3 minute read

SANATA DAİR

Next Article
HABELER, KİTAPLAR

HABELER, KİTAPLAR

Gamze AY Rukiye SICAK

AYDINLANMA ÇAĞI

Advertisement

RÖNESANS

15. yüzyılın ilk on yılı içinde İtalya’nın Floransa kentinde ortaya çıktığı kabul edilen Rönesans adıyla nitelendirdiğimiz olağanüstü kültür olayının etkileri, aynı yüzyılın sonunda tüm İtalya yarımadasına yayılmış bulunuyordu. “Yeniden doğuş” anlamına gelen “rinascita” terimini ilk kez Rönesans yazarlarından Vasari kullanıyor. Rönesans’da sanatçının kişiliği söz konusu olduğu gibi, sanat eserinin ortaya çıkış kanunları da araştırılıyor ve sanat eserinin bilinçli yollardan geçilerek yapılması görüşü kuvvet kazanıyordu. Doğa incelemesini esas alan temel düşünce ve ideal değerlere önem verme, pozitif araştırmaya olan inancı çoğaltmıştır.

Ayrıca Rönesans’da sanat insan anatomisi, bilimsel perspektif, sanat teorileri ortaya çıkarılmıştır. Portre ve doğa parçaları gerçekçi bir gözle incelenmiştir. Mimaride ise Gotik üslubun unsurları tamamen kalkmıştır. Bazilika sistemi yerine kubbeli inşaat önem kazanıyordu ve heykelde anatomi ve ideal görüş uygulanıyordu. Ressamlar öncelikle kişiyi profilden resmetmiş, böylece kişiliği kolayca yakalayabileceğine inanmış, abartı ve gösterişten uzak kalmışlardır. Bu yöntemde amaç modelin ruhsal durumunu yansıtmaktan öte, doğru olanı ve gerçekçiliği yakalamaktır.

Giotto, tüm Avrupa’nın resimde yeni çağa dönüşümünün ilk temsilcisi olmuştur. Rönesans’ın öncülerinden sayılmaktadır. Sebebi ise; resimde hikayeci yönü, hareketlere, yüz ifadelerine ve küçük basit detaylara indirgeyebilmiş ve büyük bir düzen sadeliğine eriştirmiş olmasıdır. Figürleri yalın, ama ifade yüklüdür. Figürlerin bu sade ve dünyasal kullanımı İtalya şair Dante’nin Latince yerine gündelik halk dilini şiirlerinde uygulamasına benzetilmiştir. (Sezer Tansuğ, Resim Sanatının Tarihi, 1992) Giotto hakkında şunu da diyebiliriz; kutsal konuları doğal bir yolla portreleyen ilk sanatçı olarak bilinir. Onun sanatı son derece yenilikçiydi. Öyle ki, kısa bir süre sonra parlayacak olan Rönesans hareketine neden olacak evrimin habercilerinden biriydi.

‘’Mourning of Christ/ İsa’ya Ağıt’’

Figürlere ve sahneye bakacak olursak resmi izleyeni resmin bir parçası haline getirecek şekilde oranlamış ve duygularını ifade edecek şekilde resmetmiş olduğunu görürüz. Örneğin; Meryem Ana’nın yüzündeki keder ve ızdırap oldukça çarpıcı şekilde gözükmektedir.

Leonardo da Vinci (1452 – 1519)

Yüksek Rönesans’a geçişi en iyi şekilde temsil eden Leonardo da Vinci’dir. 16. yüzyılda İtalyan resim tarihinde yepyeni bir çağ açmıştır. İlk bakışta kolay fark edilmeyen bu yeniliğin altında Leonardo’nun eşyaya ve doğaya bilimsel ve çözümleyici bir gözlemle yaklaşması vardır. Leonardo, etüdleri, eskizleri ve notlarıyla ressam kimliğini bilgin kimliğiyle bütünlüyordu. Figürleri saran elbiselerin kıvrım kıvrım dökümleriyle ilgili incelemeleri hayranlık uyandıran ayrıntılara sahiptir. Leonardo, doğa ve insan etütlerini içeren eskizler yapmış, insan anatomisini hemen hemen eksiksiz bir biçimde gözden geçirmiş ve kuş kanatları üzerinde bile uzmanlaşmıştır. Leonardo’nun 1500-1506 yılları arasındaki çalışmalarında ışık-gölge ve yüz ifadeleri üstüne inceleme ve uygulama36

lara giriştiği görülür. Mona Lisa bunun en iyi örneklerinden biridir.

“Mona Lisa/ La Gioconda veya La Joconde”

Mona Lisa Da Vinci’nin en çok bilinen eserlerinden biridir. Tablonun ünlü olmasında yatan nedenlerden birisi kaçırılması olmuştur. Altın orana uygun yapılan bu eserde Mona Lisa’ nın gülümsemesi çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır. Bazıları masum olduğunu düşünürken, bazıları gizemli olduğunu düşünmektedir. Avusturyalı nörolog Sigmund Freud, Mona Lisa’nın gülümsemesinin Leonardo da Vinci’nin annesine olan ilgisini gösterdiğini belirtmiştir. Dünyanın en ünlü tablosuna bakarken, kimileri sadece bakıyor, kimileri ise görüyor. Farklı şeyleri, farklı derinliklerde… Buraya hemen küçük bir not düşelim: Bu tabloda hava perspektifi tekniğini uygulamış ve perspektif kullanmadan, derinlik sağlamış. Silikleşen peyzaj giderek uzaklaşan hava resmedilmiştir. Adeta bu dünyaya ait olmayan peyzajla önündeki figür arasında oluşan kontrast, metafizik bir ortam yaratır. Leonardo, bu portrede özellikle ağız ve göz köşelerini bir loşluğa daldırarak belirsiz bırakmıştır. Leonardo’nun resmindeki diğer önemli özellik ise figürlerinin hayranlık uyandırıcı gerçekliğidir. Bu gerçeklik, Leonardo’nun figürleri tanımlayan dış çizgileri ışık-gölge karşıtlığı, tonlama ve renk kullanımı ile eriterek onlara hareketli ve anıtsal etki kazandırmasından kaynaklanmaktadır. Sfumato adı verilen bu tekniği daha sonra sistemli bir uygulama haline dönüştürecektir. Sfumato, tonların birbiri içinde eritilmesiyle yumuşak etki yaratmayı amaçlayan bir boyama tekniğidir. Terim, İtalyanca fuma (duman) sözcüğünden türetilmiştir, çoğu kez aydınlık alanlardan karanlık alanlara geçişlerde kullanılır. Bir insan yüzü çizmek girişiminde bulunan herkes, şunu bilir ki, bizim ifade dediğimiz şey, özellikle iki noktada, ağzın köşeleriyle, gözlerin köşesinde gizlidir. İşte Leonardo da, özellikle bu noktaları yumuşak bir loşluğa daldırarak belirsiz bırakmıştır. Bu yüzden biz “Mona Lisa”nın nasıl bir ruh durumuyla bize baktığından tam emin olamayız. Tabloyu dikkatle gözlemlersek, soldaki ufuk çizgisi sağa göre daha alçaktadır. Bu yüzden dikkatimiz tablonun sol tarafına odaklanınca kadın bize daha uzun boylu görünür. Yüzü de odaklandığımız noktaya göre değişiyor çünkü yüzde bile iki yan birbiriyle aynı değil. (E.H Gombrich, Sanatın Öyküsü, 1997) Peki ya siz Mona Lisa’ya bakarken ne görüyorsunuz? 37

This article is from: