MÜJDE BAYRAM
DAVUTOĞLU MECBURİYETTİR
HİLÂFET
BİR KIRMIZI AVİZE’NİN HİKAYESİ
TEBESSÜM MEDENİYETİ
AT İZİ İT İZİNE KARIŞTI
ZEYTİN YEME ADABI
44. Sayı
21 - 28 Ağustos 2014
www.anadolugunluk.com
İslâm Devleti! Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Hristiyan milislerce zulüm gören Müslümanlar, ülkenin kuzeyinde bağımsız bir devlet ilan etti. Ayrıca özgür ve bağımsız bu devlete bağlı, geçici hükümet de teşkil edildi. 3’te
RİDA, Gazze’de! Gazze’de savaş gittikçe soykırım haline gelirken, RİDA Derneği, bütün olumsuzluklara rağmen toplanan yardımları Gazze’ye ulaştırmaya devam ettiğini açıkladı. RİDA, 400 aileye yardımları kendi elleriyle verdi. 2’de
50 Kr
MOSSAD’a çelme Küresel baronların işaretiyle MOSSAD’ın kontrol ettiği özel bir merkez, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini karıştırmak için Türkiye’ye 5 kişilik suikast timi yolladı. Türk ajanlar bu timi imha etti. 4’te
Davutoğlu zaruret! Dr. Nevzat Şipleme, “Yeni Türkiye”nin ancak “Yeni ve İdeal Ahlâkın” bünyeleştiği bir yapı elinden çıkacağına vurgu yaparak Ahmet Davutoğlu’na işaret etti. DİNAMİK RUHLAR… Anadolu Günlük Yazarı Dr. Nevzat Şipleme, Ahmet Davutoğlu’nun Yeni Türkiye için bir zaruret olduğunu kaydetti. Şipleme bu haftaki yazısında “Ülke ve parti bazında mevcut iç ve dış şartlar ile hedefler dikkate alındığında Davutoğlu bir mecburiyet olarak görünüyor” dedi. Yeni ve büyük Türkiye’nin doğru hedefler ile gerçekleştirilebilecek bir ideal olduğuna vurgu yapan Şipleme’ye göre bu ideal ancak çöküş hikâyemizin ayrıntılarına vakıf, muhasebesine vakıf, çıkış yollarına vakıf entelektüel, aksiyoncu, dinamik ruhlar elinden gerçekleşebilecek bir ideal!
KABİLİYET VE ERDEM Dr. Nevzat Şipleme: Yeni bir yüz olduğu ve birçok yönü ile taze kan olduğu açık olan, kocaman bir dava hareketi izlenimi veren ve attığı her adımda yaptığı her hamlede daha çok ümitleri bünyesinde toplayan parti için Ahmet Davutoğlu bir mecburiyettir. O, pazarlıksız ve idealist bilge ruh çevresine pazarlıksız şevk sahiplerini de toplayacaktır… Radikal öküzlerin yahut eyyamcı muhafazakârların değil, maslahattan da anlayan idealist şevk sahiplerini… İnsanını tanıyan, seven, halkın içinden ideale yürümek kabiliyet ve erdemine sahip olanları…
Altın Adamlar... Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü Konya’ya yine altın madalyalarla döndü. Uluslararası Erkekler Sabit Puta 90 metre Birincisi Melikşah Spor Kulübü’nden Hasan Koç, Uluslararası Erkekler Hareketli Puta Birincisi Akşehir Selçuklu Spor Kulübü’nden Varol Türkoğlu oldu. 8’de
Necip Fazıl açtı!
“Liderin gücü etrafında sinmiş, tırsmış, köşe bucağa çekilmiş sıkıntıların yeni dönemde sökün etmemesi ve elbette pazarlıksız fedakâr inanmış kütle korunarak bünyedeki kurtçukların temizlenmesi zarureti ortada olduğuna göre Davutoğlu mecburiyettir.”
Hüseyin Yorulmaz’ın “Bir Neslin Üstadı Necip Fazıl” adlı kitabı çıktı! Yorulmaz, "Yakın dönemin çoğu düşünce adamı ve şairleri, bugünün siyasileri onun düşünce çeşmesinden mutlaka su içmişlerdir. Yeni Türkiye yolunu Necip Fazıl açmıştır” dedi. 7’de
Su kaynakları İsrail ile mi özelleşecek? Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İlyas Tongüç, Türkiye’deki su kaynaklarının özelleştirme yoluyla İsrail’e geçeceğini iddia etti. Tongüç, Türkiye’deki su kaynaklarının AB’nin zorlamasıyla özelleşeceğini söyledi. Tongüç ayrıca, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde Fırat ve Dicle suları ile bu sular üzerindeki tesislerin,
(22 baraj) başta İsrail olmak üzere bölge ülkeleri ile ortak kullanımının önerildiğini anımsatarak, küresel Yahudi sermayesinin bir oyunu olan su kaynaklarını özelleştirme politikasının AK Parti hükümeti tarafından hayata geçirilmek istendiğinin altını çizdi. Hükümet, İlyas Tongüç’ten gelen bu iddiaya hala sessiz mi? 4’te
Hafızlıkta devrim Hafızlık eğitimi için sadece İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerine kolaylık sağlayan Milli Eğitim Bakanlığı, kapsamı genişleterek bütün ortaokul öğrencilerinin hafızlık eğitim alabilmelerinin önünü açtı. 8’de
2
Doğanhisarî anlıdı Doğanhisar’da, Muhammed İzzeddin Doğanhisarî programı düzenlendi
İran takiyyeciliği
HILÂFET
Y
aklaşık yüz yıl önce var olmamıza müsaade etmek için elimizden aldıklarının yüzyıl sonra gündeme bile gelmesine tahammül edemeyen egemenler bugünlerde ard arda açıklamalar yapıyorlar. Obama ve Papa’dan gelen açıklamalar basınımız tarafından halka duyurulmasa da duyarlı insanların bunları yakından takip ettiğini biliyorum. ** Obama, daha önce New York Times’a verdiği bir röportajında “IŞİD’in, Suriye ve Irak boyunca bir halifelik kurmasına izin vermeyeceklerini” söylemişti. İlk bakışta bizimle ilgili bir açıklama değilmiş gibi gözükse de kelime oyumları bana manidar geldi. IŞİD’le ilgili “halifelik” kurulmasına izin verilmeyeceğini söylüyor. Yani devlet kurmasına, savaş tarzına, falanına filanına pek itirazı yok. Röportajdan anlaşılan, “Hala anlamadın mı arkadaş bu IŞİD meselesi değil, sen Hilâfeti aklından çıkar” mesajıdır. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla... *** Papa efendi de mevzuya girenlerden. Baktı ki “Dinler arası diyalog” ayağıyla İslâm’ı yönetme oyunu yattı, artık niyetini direk dillendirmeye başladı.
Efendim hazret(!) demiş ki: “Tüm dünya, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te sonlandırdığı halifeliğin, yeniden diriltilmesini hayretle izliyor.” Yine birkaç gün önce: “Biz üçüncü dünya savaşındayız ama parça parça” ifadelerini kullandı. *** Panik büyük, gözdağı büyük, tehdit büyük... Şimdi size yüzyıl önce Winston Churchill’in bir sözünü hatırlatayım da mevzu daha net anlaşılsın. Efendi(!) diyor ki: “Türkiye’yi mahalle mahalle işgal etseydik hilâfeti yine kaldıramazdık.” Tekrar güçlü olmamıza, garip İslâm ve Türk devletlerine ağabeylik yapmamıza; kısaca dünyaya racon kesmemize mani olmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. 2023 yolunda yani Türkiye’nin tekrar küllerinden doğmasına, sahneye çıkmasına mani olmak için iç ve dış işbirlikçilerle entrika üzerine entrika kuruyorlar. *** Obama’ya, Papa’ya, Churchill’e ve şer bloğunda yer alan herkese kamuoyu olarak da “Hadi len, sana ne” diyebilmeliyiz. Biz gerekli tepkiyi göstermezsek onlar, Türkiye’yi yöneten insanları yıpratarak, devletimizi istikrarsızlaştırıp 2023 hedeflerinden uzlaştıracaklardır.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin İl Müftülüğü ile birlikte Doğanhisar’da gerçekleştirdiği “Muhammed İzzeddin Doğanhisari - Hacı İzzet Hoca Anma Programı” büyük ilgi gördü. Programda alimleri anarken onları anlamanın önemine de vurgu yapıldı. Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanı Mücahit Sami Küçüktığlı, zaman zaman düzenledikleri etkinliklerle İslam alimlerini yad ettiklerini dile getirdi. “İslam alimlerini, büyükleri anmak yetmez” diyen
Restore edilsin! Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin düzenlediği programda konuşan Yazar Nezahat Bekleyiciler, Konya’nın ilim ve irfan sahibi âlimlerin yanı sıra ulu hatunlara da ev sahipliği yaptığını belirterek, “Ricamız, tarihi vesika hükmündeki mezar ve türbeleri restore etmeleridir. Yoksa bu zenginliklerimiz kaybolup gider” dedi. Konferansında, kitabının hikâyesini anlatan Nezahat Bekleyiciler, konu ‘hatunlar’ olduğu için araştırma safhasının da oldukça zorlu geçtiğini belirtti. Erkekler üzerine pek çok araştırma olduğu halde kadınlar üzerine yapılan çalışmaların sınırlı olduğunu söyleyenen Bekleyiciler, “Bizim çalışmamız bu yönüyle bir ilk oldu” dedi.
Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar da, asıl olanın onları büyük yapan değerleri anlamak ve onları yeni nesillere tanıtmak olduğunu kaydetti. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam eden programda Doç. Dr. Hüseyin Akpınar ile Şanlıurfa Ruhavi Musiki Topluluğu Muhammed İzzeddin Doğanhisari’nin eserlerinden kasideler seslendirdi. Programın sonunda Araştırmacı-Yazar Orhan Gündüz ve İlahiyatçı Hamit Turanalp de Hacı İzzet Hoca’nın hayatı ve eserleri hakkında bilgi verdi.
Konya Aydınlar Ocağında bu haftaki Salı Sohbeti’nde, “Heterodoks İran İnancı ve Câferîlik” konusu konuşuldu. İran’ın eski pagan kültürü ve Zerdüştlük dinini anlatan Konya Aydınlar Ocağı genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, İslamiyet, İran’da Farslar (Persler) tarafından deforme edilerek, Şia adı altında yeni bir din ortaya konulduğunu belirterek bunda Pers geleneği olan takiyyeciliğin güçlü tesiri olduğuna dikkat çekti. Zerdüştlükle İslam’ı harmanladıklarını belirten Güçlü, “İran’da Sünnilere takiyye yapmak ibadet etmek gibidir. Bir İranlıyla dini bir tartışmaya girdiğinizde, onlar takiyyeci olduklarından kaybeden taraf siz olursunuz” dedi.
Gazze, ümmetin yardımlarını bekliyor Ramazan ayı ile birlikte İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı zulüm ve katliam, tüm dünyanın gözü önünde pervasız bir şekilde devam ediyor. Daha önce sağlanan 3 günlük ateşkesin 5 gün daha uzatıldığı açıklanmasına rağmen katil İsrail, ateşkesi dikkate almayarak kadın ve çocuk demeden bombardımana devam ediyor. Gazze’de durum gittikçe vahim hale gelirken, RİDA Derneği, bütün olumsuzluklara rağmen toplanan yardımları Gazze’ye ulaştırmaya devam ettiğini açıkladı. Kapı kapı dolaşarak 400 aileye gıda ve ihtiyaç malzemelerini bizzat elden dağıtıldığını belirten dernek yönetimi, “ama bunlar yetersizdir. Gazze için büyük bir insani kriz kapıda-
dır” diyerek acı tabloyu özetledi. Gazze’de görevli RİDA ekiplerinden ulaşan bilgiler, her geçen gün Gazze’ye çok acil olarak gıda, ilaç, çadır, battaniye ve yatak gibi hayati kaynaklara ihtiyaç duyulduğunu belirtirken, “Gazze’li kardeşlerimiz bizden acil yardım beklemektedirler” çağrısı yapıldı. RİDA Derneği yönetimi, Gazze için acil olarak yeni bir yardım kampanyası başlattıklarını duyurarak, “Ümmet bilinci ile tüm hayırsever kardeşlerimizi duyarlı olmaya ve bizimle bu kampanya sürecinde beraberliğe davet ediyoruz. Şimdi ümmetin emanetine sahip çıkma zamanı, şimdi kardeşlik zamanı” açıklaması yaptı.
3 BIR KIRMIZI AVIZE’NIN YÜZ YILLIK HIKAYESI
Y
ıllar önce bir umre ziyaretinde, Medine’de ikamet eden bir Türk mühendisle tanışmıştık; Yakup İnce Beyefendiyle. Bizim kafilemize mihmandarlık ediyordu. Ama çoğu otel lobisindeki sohbetlerimizde, başka ülkelerden gelen Müslümanlar da, bu beyefendiyi görünce aramıza katılırlardı. Bir kaç dili iyi bilen ve yerli halk tarafından da çok sevilen Yakup Bey, bilhassa Osmanlı Türkleri’nin kutsal topraklarda yaptığı hizmetleri anlatırken herkes olağanüstü bir merakla onu dinlerdi. Hiç unutmam. Bir gün Mescid-i Haram’ın avlusunda değişik milletlerden insanlarla onun çevresine toplanmış, konuşmasını dinliyoruz. Irak’lı, Suriyeli ve İngiliz asıllılar çoğunlukta. Mihmandarımız ara sıra onların söylediklerini de bizlere tercüme ediyordu. Bir ara biz Türkler de dâhil, Asyalı Müslümanların yüzüne dikkatle bakıldığında Batı’lı esareti yüzlerimizden okunuyor gibi gelmişti bana. Bu benim için çok dramatik bir tabloydu ki, tarif edilemez. Kısacası hiçbirimiz örneğin İngiliz Müslümanlar kadar ülkelerimizin geleceği adına rahat değildik. Yakup İnce Bey, sözü Osmanlı’ya getirdiğinde Suriyeli yaşlı bir
adam, heyecanla ayağa kalkıp, Kâbe çevresindeki ceddimin imzasını taşıyan eserleri göstermeye başladı yurttaşlarına. O masum bakışlı, kara yüzler birden aydınlandı sanki. Osmanlı sömürmeden, himaye eden bir zihniyetle Peygamber Yurduna o kadar çok hizmet etmiş ki, din kardeşlerimiz istisnasız bu hizmeti sonsuz bir vefa duygusuyla kabullenip, takdir ediyorlardı. Suriyeliler eski zalim liderleri Hafız Esed’in okul kitaplarında dahi çocuklarına Türk düşmanlığı aşılamaya çalıştığını ve zulümle ülkeyi yönettiğinden bahsettiler o gün. Yakup Bey de eski bir hatırasını nakletti bizlere. Arşivimde sakladığım bu hadiseyi sizlere aktarmaya çalışayım. *** 1981 yılının son günleri... Medine’de Türk teknisyenler, o bölgedeki işlerine ilaveten Mescid-i Nebevi’nin de bakımını ve avizelerinin temizliğini de üzerlerine alıyorlar. Mescitte yetmişten fazla avizenin içinde “kırmızı avize” diye şöhret bulmuş iki büyük avize ile Abdülmecid Han’ın restorasyondan sonra taktırttığı üzerinde sekiz glop bulunan büyük avize, merkez kubbelerden birine asılı halde… Bu avizenin
