AİLE Biz bir aileyiz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır.
Yıl 3
| Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11
Ü Ç AY D A B İ R YAY I M L A N A N K Ü LT Ü R V E S A N AT D E R G İ S İ
dosya
sosyal destek
aileyi yuva yapabilmek Davut ZAT
aileden biri
‘anadolu’dan
hulusi armağan beş tarihi adres Ahmet Rasim KALAYCI Melih USLU
Üç Ayda Bir Yayımlanan Çocuk Dergisi | Yıl: 2015 | Sayı:1
www.sevgibirkus. com
“Biz Bir Aileyiz”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır.
Derginin Sahibi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Doç. Dr. Mustafa DURMUŞ
Editörden
Editör ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Tanıl Can BAYOĞLU
Tanıl Can BAYOĞLU
Yayın Kurulu
İrfan ÇAYBOYLU Dr. Sermet BAŞARAN Emre TÖRE Dr. Dursun AYAN Samet CEYHAN Ozan İLTER Bengin EFETÜRK Aysun TÜRÜT Oya TANYERİ Handan ARSLAN Özlem YÜKSELBABA Serpil PENEZ ŞAHİN Nermin ÖZTÜRK Hakan AYDIN
Danışma Kurulu
Ebubekir ŞAHİN İmambey ERTEM Mustafa KARAMAN İsmail YÜKSEKTEPE Temindar AYTEKİN Gülser USTAOĞLU Gamze AYRIM Selami GÜDER Kenan ÖNALAN Prof. Dr. Vedat IŞIKHAN Doç. Dr. Ayşe Sezen SERPEN Doç. Dr. Cengiz ÖZBESLER Hümeyra ŞAHİN Dr. Murat YILMAZ
Redaktör
Necati BULUT
İdare Adresi
Söğütözü Mah. 2177. Sok. A Blok No: 10 Çankaya/Ankara
Yapım arti5medya.com Tel: +90 312 286 13 00
Görsel Yönetmen Gürkan AKBAŞ
Basım Yeri
Uzman Matbaacılık Tel: +90 312 394 43 64
Basım Tarihi ve Baskı Adedi 25.11.2015, 4000 Adet
Yazıların hukukî sorumluluğu yazarın kendisine aittir. Yayınlanmasını istediğiniz yazı, inceleme ve eleştirileriniz için: bizbiraileyiz@aile.gov.tr Dijital Dergi İçin: kutuphane.aile.gov.tr/sayfa/bizbiraileyiz
Merhaba değerli okurlar Yeni bir sayı ile sizlerle tekrar buluşmaktan mutluluk duyuyoruz. “Sosyal Destek” olarak belirlediğimiz dosya konumuzda Bakanlığımızın altı ana hizmet birimi olan: Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı aracılığıyla topluma götürdüğü tüm hizmetlere ayrıntılı bir şekilde yer verdik. Topluma hizmeti kendine görev edinen genç ve dinamik Bakanlığımız aile kurumunun işlevi ve konumu itibariyle özel ve yeri doldurulamaz olduğu bilinciyle hareket ediyor ve aileyi merkeze alan bu yayınla da yapılan hizmetleri sunmanın sevincini yaşıyoruz. Dosya konumuza ek olarak yine keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz sayımızda başlıca yazılardan bahsedecek olursak; Dergimizi Personel Daire Başkanlığından Şube Müdürümüz Davut Zat’ın samimi kaleminden bir yazıyla açtık. Sürekli yazarlarımızdan Uzman Gelişim Psikoloğu Ayşe Başak Erk son dönemlerde popüler bir konu olan “Okullarda Akran Zorbalığı” yazısıyla konuya ışık tutuyor. Okul çağında çocuğu olan ebeveynlerin istifade edeceği birçok bilgiye yazıda yer verildi. Bakanlığımızın çok kıymetli uzmanları dergimize katkı vermekte geri durmadılar yine: Ahmet Rasim Kalaycı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Armağan Yıldırım’la meslekteki anılarını kaleme aldığı “Zor Çiçekler” adlı kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Yine Bakanlığımızın uzmanlarından Dursun Ayan’ın I. Dünya Savaşı’nda şehit düşen büyük dedesinin maaş defteri üzerine yazısı okunması gereken yazılardan. Bakanlığımız Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü Tolunay Sandıkçıoğlu tarihten birkaç sayfa tatlı sunuyor bizlere. Ülkemizin sayılı kaligraflarından Serdar Kipdemir kaligrafi sanatının dününü ve bugününü bizlere sunuyor. Gezi yazarımız Melih Uslu “Anadolu’dan 5 Tarihi Adres” yazısıyla bizi Anadolu’nun tarihi diyarlarına götürüyor. “Bu maçlar daha antrenman” diyen TSK Ampüte futbol takım oyuncusu Gazimiz Osman Çakmak yaptığımız röportajda azmin engelleri nasıl kaldırdığını gözler önüne seriyor. Devlet koruması altında “Hayata Tutunanlar”dan kum sanatçısı ile yaptığımız söyleşi de okunmaya değer. Elinizden bırakamayacağınızı umduğumuz bu dopdolu sayımızla sizleri baş başa bırakıyor iyi okumalar diliyorum.
içindekiler aileyi yuva yapabilmek
4
Davut ZAT
okullarda akran zorbalığı Ayşe Barış ERK
6 aileden biri hulusi armağan yıldırım
10
Ahmet Rasim KALAYCI
bir çanakkale şehidinin maaş defteri Dursun AYAN
6
AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015
| 11
DOSYA sosyal destek
17
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
yazının 40 tarihsel süreci
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü Şehit Yakınları ve Gaziler Genel Müdürlüğü
Serdar KİPDEMİR
45
tarihin tatlı sayfaları
Tolunay SANDIKÇIOĞLU
48 ‘anadolu’dan beş tarihi adres Melih USLU
61
bu maçlar daha antrenman
55
Necati BULUT
kum sanatçısı
veysel çelikdemir Necati BULUT
4 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Hulusi Armağan Yıldırım
aileyi yuva yapabilmek
Davut ZAT
Personel Dairesi Başkanlığı
İnsanların yaşamsal varlıklarını sürdürebilmesi için bir arada olmaya ihtiyaçları vardır. Bir araya gelmenin yolu da önce aile olmaktan geçer. Toplumsallaşma ise ailelerin bir araya getirdiği yapıdan beslenerek sağlanır. İnsan, önceleri fert olarak yaşamını sürdürürken bir dönem gelir ki evlenerek çekirdek aile olmanın temelini atar. Sonra da çocuklar devreye girerek ailenin gücüne güç katar. Bazen de ataerkil yapı devam ettirilerek, birkaç çekirdek ailenin bir arada olması ile güçlü bir aile yapısı oluşturulur.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 5
Aile olgusunun toplumsal bir fenomene dönüştüğü hatta sosyal bir yapıştırıcı vazifesi gördüğü bize benzeyen toplumlarda bu çekirdek birliğin muhafazası son derece önemlidir. Özellikle sanayileşmenin uluslararası dengeleri değiştirdiği günümüz dünyasında taşradan merkeze göç ile “demografik obezite” yaşayan metropollerin sosyolojik tahribatlar ile hastalanması kaçınılmaz bir yazgı halini almıştır. Benzer kitlesel davranış bozukluklarının ve toplumsal çözülmelerin deneyimlenmesi aile birliği gerçeğinin altını kalın çizgilerle çizmektedir. >>
Sanayileşme ile birlikte meydana gelen göç olgusu, ülkemizdeki aile yapısını ataerkil yapıdan çekirdek aile tipine doğru kaydırmıştır. Metropollere göç eden insanlar bilmedikleri kültürlerin, bilmedikleri yaşam tarzlarının içine karışmış, adeta kaybolup gitmişlerdir. Kimisini yutmuştur koca şehirler, kimileri de kendisini muhafaza etmeyi başararak ayakta kalabilmişlerdir; kıt kanaat... Bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmeler, ailenin küçük bireyleri olan çocuklar ve gençler üzerinde de bir takım olumsuz tesirler meydana getirmiştir. Hızla gelişen teknoloji, devamında gelen kültürel aşınma, maddenin ön plana çıkması sonucunda meydana gelen değersizleşme, insanları özünden uzaklaştırmıştır. Sosyal hayatta kendini donatan, geliştiren, bilgi yüklenen insan, ne yazık, iç dünyasını ihmal etmiş, ruhunu beslemekten uzak kalmıştır. Toplumların, mutsuz insanlarla dolup taşmasının önemli nedenleri maalesef bu ikilemden kaynaklanmaktadır. İnsanlar bir selama muhtaç, bir güler yüzü birbirlerine çok görür olmuşlardır. Böylece iletişimsizlik sadece sokakla sınırlı bir gerçek değil, evlerdeki yaşamda da geçerliliğini koruyan acı bir faturaya dönüşmekte geç kalmamıştır. Boşanma sayıları inanılmaz şekilde artmış, aile içi kavgalar sokaklara kadar taşmıştır. Yalnızlaşan bireyler, bu toplumsal didişme halinden memnun değillerdir. Sevginin tesis edilemediği ilişkilerde vefa ve fedakârlıklar da rafa kalkmış, aileler her geçen gün kan kaybetmiştir. Milli, dini, ahlaki, örfi ve kültürel bağların gün geçtikçe zayıflıyor olması, böylesi olumsuz örnekleri de çoğaltmaya devam etmektedir. Kültür ve kuşak çatışmasına bağlı olarak genç delikanlı, babaya yabancılaşmıştır; genç kız ise
anneye… Hal duruş ve davranışlar ise toplumsal benliğe aykırı, yapay ve eğreti kalmıştır. Bireyin memnuniyeti aile içindeki uyumda gizlidir. Huzurun yaşandığı ailelerden meydana gelen bir toplumda hangi başarı elde edilmez ki? Evet, her türlü gelişmeye açık olalım, modernizmi de yaşayalım, günün gelişen şartlarına da uyum sağlayalım ancak aile yapımızı mutlak surette koruyalım ve sağlam bir toplumsal bünye oluşturarak, hem kendimizin hem de milli varlığımızın devamını sağlayabilelim. Evlatlarımıza söz geçirememekten yakınmak yerine onların dünyasına inmeye çalışalım. Kendisini bilgisayar ve televizyonların cam ekranı arkasına gizleyen çocuklarımıza sıcak yuva ortamını armağan edelim. Onlarla kanlı canlı kaynaşmalar içerisine girerek, değerli olduklarını hissettirelim. Eşlerin birbirlerine sevgi ve saygı göstermelerinin ise mutlu aile dolayısıyla, mutlu birey olma yolunda en önemli dönemeçlerden olduğunu bilelim. Bu anlamda eşlere düşen görevse birbirlerine değer verdiklerini hissettirmek, huzuru ve mutluluğu kendilerine armağan ederek evlerini yuva haline getirmeleridir. Zira yaşanabilir bir hayatın armağan edildiği aile ortamında, her fert bundan en güzel haliyle nasiplenecektir. Duygularını, düşüncelerini ve hayatını bir arada yaşamasını başarmış, kaynaşabilen, paylaşımcı ve mutlu aile yapıları kurabilmeyi diliyorum. Aileyi yuva yapabilmenin yolu, tüm aile fertlerini mutlu etmekten geçer. Sağlıklı aileler kurmanız ve kurulmuş ailelerde de mutlu bir hayat sürmeniz temennisiyle.
6 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Ayşe Başak ERK Uzman Gelişim Psikoloğu
Eğitim
>
Okullarda Akran Zorbalığı
okullarda
akran zorbalığı
Akran zorbalığı, Türkiye’de psikoloji alanında yapılan araştırmalara son 10 yıldır konu olmaktadır. Zorbalık; güç eşitliğinin olmadığı, süreklilik gösteren ve zarar verici veya rahatsız edici saldırgan davranışları tanımlamak üzere kullanılır. Akran zorbalığı, aynı yaş veya eş düzeydeki kişiler arasında geçer ve zorba kurbana göre daha güçlü bir konumdadır.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
>>
Zorbalık genel olarak üç başlık altında toplanır; fiziksel zorbalık, sözel zorbalık ve sosyal zorbalık. Vurmak, tekme atmak, tırmalamak ve tükürmek gibi davranışlar fiziksel zorbalığın içindedir. Sözel zorbalık olarak nitelendirilen davranışlara örnek olarak isim takmak, alay etmek, iğnelemek, küçük düşürmek, hakaret etmek, söylenti çıkarmak sayılabilir. Dışlama, görmezden gelme gibi davranışlar ise sosyal zorbalığa örnektir. Dolaylı zorbalık ise kurbanın eşyalarına zarar verme halinde de görülür. Zorbalık döngüsünde temel olarak iki grup yer alır: Zorba ve kurban. Zorba, zorbalığı başlatan, kurbandan fiziksel ve psikolojik olarak daha kuvvetli konumda olan ve kurbana zarar veren bireydir. Kurban ise zorbanın tekrarlı zarar verici davranışlarına maruz kalan olarak tanımlanır.
Çocuğunuzun Zorbalığa Maruz Kaldığını Anlamak için İpuçları… Birçok çocuk zorbalığa uğradığını anlamaz, bilse bile bunu “Ben zorbalığa uğruyorum” şeklinde ifade edemez. Sosyal ilişkilerinde yaşadığı sorunları utandığından, korktuğundan veya içine kapanık bir yapıda olduğundan anlatmayabilir. • • • • • • • • • •
Okula gitmek istemiyor ise (normal bir isteksizlikten daha fazla ısrarcı olması), Okul servisine binmemek için yol arıyor, hep sizin onu okula bırakmanızı istiyor ise, Çocuğunuzun eşyalarının sıklıkla yok olduğunu veya zarar görmüş şekilde geri getirdiğini görüyor iseniz, Okuldaki arkadaşlarından hiç bahsetmiyor ise, Okul dışı zamanlarda, okulda edindiği arkadaşlarıyla görüşmekten kaçınıyor ise, Kendi ile ilgili olumsuz ifadeleri varsa/arttıysa, Tam olarak açıklayamadığı yara veya izleri var ise, İştahında kapanma var ise, Normal düzeninde değişiklikler fark ettiyseniz(yemek yeme, uyku, oyun vb.), Duygu dalgalanmaları normalden fazla ise (öfke patlamaları, ağlama krizleri vb.),
AİLE 7
Çocuğunuzun zorbalığa maruz kalıyor olabilir. Yukarıdakiler sadece zorbalığa ait ipuçları değil, çocuğunuzun duygusal sıkıntıda olduğuna dair uyarılardır. Ancak çocuğunuzun zorbalığa uğruyor olma ihtimalini göz önünde bulundurmanız önemlidir. Çocuğunuzdaki değişimleri gözlemlemeniz ve daha sonra onu dinleyerek çocuğunuza destek olmanız önemlidir.
Eğer çocuğunuz zorbalığa uğruyor ise ebeveyn olarak…
Onu anlamaya çalışın: Çocuğunuza açık uçlu sorular sorarak ne hissettiğini, yaşadığı sıkıntıları anlamaya gayret edin ve onunla empati kurun. İlişkinizde kuvvetli bir iletişiminizin olması önemlidir. Size ne zaman ihtiyacı olsa yanında olacağınızı ve istediğini anlatabileceğine dair telkin vermeniz, çocuğunuzun kendini daha güvende hissetmesine yardımcı olacaktır. Aynı şekilde iletişim kanalınız açık olduğunda, çocuğunuzun yaşamındakileri yakından takip edebilirsiniz. Çocuğunuzu suçlamayın: Çocuğunuzun zorbalığa uğruyor olmasının sebebi onun hatalı bir davranışı değildir. Onu suçlamanız çocuğunuzun daha da kırılmasına ve yaralanmasına, zorbalık yapan akranına karşı daha da güçsüz hissetmesine neden olabilir. Çocuğunuza, onun dışında herhangi birinin de bu tür davranışlara maruz kalabileceğini bunun kişisel bir sebebi olmadığını iletin. Çocuğunuzun kurban rolünde olmasının önüne geçmenin en iyi yöntemlerinden biri, zorbanın öfkelendirici veya korkutucu davranışları karşısında tepki vermemeye çalışmak olacaktır.
8 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Eğitim
>
Yaşanılan durumu hafifletmeyin: Çocuğunuzun zorbalık davranışlarına maruz kalması sosyal ilişkilerde yaşanan herhangi bir durum değildir. Sistematik olarak çocuk tekrarlı zarar verici davranışlara maruz kalır. Çocuğunuza “Aşırı hassas davranıyorsun, arkadaşlar arasında olur böyle şeyler” veya “Geçer” gibi ifadeler kullanmayın. Çocuğunuzun bu döneminde güçlü durabilmek için en çok sizlerin desteğine ve anlayışına ihtiyacı var.
Okullarda Akran Zorbalığı
strateji belirleyin ve ona rehberlik edin.
Çocuğunuzun iyi olduğu ve onu mutlu eden bir alan keşfedin: Böylece çocuğunuz belli bir ortamdaki sosyal ilişkilerinde güçlük çekmesine rağmen, iyi olduğu alandaki kişiler ile olumlu ilişkiler kurabilir. Ayrıca kendisine olan güveninin artması, kendini yeterli ve güçlü hissetmesi içinde iyi olduğu bir alanı belirlemek, geliştirmek önemlidir.
Ebeveyn olarak hemen harekete geçmeyin:
Çocuğunuza kişisel bir saldırı olduğunu düşünmeyin:
Çocuğunuzun zorbaca davranışlara maruz kalması sizi öfkelendirebilir ve kaygılandırabilir. Ancak durumu düzeltmek için hemen kontrolü ele almanız, uzun dönemde çocuğunuza fayda sağlamayacaktır. Çünkü çocuğunuz zorbalık döngüsünde kendini güçsüz hissederken, sizin onun yerine harekete geçmeniz onun kendini daha da güçsüz ve çaresiz hissetmesine neden olacaktır. Ayrıca bu durumda sizin daha sağlam ve tutarlı olduğunuzu görmek çocuğunuzun güçlenmesi ve bu sorun ile baş edebilmesi için ona destek sağlayacaktır. Çocuğunuza kendisine nasıl yardımcı olabileceğinizi sorun, birlikte çözüm arayın, bir
Çocuğunuzu zorbalık ile ilgili bilgilendirin: Birçok kişinin bu durumda olabildiğini, çocuğunuzun herhangi bir özelliğinden dolayı kaynaklanmadığını ona iletin.
Çocuğunuza zorbalığa uğradığında kullanabileceği kısa, sade ifadeler öğretin. Örneğin “Yeter artık!” veya “Dur!” gibi. Uygun ifadeyi bulmak için çocuğunuzun neyi, nasıl söylerken rahat ettiğini de göz önünde bulundurun. Çocuğunuz zorbalığa uğradığında, belirlediğiniz ifadeyi söyledikten sonra ortamdan uzaklaşması gerektiğini ona öğretin ve bunu evde pratik yapın.
Zorbalık uygulayan çocuklar karşısındakine belli bir sebep olmadan da saldırgan davranışlarda bulunur. Zorba, herhangi birinden çok ona saldırı sonucu en etkin tepkiyi (öfke, ağlama vb.) verebilecek kişiyi seçer.
Okul sisteminde önlemlerin alınması için rehberlik servisi ile görüşün, iletişimde kalın: Okulun zorbalığı önleme çalışmaları yapmasını talep edebilirsiniz. Her
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 9
okulun zorbalığı önlemek amaçlı bir çalışmada bulunması, çocukların okulda kendilerini güvende hissederek, rahatlıkla eğitimlerine devam edebilmeleri açısından büyük önem taşır.
Çocuğunuz ile Strateji Belirlerken… Zorbayı görmezden gelmek zorbalığa uğrayan bir çocuk için çok güç olsa da en önemli stratejilerdendir. Bu sebeple çocuğunuza zor olduğunu bildiğinizi ancak elinden geldiğince zorbalık yapan akranını görmezden gelmeye çalışmasını, onu duymuyormuş, görmüyormuş gibi yapmasını öğretin. Çocuğunuzla bu stratejiyi evde rol yapma (role-playing) ile çalışabilirsiniz. Zorbalığa uğrama anında kullanılabilecek belli ifadeleri önceden belirlemek… Çocuğunuza zorbalığa uğradığında kullanabileceği kısa, sade ifadeler öğretin. Örneğin “Yeter artık!” veya “Dur!” gibi. Uygun ifadeyi bulmak için çocuğunuzun neyi, nasıl söylerken rahat ettiğini de göz önünde bulundurun. Çocuğunuz zorbalığa uğradığında, belirlediğiniz ifadeyi söyledikten sonra ortamdan uzaklaşması gerektiğini ona öğretin ve bunu evde pratik yapın. Anlık tepkileri kontrol edebilmek… Herkes gibi çocuğunuz da onu üzecek veya öfkelendirecek bir söz duyduğunda hemen tepki göstermek isteyecektir. Eğer onu üzecek veya kıracak bir şey duyduğunda kendini kaybederek, ağlayarak, bağırarak tepki gösterirse, zorbalık yapan kişi istediği amaca ulaşmış olur. Çocuğunuza kötü davranan kişinin, zorbalığına devam etmesi için onun bağırmalarına, ağlamalarına ihtiyacı olduğunu iletin. Zorbalığın döngüsünü kırmak için çocuğunuzun daha önceleri yaptıklarından vazgeçerek, basit bir cümle söyleyerek ortamı terk etmesi daha yararlı olacaktır. Okulda güvendiği bir kişiyle zorbalığa uğradığını paylaşması için cesaretlendirin. Çocuğunuza ispiyonlamak ile söylemek/ anlatmak arasındaki farkı anlatabilirsiniz. İspiyonlamanın, birinin başını derde sokmak için yapılan bilinçli bir
davranış olduğunu, söylemek/anlatmanın ise yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda birinden yardım almak için uygulanabileceğini anlatabilirsiniz. Yaşadığı durumu güvendiği bir yetişkine anlatmasının hem kendini hem de başkalarını korumak için gerekli olabileceğinden de bahsedebilirsiniz. Zorbalık döngüsünde yer almayan arkadaşları ile sosyal ilişkilerini güçlendirmek için okul dışı aktiviteler düzenleyin. Böylece çocuğunuz yalnız olmadığını hisseder ve zorbalığa karşı daha güçlü durabilir.
10 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Hulusi Armağan Yıldırım
Ahmet Rasim KALAYCI
aileden biri hulusi armağan yıldırımile
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
röportaj
Sosyal hizmetler gibi geniş bir alanın farklı birimlerinde görev yapmanın birçok faydasını gördüm. Elbette, aile, çocuk, genç, engelli, yaşlı vb. dezavantajlı gruplarla çalışmanın kendi içinde pek çok zorluğu ve olumsuzlukları bulunuyor. Ancak kazandırdıkları daha çok.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 11
Bu kitabı bir anı-anlatı tarzında yazdım. Kitapta anlatılanlar bizzat yaşadığım anılar. İnsan böylesi kuruluşlarda uzun süre çalışma fırsatı bulunca pek çok anıyı haliyle biriktirme imkanı da yakalıyor. Sosyal hizmet alanında çalışan meslek elemanlarının genelde fark etmeden geliştirdikleri bir hasletleri vardır. İnsan biriktirmek... Ama ne yazık ki pek azı birikimlerini başkalarıyla paylaşır. Ben de meslek hayatım boyunca çalıştığım yerlerde bolca insan biriktirdim. Bu birikimler insana beraberinde pek çok hayatı tanıma fırsatı veriyor. >>
Hulusi Armağan Yıldırım bir sosyal hizmet uzmanı, yönetici, bakanlık ailesinin bir üyesi ama her şeyden önce yuvadaki “yuvasız” yavruların babası… Onun bu zor görevin altından hakkıyla kalktığını “Zor Çiçekler” adlı eserindeki gerçek hayat hikâyelerinden anlıyoruz. Devletin koruması ve bakımı altındaki insanlarımıza karşı ilgisizliğimiz ve bilgisizliğimiz,
bu hikâyelerle gün yüzüne çıkıyor. Hayatlarını magazin gibi okuduğumuz, izlediğimiz bu çocukların gerçek hayatlarının hikâyesi bizi derinden sarsıyor. Hikâyelerin her biri bizleri bir hayatın içine ortak ediyor, aynı dünyada yaşadığımız ama hallerinden bir haber kaldığımız hayatları adeta zihnimizde yaşatıyor.
12 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Açıkçası alanında nerdeyse tek olma özelliği taşıyan kitap, bu hali ve çabasıyla bile takdiri çoktan hak ediyor. Hulusi Armağan, bizlere Zor Çiçekler’de yuvadaki yuvasız yavruların gerçek hayat hikâyelerini anlatıyor. Çok zor bir iş yapıyor, çünkü kendi deyimiyle bu zor çiçekleri anlatan çok fazla kitap yok maalesef. Niye bu çocukları zor çiçeklere benzetmiş Hulusi Armağan? Cevabını yine kendi veriyor; “Bazı çiçekler zor çiçeklerdir. Bakımı zordur, büyütmesi zordur, yetiştirmesi zordur. Zor çiçek verir, zor meyve verir. Tıpkı insan gibi… İnsan da zor bir çiçektir. Hele gençler… Onlar en zor çiçeklerdir.” Zor Çiçekler’i okurken Hulusi Armağan’ın bu çiçeklere gösterdiği ilgi ve yakınlık, kendime, içime bakmama yol açıyor. Zor Çiçekler’deki ayna, kendimi, babalık halimi görmemi sağlıyor. Yuvalardaki “yuvasız” çocukların Hulusi Babası, bizlere babalığımıza, anneliğimize, insanlığımıza adeta ayna tutuyor. Bu hikâyelerin her biri bizlere aile sıcaklığıyla onları zor bir çiçek gibi büyüten Hulusi Baba’nın aynasında şu mesajı veriyor; “Bu iş gönül, sevda işi. Zor çiçekleri büyütmek emek ister. Can suyu ister. Öksüz, yetimlerin sıcacık kucağı olmak zordur ama imkânsız değildir.” O aynaya baktığımda kendi babalık halimi görüyorum. Yine bu aynaya bakarken, anne ya da babasız kalmanın dayanılmaz ağırlığını çocuklarıyla hisseden zor çiçeklerin Hulusi Babası karşısında bizler, kendi çocuklarımıza nasıl bir baba ve anneyiz, diye soruyorum. Babalık halimi hatta vicdanımı, insanlığımı muhasebe ediyorum. Hepinizi de bu hikâyeleri okumaya, bu aynaya bakmaya davet ediyorum. Annesiz ya da babasız kalmanın tahammülü zor hali karşısında hep burnunun direği sızlayan bir Hulusi Armağan var.
Bir bürokrat, bir meslek elemanı ve aynı zamanda bir yazar olarak kimdir Hulusi Armağan Yıldırım? İsterseniz onun cümleleriyle kendisini tanıyalım.
Hulusi Armağan Yıldırım
1965 yılında Karaman ili Ermenek ilçesi Aşağı Çağlar Köyü’nde dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokulu Güneyyurt kasabasında okudum. Öğretmen olan babamın Ankara’ya tayin olması nedeniyle liseyi Ankara Anıttepe Lisesi’nde bitirdim. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmetler bölümünü 1986 yılında bitirdim. Aynı yıl Keçiören Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında işe başladım. 1988 yılında Zonguldak Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde, 1990 yılında Ankara Saray Engelli Bakım Merkezinde, ardından Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde, 1993 yılında Ümitköy Huzurevi’nde, 1996 yılında Seyranbağları kreş ve gündüz bakımevinde ve Ankara Etimesgut Yetiştirme Yurdu’nda meslek elemanı olarak görev yaptım. Buralarda yoğun bir şekilde korunmaya muhtaç çocuk, genç, engelli ve yaşlılara yönelik sosyal inceleme yapma fırsatım oldu. Bu alanda özellikle yetiştirme yurtlarında, evlat edindirme ve çocuklara yönelik gündüzlü hizmetler alanında çalıştım. 2002 yılında Yozgat’a İl Sosyal Hizmetler Müdürü, 2004 yılında o zamanki Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nün Engelli Bakım Hizmetleri Daire Başkanlığı’na şube müdürü oldum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması ile birlikte 2011 yılında Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde daire başkanlığı görevinde bulundum. 2014 yılından bu yana da genel müdür yardımcılığı görevini yürütmekteyim.
Bu kadar farklı alanlarda çalışmanın size kazandırdığı epey bir tecrübe olmuştur. Bu yaşanmışlığın sizde bıraktığı olumlu olumsuz etkiler nelerdir? Sosyal hizmetler gibi geniş bir alanın farklı birimlerinde görev yapmanın birçok faydasını gördüm. Elbette, aile, çocuk, genç, engelli, yaşlı vb. dezavantajlı gruplarla çalışmanın kendi içinde pek çok zorluğu ve olumsuzlukları bulunuyor. Ancak insana kazandırdığı birçok yararı da var. Bunu zaman geçtikçe daha iyi anlıyorsunuz. En önemlisi, insanları daha iyi tanıma, tahlil etme ve sorun çözme yeteneğiniz gelişiyor. Normal şartlarda içinden çıkılmaz
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 13
Kitap yayınlandıktan sonra okuyuculardan aldığım olumlu yorumlardan bu alanda bir boşluğu doldurduğu kanaatini edindim. Umarım bu kitap bizim yuva ve yurtlarımızdaki çocuk ve gençlerimizin yani “zor çiçeklerimizin” daha iyi anlaşılmasına vesile olur. sandığınız pek çok sorunun çok çabuk çözülebileceğini görebiliyorsunuz. Bence bu en büyük kazanımlardan birisi. Diğer bir sonucu olarak da olaylara bakış açınız haliyle değişiyor. Sorunla ilgilenmek yerine sorunun çözümüne odaklanıyorsunuz. Böylece sorunun sizde ya da başkalarında yaratması muhtemel olumsuzluklarından etkilenmiyorsunuz. Bu yaklaşım tarzı bence kişisel gelişim açısından da bir kırılma noktasıdır. Aynı soruna farklı kişilerin farklı tepkiler vermelerinin altında da, bu yaklaşım tarzı yatıyor.
Bildiğimiz kadarıyla toplumun en zor ve sıkıntılı alanında hizmet veren kuruluşlarda uzun yıllar görev yapmışsınız. Bu siz de bıkkınlık, yorgunluk hatta kaçış hali doğurmadı mı? Elbette yordu ve yoruyor da. Fakat çalışırken yaptığınız işin, birilerinin hayatına dokunduğunu ve onu olumlu ya da olumsuz etkilediğini fark ettiğiniz de bir karar veriyorsunuz. Ya kalmayı ya da kestirmeden kaçmayı tercih etmek gibi. Bu zorluğu kaldıramayanlar haliyle tayinle ya da başka şekillerle yurttan ayrılıyordu. Ancak yaşadığınız zorluk ve yorgunluk, bir çocuğun işe girmesi, hayata atılması, düzgün bir yuva kurması ile kaybolup gidiyor. Onun mutluluğunu görmek bizim bütün yorgunluğumuzu unutturuyordu. Aksine bir çocuğun hapse girmesi, suç işlemesi bir olumsuz olaya karışması, bazen de yitirilmesi yorgunluğumuzu daha da arttırıyordu. Çalıştığımız süre içerisinde bu iki duygu arasında hep gidip geliyorduk. Bu ümit bende hiç kaybolmamıştı. Böyle bir ortamda uzun süre çalışmayı ben, bu ümidin kaybolmamasına bağlıyorum. Çalıştığım dönemde bunun pek çok örneğini bizzat yaşama imkânım oldu. Etrafımdaki ümitsizlik duygusu oluşturanlara rağmen,
ümidimi canlı tutmaya çalıştım. “Bu çocuklardan bir adam olmaz” sözünü çok duymuşluğum vardır. O yüzden, bizim çocuklarımızın başarı hikâyeleri hala beni çok çok heyecanlandırır. Burnumun direği sızlar.
Bakanlığımıza bağlı çocuk yuvası ve yetiştirme yurtlarında yaşamını sürdüren çocukların ve gençlerin küçük dünyalarını anlatan ve onları daha yakından tanımamızı sağlayan “Zor Çiçekler” kitabını yazma fikri sizde nasıl oluştu? Bu kitabı bir anı-anlatı tarzında yazdım. Kitapta anlatılanlar bizzat yaşadığım anılar. İnsan böylesi kuruluşlarda uzun süre çalışma fırsatı bulunca pek çok anıyı haliyle biriktirme imkanı da yakalıyor. Sosyal hizmet alanında çalışan meslek elemanlarının genelde fark etmeden geliştirdikleri bir hasletleri vardır. İnsan biriktirmek... Ama ne yazık ki pek azı birikimlerini başkalarıyla paylaşır. Ben de meslek hayatım boyunca çalıştığım yerlerde bolca insan biriktirdim. Bu birikimler insana beraberinde pek çok hayatı tanıma fırsatı veriyor. Bu öyküleri anlattığım bir dostumun, “Bu öyküleri başkalarıyla da paylaşmalısın, kitaplaştırmalısın” sözleriyle cesaretlendirmesi üzerine yazmaya karar verdim. Kitap yayınlandıktan sonra okuyuculardan aldığım olumlu yorumlardan bu alanda bir boşluğu doldurduğu kanaatini edindim. Umarım bu kitap bizim yuva ve yurtlarımızdaki çocuk ve gençlerimizin yani “zor çiçeklerimizin” daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Şimdi bizler de birer okur olarak yaşanmış bu hikâyelerle hiç olmazsa farklı dünyaları tanımaya başlayabilir ve gerçek kahramanların, gerçek anılarına dokunma fırsatı yakalayabiliriz. Yani, bir bakıma okuyarak vicdanı sızlayan bir insan olup olmadığımızı görebiliriz. İyi okumalar.
14 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Anı
>
Bir Çanakkale Şehidinin Maaş Defteri
Dursun AYAN
Aile Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
bir çanakkale şehidinin maaş defteri
Bu yazıda aile arşivimde bulunan bir belgeyi I. Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönümü nedeniyle konu edindim. Belge I. Dünya Savaşı’nda şehit düşen büyük dedem Agah Ayanoğlu’nun eşi büyük babaannem Meryem Ayanoğlu’na ait bir maaş cüzdanı. >>
Şehit olan askerlerin dul ve yetimlerine devletin mali durumu iyileşince bir miktar para verilmiş ve bir de maaş bağlanmış. O yılların bir anısı olarak bu zamana kadar saklanmış olan cüzdanın sahibi büyük babaannem Meryem Ana’yı yaşım gereği göremedim. Ancak onun ve diğer aile büyüklerimin adını çocukluğumun televizyonsuz, radyosuz geçen gece sohbetlerinde duyuyordum; o kadar sözü geçerdi ki zihnime işlenmişti. Ne yazık ki Meryem Babaannem de 27 Aralık 1939’daki Erzincan Depremi’nde (Büyük Hareket’te/Zelzelede) hayatını kaybetmiş. Özetle acılı ve meşakkatli günler yaşamışlar. Savaş ve deprem enkazı onların son nefeslerini verdiği ortamlar olmuş. Yüce Tanrı ruhlarını cennetinde ağırlasın. Agah Dedemin Gelibolu’da şehit düştüğünü anlatırlardı. 1936 yılında Suşehri (Sivas)’den iki zabit (subay) gelip Meryem Babaanneye bir miktar para ile madalya vermişler. Öyle anlaşılıyor ki bu maaş şehadet tarihinden o güne kadar birikmiş maaşı olmalı. Böyle başlayan sohbetlerin
arkasından Meryem Ana’nın 1939 Erzincan Depremi’nde vefat ettiğine söz gelir, bir üzüntü yaşardık. Aradan epey zaman geçti, amcaoğlum Yunus, bana bazı belgelerle beraber büyük babaannemiz Meryem Ana’nın maaş cüzdanını göstermiş, ben de bu konuda bir yazı yazmayı planlamıştım. Gün geldi Büyük Harp’in (I. Dünya Savaşı / I. Cihan Harbi / Seferberlik / Harb-i Umumi) yüzüncü yılı oldu; yani 2015. Konu bu yönüyle aile yadigârı bir belgeyi tanıtmaktı ama aynı zamanda şehit yetimlerinin ve dullarının özel durumları için çıkartılan kanuni düzenlemeleri içeren sosyal yardımları ilgilendiriyordu. Farklı ülkelere gittiğimde arkadaşlarla konuşurken onların ailelerinden gazi ve şehit olanlara da maaş bağlandığını öğrendim. Bu aslında devletlerin şehit ve gazileri için gösterdikleri bir vefa borcuydu ve kurumlaşmış, kanuni teminat altına alınmış bir vefa örneğiydi; insancıldı ve sosyal yardımların en şaibesiz olanıydı.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 15
Bu aslında devletlerin şehit ve gazileri için gösterdikleri bir vefa borcuydu ve kurumlaşmış, kanuni teminat altına alınmış bir vefa örneğiydi; insancıldı ve sosyal yardımların en şaibesiz olanıydı.
Meryem Ana’ya verilen cüzdanın kırmızı renkli bir kapağı var ve üzerinde sol üst köşeye gelecek şekilde “T.C.M.M.V. (Türkiye Cumhuriyeti Milli Müdafaa Vekâleti) Emekli, Öksüz, Dullar Şubesi Müdürlüğü Cüzdan No: 10” yazıyordu. Altında cüzdan kapağını ortalayacak şekilde “Suşehri Askerlik Şubesi Şehit, Dul ve Öksüzlerine Ait İkramiye Tevzi Cüzdanı” yazısı ve sayfa sonuna doğru biraz aşağıda sade bir süsleme yer alıyordu. Agah Dede Rumi 1295 yılında yani Miladî takvimle 18791880 yılları civarında doğmuş görünüyor. Annesi Emine, babası Osman… Meryem Ana Rumi 1289 (Miladî 1874) doğumlu gözüküyor. Dedemden yaşça büyük ve aileden
birbirlerinin kuzeni sayılırlar. Geçimlerini çiftçilikle sağlayan bu aile gelecek yıllarında da bu işle ilgilenmiş; ta ki gurbetçilik (kırdan kente göç) çıkana kadar. Büyük babaannem maaş cüzdanından anlaşıldığına göre dul maaşı olarak sadece Ağustos 1939’da maaşını almış ve Aralık 1939 Erzincan Depremi’nde vefat ettiği için daha sonra maaş alınamamış. Çünkü sadece Ağustos ayına ait maaş kuponu koparılmış ve karşısındaki satır Suşehri Maaş Tevzii Komisyonu Başkanı, Askerlik Şubesi Reisi ve Mal Müdürü tarafından imzalanmıştır. Agah Dede’nin şehit olduğu tarih maaş cüzdanında 12 Mart 1330 (25 Mart 1914) olarak gösteriliyor ve “Büyük Harp’te”
16 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Anı
>
diye de yazılıyor. Bu I. Dünya Savaşı’nın çıkış tarihiyle karşılaştırıldığında hatalı bir tarih, çünkü Türklerin savaşa giriş tarihi 30 Ekim 1914. Yine maaş cüzdanının bir yerinde maaş başlama tarihi 15 Mayıs 1333 (15 Mayıs 1917) olarak gösterilmekteydi. Bu durumun yazım hatası olduğunu dikkate alarak Milli Savunma Bakanlığı Arşivi’ne müracaat edip askerlik belgelerinin bir özetini istedim ve orada şehit düştüğü tarihin 11 Mart 1332 (24 Mart 1916) maaşta dikkate alınan tarihin ise 14 Mart 1333 (14 Mart 1917) olduğunu öğrendim. Şehit olduğunda 28. Alay, 2. Tabur, 8. Bölük’te asker olduğu hem arşiv belgesinden hem de şehitlik maaş belgesinden tutarlıdır. Gelibolu’da şehit olduğu sözel olarak da ailede bilindiğine göre arşiv belgesi bu bilgiyi doğrulamaktadır ancak bir yazım hatası olmalı. 28. Alay’ın Çanakkale’de görev yaptığı ve komutanın Alman Binbaşı Hunker olduğu pek çok yerde yazılmaktadır. 28. Alay’ın 10 Ağustos 1915’te Conk Bayırı ve Şahin Sırtı Muharebeleri’nde görev yaptığı bilinmektedir. İngilizler ve müttefikleri Çanakkale’yi 19 -20 Aralık 1915; 8 - 9 Ocak 1916 arasında terk etti. Agah Dede’nin şehit olduğu 11 Mart 1916 tarihi Çanakkale’den orduların çekilmesinden sonrasına denk gelmektedir ki bu durum savaş sonrası Gelibolu’da hastanedeyken öldüğünü akla getiriyor. Bu tespit bir tarih yazım hatası olup olmadığı sorusunu düşündürmektedir. Tarih, bir yıl önceye ait bir tarih ise ve 1915 yerine 1916 diye yanlış yazıldıysa şehitlik Çanakkale Savaşlarının en yoğun olduğu Mart ayına gelmektedir ki bu düşünmeye değer bir tespittir. O yıllarda bu tür kayıt hatalarının olmasını çok normal karşılamak gerekir çünkü o dönemde önemli olan bürokrasi değil savaştır. Cüzdan düzenlendiğinde yeni takvime geçildiği için tarih çevirme hatasını kabul etmek gerekir. Sosyal yardımlar ve şehitlik maaşı kayıtları dikkate alınacak olursa Şehit, Dul ve Öksüzlerine Ait İkramiye Tevzi Cüzdanı’ndaki bilgilere bakmak gerekir. Cüzdan 14x14 cm boyutlarında dış kapağı kırmızı ve 32
Bir Çanakkale Şehidinin Maaş Defteri
sayfadan oluşmaktadır. Birinci sayfada şehide ilişkin bilgiler, cüzdan tahsis bilgileri yer alırken, ikinci sayfada ilgili askerlik şubesinin onayladığı ve hak sahibinin fotoğrafının yer aldığı sayfa ve onun karşısındaki üçüncü sayfada diğer hak sahiplerine ilişkin nüfus bilgileri belirtilmektedir. Dördüncü sayfada maaş kayıt sureti yer almaktadır. Aynı bölümde maaş+tahsisat+zam=toplam umum yekûn belirtilmekte, ayrıca hangi tarihten itibaren maaşa hak kazandığı, biriken on senelik maaş miktarının ne olduğu gösterilmektedir. Savaşta er olan Agah Dede için maaş miktarı 1 TL; tahsisat 1.50 TL; zam 25 kuruş ve yekûn 2.25 TL’dir. Bu değerleri arşivimizdeki bir yüzbaşı maaş cüzdanıyla karşılaştırdığımızda dökümü şöyledir; maaş 4.60 TL; tahsisat 4.60 TL; zam 0.92 kuruş= umum yekûn 10.12 TL’dir. Hangi rütbede olursa olsun şehitlere maaş bağlanmasının devlet bütçesiyle ilgili bir yanı olduğunu da unutmamak gerekir. Cüzdan sayfalarından öyle anlaşılıyor ki savaştan sonra en erken on yıl içinde ödemelerin yapılabilmesi ancak mümkün olmuştur. Cüzdanın daha sonraki sayfalarında her sene tahakkuk eden ikramiye miktarı belirtilmekte ve karşısında koparılabilir bir kupon yer almaktadır. Maaşların ödenmesi askerlik şubesinin olduğu ilçe düzeyinde komisyon başkanı, askerlik şubesi başkanı ve mal müdürü tarafından onaylanmaktadır. Milli Müdafaa Vekâletince hazırlanan cüzdan Mal Müdürlüğü yani Maliye Bakanlığı’nın ilçe teşkilatı birimi ve ilçenin ödemeler için yetkili komisyon başkanı (bunun kaymakam veya diğer bir yetkili olması mümkün) koordinasyonunda olduğu anlaşılmaktadır. Cüzdanın son sayfalarında yer alan ihtar kısmı ise iki sayfa olarak cüzdanın niteliğini beyan etmekte ve maaş alacakların dikkat edecekleri kuralları bildirmektedir. Bugün için de şehitlere yapılan yardımların gerekçesi doğrudan savaş olduğu gibi savaş dışı gerekçelerle de şehitlik maaşları bağlanarak görev için can verenlerin devlet tarafından takdir edilip geride kalanlarının sahiplenilmesi önemli sosyal politika olarak yaşatılmaktadır. Tüm şehitler önünde saygı ile eğilerek.
dosya
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
sosyal destek Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü Şehit Yakınları ve Gaziler Genel Müdürlüğü
AİLE 17
Tülay AYDIN
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı
18 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
A i l e v e To p l u m H i z m e t l e r i G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
Aile ve Toplum Hizmetleri
Genel Müdürlüğü >>
Evlilik Öncesi Eğitim Programı Aile Eğitim Programı (AEP) Aile Danışmanlığı Hizmetleri (Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı) Aile kurumunun kurulması, devamı ya da bir nedenle sonlandırılma durumu dahil olmak üzere üç aşamada (başlarken, devam ederken, sonlandırırken) aile üyelerine ya da eşlere eğitim, rehberlik ve danışmanlık desteği yönündeki hizmetler yapılandırmıştır.
Evlilik Öncesi Eğitim Programı • • •
Evlilikte İletişim ve Yaşam Becerileri Aile Hukuku Evlilik ve Sağlık
Aile Eğitim Programı (AEP) Yaşam döngüsü içinde aile bireylerinin karşılaşabileceği her türlü soruna cevap vermek üzere yetişkinlere yönelik olarak Aile Eğitim Programı (AEP) hazırlanmıştır. Ülke genelinde uygulanan program, gündelik yaşamın bütününü kuşatan 5 temel alanı • • • • •
Eğitim ve İletişim Hukuk İktisat Medya Sağlık
kapsamakta iken, 2014 yılında ihtiyaçlar doğrultusunda 3 yeni modül
Konularında yapılan eğitim programı, evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak amacıyla bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmalarını amaçlamaktadır. Evlilik Öncesi Eğitim Programı; eş seçimi, evlilik öncesi süreçte çiftlerin birbirlerini iyi tanıması, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluşturabilmeleri, etkili iletişim kurma yollarını ve olası sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilmeleri evliliğe ‘iyi bir başlangıç yapabilme’ fırsatı vermektedir.
•
Evlilik Öncesi Eğitimin ülke çapında yaygınlaştırılması amacıyla 1 Eylül 2012 tarihinde Bakanlığımız ile Türkiye Belediyeler Birliği arasında bir işbirliği protokolü yapılmış ülke genelinde 2013-2015 Ağustos arasında toplam 233.727 kişiye evlilik öncesi eğitim verilmiştir.
Bu eğitimler ülkemizde sağlıklı, mutlu ve müreffeh ailelerin oluşması için ailelerin;
Eğitimden faydalanmak için İl Müdürlüklerine, Sosyal Hizmet Merkezlerine veya belediyelere başvurulabilmektedir. Eğitim ücretsizdir.
• •
Üstün Yetenekli Çocuklar ve Aileleri Aile ve İnternet Madde Kullanım Riski ve Madde Bağımlılığından Korunma
eklenmiş, böylece 26 modül ve 198 üniteye ulaşılmıştır. AEP uygulamalarında kullanılmak üzere eğitim kitapları, ders sunuları, tanıtım filmleri gibi 284 parça eğitim-öğretim materyali geliştirilmiştir.
• • •
Eğitim, hukuk, iktisat, medya ve sağlık alanlarındaki hizmetlerden daha etkili biçimde yararlanmalarına, Aile içi süreçlerini işlevselleştirerek yaşam kalitelerinin artmasına, Sahip olduğu her türlü kaynağı etkili bir şekilde yönetmelerine ve
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
•
Karşılaşabilecekleri çeşitli risklere yönelik önlemler almalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
AEP kapsamında 386.668 vatandaşımıza eğitim verilmiştir. Aile Eğitim Programının (AEP) web ve mobil tabanlı uzaktan eğitim (e-öğrenme) tekniğiyle verilmesi projesi kapsamında vatandaşların uzaktan erişerek bu eğitimleri alması sağlanmıştır. Bu faaliyetler www.aep.gov.tr adresinden takip edilebilmektedir. Ücretsiz eğitimden faydalanmak için İl Müdürlüklerine veya Sosyal Hizmet Merkezlerine başvurulabilmektedir.
Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı Ülkemizde son yıllarda başlıca büyük kentlerde olmak üzere boşanma davalarında bir artış kaydedildiği bilinmektedir. TÜİK’in 2012 verilerine göre boşanmaların % 40’ına yakınının evliliğin ilk beş yılında gerçekleştiği görülmektedir. Yılda yaklaşık 600.000 evlilik ve 120.000 boşanma gerçekleşmektedir. Genel Müdürlüğümüz tarafından 2011 yılında yaptırılan Türkiye Aile Yapısı araştırmasına göre aralarında sorun olan eşlerin % 62,8’inin dışarıdan destek almadığı tespit edilmiştir. Evlilik sorunlarında ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından profesyonel psiko-sosyal danışmanlık desteği önem arz etmektedir. Çiftlerin aile içi iletişim, ilişki, vb. sorunları nedeni ile boşanma düşüncesinde veya hukuksal süreçte olup ortak karar ile boşanma süreci danışmanlığı almak için ilgili kurumlara başvuru yapmaları veya yönlendirilmeleri sonucunda bu süreci sağlıklı olarak yönetebilmeleri amacıyla verilen danışmanlık hizmetine aile ve boşanma süreci danışmanlığı denilmektedir. Bakanlığımızın Aile Danışmanlığı Hizmeti kapsamında sunacağı Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı yaklaşımı üç başlık altında toplanmaktadır: •
Boşanma Öncesi Danışmanlık
•
Boşanma Sürecinde Danışmanlık
•
Boşanma Sonrası Danışmanlık
AİLE 19
2012 yılında pilot uygulaması başlatılan çalışma, 2013 yılında ülke geneline yaygınlaştırılmıştır. İl Müdürlüklerimize ve Sosyal Hizmet Merkezlerimize başvuruda bulunan 4.332 çifte danışmanlık hizmeti sunulmuş olup sunulan hizmet sonrasında 1.341 çift boşanmaktan vazgeçmiştir. Bu sonuç çiftlerin ilişkileri hakkında bir danışmanla görüşmelerinin önemini ortaya koymaktadır.
Sosyal Hizmet Merkezleri (SHM) İhtiyaç sahiplerinin tespit edilerek sosyal hizmet müdahalesinin gerçekleştirilmesinden, çocuk, genç, kadın, erkek, engelli, yaşlı bireylere ve ailelerine koruyucu, önleyici, destekleyici hizmetler ile rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin bir arada ve ulaşılabilir biçimde, sunulmasından ve koordinasyonundan sorumlu gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarıdır.
Gündüz Çocuk Gençlik Merkezleri (29 ÇOGEM) Aile Danışma Merkezleri (53 ADM)
Yaşlı Hizmet Merkezi (5 YHM) Sosyal Hizmet Merkezleri (416 SHM)
Toplum Merkezleri (98 TM)
İlçe Müdürlüğü (37)
20 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
Sosyal Hizmet Merkezleri; sınırlı kaynaklarımızın (insanmali) rasyonel kullanımı ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda; Toplum Merkezleri, Aile Danışma Merkezleri ve diğer gündüzlü hizmet sunan sosyal hizmet kuruluşlarınca sürdürülen hizmetlerin; bu merkezlerdeki insan ve mali kaynakların birleştirilerek, tek bir idari yapı altında, bir arada ve en kolay ulaşılabilir biçimde sunulması ve koordine edilebilmesi için oluşturulmuştur. Sosyal Hizmet Merkezlerinde sunulan hizmetler kapsamında; •
Korunmaya, bakıma ve yardıma muhtaç birey ve ailelerin tespit edilmesi, desteklenmesi ve gereksinim duydukları hizmetlere yönlendirilmelerinin sağlanması,
•
Aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılması,
•
Çocukların ve gençlerin sağlıklı gelişimlerinin sağlanmasına yönelik sosyal hizmet faaliyetlerinin yürütülmesi,
•
Aile içerisinde sorun ve çatışma yaşayıp, evlilik birliğinin bozulması noktasına gelen ailelere yönelik aile danışmanlığı, aile terapisi çalışmalarının başlatılması, aile bireylerinin bu süreçleri en az hasarla atlatmaları için destek sağlanması,
•
Aile bireylerinin gereksinim duydukları hizmetlere yönlendirilmesi, bu hizmetlere ulaşım ve hizmetlerin içeriği konularında rehberlik yapılması,
•
Kadınların toplumsal hayatın tüm alanlarında hak, fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmalarına yönelik sosyal hizmet faaliyetlerinin yürütülmesi,
•
İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması,
•
Engellilerin ve yaşlıların toplumsal hayata etkin biçimde katılmalarının sağlanması,
•
Engellilere yaşlılara, şehit yakınları ve gazilere yönelik sosyal hizmet faaliyetlerinin yürütülmesi ve bu alanlarla ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar
A i l e v e To p l u m H i z m e t l e r i G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması çalışmaları yer almaktadır. 81 ilde 171 Sosyal Hizmet Merkezi faaliyetlerine devam etmektedir.
Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) Bakanlığımız koordinasyonunda hayata geçirilen Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) ile; sorun yaşayan bütün dezavantajlı vatandaşlarımıza ulaşılması, ulaşılan vatandaşlarımızın başta sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler olmak üzere kamunun kendileri için sağladığı imkânlar konusunda bilgilendirilmesi, gerekli durumlarda yönlendirilmesi ve yönlendirilen vatandaşlarımızın sorunlarının etkin bir rehberlikle çözülmesi, böylece vatandaşlarımız ile kamu hizmetlerinin buluşturulması amaçlanmıştır. İl Müdürlüklerimize bağlı, mobil bilişim altyapısına sahip ASDEP Görevlileri; •
•
•
•
Sorumluluk alanında adrese dayalı çalışmak, programlı ve düzenli bir şekilde sorumluluk alanındaki aileleri ve kişileri bizzat hanede ziyaret etmek ve periyodik ziyaretler gerçekleştirmek, Ziyaret edilen aile ve kişiyle gerekli güven ilişkisini sağlamak, ihtiyacına ilişkin durumunu anlamak ve ihtiyaç duyulan hizmet veya destek ile ilgili gerekli kurum ve kuruluşlara, yerel yönetimlere ve STK’lara yönlendirmek ve rehberlikte bulunmak, süreci takip etmek ve hızlandırmak, Sorumluluk alanındaki muhtar, öğretmen, din görevlisi, sağlık görevlisi, komşu, aile büyüğü, yörenin ileri geleni gibi kaynak kişilerle ve ilgili kurum ve kuruluşlarla sürekli irtibat içinde bulunmak ve kendisine iletilen bilgileri değerlendirmek ve bu doğrultuda gerekli ziyaretleri gerçekleştirmek. Bakanlık hizmetlerinden faydalanan aile ve kişileri izlemek, hizmetlerin etkinliğine ilişkin gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak gibi konularda görevlidirler.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
Diğer Faaliyetler;
Uyuşturucu ile Mücadelede Acil Eylem Planı ve Sosyal Uyum Merkezleri “Uyuşturucu ile Mücadele Acil Eylem Planı” 2015-2016 yılları için hazırlanmış olup, kısa ve uzun süreli madde bağımlılığı tedavileri tamamlamıştır. 18 yaşın üstünde olan bireylerin gönüllü olarak başvuracağı “Sosyal Uyum Merkezleri”nin altyapı çalışmaları ise devam etmektedir. Roman Vatandaşlarımıza Yönelik Sosyal Politikalar Ülkemizde Roman vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı 12 pilot ilde (Ankara, Adana, Balıkesir, Hatay, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Manisa, Mersin ve Tekirdağ) yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık riskini ortadan kaldırmak, eğitim ve istihdam hizmetlerine erişimi güçlendirmek, okuryazarlık oranını artırmak amacıyla çeşitli programlar gerçekleştirilmektedir. “Roman Vatandaşların Sosyal Bütünleşmesi için Ulusal Strateji Belgesi 2015-2020” in hazırlık çalışmaları ise devam etmektedir. Özel Aile Danışma Merkezleri 2015 Ağustos itibariyle Türkiye genelinde 55 özel aile danışma merkezine açılış izni verilmiş olup bu merkezler tarafından kamu sektörü dışında da aile ve kişilere yönelik danışmanlık hizmetinin verilmesi sağlanmıştır. Afet ve Acil Durumlarda Psiko-Sosyal Destek Hizmetleri Psiko-sosyal Destek Hizmet Grubu 2012’den bu yana aşağıdaki olaylarda psiko-sosyal destek çalışmalarını İl Müdürlükleriyle yürütmüştür. 11 Mayıs 2013 Hatay Reyhanlı Patlaması 19 Mart 2014 Kars TUİK Müdürlüğünde Yaşanan Silahlı Saldırı 13 Mayıs 2014 Soma Maden Ocağı Kazası 22 Temmuz 2014 Diyarbakır Tanker Patlaması 28 Ekim 2014 Ermenek Maden Ocağı Kazası
AİLE 21
6 Temmuz 2015 Salihli Tarım İşçileri Trafik Kazası 17 Temmuz 2015 Zonguldak Toprak Kayması 24 Ağustos 2015 Artvin’de yaşanan Sel ve Heyelan Acil durum kapsamında yer alan Suriyelilere yönelik psiko-sosyal destek hizmetleri devam etmektedir. Bakanlığımız tarafından Hatay, Kilis, Gaziantep, Osmaniye, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Adıyaman, Adana, Malatya ve Mardin illerinde toplam 25 barınma merkezinde Suriye vatandaşlarına psiko-sosyal destek hizmeti verilmektedir. Geçici Koruma Yönetmeliği kapsamında 2015 Ağustos itibariyle 25 barınma merkezinde 259.428 Suriye vatandaşı koruma altına alınmıştır. Sosyal Politika Araştırmaları Türkiye’de aile, kadın, ergen, yaşlı, engelli, çocuk, yoksul ve nüfus konularında sosyal politikaları güçlü bir temele oturtmak amacıyla bu kesimlerin sorunlarını çözebilmek adına son 12 yılda 20’ye yakın araştırma çalışması gerçekleştirilmiştir. •
Türkiye Aile Yapısı Araştırmaları
•
Türkiye’de Ergen Profili Araştırmaları
•
Boşanma Nedenleri Araştırması
•
Türkiye’de Ailelerin Eğitim İhtiyaçları Araştırması
•
Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması
•
Tek Ebeveynli Aileler Araştırması
•
Türkiye’de Ailelerin Refah Düzeyi Araştırması
Bu çalışmalar ışığında Türk ailesinin bugünkü durumu ortaya çıkarılarak hane halkı özellikleri, evlilik, aile içi ilişkiler, akrabalık ilişkileri, çocuk, yaşlı ve diğer toplumsal konulardaki değer ve tutumlar ile aile sorunları hakkında bilgiler toplanmış, sorunların çözümünde bilimsel kaynaklar oluşturulmuştur.
22 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
>> Çocuklara yönelik hizmet politikası çerçevesinde
Evlat Edinme Hizmeti
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün öncelikleri Evlat edinme; durumu evlat edindirilmeye uygun bir •
Çocuğun ailesi yanında bakımı,
•
Evlat edindirilerek bir aile yanında bakımı,
•
Koruyucu aile yanında bakımı,
•
Aile yanında bakımın mümkün olmadığı durumlarda ise kuruluş bakımıdır.
Aile Yanında Destek Hizmeti Bakanlığımız ailenin güçlendirilmesi, her bireyin aile birliği içerisinde desteklenerek korunması yaklaşımı ve gerekli koşullar sağlandığında çocukların yetişebileceği en uygun ortamın, kendi öz ailelerinin yanı olduğu dikkate alınarak 2005 yılından bu yana Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek uygulaması ile ekonomik yoksulluk içindeki çocukların aileleri yanında desteklenmelerine öncelik verilmektedir. 2015 Ağustos ayı itibari ile ekonomik nedenlerle kurum bakımı altına alınan 10.877 çocuğun, sosyal ve ekonomik destek hizmeti ile öz ailesi yanına döndürülmesi sağlanmıştır. Kurum bakımına alınmaksızın ailesi yanında 67.787 çocuk desteklenmektedir.
Koruyucu Aile Hizmeti Koruyucu aile sistemi velayetin öz ailede kaldığı ancak çocuğun bakımının Koruyucu Aile ve Devlet tarafından paylaşıldığı bir modeldir. Çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları sağlanamayan ve evlat edindirilemeyen çocukların, ücretli veya gönüllü statüdeki uygun ailelerin yanında bakımları sağlanmaktadır. Koruyucu aile yanında bakılan çocuk sayısı 1 Ekim 2015 itibariyle 4.471’e ulaşmıştır.
çocukla, durumu evlat edinmeye uygun kişi/eşler arasında hukuki bağlar sağlanarak çocuk ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. Bakanlığımız aracılığıyla 13.975 çocuk evlat edindirilerek, çocukların sıcak bir yuvada büyümeleri sağlanmıştır.
Çocuk Bakım Hizmetleri 0-18 yaş gurubunda haklarında korunma kararı ve/veya bakım tedbir kararı verilmiş olup çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, çocuk evi sitesi ve çocuk evlerinde kalan çocukların korunması, bakımı, eğitimi, bir iş ve meslek sahibi yapılarak topluma yararlı bireyler haline getirilmeleri ile ilgili her türlü çalışma yürütülmektedir. Alternatif sosyal hizmet modellerinden faydalandırılamayan ve hakkında bakım tedbiri uygulanması zorunlu olan çocuklarımız ise yeni hizmet politikamız gereği aile ortamına en yakın olan çocuk evlerinde bakılıp hayata hazırlanmaktadır. Sevgi evleri: Bir apartman dairesinde veya müstakil evlerde 0–18 yaş arasında, aralarında en fazla üç yaş farkı olacak şekilde en fazla 5-6 çocuğun kaldığı, çocukların evim dedikleri evlerdir. Çocuk evleri; her ilin sosyal-kültürel ve fiziksel yapısı, çocuk yetiştirmeye uygun bölgelerinde, tercihen il merkezinde, okullara ve hastanelere yakın olarak belirlenir. Çocuk Evleri Sitesi: Çocuğun güven ve sevgi ortamında büyümesi anlayışıyla en fazla 12 çocuğun kaldığı, çocukların yaşlarına uygun, gelişim ihtiyaçları dikkate alınarak site
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
içerisinde inşa edilen, sıcak bir aile ortamının sağlandığı evlerden oluşan küçük yerleşim birimleridir.
hazırlanmış ve 2015 yılı itibariyle de uygulanmaya başlanmıştır.
Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Yurdu: Çocuklar geleceğimizdir anlayışı ile çeşitli nedenlerle aile yanında bakım hizmetlerinden yararlanamayan çocuklar için hizmet veren kuruluşlar olan çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında yapılan fiziksel düzenlemelerle kapasiteleri düşürülerek toplu bakım hizmetinden vazgeçilmiş, çocuklarımızla daha yakından ilgilenme fırsatı doğmuş, onların hayata hazırlanmalarına rehberlik edilmesi kolaylaşmıştır.
Koruyucu Önleyici Hizmetler
Kuruluşta sunulan bakım hizmetlerinin kalitesinin sürekli olarak geliştirilmesi ve çocukların refahına katkı sağlamak amacıyla 2014 yılında öz değerlendirme sistemi oluşturulmuş olup, bu doğrultuda çocuk bakım kuruluşlarında Öz Değerlendirme Uygulama Rehberi
•
AİLE 23
0-18 yaş grubunda yer alan çocuklarımıza hizmet götürmek amacıyla; •
•
•
Çocukların yaşam koşullarında gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek risk faktörlerinin belirlenmesi, her türlü riskten korunmasına yönelik koruyucu ve önleyici, Çocukların ihmal ve istismardan korunmalarına yönelik toplumu bilgilendirici ve farkındalık sağlayıcı, Çocukların zararlı alışkanlıkların tehlikelerinden korunmalarını sağlayıcı, Özel kreş ve gündüz bakım evleri ile çocuk kulüplerinin işleyişi, etkinlik ve verimliliklerinin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
24 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
Sosyal Rehabilitasyon Hizmeti Bakanlığımız suç mağduru, suça sürüklenen, sokakta ve risk altında bulunan çocuklara özgü Çocuk Destek Merkezleri oluşturmaktadır. Suça sürüklenen, suçun mağduru olan, sokakta ve risk altında bulunan çocuklar ile sosyal risklerle karşı karşıya kalan çocuklarımızın korunması, bakımı ve rehabilitasyonlarının sağlanması kapsamında Bakanlığımıza bağlı olarak 67 Çocuk Destek Merkezi hizmet vermektedir. Çocuk Destek Merkezinde uygulanmaya başlanan Anka Çocuk Destek Programıyla; suça sürüklenen, suç mağduru olan ve sokakta sosyal tehlikelerle karşı karşıya kalan bu çocuklarımızı; düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, yaşam becerisini zenginleştiren, refah ve mutluluk içinde yaşam kalitesini arttıran çocuklar olmaları hedeflenmektedir. Korunma ihtiyacı içinde olup haklarında ilgili mahkemece bakım tedbir kararı verilen çocuklardan uçucu veya uyuşturucu madde bağımlısı olan çocukların Sağlık Bakanlığınca kısa ve uzun vadeli tıbbi tedavi ve
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
rehabilitasyonları tamamlandıktan sonra psiko-sosyal destek hizmeti alabileceği Çocuk Destek Merkezleri Bakanlığımızca oluşturulmuştur.
Çocuk Hakları Alanındaki Hizmetler •
• •
Çocuk haklarının etkin bir şekilde uygulanması ve koordinasyonunun sağlanması için bakanlığımız koordinatörlüğünde 2013-2017 yıllarını kapsayan “Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi” hazırlanmıştır. Strateji belgesinin hazırlık aşamasında çocuk görüşünün alınmasına özel önem gösterilmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesinin ilke ve hükümlerinin toplumun tüm kesimlerine öğretilerek hayata geçirilmesi amacıyla her ilde İl Çocuk Hakları Komiteleri oluşturulmuştur. Ülkemizde her yıl 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında Ulusal Çocuk Forumları düzenlenmektedir. 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü bakanlığımızca her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
Refakatsiz Çocuklara Yönelik Hizmetler Ülkemize düzensiz göç yolu ile gelen ve uluslararası koruma talebinde bulunan refakatsiz çocuklara yönelik iş ve
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 25
işlemlerin İl Göç İdaresi Müdürlüklerince tamamlanmasının ardından bakanlığımıza bağlı kuruluşlarda korunma ve bakım altına alınmakta; barınma, beslenme, eğitim, sağlık vb. tüm hizmetlerden yararlandırılmaktadır. Bu kapsamda, refakatsiz çocukların ihtiyaçları doğrultusunda yedi ihtisas kuruluşu oluşturulmuştur.
Akademik ve Sosyal Başarı
Suriyeli Refakatsiz Çocuklara Yönelik Hizmetler
2014-2015 eğitim öğretim döneminde koruma ve bakım altındaki çocuklarımızdan 377’si özel okula yerleştirilmiştir.
Suriye’de yaşanan iç karışıklık nedeniyle ülkemize sığınarak “geçici koruma” statüsü ile barınan ve özel ihtiyaç sahibi grupta yer alan ve ülkemiz sınırlarında kanunen ya da örf ve adet gereği kendisinden sorumlu bir yetişkinin refakatinde bulunmadığı “refakatsiz çocuk” olduğu tespit edilen çocuklar bakanlığımız hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. 0-12 yaş gurubunda genel öz bakım ve öz yeterliliğe sahip olmadığı tespit edilen çocuklar bakanlığımıza bağlı kuruluşlara alınmaktadır. Temel yaşam becerilerini karşılayabilecek gelişimsel yeterliliğe sahip olan 13-18 yaş grubunda yer alan çocuklar ise bakanlığımız ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı işbirliğinde Adana Sarıçam geçici barınma merkezi içinde oluşturulan çocuklara özgü birimde geçici barındırılmaktadır. Yapılan araştırma neticesinde ülkemiz sınırlarında kanunen ya da örf ve adet gereği kendisinden sorumlu bir yetişkinin tespit edilmesi halinde ailesine döndürülmektedir.
Sokakta Yaşadığı Tespit Edilen Çocuklara Yönelik Hizmetler 2005/5 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Türkiye genelinde uygulamaya konulan “Sokakta Yaşayan ve/veya Çalıştırılan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli” çerçevesinde sokakta yaşayan çocukların sokaktan çekilerek örgün veya mesleki eğitime yönlendirilmeleri, madde bağımlılığı tedavilerinin yapılması, barınma, beslenme, giyim, sağlık, eğitim vb. tüm ihtiyaçlarının karşılanması, toplumla yeniden bütünleştirilmesi sağlanmaktadır. Bu kapsamda, Çocuk Destek Merkezleri bünyesinde oluşturulan resim ve sanat atölyelerinde çocuklarımızın
sanatsal yönlerinin geliştirilmesi hedeflenmekte, boş zaman faaliyetleri için halk oyunları müzik vb. kurslar ile futbol, voleybol, basketbol, masa tenisi, judo, badminton, dağcılık, izcilik vb. etkinlikler düzenlenmektedir.
2002 yılındaki LYS başarısı % 31 iken, bu oran 2 kattan fazla artarak 2015 yılında %71 seviyesine ulaşmıştır. Üniversite sınavına giren 420 çocuğumuz arasından 297’si bir yükseköğretim kurumuna yerleştirilmiştir. Kuruluşlarımızda kalan lisanslı sporcu sayımız 1.990’a ulaşmıştır. Korunma altına alınarak reşit oluncaya kadar bakanlığımızın sunmuş olduğu sosyal hizmet modellerinden faydalananların kamu da istihdam edilmesine çalışılmaktadır. Kamu kurumlarında istihdam edilen çocuk sayımız 1 Ekim 2015 tarihi itibariyle 40.438’ dir.
2014-2015 Proje Çalışmaları • • • • • • • •
•
Sosyal ve Ekonomik Destek Hizmetlerinin Değerlendirilmesi Projesi O’nun Kimsesi Benim Çocuklar için Adalet Projesi Ben2 ( Ben Kare) Projesi Türkiye’de Çocuk Hizmetlerinde Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi Uluslararası Gönüllülük ve Değişim Programı Projesi Nar Taneleri Projesi (Güçlü Genç Kadınlar, Mutlu Yarınlar) Türkiye’de Refakatsiz Sığınmacı Çocuklara Erişim ve Çocuğun Yüksek Yararına Yönelik Hizmet Sunumunun Teşvik Edilmesi Projesi Kanıta Dayalı Mentörlük Eğitimi Projesi
26 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
E n g e l l i v e Ya ş l ı H i z m e t l e r i G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
Engelli ve Yaşlı Hizmetleri
Genel Müdürlüğü
>> Engellilerimizin ve Yaşlılarımızın Kuruluşta Bakımı Engelli Politikası Alanında Son Yıllarda Sağlanan Bakım hizmetleri öncelikle; •
Engelli ve yaşlıları sosyal çevrelerinden koparmadan aileleri yanında desteklemek,
•
Bu imkân bulunmadığı takdirde ev sıcaklığı olan ortamlarda bakım hizmeti vermek,
Bu imkânın da bulunmadığı hallerde ihtisaslaşmış ve düşük kapasiteli bakım merkezlerinde hizmet vermek bakış açısıyla planlanmıştır. Engelli ve yaşlı bireylere yönelik kurumsal hizmetler kapsamında ülke genelinde; •
86 Yatılı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi,
•
101 Umutevi,
•
152 Özel Bakım Merkezi,
•
5 adet Gündüzlü Aile Danışma ve Rehabilitasyon Merkezi
•
65 Huzurevi ve 65 Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi
•
41 Yaşlı Yaşamevi hizmet sunmaktadır.
Engellilerimize hizmet sunan resmi kuruluşların fiziki şartlarının iyileştirilmesine yönelik olarak Engelsiz Yaşam Merkezleri oluşturulmuştur. Ailesinin yanında bakılan engelli bireylerin ihtiyaç duyulması halinde, kısa süreli bakım ihtiyaçlarını gidermek üzere resmi bakım ve rehabilitasyon merkezlerinde yıl içinde otuz güne kadar ücretsiz geçici ve misafir olarak bakım hizmeti verilmektedir.
Gelişmeler
2002-2015 yılları arasında başta Engelliler Hakkında Kanun olmak üzere yapılan düzenlemelerle; Türkiye’de son 10 yıl engellilik alanında devrim sayılabilecek nitelikte adımların atıldığı bir dönemdir. 2005 yılında ülkemizin ilk Engelliler Kanunu çıkarılmıştır. •
•
•
•
Engellilik alanındaki bu olumlu gelişmeler 2010 yılında anayasal düzeye taşınmış ve anayasanın 10. maddesinde yapılan değişiklikle engellilere pozitif ayrımcılık anayasal düzeyde güvence altına alınmıştır. Engellilerin tüm hak ve temel özgürlüklerinde tam ve eşit şekilde yararlanmasının sağlanması ve teşvik edilmesine ilişkin BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme 2007 yılında imzalayarak sözleşmeyi ilk imzalayan ülkeler arasında yer aldık. 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un ikinci maddesinde yapılan değişiklikle aylık miktarları % 200 ila 300 oranlarında artırılarak anlamlı bir tutara ulaşmış, aylık bağlananların kapsamı genişletilmiştir. Bu aylıktan yararlanmak için gerekli olan asgari gelir düzeyi asgari ücretin 1/6’sından asgari ücretin 1/3’üne çıkarılarak gelir düzeyi açısından kapsam genişletilmiştir. Engelli Aylığı: Primsiz sistem çerçevesinde herhangi bir işte istihdam edilememiş veya çalışamayacak derecede engelli olan ve aynı zamanda ekonomik olarak muhtaç durumdaki engellilere ve aileleri muhtaç durumda bulunan engelli çocuklara engelli aylığı bağlanmaktadır. Bu aylıktan yararlananların tedavi giderleri genel sağlık sigortası kapsamında karşılanmaktadır.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
•
• •
•
Evde Bakım Aylığı: Bakıma muhtaç tüm engelliler bakım hizmeti kapsamına alınmış, engellilere evde veya özel bakım merkezlerinde sunulan bakım hizmeti ücretlerinin ödenmesi sağlanmıştır. Birden fazla bakıma muhtaç engellinin bulunduğu hanelerde gelir kriterinin hesaplanmasında, hanede bulunan birinciden sonraki her bakıma muhtaç engellinin iki kişi olarak dikkate alınması sağlanmıştır. 2015 Nisan ayı itibariyle 460.285 engelliye evde bakım hizmeti verilmektedir. 2015 Ağustos ayı itibariyle 152 Özel Bakım Merkezinde 10.710 engellimizin bakım ücretleri karşılanmaktadır. Engellinin sahip olduğu brüt 200 m2’yi geçmeyen bir evi emlak vergisinden muaf tutulmuştur. Konutlarda engellilerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde engellilere yönelik fiziki düzenlemeler yapılırken, proje tadili için kolaylıklar getirilmiştir. 2014 yılında engellilere karşı yapılan ayrımcı uygulamalar için öngörülen 6 aydan 1 yıla kadar olan yaptırım 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak artırılmıştır.
•
•
•
•
AİLE 27
Büyükşehir belediyeleri bünyesinde, bilgilendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek üzere engelli hizmet birimleri oluşturulması sağlanmış ve uygulamaya ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet Birimleri Yönetmeliği çıkarılmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile park etmenin yasak olduğu yerler ve haller başlığı altında “Engellilerin araçları için ayrılmış park yerleri” düzenlenmiştir. Katma Değer Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle engellilerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programları, katma değer vergisinden istisna tutulmuştur. Türk İşaret Dili Sistemi: Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik uyarınca Türk İşaret Dili sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmalara başlanmıştır. Türk İşaret Dili tercümanı ve
28 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
•
•
Dosya
>
öğreticisi sayısının arttırılması amacıyla Talim ve Terbiye Kurulu onaylı eğitim programları hazırlanmış, işaret dili tercümanlarının illerde istihdamı sağlanmıştır. Üniversite öğrencilerinden engelli olanların öğrenime etkin katılımlarını sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu koordinasyonunda, yükseköğretim kurumları bünyesinde, engellilere uygun araç-gereç ve ders materyallerinin, uygun eğitim, araştırma ve barınma ortamlarının temini ile eğitim süreçlerinde yaşadıkları sorunların çözümü gibi konularda çalışma yapmak üzere Engelli Öğrenciler Danışma ve Koordinasyon Merkezleri kurulması sağlanmıştır. Engelli İstihdamı ve Korumalı İşyerleri: İşgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel ve ruhsal engelliler için korumalı işyerlerinin kurulabilmesi amacıyla “5378 sayılı Engelliler Kanunu” ve “Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelik”te gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Getirilen yeni destek hükümleriyle;
Korumalı işyerleri için: • Gelir ve kurumlar vergisinden indirim yapılmasını, • Çevre temizlik vergisinden muaf tutulmasını,
E n g e l l i v e Ya ş l ı H i z m e t l e r i G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
• •
•
•
•
•
•
Korumalı işyerlerinde çalışacak engellilerin maaşlarının bir kısmının, Korumalı işyeri kuran işverenlerin işsizlik sigorta primlerinin tamamının ve işveren sigorta primlerinin bir bölümünün devlet tarafından karşılanması sağlanmıştır. Kontenjan fazlası veya yükümlü olmadığı halde engelli çalıştıran işverenlerin teşvik edilmesi amacıyla sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı karşılanacaktır. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı: İlk defa devlet memuru olarak atanacak engelliler için ayrı ve merkezi bir sınav yapılması uygulaması getirilmiştir. Engelli memurlara ve ağır engelli birinci derece yakını bulunan memurlara bir defa olmak üzere kadro imkanları dahilinde ve teşkilat yapıları gözetilerek istedikleri yere nakil hakkı tanınmıştır. 2014 yılında yapılan düzenleme ile daha önce kamuya sadece memur alınırken, yeni düzenleme ile kamuya engelli işçi alınması için de sınav yapılması suretiyle fırsat eşitliğini sağlanmıştır. Kamuda iş imkânı sağlanan memur engelli sayısı; 2015 Mayıs ayı itibariyle 40.486’yı bulmuştur. Kamu ve özel
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
•
•
•
•
•
•
sektörde istihdam edilen işçi sayısı 2015 Haziran ayı itibariyle 95.165’e ulaşmıştır. Engelli ve Yaşlı Vatandaşlarımızın Ücretsiz Seyahat Hakkı: 2013 yılında yapılan yasal düzenleme ile engel oranı % 40 ve üzerinde olan engelli bireylere ve ağır engelli olan bireylerin birlikte yolculuk yaptıkları refakatçisine demiryolları ve denizyollarının şehir içi ve şehirlerarası hatlarından, belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere aile şehir içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanma hakkı, 65yaşın üstündeki vatandaşlara demiryolları ve denizyollarının şehir içi hatları ile yukarıda sayılan şehir içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak, demiryolları ve denizyollarının şehirlerarası hatlarından ise %50 indirimli olarak yararlanma hakkı getirilmiştir. 2015 yılı Ağustos ayı itibariyle engellilere yönelik 461.858, 65 yaş üstü yaşlılarımıza yönelik ise 6.192.962 olmak üzere toplam 6.654.820 kişinin ücretsiz seyahat kartı hizmetinden yararlanması sağlanmıştır. Engelli Öğrencilerin Ücretsiz Özel Eğitimi ve Taşınması: Taşımalı Eğitim Projesi kapsamında okullara taşınan engelli öğrenci sayısı 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 69.954’e ulaşmıştır. % 90 veya daha fazla olan engelliler ve bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran engellilere tarafından beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı ÖTV den muaf tutulması sağlanmıştır. Erişilebilirlik: Engellilerin toplumsal hayata katılımı önündeki engelleri kaldırmak amacıyla, kamuya açık her türlü alan ve binaların engellilerin kullanımına uygun hale getirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Büyükşehir belediyeleri ile belediyelerin sundukları ya da denetledikleri şehir içi toplu taşıma hizmetleri ile şehirler arası ulaşım hizmetlerinin engellilerin kullanımına uygun hale getirilmesi zorunluluğu
AİLE 29
getirilmiştir. Denetimlere ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği çıkarılmıştır. Kanunda yapılan düzenleme ile erişilebilirlik etkin bir denetim ve izleme mekanizmasının kurulması sağlanmıştır. Erişilebilirlik İzleme Sistemi (ERİS) kurularak yaklaşık 37.000 binanın erişilebilirlik durumu verileri online olarak sisteme girilmiştir.
Projeler • • • •
• • • • •
Engelli Bireyler İçin Hizmetlerin Geliştirilmesi Projesi, Zihinsel Engelli Bireyler İçin Sosyal İçerme Projesi, Avrupa Gönüllü Hizmeti Projesi, Umut Evleri ve Yaşlı Yaşam Evlerinin Birim Sorumluları veya Bağlı Bulundukları Kuruluş Müdürleri Arasında Gözlem ve Deneyim Paylaşımı Projesi, Aktif Yaşamlar İçin Nesiller Arası Etkileşim (AYNA) Projesi (Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi İşbirliğinde). İşe Katıl Hayata Atıl Projesi Engelliler Destek Programı (EDES) Destek Özel Eğitim Hizmetlerinin Verimliliğinin Araştırılması Projesi (DESÖP) Otizm Spektrum Bozukluğu Ulusal Eylem Planı Taslağı
30 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü >>
Dosya
>
Politika Oluşturma Strateji Geliştirme Bilgilendirme ve Bilinçlendirme
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız bünyesindeki Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlendirilmesi, tüm imkânlardan eşit bir şekilde yararlanmalarının sağlanması ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının kamu politikalarının oluşturulmasında dikkate alınması yönünde çalışmalar sürdürmektedir. •
•
•
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
2000’li yıllarda anayasal düzenlemeler başta olmak üzere temel kanunlarda yapılan eşitlikçi reformlarla, Türkiye’de tüm mevzuat, kadın erkek eşitliği ilkesini gözeten ve kadına yönelik şiddete sıfır tolerans tanıyan bir yapıya kavuşturulmaya çalışılmaktadır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un, “Kadına Yönelik Şiddetle ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme konusunda Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)” hükümleri çerçevesinde yürürlüğe girmesi, yasal altyapıyı güçlendirdiğimizin ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir üst seviyeye taşıdığımızın en önemli göstergesidir. İstanbul Sözleşmesi: Avrupa’da kadına yönelik şiddet konusunu insan hakları bağlamında ele alan,
Kurumlar Arası Koordinasyonu Sağlama Koruyucu ve Önleyici Hizmet
bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olan ilk sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesini imzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye’dir. Amaç: • • • • •
Kadına yönelik şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak, Kadınlara yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmak; kadın erkek eşitliğini teşvik etmek, KYŞ ve AİŞ mağdurlarının korunması için politika ve tedbirler geliştirmek, KYŞ ve AİŞ ile mücadelede uluslararası işbirliğini teşvik etmek, Şiddetle mücadelede ilgili kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak.
20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hazırlanırken İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan hükümler esas alınmıştır. 2014 yılında yürütülen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanmasına Yönelik Etki Analizi Projesi sonucunda, 6284
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 31
6284 sayılı Kanun ile 36 ilde hizmetlerini sürdüren Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin 45 ilde açılmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.
sayılı Kanunun uygulanmasında tespit edilen sorunların giderilmesine yönelik çalışmaların; ilgili kurum ve kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları işbirliğinde kapsamlı bir yol haritası hazırlanarak yürütülmesi planlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) bölgesel ofisinin açılmasına ilişkin anlaşma 28 Şubat 2014 tarihinde imzalanmış olup söz konusu ofis İstanbul’da çalışmalarına başlamıştır.
Kadınlara Yönelik Hizmet Kuruluşları ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri): Şiddete uğramış ya da şiddete uğrama riski bulunan kişilerin başvurabileceği, danışmanlık, rehberlik ve yönlendirme hizmetleriyle, ihtiyaç duydukları konularda güçlendirici ve destekleyici hizmetleri veren ve izleme çalışmalarını 7/24 esası ile yürüten merkezlerdir. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında 14 ilde hizmete açılmış olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin ülke geneline yaygınlaştırılması
kararı verilmiş ve Ekim 2015 itibariyle 36 ilde hizmet vermeye başlamıştır. 2015 Ağustos itibariyle toplam 84.215 kişiye hizmet verilmiştir. 81 ilde ŞÖNİM hizmetlerinin verilmesine yönelik kurumsal yapılanma çalışmaları hızla devam etmektedir. •
• • • •
Kadın Konukevleri: Kadına yönelik şiddetle mücadelede kurumsal mekanizmaları geliştirmek konusunda önemli adımlar atılmış olup, Ekim 2015 itibariyle; Bakanlığımıza bağlı 97, Yerel yönetimlere bağlı 33, STK’lara bağlı 3, olmak üzere toplam 133 kadın konukevi 3.413 kapasite ile hizmet vermektedir. İlk Kabul Birimleri: Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine başvuran ve barınma ihtiyacı bulunan şiddet mağduru kadınların ilk gözlemlerinin yapıldığı, psiko-sosyal ve ekonomik durumlarının incelendiği, geçici kabulleri yapılarak iki haftaya kadar kalabilecekleri birimlerdir. 25 ilk kabul birimi Ekim 2015 itibariyle hizmet verir hale getirilmiştir.
32 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
Kadın konukevi ve ilk kabul birimlerinde 2011- 2015 yılları arasında toplam 64.395 kadına hizmet sunulmuştur.
Elektronik Destek Sistemi Kadına yönelik şiddetle mücadelede iki farklı teknik yöntemle takip uygulaması yürütüyoruz. •
•
6284 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi ilgili Kanun kapsamında alınan tedbir kararlarının teknik yöntemlerle takibine izin vermektedir. Bu çerçevede bakanlığımız Ekim 2012’den beri Bursa ve Adana illerinde “Güvenlik Butonu” pilot uygulaması yürütmektedir. 8 Mart 2015’te Ankara ve İzmir illerinde başlatılan yeni bir pilot proje ile şiddet mağduru ve şiddet uygulayanın aynı anda izlendiği etkin bir teknik takip sistemine (elektronik kelepçe) geçilmiştir.
Aile İçi Şiddet ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele •
•
•
2014-2016 yılları arasında yürütülmekte olan “Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi” ile şiddete maruz kalmış kadınlara sağlanacak destek hizmetlerinin kurulması ya da geliştirilmesi yoluyla 26 ilde şiddete karşı korumayı artırmak hedeflenmektedir. “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2007-2010” uygulanmış olup hali hazırda 20122015 Eylem Planı yürütülmektedir. 2016-2019 Eylem Planına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Yeni Eylem Planı, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler, yasal mevzuatımız, 6284 sayılı Kanunun Etki Analizi sonuçları ve TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Meclis Araştırma Komisyonu’nun sonuç raporu da dikkate alınarak hazırlanacak; ilgili kurumlarımız açısından daha güçlü sorumluluklar içeren ve bağlayıcılık gücü daha yüksek bir Eylem Planı olacaktır. 2008 yılında ilki gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması” 2014 yılında yenilenmiş, sonuçları
•
30 Aralık 2014 tarihinde kamuoyu ile paylaşılmıştır. Araştırma sonuçları yeni politikaların oluşturulmasında ve 2016-2019 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planında değerlendirilecektir. Kadın-erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik şiddet konulu eğitim ve seminerlerle; 71.000 polis, 65.000 sağlık görevlisi, 326 Aile Mahkemesi Hâkimi ve Cumhuriyet Savcısı, 47.566 din görevlisine ulaşılmış olup 450.000 erbaş ve erin eğitimleri devam etmektedir.
Kadının Ekonomik Statüsünün Güçlendirilmesi •
•
Ülkemizde, kadınların işgücüne katılım ve istihdamında göz ardı edilmeyecek bir artış gerçekleştiği görülmektedir. Bu kapsamda 2015 yılı Mayıs ayı itibariyle, kadınların işgücüne katılma oranı %32.1, istihdam oranı ise %28.4 oranına ulaşmıştır. Kadın istihdamının önündeki yapısal, toplumsal ve diğer sorunların ortadan kaldırılması için devlet tarafından çeşitli tedbirler alınmakta, teşvik ve destek programları hayata geçirilmektedir. Bu kapsamda 6111 Sayılı Kanun ile kadınlara yeni istihdam imkânlarının sağlanması amacıyla verilen teşvikten faydalanan kadın sayısı Ağustos 2015 Haziran ayı itibariyle 144.489’a ulaşmıştır.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 33
Sosyal Yardımlar >>
Genel Müdürlüğü
2002 yılından bu yana muhtaç ve yoksul toplum kesimlerini koruyarak toplumsal denge ve adaleti sağlamada kullanılan en önemli sosyal politika aracı “sosyal yardımlar”dır. 2002 yılından itibaren: • •
•
•
•
•
• • •
Devletin sosyal harcamaları 18 kat artırılmış, İnsani Gelişme Liginde Yüksek İnsani Gelişme seviyesine çıkılarak, insani gelişme açığını en hızlı kapatan 9. ülke olma başarısı elde edilmiş, Kamu sosyal yardımları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çatısı altında toplanarak kurumsal birliktelik sağlanmış, Tematik ve düzenli yardım programları geliştirilerek yoksul, muhtaç ve dezavantajlı (engelli, kadın, yaşlı) vatandaşlarımıza daha yaygın bir şekilde ulaşılmış, Sosyal yardımların kapsamı genişletilerek, sosyal güvencesi olsa bile dönemsel yoksulluk riski taşıyan kişilerin, afet ve acil durumlardan zarar görenlerin ve şehit yakınları ile gazilerin sosyal yardımlardan istifade etmesi sağlanmış, Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçilerek yoksul vatandaşlarımızın, primleri devlet tarafından karşılanmaya başlanmış ve ücretsiz-kaliteli sağlık hizmeti almaları sağlanmış, Sosyal Konut ve Barınma Yardımları ile vatandaşlarımıza insani barınma şartları sağlanmış, Sosyal Yardımların %92’si nakdi olarak verilmeye başlanmış, Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi hayata geçirilerek yoksul vatandaşlarımızın “muhtaçlıklarını ispatlama külfeti” ortadan kaldırılmıştır.
• •
•
•
•
Sosyal yardıma erişim süresi 15-20 günden dakikalarla ifade edilen bir zaman dilimine indirilmiş, Sosyal Yardım Kartı ve Kısa Mesaj Servisi uygulamaları ile “yardım kuyrukları ve izdihamlar” ortadan kaldırılarak, insan onuruna yaraşır hizmet sunumuna geçilmiş, Hastalık, yaşlılık ve engellilik nedeniyle sosyal yardımlarını almaya gelemeyen kişilere yönelik “konutta ödeme” uygulaması başlatılmış, Tüm sosyal yardım süreçleri elektronik ortamda yapılmaya başlanmış, böylelikle “Yoksulluk Envanteri” oluşturulmuş, kaynak kullanımında hesap verebilirlik ve şeffaflık sağlanmış, Sosyal yardım-istihdam bağlantısı kurularak, sosyal yardım faydalanıcılarının İŞKUR’a yönlendirilmesi ve istihdam edilmesi sağlanmış, istihdamı özendirici yardım uygulamaları yaygınlaştırılmıştır.
34 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
S o s y a l Ya r d ı m l a r G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
Sosyal Yardım Türleri 2013 HANE /
KURUM
YARDIM TÜRÜ
FAYDALANICI
YARDIM TUTARI
3.069.526
4.068.886.795
SAYISI
Fon Kaynaklı Tüm Sosyal Yardım ve Proje Destek Programları (3294 sayılı Kanun gereğince yapılan tüm ödemeler)
(TL)
(hane)
2022 Yaşlı ve Engelli Aylığı (Genel Bütçe) Genel Sağlık Sigortası Prim Destekleri (Genel
2014 HANE /
FAYDALANICI SAYISI
3.005.898
3.325.704.331
YARDIM TUTARI (TL)
4.351.800.501
3.602.740.815
9.111.923
5.725.412.783
425.928
3.497.476.226
450.036
3.982.548.684
62.256
263.117.291
80.281
342.371.000
Muhtaç Aylığı (yetim ve engelliler)
3.524
17.042.064
3.598
20.815.000
İmaret Hizmetleri
20.215
21.591.797
20.215
23.386.000
Vakıflar Genel Müdürlüğü
Burs (ilk ve ortaöğretimdeki muhtaç öğrenciler)
15.000
8.100.000
15.000
8.100.000
SGK
Tazminat Niteliğindeki Primsiz Ödemeler
703.157.586
Milli Eğitim Bakanlığı
Burs (ilk ve ortaöğretimdeki muhtaç öğrenciler)
257.286
234.187.000
285.639
338.837.000
6.182.368
137.018.796
5.583.649
138.735.000
Burs (yükseköğretimdeki muhtaç öğrenciler)
420.962
1.205.540.000
385.500
1.140.029.000
Kredi ve Yurtlar Kurumu
Yemek Yardımı
305.110
324.170.579
366.987
385.905.000
TKİ- TTK
Kömür Yardımı
Belediyeler
Belediyeler
Sosyal
Bütçe)
Yardımlar Genel
Evde Bakım Yardımı (2014’de SYGM’ye
Müdürlüğü
devredildi) (Genel Bütçe)
Aile ve
Çocuk
Sosyal
Hizmetleri
Ekonomik ve Sosyal Destekler (2828 sayılı
Politikalar
Genel
Kanun gereği çocukları muhtaç ailelere) (Genel
Bakanlığı
Müdürlüğü
Bütçe)
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Okul Sütü Yardım
2.096.787
TOPLAM
(hane)
254.814.290
-
805.000.000
21.091.219.539
9.368.920
6.132.726.000
773.472.000
2.159.190 (aile) -
733.932.000 939.592.000 22.914.990.000
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Sosyal Yardım Başvuru Süreci ım Yard su vuru B aş
ım Yard ama rgul So
H ak İnc eden elem e si
Mütevell i Heyeti
Yardım Pro je Destek Kar arı
Puanla
Öd Teslieme m at
B
ka B an Sistemi i lg i
ma
AİLE 35
36 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
S o s y a l Ya r d ı m l a r G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü
Sosyal yardım kapsamında; •
•
•
•
•
2003 yılından beri çocukların düzenli olarak sağlık kontrolüne götürülmesi ve okula devam etmesi şartıyla yaklaşık 3,1 milyon çocuk için annelere nakdi ödeme yapılmıştır. 2012 yılından beri eşi vefat eden ve sosyal güvencesi olmayan kadınlarımıza aylık 250 TL nakdi ödeme yapılmaktadır. Bu programdan 2015 yılı Eylül ayı itibariyle yaklaşık 292.000 kadınımız faydalanmıştır. 2013 yılından beri muhtaç durumda bulunan er ve erbaşların evli iseler eşlerine, bekar iseler annelerine aylık 250 TL nakdi ödeme yapılmaktadır. Bu kapsamda 2015 yılı Eylül ayı itibariyle yaklaşık 89.000 askerimiz için ödeme yapılmıştır. Genel Sağlık Sigortası kapsamında yaklaşık 9.3 milyon vatandaşımızın GSS primi 6,13 milyar TL aktarılmak suretiyle bakanlığımız tarafından karşılanmıştır. 2010 yılından beri sosyal konut programı kapsamında
•
• • • • •
•
yaklaşık 24.000 muhtaç ailenin 100 TL taksit ile ev sahibi olması sağlanmıştır. 2011-2015 yılı Haziran ayı itibariyle sosyal yardım istihdam bağlantısı kapsamında 52.582 kişi işe yerleştirilmiştir. 2015 yılı Haziran Ayı itibariyle; 17 milyon öğrenciye ücretsiz ders kitabı, 2 milyonu aşkın haneye her yıl düzenli olarak yakacak yardımı, Taşımalı eğitimde yıllık ortalama 672.000 öğrencinin öğle yemeği giderlerinin karşılanması sağlanmıştır. Yıllık olarak yaklaşık 280.000 eşi vefat eden kadına aylık 250 TL düzenli nakdi yardım verilmiştir. 2015 yılı Ocak– Haziran dönemi itibari ile eşi vefat etmiş kadınlara 410 milyon TL yardım yapılmıştır. 2022 sayılı Kanun kapsamında (Yaşlılık, Engelli, Engelli Yakını, Silikozis Yardımları) 2011-2015 Haziran arasında toplam 14.453 milyar TL tutarında kaynak aktarılmıştır.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 37
Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı şehitlerin hatıralarının yaşatılması, şehit yakınları ile gazilerin her türlü mağduriyet ve mahrumiyetten korunması amacıyla; ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, şehit yakınları ile gazilere yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek, bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak amacıyla kurulmuştur. >> Şehit Yakınları, Gazi ve Gazi Yakınlarına Verilen Hizmetler
2002-2015 yılları arasında 22.874 hak sahibi kamuda istihdam edilmiştir.
İstihdam hakkı kapsamı genişletildi.
Faizsiz konut kredisi kapsamı genişletildi.
Şehit yakınlarına tanınan istihdam hakkı birden ikiye çıkarılmıştır. Bu hakkı kullanabilecekler içerisine şehidimizin eşi, çocuğu ve kardeşinin yanı sıra şehidin anne ve babası da eklenmiştir. Kabul edilen kanun kapsamında yaklaşık 35.000 kişinin istihdam hakkından faydalanması öngörülmektedir.
Hak sahipleri 2015 yılı için 86.000,00 TL tutarında yirmi yıl vadeli faizsiz konut kredisi kullanabilmektedir.
Vazife ve harp malullüğü kapsamındaki TSK mensubu ve güvenlik görevlilerinden hayatını kaybedenlerin yakınlarına iki, malul olanlara bir istihdam hakkı sağlanmıştır. Vazife malullüğü kapsamında bulunan diğer kamu görevlilerinden hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve malul olanlara bir istihdam hakkı sağlanmıştır. Terör mağduru sivil vatandaşlardan terör eylemleri nedeniyle hayatını kaybeden veya engelli hale gelenlere bir istihdam hakkı getirilmiştir. MKE Kurumunda patlama sonucu hayatını kaybeden işçiler ile 13.05.2014 tarihinde Soma ve 28.10.2014’te Ermenek’te ve bu iki tarih arasında meydana gelen maden kazasında hayatını kaybeden işçilerde istihdam hakkı kapsamına alınmıştır.
Ücretsiz Seyahat Kartı kapsamı genişletildi. 2014 yılında yürürlüğe giren yasal düzenleme ile şehit yakını, gazi ve gazi yakını, vazife malulü ve yakını, vatani hizmet tertibinden aylık alanlar ve yakınlarına ait Ücretsiz Seyahat Kartlarının basım ve dağıtım işlemleri sürmektedir. Gazilerimizin 25 yaşından küçük çocukları ile anne ve babalarına da ücretsiz seyahat hakkı getirilmiştir. 06.10.2015 tarihi itibariyle 96.474 hak sahibine ücretsiz seyahat kartları ulaştırılmıştır. Su ve elektrik ücret indirimi kapsamı genişletildi. Şehit yakını ve gazilerimize konutlarında tükettikleri elektrik ücretinde % 40, su ücretinde % 50 indirim sağlanmıştır. Vazife ve harp malullüğü kapsamında su ve elektrik ücretlerinde indirim imkânından yararlanamayanların tamamı bu haktan yararlanma imkânına kavuşmuştur.
38 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Dosya
>
Bakım desteği iki katına çıkarıldı. Başkasının yardım ve desteği olmadan yaşayamayacak derecede ağır malul olan gazilerimize sağlanan bakım desteğinin köy korucuları ile sivil vatandaşlara da verilmesi sağlanmış olup, bu destek asgari ücretin net tutarının iki katına çıkarılmıştır. Ek Ödeme ve Eğitim - Öğretim yardımı kapsamı genişletildi. Vazife malullüğü kapsamında ek ödeme ile eğitim-öğretim yardımı alamayanların da bu imkândan faydalanması sağlanmıştır. Ayrıca özel eğitim okullarında eğitim görme zorunluluğu olan engelli çocuklarımızın da bu haktan yararlandırılması sağlanmıştır. Tüm vazife ve harp malullerinin çocuklarına öğrenim durumlarına göre yılda bir kez yapılan ödeme tutarları 20152016 öğretim yılı için şu şekildedir: İlköğretim : 1.246,26 TL Lise
: 1.869,39 TL
Yüksekokul : 2.492,52 TL Askere giden er ve erbaşların ailelerine yardımlar yapılmaktadır. Sosyal yardımların kapsamı genişletildi. Şehit yakınları ve gazilerimize herhangi bir sosyal güvenceleri olup olmadığına bakılmaksızın sosyal yardım yapılabilme imkanı getirilmiştir. Vazife malulü, er-erbaşlar ile kamu görevlilerinin anne ve babalarına aylık bağlamada aranan muhtaçlık şartı kaldırıldı. Patlayıcı maddeler ile ilgili düzenleme yapıldı. Patlayıcı maddelerinin incelenmesi, muhafazası, nakli, imha edilmesi ve zararsız hale getirilmesi işlemleri sebebiyle hayatını kaybedenler veya malul olanların, 2330 sayılı Kanun kapsamına alınarak haklarının genişletilmesi (maaşlarında artış, şehitler için iki, gaziler için bir istihdam hakkı, tazminat vb.) sağlanmıştır.
Ş e h i t Ya k ı n l a r ı v e G a z i l e r D a i r e s i B a ş k a n l ı ğ ı
Terör olayları sonucu hayatını kaybedenlerin yakınları ile malul olanlara tazminat hakkının yanında maaş hakkı getirildi. Terör mağduru sivil vatandaşlara tazminat ve aylık hakkı verildi. Er ve erbaşlar ile vazife malulü kamu görevlilerine de derece kademe ilerlemesi yapılarak aylıklarında artış sağlandı ve uygulama farklılıkları giderildi. Trafik ve yol güvenliği ile tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde görevli iken hayatını kaybeden ve malul olanların 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilerek haklarının genişletilmesi sağlandı. Ayrıca güven ve asayişi ihlal eden eylemler ile kaçakçılığa ilişkin eylemlerin önlenmesine yönelik görev yapan mülki idare amirleri de kanun kapsamına dâhil edildi. Polis okulları ve askeri okullarda okumaya hak kazanıp geçici kaydı yapılan veya yaşları on sekizin altındaki öğrencilerin teröre hedef olması sebebiyle yaşamını yitirmesi ya da malul olmaları durumu Terörle Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirilerek maaş ve diğer haklardan yararlanabilmeleri sağlandı. Malullerin Çalışması Durumunda Maluliyet Aylığının Kesilmemesi Sağlandı. Çalışmaya devam eden malullerin maluliyet aylığı kesilmeyerek iki aylığı birden alma ve sonraki çalışmalarından dolayı emekli olabilme imkânı getirilmiştir. Yurtiçi ve yurtdışı Şehitliklerin bakım onarımı yapıldı. Yapımı biten şehitlik, anıt ve alan düzenlemesi; • • • • •
Rize Hemşin Ali Paşa Şehitliği Edirne Asker Hastanesi Şehitliği Derbent Şehitler Anıtı Trabzon Hayrat Kaymakamlığı Ölümsüz Kahramanlar Projesi Edirne Şükrü Paşa Anıtı Alan Düzenlemesi
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
Yapım, bakım ve onarımı devam eden şehitlik ve alanlar ise; • • • • • •
Sarıkamış Harekât Alanı Düzenlenmesi ve Kazım Paşa Tepesi Anıtı, Bayburt Şehitlik Alanı Düzenlemesi Hindistan Sümerpur Şehitlik Çalışmaları Polonya Krakow Şehitlik Çalışmaları Slovakya Şehitlik Çalışmaları Myanmar Thayet Türk Şehitliği’dir.
Şehit Yakını ve Gazilerimiz için yapılan sosyal etkinlikler • • • •
18 Mart Şehitler Günü Anma Etkinliği Anneler Günü Etkinliği Şehit Yakını ve Gaziler için; 81 ilimizde ramazan ayında verilen iftar yemeği, 19 Eylül Gaziler Günü etkinlikleri’dir.
Şehit Yakını ve Gazilerimiz İçin Gerçekleştirilen Projeler
AİLE 39
•
Gazilerin 1. Kıbrıs Buluşması • Biz Değil miydik! Projesi, • Kosova’dan Türkiye’ye Gönül Köprüsü Projesi, • İstanbul’dan Kıbrıs’a Bisiklet ile Barış Turu Projesi, • Gazilerin Çanakkale Buluşması Projesi, • Gazilerin 2. Kıbrıs Buluşması Şehit yakınları ve Gazilere yönelik Rehabilitasyon Merkezlerinin yapımına başlandı. •
Şehit yakınları ve gazilerimizi sosyal ve kültürel bakımdan desteklemek ve topluma adaptasyonlarına katkıda bulunmak amacıyla eğitici, geliştirici, danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin verileceği şehit yakınları ve gazilere yönelik bir merkezin hayata geçirilmesi planlanmaktadır. Bu amaçla Çanakkale Rehabilitasyon Merkezi Projesi yatırım programına alınmıştır. Kars Rehabilitasyon Merkezi yapım çalışmaları ise devam etmektedir.
40 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Sanat
>
Ya z ı n ı n Ta r i h s e l S ü r e c i v e K a l i g r a f i
Serdar KİPDEMİR Kaligraf
yazının tarihsel süreci ve
>> Yazıya ait ilk işaretlerin tarih sahnesinde Sümerlilerin yaşadığı, Mezopotamya olarak bilinen bölgede İ.Ö. 3200’lerden itibaren ortaya çıktığı görülmektedir. Stilus adı verilen kemik, ahşap veya benzeri maddeden yapılmış yazı aracı ile ıslak kil üstüne bastırılarak elde edilen şekillerin biçim olarak çiviye benzerliğinden dolayı günümüzde bu sembol ve işaretler çivi yazısı olarak adlandırılmıştır.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 41
Kaligrafi kelimesinin kökeni yunanca ‘’Kallos’’ (Güzel) ve ‘’Graphos’’ (Yazı) kelimelerinin birleşmesi ile türemiştir. Her milletin kendi alfabesini kullanarak belli kurallar, kaideler ve disiplin çerçevesinde özgün yorumlarını da katarak ifade ettiği çalışmalara güzel yazı yazma sanatı yani uluslararası ortak kullanımla “kaligrafi” diyebiliriz.
Çivi yazıları Sümerlilerin ardından Akad, Elam, Asur, Pers ve diğer bölge halkları tarafından İsa’nın doğumundan sonraki yüzyıla kadar çağlar boyunca farklı kültürlerin en önemli iletişim aracı olmuştur. Taş üstüne yazılan anıtsal yazıların dışında tarihin akışı içinde her medeniyet günlük yaşamda yazı yazmak amacıyla içinde yaşadığı coğrafyanın en uygun malzemesini kullandı. Örneğin Mısırlılar, Nil Nehri’nin geçtiği bölgede bol miktarda yetişen ve papirüs olarak bilinen saz bitkisinden faydalanmışlardır. Bitkinin gövdesinin alt kısmındaki özden kesilen ince şeritlerin yan yana yerleştirilmesiyle oluşturulan iki tabakanın yatay ve dikey konumda üst üste getirilmesinden sonra yassı taş veya benzeri bir araçla dövülerek inceltilip yüzeyi yazı yazmaya uygun hale getirilerek elde edilen ruloları kullanmışlardır. Uzak Doğu’da ise palmiye bitkisinin yaprakları yazı yazmak için en uygun malzemeydi. Bunların dışında günlük kullanımlarda yaygınlaşan ve parşömen adıyla bilinen yazı malzemelerinin de oğlak, kuzu ve sığır gibi hayvanların derilerinden işlenerek ilk çağlardan itibaren binlerce yıl kullanıldığı bilinmektedir.
Papirüs ve parşömen ilk çağlardan itibaren günlük yaşamın gereksinimleri düşünüldüğünde yazı yazmak için en önemli malzemeler olmuşlardır. Çağlar içinde kullanıla gelen Mısır’da papirüs üstüne yazılmış hiyeroglif, demotik ve hieratik yazı çeşitlerinde uygulanan yüzeye, kaleme ve mürekkebe bağlı olarak kaligrafik çekişler açıkça görülebilir. Fenike yazıları da kullanımlarında harf karakterlerinin iniş, çıkışları ile satırlar içinde serbest akışları nedeniyle kaligrafiye yatkındırlar. Yunan Linear Kapital ve Roma dönemi Latin Kapital yazıları da papirüs ve mum yüzeylere çizildiklerinde, akıcı italik vurgu çekişleri, hızlı yazımda elin serbest tavrıyla oluşan italik ve oval form yapıları, bugün kullanmakta olduğumuz kursiv ve script yazılarda görülen harf birleşimleri ile kaligrafik görsellere sahiptirler. Kaligrafi kelimesinin kökeni yunanca ‘’Kallos’’ (Güzel) ve ‘’Graphos’’ (Yazı) kelimelerinin birleşmesi ile türemiştir. Her milletin kendi alfabesini kullanarak belli kurallar, kaideler ve disiplin çerçevesinde özgün yorumlarını da katarak ifade ettiği çalışmalara güzel yazı yazma sanatı yani uluslararası ortak kullanımla “kaligrafi” diyebiliriz.
42 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Sanat
>
Kaligrafi, harflerin ve diğer tüm işaretlerin serbest veya tasarlanmış kompozisyon uygulamalarında çok değişik malzeme kullanımlarının da avantajıyla kişisel tavrın öne çıktığı, çizgisel uyum ve anlam içeren, formlarda estetiğe sahip olgularıyla sanatla bütünleştiği yerde durur. Elin işlekliği ile yazıp çizmek ve çizilenlerden soyut ve somut formlar oluşturmak, özellikle de hızlı yazıp çizmek kaligrafinin sevdiği tarzdır. Yazı karakterleri farklı yüzeyler üstüne bu yöntem ile çizildiğinde kişiselleşir, yani kişinin ruh haline ve tavrına göre biçimlenip özgünlük kazanırlar. Her türlü yazı karakteri yetenekli ellerde kaligrafinin elamanı gibi kullanılarak işlevselleştirilebilir. Buna bağlı olarak kişisel ve özgün sınırsız sayıda görsel sanatsal çalışmalara ulaşılabilir.
Ya z ı n ı n Ta r i h s e l S ü r e c i v e K a l i g r a f i
Kaligrafi yazı sanatında, tasarımlarda, özgün çalışmalarda yazı stillerine göre, çok değişik uçlar kullanılmasına rağmen özellikle, geleneksel olarak kullanılan Quill Pen (kuş tüyü kalem), script uçlar, kesik uç kalem takımları, özel olarak tasarlanmış mürekkep kartuşlu kalemler, çelik kesik metal uçlar (O-N-Z-A-T-R-S-M gibi seri uçlar), ahşap, bambu el yapımı kalemler vb. gibi yazı yazma materyallerini sayabiliriz. Kaligrafi, öncelikle yoğun süslemeli ve dekoratif bir işlevi üstlenmesine karşın söz konusu yazı olduğunda, kaligrafik çizgi çekişleri ile harf ve işaretlere ne kadar farklı biçim verilirse verilsin okunaklığın da korunması gereklidir. Bu nedenledir ki yazının her türlü yüzey üstündeki uygulanabilirlik durumlarında okunabilir olması onun değişmez kaderidir.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 43
Yurt dışında kaligrafi sanatı en az resim sanatı kadar ilgi görmektedir ve yediden yetmişe birçok insanın hobileri arasında yer almaktadır. Yurt dışında kaligrafi eğitimine gösterilen hassasiyetin ülkemizdeki eğitim kurumlarında da olması gerekir.
Kaligrafi Sanatının Dünyadaki Yeri ve Önemi Kaligrafi sanatı yurt dışında bilhassa Amerika, İngiltere ve Avustralya’da büyük ilgi görmektedir. Bu ülkelerde kaligrafi sanatına gereken değer verilmiş ve olağanüstü bir alt yapı oluşturulmuştur. Amerika’da birçok üniversitenin grafik tasarım bölümlerinde kaligrafi dersleri okutulmaktadır. Ayrıca her eyalette onlarca özel kaligrafi okulları bulunmaktadır. Bu okullar ve üniversiteler her yıl seminerler, geleneksel yarışma ve sergiler düzenlemektedirler. Yurt dışında kaligrafi sanatı en az resim sanatı kadar ilgi görmektedir ve yediden yetmişe birçok insanın hobileri arasında yer almaktadır. Kaligrafinin çok fazla ilgi görmesinden kaynaklanan bir ticaret alanı da doğmuştur. Davetiye, kartpostal, logo vb. tasarımlar kaligraflar tarafından yapılmaktadır. Böylece bu sanat oldukça geniş bir istihdam alanı oluşturmuştur. Teknolojinin en ileri düzeyde olmasına rağmen yurt dışında birçok insan, sanata ve sanatçıya duyduğu ilgi ve saygıdan
dolayı işlerini kaligrafi sanatçılarına yaptırmaktan oldukça büyük onur ve haz duymaktadırlar. Örneğin Amerika’da gelenek haline gelen davetiye zarflarının yazıları kaligrafi sanatçıları tarafından yazılmaktadır.
Türkiye’de Kaligrafi Sanatı Ülkemizde kaligrafi sanatı bilhassa batı kaligrafisi çok iyi bilinmemektedir. Bunun temelinde yatan neden Türkiye’de kaligrafi sanatı eğitiminin olmamasıdır. Yurt dışında kaligrafi eğitimine gösterilen hassasiyetin ülkemizdeki eğitim kurumlarında da olması gerekir. Üniversitelerimizin güzel sanatlar fakültelerinin grafik tasarım bölümlerinde kaligrafi dersinin okutulmasında bu anlamda çok büyük faydası olacaktır. Zira bir tasarımcının en özgür ve sınırsızca kullandığı yegâne aracı kalemidir. Türkiye’de kaligrafiye gönül vermiş ve bu sanat çerçevesinde kendisini çok iyi yetiştirmiş değerli hocalarımız var ancak herhangi bir devlet kurumundan gerçek manada
44 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Sanat
>
destek alamadan şahsi gayret ve imkânları ile sanatsal çalışmalarına devam etmektedirler.
Kaligrafi Sanatı İle Neler Yapabilirsiniz Öncelikle kaligrafi sanatını öğrenerek günlük hayatımızdaki el yazılarımızı düzeltebiliriz. 21. yüzyıla adım attığımız bu dönemde insanların el yazıları maalesef çok kötüye gitmektedir. Çünkü bilgisayar dünyasının bizi tembelleştirmesinden ötürü el yazısı pratiğine gereken önemi veremiyor ve bu konuya pek fazla zaman ayıramıyoruz. Kaligrafi çok pratik yapmakla öğrenilebilecek bir sanattır. Ne kadar fazla uygulama yaparsanız kaligrafi de o kadar başarılı
Kaligrafi Sanatının İnsan Hayatına Kattığı Değerler •
• • • • • • •
• • • •
Duygularımızı ve düşüncelerimizi doğru, güzel, etkili bir şekilde ifade edebilmemizi ve duygu dağarcığımızın gelişmesini, Günlük hayatta kullandığımız yazıların biçimine ve imla kurallarına uymayı alışkanlık haline getirmemizi, Kişiliğimizin ve yaratıcılığımızın gelişmesini, Ortaya çıkan eserler sayesinde özgüven kazanmamızı, Sahip olduğumuz yeteneklerimizin farkına varmamızı, Mükemmeli yakalayabilmek için eleştiriye açık olmamızı, Araştırmacı ruhumuzun gelişmesini, İşe yaramaz diye tabir edilen birçok malzemeyi atmak yerine onları faydalı bir şekilde sanat aracı olarak kullanabilmemizi, Kitle iletişim araçlarında bu sanatın etkilerini kavrayabilmemizi, Sanatın ve sanatçıların önemini kavrayabilmemizi, Meslek hayatımızda saygın bir kariyer oluşturmamızı, Yaptığımız işlerde sabırlı titiz ve dikkatli olmamızı sağlar.
Ya z ı n ı n Ta r i h s e l S ü r e c i v e K a l i g r a f i
olursunuz. Bu uygulamaları yaptığımız zaman doğal olarak çalışmalarımız günlük hayatımızdaki el yazılarımıza ve imla kurallarımıza da yansıyacaktır. Kaligrafi insanlar için eşsiz bir hobidir. Bu sanat ile yaratıcılık ruhunuzun sınırlarını zorlayacak ve inanılmaz güzel eserlerin altına imzanızı atacaksınız. Yapmanız gereken tek şey hayal etmek ve bu hayalinizi kaleminizle kâğıt üzerine dökmeniz olacaktır. Sevdiklerimize hediye vermek bizleri çok mutlu eder. Eğer bu hediyeyi el emeğimiz ile hazırlarsak bu daha da bir önem ve anlam kazanacaktır. Hazırlamış olduğumuz hediyeleri kaligrafi sanatı ile süsleyerek onları daha da dekoratif hale getirebiliriz.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 45
Tolunay SANDIKCIOĞLU
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
tarihin
tatlı sayfaları
>>
Tatlı; en özel ikramlarımızın, en leziz tariflerimizin gizli öznesi… Dostlarımızla çayın kahvenin yanında paylaştığımız, çocuklarımıza “Sürpriz!” nidalarıyla sunduğumuz harika yiyecek… Bu sayıda tatlı yazalım, tatlı okuyalım dedik ve tatlıyla ilgili bazı tarihî bilgileri derledik.
“Olgum ögüt algıl biligsizlig kiter Talkan kiming bolsa agnar pekmes katar.”
Türklerin eskiden tatlı yemeyi sevmediği, hatta erkeklerin tatlı yemesinin ayıp sayıldığı çeşitli kaynaklarda geçer. İbn-i Battûta’nın naklettiğine göre, “Beni öldürsen de yemem” diyecek kadar tatlıya tepki duyan Türkler, Müslüman olduktan sonra balın, pekmezin, zamanla da şekerin önemli tüketicilerinden olur.
onların nezdinde ayıp karşılanır! Ramazan ayı içinde Sultan Uzbek’in huzurunda bulunuyordum. O gece arkadaşlarımın yaptıkları tatlıdan bir tabak sundum sultana. Sultan sadece parmağıyla dokunup tatmakla yetindi, bir daha da elini sürmedi.” Fakat bir başka yolculuğunda, Hindistan’ın Türk kökenli hükümdarı Gıyâseddin Tuğlukşah’ın sofrasında bol bol tatlı şerbetler içildiğini, hükümdarın helva ve kadı lokmasını beğenerek yediğini de görüp kaydeder.
On birinci yüzyıl kaynaklarından Divân-ı Lügâti’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmut, uwa, kagut gibi tatlılardan söz etse de sözlüğün genelindeki yemek isimlerine göre tatlılar çok kısıtlı bir yer tutar. Suvar, Kıpçak ve Oğuz dillerinde bal şeklinde kullanılsa da, diğer Türk boylarının bala “arı yagı” dedikleri de bilinir. Lügât’te bekmes şeklinde geçen pekmez o dönemde kavutla birlikte kullanılır: On dördüncü yüzyılın önemli seyyahı İbn-i Battûta Kıpçak Türklerinin tatlı kültüründen şöyle bahseder: “Tatlı yemek
(Oğlum öğüt al, bilgisizliği gider; kimin kavutu varsa ona pekmez katar)
İslamiyet’le birlikte bin bir çeşit tatlıyla tanışan Türkler zamanla Şam’ın şekerlemeleriyle, Bağdat’ın helvalarıyla boy ölçüşecek kadar ustalaşır. Doğu’nun Batı’yı yüzyıllarca etkilediği alanlardan biri hâline gelen tatlılar, sosyal yaşamda önemli bir yere sahip olur; düğün, doğum, sünnet gibi kutlamalarla dinî bayramlarda ikram edilir. İslamiyet’te, tatlı sevgisi imandandır ve bir hadise göre “mü’min tatlıcıdır”.
46 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Kültür
>
Ta r i h i n Ta t l ı S a y f a l a r ı
On yedinci yüzyılın ünlü seyyahı Evliya Çelebi, İstanbul’daki envaiçeşit tatlıcı esnafının belli başlılarından söz ederken zerdecileri, pâlûdecileri (pelte), aşurecileri, köftercileri (pekmezli sucuk), şekercileri bir bir sayar. Amma velâkin helvacıları saymaz, çünkü Evliya Çelebi helvacılarla helva çeşitlerini saymaya bir dalarsa, çıkamayacağından korkar. Mekke’deki Serad Dağı’nda şeker kamışı yetişmesi, Hz. Muhammed döneminde bir tüccarın Medine’ye şeker getirmesi ve şekerin Abdullah b. Câfer tarafından alınıp halka dağıtılması şekerin bu dönemde bilindiğini gösterir. Hz. Muhammed’in tatlıyı, özellikle de balı çok sevdiğini Hz. Aişe aktarmıştır. Baldan yapılan tatlı, bir çeşit helva olarak bilinen felluzec dönemin zenginlerine has bir yiyecek olarak karşımıza çıkar. Hurmadan yapılan pek çok tatlı çeşidi de mevcut olan Arap dünyasındaki bu lezzetleri zaman içerisinde keşfeden Türkler tatlı yemeye gittikçe alışır ve tatlıcılığı ilerletir. On yedinci yüzyılın ünlü seyyahı Evliya Çelebi, İstanbul’daki envaiçeşit tatlıcı esnafının belli başlılarından söz ederken zerdecileri, pâlûdecileri (pelte), aşurecileri, köftercileri (pekmezli sucuk), şekercileri bir bir sayar. Amma velâkin helvacıları saymaz, çünkü Evliya Çelebi helvacılarla helva çeşitlerini saymaya bir dalarsa, çıkamayacağından korkar. Osmanlı’da helva gerçekten de başlı başına bir konu. Sarayda helvalar haricinde baklava, reçel, rub (marmelat) ve macun türünden çeşitli tatlılar imal edilirdi. Burada üretilen hamurlu tatlıların en önemlisi, kayıtlarda bazen rikak bazen de baklava olarak geçen rikak baklavasıydı. Osmanlı’da kayıtlara geçtiği ilk tarih 1473 olan baklava, iftar ve bayram sofralarının vazgeçilmezleri arasında yer alırdı. Ulûfe ödemelerinin yapıldığı günde ve ramazan ayının on beşinde Hırka-i Şerîf ziyaretinin ardından yeniçerilere de dağıtılırdı.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 47
Rikak baklavasının yufkaları sadeyağla kızartılır, yeniçerilere sunulanında tatlandırıcı olarak büyük miktarda bal ve çok daha az oranda şeker kullanılıp içine badem katılırdı. Eski İstanbul konaklarında baklava tepsisine en az yüz tane yufka konurmuş ve ziyafette konuklar yarım metre yukarıdan altın bir lira bırakırmış. Bırakılan para, yufkaların inceliği ve kıtırlığı sayesinde dibi bulursa ne âlâ! Ev sahibi göğsünü gururla kabartıp parayı aşçısına ödül olarak verirmiş, baklava yenmeye değer bulunurmuş yani… Yok, eğer para baklavaya saplanıp kalırsa aşçıbaşının vay haline! Tepsi derhal mutfağa yollanır, ev sahibi kendisini rezil rüsva olmuş sayarmış. Bu hikâye genelde son dönemlere atfedilse de Evliya’da da aynen geçiyor. Ünlü seyyahımıza göre, iyi bir baklava kağnı tekerleği kadar büyük ve de kat kat olmasına rağmen ufacık bir paranın ağırlığıyla çökecek kadar yumuşak olmalıymış ve Belgrad’da yediği baklavalar aynen anlattığı gibiymiş. Sarayda sıkça yapıldığı tespit edilen diğer hamur tatlısı ise kadayıftır. İlgili kayıtlarda kadayıftan kadayıf-ı hassa olarak bahsedilmesi ve tatlının vâlide sultanla hünkâr için yapıldığına vurgu yapılması bu tatlının sarayda az sayıda kimse tarafından tüketilebildiğini gösterir. Zerde, saray halkının tamamının yeme imkânı bulduğu nişastalı bir tatlıdır. Zerde yapımında pirinç, şeker ve nişastadan başka, renk verici safran, öğütülmüş fındık ve badem kullanılır. Mutfak defterlerinde paluze ve peltelere vurgu yapılsa da çeşit ve içerikleri tam olarak belirtilmemiştir. Osmanlılar, içinde pirinç unu, süt ve şeker olan her karışıma genel olarak muhallebi der. Fatih Sultan Mehmed döneminin mutfak defterlerinde muhallebi için tavuk alındığı kaydı vardır. Tavukla yapılan bu muhallebinin, tavukgöğsü olduğu söylenebilir. İlginçtir ki bugün Türk tatlısı zannettiğimiz tavukgöğsüyle kazandibi Roma-Bizans mutfağından Osmanlı’ya geçmiştir ve et içeren bu tatlılar günümüzde de severek tüketilir.
Romalı ünlü gurme Marcus Gavius Apicius, eseri “De re conquinaria libri decem”de bildiğimiz tavukgöğsü tarifini neredeyse aynen verir: “Yeni kesilmiş bir tavuğun göğüs etleri didiklenir ve kaynamakta olan süte katılarak pişirilir. Tokmakla dövülerek iyice ezilen tavukgöğsüne tat vermesi için bal, koyulaşması için de çekilmiş badem eklenir.” Yüzyıllar boyunca Avrupa’da blancmange adıyla yapılan tavukgöğsü, Ortaçağın sonlarında birden yok olsa da İstanbul’da yapılmaya devam edilmiş ve hatta tatlının Türk usulü bir türü olan “kazandibi” ortaya çıkmıştır. Osmanlı’da acaba ne kadar tatlı çeşidi varmış diye merak edenler için küçük bir bilgi: Kanûni Sultan Süleyman’ın oğulları şehzade Bâyezid ile Cihangir’in sünneti ve kızı Mihrimah Sultan’la Rüstem Paşa’nın evliliği nedeniyle 27 Kasım 1539 Perşembe günü başlayan ve 13 gün süren sûr-ı hümâyûnda (düğünde) 117 çeşit ekmek, yemek ve tatlı ikram edilmiş. Şenliğin kına gecesinde de 53 çeşit tatlı ve şekerli kurabiye varmış. Sizi bilmem, ama benim canım tatlı çekti. Tatlı yiyelim ki tatlı üzerine sohbete başka sayılarda devam edelim; öyle değil mi? Afiyet, bal, şeker olsun.
48 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Gezi
>
A n a d o l u ’ d a n B e ş Ta r i h i A d r e s
‘anadolu’dan
beş tarihi adres Melih Uslu
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
Selçuklu eseri Yivli Minare, UNESCO Dünya mirası eski bir liman şehri, şifalı antik havuzlar, göz alıcı mozaikler ve dev heykeller... İşte her adımda binlerce yıllık kültür birikimine açılan çok özel mekânlar.
AİLE 49
50 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Gezi
>
A n a d o l u ’ d a n B e ş Ta r i h i A d r e s
ANTALYA KALEİÇİ
>>
Uluslararası Antalya Havalimanı’nı şehir merkezine bağlayan 17 kilometrelik yol, palmiyelerin süslediği modern kent manzaralarıyla başlıyor. Tıpkı Eyfel Kulesi gibi şehre bir kimlik kazandıran Yivli Minare’nin firuze renkli taşlarla bezeli zarif gövdesi göz kamaştırıyor. Antalya ve yakın çevresinin güzelliklerini keşfedeceğimiz gezimizin ilk durağı ise Kaleiçi Mahallesi oluyor. Tarihi konakları, minareleri, sokakları ve sakin avlularıyla Kaleiçi, kentin geleneksel dokusunu yaşatan turistik bir mahalle. Kaleiçi’nde neredeyse tüm evler, birer iç avluya ya da bahçeye açılacak şekilde inşa edilmiş. Kenti saran surlar gibi avluları da limon ve portakal bahçeleri kuşatmış. Bir labirenti andıran daracık taş sokakların ucu, sayısız sürprizle örülmüş antik bir limana çıkıyor. Butik otele dönüştürülmüş tarihi konaklar,
tropikal ağaçların gölgelediği havuzlu avlular, kalem işleriyle bezeli cumbalı evler, ahşap süslemeleri ve otantik dekorasyonlarıyla 19. yüzyıl zarafetini günümüze taşıyor. Geleneksel kent yaşamından kesitler görmek için eski bir Osmanlı konağında hizmet veren Suna - İnan Kıraç Müzesi’ne uğramalısınız. Bu ilginç mekân özellikle Osmanlı çini ve seramikleriyle dikkat çekiyor. Surların doğusunda bulunan üç geçitli Hadrianus Kapısı, Roma döneminin görkemini günümüze taşıyor. Selçuklular tarafından yaptırılan Kesik Minare’nin yanı sıra Mevlevihane, Alaaddin ve Atabey Medreseleri, Kaleiçi’ndeki zarif İslam eserleri arasına yer alıyor. Limandaki gezi teknelerinden birine atlayıp Antalya kıyılarında boylu boyunca uzanan falezleri keşfetmek ise unutulmaz bir deneyim vadediyor.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
EFES
İzmir’in kapı komşusu olan Selçuk, Türkiye’nin en önemli tarihi zenginliklerinden birini, antik çağın görkemli kenti Efes’i barındırıyor. Kısa bir süre önce UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine kabul edilen bu antik yerleşim, görülmeye değer dev bir hinterlanda sahip. Ashab-ı Kehf (Yediuyurlar), Meryem Ana Manastırı, İsa Bey Camii, St. Jean Kilisesi ve Ayasuluk Kalesi’nin de aralarında bulunduğu çok katmanlı tarihsel yapısıyla birlikte dünya mirası seçilen Efes, bir günde gezip bitirilemeyecek zenginliklere sahip. Antik dönemde yarım milyona ulaşan nüfusuyla Anadolu’nun en büyük metropolü unvanını kazanan Efes’in tarihi, günümüzden 5 bin yıl önceye uzanıyor. Roma döneminde büyük bir liman şehri olan Efes, nehirlerin yüzyıllarca yıl taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden uzaklaşmış. Altın çağını yaşadığı M.Ö.
AİLE 51
2 binli yıllarda bir bilim, felsefe ve sanat şehri olan Efes’in, birçok önemli filozof ve matematikçi yetiştirdiği biliniyor. Asırlar boyu Efes’in fikir adamlarını besleyen Celsus Kütüphanesi, bugün bile bütün görkemiyle ayakta. Şehrin iki amfi tiyatrosundan büyük olanın kapasitesi 25 bine varıyor. Sütunlu Cadde’ye bakan Yamaç Evler ise rengârenk freskleri ve mozaikli havuzlarıyla gerçek birer başyapıt. Buraya kadar gelmişken Selçuk’taki Efes Müzesi’ne uğramamak eksiklik olur. Yakın zaman önce yenilenerek eser sayısı beş kat arttırılan müze, Efes’te bulunmuş pek çok antik esere ev sahipliği yapıyor. Bu eserlerden biri de dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Artemis Tapınağı’nın en gözde parçası Artemis Heykeli.
52 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Gezi
>
A n a d o l u ’ d a n B e ş Ta r i h i A d r e s
HİERAPOLİS Bu kez Güney Ege’de travertenler şehri olarak anılan Denizli’ye uzanıyoruz. Antik dönemde Lykos adıyla anılan Çürüksu Vadisi’nin altındaki termal kaynaklar, bölgede antik dönemden bu yana pek çok şehrin kurulmasına neden olmuş. Görkemli Hierapolis antik şehri de bunlardan biri. Bembeyaz travertenleriyle tanınan Pamukkale’nin hemen yanı başına kurulan ören yeri, 1988 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alıyor. Antik dönemin önde gelen sağlık merkezlerinden biri olan Hierapolis’in Roma İmparatorluğu hâkimiyetinde bulunduğu dönemdeki nüfusu 100 binlere kadar çıkmış. Şehirdeki antik tiyatroların, yapılar kompleksinin ve mezar alanının büyüklüğüne bakıldığında buranın geçmişte büyük bir şehir olduğunu anlamak zor değil. Tapınakların, pazar alanlarının ve çeşitli anıtların sıralandığı antik
caddede yürümek ise çok keyifli. Ören yerinin içinde bir de arkeoloji müzesi bulunuyor. Geniş salonlarıyla dikkat çeken müzede, göz alıcı rölyeflerden antik takılara insan boyunu aşan heykellerden amforalara kadar zengin bir çeşitlilik sergileniyor. Hierapolis’i ziyaret edenler, devrilmiş sütunlar arasındaki antik havuzda yüzerek asırlar öncesinde olduğu gibi sudan şifa bulmanın keyfini çıkarabiliyor. Şifalı antik havuzların halen kullanılabildiği Anadolu’daki yegâne yer burası. Hierapolis’e gidecek olanlara bir de önerimiz var. Uçsuz bucaksız ova manzarası ve buzlanmış bir şelale görüntüsü veren Pamukkale travertenleri günbatımı saatlerinde muhteşem görünüyor. Buranın biraz kuzeyinde ise kırmızı travertenleriyle ünlenmiş Karahayıt adlı bir yer daha bulunuyor.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 53
TROYA Çanakkale’nin Tevfikiye Köyü’ndeki efsaneler kenti Troya, gördüğü ilgiden olsa gerek, olumlu yönde değişimler geçirerek zevkli bir gezinti alanı sunuyor. Öyle ki renk renk çiçeklerle süslü bahçeleri, yılankavi yürüyüş parkurları, bilgi levhaları ve ilginç müzesiyle dikkat çeken Troya’da bir tam gününüzü rahatlıkla geçirebilirsiniz. Milli park statüsüyle koruma altına alınmış, zeytin ağaçlarıyla kaplı geniş bir doğal alan içersinde bulunan ören yeri, UNESCO tarafından da dünya kültür mirası kabul ediliyor. M.Ö. 3 binli yıllarda kurulan antik şehrin girişindeki dev tahta at, Avrupa kültürünün en eski yazılı metinleri olarak kabul edilen Homeros destanlarına konu olmuş Troya Savaşı’nı simgeliyor. Toplam 9 yıl süren savaşta Troya’yı ele geçiremeyen Akhalılar, askerlerini tahta bir atın içine
gizleyip düşmanlarının kalesine sızdırarak zafere ulaşmayı başarmış. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan şehir surları, tapınak kalıntıları, antik tiyatro ve yapı temelleri arasında gezinirken, şehrin farklı dönemlerde yapılmış katmanlarını fark edebilirsiniz. Troya’yı merkez alıp yakın çevredeki tarihi mekânları keşfetmek başlı başına bir fırsat sunuyor. Çünkü tarihi ve doğasıyla büyük bir öneme sahip Çanakkale tam bir gezi coğrafyası. Çanakkale Savaşları’nın azametli ruhunun hâlâ hissedildiği kentte, iskele meydanında gezindikten sonra, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Çimenlik Kalesi’ni ziyaret etmek elinizde. Günümüzde Deniz Müzesi’ne ev sahipliği yapan tarihi yapının bahçesindeki ünlü Nusret Mayın Gemisi de fazlasıyla görülmeye değer.
54 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Gezi
>
A n a d o l u ’ d a n B e ş Ta r i h i A d r e s
AFRODİSYAS Ege bölgesinin verimli ovaları ve tarım alanlarıyla ünlü tarihi şehri Aydın yakınlarındaki Afrodisyas’ı görmek için sebep çok. Kavak ağaçlarıyla bezeli yüksek platodaki müthiş konumu ve restore edilmiş etkileyici yapılarıyla göz dolduran antik şehir, Roma klasik çağının en nadide heykel koleksiyonlarından birine sahip olmasıyla ilgiye değer. Kaliteli mermer ocaklarının yanı başında bulunan yerleşim, antik dönemde heykel atölyeleriyle nam salmış. M.Ö. 2 binli yıllarda dünyanın dört bir yanından gelen heykeltıraşlar ve taş yontma ustalarının çekim merkezine dönüşen şehir, sınırları içersinde pek çok yontu ustası yetiştirmiş. Afrodisyaslı heykeltıraşlar, Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanındaki önemli projelerde görev almışlar. Öyle ki kudretli imparator Hadrianus’un Roma’daki meşhur Tivoli bahçelerinde bulunan villası için bile sipariş almışlar.
Bir zamanlar halka açık heykeltıraşlık yarışmalarının düzenlendiği kentte, gün yüzüne çıkarılmış heykeller, devasa rölyefler, kabartmalı tapınak alınlıkları, bitki motifli sütun başları ve birbirinden zarif lahitler ören yerinin girişindeki Afrodisyas Müzesi’nde sergileniyor. Kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan heykellerin en güzelleri 1979 yılında keşfedilen Sebasteion Tapınağı’nda bulunmuş. Tapınağın yaklaşık yüz metrelik yolunu süsleyen iki yüz kadar antik panonun çoğu müze ve bahçesinde sergileniyor. Afrodisyas’ı ayağa kaldıran kişi olarak tanınan Prof. Kenan Erim’in, New York Üniversitesi’nin desteğiyle gerçekleştirilen buradaki kazılara başkanlık ettiği biliniyor. 1990 yılında hayata veda eden ünlü bilim adamının mezarı da ören yerinde bulunuyor.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 55
Necati BULUT
bu maçlar daha antrenman Gazi Osman Çakmak İle Röportaj
>> Onu Mehmetçik Vakfı’nın etkileyici reklam kampanyasıyla
tanıdık. Reklam filminde önce mahalle arasında arkadaşlarıyla top koşturan bir çocuk olarak görünüyordu ve gol atınca sevinçten onu kutlamaya gelen arkadaşlarına “Bu maçlar daha antrenman ilerde çok büyük bir futbolcu olacağım ben” diyordu. Gerçekten de Gazi Osman Çakmak, böyle bir insan. Hep bir sonraki ve daha zorlu maçlara hazırlanmak için antrenman yapar gibi yaşıyor. Başına gelen zorlukların üstesinden gelmeyi de bu şekilde başarabilmiş. Karamsarlığa kapılmadan, yılgınlığa düşmeden… Futbol onun hayatında hep çok önemli bir yerde durmuş. 1997 yılında gazi olmasına neden olan terör olayı başına gelip sol ayağını kaybettiğinde ise hayata küsüp kabuğuna çekilmek yerine yaşama daha sıkı sarılmış, olumsuz bir hayat tecrübesiyle karşılaştığında bile mutlu olmanın birçok yolu ve şekli olduğunu keşfetmiş. Bugün hem Tsk Rehabilitasyon Merkezi Engelliler Spor Kulübü ampute futbol takımının kaptanlığını yapıyor hem de Ampute Milli Futbol Takımı formasını gururla giyiyor. Gazi Osman Çakmak ile Mehmetçik Vakfı için çekilen tanıtım filmi ve futbol tutkusu üzerine konuştuk. Keyifli okumalar…
56 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Gazi Osman Çakmak
Osman Bey bize kendinizi biraz tanıtır mısınız? Mehmetçik Vakfı’nın etkileyici reklam kampanyasında göründünüz, öncesi ve sonrasıyla ilgili hayatınız hakkında bilgi alabilir miyiz? Reklam, hoş bir sürpriz olarak başımıza geldi ama öncesinden yani askerlik döneminden söz edersem; her Türk evladı gibi vatani görevimizi yapmak için ellerimiz kınalandı 1997 yılında askere uğurlandık. Acemi birliği ve ardından usta birliği yani Şırnak Besta’ya askerliğimizi tamamlamak için gittiğimiz dönemde başımıza gelen acı bir olay neticesinde sol ayağımı kaybettim. Her dönem değişik faaliyetler oluyor biliyorsunuz, o zamanlar bölücü terör örgütü biraz daha mayın üzerinde yoğunlaşmıştı. Amaçları büyük bir eylem yapmaktı diye düşünüyorum. Tabii bizde de ecdatlarımızdan miras bir gelenek olan vatanımızın bölünmez bütünlüğü için bir karış toprağımızı bile vermeyiz mantığıyla ve üstlerimizin emir komutasında bir gün sabah beş sıralarında yol emniyeti almak amacıyla hareketlendik. Hem sivil halkımızın güvenliği hem de askeri araçlarımızın birliğe gıda sevkiyatını daha rahat yapabilmesi için gittiğimiz görev alanına mayın döşemişler. Taciz ateşinin ardından mayına basmam sonucu sol ayağımı kaybettim.
Taciz ateşiyle sizleri mayınlı bölgeye yönlendirdiler sanırım? Yani ateş anında mevziye geçerken gerçekleşti olay. Onlar da mevziye döşemişler zaten mayını. Sisli bir havaydı termal kameralar bu yüzden fayda sağlamıyordu. Mayına bastıktan sonra komutanımız soğukkanlı bir şekilde sakin olmamı sağladı. Zaten bu gibi durumlar için gerekli eğitimi de almıştık. Daha sonra devletimizin imkânlarını kullanarak hızlı bir şekilde Şırnak Devlet Hastanesi’ne doğru yola çıktık. Komutanlarımız ve silah arkadaşlarım da vardı yanımda, hep beraberdik. Onların sesleri tatlı tatlı derinlerden geliyordu ama bir yandan da üşüme hissi vardı. Bir titreme sanki soğuk bir duş almışım gibi serinlik çöküyordu. Ameliyat masasına yattığımda başımdaki doktorlardan biri “Evlat bir isteğin, arzun var mı?” diye sordu. “Hocam,
annem beni tek ayakla görmesin, ben futbol oynamayı çok seviyorum, ayağımı kesme benim” dedim. “Tamam, evlat” dedi, sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda 20 yaşımda hayatımın değiştiğini, çok farklı bir dönemin içine girdiğimi anlamıştım. O uyanışı anlatamam, çok farklı bir duyguyla uyandım. Kolay mı ayağımdan biri yoktu artık. Daha sonra ailemin büyük bir desteği oldu. Biz de söz konusu vatan ise diye başlayan cümle vardır ya hani, bazen birileri bunu sözde söyler ama her Türk evladının bu sözü içtenlikle söylemesi gerekir.
Dilerseniz biraz daha güzel şeylerden bahsedelim. Mehmetçik Vakfı’nın bu yıl ki reklam yüzüsünüz. Bundan dolayı sıkça basın yayın organlarında, televizyon kanallarında yer alıyorsunuz. Tanınmaya başlamışsınızdır da muhtemelen. Nasıl tepkiler alıyorsunuz? Oldukça gurur verici bir olay. Reklamın misyonu da belli zaten. Sizin de röportaja başlamadan önce değindiniz
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 57
gibi duygu dolu bir çalışma bu. Şehit ailelerine ve gazilere yardım eden başka bir değişle mensubu olduğum kurumun tanıtımını amaç edinmiş bir reklam olduğu için tereddütsüz oynadım. Reklamla ilgili olarak her hangi birinin ağzından güzel sözler duymak insanı mutlu ediyor elbet. İnsanda hayata biraz daha tutunma arzusu oluşturuyor. Ben daha güzel ne yapabilirim diye düşünmeye başlıyorum. Nasıl vatan için bir ayağımı feda ettiysem ve onurlu gazilik unvanını taşıyabiliyorsam bu reklamda oynamam da benzer bir gurur oluşturuyor. İşte ampute milli futbol takımında oynamamız, dereceye girmemiz gibi örnekler de sıralayabilirim. En son Meksika’da yapılan dünya şampiyonasında ay yıldızlı bayrağımızı 24 ülke arasında platforma çıkarıp milli marşımızı okutmayı başardık mesela. Her vesileyle mutlu olmamızı sağlayan olaylar bunlar.
“
Ameliyat masasına yattığımda başımdaki doktorlardan biri “Evlat bir isteğin, arzun var mı?” diye sordu. “Hocam, annem beni tek ayakla görmesin, ben futbol oynamayı çok seviyorum, ayağımı kesme benim” dedim. “Tamam, evlat” dedi, sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda 20 yaşımda hayatımın değiştiğini, çok farklı bir dönemin içine girdiğimi anlamıştım. O uyanışı anlatamam, çok farklı bir duyguyla uyandım. Kolay mı ayağımdan biri yoktu artık.
58 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
Mehmetçik Vakfı’nın reklam yüzü olmak bir bakıma sizin gibi gazileri temsil etmek anlamına da geliyor, bu durum gururlandırıcı olduğu kadar sorumluluk da yüklüyordur eminim. Hem de nasıl? Ama daha çok gurur yönü ağır basıyor. Mehmetçik Vakfı’nın kuruluş misyonu zaten bellidir. Sizin, benim hatta bakanlıklar ve başbakanlık gibi kurumların kısaca Türkiye’de yaşayan her hayırseverin bağışlarıyla bir araya getirilen maddi olanakları belirli bir havuzda toplayıp şehit ailelerinin ve gazilerin faydasına en güzel şekilde sunmak. Tabi böyle bir kuruma reklam yüzü olmak bize ayrı bir gurur verdi. Şehit tabutu ortaya geldiğinde, ey şehidim sen rahat uyu biz emanetinin bekçileriyiz diyoruz. Bu durumda bir bakıma emanetimize sahip çıkmak gibi düşünülmeli. Ne kadar doğru bir karar verdiğimi de reklamı gördükten sonra fark ettim.
Reklamdaki esas tema, futbol tutkusu üzerine kurgulanmış. Sizin hayatınızın da önemli bir kısmını oluşturuyor futbol… Söyleşimizden önceki hazırlık çalışmamda edindiğim bilgiye göre askerlik öncesinde de bir futbol geçmişiniz varmış. Hatta profesyonel olmaya çok yaklaşmışsınız. O yıllarda belki de hayalini bile kuramayacağınız bir futbol kariyerine ise gazi olduktan sonra kavuşmuşsunuz. Gerçekten hayat size ilginç bir hediye vermiş. Evet güzel bir tespit gerçekten. Ben İstanbul’da Zeytinburnuspor’da başladım futbola. İstanbul’a okumak için gitmiştim ama okuyamadım ve futbola devam ettim. Tabi imkânlar şimdiki gibi değildi. Kalabalık bir aile olmamızın payı da var bu tercihte. En büyük hayalim ay yıldızlı formayı giymekti. O yıllarda kaptanlık düşünmedim, olmayacak bir düşünce gibi geliyordu bu. Hayalimin en olanaklı şekli iyi bir kulüpte futbol oynamak ve milli takımda top koşturmaktı. Ve bu hayal gazi olduktan sonra gerçekleşti. Hayata küsmedim mücadele ettim demek ki
>
Gazi Osman Çakmak
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
bunda da vardır bir hayır diye düşündüm. Ulaşamayacağım hayallere razı olduktan sonra şimdi ay yıldızlı formayla ve kaptanlık pazubentiyle ülkemi temsil etmek için sahaya çıktığımda bunun kıymetini biliyor ve şükrediyorum.
Futbol sizin yaşamınızda çok önemli bir şans olmuş aslında. Hayata tutunma aracı olarak, kariyer oluşturma bakımından ve diğer pek çok açıdan da... Hani eskilerin bir tabiri vardır ya, hayat gailesi oyalanmakla geçer diye, futbol sizi aynı zamanda rehabilite etmiş ve amacının ötesine geçerek oldukça faydalı bir tedavi vazifesi görmüş. Benim durumumda olan o kadar çok kişi var ki onlar da benzer duygular yaşıyorlardır. Bir uyanıyorsun ki ayak yok. Artık işe yaramayacak bir insan olarak düşünüyorsun önce kendini. Daha sonra önünde öyle bir hayal var ki çoğu insanın yakalayamayacağı bir hayal. Profesyonel pek çok futbolcuya kısmet olmaz ay yıldızlı formayı giymek. Milli takım kaptanı olmak ise tarif edilemez bir gurur. Ve kariyerimizde dereceler de var. Şimdi bir dünya şampiyonluğu hedefimiz var biz bunu çok istiyoruz. Desteklerle ve çok çalışarak elde edilebilecek bir dünya şampiyonluğu emeklerimizin mükafatı olacaktır eminim. Çok güzel özetlediniz durumu aslında, kendi hayatım için söylersem futbol beni ayağa kaldırdı. Hem ruhen hem de fiziksel açıdan. Aksi olsa ne bileyim hayata bir yerinden tutunma amacım da olmazdı gibime geliyor. Ya da oldukça zorlanırdım sanırım.
Öyle anlıyorum ki şu anda yaşamaktan memnun olduğunuz güzel bir hayatınız var. Hiç düşünüyor musunuz bu olumsuz olay başıma gelmemiş olsaydı acaba hayatım nereye doğru giderdi diye? Geçmişimizi, yaşadıklarımızı sorgulamazsak zaten başarı gelmez. Nerden nereye geldik diye bir bakmamız bizim için oldukça faydalı bir alışkanlık olsa gerek. Bilemiyorum şartlar nasıl gelişirdi. Belki iyi bir hocaya denk gelip profesyonel
AİLE 59
futbolcu olurdum. Belli olmazdı neyin ne olacağı ama hedeflerimiz arasında ay yıldızlı formayı giymek vardı onu da gazi olduktan sonra giymek kısmetmiş.
Aslında bir bakıma çocukluk hayalinize daha uzun olan başka bir yoldan ulaşmışsınız, demek ki hayatta tutku sahibi olmak önemli bir meleke. Bazıları güzel bir arabaya binmek ister. Bunu hayallerinin son noktası olarak görür. Benim hayalimde de milli takımda oynamak vardı. Bir de milli takım kaptanı olmak ayrı bir gurur oldu tabi.
Şu an hayatınızdan genel olarak memnun olduğunuzu söyleyebilir misiniz? Evet iyi bir ailem var, çevremden ve iş ortamımdan da memnunum. İyi bir takımda futbol oynuyorum. Şükürler olsun diyorum. Her şey dört dörtlük olmuyor ama yetinmesini bilince mutluluk çok uzaklaşmıyor insandan. Bazı engelli kardeşlerimiz var onların önlerine engeller koyuluyor o engeller önlerinden kaldırılsa benim gibi mutlu olacaklardır diye düşünüyorum.
Söz hazır buraya gelmişken sizin gibi gazi olan ya da gazi olmayıp da engelli olanlar için şöyle bir uygulama yapılsa daha iyi olurdu, hayatları bu şekilde daha olumlu bir seyre doğru ilerlerdi dediğiniz bir şey var mı? Tabi ben bu konularda her vesileyle düşüncelerimi dile getirmeye çalışıyorum. Bu tür zorluklar yaşayan insanlara yapılabilecek en olumlu davranış onların özgüven kazanmasına aracılık edebilmek. Sen yapamazsın değil sen daha iyisini yaparsın şeklinde yüreklendirmek. Hani hep söylenen bir klişe söz vardır ya; balık vermek değil balık tutmasını öğretmek gerek diye, aynen bunu kastediyorum. Ankara’da yaşadığımız için buradan örnek verelim; bir engelli kardeşim Ankara’dan İstanbul’a gidecek, yanında biri senle beraber gitsin demek yerine sen kendin halledersin diye yüreklendirmek daha uygun bir davranış olur. Bizim
60 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Gazi Osman Çakmak
insanımız duyarlıdır. Yaşlı bir insanı gördüğümüz zaman nasıl elinden tutup yardım ediyoruz, tek başına bir yolculuğa çıkan engelli kardeşimize de yardım edilir ve böylece bir özgüven gelir ona. Kendimize ne kadar güveniyorsak bu tip konularda yaşadığımız topluma da güvenmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Galiba engelli insanlara yapabileceğimiz en büyük yardım onların özgüven kazanmalarına imkân sağlayabilmek? Özgüven çok önemli, sen yapamazsın tek başına bu işin altından kalkamazsın dememek lazım. Şartları da düşünerek rahat hareket etme imkanını sağlamak gerekir. Ben gazi olduktan sonra memlekete yani Tokat’a gittim. Sonra oradan tek başıma Ankara Gata’ya gelmem gerekti. Diğer gazi arkadaşlar yanlarında biri ile gelebiliyorlardı ancak. Refakatçi olmadan gelebilmenin kendileri için zor bir olay olduğunu düşünüyorlardı. Ben yaşama ihtimalim olan zorlukları göze alarak bu tip tecrübeleri edinmem gerektiğini anladım. Ailem de endişeleniyordu ama bana bu yolda çok özgüven verdiler. Yapabileceğimi hissettirdiler. Sahipsiz de bırakmadılar tabi. Gazi olduktan sonra yaşadığım tecrübelerde etrafımdaki insanların bana bakış tarzı acıma duygusuyla alakalı olmadı. Bu da az önce değindiğimiz özgüven duygusunu kazanmama yardımcı oldu. Böylece kendimi eksiksiz normal bir vatandaş olarak kabul ettim ve ettirdim.
Son olarak ülkemizde son zamnlarda artan terör olaylarından dolayı gündem hepimiz için üzücü olaylarla dolu bir hale geldi. Bu tip haberleri basın yayın organlarında gördüğünüzde neler hissediyorsunuz, acılar tazeleniyor mu? 1997 yılında gazi oldum. Ondan önce de terör olayları yaşanıyordu, sonra da yaşanıyor. Çok üzülüyorum tabi bu duruma. Ben Brezilya, Meksika, Arjantin, İngiltere ve Rusya gibi pek çok ülkeye gittim. İnanın ülkemiz gibisi yok. Bu kadar güzel bir başka yer daha görmedim. Kültür, inanç,
saygınlık… Tabi bunu bozmak isteyecek güçler olacaktır. Bu amaçla insanların zaaflarından faydalanıyorlar. Yazık günah; gördüğümüzde üzülüyoruz 20 yaşında kardeşlerimiz, bedenlerinden bir parçayı orda bırakıyorlar. Düşünsenize bir şehit çocuğunun küçük yaşta yaşadıklarını. Belki de doğmamış bir çocuğun babası şehit oluyor ve annesi onu bir ömür boyu babasız büyütüyor. Ne büyük bir sorumluluk… Sürekli artan bir yükle yaşamaya çabalıyor. Tüm bunları düşündükçe üzülüyorum haliyle. Eminim benim gibi bu ülkede yaşayan milyonlarca insanı da üzüyordur. Bir şehit evladı için farklı bir saygınlık gösterilmeli ki en azından çektiği sıkıntıları bir nebze olsun unutturabilelim. Şehit eşinden yardım eli hiç eksik edilmemeli ki o da benim ülkem işte bu diyebilmeli. 18 yıl önce gazi oldum ben, o gün de terör vardı bugün de terör var. Son olarak naçizane bu tür olumsuz düşüncelere teşebbüs edenlere bu şeklide can yakarak hiçbir şeye çare bulunamayacağını söylemek isterim.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
AİLE 61
Necati BULUT
kum sanatçısı
veysel çelikdemir ile röportaj
Devletin koruması altında büyüyüp, öğrenim hayatını tamamlamış ve bugün alanında önemli bir sanatçı haline gelmiş olan kum sanatçısı Veysel Çelikdemir, yaptığı gösterilerle resim sanatına bambaşka ufuklar açıyor. Kum üzerinde adeta sihirli dokunuşlarla ortaya çıkardığı resimleriyle izleyenlere büyülü dünyaların kapılarını aralıyor. >>
Işıkla aydınlatılmış bir masa üzerinde kum taneleri ile yapılan ve resmin bir türü olan kum sanatı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda popülaritesini artıran bir güzel sanatlar dalı. Gösterilerdeki sunum çeşitliliği, eserlerin icra ediliş şekli, sanatçının üretim yaparken seyircilerin de aynı mekanda bulunması ve resmin yapılış sürecine tanık olunması diğer görsel sanat dallarından ayrılan
farkları olarak dikkat çekiyor. Kum sanatı, icra hızının esere yansıması ve kullanılan malzemenin sıra dışılığı açısından da oldukça ilginç bir sanat dalı. Bir sanatçının en büyük hayali olan kalıcılık ise bu türün garip bir muamması halinde varlığını sürdürüyor. Zira ortaya çıkan eserin kalıcılığı dakikalarla hatta saniyelerle sınırlı. Sanatçı hayal gücüyle yeteneğini belli bir ahenkle resmine yansıtıp ortaya
62 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Veysel Çelikdemir
Güzel sanatlar literatüründe “Sand Animation” (kum animasyonu) olarak yer alan bu sanat dalı aynı zamanda bir performans gösterisi olarak da biliniyor. Resim ile illüzyon arası bir temaşa keyfi sunarken, izleyenlere tılsımlı bir dünyanın kapılarını aralıyor. Bu görsel şovu katıldığı yetenek yarışmasıyla geniş kitlelere duyurmayı başaran Veysel Çelikdemir ise kum sanatına gönül vermiş bir sanatçı. oldukça kısa bir süre zarfında etkileyici bir çalışma çıkarıyor ama eserin ömrü üreticisinin bir el darbesi ile tükeniveriyor. Bu durum çoğu zaman izleyende bir hayal kırıklığı oluştursa da eserlerin daha üst bir gerçeklik dünyasında kalıcılığını sanki sonsuza dek koruyacağı hissi bir bakıma seyircinin ruhuna ilham oluyor. Tabi bu görsel ziyafete işitsel bir ahenk katmak için eserin ortaya çıkış süresi boyunca tema ile uyumlu bir müziğin icra-i sanata eşlik etmesi de oldukça önemli. Daha çok “new age” tarzı müziklerin seçilme nedeni ise dinlendirici yapısı ve seyircilerde ruhsal hatta sedatif bir etki oluşturmasından dolayı düşünülmüş olsa gerek. Resme uyumlu seçilmiş bir müzik, sanatçının performansını olumlu anlamda etkilese de aslında gösterinin sunumu açısından değerlendirilmesi gereken yardımcı enstrümanlardan biri. Müzik tercihi sanatçının meşrebine ve yapılan eserin içeriğine göre başka türlere de kayabiliyor. Performansın etkileyiciliğini her ne kadar ses yani müzik artırsa da esas estetik sihir, ışık kullanımında gizli olarak düşünülebilir. Güzel sanatlar literatüründe “Sand animation” (Kum animasyonu) tabiriyle anılan sanat dalının dünya çapında en ünlü temsilcisi İsrailli sanatçı Ilana Yahav olarak anılıyor. Ülkemizde ise son yıllarda katıldığı yetenek yarışmasıyla ünlenen Veysel Çelikdemir bu türün en “yetenekli”
temsilcilerinden. Sanatçı güzel sanatlar formasyonuna sahip olmanın sağladığı olanaklarla ve estetik yeterliğe hakim uygulama metotlarına uyumlu çalışmalarıyla kum sanatına katkılar sunmaya devam ediyor. Kum sanatının, ülkemizde son yıllarda gördüğü bu ilgiyi bir de sanatçının sözleriyle dinleyelim istedik. Keyifli okumalar.
Öncelikle son dönemlerde katıldığınız televizyon programlarıyla tanınmaya başladınız ama sizi bilmeyen okurlarımız için cevaplar mısınız, Veysel Çelikdemir kimdir, kum sanatından başka ilgilendiğiniz sanat dalları da var mı? 1983 Yozgat Çayıralan doğumluyum. İlköğrenimimi Yozgat’ta orta ve lise öğrenimimi Kırşehir’de tamamladım. Anadolu güzel sanatlar lisesi resim bölümünden mezun olduğum yıl Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünü kazandım ve takiben buradan mezun oldum. Bir sanatçı olarak bütün sanat dallarına ilgim var ama profesyonel anlamda ilgilendiğim başka bir sanat dalı yok. Yani bir sanatsever olarak estetik ve etkileyici olan diğer pek çok sanat dalını da takip etmeye ve diğer türlerden kendi profesyonel alanıma taktı sağlamaya çalışıyorum.
11 | Temmuz Ağustos Eylül 2015 |
Kumla olan bu güzel maceranız nasıl başladı ondan bahsedelim, bu sanat türüyle ne zaman tanıştınız ve hayatınıza etkileri nasıl oldu? Hemen her çocuk gibi plajlarda, oyun parklarında vs. kumla oynadığınız oyunlarda da yaşıtlarınızdan ayrıcalıklı bir yeteneğiniz var mıydı? Çocukluk döneminde birçok çocuğun zevkli oyun aracı olan kumla hiçbir ilgim olmadı aslında. Kum sanatıyla üniversite döneminde tanıştım diyebilirim. Tanıştığım anda zaten hayatım da değişmeye başladı. Fakat ilk uygulamalarda başarılı olduğumu söyleyemem. İlerlemek için sanatın malzemelerini tanımanın onunla haşır neşir olmanın ve çalışmanın şart olduğunu anladım. Ülkemizde kum sanatını icra eden kimse yoktu o dönem. Bu yüzden de başkalarının keşfettiğini yeniden keşfetmek zorundaydım. Deneme yanılma yoluyla zaman içerisinde çalışmalara başladım.
AİLE 63
Fırçanın ve kalemin saatler içinde oluşturduğu büyüyü kum, dakikalar hatta saniyeler içerisinde oluşturuyordu. En etkileyici ve beni içine çeken kısmı da bu oldu. Sonrasında katıldığım Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışması hayatımda dönüm noktasıdır. Bunların hepsi de kum sayesinde oldu.
Sanat antolojilerinde ya da estetik teori kaynaklarında hep yedi sanat dalının varlığından bahsedilir. Peki, kum sanatını bunlara ek bir sanat dalı olarak mı adlandırırsınız yoksa resim sanatının bir alt dalı olarak bahsetmek daha mı doğru? Diğer bütün sanat dallarını göz önüne aldığımız zaman sonucunda ortada elle tutulur bir eser bulursunuz. Malzemesi soyut olan müzikte bile ortaya beste çıkar. Yazar roman, heykeltıraş heykel, yönetmen film ortaya koyar. Dikkat edilirse hepsinin sonucunda bir eser kalır ortada.
64 AİLE | Temmuz Ağustos Eylül 2015 | 11 >
Röportaj
>
Fakat kum sanatında durum böyle değildir tamamen gösteri amaçlı bir sanattır. Sonucunda size bir duygu yaşatır ve o duygu anlıktır. Genel anlayışla resim sanatı duvarlara asılan bir çerçeve resimden ibaretken kum sanatıyla beraber bu bir şova dönüştü. Resimde duygu daha derindi ve kişisel yoruma açıktı. Kum sanatında duygular hızlı ve coşkulu yaşanmaya başlandı. Sergi salonlarından ibaret görünen resim sanatı boyut değiştirdi. Sergi performansa dönüştü. İnsanlar resmin yapılmış, bitmiş halini değil resmin yapım aşamasına da şahitlik ediyor böylece. Sorunun cevabına gelecek olursak sanat olduğuna kuşku yok fakat ayrı bir başlık açılarak yeni bir tür olarak nitelendirilebilir mi bunun cevabını vermek zor.
Kumla yapılan eserlerdeki nesneleri biz gerçeğe en yakın haliyle görebiliyoruz. Sanki kumla değil de kara kalemle yapılmış çalışmalar gibi. Merak ettiğim şu; eserlerdeki gölge, derinlik vs. o duyguyu nasıl veriyorsunuz? Farklı ton ve büyüklükteki kum taneleriyle mi alakalı bir durum bu, yoksa resmi yaptığınız cam sehpanın ışıklandırma sistemiyle ilgili bir şey mi? Sanatın başka bir prensibinden yola çıkarak söyleyelim; örneğin müzikte notalar vardır ama tek başlarına bir anlamları yok. Siz doğru yere doğru notayı yerleştirdiğiniz anda anlam kazanmaya başlıyor. Resimdeki durumda tıpkı bunun gibi. Doğru kumu doğru noktaya doğru oranda atmak… Tabi bu zaman, tecrübe ve çalışma gerektiren bir azim işi. Her şeyden önemlisi de yaratılıştan içinizde var olan yeteneğe karşı duramamanız gerekiyor. Yaratılıştaki mucizenin elimize, tuvalimize, notalara kuma yansıması olsa gerek. Aslında genel manada cevap vermem gerekirse mesele ne ışıkta ne de kumda bence tamamen gönülde, kalpte ve aşkta.
Kullanılacak kumun bazı özelliklerinin olması gerekiyormuş sanırım. Yani kumsallardan topladığımız kum taneleriyle olmuyor bu iş
Veysel Çelikdemir
öyle mi? Bir anlamda sizin resim malzemeniz durumunda kabul edebileceğimiz kumun özelliklerden biraz bahsedebilir misiniz? Öncelikle bilmemiz gereken konu malzememiz maalesef kirli bir malzeme. Kum yapısı gereği havada gezen toz partiküllerini toplar, savrulmaya başladığındaysa solunum yoluyla vücuda girer. Bu da ciddi sıkıntılara sebep olabilir. Benim kullandığım kum tamamen kendi kendime hazırladığım, defalarca değişik yöntemlerle dezenfekte etmeye çalıştığım bir kumdur. Dışardan aldığımız her kumu kullanmıyorum. Özellikle çocukların ve bu sanatı yeni yeni öğrenmeye çalışan kişilerin kum konusunda çok dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Sağlık sorunları yaşamamak için solumak ve ağza götürmemek gerektiğinin sürekli akılda tutulması önemli bir konu.
Gösterileriniz sırasında yaptığınız bir resmi anında bozup başka bir resim için işe koyuluyorsunuz. Bir izleyici olarak o şaheserin tek bir el darbesiyle bozulmasına çok üzülüyorum, siz hiç tereddüt etmiyor musunuz bozarken? Ve de kumla yapılmış resimleri muhafaza etmek mümkün mü? Yaparken hızlı nefes alıp vermek bile tüm işi berbat edebilir gibi geliyor bana yani alıp sergilemek ya da evde bir tablo mantığıyla aksesuar olarak kumdan resimleri kullanmak kolay olmasa gerek? Sorunuzda aslında cevabı saklanmış durumda. Şaheserin tek bir el darbesiyle silinmesi... Sizi üzen şeyin aynı zamanda mutlu eden bir tarafı da var. Yaptığınız bir resmin bu kadar çabuk bozulmasını görmenin sizde yarattığı duygu hayal kırıklığı olarak algılanabilir bir taraftan. Size aynı anda bir kaç duyguyu yaşatıyor bu uğraş. Sonra yeni bir resme koyuluyorsunuz ve yeni bir umut oluşuyor içinizde. Biraz çelişkili ama zevkli bir konu. Eserlerin aksesuar olarak kullanılması konusunda çalışmalarım var şu an için çok ufak eksikleri barındıran çalışmalar bunlar. Onları da tamamladığım zaman sanırım tanık olursunuz.
Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı eydb.aile.gov.tr
Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü
www.aile.gov.tr
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı