BİZ BİR AİLEYİZ SAYI 16

Page 1

AİLE Biz bir aileyiz

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır.

Yıl 4

| Ekim Kasım Aralık 2016 | 16

Ü Ç AY D A B İ R YAY I M L A N A N K Ü LT Ü R V E S A N AT D E R G İ S İ

Dosya

SİZİN ÇOCUKLARINIZ

ERİŞİLEBİLİRLİK

Doğan CÜCELOĞLU

NE KADAR ŞANSLI

BİR AZİM VE KARARLILIK HİKÂYESİ:

HOŞGÖRÜ, SEVGİ, BİRLİK VE BERABERLİK

Taha AKGÜL

Cemâlnur SARGUT

OLİMPİYAT ŞAMPİYONU



Sunuş

Dr. Fatma Betül SAYAN KAYA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı

İnsanlar arasındaki iletişimin en güçlü kaynağı sevgidir. Toplumda sevgiyi büyüten, çoğaltan en önemli yapı ise ailedir.

Engelli vatandaşlarımızın sosyal hayata katılımları

Tarih boyunca toplumların nüvesini oluşturan aile, bugüne kadar ki bütün anayasalarımızda da “Türk toplumunun temel müessesesi” olarak kabul edilmiştir. Bu temel müessesenin kendi üyelerine ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Huzurlu ve dengeli bir aile ortamında yetişen fertlerle, toplumun sorunlarına kökten çözümler getirilebilir.

politikasıdır. Bu anlamda, erişilebilirliği evrensel bir insan

Bizler de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak, yola aileyle ve “Biz Bir Aileyiz” anlayışıyla çıktık. Toplumsal farkındalığı arttırmak, sevgi ve empati duygusunu güçlendirmek amacıyla “Biz Bir Aileyiz” dergimizin bu sayısında “Erişilebilirlik” konusunu ele aldık. Engelsiz bir dünya ancak aile fertlerinin sağlıklı iletişimi ile mümkündür. O nedenle erişilebilirlik ailede başlar ve toplumun tüm kesimlerini kuşatır.

erişilebilir hâle getirilmesini zorunlu hâle getirdik. Bugün

Erişilebilirlik, engellilerimizin yaşamla kucaklaşmasıdır. Bu anlayışla, engellilerin evlere ya da ikinci bir şahsa bağlılığını sona erdirmek, hayata katılımlarını kolaylaştırmak, her engeli birlikte aşmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Engellilerin aile yanında bakımının sağlanması, bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelerden yararlanması, toplumdan dışlanmaması için çalışmalar yürütüyoruz.

“Biz Bir Aileyiz” dergimizle, engellilerin sorunlarına dikkat

konusunda, fiziksel, çevresel ve bilgiye ulaşma ile ilgili tüm engellerin ortadan kaldırılması Bakanlığımızın temel hakkı olarak görüyoruz. Engellilerin toplumsal hayata katılımı önündeki engelleri kaldırmak üzere; kamuya açık her türlü yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile binaların engelliler için bilgisayarlarımız, mobil cihazlarımız aracılığıyla sağlanan web erişilebilirliği sayesinde, engellilerimizin bilgiye ulaşımındaki engeller ortadan kaldırılmıştır. Erişilebilirlik çalışmalarında yeni projelere destek sağlanmış, izleme ve denetleme komisyonları kurulmuştur. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle oluşturulan çekmeyi, toplumsal duyarlılığı arttırmayı amaçladık. Çünkü bizler her gün engellilerimizle beraberiz, onların her türlü sorununa destek olmak için çalışıyoruz. Bundan sonra da engellilerimizin hayatlarını kolaylaştırmak ve ülkemizi hep birlikte daha ileriye taşımak için çalışmaya devam edeceğiz.


içindekiler SİZİN ÇOCUKLARINIZ

NE KADAR ŞANSLI!

6

9 KARDEŞLİK BAĞIMIZ

TURKUAZ

12

DOSYA

ERİŞİLEBİLİRLİK

42

BİR AZİM VE KARARLILIK HİKÂYESİ:

OLİMPİYAT ŞAMPİYONU TAHA AKGÜL İLE SÖYLEŞİ


AİLE

| Ekim Kasım Aralık 2016 | 16

DENİZ, KUM VE GÜNEŞİN ÖTESİNDEKİ

ANTALYA

47

HOŞGÖRÜ, SEVGİ, BİRLİK VE BERABERLİK Cemâlnur SARGUT (Mutasavvıf / Yazar)

51 KÜÇÜK ŞEYLERİN ÖNEMİ

56 YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

YAŞAMDAKİ KÜÇÜK ŞEYLER

61


Erişilebilirlik, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde yer alan en temel, en önemli haklardan biri olup engelli bireylerin diğer tüm bireylerle eşit haklardan eşit şekilde faydalanmasının, insan onuruna yakışır bir hayat sürebilmesinin ön koşuludur. Bakanlığımızın gerçekleştirdiği erişilebilirlik kapsamında engelliliğin kabulü ve engellilerin üretken, mutlu bireyler olmaları için çalışıyoruz. Bu doğrultuda erişilebilirlik çalışmalarını tüm toplumun takip etmesini sağlamayı amaçlıyoruz.


“Biz Bir Aileyiz” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Derginin Sahibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Doç. Dr. Mustafa DURMUŞ

Editörden

Editör ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ulviye ESEN Yayın Kurulu Doç.Dr. Mustafa DURMUŞ İrfan ÇAYBOYLU Serpil PENEZ ŞAHİN Metin ÜNAL Dr. Dursun AYAN Samet CEYHAN Ozan İLTER Hakan AYDIN Aysun TÜRÜT Oya TANYERİ Handan ARSLAN Ulviye ESEN Danışma Kurulu Mehmet ERSOY Ebubekir ŞAHİN Ayşe KARDAŞ Mustafa KARAMAN Dr. Muhammet ÖRNEK Ahmet OKUR Gülser USTAOĞLU Gamze AYRIM Faik YILDIRIM Kenan ÖNALAN Prof. Dr. Vedat IŞIKHAN Doç. Dr. Ayşe Sezen SERPEN Doç. Dr. Cengiz ÖZBESLER Hümeyra ŞAHİN Dr. Murat YILMAZ İdare Adresi Söğütözü Mah. 2177. Sok. A Blok No: 10 Çankaya/Ankara Yapım

artı5medya

arti5medya.com

Tel: +90 312 286 13 00 Kurumsal iletişim Koordinatörü Muhammed Furkan SUNGUR Görsel Yönetmen Gürkan AKBAŞ Redaktör Necati BULUT Fotoğraf Musab SUNGUR, Bilal KONUK Basım Yeri Uzman Matbaacılık

Sevgili Biz Bir Aileyiz Okurları, Aktüel ve kurumsal metinlerden oluşan dergimizi ilk sayımızdan itibaren herkesi kucaklayan bir içerikle sizlere sunmak için gayret göstermekteyiz. Bu sayımızla beraber dergimizin dördüncü yılını doldurmuş oluyoruz. Hazırladığımız dosya konularımızla sizlere Bakanlığımızın politikalarını, çalışmalarını, projelerini geniş bir yelpazede sunarak tanıtmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda 16. sayımızda Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Erişilebilirlik Dairesi Başkanlığının hazırlamış olduğu birbirinden değerli yazarlarımızın; Erişilebilirlik Önemlidir, Türkiye’de Erişilebilirlik Mevzuatı ve Standartları, Yapılı Çevrede Erişilebilirlik, Araçlarda Erişilebilirlik, Hissedilebilir Yürüme Yüzeyi İşaretleri, Web Erişilebilirliği, Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Çalışmaları, Ulaşabilirlik/Erişilebilirlik Destek Projeleri UDEP/ERDEP başlıklarıyla “Erişilebilirlik” konusuna daha geniş perspektiften bakmayı hedefliyoruz. Her sayıda daha da zenginleşen aktüel bölümümüzde ise Sayın Doğan Cüceloğlu’nun“Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı”, Sayın Prof Dr. Üstün Dökmen’in “Yaşamda Küçük Şeyler” başlıklı yazılarını, olimpiyat şampiyonumuz Taha Akgül’ün ilham veren azim ve kararlılık hikâyesini sizlerle paylaştık. Her Çarşamba Bir Konu Seminer programına davet ettiğimiz Sayın Cemâlnur Sargut’un “Hoşgörü, Sevgi, Birlik ve Beraberlik” sunumundan yansıyanları da bulabileceğiniz birbirinden farklı yazıları keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. Saffet Emre Tonguç’un hazırlamış olduğu gezi yazısı bölümünde ise turist kenti olarak bildiğimiz Antalya’yı antik şehirleriyle ele alıp tarihî bir yolculuğa çıkıyoruz. Yeni dosya konularımız ve zengin içeriklerimizle 2017 yılında da dergimizi sizlerle buluşturmayı umut ediyoruz. Dergimize katkıda bulunmak isteyenler; bizbiraileyiz@aile.gov.tr adresinden bizlere ulaşabilirler.

Basım Tarihi ve Baskı Adedi 15.12.2016, 4000 Adet

Yeni yılda tüm güzelliklerin sizlerle olmasını diliyor ve dergimizi keyifle okumanızı temenni ediyorum.

Yazıların hukukî sorumluluğu yazarın kendisine aittir. Yayınlanmasını istediğiniz yazı, inceleme ve eleştirileriniz için: bizbiraileyiz@aile.gov.tr

Ulviye ESEN

Dijital Dergi İçin: kutuphane.aile.gov.tr/sayfa/bizbiraileyiz


6 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

>

Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı!

Doğan CÜCELOĞLU

SİZİN ÇOCUKLARINIZ

NE KADAR ŞANSLI!

Seminer, konferans ve konuşmalarımdan sonra birçok kişi bana, “Hocam sizin çocuklarınıza ne mutlu, bu kadar olgun ve bilinçli bir babaya sahip oldukları için ne kadar şanslılar.” der ve onlar böyle deyince içim burkulur çünkü gerçek hiç de öyle değil. Çocuklarım acı çektiler, ben acı çektim ve eşim acı çekti. Şimdi çocuklarımla ilişkim yakın, sıcak ve dostça ama bunu gerçekleştirmek uzun zaman aldı ve kolay olmadı.

>>

Terzi Kendi Söküğünü… Aslında çocuklarımın acı çektiğini söyleyince, hemen gülümser ve “Terzi kendi söküğünü dikemezmiş, değil mi hocam?” derler. Söylemek istediğim, terzi kendi söküğünü dikemezmiş olayı değil. Terzi olmayan birinin terzilik taslama olayı da değil. Söküğü görüp görememe olayı da değil. Bu sözün benim durumumla hiçbir ilgisi yok. Terzilik nedir bilmeden sökük dikilecek bir pozisyona koymuşum kendimi ve ben, kendimi ne bu pozisyona koyduğumu biliyormuşum, ne de bu pozisyonda terzilik gerektiğini...

Ama dikkat edin, şöyle demiyorum: “Terzilik bilmiyordum; yaşamım beni terziliğin gerektiği bir pozisyona getirmiş ve ben yaşamımın beni koyduğu bu pozisyonun terzilik gerektirdiğini ve dikilmesi gereken sökükler olduğunu bilmiyordum.” Böyle söylersem, yaşamımda olup bitenlerden sorumlu olan “kısmetim buymuş” bakış açısı olur ama gerçek şu ki sorumlu olan hiç kimse değil, benim. Ben, yaptığım seçimlerle kendimi sökük dikilecek bir pozisyona koymuşum. Daha sonra kendime, eşime ve çocuklarıma çektirdiğim acılarla bu pozisyonda dikilecek sökükler olduğunu ve benim bu sökükleri dikmek için terzilik bilmem gerektiğini anladım.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 7

Terzilik ve sökük dikme hakkında bilgi sahibi olmak, terzi olmaktan çok farklı. Bu farkı anladıktan sonra, “Şimdiki bildiklerimi keşke o zaman bilseydim.” demekten vazgeçtim. Ne var ki, benim evliliğimle ilgili öykümün bir kısmını duyanlar hemen, “Terzi kendi söküğünü…” diye başlarlar. Seminerlerime katılan bir kısım insan, “Hocam sizin şu semineri keşke yirmi beş yıl önce, evlenmeden önce, çocuklar doğmadan önce alsaydım.” derler. Onlara sık sık, “Şimdiki bildiklerimi keşke o zaman bilseydim, kendime yararım olurdu.” derim. Ama şu günlerde artık böyle konuşmuyorum çünkü bunun sadece bilmeyle ilgili bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bunun bilginin özümsenip kendinin bir parçası olmasıyla, yani varoluşla, terzi olup olmamakla ilgisi var. Son zamanlarda iyice farkına vardığım şey şu: Terzilik ve sökük dikme hakkında bilgi sahibi olmak, terzi olmaktan çok farklı. Bu farkı anladıktan sonra, “Şimdiki bildiklerimi keşke o zaman bilseydim.” demekten vazgeçtim. Bilginin yeterli olmadığıyla ilgili son zamanlarda çok güçlü bir kanı oluştu bende. Ve bu kanının oluşmasıyla birlikte yazma, seminer verme, bilgiyi paylaşma isteğimde de bir durulma ve azalma gözlemledim. Şimdi, bildiklerimi anlatarak insanları etkileme ve değiştirme konusunda pek etkili olamayacağımı anlamış durumdayım. Bunu anlamış olmak benim balonumu söndürdü, gerçeğe uyandırdı; şimdi bir rüyadan uyanma duygusu içindeyim. Yeni uyanan kişinin durgunluğu gibi bir şey var üstümde. Ben de birçok insan gibi, varoluşum gereği evliliğe hazır değilken evlendim. Yani, terzi değilken sökük dikmem gereken bir duruma soktum kendimi. Karşıma dikilmesi gereken sökükler çıktıkça da kabahatin tümünü söküğü getirene yükledim ve ona kızdım. Öfkeli bir insan oldum; sevecen değildim. O nedenle, “Bu adam kendi evliliğini yürütememiş, şimdi tutmuş başkalarına evlilik ilişkileri konusunda seminer veriyor.” diyenler bir anlamda haklılar, başka bir anlamda haksızlar.

Haklılar, çünkü… Bir yakınım bana anlatıyor: “Senin televizyon programı başlayınca arkadaşım kocasını çağırmış, gel bu adamın programını seyredelim, önemli şeyler anlatıyor.” demiş. Kocası, “Onun evliliği nasılmış?” diye sorduğunda “Boşanmış, şimdi seminerler veriyor.” yanıtını alan eşin verdiği cevap “Yok, teşekkür ederim; karnım tok.” olmuş. Bu yaklaşımın gerçekçi bir yanı olduğunu kabul etmemek olanaksız. Başı kasketli biri kelliğe iyi gelecek, saçı yeniden büyütecek bir ilaç satıyormuş. Saçı dökülenler sıraya girmiş, “Gerçekten büyütür mü?, her türlü kelliğe iyi gelir mi?, ne kadar miktarda ve ne kadar sürmem gerekli?” gibi sorular soruyorlarmış. Satıcı ilacın mucize yarattığını söylüyor ve her alanın kellikten kurtulduğunu iddia ediyormuş. Durumdan kuşkulanan biri satıcının kasketini başından çıkarmış ve satıcının kel başı çıkmış ortaya. Bu durum ortaya çıkınca, müşteriler tıpkı az önceki eş gibi “Karnımız tok!” deyip oradan ayrılmışlar. Çocuklarıma ve eşime o kadar acı verdikten sonra boşandım ve şimdi aile içi iletişim seminerleri veriyorum. Seminerlerime ve televizyon programıma, “Karnım tok!” diyenler de var, “Adamı dinleyelim.” diyenler de. “Şimdi terziliği öğrendim, söküğün nasıl dikildiğini biliyorum, gelin size anlatayım.” iddiası içinde olduğumu görüyorum. Daha önce bunun pek farkında değildim ama böyle bir iddia içinde olduğumu şimdi görebiliyorum. Peki, terziliği şimdi bildiğimi ve söküğü diktiğimi nasıl anlayacaklar? Yeniden çocuk büyütmüş biri değilim. “Bakın şimdi söküğü böyle dikiyorum, yama ne güzel tuttu, bir daha artık sökülmüyor.” diyecek bir durumum yok. Şimdi ilk evliliğimin çöplüğünü oldukça temizlemiş, çok şeylerin farkına varmış ve yaşlanmış biriyim. Yaşamımın anlamını bildiklerimi paylaşarak hizmet etmekte gördüm.


8 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

>

Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı!

Farkına vardığım, geliştirdiğim ve paylaştığım donanımlar, farkındalıklar yalnız karı koca ilişkisini, çocuk yetiştirmeyi ve evliliği ilgilendirmiyor. Yaşamın bir bütün olduğunu anladım. Sağlıklı ve mutlu bir evlilik için gerekli olan şeylerin anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam için de gerekli olduğunu şimdi biliyorum. Haksızlar, Çünkü… Yukarıda anlattıklarımdan sonra “Yok, teşekkür ederim; karnım tok!” diyenlere artık hak vermiyorum. Kel ilacı satan satıcının etrafında “Ben bu ilacı kullandım, bana iyi geldi; evvelden saçım dökülüyordu, ilacı kullanmaya başladıktan sonra artık saçım dökülmüyor.” diyen çok sayıda kişi varsa, satan kişinin kasketiyle pek ilgilenmeyiz. O kasketi kendisi kel olduğu için değil, güneşten korunmak için de takıyor olabilir. Savaşçı kitabımın basıldığı yıl Antalya’da bir konuşma yaptım ve konuşmamdan sonra kitap imzaladım. Kalabalık olduğu için kitap imzalamam uzun zaman aldı. Otuz yaşlarında güzel bir hanım bana gülümseyerek bakıyor ve imza sırasına girmeden kenardan beni seyrediyordu. “Sıraya girmezsen daha çok bekleyeceksin.” diyerek ona takıldım. “Olsun.” dedi, “Sizi seyretmek benim için keyifli; keyfimi bozmayın.” İmza bittikten sonra bu hanım kendini tanıttı; Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzman doktor olarak çalışıyormuş. Kendisi gibi uzman olan ve aynı üniversitede çalışan hekim kocasıyla geçimsizlik yüzünden boşanma aşamasına gelmişken benim “İçimizdeki Çocuk” kitabımı okumuş. Çantasından beş yaşlarında güler yüzlü bir çocuk resmini çıkarıp bana gösterdi ve “Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?” diye sordu. “Umarım farkındayım.” dedim. “Hayır, farkında değilsiniz!” dedi ve elindeki resmi bana

tutarak “Boşanıyorduk. Kocama öfkeliydim ve ona cehennem azabı çektiriyordum, ama böyle yaptığımın farkında bile değildim. O çocuk istiyordu ben ise ondan nefret ediyordum. Sizin kitabınızı okuyunca onun ne kadar müstesna bir insan olduğunu anladım. Ondan özür diledim. Çocuğumuz oldu. İkimiz de çok mutluyuz. Ve bu çocuğun yüzündeki gülümseme ve gözlerindeki mutluluk sizin bize hediyeniz! Siz ne yaptığınızın gerçekten farkında değilsiniz!” dedi. Buna benzer birçok anım var. Demek ki öğrendiklerimi paylaşmanın bazı insanlara yararı oluyor. İşte o “bazı insanlar” kitaplarla, seminer ve konferanslarla, televizyon programlarıyla benim ulaşmaya çalıştığım insanlar. Boşanmış olmam nedeniyle yazdığım kitaplara ve yaptığım konuşmalara “Teşekkür ederim; karnım tok!” diyenler haksızlar ve belki de kendilerine yararlı olabilecek çok önemli fırsatları kaçırıyorlar. Farkına vardığım, geliştirdiğim ve paylaştığım donanımlar, farkındalıklar yalnız karı koca ilişkisini, çocuk yetiştirmeyi ve evliliği ilgilendirmiyor. Yaşamın bir bütün olduğunu anladım. Sağlıklı ve mutlu bir evlilik için gerekli olan şeylerin anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşam için de gerekli olduğunu şimdi biliyorum. Anlamlı, coşkulu ve güçlü bir yaşamla ilgilenir misiniz? Hâlâ, “Teşekkür ederim; karnım tok!” diyorsanız, gerçekten benim yazdığım kitaplar ve yaptığım konuşmalar sizin için değil... Metin Kaynak: Doğan Cüceloğlu http://www.dogancuceloglu.net/yazilar/


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 9

Zeynep Sena DURAN

KARDEŞLİK BAĞIMIZ

TURKUAZ

Son dönemlerde, özellikle devlet erkânında, protokol karşılamaları sırasında kullanılan kırmızı halı yerine mavi halının daha doğrusu “Turkuaz” halının kullanımının yaygınlaştığını görmekteyiz. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM halılarında; Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı üniformalarında (Turkuaz renkli üniforma giyme ayrıcalığına sahip tek askerî birliktir.), TBMM restoranlarındaki garsonların kıyafet detaylarında, millî takımımızın eşofman ve formalarında da “turkuaz rengi” kullanılmakta ve kullanım alanı gittikçe artmaktadır. Bu farklılaşmanın nedenini anlayabilmek için eski Türk tarihimizden ufak ipuçları almamız gerekir.


10 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

>>

Kültür

>

K a r d e ş l i k B a ğ ı m ı z Tu r k u a z

İlk Türk devletlerinden olan Göktürk, Uygur ve hatta Hunlar döneminde mavi, üzerine çok anlam yüklenen bir renkti. Çünkü sahip olduğumuz ilk inanışlardan biri olan “Gök Tanrı” inancı, bize “en kutsal varlığın ancak gökyüzünde olabileceği” öğretisini kazandırmıştı. O sebeple gökyüzünün mavi ile yeşil arası bir tonu olan “turkuaz”, kutsal olarak görülen savaşçıların kıyafetlerinde -genellikle başlarına aldıkları şapka benzeri parçalarında ve obaların bayraklarında- kullanılmıştı. Bu rengin Eski Türklerce kullanımı “gök, kök” rengi şeklindedir. Yaşanan göçlerde ve devletlerarası yapılan savaşlarda Türklerle tanışan diğer milletler, bu rengi onlarla özdeşleştirmişlerdir. Bugünkü kullanıldığı ismiyle “Turkuaz”, “Fransızcada Türk (Turc) kelimesinden gelir. (turquoise) Türk devlet teşkilâtı geliştikçe yönlere bir isim verme ihtiyacı doğmuştur. 11. yüzyıla kadar Gök Tanrı ve Şaman inanışlarını sürdüren Türk toplulukları, önemli olarak gördükleri Doğu yönüne yine gök (kök) rengini vermişlerdir. Bu isimlendirmeden hareketle kuzey yönüne soğuğu, karanlığı ve hastalığı anımsattığı için siyah (kara/yağız) şeklinde isim koymuşlardır. Bugün hâlâ bize göre Kuzey’de bulunan Karadeniz’in adı da buradan gelmektedir. Tüm dünyada da coğrafya literatürüne bu ismiyle (Black Sea) girmiştir. Karadeniz’in isimlendirilmesinde olduğu gibi, Orta Asya göçmeni olan Türk kavimleri için Akdeniz, Batı’dadır. Batı, ak rengi ile anılmıştır. Bizim bugün Akdeniz dememizin sebebi

İlk Türk devletlerinden olan Göktürk, Uygur ve hatta Hunlar döneminde mavi, üzerine çok anlam yüklenen bir renkti.

de budur. Büyük önder Atatürk’ün “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrinde kast ettiği yer, bilindiği üzere Ege Denizi’dir. O yıllarda Ege Denizi diye bir kavramın geçerli olmaması ve bizim için o bölgenin de batıda kalması aynı şekilde adlandırmamıza sebep olmuştur. Güney yönü ise güneşin batmasından dolayı, gökyüzünde oluşan kırmızılık dolayısıyla al-kızıl renkleriyle ifade edilmiştir. Yine Fırat ve Dicle’nin döküldüğü Basra Körfezi’ni barındıran Kızıldeniz de adını bulunduğu yönden almaktadır. Başladığı ilk dönemden beri izlenme rekoru kırarak yayın

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin baskısından kurtulduktan sonra, şimdiki isimleriyle, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan vs. olarak adlandırdığımız devletlerin ve pek çok Türk özerk cumhuriyetlerinin geleneklerinde turkuaz renginin önemli sembollerde kullanılmasına hâlen yaygın olarak devam edilmektedir.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

hayatına devam eden Diriliş Ertuğrul dizisiyle, Osmanlı Devleti kuruluncaya kadar turkuaz renginin obaların bayraklarında sıkça kullanıldığını gözlemleme fırsatımız oldu. Bu da aslında Türklerin İslamiyet’i kabul etmiş olmalarına rağmen bir takım Gök Tanrı ve Şaman inanış özelliklerini taşımaya devam ettiklerini gösterir. Ne zaman ki 600 yıl cihâna hükmeden atalarımız Osmanlı Devleti’ni kurdu; büyüme politikaları artık ırklar üzerinden değil, dinler arası anlayış üzerinden yürümeye başladı. Bütün dünya Osmanlı Devleti’ni “Türkler” olarak anmaya devam etti lâkin Osmanlı Devleti, ele geçirdiği topraklarda yaşayan farklı ırk ve dinden olan insanlara zorla “Türkleşme” ve “Müslümanlaşma” baskısı yapmadığı için, eskiden sahip olduğu Türklüğe has anlayışların yaygınlığı gittikçe azaldı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin baskısından kurtulduktan sonra, şimdiki isimleriyle, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan vs. olarak adlandırdığımız devletlerin ve pek çok Türk özerk cumhuriyetlerinin geleneklerinde turkuaz renginin önemli sembollerde kullanılmasına hâlen yaygın olarak devam edilmektedir. Şu an dilimizin, alfabemizin, kültürümüzün farklı gibi durmasının sebebi SSCB’nin bu Türk toplumlarını işgal etmesi, yıllarca da her toplumun alt etnik kimliklerini

AİLE 11

baz alıp dil ve kültür empozesinde bulunarak bağlarından koparma ve yalnızlaştırma politikası izlemesidir. Mevzubahis olan bu cumhuriyetlerin -önemli bir örnek olarak- bayraklarında çok büyük oranda turkuaz rengini görmek mümkündür. Ataları aynı buğdayın ekmeğini, aynı ırmağın suyunu içmiş; sırt sırta savaşmış bir ırkın evlatları olarak yıkılan köprülerin tekrar kurulması da bizlerin görevidir. İşte bu sebeple devletimiz, bağlarımızı tekrar hatırlamamız ve bütün dünyaya hatırlatmamız amacıyla özellikle diğer devlet adamlarının, diğer dinî liderlerin karşılandığı yerlerde turkuaz rengini kullanmaya başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri yüzünü neredeyse bir asır Batı’ya dönen yönetim anlayışımızı, kökenlerimize, Doğu’ya yönlendirmiştir. Türkî Cumhuriyetlerin SSCB işgalinden kurtulup, bağımsızlıklarını ilan edişinin 25. yılında kardeşlik bağlarımızın daha da güçlenmesi en büyük temennimizdir.


12 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

>

Sizin Çocuklarınız Ne Kadar Şanslı!

ERİŞİLEBİLİRLİK Erişilebilirlik Önemlidir Türkiye’de Erişilebilirlik Mevzuatı ve Standartları Yapılı Çevrede Erişilebilirlik Araçlarda Erişilebilirlik Hissedilebilir Yürüme Yüzeyi İşaretleri Web Erişilebilirliği Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Çalışmaları Ulaşılabilirlik (UDEP) Erişilebilirlik (ERDEP) Destek Projeleri Erişilebilirlik Farkındalık Çalışmaları


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 13

Dr. Deniz ÇAĞLAYAN GÜMÜŞ

Erişilebilirlik Dairesi Başkan V. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

ERİŞİLEBİLİRLİK ÖNEMLİDİR

>> Erişilebilirliğin Tanımı

7 Temmuz 2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’da 19 Şubat 2014 tarihinde yapılan düzenleme ile erişilebilirlik ilk defa mevzuatlaşan tanımlar arasında yer almıştır. Kanun’un 3’üncü maddesinde; “Erişilebilirlik: “Binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin, engelliler tarafından

güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olması”nı ifade eder. Diğer yandan erişilebilirlik engellilerin yaşamlarını idame ettirmesinde temel bir gereklilik iken, aslında herkesin yaşam kalitesini arttıran bir özelliktir. Hareket kısıtlılığı bulunan yaşlıların, hamilelerin, çocukların, bebek arabası kullananların, geçici olarak engeli bulunan kişilerin de erişilebilir yaşam alanlarına ihtiyacı bulunmaktadır.


14 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Erişilebilirlik Neden Önemlidir? Bu sorunun yanıtı çok açık ve basit aslında; engellilerin evlerinden çıkabilmeleri, hatta evlerini kullanabilmeleri erişilebilirliğin sağlanmasına bağlıdır. Bir yerde sunulan olanaklardan yararlanmak için önce oraya erişmek gerekir. Bir evin giriş kapısı bahçeden bir metre yukarıdaysa ve merdiven yapılmamışsa; bir odanın kapısı bulunmuyorsa; kapı bulunsa da kapı kolu eksikse; adres ararken cadde, sokak adı, kapı numarası gibi bilgiler yoksa veya akşam saatlerinde ilk kez gidilen bir binada aydınlatma bulunmuyorsa ve bina girişi de aydınlatılmamışsa, gidilmek istenen yere erişmek mümkün müdür? Tekerlekli sandalye kullanan bir kişi için binanın girişinde merdiven yanında rampa bulunmaması, merdivensiz ve yüksek bir giriş ile aynı anlamı taşır. Oda kapısının yeterli genişlikte olmaması, koltuk değneği veya yürüteç ile hareket eden kişiler için hiç kapı bulunmaması ile eşdeğerdir. El ile kavrama gerektiren topuz şeklinde düzenlenmiş kapı kolu, eli veya parmağı bulunmayan ya da eli ile kavrayamayan kişilerce o kapının kilitli olması demektir. Kentlerdeki binalarda yeterli yönlendirme ve bilgilendirme levhalarının bulunmaması, iletişimde sorun yaşayan ve gitmek istediği yeri diğer insanlara danışamayan işitme engelliler için kullanım zorluğu yaratır. Görme engelliler için ise sesli ve dokunma yoluyla algılama sağlayan donanımlar, akşam saatlerinde kentin bir yerinden bir yerine gitmek veya bina içinde hareket etmek için ışığa ihtiyaç duyulması kadar temel bir gerekliliktir. Erişim için herkesin farklı gereksinimlerinin karşılanması gerekir.

Engellilik, Erişilebilirlik Sağlanmadığında Ortaya Çıkar Engellilik kavramının çevresel etkilerden kaynaklanan bir durum olarak açıklandığı günümüzde, lüks görünen ancak kat bilgilerinin “Braille harfler” ile donatılmadığı asansörler, üst ve alt geçitlerin pek çoğunda engellilerin kullanımını

kolaylaştıran asansör, rampa gibi uygulamaların olmaması, engelliler için düzenlenmiş ancak kapısı kilitli tutulan alışveriş merkezi tuvaletleri gibi örneklerini gördüğümüz pek çok olumsuz uygulama hâlen fonksiyon kaybı olan kişilerin toplumsal yaşama katılımını engellemektedir. “Tekerlekli sandalye kullanmam merdiven çıkmamı engellediği için müzeye veya sinemaya giremiyorum.” diye ifade edilebilen erişim sorunu, günümüzde artık “Basamaklar, binaya girmemi engellediği için müzeye veya sinemaya giremiyorum.” şeklinde değişmiştir. Yani tekerlekli sandalyenin hareketliliğine uygun düzenlemelerin yapılmasıyla erişim sorununun çözülebileceği vurgulanmakta, konunun toplumsal veya hak temelli olarak değerlendirilmesi gerektiği ön plana çıkmaktadır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 15

Bu kapsamda erişilebilirliğin kentsel yaşam alanlarında binalar, açık alanlar, toplu taşıma sistemleri ve bunların kullanımı için gerekli bilgilendirme hizmetleri bağlamında ele alınması, planlamanın, tespit çalışmalarının ve erişilebilirlik uygulamalarının bu bileşenlerin hepsinde sağlanması gerekmektedir. Bu alanların yanında, bilgi ve iletişim teknolojilerinde farklı engel gruplarının gereksinimlerinin karşılandığı internet, web sayfası tasarımı ve yardımcı teknolojilerin erişilebilirliği de unutulmaması gereken bir başlıktır.

süreçte, erişilebilir olmayan bir düzenleme ile karşılaşan tekerlekli sandalye, yola devam edemeyeceği için zincir kopar ve erişim sağlanamaz. Söz konusu bu zincirin parkın içinde de sürdürülerek, tekerlekli sandalye kullanan bir babanın çocuklarıyla birlikte vakit geçirebilmesi sağlanmalıdır.

Erişilebilirlik Zinciri

Sonuç; Erişilebilirlik Doğal Bir Süreç Olmalı

Kentler çeşitli kullanımlardan oluşmaktadır. Farklı hizmetlerin sunulduğu eğitim, sağlık yapıları, konutlar, işyerleri, sosyal ve kültürel etkinliklerin düzenlendiği veya sportif olanaklar taşıyan binalar, otoparklar, kaldırımlar, yaya geçitleri, parklar, piknik alanları, ören yerleri gibi açık alanlar ile toplu taşıma hizmetlerinin herhangi birini, günün herhangi bir saatinde kullanmak gerekebilir. Bu nedenle bu alanların ve hizmetlerin her birinin, herkesin kullanımına uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Bunlardan bazılarında alınacak erişilebilirlik tedbirleri yeterli olmayacak, ihtiyaçlara yanıt vermeyecektir. Erişilebilirlik bir bütün olarak tüm kentte ele alınmalıdır.

Engelliler ve diğer hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin hareket etmesini güçleştirmeyen, tam tersine sunduğu kolaylıklarla yapılı çevreyi bağımsız ve güvenli biçimde kullanmalarını sağlayan düzenlemelerin bulunduğu kentsel alanlar herkes için erişilebilir yaşam çevrelerini oluşturmaktadır.

Diğer yandan, tekerlekli sandalye kullanan bir babanın çocuklarıyla parka gitmek istemesi durumunda parka erişmesi için erişilebilirlik zincirinin sağlanması gerekir. Erişilebilirlik zinciri şu şekilde açıklanabilir: Önce evden çıkmak için zemin üstündeki bir katta oturan ailenin asansöre ihtiyacı olacaktır. Bina girişinde kot farkı varsa, burada standartlara uygun bir rampa veya alternatif çözümler sağlanmalıdır. Kaldırımlara çıkabilmek için standartlarda yer alan özelliklerde kaldırım rampası, kaldırımlarda hareketlilik olanağı için üzerinde engel bulunmaması, gerekli geçiş genişliğini sağlaması önem taşımaktadır. Karşıdan karşıya geçişlerde eş düzey yaya geçitleri, parka girişte erişilebilir düzenlemeler tekerlekli sandalye kullanıcısı için gereli diğer düzenlemelerdir. Bu

Evden parka yapılan bu yolculukta örneklendirilen erişilebilirlik zincirinin, tüm kentsel yaşam alanlarında sağlanması gerekmektedir.

Erişilebilirliğin öneminin anlaşılması ve yapılı çevre ve kentsel hizmetlere yönelik yapılacak her türlü planlama, projelendirme ve uygulamada erişilebilirliğin sağlanması zaman alacak bir süreçtir. Bilgi ve bilinç düzeyinin arttırılmasına yönelik olarak özel bir konu dâhilinde ele alınan erişilebilirliğin doğal bir bileşen olarak tüm bu faaliyetlere entegre edilmesiyle engelsiz yaşamın sağlanmasında hız kazanılması mümkün olacaktır. Bakanlığımız tarafından bu bakış açısı ile bilgi ve bilinç düzeyini arttırma faaliyetleri ve bunun için yürütülen yaygınlaştırma projeleri sayesinde ülkemizde erişilebilirliğin sağlanması için yürütülen çalışmalarla mevzuat düzenlemeleri standartları kapsamında yürütülen denetleme faaliyetlerinin olumlu sonuçları da desteklemektedir. Kaynakça

Çağlayan Gümüş, Dr.D. “Erişilebilirlik Mevzuatı ve Erişilebilirliğin İzlenmesi ve Denetlenmesi”, TMMOB Ankara Şubesi Dosya No:36 (2015/3): 14-19. Davies, L. “Planning ForDisability: Barrier-FreeLiving.” In H. C. Greed (Edt.), SocialTown Planning (1999): 74-89, London: Routledge.


16 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Mehmet GÖKDAL

Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE’DE ERİŞİLEBİLİRLİK MEVZUATI VE STANDARTLARI >>

Fiziksel, sosyal ve kültürel çevreye ulaşabilmede, bu çevrelerde sunulan hizmetlerden yararlanabilmede önemli ve vazgeçilmez bir kavram olarak karşımıza çıkan erişilebilirlik kavramı aynı zamanda haklardan yararlanmaya ışık tutacak bir kılavuz niteliğindedir. Çağlayan Gümüş (2015a, s. 61) erişilebilirliği herkesin istediği her yere ve her hizmete bağımsız ve güvenli olarak ulaşabilmesi ve bunları kullanabilmesi olarak tanımlayarak erişilebilirliğin aslında belirli bir gruptan ziyade herkes için olduğunu vurgulamaktadır. Bu tanımdan erişilebilirliğin sadece bir ürüne veya hizmete ulaşmaktan ibaret olmadığı, bunun yanı sıra güvenle ulaşılan ürünün birey tarafından kullanabilir olmasının da erişilebilirlik açısından vazgeçilmez olduğu anlaşılmaktadır. Engelli bireylerin sahip olduğu hakları kullanmasının temel şartı öncelikle yapılı çevreye ve sunulan hizmetlere erişebilmesidir. Bu nedenledir ki yapılı çevrenin erişilebilir olması,farklı engel gruplarındaki bireylerin söz konusu yapılı çevreyi kullanabilmesini gerektirir. Çağlar’a (2012, s. 543) göre engelliler için erişilebilirlik, hakları kullanabilmenin bir aracı olmanın yanında, bağımsız yaşamanın, sosyal yaşamın tüm alanlarına tam olarak katılım sağlayabilmenin de ön koşuludur ve engellilerin bağımsız bir yaşam sürebilmeleri için toplumun diğer üyeleriyle eşit şekilde fiziksel çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojisi dâhil bilgiye ve iletişime,

halka açık diğer tesis ve hizmetlere erişimlerinin sağlanması gerekmektedir. Türkiye’de erişilebilirliğin sağlanması için uluslararası sözleşmelere taraf olunmasının yanı sıra birçok yasal düzenleme ve idarî çalışma yapılmıştır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 17

İmar Kanunu Erişilebilirlik kavramı Türkiye’de ilk kez 1997 yılında mevzuatta kendine yer bulmuştur. 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile İmar Kanunu’nda yapılan düzenleme ile Kanun’a “Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması için, imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standardları Enstitüsünün ilgili standartlarına uyulması zorunludur.” maddesi eklenmiştir. Söz konusu bu düzenleme ile yapılmış ve yapılacak altyapı ve yapılarda erişilebilirlik ilkelerinin yapılı çevreyle ilgili planlama, projelendirme, uygulama, ruhsatlandırma ve denetleme gibi görev ve sorumlulukları olan ilgili kurum ve kuruluşlarca uygulanması hüküm altına alınmıştır.

Engelliler Hakkında Kanun 07/07/2005 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Engelliler Hakkında Kanun’da (EHK) 19/02/2014 tarihinde yapılan düzenleme ile erişilebilirlik tanımı ilk defa mevzuata girmiştir. Söz konusu Kanun’un 3’üncü maddesinde erişilebilirlik; “Binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin, engelliler tarafından güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olması” olarak tanımlanmıştır. Söz konusu Kanun’un 7’nci maddesinde “Erişilebilirlik” başlığı altında yapılı çevrenin, özel ve kamu toplu taşıma araçlarının ve bilgilendirme hizmetlerinin erişilebilirliği ele alınmaktadır. Söz konusu madde ile yapılı çevrede engellilerin erişebilirliğinin sağlanması için planlama, tasarım, inşaat, imalat, ruhsatlandırma ve denetleme süreçlerinde erişilebilirlik standartlarına uygunluk sağlanması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Kanun’un geçici 2’nci maddesi ile kamu kurum ve kuruluşlarına ciddi sorumluluklar yüklenmiştir. Söz konusu maddede“Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren

her türlü yapılar bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” hükmü yer almaktadır. Kanun’un geçici 3’üncü maddesi şehir içi toplu taşıma hizmetlerinin engellilerin erişebilirliğine uygun hâle getirilmesi ile ilgilidir. Söz konusu maddede “Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan sürücü koltuğu hariç dokuz veya daha fazla koltuğu bulunan araçlarla sağlanan toplu taşıma hizmetlerinin engellilerin erişebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sekiz yıl içinde, sürücü koltuğu hariç dokuz ile on altı oturma yeri olan araçlarla verilen toplu taşıma hizmetleri, turizm taşımacılığı yapılan araçlarla sağlanan taşıma hizmetleri ve özel ve kamu şehirler arası toplu taşıma hizmetleri ile yolcu gemileri 7.7.2018 tarihine kadar engelliler için erişilebilir duruma getirilir.” hükmü yer almakta olup geçici 2’nci maddede olduğu gibi söz konusu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 8 yıllık süre tanınmıştır. 12 Temmuz 2012 tarihinde 28351 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6353 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmümde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına


18 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Dair Kanun’un 34’üncü maddesi ile Engelliler Hakkında Kanun’un geçici 3’üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenerek erişilebilirliğin izlenmesi ve denetlenmesi ile erişilebilir olamayan uygulamalar için idarî para cezası uygulaması hususları düzenlenmiştir. (Çağlayan Gümüş, 2014, s. 23) Geçici 3’üncü maddeye eklenen bu fıkralara göre; •

“Bu Kanun’un geçici 2’nci maddesi ile bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi ve denetimi her ilde Aile ve Sosyal Politikalar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji, İçişleri, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ile engelliler ile ilgili konfederasyonların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yapılır. İhtiyaç hâlinde birden fazla komisyon kurulabilir. Denetim sonucunda ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşları ile umuma açık hizmet veren her türlü yapıların ve açık alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri tamamlaması için birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki yılı geçmemek üzere ek süre verilebilir.” “Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her tülü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının sahibi olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tesit için bin Türk Lirası’ndan beş bin Türk Lirası’na kadar idarî para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içerisinde uygulanacak idarî para cezasının tutarı elli bin lirayı geçemez. Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından her bir tesit için beş bin Türk Lirası’ndan yirmi beş bin Türk Lirası’na kadar idarî para cezası uygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idarî para cezasının tutarı beş yüz bin lirayı geçemez. Bu maddeye göre verilen idarî para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenir. Genel bütçeye gelir kaydedilen idarî para cezası tutarları dikkate alınarak

erişilebilirlik konusundaki projelerde kullanılmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesine ödenek öngörülür.” “Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar; İçişleri, Maliye, Çevre ve Şehircilik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıklarının ve engelliler ile ilgili konfederasyonların görüşleri alınmak sureti ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca bir yıl içerisinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

Bu ek maddelerle birlikte Kanun’un engelli erişebilirliğine uygun olmasını zorunlu tuttuğu binalar, açık alanlar ve toplu taşıma araçlarının fizikî anlamda mevzuata gerçekten uygun olup olmadığını denetleyecek bir mekanizma öngörülmüş ve mevcut bina, açık alan ve toplu taşıma araçlarının erişilebilirlik dönüşümlerinin hız kazanabilmesi için itici bir kuvvet oluşturulmuştur.

Diğer Kanun Düzenlemeleri Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42’nci maddesine ek madde ile “Engellilerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâvlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya talebin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. İlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Komisyon teşkili, çalışma usûlü ile engellinin kullanımdan sonraki süreç ile ilgili usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.” hükmünün eklenmesi engelli bireylere kendi konutlarına erişim hakkının sağlanması ile ilgilidir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda (2004), 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda (2005) ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda (2005) engelli bireyleri ilgilendiren hükümler bulunmaktadır. Hizmet sunumunda engelliye uygun yöntemlerin kullanılması gerektiğini vurgulayan


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 19

bu maddeler dolaylı bir şekilde de olsa yerel yönetim kuruluşlarına erişilebilirlik ile ilgili yükümlülükler getirmektedir.

Yönetmelikler 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik, Otopark Yönetmeliği ve Sığınaklarla İlgili Ek Yönetmelik ile ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 36’ncı maddesi gereğince hazırlanan Gecekondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği engelli erişebilirliğiyle ilgili hükümler içermektedir. Bu yönetmeliklerde, engellilerin yaşamını kolaylaştırmak amacıyla söz konusu yönetmeliklerin uygulanacağı alanlarda engellilerle ilgili TSE standartlarına uyulması zorunlu tutulmuştur. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42’nci maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlanan 22/04/2006 tarihli “Yapılarda Engellilerin Kullanımına Yönelik Proje Tadili Komisyonları Teşkili, Çalışma Usûl ve Esasları Hakkında Yönetmelik” engellilerin ulaşımı ve kullanımına uygun olmayan yapıların uygun şekle getirilmesine yönelik proje değişiklik taleplerinin değerlendirilmesi için oluşturulacak komisyonun teşkili, çalışma usûl ve esasları ile engellinin kullanımından sonraki sürece ilişkin hususları belirlemek amacıyla çıkarılmıştır.

Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği Erişilebilirlikle ilgili en temel düzenlemelerden biri olan, 20/7/2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği; umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarında erişilebilirliğin izleme ve denetimini yapacak olan komisyonların teşkili, çalışma usûl ve esasları, EHK ile belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için ek süre verilmesine, idarî para cezalarının uygulanmasına ve genel bütçeye gelir kaydedilen idarî para cezası tutarlarının kullanımına ilişkin hususları belirlemek

amacıyla çıkarılmıştır. Bu yönetmelik erişilebilirlik ile ilgili en temel hükümleri içermektedir. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un geçici 2’nci ve 3’üncü maddelerinde yer alan umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarını kapsayan bu yönetmelik, illerde valilikler bünyesinde vali veya vali yardımcısı başkanlığında erişilebilirlik izleme ve denetleme komisyonları kurulmasını öngörmektedir. Engelliler Hakkında Kanun’da belirtilen bakanlıkların temsilcileri ile engellilerle ilgili konfederasyon temsilcilerinden oluşturularak kurulan bu komisyon üyelerinin meslekleri söz konusu Yönetmelik’in 5’inci maddesinde sayılmaktadır. Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonları; kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapı, yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ile büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin, şehir içinde sundukları ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerini söz konusu Yönetmelik ekinde yer alan ve Türk Standardları Enstitüsü tarafından yayımlanan erişilebilirlik


20 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

standartlarına göre hazırlanan binalar, açık alanlar ve toplu taşıma araçları izleme ve denetleme formlarındaki kontrol listesi sorularını yanıtlayarak denetlemektedir. (Çağlayan Gümüş, 2015a, s. 65) Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği söz konusu komisyonlara denetleme yaptıkları bina, açık alan ve toplu taşıma araçlarında eksiklik bulunmaması hâlinde erişilebilirlik belgesi düzenleme veya idarî para cezası uygulama yetkisi vermektedir.

Genelgeler Engelliler Hakkında Kanun’un geçici 2’nci ve 3’üncü maddelerine dayanarak 2006 yılında Başbakanlık Genelgesi çıkarılmıştır (2006/18). Söz konusu bu genelge ile belediyelerin bu sürece ilişkin eylem planlarını ve bu planlara dair raporlarını sunmaları, toplu taşıma hizmetleriyle erişime dair diğer hizmetlerini Türk Standardları Enstitüsünün ilgili standartlarına uygun hâle getirmeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının kullandıkları yapıları engelli bireylerin kullanımını mümkün kılacak şekilde uyarlamaları istenmiştir. Ayrıca 2008 yılında engelliler ilgili her türlü düzenlemenin standartlara uygun olarak gecikmeksizin gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla Başbakanlık Talimatı çıkarılmıştır. Engelliler Hakkında Kanun’un geçici 3’üncü maddesinin uygulanması ile ilgili konulara açıklık getirilmesi maksadıyla 2011 yılında İçişleri Bakanlığı “Toplu Taşıma Hizmetleri Genelgesi” yayımlamıştır.

standartlarında ayrıntılı olarak ele alınmış olup engelli erişebilirliği ile ilgili olanlar aşağıdaki gibidir: Türk Standardları Enstitüsü tarafından kentsel hizmet alanlarının dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına göre düzenlenmesine yönelik aşağıdaki standartlar geliştirilmiş olup, bu standartlar hâlen yürürlüktedir. •

Erişilebilirlik Standartları Ülkemizdeki mevzuatta yapılı çevrenin erişilebilirliğinin sağlanmasına yönelik teknik detaylar için Türk Standardları Enstitüsü tarafından hazırlanmış standartlara atıf yapılmaktadır. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’da “erişilebilirlik standartları” ifadelerinden yine aynı Kanun’un 3’üncü maddesinde tanımlandığı üzere “Türk Standardları Enstitüsüınün erişilebilirlik ile ilgili yayımladığı standartlar” anlaşılmaktadır. Yapılı çevre ölçü ve ölçütleri TSE’nin ilgili

• •

TS 9111 Özürlüler ve hareket kısıtlılığı bulunan kişiler için binalarda ulaşılabilirlik gerekleri (Revizyon tarihi 22.11.2011) TS 12576Şehir içi yollar - kaldırım ve yaya geçitlerinde ulaşılabilirlik için yapısal önlemler ve işaretlemelerin tasarım kuralları (Revizyon tarihi 14.06.2012) TS ISO 23599 Görme özürlü veya az görenler için yardımcı mamuller - Hissedilebilir yürüme yüzeyi işaretleri (14.06.2012) TS 13536 TS ISO 23599’un uygulamasına yönelik tamamlayıcı standart (27.12.2012) TS EN 81-70/A1 Asansörler- Yapım ve montaj için güvenlik kuralları- Yolcu ve yük asansörleri için özel uygulamalar - Bölüm 70: Engelliler dâhil yolcu asansörleri için erişilebilirlik (21.06.2007) TS EN 81-41 Asansörler - Yapım ve montaj için güvenlik kuralları - İnsan ve yük taşıması için özel asansörler


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

- Bölüm 41: Hareket engelli insanların kullanımı için düşey kaldırma platformları (21.02.2013) TS EN 81-82 Asansör-Yapım ve montaj için güvenlik kuralları - Mevcut asansörler - Bölüm 82 - Engelliler dâhil mevcut asansörlere erişebilirliğin geliştirilmesi (13.02.2014) TS EN 81-70/A1 Asansörler- Yapım ve montaj için güvenlik kuralları- Yolcu ve yük asansörleri için özel uygulamalar bölüm 70: Engelliler dâhil insanların asansörlere erişebilirliği (27.09.2005) TS EN 81-70 Asansörler - Yapım ve montaj için güvenlik kuralları - Yolcu ve yük asansörleri için özel uygulamalar - bölüm 70: Engelliler dâhil yolcu asansörleri için erişilebilirlik (21.06.2007) TSE CEN/TS 81-76 Asansörler - Yapım ve montaj için güvenlik kuralları- Yolcu ve yük asansörleri için özel uygulamalar - Bölüm 76: Asansör kullanan engelli yolcuların tahliyesi (31.01.2012) TS EN 81-40 Asansörler - Yapım ve montaj için güvenlik kuralları - Yolcu ve yük asansörleri için özel uygulamalar - Bölüm 40:Hareket engelli yolcular için yürüyen merdivenler ve eğimli kaldırma platformları (19.01.2010) TS EN 81-41 Asansörler-Yapım ve montaj için güvenlik kuralları-İnsan ve yük taşıması için özel asansörlerBölüm 41:Hareket engelli insanların kullanımı için dikey kaldırma platformları (12.04.2011) TS ISO 9386-2 Hareket engelliler için güç tahrikli kaldırma platformları - Emniyet, boyutlar ve işlevsel çalışma ile ilgili kurallar - Bölüm 2: Oturan kullanıcılar, ayakta duran kullanıcılar ve tekerlekli sandalye kullanıcıları için eğik bir düzlemde hareket eden güç tahrikli merdiven tipi asansörler (13.01.2011) TS ISO 9386-1 Hareket engelliler için güç tahrikli kaldırma platformları - Emniyet, boyutlar ve işlevsel çalışma ile ilgili kurallar - Bölüm 1: Düşey kaldırma platformları (13.01.2011)

Türk Standardları Enstitüsü tarafından ulaştırma hizmetlerinin hareket kısıtlılığı olan kişiler tarafından da

AİLE 21

kullanılabilmesine yönelik aşağıdaki standartlar geliştirilmiş olup, bu standartlar hâlen yürürlüktedir. •

TS 13622 Engelliler ve hareket kısıtlılığı bulunan kişiler için toplu taşıma sistemlerinde erişilebilirlik gerekleri (25.06.2014) TS ISO 23600 Görme engelliler ile görme ve işitme engelliler için yardımcı mamuller - Yaya trafik ışıkları için sesli ve hissedilebilir sinyaller (27.12.2012) TS 12460Şehir içi yollar-Raylı taşıma sistemleri bölüm 5: Özürlü ve yaşlılar için tesislerde tasarım kuralları (20.04.1998) TS 12694 Demiryolu taşıtları - Yolcu vagonları - Özürlü yolcuların tekerlekli sandalyeleri ile seyahatine uygun vagon düzenlemeleri (14.07.2011) TS ISO 23600 Görme ve işitme özürlüler için yardımcı mamuller - Yaya trafik ışıkları - Sesli ikazlar ve hissedilebilir yüzeyler (12.04.2012)

Yayımlanan bu standartlar, engelli veya hareket kısıtlılığı yaşayan bireylerin yararlanabileceği erişilebilir uygulamaların tasarımına katkıda bulunmaktadır. Tasarım ve uygulamada söz konusu standartların dikkate alınması engelli bireylerin toplumsal yaşama bağımsız ve güvenli bir şekilde katılımına büyük ölçüde katkı sağlayacaktır. Kaynakça:

www.mevzuat.gov.tr Başbakanlık Genelgesi 2006/18. (2006). Mevzuat Bilgi Sistemi. Haziran 2, 2016 tarihinde http://www.basbakanlik.gov.tr/genelge_pdf/2006/2006-0010006-09192.pdf adresinden alındı. Çağlar, S. (2012). Engellilerin Erişilebilirlik Hakkı ve Türkiye›de Erişilebilirlikleri. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 541-598. Çağlayan Gümüş, D. (2014, Eylül 25-27). Erişilebilirlik Mevzuatı ve Erişilebilir Asansörlerin Özellikleri. Asansör Sempozyumu. İzmir: Elektrik Mühendisleri Odası ve Makine Mühendisleri Odası. Çağlayan Gümüş, D. (2015a, Kasım 21). Engelliler için Erişilebilirlik. Engelli Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları Sempozyumu Bildiriler Kitabı. Ankara: Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB). Çağlayan Gümüş, D. (2015b, Aralık). Erişilebilirlik Mevzuatı ve Erişilebilirliğin İzlenmesi ve Denetlenmesi. Dosya 36, 14-19. Ankara: TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi. Özcan, E. (2015). Engellilerin Erişilebilirlik Hakkı: Türk Mevzuatı Açısından Değerlendirmeler. Ankara: Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı.


22 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Gamze FEYZİOĞLU

Peyzaj Mimarı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

YAPILI ÇEVREDE

ERİŞİLEBİLİRLİK

>>

Yaşamımızın büyük bir kısmı yapılı çevreyi oluşturan binalarda ve açık alanlarda yer alan çeşitli mekânlarda geçmektedir. Sosyal çevre insanın hayata bakışını etkilemekte olup engelli bir bireyin sosyal hayata katılabilmesi iç ve dış mekân düzenlemelerinin engellilere uygun olarak tasarlanıp hayata geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Ülkemizde, kentsel düzenlemeler engellilerin özgürce ve rahatça dolaşmalarına uygun değildir. Kentsel düzenlemelerin engellileri de dikkate alacak biçimde tasarlanması bir zorunluluk arz etmektedir. Doğuştan veya sonradan bazı sebeplerden dolayı insanlar bir takım aktivitelerini yerine getiremez ve bazı özel ekipmanlara ihtiyaç duyarlar. Engellilerin olmazsa olmazlarından olan bu ekipmanlar (koltuk değneği, tekerlekli sandalye, işitme cihazı vb.) içinde kentsel mekânlarda bazı özel düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bu nedenle kent planlama sürecinde herkes için erişilebilir nitelikte düzenlemeler yapılması büyük önem taşımaktadır. Binalar ve açık alanların evrensel tasarım ilkeleri (eşitlik, esneklik, basit ve anlamlı kullanım, pratiklik, koruma ve güvenlik, az fiziksel güç gereksinimi, kolay erişim) ve standartlar doğrultusunda herkes için engelsiz hâle getirilmesi, insanların toplumsal hayata tam ve eşit katılımını sağlayacaktır.

Yapılı çevrede erişilebilir uygulamaların yapılabilmesi içinİmar Mevzuatında ve Engelliler Hakkında Kanun’da Türk Standardları Enstitüsünün yayımladığı engelliler ile ilgili standartlara uyulması zorunluluğu getirilmiştir. Binalar ve açık alanlar ile ilgili en temel iki standart TS 9111 ve TS 12576’dır. TS 9111 “Özürlüler ve Hareket Kısıtlılığı Bulunan Kişiler İçin Binalarda Ulaşılabilirlik Gerekleri” standardı, tüm binalar ve yakın çevresinde engelliler ve hareket kısıtlılığı bulunan kişiler için erişebilirliği sağlayacak fizikî düzenlemelere ait kural ve esaslarını;TS 12576 “Şehir İçi Yollar - Kaldırım ve Yaya Geçitlerinde Ulaşılabilirlik İçin Yapısal Önlemler ve İşaretlemelerin Tasarım Kuralları” standardı, hareket kısıtlılığı olanlar dâhil


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

tüm yayaların günlük yaşantılarını güvenli ve rahatça sürdürebilmeleri için yaya yollarında ve kaldırımlarda, yaya geçitlerinde, kavşaklarda, kent mobilyalarında, binaların girişlerinde uyulacak yapısal önlemlerin ve işaretlemelerin tasarım kurallarını kapsamaktadır. TS 9111 standardı binalar için temel erişilebilirlik konularını şu şekilde özetlemektedir; Binalardan herkesin aynı güzergâhı, aynı girişi, aynı donanımları vb. kullanarak faydalanması gerekir. Bu herkes için eşit kullanımı ve eşitlik ilkesinin hayata geçmesini sağlar. Binaya herkes için eşit yaklaşım, örneğin tahsisli otopark alanları, basamaksız ve engelsiz, taşıt ve bisiklet yolundan ayrılmış yollar, otopark alanı ve toplu taşımaya yakın mesafeler, iyi işaretleme, iyi aydınlatma ve zıt renklendirme. Aynı giriş ile binaya eşit girme, örneğin; ana girişlerin yerinin kolayca algılanması, basamaksız veya engelsiz, geniş açıklıklar, düşük kullanım gücü gerektirme, iyi işaretleme, iyi aydınlatma ve iyi görsel zıt renklendirme. Yatay dolaşım için aynı güzergâhın kullanılması, örneğin; basamaksız veya engelsiz, yeterli manevra alanı, geniş kapı geçişi, kapıların kolay açılıp kapanabilmesi, dinlenme alanları, açık plan, iyi işaretleme, aydınlatma ve görsel zıtlık. Düşey dolaşım için aynı güzergâhın kullanılması, örneğin; güvenli merdivenler, geniş kapı geçişi, kapıların kolay açılıp kapanabilmesi, dinlenme alanları sağlanması, iyi işaretleme, aydınlatma ve görsel zıtlık. Aynı alanın herkes tarafından eşit kullanılması, örneğin; yeterli genişlikte hareket alanı ve farklı oturma seçenekleri, iyi akustik ve ses yükseltici sistemler, iyi aydınlatma ve görsel zıtlık. Aynı donanım ve araçların tüm kişiler tarafından eşit kullanımı, örneğin kolay anlama, yeterli manevra alanı, uygun yükseklik ve en az iki duyu ile bilgi sağlama.

AİLE 23

Tuvalet ve diğer sıhhî tesisatın kullanımında eşitlik, örneğin; iyi işaretleme, yeterli manevra alanı, transfer kolaylığı, iyi yerleştirilmiş donanım sağlanması ve kolay kullanabilme. Eşit çıkış ve tahliye güzergâhları, acil durum planı için tasarım,örneğin; basamaksız ve engelsiz, yangına karşı güvenli asansörler, iyi işaretleme, aydınlatma, görsel zıtlık, iyi yangın güvenliği, koruma ve tahliye, ulaşılabilir tahliye güzergâhları. İki veya daha fazla duyu yoluyla fark edilir bilgilendirme, örneğin; görsel, işitsel ve hissedilebilir biçimde. TS 12576 standardı ise açık alanlarda olması gereken kullanım alanları ve donatılara ait çeşitli ölçütleri ve kuralları detaylı olarak belirlemektedir. Bunları yaya yolları ve kaldırımlar, rampalar, merdivenler ve tırabzanlar, yaya geçitleri, duraklar, otoparklar, işaret ve işaretlemeler, halka açık tuvaletler ve kent mobilyaları başlığı altında kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Yaya Yolları ve Kaldırımlar Yaya kaldırımları genel olarak, hareket kısıtlılığı olan kişiler dâhil tüm yayalar için erişilebilir, yeterli genişlikte, güvenli olmalı ve süreklilik göstermelidir. Tehlike yaratacak her türlü düzensizlikten (örnek, yer ızgaraları, yermantarları, yola gerilmiş otopark zincirleri, yol yüzeyindeki anormal döşeme farklılıkları, çukurlar, yoldaki gelişigüzel seviye farklılıkları ve yükseklikler vb.) kaçınılmalıdır. Yatay ve düşey engel oluşturabilecek tüm donatılar kaldırım üzerindeki yaya emniyet şeridinde konumlandırılmalıdır. Yaya kaldırımında yürüme alanının genişliği en az 150cm olmalıdır.Kaldırım yürüme alanı olarak sağlanması gereken 150cm net geçiş genişliğin sağlanamadığı mevcutkaldırımlarda kesinlikle ağaçlandırma yapılmamalıdır. Yaya kaldırım genişliği tasarlanırken özellikle tekerlekli sandalye kullanıcılarının 90o, 180o, 360o ve U dönüşü yapabilmesi, ayrıca bir engel etrafında düzgün dönüş yapabilmesi için gerekli ölçüler göz


24 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

önünde bulundurulmalı, kaldırım genişliği buna göre tasarlanmalıdır. Yaya kaldırımının yüksekliği 3 cm-15 cm arasında olmalıdır. Mevcut kaldırımların döşemelerinde yapılacak bakım ve onarımlarda 15cm yükseklik sınırı aşılmamalı, kaldırım yükseltilmemelidir. Drenaj çözümlemesi yayalar için engel oluşturmayacak ve göllenme yapmayacak şekilde tasarlanmalıdır. Yaya kaldırımında, 220 cm’den az yükseklikte sarkan dal, dikenli bitki veya tabela benzeri şeyler bulunmamalıdır. Kaldırım üzerindeki ağaçların görme engelliler tarafından fark edilebilmesi için kaldırımla aynı seviyede olacak şekilde, ağaç diplerine çevre ile zıt renklere sahip ızgaralar veya çakıllar yerleştirilmelidir.

2. Rampalar, Merdivenler ve Korkuluklar Rampalar Yaya yolu üzerindeki seviye farklarının giderilmesi için rampa yapılmalıdır. Seviye farkının 6mm–13mm arasında olması durumunda, yüzeyin pahlanması, 13mm’den fazla olması durumunda ise rampa yapılması gereklidir. Rampalar; hareket kısıtlılığı olan kişiler dâhil tüm yayaların rahat hareket edebileceği uygun bir eğimde, yeterli bir genişlikte, güvenliği ve sürekliliği sağlayacak şekilde olmalıdır. Rampa yüzeylerinde sert, kaymayan (ıslak/kuru) ve mat malzemeler kullanılmalıdır. Rampa başlangıçlarında, bitişlerinde ve sahanlıklarda su birikmesini önleyecek gerekli drenaj tedbirleri alınmalıdır. Kaldırımlara iniş ve çıkışlarda seviye farklarının giderilmesi için yapılanrampalara bordür rampası denilmektedir. Bu rampalar kaldırımsınırları içerisinde, taşıt yoluna taşmayacak şekilde tasarlanmalıdır. Bordür rampaları en az 90cm genişliğinde, eğimi en fazla %8 (1/12) olmalıdır. Rampa ile taşıt yolunun birleştiği yerler, hareket kısıtlılığı olan yayaların hareketine engel olmayacak şekilde düzgün olmalı, birleşim noktasında herhangibir çıkıntı veya çukurluk bulunmamalıdır.Rampaların başlangıç ve

bitişlerinde tekerlekli sandalyenin manevra yapabileceği en az 150cm x 150 cm’lik bir alan olmalıdır. Merdivenler Merdivenler, özellikle hareket kısıtlılığı olanların hareketliliğini engellediğinden, yaya yollarında vekaldırımlarda mümkün olduğunca merdiven yerine rampalar tercih edilmelidir. Ancak zorunlu olarak merdiven yapılması hâlinde merdivenler; yeterli genişlikte, güvenli hareket kısıtlılığı olanların kullanımına uygun düzenlenmiş olmalıdır. Merdivenlerde net genişlik, en az 180cm olmalıdır. Merdivenlerde basamak genişliği (baskıç) en az 30cm olmalıdır. Basamak genişliği ve yüksekliği ise 2h+b= 60cm – 64cm formülü kullanılarak hesaplanmalıdır. Ayrıca, merdivende yer alan basamak gruplarında, basamaklar arasında yükseklik farkı olmamalı, bütün basamaklar eşit yükseklikte olmalıdır. Düşme tehlikesini azaltmak için açık ve çıkıntılı basamak uçları kullanılmamalıdır. Görme engelli yayaların merdivenleri bulabilmeleri ve algılayabilmeleri için uyarıcı yüzeylerden faydalanılmalıdır. Uyarıcı yüzey, merdivenin her sahanlığının, basamakların başladığı ve bittiği yerlerinde, merdiven genişliğince bulunmalıdır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 25

Basamaklar sert, kaymaz ve mat malzemelerden yapılmalı, doğal veya yapay olarak aydınlandığında yansıma veya parlama ile göz almamalıdır. Her bir basamak ucunda 2,5cm eninde kaymayı önleyici detayveya şeritler uygulanmalıdır. Bu şeritler merdivenin rengiyle zıtlık oluşturacak şekilde, tercihen sarı olmalıdır. Gerekiyorsa merdivenin üzeri hava etkilerine karşı kapatılmalıdır. Korkuluklar Rampalarda ve merdivenlerde mutlaka korkuluk olmalıdır. Her iki tarafı boşluk olan rampaların ve merdivenlerin her iki tarafına, boşluk tek tarafta ise boşluk olan tarafa korkuluk yapılmalıdır. Rampaların ve merdivenlerin duvar taraflarına da küpeşte yapılmalıdır. Genişliği 300cm’den fazla olan rampalarda ve merdivenlerde ilave olarak rampa ortasına korkuluk yapılmalıdır. Küpeşteler kolayca kavranabilecek formda olmalıdır. Küpeşteler yere veya duvara emniyetle yük taşıyabilecek ve iletebilecek şekilde tutturulmalıdır. Korkuluk üzerinde 70 cm ve 90 cm olmak üzere iki ayrı yükseklikte küpeşte yapılmalıdır. Küpeşte rampanın ve merdivenin başlangıcından en az 30 cm önce başlamalı ve bitiminden itibaren en az 30 cm devam etmelidir. Küpeşte uzantısının ucu, yarım ay şeklinde aşağı doğru kıvrılmalıdır. Küpeşte kavrama yüzeyi sürekli olmalı, korkuluk babası veya diğer engellerle kesintiye uğramamalıdır. Küpeşteler kolayca tutulabilecek özellikte farklı şekillerde biçimlendirilebilir.

3. Yaya Geçitleri Yayaların enerji kaybını en düşük düzeyde tutmak ve hareket kısıtlılığı olanların hareketlerini kolaylaştırmak için, yaya geçitlerinde öncelikle hemzemin yaya geçitleri tercih edilmelidir. Hareket kısıtlılığı olan kişiler dâhil tüm yayalar için güvenli ve kullanılabilir olmalıdır. Özellikle görme engelliler dâhil tüm hareket kısıtlılığı olan yayaların, yaya geçitlerini güvenli ve rahat kullanabilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Hemzemin yaya geçitlerinde, yaya kaldırımında, kavşak veya yolun yaya geçitlerine rastlayan bölümlerinde araç yoluna

doğru rampa yapılmalıdır. Taşıt yolu ve kavşaklarda yaya geçitleri bordür taşı ile kesilmemeli ve taşıt yolu seviyesine kadar yaya geçidi genişliğince yaya yolunda üç eğimli rampa yapılmalıdır. Rampa, taşıt yoluna taşmamalıdır. Yaya geçitlerinde kullanılan kaplama malzemeleri kaymayı önleyici, her türlü fiziksel koşullara karşı dayanıklı malzemeden olmalıdır. Görme engelli yayaların güvenli geçişlerini sağlamak için, hemzemin yaya geçitlerindeki yüzey dokusunda uygun biçimde kılavuz izler ve uyarıcı yüzeyler oluşturulmalıdır. Özellikle taşıt trafiğinin yoğun olduğu yaya geçitlerinde, tüm yayalar için yönlendirmenin ve güvenli geçişin sağlanması için kavşak içerisinde yaya geçidinin başlangıcına kadar en az 110cm yüksekliğinde korkuluklar bulunmalıdır. Yaya geçitleri yeterli derecede ve üstten aydınlatılmalıdır. Taşıt yolu ve kavşak geçişlerinde gelişigüzel konan çiçeklik ve çiçek saksıları,mantarlar, işaretler, ilan panoları, direkler (elektrik, aydınlatma, trafik vb.)özellikle hareket kısıtlılığı olanların hareket kabiliyetini azaltacağından bu gibi engeller yaya geçitlerine konmamalıdır. Hareket kısıtlılığı olan kişilerin hareketini kolaylaştırmak için yaya geçitleritercihen hemzemin olmalıdır. Ancak, taşıt trafiği yoğun olan yollarda, hemzemin yaya geçitleri


26 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

yapılamaması hâlinde hareket kısıtlılığı olanlar dâhil tüm yayaların rahatça kullanabileceği şekilde alt/üst geçitler yapılmalıdır. Alt ve üstgeçitlerde, çevre müsait ise merdiven yerine eğimi % 6’yı geçmeyen rampalar yapılmalıdır. Hareket kısıtlılığı olan yayaların kullanımına uygun rampa yapılamaması durumunda; dikey asansör, yürüyen merdiven veya merdiven eğiminde hareketeden eğik asansör yapılmalıdır.

4. Duraklar; Tüm toplu taşıma durakları hareket kısıtlılığı olanlar dâhil tüm yayaların kullanabileceği şekilde düzenlenmeli, engellilerin bu duraklara kolay, engelsiz ve başkalarına ihtiyaç duymadan erişebilmeleri sağlanmalıdır. Durakların kolayca bulunabilmesi ve belli uzaklıktan görülebilmesi için gerekli işaretleme ve yönlendirmeler yapılmalıdır. Duraklardaki ilan, reklam ve bilgilendirme vb. tabelalar keskin kenarlı veya sivri köşeli olmamalıdır. Durak zemininde kullanılan kaplama malzemeleri düz, sabit, kaymaz ve dayanıklı olmalıdır. Duraklardaki bankların boyutları uygun olmalıdır. Duraklardaki bankların yanında tekerlekli sandalyenin yanaşabileceği biçimde en az 120 cm boşluk bırakılmalıdır. Engellilerin, duraklarda toplu taşıma araçlarına rahat binip inebilmeleri için durak döşemesi, taşıt girişi seviyesine kadar eğimi %5’i geçmeyen rampa ile yükseltilmelidir.

5. Otoparklar; Park yerlerinde, engelliler için toplam otopark yeri sayısının % 5’i kadar otopark yeri ayrılmalı, standartlara uygun olarak düzenlenmelidir. Otopark alanlarında engellilere ayrılan park yerleri, asansöre, bina giriş/çıkışlarına en uygun ve en yakın yerde düzenlenmelidir. Bu mesafe, en fazla 30m, tercihen 10m olmalıdır. Otopark alanlarında engellilerin park edebileceğini bildiren engelli levhası ile otopark içinde engellinin park edeceği yere kadar yön gösterici engelli levhası bulunmalıdır. Açık

otoparklarda, yerde engelli park işareti, kapalı otoparklarda ise yerde, duvarda ve tavana asılı engelli park işareti konmalıdır.

6. İşaret ve İşaretlemeler; Kent içindeki yollarda oluşturulacak işaretler; bilgilendirme, yönlendirme,uyarma amaçlı olarak kaldırım, yaya geçidi, rampa, merdivenler, park alanları,durak, indirme/bindirme alanları, meydanlar gibi yerlerde yatay veya düşey olarak düzenlenebilir. İşaretler, herkes için okunaklı ve anlaşılır olmalıdır. İyi aydınlatılmış, net ve okunabilir işaretler; uygun bir yüksekliğe konumlandırılmalıdır. Yazılı bilgilendirmeler herkesin anlamasını kolaylaştırmak için sembollerle desteklenmelidir. İşaretler; sağlam ve değiştirilmesi, temizlenmesi, onarılmasıkolay malzemeden yapılmalıdır. Çok sayıda işaretten kaçınılmalıdır. İşaret ve işaretlemeler uluslararası standartlara uygun renkte emniyet ve güvenlik için yeşil/beyaz, uyarı/tehlike riski için sarı/siyah, yasaklama, durma, tehlike ve acil içinkırmızı/beyaz, bilgilendirme için mavi/beyaz renkte olmalıdır. Bu kurallar, hissedilebilir yüzeyler için geçerli değildir.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Bilgilendirme işaretlerindeki yazılar kolay okunabilir olmalı, harflerin boyutu ile okuma mesafesi orantılı olmalıdır. Her engelli grubunun ihtiyacına göre yaya yolunda yönlendirme ve uyarma düzenlemeleri yapılmalıdır. Yaya kaldırımlarında görme engellileri yönlendirmekiçin kılavuz iz ve uyarıcı yüzeyler standarda uygun biçimde yapılmalıdır.

7. Halka açık tuvaletler; Şehir merkezlerinde uygun yerlere engelliler için halka açık tuvaletler yapılmalıdır. Tuvaletlerin girişlerirahat ve düzayak olmalı, kadın ve erkek için ayrı ayrı düzenlenmelidir. Mevcut tuvaletlerin yanına bir adet engelli tuvaleti eklenmeli ya da mevcutlardan en az bir adedi engelliler için erişilebilir hâle getirilmelidir. Engellilere ait tuvaletlerin kapısında engelli işareti bulunmalı ve gerektiğinde dışarıdan yardım istenebilmesi için acil durum çağrı düzeneği, klozetten yere düşüldüğünde ulaşılabilecek şekilde, iple çekilerek çalıştırılabilir olmalıdır.

8. Kent Mobilyaları; Kent mobilyaları ve donanımları, uygun yerlerde kullanılmalı ve yeterli işaretlemelerle hareket kısıtlılığı olanların hareketlerine engel olmayacak şekilde yerleştirilmelidir. Kent mobilyaları keskin ve çıkıntılı kenarlarından arındırılmış olmalıdır. Kent mobilyalarının rengi seçilirken, kolay algılanabilmeleri için çevresi ile zıtlık oluşturacak renkler tercih edilmelidir. İş yerlerinin kaldırıma çıkıntı yapan güneşlikleri, şemsiyeleri veya oturma yerleri vb. donatılar hareket kısıtlılığı olan yayaların hareketine engel teşkiletmemelidir. Kaldırım üzerinde bulunan bina çıkmalarının, her türlü levha, işaret ve tabelaların en alçaktaki noktaları yayaların başlarını çarpmamaları için yerdenen az 220 cm yükseklikte olmalıdır. 220 cm ve daha alçak olan merdiven altları kapatılmalıdır. Dinlenme alanları ve banklar, kaldırım yürüme alanı dışında, kaldırımın genişliğine bağlı olarak, yaya akımına engel

AİLE 27

olmayacak ve hareket kısıtlılığı olanlar dâhil tüm yayaların kullanabileceği şekilde yapılmalıdır. Dinlenme alanlarında oturma banklarının yanında tekerlekli sandalyenin yanaşabileceği biçimde asgarî 120cm boşluk bırakılmalıdır. Halka açık olan üzeri açık veya kapalı telefon kulübelerinden en az biriengellilerin kullanımına uygun olarak düzenlenmelidir ve yaya trafiğiniaksatmayacak şekilde, kolayca görülebilir ve ulaşılabilir olmalıdır. Çöp kutuları, yaralanmalara neden olmayacak malzemeden seçilmeli, zıt renkli ve tek elle kullanılabilecek şekilde kapaklı olmalı ve yaya emniyetşeridine konulmalıdır. Yayaların kullanması için çeşme yapılması hâlinde, çeşmeyetekerlekli sandalyenin yaklaşabilmesi için gerekli genişlik bulunmalıdır. Sonuç olarak, kentlerin her türde kullanıcı için erişilebilir ve yaşanabilir olması şarttır. Kişinin konutundan başlayarak, bahçesinden itibaren kaldırım ve yaya yollarında, her türlü ulaşım aracına ve istasyonuna, kentsel mekândaki açık ya da kapalı her türlü kamusal kullanıma ve donatıya kimseye ihtiyaç duymadan bağımsız bir şekilde ulaşabilmesi hem mimarlar, mühendisler, plancılar vb. hem de yöneticiler için bir öncelik olmalıdır. Yeni yapılacak ve tadilat olacak yerler Türk Standardları Enstitüsünün engelliler ile ilgili standartları baz alınarak yapılmalı erişilebilirlikle ilgili yapılacak proje ve yapım teknik şartnamelerinde standartlarda yer alan ölçü ve ölçütlere uygunluk sağlaması zorunluluğu mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Kaynakça: ‘‘TS 9111 Özürlüler ve Hareket Kısıtlılığı Bulunan Kişiler İçin Binalarda Ulaşılabilirlik Gerekleri’’ 3194 sayılı İmar Kanunu Otopark Yönetmeliği TS 12576 “Şehir İçi Yollar - Kaldırım ve Yaya Geçitlerinde Ulaşılabilirlik İçin Yapısal Önlemler ve İşaretlemelerin Tasarım Kuralları” FEYZİOĞLU,G.,2013 Bedensel Engellilere Yönelik Kentsel Peyzaj Tasarım Kriterlerinin Ankara İli Kızılay Meydanı ve İlişkili Caddelerinde İrdelenmesi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İzmir


28 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Emine ÖZCAN

Aile ve Sosyal Politikalar Uzmanı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

ARAÇLARDA

ERİŞİLEBİLİRLİK >>

Toplu taşıma araçlarının erişilebilir olması, en az fiziksel mekân tasarımı kadar gerekli bir özelliktir. Engelliler, erişilebilir ulaşım araçları bulunmadığında, araca biniş ve inişte, yolculuk sırasında güvenli ve yardıma ihtiyaç duymadan seyahat edemeyecekleri için çeşitli risklerle karşılaşmakta, engellilik düzeylerini artırıcı kazalar yaşamakta, araca binemediği için istihdam başta olmak üzere anayasada güvence altına alınan birçok haktan mahrum olabilmektedirler. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un engellinin söz konusu anayasal haklarına erişmesi için yapılan düzenlemelerden biri olup Kanun’un geçici 2’nci ve 3’üncü maddelerinde kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ile büyükşehir belediyeleri ve belediyeler tarafından şehir içinde sunulan ya da denetlenen toplu taşıma hizmetlerindeerişilebilirliğin sağlanmasına yönelik amir hükümler yer almaktadır. Anılan Kanun’un geçici 2’nci ve 3’üncü maddelerinde öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin izlenmesi ve denetlenmesine yönelik hazırlanan Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği’nin “Ek III: Toplu Taşıma


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Araçları İçin Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Formu” ilgili standartlardan yararlanılarak toplu taşıma araçları için hazırlanmıştır.

OTOBÜSLER Alçak-tabanlı veya duraklara yaklaştığında kaldırım kotu ile eşitlenebilen, rampalı otobüsler, araç içlerinde gidilen ve varılan yerlere ait bilgilendirme yapan görsel ve işitsel uyarıcıların bulunması, herkese uygun boyut ve sayıda tutunma elemanları, toplu taşıma araçlarının erişilebilirliklerini büyük ölçüde arttıran özelliklerdir. Ayrıca, tekerlekli sandalye kullananlar için yeterli güvenli alanların standardına uygun ölçülerde ayrılmış olması, bu alanların dışarıdan görülecek şekilde, aracın hem ön, yan kenarına hem de ilgili servis kapısına (kapılarına) bitişik resimli gösterimlerle işaretlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun yanında araçta bulunan iletişim cihazlarının yüksekliği, iç iletişim cihazlarının kumandaları, avuç ile çalıştırılabilmeli ve zıt renkte olmaları, araç geçit koridorlarının eğimi ve yüzeyinin kaydırmazlığı, en az

AİLE 29

bir araç kapısının tekerlekli sandalyenin geçişine uygun tasarlanması, kişinin güvenli iniş-binişlerine imkân vermek amacıyla aracın içindeki ve hemen dışındaki alanın aydınlatılması için yeterli bir aydınlatma, tekerlekli sandalyenin araca binmesini sağlayan düzeneklerin standardına uygun tasarıma (rampa, asansör, karoser vb.) sahip olması, araçlarda erişilebilirliği belirleyen özelliklerdendir.

RAYLI SİSTEMLER Metro/metrobüs gibi sistemlerde, her durağın erişilebilirliğini sağlamak konusunda tüm dünyada sorunlar yaşanmaktadır. Çözüm olarak, bazı ana istasyonların seçilerek erişilebilir hâle getirilmesi önerilse de, bu istasyonların seçimi her kullanıcı için kendi kullandığı istasyon ilk sırada önemli olduğundan oldukça tartışmalı bir konudur. Bu tür sistemlerde en önemli sorunlardan biri; vagon girişi ile istasyon arasındaki kot farkları olup; bu fark, standardına uygun bir rampa; rampa ile çözülemeyecek durumda ise merdivenler, merdiven liftleri ve asansörle erişilebilirlik sağlanabilir. Trenlere binişte


30 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

yatay boşluk ve düşey kot farklarının en azda tutulması ise bütün kullanıcıların güvenli bir biçimde trene geçişini sağlayacaktır. Ayrıca; vagon giriş kapısının tekerlekli sandalyenin güvenli geçişine imkân vermesi için teknik özellikleri (kapı genişliği, yüksekliği, zıt renkte tutunma borularının varlığı ve yapısı vb.) vagon içinde eğimli zemin ve basamakların olmaması, iç koridorların geçiş genişliği, tekerlekli sandalye için ayrılmış alanların işaretlemesi ve tekerlekli sandalye kullanan kişinin seyahat esnasında güvenliği çok önemlidir. Bunun yanında hem tren (gidecekleri güzergâh yönünün numarası ve çalıştıkları güzergâhın başlangıç ve son istasyon adları vs.) hem de istasyon için bilgilendirme ve işaretlendirme sistemleri standardına uygun tam ve düzgün yapılmalıdır. Demiryolları ve metro istasyonlarında, bilet alma makineleri, kısa boylu kişiler ve tekerlekli sandalye kullananlar tarafından kullanılacak kadar alçak

konumlandırılmalıdır. Turnike geçişleri de, tekerlekli sandalye, bebek arabası ve yürüteç kullananlar ile diğer gereksinimlere de cevap verebilecek şekilde tasarlanmalı ve uygun hissedilebilir yüzeylerle donatılmış olmalıdır(Ergenoğlu, 2013).

GEMİLER Erişilebilir bir gemide; gemi girişinin erişilebilir olması, gemi girişiyle liman arası kot farklılıkların yada boşlukların standardına uygun rampa, merdiven, merdiven liftleri ve asansörlerle aşılması, gemi güvertesi ve diğer dolaşım alanlarında zeminin kot farklılıklarının minimum düzeyde olması ve kaymaz malzemeden yapılması, gemi içi yönlendirme ve bilgilendirme işaretlendirmelerinin standardına uygun ve tam yapılması, gemi içi aydınlatmanın yeterliliği, acil durumlar için sesli ve ışıklı alarmların varlığı, erişilebilir tuvalet ve lavabolar olması gereken başlıca özelliklerdendir.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 31

Merve ATEŞ

Harita ve Kadastro Teknikeri Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

>>

HİSSEDİLEBİLİR YÜRÜME YÜZEYİ İŞARETLERİ Engellilerin de herkes gibi ve herkesle birlikte, yaşamın tüm alanlarındaki hak ve hizmetlere ulaşabilmesi ve bunlardan yararlanabilmesi gerekliliği kapsamında özellikle kamu kullanımına açık alanlarda tehlikeleri ve yönleri algılamakta zorluk çeken görme engellilerin günlük yaşamda bağımsız ve güvenli hareket etmelerini sağlamak amacıyla yapılan hissedilebilir yüzey uygulamaları ile ilgili olarak Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından; Haziran 2012’de “Görme Özürlü veya Az Görenler İçin Yardımcı Mamuller – Hissedilebilir Yürüme Yüzeyi İşaretleri” TS ISO 23599 standardı ve Aralık 2012’de TS ISO 23599 standardının uygulanmasına yönelik olarak TS13536 Tamamlayıcı Standart yürürlüğe girmiştir.

Hissedilebilir Yürüme Yüzeyi İşaretleri uyarıcı yüzey ve kılavuz yüzeyden oluşmaktadır. Uyarıcı yüzey; yalnızca belirli bir tehlikeye veya bir tehlikeye ve bir karar noktasına dikkat çekmeyi amaçlayan HYYİ tasarımıdır. Kılavuz yüzey ise; bir yürüyüş doğrultusunu veya belirli bir noktayı işaret eden HYYİ tasarımıdır. Görme engellilerin veya az gören kişilerin bu uygulamaları bozuk ve çıkıntılı yüzeylerden ayırt edebilmesi için düz zemin üzerine uygulanması gerekmektedir. Bakım ve onarımlarının engel teşkil etmemesi bakımından düzenli olarak yapılması gerekmektedir. TS 13536 Tamamlayıcı standardında HYYİ’lerinin nerelerde uygulanacağı ve hangi ölçülerde uygulanması gerektiği bilgisi verilmiştir.


32 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Meliha YENİLMEZ KARA

Çözümleyici Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

WEB

ERİŞİLEBİLİRLİĞİ >>

Bilgi, verinin işlenmiş hâlidir. Günümüzde bilgiye erişmek için birçok kaynaktan yararlanırız. Bu araçlar kitaplar, danışma kaynakları (ansiklopediler, sözlükler, almanaklar, yıllıklar, el kitapları, biyografik kaynaklar, coğrafî kaynaklar), süreli yayınlar (dergiler, gazeteler), bibliyografik denetim sağlayan kaynaklar (kataloglar, bibliyografyalar, dizinler ve özler, kavram dizinleri), elektronik bilgi erişim araçları (arama motorları, veritabanları) ve kurumlardır. (kütüphaneler, müzeler, arşivler, dokümantasyon ve enformasyon merkezleri). İhtiyaç duyulan veriye ulaşmanın en kısa yolu ise internet ve internetin barındırdığı arama motorlarıdır. Ancak engelli vatandaşlarımız birçok web sayfasını kullanmak istediğinde sıkıntı çekmekte veya kullanamamaktadır. Bu nedenle web erişilebilirliği kavramı doğmuştur. Web erişilebilirliğinin, web sayfalarının tüm kullanıcılar tarafından özellikle engelli bireylerin anlayabileceği, gezinebileceği, etkili bir şekilde kullanabileceği ve bunun yanında da içerik oluşturup, katkıda bulunabileceği bir şekilde tasarlanması gerekmektedir. W3C (World Wide Web Consortium) tarafından 2008’de WCAG 2.0 Web İçeriği Erişilebilirlik Kılavuzu 2.0’ı yayımlanmıştır. Bu doğrultuda ülkemizde TSE K 318 İnternet Sitelerinin Kılavuzu ile sonrasında TS ISO/IEC 40500:2012

Bilgi Teknolojisi-Web İçeriği Erişilebilirlik Kılavuzu standardı çıkartılmıştır. WCAG 2.0 kılavuzu engelli bireyler için web içeriğinin nasıl daha fazla erişilebilir yapılacağını anlatmaktadır. Erişilebilirlik görme, işitme, fiziksel, konuşma, algılama, öğrenme, dil ve ruhsal engellerin de dâhil olduğu tüm engelli bireyleri içermektedir. Bu kılavuzun kapsamı olabildiğince geniş tutulmasına rağmen bütün grup ve derecelerdeki engelliler ile çoklu engeli olan bireylerin ihtiyaçlarına çözüm bulamamaktadır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Ayrıca bu kılavuzdaki bilgiler kamu kurumları ve engeli bulunmayan kişiler için de yararlı olabilir. Yaşlılar, genel kullanıcılar ve geçici engeli bulunan bireyler için de web içeriğinin daha erişilebilir olmasını sağlamaktadır. WCAG 2.0 kılavuzu 3 farklı uygunluk düzeyine göre tanımlanmıştır. Bunlar A (en düşük), AA ve AAA (en yüksek)’dır. Bu uygunluk düzeyleri uluslararası geçerliliğe sahip toplamda 61 kriterden oluşmaktadır. Bu kriterlerden 25 ilke A düzeyi, 13 ilkte AA düzeyi ve 23 ilke AAA düzeyidir. Türkiye’de çıkarılan kriterler ve standartlar doğrultusunda A düzeyi web erişilebilirlik standartları uygulanmaktadır. Aşağıda yer alan özel durumların da göz önüne alınarak tasarımın yapılması daha uygun olacaktır. •

Kullanıcılar göremiyor, duyamıyor, hareket edemiyor veya bazı tip bilgileri kolaylıkla ya da hiç işleyemiyor olabilirler. Metin okuma ya da anlamada zorluk çekiyor olabilirler.

• •

• •

AİLE 33

Klavyeleri veya fareleri olmayabilir ya da bunları kullanamıyor (parmağı kırılmış vb.) olabilirler. Sadece metin gösteren bir ekranları olabilir, küçük bir ekrana (mobil cihazlara vb.) sahip olabilirler veya yavaş bir internet bağlantısına sahip olabilirler. Metnin yazıldığı dili konuşamıyor veya anlayamıyor olabilirler. Gözleri, kulakları veya elleri meşgul olabilir ya da müdahaleli bir ortamda bulunabilirler (Örneğim; arabayla işe gidiyor veya gürültülü bir ortamda çalışıyor olabilirler.) Kullandıkları tarayıcı eski versiyon olabilir, sesli bir tarayıcı kullanabilir ya da farklı bir işletim sistemine sahip olabilirler.

Sonuç olarak, web erişilebilirliği dendiği zaman sadece engelli bireyler değil bütün bireylerin web sitelerine rahatlıkla erişebilmesinin algılanması gerekmektedir. Bu nedenle web sitelerinin erişilebilir tasarlanması gerekmektedir.


34 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Ankara Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu

ERİŞİLEBİLİRLİK

İZLEME VE DENETLEME >>

ÇALIŞMALARI

01.07.2005 tarih ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’a istinaden 20.07.2013 tarih ve 28713 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği, 21.09.2016 tarih ve 29834 sayılı Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile son hâlini almıştır. Söz konusu Yönetmelik’in amacı, “umuma açık

hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarında erişilebilirliğin izleme ve denetimini yapacak olan komisyonların çalışma usûl ve esasları ile idarî para cezalarının uygulanmasına ve genel bütçeye gelir kaydedilen idarî para cezası tutarlarının kullanımına ilişkin hususları belirlemektir.”


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği’nde geçen bazı kavramların tanımı şöyle yapılmaktadır: Erişilebilirlik; binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler tarafından güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasını, Erişilebilirlik belgesi; komisyon tarafından denetlenen umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının denetim tarihi itibari ile erişilebilirlik mevzuatına uygunluğu komisyonca belirlenenlere valilik tarafından verilecek belgeyi, Erişilebilirlik standartları; Türk Standardları Enstitüsünün erişilebilirlik ile ilgili yayımladığı TS 9111, TS 12576, TS 12460, TS ISO 23599, TS 13536, TS ISO 23600 ve diğer erişilebilirlik standartlarını,

AİLE 35

Erişilebilirlik tespiti; umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının erişilebilirlik izleme ve denetleme formlarında yer alan hususların yerinde ve konu ile ilgili dokümanlar aracılığıyla yapılan incelemeler sonucu standartlara uygunluk durumunun belirlenmesini, İzleme ve denetleme formu; Bilim Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, İçişleri ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıkları ve ilgili konfederasyonların yazılı görüşü alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan genelge ile erişilebilirlik standartlarına göre oluşturulan ve izleme veya denetlemede kullanılacak formu, Ulusal erişilebilirlik izleme sistemi; kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol,


36 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları vb. sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılarda ve toplu taşıma araçlarında erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının takip edilmesini, Umuma açık hizmet veren yapı; kamu hizmeti için kullanılan resmî yapılar ile ibadet yerleri, özel eğitim, özel sağlık tesisleri, sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalar ile gazino, düğün salonu gibi eğlence yapıları, otel, yurt, iş hanı, büro, pasaj, çarşı, alışveriş merkezi gibi ticari yapılar, spor tesisleri, yüzme havuzu, genel otopark ve buna benzer umuma ait binaları ifade etmektedir.

ERİŞİLEBİLİRLİK NEDİR? NASIL SAĞLANIR? 1997 yılından 2016 yılana kadar geçen süreçte erişilebilirlik yönünden gerekli ve zorunlu olan düzenlemelerin istenen seviyede olmadığı görülmektedir. 07.07.2015 tarihine kadar kamu kuruluşlarında gerekli düzenlemelerin yapılmasının

Kamu kurumları erişilebilirlik çalışmalarında TS 9111, TS 12576, TS ISO 23599, TS 13536, asansörlerle ilgili standartlar ve ilgili diğer standartları esas almalıdırlar. Bu yol haritası her ne kadar teknik bir içeriğe sahip olsa da çalışmaların odak noktası erişilebilirlik kültürünü oluşturmak ve bunu yaygın hâle getirmek olmalıdır. W. Churcill “Binaları önce biz şekillendiririz, sonra da onlar bizi şekillendirir.” demektedir. Bu sözü günümüze uyarlamamız gerekirse, “Binaları önce biz erişilebilir biçimde şekillendirmeliyiz, sonra onlar herkese hizmet verebilir hâle geleceklerdir.”

ANKARA İLİ ERİŞİLEBİLİRLİK İZLEME VE DENETLEME KOMİSYONU

zorunlu kılınmasına rağmen, konuya gerekli önemin verilmeyerek sürekli ötelendiği tespit edilmiştir. Bahsigeçen konunun çözüme kavuşturulabilmesi için kurumlar arası koordinasyonun ivedilikle sağlanarak, sağlıklı bir yol haritasının oluşturulması gerekmektedir.

Söz konusu Yönetmelik’te, illerde komisyonların nasıl oluşturulacağı, görev, yetki ve sorumlulukları ile komisyonun çalışmalarına ilişkin olarak da düzenlemeler yapılmıştır. Ankara İli Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu ilgili yönetmelik doğrultusunda oluşturulmuştur ve komisyonumuzda, Yönetmelik’te adı geçen bakanlıklardan bir asil ve bir yedek olmak üzere teknik personeller ile engelli konfederasyonlarından görevlendirilen iki asil ve iki yedek üye yer almaktadır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 37

Komisyonumuz Kimlerden Oluşmaktadır? Ankara İli Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu Vali Yardımcımız Ahmet ÇIRAKOĞLU başkanlığında aşağıda belirtilen kişilerden oluşmaktadır; • • •

Aile ve Sosyal Politikalar Ankara İl Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde görevli şef Hasan AKDAĞ asil, sosyolog Ali YAĞDIRAN yedek üye, Ankara Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığında görevli tekniker Hatice GÜNGÖR asil, Tenzile KARAHASANOĞLU yedek üye, Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğünde görevli jeoloji mühendisi Demir ATEŞ asil, mühendis Yüksel YILMAZ yedek üye, Karayolları 4. Bölgede görevli makine mühendisi Ali Kasım ARKIN asil, makine mühendisi Mustafa KARAKAYA yedek üye, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde görevli tekniker Nihal YILMAZ ZENGİN asil, mimar Jale KARLIK yedek üye, TCDD 2. Bölge Müdürlüğünde görevli makine mühendisi Onur YAZAR asil, makine mühendisi İsmail ÖZDEMİR DÖLEK yedek üye, Engelliler Konfederasyonundan Serkan ÖZKAN ve Ömer Galip KESİM asil, Yusuf SAYDAM ve Cemalettin GÜRSOY yedek üye, Türkiye Sakatlar Konfederasyonundan Yıldıray ÇINAR ve Murat KOZANOĞLU asil, Recep KISACIK ve Elvan UĞURLU yedek üye.

Ayrıca komisyonun sekreterya görevi Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde öğretmen olarak görev yapmakta olan Muammer POLAT ile psikolog olarak görev yapmakta olan Asuman ÇALGARA tarafından yürütülmektedir. Komisyonumuz Çalışmalarını Nasıl Yürütmektedir? Komisyon çalışmalarını, Bakanlığımız Erişilebilirlik Dairesi Başkanlığının hazırlamış olduğu yıllık plan çerçevesinde

oluşturulan program kapsamında yürütmektedir. Ancak, BİMER/CİMER yoluyla ya da doğrudan İl Müdürlüğümüze dilekçe vermek suretiyle vatandaşlar tarafından yapılan şikâyetler üzerine de program dışı denetlemeler yapılabilmektedir. Komisyonumuz tarafından izleme ve denetleme formu kullanılarak gerçekleştirilen denetim sonucunda eksiklik bulunmaması hâlinde ilgili yere erişilebilirlik belgesi verilir. Ankara İli Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu olarak ilk erişilebilirlik belgesini 15.09.2015 tarihli ve 58 sayılı Komisyon Kararı ile Bilkent Center Alışveriş Merkezi’ne vermiş bulunmaktayız. Bunun yanı sıra, yapılan denetleme sonucunda eksiklik olduğu tespit edilen yerlere de ilgili yönetmelik gereği idarî para cezası uygulanmaktadır. Ankara İli Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonunun 23.06.2016 tarihli denetimi sonucunda eksiklikleri tespit edilen Ostim Vergi Dairesi Müdürlüğüne 28.06.2016 tarihli ve 13 sayılı komisyon kararı ile idarî para cezası uygulanmasına karar verilmiş ve ilgili yere tebligat yapılmıştır. Ankara İli Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu olarak daha az ceza, daha çok erişilebilirlik belgesi vermek en büyük dileğimizdir.


38 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Tuba SAYAN

Şehir Plancısı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

ULAŞILABİLİRLİK (UDEP) ERİŞİLEBİLİRLİK (ERDEP)

DESTEK PROJELERİ

>> UDEP/ERDEP Hedefleri ve Öncelikleri

Projeler ile • •

Erişilebilirliğin kent ve ülke geneline yaygınlaştırılması, Binalar, kaldırımlar, parklar, toplu taşıma araçları vs. yenilenirken veya yeni yapılırken proje geliştirenlerin ve uygulayıcıların erişilebilirlik standartlarını dikkate alarak işlerini tamamlaması,

Yay gın Bölge laşt de ırm a

laşt İlde ırm a

Ör Teş nek kil E tme Yay gın

ndi Kab u

Tek Değ nik erle Pro je

UD Uyg EP/ER ula DEP ma Uyg u Eriş layıcıl arı ile Öğr bilirliğ n enm i esi Uyg ula ma

e irm Gel işt Pro je

rme

ik • Ku Per rumd son aki el Tek n

• Ku Per rumd son aki el Tek n

Pro je E k Olu ibinin şma sı Pro je E Eği kibi tim i Me vcu t Du r Tes um piti

UD Baş EP/ER lan DE gıç P

ik

Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Kalkınma Bakanlığının bütçe desteği ile 2012 yılından bu yana yürütülmekte olan UDEP/ERDEP ile farklı kentsel kullanımları içeren pilot alanlar için bilimsel ölçütlere ve TSE standartlarına uygun olarak hazırlanan projeler valilikler aracılığı ile desteklenmektedir. Genel Müdürlüğün teknik bilgi desteği ile illerde yapılması amaçlanan bu çalışmalarla erişilebilirliğin kent ve ülke geneline yaygınlaştırılması

amaçlanmakta; belediyeler, valilikler, il özel idareleri ve çeşitli kurumlarla görev alanına giren, pilot alanlarda, örnek erişilebilir düzenlemeler yapılmaktadır.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Teknik personel, mühendis, mimar ve şehir plancılarının erişilebilirlik konusunda yeterince bilgisi bulunmamaktadır. UDEP/ERDEP ile geliştirilen uygulama sayesinde konu hakkında bilgi sahibi olunması, Yerel yönetimlerin hem kendi illerine hem de çevre illere örnek ve öncü olacak erişilebilir projeler geliştirmesi amaçlanmaktadır.

2012 yılı UDEP için proje yürütücüleri Genel Müdürlük tarafından belirlenmiştir. Bilecik, Burdur, Çankırı, Kilis, Rize Belediyeleri ile Van İl Özel İdaresi ve Mardin Valiliğince projeler kapsamında okul, sağlık yapısı, belediye hizmet binası ile kaldırımlarda erişilebilirliğin sağlanmasına yönelik düzenleme yapılmıştır. 2013 yılı UDEP kapsamında yapılan proje duyurusuna toplam 472 proje başvurusu olmuş, bunların puanlanması sonucu belirlenen 12 projeye ödenek sağlanmıştır (Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman, Bingöl, Bitlis, Bolu, Osmaniye, Trabzon Belediyeleri ile Giresun ve Ordu İl Özel İdareleri). Proje kapsamında Hükümet Konağı, sağlık yapıları, belediye hizmet binalarında ve kaldırım, yaya geçidi, kavşak, sinyalizasyon düzenlemeleri yapılarak örnek erişilebilir uygulamalar hayata getirilmiştir. 2014 yılı UDEP için illerde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı pilot okulların, bilimsel ölçütlere ve TSE standartlarına uygun olarak ulaşılabilir (erişilebilir) hâle getirilmesi,

AİLE 39

valilikler aracılığıyla desteklenmesi amaçlanmıştır. Millî Eğitim İl Müdürlükleri tarafından illerde erişilebilirlik ihtiyacı olan beş okul için Ulusal Erişilebilirlik İzleme Sistemine (ERİS) veri girişi yapılmış, bu okullardan puanı düşük olan birer okul (Van ve Ankara’da iki okul) belirlenmiştir. 2015 yılı ERDEP kapsamında İçişleri Bakanlığı iş birliğinde il merkezlerinde ve merkez ilçelerde belirlenen 19 ilde 35 pilot Hükümet Konağının (Valilik ve Kaymakamlık binaları) erişilebilir hâle getirilmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak, UDEP 2012 ve 2013 yılları kapsamında toplam 19 ilde; 14 belediye, 3 il özel idaresi ve 2 valilik ile çalışılmıştır. Projelerin 7 tanesi hem açık alanlar hem de binalarda aynı anda uygulanmış, 5 tanesi sadece binalarda, 7 tanesi ise sadece açık alanlarda uygulanmıştır. UDEP 2014 projeleri her ilde bir (iki ilde iki) okul öncesi, ilkokul, ortaokul veya lise binasının düzenlemesini kapsamakta olup, tamamlanan projeler kendi illeri için erişilebilir okul örneği olmuştur. ERDEP 2015 ile pek çok kamu kurumunun taşra teşkilatını bir arada bulunduran ve pek çok kişinin hizmet aldığı Hükümet Konaklarının erişilebilirlik düzenlemeleri tamamlanarak ilde yaygınlaşma adına örnek teşkil edecektir.


40 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Dosya

>

Erişilebilirlik

Tülin AKYILDIZ

Bilgisayar İşletmeni Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

ERİŞİLEBİLİRLİK FARKINDALIK

ÇALIŞMALARI

>>

Erişilebilirlik, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nde yer alan en temel, en önemli haklardan biri olup engelli bireylerin diğer tüm bireylerle eşit haklardan eşit şekilde faydalanması insan onuruna yakışır bir hayat sürebilmesinin ön koşuludur. Bu yüzden Bakanlığımız erişilebilirlik kapsamında bilgilendirme yapmaya ve bilinç oluşturmaya büyük önem vermektedir. Genel Müdürlüğümüzün “erişilebilirlik” konusunda farkındalık oluşturmak için toplumsal mutluluk doğrultusunda pek çok çalışması vardır. Amaç toplumun genelinde var olan farklı olanı görmezden gelme, anlamaya, tanımaya çalışmama eğiliminin önüne geçebilmek vetoplumsal bütünleşme çerçevesinde ayırt etmeksizin herkes için ideal koşulları yaratmaktır.Bu amaç doğrultusunda hazırlanan “Erişilebilirlik Broşürleri” toplumsal ve sosyal olarak yaratılan engeller konusunda hazırlanmıştır. Konuyla ilgili farkındalık sağlanarak bu engellerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu broşürler çok sayıda kamu kurum kuruluşlarına dağıtılmış ve dağıtmaya devam edilmektedir. Farkındalık çalışmalarında temel etken olan eğitim önceliğimiz olup kamu kurum ve kuruluşlarına pek çok eğitim verilmektedir. Erişilebilirlik kültürünün oluşması,


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

doğruların yakalanması için yeni ve etkili eğitim teknikleri kullanmaktayız. Zaman zaman kurumlara tek tek eğitimler verildiği gibi başta belediyeler olmak üzere, kurum ve kuruluşlarınauzaktan eğitim sistemiyle, Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonları üyeleri ve belediyelerin teknik ve engelli hizmet birimlerinde görev yapan personele yönelik belirli periyotlarla erişilebilirlik eğitimleri düzenlenmektedir. Uzaktan eğitim metoduylabelediyelerde görev yapan toplam 1026 teknik personeleerişilebilirlik eğitimi verilmiştir. Genel Müdürlüğümüz engellilerin toplumsal yaşama tam ve eşit olarak katılabilmeleri ve yapılı çevrenin engelsiz hâle getirilmesi ve sorumluluğu bulunanlara yapacakları düzenlemelerde yol göstermek üzere “Erişilebilirlik Bilgilendirme Filmi” hazırlamış ve kamuoyuna sunmuştur(http://eyh.aile.gov.tr/uygulamalar/erisilebilirlik/ erisilebilirlik-bilgilendirme-filmi). Bu filmle ülke genelinde örnek erişilebilir uygulamalar yapılmasının sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca aynı linkte “Açık Alanlar” ve “Binalar” için erişilebilirlik tespit filmleri yayımlanmaktadır. YÖK’le ortaklaşa yürütülen çalışmalarla da mühendis, mimar ve diğer teknik meslek alanlarında eğitim alanların engellilik ve erişilebilirlik konularında da bilgi ve bilinç sahibi olmalarının sağlanması, donanım ve farkındalıklarının artırılması ve erişilebilirliğin doğru anlatılabilmesi için “Herkes İçin Tasarım” konusu üniversite müfredatlarına eklenmiştir. Genel Müdürlüğümüz vatandaş ile devlet arasındaki iletişim kanallarını sürekli açık tutarak, müracaatların her zaman ve her yerden yapılabilmesini mümkün kılan BİMER ve bilgi edinme yoluyla da verimli bir şekilde erişilebilirlik konusunda bireylerin bilgiye ulaşma hakkınıtemin etmekte ve başvuruları değerlendirmektedir. Böylece herkes kendisiyledoğrudan ilgili olsun veya olmasın, erişilebilirlik konusundaki merak ettikleri herhangi bir konuda her tür bilgiye ulaşabilmekte ve talebini dile getirmektedir.

AİLE 41

Tüm bu çalışmalarımızda genel amacımız engelliliğin kabulü ve engellilerin üretken mutlu bireyler olmaları ve erişilebilirlik çalışmalarını tüm toplumun takip etmesini sağlamaktır.


42 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Başarı Hikayesi

>

Olimpiyat Şampiyonu Taha Akgül

Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı

BİR AZİM VE KARARLILIK HİKÂYESİ:

OLİMPİYAT ŞAMPİYONU TAHA AKGÜL


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

>>

Taha Akgül, Rio’da düzenlenen 2016 Olimpiyat Oyunları’nda ülkemiz adına tek altın madalyamızı kazanan millî güreşçimiz. Olimpiyat şampiyonluğunun habercisi olarak arka arkaya elde ettiği 2 Dünya ve 4 de Avrupa şampiyonluğu var. Dünya serbest güreş dalında son dönemlere damgasını vuran biri olan Taha Akgül’ün bu başarıları onun mütevazı ve sakin yapısından hiçbir şey eksiltmemiş. Her vesileyle kendisini 6 yıldır çalıştıran ve bugünlere gelmesinde büyük emeği olan antrenörü Abdullah Çakmar’ın hakkını teslim etmeyi unutmuyor. Taha Akgül’ün sporculuk geçmişini öğrenmeye başlamadan Rio’da kürsüye çıktığında boynuna geçirdiği altın madalyasını şehitlerimize armağan edişi geliyor aklımıza.

AİLE 43

Herkes benden altın bekliyordu. İkinciliğin başarısızlık olarak kabul edileceğinin bilincindeydim. Zaten çok çalışmıştım. Yılda toplasan bir ay bile izin yapmam. İzin günlerimde bile çalışırım.

Başta 15 Temmuz Şehitleri olmak üzere kahramanlarımızla ilgili bir kaç cümle söylemesi istendiğinde “Bu ülke varlığını onlara borçludur.” diyor ve millet olmanın bütüncül yaklaşımıyla özgürlük ve demokrasi mücadelesinin hakkını veriyor. “Bu ülke varlığını onlara borçludur. Bayrağımız, istiklâlimiz, istikbâlimiz varsa, bizler olimpiyat kürsüsüne çıkıp İstiklal Marşımızı oralarda çaldırıyorsak, bayrağımızı uzak diyarlarda dalgalandırabiliyorsak onların bu cansiperane savaşı sayesindedir.” İnsanın gerek meslekî hayatında gerekse manevî dünyasında dalgalanmalar olabiliyor. Bu kariyere sahip, üst düzey başarılar elde etmiş bir sporcunun yaşadığı bu tip kırılma anlarından sıyrılıp başarılara ulaşması için tutku dolu bir manevî dünyası olması işini kolaylaştırırsa gerek. “Hayâl edip bu hayâline inanmak bizim işimizi yapanlar için yolun yarısı demek. İnancınızı yitirmemeniz lazım. Çoğu insan bir dönem benim güreşe ara verdiğimi düşünür. Aslında ben ara vermemiştim, güreşi tamamen bırakmıştım. Çünkü hiç bir başarım yoktu. Akranım sporcular millî takım kamplarına gidiyorlardı. Bu da beni çok üzüyordu. Alt kategorilerde bir şey elde edememem hâlâ içimde ukdedir. Kendimi tamamen eğitime vermiştim. Gece gündüz çalışıp 9 Eylül Üniversitesi Türkçe Bölümünü kazandım. Daha sonra

bu bölümü bırakıp tutkum olan hayatın peşinden gittim. Şimdi ise Cumhuriyet Üniversitesi BESYO’da yüksek lisans yapıyorum.” Aslında bu bırakış, gerçek anlamda bir terk etme olarak görünmüyor. İç dünyamız, bilinçaltımız bizi hep tutkularımıza yönlendirir. Yüreğine soran insanlar da buna boyun eğemezler. “Hayat, yarım kalmış hikâyeleri tamamlıyor. Ya da en azından bende öyle oldu. İki yıl sporu bıraktıktan sonra bir yakınım İzmir’de Büyükşehirin güreş kulübüne gidip öğrenci harçlığımı çıkarabileceğimi söyledi. Ben de bunun üzerine gittim, antrenmanlara başladım. Çok sıkı çalıştım, ondan sonra da 2009’da Türkiye üçüncüsü oldum. Bu, benim kariyerimdeki ilk sportif başarıdır. Gerçekten de


44 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Başarı Hikayesi

>

Olimpiyat Şampiyonu Taha Akgül

harçlığım çıktı o dönemde. 2010’da ise şimdiki hocam Abdullah Çakmar’la tanıştım. O da beni ASKİ’ye getirdi. Abdullah Hoca’nın üzerimde büyük emeği vardır. Kısa bir süre sonra Gençler Dünya Şampiyonasına giderek ikinci oldum. Bundan sonra da önüm açıldı. 2012’de Avrupa Şampiyonluğu ile başladığım madalya sürecinde sadece iki kez yenildim. Birinde de sakattım zaten.”

