1
1-6 Temmuz 2013 Fiyatı: 50 Kr
Traktör ezdi Beyşehir’in Karaali beldesinde evinin önünde oynayan 1 yaşındaki bebek, kendisini fark etmeyen babasının kullandığı traktörün altında kalarak hayatını kaybetti. Haberi 3’TE
Konya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk, Gezi Parkı Olaylarının çözüm sürecinden rahatsızlık duyanlar tarafından organize edildiğini ve Türkiye’deki istikrarı bozmaya yönelik olduğunu vurguladı. Süreci Anadolu Günlük’e değerlendiren Öztürk, lokal eylemleri bir halk ayaklanması gibi gösterenlerin, Türkiye’deki olumlu havayı bozup karar alma mekanizmalarını zayıflatmayı amaçladıklarını dile getirdi.
Ülkenin mezhep problemine sokulmaya çalışıldığının eylemlerin daha ilk günlerinde görüldüğünü aktaran Öztürk, “Otuz beş yıldır binlerce insanın ölümüne neden olan terör olaylarını bitiren çözüm sürecinin hemen ardından ülke yeni bir krize sürüklenmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı. 1980 öncesinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Öztürk, “O zamanlar da mezhepsel olaylar vardı.” şeklinde konuştu. Haberi 8’DE
tarİh sİlle’DE CANLANIYOR
5
Bayrağa sarıldı
GUANTANAMO HAYATI FİLM OLDU
12
Ankara-Konya yolundaki trafik kazasında ölen 5 kişinin cenazesi defnedilmek üzere Mersin’e gönderilirken, yeni mezun komiser yardımcısının tabutu Türk bayrağına sarıldı. 6’DA
Argun’a 180, Okudan’a 5 yıl Fenerbahçe Futbol AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda basınla bir araya gelerek şike süreci, UEFA’nın verdiği 2+1 yıl Avrupa müsabakalarından men cezası ve gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yıldırım, “Aziz Yıldırım’ın kellesini Fenerbahçe’nin kalesini isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. Fenerbahçe’yi kapalı kapılar ardında bölmeye çalışanların amacı Fenerbahçe başkanlığını ele geçirmektir” dedi. Haberi Sayfa 13’TE
Konya’da devleti milyonlarca lira zarara uğrattıkları iddiasıyla Okyanus Şirketler Grubu’na yönelik yapılan operasyonda yakalanan ve aralarında Nusret Argun ve Selçuk üniversitesi eski rektörü prof. Dr. Süleyman Okudan’ın da bulunduğu 234 sanıklı dava karara bağlandı. Argun’a 180 yıl 4 ay 15 gün, Okudan’a 5 yıl, 115 sanığa 1 yıldan 42 yıla kadar ceza verilirken, 117 sanık ise beraat etti. Okudan gazetimizin imtiyaz sahibi Ahmet Aka’yı hakkında yaptığı fuhuş haberi nedeniyle defalarca mahkemeye vermiş, karar Okudan’ın aleyhine sonuçlanmıştı. Haberi 3’TE
PKK çekilmez Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “PKK çekilmedi ve çekilmeyecek” dedi. Çözüm süreciyle PKK’nın meşrulaştığını ileri süren Destici, bundan Türkiye’nin zarar göreceğini öne sürdü. Haberi Sayfa 11’DE
2
Kendine çarpan şahsı öldürdü Yaklaşık 3 hafta önce işlenen cinayetin zanlısı, öldürdüğü şahsın 5 yıl önce kendisini arabayla çarpıp sürüklediğini, cinayetten 1 gün önce karşılaşınca da kendisini bıçaklaması üzerine tabanca satın alarak karşılaştığı yerde öldürdüğünü söylediği öğrenildi. Yaklaşık 3 hafta önce işlenen cinayetin zanlısı, cezası kesinleşen bir suç örgütü lideriyle birlikte Antalya’da düzenlenen operasyonla yakalandı. Zanlının öldürdüğü şahsın 5 yıl önce kendisini arabayla çarpıp sürüklediğini, cinayetten 1 gün önce karşılaşınca ise kendisini bıçaklaması üzerine tabanca satın alarak karşılaştığı yerde öldürdüğünü söylediği öğrenildi. Olay, 5 Haziran 2013 günü Akşehir’de bir kahvehanede meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, 5 yıl önce otomobiliyle çarpıp sürükleyen Muammer Ü, olaydan 1 gün önce de Hasan B’yi bıçakla yaraladı. Bunun üzerine silah taşımaya başlayan Hasan B, olay günü karşılaştığı Muammer Ü’nün tekrar bıçak çekmesi üzerine tabancasını çıkartarak peş peşe ateş edince Muammer Ü. öldü, sokaktan geçen bir kadın da yaralandı. Olayın ardından kaçan zanlının yanında bulunan ve kaçmasına yardım eden Murat B. ile Bülent E. ise gözaltına alınarak çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
ÖRGÜTÜ LİDERİNİ DE YAKALADILAR Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, ilçe polisi ile birlikte çalışarak cinayet zanlısı Hasan B’nin ilk önce Ankara’ya gittiğini belirledi. Zanlının izini sürmeye devam eden Cinayet Büro Amirliği ekipleri, şahsın aynı ilçede “Paşa” lakabıyla nam salan ve suç örgütü suçundan 5 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunması nedeniyle kaçan Ethem B’nin (64) yanına gitmiş olabileceğini öğrendi. Polis, 21 gün süren araştırma sonucu ilk önce hapis cezası kesinleşen suç örgütü lideri Ethem B’yi villasında yakaladı. Ardından da polis, Ethem B’nin arkadaşının ofisinde sahte kimlikle gizlediği Hasan B’yi yakaladı. Antalya Adliyesi’ne sevk edilen Ethem B, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hasan B. ise Akşehir’e getirildi. Zanlının Muammer Ü’nün 5 yıl önce kendisine otomobiliyle çarpıp sürüklediğini, yıllar sonra tekrar karşılaşınca kendisini bıçakladığı için öldürmek zorunda kaldığını söylediği öğrenildi.
Ethem B, tutuklanarak cezaevine gönderildi
Buna can mı dayanır! Emine Aydın
Tuğba Aydın
Seydişehir’de, cinnet geçiren babanın eşini ve kızını öldürdükten sonra intihar ettiği ortaya çıktı. Babanın cinnet geçirme sebebinin iki hafta önce kullandığı kablo yüklü TIR’ın yanması sonucu 500 bin liralık borcu oluşmuş olması ihtimali üzerinde duruluyor.
Ahmet Aydın
seydişehir’de eşi ve çocuğuyla birlikte cansız bedeni bulunan şahsın cinnet giçirdikten sonra eşi ve çocuğunu boğduktan sonra intihar ettiği sanılıyor. Olay, Aktaş Mahallesinde Ahmet Aydın (41) ve ailesinin yaşadığı iki katlı evde meydana geldi. Sabah erken saatlerde evden çıkan Ahmet Aydın’ın oğulları Yusuf (18) ve Mücahit Aydın (12), iş için pazara gitmiş, dönüşte evde bir odada anneleri Emine Aydın (36) ve babasının, bir odada da kız kardeşleri Tuğba Aydın’ın (15) cesetleriyle karşılaşmışlardı. Olay yerine gelen Cumhuriyet savcısı ve polis ekipleri incelemelere başladı. Yaklaşık 3 saat
süren çalışma sonucunda babanın cinnet geçirerek karısı Emine ve kızı Tuğba Aydın’ı çamaşır ipiyle boğduktan sonra kendisinin sağ bileğini keserek intihar ettiği ortaya çıktı. Polis ekipleri olay yerinde yaptığı araştırmada, şoförlük yaptığı öğrenilen Ahmet Aydın’ın kullandığı kablo yüklü TIR’ın iki hafta önce Konya Ereğli Karayolu’nda yanması sonucu 500 bin liralık borcu oluştuğu, bunu ödemekte zorlandığı için cinnet geçirip intihar etmiş olabileceği üzerinde duruluyor.
3
Okudan da yandı Konya’da devleti milyonlarca lira zarara uğrattıkları iddiasıyla yakalanan Okyanus Şirketler Grubu Yöneticisi Nusret Argun’a 180 yıl, S.Ü. eski Rektörü Süleyman Okudan’a 5 yıl ceza verildi. Konya’da, devleti milyonlarca lira zarara soktukları iddiasıyla Okyanus Şirketler Grubu’na yönelik yapılan operasyonda yakalanan ve aralarında holdingin patronu Nusret Argun’un da bulunduğu 234 sanıklı dava karara bağlandı. Holding patronu Nusret Argun 180 yıl 4 ay 15 gün, Selçuk Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan ise 5 yıl hapse mahkum oldu. 115 sanık 1 yıldan 42 yıla kadar hapse çarptırılırken, 117 sanık ise beraat etti. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinde yaklaşık 5 yıldır, ‘çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, üye olmak, rüşvet, yağma, ihaleye fesat karıştırmak’ suçlarından yargılanan sanıklar karar duruşmasına çıktı. Tutuklu sanıklar holding patronu Nusret Argun ile diğer tutuklu sanıklar İlker Turdan, Hayri Yıldıray Kocamaz, Hüseyin Taşdöğen ve Mustafa Mete ile bazı tutuksuz sanıklar duruşmada hazır bulundu. Argun, mahkemedeki savunmalarında tezgah kurulduğunu ileri sürüp, iddiaların hepsinin hikaye olduğunu savundu. Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmedi. Nusret Argun, karar öncesi reddi hakimde bulunurken, mahkeme ise, Argun’un bu talebini davayı uzatmak olarak değerlendirip red-
detti. Ardından da Argun’un avukatı mahkemenin verdiği reddi hakim talebinin reddine itiraz etti. Bu talep de reddedildi. Daha sonra mahkeme başkanı kararı okudu. Argun’a toplam 180 yıl 4 ay hapis cezası verilirken, Ar-
gun ile birlikte yargılanan tutuksuz sanık Selçuk Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan ise 5 yıl hapse çarptırıldı. 115 sanık 1 yıl ile 42 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkum edilirken, 117 sanık ise beraat etti.
Traktörün altında kaldı Feci kaza: 2 ölü Konya’da gurbetçi ailenin içinde bulunduğu minibüsün takla atması sonucu 1’i çocuk 2 kişi öldü, 3 kişi de yaralandı. Kaza, Konya-Ankara yolunun 60. kilometresinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Avusturya’dan Mersin’in Mut ilçesine gittikleri öğrenilen İlhan Arı (59) idaresindeki minibüs, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak şarampole indi. Sürücü minibüsü yola çıkarmaya çalıştığı sırada araç takla atmaya başladı. Yaklaşık 28 metre takla atarak ilerleyen minibüs yol kenarında yan yatmış şekilde dururken, kazada Yakup Arı (40) ve oğlu İsmail Samet Arı (7) olay yerinde hayatını kaybetti. Yaralanan sürücü İlhan ve Tuğçe Arı (8) ve Mihriban Arı tedavi altına alandı. Olay yerinde yapılan incelemelerin ardından cesetler hastane morguna kaldırıldı.
Beyşehir’in Karaali beldesinde evinin önündeki bahçede oynayan 1 yaşındaki bebek, kendisini fark etmeyen babasının kullandığı traktörün altında kalarak hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, traktörüne binen evli ve 3 çocuk babası Muammer Erdal (25), annesi evde yemek yaptığı sırada bahçede oynayan 1 yaşındaki kızı Fatma Erdal’ın traktörün iki lastiği arası-
na girdiğini fark edemedi. Traktörü hareket ettirdiğinde arka lastiğin vücudunun üzerinden geçtiği 1 yaşındaki küçük kız ağır yaralandı. Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Fatma bebek, yapılan müdahalenin ardından hayati tehlikesi nedeniyle hava ambulansı ile sevk edildiği hastanede doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
İRAN İLE DOST OLMAK
B
atı ülkeleri olarak tanımlanan gelişmiş ülkeler artık zirvede aşağı inmeye çoktan başladı ve dünyanın güç merkezi doğuya kaydı. Batılı ülkeler bu inişi yavaşlatmak için ellerindeki bütün imkânları kullanıyor. Bu günlerde ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan eylemler, artık dünyada son söz hakkını kullanmaya çalışan ülke ve baronların planlamaları ile ortaya çıkan volkanlardır. Bu eylemler ya batının çöküşünü hızlandıracak ya da batının hegemonyasını bir süre daha devam ettirmesini sağlayacaktır. Batı ülkeleri yaklaşımının coğrafi bir tanımlamadan çok, yaklaşık son iki yüzyılda diğer halkları sömüren ülkeler anlamında kullanıldığını hatırlatalım. SSCB’nin dağılma süreciyle birlikte doksanlı yıllar ülkemizde heyecanlı başladı. Bunun nedeni Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleriydi. Fakat bu ülke liderini kaybetti. Özal’ın ölümü ile birlikte ülkemiz insanının umudu da bir başka bahara kaldı. Sonuçta 90’lı yıllar ülkemiz açısından fırtınalı yıllar olacaktı. 97 Haziranında Türkiye batıyı kendisine düşman edecek bir adım attı ve D8 organizasyonunu oluşturdu. D8’in kuruluşunda 15 gün sonra Erbakan hükümeti düşürüldü. Organizasyonda yer alan ülkelerin hepsi (İran hariç) iç karışıklıklarla uğraştılar hatta en çok nüfusa sahip Endonezya bölündü. İran bu yıllarda ülkemiz üzerinde oynan oyunlarda hep vardı. Sincan’da düzenlenen Kudüs gecesinde etkinliği olan İran, dönemin hükümetine yakın durmayı ihmal etmeden yoluna devam ediyordu. İran, ülkemizde sağ siyasetin önünde ciddi bir handikaptı, ama o zamanki siyasiler de şimdikiler de bu ülkeyi dost bilmeye devam ettiler. 2003’teki Irak Savaşı sonrası Batılı emperyalistlere karşı İran’ı koruyan Türkiye, yine 2000’li yıllarda İran topraklarındaki Türk hareketlerini de sakinleştiren, yatıştıran ülke oldu. Oysa İran siyaset tarzı olarak Türk solunu destekleyen bir ülkedir ve sağ siyaseti hep arkadan vurmuştur. Otlukbeli’nden Çaldıran’a, 1555 Amasya Anlaşması’ndan Bağdat Seferlerine… Ve en nihayetinde Gezi Olaylarına kadar yaşananların hinterlandı hep aynıdır. Sincan’da tanklar yürürken hükümet Türkiye’yi İranlaştırmakla suçlanıyordu. Daha dün Batıya karşı kendisine kalkan olan Türkiye’yi bugün eylemlere katkı vererek arkadan vurmaktan çekinmeyen İran aslında tarihî derinliği olan genel siyasetine devam etmektedir. Bu sayede ülkemizin kendi iç işleri ile uğraşması sayesinde hem İslam dünyasında nüfuzunu koruyor, hem mezhepsel siyaset algısını devam ettiriyor hem de Sünni Müslümanların ilerlemesine taş koyuyor. Ülkemizdeki sağ siyasetçilerin İran’a bakışlarını gözden geçirmeleri bugün artık zaruret halini almıştır. Türk dışişleri de artık bin yıllık tarihi tecrübeye göre siyaset üretmelidir. Tuğrul Bey’den bu yana neyin mücadelesi içerisindeysek yarın da aynı sorunları yaşayacağımızı unutmadan yolumuza devam etmek zorundayız. İran en azından ülkemizin gelecekle ilgili planlarında dost ülke kategorisinden çıkarılmalıdır. Bu ülkede çıkabilecek iç karışıklıkta hükümetimiz sakinleştirici rolünü bırakmalı mümkün olursa bu ülkedeki Türk gruplara destek olmalıdır. Bizim büyüyüp güçlenmemizden en çok endişe eden ül
4
Gitmesek de görmesek de bizim diyeceğimiz, tarihinden coğrafyasına, kurdundan kuşuna “bizim” diyeceğimiz şehirler buralar. İnsan ve medeniyet mirasına saygımız, tabiata olan aşkımız bizi bu topraklara çekiyor…
Y
azarlar Birliği’nin kaçıncı gezisi bilmiyorum. 7-8 yıldan fazladır bildiğim “Yazılacak çok şeyimiz var” gezilerinde birinde olmazsa diğerinde bulunmaya çalışıyorum. TYB Konya Şube Başkanı M. Ali Köseoğlu’nun daveti ile bu kez rotanın Toroslar’ın yeşile doymuş bayırları olacağını zannediyordum ki, gezi programı ile yolculukta karşılaşınca kısa bir süre şaşkınlık yaşadım. İki güne hem tabiat hem de tarih sığdırılmıştı. Daha gitmeden ulu çamların gölgesinde şirin bir Anadolu kasabası hissini bende uyandıran Çamardı ilçesi, belki pazarını kaçırıp eşeğimizi Niğde’ye süreceğimiz Bor ve tabi ki Niğde şuracıkta, sabah çıkıp akşam dönülecek uzaklıkta bir yerdeydiler. Ancak bunca yaşımıza rağmen gitmemiş ve görmemiştik. Gitmesek de görmesek de bizim diyeceğimiz, tarihinden coğrafyasına, kurdundan kuşuna “bizim” diyeceğimiz şehirlerdi buralar. İnsan ve medeniyet mirasına saygımız, tabiata olan aşkımız bizi bu topraklara çekmişti. Ortak kültürel değerlere sahip bu şehirlerde bize benzeyen bizi saran, bizi bağrına basan insanlarla buluşmak, hasbihal etmek, tarihe not düşmek ise bir başka güzeldi. Bor’da Başkan Sıtkı Erat, Niğde’den koşup gelen Milli Eğitim Müdürü Celalettin Ekici ve Müdür Yardımcısı Yusuf Ekinci bizi hiçbir mekanda yalnız bırakmadılar. 7’den 70’e Konya-
lı misafirler olarak ağır misafir nasıl ağırlanırsa öyle ağırlandık. Aladağlar’ın eteğinden büngüldeyen Ecemiş Çayı’nın elinizi ayağınızı daldırdığınızda bıçak gibi kesen suyunda soluklanmak, birkaç yudum içivermek hepimize ilaç gibi gelmişti. Tertemiz havanın ciğerlerinize dolup boşalmasıyla bedeninizde duyduğunuz ferahlık ve yaşama sevinci tarif edilemez. Çamların ve dağların ardındaki şirin ilçenin çok genç ama çok beyefendi kaymakamı Mehmet Fevzi Dönmez’in samimi ve dostane ilgisi anlatılamazdı. Alışılmış protokol mesafesinin devre dışı kaldığını görmenin mutluluğudur bazen. Bazen de kaymakamlık esvabını çıkarıp köylülerle sanki içlerinden biri gibi olmanın keyfini çıkarmaktır. Mehmet Fevzi Dönmez, ilk görev yeri olan Çamardı’ndan ayrılık zamanı geldiği haberini bizimle paylaşırken de Mahmatlı köyünün güzel insanlarıyla selamlaşırken de devlet adamından çok hizmet adamı olduğunu gösteriyordu bizlere… Bor’un pazarı geçmeden yetişmek istiyoruz. Hoş pazarın hangi gün kurulduğunu da bilmiyoruz. Bor’da Belediye Başkanı Sıtkı Erat ve Niğde’de uzun yıllar eğitimcilik yapan, kültürel ve edebi ortamların daimi insanı KOP Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü hemşerimiz H. İbrahim Tongur, Niğde Milli Eğitim Müdürü Celalettin Bey, Müdür Yardımcısı Yusuf Bey’le birlik-
te Üstünpark’ın asırlık çınarları, selvileri altında keyifli bir sohbet yaptık. Bir yemek aralığında geçen sohbetin konusu Bor ve Borlu insanlar oldu. Siyasetçilerle kültür ve edebiyattan çok siyaset konuşmak da sohbetin doğası gereğidir. Sıtkı Bey, diğer belediye başkanlarından farklı olarak bir yazar olmasa da okumayı ve okuyanı, yazanı çok seviyor. Bor’un manevi önderlerine, kültür adamlarına sahip çıkıyor, bu insanların şehrin tanıtımına hem kaynaklık hem de aracılık edeceğine inanıyor. Bor’un o meşhur pazarının Salı günü olduğunu ve malum deyimin hikayesini öğrendikten sonra daha gezilecek çok yer var deyip yola çıkıyoruz. Kemerhisar Tyana Su Kemerleri, Gümüşler Manastırı, Kleopatra Havuzu’nda fotoğraflık konaklamalar yapıp Halil İbrahim Tongur’dan Kleopatra’nın hikayesini dinliyoruz. Mitoloji bu ya, o güzelim havuzu bazen sütle doldurup muhteşem beyazlığın kollarına kendini bırakırmış Kleopatra. Bilmiyorum ama muhtemelen halk da açlıktan kırılmıştır. Kleopatra üzerine kurulan yeni hikayeleri de arkadaşları-
mızdan dinledikten sonra yolculuğun ana merkezini oluşturan Toroslar’a geçiyoruz. Niğde’de Aladağlar bölgesinde yer alan, 3756 metre yüksekliğindeki Demirkazık bütün heybetiyle, bütün ihtişamıyla işte karşımızda… Dağlara hayranlığım, kainat ayetlerinin akla gelen ilk sembollerinden olmaları… Sonra denizler gelir. Sonra geniş düzlükler, ve nehirler… İki gün boyunca yanıbaşımızda duran ve bir selam kadar yakın olan bu dağlar silsilesinin doruklarına ulaşmak mümkün olmadı ama dağlar, hepimizin gözünü gönlünü aydınlattı, içimize ferahlık verdi. Bir ünsiyet kurduk onlarla. Dağların kucağındaki Çımbar vadisine daldık, kimimiz yenik düşüp kalakaldı yarı yolda, kimimiz gözüne kestirdiği bir küçük zirveye ulaşmanın mutluluğunu yaşadı. Doğal ve tarihi güzellikleriyle ünlü bir turizm bölgesi olan Kapadokya’nın kapısı konumunda yer alan Niğde’de ise Kale, Saat Kulesi, Alaaddin Camii, Sungur Bey Camii (Ulu Cami) ve Beylikler dönemi eseri olan Ali Bey Medresesi (Ak Medrese) bizi ağırlayan mekanlar oldu. Şehir, Selçuklu ve diğer medeniyetlerden kalma tarihi eserleri yanında dağcılık ve doğa sporları bakımından önemli tırmanma parkurlarına sahip. Ağrı Dağı’ndan sonra en önemli tırmanma rotası olduğu söylenen Demirkazık’ın da içinde yer aldığı Bolkarlar ve Aladağlar’ın yanı sıra
diğer tarihi ve doğal güzellikleri ile önemli bu turizm kentini biz çok sevdik. Yazarlar ve Sanatçılar Birliği’ndeki (YAZSANBİR) yazar, şair ve aydınlarla, halk ozanlarıyla tertip edilen buluşma ise heyecan vericiydi. Ortak bir ses, ortak bir nefes oldu bu program. TYB Konya Şubesi’nde ve YAZSANBİR kadrosunda emeği geçen herkesi kutluyorum. Her iki kuruluştan da benzer etkinlikler bekliyoruz. TYB’nin yaza yaza bitiremediğimiz bu gezileri olmasaydı böyle bir turizm kentinden kim bilir ne zaman hangi münasebetle haberimiz olacaktı. Niğde’nin şanssızlığının Kapadokya antik kentine sahip Nevşehir’in gölgesinde kalmış olması herkesin ortak kanaati… Kendi adına bir üniversitenin kurulmasıyla, şehrin gelişmesine paralel birçok değişim yaşamış. Bir üniversite kenti haline gelmiş Niğde’de yaşamın ekonomik oluşu, kent içi ulaşımın ucuz ve sorunsuz olması, barınma imkânlarının yeterliliği, suç oranının çok düşük olması, sakin ve güvenilir sosyal yapısı, Anadolu’nun orta yerinde olması, üniversite öğrencileri açısından da şehri cazip kılan diğer unsurlar… Bu şehrin size de anlatacağı çok şey var derim. Kalesine çıkıp itulumaz dağlarına bakarken şehrin size söylemek istediklerini daha iyi duyacaksınız… Çok yakın bize… İki adımlık yer… Daha ne duruyorsunuz?!
5
Selçuklu Belediyesi, Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) turizme yönelik küçük ölçekli altyapı mali destek programı kapsamında “Tarih Sille’de Canlanıyor” projesi ile destek almaya hak kazandı. Selçuklu Belediye Başkan Yardımcısı Ayhan Gürbüzer ve MEVKA Genel Sekreteri Ahmet Akman tarafından imzalanan sözleşme ile mülkiyeti Selçuklu Belediyesi’ne ait iki adet tarihi evin tadilat ve
ANADOLU GÜNLÜK GAZETESİ Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 7 1-6 Temmuz 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka
restorasyon çalışmaları yapılacak. Proje ile Sille’nin tarihini, kültürünü ve sosyal yaşantısını yansıtacak turistik mekanlar oluşturulacak. Mali destek programının ve projenin genel amacının TR52 bölgesinin turizm çeşitlendirilmesi ve turizm altyapısının güçlendirilmesi yoluyla bölgenin cazibesinin ve rekabetçiliğinin arttırılması olduğunu söyleyen Selçuklu Belediyesi Başkan Yardımcısı Ayhan
1 1 2 3
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme
4
HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu
6
SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel
8
HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük
10
SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Yenal Kullap
12
Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 1 Temmuz 2013
5
7
9
11
13 14 15
2
3
4
5
6
7
8
9
Gürbüzer, projenin özel amacının da Sille bölgesinde turistik öneme sahip tarihi, kültürel ve doğal varlıkların çeşitlendirilmesi ve turizme alternatif modeller geliştirerek yeniden sunulması, küçük ölçekli altyapı (tadilat ve restorasyon) faaliyetlerinin yapılması olduğunu belirtti. MEVKA Genel Sekreteri Ahmet Akman, “Projenin Selçuklu Belediyesi’ne ve bölgeye hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
10 11 12 13 14 15
Soldan sağa
Yukarıdan aşağıya
1. Genellikle kadınların kullandığı bir seslenme sözü... Siirtli olma durumu... 2. Şeytana tapma... Roma halkından olan kimse... 3. Adı sanı bilinmeyen... Şişelenmiş bazı içeceklerin kapaklarını açmaya yarayan araç... 4. Osmanlı Devleti’nde Macaristan ve Hırvatistan’da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan... Kaymakamın makamı ve bu makama bağlı resmî dairelerin bütünü... 5. Yalıtılmış... Bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket... Karışık renkli, çok renkli, alaca... 6. Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden (eski)... Asla... 7. Amiplerin yol açtığı... Kakalamak işi... 8. Rutenyum elementinin simgesi... Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez... Keyifli bir durum anlatılırken “ne güzel, ne iyi” anlamlarında söylenen bir söz... Gam dizisinde “sol” ile “si” arasındaki ses... 9. Aşamalı, basamaklı... Mağaraların tavanında aşağıya doğru oluşan, genellikle koni biçiminde kalker birikintisi, damla taş, stalaktit... 10. Yardakçı (eski)... Eğdirmek işi... 11. Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Itırlı, kokulu (eski)... Deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet (eski)... 12. Taraflar arası düzenlenen ilk ve temel sözleşme... Arka, geri... 13. İlişkin, üstüne ait, dair, müteallik... Mezra... 14. Ayarlanmış, doğru çalışması sağlanmış, düzeltilmiş (saat, makine vb.)... Memenin süt salgılayan dokusu... 15. Kertenkelelerden, uzun vücutlu, sivri kuyruklu, çevik, böcekçil, küçük sürüngen hayvan... Etene (halk ağzı)...
1. Sinirli... Arkasına almak, yüklenmek... 2. Ters, huysuz (kimse) (halk ağzı)... Yardımcı... Türk alfabesinin yirmi sekizinci harfinin okunuşu... 3. Özerklik... Güçlükle, ancak, son dakikada... 4. Ulan... Açıktan, bedavadan, parasız olarak... Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı... 5. Nikellemek işi... Gün ortası, öğlen, öğle vakti... 6. Yüz... Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik... Tohumlarından yağ çıkarılan bir bitki... 7. Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare... Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı... Aleti olan veya aletle yapılan... 8. İmamın görevi... İğrenmek işi... 9. Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti... Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri... Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü... 10. Soluk borusu... Kesilmiş yer... Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik... 11. Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme... Yaban kazı... 12. Cemaate namaz kıldıran kimse... Alarmak durumu... Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk, oyun ebesi... 13. Boş söz (eski)... Bir olayın gerçekleşeceğini önceden bilme. 14. Vilayet... Düşünce, iş vb.nde aşırıya kaçmayan... Tornacılıkta, bir alet... 15. Yoksulluk içinde ve güçlükle (geçinmek)... Hareketli, işleyen, çalışan, etkili, faal, aktif, dinamik...
6
Tabutu Türk bayrağına sarıldı Ankara-Konya yolunda kazada ölen 5 kişinin cenazeleri defnedilmek üzere memleketlerine gönderilirken, kaçan tır sürücüsü aranıyor
Cipsten eroin çıktı Konya polisinin yaptığı çalışmalar sırasında gözaltına alınan bir şahsın üzerindeki cips paketinden satışa hazır eroin çıktı. Bir başka şüpheli ise eroini tuvalette imha ederken yakalandı. Konya Asayiş Şube Müdürlüğü ile Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’nden edinilen bilgiye göre, asayiş ve narkotik birimlerine bağlı ekipler dün kent merkezinde yaptığı çalışmalar sırasında uyuşturucu satışı yaptığı iddia edilen 5 şüpheliyi gözaltına aldı. Şüphelilerin evlerinde ve üzerinde satışa hazır 100 paket eroin ile çok sayıda uyuşturucu hap ele geçirildi.
Kayıp koyun anonsu Beyşehir’de kaybolan koyunun sahibi, belediyeden yapılan anonslarla aranıyor. İlçe merkezinde mahalle aralarında başıboş dolaşan koyun, çocukların sokaklarda uzun süren kovalamacasının ardından kent merkezindeki İlçe Özel İdare hizmet binasının bahçesine girdi. Beyşehir İlçe Özel İdare Müdürü Yunus Güven, bahçede su verip otlarla besledikleri koyunun sahibini bulabilmek için çalışanlarla birlikte seferber oldu ancak olumlu bir sonuç elde edemedi. Bunun üzerine Beyşehir Belediyesi’nden sahibinin bulunması için kayıp koyun anonsu yaptırdıklarını belirten Güven, “Sahibi çıkarsa oradan alır götürür. Koyunu şu anda bahçedeki bir ağaca bağladık. Koyuna su verdik, dairenin bahçesindeki otları yiyerek besleniyor” dedi.
Ankara-Konya yolundaki trafik kazasında ölen 5 kişinin cenazesi defnedilmek üzere Mersin’e gönderilirken, yeni mezun komiser yardımcısının tabutu Türk bayrağına sarıldı. Gece geç saatlerde AnkaraKonya yolunun 82. kilometresinde meydana gelen kazada, memleketleri Mersin’in Gülnar ilçesine giden Hasan Nişancı (48) yönetimindeki 33 ZA 353 plakalı otomobil ile Fırat Y. idaresindeki 61 K 11976 plakalı TIR çarpışmıştı. Kazada otomobil sürücü ile birlikte eşi Ayşe (40), çocukları Adem (22) ve Merve Nişancı (20) ile Havva Yeni (43) olay yerinde hayatını kaybetmişti. Kazanın ardından Konya’nın Kulu İlçesi Devlet Hastanesi morguna kaldırılan cenazeler, otopsi işlemlerinin ardından defnedilmek üzere memleketleri Mersin’in Gülnar ilçesine gönderildi. TABUTU BAYRAĞA SARILDI Kazada ölen Adem Nişancı’nın 2 hafta önce Ankara Polis Koleji’nden komiser yardımcısı olarak mezun olduğu, ailesi ile birlikte silah ve kimliğini teslim almak üzere gittiği Ankara’dan dönmek üze-
re yola çıktığı öğrenildi. Adem Nişancı’nın tabutu Türk bayrağına sarıldı. Öte yandan kaza sonrası olay yerinden kaçan TIR sürücü Fırat Y.’yi arama çalışmaları sürüyor. Jandarma ve polis sürücünün yakalanması için soruşturma başlattı.
Gökçek, “Gezi Parkı” olaylarına ilişkin, “Bütün olayların en ön safında CHP ve Kılıçdaroğlu var” dedi ve ekledi: CHP kapatılmalı.
Karatay Belediyesi, sosyal belediyecilik anlayışı çerçevesinde iki evladı engelli olan aileye akülü araba hediye etti. Konu ile ilgili bir açıklama yapan Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, Karatay’da ikamet eden Bahattin Çebiç’in biri 28 yaşında diğeri 21 yaşında olan engelli iki gencin yatağa bağımlı oldukları için dışarıya çıkamadıklarını belirtti. Engelli çocukları daha önce yerinde ziyaret ettiklerini ifade eden Başkan Hançerli, “Bu iki çocuğumuz için yapılabilecekleri değerlendirdik ve farklı bir model akülü araç temin ettik. Babalarının sürdüğü aracın arkasında oturan çocuklar bu sayede dışarı çıkma şansı buldular. Engelli kardeşlere Allah’tan şifa diliyor, anne ve babalarına da sabırlar diliyorum” diye konuştu.
7 SÜMEYYE MUHTEMEL
DENİZE TAŞ ATARSANIZ BALIK DA BİLİR HALIK DA!
O
kullar kapandı, küçük sabi çocuklarımızın okul bahçelerini şenlendiren kuş sesi cıvıltıları cami avlularına ta-şındı… anne babalarının dahi bir yerde beş dakika sakin oturtamadığı ele avuca sığmayan enerji dolu afacanlar onlar, hepsini toparlayıp saldık mahalle camisinin avlusuna, imam efendiye Allah kolaylık versin, Allah sabır versin.. Eee Allah yolunda çilesi büyük olan işlerin mükâfatı da büyük oluyor ve hocalarımız da bunu bildikleri için kendi çocuklarına dahi gösteremedikleri sabrı mahallenin çocuklarına göstermekte pek zorlanmıyorlar olsa gerek, değilse o kadar sese ve gürültüye katlanmaları mümkün olamaz… Hocalarımız onlara en sevimli ve sevdirici şekilde öğretecekler namaz surelerini, her akşam eve dönüşte öğ-rendiklerini büyük bir gururla okuyacaklar sizlere, sizler onları bağırlarınıza basıp yanaklarından öpeceksiniz… Ama çocuk bu, bir gün gelip yetmeyecektir bu ilgi; zor gelmeye başlayacaktır camiye gidip gelmek, bu ilgiyi biraz artırmak camiyi biraz daha sevdirmek, meseleyi biraz daha ciddiye almak ve de zaten monoton geçen bir okul döneminden sonra meseleyi biraz daha ilginç kılmak için bir çağrıda bulunmak istedim size. Bu çağrıyı hayra davet olarak da algılayabilirsiniz, öylede zaten… Efendim çağrım hali vakti iyi olan iş adamlarımıza, büyük kuruluşlarımıza, Pankobirliğimize, Ticaret Odamıza, Borsamıza, Belediyelerimize, her köy camisinde, her mahalle camisinde temel dinî eğitimlerini almakta olan bu sabi çocuklarımıza biraz destek vermeleri, destek derken cami imamı ile organize yapılabilecek
bir şey bu. Me-sela hoca efendimizin çocuklara bir çikolata ikram etmesi, ders aralarında birlikte yaptıkları birer bardak tuzlu ayran ikram etmesi, limonata ikram etmesi gibi küçük ikramlarla hayır sahibine büyük kazançlar sağlarken o ele avuca sığmaz afacanlara camiyi sevdirmek, hocayı sevdirmek, hani yabancı filmlerde papazlar çocuklara hep iyilikte bulunur, kendini sevdirir ya temsilde hata olmasın işte onun gibi bir şey, çocuk filmleri çekip hocalarımızı hacılarımızı yıllarca bize kötü lanse ettiler, bizse hep seyrettik seyirci kaldık. Küçük de olsa bir şeyler yapmak hiç yapmamaktan iyidir… Ben çok dinledim, “Küçükken babam beni camiye götürürdü. Bir gün camide bir adam beni bir kovaladı, sonra soğudum, bir daha da gitmedim” diyeni. Hepinizin hafızasında buna benzer hikâyeler vardır… İçinde bulunduğumuz zaman dilimini ve şer ocaklarını, şer odaklarını hepimiz biliyoruz. Selin önünden ne kurtarabilirsek kâr, değilse bir nesli umursamazlığımıza feda ederiz de çok geç farkına varırız… Sadece haramı helalı öğrenseler bile yeter, bu onların gelecekteki yol işaretleri olacaktır, hani yolların sağın-da solunda kedi gözleri vardır ya, son sürat giden sürücülere yoldan çıkma diye işaret verir ya, inanın o yumur-cakların şu an öğrenecekleri ileride o kedi gözleri gibi İslam’ın yol çizgisini gösterecek ve yoldan çıkarak hem bu dünyada hem öbür dünyada başlarını belaya sokmayacaktır…. Geçen gün Taşkent’ten Konya’ya kadar yolculuk yaptım, bir cami önünde, bir petrolde, bir de dinlenme ye-rinde durdum, kullandığım arabanın arka kol-
tuğunda bilgisayarım vardı. Konya’ya geldim yok, arka bagaj açıkmış, bilgisayarında değilim, içinde bulunan onca hikâyelerim senaryolarım gitti ve yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştığım ve veda hutbesini 13 film hakkında senaryolaştırmaya çalıştığım emeğim gitti. Niçin satsan dört beş yüz edecek bir bilgisayar için, yıllardır biriktirdiğim oyuncu listem gitti, kaş göz arasında haramı helâlı bilen birisi bunu yapar mı, ama öğretilmediyse yapar…
Bu çocuklar yarın büyüyecekler, onlarla birlikte hırsları da büyüyecek, ihtiyaçları da artacak… Belki de kötü alışkanlıklar edinecekler ve bir gün sizin arabanızdan, ya da avlunuzdan ya da ne bileyim işyerlerinizden bir şeyler götürmek için kilidinizi zorlayacaklar… Hırsızlık yapan çocukların geçmişine bakar iseniz bu haram helal bilgisinin eksikliğini göreceksiniz ve bu ayıp sadece hocalarımızın değil, sadece öğretmenlerimizin değil, bu ayıp hepimizin diyorum ve karınca kaderince sizlere seslenmeye çalışıyorum ve diyorum ki denize bir taş da siz atın balık da bilir, Halik de…
ASIL MESELELERİMİZ
S
on dönemde yaşanan olaylar bizi asıl meselelerimizden uzaklaştırdı. Daha ciddi işlerimiz varken neredeyse hepimiz bu olaylara bakakaldık. Diyorum ki; artık bu mevzuları siyasetçilere, sosyologlara, popüler kültür bir tantana çıkarsa da televizyona çıksak diye düşünen, bunları fevkalade muazzam şeyler gibi gören zevata bırakalım. Yaz kurslarının açılıp çocukların camileri doldurduğu şu günlerde benim
bir şeyler hem de) bilmek gerekir. Yapılanlar iyi niyetli olsa bile bunun bizi iyi yerlere götüremeyeceğini düşünüyorum. Zaten sünneti kırpa kırpa kuş kadar bıraktılar elimizde. Şimdi de Kur’an’ı “anlamak” mı “inanmak” mı konusunda kafamızı bulandırıyorlar. Çağımız Müslümanlarının temel probleminin iman olduğu aşikâr. İnandık diyoruz ama kadere ve kıyamete iman konusunda ciddi sıkıntılarımız var. O kadar şuurumuzu yitirmi-
meselem; Arapça eliyle Kur’an’a yapılmak istenenler. Hepimiz etrafımızda görmüşüzdür; belli bir yaşı geçmiş teyzeler mahallerinde herhangi bir hocadan (nerelerden eğitim aldıklarını bilmiyorum) Kur’an’ı anlamak için Arapça öğrenmeye çalışıyorlar. Birileri onlara Kur’an’ı anlamak gerektiğini bunun içinse Arapça öğrenmek gerektiğini söylemişler ama eksik söylemişler. Arapça öğrenmemiz gerekir evet, ama yalnız deve için doksan küsur kelimenin kullanıldığı bir dilden bahsediyoruz. Hem bu dil herhangi bir beşere ait kitap değil ki. Kur’an’ı anlamak için sünnetten de bir şeyler (baya
şiz ki “Allah korusun bunlar şeriatı getirecek” diye cümle kurabiliyoruz ya da bir iş yaparken bunun bizi doğrudan cehenneme sürükleyebileceği aklımızın ucundan geçmiyor. Bir işimiz olmayacak gibi olduğunda “İşimiz Allah’a kaldı” diyoruz sanki daha önce başka birinin elindeydi, sanki başka birinin gücü yeter. Örnekleri çoğalta da biliriz ama bu kadarı bile konuyu anlamamız için kâfi. Bir an önce bir şeyler yapmamız lazım. İnsanlar artık “sakız çiğnemek orucu bozar mı?” diye basitliğin zirvesi şeyleri değil daha ciddi şeyleri düşünmeli. Rahman yardımcımız olsun ve bizi korusun.
8
Mezhep krizi çabası
KTO Başkanı Selçuk Öztürk, faturası 200 milyon lirayı aşan Gezi Parkı olaylarının, çözüm süreciyle bir bayram havası esen ülke atmosferini bozup mezhep problemi çıkarmaya yönelik olduğunu kaydetti.
K
onya Ticaret Odası (KTO) Başkanı Selçuk Öztürk, Gezi Parkı Olaylarının çözüm sürecinden rahatsızlık duyanlar tarafından organize edildiğini ve Türkiye’deki istikrarı bozmaya yönelik olduğunu vurguladı. Süreci Anadolu Günlük’e değerlendiren Öztürk, lokal eylemleri saatlerce canlı yayında bir halk ayaklanması gibi gösterenlerin, Türkiye’deki olumlu havayı bozup karar alma mekanizmalarını zayıflatmayı amaçladıklarını dile getirdi. Ülkenin mezhep problemine sokulmaya çalışıldığının eylemlerin daha ilk günlerinde görüldüğünü aktaran Öztürk, “Otuz beş yıldır binlerce insanın ölümüne neden olan terör olaylarını bitiren çözüm sürecinin hemen ardından ülke yeni bir krize sürüklenmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı. 1980 öncesinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Öztürk, “O zamanlar da mezhepsel olaylar vardı.” şeklinde konuştu. Tüm dünyayı etkileyen ve Yunanistan, İngiltere, ABD gibi birçok ülkenin hâlâ aşamadığı 2008 krizini Merkel ile Almanya’nın, Erdoğan ile de Türkiye’nin aştığını kaydeden KTO Başkanı Öztürk,
Türkiye’nin bu başarısının birilerini rahatsız ettiğini dile getirdi. Türkiye’nin güvenli bir liman olmadığı görüntüsü çizilerek ülke itibarının düşürülmeye çalışıldığını belirten Öztürk, “Ben hükümetin yaptığı her şey doğru demiyorum, ancak bazı hatalardan dolayı Başbakan’ın zayıflatılmaya çalışılmasını da doğru bulmuyorum.” dedi. Olayların ülke ekonomisine etkisi konusundaki sorumuzu da cevaplandıran Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, “Olayların faturası ülkemize iki dev hastane kazandırabilirdi” şeklinde yorumladı. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ABD temaslarında da kendisine Gezi Parkı Olaylarının sorulduğunu anlatan Öztürk, olayların bir isyan gibi algılandığını söyledi. ABD Merkez Bankası’nın (FED) “tahvil alımı azaltılacak” yönündeki açıklamasının krizden çıkış işareti olarak algılandığı ve Dolar’ın ABD’ye yöneldiğini anlatan Öztürk, “Sıcak paraya ihtiyaç olduğu bir dönemde ülkeden para çıkışının olumsuz etkileri muhakkak olacaktır. Ancak ben Türkiye’nin bu tür durumlarda savrulmayacak bir güce kavuştuğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
KTO BAŞKANI ÖZTÜRK
Eylemler darbeye teşebbüs Her Yerde Adalet Platformu, dokunulmazlık zırhına bürünüp, darbe yolu ile iktidar devşirmeye kalktığını ileri sürdüğü ana muhalefet partisi milletvekillerinin darbeye teşebbüsten yargılanmasını talep etti. Platform Başkanı Özkan Öztürk, hükümete de ‘AB sevdasından vazgeçin’ uyarısında bulundu. “PERDE ARKASINA BAKILMALI”
“İKTİDAR OLAMAYACAKLAR”
Her Yerde Adalet Platformu Başkanı Özkan Öztürk, Gezi Parkı eylemleriyle ne yapılmak istendiği, CHP’nin bu olaylardaki tavrı ve hükümetin ülkeyi Avrupa Birliği’ne (AB) girme çalışmaları hakkında açıklamalarda bulundu. Gezi Parkı eylemlerinin ‘Darbeye Teşebbüs’ eylemi olduğunu belirten Öztürk, “Bu eylemlerin Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) karşılığı 312. madde de belirlenmiştir. Bu nedenle şuan soruşturmaları yürüten makamların, piyonlar ile uğraşmak yerine perdenin arkasında duran asıl aktörlerin ve en başta bir kısım medya ve iş dünyasının patronlarını ve dokunulmazlık zırhına bürünüp, darbe yolu ile iktidar devşirmeye kalkan ana muhalefet partisi milletvekillerinin de bu maddeden yargılanmasını talep ediyoruz” ifadesini kullandı.
Öztürk, CHP kurmayları ve genel başkanının partinin adını değiştirmeye ya da gerçekten halkın yanında yer almaya davet ettiğini ifade etti. Öztürk, “Silivri de yargılananların, gezi parkındaki illegal örgütlerin yanında yer aldığı sürece, uluslararası sömürgeci güçlere bu ülkeyi şikâyet ettiği sürece, millet ile halk ile kavga ettiği sürece iktidar olamayacaklarını unutmasınlar” dedi. “BU SEVDADAN VAZGEÇİN” Hükümetin 50 yıllık AB sevdasından da vazgeçmesi gerektiğini kaydeden Öztürk, “AB sicili bozuk kanlı bir medeniyetin temsilcisi. Artık gelin bu sevdadan vazgeçelim. Demokratikleşme ve insan hakları noktadaki Kopenhag ve Helsinki kriterlerinin isimleri de İstanbul ve Ankara kriteri olsun” diye konuştu.
Azimli hırsızlar K
onya’da polis ekipleri nefes kesen bir kovalama sonrası iki hırsızlık şüphelisini bir evin bahçesinde yakaladı. Hırsızların daha önce defalarca yakalanıp serbest kaldıkları ve 100 ayrı olaydan kaydı bulundukları öğrenildi. Bu olayla birlikte hırsızlar 101. vakasını da gerçekleştirmiş oldu. Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık ve Oto Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, kent merkezinde ev, iş yeri ve araçlarda meydana gelebilecek hırsızlık olaylarıyla ilgili belirli noktalarda görev alarak çalışma yaptı. Polisin çalışma yaptığı bölgelerden biri olan Meram Aksinne Mahallesi’nde bir otomobilin camı patlatılarak içeri-
sindeki 400 lira, kredi kartı ve kimliklerin olduğu el çantası çalındı. Hırsızlık olayını gören vatandaşlar durumu polise bildirdi. Yakın bölgedeki ekipler, hırsızların kaçış istikametine doğru yaptığı çalışmada şüphelileri gördü. Birlikte kaçan 2 şüpheli, yaklaşık 10 dakika süren kovalamaca sonrası bir evin bahçesinde kıskıvrak yakalandı. Polis yakaladığı şüphelilerin daha önce onlarca kez yakaladıkları M.M.( 17) ile arkadaşı Bilal U.( 20) olduğunu gördü. Şüphelilerden M.M.’nin her defasında yaşı küçük olması nedeniyle serbest kaldığı, Bilal U.’nun ise tutuklanıp kısa süre cezaevinde yattıktan sonra çıktığı öğrenildi. (iha)
9
FERİDE YÜZER
TANRISIZ AHLÂK
W
alter Sinnott-Armstrong Tanrısız Ahlak kitabında ahlakın Tanrı’dan ve dinden bağımsız olduğu tezini savunur. Hem bir ateist hem bir agnostik olan felsefe profesörü, ahlakın fıtrî bir duygu olduğunu ve bir ateistin de ruhunda ahlaki değerleri barındırabileceğini söyler. Armstrong “Ahlak fıtrî bir erdemdir.” derken bu tezi savunduğu kitabının satır aralarında bir Yaratıcının varlığını kabul etmiş olur aslında. Bu bağlamda Armstrong’un tezini kabul edip “Gezi Parkı” eylemine destek veren laiklerin ve ateistlerin ahlaklı ve hatta kendi gibi düşünmeyen insanlara karşı saygılı olduğunu söyleyebiliriz. Tabi Taksim’de toplananların hangi ahlak üzerinde birleştiklerini çözebilirsek. Demokrasi ve özgürlük için sokaklara döküldüğünü iddia eden ancak seçimin meşruiyetini tanımayan “Seçimle geleni darbeyle indiririz” diye bağıran, işine geldiğinde “Hükümet, bölücülerle anlaşıyor” deyip işine geldiğinde terör örgütünün bayrağını Atatürk posterinin yanına asıp “İşte farklı düşüncelerin sentezi” diye insanları kandırmaya çalışanlar hangi ahlak üzerinde? Türkiye’de bir zamanlar ezilen insanların haklarını teslim eden hükümete ağaçtan - sudan bahanelerle veryansın edip başbakanı Suriye’de binlerce insanı katleden Beşşar Esed’e benzeten aynı zamanda Beşşar’a destek veren, savaştan kurtarabilen insanlar ülkemize sığındığında “Olmaz böyle şey!” diye itiraz edenler hangi ahlak üzerinde? Halkın birbirine düşmesinden mutlu olan ve her şeye muhalefet etmekten başka bir özelliği olmayan “Hadi sen söyle” denildiğinde bir proje ortaya koyamayan, ülkenin ve halkın değerlerine saygı duymayan Batı’dan gelen her şeyi medeniyet sayan laikçi partiler ve partizanları hangi ahlak üzerinde? Polise saldıran, cenge giden askerler gibi çatışma hazırlığı yapan, kamu mallarına zarar veren hatta ağaç için başlatılan eylemde ağaçları söken, verdiği zararı telafi etmeyi düşünmediği gibi üstüne bir de “Çadırlarımız ödensin” diye çığırtkanlık yapan eylemciler hangi ahlak üzerinde?
“Bu gençlik başka gençlik”, “Bu gençler ağaç-çiçek gençliği”, “Bu gençler karıncayı bile incitmez”, “İşin politikayla ilgisi yok” deyip sürekli onların yaptığı vandallığı ve hazlarını meşru göstermeye çalışan, üstelik “Oyuna gelmeyin” diyen herkesi “Bunlar koyun sürüsü”, “Tayyib’in köpekleri” diye yaftalayan değerli yazarlar, çizerler, büyükler, önderler hangi ahlak üzerinde? Başbakan vandallara “Çapulcu” dediğinde “Vay efendim Necip Fazıl da bunu hareket ordusu için söylemişti, Necip Fazıl’la Tayyip Erdoğan aynı kafa” deyip -icraatını beğenin ya da beğenmeyin- Türkiye’nin Başbakan’ına küfreden, danışmanlarını “yardakçı”, Tayyip Erdoğan’a destek verenleri de “yalaka dindarlar” diye aşağılamaya çalışan muhterem insanlar hangi ahlak üzerinde? Eylemlerin ilk anından beri Türkiye’de bir iç savaş varmış havasını oluşturmaya çalışan üstelik esnafın “zararımız çok büyük, bu ülke hepimizin, insanlar evlerine ekmek götüremiyor, bitirin şu eylemi…” sözlerini çarpıtarak “Esnaf polisin taksimden çekilmesini istedi” diyerek haber veren halkın haber kanalı hangi ahlak üzerinde? Kanal İstanbul projesinden duyduğu hazımsızlığı Taksim’de kusmaya çalışan sözde Türkiye’nin iyiliğini isteyen ülkeler ve her halden kendilerine pay çıkarma peşinde olayları önce “Türk Baharı” gibi yansıtmaya çalışan sonra Kazlıçeşme’deki “Demokrasiye saygı” mitingini hükümet aleyhtarı gibi gösteren onların yalancı medyaları hangi ahlak üzerinde? Bugünkü AKM’nin kurulmasından önce Osmanlı’dan kalma tarihi yapı; Topçu Kışlasının ve oradaki Müslüman mezarlığının kazınmasından hiç rahatsız olmamış, “Müslüman kesim de devrime destek veriyor” imajını oluşturmak için Taksim’de kandil kutlamaya kalkan abdestli sosyalist Müslümanlar hangi ahlak üzerinde? Bu yaşananlar Armstrong’un bu tezinin eksik olduğunu gösteriyor, zira fıtrî ahlakın korunması için İlahî bir mesaja ve rehbere ihtiyacımız var. Yoksa ne ahlaktan ne de insandan bahsetmemiz mümkün değil. Vesselam.
Gururlandık
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları havadan ve yerden atılan gerçek mühimmatlarla hedeflerin vurulmasını izledi
G
enelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sahip olduğu gücü bölgesinde ve dünyada barış, huzur ve istikrarın sağlanması için kullanmaya devam edeceğini söyledi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Hava Kuvvetleri Komutanı Hava Orgeneral Mehmet Erten, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral E. Murat Bilgel, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, üst düzey askeri personel ve yabancı askeri ataşelerle birlikte Pençe 2013 Hakiki Mühimmat Atışları ve Işık-13/1 Tatbikatını izledi. Konya Atış Sahasındaki kuleden savaş uçaklarının gerçek mühimmatlarla hedefleri imhasını gören Orgeneral Özel ve beraberindekiler tatbikatın ikinci aşamasında, jenerik senaryo dahilinde gerçekleştirilen bir saldırı ve kurtarma operasyonunu izledi. Senaryo gereği, zırhlı bir Tabur Komutanlığı’na saldırı yapıldı. Tabur Komutanlığı bağlı olduğu Tümen Komutanlığından, Tümen Komutanlığı da bağlı bulunduğu Ordu Komutanlığından yardım istedi. Yardım çağrısının ardından harekete geçen Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Lazer İşaretlemeli Mesafe Ölçme Sistemleri arasında yer alan ve ASELSAN tarafından geliştirilen “Engerek” adı verilen lazerle saldırı yapan hedefleri işaretledi. Türkiye’nin değişik illerindeki üslerinden kalkarak
atış alanına gelen F-16 ve F-4 savaş uçakları lazer güdümlü bombalarla ‘Önce Vatan’ parolasıyla hedefleri imha etti. Tatbikatta senaryo gereği, lazer güdümlü bomba atan bir F-16 savaş uçağı motor arızası nedeniyle düştü. Düşman kuvvetlerin bulunduğu alana düşen uçağın pilotu atlayarak kurtuldu. Yeri belirlenen pilotu kurtarmak için 3 helikopter düşman kuvvetleri ateş altına alırken 2 helikopterle alana inen Özel Kuvvetler Komutanlığı Muharebe Arama Kurtarma unsurları pilotu alarak uzaklaştı. Bölgeden ayrılırken helikopterler alanda bulunan düşman kuvvetleri de yok etti.
“GURUR DUYDUM”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel tatbikatın sonunda yaptığı konuşmada, Hava, Kara ve Özel Kuvvetler Komutanlığının müşterek yaptığı tatbikatı gururla izlediğini söyledi. Silahlı Kuvvetlerin ulaşmış olduğu teknolojik altyapıyı ve vurucu gücü gösteren bu tatbikattan gurur duyduğunu, iftihar ettiğini kaydeden Genelkurmay Başkanı Özel, “Hava Kuvvetlerimiz, Türkiye Cumhuriyetinin göz bebeği, vuru gücü olarak kendisine verilecek görevi her zaman başarabilecek bir güçte ve kudrette olduğunu gördüm. Günümüzde uzun menzilli, hassas güdümlü mühimmatın önemi bugün için herkes tarafından malum olduğunu düşünüyorum. Pilot zayiatıyla birlikte hedef bölgesinde kont-
rolsüz sivil bir zayiat riskini de önemli ölçüde azaltan bu tür mühimmat muharebede önemli bir kuvvet çarpanı olmuştur. Bugün SOM, HARPY ve Hassas Güdüm Kiti ile yapılan atışlarda bu konudaki imkan ve kabiliyetlerimizi başarıyla sergilemiş olduk. Sadece az sayıdaki modern ordulara bulunan bu yeteneğe sahip olmamızın önemini vurgulamak istiyorum. Bunun ötesinde bu yetenekleri etkin bir şekilde kullanabilen nitelikli ve eğitim seviyesi yüksek personele sahip olmanın bundan daha önemli olduğunu ifade etmek istiyorum” dedi.
DAHA ÇOK GELİŞMİŞ SİSTEMLER OLACAK
Milli üretimin önemine değinen Orgeneral Özel, “Kendi insanımızın üretmiş olduğu ve yeni gelişmelere açık olan SOM füzesinin bu aşamalara gelen başarısını söylemeden geçemeyeceğim. Bu kapsamda gerek kendi personelimize gerek tasarımdan üretime kadar emeği geçen personeli kutluyorum. Bugün savunma sanayinin geldiği nokta gurur vericidir. Çok kısa zamanda çok büyük aşamalar kaydettik. Ancak bunu yeterli görmüyoruz. Daha çok çalışarak daha çok gelişmiş sistemler yapacağız. Buna yürekten inanıyorum. Kendi füzesini, tankını, insansız hava aracını, gemisini ve diğer silah sistemlerini özgün bir şekilde tasarlayabilen ve üretebilen ender ülkelerden birisi haline geldik” diye konuştu.
10 HATİCE KÜBRA TAVACI
Dengelerde Kayboldu mu Ümmet?
D
ünya’nın çeşitli yerlerinde bulunan Müslüman ülkelerden yükselen çığlıklar hiç durmuyor. Öyle ki katlanarak artırıyor acımız. Geçen zaman bir şeylerin çaresi değil sanki bu defa. “Sanki bu defa” daha çok kaybediyoruz. Kaybetmek deyince de sızlıyor içimiz. Zira “bu defa” İslamlığımızdan kaybediyoruz. Dengeler var mesela hayatımızda. Mesela hesabını veremeyeceğimiz halleri yaşam tarzı belleyip rahatın ve paranın tadını çıkarmayı planlıyoruz. Yalancı cennet gibi önümüze konulan, gözümüzün gördüğü birkaç güzellik komik bir şekilde mücahitliğimizi alıp götürmeye ve bizi susturmaya yetti. Üstelik bu işte ne ayıp, ne abes kaldı. Arakan’da bir Müslüman’ın nefes almaya hakkı yokken, bir Budist’e çarptı diye öldürülürken, hacca gitmek, kurban kesmek, toplu namaz kılmak ve Müslüman bir gencin evlenmesi yasakken, genç kızlar namuslarına halel gelmesin diye kendilerini denize atarken bizler; ekonomiden payımıza ne düştüğünü hesaplayıp hangimizin açtığı vakıf binası, yurt daha göz alıcı olacak yarışındayız… Doğu Türkistan’da namaz kılan öğrencilere, sakal bırakan erkeklere ve mütesettir hanımlara fiziki ve parasal cezalar uygulanırken, dini yayınlar neşretme ve dağıtma hapis cezasıyla karşılık bulurken, Müslümanlara karşı “Komünist Partinin dini siyaset teorisini öğrenelim” adıyla eğitim kampanyaları başlatılırken, “Radikal, dini akımlara karşı koyalım ve yasadışı dini faaliyetlerin yasaklanmasını hep birlikte gerçekleştirelim” sloganları havada uçuşurken ikiyüzlü kahramanlıkların peşine düşüyoruz. Çeçenistan’da mücadele hala devam ederken, hakkında söylenen pek çok şeyle beraber alenen Rus hükümetiyle işbirliği yapan Ramazan Kadirov’un mücahit ölüm listesi hayata geçirilirken biz; Türkiye’ye sığınan ve cuma namazı çıkışı şehit edilen Bang-Khazh Musaev, Rustam Altemirov, Zanurbek Amriev isimli çeçen mücahitleri koruyamamanın utancını hissetmemekteyiz. Bunun da ötesinde Çeçen sığınmacılara mülteci statüsü vermekten aciziz. Tüm Müslümanlar adına Kudüs’ü koruyan, bu yükü taşımak uğruna dünya hayatına dair her şeyden vazgeçen, İsrail’e boyun eğmeyen Filistinlilere şahit olmamıza ve Mavi Marmara hadisesini yaşamamıza rağmen hala yürürlükte olan askeri anlaşmalarımızı ne ile açıklayabiliriz ki? Suriye’de üç yıldır süregelen direnişi olması gereken noktada değerlendirmeyip bir gözü kapalı seyrettiğimiz, devlet politikasında kınamalardan, şiddete son çağrılarından öteye gidemediğimiz ve Suriye’de işlerin bu noktaya gelmesinde öyle ya da böyle etkimizin olması ayan beyan ortadadır. Nihayetinde en son Suriye için Obama’ya selam çakmamızı da ne kendimize ne de bir başkasına açıklayabiliriz. Ümmetlik konusunda beceriksizliğimiz örnekleriyle aşikârdır. Müslüman kimliğimiz muhtelif anlaşmalarda ve görüşmelerde kaybolup gitmiştir. Adalete sevgimiz ise bir yanı öksüz halk bazında ve sivil toplum örgütlerinin çalışmalarıyla varlığını sürdürmekte. Ümitli olmalı mıyız kendimizden? Müslümanca bir dünya görüşünü hayatımızda hâkim kılabilir miyiz? Yahut “van minüt”ün ötesine geçip somut adımlar atar hale gelir miyiz? Elbette, neden mümkün olmasın ki? Biz de bir gün kendimize geliriz. Biz de bir gün denge sözcüğünü lügatlarımızdan sileriz.
HASAN HÜSEYİN YILMAZ
H
er hayırlı ve güzel işe besmeleyle başlamak bir sünnettir. Hem de putperestlere ve kâfirlere bir muhalefettir. Çünkü onlar işlerine tapındıkları putların adıyla başlarlardı; “Lat’ın veya Hübel’in adıyla başlarım” derlerdi. Allah (c.c.), Hz. Peygamber Muhammet’i (sav) bütün işlerin de, önce kendisinin güzel isimlerini zikretmeyi öğreterek yetiştirdi. Bunu, bütün mahlûkatı için uyacakları bir sünnet ve takip edecekleri bir yol kıldı. Bu yüzden Müslümanlar, yapacakları bir işe başlarken önce bir besmele çeker, ardından o işe başlar. Hayvan keserken, av hayvanına ok atarken(silah), av köpeğini ava gönderirken, namazda Fatiha Suresinden önce, abdeste başlarken, yemeğe başlarken mutlaka besmele çekilir. Cinlerde ve şeytanlarda yemek ve içmek vardır. Efendimiz(sav) buyuruyorlar ki: “Şeytan, hiç şüphesiz, sol eliyle yer, sol eliyle içer.” (Makalelerim, M. Emre, sy.255) Şeytan, besmele çekmeden yemeğe oturanların sofrasına sokulur ve onlar ile birlikte yemeye başlar. Asrısaadette bir adam yemek yiyordu. Peygamber(sav) de orada oturmakta idi. O şahıs yemeğin başında “bismillah” dememişti. Yemekten ancak bir lokma kalmıştı ki (besmele çekmediğini hatırlayıp) onu ağzına götürürken: “önüne de, sonuna da bismillah (ile başladım)” dedi. Bunun üzerine Resul’ü Ekrem efendimiz gülümsedi ve şöyle buyurdu: “Şeytan onunla beraber yemeye devam ediyordu. Ne zaman ki Allah’ın adını andı, şeytan (kaçtı ve) karnında olanı kustu” (a.g.e.) Besmele çeken bir insan “Rahman, dünyada herkese kâfir mümin ayırmadan nimetlerini veren; Rahim,
ahiret de sadece müminlere inam ve ikram edici olan Allah’ın adıyla başlarım” demektedir. Yani ben Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım” demektedir. Besmeleyi bilerek, kasten terk eden kimsenin kestiği yenmez. Unutarak besmele çekmemişse yenilir. Besmeleyi haram üzerine küçümseyerek çekmek küfürdür. Böyle kimseler -Allah korusun- dinden çıkarlar. Her helal olan işe besmeleyle başlamak gerekir dedik. Tabii bunu biz söylemiş değiliz. Bunu Efendimiz (sav)buyurmaktadır: “Besmeleyle başlanmayan her iş, güdük ve bereketsizdir.” Abdullah İbn-i Mesut (ra) diyor ki: Cehennemde azap yapan on dokuz melekten kurtulmak isteyen, besmele okusun! Besmele on dokuz harfdir.” Levh-i mahfuzda, ilk yazılan besmeledir. Âdem (as) ilk gelen besmeledir. Müminler besmelenin yardımı ile sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası besmeledir. Eğer bir işe başlarken, besmele çekilmezse şeytan o işe ortak olur. Kişi eşiyle bir araya gelirken besmele çekmesi lazımdır. Oysa bu çok önemlidir. Zevcesi kişinin helalidir. Çok kişiden duymuşumdur. Adam bilmediğinden bunu ayıp ve günah gibi görüyor. “Ayıp olmaz mı? Günah olmaz mı?” diyor. Halkımız arasında bir söz vardır. Yaramaz insanlar ve çocuklar için çok kullanılır: “Vay, besmelesiz vay...” Besmelenin önemi çok büyüktür. Onun nice sırları kerametleri vardır. Bunlardan bir iki bahsedelim. İnancı ve itikadı düzgün bir kadıncağız ne iş yaparsa hep besmele çekiyor. Bir şeyi bir yerden alırken besmele çeker, koyarken besmele çeker. Kocasının ise kadının bu durumuna fena halde canı sıkılır. Bir gün para
kesesini çıkarıp karısına verir: “Şunu bir yerlere koy, lazım olunca isterim” der. Kadın keseyi alır, besmele çekerek sandığa koyar. Kocası karısının haberi olmadan keseyi sandıktan alır ve kuyuya atar. Sonra da karısına gelir: “hanım” der “şu keseyi bir getirsene.” Kadıncağız bir şeyden habersiz gelir ve sandığı açar, besmele çekerek keseyi alır, ama birde ne görsün! Kese su içinde ıslak bir vaziyette. Kadın hayretler için de: “Allah Allah, bu keseye ne olmuş, su için de ıslak” der. Kocası ondan beter bir hayret ve dehşet içinde “ gel hanım, gel” der. “Ben dersimi aldım. Sen bildiğin gibi hareket edebilirsin” der. Adamın içindeki münafıklık hastalığı gider. Besmele-i Şerife’nin birçok özellikleri vardır. Şartlarını yerine getirerek okuyan kimse umduğuna nail olup korktuğundan kurtulur. Okuma şartları: 1-Okuyanın vücudu, elbisesi, bulunduğu yer, temiz ve abdestli olmak. 2-Kıbleye dönerek diz çöküp oturmak. 3-Niyet etmek ve itikadı tam ve huşulu bir kalp ile okumak. Her gece yatağına yatmadan önce yirmi bir defa Besmele-i Şerife’yi okuyan o gece sabaha kadar şeytan şerrinden bela ve kazalardan korunur. Zihni kapalı, unutması çok, anlayışı kıt kişiye üzerine yedi yüz seksen altı defa Besmele-i Şerife okunmuş sudan yedi gün sabahleyin güneş doğarken içirseler bu durum kendisinden gider. İnanıp okumanın faydası çoktur. Yürürken, dururken, otururken, yatarken yani her zaman besmele okumaya kendimizi alıştıralım. Aklımızda bulunsun. Selam ve sevgilerle…
11 Duyulmayanları ve söylenmeyenleri paylaşmak adına… -11.’si düzenlenen Türkçe Olimpiyatlarında bu sene hem sosyal medya da hem de Türkçe Olimpiyatları Şarkısında, Milli Görüş Partisi Olan Saadet Partisinin de söylemleri arasında alan “Yeni Bir Dünya” ifadesi kullanıldı. -Ülke Tv Haber Bülteninde, Türkiye adına bir sınav olmuş olan Gezi Parkı Olayları’nın aslında 2011 yılında Mehmet Ali Alabora ile birkaçının provasını, planını, minisini yaptıkları kendi çekimleri olan amatör video yayınlandı. -0850’li numara kurnazlığına dikkat edin. Eğer bu hatları sabit hatlardan ararsanız dakikasına 14.59 TL ödüyorsunuz. -Zaman Gazetesi Tamda Gezi Park olaylarının ortasında Anadolu Ajansından (AA) ayrıldıklarını açıkladı. Hem hükümete yakın olduğu -araları bazen aile içi kavgalar misali açılsa da- bilinen gazetenin haklı sebepleri ile olaylar yatıştıktan sonra ayrılması sanki “hükümet ve cemaat ilişkileri” adına daha uygun olabilirdi ama yapmadılar? Neden ki? ***
Telif Sorunu Geçtiğimiz hafta içinde görüştüğüm Konya’da radyo yayıncılığı yapan arkadaşlar özellikle önemli bir konu hakkında beni bilgilendirdi. Türkiye’de tüm yerel radyolar için yayıncı-
lıkta telif sorunu var. Sanatçıların ve müzik veya şiir albümü olanların korsanla mücadele için müzik şirketlerine üye olarak eserlerini koruma altına alma kaygıları var. Lakin korsan ile mücadele gerçekten tartışmasız önemli bir konu iken, müzik şirketlerinin sayıca çok fazla olmasından dolayı “yerel yayın yapan radyolar” çaldıkları eserlerin birden fazla şirkette değişik şekillerde yer almasından dolayı sıkıntı içinde olduklarını ifade ettiler. Bir eserin yorumcusu, bestecisi ve söz yazarı olmak üzere üç (3) farklı şirket tarafından paylaşılabiliyor. Haliyle birkaç şirket demek; yerel radyolar için şirket başına ödenecek tutarlar ile yüksek rakamlar anlamına geldiği için, “ hem birkaç şirkete üye olup hem de nasıl yerel radyoculuk yapabiliriz” sorusunu haklı olarak sorduruyor. Bu konuda hem korsanla mücadele için hem de yerel radyo yayıncılığını hayatta tutabilmek için, Hükümetin aynı trafik bandrol vb. uygulama-
ları örnek alınarak adı “telif bandrolü”, “korsanla mücadele bedeli” gibi değişik isimlerle radyo yayıncılarından senelik ya da altı aylık sürelerde ücret ödemeleri gibi bir yola başvurmak gerekir. Bu süreçte mahkemelerin de ciddi manada uğraştıkları dosyalarda göz önüne alınırsa hükümetin gerçekten bu konuda basit ve önemli bir adım atmasıyla korsanla mücadele adına sağlam bir adım atılmış olacak. Yerel radyolarda rahatlıkla, daralan sektörde yaşam bulmaya devam edebilecekler. ***
“üç beş çocuk’tan ziyade modern çağda evlilik” Modern çağda evlilik ve aile hayatı pek bir dekolteli oldu. Her yeri açık saçık bir evlilik hayatı, haliyle hem fazla rüzgâr almaya hem de fazla su sızdırmaya gayet müsait. İmamlarımız Allah’ın ayeti ile her cuma ne kadar seslense de cemaate, evliliklerde akraba ilişkileri hiç de insani ve
İslami değerlerde değil. Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de akrabaya ziyareti, onları gönüllemeyi, yakınlara bakmayı ve anne babaya iyiliği emrediyor. Cuma cemaati erkeklerden oluştuğu için, ayetten esas haberdar olması gereken kadınların kulağına “ilahi kelam” pek ulaşmıyor. Bu sebepten de evlilikler playstation başında, nette veya çette paldır küldür sürüyor. Özellikle hanımefendiler evlendikten sonra kendi anne ve babalarına çok düşkün hale geliyorlar ve kocalarını bir şekilde halleyip, gelin ve damat soluğu gelinin aile ya da akrabalarının yanlarında alıyorlar. Buraya kadar her şey güzel gibi. Ne güzel anne baba-akraba ziyaretleri yapılıyor. Ama iş erkek tarafının ya da damat beyin anne babasına gelince, gelin hanıma ve gelin hanımın taraftarlarına “geliyorlar”. Öyle bir “geliş hali” ki, gelin hanım -ister hafız olsun ister hoca hanım isterse Kuran-ı Kerimi çok iyi anlamış olsun- nasıl bir gaza ya da dolduruşa geliyor-
larsa beyefendinin anne ve babaları, akrabaları gidilmesi “yasak bölge” halini alıyor. Dünya yaratıldığından beri bu böyle mi? İnsanların üç beş günlük dünya hayatında birbirlerine tebessüm etmesi, geliverip gidivermeleri bu kadar zor mu? İnsanlar yaşlandıkça konuşacak, çaylarına sofralarına eşlik edecek evlatlar istiyor. Çokça kitaplar devirmişinden tutun da hiç okumamışına kadar gelin hanımların kocalarının ailelerine karşı bu çatık kaşlı, asık suratlı, cenaze evi kılıklı duruşları neden düzelmeyecek? Sayın başbakanımızın çocuk yapın demekle birlikte, öncesinde demesi gereken “Ey ülkemin kızları, gelinleri, sizlere içinde yaşadığımız bu çağdan ötürü anne babalarınız söylememiş olabilir, ama ben diyorum ki: Evlendikten sonra artık evinizin hanımısınız, ananıza da gidin gelin; lakin artık sizin ananız da babanızda artık kocanızın anne ve babasıdır. Eğer iyi bir ömür ve mutlu bir yuva sürmek istiyorsanız, ülkemin gelinleri kayınvalide ve pederlerine fazla fazla tebessüm etsin.” demelidir. Başbakan demelidir! Çünkü başbakanın sözünü gençler dinliyor hele hele hanımefendiler çok iyi dinliyor. Ülkenin yazarları da, çizerleri de, radyocuları da, televizyoncuları da bunları sürekli dillendirmelidir. Yoksa evlilikler ilk seneyi doldurmadan bitiyor. Sıra, duyarsız kalan herkeste…
İbretlik suçlama Gazeteci-Yazar Osman Akyıldız ve Ömer Belül iki gençle birlikte çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldı. Anadolu Haber Günlüğü’nün haberine göre, “Suriye’ye mücahit götürme” iddiasıyla 28 Şubat 2013’te tutuklanan İslâm Dünyası Dergisi’nin imtiyaz sahibi Osman Akyıldız, derginin Ankara temsilcisi Ömer Belül, Adanalı Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencileri Alper Cinaklı ve Miraç Karaaslan serbest bırakıldı. Gazetecilerin 28 Şubat tarihinde tutuklanmış olmaları 28 Şubat vakalarına işaret ettiğini düşündürdü. “Küresel Kitap” isimli bir yayınevi işleten, “İslam Dünyası” adıyla bir dergi çıkaran ve aynı zamanda Arapçadan Türkçeye kitap çevirerek bazı kültürel faaliyetlerde bulunan Osman Akyıldız gözaltına alındığı süreci “ibretlik suçlamalarla içeri alınmış bulunuyorum” şeklinde yorumlamıştı. Akyıldız ayrıca gözaltına alınmasının sebebi olarak da “Asıl neden Türkiye ile İsrail’in anlaşması sonucu Suriye’ye yardımın kesilmesi ve yardım edenlerin de takibe alınmasındandır” demişti. Mahkeme duruşmayı kasım ayına erteledi ve sanıkların tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Destici, kırdı döktü Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, çözüm süreci ile ilgili olarak, “Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmiştir ve bu süreç sonucunda Türkiye kaybedecek, Türk milleti kaybedecek” dedi. Destici, Türkiye’nin gündeminde olan PKK’nın terör listesinden çıkarılmasının hiç konuşulmadığını söyleyerek, “Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmiştir ve bu süreç sonucunda Türkiye kaybedecek, Türk milleti kaybedecek. Bu süreç devam ettiği sürece PKK meşrulaşacak, siyasallaşacak, dedik. PKK önce konfederasyonlaşacak, sonra da devletleşecek, dedik. Bu çok net ve açık. PKK’yı meşrulaştırdılar. Şimdi de ikinci aşama olan siyasallaştırma süreci başladı” iddialarında bulundu.
12
Bu da sanatçı!
Türk asıllı oyuncu Ayda Field’la evli olan İngiliz şarkıcı Robbie Williams, kızıyla birlikte uyuşturucu kullanmayı iple çektiğini söyleyerek nefretleri üzerine çekti. 39 yaşındaki şarkıcı şu anda 9 aylık olan kızı Teddy’nin bir an önce büyümesini, kızıyla birlikçe uyuşturucu kullanmak istediğini söyledi. Uzun süre alkol ve uyuşturucu tedavisi gören Williams, “Kesinlikle kızımın da benim gibi uyuşturucuyu seveceğinden eminim. Kızımın kurallara uyan, normal bir genç olmasını beklemiyorum” dedi.
Lara Croft’tan cinsel şiddet çağrısı Tomb Raider filminin ana karakteri Lara Croft’u canlandıran Angelina Jolie, Somali’deki yetimleri kuşyemiyle besleyen Birleşmiş Milletler’in (BM) Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, cinsel şiddet ve tecavüzü engelleyin çağrısı yaptı. Angelina Jolie, kadına yönelik cinsel şiddete dikkat çekerek, “Tecavüz bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır ve bu da güvenliğe saldırı demektir. Bu suçların işlendiği bir dünyada, bugün olmadığı gibi, hiçbir zaman barış olmayacaktır. Savaş bölgelerinde yaşanan cinsel şiddete dikkat çekmek, bundan etkilenen yönetimlerin olduğu kadar, sizin de sorumluluğunuzdur.” diye konuştu.
Guantanamo İşkencesi FİLM OLDU
19 yaşındayken Pakistan’da El Kaide ve Taliban ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan ve Guantanamo kampında 5 yıl tutulan Türk asıllı Alman vatandaşı Murat Kurnaz’ın yaşamı film oldu.
Murat Kurnaz’ın 2007 yılında yayımladığı “Hayatımın Beş Yılı” adlı biyografisi, genç Alman yönetmen Stefan Schaller tarafından filmleştirildi ve “Fünf Jahre Leben/Beş Yıl Yaşam” adı altında mayıs ayının son haftası Alman sinemalarında gösterime girdi. Beş Yıl Yaşam’ın Türkiye vizyonuna girip girmeyeceği ise bilinmiyor. MURAT KURNAZ’IN HİKÂYESİ Beş yıl boyunca adından söz ettirdi. Bir dönem Almanya ile ABD arasında krize neden oldu. Alman “Bild” gazetesinin “Bremenli Taliban” diye andığı, Alman vatandaşı Murat Kurnaz, ABD’yi hedef alan 11 Eylül saldırılardan kısa bir süre sonra Pakistan’da tutuklanmış ve Guantanamo tutuklu kampına gönderilmişti. Burada yaklaşık 5 yıl boyunca sorgulandı, işkence gördü, terörist damgası yedi. Sorgulamalardan bir sonuç alamayınca Amerikan hükümetinin Kurnaz’ı Almanya’ya teslim etmek istediği ama o dönemin Alman hükümetinin buna yanaşmadığı da skandal olarak tarihe geçti. Murat Kurnaz, özellikle avukatı Bernhard
Docke’nin ısrarlı çabaları sonrasında 2006 yılında serbest bırakıldı ve Guantanamo’dan Almanya’ya gönderildi. “GUANTANAMO HALA VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR” Murat Kurnaz’ın avukatı Bernhard Docke vizyona giren film vesilesiyle; “Murat Kurnaz, özellikle medyanın Guantanamo gerçeğinin farkına varmasında büyük rol oynadı. Almanya’dan Guantanamo’ya giren tek tutuklu olan Kurnaz, orada neyse ki manen yıkılmadı ve Guantanamo’da hâlâ tutuklu bulunanlara yardım etmek için gerçekten de inanılmaz işler yaptı. Örneğin Uluslararası Af Örgütü ile birlikte toplantılara katıldı, televizyon kanallarına çıktı, bu konuda bir kitap yazdı ve şimdi de bu film... Filmin odak noktasında tabii ki Murat Kurnaz var, ama sadece o değil, bu hukuk dışı ve insanlık dışı tutuklu kampı Guantanamo’nun hala varlığını sürdürüyor olması ve artık kapatılma zamanının çoktan gelmiş olduğu da filmde işleniyor” şeklinde konuşmuştu Genç Alman yönetmen Stefan Schaller, film için çalışmaya başladığında 19 yaşındaydı.
Schaller, “Murat Kurnaz gibi genç bir insanın yaşadıklarının inanıl” diyor ve onun gerçekten bir suçlu olup olmadığının uzun zaman ortaya çıkartılamadığını belirtiyor. Yönetmen Schaller, Kurnaz’ın gördüğü işkencelere rağmen bildiği yoldan şaşmamasının, itirafta bulunarak kolayca kurtulabilecekken, yılmayarak mücadelesine devam etmesinin kendisinde hayranlık uyandırdığını söylüyor.
rım ama dünya bunu bilmiyor. Ve bu gibi hapishanelerde insanlar kaçırılıyor, işkence ediliyor, öldürülüyor, yani orada ya ömür boyu yatıyorsun ya da işkence altında ölüyorsun. Bu hapishaneler böyle. Ve bunları gündeme getirmek, bunları unutturmamak, bunları insanlara hatırlatmak benim görevim yani” açıklamasını yapıyor.
“21 GİZLİ HAPİSHANE VAR”
Murat Kurnaz Guantanamo’da hâlâ tutukluların bulunduğunu, bunların şu an açlık grevinde olduğunu hatırlatıyor:
Bremen’de 21 Mayıs akşamı filmin ilk gösterimine katılan Murat Kurnaz, filme dair “Bence filmde görülen, iyi yapıldı... Yalnız seyirciler bakamaz, bakmak istemez diye birçok işkence sahnelerini göstermediler, bu doğru! Guantanamo’dan çıkıp, sağ-salim gelen bir ben varım yani. Bunu da Allah’a şükrediyorum tabii. Benim oradan çıkmamla her şey bitmedi, devam ediyor, Guantanamo hâlâ var. Hâlâ işkence görüyorlar ve Guantanamo gibi 21 gizli hapishane yeryüzünde yayılmış, yani insanlara işkence edilmekte. İnsan hakları kuruluşları ile sık sık beraber çalıştığım için bu gizli hapishanelerden tabii ki ben haberda-
GUANTANAMO’DA AÇLIK GREVİ
“Yani aramızdaki en ufağının yaşı dokuzdu. Dokuz yaşında bir çocuk yani. Ve ikinci en ufağın yaşı 12’ydi ve birçok 14 yaşında komşularım vardı, hâlâ şu an ordalar ve şu an 22 yaşında delikanlılar. Yani dünyayı görmemişler diyebilirim. Yani şu an dediğim gibi 22 yaşında olsa gerek, eğer hayattaysalar. Ve bildiğiniz gibi tabii şu an 100 günden fazla açlık grevindeler çoğu, aşağı yukarı hepsi. Ve bunun içinde de bu o zamanki 14 yaşındakiler haliyle şu an onlar da açlık grevinde bulunmaktalar.”
Biletler 1 lira olunca... Mersin’de devam eden 17. Akdeniz Oyunları’nda biletler yok satıyor. Mersinli sporseverlerin oyunlara ilgisi her geçen gün artarken, oyunlardaki tüm maçların biletlerinin 1 liradan satılmasıyla tribünler doldu. Maçlar boyunca tezahüratlarla Türk sporcuları destekleyen sporseverlerin coşkusu, yabancı takımların da ilgisini çekiyor. Şimdiye kadar 100 binden fazla bilet satıldığı biliniyor.
Kod Adı: Gazeteci
Habercilik görevi gereği görmediği ülke kalmayan, bu sebeple dünyayı yakından tanıyan Muzaffer Baca’nın, ‘Kod Adı: Gazeteci’ kitabı okuyucuyla buluştu. Muzaffer Baca’nın Truva Yayınları tarafından basılan ‘Kod Adı: Gazeteci’ isimli kitabı okuyucularıyla buluştu. Kitabı hakkında bilgi veren Baca, “Kitap, 1980’li yıllardan günümüze mutlaka taşınması gereken ibret dolu
yazılarının her satırı, bir gezginin ölümü göze alarak gerçekleştirdiği heyecan dolu seyahatnamesi gibi. Her gazeteci aslında bilgi aktaran, topluma halkı için kötülükleri aydınlatan, yanlışları ortaya çıkaran ve sırları açığa vurandır. Yani bir bakıma toplum için istihbarat toplayıp, sonra onu yine toplumun iyiliği için kamuoyuyla paylaşarak onları bilgilendirendir” dedi.
13
FENERE ‘YILDIRIM’ DÜŞTÜ ‘AZİZ’ KONUŞTU
Fenerbahçe Futbol AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda basınla bir araya gelerek şike süreci, UEFA’nın verdiği 2+1 yıl Avrupa müsabakalarından men cezası ve gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Fenerbahçe Futbol AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda basınla bir araya geldi. Yıldırım, basına verdiği açıklamada, 3 Temmuz sürecinden bu yana ilk defa konuştuğunu belirterek, “Beni ve takımımı karalama kampanyalarına karşı dahi konuşmadım. Bunu da tek neden Fenerbahçe’ye zarar gelmemesidir. Ben Fenerbahçe’ye sonuçları değiştirmek için değil, başlangıçları değiştirmek için geldim. Aziz Yıldırım’ın tek düşüncesi Fenerbahçe’dir. Bunun için girdiğim mücadele de teslim olmadım. Olmayacağım da. Bu zor günlerden kurtulmak tüm Fenerbahçelilerin bir araya gelmesinden geçiyor. Aziz Yıldırım’ın kellesini Fenerbahçe’nin kalesini isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. Gün beraberlik günüdür. Fenerbahçe’yi kapalı kapılar ardında bölmeye çalışanların amacı Fenerbahçe başkanlığını ele geçirmektir” dedi.
Jupp Derwall Anıldı Galatasaray resmi internet sitesinden yapılan yazılı açıklamada, “Teknik Direktörlük yaptığı 19841988 yılları arasında futbol takımımıza unutulmaz başarılar yaşatan, aynı zamanda Türk futbolunun gelişimi için büyük çaba harcayan, Jupp Derwall’i aramızdan ayrılışının 6. yılında özlem ve saygıyla anıyoruz” denildi. Jupp Derwall Kimdir? Alman futbolunda kazandığı başarıların ardından “Şef Gümüş Kıvrım” lakabı anılan Jupp Derwall, 1984
“RECEP ÖZCAN KONYA’DA HÂKİME RÜŞVET VERDİ” Trabzonspor’un şike süreci içinde olduğunu ifade eden Yıldırım, “Ama yalnız Fenerbahçe, Aziz Yıldırım ve arkadaşları cezalandırılması için onlar bu süreçten ayrılmışlardır. Görevi devralan arkadaşımız da başından beri agresifleşti biz sustuk. Bugün ona bir sorum olacak; Geçen Kulüpler Birliği toplantısı oldu. O toplantıda Trabzonspor başkanı, şunları söylüyor; ‘Etik, ahlak, delikanlılık’. Bunlar çok güzel kelimeler. Bu toplantıda Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz şike süreci ile ilgili kendisine ne anlattı, ne sordu? Kamuoyuna açıklasınlar. Yoksa bir toplantı daha yapıp ben açıklayacağım. Bize davalar açılıyor. 11 tane dava daha varmış. Recep Özcan kimdir? Ali Şen döneminde Fenerbahçe yönetiminde çalışmış. Haluk Ulusoy zamanında disiplin kurulunda bulunmuş. Kendisiyle ilgili Konya’da bir hâkime rüşvet vermek ve rüşvet almak, suç örgütü kurmak, nitelikli dolandırıcılık, görevi kö-
tüye kullanmak suçlarından 17.03.2008 tarihinde gözaltına alınmış. Ve daha birçok davaları devam ediyor. Bu suç örgütünü kurarken, oğlu da devrede. Beraber cezalar alıyorlar. Daha önünde birçok suçlar var. Söyleyecek sözüm var ama bizi suçlayacak olan kişilerin biraz temiz olması lazım. Biz Fenerbahçe için çalışıyoruz. Bizim hakkımızda suçlama yapan başkaları daha var. Hepsi bir araya geliyorlar ve dava açıyorlar. Hâkimlere rüşvet vermeye alışık olduğu için de bu kararlar aldırabiliyor” diye konuştu. “BU BİR ŞİKE OPERASYONU DEĞİLDİR, TÜRK SPORU YARGILANIYOR” “Biz herkesten aldıkları kararların arkasında durmasını istiyoruz. Etik Kurulu raporunda kimsenin düşüncesi alınmadan emniyetten gelen raporları olduğu gibi alıp bizi suçlu gösterdiler. Herkes bir paradan bahsediyor. Emenike’ye gönderilen para? Nerede bu para? Daha önce de söyledim bu bir şike operasyonu değildir. Türk sporu yargılanıyor. UEFA’daki
lobiciliği gösteriyor. 5 maçtan yargılanıyoruz. Hepsi de çok kolay savunulacak şeyler. Çünkü bu maçlarda hiç bir şey yok. Ben mahkemeden yargılandığım dönemdeki savunmalarımın kayıtlarını istedim. Yazılı ile sözlü savunmada ifadeler farklı olabilir. Biliyorum ki yanlışlıklar var. Ama mahkemeden vermediler.” “UEFA BU DAVA YÜZÜNDEN ÇATIRDAYABİLİR” Bir basın mensubunun UEFA’nın alacağı kararla ilgili sorduğu soruya ilgili olarak ise Yıldırım, “UEFA’nın Tahkim’inden ümitliyiz. UEFA’ın en zor davasıdır bu. Bize 2+1 yıl ceza verildi ama biz bir yılını çektik bu konu daha gündeme getirilmedi. Biz Tahkim’de bu konuyu gündeme taşıyacağız. UEFA bu dava yüzünden çatırdayabilir. Çünkü şike davasında kişiler ile kurumları ayırdığın anda UEFA’nın tüm kuralları devre dışı kalır. Bu dava da sadece ben yargılanmıyorum. Yargılanan 63 kişi var. Söylediklerim onları da bağlıyor. O yüzden konuşmuyorum” şeklinde konuştu.
ERSUN YANAL RESMEN FENERBAHÇE’DE Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin yeni hocası Ersun Yanal’ın resmen göreve başladığını açıkladı. 2+1 yıllığına anlaştıkları iddia edilen haberlere Yanal, 1 yıllık sözleşme imzalayarak cevap verdi.
Avrupa Şampiyonası’nın ardından görevli Franz Beckenbauer’e bıraktı. Jupp Derwall, kendisi ve Galatasaray için tarihi olan bir kararla, Galatasaray’ın başına geçti. 1988 yılına kadar görev yaptığı Galatasaray’da iki şampiyonluk kazanarak kariyerini noktalayan Jupp Derwall taraflı tarafsız Türk futbolseverlerin gönlünde taht kurmuştur. Jupp Derwall 19861987 sezonunda 14 senelik aranın ardından Galatasaray’ın şampiyonluğa ulaşmasındaki en büyük pay sahiplerindendir.
Fenerbahçe bu haberi resmi internet sitesinde şöyle verdi: “Ersun Yanal, Kulüp CEO’muz H.Hasan Yılmaz ile kulüp merkezinde bir araya gelerek, 1 yıllık sözleşmeye imza atmıştır. Sayın Yanal’a hoş geldiniz diyor ve başarılar diliyoruz.”
Yanal ise yaptığı yazılı açıklamada, “Taraftarlarımız, çok zor günlerde yüksek dayanışmanın ve yürekliliğin destanını yazdı; önümüzdeki süreçte de onların desteği, kuşkusuz, en büyük gücümüz olmaya devam edecektir. 2013-2014 sezonunda oynayacağımız futbol, taraftarımıza keyif ve gurur verecek; sarı lacivert renklere taraftar olmayanların da alkışlayacağı güzellikte olacaktır. Futbol kamuoyunun özellikle bilmesini istiyorum ki, Fenerbahçe için koşullar zor olsa da hep birlikte aşamayacağımız hiçbir şey yoktur. Şampiyonluk yolunda, yolumuz açık olsun.” dedi.
Mersin’de 17. düzenlenen Akdeniz Olimpiyatları vesilesiyle açıklama yapan Suat Kılıç Türkiye genelinde maliyeti 4,5 milyar lira tutan 718 spor tesisinin yapım çalışmalarının sürdüğü kaydetti.
KENDİ REKORUMUZU KIRDIK Pazar günü sona eren Akdeniz Oyunları’nda müsabakalar kıyasıya bir mücadeleye sahne olurken, oyunlara rekor sayıda sporcuyla katılan ev sahibi Türkiye, gösterdiği başarılı performansla bugüne kadar kazandığı en yüksek madalya sayısına Mersin’de ulaştı. 2005 yılında İspanya’nın Almeria kentinde düzenlenen 16. Akdeniz Oyunları’nı 73 madalyayla tamamlayan Türkiye, Mersin’deki Akdeniz Oyunları’nın ilk 9 gününde 87 madalya kazanarak
madalya sayısı anlamında yeni bir rekora ulaştı. Türkiye, bugüne kadar çeşitli branşlarda 30 altın, 29 gümüş, 28 bronz madalya aldı. Halterden atçılığa, yüzmeden okçuluğa birbirinden farklı branşlarda önemli başarılar kazanan Türkiye’nin rekor madalyası ise boksta geldi. Milli Boksör 64 kilo erkeklerdeki başarısı, Türkiye’nin XVII. Akdeniz Oyunları’nda kazandığı 74’üncü madalya olurken, aynı zamanda bu madalya Türkiye’nin Akdeniz’in Oyunları rekorunun da ilk adımı oldu.
Arda’dan Galatasaray sinyali
Mehmet Ali Yalçındağ’ın her sene geleneksel olarak düzenlediği yaza merhaba partisinde adı sık sık G.Saray’la anılan Atletico Madrid’in 26 yaşındaki yıldızı Arda Turan ve sarı-kırmızılıların başkanı Ünal Aysal ayaküstü sohbet etti. 2 sezon önce sarı-kırmızılı ekipten İspanyol temsilcisine 12 milyon Euro karşılığında transfer olan 26 yaşındaki orta sahaya Aysal, “Sen mutlu olmak için Atletico Madrid’e gittin ancak daha da
mutlu olmak istiyorsan kesinlikle Chelsea’ye git” önerisinde bulundu. Arda Turan ise eski başkanına, “Her zaman için İngiltere Premier Lig’de oynamak gibi bir hayâlim var ve bunu da gerçekleştirmek istiyorum ancak seneye de bu gerçekleşmezse G.Saray’a yani yuvama dönebilirim” cevabını verirken Aysal da, “Sana her zaman destek olduk, olmaya da devam edeceğiz. Sen, bizim eski kaptanımızsın sana G.Saray’ın kapılara her zaman açık olacaktır” ifadelerini kullandı.
14
SAĞLIKLI YAŞAM PROJELERİ BAŞLADI
Genel Sağlık Kapsamı Bakanlar Konferansı’na katılan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlıklı yaşam konusunda farkındalık oluşturmaya yönelik projeleri de hayata geçirdiklerini söyledi. “Genel Sağlık Kapsamı Bakanlar Konferansı”, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla Hilton Otel’de başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan Müezzinoğlu, 10 yıllık iktidarları döneminde kararlı adımlarla insan ve hakkaniyet odaklı sağlık hizmeti anlayışını gerçekleştirdiklerini söyledi. 2000’li yıllardan önce sağlık sisteminde hizmet sunumu, finansman, hizmete erişim, insan gücü ve bilgi sistemleri alanlarında problemler yaşandığını anlatan Bakan Mehmet Müezzinoğlu, “Hükümetimizin insan ve hakkaniyet odaklı etik anlayışı sayesinde bütün vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetlerine eşit biçimde erişmeleri temel hedefimiz olmuştur. Bu hedefimizi gerçekleştirirken,
Aşırı sıcaklarda ne yapmalı? Türkiye’de bu yıl sıcak havanın mevsim normalleri üzerinde olacağı tahmin edilirken, uzmanlar aşırı sıcaklarda alınması gereken önlemleri hatırlattı. Konya Halk Sağlığı Müdürlüğü Çevre Sağlığı Şube Müdürü Hüseyin Özkan bu konuda öncemli açıklamalar yaptı. Hüseyin Özkan, aşırı sıcaklardan en çok etkilenen grupların 4 yaşından küçük çocuklar, yalnız yaşayan 65 yaş ve üzeri yaşlılar, bakıma ihtiyacı olanlar, hamileler, aşırı kilolular, açık alanda çalışanlar, kronik hastalığı olanlar, sürekli ilaç kullanan kişiler, sokak çocukları ve evsizler olduğunu söyledi. Özellikle kronik hastalığı bulunan ve yalnız yaşayan yaşlıların en çok risk taşıyan gruplar olduğunu kaydeden Özkan, aşırı sıcaklardan korunmak için günün en sıcak saatleri 10.0016.00 arasında mecbur kalmadıkça dışarı çıkılmaması gerektiğini anımsatarak, “Açık renkli, hafif, bol ve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli, şapka ve güneş gözlüğü kullanılmalı, bol sıvı alımına dikkat edilmeli, güneş koruyucu kremler kullanılmalı, ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılmalı, spor aktiviteleri sabah ve akşam saatlerinde yapılmalı, kapalı alanlar iyi havalandırılmalı, vücut ısısının yükselmemesi için sık sık duş alınmalı, mümkün değilse ayaklar, eller, yüz ve ense soğuk suyla ıslatılmalı veya silinmelidir” dedi. Özkan, beslenme ve sıvı alımına dikkat edilerek her gün en az 2-2,5 litre sıvı tüketilmesini önererek, “Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmeli, yemekleri pişirirken kızartma veya kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme yöntemleri seçilmelidir. Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir. Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına uyulmalıdır” diye konuştu.
sağlık hizmetlerinde finansman, ödeme, organizasyon, düzenleme, sunum ve geri bildirim gibi parametreler yönetim anlayışımızın temelini oluşturmuştur” dedi. 112 acil hizmetleri, koruyucu ve temel sağlık hizmetleri, ücretsiz gezici sağlık hizmetleri, kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezleri, aile hekimliği uygulaması ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele gibi alanlarda ilerlemeler sağladıklarını kaydeden Müezzinoğlu, “Sağlığın teşviki ve geliştirilmesi programlarımız ile birlikte sağlıklı yaşam konusunda farkındalık oluşturmaya yönelik projelerimizi de uygulamaya başladık. Yanlış beslenme, sigara ve alkol kullanımı, obezite ve diyabetle mücadele, organ
bağışı gibi alanlardaki farkındalık programlarını hayata geçirdik. Ayrıca beden sağlığı kadar önemli gördüğümüz ruh sağlığını geliştirmeye yönelik eylem programımızla, sağlık hizmet sunumunu geliştirerek sürdürmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu. Bakan Müezzinoğlu, finansmandan sigortacılığa, yatırımlardan hastane hizmetlerine, aile hekimliğinden koruyucu hekimliğe, sağlığın geliştirilmesi faaliyetlerine kadar sağlık hizmetlerinin bütüncül bir yaklaşımla yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Müezzinoğlu, “İnsan gücü ve sağlık hizmet sunumunda, öncelikli olarak insanımızın ve sağlık çalışanlarımızın memnuniyetini esas alıyoruz” dedi.
Kalp rahatsızlığına dikkat Kalp damar cerrahı uzmanı Op. Dr. Mustafa Keser günlük hayat içerisinde karşılaşılan sıcak havanın ve diğer pek çok durumun kalp rahatsızlıklarına yakalanma olasılığını arttırdığı bildirildi. Stres, beslenme alışkanlıkları, sigara kullanımı ve hareketsiz yaşamın kalp rahatsızlıklarına neden olabileceğini belirten kalp damar cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mustafa Keser, ısınan havaların da kalbi yorduğunu belirterek uyarılarda bulundu. Aşırı sıcak ve nemli günlerde, kalp krizi geçiren veya kalp ve damar hastalığı nedeni ile yaşamını yitirenlerin sayısında artış gözlemlendiğini ifade eden Keser, “Havaların ısınması ve nemin yükselmesi kalbin işini arttırarak kalp damar hastalarında tansiyonun yükselmesine neden olur. Yüksek tansiyon ise başta kalp krizi ve beyin kanaması olmak üzere birçok önemli rahatsızlığa neden olabilir. Sıcak havalarda kalp krizi riski yüksek olan kişilerin, tansi-
Kalp Hastalarına Altın Öneriler
yonu yüksek olanlar, şeker hastaları, önceden kalp krizi geçirenler, stent takılmış ya da bypass ameliyatı yapılmış olan kişiler, özellikle kalp hastaları çok sıcak saatlerde dışarı çıkmamalı. Güneş altında uzun süre kalmamaları, terle kaybettikleri sıvıyı süratle yerine koymaları, serin nem oranı düşük, rahat ortamlarda, gölge yerlerde istirahat etmeleri gerekiyor” dedi. Kalp krizinin belirtilerini de hatırlatan Keser, “Göğüste sıkışma, yanma, hazımsızlık, nefes darlığı, solgunluk, terleme, yorgunluk kalp krizinin ilk belirtileridir. Ağrı, sol koldan başlayıp serçe parmağına doğru iner, boyna doğru yayılır. Aynı zamanda nefes darlığı da yaşanır” şeklinde konuştu.
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ethem Kumbay, yüksek sıcaklıkların ve yüksek nem oranının sağlıklı insanları bile zorlarken, kalp hastalarında ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söylüyor. Prof. Dr. Ethem Kumbay, gün içinde sıcaklığın en fazla olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmamasını, günde en az 3 litre sıvı alınmasını ve açıkta satılan yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.
15
Üzerimize düşeni yapmaya hazırız
Dışişleri Bakanlığı, Irak’ın Tuzhurmatu ilçesinde meydana gelen aralarında Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ile Selahaddin Vali Yardımcısı Ahmet Koca’nın da bulunduğu ilk belirlemelere göre 8 kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişinin yaralandığı intihar saldırısını şiddetle kınadığını bildirdi. Bakanlığın yaptığı yazılı açıklamada “Ülkemiz, Irak devletinin daima sadık vatandaşları olan Türkmenler dahil tüm Iraklı kardeşlerimizin güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak için üzerine düşeni yapmaya hazırdır” ifadeleri kullanıldı.
“KARŞILAMAYA HAZIRIZ!” Gazze’deki Filistin Hükümeti’nin Başbakanı İsmail Haniye, Gazze’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılamaya hazır olduğunu söyledi. Başbakan Haniye, Başbakan Erdoğan’ın dün “Gazze’ye her an sürpriz bir ziyaret yapabileceğini” söylemesi sonrasında Gazze’deki ofisinde kendisini ziyaret eden Türk basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın Davos’taki cesur duruşuyla bütün Filistinlilerin kalplerini kazandığını söyleyen Haniye, Başbakan Erdoğan’a “Gazze sizi bekliyor” mesajını gönderdi. Türkiye’nin Filistin’e sağladığı destek dolayısıyla duyduğu memnuniyeti dile getiren Haniye, Türkiye’nin Filistin’in örnek aldığı bir ülke olduğunu belirtti. Haniye,
“Filistin dış politikası Türk dış politikası ile aynı doğrultudadır. Türkiye, Filistin için örnek bir ülkedir” dedi. Haniye, Erdoğan’ın ziyaretinin İsrail ambargosunun kaldırılması yönünde atılacak büyük bir adım niteliğinde olmasının yanı sıra Hamas ile El Fetih arasındaki bağları da olumlu yönde etkileyeceğini kaydederek, “Başbakan Erdoğan her zaman Hamas ve El Fetih’in birbirleriyle uzlaşma içinde olması gerektiğini söylüyor ve ziyareti bu soruna bir çözüm olabilir. Amacımız Filistin’in birliği” şeklinde konuştu.
Savunma Bakanlığı’nda casus çıktı
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Brüksel’de Teşkilat’ın Avrupa Birliği (AB) misyonu ofisinin resmi açılışını gerçekleştirdi.
Brüksel’e yeni ofis Bir garip İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunduğu açılış konferansında konuşma yaptı. İhsanoğlu, Brüksel ofisinin teşkilat ile AB arasındaki münasebetlerin daha sıkı olması ve İslam ülkelerindeki meselelerin dile getirilmesi için kullanılacağını ifade etti. Son zamanlarda AB ve AB ülkelerinin kendileri ile daha yakın
işbirliği içerisine girdiğini belirteren İhsanoğlu, pek çok konuda ortak çıkarların ve paydaların bulunduğunu vurguladı.
Çin’in Sincan Uygur Özerk bölgesinde çıkan çatışmalarda 27 kişi hayatını kaybetti. ladığı ve diğerlerini takip ettiği belirtilirken, olaya karışanların sayısı hakkında bilgi verilmedi. En son nisan ayında Müslüman Türklerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgede çıkan kargaşada tansiyon artmış 21 kişi hayatını kaybetmişti. Bölge de sıklıkla çıkan bu çatışmaların altında Çin Kominist Hükümetinin tavırları yattığı düşünülüyor.
yolculuk
AB’nin Suriye’ye silah ambargosunu kaldırması kararını nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine ise İhsanoğlu, “Fazla silah göndermek fazla ölüm demektir. Esas hedef mevcut silahları susturmak olmalıdır” yanıtını verdi.
Uygur bölgesinde çatışma! Sincan Özerk bölgesinin Turban eyaletine bağlı Şanşan ilçesinde meydana gelen olaylarda, 10 polisin de aralarında bulunduğu 27 kişi hayatını kaybederken, en az 3 kişi de yaralandı. Çin Komünist Partisinin Sincan bölgesel komitesi yetkilileri, bıçaklı kişilerin bir karakol, hükümet binası ve inşaat alanına saldırdığını öne sürdü. Polisin olay yerinde üç kişiyi yaka-
Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi, 22 Haziran’da Ermenistan Savunma Bakanlığı’nda askeri bir birimde çalışan Mane Movsisyan’ı Azerbaycan için casusluk yaptığı gerekçesiyle tutukladı. Movsisyan’ın tutuklanmasıyla ilgili bilgi Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi’nin basın idaresi tarafından paylaşılırken, basına olayla ilgili herhangi bir resmi veya gayri resmi açıklama yapılmadı.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Diyarbakır’a gelen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i makamında ziyaret etti. Daha önce Van’a ve 33 yıl aradan sonra Hakkâri’ye giden Ricciardone’nin Gezi Parkı Olayları sonrası ve çözüm sürecinde Güneydoğu gezisine çıkması ise şaşırtıyor. Diyarbakır’dan önce Van ve Hakkâri’ye giden Ricciadrone’nin makam aracının Hakkâri yolunda lastikleri patlamış, tamirciye 10 TL ödemesi medyaya düşünce tamircinin hesap numarası isteyerek tekrar bir ödeme yapmıştı.
12