1
Torbada herkese pay Sürücü belgelerinden 100 bin sözleşmeli personelin kadroya alınmasına, şehit yakını, gazi, muhtar ve köy korucularına yeni haklardan meraların geçici yerleşime açılmasına kadar 80 kanunda düzenlemeyi içeren “Torba Kanun” teklifi kabul edilerek yasalaştı.
Torku Konyaspor transfer çalışmalarına devam ediyor. Bir hafta içinde üç yabancı oyuncuyla sözleşme imzalayan yeşil-beyazlı ekip Adanaspor oyuncusu Marc Kibong Mbamba ile de sözleşme imzalayacaklarını duyurdu. Torku Konyaspor’un yeni transferleri sayfa 13’te
TORBADAN NELER ÇIKTI? 100 bin sözleşmeli personel, devlet memuru kadrosuna alınacak. 24 milyon sürücü ehliyeti değişecek. ÖSYM’nin sınavlarında kopya çekenlere 4 yıla kadar hapis cezası verilecek. 28 Şubat sürecinde disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarılanların yeniden göreve alınmasında atama sayısı sınırlaması uygulanmayacak. 28 Şubat mağduru memurların geriye dönük primleri, kurumlarınca ödenecek. Şehit ailelerine kamuda iki, yaralananların yakınlarına ise bir istihdam hakkı sağlanacak. Şehit yakınlarına ücretsiz seyahat hakkı veriliyor. Su ve elektrik faturasında indirim sağlanıyor. 65 yaşını doldurmuş, hiçbir geliri olmayanlara yapılan aylık ödeme miktarı artırılacak. Kişilerin “yardıma muhtaçlık” sınırı yeniden belirlenecek. Engelli çocuğuna bakan anne baba sağlık sigortası kapsamına alınacak. Haberin Ayrıntısı sayfa 8’de
BOSNA KATLİAMINI UNUTMADIK
Torku Konyaspor’a yabancı oyuncu
Sınıra kadar kaçtı, yine de... Konya’da kayınpederini öldürdükten sonra otostopla Suriye sınırına kadar giden zanlı, otomobilinin anahtarını başka isimle gönderince yakalandı. Zanlının kayınpederini, ödeme yaptığı halde bitiremediği kooperatif borcu nedeniyle öldürdüğü ileri sürüldü. Devamı 3’te
15
TÜRKİYE’NİN FACEBOOK’Unu ÜRETTİ
14
Araba diye pazarlamışlar ‘Babaya son bakış’ ağlattı
Hayati K’nin uzun süredir örgütü cezaevinden yönettiğini, 1 ay önce de cezaevinden şartlı tahliye ile çıktığı belirlendi.
Konya’da yerli ve yabancı kadınlara fuhuş yaptıran 6 kişilik aile çetesinden 5 kişi tutuklandı. Operasyonda örgüt lideri Hayati K. (34), annesi Satı K. (65), kardeşleri Ramazan (32), Dünyamin K. (42), kuzeni Ümit B. (24) ve 2 çocuğu olan sevgilisi Ayten A. (24) gözaltına alınmıştı. Şüpheliler, dul yerli ve yabancı kadınlarla sevgili olduktan sonra birlikte olup, erkeklere pazarladıkları iddia ediliyordu.. Haberi 3’te
Konya’da emekli mali müşavir Ali Kemal K. üst kat komşusunun 4 yaşındaki oğlunun gürültü yaptığı iddiasıyla tartıştığı komşusu Hüseyin Bağcı’yı tabancayla öldürdü, 21 yaşındaki oğlu Mithat Bağcı’yı da yaraladı. Her şeyden habersiz küçük çocuk evin penceresinden bahçede öldürülen babasının cesedini uzun süre izlemesi yürekleri dağladı. Haberi 4’te
Uyuşturucu almaya giderken! Konya’da bir evden gerçek sandıkları 8 adet sahte bileziği çalan şüphelilerin ifadesinde, “Gerçek diye çaldığımız bilezikleri sarrafa bozdurmaya gittik sahte çıktı. Şaşırdık, çaldığımız 300 lira ile uyuşturucu madde almaya gidiyorduk yakalandık” dedikleri öğrenildi. Devamı 5’te
2
Ortada kaldı! Konya’da, evden ayrılan eşinden 13 gündür haber alamayan Bayram Ali B, yerleştiği baba ocağında üç çocuğuyla eşini bekliyor.
Konya’da yaşayan Bayram Ali B. (33), eşi Şerife B’nin, çocukları Muammer (11), Arda (9), Berat B’ye (4), “ev aramaya gidiyoruz” diyerek 29 Haziran 2013 tarihinde evden ayrıldığını ve bir daha haber alamadığını söyledi. Bayram Ali B. eşi Şerife B’ye seslenerek, “Ben önemli değilim, dünyaya getirdiğin çocuklarını hiç mi düşünmüyorsun” dedi. Konya’da bir fabrikada çalışan arkadaşının eşi ile birlikte kayıplara karışan eşi Şerife için gece gündüz çalışarak mutlu etmeye çalıştığını, gitmesine de üzülmediğini söyleyen Bayram Ali B, ”Üç çocuğumla Konya’da çaresiz kaldım. Orada
bu çocuklara bakamayınca baba ocağım Seydişehir’in Gevrekli kasabasındaki eve döndük. Şimdi çocuklarıma annem bakıyor. İki çocuğumun yaşı büyük olduğu için durumun farkındalar, annelerini aramıyorlar. Ama en küçük çocuğum Berat (4) annesini çok arıyor, onu her gün soruyor. Eşim Şerife’den tek isteğim neredeyse bir haber vermesi. Bizi düşünmüyor ama çocuklarını bari düşünebilmeli” dedi. 11 yıldır evli kaldıklarını eşini mutlu etmek için mesailere kalarak geçimini sağlamaya çalıştığını belirten Bayram Ali B, “Aile içi normal tartışmaların yanında önemli bir sorunumuz
yoktu. Hatta kısa bir süre önce beraber oturduk yeni bir eve taşınmaya karar vermiştik. İçki, kumar, sigara gibi hiçbir kötü alışkanlığım yok, yani geçimsizliğimiz yoktu. Buna rağmen 13 gün önce ben işteyken evimde bulunan 30 gr altın ve evdeki 500 TL’nin 400 TL’sini alıp arkadaşım Recep I’nın eşi Aliye ile beraber çocuklarıma, ‘ben ev aramaya gidiyorum diyerek’ evden ayrılmışlar. O günden beri bir haber yok, hala olayın şokundayım. Şimdi üç çocukla ortada kaldım. Yazık değil mi bu yavrularımıza, hiç mi vicdanı yokmuş” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. (iha)
Kenevir operasyonu BEYŞEHİR’de 200 kök kenevir ele geçirildi. Edinilen bilgiye göre, yaylada kenevir yetiştirildiği yönünde bir ihbarı değerlendiren Beyşehir İlçe Jandarma Komutanlığı timleri, Doğanbey beldesi Vezirağa Yaylası’nda arama yaptı. Aramada, ormanlık saha içerisine ekilerek bakımları yapıldığı, etrafı taşlarla çevrilerek gizlendiği belirlenen yaklaşık 1 metre boya sahip 80 kök kenevir ele geçirildi. Sahada arama çalışmalarını genişleten jandarma timleri, aynı bölgenin yakınlarında 1 metre boya ulaşan, saksılarda yetiştirilen 120 kök kenevir daha belirledi. İki ayrı noktada ele geçirilen toplam 200 kök kenevir imha edildi. Olayla ilgili bir şüpheli gözaltına alındı.
Pancar tarlasında uyuşturucu avı KONYA polisinin pancar tarlasına yaptığı baskında 20 bin kök hint keneviri ile 15 kilo esrar ele geçirildi. Polisler tarladaki hint kenevirlerini tek tek sökerek imha ederken, 3 şüpheliyi gözaltına aldı. Edinilen bilgiye göre, Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amirliği ekipleri, merkez Karatay ilçesi Tatlıcak Mahallesi’nde bulunan ve pancar ekili görünen
onlarca dönümlük tarlada hint keneviri ekili olduğu bilgisine ulaştı. Bunun üzerine tarlaya yapılan baskında pancarlar arasına yaklaşık 20 bin kök hint keneviri ekildiği ve büyümeye başladığı ortaya çıktı. Polis, hint kenevirlerini tek tek söküp imha ederken, kurumaya bırakılmış 15 kilo esrar da ele geçirdi. Olayla ilgili kardeş oldukları öğrenilen şüpheliler T.O. (27), C.O. (29) ve Ç.O. (38) gözaltına alındı.
COCA COLA İLE YOZLAŞMAYA KAPAK AÇ! Ferİde YÜZER
H
iç şüphesiz Batı dünyası kendi çağdaş ve seküler ruhunu üzerimizde gezdirip bu pis ruhu kendi ruhumuzun yerine adapte etmemizi istiyor. Siyasal, ekonomik, tarihsel koşullar, savaş ve dış etkiler bunu yapmanın zorlu yolları. Bunların yerine daha etkili ve daha ucuz bir yöntem; medya yolu ile bilinçaltını hedef alıp zihinleri karıştırmak ve kişiyi istenilen kıvama getirmek mümkün. Kendi zihinsel, ahlaki, kültürel, sanatsal ve hatta kendi dini inanışını dayatarak yeni bir ideolojiyi benimsetmek için var olanların tamamen yok edilmesi gerekiyor. Toplum, bu şartlar doğrultusunda Batı’nın oyuncağı haline gelince kendi kültürünün ve değerlerinin nasıl yavaş yavaş ellerinden kayıp yerine hiç benimsemeyeceği bir kültürün aldığını, yalnız uzaktan izleyebilir. Mütemadiyen İslam düşmanlığı yapan televizyon kanallarının/gazetelerin Ramazan ayında imana gelip bu doğrultuda programlar/ kampanyalar yapmaları bir yana yalnız reklamlar bile bu amacın yegâne uşağı. “Sayın muhafazakârlar aslında biz sizdeniz” imajı oluşturmaya çalışan coca cola Ramazan klasiğine bir yenisini daha ekledi ve Ramazan’a özel yine bir reklam çekti. Malum reklam kulağımızın aşina olduğu neşeli bir müziği içeriyor ve duyar duymaz yüzlerde bir tebessüm… Sonra bir yanda yüzleri ateşten kızarmamış ancak itina ile unlanmış fırıncılar sanki boğa güreşleri arenasından kaçan insanlara, yeleklerini sırtına kasketlerini başlarına geçirmiş davulcular ellerinde tokmaklarla hırsız kovalar tarzda davullarına ve Karagöz’den bozma bir adam buğday tarlasını eze eze geçerek Hacivat’ına kavuşur. Yapılan açıklamada bu ürünün orijinal formülünde alkol bulunmadığını ancak üretim sürecinde bazı meyvelerin fermantasyonu sonucu eser miktarda alkol oluşabileceğini belirten coca cola, birlik beraberlik mesajlarıyla sofranın başköşesine konur, havai fişekler patlar ve ışıklar yanar. Sıcak pidemizi, Ramazan davulu-
muzu ve mizahımız Karagöz ile Hacivat’ı çıkarınca şekilci ve özü belirsiz bir reklam filmi çıkar karşımıza. Zira bu reklam filminde ne İslam’ın nişanesi ezan, camii, Kur’an namesi, ne de bir Müslümanlık emaresi, ne bir tek hurma, ne bir dirhem sadaka ne de Ramazan’ın süsü mahyalar gözükmekte. Üstelik Siyonist İsrail devletinin önemli gelir kaynaklarından olan bu ürün her yıl gelirinin azımsanmayacak miktarını İsrail’e bağış olarak veren firmalardan biriyken nasıl olur da bizim temiz iftar soframıza konuk olabilir? ABD’de düzenlenen 127.yıl kutlamalarında Coca colanın Ceo’su Muhtar Kent’in (Türk asıllı) Coca-Cola’nın tüm dünyada düşük kalorili içecekler sunacağını, aktif yaşama destek vereceğini, paketlerin üzerinde besin değerlerine yer vereceğini ve çocuklara yönelik reklâm ve pazarlama yapmayacağını belirten kararları da ayrı bir pazarlama oyunu. Kola, enerji içeceği ve benzer ürünlerin Türk-İslam kültüründen uzak olduğunu kestiremeyen ve emperyalist güçlerin desteğinde yürütülen bu iğrenç kampanyalarla Batının çarpık yaşam tarzına özenen gençler, gördük ki ileride tamamen köklerinden kopmuş, kendi değerlerini hiçe sayan, Batılı bir ruha sahip, şairin “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” dediği namus yerine koyduğumuz camilere karşı saygısızlığı meziyet sayan ve tüm bu yaptıklarını büyük bir onurla (!) dünyaya duyuran şaşkın tipler haline geliyorlar. Evet, Batı bu dünyanın efendisi olmak için önce egemen bir kültür kurarak yalnız benim belirlediğim içecek içilir, yalnız benim istediğim kültür yaşanır, yalnız benim seçtiğim kişi lider olabilir… demekte. Bugün Avrupa Birliğinin, ABD’nin, Birleşik Arap Emirliklerinin, İsrail’in alenen İran ve Suriye’nin de sembolik destek verdiği darbeler karşısında Musa’sı, Rabia’sı yiğitçe Firavunların karşısında durabiliyorsa bu gençler Batı’nın zehirli düşüncelerinden kendilerini imanları ile koruyorlar demektir. Vesselam.
3
Borcu bitmeyince öldürmüş! Konya’da kayınpederini öldürdükten sonra otostopla Suriye sınırına kadar giden zanlı, otomobilinin anahtarını başka isimle postaya verince yakalandı. Zanlının kayınpederini, ödeme yaptığı halde bitiremediği kooperatif borcu nedeniyle öldürdüğü ileri sürüldü.
Yüksel T.
BORCUNU BİTİREMEMİŞ KONYA’DA kayınpederini öldüren zanlı, terk ettiği arabasının anahtarını başka bir isimle ağabeyine gönderdiği adresten yola çıkılarak yakalandı. Yakalanan zanlının 46 gün içerisinde otostopla Suriye sınırına kadar gittiği ve korktuğu için tekrar geri döndüğü öğrenildi. Olay, 25 Mayıs günü merkez Selçuklu ilçesi Hocacihan Yüzüncü Yıl Mahallesi Erduran Sokak’ta meydana gelmişti. İddiaya göre, Halis Mendi’nin (70) yaptırdığı kooperatiften damadı Yüksel T. (41) ev aldı. Ev parasını ödeme yapmasına rağmen bitiremeyen Yüksel T., kayınpederini otomobilinde otururken pompalı tüfekle vurup öldürdükten sonra olay yerinden kendi aracıyla kaçmıştı.