Zaten her zaman dua eden bir insanım. O gün de finale bu şekilde çıktım. Elbette kaybedersem diye korktuğum da oldu. Ama rakiplerimi iyi tanıyorum.

Olimpiyat müsabakaları, öncesinde yoğun çalışma ve konsantrasyon isteyen bir organizasyon. Süreç eminim zihinsel olarak zorlu geçmiştir. Bir baskı yaşadın mı?

oldum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere devlet büyüklerimizin araması da beni gururlandırdı. Annem ve babamın orada olması ayrı bir mutluluktu. Kısacası öncesinde meşakkat vardı ama sonunda benim için her şey güzel oldu.”

“Evet, üzerimde büyük bir baskı vardı. Herkes benden altın bekliyordu. İkinciliğin başarısızlık olarak kabul edileceğinin bilincindeydim. Zaten çok çalışmıştım. Yılda toplasan bir ay bile izin yapmam. İzin günlerimde bile çalışırım. Şimdi de mesela çalışmalarımı devam ettiriyorum. Mart 2017’ye kadar büyük bir şampiyona yok ama zihinsel ve bedensel hazırlık için durmadan çalışmak gerekir. Çünkü profesyonel güreş ihmal etmeye gelmeyen bir spordur. Olimpiyat öncesine gelince... Üzerimdeki yük fazlaydı. Müsabaka günlerini özellikle de final gününü yüksek odaklanmayla geçirmezsem başaramazdım. Final günü ise sadece odama kapandım.” Başarından sonra herkes gurur duymuştur eminim. Kendi kendine yalnız kalıp bir gün önce ya da o gün ülkemiz için çok önemli bir müsabakaya çıkacağını hayâl ettiğinde kendini nasıl motive edersin? “ Az önceki örnekten devam edersem, finallerin öncesinde saatlerce kimseyle konuşmadım. İletişimimi kestim. İzole bir alan oluşturdum kendime. Bir nevi meditasyon gibi düşünebiliriz. Zaten her zaman dua eden bir insanım. O gün de finale bu şekilde çıktım. Elbette kaybedersem diye korktuğum da oldu. Ama rakiplerimi iyi tanıyorum. Rakiplerimin maçlarını hep izlerim. Tanımadığım rakibimin ise videolarını bulur izlerim. Onların kuvvetli ve zayıf taraflarını öğrenmek için bu çok önemli. Onlar da beni tanır ama bazen bir şey yapamıyorlar işte! Şampiyon olduktan sonra üzerimden çok büyük bir yük kalktı. Çok mutlu

Sportif başarılar bazen bir altın madalya, bir gurur kaynağı olmanın ötesinde anlamlar ifade edebiliyor. Toplum olarak yaşadığımız özel ve zorlu durumlardan dolayı motivasyonumuz düşmüşken senin başarınla yüreklerde bir nebze olsun su serpildi. İnsanlarda sevinç ve gurur oluşturmak nerdeyse vatanî bir vazifenin başarılması gibi düşünülebilir. Sen de bu olimpiyat şampiyonluğunu ülkemize özellikle de şehitlerimize ithaf ettin yanlış hatırlamıyorsam.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 45

“Geçmişimizde ülkesi için can veren şehitlerimiz sayesinde bugün hür ve bağımsız bir millet olarak yaşayabiliyoruz. Son olarak bunun örneğine 15 Temmuz’da şahit olduk. Orada vatanı için canını feda eden insanlarımızı gördük. Sadece asker değil sivil insanlarımızın da mücadelesine şahit olduk. Onlara hep beraber minnet borcumuz olduğunu düşünüyorum. Askerimiz de öyle, zorlu bölgelerde ve koşullarda vatanımız için, bayrağı için her zaman tarih sahnesine çıktı. Allah onların yardımcısı olsun, onlara kuvvet versin, zafer ihsan etsin. Bizler rahat yaşıyorsak, bayrağımız, istiklâlimiz, istikbâlimiz varsa, olimpiyat kürsüsüne çıkıp İstiklal Marşımızı çaldırıyorsak, onların bu cansiperane savaşı sayesindedir.” Olimpiyat Şampiyonu olmak bir sporcu için ulaşılabilecek hedeflerin en büyüğü… Bunun ötesinde elde edilebilecek başarı sanırım zirvedeki yerin muhafaza edilmesi olsa gerek. “Aslına bakarsanız bu başarı, bir sondan ziyade bir başlangıç diye düşünüyorum. Zaten ben olimpiyat şampiyonu olmasaydım bu alandaki mücadelemi Kırkpınar’a kaydıracaktım. Hedef meselesine gelirsek bundan sonra 2020 ve 2024 Olimpiyat Oyunları var. Onlarda da altın madalya alarak Türk spor tarihine geçmek gibi düşüncelerim var. Daha önce iki olimpiyat şampiyonu olan güreşçilerimiz var, üçüncüsünü başaran yok. Avrupa şampiyonluğu rekoru bende… Dünya şampiyonluğunda ise rekor kırmama üç şampiyonluk daha var. Önümüzdeki sekiz yılda bütün bunları başaracağıma inanıyorum.” Rio’daki Olimpiyat Oyunlarının düzenlendiği dönemde belki ülke gündeminin çok kalabalık olmasından belki ilgi alakanın daha başka önemli konularda olmasından dolayı sen finale gelene kadar hatta belki Olimpiyat Şampiyonu olana kadar pek kimse bundan haberdar olamadı. Döndüğünde karşılaştığın ilgi nasıldı? “Bahsettiğiniz nedenlerden ötürü benim de beklentilerim çok yüksek değildi aslında ama umduğumdan daha fazla ilgi gösterildi. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Belki de tek olimpiyat altın madalyasını ben aldığım içindir,

Akademik unvan almak istiyorum. İleride üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışabileceğimi düşünüyorum. Spor yöneticiliği de olabilir. Dünya Güreş Birliğinde bir yöneticilik bile olabilir. Bunun kararını aktif sporculuk kariyerimi sonlandırdıktan sonra vereceğim. bilemiyorum. Sosyal medya hesaplarıma gelen mesajların, kutlama telefonlarının haddi hesabı yok. Sokakta gördüğüm ilgi de öyleydi. Canı gönülden beni tebrik eden, destekleyen milletimize tek tek teşekkür ediyorum.” Tahmin ederim sosyal hayatın yaşıtların gibi değildir ya da ortalama bir Türk genciyle kıyaslandığında daha az boş zamanın kalıyordur. Onun için daha kıymetli olan güreşten arta kalan zamanlarda neler yaparsın. Ailenle vakit geçirmeyi sever misin mesela? “Güreşe öylesine adapte oldum ki bu nedenle özel hayatım, sosyal yaşamım yok denecek düzeyde; benim güreşten ve ailemden başka hiç bir şeyim yok gibi. Müsabakalardan


46 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Başarı Hikayesi

>

Olimpiyat Şampiyonu Taha Akgül

arta kalan zamanlarımı genellikle ailemle geçiririm. En büyük avantajım güreşçi bir aileye sahip olmak. Babam ve ağabeyim eski güreşçiler. Eski şampiyonlarla ilgili çok şeyler duyarak büyüdüm ve bir gün zaferlerini duyduğum sporcuların başarılarını yakalamak için kendimi sürekli motive ettim. Az evvelki sözlerimde dile getirdiğim gibi onlar da tıpkı şehitlerimiz gibi bu ülke için emeğini, enerjisini harcamış, terini son damlasına kadar akıtmış gurur kaynağı sporcularımız. Biz gençlerin onların çalışma azminden örnek alacağı çok şeyler var. Allah onlara da gani gani rahmet eylesin.” Spor kariyeri belli fiziksel yeterlilikler isteyen güç ve efor odaklı bir süreci kapsıyor. Sonrası için planların hedeflerin var mı? “Akademik unvan almak istiyorum. İleride üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışabileceğimi düşünüyorum. Spor yöneticiliği de olabilir. Dünya Güreş Birliğinde bir yöneticilik bile olabilir. Bunun kararını aktif sporculuk kariyerimi sonlandırdıktan sonra vereceğim. Yurt dışında dil eğitimi almayı planlıyorum. İngiltere, ABD olabilir. İngilizce eğitimi için oralara gideceğim. Yani hedef olarak akademik unvan almak istediğimi söyleyebilirim. Neden Dr. Taha Akgül olmasın? İnşallah bunu başaracağım. Akademinin önemini her geçen gün daha fazla görüyorum. İleride yapmak istediğim kariyer düşüncesinde bu bakış açısı çok etkili oldu. Fizyoloji, anatomi ve antrenman bilgisi derslerini alıyorum. Bu eğitimler spor hayatımıza çok fayda sağlıyor. Öğreneceğimiz çok şey var. Bizde sporla bilim iç içe bunları öğrenmemiz için üniversitenin katkı sağlayacağını düşünüyorum. Devam zorunluluğum olmamasına rağmen derslere imkânlar dâhilinde gitmeye çalışıyorum.” Dünyaya bakış açın her yeni başarında değişip gelişiyordur eminim. Senden sonra yetişecek olan güreşçilere karşı bir sorumluk onların daha başarılı olmasına yönelik bir çalışman olacak mı? “Biz çıtayı ne kadar yükseltirsek o kadar iyidir diye düşünüyorum. Ben ilkleri başaran bir sporcuyum. 26

yaşında teknik direktörlük belgesi aldım. Diğer sporcular da Taha Akgül yaptıysa biz de yapalım diyeceklerdir. Bu şekilde sporcu kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyorum. Sadece güreşe değil spor camiasına faydalı olmak istiyorum. Sporun içerisinden gelenlere işi bırakmamız gerekiyor. 12 yaşından beri sporla uğraşıyorum. Eğitimlerimi alıp kendimi geliştirmeye devam ediyorum. İleride inşallah tüm spor camiasına en iyi şekilde hizmet etmek istiyorum.” Madem söz senden sonra yetişecek sporculara geldi o zaman onlara tavsiyelerinle sohbetimizi bitirelim. Biliyorum bu tarz sorulara reçete cevaplar verilir ama gel gör ki bunların uygulanması bir o kadar zordur. Yine de güreş sporuyla ilgilenmek isteyen ya da hâli hazırda ilgilenenlere neler söylersin. “Yeni başlayan kardeşlerimizin öncelikle güreşi sevmeleri lazım. Yani güreş sevmeden, hobi olarak yapılacak bir spor değil. Başarı için sonuna kadar mücadele edilmesi gerekiyor. Daha sonra ise sabır ve fedakârlıkla çalışmak gerekli. Özveri olmadan bir yere gelinmiyor. Bundan sonrası için kişisel hedeflerim ise şu an 26 yaşındayım, spor hayatı 32-33 yaşlarına kadar zirvede yapılabilir. Öncelikli hedefim ikinci olimpiyat şampiyonluğu, yani 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemi en iyi şekilde temsil etmek ve altın madalya almak istiyorum.”


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 47

Saffet Emre TONGUÇ

Tarihçi-Seyahat Yazarı-Profesyonel Rehber-Konuşmacı

DENİZ, KUM VE GÜNEŞİN ÖTESİNDEKİ

ANTALYA

Antalya, yıllardır hep turist sayısında rekorların kırıldığı kent olarak anılır.“ Deniz, kum, güneş” sloganı imajında önemli bir yer tutar. Oysa Antalya,dünya standartlarında bir müzeye, Termessos, Phaselis, Perge ve Aspendos gibi birbirinden önemli antik şehirlere sahiptir.Bu yazıda, adını eski bir Bergama kralından alan Antalya’nın görkemli geçmişine yolculuk var.


48 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

>>

Gezi

>

Deniz, Kum ve Güneşin Ötesindeki Antalya

Körfezin turkuaz sularının üzerindeki falezlerden yüzyıllardır Akdeniz’i seyreden Antalya, sırtını dayadığı Bey Dağları’nın da desteğiyle dünyanın en güzel coğrafyalarından birine sahip. Şehri İ.Ö.150’li yıllarda, saat kulesinin karşısında heykeli bulunan II.Attalos kurmuş.Şehre Attaleia adını veren de yine o. Şehri İ.S.130 yılında ziyaret eden Roma İmparatoru Hadrian’da Attalos II gibi ismi, şehirle bütünleşmiş bir kişi. Antalya Haçlılar zamanında önemli bir liman olmuş ve “Kutsal Topraklar” a giden yolda askerlere hizmet etmiş. Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlı topraklarına katılan Antalya, 1918 yılında kısa bir süre İtalyanların eline geçmiş. Şehir, tarih boyunca gezginlerin de dikkatini çekmiş.14. yüzyılda Antalya’yı ziyaret eden İbn-i Battuta Güney Anadolu’nun bu en önemli limanından ihraç edilen limonlar yüzünden Mısır’da limona “Adaliya” dendiğini yazmış. 1671’de şehri ziyaret eden Evliya Çelebi ise şehir surlarının 4400 metre uzunluğa ve 80 kuleye sahip olduğunu, 200 çeşmenin Düden Nehri’nden gelen suyla beslendiğini dile getirmiş. Kaleiçi, Yivli Minare ve sahildeki parklarıyla dikkat çeken Antalya’nın, şehir merkezindeki müzesi inanılmaz bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Eserler mağara devrinden

başlayıp, Osmanlıya kadar uzanan bir dönemi kapsasa da Roma döneminden kalanlar olağanüstü bir görkeme sahip. Özellikle heykel koleksiyonu müzeyi Türkiye’nin en iyi ilk beş müzesi arasına sokacak nitelikte. Etrafta o kadar çok eski şehir var ki, kazıda çıkarılmış eserleri sergileyecek alan yok. Depolarında 30 binin üzerinde parça var. Bunun yarısını alıp, yurt dışında bir müzeye koysanız, dünyanın en ses getiren koleksiyonlarından biri olur. Tarihte Antalya’nın kuzeyine Pisidya, doğusuna Pamfilya (tüm kavimlerin ülkesi), batısına da Likya (ışık ülkesi) denmiş ve şehir önemli yolların kavşağında olduğundan inanılmaz bir tarihî mirasın sahibi olmuş.

TERMESSOS Güllük Dağı Millî Parkı’nın içinde yer alan ve yaklaşık 30 bin yıl önceki Paleolitik dönemde insanların yaşadığı Karain Mağarası’na da yakın olan Termessos, bana göre Türkiye’deki en çarpıcı antik şehirlerden biri. Peru’daki Machu Picchu’yu yere göğe koyamayanlar onun ülkemizdeki benzerini yirmi dakikalık bir tırmanıştan sonra Güllük Dağı’nın tepesinde görebilirler. Bin metrenin üzerinde bir rakıma sahip bu şehirde yaşayanlar kendilerini Güllük Dağı’nın


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

eski adı olan Solymus’dan dolayı Solimi diye adlandırmışlar. Ticaret yollarını kontrol altında tutan ve savaşa meyilli Termessoslular, Büyük İskender’in bile gözünü korkutmuşlar. Yaşadığı dönemde bilinen dünyanın yüzde doksanını fethetmiş olan İskender bakmış, bunlarla başa çıkmak zor, ne hâlleri varsa görsünler deyip yoluna devam etmiş. Yaklaşık 5 bin kişilik bir kapasiteye sahip tiyatro akıllara zarar bir yapı.Dağın başına böyle bir binayı oturtmayı mimarî dâhilik diye açıklayıp, işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Diğer kalıntıların arasından yürüyüp yukarıya doğru çıktığınızda şehrin mezarlığıyla karşılaşıyorsunuz. Etrafa dağılmış doğayla uyum içinde, yüzlerce lahit görüyorsunuz. Yolun sonunda orman bekçisinin kulesi var, altınızda ise inanılmaz bir manzara, Pamfilya Vadisi sizi görsel bir şölene davet ediyor.

PHASELIS Türkiye’nin en güzel ve romantik antik şehirlerini sıralamamı isteseler Assos gibi Phaselis’i de listenin başına yerleştiririm. İ.Ö. 690 yılında Rodos’tan gelenler tarafından kurulan şehrin, Büyük İskender’i bile büyülediği ve bir kışı Phaselis’te geçirdiği söyleniyor. Deniz ticareti üzerinde yer alması,üç limana sahip olması ve arkadaki ormanlardan gelen kereste şehri tarih boyunca gündemde tutmuş ama şehirlerinin vatandaşlığını bile para karşılığında, 100 Drahmi’ye satan Phaselislilerin paraya düşkünlüğü dillerden düşmemiş. Bu arada Phaselislilerin, Sisoe isimli saç modelleri Hristiyanlar tarafından çok tepki görmüş, İncil’i karıştırırsanız, “Saçınızı sakın Sisoe modeli taramayın.” diye bir ibare bile var. Şehir 1158 yılında Bizanslılardan Selçuklara geçince liman olarak önemini yitirmiş. Liman, bugün Kemer’den gelen günlük tur teknelerinin, vur patlasın çal oynasın eğlenen müşterilerini ağırlıyor. Şehirdeki küçük tiyatronun sahnesinin arkasından tüm görkemiyle Tahtalı Dağı yükseliyor. Bugün dünyanın en büyük film firmalarından biri olan Tristar’ın sembolü kanatlı bir at şeklindeki Pegasus… Yunan mitolojisine göre yakınlarda yer alan Olympos’daki canavar Kimera’yı öldüren Bellerophon isimli kahraman, Pegasus isimli atıyla Tahtalı

AİLE 49

Türkiye’nin en güzel ve romantik antik şehirlerini sıralamamı isteseler Assos gibi Phaselis’i de listenin başına yerleştiririm. İ.Ö. 690 yılında Rodos’tan gelenler tarafından kurulan şehrin, Büyük İskender’i bile büyülediği ve bir kışı Phaselis’te geçirdiği söyleniyor.


50 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Gezi

>

Deniz, Kum ve Güneşin Ötesindeki Antalya

Phaselis sizi büyülerse sakın şaşırmayın, o bunu yüzlerce yıldır bir alışkanlık hâline getirmiş. Dağı üzerinde dolaşırken baş tanrı Zeus’un gazabına uğramış.Bugünse Tahtalı Dağı bir tiyatro dekoru gibi duruyor. Phaselis sizi büyülerse sakın şaşırmayın, o bunu yüzlerce yıldır bir alışkanlık hâline getirmiş.

PERGE Efsaneye göre Troya Savaşı’ndan sonra Yunanlılar tarafından kurulan Perge denize bağlantısını sağlayan Aksu Nehri kenarında yer alıyor. Antik bir şehrin tüm özelliklerini görebileceğiniz Perge’nin çok güzel bir tiyatrosu ile stadyumu var. 12 bin kişilik stadyumdaki seyircilerin oturma yerlerinin altları ise dükkân olarak değerlendirilmiş. Akdeniz Bölgesi’ndeki en büyük Roma hamamı komplekslerinden birine sahip şehirde, kare şeklinde bir agora da (pazar yeri) bulunuyor. Ana caddenin ortasında ise devamlı su akan upuzun bir havuz var. Ünlü astronomi uzmanı Kepler’in formüllerini kullandığı ünlü matematikçi Apollonius, Perge’de doğmuş şöhretlerden biri. Aziz Paul ve Barnabas’ın da ziyaret ettikleri şehir İncil’deki kayıtlarda da geçiyor. Eski dünyanın en önemli coğrafyacısı Amasyalı Strabo, Coğrafya isimli kitabında, Perge’de tanrıça Artemis için her yıl özel bir festival düzenlendiğini yazıyor. Bugün Antalya Müzesinde görebileceğiniz çok sayıda heykel de vaktinde Perge’deki yapıları süslemiş.

ASPENDOS Antik dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biri olan Aspendos’un efsanevî bir hikâyesi var. İmparator şehrine en güzel yapıyı kazandıracak mimarla kızını evlendireceğini söyler.Finale iki eser kalır: Tiyatro ile Su Kemerleri.İmparator karar veremez ve iki mimarı da huzuruna çağırır. Tek bir kıza karşılık iki güzel eser olduğundan kızını ikiye böleceğini söyler. Tiyatronun mimarı hakkından vazgeçtiğini belirtir ve tahmin edeceğiniz gibi imparator gerçek sevenin o olduğunu düşündüğünden kızını tiyatronun mimarıyla evlendirir. Bu Hz.Süleyman’a gelip, aynı çocuğun annesi olduğunu iddia eden iki kadının hikâyesini andırıyor. Hz. Süleyman bebeği ikiye böleceğini söyleyince, hakkından vazgeçen kadının gerçek anne olduğu anlaşılmış.Tarih

tekerrürden ibarettir dedikleri bu olsa gerek. Gerçeğe dönersek tiyatro Marcus Aerelius döneminde (İ.S. 161-180) Mimar Zeno tarafından yaptırılmış. 15 bin kişinin üzerinde bir kapasiteye sahip ve inanılmaz iyi bir konumda. Girişte binanın sponsorları Curtius Kardeşler’in “Ülkenin Tanrılarına ve Kraliyet Ailesine” sözü yer alıyor. 40 mermer sıradan oluşan yapının sahne kısmı da çok özenli. Eskiden içinde heykellerin olduğu nişlerin en üstünde şarap ve tiyatro tanrısı Diyonisos’un bir kabartması yer alıyor. Vaktinde Selçukluların kervansaray olarak kullandıkları binanın biraz ilerisinde Köprüçay üzerinde çok güzel bir Selçuklu köprüsü bulunuyor. Bunların dışında Antalya’da yapılacak o kadar çok şey var ki. Bana kalsa Saklıkent’te kayak yapar, rafting için ideal yerlerden biri olan Köprüçay’ın yakınındaki antik şehir Selge’ye gider, Sillyum’uziyaret eder, Side’yi görür, Manavgat’ta soluklanır, Olympos’un kalıntılarını keşfeder, Aykırca Çayı’nın kuzey yamaçlarındaki Idebessos antik şehrindeki sedir ağaçlarının altında dolaşırdım.Biraz daha uzaklara gidecek zamanım olsa, Finike yakınlarında bulunan Arycanda’nın tiyatrosuna hayran kalır, balık çiftliklerinin birinde alabalık yer, Myra’daki tiyatro ve kaya mezarlarını seyredip,Noel Baba diye adlandırılan Aziz Nikola’nın kilisesini gezerdim.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 51

Her Çarşamba Bir Konu Seminerleri

Aile ve Sosyal Politakalar Bakanlığı, Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı

HOŞGÖRÜ, SEVGİ, BİRLİK VE BERABERLİK Cemâlnur SARGUT (Mutasavvıf / Yazar)

>>

Bugün burada benim anlatacağım konu; hoşgörü, sevgi, birlik ve beraberlik… Malumunuz hepimizin buna son derece ihtiyacı var. Tasavvufta bir ayet çok önemlidir, hangisi önemli değil ki ama dikkatle riayet etmeye çalıştığımız bir ayet vardır. “Her şey beni tespih eder.” Allahu Azimüşşan, çok ilginç bir şekilde herkes demiyor, her şey diyor. Her şeyin yani maddenin içinde atomun parçacıklarının bile “Allah!” diye döndüğünü idrak ediyoruz. Böyle bakılınca yere kuvvetle vuramayız. Neden? Çünkü zemini oluşturan maddenin içindeki atom parçaları bile Allah’ı zikrederken bizim ona sert bir şekilde vurmamız ne büyük yanlışlık olur. Düşünün bu bakış açısıyla bitkiye, hayvana ve özellikle insana kötü muamele etmek gibi hiçbir hakkımızın olmadığını idrake daha bu ayet ile başlarız. Bu bakış açısıyla insan, Türk olmanın da ayrıcalığını yaşar. Neden? Şöyle söyleyeyim; bana Japonya’da bir İslam kürsüsü kurmak nasip oldu. Orada bana söylenen bir tespiti aktarmak isterim. “İslamofobiyle başa çıkmanın tek yolu Osmanlı-Türk İslam anlayışının dünyaya yayılmasıdır.” dediler. Bunu bir Japon’dan duydum ben Allah’ıma çok şükür. Şimdi biraz Ahlâk-ı Muhammediyye’yi yaşamakta aciziz ama biz Türkler İslam’ı çok iyi anlamışız aslında. Bakın beş parmağımızda birbirinden farklıdır. Türkler İslam’ın farklılıkları sevme anlayışında birleşmişlerdir. Farklılıklara hürmet, bana benzemeyeni sevmek bizim kültürümüzde tatbik etmekte son dönemlerde sıkıntılar yaşasak da temel öğretilerimizdendir. Bu bakış açısıyla hoşgörü, sevgi, birbirine hürmetle gelişen bir din anlayışımız vardır. Allahu

Bütün bu üzüntülerden Allah’a doğru yöneldiğinizde ki âcizane ben bu yaşımda artık bunu söyleyebiliyorum, Yaradan ile iletişim kurmanın önemi ortaya çıkıyor. Bunun tersinde kulun mutlu olma ihtimalinin olmadığını söyleyebilirim. Yani bu iletişim ibadetle olabilir. Namaz kılarak ve dua ederek mümkün olabilir.


52 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Etkinlik

>

Her Çarşamba Bir Konu Seminerleri: Hoşgörü, Sevgi, Birlik ve Beraberlik

Azimüşşan, Kur’an-ı Kerim’de yere göğe koyamadığı Hz. Peygamber’den bahsederken, “Şöyleydi, böyleydi.” demiyor, “Ahlâkı şöyle güzeldi, böyle güzeldi.” diyor. Demek ki Allah’ın Peygamber’de tecelli etme şekli ondaki tertemiz ahlâk ve ondaki ahlâk binasının son tuğlası oluşudur. Bu bakımdan Hz. Peygamber’e “İslam nedir?” diye sorulduğunda cevabı “Güzel ahlâktır.” şeklinde oluyor. O hâlde öfkelenmenin, kızmanın, sinirlenmenin tamamen yasak olduğu bir dinin içindeyiz. Buna ne kadar riayet ettiğimiz tartışılır. İnsan dünyaya geldiğinde Allah’ın çeşitli isimlerdeki tecellisi şeklinde var oluyor. Her kulda Allah’ın bir veya birkaç tecellisi var demektir. O isimler bütünden ayrıldığı zaman farklılıklar ortaya çıkıyor. Ben seminerlerimde bunu anlatırken bir örnek üzerinden hareket ediyorum. Hani lunaparka gidersiniz sihirli aynalar vardır. Biri sizi cüce olarak, biri sıska, biri şişman gösterir. Nihayetinde en sondaki ayna tamamen aynı gösterir. O en son aynayı Allah’ın isimlerini gösteren Hz. Muhammed’in mübarek vücudu gibi düşünün. Diğer aynalarda bizim bozuk vücutlarımız. Nefsi, ego ve benlik ile bozulmuş; kendini önemli bir varlık zannetmesiyle şeklini yitirmiş aynalarımız olarak düşünün. Allah’ın zatını hiçbir kulun bilmesi zaten mümkün değil ama isim ve sıfatlarıyla o bizim bozuk aynalarımızda tecelli ettiği zaman ilk var olan egomuz, nefsimiz oluyor. Yani vücut içine o isim konduğunda bu vücudun arzu ve istekleri öncelikle var oluyor. O yüzden çocuk daha doğduğu anda isteklerini bağırarak çağırarak, rahatsız ederek ister. Bazen de Allah lütfedip ona bir tekamül fırsatı verir. İşte bütün tasavvufun bize öğrettiği şey bu tekamülü nasıl yaşayacağımız, Ahlâk-ı Muhammediyye’yi nasıl idrak edeceğimiz üzerinedir. Bu yüzden tüm mutasavvıflar her şeyin Nefs-i Emmare ile başladığından bahsederler. Yani emreden nefis… İnsan ilk doğduğunda “ben” dediğinde emreden bir nefis girer devreye. Kur’an-ı Kerim’de insanın yıkılmaz gibi görünen kale benliğini iki sebep sarsar deniliyor. Birincisi Cezbe-i Hüdâ’dır. Birisinden duyduğunuz “Madem bu kadar kuvvet ve kudret sahibisin niye acılarını yenemiyorsun?” sözü buna örnektir.

Bunun üzerine sarsıldık ve ben de bunu engelleyecek kudret yokmuş dedik. Bir diğeri de Sille-i Hüdâ’dır. Bu da başımıza bir felaket gelmesidir. Çok yakınlarımızda bir ölüm, bir sıkıntı ve bela yaşanırsa insan kendinde hiçbir şeyi engellemeye kudret olmadığını idrak eder. İşte bu manevî bir bombalanış anıdır. İnsan kendi nefsini ara sıra kınamaya başladığı bir âna geçer. Gerçi bu durum süreğenlik göstermez zamanla tedbirler almaya başlar insan, tedbirine güvenir yani. Allah tedbirimize güvenmemiz gerektiğini söyler bize. Her şeye üzülür, her şeye kırılır. Aleyhine söylenmiş sözlere içerler. Hâlbuki aleyhimize söylenen her söz bizi temizlemek için lütuftur. Hemen burada bir anekdot anlatmak isterim. Birisi benim aleyhimde bir konuşma yapmış, her zaman oluyor ama o zamanlar daha gencim herhâlde çok içerlemiş ve üzülmüşüm. Gerçekten çok kötü azarlandığımı hatırlıyorum. Allah’tan suratıma azarladı, arkamdan değil. Ben tabii üzgün bir şekilde eve geldim Mesnevi’yi açtım. Özetleyerek aktarıyım; anlatıda çamaşır kirliyken onu ıslatıldığından sonra tekrar kurutulduğundan bahsedilir. Madem kurutulacak ne diye ıslatılır değil mi? Ama başka türlü temizlenmez, bunun yolu böyledir. Sen de hep methedilip, sevilirsen nasıl temizleneceksin. Bu fikre ulaşınca aleyhinde konuşan insanlara beni temizleyen insanlar diye bakmaya başlıyorsun. Hatta Allah razı olsun diye görüyorsun.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 53

Her şeyin özünde sevgi var. Yaratılmış her varlığa sevgi duyma mecburiyetimiz var. Bize kötülük edeni sevemedik mi? O zaman hürmet etme mecburiyetimiz var. Ben sevemediklerime hürmet ediyorum bir de aleyhimde konuşanları çok seviyorum. Çünkü kimya okudum ve “fitne” kelimesinin bakırı altından ayıran ateş demek olduğunu öğrendim.

Bütün bu üzüntülerden Allah’a doğru yöneldiğinizde ki âcizane ben bu yaşımda artık bunu söyleyebiliyorum, Yaradan ile iletişim kurmanın önemi ortaya çıkıyor. Bunun tersinde kulun mutlu olma ihtimalinin olmadığını söyleyebilirim. Yani bu iletişim ibadetle olabilir. Namaz kılarak ve dua ederek mümkün olabilir. O esnada bile az da olsa bir benlik duygusu vardır. Yani “Ben namaz kılıyorum.” der kişi. Bununla ilgili hoş bir hikâye vardır, izin verirseniz anlatmak isterim. Bir adam namaz kılıyormuş, iki kişi onu ziyarete gelmişler ve gördüklerinde birbirlerine “Görüyor musun bak ne güzel namaz kılıyor.” demişler. Adam namazını bitirmiş dönmüş demiş ki “Bir dakika gitmeyin, hem de oruçluyum ben biliyor musunuz?” İnsan namazın ve orucun Allah’ın ona bir lütfu olduğunun idraksizliğindedir. Bir iyilik yapsa bin kere adının geçmesini ister. Bu iyiliği ben yaptım der. Burada bir derece, sınır vardır. Mutmain olma, yani Allah’tan emin olma Hz. İbrahim makamına ulaşmak için bin mürşit lazım. Burada bahsettiğim mürşit, bir kişi ya da şahıs özelinde algılanmasın lütfen, bir şahısta tecelli eden Allah’ın ilmi diye algılamamız lazım. O öğretmenden öğrendiğimiz ilim bize mürşitlik eder. Bu ilmi öğretecek bir öğretmene ihtiyacımız var. Bu öğretmenin üç büyük özelliği olmalı. Kendine davet etmeyecek ve Allah’a davet edecek. Zaten kendine mürşit diyen insan mürşit olamaz. Bir diğeri kendisi iki âlemi

de yaşayacak adeta peygamberler gibi. Babalığı da en güzel, anneliği de en güzel, komşuluğu da en güzel olacak. Böylece Ahlâk-ı Muhammediyye’yi yaşayacak. Sonuncusu ise Hz. Peygamber ne yapıyorsa aynını yapan bir mürşit olmaktır. Yalan söylemeyecek, vakte riayet edecek, birbirine hürmet etmeyi öğrenecek, kimseyi aşağılamayacak, kimseyi küçük görmeyecek, zamanının zerresini boş geçirmeyecek, hiçbir söze aldırmayacak, kulun kölesi olmayacak ve Allah’a odaklanacak. Öfke, sinir olmayacak. Nasıl yapacağız bütün bunları? İşte işin sırrı ve önemi burada gizlidir. Hz. Hüseyin emirleri çağırmış, onlara İslam’ı anlatıyor. Malumunuz İslam’da içki nasıl tedricî olarak kaldırıldıysa kölelik de aşamalı olarak kaldırıldığı için Hz. Hüseyin’in yanında henüz bir kölesi var. Köle emirlerin olduğu ortama elinde tepsi yemek getirirken ayağı takılıyor ve tökezleyerek Hz. Hüseyin’in başından aşağı kaynar çorba dökülüyor. Bunun üzerine kibirli emirler Hz. Hüseyin, köleyi öldürme emrini versin diye bekliyorlar. Fakat köle bir Müslüman’dır ve o an belki korkudan bilinmez “Allah kızgınlığını yeneni sever.” ayetini okuyor. Hz. Hüseyin başından aşağı kaynar çorba dökülmesine rağmen Allah’ın bir sözüyle bu durum karşısında kölesine dönüp gülümseyerek “Yendim ya köle!” diyor. Köle bunun üzerine devam ederek “Allah affedeni sever.” diyor. Hz. Hüseyin’in gülümsemesi çoğalıyor “Affettim ya köle!” diyor. Etraftakilerin biraz da şaşkın bakışları arasında köle bu kez de “Allah ihsan edeni sever.” diyor. Hz. Hüseyin de “Azatsın ya


54 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Etkinlik

>

Her Çarşamba Bir Konu Seminerleri: Hoşgörü, Sevgi, Birlik ve Beraberlik

köle!” diyor. Bunun üzerine köle, Hz. Hüseyin’in ayaklarına kapanıyor ve diyor ki “Senin gibi en öfkelenmesi gereken anda bile affetmeyi becerebilen bir Allah sevgilisinin huzurundan uzak olmak nasıl azatlık olur? Beni yanından ayırma.” Bütün bunlardan anlaşılıyor ki insan öfkesini yenebilir. Nasıl yapabiliriz bunu? Allah aşkımız çoğalırsa yapabiliriz. Örnek olarak, evlâdınız çok büyük bir başarı elde etti, düşünün ne kadar mutlu olacağınızı. O esnada ev yansa umurunuzda olur mu? Evlâdım böyle bir başarı elde etmişken evin ne önemi var, dersiniz çoğunuz. İşte Allah aşkı insanın içine bir kez düştü mü dünya yansa umurunda olmaz. Hallâc-ı Mansûr gibi düşünmek gerek. “Niye kızmıyorsun, seni öldürecekler?” dediklerinde “Niye kızayım onlar da beni kendilerince Allah’ı memnun etmek için öldürüyorlar, ben Allah’ı memnun etmek isteyene kızabilir miyim?” diyor. Hoşgörü kelimesinin hiçbir Batı lisanında karşılığı yoktur. Çünkü kelimenin içinde yaratılmışı severim Yaradan’dan ötürü anlayışı var. Ben okulu, okulun şekli için, şahsı için sevmiyorum. Ben okulu Allah’ımın yarattığı O’nun ismini taşıyan bir kapı olduğu için seviyorum. İnsan sevmek de böyle bir anlayış işte. Dış görünüşü için değil özünde var olanı sevmek gibi olmalıdır.

Her şeyin özünde sevgi var. Yaratılmış her varlığa sevgi duyma mecburiyetimiz var. Bize kötülük edeni sevemedik mi? O zaman hürmet etme mecburiyetimiz var. Ben sevemediklerime hürmet ediyorum bir de aleyhimde konuşanları çok seviyorum. Çünkü kimya okudum ve “fitne” kelimesinin bakırı altından ayıran ateş demek olduğunu öğrendim. Yani bir yerden bir fitne çıktı mı, birileri bizimle ilgili ileri geri konuştu mu, bizdeki bakırları alıp gidiyor demektir, geriye altın kalıyor. Ateşe, yani fitne ateşine şükretmek kalıyor. İnsanlara her türlü kötülük yapılır, kötülüğü yapan nefislerdir, onun içindeki isimler değil. Nefsin yaptığı kötülüklere takılıp kalmamak gerekir. Belki o bir gün tekâmül eder beni katbekat geçer. Kim bilir, kimin ne olacağı belli mi? İşte bu bakış açısından hareketle insan mutmain içerisinde Allah’ından memnun olma sanatını elde eder. Bir de karşımıza sıkça çıkan kader kavramı var. Bana gelen sorulardan birçoğu bu yöndedir. Kaderin değişip değişmeyeceğini, öğrenmek isterler. “Dualar kaderi etkiler mi?” şeklinde sorulara çok muhatap olmuşumdur mesela. Ben de Dua isimli kitabı yazana kadar bu konuda yeterince öğrenmediğimi fark ettim. Öncelikle şunu söylemeliyim dua etmenin çok büyük bir önemi var, Peygamber Efendimiz’e göre ibadetlerin en


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

yücesidir. Bunu da şöyle izah ediyorlar: Duanın üç neticesi vardır, ya bu dünyada kabul olur ve seni memnun eder yahut kabul olmaz ama sen dua edip aczini bildiğin için bir günahını siler ya da en nihayetinde öbür âlemde kabul olur ve eğer bu sonuncusu gerçekleşirse milyonlarca kere müjde gelir, hatta kişi der ki keşke dünyadaki hiçbir duam kabul olamasaydı da hepsi bu dünyaya kalsaydı. Dua bu kadar önemli fakat kader dua ile değişmez çünkü duayı da ettiren Allah olduğu için o duayı kadere göre ettirir. Yani kaderimizde ne ortaya çıkacaksa onunla ilgili bize dua ettirir Allah. Önce isteği içimize verir bizler de gece gündüz dua ederiz ve duamız müspet karşılık bulunca da işte dua ettik oldu, deriz. Müminin duası çok önemlidir ama “ettik, oldu.” diye bir şey de yoktur. O takdir edici duayı ettirir zaten. O hâlde kader hiçbir zaman milim bile değişmeyeceğine göre Peygamber şu hadisi niye söylemiş? “Sadaka verenin ömrü uzar.” Mademki ömür hiç değişmeyecek, ölüm saatimiz belli, o zaman her şeyden endişe duymak boşuna mıdır? Hani korkuyoruz ya orada bana bir şey mi olur, onun bana bir fenalığı mı dokunur, diye. Mademki öleceğimiz an milim bile şaşmayacak o hâlde şurada başıma bir saksı düşer ondan dolayı da ölebilirim. Böyle şeylere çok fazla üzülmemek, endişelenmemek gerekir. Peygamber hadisi çok önemlidir, anlamamız hayatımıza tatbik etmemiz için iyice kafa yormamız gerekir. “Sadaka insan ömrünü uzatır.” demek insanın gündelik yaşamında ölü yaşadığına bir işarettir. Bütün bir gün yaşantımıza bir baktığımızda en çok kimin adını anıyorsanız ona tapıyorsunuz demektir. Yaratılmışı sevmek daha doğrusu ona aşırı değer vermek, yaratılmışın sözüyle üzülmek, yaratılmış bana iftira etti diye problem etmek ölü yaşadığımızın delilidir. Böyle yaşayan bir kuldan hiçbir zaman hayır gelmez. Düşünsenize sizi bugün seven, size bayılan yarın yerin dibine sokabilir. Onun için kula dayanma Allah’a dayan denmiştir. Fakat sadaka verdiğin anda kendi nefsini arkaya atıp başkasını ön plana aldığın için diriliyorsun. Ölü yaşadığın bir ömrü diri ve bilinçli yaşamaya başlıyorsun. Böyle bakınca ne oldu, insanın ömrü uzadı.

AİLE 55

Başa dönersem Allah’ın kaderi bire bir değişmez ancak ne değişir burası çok önemli kaderi yaşama biçimi değişir. Burada hep dile getirdiğim bir şeyi söylemek zorundayım. Ben çok şanslıyım. Çok şanslıyım da çok da mesulüm… Hani çok iyi bir okulda okursanız mesuliyetiniz artar ya, öyle işte. Ben çok iyi bir okulda daha doğrusu çok iyi bir ev okulunda okudum. Babam Demokrat Partili olduğu için üç buçuk sene hapis yattı ve idam cezası istendi. Bu süre boyunca annemi secdede “Çok şükür Hz. Yusuf’a eşlik ediyoruz.” diye neşe içinde şükrederken gördüm. Bu hava evde hiç bir şeyin üzüntü olmadığını her şeyin Allah’ın takdiri olduğunu öğretti. Kızım öbür âleme göçtüğünde annem bana yine güler bir yüzle “Cemalnur ne şanslısın, Hz. Fatma’ya eşlik ediyorsun.” dedi. Öyle bir acı hissediyordum ki kalbimin orta yerinde, hatta bazen gider elimi yakardım kalbimin acısını hissetmeyim diye. Fakat bir yandan da kalbin içinde derin bir huzur var. Çünkü Allah, bunu yaşayabileceğini takdir etmiş. Burada beni Allah’a yaklaştıran en başta söylediğimiz Sille-i Hüdâ bakış açısıdır. Allah lütfetmese bunları yaşayamam. Son söz olarak çocuklarımıza bu manevî bilicin yine çocukluklarından itibaren verilmesinin altını çizmek isterim. Herkese zaman ayırdığı için teşekkürü borç bilirim.


56 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

>

K ü ç ü k Ş e y l e r i n Ö n e m i Ya ş a m d a k i K ü ç ü k Ş e y l e r

Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

KÜÇÜK ŞEYLERİN ÖNEMİ

YAŞAMDAKİ KÜÇÜK ŞEYLER

Küçük şeylere dikkat etmeyi öğrenebilen insan, bunlar karşısında mutlu veya mutsuz olmayı da öğrenebilir. Bazılarımız, küçük şeylere dikkat etmeyi ve bunlar karşısında mutsuz olmayı bilirken; bazılarımız ise aynı küçük şeylere dikkat edip mutlu olmayı öğrenmiş bulunuyoruz. >> Kadınların Empatik Becerileri Niçin Gelişmiş? İletişimde mimiklere dikkat etmek, bazı canlı türlerinde, özellikle insanlarda ilginç özellikler ortaya çıkarıyor. Örneğin, yapılan araştırmalar genelde kadınlarda empatik becerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor. Kadınların empatik becerilerinin erkeklerin empatik becerisinden daha yüksek olması “kadın duyarlılığı” kavramıyla açıklanabilir. İyi de kadınlar niçin daha duyarlı? Niçin erkeklere oranla daha iyi empati kurabiliyorlar? Kadınların erkeklere oranla daha iyi empati kurmalarının çeşitli nedenleri bulunabilir. Bir görüşe göre bu nedenlerden bir tanesi şu:Bazı canlı gruplarında statüsü düşük olanlar saldırganlığa uğramamak için yüksek statülülerin, örneğin liderin davranışlarını sürekli gözlerler. Benzer şekilde insanlarda da nice toplumda aile ortamlarında erkeğin statüsü kadınınkinden üstün olmuştur. Kadın, erkeğin gözüne bakmak, onun sinirli olup olmadığını anlayıp

kendini ona göre ayarlamak zorundadır. Aksi hâlde, sözel ya da fiziksel saldırıya uğrayabilir. Erkeğin şu andaki davranışlarına bakıp az sonraki davranışlarını tahmin etmek zorunda olan kadın, giderek onun yüz ifadelerine, vücut diline daha duyarlı olmuştur. Bu durum da kadının empatik becerisinin gelişmesine yol açmıştır. Çevremizde vardı, maalesef hâlâ var: Erkek akşam eve geldiğinde karısı kaygılı bir şekilde onun yüzüne bakar. Kocasının sinirli olup olmadığını, diğer bir ifadeyle eşref saatinin yerinde olup olmadığını anlamaya çalışır. Eğerevin beyi sinirliyse hemen çocuklarını uyarır “Babanız sinirli, aman ortalarda dolaşmayın.”der. Küçük şeylerin toplamı, doğada olsun, toplumda olsun daima büyük yekûnlar doğuruyor galiba. Yüzyıllar boyunca, on binlerce kadın, gökyüzünde karabulut gözleyen çiftçiler gibi, kocalarının yüzünde bir kararma, bir öfke belirtisi


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

gözleye gözleye, duyarlı hâle gelmiş, empatik becerilerini geliştirmiş olabilirler. Erkeklerin büyük çoğunluğunda, “ya karım kızarsa” korkusu bulunmadığı için böylesine bir duyarlılık gelişmemiş olabilir.

