Anadolu Günlük - Sayı 61

Page 1

1437

PERİHAN AKÇAY

BEKİR CEVİZCİ

BİZE HER YER TÜRKİYE

SONBAHAR

RECEP ÖĞÜTÇÜ DIŞIRADAKİ EL

ALİ IŞIK GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

KONYA MECZUPLARI

61. Sayı

12 - 18 Ekim 2015

www.anadolugunluk.com

50 Kr

Çiftçiye motorin desteği

‘Üretimi artıracak’ proje

KOMEK’te Güz Okulu

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, pancar söküm sezonunun başlamasıyla birlikte sıkıntıya girmesini istemediği üreticilere 22 milyon 912 bin 351 lira tutarındaki 5 milyon 742 bin 444 litre motorin desteği vermeye başladıklarını duyurdu. 2’de

Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, Turizm ve Kiraz Festivali ile ilgi odağı haline gelen ilçede tarım üretimini artırmayı hedefleyen bir projeye imza attıklarını kaydetti. Başkan Arı, ‘Taşkent Değerler Albümü çalışmalarının da sürdüğünü dile getirdi. 7’de

Konya Büyükşehir Belediyesi, Genç KOMEK bünyesinde 8-16 yaş grubundaki öğrencilere yönelik Güz Okulları açıyor. Kayıtları 23 Ekim’e kadar yapılabilecek Güz Okulları’nda öğrencilere Kur’an-ı Kerim, Arapça ve İngilizce gibi dersler, yüzme ve spor imkanı sunuluyor.

Bombacının ağabeyi Ankara’daki katliam sonrası kamera görüntülerini inceleyen polis, Suruç bombacısı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi Yunus Emre Alagöz’ün görüntüsüne ulaştı. Polis Alagöz ile Ankara’daki bombacı arasında bir bağ olup olmadığını araştırıyor.

Ankara’da 97 kişinin hayatını kaybettiği patlama, Karayılan’ın ‘Metropollere saldırırız’ tehdidini akıllara getirdi. Öte yandan HDP patlamadan hemen sonra oy istedi, hayatı durdurun çağrısı yaptı. Benzer olaylar 7 Haziran seçimlerinden önce de olmuştu.

A

nkara’da HDP’nin de katılımıyla gerçekleştirilecek mitinge yapılan bombalı saldırı sonucu 97 kişi hayatını kaybetti 500’e yakın kişi ise yaralandı. 7 Haziran seçimlerinden hemen önce de benzer bir saldırı Diyarbakır’da HDP mitinginde gerçekleşmişti.

Teröre karşı olacak AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik Ankara’da gerçekleşen terör saldırısının ardından seçim mitinglerini askıya aldıklarını duyurdu. Bununla birlikte mitinglerin parti hüviyetiyle değil, teröre karşı yapılacağını kaydetti.

Saldırının hemen ardından objektiflere yansıyan bu görüntü de saldırıda HDP’nin parmağı olabileceği kuşkularını artırdı.

ÖLÜMSÜZLER TABURU ŞÜPHESİ Ankara’da 97 kişinin hayatını kaybettiği, yaklaşık 500 kişinin de yaralandığı canlı bomba saldırısı, PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın katliamdan iki hafta önce “Yarın onlar şehirlerde daha fazla katliama yönelirlerse o zaman Ölümsüzler Taburu da metropollerde harekete geçer” sözlerini akıllara getirdi.

‘KANLI MEYDAN’DA OY İSTEDİ 7 Haziran seçimlerinde Van’da kan akan musluk görüntüleriyle halk tehdit edilmişti. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Ankara’daki patlamanın ardından meydanda oy istedi. Demirtaş, “Bu devlet bizim diyeceğiz. İntikamla kinle hareket etmeyeceğiz. Ama hesabını da soracağız. Bunun ilk adımı 1 Kasımdır” dedi. 4’te

Hayatı durdurdular 97 kişinin hayatını kaybettiği 500’e yakın kişinin de yaralandığı terör saldırısında Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) bağlı doktorlar yurt genelindeki çeşitli hastanelerde iş bırakma eylemi yaptı.


2

Lastik manyağı Karatay ve Meram ilçelerinde park halinde bulunan yaklaşık 150 aracın lastiklerinin kesilmesi üzerine polis harekete geçti. Lastikleri kesen kişinin gidiş güzergahı boyunca bulunan mobese ve çok sayıda işyerine ait güvenlik kamerası görüntülerini inceleyen polis şüphelinin eşkalini belirledi. Belirlenen eşkal sonucunda suç kaydı epey kabarık olan Serdar A. evinde yakalandı. Şüpheli ifadesi alınmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Serdar A.’nın polise verdiği ilk ifadesinde, “Askere gitmeden önce sevdiğim bir kız vardı. Askerden geldikten sonra sevdiğim kızı bana vermeyip başkasına verdiler. Bende kendimi alkole verdim. Sinirlendim. Bıçakla araçların lastiklerini kesmişim. Çok sarhoştum. Yaptıklarımı pek hatırlamıyorum” dedi. Polisteki sorgusunun ardından Serdar A., ‘mala zarar verme’ suçundan adliyeye sevk edildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.

Buğdayda artış Konya’da bu yıl üretilecek buğdayın geçen yıllara oranla 1 milyon ton artacağı belirtiliyor. Konya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çevik, yaptığı açıklamada Konya‘nın yaklaşık 780 bin hektar tarım alanıyla Türkiye’nin buğday üretiminin yaklaşık yüzde 10’unu karşıladığını söyledi.

Konya Şeker’den üreticiye süper avans AK Parti Karaman Milletvekili ve Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, pancar söküm sezonunun başlamasıyla birlikte sıkıntıya girmesini istemediği üreticilere 22 milyon 912 bin 351 lira tutarındaki 5 milyon 742 bin 444 litre motorin desteği vermeye başladıklarını duyurdu. Hamyağ, Patates Nişastası gibi tarımsal sanayi tesislerini kurarak ülkemizde oluşan ithal kaynaklı cari açığın önlenmesine ciddi anlamda katkı sağlayan Konya Şeker, birçok tesisinden elde ettiği katma değeri de ayni ve nakdi avans adı altında üreticileriyle paylaşıyor. Konya Şeker bu kapsamda yaklaşık 20 gün önce verdiği Kurban Bayramı avansının ardından bugün de motorin avansı veriyor. Gıda ve tarımda sektör lideri olan Konya Şeker, ülke tarımının gelişmesi ve kalkınması amacıyla gerçekleştirdiği yatırımlarla üretimi rahatlatırken, yaptığı nakdi ve ayni avans desteğiyle de üreticilerin daha huzurlu bir ortamda üretim yapmaları için zemin hazırlıyor. Üreticilerine düzenli avans ödemesi gerçekleştiren ve bu yönüyle avans desteğini adeta maaş ödemesi haline dönüştüren Konya Şeker, Kurban Bayramı öncesi 31.8 milyon liralık nakdi avans verirken, pancar söküm sezonunun başladığı bu günlerde de verdiği 22.9 milyon liralık motorin desteğiyle de üreticilerinin elini rahatlattı. Bugünden itibaren dağıtımına başlayacak olan motorin desteği 3’e çıkarken, üreticilere 64 milyon 597 bin liralık motorin desteği sağlanmış oldu. Böylece bir kampanya dönemi içerisinde toplamda 248 milyon 403 bin liralık destek verilmiş oldu. Konya Şeker’in dünyanın en bereketli topraklarından biri