SINIRDAN DÖNMÜŞ Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, kayınpederini öldürdükten sonra kaçan zanlıyı yakalamak için özel bir ekip oluşturarak çalışmalara başladı. Polis, yaptığı çalışmalarda zanlının otostopla Hatay’a kadar gidip Suriye sınırında bekledikten sonra geri döndüğünü tespit etti. Telefon dahi kullanmayan zanlıyı bulmak için her türlü imkanı kullanan polis, yakınlarını da takibe aldı. Takip sırasında Mersin’den zanlının ağabeyine bir posta geldiğini ve içinde otomobil anahtarı olduğunu öğrenen özel ekip harekete geçti. Mersin’e giden Konya polisi, yaptığı çalışmada cinayet zanlısının başka bir isim kullandığını ve Isparta’ya gittiğini öğrendi.
KENDİNİ ACINDIRMIŞ Isparta’ya giden polis, 5 gün boyunca yaptığı çalışmada zanlının bir iş yerinde bekçilik yaptığını belirledi. İş yerine gece baskını düzenleyen polis, Yüksel T’yi gözaltına aldı. Nasıl yakalandığını anlayamayan zanlının, sürekli otostopla kaçtığı ve çevresinde paraya ihtiyacı olan iş arayan biri olarak kendini başka isimle tanıttığı belirlendi. Zanlı, cinayeti de kayınpederinden aldığı evin borcunu bir türlü bitirememesi nedeniyle işlediğini de söylediği öğrenildi. Isparta’da yakalanan zanlı Konya’ya getirilerek sağlık kontrolünden geçirildi. Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürülen zanlı ifadesinin alınmasının ardından sevk edildiği mahkemece tutuklandı.
Cezaevinden yönetmiş!
57. kez yakalandı Konya’da polis tarafından 57. kez yakalanan 25 yaşındaki gaspçı, bir genci gasp etmekten tutuklandı. Olay, Karatay Beşyol Kavşağı’nda meydana geldi. İddiaya göre, hırsızlık, yağma ve benzeri suçlardan 56 kaydı bulunan Hüsnü E. (25), 17 yaşındaki bir gencin telefonunu bıçak zoruyla gasp ederek kaçtı. Konya Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri, cep telefonu gasp edilen gençle görüşerek şüphelinin eşkalini belirledi. Şahsın daha önce de benzer suçlardan birçok kez yakalanan Hüsnü E. olduğunu belirleyen polis, şüpheliyi evinde yakaladı. Hüsnü E, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Konya’da çok sayıda kadına fuhuş yaptıran anne ve 3 oğlunun yer aldığı 6 kişiden 5’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Cinsel saldırı, tehdit ve şantaj suçlarından 7 yıl ceza alan ve 1 ay önce şartlı tahliye edilen örgüt liderinin cezaevinde olduğu sırada fuhuş yapan kadınlardan paraları annesinin topladığı ortaya çıktı. KADINLARI KANDIRMIŞLAR KONYA polisi, yerli ve yabancı kadınları kandırarak fuhuş batağına sürükleyen şebekeyi çökertti. Merkez Selçuklu ilçesinde 4 ayrı adrese düzenlenen eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan örgüt liderinin annesi Satı K. (65) çıkarıldığı mahkemede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, örgüt lideri Hayati K. (34), kardeşleri Ramazan (32), Dünyamin K. (42), kuzeni Ümit B. (24) ve 2 çocuğu olan sevgilisi Ayten A. (24) tutuklandı. Hayati K’nin (34) uzun süredir örgütü cezaevinden yönettiğini, 1 ay
önce de cezaevinden şartlı tahliye ile çıktığı belirlendi. Fuhuş örgütü üyelerinin, eşlerinden boşanmış kadınlar ile Kırgızistan’dan gelen bazı kadınları sevgili rolüyle kandırıp birlikte olduktan sonra pazarlamaya başladıkları öğrenildi. Şüphelilerin, kadınları pazarlarken polise yakalanmamak için müşterilerine “ithal mi, yoksa yerli araba mı istersiniz” diye sorarak pazarladıkları ortaya çıktı. Şüphelilerden Anne Satı K’nin, örgüt lideri oğlu cezaevindeyken kadınları tek tek arayıp, ‘bugün ne yaptınız, paraları getirin” diyerek kasa rolünü üstlendiği iddia edildi. (iha)
Akraba kurbanı
Hayati K’nin daha önce cinsel saldırı, tehdit ve şantaj suçlarından dolayı 7 yıl ceza aldığı ve 1,5 yıl cezaevinde yattıktan sonra 1 ay önce şartlı tahliye edildiği öğrenildi.
Konya’nın Kulu ilçesinde, 2 kadın kardeş akrabaları tarafından darp edildiklerini iddia etti. Olay ilçeye bağlı Tavşançalı Beldesinde meydana geldi. İddiaya göre, akrabaları ile aralarında husumet bulunan Elif Ç. ile kardeşi Fatma K. darp edildi. Jandarma tarafından Kulu Devlet Hastanesine getirilen kadınlar buradaki tedavilerinin ardından taburcu edildi. İki kardeşi darp ettiği iddia edilen yakın akrabaları 1’i erkek 5 kişi gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
4
En büyük engel UDG Planı Beyşehir Belediye Başkanı İzzet Taşcı, Beyşehir’i kasaba hüviyetinden modern bir şehir görüntüsüne kavuşturduklarını, ancak bölgenin yapısı göz önünde tutulmadan hazırlanan Uzun Devreli Gelişim Planının (UDGP) çalışmaları engellediğini kaydetti. Başkan Taşcı, “Beyşehir bir kültür ve turizm merkezi olacaksa bu kısıtlamalar kaldırılmalıdır” dedi. Türkiye’nin sınırları itibariyle en büyük milli parkı olan Beyşehir Gölü Milli Parkı, Konya Valisi Aydın Nezih Doğan’ın başkanlık ettiği bir toplantıda masaya yatırılırken, bölgede yaşanılan sorunlar ele alındı. Anamas Konukevi’nde düzenlenen toplantıyı yöneten Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, Beyşehir Gölü Milli Parkı hususunda geçmişte yapılan planlama çalışmalarının, koruma kullanma dengesini çok gözetmeyen, daha çok işin koruma ayağı ağır basan bir anlayışla hazırlanmasından dolayı bugün önlerindeki çeşitli sorunlarla yüzleşmiş durumda olduklarını söyledi. Böylesine önemli bir tabiat ve milli parkın korunmasının herkes için çok önemli bir vazife olduğunu ifade eden Vali Doğan, “Ancak bölgede yaşayan insanların yaşamsal çıkarları ve bölgenin ihtiyaçlarını gözetmeden, sadece koruma anlayışıyla plancılık faaliyeti yapılması halinde birçok ayrıntılı sorun ortaya çıkabiliyor. Hazırlanan uzun devreli gelişim planı çerçevesinde saha üç bölgeye ayrılmış durumda. Ancak, bu tasnifin aslında amaca hizmet etmediği anlaşılmış olacak ki, son dönemde yapılan değişiklik bu konuda bölgeler 4 ayrı grupta tasnif edilmiş. Yine mutlak koruma, hassas koruma, sürdürülebilir kullanım ve kontrollü
kullanım bölgeleri. Ancak bunlar nedir ve alan üzerinde işgal ettiği miktarı bilmemizde fayda var. Balıkçılık faaliyetlerine engel oluyorsa, orada turistik faaliyetlere engel oluyorsa, insanların kıyıdan istifade ederek, güneşlenmesine engel oluyorsa, demek ki bunda mutlak korumanın tanımı ile ilgili birtakım değişikliğe ihtiyaç var. Ya da mutlak koruma alanı olmaktan çıkartmaya ihtiyaç var. Anlayabildiğim kadarıyla, geçmişte yapılan çalışma bir anlamda bölgedeki yaşayanları, buradaki ekonomik çıkarları çok iyi temsil edememiş, dolayısıyla şimdi bugün burada plan yapan arkadaşlarımızın şu ana kadar elde ettikleri genel verileri bizlerle de paylaşmaları lazım” dedi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Akıncıoğlu ise, yaşanılan sorunlar ve bazı güçlüklerin kendi kurumlarıyla ilişkili olmasına karşılık, bir kısmının da farklı farklı kurumları ilgilendirdiğini belirterek, şu anda revize halinde olan Beyşehir Gölü Milli Parkı konusundaki çalışmaların bir ay içerisinde bitirilmesini planladıklarını söyledi. Akıncıoğlu, alanda yüzde 79 gibi gösterilen mutlak koruma alanının büyük bir kısmının revize edileceğini aktardı. AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Akış ise, milli park hususunun sadece Beyşehir için
değil, Konya için de çok önemli mevzu olduğunu dile getirerek, “Konya, 2023 vizyonu hedefi doğrultusunda 10 milyon turist hedefi olan bir merkez. Bu noktada en önemli yerlerden ve cazibe merkezlerinden birisi Beyşehir. Turizmde Beyşehir Gölü Milli Parkı 1993’lü yıllarda milli park ilan edilmiş ama ilan edildikten sonra 2008’e kadar hiçbir tarafına dokunulmamış. 2008’de uzun devreli gelişim planı yapılmış ama maalesef masa üstünde yapılmış. Gerçekten bu revizyon ihtiyaç duyulan bir revizyondu. Bu revizyonla inşallah belli sıkıntılar
da hallolacaktır. Bir diğer konu; maalesef burası tek bir milli park değil, Beyşehir Gölü ve Kızıldağ Milli Parkları. Biz illa buna müdahale edilsin, bu tek çatı altında birleştirilsin diye siyaset kurumu olarak bir talebimiz yok ama en azından bu çift başlılığın giderilebileceği yol ve yöntemler muhakkak ki var. Bugün kısa vadede, kıyı tahkimatı, liman ve izcilik tesislerinin uluslar arası bir tesis hüviyetine kavuşturulması gibi yatırımlar konusunda birtakım sorunlar var. Projelerin birbirinden ayrı yürümesi konusunda sıkıntılar var. Son olarak bir Karadiken Göleti talebimiz var, bu göletin yapımına maalesef milli park uzun devreli gelişim planı izin vermiyor” şeklinde konuştu. Beyşehir Kaymakamı Muzaffer Başıbüyük de, konuşmasında, Beyşehir Gölü kıyısındaki sazlık alanlarının son dönemde ciddi bir şekilde genişlediğine dikkat çekerek, bu durumun da su sporları ve turizm faaliyetlerine engel olduğunu belirtti. Başıbüyük, “Göl üzerinde 33 tane ada var ve buralarda çay bahçeleri gibi alanlara ihtiyaç var. Turizm gelişimi ile birlikte insanların zaman içerisinde göl kıyısında dinlenebileceği, zamanını geçirebileceği alanlar, hizmet arzının yapılabileceği alanlara ihtiyaç var. En azından Taşköprü’den itibaren Atapark’a kadar insanların yarar-
lanabileceği kafe, restoran gibi yerler yapılabilmelidir. Bununla ilgili de yapılacak çalışmaların planda yer almasının faydalı olacağını düşünüyoruz” dedi. Toplantıda, Beyşehir Gölü ile ilgili hazırlanan Özel Hüküm Belirleme çalışmalarının da yaşanan sorunların çözümüne önemli bir katkı sunacağı da belirtilirken, Beyşehir Gölü ile ilgili sorumluluğu bulunan kurum yöneticileri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve ilgili paydaşların yaşanılan sorun ve sıkıntılarla ilgili görüş ve değerlendirmeleri yer aldı. Geçtiğimiz günlerde ilçede Konya basınını ağırlayan Beyşehir Blediye Başkanı izzet Taşcı, Uzun Devreli Gelişim Planının, Beyşehir’de yapılması gereken hizmetlerin önünde en büyük engel olduğunu ifade etmişti. Beyşehir’in bir kültür ve turizm merkezi olması için planın değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Taşcı, “Bu plan Beyşehir Gölü’nü tanımadan yapılmış bir plan.” diye konuştu. Beyşehir’i sn 10 yılda kasaba hüviyetinden şehir hüviyetine kavuşturduklarını ifade eden Başkan Taşcı, bizden önceki 25 yılda yapılan hizmetleri ikiye katladıklarını söylmedi. Taşcı, bin yılın projesi olarak değerlendirdiği Eşrefoğlu Camiine 5 milyon ziyaretçi beklediklerini sözlerine ekledi.
5
Konya’da bir eve giren hırsızlar, gerçek sandıkları 8 adet sahte bileziği çaldı. Şüpheliler, Ramazan tedbiri alan polisler tarafından kısa sürede yakalandı. Olay, merkez Karatay İlçesi Karaaslan Dede Mahallesinde müstakil bir evde meydana geldi. İddiaya göre, Ramazan ayı nedeniyle iftara yakınlarına giden ailenin evine hırsız girdi. Hırsızlar evden 8 adet imitasyon bilezik, 1 cep
Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 9 15-21 Temmuz 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Yenal Kullap Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 15 Temmuz 2013
telefonu ile 300 lira para çaldı. Ramazan ayı nedeniyle kent merkezinde 20 sivil ekiple hırsızlara karşı çalışma yapan polis de, hırsızlığın yaşandığı evin penceresi ve sinekliği söküldüğünü fark ederek araştırma yaptı. Yapılan araştırmada polis bir otomobille çevrede gezen 2 şahsın eşkalini belirledi. Yapılan çalışmada hırsızlıktan çok sayıda kaydı bulunan şüpheliler Ali Ç. (18) ile
Ahmet Y. (18) Tatlıcak Mahallesinde çaldıkları malzemelerle yakalandı. Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliğinde ifadesi alınan şüpheliler adliyeye sevk edildi. Şüphelilerin ifadesinde, “Gerçek diye çaldığımız bilezikleri sarrafa bozdurmaya gittik sahte çıktı. Şaşırdık, çaldığımız 300 lira ile uyuşturucu madde almaya gidiyorduk yakalandık” dedikleri öğrenildi.
SOLDAN SAĞA
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1. Ana ile babanın oluşturduğu birlik... Lüfer balığının küçüğü... 2. “İlgisi yok, ne ilgisi var” anlamlarında kullanılan bir söz (argo)... Sütanne... 3. Kıta... Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik... 4. Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı (eski)... Barikatlamak işi... 5. Sermaye.. Küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan... Açıklık, açık ve kesin yargı (eski)... 6. İlgi, bağlılık, ilişki, münasebet... Bakla, fasulye, bezelye vb. taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk, baklamsı meyve... 7. Güzel koku (eski)... Dört tekerlekli, üstü kapalı, yaylı bir tür at arabası (eski)... Kalça kemiği (halk ağzı)... 8. Türk alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı, okunuşu... Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza... Sodyum elementinin simgesi... Utanma, utanç duyma... 9. Karakter... Günümüzde bey unvanından farklı olarak özel adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan... Düz veya kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb. maddeden yapılan başlık... 10. Başlangıcı olmayan, eski, ezelî (eski)... İçinde et kaynatılmış su... 11. Küsmüş, dargın... Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan, uzun kulaklı... Dayanak (eski)... 12. Edirneli olma durumu... Karışık renkli, çok renkli, alaca... 13. At bakıcısı... İran dili ve kültürü ile uğraşan kimse... 14. Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde... Gizlemek.. 15. Eğrelti otu türünden bir bitki... Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet, mehil...
1. Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü... Karanlık odalara girip çıkarken bu yerlere ışık sızmasını önleyen düzen... 2. Hangi şey... Birlikçi, birlikten yana, birleştirici (siyaset)... Yazarlar, edipler (eski)... 3. İlgili... Belit... 4. Osmanlı Devleti’nde Macaristan ve Hırvatistan’da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan... Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lata... Tırpana... 5. Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki... Nedeni olmayan, sebepsiz... 6. Formaldehit ile bir fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilen yapay reçine... Bazı mobilya kilitlerinin içinde bulunan, birbirinin benzeri fakat farklı ölçüdeki uçları yaylı kilit elemanı... Terbiyum elementinin simgesi... 7. Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret (eski)... Aşamalı, basamaklı... 8. Çok anlayışlı ve sezgili (kimse)... İzmir iline bağlı ilçelerden biri... 9. Arkasından, hemen arkadan, ardından, hemen ardından... Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse (eski)... 10. Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke... Ter (eski)... İnanma, güvenme (eski)... 11. Nükteli (eski)... At, eşek ve sığırların ayaklarında bileğe veya dize kadar çıkan beyazlık, seki... 12. Kırılmış kemiklerin düzgün bir biçimde sarılabilmesi için kullanılan türlü malzemelerden yapılmış destek... Somurtkan (kimse) (eski)... İleri sürülerek savunulan düşünce, iddia, dava... 13. Yükleme, aktarma, elden ele geçirme (argo)... Oynatmak işi... 14. Onamak işi... El kitabı... Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim... 15. Pasaklı, yırtık giysi (eski)... İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık...
6
G
ünlerdir televizyon başında Mısır’daki darbe haberlerini, Mısır ve Mursi için yapılan yorumları, Müslüman Kardeşler için yapılan konuşmaları izlemekteyim. İlk başta bütün televizyonlar olayı mercek altına yatırıp canlı yayınlar yaparken gün geçtikçe olanları kabullenip alışmış olsak gerek ki yayınlar önceliğini, güncelliğini yitirdi ve seçim sandığından halkın çoğunluğunun oyları ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı darbecilerin olmayan insafına ve merhametine terk edildi… Olmayan insaf ve merhamet diyorum, çünkü Yahudi asıllı olduğu söylenen, Yahudi olmasa bile bir Yahudi tarikatına mensup biri olduğu dillendirilen bir cumhurbaşkanının ve Amerikan güdümünde, onlardan izinsiz inisiyatif sergileyemeyen bir askerin, insaf ve merhametinin ne olduğu kendini göstermeye çoktan başladı zaten… Irakta, Afganistan’da, Libya’da ve Ortadoğu’nun dört bir yanında aynel yakin gördüğümüz gibi yüzyılların öncesinin bir planı bu. Kökü ta haçlı seferlerine kadar giden, hatta ondan daha öteye geçen bir plan... Bizler oyunda oynaşta iken adamlar on yıllık, elli yıllık, yüz yıllık planlar yapmışlar, başlarına Obama Hüseyin değil, İmam Hüseyin gelse bile bu plan uygulanıyor ve hedefleri belli… 1990’lar da Seyit Kutup’un hayatını film yapmak istedik,
fikir bir arkadaşımındı ve sanayiden bir iş adamı sponsor olacaktı. Senaryoyu yazdık, ama sanayici su koydu iş yattı, Müslüman Kardeşler’le yakinen o zaman tanıştım. Zeynep El Gazali ile Hasan El Benna ile hatta İzzettin El Kassam ile o zaman tanıştım, az çok haklarında BİLGİM VARDI. Ama darbenin birinci günü akşamı, Müslüman Kardeşler’in basın sözcüsünün söylediği bir söz beni allak bullak etti: “Mursi’yi desteklemek için meydanlara dökülen insanların içinde her görüşten insan var, çünkü meydanlarda sigara içen insanlar var, Müslüman Kardeşler sigara içmez…” diyordu sözcü. Önce elimdeki sigarayı söndürdüm, sonra kendi kendimi sorgulamaya başladım, evet sigaranın maddi ve manevi zararlarını, dinimizce de sigara içmenin hoş olmadığını hepimiz biliyoruz ama yine de içiyoruz… Fakat Müslüman Kardeşler sigarayı hiç içmiyordu, yüreğim cız etti, yoksa yıllardır izini sürdüğüm ve bir türlü peşlerinden yetişemediğim, nefsinin esaretinden kurtulmuş, hırsları ile olan savaşı kazanmış, kayıtsız şartsız Hakka teslim olmuş insanlar mıydı bunlar…
Sonra bir başka bir söylem daha: “KEFENLERİMİZİ GİYDİK MEYDANLARDAYIZ!” Bu söz çok iddialı ve çok anlamlı bir söz bence, inandığı dava için ölebilmek, çoluk çocuk, ev bark ve dünya hayatının tüm nimetlerini arkaya atıp inancı için ölümü göze almak, bu kadar sağlam bir iradenin sahibi olmak çok yüce bir duygu. Aynı şey bizim de başımıza gelse bu iradeyi biz de gösterebilir miyiz diye sordum kendime, cevabı tahmin edersiniz çok zor hatta mümkün değil… Bir sabah namazında kendi ordusunun, kendi askerlerinin kurşunları ile elli küsur Müslüman kardeşin kefenleri kana bulandı, canlarını hakka teslim ettiler, yüzlercesi de yaralandı, geri kalanlar hala meydanlarda… Darbecilerin elinde silah, Müslümanların ağzında dua, tabi ki Allah dilerse duaları kabul edip her şeyi tersine çevirebilir, o isterse silahların tek birinin bile tetiğini çekemezler ama iş böyle olmuyor, tetiği çekiyorlar ve mübarek Ramazan’a kan revan içinde giriyor Müslümanlar… Neden, neden böyle oluyor? Cenabı
Allah’ın inançlı inançsız hiçbir kuluna kastı olmadığına göre neden böyle oluyor… Sanırım bu sorunun cevabını doğru verebilirsek mesele çözülecek, ama sorunun cevabını vermekte kolay değil, ucu zülfü yâre dokunuyor çünkü… Yumuşak döşeklerden fedakârlık yapıp, iki kat battaniye üzerinde yatmayı bile lüks sayan, benim sabah namazıma kalkmama engel oldu, bir daha çift kat serme diye kızı Fatıma’yı ikaz eden Efendimizi örnek almak ve bu örneği yaşam biçimine uygulamak kolay değil… Hakkıyla zekâtımızı vermek, fakiri fukarayı onları hakir görmeden kollamak gözetmek kolay değil… Önce can sonra canan deyimini tersine okumak kolay değil… Bal tutan parmağını yalar sözde atasözümüze hayır, bal kendinin değilse yalayamaz demek kolay değil… Medyada ve toplumda en önde olmak isteğinden feragat etmek kolay değil… Kısacası bu dünyadaki cennetin ihtişamını, parıltısını, bin bir çeşit hazzını ve lezzetini
aşıp öbür dünyadaki cenneti görmek kolay değil… Hal böyle olunca da, bizler Sultan Alparslan’dan bu yana kefenimizi giyip meydanlara çıkamadık, her ne kadar Çanakkale’de mideleri üzüm hoşafına bile hasret kalan kahraman Mehmetçiklerimiz asker urbalarını kefen olarak sarınıp toprağın altına uzansa da, onların torunları olarak bizler yan gelip yattık. Rahmetli Erbakan hocanın yıllarca gırtlağını patlatırcasına anlattığı bu siyonizm hesaplarını anlamak istemedik… İşin gerisine, ta derinliklerine bakarsak, Taksim’deki olaylar ile Mısır’daki olaylar arasında bir farklılık yok, ilk günkü masumane isteklerin ötesindeki olaylar birbirlerine yüzde yüz örtüşüyor… Şimdi meydana çıkıp olanlardan şikâyet etme hakkımız yok aslında, ama doğuştan içimize bulunan ve bizim bütün uğraşlarımıza rağmen hala köreltemediğimiz o yürek var ya, işte onun içindir bu döktüğümüz gözyaşları, onun içindir ağlayış sızlanışlarımız, onun içindir Mısır’daki kardeşlerimize camilerde yaptığımız dualar… Onlar kefenlerini giymiş meydanda, namlunun ucunda, bizse en güzel kıyafetlerimizi giymiş davetli iftar sofralarında, başbakanımız ve dış işleri bakanımız bizim adımıza konuşuyor nasıl olsa, eh bu kadarlık da yeter öyle değil mi? Başkaları bunu da yapmıyor ya…
Mübarek artıkları yeni planlar peşinde Konya Sivil Toplum Kuruluşları İcra Heyeti Başkanı Latif Selvi: Mübarek artıkları, yeni planların peşinde, Mısırlı kardeşlerimiz bu oyuna düşmediler ve düşmeyecekler... Konya Sivil Toplum Kuruluşları İcra Heyeti Başkanı Latif Selvi, Mısır’da yaşanan gelişmelerle ilgili, “Sizden de birkaç bakan alalım, siz de bir temsil elde edin, böylece çark dönsün gitsin diyen Mübarek artıkları, yeni planların peşindelerdir. Mısırlı kardeşlerimiz bu oyuna düşmediler ve düşmeyecekler” dedi. Konya Sivil Toplum Kuruluşları, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), Anadolu İnsani Yardım Derneği (AYDER), Mazlum-Der ve Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Konya Şubesi üyeleri, Cuma namazı sonrası Sultan Selim Cami önünde Mısır halkına destek vermek amacıyla
toplandı. Topluluk adına basın açıklaması yapan Mazlum-Der Konya Şube Başkanı Derviş Argun, Mısır halkına destek olmak için geldiklerini belirterek, “Gündüzden geceye, geceden gündüze bugün Mısır, Kahire, İsmailiye’de dua eden ve oluk oluk gözyaşı döken kardeşlerimiz, bacılarımız, yaşlılarımız, çocuklarımız, ihtiyarlarımız ve gençlerimizle beraber gönül ve beden birliği olduğunu ispat etmek ve göstermek istiyoruz. Bu anlamda tarihe tanıklık etmek ve not düşmek istiyoruz” dedi. Konuşmasının ardından Hasan Elvan isimli bir genç Kur’an-ı Kerim okudu. Ardından topluluk
adına basın açıklaması yapan Konya Sivil Toplum Kuruluşları İcra Heyeti Başkanı Latif Selvi de, Mısır halkının yanında olduklarını göstermek istediklerini ifade ederek, “O kardeşlerimiz, bizlerden bizler de onlardanız. Adevviye Meydanı’nda, şu mübarek Ramazan gününde, orucunu alanlarda tutan kardeşlerimizle dayanışmak için buluştuk. Mısır halkının onurlu, kararlı duruşunu takdir etmek, desteklemek için toplandık. Zorbalar, zalimler, diktatörler, emperyalistler ve onların taşeronu silik yöneticileri ile işbirlikçiler nasıl dayanışıyorsa biz de halkın iradesini önemseyenler, adaletten
yana olanlar, insanca yaşam hepimizin olması gerekir diyenler dayanışıyoruz, beraberliğimizi ve birlikteliğimizi ilan ediyoruz” şeklinde konuştu. PLAN PEŞİNDELER Güce boyun eğerek geleceklerini kurtardıklarını ve halkın vermediği yetkileri elde edeceklerini sananların iktidarını sürdüremeyeceğini vurgulayan Başkan Selvi, “Bu umudunuz sizi hedefinize taşımayacaktır. Halkın desteğini hiçbir zaman alamayan ama hukuk tanımayarak yönetimi ele geçirenler, cesaretli halkın karşısına çıkamazlar. Kullandıkları maşalarla, baltacılarıyla, kiralık katilleriy-
le ortada görünüyorlar. Bugün darbeci generallerin yanında saf tutarak, sus pus oturarak kazandığını zannedenlerin yarın Mısırlı kardeşlerimizin huzurunda mahcup olduklarını hep birlikte göreceğiz. Sizden de birkaç bakan alalım, siz de bir temsil elde edin, böylece çark dönsün gitsin diyen Mübarek artıkları yeni planların peşindelerdir. Mısırlı kardeşlerimiz bu oyuna düşmediler ve düşmeyecekler” diye konuştu. Konuşmaların ardından topluluk, “Mursi’ye Selam, Direnişe Devam” diye sloganlar attı. Daha sonra toplulukta bulunan herkes, Mısır halkına dua etti.
7 Tutarsız Demokrasi HATİCE KÜBRA TAVACI
“
Mısır’ın meşru yöneticisi demokratik olarak seçilmiş Mursi’dir. Hakikatler silah zoruyla değiştirilemez; demokrasi teorisi de.” diyor Bekir Berat Özipek. Tutarlı bir demokrasi için durumu daha iyi ne ifade eder bilmiyorum. Türkiye’de ki demokrasi tutarsızlığından dem vururken hep, karşımıza Mısır çıkıyor bir anda. Şeriat kelimesini zikretmenin mümkün olmadığı bir dünyada elimize tutuşturulan demokrasi var. Ancak o da akıllara zarar… Ne yanından tutsak yahut ne zaman içimizde ümit yeşerse yarınlara dair, hep bir “darbe” yiyoruz. Demokrasi söylemleriyle ağzımıza şeker tutuluyor ilkin sonra yine demokrasiyle oyuncağımız gidiyor elimizden. “Dünyada hiç mi zeytin dalı yükselmeyecek?” sorusu geliyor insanın aklına. Hep mi kötüler iyilere galip gelecek? Tutarsızlık belki de… Demokraside gördüğümüz tutarsızlıkla beraber algımızdaki tutarsızlıktan da kaynaklanıyor
hkubratavaci@gmail.com
belki yaşadıklarımız. Neden Mısır’da darbeye darbe denmez ki? Neden Mısır’da “baltacılar çetesi üyesi bir gangster” ekranlara çıkıp Suriyeli, Filistinli her kim varsa öldürülmeleri gerek derken secdelerimizi yönelttiğimiz yerin bekçileri darbeleri destekler? Neden Mısır halkına ve Mursi’ye destek protestosunda yan yana yükselen ak parti ve saadet partisi bayrakları ümmet sevinciyle ağlatır bazılarını? Kendimizi ve dünyayı anlamadan kalkıştığımız işler boyumuza büyük geliyor hakikaten. Aklı selim hiçbir kimse Mısır’da ki darbeyi savunamaz elbette. Ancak ufak hilelerle değişen darbe ve demokrasi algısı pek bir komik. Eğer herkesin kırmızı dediğine bir gün sende kırmızı dersen ve herkes o günden itibaren mavi demeye başlarsa buradaki problem senin kırmızı demen değil herkesin çark etmesidir. Eğer biz yanlışlardan bir doğru çıkarmaya çalışıyor-
sak üstelik bundan haz alıyorsak Nur partisi ve destekçileri gibi piyon hatta maşa olmaya layığızdır. Eğer Amerika’ da ki büyüklerinin gönlünü hoş etmek için darbe olmayan bir darbe yapıyorsa Sisi önce kendi itibarsızlığını ve sonra büyüklerinin dillerinden düşürmediği “demokrasiye” ne derece karşı olduğunu gözler önüne seriyordur aynı zamanda. Eğerler uzar gider. Zulüm ve darbeler kıyama kalkmış Müslümanlarla kaimdir. Şimdi Mısır’da Müslüman gençler ve genç ruhlu Müslümanlar kıyamda. İnsanlar kefenleriyle geziyor bildikleri doğru için. Bildikleri doğru için Adeviyye meydanındalar. Kendilerinden olanı korumaya yeminliler. Kapanan refah kapısı, haklarında tutuklama kararı çıkarttırılan ihvan yetkilileri tutarsız demokrasinin ta kendisidir. Temennimiz o dur ki Adeviyye meydanından yükselen sesler tutarlı sonuçlar doğurur.
Hac kuraları yeniden Diyanet İşleri Başkanlığı, yüzde 20 kontenjan indirimi kapsamında kesin kayıt hakları 2014 yılına devredilecek 14 bin 800 hacı adayları için 24 Temmuz’da yeniden kura çekilmesine karar verildiğini açıklandı. Diyanet İşleri Başkanlığı, yüzde 20 kontenjan indirimi kapsamında kesin kayıt hakları 2014 yılına devredilecek 14 bin 800 hacı adayları için 24 Temmuz’da yeniden kura çekilmesine karar verildiğini açıklandı. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye tanınan resmi hac kontenjanından 14 bin 800 kişilik bir eksiltme yapacağı hatırlatıldı. Açıklamada, girişimlerden sonuç alınamaması üzerine konuyla ilgili yeni bir karar almak üzere “Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu”nun 04 Temmuz 2013 tarihinde toplandığı hatırlatıldı. Kurulun yüzde 20 kontenjan azaltılması kapsamında kesin kayıt hakları 2014 yılına devredilecek hacı adayları için 24 Temmuz’da yeniden kura çekilmesine karar verdiği açıklandı. Kontenjan azaltılmasına yönelik, 2013 yılında hacca gitmek
üzere kayıtlı olanlardan, gönüllü olarak bu haklarını 2014 yılına devretmek isteyenlerin işlemleri 15-19 Temmuz 2013 tarihleri arasında yapılacak ve 2013 yılı hac konaklama türlerindeki fiyatlar geçerli olmak üzere 2014 yılında kuraya katılmadan bu kişilere kesin kayıt hakkı verilecek. Bu husus halen kayıtlı hacı adaylarına il ve ilçe müftülükleri ile acentelerce duyurulacak ve belirlenen tarihlerde adayların talepleri alınacak. Diyanet organizasyonuyla hacca gitmek üzere halen kesin kayıtlı olan vatandaşlar, dilekçelerini kayıtlı bulundukları il müftülüklerine, acente organizasyonuyla hacca gitmek üzere halen kesin kayıtlı olan vatandaşlar ise dilekçelerini kayıtlı bulundukları acentelere veya il müftülüklerine verecek. Vatandaşların bu dilekçeleri acentelerce il müftülüklerine ulaştırılacak. Şehit ve gazi yakınları ile 2012 yılından kalan ve kurul kararı ile
haklarını 2013 yılında kullanarak kesin kayıt yaptıranlar söz konusu kura kapsamına dahil edilmeyecek. Kura sonucu hakları 2014 yılına devredilenler, 2013 yılında kayıtlı oldukları hac konaklama türlerine göre 2014 yılında kesin kayıt yaptıracak. 2014 yılında hac konaklama türlerinde fiyat artışı olması halinde 2013 yılı fiyatları, 2014 yılında hac konaklama türleri fiyatlarında azalma olması halinde ise 2014 yılı fiyatları uygulanacak. 2013 yılında kayıtlı bulunduğu hac konaklama türünden bir üst hac konaklama türüne geçmek isteyenlere, geçmek istedikleri hac konaklama türünün 2014 yılı fiyatları uygulanacak. Diyanet İşleri Başkanlığı ve acente organizasyonundan yüzde 20 kontenjan indirimi kapsamında kesin kayıt hakları 2014 yılına devredileceklerin yatırdıkları hac ücretleri 16 Ağustos 2013 tarihine kadar ilgililere iade edilecek.
RUH OLARAK FAKİR OLAN RAMAZAN SOFRALARI
R
amazan bir haftadır bizleri sarmaya devam ediyor. Rabbimize şükürler olsun ki bereketli bir aya kavuştuk. Hayatımızın her alanında bereketi hissettiren bu ayda üzerimize düşen bolca bereketlenmek ve huzurlanmak adına dualarda bulunmak. Duanın en güzel zamanları da iftar ve sahur vakitleridir. İftarları ve sahurları hem dualarla hem de muhabbetlerle bereketlendirmek gerekir. İçinde yaşadığımız çağ bizi yalnızlığa sürüklediği için haliyle bu durum Ramazan ve ibadet dünyamıza da yansıyor. Yalnız başına ya da karı-koca hadi varsa bir-iki çocuklu iftar sofraları, eskinin kalabalık sofralarının yerini aldı. Çok acımasız bir şekilde bencilleşen insanoğlu bencilleşen bir Müslüman da olmaya başladı. Bu bencillik durumu bazı ailelerde belki Ramazan ayında biraz değiştirilmeye çalışılsa da genel itibariyle dede-nine ve diğer akrabalardan uzak geçen hatta uzak geçirilmesi için bazen kadın bazen de erkek eliyle maddi ve ya manevi güçleri kullanarak zoraki yalnız sofralar ve haliyle tatsız sofralar kurulur oldu. Ne kadar dinî vecibelerine bağlı olunsa da bir yuvada yaşlılık dönemlerini yaşayan büyüklerin hayır duaları terk edilirse bu din algısında ciddi manalarda büyük sorunlar yaşanmaktadır denilebilir. Mecburi durumlarda dolayı yakın akraba ve büyük ebeveynlerden (dede ve ninelerden) uzak memleketlerde yaşanılıyor olabilir, ama inadına aynı şehirlerde ya da yakın yerleşim alanlarında yaşamalarına rağmen
birbirinden uzak ve kopuk yaşayan bir Müslüman aile toplum yapısı gerçekten Ramazan ayında daha da bir acı ve üzücü görüntüler ortaya koyuyor. Özellikle yeni evlenen ve evlenecek olan gençlerden de rahatlıkla duyulan bir söz var: “Her iki taraftan da uzak olmak.” Her iki taraf olan hem gelinin hem de damat tarafının ebeveyn ve akrabalarında uzak nasıl mutlu bir evlilik sürdürülebilir ki? Özellikle namazlarına dikkat ettiği bilinen, dini vecibelerinde sağlıklı bir duruşu olduğu gözlemlenen genç insanların böylesi sağlıksız-sakat bir zihniyet ürünü olan cümleleri nasıl bir denklemin sonucudur? Demek ki namaz bizi alıkoymuyor! Namaz bizi temizlemiyor! Namaz bizi arındırmıyor! O zaman namazlarımızdaki duruşumuzu ve yönelişlerimizi kontrol etmenin tam zamanı. Din bizim bütün bireysel ve sosyal yaşamlarımızı kontrol eden ve güzelleyen bir yaşam biçimi sunuyor. Çağ ne kadar değişirse değişsin din değişmez, değişen insandır kendi çıkarlarına göre de dini değiştiren de insandır. Sofralarında nimet olarak zengin olmakla birlikte ruh olarak fakir olan sofraların başında oruç açan ve oruca başlayan Müslüman görüntüsünden kurtulup gerçek felaha ve huzura kavuşmuş inananlardan olan, yaşlıları ile büyükleri ile aynı sofrada oturmaktan, teravihe gitmekten mutlu olan Müslümanlar olmak duasıyla. Ramazan bizlere hem kelime hem de manevi hallerinin hepsi ile gelsin…
8
Torba kanun nihayet çıktı
Praktiker iflas etti Almanya ‘da yapı market firması Praktiker iflas başvurusunda bulundu. Şirketten yapılan açıklamada, son yıllarda ödeme dengelerinde meydana gelen sorunlar, aşırı borçlanma ve ödeme yetersizliği nedeniyle iflas başvurusunda bulunulduğu açıklandı. Praktiker ‘in 9 ülkede 18 bin çalışanı olduğu, bunların 7 bininin Almanya dışında çalıştığı ifade edildi. Praktiker’in Almanya içinde 300 şubesi olduğu Almanya dışında da 130 şubesi daha bulunduğu belirtildi. Sendika, çalışanların maaş zammından feragat etmeye hazır olduklarını açıkladı.
Sürücü belgelerinden 100 bin sözleşmeli personelin kadroya alınmasına, şehit yakını, gazi, muhtar ve köy korucularına yeni haklardan meraların geçici yerleşime açılmasına kadar 80 kanunda düzenlemeyi içeren “Torba Kanun” teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. TORBA KANUN NELERİ DEĞİŞTİRECEK? 100 bin sözleşmeli devlet memuru kadrosuna alınacak. 24 milyon sürücü ehliyeti değişecek. Sürücü belgeleri artık süreli olarak verilecek. İlk defa ehliyet alanlar, en az bir yıl süre ile aday sürücü olarak kabul edilecek. Sürücü belgeleri yurt dışında da geçerli olacak. Sağlık personeli, görevinin gereklerine aykırı hareket ederek bir kişinin ağır derecede olmayan engelliliğine sebebiyet vermesi halinde, 3 aydan 1 yıla kadar meslekten geçici olarak men edilecek. ÖSYM’nin sınavlarında bireysel veya toplu olarak kopya çeken kişilere 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilecek. 28 Şubat sürecinde disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarılanların yeniden göreve alınmasında atama sayısı sınırlaması uygulanmayacak. 28 Şubat mağduru memurların geriye dönük primleri, kurumlarınca ödenecek. Sayıştay’ın denetim ağı genişleyecek. Sayıştay, doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı
yüzde 50’den fazla olan her çeşit idare ve şirketi denetleyecek. Vazife ve harp malullerine sağlanan hakların kapsamı genişletiliyor. Silahlı kuvvetler, jandarma ve emniyet teşkilatında, patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası, nakli ve imha edilmesi işlemleri sırasında hayatını kaybeden veya engelli hale gelenlere tazminat ödenecek. Afyonkarahisar’daki cephanelik patlamasında şehit olan askerlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve maaş bağlanmasının önü de açıldı. Güngören ve Reyhanlı’daki patlamalarda ölenleri “sivil şehit” kapsamına alınıyor. Yakınlarına da tazminat, maaş ve kamuda istihdam hakkı getiriliyor. Şehit ailelerine kamuda iki, yaralananların yakınlarına ise bir istihdam hakkı sağlanacak. Görev başındayken hayatını kaybeden devlet görevlilerinin anne ve babalarına, “muhtaçlık” şartı aranmadan maaş bağlanacak. Şehit yakınlarına ücretsiz seyahat hakkı veriliyor. Su ve elektrik faturasında indirim sağlanıyor. “Faizsiz konut kredisi” hakkı, gazilerin yanı sıra görev sırasın-
Gülmece Parkı sanat parkına dönüştü 54. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günleri kapsamında Akşehir Gülmece Parkı’nda atölye çalışmaları yapan Sanata Saygı Derneği üyeleri, açık havada yaptıkları çalışmalarla Gülmece Parkı’na adeta bir sanat atölyesine dönüştürdüler. Sanata Saygı Derneği’nin açık havada yaptıkları çalışmalar Akşehirliler tarafından da büyük ilgi görüyor. Resim, Heykel, Rölyef, Seramik, Ebru, Keçe, Mozaik, Bez Bebek, Yazma Baskı, Hat Sanatı gibi dallarda hünerlerini sergileyen sanatçılar, Akşehir Nasreddin Hoca Anma Ve Mizah Günleri kapsamında etkinliklere katılmaktan mutluluk duyduklarını ifade ettiler.
Cihanbeyli’de fotoğraf festivali ihanbeyli ilçesine, 16 ülkeden gelen fotoğrafçılar tarihi ve doğal güzellikleri fotoğrafladı. Uluslararası Fotoğrafçılar Birliği 2. Uluslararası Fotoğraf Festivali adı verilen etkinlik Cihanbeyli ilçesi, Gemecik Mahallesi, Pınarbaşı Köyü ve Tuz Gölünde gerçekleşti. 16 ülkeden gelen 80 kişinin katıldığı etkinlikte tarihi ve doğal güzelliklerin yanı sıra insan manzaraları da fotoğraflandı. Fotoğraf çekiminin ardından iftar yemeğinde İlçe Belediye Başkanı Mehmet Ali Önal ve başkan yardımcısı Mehmet Satılmış misafirlerini karşıladı. Etkinliğe destek veren başkan Önal’a plaket verildi.
da yaralanan kamu görevlileriyle “vazife malulu” aylığı alan dul ve yetimlere de sağlanacak. 65 yaşını doldurmuş, hiçbir geliri olmayanlara yapılan aylık ödeme miktarı artırılacak. Köy korucuları ve muhtarların özlük haklarında da iyileştirmeler yapıldı. Köy korucularının maaşları ve muhtarların ödeneklerine zam yapılacak. 55 yaşını doldurduğu için görevleriyle ilişkileri kesilen köy korucularının en düşük aylıkları, 383,96 liradan 652,72 liraya; en yüksek aylık miktarı ise 614,33 liradan 883,10 liraya yükseltildi. Köy ve mahalle muhtarlarının aldıkları 460, 75 liralık ödenek tutarı, Bakanlar Kurulu yetkisiyle 875 liraya kadar çıkarılabilecek. Kişilerin “yardıma muhtaçlık” sınırı yeniden belirlenecek. Medeni Kanun’daki, “herkes, yardım etmediği taktirde yoksulluğa düşecek olan akrabalarına nafaka vermekle yükümlüdür” hükmünü artık devlet işletecek. Maddi durumu ve geliri iyi olmasına rağmen yoksul yakınlarına yardım etmeyenlere, “nafaka” davası açılacak. Engelli çocuğuna bakan anne
baba sağlık sigortası kapsamına alınacak. Değişikliklerle muhtaçlık sınırı yükseltildi ve maaş alan kişilere yapılan yersiz ödemeler, çıkarılan borçlar affedildi. Muhtaçlık kriteri 119 liradan net asgari ücretin 3’te biri yani 233 lira seviyesine çıkarılarak yaşlı ve engelli aylığının kapsamı genişletildi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin önemli gelir kaynaklarından birini ortadan kaldırdı. Torba yasaya eklenen son dakika önergesiyle odanın her projeden aldığı tasdik ücreti kaldırıldı. Dışişleri Bakanlığı Merkez Teşkilatı’ndaki üst düzey görevlere artık istisnai görevlendirme ile büyükelçi olarak görevlendirilen kişiler getirilebilecek. Daha önce dışişleri komisyonunda görüşülen tasarıdan çıkartılan düzenleme meclis genel kurulunda torba yasaya eklenerek kabul edildi. Önerge, meslek memuru olmadığı halde istisnai görevlendirme ile büyükelçi olarak atanan isimlerin bakanlıkta üst düzey bürokrat kademesinde çalışabilmesinin önünü açıyor.
9 MÜMİNLER KARDEŞTİR SÜMEYYE ARITÜRK sumeyyeariturk@gmail.com
İŞİ VAR FAHİŞE YÜZLÜ DEVLERİN…
M
ısır, diktatör Nasır ile anılır. Arap milliyetçisi. Sonra Envar Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemi başlar. Bütün iktidarlar: Mısır halkının iç muvazenesini bozmak, aslına dönüşünü engellemek gayesine matuf, planlı, organize çalışmalarla İsrail çıkarlarına hizmet için vardır. Uluslararası güçlerin denetiminde emperyalizmin çıkarlarına hizmet aracı olarak kullanılan Mısır yönetimi, halkın uyanışı karşısında ordusu, yasası, polisi, ilkesi ve ülküsü ile çökmüştü. Mursi yönetimi ile birlikte Mısır hakimiyetini kaybedenler, İsrail’in çıkarlarını tehlikeye atamazlardı. Halkı susturacaklar, demokrasi yalanına son verip kaybettikleri kaleyi tekrar ele geçireceklerdi. Bunun yolu ellerinde tuttukları ordu gücü ile darbe yapmaktan geçerdi. Darbe yaptılar, yani eşkiyalar yol kesti. Zorbalık hüküm verecek, zalimler yol gösterecek. “Mısır halkının selameti için…” mavalları okuyarak kendi uşaklılarını perdeleyecekler. Zalim, zulmüne devam ederken, onun bütün dünyadaki uzantıları bu duruma alkış tutacak, sevinç naraları atıp tepinecekler. Her yerde olduğu gibi Türkiye’deki tetikçileri de, oradan hareketle burada yaylım ateşine başlayacak. “Darbeciler ne iyi etti de geldi…” diyecekler. “laikler kazandı” manşetleri atacaklar. Aynı şeyin Türkiye’de de gerçekleşmesi için çalışanlar, Mısır örneğinden aldıkları moral destek ile hop oturup hop kalkacaklar. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak kimi gazetelerin manşetleri, bazı köşe yazarlarının yazıları, hatta bir kısım irili ufaklı sivil toplum kuruluşunun açıklamaları Mısır’da yönetime el koyan eşkıyaları destek için olacaktır. İsrail hükümeti memnuniyetini beyan edecek, olayı tezgahlayan devletler “bir an önce demokrasiye geçilmeli” temennisini dile getiren “ninniler” söyleyecek… “Mısır buna mecburdu. Ül-
kenin dış borçları darbecilerin fazla bir şey yapmasını engelleyecektir. ABD, İMF, Avrupa Birliği, Arap Birliği muhtaç olduğunu bilip acıdıkları! Mısır halkına yardım! için kesenin ağzını açacaklar. Borçlarını erteleyecekler. Mısır ordusunun ihtiyaç duyduğu silahları verecekler, hatta hibe edecekler…” Filistin kan kusar, Gazze yanarken seyreden, seyretmekten öte Yahudilerin emir eri gibi hareket eden anlı şanlı Mısır ordusu, Kendi halkının evlatlarına (kanlı) bir darbe yapmıştır. “Kansız darbe”, “Kimsenin kılına dokunmayacaklar” hikayelerine karnımız tok. Eşkıyanın ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Belli olmaz ama, bu çakallar sürüsü arasında koyun gibi yaşamayı “Müslümanlık” zannedenler“ aldandıklarını anladıkları an iş işten geçmiştir. Bir sene önce seçimle iş başına gelen Cumhurbaşkanını devirmiş, onu seven taraftarlarına zindan kapılarını açmışlardır. Yaşanan olay budur. Şimdi Mısır, içinde yaşayan halkıyla koskoca bir hapishane… Bu hapishanede yatan mahkumların İsrail zindanlarında yatan Filistin mücahitlerinden farkı, kendilerinden olduğunu zannettikleri cellatları zamanında teşhis edip, tedbir alamayışları ve onlara teslim olmalarıdır. Soru şu: Bizim acaba bizim onlarla aramızdaki fark ne? Unutulmamalı ki, emperyalistler, Türkiye’de Mısır’da yaptıkları çalışmanın bin katı bir gayretle umdukları darbeyi bir an önce bu topraklarda gerçekleştirmenin sancısı ile kıvranmaktadırlar… Altyapı çoktan hazırlanmış, fırsat beklenmektedir. “Ah o günler”, hasreti ile yanıp tutuşan alçaklar boş durmuyor. (Gezi parkı eylemleriyle Türkiye’de kaynatılan cadı kazanını gözlerinizin önüne getirin.) Bu alçakların oyunlarıyla Salih Mirzabeyoğlu zindana atılmış ve hâlâ işkence görmektedir. İşi var fahişe yüzlü devlerin…
T
arihsel bir süreçte dünle bugünü aydınlatan o kelimelerin bir araya gelmiş müzikal hâlidir, türküler. Çocukların yüreklerinden onları dinleyen insanların yüreklerine akan notalar; sanki kardeşliği anlatıyor. Geçen Çarşamba Suriye – Türkiye çocuk korosunu izlemeye gittim. Kültür Park’ta tahminimden daha çok insan vardı. Program henüz başlamamıştı. Arkada slayt gösterisinde Suriye Türkiye bayrakları yan yanaydı. Bu atmosfer komşumuz olan bir ülkeyle çocukların dünyasından kardeşlik mesajının verileceğini hissettiriyordu. Heyecanla başlamasını bekledik. Müzik eşliğinde çocukların dilinden türküler başladı. Sahnenin tüm ışıkları aylarca emek verilmiş bir çocuk korosunun o kahramanlarının gözlerinin aydınlığıyla yarışıyordu sanki. Suriyeli ve Türkiyeli o minik yürekler ‘Biz kardeşiz’ mesajını veriyorlardı, Arapça ve Türkçe dilleriyle aynı türküyü söyleyerek. Gözlerimi
ayıramıyordum. Başlangıçtaki atmosferden daha fazlasını yaşıyordum. Her birine tek tek gözüm takılıyordu. Müziği duymuyordum o an. Sadece ağzını açabildiği kadar açmış minik bir kız çocuğu “Kardeşlerimden beni bu dünya zulmü ayıramaz. Bunu herkes böyle bilsin” dercesine bağırıyordu. Kimi ailesiyle gelmiş, kimi kızıyla, kimi arkadaşıyla. Sahneyi seyreden bu kalabalığı bir anlığına durdurdum zihnimde. Sırtımı Zafer’e verdim. Dilleri farklı, renkleri farklı, ırkları farklı ‘Müminler kardeştir’ ayetini taşıyan minik yürekleri görecek şekilde yüksekçe bir yerden yönümü onlara çevirdim. Az önce bende Zafer’in içinden geçip buraya gelmiştim. Her kafeden çıkan ayrı müziklerin birbirlerine karışması ile oluşmuş gürültü kirliliğinden bir baş ağrısı ile çıkmamak için hızlıca adımlar atmıştım. Sağımızda solumuzda kızlı erkekli yükselen kahkahaları da duymak istemezcesine... Zafer ile Kültür Park
yan yana iki farklı dünya gibiydiler. Hâlâ o yüksekçe yerdeyim bir anlığına durdurduğum bu görüntüde hayal ettim. Sahne ışıklarını izleyicilere çevirdim, onlarında yüzlerindeki mutluluğu çocukların görmesi için. Okunuyordu gözlerden, ellerdeki alkıştan dünya savaşının, komşunun komşuyu unuttuğu bu çağın aksine müminlerin birbirleriyle olan bağı. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisinin aydınlattığı yolumuz bize göstermeli ki; yediğimiz, içtiğimiz, yazdığımız, çizdiğimiz… Her şey kardeşlik için, ümmet için olmalı. Bugün Suriye bizim komşumuz. Canı yanan her mümin için bizimde canımız yanmalı. Mümin neredeyse kardeşliğimiz orada olmalı. Konuşulan dil ister Arapça olsun, ister Türkçe, ister Farsça, isterse İngilizce... Dünyanın dayattığı ırkçılık ayrımına, dil ayrımına inat sınırları tanımayan mümin kardeşliği hep var olacaktır.
KOMPEN, Trablus’ta Libya’nın başkenti Trablus’ta bu yıl 9’ncusu düzenlenen Uluslararası Yapı ve İnşaat Ürünleri Fuarı’nda Kompen ilgi odağı firmalardan birisi oldu. Kombassan Holding’in PVC sektöründe faaliyet gösteren şirketi KOMPEN’in 2. kez katıldığı fuarda Thermoline serisi oldukça ilgi gördü. Fuarda ayrıca sürme seri Formline da ziyaretçilerin beğenisini kazandı. Çeşitli ülkelerden 735 firmanın katıldığı fuara Türkiye’de tasarlanan ve Libya’ya götürülen KOMPEN standı fuarda yer alan tek özel stant oldu. Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Ali Kemal Aydın ve Trablus Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Yusuf Yıldız
kalabalık bir heyetle Kompen’in standını ziyaret ederek KOMPEN ile ilgili bilgi aldı. Standı ayrıca Libya Başbakan Yardımcısı Abdusselam El Kadi, Libya Ekonomi Bakanı Mustafa Muhammed Abu Fennas ve Libya Bayındırlık ve İskan Bakanı Ali Abdul Hafız El Uceli de gezerek üretim, ürün ve KOMPEN’in Libya pazarı ile ilgili bilgi aldılar. KOMPEN Dış Ticaret Müdürü Mehmet Büyükserin, KOMPEN ürünlerinin ihraç edilen ülkelerde aranan marka olması
için çalıştıklarını belirterek, ihracat yapılan ülkelerde yaşanabilecek sıkıntılar da düşünülerek yeni pazar arayışlarının devam ettiğini söyledi. KOMPEN Genel Müdürü Erdal Küçükşehir, yaklaşık 40 ülkeye ihracat yapan KOMPEN’in, geçtiğimiz yıl üretiminin yüzde 41’ini ihraç ettiğini belirterek “İç pazarda yaşanan daralmalarda üretim yapan firmaların can simidi ihracat oluyor. Bu nedenle yurtdışı fuarlar bizim için büyük önem taşımakta” dedi.
10
Çocuk gürültüsü cinayeti Konya’da üst kat komşusunun 4 yaşındaki çocuğunun gürültü yaptığını iddia eden şahıs, baba ile büyük oğlunu vurdu.
Tırnakçılar terlik fırlattı Konya’da tırnakçılık yöntemiyle 400 lira çaldığı iddia edilen kadınlar, kendilerini görüntüleyen gazetecilere terlik fırlattı. Olay, merkez Selçuklu ilçesinde bulunan 2 market ile bir akaryakıt istasyonunda meydana geldi. İddiaya göre, İzmir’den geldikleri öğrenilen 5 kadın Konya’daki market ve akaryakıt istasyonlarından aldıkları malzemelerin paralarını 200 lira ile ödedikten sonra, para üstünü eksik almış gibi hareket edip kafa karıştırarak 3 ayrı iş yerinden 400 lira çaldı. Polis, güvenlik kamerasından tespit ettikleri şahısları bir marketin içerisinde yakaladı. Yakalanan şüpheliler Asayiş Şube Müdürlüğü’ne getirilirken görüntü alan gazetecilere tepki gösterip terlik fırlattı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Konya’da 4 yaşındaki çocuğun yaptığı gürültüden rahatsız olan komşu, üst kata çıkarak tartıştığı baba ile oğlunu vurdu. Baba olay yerinde hayatını kaybederken, oğlu hastaneye kaldırıldı. Olay, merkez Karatay ilçesi Fetih Caddesi Karatay Sitesi A Blok’ta meydana geldi. İddiaya göre, 2. katta oturan 53 yaşındaki Ali Kemal K, üst kat komşusu Hüseyin Bağcı’nın (47) 4 yaşındaki çocuğu Muhammet Emin’in gürültüsünden rahatsız oldu. Üst kata çıkan Ali Kemal K, kapıyı açan anne Münvver Bağcı’ya küfür etti. Bunun üzerine Münevver Bağcı da dışarıda olan kocası Hüseyin ve 21 yaşındaki oğlu Mithat Bağcı’yı çağırdı. Eve gelen baba ile oğlu, Ali Kemal K. ile tartışmaya başladı. Tartışma devam ederken silahını çeken Ali Kemal K, ilk önce apartman içinde Mithat Bağcı’yı vurarak yaraladı. Daha sonra Ali Kemal K, apartman dışına kadar kovaladığı Hüseyin Bağcı’ya da kurşun yağdırdı. Hüseyin Bağcı olay yerinde hayatını kaybederken, 21 yaşındaki oğlu ise
yaralandı. Zanlı çıkarıldığı mahkeme tarafından kasten adam öldürme ve yaralama suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. BABAYA SON BAKIŞ Polis olay yerinde inceleme yaparken, her şeyden habersiz küçük çocuk, evin penceresinden bahçede öldürülen babasının cesedine uzun süre izlemesi yürekleri dağladı. Daha önceden de birkaç kez gürültü nedeniyle
polise müracaatı olduğu belirtilen Ali Kemal K, üst kat komşusunun 4 yaşındaki oğlu M.E.B.nin gürültü yaptığını öne sürerek, üst kata çıktı. Kapıyı açan komşusu 47 yaşındaki Münevver Bağcı’yı uyarıp, iddiaya göre hakaret edip, evine geri döndü. Bunun üzerine Münevver Bağcı da eşi Hüseyin Bağcı ve oğlu Mithat Bağcı’ya telefonla durumu anlattı. Baba ve oğul işyerinden ayrılıp eve geldi. Mithat Bağcı, Küçükkurt’un kapı zilini çaldı. Ardından kapıyı açan Küçükkurt’a tepki gösterdi. İkili arasında çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Küçükkurt, evinden aldığı tabancayla Bağcı’nın üzerine ateş açtı. Bağcı kanlar içinde yere yığılırken, Küçükkurt, bu sırada bahçede karşılaştığı Hüseyin Bağcı’nın da üzerine ateş açtı. Aldığı 3 kurşunla yere yığılan Hüseyin Bağcı olay yerinde yaşamını yitirdi. Mithat Bağcı da çağrılan ambulansla Meram Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı. Ali Kemal K, olay yerine gelen polise teslim oldu.
Dolandırıcıların yeni yöntemi Konya’da mağdur edilen besicilerin küçükbaş hayvanları ege illerindeki kesimhanelerde hızla kestirilip piyasaya sürülerek haksız kazanç elde ediliyor
Sigaralarla yakalandı Konya’da kaçak sigara sattığı iddia edilen bir büroya giren Ercan T., çaldığı sigaralarla kaçarken polis tarafından yakalandı. Şüphelinin son 1 ay içerisinde 3’üncü kez yakalandığı öğrenildi. Yakalanan şüphelinin 1 ay içerisinde bir çocuğun cebinden cep telefonunu çaldığı, başka bir yerden ise 2 bisiklet çaldığı ortaya çıktı. 13 ayrı suçtan kaydı bulunan şüpheli ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Konya’da hayvan dolandırıcılarının geliştirdiği yeni yöntemle mesai yapmaya başlaması üzerine harekete geçen Beyşehir İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, besicileri ve köylüleri kırsal kesimdeki kahvehanelerde bilinçlendirmeye yönelik çalışma başlattı. Edinilen bilgiye göre, son dönemde hayvan dolandırıcılarının yeni yöntemler geliştirerek besicileri dolandırdığı ortaya çıktı. Son bir ay içerisinde yeni yöntemle dolandırıcılık olaylarının artması üzerine harekete geçen Beyşehir İlçe Jandarma Komutanlığı timleri, vatandaşlara ve besicilere yönelik bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında köy kahvehanelerinde toplum destekli güvenlik çalışmaları yürütmeye başladı. Artan dolandırıcılık olayları üzerine kırsal alanda Jandarmanın devriye faaliyetleri de yoğunlaştırılırken, vatandaşlar yeni yöntemle dolandırıcılık konusunda uyarılıyor, şüphelenilen durumlarda Jandarma’nın 156 numaralı ihbar hattına bilgi verilmesi isteniyor.
jandarma 10 kişiyi arıyor
Konya İl Jandarma Komutanlığı’nın sorumluluk sahasındaki kırsal alanlarda son dönemde artan dolandırıcılık olayı şu şekilde gerçekleşiyor: Rakam grubu 35 ve 45 ile başlayan plakalı araçlarla köy ve kasabalara gelen dolandırıcılar, hayvan sahipleri ile pazarlık yaparak sürülerine satın almak için talip oluyor. Rakamda anlaşılması üzerine dolandırıcılar, hayvan sahiplerine
ödeyecekleri rakamın bir miktarını verirken, kalan bakiyeyi üzerlerinde para olmadığını gerekçe göstererek Afyonkarahisar, İzmir, Denizli gibi Ege’nin çevre illerinde ödeyeceklerini belirtiyorlar. Hayvan sahiplerini bu şekilde ikna ederek araçlarına bindiren ve sürüleri de nakil araçlarına yüklettiren dolandırıcılar, söz konusu il merkezine gelindiğinde besicileri araçlarından indirerek hızla bölgeden uzaklaşıyorlar. Dolandırıcılar bir süre sonra bindikleri ve hayvan taşıdıkları araçları değiştirmek suretiyle kesimhanelerin yolunu tutuyor. Kesimhanelerde mağdur ettikleri besicilerin hayvanlarını hızla kestiren dolandırıcılar, etlerini piyasaya sürerek haksız kazanç elde ediyor. Bu yeni yöntemle son olarak Hüyük ilçesine bağlı yerleşim birimlerinde toplam 230 küçükbaş hayvanının elde edilerek 2 besicinin dolandırılmak suretiyle mağdur edildiği belirlenirken, Jandarma ekipleri 10 kişi oldukları belirlenen şüphelileri yakalamak için çalışma başlattı.
11 ANA!.. YASA
Y
etti artık dedi Savaş. Yetti artık. Biraz mola vermek istediğimizi söylememiz gerekiyor sanırım. Oturduğunuz koltuk benim koltuğum. Siz hâlâ anlamadınız galiba. Nasıl vermişse Cumhuriyet, 23 Nisan çocuğuna birkaç dakikalığına koltuğunu ben de öyle vermiştim sana. Hani hep mızıklanıyordun başıma kakıyordun ya “Hep sen mi oturacaksın orda!” diye. Sırf gönlün olsun diye verdim o koltuğu sana. Sen de essah sandın galiba, emaneti bir türlü geri vermiyorsun. Kalk! Koltuğumu ver. Zira nezaketten anlamadığın aşikâr. Ben “oyun yalnız oynanmaz” diye kattım seni oyuna. Sen de essah sandın. Nasıl da aldandın. Nerde görülmüş mirasın varislerden başkasına verildiği, ne dinde var, ne dilde. Anlaşılan sen de “Akrabalığımız var mı?” diye sorunca birine, “Dedelerimiz peygamber” diyenlerdensin. Dedelerimiz peygamber, ama ben o peygamberin seçkin çocuğu, sen ise devşirmeliksin. Bir başka tabirle ‘tay’ geldi. –Babam senin annenle evlenirken sen annenin yanındaymışsın- Ben seçkin, sen ise kaçkın torunsun. Ya da şöyle diyelim, sen hâlâ o dedenin söylediklerinin hepsine uyan muti, ben ise işime gelmediği zaman kayan, kandıran asiyim. Aslında ben ikimizin aynı soydan geldiği konusunda da kuşkuluyum. Böyle iddialar var, ama o başka bir konu. Şimdi oraya girmeyelim. Nasıl aynı olur? O zaman koltukta nöbetleşe oturmamız lazım. Hadi! Ona da eyvallah diyelim. Ben hep senin dediklerine uymak zorunda kalacağım. Zira sen her zaman ayık ben ise çakır keyfim. Sen tutucu, bağnaz, ilkeli biri, ben iki elli biri. Bazen birini kullanıyorum bazen diğerini. Sen de öyle yapıyorsun, ama önce bir elinle başlıyorsun yorulunca da diğerini kullanıyorsun. Bense her zaman iki elimi birden kullanıyorum. Ben dağıtıyorum sen topluyorsun. Sen düşünüyorsun ben hopluyorum. Senin koruman, gözetmen gerekenler var. Ben beni, bir-
de beni koruyorum. Bu işte bir şüphe, bir entrika olmalı. İkimizin de aynı kökten, aynı menşeden gelmiş olamayız. Yanlışlıkla haydi! Oldu diyelim. Bir daha insana yaşama sevinci vermezsin ki sen. —Bir kökten nasıl iki farklı dal çıkar?!.. —Bir ağaç aynı anda nasıl incir ve zakkum meyvesi verir?!.. —Suya nasıl kement vurulur?!.. —İnsanın içinde çılgıncasına çığlık atma arzusu varken temmuz dereleri gibi nasıl durulur?! Olmaz, olamaz, böyle bir kökü kabul edemem. Zira bunu kabul etsem kendimi inkâr etmem lazım. Hadi! Onu da yapsam benim körkütük bir köşede oturmam gerekir. Buda kendimi inkâr etmem, yok saymam demektir. Yapamam. Sen ağaç ben dalı, sen arı ben balı olamam. Farklıyız biz. Farklı olmalıyız. İşte! O zaman ben ‘var’ olacağım. Değilse modern çağ teknoloji gibi kendimi zamanladığım dakikada hayatım son bulacak. Uzatma Barış, bu oyunu. Essah sanma. Dayanamıyorum artık seninle bir terazinin kefelerinde eşitlenmeye. Bu bir nöbet değişimi değil bir oyundu. Ben oyunun asil aktörü sen ise dublördün. Seyirciler ikimizi karıştırmış olacaklar. Elbet benim gerçek aktör olduğumu anlayacaklardır. Ne laf anlamaz şeysin sen Barış. Sana bir uyarı yaptım. Hem de kanırta kanırta-deveyi iğnenin deliğinden geçirdim-hala uyanmadın. Haşla zorluyorsun. Bak! Dağdaki eşkıyalarımın uyarısı yetmezse kentteki eşkıyalarıma da silah dağıtacağım. Eşkıya demişsem hemen cedellenme yandaşlarım canım. Hadi canım. Hadi yavrum sen dön karakaçanını yanına. Al kara sabanını eline. Suphanallah, Elhamdülillah, yönündeki görüşünde ısrarlıydı. Hem diyordu birazda biz oturalım bu toluma ait koltukta. Madem toplum haydi! Birazda sen otur demişti kendisine… ‘Ya sabır’a devam et. Virdini artır. Hem siyaset de senin neyine. Gerçi suphanallah derken bazen dilin dolaşır da ‘sıpayım Allah’ da dersin, ama olsun. Sana yakışır.
Barış, Savaş’ın bu serzenişlerine bir türlü anlam veremiyordu. Oysa her mahfilde eşitliği, insan haklarını, kadın haklarını dilinden bırakmayan Savaş daha düne kadar, “haset etme ne olur, çalış seninde” diyordu. İşte bununu içinde Barış çalışmış bir defada o, oyunda dublör değil aktör olmuştu. Ortada anlaşılmayan bir durum yoktu aslında ama Savaş alışmıştı bir kere pastanın kaymağını yemeye. Gerçek oyuncunun dublör olduğunu fark eden seyircinin bilinçlendiğinin farkına varamamıştı. Oyununun ilelebet kendi istediği gibi gideceğine inanıyordu. Gerçi zaman zaman böyle yanlış anlaşılmalar oluyor, sözden anlamayanı ‘kötekle’ yola getiriyordu ama galiba bu sefer durum biraz daha ciddiydi. Bu yeni aktör kaptırmıştı kendini oyuna. Geçmişe dair ne var ne yoksa yavaş yavaş değiştirmeye yelteniyordu. Canhıraş haykırışların bazısına kulak verir gibi görünse de geri adım atar gibi yapıyordu. Vazgeçmiyor, hedefine ulaşmak için yeniden, bir başka noktadan işi bitirme yolunu deniyordu. Bu da Savaş ve yandaşlarını çileden çıkarmaya yetiyordu. Gerçi Barış’ın yandaşları gibi görünenler de zaman zaman, yapmış olduğu işleri kendini garantiye almak için yaptığı yönünde fısıltılarla konuşsalar da konuşmalarını kendilerinden başka kimse duymuyordu. Ortalık savaş alanı gibiydi. Kavga koltuk kavgası. Bu bir halef selef meselesi değildi. Mirastan menedilenlerin kendilerine verilen küçük hürriyetten istifade ederek kendilerini asil mirasçı gibi hissetmelerinden kaynaklanıyordu. Görünüşe bakılırsa bunların yandaşları da az değildi. Bir yerde hata yapılmıştı ama nerde!? Barışın yanlış yaptığı tüm çığırtkanlar kanalıyla anlatılmalı taraftar yeniden uyandırılmalıydı. Aslında Savaş’ın taraftarı çokta fazla değildi ama köşe başlarını uzun zamandır ellerinde tuttukları için biri beş’e hatta on’a değerdi. Zaten daha kalabalık insan topluluğuyla uğraşmakta gerekmiyordu. Yıllardır bu işi böyle götürmüştü Savaş. Ona savaş isminin verilmesinin bir anlamı
olmalıydı. Onun savaşı öyle hudut, düşman savaşı falan değil koltuk savasıydı. Hani! İnsanlığın atası olan Hz. Âdem’in oğullarından Kâbil’in kafa tutması gibi. Çünkü o olmalıydı Aktör. O olmalıydı yöneten. O olmalıydı yönlendiren. Başkası, başka şekilde olmasını düşünmek abesle iştigaldi. Savaş, tüm çığırtkanlarını harekete geçirdi. Post elden gidiyor. Yerimizi kendisine şaka yoluyla verdiğimiz Barış, postumuzu vermemekte ısrarlı. Harekete geçmenin zamanı geldi ve geçiyor. Bunlar oyun kurmasını bilmezler. Bunlar, lâhavle velâ kuvvete güruhu, asıl görevini terk edip bizim görev alanımıza musallat oldu. Hatırlatmalıyız. Arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz. Bu oyun görünüşte bir, ama asılda 10–15 kişi tarafından oynanır. Öyle 50–100 kişilik değildir. Oyunun kurallarını değiştiremez sisiniz. Nice zorluklarla, güçlüklerle ayıkta tuttuğumuz ‘sahibine göre ayarlı’ koltuğun çivilerini sökemezsiniz. Kanmayın siz bizim bu koltuk herkesin koltuğu dediğimize. Buraya hak eden gelir oturur diye söylediklerimize. Bunların hepsi şakacıktan söylenen şeyler. O koltuk aslında sahibinden başkasını sıkar. Rahat vermez, atar üstünden. Siz onun öyle sessiz olduğuna aldanmayın. Bir süre sesi çıkmamışsa nezaketindendir. Biz nazik insanlarız. Öyle hemen karşı koymayız. Siz vazgeçin bu sevdadan. İşinizin başına dönün. Biz sizin yerinize sizi idare ederiz. Hem gönüllü verirseniz koltuğu, bakarsınız ilerde bir süreliğine de olsa yine oturmanıza müsaade ederiz, değilse… Savaş’ın tüm çabalarına karşı duyarsız kalan Barış, kendisinin dublör değil asıl aktör olduğu yönünde görüşünde ısrarlıydı. Hem diyordu biraz da biz oturalım bu toluma ait koltukta. Madem toplum haydi! Biraz da sen otur demişti kendisine… Savaş, söz dinlemeyen Barış’ın ısrarlı ve kararlı tavrına daha fazla dayamamış yandaşlarını toplayıp, “Hadi ülen in artık şuradan!” demeye hazırlanıyordu ki ANA!.. YASA…
Dane kaybına dikkat Ereğli’de hububatta hasadın başlamasıyla birlikte biçerdöver kontrolleri sıklaştırıldı. Dane kayıplarının önlenmesinin amaçlandığı kontrollere Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Özkan Özgüven de eşlik ediyor. Ülke ekonomisi adına hububatta dane kaybının önemine vurgu yapan Özgüven, “Yaptığımız biçerdöver kontrollerinde dane kaybı oranının yüzde 2’yi geçmemesine dikkat ediyor, bu oranı geçen biçerdövercilere 182 TL para cezası uygulamak zorunda kalıyoruz. Hedefimiz ilerleyen yıllarda bu oranı yüzde 1 civarına kadar düşürmek. ” dedi.
Buğday tarlaları yandı BEYŞEHİR ilçesine bağlı Gökçimen beldesinde çıkan yangında 4 kişiye ait buğday tarlası yandı. Edinilen bilgiye göre, tarla başında yakılan ateşten kaynaklandığı ileri sürülen yangın, rüzgarın da etkisiyle ekili alana sıçradı. Kontrol altına alınamayan yangın 3 ayrı buğday ekili tarlaya daha sıçradı. Ekili alanlarda çıkan yangın vatandaşların ve itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile alan tamamen yanmadan kontrol altına alınarak söndürüldü. Ekin yangınlarında 4 ayrı kişiye ait yaklaşık 20 dekarlık alanın zarar gördüğü öğrenildi. Jandarma tarafından yangınla ilgili soruşturma başlatıldı.
12
Diş sağlığına önem verin Diş Hekimi Zafer Gölcü, Ramazan ayında ağız ve diş sağlığı ile ilgili problemlerinin engellenebilmesi için sahurdan sonra dişlerin mutlaka fırçalanması gerektiğini söyledi. Gölcü, Ramazan ayında öğün sayısının ikiye indirilmesinden dolayı, uzunca bir süre aç kalmaya bağlı olarak ağız ve diş sağlığıyla ilgili bazı problemlerle karşılaşıldığını ifade ederek, “Sahurdan sonra özellikle yemeğin yenilmesinin ardından dişlerin fırçalamadan yatılması halinde ağız ve diş sağlığı ile ilgili problemler artıyor. Bu durumun engellenebilmesi için sahurdan sonra dişlerin fırçalanması gerekir. Bizim için düzenli bir bakımın yapılması, ağız ve diş sağlığı açısından büyük yarar sağlayacaktır. Dişlerin fırçalanması tabi ki yeterli gelmeyecektir. Bunun yanında diş ipi kullanımı, ağız bölgesinde biriken bakterilerin uzaklaştırılması, ağız kokularının engellenmesine büyük fayda sağlayacaktır” dedi.
Sağlıklı gebeler
oruç tutabilir Konya Özel Selçuklu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Branşı hekimleri Op. Dr. Hikmet Karabacak ve Op. Dr. Güler Altıntepe, yaz sıcaklarının ve orucun anne karnındaki bebek için risk oluşturan etkenler olduğunu belirterek, yine de oruç tutmak isteyen sağlıklı gebelerin doktorlarına danışarak oruç tutabileceklerini ifade etti. İslam dinine göre gebelerin oruçtan muaf olduğunu hatırlatan Dr. Karabacak ve Dr. Altıntepe, diyabet, tansiyon, reflü, migren gibi kronik rahatsızlıkları olan, gebelik süreci sorunlu geçen anne adaylarının oruç tutmaması gerektiğini vurguladı.
Düzenli ve dengeli beslenmenin anne karnındaki bebeğin gelişimi için büyük önemi olduğunu vurgulayan Op. Dr. Güler Altıntepe, kendisiyle beraber bebeğini de besleyen anne adaylarında acıkma durumunun ve kan şekerindeki düşüsün diğer insanlara göre daha hızlı meydana geldiğini kaydetti. Anne adaylarının gün içerisinde almaları gereken enerji ve vitaminleri iftar ve sahur öğünlerinde de alabileceğinin altını çizen Dr. Altıntepe, “İftar ve sahur öğünlerinde doğru besinlerin tercih edilmesi ve doğru bir yeme şekliyle yiyeceklerin tüketilmesi gerekiyor. Hamileler açlığa ve susuzluğa karşı diğer insanlara göre
çok daha hassastır. Bu nedenle Ramazan ayında oruç tutmak isteyen gebelerin çok dikkatli olmaları, devamlı doktorlarıyla iletişim halinde olmaları ve doğru bir perhiz içerisinde Ramazan ayını geçirmeleri gerekiyor” diye konuştu. Op. Dr. Hikmet Karabacak ise, “Hamile bayanların aşırı sıcağa maruz kalarak tansiyonlarında yaşayacakları düşüş ya da yükselmeler direkt olarak bebeği etkileyecektir, anne adayları bu yüzden zorunlu olmadığı sürece dışarıya çıkmamalı” dedi. Dr. Karabacak, anne adaylarına yaz aylarını serin ortamlarda bol sıvı tüketerek geçirmeleri önerisinde bulundu. (iha)
Kiraz sapının faydaları Birçok rahatsızlığının şifa olan kiraz sapının faydaları saymakla bitmiyor. İdrar yolları enfeksiyonlarından romatizmaya kadar birçok hastalığa deva olan kiraz sapının faydalarını ve kullanımı şöyle: Kiraz sapları ürik asit ve ürat tuzlarının vücudumuzdan atılmasında etkili olduğundan romatizma ve gut hastalıkları ile eklem kireçlenmesinde, damar sertliğinin tedavisinde ve bronşit tedavisinde kullanılıyor. Gölgede iyice kurutulan kiraz saplarıyla hazırlanan şuruplar veya çay gibi demlemelerle iyileşme sağlanabiliyor. Saplar gerektiğinde kıyılarak bir gün süreyle su içinde ıslanmaya ve yumuşamaya bırakılıyor. Bir litre su içine bir küçük avuç kiraz sapı konu-
Tatarcık Sineği öldürebilir Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Davut Alptekin, halk arasında “Yakağan” olarak bilinen tatarcık sineğinin ölümcül hastalıklara neden olabildiğini söyledi. Bu sineklerin halk arasında ‘şark çıbanı’ diye bilinen deride oluşan yara hastalığına, ‘kala-azar’ hastalığına, özellikle yaz aylarında yüksek ateş yapan virüs hastalıklarına ve ayrıca hayvanlarda özellikle besicileri zor durumda bırakan ‘3 gün’ hastalığına neden olduğunu belirten Alptekin, “Mücadele yöntemi; özellikle yaz aylarında kullanılan sıkı cibinlikler var onlardan geçemiyorlar. Evlerin içi ilaçlanabilir. Özellikle duvar köşelerinde, yüksek yerlerde, yıkanmayacak yerler ve banyolar gibi nemli yerler ilaçlanabilir” dedi.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Branşı hekimleri Op. Dr. Hikmet Karabacak ve Op. Dr. Güler Altıntepe, oruç tutmak isteyen gebelerin doktorlarına danışarak oruç tutabileceklerini ifade etti.
İftarda kalp sağlığına dikkat!
Özel Selçuklu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ali Eryavuz, uzun ve sıcak yaz aylarında oruç tutmanın susuzluğu ve açlığı artırdığını belirterek iftar saatinde hızlı ve ağır yemek tüketiminin kalp sağlığı için tehlikeli olduğunu kaydetti. İftarda çok yağlı ve çok tuzlu besinlerin hızlı ve aşırı tüketimi sonucu gün boyunca açlık çeken ve yavaşlayan metabolizmaya güçlü bir darbe vurulduğunu ve vücuttaki kanın sindirim için mideye
lup kaynatılarak elde edilen çaydan günde 3–4 fincan içilebiliyor. Aynı zamanda bu demleme günde 2 kez el ve ayak banyosu şeklinde de kullanılabiliyor. Veya hazırlanan kiraz sapı demlemesi taze ya da kurutulmuş kiraz üzerine boşaltılarak yarım saat bekletildikten sonra süzülerek aynı dozda içilebiliyor. Kirazın sapları ayrık ve mısır püskülüyle kaynatılarak demlendiğinde ise ayak ve karın şişliğinde, arpayla kaynatılarak elde edilen demlemeyse idrar söktürücü olarak kullanılıyor. Kiraz saplarının en çok idrar yolları enfeksiyonları için tercih ediliyor, kiraz sapı çayı vücuttaki ödemlerin atılmasında da oldukça etkili.
akın ettiğini dile getiren Dr. Eryavuz, “Bu ani yükleme hem kan dolaşımına hem de metabolizmaya zarar verir. Bir anda yenilen ağır yemekleri sindirmek için vücuttaki kan mideye akın eder. Bu nedenle kalbe ve diğer organlara giden kan azalır. Sağlıklı bireylerde bile göğüs ağrısı ve bayılma riski taşıyan bu durum özellikle kalp hastalarında ve yaşlılarda kalp krizine ulaşan ciddi rahatsızlıkların yaşanmasına neden olabilir” dedi.
Torku Konyaspor’dan yabancı oyuncu deparı Torku Konyaspor Süper Lig mücadelesi için çalışmalarında hız kesmiyor. Yabancı oyunculara yönelen Torku Konyaspor şimdiye kadar beş oyuncu transfer etti. Bunlardan dördü ise yabancı oyunculardan oluşuyor. Torku Konyaspor transfer çalışmalarına devam ediyor. Bir hafta içinde üç yabancı oyuncuyla sözleşme imzalayan yeşil-beyazlı ekip Adanaspor oyuncusu Marc Kibong Mbamba ile de sözleşme imzalayacaklarını duyurdu. İşte Torku Konyaspor’un yeni transferleri: ELVİS KOKALOVİC Spor Toto Süper Lig’in yeni takımlarından Torku Konyaspor, Hırvat defans oyuncusu Elvis Kokalovic ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. 25 yaşındaki oyuncu Kokalovic, Hırvatistan’da Slaven Belupa takımında forma giyiyordu. Elvis Kokalovic, Torku Konyaspor’a transfer olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, “Türkiye’nin atmosferini biliyorum, burada bir aile ortamı olduğunu da gördüm. Konyaspor için de elimden gelen her şeyi yapacağım” dedi. TOMAS BOREK Torku Konyaspor, Çek Cumhuriyeti Ligi takımlarından Dukla Prag’ın 27 yaşındaki orta saha oyuncusu Tomas Borek ile de 3 yıllık resmi sözleşme imzaladı. Kulüp binasında düzenlenen imza töreninde konuşan Torku Konyaspor Basın Sözcüsü
Güven Öten, “Transferde anlaşma sağladığımız oyuncuları kadromuza katmaya devam ediyoruz. Amacımız Süper Lig’de başarılı olacak bir takım oluşturmak. Tomas Borek’e Torku Konyaspor’a ‘hoşgeldin’ diyor ve başarılar diliyorum” dedi. CHARLES HUBERT İTANDJE Dış transferde atağına devam eden yeşil beyazlı kulüp Fransız file bekçisi Charles Hubert İtandje ile de 1 yıllık sözleşme imzaladı. Kulüp binasında gerçekleşen imza töreninde konuşan Torku Konyaspor Başkan Yardımcısı Zeki Çimen, eksik görülen mevkilere transfer yapmaya devam ettiklerini belirterek, “Kaleci konusunda tercihimizi tecrübeli İtandje’den yana kullandık. Torku Konyaspor’umuza hayırlı olsun. Bu imza ile birlikte transferimizi yüzde 80-90 oranında bitirdik. Tek amacımız Torku Konyaspor’un Spor Toto Süper Lig’de kalıcı bir takım olması. Bunun için yönetim olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.” diye konuştu. Çimen, Adanaspor’un Kamerunlu yıldızı Marc Kibong Mbamba ile de önümüzdeki günlerde sözleşme imzalayacaklarını sözlerine ekledi.
FIFA U20 Dünya Kupası’nın finali öncesi, turnuvanın hem genel değerlendirmesi hem de final maçı ile ilgili bugün düzenlenen basın toplantısında, U20 Organizasyon Komitesi Başkanı Jim Boyce ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Servet Yardımcı açıklamalarda bulundu. Jim Boyce, “FIFA Başkanı Sepp Blatter’in gelemediği için üzgünüm” dedi. Organizasyon komitesi başkanı olarak, medya mensuplarına verdikleri destekten ötürü teşekkür eden Jim Boyce, “Bu turnuvanın kazananı futbol oldu. Çok heyecan verici maçlar izledik. Maç başına 2,98 gol düşüyor. Bu önemli rakam. Statlar çok güzeldi. Saha dışında da her şey çok güzel organize edilmişti. Tek bir olumsuz yorum olabilir; seyirci sayısı konusunda hayal kırıklığına uğradık. Türklerin ne kadar futbol düşkünü olduklarını biliyorum ama
hedeflenen izleyici sayısına ulaşamadık. Sanıyorum ki tek olumsuz nokta bu. Taraftarların en azından final maçına gelmelerini istiyorum” ifadelerini kullandı. Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili ve U20 Dünya Kupası Yerel Organizasyon Komitesi Başkanı Servet Yardımcı, seyirci ilgisizliğine yakınırken, “Seyirci dışında mükemmel bir organizasyon gerçekleştirdik. Turnuva, Türkiye Futbol Federasyonu için çok önemli bir sınavdı. Türk spor tarihinin en büyük organizasyonunu geride bırakıyoruz. FIFA yetkililerinin de bize ilettiği gibi mükemmel, kusursuz bir organizasyon olmuştur. Bu organizasyon gelecekte uluslararası spor etkinliklerinde bizim için önemli bir referans olacaktır. Sınavı başarıyla geçtiğimize inanıyorum” şeklinde konuştu.
Süper Kupa mücadelesi Kayseri’de
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak olan TFF Süper Kupa maçının Kayseri’de yapılacağı açıklandı. 20122013 Sezonu Spor Toto Süper Lig şampiyonu Galatasaray ile Ziraat Türkiye Kupası sahibi Fenerbahçe’nin karşılaşacağı TFF Süper Kupa maçına Kayseri ev sahipliği yapacak. Süper Kupa maçı Büyükşehir Belediyesi Kadir Has Stadı’nda 11 Ağustos 2013 Pazar günü oynanacak.
Umut Bulut’u borsaya bildirdi
İtandje imzaladığı sözleşmenin ardından basın mensuplarına yeşil-beyazlı bayrakla poz verdi.
“Hayal kırıklığına uğradık” FIFA U20 Dünya Kupası organizasyon komitesi başkanı Jim Boyce, final maçı öncesi yaptığı açıklamada, “Tek bir olumsuz yorum yapılabilir; seyirci sayısı konusunda hayal kırıklığına uğradık” dedi.
13
Altın kemerini babasına götürdü 652. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde 3. kez şampiyonluğu kazanarak altın kemerin ebedi sahibi olan Ali Gürbüz, altın kemeri, babası eski Kırkpınar başpehlivanı Recep Gürbüz’ün Elmalı ilçesinde bulunan mezarına getirdi. Önce 1989 yılında kaybettiği babası Recep Gürbüz’ün kabri başında dua eden Ali Gürbüz, ardından yanında getirdiği ve ebedi sahibi olduğu altın kemeri mezar taşının üzerine astı. Duygusal anların yaşandığı mezarlık ziyaretinde anne Hatice Gürbüz, gözyaşlarına hakim olamadı. Mezar ziyaretinin ardından 1988 yılında Kırkpınar başpehlivanı olan babası Recep Gürbüz’ün bu gururu Antalya’ya yaşatan ilk pehlivan olduğunu söyleyen Ali Gürbüz, “Ba-
bam 1988 yılında Kırkpınar’da başpehlivan oldu. Antalya’ya bu gururu yaşatan ilk insan, ama ömrü vefa etmedi, ondan sonra ben babamın emanetini geri almak için güreşe başladım, Allah bize iki sene şampiyonluk kısmet etti, bu sene üçüncü senemiz oldu altın kemerin ebedi sahibi oldum. Babamın yarım kalan emanetini babama geri getirdim. Anneme çok teşekkür ediyorum, beni çok zor şartlarda büyütüp bugüne kadar getirdi” dedi. Anne Hatice Gürbüz ise, bugünleri hep beklediğini belirterek, “Oğlum üç defa üst üste başpehlivan olursa altın kemeri mezarının üzerine koyacağımıza söz vermiştim. Çok şükür Ali bunu gerçekleştirdi, oğlumla gurur duyuyorum” diye konuştu.
Galatasaray, bonservisi Fransa’nın Toulouse takımında olan Umut Bulut ile görüşmelere başladığını borsaya bildirdi. Sarı-kırmızılı kulübün Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yaptığı açıklamada, “Profesyonel futbolcu Umut Bulut’un kulübü Toulouse FC ile futbolcunun transferi için resmi görüşmelere başlanmıştır. Kamuoyu gelişmelerden haberdar edilecektir” denildi.
Fenerbahçe’den
yalanlama
Fenerbahçe, futbolcusu Salih Uçan’ın kiralanacağı ile ilgili çıkan haberleri yalanladı. Sarı-lacivertli kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, “Salih Uçan’ın başka bir takıma kiralanmasına ilişkin herhangi bir planlama söz konusu değildir. Salih Uçan takımımızın önemli oyuncularından biridir” denildi. Öte yandan Fransa’nın Foot Mercato adlı internet sitesinde “Fenerbahçe Sow’u satmaya hazır” başlığıyla verilen haberde, sarı lacivertli ekibin Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesinin takımda sorun oluşturduğu, bu yüzden Moussa Sow’un satılacağı iddia edildi. Senegalli oyuncuya Rennes ve Lille kulüplerinden 15 milyon avro değerinde bir teklif verilmesi beklendiği, Liverpool’un ise daha yüksek bir teklif yapabileceği yazıldı.
14
Türkiye’nin Facebook’unu üretti Kayserili Resul Alkan, yeni geliştirdiği sosyal paylaşım sitesi ‘Gunble.com’ ile dünyaca ünlü Facebook’u geride bırakmayı hedefliyor. Türkiye’nin başka ülkelerin sitelerini kullanmak yerine yerli üretim sitesi ‘gunble.com’u kullanmasını istediğini belirten Alkan, “İlk başlarda oyun yapmak istemiştim. Oyun yaparken bir ekibimin olması gerektiğini fark ettiğim için web site yazılımına döndüm. Facebook’un bu arada büyüdüğünü gördüm, ben de böyle bir şey yaptığım zaman Türkiye’de büyüyebilirim diye düşündüm çünkü büyük ülkelerin kendi sosyal paylaşım siteleri var, Hollanda’nın, Rusya’nın hatta Çin’in bile kendi sosyal paylaşım siteleri var. Bu yüzden ben de Türkiye’nin olsun istedim. Bu sadece benim için bir adım olacak. Bundan sonra ekibimi kurup Türkiye’nin teknoloji üzerine daha çok büyümesini istiyorum. Bu yüzden böyle bir şeye adım attım” dedi.
İngiliz kanaldan ezan ziyafeti Channel 4, ezanı 3 dakikalık bir kısa film eşliğinde günde 5 vakit yayınlayacak. Kanalın program akışı da ezan vakitlerinde yarıda kesilecek ve ezandan sonra devam edecek. Kısa film ayrıca kanalın internet sitesinde de yer alacak ve ezan vakitlerinde Londra’daki camilerle eş zamanlı bir şekilde otomatik olarak oynayacak. Kanalda yayınlanan kısa filmde İngiltere’nin en iyi müezzinlerinden biri olarak bilinen Hasan Resul yer alıyor. Resul, Londra’nın çeşitli yerlerini gezerken arka planda okuduğu ezan duyuluyor.
24. James Bond geliyor Geçen sene Skyfall ile ellinci yılını kutlayan James Bond serisinin henüz ismi bilinmeyen yeni bölümünün önemli detayları açıklandı. Yirmi dördüncü Bond filminde son üç filmde olduğu gibi Daniel Craig ikonik role geri dönecek. Filmin yönetmeni Skyfall’u yöneten Sam Mendes olacak. Senaryoyu ise Rango (Rango) ve Skyfall yazarı John Logan yazacak. Yeni Bond, İngiltere’de 23 Ekim 2015 tarihlerinde vizyona girecek. Türkiye vizyon tarihi henüz belli değil.
Diyanet açıkladı: 85 bin cami var
Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 yılı “Din İstatistikleri”ni açıkladı. Resmi verilere göre cami sayısı 84 bin 684’e ulaşırken 779 kişi de Müslüman oldu. Şu an faal olan Kur’an Kursu sayısı ise 10 bin 914. Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 yılı “Din İstatistikleri”ne göre, 2011 yılında 82 bin 693 olan cami sayısı 1991 adet artarak 2012 yılında 84 bin 684’e ulaştı. 2002 yılında 75 bin 941 caminin bulunduğu Türkiye’de 10 yılda 8 bin 743 yeni cami daha ibadete açılmış oldu. En çok caminin bulunduğu iller ise şöyle: İstanbul’da 3.190, Konya’da 3.087, Ankara’da 2.875, Samsun’da 2.639, Kastamonu’da 2.577, Ordu’da 2.045 cami bulunmakta.
En az cami bulunan 3 il ise Tunceli (120), Yalova (155) ve Kilis (213) olarak sıralandı. KUR’AN KURSLARININ SAYILARI VE MÜLKİYET DURUMLARI Ayrıca şu anda Türkiye genelinde toplam 10 bin 914 Kur’an Kursu bulunuyor. Kur’an kursları mülkiyet durumuna göre incelendiğinde ise, 2 bin 468’i dernekler, 1.938’i Türkiye Diyanet Vakfı, 1,828’i köy tüzel kişiliklerine ait. Türkiye genelinde 190 bin 727’si kadın, 14 bin 826’sı erkek olmak
üzere toplam 205 bin 553 kişi ise Kur’an Kursu’na gidiyor. 779 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre 236’sı erkek, 543’ü kadın olmak üzere toplam 779 kişi ise Müslüman oldu. Müslüman olanların 616’ı hristiyan, 132’si diğer dinler, 21’i Ateist, 7’si Musevi, 3’ü de Hindu. Müslümanlığı tercih sebeplerinin başında ise inceleme ve araştırma 203, evlenme 63, seyahat 1 ve 512 (Diğer) yer aldı.
Savcı Leyla’nın fotoğraf tutkusu Kurtlar Vadisi dizisindeki Savcı Leyla karakteri ile ünlenen oyuncu Çiğdem Batur, Akşehir sokaklarındaki tarihi güzellikleri fotoğrafladı. Konya’nın Akşehir ilçesinde 54. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günleri kapsamında Esen Tiyatro Ekibi ile birlikte bir oyun sergileyen ve fotoğraf çekmenin kendisi için bir tutku olduğunu belirten oyuncu, Akşehir’de fotoğraflanacak çok güzel şeyler olduğunu belirtti. Elindeki makine ile hem ekip arkadaşlarını, hem de tarihi güzellikleri fotoğraflayan Batur, Nasreddin Hoca Türbesi’ni de ziyaret etti. Türbede ‘Dünya’nın ortası burasıdır’ yazan platforma çıkarak poz veren ve buradan mesaj veren Çiğdem Batur, “Her şeyden önce barış, sağlık ve mutluluk istiyorum. Geri kalan her şey olur nasıl olsa” dedi. Batur daha sonra Akşehir’i gezerken fotoğraf çekimlerine devam etti.
Kurtlar Vadisi ile ilgili açıklamalarda da buluna oyuncu, “Kurtlar Vadisi yeni sezonda da devam edecek. Şu an açıkçası hiç birimiz oyuncu ve senarist olarak yeni bölümlerle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Çünkü bizim senaryomuz gün ve gün değişen ve gündemi çok takip eden bir senaryo. Bu sebeple bizler 3-4 bölüm önceden ne yazılacağını bilmediğimiz bir senaryoyu oynuyoruz. Oyuncular açısından da sürprizli bir çalışma oluyor. Bu sebeple de ben işin bu kısmını çok seviyorum, çünkü 3 bölüm sonra ne oynayacağınızı bilerek oynamaktansa önünüze nasıl bir senaryo gelecek ve nasıl işleyeceksiniz diye düşünerek çok bilmediğiniz bir senaryoyu oynamak daha keyifli oluyor. Bu sebeple önümüzdeki bölümlerle ilgili çok bir tüyo veremeyeceğim.” şeklinde konuştu.
Akşehir’de tasavvuf müziği 54. Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günleri kapsamında Akşehir’de tasavvuf müziği konseri düzenlendi. Akşehir Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul, belediye başkanları, AK Parti Akşehir İlçe Başkanı Abdullah Bahadır Örs
ile vatandaşlar katıldı.Akşehir Belediyesi Fasıl Grubu ve Şef Alpay Batu eşliğinde verilen konserde tasavvuf müziği eserlerinden ve ilahilerden örnekler sunuldu. Gecenin sonunda Şef Alpay Batu’ya Akşehir Belediye Başkanı Abdülkadir Oğul tarafından bir plaket verilerek grup üyeleri tebrik edildi.
Bosna katliamını UNUTMADIK!
Srebrenitsa soykırımının 18. yıl dönümünde on binlerce kişi, kimlikleri tespit edilen 409 cenazenin defni için Potoçari Anıt Mezarlığı’nda buluştu. Avrupa’da, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük insanlık trajedisi olan Srebrenitsa Soykırımı’nda katledilip şimdiye kadar kimlik tespitleri tamamlanan 409 şehidin bulunduğu tabutlar, Bosna Savaşı sırasında BM bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlerin karargahı olarak kullanılan eski akümülatör fabrikasından, toprağa verilecekleri Potoçari Anıt Mezarlığı’na taşındı.
Öğle namazını müteakiben düzenlenen anma ve cenaze töreni sonrasında 409 cenaze, gözyaşları ve dualarla Potoçari Şehitliği’ne defnedildi. Toplu mezarlardan çıkarılan ve kimlikleri tespit edilen 409 kişiden 43’ünü ergen yaştaki gençler oluşturuyor. Cenazelerin en küçüğü ise doğduğu gün tıbbi imkansızlıklar nedeniyle hayatını kaybeden bebek. Bebeğin ailesinin arzusu üzerine Fatima ismiyle gömüldüğü ifade edildi.
Ümmet İftarına İsviçre’de bile büyük ilgi! başörtüsü serbest 16 Temmuz Gençlik Hareketi’nin başlattığı daha sonra ümmetin sahip çıktığı Ümmet İftarlarının Konya ayağı haftasonu yapıldı. Menüsünde sadece hurma, simit ve suyun olduğu Ümmet İftarına yoğun ilgi dikkat çekti.
İsviçre Anayasa Mahkemesi, İsviçre’de okullarda öğrencilerin başörtüsü ile okula gelip gelemeyeceklerine dair kararını verdi. Karara göre öğrenciler okulda derslere başörtüsü ile girebilecekler. Gerekçeli ve detaylı karar ise henüz açıklanmadı. Mahkeme, genel olarak okullarda başörtüsünün yasaklanıp yasaklanmaması konusundaki soruyu cevapsız
Her Ramazan Türkiye’nin her köşesinde yapılan Ümmet İftarları’nın Konya ayağı haftasonu yapıldı. Hiçbir siyasi partiyle bağlantısı olmadan Müslüman gençlerin düzenlendiği Ümmet iftarlarında menü; hurma, simit ve sudan ibaret. Sosyal paylaşım sitelerinde örgütlenerek oluşturulan Konya - Ümmet İftarı programına ilgi büyüktü. Onlarca genç ve Konyalı biraraya gelip hurma, simit ve suyla iftar yaparak Suriye’yle, Mısır’la, Somali’yle, Sudan’la küçükte olsa aynı derdi paylaştı. Bu
yılki Konya Ümmet İftarlarını organize eden Fatih Taşkın yaptığı açıklamada, “Arap baharı başladığından beri her sene Ümmet İftarlarını yapıyoruz. Bu bir eylemdir. Dünyadaki bütün mazlumlar adına sembolikte olsa onlarla aynı derdi paylaştığımızı, elimizden geldiğince onların yanlarında olduğumuzu göstermek için yapıyoruz. Bu yılki Ümmet İftarını Mısır Adeviye Meydanı’ndaki Müslümanlarla ve Suriye Lazkiye’deki kardeşlerimizle aynı gün ve iftarda yaptık. Onlara da simit, su ve hurma ikram edildi.” dedi.
bıraktı. Geçen ay İsviçre’nin ülke çapında ünlü olan eğitim kurumu Heerbrug Lisesi’nde okuyan Somalili öğrenciler Naimo ve Nafiso, eğitim kurumunda başörtüsü takmanın yasak olduğu gerekçesiyle okuldan uzaklaştırılmışlardı. Okul yönetimi öğrenci velilerinin Anayasa Mahkemesine başvurmaları sonrasında öğrencileri geçici olarak okula çağırmıştı.
15
Camisini kapattığı köyden oy istedi
KKTC’de 28 Temmuz’da erken seçim için sandık başına gidecek olan bir adayın seçim gezisi olay oldu. Geçmişte Yedikonuk köyünde yapımı devam eden cami inşaatını mühürlemeye kalkan aday, oy istemek için gittiği köyde halkın tepkisiyle karşılaştı. Aday Halil Talaykurt, İskele kasabası Kaymakamlığı’nda müfettiş olduğu dönemde, Yedikonuk köyünde yapımı devam eden cami inşaatını mühürlemeye kalkmıştı. Bölge halkının tepkisi üzerine ise olay çok kısa bir sürede duyulmuş, öğrenen üst düzey makamlar da olay üzerine kaymakamlıktan bu yanlış durumun düzeltilmesini istemişlerdi. Söz konusu müfettiş bugün bölge halkının karşısına milletvekili adayı olarak çıktı. Geçmişte yaşanan bu olayın unutulduğunu düşünerek oy istemek için önceki günlerde Yedikonuk’a giden Halil Talaykurt’a halk öfkeli bir tavırla camiyi gösterdi. Köy halkı, “Bu müfettişken camimizi mühürlemeye kalktı. Milletvekili olsa kim bilir bize neler yapar?” dedi ve ekledi: “Allah affetsin!”
Esed türbe bombalıyor!
Suriye’de Esed güçleri, Humus kentinde bulunan İslam’ın meşhur komutanlarından Halid Bin Velid’in türbesini bombaladı. Bombalama sonucu Halid Bin Velid’in türbesi büyük zarar gördü. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) aktivistlerinden Ömer Tallavy ise Esed’a öfke kusarak, “Esed’ın Müslüman Suriye halkının ibadet yerleri olan camilere düzenlediği saldırılar yetmiyormuş gibi, şimdi de peygamberlerin türbelerini bombalamaya başladı. Bu konuda tüm İslam ülkelerini Esed’a karşı birleşmeye davet ediyorum” dedi.
İtalya’da bikiniye ceza
Organize edilen bu Ümmet İftarlarının hiçbir siyasi parti ile bağlantısı olmadığı vurgulayan Taşkın, “Bazı partiler tarafından da Ümmet İftarı yapılıyor fakat bizlerin onlarla bir ilgisi yok. Biz Müslüman gençler olarak hiçbir siyasi partiye bağlı olmaksızın yapıyoruz. Bu tamamen Ümmet’in İftarıdır” ifadelerini kullandı.
Dualarla açılan iftardan sonra birçok genç akşam namazı için Hacıveyiszade Camii’ne gitti. Ümmet İftarları Konya ile birlikte, İstanbul, Ankara, Sivas, Kayseri, Samsun, Gaziantep, Antalya, Malatya ve diğer bir çok ilde aynı gün içinde gerçekleşti.
İtalya’nın güneyindeki Amalfi kıyısında yer alan bölgeye tatil yapmaya gelenlerin, plaj dışındaki herhangi bir yerde bikiniyle veya açık kıyafetlere dolaşmasının yasaklandığı bildirildi. Yasağa uymayanlara 500 euro para cezası verilecek. Bölgenin belediye başkanı Francesco Benincasa yeni yönetmeliği, “Bölgemizin kaliteli imajını korumak için bu yasayı koymamız gerekliydi, aksi takdirde ortaya çok çirkin ve edepsiz görüntüler çıkıyordu” sözleriyle savundu. İtalya’daki bu yasak ise Gezi Parkı eylemleri çerçevesinde Taksim’de bikinili kadının protestosunu akıllara getirdi.
12