Anadolu Günlük - Sayı 39

Page 1

Alİ ERUYAR

ASRIN LİDERİ VE EKMELEDDİN BEY

Ö. SALİH ŞİPLEME

MUHAFAZAKÂR DEMOKRASİNİN...

HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN...

RAHMET AKŞAMLARI... 39. Sayı

Aydınlar Ocağı 8 - 15 Temmuz 2014 50 Kr

www.anadolugunluk.com

Kültürden İrfana...

Senaryo yarışması

Anadolu Günlük’ün bu sayısında, Cemil Meriç’in Kültür’den İrfan’a kitabından “kültür nedir, kültür meselemizi nasıl izah ediyorsunuz?” sorularını cevaplandırdık. 7’de

TRT, 50. yılında sinemacılara kucak açıyor. “Senin Senaryon, Senin Filmin” sloganıyla yola çıkan senaryo yarışmasının son başvuru tarihi 31 Temmuz. 7’de

Yeni üçüz roman Emine Şenlikoğlu, “Sorma Nasılsa Cevabı Yok” adlı romanını yayınlıyor. Kitabın konusu ise dikkat çekici: Bu bir sperm bankası çocuğunun romanı. 5’te

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra başbakanlık koltuğunda

Davutoğlu olsun!

Gazetemiz yazarı Ali Eruyar, bu haftaki köşe yazısında Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına kesin gözüyle bakarken başbakanlık makamına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gelmesinin yanlış bir seçim olmayacağını vurgulayarak Davutoğlu’nu işaret etti. Halkımız ilk defa kendi oylarıyla cumhurbaşkanını seçerken bu süreçte yer alan bütün partiler ve özellikle genel başkanı Cumhurbaşkanlığı’na aday olan AK Parti’nin seçimlerden sonraki süreci merak uyandırdı. Gazetemiz yazarı Ali Eruyar bu haftaki yazısında seçimi kaleme aldı. Eruyar cumhurbaşkanlığı seçimlerini Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmasının bir sürpriz olmayacağını belirtirken seçimden sonra başbakan olarak, yaptığı büyük işlerle ve bu millete olan sevdasıyla dikkatleri üzerine çeken Dışişleri Bakanı Ah-

met Davutoğlu’nu önerdi. Eruyar kaleme aldığı yazısında şunları dile getirdi: Güçlü Türkiye’ye sadece bir adım kalmıştı ki; batılılar ve yerli işbirlikçileri ülkemizi ve İslam ülkelerini karıştırma yoluna gittiler. Bu adamların yapamadığı tek şey Tayyip Erdoğan’ı diskalifiye etmek. Eğer AK Parti de onu yok etmeye çalışanlar arasında yer alacaksa, o zaman dava falan kalmaz. Bundandır ki kimin başbakan olacağı son derece önemli ve bu makam Sayın Ahmet Davutoğlu’na kalırsa yanlış bir seçim olmaz. Eruyar’ın yazısı 4’te

Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri, bundan böyle Konya İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda ve saat 22.00’da yapılacak olması sevindirdi. 2’de

Filistinli çocuklar Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi’nin hazırladığı, “Filistinli çocuklara karşı İsrail ihlalleri” raporunda, çoğunluğu 12 ila 15 yaş arasında 3 bin Filistinli çocuğun İsrail tarafından gözaltına alındığı belirtildi. 8’de

Bir şey dedi ki... Ekmeleddin İhsanoğlu, CNN Türk’de yaptığı açıklamada devletin çözüm sürecini şiddetle çözmeye kalktığını söyleyerek bunun yanlış olduğunu belirterek herkesi şaşırttı. 4’te

Biri sustursun! Saçmalamanın ve saygısızlığın sınırlarını çoktan aşan Yaşar Nuri Öztürk, Halk Tv canlı yayınında İmam-ı Gazali Hazretlerine dil uzatarak haddini bir kez daha aştı. İmam-ı Gazali Hazretlerine “Mendabur” diyecek kadar terbiyesizleşen Yaşar Nuri’ye bir de Halk Tv sunucusu destek verdi. Öztürk halkın gözünden bir kez daha düşmüş oldu. 3’te

Neden engelleniyor

28 Şubat hâlâ devam ediyor! Sebahattin Arslan 28 Şubat’ta yaklaşık 10 sene hapis yatmış, AB uyum müktesebatı gereğince tahliye edilmişti. Yerel mahkeme Arslan’ın yattığı cezayı az bulmuş ve Yargıtay’a tahliye kararının bo-

zulması için başvurmuştu. Mahkemenin itirazını kabul eden Yargıtay 9. Ceza Dairesi, aradan geçen 16 sene sonra Sebahattin Arslan’ın 6 sene 8 ay daha hapis yatmasını onadı. 8’de

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şehir hastanelerinin engellenmek istendiğini söylemişti. CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü şehir hastanelerinin yapımının neden engellenmek istenildiği henüz bilinmiyor. 8’de


2 Rahmet Akşamları üzerine…

K

onya’da Ramazan bir başkadır derler… Kesinlikle öyle! Birde Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Rahmet Akşamları var ki ayrı bir renk katıyor. Hepimiz billboardlarda görüyoruz gerçi, her gün ayrı bir konuk, ayrı bir program… Kent Meydanı’nda, kitap fuarı eşliğinde… Rahmet Akşamları programı Konyalıya bir hareketlilik, bir heyecan ve maalesef birde panik katıyor… Programda ince düşünülmüş ayrıntılar var. Mesela, program saatinin teravih namazıyla aynı saatte olması engellenmeye çalışılmış, program teravihten sonraya alınmış. Ne güzel, ne kadar doğru düşünülmüş. Lakin anladığım kadarıyla düzgün bir çözüm de bulunamamış. Teravihten sonra saat zaten epey geçmiş 23.00’a yaklaşmış oluyor. Bu saatten sonra başlayan programda gece yarısına kadar sürüyor. Program bittikten sonra bazı sanatçılarımız kitap imzalamak üzere yayınevinin standına geçiyor. Konyalım kitap imzalatmak istiyor, sohbet etmek istiyor, sanatçımızı daha yakından görmek istiyor, sıraya geçiyor, oluyor saat 01.00. Gelelim

problemin olduğu yere… Malum Alâeddin-Adliye tramvay hattı çalışmasından dolayı toplu ulaşım araçlarının güzergâhları değişti. Değişti de Konyalı bu durum ile panikledi ve henüz bu duruma alışamadı. “Acaba otobüsüm nereden kalkıyor, aa niye durmadı bu otobüs, kaç saat oldu bu durağa bi türlü gelmedi otobüs” veryansınlarını ededursun birde 00.00’dan sonra otobüsün olmayışı ve son otobüse yetişme hengâmesi başlamıyor mu? Miss. İnsan ne yapacağını da şaşırıyor. Bir yanda Rahmet programı, diğer yanda son otobüs... Bir yanda Yavuz Bahadıroğlu’ndan Saraçoğlu’na, Kahraman Tazeoğlu’ndan Karagöz Oyunlarına tüm Ramazan devam edecek olan program, bir yandan kitabını imzalamak için seni bekleyen yazarlar-şairler, bir yandan kaçmak üzere olan son otobüs… Unutmadan birde Büyükşehir Belediyesi’nin AlâeddinAdliye tramvay hattı çalışması için duyurduğu bir ricası var: “Trafik güvenliğinin sağlanması açısından inşaat süresince vatandaşlarımızın zorunlu

olmadıkça şehir merkezine özel araçlarıyla gelmemeleri, toplu ulaşım araçlarını kullanmaları önem arz etmektedir.” Her birine nasıl yetişeceğiz? Evet büyük sorun bu, ve Büyükşehir Belediyesi bunu pek dikkate almıyor. Yahut çözüm bulamıyor. Ben diyorum ki, Rahmet Akşamları süresince toplu ulaşım seferlerini en azından bir saat kadar ileriye alalım. Gece 01.00’a kadar toplu ulaşım araçları sefere devam etsin. Bu hem Rahmet Akşamları’na olan ilgiyi artıracak hem de bu programları takip etmek isteyen insanlar rahat bir nefes alacaktır. Bu teklifim özellikle de henüz özel araca ihtiyacı olmayan ama kitap fuarında, kitap sayfalarının arasında, kitap kokularıyla, çayını yudumlarken muhabbetin belini iki kırmak isteyecek gençler içindir. II. Ramazan Kitap Günleri de, Rahmet Akşamlarıyla gelen güzel bir etkinlik. Ramazan boyunca kitapseverlerle buluşan kırka yakın yayınevi var. Yerel yayınevlerinin bu fuarda sıklıkla yer alması da memnun edici.

Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’nin iftardan sonra kitap fuarındaki stant görevlilerine çay ikramı, stantlar için yayınevlerinden ücret talep etmeyişi de sevindirici. Yalnız bizi üzen taraf ise, stantlar için bir ücret dahi talep edilmezken, birçok önemli yayınevinin neden bu fuara katılmadığı? Bir Akçağ, Dergâh, Can, Büyük Doğu yayınları yok. Türk Tarih Kurumu var ama Türk Dil Kurumu yok. Neden acaba? Bundan önceki kitap fuarlarının birinde -zannediyorum Can Yayınları’ndan arkadaşlardandı- bana, “Bize tahsis edilen alan çok dar. Burası kitap fuarıysa okurlarının bulamadıkları kitapları getirmem gerekir buraya, ama yayınlarımın %70’ini sığdıramıyorum” demişlerdi. Acaba hala aynı dertten mi muzdaripler? Kitap Günleri’ni organize eden arkadaşlar bu yayınların Konya’dan niye kaçtığını teşhis edip gerekeni yapmalı. Bahsettiğim aksaklıklara rağmen bu programlar gerçekten çok güzel ve umut verici. Umuyorum ki Büyükşehir Belediyesi, ümmetin ve Konyalının hedeflerini, beklentilerini bir adım öne çıkarıcı çalışmalara devam edecektir.

Yüksek hızlı açılış Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren hattını 11 Temmuz’da açmayı planladıklarını bildirdi. Bakan Elvan, yaptığı açıklamada, vatandaşların heyecanla açılışını beklediği Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tiren hattında tüm çalışmaların adeta kılı kırk yararak büyük bir özenle yapıldığını anlattı. Bu kapsamda, tüm test sürüşlerinin başarıyla tamamlandığını belirten Bakan Elvan, “Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tiren hattının açılışı önünde herhangi bir engel kalmadı, hattı bu ayın 11’i gibi hizmete açmayı planlıyoruz” dedi. İstanbul Ankara arası Yüksek Hızlı Tiren Hattı açıldığında Konya- İstanbul arası otobüsle 11 saat süren yolculuğun yarı yarıya düşeceği belirtiliyor.

TİMAV’dan seçim açıklaması

100 bin yeşil umut İftar buluşturdu Salı sohbetleri Ceza İnfaz Kurumlarından 105/A kapsamında tahliye olan ve “kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğü” bulunan hükümlüler, Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile Konya Büyükşehir Belediyesi arasında düzenlenen işbirliği çerçevesinde Büyükşehir Belediyesine ait yaklaşık 1500 dönümlük yeşillendirilmesi gereken arazide Denetimli Serbestlik Sistemi çerçevesinde görev alacak. Bu kapsamda Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü hedeflerinin ağaçlandırma sahasında 1 yıl içerisinde 100 bin fidan dikilmesi olduğunu belirtti.

Şehit aileleri ve gaziler Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in düzenlediği iftarda bir araya geldi. İftara Konya Valisi Muammer Erol, AK Parti Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu ve Konya protokolü de katıldı. Büyükşehir Belediyesi İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi’nde düzenlenen iftarda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, şehitlere, şehit ailelerine, gazilerimize çok şey borçlu olunduğunu belirterek, “Bu borcu asla ödeyemeyiz. Vatanımız, milletimiz sizlere minnettar” dedi.

Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri, bundan böyle Konya İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda ve saat 22.00’da yapılacak olması geç saatlerde Sille’ye ulaşamayan gençleri sevindirdi. Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri’nin Temmuz programı belli oldu. Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Salı Sohbetleri’nin yerinin değiştiğini ve sohbetlerin bundan böyle Konya İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirileceğini ifade etti. Güçlü, “yeni bir sohbet mekanı bulununcaya kadar sohbetlerimizi İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nda yapacağız” şeklinde konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıklamasının ardından Türkiye İmama Hatipliler Vakfı (TİMAV) tarafından bir tebrik mesajı yayınlandı. “Başbakanımızın Cumhurbaşkanı adaylığı hayırlı olsun” başlıklı mesajda, “Ülkemizde 10 Ağustos tarihinde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın aday gösterilmesini büyük bir memnuniyetle karşıladık. Ülkemiz açısından

olduğu kadar bölgemiz, tarih, kültür ve inanç birliğimiz olan coğrafyalar için de kritik bir önemi sahip olan Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’de ilk defa tam olarak milletin, milli iradenin bizzat kendisinin tercihiyle gerçekleşmiş olacak. Devleti, milleti ve ümmetiyle barışık, adaylığı açıklandığında ilk konuşmasına besmeleyle başlayan, İmam Hatipli bir cumhurbaşkanının şimdiden hayırlara vesile olmasını Mevla’dan niyaz ediyoruz” dendi.


Biri bunu sustursun!

3 OKUR MEKTUBU

Halk Tv’den saçmalamaya devam eden Yaşar Nuri Öztürk, İmam-ı Gazali Hazretlerine “mendabur” diyebilecek kadar dilini uzattı. Saçmalamanın ve saygısızlığın sınırlarını çoktan aşan Yaşar Nuri Öztürk, Halk Tv canlı yayınında İmam-ı Gazali Hazretlerine dil uzatarak haddini bir kez daha aştı. İmam-ı Gazali Hazretlerine “Mendabur” diyecek kadar terbiyesizleşen Yaşar Nuri’ye birde Halk Tv sunucusu destek verdi. Yaşar Nuri programda, “Gazali denen mendebur, aklı daha 11. yy’da mahkûm edip İslam dünyasının aydınlanmasını bin yıldan beri bloke etti” dedi. Yaşar Nuri’nin bu sözleri, kendisinin İslam’ın bin yıldır aydın olmadığına inandığını gözler önüne serdi. Bütün televizyon kanallarınca dışlanan Öztürk halkın gözünden de bir kez daha düşmüş oldu.

‘Paralelciler kadrolaşıyor!’

Ö İmam-ı Gazali’nin talebesi Muhammed b. Yahya enNişâburi, “Aklı kemâl derecesinde olanlar ancak Gazali’nin fazilet ve ilmini takdir edebilirler” derken Yaşar Nuri’nin bu durumda dahi olmadığı

halde diline İmam-ı Gazali’yi alması içler acısı. Yaşar Nuri’nin saygı duyulan büyüklere sık sık dil uzatmasından bıkan Anadolu insanı Yaşar Nuri Öztürk’ü bir kez daha kınadı.

Google’dan iyi haber Geçtiğimiz hafta uygulamaya konulan Google’ın yeni reklam sisteminde artık müstehcen içerikli siteler yer almayacak.

BBC’ye protesto BBC, Kudüs ve Batı Şeria’da meydana gelen son olayları aktarırken İsrail yanlısı yayın yaptığı gerekçesiyle protesto edildi. BBC’nin Londra’daki genel merkezi önünde toplanan protestocular, ellerinde “Filistin’i sansürleme”, “Netanyahu, senin yalanların bizim doğrularımız değil”, “BBC, İsrail’i koruma”, “BBC, İsrail’in savaş suçlarını aklıyor” yazılı pankartlar taşıdı, sloganlar attı. Protesto sırasında dağıtılan bildiride, haziran ayının ilk 10 gününde Batı Şeria’da İsrail güçleri tarafından alıkonulan 17 gencin durumuyla ilgili BBC’nin hiçbir haber yapmadığı bildirildi. İsrailli üç yerleşimcinin Batı Şeria’nın El-Halil şehrinde kaybolması ve cesetlerinin bulunmasının ardından ise İsrail güçlerinin binden fazla Filistinlilere ait evi yağmaladığı, 40 günlük bir bebeğin bu yağmalamalar sırasında yaralandığını ve BBC’nin bunu da aktarmadığı kaydedildi. BBC’nin haberlerindeki dile de dikkat çekilen bildiride, Kudüs’ün tamamen İsrail toprağıymış gibi yansıtıldığı belirtildi.

Mart ayında atılan adımla birlikte geçtiğimiz hafta uygulamaya konulan Google’ın yeni reklam ağı sisteminde artık müstehcen içerikli siteler yer almayacak. Böylece Google’da müstehcen dönem kapanmış oldu. Konuyla ilgili açıklama yapan bir Google sözcüsü, bu tür yetişkin içerikli site sahiplerinin Google’ın reklam kategorisindeki tutumunun uzun zamandır farkında olduğunu ve yavaş yavaş kendilerine reklam verecek başka mecralar aramaya başladığını kaydetti. Google’ın sözcüsünün aksine Google’ın bu kararını sürpriz olarak niteleyenler de yok değil. Theo Sapoutzis, 2002’den bu

yana Google’ın reklam ağında yer aldığını ve 12 yıl geçmesine karşın Google’ın bu konuda herhangi bir adım atmadığını söyledi ve ekledi: “Kimsenin bu beklentiye girmemesinden dolayı bu durum şaşkınlıkla karşılandı” dese de Türkiye halkı bu karardan oldukça memnun.

Korkuların ülkesi: ABD El-Kaide’nin Suriye ve Yemen’deki uzantılarının, güvenlik taramasında saptanmadan havalimanlarından geçebilecek bombalar üzerinde çalıştıklarının belirlenmesinin ardından ABD terörle mücadele yetkilileri, güvenlik önlemlerini artırma kararı aldıklarını açıkladı. Daha önceleri de buna ben-

zer açıklamalarla kendi halkında bir korku oluşturarak devlet yönetiminin kolaylaşmasını planlayan ABD’nin bu uygulaması kafalarda soru işaretleri bıraktı. Önceki uygulamalarda Afrika ve Orta Doğudan gelen uçuşlara müdahale eden terörle mücadele yetkilileri bu uygulamada ise listeye Avrupayı’da ekledi.

nümüzdeki günlerde Milli Eğitim Bakanlığında okullara yeni müdür/ yönetici atamaları gerçekleşecek. Geçtiğimiz haftalarda da Konya ilçelerine İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ilçe müdürleri atandı. Sayın Başbakanın 17 Aralık sürecinden beri her ortamda ve sen son olarak Cumhur Başkanlığı adaylığının açıklandığı gündeki konuşmasında da ısrarla söylediği: “paralel yapılanmanın inlerine gireceğiz”, “paralel yapıyla mücadele edeceğiz” ifadesi bu yapılanmayı devlet kadrolarından temizleme konusundaki hassasiyetini açıkça belirtiyor. Ancak hükümete yakınlığı ile bilinen Memur-Sen’in ismini onayladığı Konya’da da merkeze yakın ilçelerden birine geçtiğimiz günlerde yeni atadığı ilçe milli eğitim müdürünün paralel yapının içinden biri olduğu, aynı kişinin paralel sürecin başladığı günlerde hükümete tepki olsun diye Memur-Sen’den istifa ettiği, fakat ilçe Milli Eğitim Müdürü olacağı süreç içinde tekrar sendikaya üye olmasının sendikaca istenmesi, hatta iki çocuğunu da kayıtlı olduğu paralel yapının özel okulundan kayıtlarını sildirmesi koşuluyla müdürlük atamasının yapılacağı söylenmiş olup neticede de ilçe MEM’e ataması yapılmıştır. Birçok haber sitesinde ve internet forumlarında yapılan yorumlarda incelendiğinde bu atama sürecinde başka il ve ilçelere de yapılan atamalarda “sendikaya ge-

çersen atarız”, “çocuklarını okullardan alırız” şeklinde şahsiyetsizce görüşmeler neticesinde “paralelciler” atanmaya, kadrolaşmaya devam ediyor. Bu şahsiyetsiz atamaların yapılması Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sayın Başbakan’a olan güveni zedelemektedir. Paralel yapılanmanın kadrolaşmalarının devam ediyor olması, bunun Konya milletvekillerince takip edildiği söylentileri bile mide bulandırmaktadır. Hükümete ve Başbakan’a gönül vermiş ve güvenmiş kamuoyunun böylesi atamalardan dolayı kafasında soru işaretleri oluşmakta ve güven konusunda tereddütler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca okullara atanacak olan okul müdürlüklerinin belirlenmesinde, okul içerisinde öğretmenlerce yapılan toplantılarda seçilen iki ismin de puanlamada söz sahibi olacağı bir uygulamaya yeni yayınlanan yönetici atama yönetmeliği ile karar kılınmıştır. Ancak okullarda seçilen bu isimler aynı muhalefetin çıkardığı “çatı aday” şeklinde isimler olduğu da kamuoyunca son günlerde konuşulan konular arasında yer almaktadır. İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerine ve diğer Bakanlıkların İl, İlçe ve Daire Müdürlüklerine inatla yapılan paralelci atamalarının, okullara yapılacak atamalarda da dikkate alınmayacağı, hükümete başından beri gerçekten gönül vermiş olanlarca rahatsız edici bir durum olarak konuşulmaktadır. Bir okur.


4

A

lışık olmadığımız türden bir seçim var önümüzde. Halk devletin en tepesinde kimin oturacağına 10 Ağustosta karar verecek. Gerçekte ise kimin “Reisi Cumhur” olacağı belli, ama hangi turda işin biteceği merak edilebilir. Tahminim bu iş ikinci tura kalmaz ama kalırsa da sonucu değiştirmez. Türkiye için asıl sorun bu seçim değil, sonrasıdır. Ana muhalefet lideri oturduğu koltukta kalma süresini uzatmak için çatı aday tezini ortaya attı ve kendi tabanına yabancı bir adayda karar kıldı. Fakat bu durum aslında Erdoğan’ın birinci turda işi bitirmesini kolaylaştıracak bir adım oldu. Zira Ekmeleddin İhsanoğlu’nu en iyi tanıyalar, bu seçimde kendisini desteklemeyecektir, çünkü İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) başında kendisini sevenleri fazlasıyla hayal kırıklığına uğratmıştır. Çatı adayın kimliği ile ilgili düşüncelerimi zatı alileri İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri iken paylaşmıştım. Ekmel Bey, Tayyip Erdoğan’a karşı olan sağ seçmenin oylarını

almak üzerine kurgulanmış bir aday ve kendisi de bu seçimde figüran olduğunu biliyor. Asrın liderine karşı seçime girmek ve kazanmayı düşünmek, sekreterya merkezli çalışan bir oluşumu yönetememiş biri için sadece hayal olabilir. Zâtı Âlîleri İİT Sekreteryası’nın hakkını veremeyerek ümmete karşı zaten büyük bir vebale girmiştir. Bir de bu ülkenin tepesinde yer alması durumunda 21. asır ülkemiz için kayıp yüzyıllar arasındaki yerini alacaktır. Bu halk buna müsaade etmez ve etmeyecektir. Muhalefetin düşünemediği veya hesap edemediği şey aslında ülkenin iki partili bir yapıya evrildiği gerçeğidir ve bu durum gelecekte en çok MHP’yi etkileyecektir. MHP açısında seçimin ikinci tura kalması ihtimali daha da karmaşık bir du-

rumdur zira HDP oyları belirleyici olacak demektir. Bu da kimin siyaset yaptığını göz önüne seren bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin Bey sayesinde koltuğunu bir süre daha koruyabilir mi bilemem, ama CHP tabanında “partimin adayı seçilse bana veya siyasi düşünceme ne katkısı olur?” sorusunu kendisine soracakların olduğu muhakkaktır. Muhalefet, sadece Recep Tayyip Erdoğan’a kaybettirmek üzerine çaba sarf etmenin siyaset yapmak olmadığını anlamadıkça, seçim kazanamayacatır. Türkiye Cumhuriyeti 12. Cumhurbaşkanlığı Recep Tayyip Erdoğan’a şimdiden hayırlı olsun. İşin bundan sonraki kısmı hayli önemli, zira Cumhurbaşkanı ile AK Parkti’nin

nasıl çalışacağıdır. Recep Tayyip Erdoğan sonrası AK Parti’nin sınavı önemlidir, zira bu partinin dava partisi mi yoksa sıradan bir parti mi olduğunu o zaman göreceğiz. Bu kadrolar içerisinde Erdoğan sonrası sivrilmeye çalışanlar olacaktır ve Erdoğan ile partisinin arasına nifak sokmak isteyenler dört gözle 11 Ağustos’u beklemektedir. Ben şahsen Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığına risklerden dolayı sıcak bakmadım ve Abdullah Gül’ün Başbakan olarak devam etmesine de sıcak bakmıyorum. Benim hayalim hem Abdullah Gül’ün hem de Recep Tayyip Erdoğan’ın uluslararası örgütlere genel sekreter olmalarından yanaydı fakat son 12 yıl iktidar için iç de ve dış da kolay geçmedi. Eğer gezi olayları

ve Aralık darbeleri olmamış olsaydı bugün dünyanın gündemini oluşturan ve Birleşmiş Milletler’in, NATO’nun durumunu ve konumunu tartışan bir atmosfer bulurduk. Güçlü Türkiye’ye sadece bir adım kalmıştı ki; batılılar ve yerli işbirlikçileri ülkemizi ve İslam ülkelerini karıştırma yoluna gittiler. İİT’nın Genel Sekreteri İhsanoğlu da bu süreçte batının değirmenine su taşıyanlardandı. Bu adamların yapamadığı tek şey Tayyip Erdoğan’ı diskalifiye etmek. Eğer AK Parti de onu yok etmeye çalışanlar arasında yer alacaksa, o zaman dava falan kalmaz. Bundandır ki kimin başbakan olacağı son derece önemli ve bu makam Sayın Ahmet Davutoğlu’na kalırsa yanlış bir seçim olmaz. Özellikle Aralık darbe girişimlerinde Başbakanın yanında sapasağlam durmuş ve egoları ile değil ülkenin geleceği için çalışan bir şahsiyet o makama yakışır. AK Parti, parti olarak Cumhurbaşkanının yanında kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak sapasağlam durursa kendileri dava partisi olacaktır.

Öyle bir şey dedi ki! YSK’ya mal beyanı ‘Onurlu’ Ekmeleddin İhsanoğlu, devletin çözüm sürecini şiddetle çözmeye kalktığını söyleyerek bunun yanlış olduğunu belirtti. CHP ve MHP’nin Köşk adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, konuk olduğu CNN Türk’te çözüm sürecine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Devletin sorunu şiddetle çözmeye çalıştığını belirten İhsanoğlu, bunun yanlış olduğuna işaret etti. İhsanoğlu’nun bu açıklamalarına MHP’nin ne tepki vereceğiyse merak konusu. İhsanoğlu’nun çözüm süreci hakkındaki sözleri: Çözümden yana olmayan insan savaştan yanadır demektir. Barıştan yana olmayan insan ölümden yanadır. Biz barış istiyoruz.

Biz bu yaranın kapanmasını istiyoruz. Hem avantaj hem handikaplarımız var. Hatalarımız mesela, birçok meseleyi sopayla, falakayla halletmeye çalışıyoruz. Hal böyle olunca karşınızda insanlar her zaman baş eğmiyor, isyan ediyor. 1980’den bu yana 30 binden fazla evladımızı kaybettik. Bizim avantajlarımız da var. Bu topraklarda çok uzun yıllardır birlikte yaşıyoruz. Ne zaman sopalar kullanıldı, o zaman sıkıntı oldu. Beraber yaşama kültürünü canlandırmamız lazım.

Köşk adaylığı için, Başbakan Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş’ın YSK’ya mal beyanlarını açıklandı. Cumhurbaşkanı adaylığı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve CHP’nin, MHP’nin ve bazı partilerin de desteklediği çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu, Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) mal beyanlarını açıklandı. İhsanoğlu’nun YSK’ya sunduğu beyanda, kendine veya eşine ait, miras ve satın alma yoluyla İstanbul’da 9 daire, bir 2006 marka Opel Vectra otomobil ve banka hesaplarında toplam 240 bin 427 lira ve 3 milyon 596 bin 304 dolar; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sunduğu

beyanda, Güneysu-Dumankaya Köyü 10 bin TL değerinde, 2.000 metrekare arsa, 234.080 TL değerinde binek otomobil, banka hesaplarında toplam 4.404.192,13 TL ve 200.000 $, 500.000 TL’de alacak; Selahattin Demirtaş’ın sunduğu beyanda, Diyarbakır’da 260 bin TL değerinde ev, 100 bin TL değerinde hukuk bürosu olarak kullandığı büro, parti çalışmalarında makam aracı olarak kullanılan iki adet Audi marka otomobil, Eşi Başak Demirtaş’ın kullandığı Skoda marka otomobil yer alıyor.

Füsun İhsanoğlu, cumhurbaşkanlığı ile ilgili konuştu. Füsun İhsanoğlu, Habertürk’e verdiği röportajında, “Cumhurbaşkanlığı hiç şüphesiz onur verici bir görev. Eşimin bu şerefli makama gelmesi halinde özellikle kadın, aile, eğitim ve sağlık alanlarına yönelik ağlar kurup genişletmek öncelikli hedefim olacak. Afrika’da yaşadığım deneyimler bana işbirliklerinin yaratacaklarının sınırı olmadığını gösterdi. Ben de bu bakış açısını göstermek istiyorum” dedi. İhsanoğlu, yaşamında ve eşinin yurtdışı görevinde kadın sorunlarına özel ilgi gösterdiğini dile getirdi.


5

Şenlikoğlu’ndan yeni üçüz roman Emine Şenlikoğlu üçüz roman yayınlıyor. Üçüz romandan ilki olan “Sorma Nasılsa Cevabı Yok” çok yakında Mektup Yayınları’ndan çıkıyor.

Emine Şenlikoğlu yeni üçüz roman yayınlıyor. Üçüz romandan ilki olan “Sorma Nasılsa Cevabı Yok” çok yakında Mektup Yayınları’ndan çıkıyor. Şenlikoğlu’nun 5 yılda tamamladığı romanın konusu ise dikkat çekici: Bu bir sperm bankası çocuğunun romanı. Şenlikoğlu kitabın önsözünde “Bu romana Almanya’da yeğenim Fatma’nın evinde başladım, Belçika’da devam ettim, Türkiye’de tamamladım. Beş yıldır anca bitirebil-

dim. Hayatımda bu kadar yorulduğum bir kitap yazmadım. Son kez okurken “Yorulduğuma değdi, işte bu” dedim. Emek kendini gösteriyor. Allah tesirini nasip etsin. Amin. Bu yorgunluğumun ardından, getirin dostlar bir Adıyaman sütlü kahvesini, keyifle içeyim şimdi. Hayatımda bu kadar yorulduğum bir kitap yazmadım” dedi. Şenlikoğlu’nun üçüz romanından diğer ikisinin adları ise Ada ve Kürdom.

İlk oruç kazası Çayın faydaları Mudanya’da akşam ezanı 5 dakika erken okununca ilçe sakinleri iftarını erken açmak zorunda kaldı. İlk oruç kazası Mudanya’da yaşandı. Emekli din görevlisi N.T. Tekke-i Cedit Camii’nde akşam ezanını 20.47’de okuması gerekirken 20.42’de okudu. Ezanın okuması ve topun patlamasının ardından orucunu açan ilçe sakinleri 5 dakika sonra yeniden ezan okununca şok oldu. Telefonla birbirlerini arayan vatandaşlar, ezanın erken okunduğu anladı. Müezzinin camide olmaması sebebiyle ezanı okuyan kişinin saatinin ileride olduğu ortaya çıktı. Ardından N.T., iftar saatinin girmesini bekleyerek, ikinci bir ezan daha okudu. Ezan merkezi sistemle bu camiden okunduğu için bütün ilçe orucunu erken açmış oldu.

Demlikte kalan içemediğiniz çayın birçok faydası var. İşte kalan çayın faydalarından birkaçı: Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durularsanız saçlarınız daha parlak gözükür. Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı koyup ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutarsanız ayak kokunuzu önler. Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyarsanız göz çapaklarınızdan kurtulursunuz. Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz. Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında gargara olarak kullanırsanız boğaz ağrılarınıza iyi gelir. Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, buzdolabınızda kokudan eser kalmayacaktır.

HALKLA İLİŞKİLER AÇISINDAN KAMU KURUMLARINDA İDARECİLİK

İ

lk Düşünce: Külhanbeyi, Osmanlılarda hamam ocağının sürekli yanmasını sağlamak için o ocağa kömür atan kişidir (Wikipedia). Ne sen külhanbeyisin ne de karşındaki kişi senin küreğindeki kömür. Üslupları kömürleşmiş beyinlerin iradeleri idarecilik yapma hususunda tıkanıyor. Hayatta en önemli olan “üslup”tur. Üslup ise; sanatçının özel yapış yolu, yazarın duyuş, düşünüş ayrılığı; cümlelerin uzunluğu, kısalığı; kelimeleri seçişi, yazısının ahengindeki ayrılıklardır. Üslûp için; ifade tarzı, usul, yol da denilebilir. Sanat eserlerinde, insanın düşünüşlerine, duygularına, hayallerine, heyecanlarına verdiği biçimdir (Wikipedia). İdarecilik de tüm meslekler gibi bir sanattır. Sanatçı bir kişilik olan idareci, bir konu ve iş hakkında o işi yapış yolunda ki inceliği ile kalitesini kanıtlar. İdarecilik sanatını meslek edinmiş kişi, bir işi oldurur, öldürmez; oldurmak için duyuşlarını da, düşünüşlerini de, cümlelerinde kullandığı kelime seçimlerindeki detaylarıyla da ve tüm bunlar arasında kurduğu ahenge dikkat eder. Her yiğidin bir yoğurt yeme tarzı olduğu gibi, idarecilik yapanlar da her türlü hal ve hareketlerini kırmadan, dökmeden, kir-

letmeden yapmalılar. Her sanatın bir usulü olduğu üzere, idarecilik sanatında da usulden uzaklaşanlar yoldan çıkmaya ve çıkartmaya başlar. Estetikten yoksun hiçbir sanatın olmayacağı gibi, idarecilik sanatı da estetik kaygılardan ayrı düştüğü zaman ortaya çıkan durum ya da olaylar, sadece bir “hiç”den öteye geçemez. Demirci için ateş ve su nasıl bir öneme sahipse halkla ilişkiler kavramı, idarecilik sanatında bir o derece önemlidir. Halkla ilişkiler üst yönetim tarafınca verilen tüm kararlarda çok önemlidir. Sadece alınan kararlara ilişkin bilginin yayımında değil, problemlerin çözümü ve taleplerin belirlenmesine ilişkin her türlü kararın verilmesi de halkla ilişkileri gerektirir (Wilcox ve Cameron, 2005:7). Taleplere göre problemlere çözüm getirebilen bir idareci halkla ilişkilerden yararlanmaktadır. Ayrıca Theaker’ın aktardığına göre (2006:18) “anlaşmazlıkları çözmek” de halkla ilişkilerde önemli bir kavramdır. Anlaşmazlıkları çözebilen bir idareci de hedef kitle gözündeki olumlu imajını kuvvetlendirmiş ve olması gereken idarecilik misyonuna uygun davranış ortaya koymuş olacaktır. Theaker ise ek olarak; “halkla ilişkiler saygınlıkla

alakalıdır; ne yaptığının, söylediğinin ve diğerlerinin senin hakkında söylediklerinin bir sonucudur” ifadesiyle halkla ilişkiler kavramı kapsamında gerçekleştirilen tüm ilişkilere vazgeçilemez ve yadsınamaz bir ögeyi, yani saygınlığı ilave etmektedir (2006:19). Saygınlık ilkesi tüm sanatlarda olduğu gibi idarecilik sanatının en estetik biçimidir. Saygınlığını koruyan saygıyı davranışlarına genelleştiren idareci aynı ve daha fazla saygınlık geri dönütleri elde edecektir. Bu durumda idarecinin ortaya koymaya çalıştığı tüm çalışmaların sağlam bir üslup ile adlandırılacağı sonucuna gelmektedir. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde sosyal ihtiyaçlar kapsamındaki aitlik ve sevgi ihtiyacı boyutunda bir idareci; sevme, sevilme, şefkat, yardımseverlik gibi ihtiyaçları karşılayacak ve bu ihtiyaçları gözetecek bir iletişim dili geliştirmelidir (Maslow, 1970: 35–38). Maslow, A. H. (1970) Motivation and Personality (2.Ed.). Newyork:Harper and Row (Kitabın ilk baskısı 1954 yılında yayınlanmıştır) Theaker, A. (2006) Halkla İlişkilerin Elkitabı, (Çeviren: Murat Yaz), İstanbul: Kapital Medya Wilcox, D. L. ve Cameron, G. T. (2005) Public Relations: Strategies and Tactics, 8. ed., Boston: Pearson Education

Demokrasi, kızını korumasını engelledi! Sefer B., evde bir erkekle yatakta yakaladığı kızını tokatlayınca para cezasına çarptırıldı. Sefer B.’nin “Kendi kızımı korumayacak mıyım?” itirazına hakim, ’Yasa bu şekilde’ cevabını verdi. Sefer B., iddiaya göre sabah kalktığında kızını odasında bir erkekle aynı yatakta gördükten sonra yanına çağırdığı kızına tokat attı. Sefer B., daha sonra kızıyla karakola giderek o gün evde birlikte olduğu kişi ve daha önce birlikte olduğu 2 kişi hakkında şikayetçi oldu. Karakolda ifade veren kız ise kendi isteği ile birlikte olduğunu söyleyip kendisine tokat atan babasından şikayetçi oldu. Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonunda cinsel saldırı suçlamasında 3 kişi hakkında

kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken, Sefer B.’nin, “Alt soya karşı basit kasten yaralama” suçundan cezalandırılmasını istedi. Sefer B. şöyle konuştu: “Sabah uyandığımda odada yakaladım. Bir tokat attım. Emni-

yete giderek durumu bildirdim. Kızımı fuhuş bataklığından kurtarmak istedim. Ama o benden şikayetçi oldu. Mahkeme bana böyle bir ceza verdi. Kendi kızımı korumayacak mıyım? ‘Bir tokat attım’ diye bu cezayı haketmedim. Haksız yere verilen bir ceza. Başka birisi aynı durum karşısında benim yaptığımdan daha kötüsünü yapardı. Hakime bunları söyledim. ‘Öfkeyle bir tokat attım’ dedim. Hakim de ’Yasa bu şekilde’ dedi.” Mahkeme, Sefer B.’ye 37 gün karşılığı 740 lira ceza verdi.


6

K

ısaca IŞİD diye bilinen Irak Şam İslâm Devleti şeklinde kendisini tanıtan ve en son “İslâm Devleti” ismini alan ve şimdilerde pasaportunu da bastırmış olduğu haberlerini aldığımız yapı en son HİLAFET ilanında bulunarak bir açıklama yapmış kamuoyuna yönelik. Örgüt ve liderinin dediği kabaca şu, biz devletiz ve devlet olduktan sonra diğer bütün gruplar meşruluğunu yitirmiştir. Bize karşı gelen, itaat etmeyen herkesi öldürürüz, bu konuda bizden olmayanlara da soracağımız bir husus yoktur... Kendilerince delil saydıkları bir takım ayeti kerimeler ve hadisi şerifler eşliğinde yobazlıklarını meşrulaştırmaya çalışırlarken beyanatlarındaki kendilerini tanımayan yapıları kastederek: BİZİ AMERİKA TANIMIŞ... “Onlara ayrıca şöyle deyin: Kime danışacağız? Amerika, İngiltere ve Fransa bile devlet olduğunu tasdik ettiği halde onlar devlet olduğunu bile onaylamadılar” şeklindeki sözleri hayretle karşılandı. Amerika tanıdıktan sonra size ancak bizlere itaat etmek düşer şeklinde özetlenebilecek olan bu ifadeler, karanlık bir şekilde yükselen örgütün üzerindeki şüpheleri bir miktar daha artırdı. Sana meşruiyetini Amerika mı verdi ki onların tanıması diğer Müslümanlarında seni tanımalarını gerektirsin? İçinden çıktıkları El – Kaide ile beraber ters düşmedikleri neredeyse hiçbir yapı yok denilebilecek olan fason hilafet devleti çevrelerini Kafkasya Emirliğinden Taliban’a kadar Dünya Müslüman Alimler Birliğine kadar kendilerini çevrelerindeki kemmiyet gücü olmasına nazaran keyfiyet fakiri bir kısım küçük yapılanmalar dışında meşru gören bir çevre olmadı takip edebildiğimiz kadarıyla… *** Bizim bahsi geçen yapıyı “karanlık odak” şeklinde nitelememiz, haklarında bir şeyler bilmiyor olmamıza nazaran cihatçı çevrelerinde ciddi eleştirilerine ma-

ruz kalmış olmaları… Aksi halde medya aracılığı ile bizlere ulaşan hiçbir görüntü ses yahut mesajı onları anlamak için değerlendirebileceğimiz veriler olarak görmüyoruz. Neden? Bahsi geçen medyanın ve kamuoyu oluşturabilecek güce sahip etkin çevrelerin kuduz İslam düşmanlıklarının tescilli olması bu tutumumuzun ilk sebebini oluşturuyor. Bu bahis uzatılabilir ama şimdilik bu kadar bahsetmek yeterli. Bizce ikinci ve mühim hususlardan bir başkası da muhafazakâr demokrat çevrelerin tepkileri… Bizce muhafazakâr demokrat çevrelerin nem ne şekil almış Müslümanlık anlayış ve uygulamaları. Bu çevreler gerçekten İslam derlerken aslında ne diyorlar bunu pek te anlayabilmiş olduğumuzu söyleyemeyeceğiz. Liberal toplumların değer yargıları içerisine gömülmüş bu çevreler yani üzülerek söylüyoruz ki bizlerin tepkileri bu mevzularda pek de dikkate almaya değer gibi gelmiyor. Yirminci yüzyıl küfür otoritelerinin en büyük projesi diyebileceğimiz liberal dünya içerisinde Müslümanlara ve eziklikten kurtulma çabası

içerisine düşmüş “Müslüman” çevrelerin kendilerine bu liberal dünya içerisinde yer açma ameliyesi olarak gördüğümüz bir tuhaf anlayış olan muhafazakâr demokrat Müslümanlık anlayışı kesinlikle bir şekilde zaten yerle bir olmaya mahkumdur. Muhafazakâr demokrat Müslümanlık anlayışının IŞİD eleştirileri, gerçekten onların vehhabi olmaları, harici olmaları gibi itikadi sapkınlıkları ile mi alakalı yoksa? Yoksa oralara ait görüntülerdeki hesapsız adam öldürme videoları ile mi alakalı acaba? Yani onlar vehhabi olmasalar, harici olmasalar -zaten harici olduklarını kabul etmiyorlar açıklamaları ile o başka- ama onlar adam öldürmelerini cihatçı çevrelerin ortaklaşa kabul ettikleri bir mahkeme önünde yapılan yargılamalar eşliğinde yapsalar bu adamları desteklemeye mi başlayacağız? Gerçekten mi? Yoksa demokrasinin koltuk değneği haline gelmiş muhafazakar demokrat hayatımızın değer yargılarını alt üst eden bir dünya üzerimize üzerimize geliyor endişesi mi yaşıyoruz? Yani onlar sahte, onlar

besleme, onlar hakikatinin gelmesini engellemek için önü açılmış bir avuç sergerde oldukları için ve biz “HİLAFET”in hakikatini istediğimiz için onlarda hakikatini temsil etmedikleri için mi onları istemiyoruz, kötülüyoruz… Tabi bir de işin bu tarafı var onlara mevcut şartlar ve kamuoyu psikolojisi içerisinde sövmek bedava ve adeta prim yapıyor; vur abalıya… Sakın ha onları savunmaya çalıştığımız şeklinde bir netice çıkarmaya kalkmasın kimse yazdıklarımızdan onların iyisi yahut kötüsünün üzerinde değiliz, biz onlar vesilesi ile kendi hal-i pürmelalimizi görmeye çalışıyoruz yalnızca. Biz aslında neyiz ve ne istiyoruz, gerçekten bizler ne istemeye hazırız? Sahabe efendilerimizin birinin muhafazakâr demokrasimizi başımıza geçirmek üzere açtığı bir bayrak olsa ne yapardık? İçine düştüğümüz hayat yumağı bizim ne olmayı istememize müsaade ediyor? Gücümüz, inanmışlığımız gerçekten yeter durumda mı, “iyi, güzel ve doğru” anlayışımızı mutlak hakikate göre yeniden ve sil baştan inşa etmeye yeter durumda mı gerçekten? Tabi biz mevzunun cahiliyiz, ama Müslümanlık değerlerinin bizim içinde sürüklendiğimiz muhafazakâr demokrat değerler ile taban tabana zıtlaştığı da okuyabildiğimiz İslam tarihi kayıtlarına göre çok açık bir gerçek. Müslümanlığı tüm değerleri ve bütün hakikati ile anlamak ve yaşamak istememize rağmen içine gömüldüğümüz maslahatçılığın, nefs girdabının ru-

humuza sindirmiş bulunduğumuz yerleşik demokrat dünya değerlerinin alt üst olacağını bildiğimiz için mi karşıyız yoksa? Eğer bizler IŞİD’e gerçek sebepler ile sövüyor, eleştiriyorsak hakikatini ortaya koymayı murad etmiş bir yolda olmamız gerekmez mi? Şimdiye kadar şakasını yaptığımız lafını yaptığımız mevzuların şakadan kakaya, laftan gerçeğe bürünmesi ihtimalinin, hayata dair yaptığımız tüm planların alt üst olmasına vesile olacak olması ihtimalinin bizleri korkutuyor olması da var mı acaba bu tepkilerimizde? Sakin ve güneşli şuur dünyamızda çakan bu şimşeklerde neyin nesi şeklinde bir tepki olmasın söylemlerimizdeki kötüleme yarışının sebebi. Biz sahtesinin gerçeğinin ortaya konması ihtiyacına vesile olmasını temenni ediyoruz. Yeni insan hasretini giderecek olan yeni nizama doğru, yeni nizam mutlak ölçülerin mutlak hakimiyetinin aydınlığında inşa olması gereken…

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 2 | Sayı: 38 8 - 15 Temmuz 2014 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME HALKA İLİŞKİLER MÜDÜRÜ HAKAN MUTLU SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 8 Temmuz 2014


7 Düşündüren Kareler

Yalova seçimlerinden önce Muharrem İnce...

İrfandan kültür notları Cemil Meriç’in Kültür’den İrfan’a isimli kitabından, “kültür nedir, kültür meselemizi nasıl izah ediyorsunuz” sorularına cevap aradık. Asırlarca insanlar bilginin, ilmin ve manasız yanlarıyla kültürün peşinden koşmuş durmuşlardır. Anadolu Günlük ekibi olarak kültür sanat dizimize bu sayımız ile Cemil Meriç’in dilinden kültürün tanımını yaparak başlıyoruz. Keyifli okumalar dileriz. Soru: “Kültür”, aydınlarımızın çok sık kullandığı anahtar kelimelerden biri, tarifi nedir acaba?

Yalova seçimlerinden sonra Muharrem İnce...

Cevap: Bu tarifi Amerikalı bir sosyoloğun kimsenin okumadığı fakat herkesin ismini zikrettiği eserlerinden bir örnekle verelim. “Dünyada kültürden daha kaypak bir mefhum tanımıyorum. Tahlil edemezsiniz çünkü unsurları sonsuz. Tasvir edemezsiniz çünkü bir yerde durmaz. Manasını kelimelerle belirtmeğe kalkıştınız mı, elinizle havayı

tutmuş gibi olursunuz. Bakarsınız ki her yerde hava var ama avuçlarınız bomboş. Gerçekten de, kültür batının düşünce sefaletini belgeleyen kelimelerden biri: kaypak, karanlık, samimiyetsiz. Tarımdan idmana, balıkçılıktan medeniyete kadar akla gelen ve gelmeyen bir sürü mana. Kelime değil bukalemun. İşte sizlere kültür yerine bambaşka bir kavram. İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların. Kültür, irfana göre, katı, fakir ve tek buutlu. İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü. Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın. Soru: Kültür meselemizi nasıl izah ediyorsunuz?

Cevap: Dantenin cehennemine yeni bir fasıl eklemek istemiyorum. İrfan batı entelijansiyasının “Gnoz” (Gnose) adını verdiği “ilm-i ledün” dü. Karanlıkları ışığa boğan bir şimşek. Yarı ilham, yarı seziş. Cedlerimiz, ilahi esrarın heybeti karşısında “sunhanek ma arefnake hakka marifetike ya Maruf” (biz seni hakkıyla tanıyamadık) diye çırpınıyorlardı. Kültüre gönül verenler mavera karşısında böyle bir dehşet duymazlar. Ne mutlu bize ki dilimizi de kaybettik. Tarihimiz mührü çözülmemiş bir masal hazinesi. Ne Batı’yı tanıyoruz, ne Doğu’yu. En az tanıdığımız ise kendimiziz. Hadis-i Kudside “nefsini bilen Rabbini bilir” duyrulur. Böyle bir bilgiye fert olarak da, cemiyet olarak da, beşeriyet olarak da en çok şimdi muhtacız.

Kaybolmuş kimliğimiz, mahyalarımız... Az bir zaman evvel...

Günümüz... Yurdumdan ışıl ışıl bir kare...

Beş parmağın beşi de bir...

“Senin Senaryon, Senin Filmin” Bereket Konvoyu TRT TV Filmleri Projesi’ne başvurular 31 Temmuz’da sona erecek. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, kuruluşunun 50. yılında sinemacılara kucak açıyor. “Senin Senaryon, Senin Filmin” sloganı ile yola çıkan “Türkiye Radyo Televizyon kurumu TV Filmleri Projesi”ne, tür ve konu sınırlaması olmadan isteyen herkes başvurabilecek. Her kategorideki

senaryo, uzman kurullar tarafından değerlendirilecek. Yapımı uygun görülen projeler ise Türkiye Radyo Televizyon Kurumu tarafından desteklenecek. Katılımcıların senaryolarıyla http://trttvfilmleri. com adresine başvurmaları gereken proje Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından değerlendirilecek başvurular 31 Temmuz’da sona erecek.

“Kardeşlik Sınır Tanımaz Projesi” çerçevesinde Bosna Hersek’e ulaşan “Bereket Konvoyu”, ülkenin kuzeybatısındaki Bihaç şehrinde iftar programn düzenlendi. İftar programına, Visoko Belediye Başkanı Amra Babiç ve Bayrampaşa Belediyesi Başkan Yardımcısı Gökhan Balekoğlu ile çok sayıda Müslüman halk katıldı. Bu proje her iki ülkenin kardeşliğini pekiştirmesine katkı sağladı.


Neden engelleniyor? Başbakan Erdoğan, şehir hastanelerinin engellenmek istendiğini söyledi. Lakin şehir hastanelerinin yapımının neden engellenmek istenildiği ise henüz bilinmiyor.

Yeter artık! Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde okullar, devlet daireleri ve yerel kamu kurumlarında çalışan Müslümanlara oruç tutmamaları yönünde uyarı yapıldı. Haberde ayrıca bazı devlet kurumlarının da Ramazan ayında gündüz vakitleri ücretsiz yemek fişleri dağıttığı ifade ediliyor.

Kim hesap soracak? Merkezi Cenevre’de bulunan Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi’nin hazırladığı, “Filistinli çocuklara karşı İsrail ihlalleri” raporunda, çoğunluğu 12 ila 15 yaş arasında 3 bin Filistinli çocuğun İsrail tarafından gözaltına alındığı belirtildi. Raporda, gözaltına alınan çocukların yüzde 75’ine “fiziksel işkence” yapıldığı ve yüzde 25’inin askeri mahkemede yargılandığı ifade edildi. Çok sayıda gözaltı görüntülerine yer verilen raporda, çocukların çoğunluğunun gözaltı süresinin 30 gün sürdüğü ve 192 çocuğun İsrail zindanlarında “tutuklu” olduğu kaydedildi. Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi’nin hazırladığı bu rapora Müslüman ülkelerdense hala bir destek gelmedi. Allah yolunda mücadele eden çocuklar kadar cesur olamayan Müslüman liderlerin hali merak ediliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘12 yıllık hayalim’ dediği şehir hastanelerinin engellenmek istendiğini söyledi. CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü şehir hastanelerinin yapımı neden engellenmek istenildiği henüz bilinmiyor. Şehir hastanelerinin yapımını Anayasa Mahkemisi’ne götüren CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sağlık skandallarının patlak verdiği 1998’lerde SSK’nın genel müdürüydü. O dönemde Kılıçdaroğlu, SSK hastanelerinden şikayetçi olmuş, kendisinden önceki dönemde SSK hastanelerinin daha iyi durumda olduğunu itiraf etmişti. Hükümetin bugün birçok ilde inşaatına başladığı şehir hastanelerinin yapımını, ‘hizmet’ diye

Sona yaklaşıldı!

dünyanın dört bir yanına karın tokluğuna gittiklerini söyleyenlerin sırf günlük siyasi rüzgarların etkisiyle itibarsızlaştırmaya çalışmalarını Anadolu halkı dikkate almıyorken, AKP hükümetinin bu engellerden kurtulmak için uygulamaya koyduğu bir takım görevlendirmelerde gerçekten adil olmaya haddinden ziyade dikkat etmesi gerekiyor.

Hükümetin daha önce ‘cemaat’ ile ilişkisinden doğan ayrıcalıklar, bugün başka ilişkilerden doğacak ayrıcalıklara vesile olmadıkça; yapılan işler hem vatandaşa hem hükümete yük olmaktan çıkacak ve adeta ‘hizmet’ yarışına dönecektir. Bu yarışı kazanan ise Anadolu insanı, Türkiye ve ümmet olacaktır!

Nijerya Hükümet sözcüsü, Boko Haram tarafından kaçırılan kızlarla ilgili kurtarma operasyonda sona gelindiğini bildirdi. Boko Haram’ın liderlerinden birinin daha yakalandığı açıklayan hükümet sözcüsü, operasyonun başarı ile tamamlanması durumunda tüm detayların açıklanacağını belirtti. Boko Haram, tutuklu bulunan militanlarının serbest bırakılmaması durumunda kaçırdıkları kızları evlenmeleri yada hizmetçilik yapmaları için satmakla tehdit ediyor.

Kim demiş 28 Şubat bitti diye?

28 Şubat’tan genci ve “Sıradışı Bir 28 Şubat Hikâyesi” adlı eserin sahibi Sabahattin Arslan, 28 Şubat döneminde 10 yıl hapis yattı. Cezayı az bulan yargı, Arslan’a 6 yıl 8 ay daha hapis cezası verdi! Yazar Sabahattin Arslan’ın 28 Şubat’tan kalma cezası Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onandı. Sebahattin Arslan 28 Şubat’ta yaklaşık 10 sene hapis yatmış, AB uyum müktesebatı gereğince tahliye edilmişti. Yerel mahkeme Arslan’ın yattığı cezayı az bulmuş ve Yargıtay’a tahliye kararının bozulması için başvurmuştu. Mahkemenin itirazını kabul eden Yargıtay 9. Ceza Dairesi, aradan geçen 16 sene sonra Sebahattin Arslan’ın 6 sene 8 ay daha hapis yatmasını onadı. Sebahattin Arslan cezasının onandığını şöyle duyurdu: “ÖYM ile görevli, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara bakan, kapatılan İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesinin 15 yıldır yargılandığım İBDA/C ana davasından “az yatmış, biraz daha yatsın” ricasını kırmayan Yargıtay 9. Dairesinin papazları kalemimi kırmışlar. Bu ülkede Müslümanlara hukukun nasıl işlediğinin en büyük göstergesi. ÖYM’lerin kaldırılmasından PKK’lısından, Ergenekon’una, Balyoz’undan hırsızına kadar hepsi faydalandı. Fakat bu ülkenin gerçek

sahibi Müslümanlar çıkan yasaların hiçbirinden faydalanamadı. Ne yıllar önce tahliye olduğumda sevinmiştim, ne de tekrar içeri gireceğime üzülüyorum. Şimdi cezaevi idaresi düşünsün. Tek derdim, geride bırakacağım 2,5 yaşındaki çocuğum. Allah da onun sabrını verir heralde. Vasiyetimdir, ardımdan “son esprisini yaptı, ama bu sefer güldürmedi” tarzında klasik paylaşımlar yapmayın. Biraz orjinal olun. Tüm dost, kardeş ve gönüldaşlarım şimdiden haklarını helal etsinler...” Sebahattin Arslan cezanın verildiği manidar tarihe de dikkat çekerek, “Metris cezaevine 5 Aralık asker baskını mübarek 3 aylarda hemen Ramazan arefesinde yapılmıştır. Bandırma davasından 32 gönüldaşıma 25 Aralık gibi manidar bir tarihde ceza verilmiştir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi bu cezayı bana 3 sene önce Ramazan ayında vermişti. Yargıtay da yine bir Ramazan ayında ipimi çekti. Muhtemelen Yargıtay 9. Dairesi’nin papazları şimdi sevinç çığlıkları atıyorlardır” açıklamasını yaptı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.