüphe eden insan; kağıttan, kalemden, ölümden, yaşamdan, siyahtan ve beyazdan, at kişnemelerinden, uçurtmaların kuyruğundan, kurumuş çiçeklerden, uzak yıldızlardan (yakında olsa inanır?) her şeyden ama her şeyden. Hatta şüphe eden akıldan bile şüphe eden insan. Şüphe girdabından kurtulup bir adım atabileceğimize inansam şüphe edin derdim. Şüphe bataklığına girdikten sonra tek çarenin çırpınmayı bırakıp, düşünmekten vazgeçmek olacağını bildiğim için, şüphe edenlerin akıllarından şüphe ediyorum. Kim aklını bataklıkta eritmek ister ki. Şüphe çölünü aşıp, bir kum tanesi olmadan dünyaya tutunulabileceğini bilseydim, ALLAH’tan da şüphe edin derdim. Fakat Allah, bütün şüphelerden sıyrılıp sadece dünyaya saf penceremizden bakınca görülebilecek bir ayani ışıktır. Nerede kaldı karanlıklarda ışık aramak? Nerede kaldı bataklıklarda debelenmek. Biz sanıyoruz ki şüphesiz bir hayatın içinde tüm vecdimizi Allah’ın ışığı ile aydınlatabiliyoruz. Bir kere böyle düşündüğümüz an kendi pasifliğimizde kaybolmaya başladık demektir. Sorun tespit edilmeden yapılan mulahazalar her zaman kısır kalacaktır. Öyleyse; “Allah şüphe girdabından kurtulup, delil gayretine girilmediği vakit tüm gerçekliği ile belirecektir!”
6 DİN EĞİTİMİNE ELEŞTİREL BAKIŞ -1-
H
erkesin siyaset konuştuğu, siyasetin siyaset dışı unsurlar tarafından dizayn edilmeye çalışıldığı bir ortamda böyle bir yazı ile merhaba demek gündem saptırma olarak görülebilir. Fakat milyonluk mezun kitlesi ve yaşadıkları, şu an 450 bin öğrencisi ile din eğitimi veren İmam Hatip Liselerinin (İHL) geleceği üzerinde çalışılması gerekir. Din eğitimi konusunda yapılan eleştirilerin kahir ekseriyeti art niyetlidir, fakat biz bu art niyetli eleştirileri bile dikkatle takip edip üzerinde çalışmamız gerekir. Ülkemizde din eğitimi deyince, eğitim sistemimiz göz önünde bulundurulduğunda, akla gelen ilk şey İmam Hatip Liseleridir. Sistem içerisinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri yanında yeni sistemde yer verilen seçmeli dersler üzerinde çalışılması gere-
teryallerinin (uygulama başlayalı 2 yıl olmasına rağmen) olmaması oldukça düşündürücü. Bu konuya sonraki yazlarımızda da değişik açılardan değineceğiz ama öğrencilere milyonlarca kitap dağıtan bakanlığın neden seçmeli dersler konusunda aksaklık yaşadığı açıklanabilir değil. 5. Sınıf seçmeli Kur’an-ı Kerim dersi kitabı olmayan okullarımızın var olması normal değil. Zira bu kitap 20122013 eğitim-öğretim yılı ortasında basıldı ve dağıtımı yapıldı. 2013-2014 eğitim-öğretim yılında bu kitap eksik kalıyorsa burada ya bir ihmal vardır ya da iyi niyet yoktur. Durum diğer seçmeli dersler içinde çok farklı değildir.
ken konulardır. İlahiyat Fakülteleri de din eğitiminin çatısını oluşturan kurumlar olmaları hasebiyle önemlidir. Ama halkımızın din eğitimi açısından ihtiyacını karşılayan unsurlar sadece bu sayılanlar değildir. Bu alanda yapılan bireysel çalışmalar yanında vakıf ve derneklerin gayretleri yadsınamaz. Yaz kursları dediğimiz cami merkezli öğretimler ülkemiz açısından son derece önemledir. Biz bütünüyle bu sistemler içerisinde din eğitiminin nasıl yürüdüğünü değil, ortaya çıkan aksaklıkları gündeme taşımak istiyoruz. Bundan dolayı da bunun sadece bir eleştiri olarak değil iyi niyetli bir hatırlatma olarak görülmesini arzu ediyoruz. Okullarımızda verilen seçmeli dersler henüz yeni ve aksayan yönlerinin olması da gayet doğal. Fakat bu derslere ait eğitim ma-
Biz sonraki yazılarımızda ilahiyat fakültelerinden başlayarak bazı hatırlatmalarda bulunacağız. Ana hatları ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği
SOLDAN SAĞA 1. Açık saman renginde, ipekten yapılan, yarı mat, kalınca bir tür yazı kâğıdı (eski)... Dövülmek, dayak yemek... 2. Çiçek, dal ve yapraklarla yapılmış halka... Sayfaların dar olan üst kenarından birleştirilmiş bir tür cönk... 3. Iraksamak işi, istibat... İlenme işi... 4. Kripton elementinin simgesi... Arabası olan... Hitit... 5. Yabani ormanlarda yetişen parazit sarmaşığı... Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına desteklik etmek amacıyla konulan ekleme... 6. Yöneltme, çevirme (eski)... Yaşamaktan mutlu olduğunu davranışlarıyla belli eden, 1 2 sevinçli, neşeli... Ötürü (eski)... 7. Mal, ticaret malı... Güzel koku (eski)... Otu bol olan yer... 1 8. Binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde 2 kullanılan, tek tırnaklı hayvan... İki veya daha 3 çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad 4 yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan 5 sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme... 6 Tarz... Berkelyum elementinin simgesi... 9. 7 Erime durumundaki madenlerin yüzeyinde toplanan madde, demir boku, dışık... Çayda 8 bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili 9 madde... Orkestrada yer alan çift kamışlı, tahtadan yapılmış üflemeli çalgı... 10. Yalnız 10 yasaca akraba sayılan, aralarında kan bağı 11 bulunmayan, öz olmayan... Uyanık, gözü açık, müteyakkız (eski)... Tapa... 11. Sayısal... 12 Türk müziğinde yörük özellik taşıyan oyun 13 havası... 12. Uzak Doğu’da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk... Arkası kesilmeyen 14 kalabalık öbekler durumunda... Zamanın 15 bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza... 13. Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayalî hikâye, söylence... “Sürekli olarak inlemek, çok sıkıntıda olmak” anlamlarındaki “... inlemek” ve “birini büyük sıkıntıya sokmak” anlamındaki “.... inletmek” deyimlerinde geçen bir söz... 14. Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia... Gürültü, patırtı... 15. Bakan (eski)... Dogma...
bölümlerinin durumu, İlahiyat Fakültelerinde okutulan dersler ve uygulanan farklı programlar, bu okullarda yetişen öğrencilerin durumu; MEB bünyesinde verilen din eğitimi ve öğretim programlarının aksayan yönleri, dersleri kimlerin okuttuğu ve kimlerin okutabileceği, seçmeli ders kitaplarının durumu, haftalık ders çizelgeleri ve İHL meslek derslerinin ders ve kılavuz kitaplarının ele alınması gibi konulara değineceğiz. Cami dersleri konumuz içerisinde çok yer almayacak, ama yeri geldikçe bu derslere de göndermelerde bulunacağız. İlahiyatçıların ürettiği materyallerin meslektaşları ile ücretsiz paylaşımı, okul kütüphanelerinin din eğitimi için yeterli hale getirilmesi, dini sahaya ait eserlerin elektronik ortama aktarılması ve halkımızın hizmetine sunulması gibi problemlere çözüm arayacağız.
TSYD ödülleri sahiplerini buldu Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Konya Şubesi’nin düzenlediği fotoğraf ve spor haberi yarışması sonuçlandı. Yerel spor basınında çalışanların 1 Ocak- 31 Aralık 2013 tarihleri içerisindeki çalışmalarını değerlendirmek ve onları motive etmek amaçlı düzenlenen yarışma fotoğraf ve spor haberi dallarında gerçekleşti. Yarışmaya katılan eserlerin değerlendirilmesi sonucu spor haberi dalında; “Sessizliğin ardından sevinç mi hüsran mı çıkacak” haberiyle Merhaba Gazetesi’nden Muhammet Gümüş ile “Ali Dere’nin psikolojisi neden bozuldu” haberiyle Anadolu Telgraf Gazetesinden Veli Özkan, fotoğraf dalında Yeni Meram Gazetesinden Hüseyin Turgut ile Merhaba Gazetesinden Nihat Erdoğan, Ulusal Basında İbrahim Sur Özel Ödülü’ne Ömer Altay layık görüldü. Ödüller Nisan ayı içerisinde düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
3
4
1. Arkası kesilmeyen kalabalık öbekler durumunda... 2. Karasal (eski)... Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalı araç... Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama... 3. Karışık renkli, çok renkli, alaca... Kalkan, zırh vb. korunma aracı... Renklerle ilgili olan, kromatik... 4. Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar, değin... Bir ocakta ana çıkış ve havalandırmada kullanılan kuyu... Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin... 5. İnsanca... Acı, sızı duyulduğunda veya sıkıntılı bir durumda söylenen bir söz... Balkanlardan 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 göç etmiş, genellikle Marmara bölgesinde yaşayan bir topluluk... 6. Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı... Fırıl fırıl... Bir yerde oturanlar, sakinler... 7. Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi... Tam pişmemiş (halk ağzı)... Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça... 8. Kasalara yerleştirmek... Başını dik tutup herkese yüksekten bakan kimse... 9. Protaktinyum elementinin simgesi... Birtakım yiyecek, ilaç, toz, koku vb.ne hastalık derecesinde gösterilen aşırı tepki... Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı... 10. Benzenden türeyen bir amin... Tanrı’yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin... Kadın veya erkeğe verilen genel ad, şahıs, zat, nefer... 11. Alev... Dokuzdan sonra gelen sayının adı... Ilımak işi veya durumu... 12. Büyük erkek kardeş, ağabey (halk ağzı)... Kişi adlarını I R A M A A L T I N A D A M inceleyen bilim dalı... 13. Normal sıcaklıkta L Ü K T A N R I A B U L İ N A Z A R A N G E S T A P O doğada katı durumda birtakım maddelerle karışık veya A S İ M A N S I Z G A A A H İ L İ K M A N T A R S I birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen A E R K E R H A B D O Y A S A K K İ T A P K E B E inorganik madde... Osmanlı Devleti’nde Macaristan ve B İ Y E M I R R A A R S E Ç İ B A K T E R İ Y E L Hırvatistan’da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen I İ Ş B U L A M E L C A R A C A T E C İ L R O M unvan... Ekmek (eski)... 14. Seçkin... Birtakım kimseler ve K Ü R E M E K R E A A L D E S İ M A L İ Ç K U L A K nesneler... İnsan dışkısı (eski)... 15. Bir kişinin öz yapısı, Ş U A Ö D E M E A D A L I İ M P A R A T O R İ Ç E L İ K kişiliği belirginleşmek... 1
1 2 3 4 5 6 7 8 9
10 11 12
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 31 20-26 Mart 2014 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜ ÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri
13 14 15
B.T. 22 Mart 2014
7 BAŞBAKAN ERDOĞAN PARALEL YAPIYA VE LİDERLİĞİNİ YAPANLARA SERT ÇIKTI:
B
SEN KİMSİN?
aşbakan Erdoğan, Kanal 24 televizyonunun “Başbakan Erdoğan ile Özel” başlıklı canlı yayınında Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu’nun gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Büyük doğuyu hep beraber inşallah inşa edeceğiz çıkışıyla dikkatleri üzerine çeken Erdoğan: SALİH VE YAKUP’UN DAVALARININ TAKİPÇİSİYİM “Sadece Ergenekoncular yok, siz söylediniz beraat anlamına gelmiyor. 28 Şubat’tan kalan bir sürü insan da var. Mirzabeyoğlu içeride, davasında bir ilerleme sağlanamadı. Yakup Köse, ağır ceza aldı ve tekrar bugünlerde içeri girmeyi bekliyor. 28 Şubat davasının hali içler acısı. 28 Şubat mağduru Erdoğan olarak ilgilendiğiniz bir dava şüphesiz. Ne dersiniz bunlara?” sorusuna Erdoğan, şu cevabı verdi: “Ben o konuların da takipçisiyim. Gerek Salih’in olsun gerek Yakup’un olsun bütün bunlarla ilgili ve arkadaşımın bu konularla ilgili gerekli çalışmaları yapması konusunda gerekli talimatları verdim. Takipçisiyiz. Çünkü adam öldüren, öldürmeyen bunlara bakmaksızın böyle bir yaftayı yapıştır, o onun üzerinde kalsın, böyle bir şey olamaz. Buna benzer birçok olaylar var şu anda. Arkadaşlarla oturduk, başlıklarını koyduk ve bu konular üzerinde çalışmalarını istedik. Bir bütün olarak bunları ele alalım ve ona göre de bu işler düzene girer.” Büyük Doğu’yu inşa yolunda pazarlıksız bir şekilde yürüyüşüne gün be gün yeni başarılar ile devam eden Sayın Başbakan’ın bu sözleri Anadolu halkı nezdinde memnuniyetle karşılandı. İçinde bulunduğu Bolu Cezaevinden “Bu millet, büyük oynayanlarla büyük oynayabileceğini ispat etmiştir.” diye seslenen Mirzabeyoğlu’nun sözünün ispatı halinde bütün Anadolu, Büyük Doğu’yu gözle-
yen, her yaptığı iyi güzel ve doğru faaliyeti çerçevesinde Sayın Başbakan’ın gür sesinin etrafında kenetlenmeye devam ediyor. “Ben Türkiye’yi yerin üstündeki 35 milyon ölünün değil, yerin altındaki 35 milyon dirinin koruduğuna inanırım.” diyen Üstâd Necip Fazıl’ın işaret ettiği mana çerçevesinde Anadolu’nun altındakilerle ve üstündekilerle desteklediği Erdoğan’a destek çığ gibi artıyor… SEN KİMSİN; FETULLAH GÜLEN“TERÖR ÖRGÜTÜ” Dün Ergenekoncuların kontrolündeki “Mit” teşkilatının ümmeti ifsad etmek üzere destekleyip şişirdiği, bugün İsrail ve Amerika ile beraber tüm muhalif gurupların temsilciliğine soyunmuş olarak hükümet nezdinde Anadolu’ya savaş açmış bulunan PARALEL YAPI VE ONUN LİDERİLİĞİNİ YAPANLARA yönelik “SEN KİMSİN?” şeklindeki çıkışıyla dikkat çeken Erdoğan’ın söyleşisinde ilgili bölüm şöyle geçti: Başbakan Erdoğan, Ergenekon Davası’ndaki tahliyelerin hatırlatılarak, bu süreçte İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesinin tutumuna yönelik bir soruyu yanıtlarken, “Bu paralel yapının nerelere ulaştığını gösteriyor. Bakın burada da HSYK ne yaptı? Şimdi devreye girdi” dedi. Bundan önce de benzer şeylerin olması gerektiğini anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Olmadı. Eğer bu tür mekanizmalar devreye girmezse, yani bu tür yerlerde olanlar, teftiş, kendileri üstündeki bir makamın bunları yarın hesaba çekeceğini düşünmezse, ‘nasıl olsa orası da bendendir’ mantığı ile hareket ederse, siz bu ülkede adaleti tesis edemezsiniz. Şimdi devran değişiyor. Şimdi adam kalkıp da ‘ben yasama organını tanımıyorum’ diyorsa, bunun bir defa bedelini ödemesi gerekir. Sen kimsin de yasama organını tanımıyorsun. Bir defa haddini bileceksin, sen bir defa şu anda kaldırılmış bir birimsin, seni bu yasama organı kaldırmış. Cumhurbaşkanı onamış artık özel yetkili mahkeme diye bir şey yok. Ha size verilecek olan görevler var. Sen şimdi yeni görevini bekle, ama sen yeni görevini beklemeden kalkıp açıklamalar yapıyorsun. Buna hakkın yok.” Paralel yapının mahkeme uzantıları diye değerlendirilen yapılar nezdinde bir süredir irili ufaklı kalkışma denemeleri yapan ve bu yönde halkın bir kısmını da peşinde sürükleyen odakların iç ve dış şer odaklarınca pek bir hevesle desteklendikleri dikkatlerden kaçmazken Sayın Başbakan “SEN KİMSİN” çıkışıyla tüm bu odaklara karşı tavizsiz bir şekilde mücadeleye devam edeceğini bir kez daha açıklamış oldu… Gezi olaylarında bir cephe oluşturmaya çalışmış, iç ve dış şer odaklarının bir-
birleriyle her türlü akıl ve imkan dayanışması sergileyerek Anadolu’nun İslamlaşma tehlikesine (!) karşı güçlü bir birliktelik eylemine kalkışmış kesimlerin öncülüğü ve sözcülüğüne soyunan paralel zihniyete karşı çevresindeki Ahmet Davutoğlu, Efgan Ala gibi nadir birkaç kişi ile açık yüreklilikle mücadele ettiği gözlenen Sayın Başbakan için “Acaba teşkilat bazında yalnız mı bırakılıyor?” şeklinde kanaatler oluşmuş durumda. Konya teşkilatının Gezici ve onların öncülüğüne soyunmuş paralelcilere karşı verilen bu mücadelede açık tavrı merak ediliyor. PARALEL YAPININ LİDERİ Paralel yapının lideri olduğu iddia edilen Fethullah Gülen hakkında neredeyse yeni bir bilginin ifşa edilmediği gün geçmiyor. Basına yansıyan farklı bilgilerden bir tanesi de Kadir Mısıroğlu’nun ‘Dünden bugüne: Tahrifat Hareketleri’ isimli kitabının üçüncü cildinde naklediliyor. 325. sayfada, 1969 ve 73 yılları arasında Adalet Partisi ve Demokratik Parti’den Mersin ve Samsun milletvekilliği de yapan, Süleyman Hilmi Tunahan Hocaefendinin önemli talebelerinden emekli vaiz Hilmi Türkmen’den bir hatıra aktarılıyor: “İskenderun’da askerlik yaparken ben de orada vaizdim. Bir gün benim de bulunduğum camide vaaza çıktı ve orada millete Kuran-ı Kerim’in kıymetini bilmedikleri yolunda nasihatte bulunurken o mukaddes kitabı ‘Siz işte böyle yaptınız!..’ diyerek kürsüden atmış, (bu vaka daha sonra Salihli’de de cereyan etmiştir) ve cemaat arasında büyük bir galeyan meydana gelmişti. Milleti zorla yatıştırdım. Fethullah’ı alıp evime götürdüm. Genç ve tecrübesiz olduğunu düşünerek nasihatlerde bulundum kendisine.
Aradan yıllar geçti. Yıl 1965 veya 66 idi. Gayet perişan bir vaziyette bana geldi. İstanbul’daki arkadaşlarının kendisini beş parasız sokağa attıklarını söyledi ve benden iş istedi. İskenderun’daki vak’a dolayısıyla ihtiyatlı davrandım ve Müftü’ye müracaatla o sırada izinli olan bir vaizin yerine vazifelendirmesini teminle bir deneme yapmak istedim. Bir gün vaaz verirken düşüp bayıldı kürsüde. Hastaneye kaldırdık. Doktorlar depresyon geçirdiğini söyleyerek O’nu Manisa Akıl Hastanesi’ne sevk ettiler. Bir iki ay burada yatıp çıktıktan sonra yine yardım istedi. İzmir’in Kestane Pazarı’ndaki Kuran-ı Kerim Kursu’nun idarecilerini tanıyordum. Manisa’da adı ‘Deli Hoca’ya çıkar endişesiyle, arkadaşlarla görüşerek oraya yerleştirdim. Beş on gün sonra halini hatırını sormak için yanına uğradığımda, baş başa bir kimseyle fiskos ettiğine rast geldim. Konuştuğu adam, beni görünce yaydan çıkmış ok gibi fırlayıp kaçtı. Kendisine ‘Bu kimdir?” diye sorduğumda ‘Bir talebe velisi!” diye cevap verdi. Bu söz doğru değildi. Konuştuğu o adam, bu karşılaşmadan 5-6 ay evvel bana gelmiş ve MİT’çi hüviyetini gösterdikten sonra, benimle açıkça bir mesele konuşmak istediğini söylemişti. Mesele şuydu: ‘Bizim teşkilat (MİT) Müslümanların Mustafa Kemal Paşa’ya menfi bir tavır almasından rahatsız. İstiyoruz ki bu münaferatı giderelim. Sen, Süleymancı Cemaati içinde söz sahibi birisin. Sen bizimle çalış bizden ne istersen iste... Diyanet İşleri Başkanı yapalım seni!’ Kendisine yanlış kapıda olduğunu söylemiştim. Şimdi anlıyordum ki, buldukları adam Fethullah Gülen’di. İşi takip ettim o günden sonra. MİT güdümlü olarak nasıl nafiz bir mevkiye getirildiğine safha safha şahit oldum.”
8 BİTMEYEN KARDEŞLİK… AFGANİSTAN-TÜRKİYE
Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi Yüksek Lisans Öğrencisi
A
fganistan ve Türkiye, kökleri ta maziye dayanan iki kardeş ülkedir. İlişkilerin başlangıcı Medine Müdafii Fahrettin Paşa’nın Osmanlı Tarafından ilk elçi olarak gönderilmesiyle başlamakta, 1 Mart 1921 Türk- Afgan Dostluk Antlaşmasının imzalanmasıyla pekişmektedir. Moskova’da imzalanan bu dostluk antlaşması şunları içermekte; Türkiye Afganistan’a eğitmen subaylar, öğretmenler ve doktorlar gönderecek, Afganistan Türkiye’ye öğrenci gönderecektir. Bu antlaşmadan sonra Afganistan Kralı Emanullah Han ile Mustafa Kemal Atatürk arasında iyi ilişkiler kurulmuştur. Bundan anlaşılan şu ki, bizim kardeşliğimiz çok ama çok eskilere ve sağlam ilkere dayanmaktadır. Bu kardeşliğimize ve bu dostluğumuza kimse halel veremeyecektir. “Afganistan’da ne işimiz var?” diyenler öyle zannediyorum ki bu köklü geçmişimizi bilmemekte veya görmezden gelmekteler. Biraz geriye dönüp baktığımızda oraların bizim anayurdumuz olduğunu daha iyi anlarız, bugün biz ne kadar inkâr etsek de, Belh, Herat, Buhara, Semerkant ve oralardaki tarihi zenginlikler asla inkar etmeyecektir. Bu husuta Belh ile Konya, İstanbul ile Herat medeniyetlere ev sahipliği yapan ve insanlık medeniyetinin başkentleridir. Karahanlılardan Gaznelilere, Timurlulardan Büyük Selçuklulara ve Osmanlılara ev sahipliği yapan tarihi kentlerdir.
Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Bilek Güreşi Türkiye Şampiyonası Ankara Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Konferans Salonu Keçiören Ankara’da yapıldı. Büyük erkeklerde 60, 75, 90, +90, büyük bayanlarda 60, 70, 80, +80, genç erkeklerde 50, 65, 80, +80, genç bayanlarda ise 50 ve +50 kilolarda gerçekleştirilen şampiyonada toplam 140 sporcu mücadele etti. Yapılan zorlu müsabakaların ardından Konya’mızı temsil eden Bulcukspor Kulübü sporcusu Ferhat Çıkmaz, Büyük Erkekler 60 Kg. Sol Kol’da Türkiye 3. olarak Bronz madalya kazandı. Bulcukspor Kulübü Başkanı Ömer Koç yaptığı açıklamada Bedensel Engelliler de iddialı olduklarını ve bu alanda farklı branşlarda sporcularını Türkiye Şampiyonalarına hazırlayacaklarını söyledi. Sporda engel tanı-
madıklarını vurgulayan KOÇ, gelecek vadeden her sporcuyu destekleyeceklerinin altını çizdi. Başarılı sporcusunu altınla ödüllendiren Kulüp başkanı
KOÇ, sporcusundan daha nice madalyalar beklediklerini söyledi. Bedensel Engelliler Federasyonu il temsilcisi Caner Özkan’da sporcunun madalyası-
nı takarak tebrik etti. Bulcukspor’un bedensel engelli sporcularla ilgilenmesinden ve desteklemesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Ödülünü “Köşe Bucak Dünya Dergisi”ne verdi. Armada Otel’de düzenlenen ödül töreninde En iyi Gezi Dergisi alanıyla beraber En İyi Gezi Televizyon Programı ve yılın En Çok Ge-
zen Kişisi gibi alanlarda da ödüller sahiplerini buldu. En İyi Dergi Ödülü alanında dergi adına ödülü Yazı İşleri Müdürü Ali Sami Palaz aldı. Nedim Saban’ın gezi anılarını Ara Güler’in gezi fotoğraflarını paylaştığı ödül töreninde En iyi Gezi Televizyon Programını ise Habertürk’te yayınlanan Uzak Yakınlar programıyla Vildan Ay aldı. Gezginler Kulübü tarafından En İyi Gezi Dergisi seçilen Köşe
Bucak Dünya; Haziran 2010’dan bu yana yayın hayatına devam ediyor. Seyahat, kültür, sanat, tarih, yemek gibi pek çok alanda i farklı içeriği ile 12. sayıya ulaşan dergi; İstanbul, Ankara ve Konya’da dağıtılıyor. Halen Prof. Dr. Orhan Kural, Yrd. Doç. Dr. Muammer Ulutürk, Dr. Enver Uzun gibi önemli isimlerin çalışmalarıyla renklenen derginin Genel Yayın Yönetmenliğini Merve Özgenli, Editörlüğünü ise Hilal Seyhan yürütüyor.
Dün olduğu gibi bugün de kardeşliğimiz fazlasıyla devam etmekte, Türkiye’de 3 bine yakın öğrenci eğitim görmekte ve aynı şekilde, Afganistan’da Türkiye Cumhuriyeti MEB’in açtığı okullar, Türk şirketleri, Türk askerleri, Türk mühendisleri, Türk doktorları ve Afgan-Türk Dostluk Hastaneleri hemen hemen her yerde karşınıza çıkmakta ve ay yıldızlı al bayrak her yerde dalgalanmakta, insana huzur, barış, sevgi ve hoşgörü mesajları vermektedir. Dünyada olduğu gibi Afganistan’da da Türkiye’ye ait her şeye emin, güven gözüyle bakılmaktadır. Türk bayrağı ve Türk askerini gören her Afganistan çocuğu ağabey diye çağırırken, ecnebi askerleri görünce metrelerce uzak durmakta ve onlara nefret gözüyle bakmaktalar… Edindiğim bilgilere göre, ülkeye diğer ülkelerden gelen yabancı askerler, tehlike arz eden bölgelerden geçebilmek için tanklarındaki kendi bayraklarını indirip yerine ay yılldızlı Türk bayrağını takmaktalar ve bu bayrağın şerefine sığınmaktalar… Şunu kesin olarak belirtmem gerekir ki Afganistan’da yıllardır görev yapan, trafik kazası gibi olaylar dışında hiçbir Türk Vatandaşının burnu bile kanamamıştır. Çok şükür karşılaşılan olumsuz durumlar hep diplomatik yollarla halledilmiştir. Kardeşliğimizin ilelebet devam etmesi dileğiyle…
Prof. Dr. Orhan Kural başkanlığında Coşkun Aral, Nasuh Mahruki, Kenan Işık, Gülten Dayıoğlu gibi isimler tarafından kurulan Türkiye Gezginler Kulübü, 2013 yılı En İyi Gezi Dergisi