olan Konya Ovasında üreticilerin ekonomik değeri yüksek ürünler üretilmesi için çaba harcadığını ve toplamda değeri 3.3 milyar dolara ulaşan 35 tane yatırım gerçekleştirdiklerini söyleyen AK Parti Karaman Milletvekili ve Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “Biz, her zaman üretenin ve üreticinin yanında olduk. Üreticilerimiz daha çok üretebilsin diye Ovanın dört bir tarafına çok sayıda ürünü işleyecek yüksek kapasiteli tesisler yaptık. Bu tesislerle üreticilerimizin ürettiklerine sahip çıktık ve daha çok gelir elde etmeleri

için çaba gösterdik. Biz, ürünü işleyecek bu üst yapı yatırımları ile de yetinmedik ve üreticimize tarlada da destek olmayı, üreticimizi tarlada desteksiz bırakmamayı da kendimize ilke edindik. Üreticinin desteğe en çok ihtiyaç duyduğu zaman tohumun tarlaya düşmesinden hasada kadar olan zamandır. O nedenle biz üreticimizi tohum tarlaya düşerken desteklemeye başlıyor hasada kadar da desteksiz bırakmıyoruz” dedi. Verdiği avanslarla tarladaki maliyetleri aşağı çektiklerini ve üreticiyi namerde muhtaç et-

meyecek şekilde düzenli avans ödemelerini de sürdürdüklerini vurgulayan Konuk şunları söyledi; “Bölgeye kazandırılan yatırımlar kadar önemli olan husus tarladaki üretimi kolaylaştırmak ve üretime destek olmaktır. O nedenle de pancar tohumu henüz tarlaya atılmadan üreticimizi hem tarlada kullanacağı girdilerle, hem de tarlada pancar büyürken hasada kadar nakdi ve ayni avanslarla destekliyoruz. Yani onları tarlada yalnız başlarına bırakmıyoruz. Konya Şeker üretime verdiği destekle Konya Ovası’nda üreten herkesi daha çok üretmek konusunda cesaretlendirdiğini de, üreticinin sırtından yük aldığını da biliyor. Onun için de eldeki imkânları zorlayarak üreticiyi tarlaya tohum düşmeden desteklemeye başlıyor ve bu desteğini hasada kadar aralıksız sürdürüyoruz. Bölgedeki üretimin hem miktar hem çeşit olarak artmasının yolunun daha çok tesis ve daha çok destek ile mümkün olduğunu biliyoruz. Tarla ne kadar bereketlenirse çiftçinin yüzü o kadar güler, tarla, tapan, ahır ne kadar çok üretirse üreticinin hanesi o kadar çok zenginleşir. Bizim işimiz köyde, şehirde, ülkemizin dört bir köşesinde ve her hanesinde huzur ve refahı sağlayacak ortamı hazırlamaktır. Bizim herkesten ve her şirketten farkımız halden anlamamızdır. Biz hayatın içinde ve halden anlayan bir şirketiz.”


3

PYD’yi vururuz!

BEKİR CEVİZCİ

Başbakan Davutoğlu, ABD’nin PYD’ye yaptığı silah yardımını eleştirdi: O silahlar Türkiye’ye dönerse PYD’yi vururuz. Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı kahvaltıda ABD’nin PYD’ye silah yardımı yapmasına sert tepki gösterdi. Davutoğlu, “PYD-PKK ayrımının artık anlamı kalmadı. Türkiye’ye yönelik bir eyleme kalkarlarsa DAEŞ ve PKK hedeflerine yaptığımızı yaparız” dedi. “PKK, TÜRKİYE’YE SALDIRDIĞI HALDE...” Davutoğlu konuşmasında, “PYD ve PKK’yı ayırt etmek 5-6 ay öncesinde belki bir anlam taşıyabilirdi ama bu ayrımın artık bir anlamı kalmadı. PKK’nın Türkiye’ye saldırısı olmadığı dönemlerde DAEŞ’e karşı PYD’yi kullanmayı düşünen müttefik ülkeler bunu bir çerçeveye oturtabilirlerdi.

Yine doğru değildi ama PKK Türkiye’ye saldırdıktan sonra yardım yaptılar. Kim olursa olsun, PKK ve PYD’ye herhangi bir silah, mühimmat yardımı yapılırsa Kuzey Irak’ta aldığımız tedbir neyse Suriye’ye yönelik de alırız. Örgüt ya da IŞİD Türkiye’ye yönelik bir eyleme kalkışırlarsa, nasıl ki DEAŞ askerimizi şehit ettiğinde müdahalede bulunduk, bulunuruz.” PYD’YE YAPILAN YARDIM PKK’YA NASIL GİTMEZ? ABD’ye yönelik diplomatik girişimlerin yapılacağını ifade eden Davutoğlu, “Amerika Musul’da Irak ordusuna en sofistike silahları verdi; Irak ordusu çekildi, silahlar DAEŞ’e kaldı. Şu anda PYD’ye verilen yardımın PKK’ya gitmeyece-

S

ği konusunda hiç kimse bize inandırıcı bir gerekçe söyleyemez. Kuzey Irak’ta, Türkiye’de kullanıldığını tespit edersek PKK’ya yaptığımız müdahaleyi yapar, bulunduğu yerde silahları yok ederiz.

İsrail, Filistin sınırına asker yığıyor! İsrail ordu radyosunun haberine göre, İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırında Filistinlilerin mücadelesine dayanamadıkları gerekçesi ile bölgede konuşlu güçlere 2 birlik takviye kuvvet eklemeyi kararlaştırdı. Radyonun haberinde, Kudüs’e de askeri takviye yapılacağı bilgisine yer verildi. Yahudi yerleşimcilerin, geçen Ağustos ayı başlarında Nablus’taki Filistinli bir ailenin evini kun-

daklamasıyla fitili ateşlenen ve Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarla tırmanan gerginlik, son günlerde İsrail’de ağırlıklı olarak Filistinlilerin yaşadığı şehirlerle Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’nin çeşitli bölgelerinde düzenlenen gösterilerle ciddi boyutlara ulaştı. Ay başından bu yana İsrail’in Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi’nde düzenlediği saldırılarda 7’si çocuk 30 Filistinli şehit oldu.

Olacak O Kadar: Kırca vefat etti Tiyatro sanatçısı Levent Kırca yaşamını yitirdi. Bir süredir karaciğer kanseri için tedavi gören tiyatro sanatçısı Kırca, 67 yaşında hayatını kaybetti. Karaciğer kanserine yakalandığı ortaya çıkan Levent Kırca, verdiği bir demeçte,”Bugün ben ölüyorsam, şunu bilerek ölüyorum: Cumhuriyetime sahip çıktım, hep Atatürkçüydüm, hep de öyle kaldım” demişti.

Bir ay önce Sözcü gazetesine konuşan Kırca, “65 yaşındayım, ölsem gözüm açık gitmez. Gençler yaşasın, onlara bir şey olmasın. Benim hayatla olan maçım ortada. Herkes bana dua etsin gibi lafları sevmiyorum. Gözlerimi kapatırken gönlüm rahat olacak. Bu rahatlığı olmayanlar düşünsün. Ben ölümden korkmuyorum” ifadelerini kullanmıştı.

Hayırdır inşallah Almanya Başbakanı Angela Merkel, terör mülteci ve Suriye konularını görüşmek üzere Türkiye’ye geliyor. Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert’in yaptığı açıklamaya göre Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile teröre karşı ortak mücadele, Suriye krizi ve mülteci sorununun çözümüne yönelik temaslarda bulunacak.

Sonbahar

ıcak bir yazın ardından yine geldik sonbahara. Gün dönmeye, gece yaklaşmaya, yapraklar sararmaya yüz tuttular. Rüzgârlarla savrulan sarı yapraklar… Herkesin izlemeye doyamadığı, ancak izledikçe efkârlandığı, efkârlandıkça hayatını tarttığı rüzgârlar, sarı yapraklar… Ve yine geldi sarı sonbahar. Hazan da denir aslında ve her nedense hüznü çağrıştırır bana. Gidenler hep sonbaharda gider. Hep son baharlar son bulur her şey… Sonbaharda ayrılır âşıklar, son baharda ölür insanlar… Mesela Eylül vardır sonbaharda; yaşamakla ölüm arası. Oysa sıradan ve kendince güzel bir mevsimden ibarettir sonbahar. Öyleyse nedir onu böyle hüzünlü kılan? Sarı yapraklar mı? Sert esen rüzgârlar mı? Gelin şimdi sonbahara başka bir açıdan bakalım. Önce bir heybe yapalım sizinle. Katı, pek ve ağzı bohçalı bir heybe olsun bu. Arındıralım sonbaharı suçlarından. Sırtımızdaki kamburdan kurtulalım ve aslında sonbaharın ne kadar güzel olduğunu görelim. Aslında yeni bir başlangıçtır sonbahar. Yeni tohumların atıldığı, doğanın canlanmak için dinlenmeye çekildiği, çocukların kartopuna bir an önce erişmesi için kenara çekilmesidir… Çiçekler ölür, ağaçların yaprakları önce sarıya sonra kırmızıya çalar ve savrulur. Güneş çok yorulmuştur yazdan, kendi sıcağından, pek görünmez olur. Aslında sonbahar doğa için bir nimettir. Ardından kışı getirir. Bereketi, karı, yağmuru ve ardından ilkbahar gelir. Çiçekler yeniden yeşerir, dallar yapraklanır. Bu bir döngüdür aslında. Peki, o zaman sonbaharın hüzünle nedendir bu yaman çelişkisi? …

Adam paltosuna sarılmıştır sımsıkı, savrulan yaprakları izlemektedir. Park artık yalnızlaşmıştır. Tek tük çocuklar, koşturmaya çalışmaktadır. Bir iki insan çarpar gözüne. Yalnızlığına lanet okur. Yine bir sonbahardır ve adam yine yalnızdır… Bir kadın, gözleri yaşlı, cam önünde, ağlamaklı ve hayata hırslı… Geçen sonbaharda gitmiştir sevdiği, yine sonbahardır ve o hala gelmemiştir. Savrulan yapraklar gibi, savrulmaktadır aşkı… Sevgisi de ölmektedir bahçesindeki çiçekler gibi, yavaş yavaş solmaktadır umudu… Bir anne, efkârlı, hasret dolu. Gözlemektedir evlatlarının yolunu, kendisi gibi unutulmuş ihtiyarların, kimsesiz insanların olduğu huzur evinin bahçesinde. Neden aramıyorlar ki onu, nedendir bu kadar vefasızlık? Güz, hüznü çağrıştırmadı mı size de? Şimdi heybemizi açalım ve şöyle bir bakalım son bahara. Aslında en güzelidir mevsimlerin. İnsan yaşadığını en çok bu mevsimde hisseder. Doğa ölürken yavaşça, aslında yaşamın nasıl da koşturduğunu hisseder. Çiçekler solarken ne kadar hüzne boğulsa da işine yetişme derdindedir? Heybeye koyalım hüznü. Hüznün mevsimi olmasın hazan. Aslında yaşadığımızın ne kadar farkında olduğumuzu anladığımız mevsimin adı olsun hazan. Sımsıkı kapatalım heybeye koyduğumuzun hüznün ağzını. Yeniden canlanışı, yeniden uyanışı izleyelim. Yalnızlığın suçunu son baharda aramayalım. Terkedilmişliği, ihaneti, vefasızlığı yüklemeyelim ona. Yaşamı verelim sonbahara. … Bir zamanlar uzun bir yolculukta fark etmiştim aslında yaşadığımı. Mevsim sonbahardı. Ve ben mutluydum aslında. Aslında yaşam sonbaharda saklıymış. Sonbahar hayatın kaynağı…


4 PKK’nın çatışmazlık kararı yalan çıktı! Ankara’da 97 kişinin hayatını kaybettiği patlama Karayılan’ın ‘Metropollere saldırırız’ tehdidini akıllara getirdi. Öte yandan HDP patlamadan hemen sonra oy istedi, hayatı durdurun çağrısı yaptı. Benzer olaylar 7 Haziran seçimlerinden önce de olmuştu.

TTB’nin derdi ne? 97 kişinin hayatını kaybettiği 500’e yakın kişinin de yaralandığı terör saldırısında Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) bağlı doktorlar yurt genelindeki çeşitli hastanelerde iş bırakma eylemi yaptı. Eylemler TTB’nin twitter hesabı üzerinden fotoğraflarla paylaşıldı. Doktorlara en çok bu gibi kötü zamanlarda ihtiyaç duyulurken TTB’nin bu eylemi vatan hainliği olarak yorumlanıyor. TTB daha önce olan terör olaylarında da devlet suçlamış PKK yaptı diyememişti. Terör saldırısının ardından 3 günlük yas ilan edilirken, Türk Tabipler Birliği ve Mimarlar Odası gibi STK’lar iş bırakma eylemi yapmaya devam ediyor.

Tazminat ödenecek Ankara’da yaşanan terör saldırısının ardından yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, Ankara katliamında ölenler, yakınları ve yaralananların terör mağduru olduğu gerekçesiyle tazminat ödenmesi ve maaş verilmesi kararı alındı. Habertürk’ün haberine göre, Terör eylemi nedeniyle hayatını kaybedenlerin mirasçılarına 29 bin 79 TL tazminat verilecek. Ölenlerin hak sahiplerine yani eş, çocuk, anne ve babalarına aylık bağlanacak. Sivil şehitlerin hak sahiplerine 2015 yılında maaş bağlanması durumunda, 789 TL maaş ödenecek. Yasaya göre engelli kalanlara, 2 bin 326 TL’den 41 bin 874 TL’ye kadar tazminat ödenecek. Engel durumuna göre, 473 TL ile 789 TL arasında aylık da bağlanacak.

Ankara’da HDP’nin de katılımıyla yapılacak barış mitingine düzenlenen bombalı saldırı sonucu 97 kişi hayatını kaybetti 500’e yakın kişi ise yaralandı. 7 Haziran seçimlerinden hemen önce de benzer bir saldırı Diyarbakır’da HDP mitinginde gerçekleşmişti. “METROPOLLERDE HAREKETE GEÇERİZ” Meydana gelen bu terör saldırısından iki hafta önce PKK’nın üst yöneticilerinden Murat Karayılan tehdit dolu yaptığı açıklama akıllara geldi. Karayılan, “Ha yarın onlar şehirlerde daha fazla katliama yönelirlerse o zaman Ölümsüzler Taburu da metropollerde harekete geçer” diye konuşmuştu. TERÖRLE KORKUTUYORLAR 7 Haziran seçimlerinde Van’daki bilboardlara verilen ilanlarda musluktan kan akıtarak halk tehdit edilmişti. Şimdilerde direk olmasa da konuşma ve duruşlara yapılan yorumlar “HDP, bize oy verin terör olayları dinsin aksi halde terör şiddetlenecek” mesajı veriyor şeklinde. KANLI MEYDANDA OY İSTEDİ HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş patlamanın ardından Ankara’daki Sıhhiye Meydanı’nda yaptığı konuşmada vatandaştan oy istedi. Demirtaş, “Bu devlet bizim bu vatan ortak vatanımızdır diyeceğiz. Ayağımız yere vursak sarayın camları titrer diyeceğiz. İntikamla kinle hareket etmeyeceğiz. Ama hesabını da soracağız. Bunun ilk adımı 1 Kasım” dedi. “OY VERİN TERÖR BİTSİN” DEMEYİZ Öte yandan Başbakan Ahmet Davutoğlu, hayatını kaybedenleri anma töreni öncesi miting yapıp kanlı meydanda HDP’ye oy isteyen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a sert eleştirilerde bulundu. Davutoğlu, “Meclis’te grubu bulunan bir partinin eş başkanı devlet katletmiştir diyor. Sıhhiye’ye tebessümle

şakalaşarak gidiyorlar orada oy istiyor. Ağzımdan bir kere terörün durması için AK Parti’ye oy verin diye bir şey duydunuz mu?” dedi. “DEMİRTAŞ TAHRİK EDİYOR” Davutoğlu ayrıca şu açıklamalarıyla Demirtaş’ın bazı kesimleri kışkırtmaya çalıştığını dile getirdi: “Demirtaş’ın çağrılarına gelince yaptığı açıklamayı okuyunca bu devletin halka yaptığı bir çağrıdır diyor. Bu nasıl bir anlayıştır. Ortak kader dili kullanmak yerine, onca askerimiz ve polisimiz şehit edilmişken, hayatını kaybeden siviller varken saldırıyı yapanlara dair kesin veri yok iken devleti mesul göstermek yakışmaz. Bu tahriktir. Demirtaş’ın açıklamaları açık bir tahriktir.” HDP’DEN HAYATI DURDURUN ÇAĞRISI HDP Merkez Yürütme Kurulu olay sonrasında hayatı durdurun çağrısı yaptı. Yapılan yazılı açıklamada, “Ba-

rış için Ankara’da yan yana gelenleri alçakça katlederek onların seslerini susturmayı amaçlayanlara, yaşamın ve barışın sesinin onlara inat susmayacağını her gün her yerde göstermeliyiz. Yitirdiğimiz insanlarımızın mücadelesini yaşamın her alanına ve üretimden gelen gücümüzle yaymak için genel greve gidiyoruz. Bu amaçla tüm işçi ve emekçileri, yurttaşlarımızı genel greve destek olmaya çağırıyoruz. Gelin hep birlikte hayatı durduralım.” HDP’NİN YAVRUSU: YAKIN YIKIN HER YERİ HDP’nin yavru partisi Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olay sonrası yaptığı yazılı açıklamada her yeri direniş ve mücadele alanına çevirmeye davet etti. Yapılan yazılı açıklamada, “Her akşam saat 20.00’da tüm halkımızı her gece kapısının önüne çıkarak tencere tava çalmaya, ses çıkarmaya, korna çalmaya, ışık açıp kapamaya çağırıyoruz. Her yeri

demokratik direniş ve mücadele alanına dönüştürmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi. PKK’NIN EYLEMSİZLİK YALANLARI... PKK, 10 Ekim günü eylemsizlik kararı ilan etmişti. Bu kararın hemen ardından Ankara’da bomba patladı. Daha sonra Fırat Haber Ajansı’na konuşan PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, “Ankara’da yaşamını yitiren insanların vasiyeti gereği” eylemsizlik sürecini uygulayacaklarını belirtti. PKK HÂLÂ SALDIRIYOR! Karayılan’ın sözlerini yalanlayan olaylar ise bu açıklamasından gerçekleşen terör faaliyetleri oldu. Ankara terör saldırısının hemen ardından PKK tarafından Diyarbakır’da bir polis şehit edildi, 12 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü, belediye otobüsü yakıldı. Şırnak’ta bir uzman çavuş şehit oldu. Siirt’te PKK, asker ile çatışmaya girdi. Nusaybin’de PKK’lılar polise saldırdı. Erzurum’da 2 polis şehit oldu! TERÖR ÖRGÜTÜ DE HDP’YE OY İSTEDİ PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, “Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için HDP’ye destek verilmesi gerekiyor. Bugüne kadar bu yönde davrandık, bugünden sonra da böyle davranacağız” dedi.


5 KERİM BOZDAĞ

HDPKK’lılarla el ele

Yeni Vizyon; Bize Her Yer TÜRKİYE 2

Ne gariptir, çekik gözlü Çin’li hafızın yanık sesi ruhuma müthiş huzurla birlikte, yepyeni bir ümit vaad ediyor. Neden olmasın? Tanrı tanımaz bu Çinliler, Rabb emirlerine tabi olsalar, tüm

zetmek zorundadır. Ülkeler nezdinde duygusallık değil, menfaatler söz konusu. Başımızdaki lider, ortada uçurulan provokasyon balonlarına aldırmayarak ta Çin’e ortak füze vs antlaşmaları yapmak için gidiyorsa, bizler de halk olarak o diyara inancımızla, sanatımızla, planlarımızla ulaşmaya çabalamalıyız. Ülkeler arası ticaret, sanat, spor vs faaliyetlerinde yaptığımız ilerlemelerin, insanları aynı platformda birleştirici gücünden yararlanmalıyız. Ama bundan da öte, geleceğe ait bizi heyecanlandırıp, coşturacak proje üretimlerine ihtiyacımız var. Eğer geleceğe ait planımız, vizyonumuz olmaz ise, son yüzyıllarda olduğu gibi yine yabancıların plan ve kurgu-

reği olmazsa olmaz şartları vardır. İşgal ettikleri topraklarda barış ve huzura izin vermezler. Halkları böler, girdikleri her yerde kaoslar çıkarırlar. Sonrasında onları keyifle seyretme zamanıdır. Çünkü çıkar ve menfaatleri bunu gerektirir. Demokrasi mi diyorsunuz? Yok, o sadece kendileri içindir. Günümüzde ilk kez bizim devletimiz de halkına gelecek için yaptığı planlarını açıklıyor. Bizi her on yılda askeri darbelerle kontrol altında tutmaya alışmışlar tarafından dayatılmış Lozan’ın yüz yıllık ömrü 2023 de bitiyor mesela. 2023 diyor Cumhurreis. 2075 diyor. Bunlar muhterem planlar. İnsanlarımızı ruhen geleceğe hazırlıyor. İlk hedefimiz neden Lozan’ın sona erdiği

yaptıkları kötülükler sona ermez mi? Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi’ye hayat sunan Yüce Yaratan bu zalim millete de hidayet nasip etmez mi? Haşr Suresinin haşyetiyle kendinden geçmiş, binlerce, onbinlerce sarı benizli düşünün. İnsanlık adına onların varlığı harika bir çözüm yolu olmaz mı? Bizim milletçe böyle hayallerimiz olmalı. Erdemli düşlerimiz. Ve bunları gelecek yüzyıllara taşıyabilmek için projelendirmeliyiz. Sadece toplum bazında değil, idareciler olarak da. Devlet her zaman büyük düşünmek, ilk önce kendi çıkarlarını gö-

larının kurbanı oluruz kesinlikle. ******* Müslüman topraklarda işgaller yapılır. Siz bir gün içinde yapıldı sanırsınız. Halbuki bu tecavüz, aslında işgal edenin en az yüz yıllık bir planının parçasıdır. Başkası yıkar, yakar, öldürür. Bizim gibi geri kalmış memleketlere de paniği düşer. Oysa Batı daha tecavüzün ilk saatlerinde çoktan mağdurla pazarlığa başlamıştır bile. Çok eski diplomasilerinin gereği, planlarının sahneye konuluşundan başka bir şey değildir bu… Ulus menfaatlerinin ge-

tarih? (Lozan yenilgisi ayrı konu sebebi.) Kısaca belirteyim tarihi bir gerçeği. Türkiye için bir hezimet olan bu anlaşmadan sonra, İngiltere Avam Kamarası’nda; “Türklerin istiklaline niye tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, İngiliz heyeti başkanı Lord Curzon aynen şu cevabı vermiştir. “İşte asıl bundan sonra Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” Demek ki, tarihin derinliklerine kök salmış efsane bir milleti öldürmek pek öyle kolay olmuyormuş. Türk

012 Yılının Ağustos ayında bir Cuma günü…

Sultan Ahmet Camii’nde Diyanetin organizesinde bir programdayız. Çinli Müslüman Muhammed Emin Kur’an okuyor. Hangi ülkeye gitsem, Çin mallarının işgaline şahit olup, bundan fevkalade rahatsızlık duyan ben, şaşkınlık içindeyim. Çünkü sadece bu mallara değil, malların sahiplerine de Uygur Türklerine yaptıkları zulümler sebebiyle nefret ve isyan yüklüyüm.

Halkı artık kendi geçmişiyle bağlantısını kurup, geleceğine güvenme duygusunu yeniden keşfediyor. Umutlarımızı projelendirip hayata geçirebilirsek, özgürlüğümüz tescillenecek. “Zaman bendedir. Ve mekan bana emanettir.” düsturuyla hareket edebileceğiz demektir. Bu düşünce şekli, milleti ulus içi dar kalıplardan kurtarır. Kendi sınırlarımız dışına taşırarak ümmet, hatta tüm insanlık, tüm canlılar namına gelecekte planlar yapmaya bizi zorlar. Devlet tarafından halkımıza empoze edilen 2023 hedefi, kokusunu bilmediğimiz çiçekleri yeni yeni tanımak gibi. Vatandaşlarımıza düşen bu ilk hedef yıla doğru, sözün geldiği tarafla adımlarımızı birleştirip, yürümek… Yalnızca geleceğine ait eminlik ve güven duygusudur ki, bir ülkenin fertlerine güç verir. Çünkü toplumdaki yaygın üzüntülerin, acizliklerin, hüzünlerin yegane sebebi tarihteki hatalarımıza eseflenmek ya da gelecek yılların kaygısını çekmektir. ********** Ağustos 2015 de The Strait Times’te yayınlanan analizde, gazetenin Avrupa editörü Jonathan Eyal; “Türkiye birinci ligde” diyordu. Makalede bir zamanlar İMF’ye avuç açan, Batılı devletlerin geleceğine karar verdiği 3. Dünya ülkesi görünümünde Türkiye’nin, son on yılda gösterdiği performansıyla gelecekte zengin devletler liginin önemli bir oyuncusu olacağı anlatılıyor. Şimdi düşünelim. Hakikat ne? Birinci ligde yarışan devletler gibi, bizim de geleceğe ait vizyonumuz, planlarımız var mı? Bir fazileti elde etmek için tüm varlığımızla onu isteyip, gerçekleştirmeye çalıştığımız zaman kazanmak ve kaybetmek hiç önemli değil. O erdemli planlar uğruna harcayacağımız kıymetli ömürler ve girdiğimiz risklerdir önemli olan. Biz daha milletçe öyle bir riske katlanmadık ki!..

Kemalistlerle HDPKK’lılar Elele... Onlarla birlikte hareket eden diğer alçakları da temaşa edin!... Türkiye’yi Mısır gibi yapmaya çalışan yeni bir darbe faaliyetinin fitili Ankara’da ateşlenmiştir. Birlikte hareket ettikleri mahfiller(...)le seçimden önce netice almak peşindeler...

RECEP GENÇOĞLU

Aşağılık maymunlar 10 Ekim 2015 CUMARTESİ günü Ankara’da bir patlama oldu. Kayıplar ve yaralılar var. Bütün bunlar biz “maymun/ taklitçi/ezberci/tetikçi” olma kültüründen kurtulamadık diye var. Geçmişte de vardı. Kur’an’ı dinleyelim; “Şüphesiz siz, içinizden CUMARTESİ yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık MAYMUNLAR olun” demiştik. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.” (bakara/65-66). Bu maymunlaşma eğitimle devam ettirildiği için sonuçta hep şöyle olmuştur; “Bunların bir de ümmî/cahil/ ezberci/taklitçi takımı vardır; Kitabı bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. (bakara/78)

ADİL AVAZ

Solucanla ortaklık! Biraz daha yiyip içmek, gezip tozmak, tuvalete gidip gelmek için, ömrü uzatmaya çalışmak, yaşamaya yapışmak ne garip bir tutkudur. Oysaki insanlığa dair bir eyleminiz yoksa; bir solucanın tüketiminize ortak olması daha anlamlıdır.


6 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA MECZUPLARI

devam ediyor

Pamuk’un iması Orhan Pamuk, Ankara’daki terör saldırısına ilişkin İtalyan gazetesi La Repubblica’ya konuştu. Pamuk burada yaptığı açıklamada, açık açık söylemese de oyunun HDP’ye gideceğini belli etti. 1 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye’deki ortamının değişeceğini düşünüp düşünmediği sorulan ünlü yazar, “Ben, Erdoğan’a kızgın olan liberaller ve demokratların yanındayım” dedi. Bilindiği gibi ekranlarda boy gösteren liberal yazarların tamamı Erdoğan karşıtlığı yüzünden HDP’ye oy veriyor.

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 3 | Sayı: 61 12 -18 Ekim 2015 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME YAYIN YÖNETMENI ADNAN TEKE SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK MALI DANIŞMAN MUSTAFA ÇALIŞKAN YÖNETIM VE BASKI ADRESI: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Anadolu GüBaskı Tesisleri B.T. 13 Ekim 2015

U

Halid Baba

zunca boylu, zayıf bünyeli, yaşlı bir kişi idi. 1950-1955 yılları arasında Konya’da bulunmuştur. Söylendiğine göre Nakşî tarikatına mensup olgun bir dervişti. Konya’da manevi bir emir üzerine gelmişti. O zamanın Konyalı dervişlerinden bazıları Halid Baba ile meşgul olmuş, fakat o bunların ikramlarını kabul etmeyerek, o da Pakistanlı Hamza gibi, yaz kış Kapı Camii’nin kuzey taşlığında yatıp kalkmıştır. Zaman zaman türlü kılıklara girer, iki omzundan çaprazlama geçirilmiş kırmızı bezlere bürünür, elinde iki üç değnek veya baston ile dolaşırdı ve dans eder gibi bir yürüyüşü vardı. Ne yer, ne içer, kimse bilmezdi. 1955 yılıydı. Rahmetli öğretmen Memduh Yavuz Süslü ile bir gece evlerimize giderken Kayalı Park’ın önünde, elinde değnekler, omuzlarından aşağılara doğru indirilmiş kırmızı bezlerle karşımıza gelmiş, Süslü elini öpüp hatırını sormuştu. Halid Baba Süslü’ye verdiği cevapta: “Evlat, zamanımız geldi, artık Hakk’a yürüyeceğiz, yakındır.” demişti. Aradan çok geçmedi, duyduk ki, Halid Baba Kapı Camii’nin duvarlarına pislemiş ve yapılan şikâyet üzerine de polis tarafından İstanbul Akıl Hastanesine gönderilmiş. Ve yine çok geçmedi, Halid Baba’nın ölüm haberi geldi (Sural 07.01.1976: 3).

Derviş Mustafa Ağa Derviş Mustafa Ağa, merhum Sural’ın gençlik yıllarında yaşlı bir kişidir. Mustafa Ağa, omzuna aldığı bir sırığın iki ucundaki iri kovalarla su taşır, sakalık yapardı. Küçümencik bir vücut yapısı vardı, gözleri şehla idi. Su taşırken güzel sesiyle ilahiler söyler, bu işi neşe içinde yapardı. Ve çok sevimli bir ihtiyardı. Yaşı ilerleyince sakalığı bırakmış, hamiyetli Konyalıların yardımlarıyla hayatını sürdürmeye başlamıştı. Bu sıralardaydı. Piri Paşa Camii’nde, Hacı Veyiszade Hacı Mustafa Efendi’nin bu camide imam olduğu yıllarda, bir teravih namazında rahmetli Derviş Mustafa Ağa önümüzdeki safta namaza durmuş, namazda iken pan-

tolonu düşüvermişti. Mustafa Ağa bir elini göğsünde tutarak, diğer eliyle pantolonunu yukarıya çekmeye çalışıyor ve tabii başaramıyordu. Sağ ve solumda bulunan Öğretmen Arif Etik ve tanınmış işadamlarımızdan Osman Sakallı’yla kendimizi tutamayıp makaraları koyuvermiş, namazlarımızı bozmuştuk. Daha sonraları, daha çok ihtiyarlamış ve kendisine bakamaz hâle gelmiştir. Derviş Mustafa Ağa bu durumdayken, Doğanlar Mahallesi’nden birisi Mustafa Ağa’yı sözde himayesine almış, bir eşek üstünde köy köy dolaştırarak, adamcağızı alet edip dilendirmiştir. Hayatında hiç kimseden hiçbir şey istememiş olan rahmetli Derviş Mustafa Ağa, alın yazısının bu tecellisine de katlanmış, hiçbir şikâyeti olmamıştır. Ve sessiz sedasız bu âlemden göçüp gitmiştir (Sural 07.01.1976: 3).

Demirci Mehmet Konya’nın en ünlü demirci ustalarından biri olduğu söylenirdi. Günün birinde bir tarikata intisap etmiş, işini gücünü terk ederek kendisini ibadete vermiştir. Sonraları işi deliliğe vurmuş, dayanılmaz bir perişanlık içinde hayatını sürdürmüştür. Kendisini yakından tanıyanlar deli olmadığını bilir, saygı gösterirlerdi, ama o yine en ciddi bir konu tartışılırken bile delilik belirtileri gösterirdi. Kanun yolundan hiçbir sakıncası olmayan, fakat kendi inançlarıma göre vicdanımı kemirecek bir işi yapmayı tasarladığım bir günde, yolumu kesip: “Sen boş yere böyle şeyleri düşünüp durma. Sen o işi yapamazsın. Gerek kanunen ve gerekse şer’an izin olsa bile, vicdanını kemirecek işleri aklından geçirme.” deyip hemen benden ayrılmış ve beni şaşkınlığa uğratmıştı. Ümmi olmasına rağmen tasavvufu çok iyi bilirdi. Yaz kış, yıllarca sırtında bir sırığa takılmış ağır bir torba ile bir ibrik ve içi kül dolu bir teneke mangal taşıyarak yaşamış, yırtık pırtık çullar içinde ömür sürmüştür. Son demlerinde ve kış mevsimlerinde köprü altlarında, şehir dışında kazdığı çukurları ateşle ısıttıktan sonra gecelerini bu çukurların içinde geçirmiştir. (Sural 07.01.1976: 3)

Öksüz Mehmet Çocukluk ve gençlik yıllarımın yakın arkadaşıydı Öksüz Mehmet. Ermeni tehciri sıralarında sokakta bulunmuş ve Hediye abla adında bir kadın alıp büyütmüştü. Bu sebeple Ermeni asıllı olduğu söylenirdi. On, on iki yaşlarındayken hem Kur’an’a çalışır, hem de sabahları çörek satardı. Bu sebeple kendisine “Çörekçi” de denilirdi. Hacı Veyis Efendi’den ve oğlu Hacı Mustafa Efendi’den Kur’an dersleri almış, hafız olmuştur. Bu arada da Zekâi Efendi’den de usul dersleri almış, daha sonra İstanbul’a giderek Ortaköy camilerinden birinin müezzini olmuş, sekiz on yıl orada kalmıştır. Sonra Konya’ya dönmüş, Süt Tekkesi Camii’nin imamlığına getirilmiş, bu görevdeyken de akli dengesini yitirdiği sanılmıştır. Bunun sebebi son zamanlarında kendisini tamamen tasavvufa kaptırmasıdır. Ve yine bu sebepledir ki, camiyi cemaati terk etmiş, en sevdiği arkadaşlarından bile kaçar olmuştur. Eşi, onun bu hâline dayanamamış evini terk ederek kardeşinin yanına gitmiş, rahmetli Öksüz Mehmet, gözlerden uzak yerlerde dolaşır olmuştur. Emeklilik aylığından aldığı çok az bir para ile karnını doyurmuş, önceleri pek temiz giyinen merhum, üstünü başını ihmal eder olmuştur. Bundan üç dört yıl önce ve bir kış mevsiminde, kiraya verdiği evinin bodrum katında uyurken sessiz sedasız vefat etmiştir. Rahmetli Öksüz Mehmet’in tatlı ve yanık bir sesi vardı. Kur’an-ı Kerim’i pek güzel kıraat eder, güzel Mevlid okur, pek çok ilahi bilirdi. (Sural 07.01.1976; 3, 5)

Ahmet Ağa Merhum Selçuk Es (19111980), Büyük Konya Ansiklopedisi adlı uzun tefrikasında Ahmet Ağa’ya dair şu bilgileri verir: “Ahmet Ağa (Hacı): Otuzkırk sene evveline gelinceye kadar çarşı esnafının iyi tanıdığı ve hörmet ettiği çarşı meczublarından bir şahıstır. Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu ağabeyimizin ifadesine göre bu şahıs sabahları çarşıda elinde ufak çapda bir lengeri ile Bakkalları, sebzecileri dola-

şır buradan aldığı çeşitli kuru, yaş sebzelerle kasaplara geçer oralardan verilen yağlı et parçalarını hep bir araya karıştırır. İhtisab şadırvanında temizce yıkadıktan sonra hangi fırına tesadüf ederse orada pişirtir, iki ekmek de alarak yaz günleri koyu bir gölgelikde, kış günleri esnaf kahvesi köşelerinden birine çekilir, karnını doyurur, akşama doğru yatacağı yerine giderdi. Bu adam hakkında kesin bir bilgi yokdur. Yalnız Koyunoğlu ağabeyimizin ifadesine göre bu zatın evvelce Konya’da Ticaret’le iştigal ettiğini, hac farizasını ifadan sonra Konya’da uzun yıllar ticaret sahasında çalışdığı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında iflas etmesi ile akli muvazenesini de zayi ettiğini söylemiştir. Tahminen 1935 yılları sonunda ölmüşdür.” (Es, Arşiv) Mahmut Sural da, merhum eğitimci-yazar Memduh Yavuz Süslü’den duyduğu onun bir kıssasını şöyle nakleder: Ahmet Ağa’nın komşularından birisi hacca gitmiş. Takdir edersiniz ki o dönemlerde Konya’dan hac yolculuğu pek uzun sürerdi. Hacı adayı Mekke’ye varmış, bir yere yerleşmiş. Tavaf gününü beklediği sıralarda bir gün canı Konya’nın ünlü un helvasını çekmiş ve: “Ah bir helva yapan olsa da yesem” diye düşünmüş. Ahmet Ağa o gün hacı adayının buradaki evine giderek, evin hanımına: “Canım helva çekti. Bolca bir helva pişir, çıkıla, bir saat sonra gelip alayım” demiş ve sıvışmış. Kadın: “Mahallenin yoksulu, canı pek çekmiştir” demiş, bir saat içinde helvayı pişirip, bakır iri bir lengeriye koyup çıkınlamış ve Ahmet Ağa’ya vermiş. Mekke’deki hacı adayı, yatsıyı kıldıktan sonra kaldığı yere gelince bir çıkın görmüş, açmış, bakmış… Ne görsün?.. Biraz önce canının çektiği un helvası değil mi!.. Şaşmış ve helvayı yemiş. Adamcağız hacdan döndükten sonra eşi olan hanım helva çıkınını hacının eşyaları arasında görünce şaşırmış, “Efendi, bu çıkını nereden aldın?” diye sormuş. Hacı olanları anlatınca kadın şaşalamış, o da Ahmet Ağa’nın istediği helvayı hatırlayıp kocasına anlatmış. (Sural 02.01.197: 3) devam edecek


7 RECEP ÖĞÜTÇÜ

Dışarıdaki El

Ü Taşkent’te Tarım Çalıştayı Turizm ve Kiraz Festivali kapsamında Taşkent’te gerçekleştirilen çalıştay ile bölgede tarım üretiminin kalkındırmayı artırması hedeflendi.

Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı, bölge çiftçisinin üretimi artırmasının önündeki engellerin tek tek aşılacağını dile getirdi.

Turizm ve Kiraz Festivali ile ilgi odağı haline gelen Taşkent’te, tarım üretimini kalkındırmayı hedefleyen bir projeye imza atıldı. 4-5 Ağustos tarihlerinde yurt içi ve yurt dışından 10 profesyonel fotoğraf sanatçısının katılımı ile gerçekleşen Taşkent Turizm ve Kiraz Festivali’nin ikinci ayağı dikkatleri bölge üzereni çekerken, festivalin üçüncü ayağında ise Tarım Çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştayda, alanında uzman kişilere verilen eğitime çiftçilerin üretimini yaptıkları kiraz fidanları, kiraz ağaçları, ağaç tanımı, çeşitleri hakkında bilgiler verildi. Meyve

Taşkent Değerler Albümü hazırlanıyor

ağacına zarar veren haşereler tanıtıldı ve çözüm yolları hakkında bilgilerin de sunulduğu çalıştayda, bununla birlikte gübreleme, budama gibi konularda bilgilendirilen çiftçilerin daha verimli ürün almalarının hedeflendiği bildirildi. Programa lçe Kaymakamı Halid Yıldız, Belediye Başkanı Osman Arı, İl Tarım Müdürü Seyfettin Baydar, Konya Vali Yardımcısı İbrahim Hayrullah Sun, Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Ensitü Müdürü Fatih Özdemir, kiraz üretimine destek veren çok sayıda katılımcı, toprağın asil dostları çiftçiler ve basın mensupları katıldı.

Taşkent Turizm ve Kiraz Festivali kapsamında bölgeyi fotoğraflandıran yerli ve yabancı sanatçımların eserlerinin yer aldığı “Taşkent Değerler Albümü”nün hazırlık çalışmalarına başlandığı bildirildi.

lkemizin üzerinde kara bulutlar hiç eksik olmuyor. Bulutlardan bazen ateş, bazen rahmet yağmıştır. Şuayb Peygamberin kavmine bulutlar ateş yağdırmıştır, çünkü ölçü ve tartıda yani ticarette sahtekarlık yapıyorlardı, haram yolu mubah görüyorlardı, fakiri eziyorlardı. Nuh Peygamberin kavmine bulutlar afet yağdırmış, dünyayı tufan kaplamıştı. Çünkü azmışlardı, Nuh’un tebliğini, davetini alaya alıyorlardı. Bulutlar çok zaman da tabiatına uygun rahmet yağdırmıştır. İnşallah bu kara bulutlar rahmetin işaretidir. Evet, Ankara Garında iki canlı bomba yaklaşık yüz kişinin ölümüne, yüzlercesinin de yaralanmasına neden oldu. Hükümetimiz üç gün ulusal yas ilan etti, 10 Ekim 2015 günü Cumhuriyet tarihinin en büyük terör olayını yaşadık. Her gün bir veya birkaç güvenlik görevlimizi şehit veriyoruz. Son üç ayda yaklaşık 150 güvenlik görevlimiz şehit oldu. PKK, DAİŞ ve diğer sol örgütler gemi azıya aldı, son güçleriyle saldırıyorlar, huzurumuzu bozuyorlar, dışarıya güvensiz ve baskıcı ülke imajı veriyorlar. Böyle bir ortamda turist de gelmez, dış yatırımcı da. Böyle bir ortamda kimse cebindeki parayı harcamaz. Herkes yarına endişe ile bakar. Tek şükrettiğimiz nokta, başımızda kararlı ve cesur bir hükümet var. 1 Kasım’daki beklentimiz de kararlı ve tek başına bir iktidarın başımıza gelmesidir. Aksi halde zayıf ve çok partili hükümet bizi bu badireden kurtaramaz. Dışarıdan kirli ellerin olduğunu herkes kabul ediyor. Ülkemizin son on üç yıldaki gelişmesini, ilerlemesini, teknolojide adımlar atmasını, kendi silahını, tankını, topunu, uçağını, helikopterini, uydusunu üretmesini, sağlıkta çok büyük mesafe almasını, yapılan duble yollarını, yeraltı

ve denizaltı tünellerini, alt ve üst köprülerini, havaalanlarını, artan milli gelirini, ihracatını, daha özetle büyüyen ekonomik ve siyasi gücünü çekemeyen birileri var. Ayağımıza çelme takmak isteyen uluslararası güçler var. Evet, dost ve müttefik görünenlerin çoğu içeride kurdukları ve destekledikleri terör örgütlerini maşa olarak kullanıyorlar ve ülkeyi karıştırıyorlar, hükümetimize göz açtırmıyorlar, etnik ve mezhebi ayrılıkları derinleştirip bizi birbirimize düşürmek istiyorlar, enerjimizi ve paramızı kalkınmaya değil güvenliğe harcatıyorlar. Dışarıdaki hain el, bir taşla birçok kuş vuruyor: Hem silah satarak para kazanıyor, hem ülkemizin dışa açılmasını önleyip dış pazarları ellerinde tutuyor ve sömürüyü devam ettiriyor, hem Ortadoğu’nun zengin kaynaklarını Türkiye’ye akmasını önleyip kendilerine akıtıyor, hem yedi yüz yıllık Osmanlı korkularından ötürü Osmanlı torunlarının tekrar ayağa kalkmasını istemiyor. Bizim gafil muhalefet de bu kirli tezgâhlara alet oluyor, azan terör örgütlerinin faturasını Hükümet’e çıkartıyor. Hayır, burada hiç Hükümet’te suç aramayalım. Hükümet’in tek suçu varsa o da; emperyalist güçlerin ayağına bastı, üçüncü havalimanı yapmaya kalktı, Marmara’nın altından ve üstünden çok şeritli yollar ve tüneller geçirerek tarihi ipek yolunu tekrar canlandırmaya yeltendi. Yıllardır ihmal edilen ve sırt çevrilen Ortadoğu bölgesiyle ve İslam coğrafyasıyla işbirliği yaptı, o zengin kaynakların başkalarına peşkeş çekilmesine razı olmadı. İşte bütün bu sebepler ülkemizin üzerine ateşli bulutları çekti. İnşaallah içimizdeki salih kulların dualarıyla o ateş bulutları rahmet bulutuna dönecek ve ülkemiz 1 Kasım’ın arkasından huzurlu ve mutlu günlerine geri dönecek.


M İ L L İ TA K I M I M I Z A

BAŞARILAR DİLER.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.