Anadolu Günlük - Sayı 8

Page 1

1 8. Sayı

8 - 14 Temmuz 2013

50 Kr.

Mısır halkı dünyaya ikinci devrim dersini veriyor:

DESTAN YAZILIYOR! Mısır’da askeriyi darbenin ardından halk kefenleriyle sokağa döküldü. Asker halkını katlediyor. Ölüm sayısı artıyor, binlerce yaralı var. Bin 400 yıl sonra ilk kez bir cumhurbaşkanı Hristiyan. Yaptığı ilk icraat ise Refah Sınır Kapısı’nı Filistinlilere kapatmak! Mursi, askeri darbeyle görevden alınıp ev hapsinde tutulmasının ardından Mısır halkının büyük çoğunluğunu oluşturan Mursi destekçileri sokağa döküldü. Kefenleriyle sokağa çıkan halk Mursi dönmeden evlerine girmeyecek. Bununla ilgili açıklama yapan İhvan sözcüsü “Milyonlar şehadete hazır! Ya Mursi’ye görevi iade edilir ya da hepimiz ölürüz” dedi. Mısır ordusunun yaptığı halk katliamında 80 ölü binlerce yaralıdan bahsedilirken olayların tüm Mısır’a yayılıp ölüm sayısının artmasından endişe ediliyor. Cuma Namazı kılan Mursi destekçilerine dağılmaları için Mısır Ordusu kurşun yağdırsa dahi Hürriyet ve Adalet Partisi Başkan Yardımcısı İsam Eliryan, “Gerçek cumhurbaşkanı dönene kadar meydanı bırakmayacağız” diyor. İhvan-ı Müslimin Genel Müdürü Muhammed Bedii’de serbest bırakılmasının ardından Rabia’tül Adeviyye Meydanında, “Ben ne kaçtım ne de tutuklandım. Biz, devrimciyiz. Kaçmayız, yolu tamamla-

yanlarız. Mursi serbest bırakılana kadar sokaklardan ayrılmayacağız” dedi. Mursi’nin yerine cumhurbaşkanlığına oturtulan Hristiyan Adli Mansur ise ilk icraat olarak Filistin sınır kapısı olan Refah Sınır kapısını kapattı. Filistin Başbakanı İsmail Heniyye, “Muhammed Mursi’ye yapılan darbeyi bana ve halkıma yapılmış olarak kabul ediyorum. Bizim rızkımızı sizler değil Allah veriyor. Sınır kapıları ve tüneller kapatılsa bile gökte rızkımız ve bize vaad olunan şeyler vardır. Biz Allah’a tevekkül eden bir halkız” dedi. Mansur’un yaptığı bir diğer icraat ise meclisi kapatmak oldu. Mansur’un cumhurbaşkanlığına oturmasıyla bin 400 yıl aradan sonra Mısır’ın başına Müslüman olmayan birisi geçmiş oldu. Öte yandan Mursi’ye destek için Türkiye’nin hemen her köşesinde eylemler yapılıyor. İstanbul ve Ankara’nın başı çektiği eylemlere binlerce vatandaş katıldı. Konya’da da birkaç farklı saatte yapılan eylemlerde yüzlerce

‘OLİMPİYATLARA PEYGAMBER KATILDI’ 12

Tahrik dış güçlerin işi ASKON Konya Şube Başkanı Yakup Yıldırım, Mısır’da yaşanan olayları dış güçlerin tahriki olarak değerlendirdi. Yıldırım, yaptığı yazılı açıklamada, “Mısır’da halkın iradesiyle seçilmiş iktidara karşı önce muhtıra verildiğini şimdi de fiili olarak darbenin gerçekleştirildiğini belirterek, “Bu darbe dış desteklidir. Bazı batılı ülkeler Müslüman Kardeşler hareketinin iktidara gelmesini hazmedemedi. Önce meydanları tahrik ettiler, sonra muhtıra verdiler, şimdi de darbeyi yaptılar” ifadesini kullandı. Haberi Sayfa 3’te

vatandaşın çoğunluğunun gençlerden oluşması dikkat çekti. Askeri darbeye tepki göstermek için yaptıkları küçük piramitleri yakan gençler adına konuşan Büşra Dür, “Bu aşağılık darbenin gerçekleşmesiyle gördük ki firavunlar hala yaşıyor ve zorbalıklarına devam ediyor” derken, Cuma Namazı sonrası toplanan 30’dan fazla STK adına açıklama yapan Mazlum-Der Konya Şube Başkanı Derviş Argun, “Mısır’da oynanan oyunun ABD, Batı, NATO, İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bir kısım işbirlikçi körfez ülkeleri tarafından planlandığını biliyoruz. Bu oyunların er ya da geç kendi sonlarını hazırlayan bir sürece çevrileceğine de inanıyoruz. Darbeyi tanımayan Mursi’yi ve destekçilerini alkışlıyoruz” dedi. AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun ise Mısır’daki askeri darbe hakkında, “Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanına karşı fiili bir darbe yapıldı. Dolayısıyla her şeyden önce bu darbe, doğrudan doğruya Mısır halkına karşı yapılmıştır” dedi.

Başbağlar’ı unutmadık

Muhammed Mursi, devlet erkanına namaz kıldırırken bir kare.

2020’YE HAZIRLAN TÜRKİYE 13

İstiklal Marşı Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Deveci, Başbağlar katliamının unutturulmak istendiğini söyledi. Deveci katliamın 20. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Bu memleketin sahiplerinin canını yakanın canını yakmaya hazırız.” dedi. Sayfa 5’te

MHP’li başkan, Erbakan ve Yazıcıoğlu’nun adını verdi Çumra Belediye Meclisi, Belediye Başkanı Yusuf Erdem’in önerisiyle belediyeye devredilen DSİ yanındaki 10 bin metrekare alan üzerinde yapımına başlanılan parka Türkiye Cumhuriyeti’nin 54. Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ismini verirken Baraj Mahallesinde yapımı tamamlanan parka da 2009 yılında helikopter kazasında kaybettiğimiz Büyük Birlik Partisi (BBP) kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu’nun adını verdi. Haberi Sayfa 5’te

Erteleme değil çözüm istiyoruz Akademisyenlerin de aralarında bulunduğu başörtüsüz kadınlar, “başörtülü kadınların, kamu hizmetlerinde görev alma, başta milletvekilliği olmak üzere, merkezi ve yerel yönetimlere seçilme haklarının önündeki her türlü yasal ve yasal olmayan engelin kaldırılmasını” talep etti. 7’de


2

BARİ BANK OLAYDI!

B

üyükşehir Belediyesi sözde ağacı korumakla başlayan Gezi Parkı Olaylarında hop oturup hop kalkmıştır. Bundan eminim. Çünkü bu olaylar başlamadan kısa süre önce Mevlana Türbesi önündeki bütün ağaçları söküp etrafı beton yığınına döndürmüştü. Allah’tan ki bu durumu kimse hatırlamadı. Gezi Parkı Olayları esnasında bu ağaçların sökülmüş olmasının hatırlanmaması da garip aslında. Demek ki mevzu ağaç değilmiş. Her neyse… Ağaçlar söküldü… Kimileri belediye başbakana miting alanı oluşturmak için ağaçları söktü dedi, kimileri onlar vakıf ağaçlarıydı dedi, kimileri kazılarda tarihi eserler çıktı dedi vesaire. Eyvallah dedik, demek zorunda kaldık. Sökülmüş ağacın davası olmaz ne olsa. Ufak birkaç parça çimden ötesi beton, mermer oldu, türbe önünde. Bari birkaç da bank olsaydı. Hani Konya halkı ve Hz. Mevlana’yı ziyarete gelen insanlar otururdu hiç olmazsa, bir soluklanırdı. Fena mı? İnsanlar orada oturacak yer arıyor. Ya şadırvanın koltuklarına ya da Selimiye Camii’nin avlusuna oturuyorlar. Cami avlusu dediğime bakmayın, cami etrafındaki biraz çıkıntılı kenarlıklardan bahsediyorum. Bunlar yine iyi, bir de şadırvanda ve cami kenarında yer bulamayanlar var. Onlar nereye oturuyor dersiniz? Meydan ile araç yolunu ayıran küçük, kare korkulukların üzerine! Rezaleti düşünebiliyor musunuz? Bunları Büyükşehir Belediyesinin düşünememiş olması pek akıl kârı değil. Elbette akıllarına gelmiştir diye düşünüyorum. Koskoca belediye neden birkaç bank koymayı düşünememiş olsun ki? Vardır elbet bir nedeni… İnsanlar meydanda kalabalık etmesin, işini görsün gitsin mi istiyor belediye, yahut Hz. Mevlana dönemindeki Konyalılar gibi Hz. Mevlana’yı kıskanıyordur? İnsanların Hz. Mevlana’nın çevresine oturup o atmosferi, o yüreğe akan huzuru engellemek istiyordur? Zannetmiyorum belediyenin böyle şeyler düşüneceğini. Bence belediye halkına ve maddi kazanç sağladığı turistine böyle bir eziyeti reva görmez. Asıl sebep belki de belediyenin bank yaptıracak imkânı olmamasıdır? Gerçi söktüğü ağaçlardan da güzel banklar olabilirdi, ama o ağaçlar bir başka yere nakledilmiş duyduğuma göre. O da iyi, ya hiç dikilmemiş olsaydı? Halk elbette şikâyetçi, korkulukların üzerine oturmak da ne demek? Bence Büyükşehir Belediyesi bu hatayı biran önce telafi etmelidir. Hatta mümkünse birkaç ağaç da dikmelidir meydana. Hiç olmazsa gölgelik olur.

MARKA ŞEHRİN TEMİZLİK SORUNU

K

onya’da Büyükşehir Belediyesi gerçekten güzel bir hizmete imza attı. Ve vatandaşın bu hayatta en çok ihtiyaç duyduğu alanda “ücretini de düşünmeden” rahatlamaları adına “helaları” ücretsiz yaptı. Ama vatandaşın da muhakkak katkısı olduğu, belediyenin de ihmal ettiği bir sorun ortaya çıktı. Temizlik sorunu ciddi anlamda Konya’nın markalaşma amaçlarına le-ke oluyor. Açılan “Ücretsiz Helalar”dan sorumlu temizlik görevlileri var, ancak hakkıyla bu iş yapılmıyor. Belediye yöneticileri makam odalarındaki helalarda değil de yaptırdıkları helalarda ihtiyaçlarını gidererek bu sorunu ve benzer birçok şehir sorunlarını şehrin içinde adımlamak kaydıyla rahatlıkla görebilirler. Tabii ki şehrin insanın da temizlik imandandır lafını icraatlarında göstermesi de önemli bir katkı olacaktır. Şehrin hafta sonuna denk gelen günlerinde “çöp ihmalkarlığı” hem de ‘şehir insanı’nın ailesi ile yürüdüğü merkezi yerlerde, (Kültür Park ve Hacıveyiszade Cami civarı, Zafer ve Arapoğlu Makası, Dershaneler Sokağı, Alaaddin Otobüs Durakları, Kayalıpark - Kapu Camii arası vb. yerler) çok rahatsız edici ve üzücü manzaralar göze batıyor.

Marka Şehrin Külüstür Yanı

Şehir adına çokça konuşulan başka sorun: “Yerel Seçimlerde En Çok Oy Alınan” semtlere gönderilen amiyane tabirle “külüstür” otobüslerin hizmet şekli; oy alınan ‘O’ insanlara karşı “ben sizi pek

de tınmıyorum” der gibi bir durum ortaya çıkarıyor. Şehrin en çok araba sahibi olan, hane başına en az iki arabanın düştüğü semtlere senelerdir gönderilen “istisnasız lüks” toplu taşıma araçları, şehrin yönetim davranışının: “Pazar esnafı tavrı” gibi -esnafın çoğunluğu için geçerli- olduğu söylenebilir. Pazar esnafının çoğu güzel malları tezgahın güzel yerine koyuyor ve kimse neredeyse o güzel ürünlerden nasiplenemiyor, iş ahlakını yitiren esnaf, halka arkalarda kalmış dökük, çürük yarık sebze ve meyveyi kakalıyor. Halk da her seferinde inatla bunu almaya devam ediyor! Hem şehircilik hem de ticarette hedef kitleyi hakkıyla tatmin etmedikçe gerçek başarı ve huzura asla ulaşılmaz. Halkta hizmet aldığı her türlü merkeze ve güce karşı belli aralıklarla kanun ve hukuk çerçevesinde sahip olduğu haklar ölçüsünde “ders” niteliği taşıyan demokratik haklarını kullanarak gerekli ve yerinde karşılığı verebilmelidir. Zaten hizmet üreticilerin hakkıyla çalışmamasında ki temel sebep, hizmet alan “esas” kitlenin sahip olduğu büyük gücün farkında olmayışındandır. El hasılı vel-kelâm belki bu ve benzeri köşelerde çokça yazdığım ve yazıldığı gibi, şehrin yöneticilerinin kendi el ve ayakları kısacası kendi uzuvları ile şehrin içinde olmadıkları sürece şehrin yönetim anlayışının çokta halkın yanında ve halkın çıkarları adına olduğu söylenemez.

Konya ne şehri? Konya Büyük Şehir Belediyesi kendisini kurumsal olarak “Tarım ve Sanayi Şehri, Ulaşımda Model Şehir, Kültür ve Tarih Şehri, Bilim ve Kongre Şehri, Eğitim ve Spor Şehri, Kalkınmada Öncü Şehir, Huzur Şehri, Çevre Dostu Şehir” ifadeleri ile tanımlıyor. Bir şehir markalaşmak istiyorsa bir alanda yoğunlaşarak dünya şehirleri arasında o özel alanda kendinden söz ettirecek projelerle ve donanımlarla şehri tanınır kılar. Bir şehir her alanda marka şehir olamaz. Meşhur söz de olduğu gibi; bir koltukta iki karpuz taşınmaz! Marka kent olmak için şehri merak uyandıran bir yer haline getirmek, keyifle yaşanacak bir şehir ortamı yaratılması, şehre gelenlere misafirperver davranılması, sanayi ve ticaretin kolaylaştırılması gerekmektedir. Kenti merak uyandıran bir yer haline getirmek demek, şehrin belirli bir özelliğinin ön plâna çıkarılması ve adının dünyadaki insanlara sürekli duyurulması demektir. Bu bağlamda medyadan ve şehre gelen turist ve yatırımcılardan yararlanılabilir. Şehre gelen bu misafirlere şehrin ve olanaklarının iyi tanıtılması, ülkelerine döndüklerinde bu şehirden bahsetmelerini sağlayacaktır (www.izto.org.tr). Bir şehrin marka olması, tek bir kişinin ya da bir kuruluşun oluşturabileceği bir süreç değildir. Marka olmak, bir şehirde yaşayan herkesi ilgilendiren bir konudur. Bir şehir marka yapma süreci, şehirde var olan paydaşların katılması ve güç birleştirmesidir. urcanbanger.com


3

Ekmeleddİn İhsanoğlu ve İKÖ

E

Tahrik dış güçlerin işi Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Konya Şube Başkanı Yakup Yıldırım Mısır’da yaşanan olayları dış güçlerin tahriki olarak değerlendirdi. Bilindiği üzere Mısır Ordusu darbe yaptı ve cumhurbaşkanlığına Hristiyan Adli Mansur’u getirdi. Yıldırım, yaptığı yazılı açıklamada, “Mısır’da halkın iradesiyle seçilmiş iktidara karşı önce muhtıra verildiğini şimdi de fiili olarak darbenin gerçekleştirildiğini belirterek, “Bu darbe dış desteklidir. Bazı batılı ülkeler Müslüman Kardeşler hareketinin iktidara gelmesini hazmedemedi. Önce meydanları tahrik ettiler, sonra muhtıra verdiler, şimdi de darbeyi yaptılar” ifadesini kullandı.

D-8 HAYATA GEÇİRİLMELİ Mısır’daki tablonun 1960 ve 1980 darbelerinde Türkiye’de yaşananlara benzediğini dile getiren Yıldırım, “Bu, geri kalmışlık göstergesidir. Mısır dost ve kardeş ülkedir. Batılı güçlerin ve özellikle Siyonistlerin Mısır’ı karıştırdığı ve Mübarek döneminden kalan bürokratlar kullanılmıştır” dedi. Bu olayların yeniden tek bir ümmet olma zorunluluğunu açık bir şekilde ortaya koyduğunu vurgulayan Yıldırım, bu birliğin ilk adımının D-8’lerle atıldığını belirterek, D-8’lerin gerçek görevini yapar hale getirilmesinin de Türkiye’den beklendiğini kaydetti. ASKON Şube Başkanı Yıldırım, Türkiye’nin de aynı oyunlarla karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

ASKER DÜZELTEMEZ Yıldırım, Mısır’da bundan sonra oluşacak tablonun ülke ekonomisinin düzelmesine yardımcı olmayacağını belirterek, “Ekonomiyi asker düzeltemez. Mısır ekonomisi, büyük ölçüde turizmle ve hafif sanayi mallarıyla ayakta duruyordu. Bu süreç, turizme, dolayısıyla Mısır ekonomisine ve halkına ağır darbe vurmuştur. Bazı batılı ülkelerin, göstermelik sınırlı maddi destekleri olabilir ama bu ekonominin düzelmesine çare olmaz. Mersin limanından Mısır’a gitmek için 350 Tır gelmek içinse 200 Tır beklemektedir. Bir an önce Mısır’da her kesimin temsil edilebileceği parlamento kurulup görevin askerlerden alınması gerekmektedir” dedi.

Dört sütunlu devlet çabası AK Parti Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal, çözüm sürecine ilişkin çarpıcı tespitlerin yer aldığı bir rapor hazırladı. Raporda, sürecin olumsuz sonuçlanması ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğine, hatta olumsuz senaryonun daha yüksek bir ihtimal olduğuna vurgu yaptı. Bal, böyle bir durumunda ülkeyi çok daha büyük sorunların beklediği uyarısında bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti kurmaylarına verilen raporda Bal, raporunda terörle mücadelede sadece iyi niyet ve cesaretin yetmeyeceğine dikkat çekti. Her ihtimalin göz önüne alınması, iyi niyetin suiistimal edilmesine, bölücülüğün geri dönülmez bir noktaya erişmesine müsaade edilmemesi gerek-

tiğini belirtti. Bugün’de yer alan habere göre Bal’ın hazırladığı raporda bir iyi bir de kötü senaryo var. Raporun hazırlanış biçimi göz önüne alındığında olumlu senaryodan çok olumsuz senaryo öne çıkıyor. Bal, raporunda dikkatleri kötü senaryoya çekerek, bölücülüğün geri dönülmez bir noktaya geleceği, Suriye ‘de de Barzani yönetimi benzeri bir yapı oluşabileceğini belirtti. Örgütün profesyonel stratejilerinin olduğu ve bu stratejiler gereği örgütün bazen silah bırakma bazen de demokrasi vurgusu yapma gibi yönelişlere gireceği raporun belirttiği diğer bir husus. Raporun en dikkat çekici maddesi örgütün ve örgüte yardım eden diğer aktörlerin 4 sütunlu bir devlet kurma çabası.

kmeleddin İhsanoğlu 1 Ocak 2005’te İslam İşbirliği Teşkilatı (İKÖ-OIC) Genel Sekreteri seçildiği zaman beni nedense çok heyecanlandırmıştı. İslam dünyasının en önemli teşkilatının başına ilk kez bir Türk genel sekreter olmuştu. İhsanoğlu’nun İKÖ’nün başına gelmesinde kendisinin baş döndürücü kariyeri de etkiliydi ama bu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin de başarısıydı. Ülkemizin uluslararası arenada artan etkinliğinin göstergelerinden biriydi. Erdoğan hükümeti ülke içinde henüz rahatlıkla tasarrufta bulunamadığı yıllarda İKÖ’nün başına bir Türk genel sekreteri seçtirmesi, diğer Müslüman ülkelerin bu hükümetten beklentilerini işaret etmesi açısından önemliydi. İhsanoğlu, 2005’ten bu yana genel sekreterliğini yaptığı örgütü hak ettiği saygınlığa getiremedi. O kadarki İKÖ’nün ismi bile unutulup gitti. Ülkemizde bile bu teşkilatın yeterince tanınmaması İhsanoğlu’nun üzerine düşeni yapamadığı anlamına geliyor ve bence bu görevden hemen ayrılması gerekir. 1969’da İslam Konferansı Teşkilatın adıyla kurulan örgüt, 1975’te İslam Kalkınma Bankası adıyla bir bankaya sahip oldu. İKÖ’nün destekçisi örgütler içerisinde bile kendisinden etkin yapılar var ama nedense İslam dünyasının çatı örgütü kabul edilen İKÖ kendi kendini lağvetmiş gibi davranıyor. 2005 yılında İhsanoğlu genel sekreter olduğu zaman 2015’te Birleşmiş Milletler benzeri etkin bir örgüt olur hayali kurmuştum. İhsanoğlu’nun 8 yıl 6 aydan beri yönettiği fakat arpa boyu yol kat edemediği İKÖ çok ciddi tarihi fırsatları kaçırmak üzere. İKÖ Dünya Bankası’ndan daha büyük ekonomik hinterlanda sahip ama İslam Kalkınma Bankası ne iş yapar hala kimse bilmiyor. Bilmek istese de İngilizce veya Fransızca bilmeden öğrenemez. Kaç tane halkı Fransızca konuşan İslam ülkesi var diye İhsanoğlu’na sormak isterdim; çünkü örgütün resmi internet sitesi üç dilde yayında. İslam dünyası için üç dil denilse Arapça, Farsça, Türkçe aklınıza gelebilir ama maalesef Farsça ve Türkçe yok. Oysa böyle bir örgüt Arapça, Türkçe, Urduca, Farsça, Bengalce vd. dillerde yayın yapmalıdır. İKÖ ilk etapta Hac ve Umre gelirlerinden en azından Fransız şirketlerinin aldığı payı azaltmalı, uzun vadede batılı şirketlerin tamamının bölgeyi terk etmesi sağlanmalıdır. Hicaz bölgesi bir an önce özerkleştirilmeli ve İKÖ’nün merkezi buraya taşınmalıdır. Yüz milyar dolardan fazla bir ticaret hacmi demek olan Hac ve Umre organizasyonundan batılı şirketlerin payı yüzde doksanları bulmaktadır. Hicaz bölgesindeki otellerin işletme hakları ağırlıklı olarak Fransız şirketlerinindir. İKÖ sekreterya yönetiminden başkanlık sistemine geçmeli ve tüm Müslümanların oyu ile seçilmelidir. Bu gerçekleştiği takdirde birçok mesele hal yoluna girecek ve Müslümanların gerçek bir çatı örgütü olacaktır. İslam dünyasındaki yer altı kaymaklarında fakir Müslümanların payını talep edebilecek, ekonomik gücün caydırıcılığını kullanabilecektir. Bu durumda Müslüman halkları pranga altında tutmak için kurulan Birleşmiş Milletlerin varlığının bir anlamı kalmayacaktır. Müslüman zenginlerin elindeki trilyon dolarlık varlıkları değerlendirmek ve bu paraları batılıların menfaatleri için kullanmalarını önlemek için İslam Kalkınma Bankası alternatif olmak zorundadır. Ekmeleddin Bey niçin bu görevde olduğunu ve tarihi sorumluluğunu hatırlamalı ya da hemen görevi bırakmalıdır.


4

AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, Çiftepınar Köyü Yazlık Yaylası Şenlikleri’nde “Biz, tüm enerjimizi bu topraklardan, Toroslardan alıyoruz” dedi. Ülkenin birlik ve beraberliğini bozmaya çalışanlara mesaj gönderen AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu da “İşte millet burada. Burada ne şiddet, ne zorbalık ne de Vandallık var…” diye konuştu. Çiftepınar Yazlık Yaylası Şenliklerinin 19.su Çiftepınar Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Çiftepınar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Çiftepınar Köy Muhtarlığı ile Yerköprü ve Çevresini Koruma Güzelleştirme ve Turizmi Geliştirme Kooperatifi’nin katkıları ile gerçekleştirildi. Şenlikte bir konuşma yapan AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, doğduğu topraklarda memleketinde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve Çiftepınar Şenlikleri’nin faklılığından söz etti. Başkan Sorgun; “Burada doğal bir ortam var. Hiçbir format veya formalite yok, bürokrasi yok, her şey doğaçlama ve samimi. Ben de burada bir İl Başkanı olarak değil bu toprakların ve bu köyün bir çocuğu olarak aranızdayım” dedi. Son aylarda İstanbul başta olmak üzere ülkenin bazı yerlerinde yapılan yıkıcı eylemleri hatırlatan AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun, yakıp yıkmanın kolay olduğunu; kendilerinin ise yapmaya, imar etmeye ve gönüller yapmaya çaba gösterdiklerinin altını çizdi. Sorgun, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Yapmak zor ama yıkmak

Konya İl Genel Meclisi, Bozdağ Yaban Koyunu üretme alanına Kamera İzleme Sistemi kurulmasını kararlaştırdı. Turizmin her zaman önemli bir gelir kaynağı olduğunu belirten İl Genel Meclisi Başkanı Ali Selvi, Yaban Koyunlarının bulunduğu alana

çok kolaydır. Gönül de böyledir. Gönül yapmak zordur ama yıkmak için bir çift kem söz yeter. Onun için biz, her zaman yapan imar edenlerden, gönül yapanlardan ve gönül alanlardan olmaya devam edeceğiz. Çünkü hepimiz bu ülkenin sahibiyiz. Ev sahibi kiracısına kızıp camı kırabilir mi ya da lambaları kırabilir mi? Yapabilir ama yapmamalı. Şu topraklar ve bu

‘Kamera İzleme Sistemi kurulmasının Valilik makamından Meclise havale edilen bir konu. olduğunu söyledi. Dünya’da nesli tükenmekte olan ve Bazdağ’da yaşamlarını sürdüren yaban koyunlarının turizme kazandırılmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan

Selvi, kamera izleme sistemiyle hem kaçak avlanmanın önüne geçileceğini hem de yaban koyunlarının üreme sistemi nin takip edileceğini kaydetti. Özel İdarenin 2013 yılı bütçesinden mamul mal alımları tertibinde bulunan 497 bin 884 TL ödeneğin bu maksat-

insanlar bizim için çok değerli. Biz buraya her geldiğimizde enerjimizi topluyor ve daha güçlü bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Biz gücümüzü buralardan alıyoruz. Zira Toroslardan aldığımız güç ve enerjiyi hiçbir yerden alamayız. Çünkü Toroslar, kararlı, vakarlı ve ağır durmak demektir.” Şenlik organizasyonunun tamamının köy halkı tarafından yapıldığını, şenliklerde sergilenen oyun, tiyatro ve skeçlerin sahnelenmesinde rol alanların da yine köy halkı olduğunu kaydeden Sorgun; “Burada oynanan oyunların tamamı yerliydi. Dışarıdan gelen salatalıkların hepsi aynı boyda ve dümdüzdür. Ama tatları asla Yerköprü’de yetiştirilen salatalıklar lezzetli olmaz. Onun için yıllardır bu şenlikte bu anlayışla organizasyonlar yapılır. Bundan sonra da böyle devam edecek” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından şenlik, tamamen Çiftepınarlıların emekleri ile tiyatro oyunları, skeçler, yarışmalar ve müzik dinletileri sahnelendi. Özellikle Taksim Gezi Parkı olayları sırasında “Duran Adam” eylemcilerini konu alan oyun, şenliğe katılanların büyük ilgisini topladı.

la kullanılmasının talebi olduğuna işaret eden Selvi, “Konuyu turizm ve bütçe komisyonuna havale ettik. Komisyonlar, konuyu yerinde inceleyerek rapor hazırlayacaklar. Bu raporlar doğrultusunda konuyu meclisimizde müzakere edeceğiz.” dedi.


5

Başbağlar unutulmadı İstiklal Marşı Derneği Konya Şube Başkanı Av. Mustafa Deveci, Başbağlar katliamının unutturulmak istendiğini söyledi. Deveci katliamın yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, İncil’de; “Kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin” dendiğine işaret ederek “Müslümanlar olarak bize yapılan saldırıyı misliyle cevaplarız.” diye konuştu.

ANADOLU GÜNLÜK GAZETESİ Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın Yıl: 1 | Sayı: 8 8-14 Temmuz 2013 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına Ahmet Aka SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ömer Salih Şipleme HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU Hakan Mutlu SANAT YÖNETMENİ Nurettin Özel HUKUK DANIŞMANI Av. Abdurrahim Küçük SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. Yenal Kullap Yönetim ve Baskı Adresi: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | Konya Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Baskı Tesisleri B.T. 8 Temmuz 2013

Sivas katliamının bahane edilerek Başbağlar’da bütün dünya Müslümanlarının gözünü korkutacak bir katliam yapıldığına dikkat çeken Deveci, Sivas Madımak oteli olayını herkesin bildiğini ancak, Başbağlar katliamını bilenlerin Türkiye’de yüzde onu geçmediğini kaydetti. “Bu memleketin sahiplerinin canını yakanın canını yakmaya hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.” diyen Deveci, katliamı yapanların misliyle katliama uğraması

fikrini savunduklarını ifade etti. Türkiye’de Türk olmadığı halde hak sahibi olduğunu iddia edenlerin tasfiye edilmesi gerektiğini savunan Deveci, Türkiye’de hak sahiplerinin sadece Türkler olduğunu belirterek “Türk olmayanların Türkiye’de hiçbir hakkı yoktur. Çünkü Türkiye Türklerin canlarından vazgeçmeleriyle olmuş bir ülkedir” dedi.

Soldan sağa

Yukarıdan aşağıya

1. Fotoğraf belgeliği... Orta büyüklükte olan... 2. Gösterişli... Eksiklik, kusur (eski)... 3. Sallamak işi... Sünnet etme (eski)... 4. Yünün dövülmesiyle yapılan kalın ve kaba kumaş (halk ağzında)... Bir şeyin üstünde durmamak, önemsememek... 5. Sakin durgun... Genellikle ölünün yüzüne uygulanarak elde edilen yüz kalıbı... Verme, ödeme (eski)... 6. Çocuğu olan kadın, anne... Deneğin bilincinde olanları izleyerek ruhsal süreçlerin özellik ve nitelikleri hakkında bilgi vermesi durumu... 7. Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri, fıkra... Kutusu olan... Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas... 8. Sodyum elementinin simgesi... Disprosyum elementinin simgesi... Kurçatovyum elementinin simgesi... İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü... 9. Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü iz, hatıra... Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir tür oyun... Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp deri üzerine uygulanan, beden ısısıyla vücuda yapışan eczalı parça... 10. Konuşulan zamanın ardından gelen zamanda... Kısa sürede birçok mermi atabilen, isabet oranı düşük, tek elle de kullanılabilen bir tür makineli tüfek... 11. İçine sokma, iliştirme (eski)... Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı... Mezgitgillerden, kuzey denizlerinde yaşayan, eti yenilen, karaciğerinden yağ çıkarılan bir balık... 12. Son derece kalabalık olmak... Kadın... 13. Yöre... Kaslı... 14. Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal, halita.. Bir akışkanda ısıyı her tarafa eşit olarak yaymaya yarayan alet, konvektör... 15. Kınayı su ile karıştırıp bulamaç kıvamına getirerek boyanacak yere sürmek... Acıklı, çok acıklı, yürekler acısı, trajik...

1. Elektrik sığa birimi... Yapılan bir işi doğru ve yerinde bularak kabul etmek, tasdik etmek, tasdiklemek... 2. O gösterme sıfatı (eski)... Hoşgörüsüz, amansız, gaddar, zalim (eski)... Herhangi bir biçim ve görünüşlü olan... 3. Bir şeyi olduğundan daha değerli gösterme, yapmacık (eski)... Klasik Türk müziğinde dügâh perdesindeki makamlardan biri... 4. Genellikle ipek ibrişim kullanarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel... Eskrim, boks vb. oyunlarda korunmak için alınan durum... Ateş veya kızgın bir şey tutmaya, korları karıştırmaya yarayan iki kollu metal araç... 5. Köpekgillerden, uzunluğu 90, kuyruğu 30 santimetre kadar, ırklarına göre çeşitli renklerde olan, ağız ve burnu uzun ve sivri, kümes hayvanlarına zarar veren, kürkü beğenilen bir memeli türü... Yonca tarlası... 6. Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlı bulunan (nokta, çizgi, sayı)... En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse... Molibden elementinin simgesi... 7. Boy... Çullanmak işi... 8. İmamlık (eski)... Adımda uygunluk, beraberlik gerektirmeyen ve grup olarak yapılan bir tür yürüyüş... 9. Anlaşmazlık durumunda bulunan kimseleri uzlaştırma işi... Ayaklar veya bir destek üzerine oturtulmuş tabladan oluşan mobilya... 10. Radon elementinin simgesi... Esasla ilgili, asıl ve temel olanla ilgili, esasi... Anılmak üzere verilen nesne, hatıra, yadigâr, bergüzar... 11. Gerçekleşme, yerine gelme... Plastik, tahta, mika vb. maddelerden yapılmış taşlarla oynanan ve konkene benzeyen bir tür oyun... 12. Sözleşme (eski)... Uyuyan... Söz, lakırtı... 13. Bir şeyin son fiyatı (halk ağzı)... Sultan Abdülaziz’in ve devlet adamlarının giydiği fes... 14. Hemen, o anda, o saatte... Herhangi bir enerji türünü başka bir enerjiye dönüştürmek, belli bir güçten yararlanarak bir işi yapmak veya etki oluşturmak için çarklar, dişliler ve çeşitli parçalardan oluşan düzenekler bütünü... Aktinyum elementinin simgesi... 15. Birinin yanından ayrılmayan (kimse)... İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi...


6 Mısır’ın Halkının Hainleri ve Türkiye

Kılıçdaroğlu’ndan ‘darbe’ açıklaması CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mısır’da yaşanan askeri darbeye yönelik, “Askeri darbeler hiçbir zaman kabul edilemez” dedi. Kılıçdaroğlu, “Eğer siz uzlaşmayı bir tarafa bırakır ‘Benim dediğim olsun’ derseniz yüz binlerce kişiyi Tahrir Meydanı’ndan uzaklaştıramazsınız. Geldiğimiz nokta budur. Umuyorum demokrasi galip gelir, halkın sağduyusu galip gelir bir an önce demokrasiye geçerler. Çok partili rejimle karşı karşıya gelirler” ifadelerini kullandı.

Günay’dan darbe değerlendirmesi Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Mısır’daki askeri darbeye ilişkin, “Bunu çok büyük bir talihsizlik olarak görüyorum ve bu coğrafyanın enerji kaynaklarını dilediği gibi kullanmak isteyenlerin de çok büyük enternasyonal oyunu olarak görüyorum” dedi. Günay, “Seçimle gelenlerin her yaptığını muhalifler her zaman kabul etmeyebilirler ama ayaklanmak ve orduyu göreve davet etmek çok yanlıştır.” diye konuştu.

Mecliste ‘darbe’ tartışması

Asker sokaklarda Mısır’da ordunun yönetime el koymasının ardından askerler sokakların da hakimiyetini ele aldı.

Mısır Genelkurmay Başkanı El Sisi, ordunun yönetime el koyduğunu ve Mursi’nin artık Cumhurbaşkanı olmadığını açıklaması ile birlikte Mısır askerleri sokaklara çıktı. Tank ve zırhlı araçlarla şehir merkezlerine konuşlanan askerler, meydanların da hakimiyetini ele aldı. Özellikle Mursi’ye karşı yapılan darbeyi protesto etmek isteyen ihvan teşkilatı üyelerinin toplandığı alanları ablukaya alan Mısır askeri, protestoculara müdahale etmiyor ancak

adım dahi attırmıyor. Mısır askerleri, Kahire Üniversitesi ve Adaviye meydanını ablukaya alırken içeride de Mursi’ye destek eylemleri yapıldı. Mısır polisini de yanına alan askerler, belirli alanlar dışından toplananları hemen uyararak dağılmalarını sağlıyor. Trafiği daha yönetmeye başlayan Mısır askerinin, ülkedeki bazı yabancı büyükelçiliklerin önünde konuşlanması da dikkat çekti. Her sokağın başını alan askerler olası olaylara da anında müdahale ediyor.

TBMM Genel Kurulu’nda darbe tartışması yaşandı. “Zannediyor musun ki Tayyip Erdoğan, aldığın 5 bin polis seni koruyacak. İşte gördünüz Mursi ne duruma geldi. Onun da çevresinde çok polis vardı. Dolayısıyla hiçbiriniz kendinize güvenmeyin” diyen CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e AK Partili vekiller sert tepki gösterdi. AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ise, söz alarak Genç’e tepkisini dile getirdi. Elitaş, “Darbe yolu göstermeye çalışan bir milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir parti olduğunu iddia eden CHP’ye yakışmıyor. Eğer CHP darbelerden sonra iktidara gelme alışkanlığı olmayan bir parti olduğunu iddia ediyorsa bu milletvekilini burada konuşmaktan men ederdi” dedi. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın, CHP’nin bütün siyasi yaşamı boyunca darbelere karşı olduğu yönündeki sözleri ise AK Parti sıralarından gülüşmeler yükselmesine neden oldu. Bunun üzerine iki parti milletvekilleri arasında tartışma yaşandı.


7

Gezi Parkı olaylarının yeni görüntüleri çıktı GEZİ PARKI KOALİSYONUNDAN ENSTANTANELER

G

ezi parkı vesilesiyle söylenecek o kadar çok şey var ki… Yazmakla bitecek gibi değil. Bu eylemlere iştirak eden kitleleri ele alalım. Kimdir bunlar? Öncelikle hükümete muhalif olanların tamamı diyebiliriz. Yani yüzde elli birlik Ak Parti hükümetine oy verenlerin karşısında olanlar. Onlar da kendi aralarında ayrılmış değişik grupların toplamından ibaret. Bunlar, başta CHP olmak üzere, TKP, İP, SDP, kimi PKK’lılar, ADD’ciler, TGB’ciler, trevestiler, çevreciler, içkime ne karışıyorsuncular, İslam düşmanlığıyla tescillenmiş kimi yazarlar, sanatçılar vs. vs. Yukarıda irili ufaklı katılımcılarını teşhir ettiğimiz bu güruhtan bazıları, karşılarında oldukları İslam’a hakaret etmek için bir eşeğe başörtüsü takarak onu oralarda dolaştırmışlardır. “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganları eşliğinde her türlü şirretliği yapmışlardır. Bunlar, Müslüman katili Beşşar Esad’ı kutsayan figüranlardır. Bunlardan kimileri yabancı menşeli çakma kahramanlardır. Arkalarına aldıkları sermayenin taşeronluğuna soyunacak kadar işi çığırından çıkarmış, onlardan beslendikleri açığa çıkmıştır. Tetikçi gazeteleri, yazarları ve sanatçılarıyla her an her yerde İslam’a olan nefretlerini kusmuşlardır. Gazetelerinde ve televizyonlarında kullandıkları argümanlar kendilerini açığa çıkaracak derecede dehşet bir oyun içinde olduklarını göstermiştir. Almanya’da Türklerin diri diri yakılmasına ses çıkarmayan bu güruh yöneticilerinden bazıları, yine Alman şansölyesinden medet umar hale gelmiştir.

Uluslararası basın-yayın kuruluşları bunlara tam destek vermiş, adeta elinden geleni arkasına koymamıştır. Emperyalist ülkelerin içimizdeki ajanları bu oyunda rol almış, hedef ve yol göstermiştir. Ülke varlıkları saldırıya uğramış, otobüsler tahrip edilmiş, ortalık yakılmış, yıkılmıştır Polislere terörist muamelesi çekilmiş, onlar “şiddet uygulayan caniler”miş gibi empoze edilmiştir. Bu ülkenin başbakanına hakaretler edilmiş, “asacağız, keseceğiz, yakacağız, yıkacağız” tehditleri savrulmuştur. Bugün için yapılan eylemler, ileride yapılacak kimi eylemler için prova niteliğine büründürülmüş, Silivri, Hasdal gibi cezaevlerinin basılarak Ergenekon tutuklularının kurtarılacağı, “Mustafa Kemal’in askerlerinin serbest bırakılacağı” Levent Kırca’nın ağzından ilan edilmiştir. Bunların içerisinde masumane isteklerle bir şekilde olaylara karışan çevreciler, iyi niyetli temiz insanlar yok muydu? Vardı elbette… Onlar, yaşanan bu hallerden sonra herhalde akıllarını başlarına devşirmiş olmalılar. Hala onlarla birlikte hareket etme şiarı ile caka satan kimi muhalif unsurlar, “ne iyi ettikte bu eylemlerde rol aldık” diyorlarsa… Bilin ki, kafasına başörtüsü takılmış eşeklerden farkları yoktur. Onlar bu halleri ile eşek olduktan sonra, üstlerine binecek malum güruhu taşımaya devam eder dururlar. Nereye ve ne zamana kadar? Halkın hadiselere el koyması ve hakkın hâkimiyetini ilan etme zamanına kadar. Sonra? Vız gelir tırıs giderler… Vesselam.

Taksim Gezi Parkı olayları sırasında otobüsün içinde göstericilerin saldırısına uğrayan polislerin yaşadığı dehşet kameraya yansıdı. Otobüse taşlarla saldıran göstericilerin, bir polisin silahını alma anı güvenlik kamerası tarafından görüntülendi. Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin yeni görüntüler ortaya

çıktı. Olayların ikinci gününde yaşanan polislerin yaşadığı dehşet bir otobüsün güvenlik kamerası tarafından görüntülendi. Göstericilerin hedefinde ise polis memurlarını Taksim’e getiren belediye otobüsü var. Göstericiler, içinde iki çevik kuvvet polisi ile sürücünün bulunduğu otobüse saldırıyor. Otobüsün güvenlik kamera-

sına saniye saniye yansıyan olayda, göstericilerin saldırısı üzerine otobüs sürücüsü aracı uzaklaştırmak istiyor. Ancak aracı uzaklaştırmayı başaramayan sürücü, kapıları kilitleyip beklemeye başlıyor. Bu sırada göstericiler otobüsü taşlıyor. Otobüsün etrafını saran göstericilerin taşlı saldırıları üzerine çevik kuvvet polisleri, koltukların altına saklanıyor. Ancak göstericiler otobüsün camlarını kırdıktan sonra, bayrak sopalarıyla polislere vuruyor. Bu sırada bir gösterici, kırdıkları camdan içeri uzanıp, polis memurunun silahını alıyor. Dehşete düşüren olay sonrası bir gösterici, diğer eylemcileri sakinleştirip uzaklaştırmaya çalışıyor. Göstericilerin uzaklaşmasının ardından polis memurları hemen otobüsten inerek uzaklaşıyor. Polislerin uzaklaşmasının ardından otobüse giren göstericiler ise polislere ait eşyaları yağmalıyor.

Çözüm istiyorlar Gazeteci, yazar, sanatçı, akademisyen ve siyasetçi 57 kadın “Erteleme Değil, Çözüm İstiyoruz!” diyerek başörtüsüne özgürlük çağrısı yaptı.

Aralarında gazeteci, yazar, sanatçı, akademisyen ve siyasetçilerin de bulunduğu 57 kadın “Erteleme Değil, Çözüm İstiyoruz!” sloganıyla başörtüsüne özgürlük çağrısı yaptı. Prof. Dr. Nilüfer Göle, Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu ve Oya Baydar’ın da aralarında bulunduğu kadınlar, “başörtülü kadınların, kamu hizmetlerinde görev alma, başta milletvekilliği olmak üzere, merkezi ve yerel yönetimlere seçilme haklarının önündeki her türlü yasal ve

yasal olmayan engelin kaldırılmasını” talep etti. İnternet üzerinden başlatılan imza kampanyasına ilgi yoğun oldu. Kampanyaya katılanların sayısı saatler içinde bin 500’e ulaştı. İşte change.org adlı internet sitesinde yayımlanan çağrının tam metni: ‘Erteleme Değil, Çözüm İstiyoruz’ “Tüm Siyasi Partiler ve Kamuoyuna: Haksızlığa Son Verin: Erteleme Değil, Çözüm İstiyoruz!” başlığıyla başlatılan kampanya metni şöyle: “Türkiye’nin son 20 yılına damgasını vuran Müslüman-laik çatışması eksenine oturtulmuş siyasetin en büyük mağdurları hep kadınlar oldu. Ülkemizin en önemli meselelerinden birisi kadınların konumunun güçlendirilmesi ve toplumsal hayatın her alanına katılması iken başı örtülü ve başı açık kadınlar arasında ayrım yaratmaya yönelik söylem ve uygulamalar, en büyük zararı yine bu hattın her iki tarafındaki kadınlara verdi.

Bizler, başı örtülü kadınlara yönelik eşitsizlik yaratan her türlü uygulamaya karşı çıkıyoruz. Başörtülü kadınların kamu hizmetlerinde görev alma, başta milletvekilliği olmak üzere merkezi ve yerel yönetimlere seçilme haklarının önündeki her türlü yasal ve yasal olmayan engelin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz. Hizmet alanhizmet veren ayrımı yapmıyoruz. Yapılmasını reddediyoruz. Emek piyasasında başörtülü kadınlara yönelik örtük ayrımcılığa son verilmesini istiyoruz. Bu tür eşitsizliklerin, esas meselemiz olan kadına karşı ayrımcılıkla mücadelenin önünde de bir engel olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, başta iktidar partisi olmak üzere, TBMM içindeki ve dışındaki tüm siyasi partileri başörtülü kadınların haklarından yararlanmalarını engelleyen yasal mevzuatın değiştirilmesi için acilen, ön koşulsuz harekete geçmeye çağırıyoruz.” İlk imzayı 57 kadın attığı kampanyada imza sayısı kısa sürede bin 500’e ulaştı.


8

İftarınızı çorba ve salata ile açın

Yaşlılar oruç tutmalı mı?

Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Mehmet Yetkiner Ramazanda oruç tutacak hamile ve yaşlılara uyarılarda bulundu. Yetkiner, “Oruç ibadetlerin en önemlilerinden bir tanesi yaz mevsiminde sıcaklıklarında düşünülmesi gerekmekte, özellikle yaşlı, hamile, tansiyon ve kalp hastalığı ile çocukların oruç tutmasında sıkıntı oluşabileceği unutulmamalı. Uzun yaz günlerinde ilaç kullanımı ve sıvı almanın zorunluluğu düşünüldüğünde uzun yaz günlerinde tutulacak oruçların sıkıntı olabileceği unutulmamalı illa tutulmak isteniyorsa hekim kontrolünde olunması gerekmekte” dedi.

Kimler zekat verebilir Ramazan Ayı öncesinde Kırşehir Müftü Yardımcısı Şinasi Öztürk, ‘Fitre ve Zekat’ın kimler tarafından nasıl verilebileceğini açıkladı. Öztürk, “Fitre ve Zekat konusu tamamıyla ramazan ayı ile ilişkili gibi bilinse de aralarında bir fark var. Fitre, ramazan ayına ait mali bir ibadettir. Zekat ise ramazan dışında da zamanı gelince yapılan bir ibadettir. Genelde insanımız fitre ve zekatı ramazan ayında veriyorlar. Fitre miktarı bu sene ramazanla ilgili olduğu için 9 lira 25 kuruş olarak Diyanet İşleri Başkanlığınca açıklanmıştır. Başkanlık Türkiye genelinde bir harcama mutfak masrafı harcaması ortalamasına göre bir rakam çıkarıyor ve bunu Türkiye genelinde uyguluyor. Ancak yaşadığımız şehir ve semt bile bunu etkiler. İnsanlar kendi geçim standartlarına göre fitre vermeli. İlla açıklanan rakam üzerinde ya da altında verilecek diye bir kaide yok” şeklinde konuştu.

Uzmanlar, Ramazan ayında oruç tutacak olanları sağlıklı beslenme konusunda uyardı: 1 kase çorba ve salata ile oruç açılıp mide biraz dinlendirilmeli. birden bire mideye fazla yük getirilmemeli Diyetisyenler, Ramazan ayında sağlıklı beslenme konusunda uyarılarda bulundu. İftarda orucun çorba ve salata ile açılmasını tavsiye eden uzmanlar, mideye birden bire yüklenilmemesi gerektiğini ifade etti. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nilgün İstek, Ramazan ayında sağlıklı beslenme davranışının dışına mümkün olduğunca çıkılmaması gerektiğini söyledi. İstek, bu süreçte beslenme ve aktivite anlamında bilinçsiz hareket edilmesinin kilo almaya, sindirimle ilgili şikayetlerin oluşmasına ve daha birçok sağlık problemine yol açabileceğini kaydetti. Beslenme açısından en önemli sakıncanın kişilerin beslenme şekillerindeki ani değişimler olduğuna işaret eden İstek, “Bu değişim gerek öğün saati, gerek öğünlerde tercih edilen besin çeşidi-tipi, gerekse besinlerin miktarı konusunda karşımıza çıkar. Günde 3 kez olan öğün sıklığı, bu dönemde 1 veya 2 öğünle sınırlı kalır, ayrıca öğünlerde tüketilen besin miktarları da normal alışkanlığın 2-3 katına fırlar. Oysa ki, yeterli ve dengeli beslenmenin Ramazan ayında da devam etmesi sağlanmalı, ani ve büyük değişikliklerden mutlaka kaçınmalı” dedi.

ÇORBA İLE RAHATLAYIN İstek, Ramazan ayında öğün sayısının azaltılmaması gerektiğini ifade ederek, “Unutmamak gerekir ki, ani olarak fazla yemek yemek tansiyon yükselmesine, kan şekeri dengesizliklerine, sindirim sistemi şikayetlerinin oluşmasına veya artmasına neden olabilir. Bunun için 1 kase çorba ve salata ile oruç açılıp mide biraz dinlendirilmeli, birden bire mideye fazla yük getirilmemeli. Yarım saat kadar sonra sebze veya et yemeği, yoğurt veya cacık ile salataya yer verilmeli. Yemek porsiyonlarının fazla olmamasına dikkat edilmeli” şeklinde konuştu.

ÇAY 1 SAAT SONRA Proteinli besinler olan peynir ve yumurtaya, ayrıca sebze, meyve, zeytin ve fındık, badem, ceviz gibi lifli besinlerin de tüketilmesi gerektiğini kaydeden İstek, şöyle devam etti: “Yemeklerdeki demirden yararlanabilmek için yemekle birlikte çay, kahve ve asitli içecek tüketilmemeli. İçilecekse dahi, yemeklerden 45 dakika-1 saat kadar sonra içilmeli. Yemekten sonra tatlı ihtiyacını gidermek için şerbetli, kremalı, hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar veya meyve tatlıları, kompostolar tercih edilmeli. Lifli besinlerin yeterli tüketimi sağlanmalı.

KIZARTMAYIN Protein içeriği yüksek olan besinlerin mideden boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirdiğini ifade eden İstek, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi besinlere özellikle sahurda yer verilmesi gerektiğini kaydetti. Yemeklerin iyi çiğnenip yavaş yenilmesi gerektiğini belirten İstek, “Yemeklerde kullanılan yağ bitkisel sıvı yağ olmalı. Pişirme esnasında kullanılacak yağ miktarı az olmalı ve yağın yanmamasına dikkat edilmeli. Susama hissini daha da artıracağından, tuz miktarı aşırı olmamalı, özellikle acı baharatları kullanmamaya özen gösterilmeli.” dedi.

Mutlaka sahura kalkın uzmanlar uzun ve sıcak günlere denk gelen Ramazan ayında sağlıklı kalmak için doğru beslenme önerilerinde bulundu. Diyetisyen Hatice Yenice Cık, uzun ve sıcak günlere denk gelen Ramazan ayında sağlıklı kalmak için doğru beslenme önerilerinde bulundu. İftarda dikkat edilmesi gereken beslenme önerileri üzerinde bilgi veren Diyetisyen Hatice Yenice Cık, “Küçük bir başlangıçla iftar açılmalıdır. Bu zeytin, hurma, kuru meyve, ceviz, badem veya küçük bir parça cevizli sucuk gibi tercih edilmelidir. Bol suyu yanında

ihmal etmemek gerekir. Ilık bir çorba iftar sofralarının vazgeçilmezi olarak tüketilmelidir. Çorbanın hem sıvı ihtiyacını karşılaması hem içeriğindeki besin öğeleri hem de doygunluk verici özellikleri vardır. Ayrıca sindirime de iyi gelmektedir. Yavaş bir şekilde 1/2 ya da 1 kase kişiye göre değişerek tüketilmelidir. 15-20 dakika sonrasında ana yemeğe geçmek en doğrusudur. Ana yemeği; etli sebze yemeği,

kurubaklagil yemeği veya kızartma dışında pişirilme yöntemi uygulanarak hazırlanan; et, tavuk veya balık yemekleri yapabilirsiniz. Pilav ya da makarna haftada 2 kere maksimum 3 kez elbette tüketilebilir. Bunu da kepekli pirinç, makarna ve bulgur pilavı olarak tercih etmek en sağlıklısıdır. Yemeğin yanında muhakkak 1 veya 2 dilim ekmek alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki en doğru karbonhidrat kaynağı

tahıllı ekmeklerdir, sizi daha uzun süre tok tutar. Yemeklerin yanına her akşam 1 tatlı kaşığı zeytinyağı koyulmuş bir salata yapılmalıdır. Salatayı yemenin zamanı yoktur yemeğin ilk anlarından itibaren tüketilmelidir. Çiğ sebze bol lif içerir tokluk sağlar. Yağlı yiyecekler, hamur işleri, kızartmalar, kavurmalar, salam, sosis, sucuk, pastırma gibi şarküteri ürünlerinden uzak durulmalıdır” dedi.


9 Diren Mursi! HÂCER ÖZDEMİR hacerbetulozdemir@gmail.com

Takriben geçen sene bu zamanlardı. Diktatör Mübarek’in devrilmesinin ardından Mısır, tarihinde ilk kez cumhurbaşkanını demokratik yöntemlerle seçecekti. Halkın bir kısmı heyecanlı bir kısmı endişeli ama tamamı büyük bir merakla sandık başına gitti. Sonuçlar açıklandığında sevinç çığlıkları ülkenin dört bir yanından duyuluyordu. Acımasız, bencil ve zalim Mübarek’ten sonra İhvan-ı Müslimin’den Hafız Muhammed Mursi’nin seçimi kazanması yani ülkeye İslam ahlakıyla bezenmiş bir adamın lider olması tarifsiz bir sevinç yaşattı. Gazeteler bu sevinç haberini manşetten girerken hazmedemeyenler daha farklı başlıklara imza attı; Mursi’nin seçimi kazanmasının İhvan-ı Müslimin’in zaferi olarak görmenin yanlışlığından, çünkü iktidarı tamamen ele geçirmediklerinden dem vuruyorlardı. Bazı yetkilerin yeni anayasa hazırlanana kadar askeriyede kaldığını hatırlatıyorlardı (yasama). Belli ki Mübarek’in Mısır halkına yaptığı sayısız zulüm çabuk unutulmuştu ki Allah korkusu taşıyan bir lideri kabullenemeyenler vardı. Biz biliyoruz ki iyinin, güzelin ve doğrunun olduğu her yerde tam aksi de olacaktı. Nasıl ki ülkemizde her şey seyrinde devam ederken dindar bir lideri hazmedemeyenler, dini yaşamadıkları gibi yaşayanları

da istemeyenler birkaç ağacı bahane ederek ülkeyi karıştırmaya çalıştılar. -Bunu yaparken Demirel, Çiller, Ecevit gibi ülkenin tam anlamıyla battığı dönemleri sanırım batık olsun bizim olsun mantığıyla hafızalarından sildiler.- Tıpkı bunun gibi Mısır’da da İbrahim’in ateşine odun taşıyan karınca misali saflarını belli ederek küçük küçük damlalar hâlinde isyan ettiler, İslam’ın zaferine. Şu anki duruma bakarsak başarılı oldular. Evet seçimle gelen bir lideri devirdiler. Oysa ki seçim asillerin, darbe ise korkakların çaresidir, bilmiyorlar mı?! Kulaklarda Türkiye’nin 28 Şubat’ından yadigâr: “Ordu yönetime el koydu!” şimdi Sisi’nin sesiyle yankılanıyor; akıllarda sancılı dönemler, hapisler, mahkemeler, sefalet, zulüm... Her yerde bulunan maşalar gibi Mısır’daki maşaların işi de bu zaferi(!) şak şaklamak. Sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlayan zavallılara birileri yakın tarihlerini hatırlatsa korkudan ağlayacaklar haberleri yok. Ya Rabbi! Sen Mursi’nin ve oradaki mazlum kardeşlerimizin yardımcısı ol. Onları tekrar zulümle sınama. Dilimizde bir ayet, yüreğimizde onun ferahlığı: “... Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Sûresi 8. ayet)

Asrın Firavunları AYŞENUR BÜYÜKERYILMAZ aysenurbuyukerylmaz@gmail.com

Demokrasiye vurulan bir darbe daha! Tam da istediğimiz gibi olmuştu her şey; aslında olması gerektiği gibiydi. Tarihin belli bir devrinde adını Osmanlı’nın asil tebâsı olarak duyduğumuz bir millet… Yakın tarihte ise dış mihrakların etkisi altında, menfaat sahibi devletlerin kuklası durumunda bir yönetimin sözde adil düzeni içinde kaynayan bir ülke konumunda iken bir “yeniden doğuş hareketi” olarak nitelendirmiştik Mursi’nin başa geçişini. Bu durum birilerini fena halde kızdırmış olmalı ki halkın rahat bir nefes almaya çalıştığı son günlerde yine devreye girip haddi olmayarak ama hep haklı bir edayla yönetime ortak olmaya çalıştılar. Alışılmış olan bir sistem vardı çünkü; görünen yüzüyle başta bir yönetici, perde arkasında ise

bir çok aktör, hepsinin başında ise adil (!) bir parlamento. Rahat olan bir Mısır onları hep rahatsız edecekti, etti de. Muhafazakâr bir Mısır onları hep rahatsız edecekti, etti de. Yönetime geçtikten kısa bir süre sonra kadının işte sorumluluğunu daraltan bir yasayla dikkatleri üzerine çekti. Ardından üniversitelerde etkisi artırılmaya çalışılan şerî yönü ağır basan bir eğitim sisteminin kendi dokularına uyuşmadığı aşikârdı. Halkı Müslüman olan bir devlet, Müslüman bir lider... Eli kanlı dünya devleri ve rant peşinde koşan, her an tetikte olan bir dünya medyası… Hep aynı senaryo. Aktörler değişmiyor, kurbanlar her geçen gün artıyor. İslam âlemi büyük bir sınav veriyor. Derdimiz büyük. İmtihanımız büyük.

Çumra’ya Erbakan ve Yazıcıoğlu parkı Çumra Belediye Meclisi, Belediye Başkanı Yusuf Erdem’in önerisiyle belediyeye devredilen DSİ yanındaki 10 bin metrekare alan üzerinde yapımına başlanılan parka Türkiye Cumhuriyeti’nin 54. Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ismini verirken Baraj Mahallesinde yapımı tamamlanan parka da 2009 yılında helikopter kazasında kaybettiğimiz Büyük Birlik Partisi (BBP) kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu’nun adını verdi.

Çumra Belediye Başkanı Yusuf Erdem, “Bir dönem danışmanlığını yaptığım, kıvrak zekâsıyla, vatanseverliğiyle gönülden muhabbet beslediğim, son sözleri Türk milletine hizmet ediniz vasiyetini duyduğumda gözyaşlarıma engel olamadığım, rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile vefatından hemen önce ‘Üç günlük dünyada adam gibi yaşamak, kıvırtmayıp düzgün bir hayat sürmek lazım’ deyip en güzel mesajı veren, çelik iradesine ve

gücüne güvenilen Türk milletinin yetiştirdiği sayılı insanlardan biri olan büyük Türk milliyetçisi Muhsin Yazıcıoğlu’nun isimlerini iki güzide parka vermekten büyük onur duyuyorum.” dedi. Başkan Erdem, bu konuda kendisiyle aynı düşüncede olduğu için belediye meclis üyelerine teşekkür etti. Erdem, “Her iki liderimiz için de dua ediyor mekânlarının cennet olmasını diliyorum” diye konuştu.

AK Parti Konya İl Teşkilatı tarafından koordine edilen Siyaset Akademisi eğitimlerine katılan kursiyerler, İl Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Siyaset Akademisi Mezunları Gecesi’nde bir araya geldi. Bera Otel’de düzenlenen programa AK Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, AK Parti MKYK Üyesi Hasibe Özlem Çepni, AK Parti MKYK Yedek Üyesi Veli Tolu, 23. Dönem AK Parti Konya Milletvekili Hasan Angı, İl Genel Meclisi Başkanı Ali Selvi, AK Parti İl yönetim kurulu üyeleri, İl ve İlçe Kadın ve Gençlik Kolları başkan ve yönetimleri ile bugüne kadar eğitimlerden mezun olan kursiyerler katıldı. Programda konuşan AK Parti Konya İl Başkanı

Ahmet Sorgun, 6 yıldır düzenlenen Siyaset Akademisi’nin Türkiye’nin siyasi ve sosyal hayatının seviyesine önemli katkılar yaptığını dile getirdi. İl Başkanı Sorgun, “Eğitimler sayesinde 18 yaşından 78 yaşına, lise mezunundan doktoralısına, işçisinden çiftçisine, doktorundan avukatına, AK Partili olsun veya olmasın bütün vatandaşlarımıza, ayrım

yapmadan herkese ulaşmaya çalışıldı. Bu amaçla bugüne kadar Türkiye’de 30 binden fazla kişi akademiden mezun oldu. Konya merkez ile Beyşehir, Ilgın, Ereğli, Doğanhisar ve Akşehir’de düzenlenen eğitimlere 2 bine yakın kişi katıldı ve eğitimlerimiz bir hayli verimli geçti. Siyaset Akademisi, yapıldığı yere büyük kalite getirdi” dedi.

Siyaset akademisi mezunları buluştu


10

Hakaret afişine soruşturma Tekirdağ’da Gezi Parkı protestoları sırasında bir apartmandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Hitler’e benzeten pankart açan 3 kişi hakkında “kamu görevlisine hakaretten” soruşturma açıldı. Edinilen bilgiye göre, Gezi Parkı protestoları sırasında O.G., M.A. ve AY.K. isimli gençler bir apartmandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Hitler’e benzeten pankart açmıştı. Gençlere müdahale etmeyen polis ekipleri, pankartı açanları kamerayla görüntüledi. Emniyette öncesi gün ifadeleri alınan 3 kişi, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Cumhuriyet savcılığı O.G., M.A. ve AY.K. hakkında kamu görevlisine hakaretten soruşturma açtı. İha

Lice sorumlusu Reber çıktı Lice’de karakol protestosu olaylarının arkasındaki ismin bölgede PKK adına uyuşturucu trafiğini yöneten ‘Reber’ kod adlı Mehmet Şah Yıldeniz olduğu açıklandı. Yıldeniz’in örgütün çekilmesine de karşı çıktığı öğrenildi. PKK’nın Diyarbakır sorumlusu ‘Doktor Aydın’ın yardımcısı olan ve Lice Dibek kırsalında yaklaşık 200 PKK’lıyla halen bölgede barınan Reber kod adlı Mehmet Şah Yıldeniz’den habersiz bölgede hint keneviri uyuşturucu ekimi yapılmıyor. Tüm uyuşturucu tarlalarının sorumlusu olan Yıldeniz, uyuşturucudan elde edilen paralardan PKK adına sözde vergi alıyor. İstihbarat birimlerine göre PKK uyuşturucudan yılda 500 milyon dolar rant elde ediyor ve uyuşturucunun büyük bölümü Lice kırsalında elde ediliyor.

Sarıgül, genel başkan olacak

Ramazan coşkusu Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Ramazan ayında çeşitli programlarla vatandaşlarla buluşmaya devam edeceklerini söyledi. Başkan Akyürek, “Ramazan ayının Konya’mız, ülkemiz ve tüm insanlık alemi için hayırlar getirmesini diliyoruz. Ramazan’da gönüller coşacak, sofralarımız misafir ağırlayacak, iftar neşesini, sahur muhabbetini yeniden yaşayacağız. Camiler dolup taşacak, şenlenecek. Ramazan ayında Konya klasiği olan Kapu Camisi’ndeki coşku devam edecek. Bunun yanında Sultan Selim Camisi’nde de yeni bir program başlatıyoruz. Restorasyonun önemli bölümü tamamlandı, ibadete açıldı. Mevlana Meydanı

hizmete açıldı. Ramazan ayında Abdülkadir Şehitoğlu ve diğer arkadaşlarımız orada Enderun usulü teravih kıldıracak. Teravihten önce de Abdurrahman Büyükkörükçü Hoca’nın da sohbetleri olacak” diye konuştu. KONYA’YI GÖRKEMLİ BİR GELECEĞE HAZIRLIYORUZ Hedeflerinin Konya’yı geçmişi kadar görkemli ve başarılı bir geleceğe taşımak olduğunu vurgulayan Başkan Akyürek, bu amaçla büyük hedeflerden küçük gibi gözüken hizmetlere kadar tüm hizmetlerde ellerinin taşın altında olduğunu ifade etti. Konuşmasında son 1 yıl içinde yapılan ve yapımı devam eden 1 milyar TL tutarındaki

yatırımlar hakkında da bilgi veren Başkan Akyürek, Alaaddin-Adliye arası tramvay hattı ihalesinin 2 Temmuz’da yapıldığını, mevcut raylı sistem hattının metroya dönüştürülmesi ile ilgili projenin de tamamlandığını kaydetti. 60 yeni tramvayla ilgili imalatların devam ettiğini hatırlatan Başkan Akyürek, 100 doğal gazlı otobüs ihalesini geçtiğimiz günlerde yaptıklarını söyledi. Göreve geldiklerinde otobüs filosunun yaklaşık 200 otobüsten oluştuğunu, 9 yılda 165 yeni otobüs aldıklarını, ihalesini yapılan 100 otobüsle birlikte 265 son model, klimalı ve engelsiz otobüsü şehre kazandırmış olacaklarını dile getirdi.

Tekke ve zaviyelerin yolu açılıyor mu? BDP’nin ‘Tekke ve Zaviyeler açılsın’ diyerek verdiği kanun teklifi, hükümetin, ‘Alevi açılımı’ ile hayata geçiriliyor. BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan’ın ‘’Tekke ve Zaviyeler açılsın’’ diyerek TBMM başkanlığına verdiği kanun teklifi, hükümetin, ‘’Alevi açılımı paketi’’ ile hayata geçiriliyor. Hazırlığı süren tasarı ile cemevlerine ve Alevi inancının liderleri olan dedelere statü getiriliyor. Bu durumda devrim yasaları arasında olan 88 yıllık Tekke ve Zaviyeler Kanunu da yürürlükten kaldırılacak. Bu değişiklik, Nakşibendi, Kadiri gibi tarikatları da kapsayacak. BDP 3 AY ÖNCE İSTEDİ Mart ayında PKK lideri Abdullah Öcalan ile

İmralı’da görüşen üç isim arasında yer alan BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan, tekke, türbe ve zaviyelerin yeniden açılmasını istemiş ve kanun teklifi vermişti. Tan, yasanın kaldırılması durumunda Nakşibendilik, Kadirilik, Halvetilik, Cerahilik gibi tarikatlar ile Alevi Bektaşilere ait ünvanların da yasak olmaktan çıkacağını vurgulamıştı. Tan, kanun teklifinin gerekçesinde ‘’Ülkemizde yaşayan farklı inançların görüşlerin ve mezheplerin kendi okullarını açmalarına, müfredatlarını belirlemelerine ve dini cemaatlerin yeniden örgütlenmelerine, sosyal yaşamda yeniden yer almalarına imkan tanınmalıdır’’ dedi. Yasak olmasına rağ-

men halen birçok tarikat, tekke ve medresenin, faaliyetlerini sürdürdüğünü de kaydetti. ATATÜRK VE DEVRİM KANUNU Tekke, Zaviye ve medreselerin kapatılması konusundaki yasa, Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu’da yaptığı ‘’Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olmaz’’ açıklamasından sonra hayata geçirilmişti. 13 Aralık 1925’te yürürlüğe giren yasa ile tarikatlarla birlikte şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, emirlik, halifelik, gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafet giyilmesi de yasaklamıştı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, TGRT Haber ‘de katıldığı canlı yayın programında önemli açıklamalarda bulundu. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün CHP Genel Başkanı olacağını öne süren Gökçek, “Bugün itibariyle Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığının bittiğini rahatlıkla ilan edebiliriz” dedi. Doğan Grubu ve Koç Holding’in Sarigül’e gerekli desteği vereceğini ve yeni liderin CHP’ye baronlar tarafından tayin edildiğini söyleyen Gökçek, “Sarıgül ‘ün CHP Genel Başkanlığı hayırlı uğurlu olsun. Kılıçdaroğlu, istediği kadar yırtınsın gücü yetmez. 2 manşetle Kılıçdaroğlu’nun ipliğini pazara çıkarırlar. Görüştüler ve bu iş bitti” dedi.

Yeni ehliyet 15 lira olacak AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, ehliyet değişimi sırasında ödenecek rakamın 101 TL’den 15 TL’ye düşürüldüğünü söyledi. Nurettin Canikli, ehliyet değişimi sırasında ödenecek rakamı 101 TL’den 15 TL’ye düşürdüklerini söyleyerek, “Onunla ilgili önergemiz hazır” dedi. Canikli, geçi köy korucularının emekli aylıklarında yüzde 70 oranında bir artış gerçekleştireceklerini belirterek, minimum 384 lira aylık alan bir köy korucusunun 653 lira alacağını, 614 lira alan bir köy korucusunun ise yüzde 883 lira alacağını duyurdu. AK Parti Grup Başkanvekili, ayrıca muhtarların aylık ödeneklerinde yüzde 90 oranında bir artış öngördüklerini belirterek, muhtarların aylık ödeneklerinin 457 TL’den 875 TL’ye çıkacağını duyurdu.


11

K

arların içinde yorgun argın ilerleyen adam nihayet evine gelmişti. Eve girmeden önce son bir kez karların üzerine sümkürdü ve batan ellerini pantolonuna, burnunu da iyice koluna silerek kuruladı. Ceketinin kolu bu yüzden artık kayışlaşmış, pantolonunun üst bölgesi de renk değiştirmişti. Serserilik midir, hoyratlık mı, kalenderlik mi; ne derseniz deyin işte böyleydi Azap Veli’nin halleri. Kar kış dinlemez birkaç keçisi için her gün dağa gidip taze yeşillikler getirirdi. Bugün de lapa lapa yağan kara ve sert yamaçlara bakmayıp ormana gidip keçileri için pür kesip sonrada onu sürüye sürüye evine getirmişti. Buğulu çıkan nefesini eline sıcak sıcak üflemeye çalışarak elini ovuşturuyor diğer taraftan da bir türlü tutuşmayan sobaya üflüyordu şimdi. Tekrar bir çıra yakıp attı sobaya ve nihayet odunları tutuşturabildi. Sobanın yanına uzanıp biraz ısınmaya başlamıştı ki ne zamandır alt katta meleyen keçilerin sesini nihayet duydu. Söylenerek kalktı yerinden. Aşağı inip kestiği dalları keçilerin önüne olduğu gibi koyup evin önündeki çeşmeden de bir kova su getirip önlerine koyduktan sonra aynı hızla yukarıya,

sobanın yanına koştu. İstiflediği odunlardan birkaçını daha sobaya attıktan sonra tekrar uzandı oracığa. Keçiler aşağıda pürleri sıyırırken o da tavanda soba deliğinin oluşturduğu gölgelere bakarak türlü hayallere daldı. Ardından gelen uykunun farkına bile varamadan kendini uykuya teslim etti. Uyandığında akşam olmak üzereydi. Kış günü zaten günler çabuk geçiyor, iki iş yapmaya fırsat vermiyordu. Aklına bahçeye kurduğu kuş kapanı geldi. Kapanı sepet gibi örüp kuşları, hiçbir zarar vermeden yakalıyorlardı ama kuşun kaderi yine değişmiyordu. Çoğu kez sığırcık, karatavuk gibi büyük kuşlar tuzağa gelmiyordu ama küçük kuşlar kapanı es geçmiyordu. Genellikle kapandaki yeme hamle yaparken sepetin ağzındaki has-

sas çubuğa dokunuyorlar ve sepetin kapağının kapanmasını sağlayarak avlanıyorlardı. Bahçeye geldiğinde sepetlerden üçünde çırpınan kuşlar gördü; üstelik ikisi sığırcıktı. Bugün de akşam yemeğini çıkardık diye düşünerek sepetin içinde yakaladığı kuşları hemen oracıkta kesiverdi. Şimdi eve gidecek kara ocakta kuşları güzelce pişirdikten sonra afiyetle yiyecekti. Yemekten sonrası ise Allah kerim… Kahveye vardığında az önce kemikleriyle birlikte yediği el kadar kuşların tadı hala ağzındaydı. Bir çay söyleyip; oturmak için kimseye yanaşmadan, tenha ve televizyona yakın bir masa seçti kendine. Köyde onun dedikodusu pek eksik olmazdı. Zaten kahveye girdiğinde yine bazıları ona bakıp fark etmesinden çekinmeyerek

göstere göstere gülmüşlerdi. Kim bilir şuan kahvede bile kimler hakkında konuşuyordu da Azap Veli’nin haberi yoktu. Vardı da yoktu işte… Haberlerde atışan parti liderlerini ve birkaç önemsiz haberi izlerken ikinci çayını da bitirmişti. Öksüzlük, yetimlik ve fakirlik üçgeninde geçen çocukluk yıllarının sonunda bir ev ve birkaç keçiye sahip olmuştu ama hala insanlarla arasını düzeltememişti. Aslında onun insanlarla bir derdi yoktu, insanların onunla vardı. Küçüklükten beri sevmezler hep piç derlerdi ona. Ne oyunlarına aldılar, ne sohbetlerine ne de düğünlerine. Hep dışarıda kaldı o, olup biten her şeyi dışarıdan izledi. Şimdi bile köyde bir şey kaybolsa ilk onun kapısını çalarlar, canları bir

şeye sıkılsa ilk ona söverlerdi. İşte duyuyordu yine; yan masada onunla ilgili espriler yapıyorlar alabildiğine gülüyorlardı. Bunları bildiği için aslında pek gelmezdi kahveye ama bazı akşamlar haber izlemeye gelirdi. Kendi üzerinde odaklanan kahkahalara aldırmadan yerinden kalktı. Kahvecinin yanına giderek tek tük içip deftere yazdırdığı çay borcunu ödedi, sonra da kahveden çıkıp gitti. Gece köyde bir bağrış çağrıştır koptu. Köyün dışında, diğer evlerden uzakta olan Azap Veli’nin evi yanıyordu. Bazılarının içi sızlamasa da üç beş köylü ellerlinde kovalarla yangını söndürmeye çalıştı. Çabaları nafileydi çünkü o kadar adamla ne yangın sönerdi nede yangın diğer köylülerin insafa gelmesini beklerdi. Fakat ortada bir gariplik vardı. İçerden ne Azap Veli’nin nede keçilerinin sesi geliyordu. Köylüler bu işe bir anlam veremedi. Yangın iyice sönüp günde ağarmaya başlamışken yangın molozlarının içine girdi köylüler. Evdekilerden zerre kadar eser yoktu. Köyün her tarafını arayıp taradılar hatta komşu köylere bile haber saldılar ama o günden sonra kimse ne Azap Veli’yi nede keçilerini görebildi.

Domates düşüşe geçti Irak’a ihracat için sertifika

Antalya’da, domates geçen hafta 2 lira 30 kuruştan satılırken bu hafta 1 lira 20 kuruşa düştü. Sera ürünleri çıksa bile fiyatların 1 liranın altına düşmeyeceği belirtiliyor. Sezonda 500 ton domatesin girdiği hale bugünlerde 50-60 ton ürün giriyor. Haziran ayının ortalarından itibaren tuta, havaların ısınması, üreticinin don dölden verim alamaması ve tarla

domatesinin geç çıkması ile fiyatı Büyükşehirlerde 7 liraya yükselen domates düşüşe geçti. Bölgede tarla domatesinin çıkmasıyla birlikte fiyatların normal seyrine geleceğini kaydeden Uysal, “1 liranın altına düşer mi? Belli olmaz. İklim farklı seyrediyor. O nedenle temkinli olmakta fayda var. 1 lira civarında fiyatların seyredeceğini düşünüyoruz” dedi.

Türkiye Ekonomi Bakanlığı Anlaşmalar Genel Müdürlüğü ile Irak Planlama Bakanlığı arasında yapılan anlaşmaya göre 1 Ekim 2013 tarihine kadar “İhracat Öncesi Gözetim, Test ve Sertifikasyonu” yaptırmayan mobilyacılar Irak’a ihracat yapamayacak. Bursa’nın İnegöl ilçesinde kurulu bulunan TÜV Mobilya Test Laboratuarı Satış Müdürü Arif Güneş, Irak’a yapılacak “İhracat Öncesi Gözetim, Test ve Sertifikasyonu” uygulamasının yıl sonuna kadar ertelendiğini bildirerek, İnegöllü mobilyacılara, TÜV Rheinlanda Mobilya Test Laboratuarından bir an önce kalite belgesi almaları yönünde uyarılarda bulundu.


12

Tecavüze uğrayanlar da suçlu!

‘Türkçe Olimpiyatlarına Peygamber de katıldı’ Fetullah Gülen, Pensilvanya’da yaptığı sohbetinde Türkçe Olimpiyatlarından da bahsetti. Olimpiyatlara Hz. Muhammet’in (sav) de katıldığı söyleyen Gülen, “Usulü, detaya feda etmeyelim Allah aşkına!” dedi. Olimpiyatlarda, şarkılar söylenmiş, halk oyunları oynanmıştı.

Eski program sunucusu Nick Ross, kitabında tecavüze uğrayanların da suçlu olduğunu ve aile içi şiddetin abartıldığını yazdı. Ross, tecavüze uğrayan kadınlar eğer sarhoş veya kışkırtıcı bir şekilde giyindiyse suçlu olduklarını ve kadına yönelik şiddetin abartıldığını söylüyor. The Independent gazetesinin haberine göre, Ross Twitter’da da tepki topladı. 65 yaşındaki sunucu, kitabının dikkatle yürüttüğü araştırmalara ve gerçek olaylara dayandığını söyleyerek yazdıklarını savundu.

Ölü olduğuna inanıyor Adının sadece Graham olduğu açıklanan bir İngiliz 9 yıl önce bir gün uyandığında nefes alıp vermesine karşın artık hayatta olmadığına inandı. Doktorlar Graham’a aynı zamanda “Yürüyen Ceset Sendromu” olarak da bilinen Cotard Semdromu teşhisi koyudu. Bu hastalığa yakalananlar kendilerinin yaşayan ölü ya da zombi olduklarına inanıyorlar. Ancak, Graham doktorlara inanmadı ve ısrarla beyninin öldüğünü savundu. Aylar süren tedavi ve terapi sonucunda Graham yavaş yavaş normale dönmeye başladı.

21 saat oruç tutacaklar Bu yıl en uzun orucu geçen sene olduğu gibi beyaz gecelerin yaşandığı İskandinavya ülkelerinde bulunan Müslümanlar tutacak. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın imsakiyesine göre İzlanda’nın kuzeyinde bulunan Rekjavik, İsveç’in Kiruna ve Norveç’in Trömse şehirlerinde Ramazan’ın ilk günü 22 saate yakın oruç tutulacak. Stockholm, Oslo, Kopenhag ve Helsinki’de ise Müslümanlar 21 saate yakın oruç tutacak. Oruç tutma süresi Türkiye’ye göre daha uzun olsa da, serin havadan dolayı, Müslümanların oruçlarını rahat ve zorlanmadan tutması bekleniyor.

Türkçe Olimpiyatları, bu yıl 11. Kez düzenlenmişti. Fethullah Gülen’in herkül. org adlı sitede yayınlanan sohbetinde Peygamber Efendimizin (S.A.V) Türkçe Olimpiyatlarına katıldığını iddia etti. Fethullah Gülen, Pensilvanya’da yaptığı sohbetinde Türkçe Olimpiyatlarıyla ilgili çok sayıda mektup aldığını, bu mektuplarda Peygamber Efendimizin (S.A.V) de Türkçe Olimpiyatlarına katıldığının yazıldığını ifade ederek kendisi de bu fikre onay verdi. Gülen’in sohbetinden satır başları ise şöyle: “Arkadaşlarımız ona yakın mektup okudu. Hepsi Peygamber Efendimizin (S.A.V) Olimpiyat Statlarına teşrif buyurduğunu söylediler. Şimdi ben kendi içimden hep diyordum ki; ‘yav acaba meseleyi tahrif mi

Çayı en hızlı Otesyalı içti Rize’de düzenlenen organizsayonda yapılan çay içme yarışması renkli görüntülere sebep oldu.

ediyoruz, aşağıya mı çekiyoruz, folklorlardır, şarkılardır, şiirlerdir... bunlarla.’ Fakat demek ki bazı hakikatlerin ifade edilmesi adına, ittifakın sağlanması adına, kalplerin birbirlerine karşı yumuşaması adına, bunlar çok önemli faktörler ki; insanlığın iftihar tablosu (Peygamberimiz) bazılarımızın, bir kısım mutasavvıf ve sufi görünümlü kimselerin yadırgamalarına rağmen Efendimiz (S.A.V) inanın Peygamberimiz teşrif etti... Bu yolla sizin temel değerleriniz sevdiriliyor. Usulü, detaya feda etmeyelim Allah aşkına!” diye konuştu. Türkçe Olimpiyatları’nın Konya programın da halk oyunları oynanmış, şovlar yapılmış, şiirler ve şarkılar okunmuştu. En çok da Tarkan’ın Dudu Dudu şarkısını söyleyen Tanzanyalı Münir Abdu Thabit beğeni toplamıştı.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Tulum ve Müzik Festivali kapsamında düzenlenen çay içme yarışmasında 7 ülke birbirleriyle yarıştı. 4. Uluslararası Tulum ve Müzik Festivali Fındıklı ilçesi etkinliklerin de dans gösterilerinin sonrasında yer alan en hızlı çay içme yarışması ise

renkli görüntülere sahne oldu. Her ülkeyi temsilen aralarından sadece bir kişinin katıldığı yarışmada, yarışmacılar kendilerine verilen 6 bardak sıcak çayı 3 dakikalık süre içerisinde içmeye çalıştı. Oldukça heyecanlı geçen yarışmada belirtilen süreden önce 2 dakikada 6 bardak sıcak çayı içen Osetyalı Tukkaev Viktor birinci oldu.

Kundak Dergisi’nin yeni sayısı çıktı! Kendilerini “Müslüman Gençler” kimliğiyle tanıtan gençler yaklaşık iki yıldır çıkarmaya devam ettikleri “Kalem ve Kelâm Dergisi” Kundak’ın 14. sayısını çıkardı. Kundak genç okurlardan büyük ilgi görüyor!

Konya’da gençliğin çıkardığı Kundak Dergisi, 14. sayısıyla okurlarına merhaba dedi. Yaklaşık iki yıldır yayım hayatına devam eden Kundak Dergisi’nin yeni sayısında Abdullah Harmancı ile yaptıkları söyleşi yer alıyor. Türkiye’nin dört bir yanından gençlerin gönderdiği eserleri yayımlayan Kundak Dergisi’nin Haziran – Temmuz sayısı çıktı. Kundak, siyah-beyaz çıkmaya kararlı. Çünkü onlar için sayfalarında gezinmek değil okunmak önemli. Kundak Dergisi’nin bu sayısında kelimeler ve dil bahsi üzerine öykücü Abdullah Harmancı ile söyleşti. Aynı zamanda her sayının konusuna göre okurlarına farklı sorular sorduğu “içimizden” köşesinde “Sizce birbirimizin dilinden anlıyor muyuz?” sorusunun cevaplarına yer verdi. Kundak Dergisi’nin temin edebileceğiz yerler ise Rampalı Çarşı içerisindeki Hüner Kitabevi, dershaneler sokağındaki Çizgi Kitabevi ve Selçuk Üniversite Kampüsü içerisinde bu-

lunan Gökkuşağı AVM’deki Makro Kırtasiye. Dergi yetkililerine ise sosyal paylaşım sitelerinden ve kundakdergisi@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. İşte Kundak 14’ün editör yazısı: Bekleyişler... Bitmek bilmeyen bekleyişler. Bir yeni sayıyla daha selamlarken sizleri biz hala büyük bir bekleyiş içerisindeyiz. Büyük bekleyiş! Göğsümüz uçup gitmek isterken semaya, yeryüzünde büyük hazırlıklarla bekliyoruz olması gerekeni. Olacak, elbet bir gün olacak. İnsan düşünür. Düşünürken konuşur. Sever, aşık olur, nefret eder, darılır, hayret eder... Bunların hepsi ise kelimelerden müteşekkildir. “Hafızandaki kelimeler kadar düşünürsün.” Çapın ise düşünebildiğin kadardır. O halde kelimeler insanın can damarı. Kelimeler insanı insan eden. Descartes’e göre hayvandan ayıran... Kelimeler bir düzenin varlık sebebi, kelimeler düzenlerin temel taşları... Ve kelimeler, kavramların tanımı.

Sayfalarımız arasında Abdullah Harmancı ile “dil” üzerine küçük bir muhabbetimizi göreceksiniz. Usta bir öykücüyle “dil” üzerine konuşma ihtiyacı hissettik. Çünkü edebiyata sebeptir dil. “Dilde gelişim söz konusu mudur? Dilimiz geçmişte öz kültürümüzün kelimelerinden temizlenmek istendi mi? Necip Fazıl bugün neden anlaşılmıyor? İnsanın düşünme eyleminde kelimelerin yeri neresidir?” gibi soruların cevaplarını bulmaya çalıştık muhabbetimizde. İyi mi oldu kötü mü oldu pek bilmesek de Kundak iki ayda bir çıkmaya başlayınca raflarda görünmez oldu. Bazı kitapçılarda yok sattığımızı duymak bizleri mutlu ediyor. Yok satmak... Kundak okunmak için aranıyorsa, bizler önce kendimize sonra arayanlara fayda sağlamayı başarmaya başlamışsak eğer ne mutlu bizlere. Yeni sayıda görüşünceye dek hoş kalınız...


2020’ye hazırlan TÜRKİYE!

2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın Lozan’daki aday şehirler resepsiyonunda üç aday şehrin tanıtımı yapıldı. Madrid ve Tokya’ya nazaran çok daha dikkat çeken İstanbul tanıtımında salon dolup taştı. 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın Lozan’daki aday şehirler resepsiyonunda en büyük ilgiyi İstanbul gördü. Lozan Palas’taki üç aday şehrin tanıtım toplantısında İstanbul’un salonu dolup taşarken, Tokyo ve Madrid ise beklediği ilgiyi göremedi. 2020 Aday Şehirler Brifingi için İsviçre’nin Lozan kentinde temaslarına devam eden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, İstanbul 2020’nin tanıtım odasına yaptığı ziyaretten sonra gazetecilere açıklamalarda bulundular. Babacan, “Şu anda Türkiye ve İstanbul’la ilgili iyi bir algılama var, iyi bir şansı var.

Önümüzdeki iki ayda da inşallah gün gün, saat saat çalışmaya devam ettiğimiz sürece Buenos Aires’te sonucu alacağımıza ben inanıyorum. Şu an gönüllerde kazandık, teveccüh çok yüksek” dedi. “İYİ BİR HAZIRLIK TAKIMIMIZ VAR” Hükümetin, iş dünyasının ve medya camiasının da bu işi sahiplenmesinin önemine vurgu yapan Babacan, “Çok iyi bir hazırlık takımımız var. Bunu gördüğüm için çok memnun oldum. Türkiye olarak, bu işi ne kadar çok sahiplenirsek, başarıya ulaştırma ihtimalinin de o kadar çok yükseleceğine inanıyorum” diye konuştu.

Yerli oyuncular “TFF’nin

ateş pahası! PTT 1. Lig Play-Off Grubunu şampiyon olarak tamamlayıp Spor Toto Süper Lig’e yükselen Torku Konyaspor yeni sezon hazırlıklarına başladı. Tatlıcak Tevfik Lav Tesisleri’nde yapılan antrenman öncesi teknik heyet ve futbolcular fotoğraf çektirdi. Antrenmana yalnızca izin alan Abdülkerim Bardakçı ve İsmail Güven katılmadı. Torku Konyaspor Teknik Direktörü Uğur Tütüneker yaptığı açıklamada, dirençli bir takım olmak için uygun futbolcuların transfer etmeye çalıştıklarını söyledi. Yeni sezonun hayırlı olmasını dileyen Tütüneker, transferde biraz geç kaldıklarını ifade ederek, “Bize de hak verin ligi çok geç bitirdik. Bu nedenle transferde biraz geç kaldık. 1 aydan beri futbolcu izliyoruz, en iyisini bulmaya çalışıyoruz. Belirlediğimiz 7-8 tane adam var, önümüzdeki günlerde de 5-6 kişi daha geldikten sonra son 2 noktayı da tamamlayıp belki de 1-2 yerli oyuncu alıp kadromuzu tamamlayacağız. Acele etmiyoruz çok futbolcu olduğu için en iyisini bulmaya çalışıyoruz. 3-4 kişi net transfer olacak, bunlar belli ama son 2-3 kişide belki olabilir. Transfer öncesi çok fazla yazışmalar oluyor ve bu da vakit kaybı getiriyor bize. Transfer için düşündüğümüz kişi resmi bir şey istiyor. Yazışmalar 10 gün sürüyor, biraz ağır gidiyor ama kural bu” dedi. Tütüneker, bir yabancı kaleci, 1 stoper, 2 yada 3 orta saha oyuncusu, kanata 1 oyuncu, 2 tane de santrafor mevkisine transfer yapmayı düşündüklerini

ve görüşmelerin sürdüğünü dile getirerek, “Yerli oyuncu bulmakta zorlanıyoruz. Fiyatlar inanılmaz yüksek. Yerli olarak 2-3 tane olabilir ama bizim bu yabancı transferleri tutturabilirsek güzel bir takım ortaya çıkacak. İsimler var ama alacağız diye bir şey yok. Çünkü biz bir parça yabancılara yöneldik ve bulduk. Bulduğumuz futbolcuları da biran önce almaya çalışıyoruz. Bizim için isim önemli değil. Nasıl PTT 1. Lig’de mücadele ettiysek yeni sezonda da öyle mücadele edeceğiz. Bizim bir takım olmamız lazım, dirençli bir takım olmamız lazım. Bize uygun, bizim mantalitemize uygun futbolcuları buraya getirmeye çalışıyoruz, onu da inşallah başarırız” şeklinde konuştu. YENİ TRANSFERLER İMZA ATTI Torku Konyaspor’un anlaşmaya vararak 1 yıllığına Rusya’nın Terek Grozni takımından forvet Ezechiel Aliadjim Ndouassel kiralandı. Mehmet Uslu ise Kartalspor’dan satın alındı ve Uslu Torku Konyasor’la 2 yıllık sözleşme imzaladı. Mehmet Uslu, Torku Konyaspor’a gelmekten dolayı mutlu olduğunu ifade ederek, “Bizim için kazasız belasız güzel bir sezon geçeceğine inanıyorum. Hem kendi adıma hem takımım adına hayırlı uğurlu olsun. Takımımızı en iyi yerlere taşıyacağız” ifadelerini kullandı. 1 yıllığına kiralanan ve gelecek sezon satın alma opsiyonu Torku Konyaspor’da olacak olan Ezechiel Aliadjim Ndouassel ise, yeni takımında başarılı olmak için mücadele edeceğini söyledi.

meşruiyeti yok” Galatasaray, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) yabancı oyuncu sınırlamasıyla ilgili aldığı karara sert tepki gösterdi. Galatasaray yönetimi; “TFF’nin artık ne tarafsızlığından ne de meşruiyetinden bahsedilemeyeceği açıktır” açıklamasında bulundu. TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in düzenlediği basın toplantısında, önümüzdeki sezon yabancı sınırlamasındaki ‘6+0+4’ kararında değişiklik olmayacağını açıklamasının ardından sarı-kırmızılı kulüp, bu kararı resmi internet sitesinde yapılan açıklamada şöyle eleştirdi: “TFF’nin yanlışında ısrarı Türk futboluna vurulmuş ağır bir darbedir. Türkiye futbolu uluslararası arenada başarı merdivenlerini hızla tırmanırken içerden vurulmuştur. Geçtiğimiz yıl takımlarımızın yakaladığı ivme sonrasında bizlere

düşen görev bu başarıyı daha da ileriye taşımak iken, TFF yanlışında ısrar ederek takımlarımızı sportif açıdan mahkûm durumda bırakmıştır. Alınmış yanlış kararın sürdürülmesinde “Biz zaten AB’ye üye değiliz” gibi, “U20’de başarısız olduk” gibi gerekçelerin gösterilmiş olması kulüplerimizin geleceğini belirleyecek böylesine önemli bir kararın hiçbir araştırmaya dayanmadan, son derece keyfi olarak alındığının açık kanıtıdır. Kendi seçmeni ve varoluş sebebi olan kulüplerin en gerçekçi taleplerini bile görmezden gelen bir TFF’nin artık ne tarafsızlığından ne de meşruiyetinden bahsedilemeyeceği açıktır. Bizim için artık bu talihsiz dönemin sonrasını beklemek ve bunun için çalışmaktan başka bir alternatif kalmamıştır.”

13

TFF, Hasan Doğan’ı andı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Türkiye Futbol Federasyonu merhum Başkanı Hasan Doğan’ı, ölümünün 5. yıl dönümünde andı. TFF resmi sitesinden yapılan açıklamada, “Türkiye Futbol Federasyonu merhum Başkanı Hasan Doğan’ı, ölümünün 5. yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz. 14 Şubat 2008’de TFF Başkanı seçilen Hasan Doğan, 5 Temmuz 2008’de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti” denildi.

Gençlere taş çıkardı! Gönüllü Çevre Müfettişi Ali Turan, Bursa’da düzenlenen ‘Dostluk Koşusu’nda 65-69 yaş kategorisinde 9 kilometre koşarak birinci oldu. Ali Turan, geçen pazar günü düzenlenen dostluk koşusunda 9 kilometreyi 48 dakikada bitirerek gençlere taş çıkarttı. 230 kişinin katıldığı dostluk koşusunda şampiyonluğu göğüsleyen Turan, “Katıldığım koşuda 40 yaşlarında ki koşucular benim arkamda kaldı. Benim bu kadar genç ve dinamik olmamın sebebi bu güne kadar alkol ve sigara kullanmamamdır. Sigara içen koşucuların antrenmanlı olarak geldikleri koşulara ben antrenmansız geliyorum, belimden rahatsız olduğum halde yarışı onlardan önce bitiriyorum” dedi.

Teakwando Yıldızlar Şampiyonası Türkiye Teakwando Federasyonu Başkanı Metin Şahin, Kayseri’de düzenlenen Teakwando Türkiye Yıldızlar Şampiyonası’na, 72 ilden 177 sporcunun katıldığını belirterek, “2016 Brezilya Olimpiyatları ve inşallah 2020 İstanbul Olimpiyatları’nın altyapısını oluşturacak gençler, bu maçlarda belli olacak” dedi. Şahin sözlerine şöyle devam etti: “Bu Türkiye Yıldızlar Şampiyonası’nda birinci olacak çocuklar ve onlarla beraber, seçmelere katılacaklar arasından çıkacak çocuklar, 15 Ağustos’ta Romanya’nın Bükreş şehrinde yapılacak olan Avrupa Şampiyonası’nda ülkemizi temsil edecekler. Akabinde, uluslararası müsabakalarda yıldızlar kategorisinde birinci, ikinci ve üçüncü olanlar, belki seçilenler, ülkemizi temsil etme hakkını elde edecekler. Onlara da başarılar diliyoruz.”


14

Öldüğünü tespit etti ÖLESİYE DAYAK YEDİ! Eşinin böbreğiyle hayata tutundu

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Organ Nakil Merkezi’nde, 22 yıllık evli olan Rabia Büyüktepe, böbrek hastası eşi İhsan Büyüktepe’ye böbreğini verdi. İki buçuk yıl önce kurulan KOÜ Organ Nakil Merkezi’nde ilk kez eşler arasında böbrek nakli operasyonu gerçekleştirildi. Başarılı geçen operasyon sonrası dört çocuk sahibi çiftten Rabia Büyüktepe, “Gözümün önünde eriyordu. Onunla 14 yaşında evlendim yanında büyüdüm, 4 çocuğumuz var. Hiç düşünmeden böbreğimi vermeyi teklif ettim. Hayat müşterektir. Aynı durumda ben olsaydım o da bana verirdi” dedi. Eşinin böbreği ile hayata tutunan İhsan Büyüktepe ise eşi için ne yapsa az olacağını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu duyguyu anlatmam mümkün değil. Eşimin hakkını ödeyemem. Bana böbreğini vereceğini duyunca üç gün ağladım. Sonra biraz pişman oldum. Ama şimdi ikimiz de iyiyiz.”

Bel fıtığına ameliyatsız çözüm Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde, bel fıtığı hastaları ameliyat olmadan sağlığına kavuşuyor. Algoloji Bilim Dalı tarafından Sivas’ta ilk kez uygulanan bu tedavi yönteminde bel fıtığı hastaları ameliyat olmadan bası yapan disklerin yakılarak küçültülmesiyle hastalıktan tamamen kurtuluyor. Algoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M. Caner Mimaroğlu, yeni tedavi yöntemi hakkında yaptığı açıklamada, “Bu işlemimiz bel bölgesindeki bozuk, problemli disk olgularında daha doğrusu sinirlere bası yapan disklerin içerisine girerek bu bası yapan diskleri yakma suretiyle şikayeti ortadan kaldırmaya yönelik bir işlem. Bu tedavinin bütün masrafları SGK tarafından karşılanıyor” dedi.

Adana’da, bebeğinin öldüğünü belirttiği hamile kadının yakınları tarafından darp edilen doktor, yoğun bakıma alındı. Edinilen bilgiye göre olay, Yüreğir ilçesindeki özel bir tıp merkezinde meydana geldi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak görev yapan Op. Dr. Özgür Kayaselçuk, 34 haftalık hamile olan Selma İpekli’yi muayene etti. Muayene sonrasında bebekte ‘gelişim geriliği’ olduğunu tespit edince İpekli, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne sevk edildi. Buradaki kontrollerde anne karnındaki bebeğin öldüğü belirlendi. Ölüm haberine inanamayan İpekli ve yakınları, tekrar Op. Dr. Özgür Kayaselçuk’un yanına gitti. Kayaselçuk da kontrollerde bebeğin öldüğünü tespit etti ve durumu aileye iletti. Al-

Adana’da, bebeğini kaybettiğini öğrenen hamile kadının yakınları tarafından darp edilen doktor, yoğun bakıma alındı. Adana - Osmaniye Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten olaydan sonra yaptığı açıklamada, “Hekime yönelik şiddet özellikle Adana’da artış gösteriyor” dedi.

dığı haberle adeta ikinci kez yıkılan İpekli, dinlenmesi ve kendini toparlaması için bir başka odaya alınacağı esnada hasta yakınları doktorun odasına girdi. Doğrudan Kayaselçuk’a yönelen hasta yakınları, doktora tekme tokat saldırdı. Yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine darbe alan Kayaselçuk, önce çalıştığı hastanenin acil servisine, daha sonra da Acıbadem Hastanesi’ne sevk edildi.

Karaselçuk’un tedavi gördüğü hastaneye gelen AdanaOsmaniye Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten, burada yaptığı açıklamada, hekimlere yönelik şiddetin özellikle Adana’da artış gösterdiğe vurgu yaparak, “Çok üzücü bir olay. Özgür arkadaşımızın hayati tehlikesi mevcut. Sol gözünde görme kaybının yanı sıra bulantı ve

kusması var. Yoğun bakıma alınıp, gözlem altına alındı. Şu anda kafa travmasına bağlı olarak uyutuluyor” şeklinde konuştu. Acıbadem Adana Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Süha Kınalı, Karaselçuk’un sağlık durumu

hakkında yaptığı açıklamada, “Şu anda hastamızda orta şuur kaybının yanında sol gözünde görme azlığı, kafa travması ve buna bağlı olarak da bulantı ve kusma gibi şikayetler mevcut. Şu anda kendisini yoğun bakıma alıp, burada müşahede altında tutacağız” dedi.

Kansere karşı yeşil terbiye!

Kansere karşı doğru beslenme yöntemleri ve kanser hakkında açıklama yapan Onkoloji Hekimi Prof. Dr. İbrahim Egehan, “Bol miktarda sebze ve meyve tüketimi kanser tehlikesini büyük ölçüde artırır” dedi. Onkoloji Hekimi Prof. Dr. İbrahim Egehan, kanser sebepleri ve kanserden korunma yolları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kansere karşı doğru beslenme yöntemlerini sıralayan Prof. Dr. Egehan, alınan gıdaların hep inorganik ve potansiyellerini artırmak için ölçüsüzce hormon verilen gıdalar olduğunu söyledi. Yanık kırmızı ete dikkat edilmesi uyarısında bulunan Prof. Dr. Egehan, “Kırmızı et, şu an için kolon kanserindeki bir numaralı etken. Aşırı derecede kırmızı et tüketmek, mide ve meme kanserinde de önemli rol oynuyor. Kırmızı et neden mi tehlikeli? Çünkü hayvanlara süt versin diye ya da hızla gelişsin diye büyüme faktörü veriliyor. Bu büyüme faktörü

Romatizmalılar, aman dikkat!

doğrudan doğruya hayvanın sütünde ve etinde birikiyor. Ve bunu yediğimiz zaman biz de büyüme faktörünü almış oluyoruz” dedi. Çocukların beslenme şartları ile ilgili de konuşan Prof. Dr. Egehan, “Maalesef çocuklarımızın beslenme şartları çok kötü. Fast food yiyenler üzerine yapılan bir çalışmada, haftada üç kereden fazla fast food yiyen çocuklarda beyin tümörü, lenfoma ve lösemide üç kat artış olduğu tespit edilmiş. Kızartılmış yağlar, aldığı patates kızartmasını adam yedi kez aynı yağda kızartıyor. Bir kullanımda atılması gereken yağ doğrudan kanserojene dönüşüyor ve kızartmalarla çocukları zehirliyorlar. ” diye konuştu.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Yahya Kemal Burkan, aşırı sıcakların görüldüğü yaz aylarında yoğun klima kullanımının, romatizmal rahatsızlıkları bulunanlara ve büro ortamında çalışan kişilere ciddi zararlar verdiğini kaydederek, “Gün boyunca aşırı klimalı ortamda kalınca, ister istemez eklem ağrıları, kas ağrıları, tendon ağrıla-

“SEBZE TÜKETİMİ ARTIRILMALI” Çocuklara sebze tüketiminin aşılanması durumunda kanser riskini büyük oranda azaltabileceklerini ifade eden Prof. Dr. Egehan, “Yeşil terbiye demek; her yediği kırmızı ete karşılık beş veya 7 kat yeşil sebze ve meyve alması. Çocuklarımıza balık terbiyesi de vermeliyiz, balık yemeyi öğretmeliyiz. Ama tabii doğru balığı seçmeliyiz! Mesela, Marmara denizinde dip balığı yememeliyiz. Çocuklarımızı fast fooddan uzak tutmalıyız, spor yaptırmalıyız. Meyve yemeye alıştıralım. Ama bunların organik olanlarını tercih edelim. Bol miktarda sebze ve meyve tüketmeyi öğrensinler” ifadelerini kullandı.

rı artabilmektedir. Bu nedenle bu kişilerin uzun süreli klimalı ortamda kalmaktan sakınmaları gerekir. Zaten kaslar ham ve yumuşak bir yapıda olduğu için ani bir hareket, refleks, yere düşen bir kalemin ani bir şekilde alınması gibi hareketler bir tutulmaya sebebiyet verebilir. Bunun için ani ve ters hareketlerden sakınmakta fayda var” dedi.


15 KKTC Bağımsız Milletvekili Ejder Aslanbaba’dan açıklama:

ALDATIMDIM, KANDIRILDIM

KKTC Milletvekili Ejder Aslanbaba kısa süre önce Demokrat Parti’ye katıldığını anlatarak, “ki söz konusu birliktelik bana anlatılan, inandırıldığım bir hareket olmaktan çıkmış, bireysel hesapların ön plana çıktığı bir duruma bürünmüştü. Bu anlamda aldatıldım, kandırıldım” dedi. KKTC Meclisinde rüşvet söylemleri ile gündeme oturan Bağımsız Milletvekili Ejder Aslanbaba, 7 arkadaşı ile birlikte Ulusal Birlik Partisi’nden (UBP) istifa ederek, ülke demokrasisine katkı sağlamak adına Demokrat Parti’ye (DP) katıldıklarını hatırlatarak, “Ancak sürecin ilerlemesiyle birlikte üzülerek gördüm ki söz konusu birliktelik bana anlatılan, inandırıldığım bir hareket olmaktan çıkmış, bireysel hesapların ön plana çıktığı bir duruma bürünmüştü. Bu anlamda aldatıldım, kandırıldım” dedi. Aslanbaba, “UBP’den istifa ettikten sonra kendimi büyük bir kandırmacanın içinde buldum. Verilen sözler bir bir unutuldu. Bireysel hesaplar ve küçük bencilce çıkarlar için harcanmak istendim. En az diğer arkadaşlar kadar fedakarlık yapan Ejder Aslanbaba’nın ismi çizilmek, sıfırlanmak istendi” diye konuştu.

“DAVAYI GERİ ÇEKMEDİM” Aslanbaba, Demokratik Parti Ulusal Güçler (DP-UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş ile milletvekili Ahmet Kaşif’in kendine rüşvet verdiği iddiasıyla ilgili davayı geri çekmediğini söyledi. Aslanbaba, avukatı Mustafa Şener ile birlikte Cumhuriyet Meclisi Mavi Salon’da basın toplantısı düzenledi. Basında, “davayı geri çektiği” ve “şaka yaptığı” yönünde bazı haberler yayınlandığını söyleyen Aslanbaba, davanın devam ettiğini belirtti. Aslanbaba, kendi hakkında yapılan soruşturma sonucunda, suç unsuruna rastlanmadığını ve ülkeden çıkış yasağının kaldırıldığını söyledi. “SUSMAM İÇİN RÜŞVET VERDİLER” DP-UG’de yaşandığını öne sürdüğü “rezaletleri ifşa etmemesi” için Denktaş ve Kaşif’in kendisine rüşvet vermeye çalıştığı iddiasını yineleyen Aslanbaba, “Ülke siyasetinde

dönen kirli oyunları ifşa etmemem, konuşmamam, susmam için rüşvet vermek istediler” dedi. Rüşvet almaya niyeti olmadığını söyleyen Aslanbaba, “Eğer rüşvet almaya niyetim olsa, kendimi deşifre etmezdim. Olayı kayıt altına alan benim” diye konuştu. Aslanbaba, rüşvet alan kişi olarak algılanmanın kendisini üzdüğünü, kimsenin rüşvetine ihtiyacı olmadığını söyledi. Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Aslanbaba, ses kayıtlarının tümünü polise ver-

diğini, bazılarının basına yansımadığını belirtti. Bir soruyu yanıtlarken, olayların UBP Genel Başkanı İrsen Küçük ile alakalı olmadığını söyleyen Aslanbaba, “Hükümet benim de katkımla düştü. Düşürdüğüm bir hükümetin başbakanı neden benimle işbirliğine girsin?” diye sordu.

Anayasal monarşiyle yönetilen Belçika’da Kraliyet tahtında oturan Kral II. Albert, Belçika’nın bağımsızlık günü olan 21 Temmuz’da tahtı oğlu Prens Philippe’e devredeceğini açıkladı. Kral Albert televizyonlardan yaptığı açıklamada, “20 yıllık krallığın ardından meşaleyi devretmenin vakti geldi” ifadelerini kullandı. Albert, Belçika’da sık tekrarlayan siyasi krizlerde arabuluculuğa soyunup mevcut hükümetin kurulmasında önemli rol oynamıştı. Tahta oturacak olan Prens Philippe 2012’de 350 Belçikalı işadamı ile Türkiye’yi ziyaret etmiş ve tatilini de ailesiyle Türkiye’de geçirmeyi tercih etmişti.

Mustafa Şener de rüşvet konusunda yasada bazı boşluklar olduğunu, Ceza Yasası’nın yeniden ele alınması gerektiğini söyledi.

Neden darbe demiyorsunuz?

Suriye’de gıda fiyatları uçuyor!

BAE’de devrim korkusu mu? Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) mahkemesi, hükümete karşı darbe hazırlığında olduğu gerekçesiyle 69 kişiyi hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, darbe planlamaktan suçlu bulunan selefi köktencilere 7 ila 15 arasında değişen cezalar verdi. BAE İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Muhammed Hüseyin el Hammadi yaptığı açıklamada, tüm sanıkların mahkemede avukatları aracılığıyla savunmalarını yaptıklarını belirterek, “İddianamedeki suçlamalar, avukatların savunmaları ve şahitlerin ifadelerinin ardından bir karar verildi” dedi.

Hapis cezasına çarptırılanların, yasaklı El Islah Cemiyeti üyeleri olduğu, ayrıca Mısır’da iktidardaki Müslüman Kardeşler ile bağlantılı oldukları ifade edildi. Mahkeme kararında, sanıkların eğitim kurumları ve çeşitli sosyal kurumlara sızarak hükümeti devirmeyi planladıklarını söyledi. Mart ayında başlayan dava, bölgesel ve uluslararası medya tarafından takip ediliyordu. Davada 13’ü kadın toplam 94 sanık yargılanıyordu.

Suriye’de yaklaşık iki yıldır devam eden iç savaş ve Batı’nın ekonomik yaptırımları nedeniyle gıda maddelerinin fiyatları tavan yapıyor. Başkent Şam’da dükkân ve pazarlarda hemen her türlü tüketim maddesi bulunuyor ancak fiyatlar el yakıyor. Fiyatların reel olarak iki yıl öncesine göre üç kat daha pahalı olduğunu söyleyen başkentliler, Esed’in bu tutumuna bir önce son vermesini istiyor. Manavlar, iç savaş nedeniyle tarım alanlarının hasar görmesinden dolayı üretimin düştüğünü, ayrıca ulaşım konusunda yaşanan sıkıntılardan dolayı fiyatların yükseldiğini belirtiyor. Temel gıda maddelerinin yanı sıra ithal elektronik ürünlerin fiyatları da nakliye sıkıntısı nede-

Belçika Kralı veda ediyor

niyle yükselmiş durumda. Ayrıca Suriye lirası da iki yıl öncesine göre dörtte bir oranında değer yitirdi. İç savaştan önce 1 Amerikan doları 50 Suriye lirası ederken, şimdi bu rakam 200 liraya yükselmiş durumda. Doların yükselmesi de ithal ürünlerin fiyatlarının yükselmesine yol açıyor. Suriyeli ekonomi yorumcuları, hayat pahalılığının artmasında Batılı ülkelerden tarafından uygulanan ambargoların da etkili olduğunu söylüyor. Diğer taraftan Beşar Esad, artan fiyatlara karşı yükselen sesleri dindirmek için kamu çalışanları, askeri personel ve emeklililerin maaşlarına zam yapıyorsa da halk Esed’den umutlu görünmüyor.

Avrupa Komisyonu günlük olağan basın toplantısında Komisyon Sözcüsü Michael Mann’a bir gazeteci “Neden AB ‘darbe’ ifadesini kullanmıyor?” sorusunu sordu. Bunun üzerine sözcü Mann “Elbette hiçbir demokraside askeri müdahaleden yana değiliz ama Mısır’da herkes ile görüşebilmek ve ilişki kurabilmek istiyoruz. Bu noktadan sonra her kimle muhattap olacak ve ilişki kuracaksak onlarla muhattap olmaya ve ilişki kurmaya hazırız” dedi. Mann ilk sıralar bu soruya cevap vermedi yoğun bir şekilde aynı soru tekrarlanınca böyle cevap vermek zorunda kaldı.

Rum kesiminden AB rekoru(!) Bir süredir ekonomik krizde olan Güney Kıbrıs’ta haziran ayında, kayıtlı işsizlerin sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 37 artmasıyla yeni bir Avrupa Birliği rekoru kırıldı. Rum İstatistik Dairesi’nin verilerine göre geçen yıl haziran ayında 34 bin 215 olan kayıtlı işsizlerin sayısı, geçtiğimiz mayıs ayında 44 bin 424 ve haziranda da 46 bin 863’e yükseldi. En çok işsizliğin 30-39 yaş aralığında görüldüğü ifade edildi.


12


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.