temizliği ile uğraşan teknisyenlerden biri, elektrikli merdiveni avizenin gloplarına çarpıyor. Otuz beş santimetre çapında, üzerinde Osmanlı Padişahının tuğrası olan gloplardan biri tamiri imkânsız şekilde kırılıyor. Yakup Bey’in bu durumu haberdar etmek için gittiği resmi idarede o gün Harem Şeyhi yok. Yardımcısı olayı duyunca korkudan sapsarı kesiliyor. Diyor ki; “Ah, beni de yaktınız, kendinizi de...” Ertesi gün işe de gelmiyor. Yakup Bey ve arkadaşları, şeyhin yanına gidip, bu zararı telafi etmeye çalışacaklarını söyleseler de, Harem Şeyhi onları dinlemeyip, adeta kovmaktan beter ediyor. Bizimkiler çaresiz, o sırada Medine’de bulunan (saraylar mimarı olarak anılan) Ömer Kirazoğlu Beyefendiye dertleniyorlar. O da aynen şöyle söylüyor. “-Telaşlanmayın çocuklar!.. Benim tedbiri seven ecdadım, bu glopların yedeğini de muhakkak bu topraklara göndermiştir.” Bunu duyunca cesaretlenip, tekrar şeyhin huzuruna çıkıyorlar. Şeyh çok kızgın. Onları dinlemiyor bile. Ömer Kirazoğlu Bey de Osmanlı eseri olan İstanbul ve Mısır’daki sarayları telefonla arayıp, kırmızı avizelerin bir benzerinin daha olmadığını
öğreniyor. Çaresiz, kırık parçalarını ve teknik resmini İstanbul’daki Gökyiğit Cam’a göndererek aynı globu yapmalarını rica ediyor. Gerçekten bir ay sonra şirket, kırılan parçanın yerine aynısını yapıp, gönderiyor. Hem de iki adet. Birini yerine takıyorlar, diğerini Harem Şeyhine teslim ediyorlar. Mesele kapanıyor. Bundan sonra olanları, Yakup Bey’in anlatımıyla dinleyelim: “- Hadiseden üç ay kadar sonra, Harem içindeki müzelere de klima takıp, işleri bitirecektik. Klimaların yerini tayin için iki Suudlu, ben ve başkanımız olan bir arkadaşla birlikte müzeyi geziyorduk. Oradaki depolardan birinde hayretle gördük ki, kırılan avizedekinin aynısı tam yirmi beş adet yedek glop Osmanlı’dan beri orada duruyor. Bizimle birlikte olaya şahit olan Suudlular, eski hadiseyi bildiklerinden koşup şeyhe haber vermişler. Şeyh ise parmağını ağzına götürüp; “Susun!..” demiş. “Türkler duymasın!” Kutsal Harem’in bir avizesi için bile bu kadar hassasiyet gösteren ecdadımızın tavrı, hakikaten çok anlamlı ve övgüye değer. *** Şam’dan kaçıp, Konya’ya akrabalarının yanına sığınan Suriyelilerden, Oğul Esed’in
zulmünün babasını bile gölgede bıraktığını işitiyoruz. Türkiye ya da Osmanlı söz konusu olduğunda, gözleri yaşlarla Yakup Bey’i pürdikkat dinleyen o Suriyeli dostlar aklıma geliyor da… Hayatta, sağlık ve afiyet içinde olmalarını dilerken içim sızlıyor. Kalbim titriyor. Ülkemdeki insanlar ise, hala bu mazlum komşuya yaptığımız maddi yardımları tartışıyorlar. Rahat koltuklarında. Bazen kendi evimiz, çevremiz dışında cereyan eden olaylara nasıl da yabancı kalabiliyoruz? Hayrete değer. Ortaya sürdüğümüz mazeretler hiç inandırıcı değil. Halbuki, kendimizi inançlı addediyorsak, dünyadaki hadiselerin çözümüne de odaklanmalıydık. O çözümleri kapatmaya çalışan ideolojik perdelerimizi delip, geçecek kadar hakikatleri kavrayacak bir basiretle… Kalbimizi şefkatle sarıp, sarmalayacak, Müslüman kardeşlerimizi kucaklayacak bir basiretle. Şahsım adına konuşacaksam. On küsur yıl önce tanımak şerefine eriştiğim o Suriyelilere has sadakatle, bugünlerde onları madden ve manen kucaklamaya çalışarak, sıradan hayatıma bir melodram güzelliği yansıtmayı başarabilecek miyim acaba?
Bağımsız İslâm Devleti kurdular Eski Orta Afrika Cumhurbaşkanı Djotodia, Müslümanlara yönelik soykırıma karşı ülkenin kuzeyinde “bağımsız bir Müslüman devlet” ilan etti. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Hristiyan milislerce zulüm gören Müslümanlar, ülkenin kuzeyinde bağımsız bir devlet ilan etti. Seleka Koalisyonu’nun birinci Başkan Yardımcısı Nureddin Adem, yayınladığı yazılı açıklamada, “Orta Afrika’nın kuzey doğusunda Orta Afrika Cumhuriyeti’nden ayrı, eski Cumhurbaşkanı ve Seleka lideri Michel Djotodia başkanlığında Bangui’den 800 kilometre uzaklıktaki Vakaga bölgesinde başkenti Birao olan bağımsız bir devlet kuruldu. Özgür ve bağımsız devletimize bağlı, geçici hükümet de teşkil edildi” ifadelerini kullandı.
KUTSALLARIMIZ ÇİĞNENDİ Açıklamada, 12 bakanın, Djotodia başkanlığında geçici hükümeti kuracağı ve Seleka Koalisyonu’nun 1’inci Başkan Yardımcısı Nureddin Adem’in Milli Savunma ve Ulusal Güvenlikten sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirildiği kaydedilerek, “Planlanmış soykırım, yıkım, Müslümanların Hristiyan milislerce rehin alınması, camilere, evlere ve diğer mülklere saldırı, AntiBalaka militanlarının kabirleri ve mushafların kutsallığını çiğnemesi, bu ayrılığın sebepleri arasındadır” ifadesine yer verildi.
EL-KAİDE GİBİ DEĞİLİZ Orta Afrikalı Müslümanlar adına yapılan bağımsızlık ilanında “El-Kaide ya da Irak ve Şam İslam Devleti gibi teokratik bir devlet amacı olmadığı, Etnik ve dinsel terörizme karşı olunduğu, bağımsızlığın en önemli amacının yüz binlerce Müslümanın varoluş mücadelesinde etnik temizlikten korunmak, can ve mal güvenliği sağlamak olduğu”nun altı çizildi. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin %10’u Müslümanlardan oluşurken, ülkenin farklı kentlerine dağılmış Müslümanlar da bu bölgeye göç etmeye başladı.
4
Hükümet, İlyas Tongüç’ten gelen bu iddiaya sessiz mi?
‘Su kaynakları İsrail’in’ MOSSAD’a takla İsrail istihbarat teşkilatı olan MOSSAD’da bağlı birimlerin Türkiye üzerinde yürüttüğü kirli komploları Türk ajan Yasmin S. deşifre etti. Küresel baronların işaretiyle MOSSAD’ın kontrol ettiği özel bir merkez, Türkiye’ye 5 kişilik suikast timi yolladı. İlk olarak bu timin sınır geçişi için gönderilen yerel güçlere ait 12 kişilik ekip Türk birimler tarafından yakalandı. Ekipten 3 kişi sağ ele geçirildi. Daha sonra ise 10 Ağustos öncesi suikast için gelen 5 kişilik timin tamamı yok edildi. Böylece Türkiye’ye gönderilen son tim de deşifre oldu. Tüm bu gelişmeler üzerine MOSSAD’ın Tel Aviv’deki merkezinde panik yaşandı. Türkiye adına MOSSAD’da köstebek olarak çalışan İzmirli bir Musevi bir ailenin kızı olan Yasmin S. olaydan 12 saat önce İsrail’den kaçırılıp, kimliği değiştirilerek başka ülkeye yerleştirildi. MOSSAD şimdi tüm Türkiyeli Musevi ajanlarını tekrar gözden geçiriyor.
Onun yanındalar! CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Salıcı, tüm il başkanları adına yaptığı açıklamada, “Biz Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanları olarak, Genel Başkanımızın yerel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ardından bizzat çağrı yaparak olağanüstü kurultayı toplamasını takdirle karşılıyoruz. Bu kurultaydan partimiz birlik, beraberlik ve halkımızın umudu olarak daha da güçlenerek çıkacaktır” dedi. Yalova, Isparta ve Düzce il başkanları bu destek açıklamasında bulunmadı.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İlyas Tongüç, Türkiye’deki su kaynaklarının özelleştirme yoluyla İsrail’e geçeceğini iddia etti. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tongüç, su kaynakları üzerinde oynanmak istenen özelleştirme tehlikesine dikkat çekti. Dünya üzerinde içilebilir su kaynaklarının çok sınırlı olduğunun altını çizen Tongüç, bu kaynakları da küresel Yahudi sermayeli şirketlerin kendi kontrollerine geçirmek istediklerini vurguladı. Bütün dünyada ‘özelleştirme’ adı altında gizli ve tehlikeli bir oyun oynandığına işaret eden Tongüç, Türkiye’nin de bu oyuna geldiğini bildirdi. Hükümetin Su Kanunu tasarısı hazırlayarak konuyu Meclis gündemine getirmeye çalıştığını vurgulayan Tongüç, uzun vadede suyun kontrolünün tıpkı bankacılık ve sigorta sektöründe olduğu gibi küresel şirketlerin kontrolüne girme tehlikesi bulunduğuna dikkat çekti. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İlyas Tongüç, Hükümetin, AB’nin zorlamasıyla su kaynaklarını özelleştirmek istediğini belirterek, bu politikanın zaten su fakiri olan
Türkiye’nin büyük bir sıkıntıya girmesine neden olacağını ve temelinde de Arz-ı Mevud’un kurulma çalışmalarına hizmet edeceğinin altını çizdi. AB’nin Türkiye’nin su havzaları ve kaynakları konusundaki temel yaklaşımına dikkat çeken Tongüç, AB’nin kendi ihtiyacından ziyade Ortadoğu’ya şekil verme ve Türkiye’nin politikalarına yön verme arzusu içerisinde olduğunu belirtti. Bu konuda da özellikle Fırat ve Dicle nehirleri özelindeki yaklaşımının bu niyetini açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyleyen Tongüç, Türkiye’nin üyelik sürecinde Fırat ve Dicle suları ile bu sular üzerindeki tesislerin, (22 baraj) başta İsrail olmak üzere bölge ülkeleri ile ortak kullanımının önerildiğini anımsattı. Tongüç ayrıca, küresel Yahudi sermayesinin bir oyunu olan su kaynaklarını özelleştirme politikasının AKP hükümeti tarafından hayata geçirilmek istendiğinin altını çizdi. (Kaynak: Milli Gazete)
‘İnce’den açıklama Tarhan aday olabilir Davete katılmıyor CHP Genel Başkanlığına aday olan Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan yanlış taktiği eleştirdi. İnce, MHP ayrı bir aday önersin dedim. 4-5 aday ile birlikte çıkalım. Katılım yüzde 90’larda olsun. İlk turda Tayyip Erdoğan seçilemesin. Bu dört aday da başlangıçta şunu deklare etsin kamuoyuna. Kim birinci çıkarsa 2. turda onu destekleyeceğiz. Böyle olursa bugün Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olamazdı. Bu kadarcık matematik bilgileri bile yok” dedi.
CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, partisinin olağanüstü kurultayında genel başkanlığa aday olup olmayacağına ilişkin “Arkadaşlarımla değerlendirmeler yapmaya devam ediyorum” dedi. Tarhan açıklamalarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da eleştirdi. Tarhan, “CHP zihniyetini değiştirmeli. Yönetim odalarında çay, kahve içip solculuk yapmaya çalışan insanların, bize solculuk ya da CHP’liliği öğretmeye çalışmasını şaşkınlıkla izliyorum” dedi.
“Devletin başı olan cumhurbaşkanlığı makamı ile bir sorunumuz olmaz” diye açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’te yapacağı resepsiyona katılmayacak. Bahçeli, “Makama saygımız var ama o makama seçilen kişi 17-25 Aralık süreçlerinde ortaya atılan iddialardan aklanmalıdır. Protokolün gerektirdiği durumlarda, tabi ki bir araya geliriz, görüşürüz ama kimse bizden Erdoğan’la bir muhabbet beklemesin” dedi.
Yemin töreninde ilk Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Ağustos‘ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı yemin töreninde bir ilke imza atılıyor. Daha önce Cumhurbaşkanları Meclis tarafından seçildiği için yemin töreni de Meclis’in bir faaliyeti olarak tamamlanıyordu. Erdoğan’ın yeminin töreninde ABD Başkanı Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’inde aralarında bulunduğu birçok devlet başkanına davetiye gönderildiği bildirildi.
5 DAVUTOĞLU MECBURIYETTIR
B
ir ideal partisi olduğunu söyleyen AK Parti için ve bir yönü ile “yeni” olmak muradındaki Türkiye için Ahmet Davutoğlu ülke ve parti bazında mevcut “iç” ve “dış” şartlar ve “yol” dikkate alındığında, en azından bizce bir mecburiyet olarak görünmektedir. Yeni ve büyük Türkiye mutlak doğruya nispet içerisindeki doğru hedefler ile gerçekleştirilebilecek bir idealdir. Ve bu ideal ancak çöküş hikâyemizin ayrıntılarına vakıf, muhasebesine vakıf, çıkış yollarına vakıf entelektüel, aksiyoncu, dinamik ruhlar elinden gerçekleşebilecek bir idealdir. Bütün bir çöküş hikâyemiz ve oluş yollarının sıkıntıları dikkate alındığında bunun muhasebesine sahip başka kim var bilemiyorum… Dolayısı ile bizce, “Yeni Türkiye”nin köprübaşında Davutoğlu bir mecburiyettir. ***
Yeniden toparlanmasının şart olduğu birçok kesimlerce dile getirilen partide ki değişimin yeni Türkiye ye odaklı olarak gerçekleştirilebilmesinin yoludur Ahmet Davutoğlu… Eski Türkiye’nin güdücülerinin dünya bazlı destekçileri ile beraber tek muhalefet odağı haline getirildiği şartlarda dost ve düşman kutuplarını belirlemiş bir ideal adamı, dava adamı olarak… O müzmin muhalif kesime karşı birleşmiş taze ümitlerin partisi olacaksa ve yeniden teşekkül edilecekse parti yeni Türkiye için temizlik yapacaksa bünyeden bir zarurettir Davutoğlu… Muhafazakâr “tip”lerin değil ön alıcı, yol açıcı öncüleri taşıyabilecek bir kadro mecburiyeti ortadadır. Risk alabilecek ve zor günlerde eyyamcı ve muvazaacı olmayanların etini kemiğini oluşturduğu bir bünye teşekkül ettirmek zaruretine karşılık…
Başkanın adamları Üç yeni öncelik Recep Tayyip Erdoğan yemin edip Cumhurbaşkanlığı görevini Gül’den teslim aldıktan sonra güçlü bir ekip kuracak. Erdoğan, öncelikle Başbakanlıktaki yakın çalışma ekibini Çankaya’ya taşıyacak. Erdoğan’ın özel kalem müdürleri Hasan Doğan, Fatih Can, danışmanlar Mücahit Aslan, Mustafa Varank, Lütfullah Göktaş, Aydın Ünal, Ertan Aydın, Yiğit Bulut, Şenol Kazancı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İbrahim Kalın bu isimler arasında.
Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra göreve başlayacak 62. Hükümet’in programı netleşti. Proaktif dış politika yürütecek yeni hükümetin diğer öncelikleri çözüm süreci ve istihdama dayalı ekonomi olacak. Başbakanlık için Davutoğlu’nun ismi üzerinde mutabakata varılırken, Numan Kurtulmuş ve Yalçın Akdoğan’ın da kabinede yer alacağı belirtiliyor. Meclis’te uzlaşma çıkmazsa, 2015 seçimlerinin sloganı ‘Yeni Türkiye yeni Anayasa’ olacak.
Liderin gölgesi altında günü kurtaran ve şahsi imkân ve imtiyazlarının derdinde olanların değil heyecan sahibi “şahsiyet”lerden müteşekkil bir yapı için, şahsiyet sahibi Davutoğlu bir mecburiyettir. Büyük çabalarla bu noktalara gelmiş birçok başarılara imza atmış parti bünyesinin bahar temizliği mecburiyeti açık olduğuna göre bu temizliği yapabilecek, kimseye eyvallahı olmayan Davutoğlu kimselere eyvallah etmemek şiarını benimsemiş haliyle bir mecburiyettir… *** Demokrasilerin bir güçler dengesi teamülü olmasına nazaran zayıfın hakkını korumak yalnızca ahlaki bir mesele olarak bir ahlak nizamı meselesidir… Haliyle, toplumsal güç odaklarının temsilcilerinin hükümet ettiği bir dünyadan, erdem sahiplerinin erdem sahibi olduğu için, marifet sahiplerinin marifet sahibi olduğu için, hasılı
“her sahada, eser, keşif, görüş, terkip ve dava sahibi aksiyoncu güzidelerin” takdir edildiği ve toplumu temsil imkanı bulduğu bir dünya ya, bir sisteme doğru evrilebilmenin yolu da pazarlıksız marifet sahibi Anadolu evlatlarının bir takım güç odaklarının elinde istismara mevzu olmadan sistem içinde yükselebilmelerinin imkan yollarının açılması yeni Türkiye için olmazsa olmaz şartlardandır bizce... *** Yeni bir yüz olduğu ve birçok yönü ile taze kan olduğu açık olan, kocaman bir dava hareketi izlenimi veren ve attığı her adımda yaptığı her hamlede daha çok ümitleri bünyesinde toplayan parti için Ahmet Davutoğlu bir mecburiyettir. O pazarlıksız ve idealist bilge ruh çevresine pazarlıksız şevk sahiplerini de toplayacaktır… Radikal öküzlerin yahut eyyamcı muhafazakârların değil, maslahattan da anlayan idealist şevk sahiple-
Darbeyi biz önledik Armamız olacak! Irak’ta eski Başbakan Nuri El Maliki, 10 Ağustos günü Irak’ın yeni Cumhurbaşkanı Fuad Mahsum’u anayasayı ihlal etmekle suçlamış, Bağdat’taki güvenli bölge, Maliki’ye bağlı güçlerce kuşatılmıştı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Gece saat 01.00’de Irak’tan arandık. Kürtler aradı, diğer gruplar aradı. Cumhurbaşkanlığı’nı tankların kuşattığını söylediler. Hemen harekete geçtik. ABD ile temasa geçtik. Maliki’yi durdurmak için çalıştık” dedi.
Türkiye’nin devlet arması oluşturulması yönünde Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir düzenleme teşebbüsünün yapılmadığı ortaya çıktı. Yaklaşık yarım asırdır arması olmayan Türkiye için AK Parti milletvekilleri harekete geçti. AK Parti milletvekili Zeynep Karahan Uslu “Cumhuriyetin ilanından bugüne bizi temsil eden bir armamız yok. Dünyada tanınan 203 ülke arasında simge oluşturmamış ülkeler sadece Türkiye ve Dominik Cumhuriyeti’dir. Bu ciddi bir eksikliktir” dedi.
rini… İnsanını tanıyan, seven, halkın içinden ideale yürümek kabiliyet ve erdemine sahip olanları… Yeni Türkiye ancak “Yeni ve ideal ahlakın” bünyeleştiği bir yapı elinden gerçekleşebilecektir. Parti içinde kurulduğu günden bu yana elbette çok şey değişti… Ama teşkilattaki bu değişim birçok maslahatlar gereği hep ertelenmek zorunda bırakılmış oldu. Liderin gücü etrafında sinmiş, tırsmış, köşe bucağa çekilmiş sıkıntıların yeni dönemde sökün etmemesi ve elbette pazarlıksız, fedakâr, inanmış kütle korunarak bünyedeki kurtçukların temizlenmesi zarureti ortada olduğuna göre Davutoğlu mecburiyettir. Güçlü şahsiyeti ve pazarlıksız inanmışlığı bunu mümkün kılabilecektir. *** “Ruh için beden, iman için mekân, fikir için vatan davası” yolunda ilim, istikamet aşk şevk ehlinden pazarlıksız öncüler nasip etmesi niyazı ile…
Gül de açıkladı! Cumhurbaşkanı Gül, iş dünyasından isimler, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine Çankaya Köşkü’nde veda resepsiyonu verdi. Burada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, AK Parti kongresinin cumhurbaşkanlığını devretmeden 1 gün önce yapılacağını anımsatarak, “Göründüğü kadarıyla devralacak arkadaşımız Dışişleri Bakanı Ahmet bey, siyasete de devlet hayatına da kazandıran benim” dedi.
6
TEBESSÜM MEDENİYETİ
B
aşucu kaynağımız “gülebilmek”. “Asık suratlı olmak her işi aksatır.” Gülümseme yan tesiri olmayan bir haptır, sık kullanın. “Bir varlık olarak Medeniyetinde kana ihtiyacı vardır, o kan ise Gülebilen insanlardır.” Alman Dr. Heiner Uber “Gülme Prensibi” kitabında gülmenin sağlığa olan olumlu etkilerini sıralarken, yine Türkiye’den Doç. Dr. Müjde Ker, 10 dakika gülmenin aynı sürede yapılacak kürek çekmeye eşit olduğunu ve insanların sadece gülerek kilo verebileceklerini ifade ediyor. Sağlık sorunları olan insanların hem kendi iç dünyaları hem de dış dünyaları ile olan ilişkilerinde önemli iletişim sorunları yaşamakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Gülmeyen bireylerin yaşadığı evlerden tutunda gülmeyen insanların hizmet ürettiği tüm sektörlerde çözümsüz diye adlandırılan sorunlar ortaya çıkıyor. Aslında başarının ve güçlü olmanın en önemli cevabı gülme eğitiminden geçmiş olmak. Tabi ki gülmenin bir mektebi, kursu yok. Her işte olduğu gibi; en büyük okul, eşsiz donanımları ile yeryüzüne gönderilen insanın “ta kendisidir.” Yunus’un dediği gibi “kişinin kendisini bilmesi” bütün sorunları çözüme kavuşturan en önemli ilaçtır. “Dertleri veren Rabbim dermanını da vermiştir” söylemi herkesin aşina olduğu bir ifadedir. Dertlerimize derman ararken tabi olarak duadan, doktordan ve doğadan yararlanmalıyız ama öncelikle “kişi kendi kendinin doktorudur” ifadesinin başucu kaynağı olarak “gülebilmeyi” idrak ederek, kendimizden yararlanmalıyız. İliklerine kadar tebessüm edebilen bir insanın hastalıklarla baş etmesi Allah’ın izniyle kolaylaşacaktır. “Hiç yaşını göstermiyor” cümlesinin muhatabı olan insanlar aslında ömürleri boyunca “gülmeyi” ve “gülüp geçebilmeyi” başarabilmiş insanlardır.
Yaşadığımız çağın temel sorunu stres ve stresin devamında ilaçlarla geçen bir ömür ve bu ilaçların ürettiği fiziksel ve ruhsal olarak yıkık bir insan gerçeği devamında yıkık, tükenmiş bir toplum yapısı meydana gelmektedir. Yıkık bir toplum ise, ticaretten sanata hayatın her alanında yitik kalmaya mecburdur. Ekonomi haliyle teknoloji ve sanat gücü olmayan bir toplumdan da bir medeniyet kavramı çıkamayacaktır. Medeniyetin içinde medeniyetten uzaklaşan bir toplumun ana sorununun gülmemek olduğu sonucuna varabiliriz. Tüm bunlardan, ticari olsun ya da olmasın tüm kurumların “gülümseme” özelliğini iyi bir kurum imajı oluşturma yönünde kullanabileceğini ifade edebiliriz. Kurumsal kimliğin üç ana kimlikten oluştuğunu ifade eden Ak’a göre (1998:17) üçüncü kimlik olan, firmanın kendi içindeki çalışanları veya müşterileri ile nasıl iletişim kuracağını belirleyen “Davranış Kimliği” kapsamında tebessüm davranışını konumlandırabiliriz. Böylelikle teknolojiye sıkışıp kalan sanal tebessüm ifadelerini (smileleri) sadece paylaşım olsun diye sanal ortamlarda paylaşan değil; gerçek hayatın içinde gerçekten gülebilenlerden oluşan bireylerin ve kurumların oluşturduğu olumlu bir imaja sahip kamunun varlığından söz edebiliriz. Hem bireylerin hem de kurumların kurumsal imajlarına katkı sağlayacak bir öneri olarak: imajın gözler aracılığıyla oluştuğu bilgisiyle gözlerimizin en çok değdiği yerlere, başta kapı zillerimize olmak üzere, ayrıca gündelik eşyalara da cep telefonlarımıza, çalışma masalarımıza, kitaplıklarımıza, tabletlerimize, laptoplarımıza, duyuru panolarına, çiçek saksılarına, aynalarımıza, mutfak dolaplarına, buzdolabına, çantalarımıza vb. yerlere “gülümseme” ifadelerini, şekillerini koyabiliriz. Kaynak: AK, Mehmet; Kurumsal Kimlik ve İmaj, Halkla İlişkiler ve Grafik Sanatları Dizisi, İstanbul, 1998.
Yeni Türkiye yolunu Necip Fazıl açtı Hüseyin Yorulmaz’ın “Bir Neslin Üstadı Necip Fazıl” adlı kitabı çıktı! Yorulmaz, ‘Bugünün şair, düşünür ve siyasileri mutlaka onun düşünce çeşmesinden su içmişlerdir’ diyor. Necip Fazıl’ın aile tarihinden siyasi dostlarına, Bab-ı Ali’nin meşhur muharrirleriyle ilişkilerinden düşünce yapısına kadar birçok başlığın dâhil edildiği başarılı bir Necip Fazıl kitabına imza atan Hüseyin Yorulmaz ‘Bugünün şair, düşünür ve siyasileri mutlaka onun düşünce çeşmesinden su içmişlerdir’ diyor. Hüseyin Yorulmaz, Hat Yayınları’ndan çıkan Celal Hoca ve Erdem Bayazıt kitaplarının ardından “Bir Neslin Üstadı Necip Fazıl” kitabını çıkardı. Büyük Doğu Dergileri hakkında konuşan Yorulmaz, “Necip Fazıl, Büyük Doğu ile birlikte sistemle ve tek parti rejimiyle yıllardır tek başına mücadele etmiş bir kavga adamı. Dergiyi bir silah gibi, kurşun gibi çıkarmış. Okuyucuları da öyle kullanmış. Düşmanları bu dergiyi bir alev topu gibi görerek uzaklaşmış,
dostları de bir gül demeti gibi kabul edip koklamış ve koklatmıştır. Bu bakımdan Üstad, ‘tehlikeli bir adam’ olarak görülür” dedi. Necip Fazıl’ın bir neslin değil aslında nesillerin üstadı olduğunu belirten Yorulmaz, “İlk gençlik yıllarından başlayarak birkaç nesli etkilemiş ve hâlâ efsunlu bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Necip Fazıl aynı zamanda Menderes’in, Demirel’in, Türkeş ve Erbakan’ın, hatta Turgut Özal’ın halk katında meşruiyet sağlamak için kapısını çaldığı bir bilge kişi” ifadelerini kullandı. Dönemin sosyal, siyasi ilişkilerini de ele alan Yorulmaz, “Üstad ilgi alanı geniş bir adam. Nurettin Topçu’dan Cahit Zarifoğlu’na, Adnan Menderes’ten Turgut Özal’a kadar geniş bir çekim merkezi var. Birkaç neslin çıkardığı Di-
riliş, Edebiyat ve Mavera gibi dergiler, Üstad’ın çıkardığı Büyük Doğu zemininde büyümüştür diyebiliriz. Yakın dönemin çoğu düşünce adamı ve şairleri, bugünün siyasileri onun düşünce çeşmesinden mutlaka su içmişlerdir. Yeni Türkiye yolunu Necip Fazıl açmıştır diyebiliriz” şeklinde konuştu.
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 2 | Sayı: 44 21 - 28 Ağustos 2014 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA
Tehditlere aldırış etmediler İslam’ı seçen İsrailli Moral Malka (21), ülkesindeki aşırı sağcı siyonistlerin tehditlerine rağmen Filistinli Mahmud Mansur (26) ile 800 davetlinin katıldığı düğün ile evlendi. Malka ve Mansur’un Yafa şehrinde düzenlenen düğün töreninde 200’den fazla polis güvenlik önlemi aldı. Filistinli damadın Yafa’daki evinin etrafında toplanan bir grup İsrailli protestocu, polis engeliyle karşılaştı. Damadın annesi Fedva Mansur, İsrail basınına yaptığı açıklamada, zorluklara karşı hazırlıklı olduklarını belirtirken “Herkes buraya bize destek olmaya geldi. Maalesef bazı olumsuz tutum sergileyenler de mevcut. Gelinim çok olumsuz tavırlarla karşı-
laştı. Ama o bunların üstesinden gelebilecek kadar güçlü birisi ve biz ona destek olmaya hazırız” ifadesini kullandı. YAHUDİLER MÜSLÜMAN OLUYOR Merkezi Tel Aviv’de bulunan Maariv gazetesi de İsrail İçişleri Bakanlığı verilerinin son on yıl içerisinde Yüzlerce Yahudi’nin Müslüman onlarca Yahudi’nin de Hıristiyanlığı seçtiğini duyurmuştu. 2000 yılından bu yana yüzlerce Yahudi’ nin İsrail yargısına başvurarak dinlerini değiştirmek istediğini belirten Maariv, İsrail yargısına ait verilere göre her yıl yaklaşık olarak 100 Yahudi’nin kimliklerinin Müslüman olarak değiştirilmesi için başvuruda bulunduğunu kaydetmişti.
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Baskı Tesisleri B.T. 21 Ağustos 2014
7
Z
eytin bütün yönleriyle Mevlâ’mızın insanlığa sunduğu bir nimettir. Zeytinyağı; hem gıda, hem ilaç ve hem de aydınlatmada kullanılan bir nimet, bir büyük şifa kaynağıdır. Zeytin ağacı; yetiştirilmesi zahmetli bir ağaç olmasına rağmen, ortalama ömrü 300-400 yıldır. Siyah zeytinin yenebilen 100 gramı ise, 207 kalori enerji sağlar. Ayrıca bu tip zeytinde 21 gram yağ, 1,1 gram karbonhidrat, 1,8 gram protein, 77 miligram kalsiyum, 1,6 miligram demir ve 60 ünite A vitamini depolanmıştır. Her iki zeytin türünde daha düşük miktarlarda diğer vitaminler ve mineraller de bulunmaktadır. Bilindiği gibi kutsal kitabımızda üzerine yemin edilen bir ağaç olup Kur’an-i kerimde yedi yerde anılmaktadır. Nahl-11 de “kendisinde düşünenlere büyük mucizeler olan bir ağaç” buyrulurken, Tin suresinde yaratıcı tarafından kendisi üzerine yemin edilmektedir. Nur suresinde ki meşhur ayet-i kerimede “Mübarek ağaç” denmekte olup bu esrarlı ayet tüm müfessirler tarafından en geniş manalarla yorumlanan bir ayettir: “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre;
Otoriteden yana Mavi Marmara kanlı baskınında “İsrail’in onayı olmadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır” diyen Fetullah Gülen’in yayın organı Zaman, şimdide ABD’deki başkaldırıyı eleştiriyor. ABD’de 18 yaşın daki siyahi genç Michael Brown’ın polis tarafından öldürüldüğü St. Louis kentinin Ferguson semtinde polis ile göstericiler arasındaki gerginlik devam ederken Zaman, günlerdir polis şiddetinin sürdüğü Ferguson haberini “Ferguson’da polis ‘ağır ateş altında’” şeklinde verdi.
içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Nur/35)” Bu mübarek ağaç hakkında Resulullah efendimizin bir hadis-i şerifi ise şöyledir: Ömer bin Hattâb buyurdu ki: Allah’ın Elçisi(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Zeytinyağını yiyiniz ve sürününüz. Çünkü o, mübarek(bereketli) bir ağacın ürünüdür.” Tirmizi, C. 2. Hno: 1851 Ruhulbeyan tefsirinin Tin suresinde kaydettiğine göre Muaz b. Cebel R.A. bir zeytin ağacına rastlar ve bir filiz kopararak misvak olarak kullanmaya başlayınca kendisine şaşıranlara şöyle demiştir: Ben Resulullah’tan (s.a.v.) duydum “zeytin ağacı benim ve benden önceki peygamberlerin misvakıdır” buyurmuştur.
Nebatilere göre zeytin ve çekirdeği: “Her şeyin en kıymetlisi, en güç ulaşılabilecek yerde olur sırrı sebebince zeytinyağını zeytinyağı yapan bu malzeme, yoğun bir şekilde zeytin çekirdeğinin içerisindedir. Bu faydayı elde etmek için ise kahvaltılarda yenilen zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir. Yutulan zeytin çekirdeği boğaz boşluğundan mideye girene kadar eriyen yediğimiz tek maddedir. Yani hazmı en kolay yiyecek zeytin çekirdeğidir. Faydaları ise: ülser gastrit gibi mide problemlerini bitirdiği gibi bağırsak ve sindirim yollarını düzenler. Basur ve prostatı engeller. Ve iç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre riskini binde birlere indirger. Her şeyde olduğu gibi burada da az da olsa sürekli olması, zeytin çekirdeğini yutmak ve bunu her gün her yemekte yapmak önemlidir.” Zeytin ağacının en yağsız topraklarda yetişen en yağlı bir bitki olup hem yağı hem eteni birçok derde şifa kaynağıdır. Sofralarımızın ve kahvaltılarımızın olmazsa olmazı olan zeytinin nasıl
ABD’nin ’Gezi’sinde dışarı çıkma yasağı! ABD’nin Missouri eyaletinin St. Louis kentinde silahsız siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesi üzerine bir haftadır süren şiddet olaylarının üzerine Missouri Valisi Jay Nixon, St.Louis’in banliyösünde olağanüstü durum ve sokağa çıkma yasağı ilan etti. Nixon, “Bir avuç çapulcunun, halkın güvenliğini tehlikeye atmasına izin vermeyeceklerini, adaletin tecelli etmesi için sukunetin sağlanması gerektiğini” belirterek, Ferguson’da olağanüstü durum ve sokağa çıkma yasağı ilan ettiğini açıkladı.
Ferguson’da sokağa çıkma yasağının, geceyarısından saat 05.00’e kadar uygulanacağı belirtildi. Polisin dün 18 yaşındaki siyahi genç Michael Brown’u öldüren memurun adını ve Brown’un ölmeden önce bir dükkanı soyduğunu iddia eden belgeleri yayınlaması üzerine Ferguson’da gerilim yeniden tırmanmıştı. Ayrıca, ABD’de Missouri Valisi Jay Nixon, geçen hafta 18 yaşındaki siyahi genç Michael Brown’ın polis tarafından öldürüldüğü St. Louis kentinin Ferguson semtine Ulusal Muhafız birliği konuşlandırılması emrini verdi.
yeneceği hususuna değinmek istiyorum bu yazımda izninizle. Yüce dinimiz kimseye zarar vermeme ve zarar verilmeme esası üzere kurulmuştur. Bu karşıdakine bir tokat atmak şeklinde de olabilir, her halükarda muhatabı rahatsız etmek şeklinde de olabilir. Toplu yemek sofralarında yemek yemenin de usul ve adabı vardır. Bunların en başında gelenler israftan uzak durmak, ne şekilde olursa olsun sofradakilerin keyfini kaçırmamaktır. Konumuz zeytine gelelim, zeytin çekirdeği kahvaltılarda başlı başına bir sorun olmaya devam etmektedir. Kimisi etenini aldıktan sonra direk sofraya çekirdeği üflemekte kimisi avucuna alarak masaya veya siniye atmakta kimisi de çekirdeği çatalın üzerine alarak ortaya fırlatmaktadır bunların hepsi kesinlikle karşıdakini rahatsız eden durumlardır. Bir kahvaltı neticesinde masada veya sinide öbek öbek zeytin çekirdekleri hoş bir manzara değildir. Bu çe-
kirdeklerin gerek masa ve sofrada gerek ağızdan çıkarılırken görünmemesi bir görgü kuralıdır. Son yıllarda zeytin çekirdeğinin yutulması meselesi de gündemdedir. Maranki ve Saracoğlu gibi nebatiler çekirdeğin tüm dertlere deva için yutulmasını önererek mideye ulaşmadan eridiğini iddia ederlerken bazıları da “aman yutmayın iki ucu sivridir basurunuzu cırmalar” diyerek komik hale düşmektedirler. Bu iki zıt kutup görüşün doğrusunun bulunması için tıp uzmanları en kısa zamanda bir test yapmalıdırlar. Eğer yutulduğu takdirde kimse olumsuz şekilde çekirdeğin itlafı hususunda rahatsızlık duymayacaktır. Aksi halde uygulanacak görgü kuralı şudur: Restoranlardaki masalarda ve sofralarda mutlaka bir zeytin çekirdeği kutusu bulunmalıdır. Bu kutu şeffaf olmamalıdır ve bazı marketlerde ve tattırımcılarda olduğu gibi içi görünen kap olmamalıdır. En azından içini göstermeyen kâğıt kutu veya bardak olmalıdır. Etenini iyice aldığımız zeytin çekirdeğini yutmayacaksak kimseye görsel rahatsızlık vermeden o kutunun içine atmalıyız. Masaya, tabakların arasına ve siniye fırlatmak centilmence bir hareket değildir.
Muhasebeci Aranıyor Ön muhasebe bilgisi olan, bayan muhasebe elemanı alınacaktır. Başvurular (CV’lerinizle birlikte) şahsen yapılacaktır. Adres: Furkan Dede Cad. No: 56/20 Meram - KONYA
Altın Adamlar döndü
Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü atılmış olduğu tüm ulusal ve uluslararası müsabakalardan altın madalyasız dönmüyor… Melikşah Geleneksel Türk Okçuluğu Spor Kulübü Konya’ya yine altın madalyalarla döndü. Şampiyona hakkında bilgi veren Geleneksel Türk Okçuluğu Federasyonu Genel Sekreteri Ömer Koç, “Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Biga Sancakbeyi Osmanbey Uluslararası Okçuluk Festivalinde Konya Melikşah Spor Kulübü ve Akşehir Selçuklu Spor Kulübünün almış olduğu birincilik madalyaları bizleri gururlandırdı. İnşallah bundan sonraki şampiyonalarda başarılı bir şekilde şehrimizi ve ülkemizi temsil etmek kısmet olur. Bunun için çalışmalarımızı çok daha sıkı bir şekilde devam ettireceğiz. Bu Muhteşem organizasyon için başta Kaymakamımız Sayın Fatih Genel’e Genel Başkanımız Sayın Sami Genel’e, tüm sponsorlara ve katılımcılara şükranlarımı sunuyorum” dedi. Uluslararası Erkekler Sabit Puta 90 metre Birincisi Melikşah Spor Kulübü’nden Hasan
MÜJDE BAYRAM
AT IZI IT IZINE KARIŞTI
T Koç, Uluslararası Erkekler Hareketli Puta Birincisi Akşehir Selçuklu Spor Kulübü’nden Varol Türkoğlu olurken Melikşah Spor Kulübü’nden Dilanur Küçüktepe Uluslararası 15 yaş altı Sabit Puta Birinciliğini ve Uluslararası 15 yaş altı Hareketli Puta İkinciliğini Konya’mıza kazandırdılar. Yerli ve yabancı yaklaşık 500 sporcu organizasyon da yer alırken binlerce Bigalı ve çev-
reden gelen izleyiciler programı izledi. Misafirlere çeşitli ikramlar yapılırken Biga’nın şöhretli ürün ve sanatları sergilendi. Ukrayna Kazaklarının sunduğu atlı gösteriler büyük ilgi gördü. Ödül töreni ve keşkek ikramının ardından bu yılki Avrupa Atlı Okçuluk Şampiyonası ve Biga Sancakbeyi Osmanbey Geleneksel Okçuluk Festivali sona erdi.
HAFIZLIKTA DEVRİM
Milli Eğitim Bakanlığı, hafızlık eğitimi alan gençlerden, o yıl içerisinde devam zorunluluğu aramayacak!
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), hafızlık eğitimine ilişkin devrim niteliğinde bir karar aldı. Hafızlık eğitimi için sadece İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerine kolaylık sağlayan bakanlık, kapsamı genişleterek bütün ortaokul öğrencilerinin hafızlık eğitim alabilmelerinin önünü açtı. Buna göre daha önceki uygulamada sadece İmam Hatip Ortaokulunda öğrenim gören ve hafızlık eğitimi alan öğrenci-
lere tanınan ‘1 yıllık izin’ hakkı, tüm ortaokul öğrencileri için de getirildi. Bu kapsamda herhangi bir ortaokula kayıt yaptıran veya devam eden öğrencilerin hafızlık eğitimine başladığını Diyanet İşleri Bakanlığına bağlı Kur’an kurslarından belgelendiren öğrencilerden o eğitim ve öğretim yılı için devam zorunluluğu aranmayacak. Hafızlık eğitim alanlar bu eğitimleri süresince eğitim ve öğretim yılı başından itibaren en fazla bir
eğitim öğretim yılı okula devam etmeyecekler. Bu öğrenciler okullarına döndüklerinde devam edemedikleri eğitim öğretim yılına ait derslerden alan öğretmenlerinden oluşturulacak komisyon tarafından sınava alınacak ve başarılı olanlar bir üst sınıfa devam ettirilecekler. Ortaokul öğrencileri bu izin haklarını 5, 6 veya 7’nci sınıflardan herhangi birinde kullanabilecekler. (Kaynak: Türkiye)
ürkiye’de olup biten her şey Almanya’nın içişlerini ilgilendiriyormuş. Ya biz Almanya’nın bir eyaletiyiz ya da isteyen istediği gibi bizi kendisinin uydusu konumuna sokuyor. İşte İsrail böyle, ne diyor İsrail: “Türkiye tekelimizden çıkmaya başladı” Rusya boğazlar benim diyor... ABD müttefiklik adı altında Ortadoğu’yu Türkiye üzerinden yönetmeye çalışıyor. Yani herkes bir köşeden tutmuş Türkiye üzerinden hak iddia ediyor... Kendi aralarında Türkiye’ye karşı birleşen ama menfaatleri söz konusu olduğu için çakışan devletler… Böyle bir ortamda at izi it izine karışmış deyip sıyrılmak çok basit. Rusya-Almanya Birlikteliği Akdeniz yolunu ele geçirmek üzere kuruludur. Rusya bunun için Güney Kıbrıs’ın borçlarını altın vererek ödemesini sağlamış ve hegemonyasına almıştır. Suriye’de Esed’i desteklemektedir. Almanya Avrupa’da lider devlet olmayı Rusya’dan aldığı borçlara borçludur. Ekonomik krize karşı böyle ayakta durmaktadır. O yüzden Türkiye’deki her iç mesele Almanya’nın varlık sorunu haline gelmiştir. ABD-İngiltere Birlikteliği Varlığını Avrupa Devletleriyle yaptığı ticarete borçlu olan ABD’nin, Almanya’nın Rusya ile geliştirdiği ilişkiler neticesinde hem Avrupa da hem de Ortadoğu’da kaybettiği gücü, İngiltere ile desteklemeye çalışması artık bir mecburiyet halini almıştır. Rusya ve Almanya ikilisinin Ortadoğu planlarını işlemez hale getirebilmek için IŞİD’i yaratmaktan çekinmemiş ve IŞİD’in açtığı alanlarda Rusya ve Almanya’ya karşı mevzi kazanma çalışması yapmak, her ne olursa olsun Türkiye’nin konjonktürel zenginliğini kaybetmemek için kurulmuştur.
Rusya-İran Birlikteliği Rusya için İran, Ortadoğu’da askeri bir güçtür. İran ise Rusya’yı, Sünni yayılmacılığına karşı bir tampon olarak görmektedir... Almanya üzerinden istihbaratî bilgiler alarak askeri saldırılar düzenleyen İran için, var olma savaşında Rusya, ABD’ye karşı bir denge aracıdır da. Genelde bu denge ile ABD’yi anlaşmaya zorlayabilmektedir. İngiltere-Arap Ülkeleri Bütün Arap ülkeleri, İngiltere için kazanılmış Arap topraklarının, kendi adına koruyucularıdır. Irak’ta veya Suriye’de meydana gelecek en ufak değişimin, İngiltere’yi perde arkasından öne alacağını ve İngiltere’nin kontrol edemeyeceği petrol fiyatları yüzünden bir gecede batacak güneş durumuna sokacağını bilemesinden ileri gelen bir birlikteliktir. ABD-Rusya-İngiltereİsrail Bu üç devletin İsrail ile ilişkileri koruyucu devlet şeklinde gelişmektedir. İsrail-İran İlişkileri Ortadoğu’da var olma zorunluluğundan dolayı işbirliği içerisindedirler. İki devlette yok olma korkusu içinde yaşarlar. Böyle böyle yüzlerce siyasi stratejik ilişkiler kendi aralarında mevcuttur. Kendi aralarında dahi kendi çıkarları için mücadele eden bu ittifak devletleri için Türkiye’nin Ortadoğu’ya yön vermesi kabul edilemez. Türkiye’ye karşı birleşebilen bu devletlerin kendi aralarındaki paylaşamama hırsı yüzünden at izinin it izine karıştığı doğrudur. Ama izleri iyi takip ettiğinizde ‘kim kimden’ veya ‘kim neyi istiyor’u ayrıştırdığınız da elinizdekilerin tümü Ortadoğu’da kalıcı bir politika uygulamasının verileri olacaktır.