Küçük Şeylere Dikkat Öğrenilebilir Kadınların empatik becerilerinin gelişmişliğinde, bir biyolojik temel, bir genetik yatkınlık da bulunabilir. Ama kadın - erkek ilişkilerinden kaynaklanan öğrenme, anneleri ve çevredeki diğer kadınları örnek alma da etkili olmuş olabilir. Empati, doğuştan sahip olunan bir özellik değildir. Araştırmalar, kadın-erkek herkesin empatik becerisinin eğitim yoluyla geliştirilebileceğini, empati kurmanın öğrenilebilen bir şey olduğunu göstermektedir. Dikkat konusuna ayrıntılı olarak girmeden, bu konudaki klasik bir araştırma sonucuna değinmek istiyorum: Belli mesleklerdeki kişiler, meslekleriyle ilgili şeylere giderek

AİLE 57

daha fazla dikkat eder hâle geliyorlarmış. Örneğin, terziler insanların elbiselerine, berberler saçlarına, ruh sağlığı uzmanları yüz ifadelerine daha fazla dikkat ediyorlarmış. Bir tiyatro salonunu, küçük bir deliği bir saniye açıp kapatarak bir tiyatrocuya gösterdiğinizde seyirci yoğunluğunu, bir itfaiyeciye gösterdiğinizde ise salonda kaç kapı olduğunu algılıyormuş. Bunlar ve benzeri örnekler, küçük şeylere dikkat etmenin, aslında öğrenilebilen bir şey olduğunu göstermektedir. Belirli ortamlar, belirli yaşam koşulları bize bazı şeylere özellikle dikkat etmeyi öğretir. Bildiğimiz üzere biz Türkçede kara iki ad veririz: Kar ve kırç. (Kırç, diş diş olmuş eski kardır.) Eskimolarda ise otuza yakın kar adı vardır. Kültürlerdeki bu farklılıklar, yaşam şartlarından kaynaklanıyor olsa gerek.Bence bu konudaki en çarpıcı örnek, her toplumun kendi üyelerini birbirine benzemez, öteki toplumları ise benzer algılamasıdır.


58 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

>

Çinliler Birbirine Benzer mi? Küçük yaşlardan itibaren yakın çevrelerindeki insanların “Çinliler birbirlerine benzer mi?” sorusuna, Doğu ve Orta Asya dışında oturan pek çok kişi “Evet” cevabını veriyor. Ama Çinlilere sorduğunuz zaman onlar da “Biz Çinliler birbirimize benzemeyiz, batılıların hepsi birbirine benzer.” derlermiş. Bize göre zenciler, Çinliler birbirine benzer. Ama biz benzemeyiz. Niye? Galiba olayın açıklaması şu: İçinde yaşadığımız toplumda, küçük yaşlardan beri yakından tanıdığımız çok sayıda insan vardır. Böyle olunca bunların yüzleri arasındaki küçük farklılıkları yakalayabiliriz. Yeterli sayıda Çinliyle, yeterince uzun süre birlikte kalmadığımız için de, Çinlilerin yüzleri arasındaki farklılıkları fark edemeyiz ve hepsinin birbirine benzediğini düşünürüz.

Küçük farklılıkları yakalayamamak, ötekileri yanlış algılamamıza, zaman zaman da mutsuzolmamıza yol açar. Bir arkadaşım anlattı. Havaalanında bir grup Türk oturuyorlarmış. Bir kaç Japon çocuk bunların karsına geçmiş, baş ve işaret parmaklarıyla gözlerinin altını ve üstünü çekiştirip, yani çekik gözlerini yuvarlak hâle getirmeye çalışarak bir yanda da “Hımm…” sesi çıkarıyorlarmış. Birkaç kişinin bunlar bizimle dalga geçiyor diye canı sıkılmış. Arkadaşım ise “Kızmayın, biz de küçükken Çinlilerin karşısına geçip, parmaklarımızla gözlerimizi iki yana çekiştirip “Hımmm...” derdik.” demiş. Galiba herkes, kendi gözünün, kendine ait her şeyin normal olduğunu, ötekilerde ise bir tuhaflık bulunduğunu düşünüyor.

K ü ç ü k Ş e y l e r i n Ö n e m i Ya ş a m d a k i K ü ç ü k Ş e y l e r

Düğünlere giden insanların, bir şeyleri övmekten çok, negatif eleştiri yönelttiklerini görürüm. Ufacık ufacık ayrıntıları yakalayıp kurabiyeleri, limonataları, gelinin, damadın kaşını, gözünü, kayınvalidelerin elbiselerini eleştirdiklerini duyarım. İnsanlar eleştiriyorlar, eleştiriyorlar, ondan sonra da “Aman bize ne, Allah mesut etsin.” diyorlar. İyi de, şu “bize ne”yi en başta demeyi öğrenebilir miyiz acaba? Küçük şeylere dikkat etmenin önemi galiba bir de dil konusunda ortaya çıkıyor. Anadili Türkçe olanlar için “cam” ve “çam” sözcüklerini birbirinden ayırt etmek kolaydır. Ancak Türkçeyi ileri öğrenmeye çalışan, anadiliHint-Avrupa dili olan batılılar için c’yi ç’den ayırt etmekzordur. Bizim için de İngilizcenin farklı t’lerini (the ile tree’yi) ayırt etmek güç. Yüzler arasındaki küçükfarklılıkları yakalamak da kültürle, öğrenmeyle ilgili.

Mutlu Olmak Öğrenilebilen Bir Şey mi? Yukarıdaki tartışmalardan ortaya çıkan sonuç şu: Küçükşeylere dikkat öğrenilebilen bir şeydir. İnsanlar, içindeyaşadıkları ortama, aldıkları eğitime göre birtakım küçükşeyleredikkat etmeyi öğreniyorlar. Çiftçiler, hekimler,terziler, dedektifler, kendi uğraşlarıyla ilgili küçükipuçlarını değerlendirmeyiöğrenebiliyorlar. Küçük şeylere dikkat etmeyi öğrenebilen insan, bunlar karşısında mutlu veya mutsuz olmayı da öğrenebilir. Bazılarımız, küçük şeylere dikkat etmeyi ve bunlar karşısında mutsuz olmayı bilirken; bazılarımız ise aynı küçük şeylere dikkat edip mutlu olmayı öğrenmiş bulunuyoruz. (Maalesef, ikinci gruba girenlerin sayısı galiba daha az. En azından ülkemizde az. Bu konuda bir araştırma yürütmeye çalışıyoruz.)


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

Küçük şeylere dikkat etmeyi öğrenebilen insan, bunlar karşısında mutlu veya mutsuz olmayı da öğrenebilir. Yani bazıları bardağın yarısı boş diye esef etmeyi, bazıları ise yarısı dolu diye sevinmeyi, şükretmeyi öğrenmiş. Doğuştan iyimser veya kötümser olmuyoruz. Belirli durumlar karşısında iyimser veya kötümser olmayı çeşitliyollarla öğreniyoruz. Örneğin, büyüklerimizi model alaraköğreniyoruz. Bir düğüne giden insanların, bir şeyleri övmekten çok,negatif eleştiri yönelttiklerini görürüm. Ufacık ufacık ayrıntıları yakalayıp kurabiyeleri, limonataları, gelinin,damadın kaşını, gözünü, kayınvalidelerin elbiselerini eleştirdiklerini duyarım, insanlar eleştiriyorlar,eleştiriyorlar, ondan sonra da “Aman bize ne, Allahmesut etsin.” diyorlar. İyi de, şu “bize ne”yi en başta demeyi öğrenebilir miyiz acaba? Eğer bir insan genelde kötümser, karamsar ise, galibazamanla bu karamsarlığı destekleyecek yönde küçükayrıntıları fark eder hâle geliyor. Negatifi vurgulaya vurgulaya, yaşama negatif bir bakış tarzı geliştiriyor. Budurumun sonucunda da, arabesk şarkılardaduyduğumuz

AİLE 59

“batsın bu dünya” tavrı çıkıyor ortaya. Karamsarlığı öğrendiğimiz gibi iyimserliği de öğrenebiliriz.

Küçük Şeylere Önem Vermek Her Zaman Mutluluk Getirir mi? Eğer“Küçük şeyler önemlidir.” dersek bu, bazı durumlarda sıkıntı yaratabilir. Küçük şeylerden mutlu olabileceğimiz gibi, mutsuz da olabiliriz. Biz uzmanlar, eğitimciler bukonuda galiba bir çelişki sergiliyoruz. Şöyle: Örneğin diyoruz ki, “Komşun sana gülümserse, bu küçük şey aslında önemlidir, mutlu olmalısın.” İyi ama diyelim ki komşunuz size dik dik baktı ve selam vermedi. Bu durumda ise galiba şunu söylüyoruz: “Komşunun sana selam vermemesi küçük bir şeydir, moralini bozmanadeğmez.” Bence burada bir çelişki var veya “Size trafikte teşekkür anlamında korna çalarlarsasevinin, eğer hakaret anlamında çalarlarsa aldırmayın.” Yine çelişki var. Eğer küçük şeyler önemliyse, o zaman üzülebiliriz de. Bu konudaki çelişkiyi acaba şu mantıkla çözebilir miyiz? Neyin küçük, neyin büyük olduğu veya küçük şeylerden hangisinin ne ölçüde önemli olduğu görecelidir yani rölatiftir. Fiziksel dünyadaki hemen her şeyin göreceli olması gibi, insanın dünyasında bu şey de


60 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Kişisel Gelişim

görecelidir. Evrende yaklaşık 200 milyar civarında galaksi var. Bu yaklaşık bir sayıdır. Dışarıdan bakınca bir tanesi eksik veya fazla, hiç önemli değildir. Ama bizim için bizim galaksimiz çok önemlidir. Evrende 1, 000, 000, 000, 000, 000, 000, 000 tane bizimkine benzer güneş vardır. Bunlardan bir tanesi eksik veya fazla olmuş, hiç önemli değildir. Ama bizim güneşimiz bizim için çok önemlidir. Evrende her şey görecelidir.

Neyin küçük, neyin büyük olduğu veyaküçük şeylerden hangisinin ne ölçüdeönemli olduğu görecelidir. İnsanların dünyasında da neyin büyük, neyin küçük olduğu, neyin, ne zaman önemli veya önemsiz olduğu kişiye göre değişir. Ancak bu göreceli âlemde insanın birüstünlüğü var. İnsan, nesnelere ve olaylara değerverebilen, onları değerlendirebilen bir varlıktır. Güneşinböyle bir gücü yoktur, ama insanın vardır. O hâlde insan, karsılaştığı küçük şeylerden hangisine, ne yönde önem vereceği konusunda iradesini kullanabilir. Eldeki ölçüt bence, “yarına kalmak” olmalıdır. Eğer bir olaya verdiğimiz değer, yarına kalma ihtimalimizi artıracaksa önemlidir, artırmayacaksa önemli değildir. Her şeyin göreceli olduğu bir dünyada kişinin kendinikoruması esas olmalıdır.

Eğer bir olaya verdiğimizdeğer,yarına kalma ihtimalimizi artıracaksa önemlidir,artırmayacaksa önemli değildir.Her şeyin göreceli olduğu bir dünyada kişinin kendini koruması esas olmalıdır. Diyelim ki komşunuz size selam verdi. Bundan hoşnut olursanız, kendinizi iyi hissedersiniz; bu da sizin yarına kalma ihtimalinizi artırır. Ama eğer “Yahu bu adam bir çıkarı olmadan babasının hayrına selam vermez.” gibi düşünürseniz, kendinizi iyi hissetmezsiniz. Bu da sizin yarına kalma ihtimalinizi azaltır. Diyelim ki komşunuz size selam vermedi. Eğer bu duruma fazlaca üzülürseniz, yarına kalma ihtimaliniz azalır.

>

K ü ç ü k Ş e y l e r i n Ö n e m i Ya ş a m d a k i K ü ç ü k Ş e y l e r

“Görmemiştir.” diye düşünür, fazlaca üzülmezseniz, yarına kalma ihtimaliniz artar. Genelde yaşama pozitif bakmalıyız. Tehlikeler karsısında önlem almak gerektiğinde, bazen negatif düşünmekgerekebilir. Fakat negatif düşünmeyi bir alışkanlık hâline getirmek, bizi tehlikelerden korumak yerine, tehlikeyeatıyor demek istiyorum. Olaylara ne zaman pozitif, ne zaman negatif yaklaşacağımızı öğrenirsek; bizi rahatlatacak olayları fark etmeyi, vurgulamayı, yanı sırarahatsız edecek olaylara fazlaca önem vermemeyi öğrenirsek ömrümüz uzar.

Tehlikeler karşısında önlem almak gerektiğinde, bazen negatif düşünmek gerekebilir. Fakat negatif düşünmeyi bir alışkanlık hâline getirmek, bizi tehlikelerden korumak yerine,tehlikeye atıyor. İnsanın, göreceli bir dünyada, dünyaya uyum sağlayacak,kendini mutlu kılacak şekilde, çevresindeki olaylarıönemli ya da önemsiz algılamaya yetecek beyin gücüvardır. Bir çocuğun sokakta bana gülümsemesi çok önemli birolaydır. Birisinin ters ters bakması ise, düzeltmem gerekenbir davranışım varsa önemlidir ama yapabileceğim bir şeyyoksa hiç önemli değildir. Kendimi bu şekildedüşünerek eğitebilirim. Bireyin kendi gayretiyle duygularını tamamen denetimaltına alması ve ruhsal sorunlarını çözmesi mümkündeğildir. Bu konuda fazlaca enerji harcaması da, herhâlde uygun değildir. Bireye fazla yüklenmemek gerekir. Bu konuda özetle şunu söylemek istiyorum: Karamsarlığın biyolojik bir takım nedenleri bulunabilir ama karamsarlık, yaşama olumsuz bakış tarzı, bir açıdan çevreden öğrenilebilen bir şeydir; iyimserlik, yaşama olumlu bakıştarzı da, bir ölçüde öğrenilebilen bir şeydir. Birey, kendinifazla zorlamadan, kısmen de olsa yaşama olumlu gözlerle bakacak şekilde kendini eğitebilir. İnsanın RAM’i, sabit diski buna müsaittir.


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

AİLE 61

Prof. Dr. Sibel EYİGÖR

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD

YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Yaşam kalitesi, iyi sağlık standardı için anahtar rol oynamaktadır. İleri yaş kişilerde sağlık standardını yükseltmek; günlük yaşamında bağımsız olmak, yüksek bilişsel ve fiziksel düzey ve yaşama aktif katılım ile ilişkili görünmektedir.

>>

Hızla artan yaşlı nüfusta yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, sağlık alanı ile ilgili hemen her alanda en önemli hedeflerden biri olarak gösterilmektedir. Yaşlı kişilerde tedavinin primer amacı, yaşam kalitesini iyileştirmek, ölüm hızlarını ve sağlık bakım hizmetlerinin kullanım yüzdesini azaltmak olduğu için, klinik pratiğimizde yaşam kalitesini ve etkileyen faktörleri göz önünde tutmak gerekmektedir. Son 10 yılda, “yaşam kalitesi” kelimesi daha çok kullanılır olmuş, klinik pratik ve bilimsel araştırmaların odağı hâline gelmiştir. Buna rağmen, yaşam kalitesini belirleyen alanlar konusunda araştırmacılar hâlen fikir birliğine varamamıştır. Yaşam kalitesi denildiğinde, kişinin psikolojik, fonksiyonel ve sosyal yönü ile ilgili kavramlar önem kazanmaktadır. Bu üç farklı boyutun kişinin sağlık durumu ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü yaşam kalitesini etkileyen tüm faktörler birbiri ile bağlantılı olup, diğer faktörleri de etkilemektedirler. Yaşam kalitesi, iyi sağlık standardı için anahtar rol oynamaktadır. İleri yaş kişilerde sağlık standardını yükseltmek; günlük yaşamında bağımsız olmak, yüksek bilişsel ve fiziksel düzey ve yaşama aktif katılım ile ilişkili görünmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsan Kaynakları Hizmetleri Bölümü (US Department of Health

and Human Services) tarafından 2000 yılında belirlenmiş sağlık standardı için, düzenli egzersiz, sigaradan ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak, beslenme ve yaşa uygun aşılamayı (bağışıklamayı) önermektedir.


62 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Sağlık

>

Ya ş l ı l a r d a Ya ş a m K a l i t e s i n i E t k i l e y e n F a k t ö r l e r

Yaşam kalitesini etkileyen faktörler olarak; Günlük yaşam aktivitelerinde yardıma muhtaç olmak

İleri yaş

Medenî durum

Uyku problemleri

Özürlülük

Erkek cinsiyet

Fonksiyonel kısıtlılıkları

Depresyon

Kötü sağlık durumu

Kişinin yaşadığı ortam

Yorgunluk

Ek hastalık varlığı

Fonksiyonel durumda bozulma riskini artıran faktörler; Bilişsel sorunlar

Sosyal ilişki azlığı

Hastanede geçirilen gün sayısında yükseklik

Depresyon

Düşük fizik aktivite

Düşmeler

Ek hastalık sayısında yükseklik

Alkol

Sigara

Artmış veya azalmış kilo

Sağlığını kötü algılaması

Doktor ziyaret sayısında yükseklik

Bacaklarda hareket kısıtlılığı

Görmede bozukluk

İlaç sayısında fazlalık

Yaşlılarda, fonksiyonları korumak, bağımsız olmalarını sağlamak ve yaşam kalitesini iyileştirmek temel hedefler içinde yer almaktadır. Bunun deneni, fiziksel kısıtlılık ve fonksiyonel problemler; yaşam kalitesinde azalmaya, sağlık harcamalarında artış ve uzun süreli bakıma neden olmaktadır. İleri yaştaki genel sağlık durumu, kronik hastalıkların sayısı, günlük yaşam aktiviteleri, kan basıncı kontrolü, egzersiz ve cinsiyet yaşam kalitesinin belirleyicisi olarak bulunmuştur. Tıbbî problemler öncelikli olarak fonksiyonel değişikliklerle ortaya çıktığı, fonksiyonel kayıplar yaşam kalitesini etkilediği, özürlülüğe neden olduğu ve hasta ve bakıcılarını etkileyeceği için önemi büyüktür. Fonksiyonlar ve fiziksel durumdaki küçük değişikliklerin, hasta ve

bakıcılarının yaşam kalitesinde büyük farklılık yaratacağı unutulmamalıdır. Ağrı sıklığı yaşla artma eğilimindedir ve fonksiyonel kısıtlılık, bozulmuş uyku ve yaşamdan memnuniyette düşüklüğe neden olmaktadır. Kişilerin yaşam kalitesini ciddi derecede etkilemektedir. Bu nedenle, ağrı sadece tek bir sağlık problemi gibi algılanmamalı ve diğer faktörlerle ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Sosyal ilişkiler: Hastanın tedaviye karar aşamasında etkili olması, sağlık algılamasını ve kendini iyi hissetme düzeyini arttırmaktadır. Sonuçta da, hasta duygu ve isteklerine verilen önemle yaşam kalitesi etkilenmektedir. Yaşlı kişilerin sosyal ilişki düzeyleri ilginç şekilde; hastalık, ölüm ve fiziksel fonksiyonlarını etkilemektedir. Sık hastane yatış öyküsü olan yaşlılarda, kapsamlı geriatrik (yaşlılık hekimliği bakımından) değerlendirme ve evde yapılan rehabilitasyon programları, özürlülükte azalma ve yaşam memnuniyetinde


16 | Ekim Kasım Aralık 2016 |

artışa yol açmaktadır. Bunun yanında, iş uğraşı tedavisi ve çevre adaptasyonları da fiziksel fonksiyonları iyileştirmek açısından yararlı olmaktadır. Hastanın sağlık personeli ile karşılaştığı ilk andan itibaren tedavisi sonuçlanıncaya kadar devam eden tüm bu aşamalar hastanın yaşam kalitesini etkiliyor görünmektedir. Değiştirilebilen ve iyileştirilebilen faktörlerin bilinmesi, elbette ki bizim yaşlıya yaklaşımlarımızı değiştirecektir. Süreğen hastalıklar: Çoğu yaşlı kişi süreğen hastalıklar nedeniyle sağlık problemleri ve özürlülük ile karşı karşıya kalmakta ve yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu durum görece olarak fiziksel aktivite eksikliğine bağlı olabilmektedir. Hareket kısıtlılığı, ağrı ve duygusal problemlere bağlı bu aktivite azalması sonucu kısır bir döngü olmaktadır. Süreğen hastalıkların çoğu zaman tam tedavisi olmadığı için, amaç kişiyi rahatsız eden problemleri ortadan kaldırmak ve yaşam koşullarını iyileştirme yönünde olmaktadır. Diyabet (şeker), astım, artrit (kireçlenme) ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (koah) gibi görece olarak yaygın bu dört hastalık, fiziksel fonksiyonları etkileyerek

AİLE 63

sağlıklı yaşlanma üzerine olumsuz etki yapmaktadır. Özellikle de diyabet ve sağlıklı yaşlanma arasında görülen bu ilişkinin, kalp, ayak ve görme problemlerinin, bu kişilerde daha sık olması ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir. Kronik hastalıklarda fiziksel aktivite düzeyindeki artışın yaşam kalitesini düzelttiği belirtilmektedir. Düşme: Yaşlı kişilerde düşmelerin önlenmesi önemli bir konudur. %30-50 arasında yaşlı, yılda en az bir defa düşmektedir. Düşmenin; kırık, düşme korkusu, fiziksel, psikolojik ve sosyal fonksiyon kabiliyetinde azalmaya neden olması, yaşam kalitesinin etkilenmesine neden olmaktadır. Fiziksel kırılganlık ve düşme ile ilişkili yaralanmalar, yaşam kalitesini ve yaşlı kişinin genel fonksiyonlarını etkileyeceği için yapılan çalışmalarda da bu konu üzerine yoğunlaşılmıştır. Hareket kaybı: Sedanter yaşam (düzensiz fiziksel aktivitenin olduğu ya da fiziksel aktivitenin olmadığı bir yaşam tarzı) ve hareket kaybı, özürlülük açısından risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Hareket yeteneği ve günlük yaşam aktiviteleri, yaşam kalitesinin önemli elementleridir.


64 AİLE | Ekim Kasım Aralık 2016 | 16 >

Sağlık

>

Ya ş l ı l a r d a Ya ş a m K a l i t e s i n i E t k i l e y e n F a k t ö r l e r

Çalışmalarda, hareket edebilme yeteneği ve bağımsızlığın kaybı, ölüm ve bakımevlerine yerleştirmenin belirleyicisi olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle hareket edebilme yeteneğinin korunması veya iyileştirmesi, yaşam kalite ve niceliğini arttırmaktadır. Depresyon: İleri yaşta görülen en sık ve özürlülüğe en fazla neden olan psikiyatrik hastalık olup, hastalık ve sağlık harcamaları açısından da önemlidir. Depresyon günlük yaşam aktivitelerinde bozulma ve yaşam kalitesi ile belirgin ilişkili görünmektedir. Tanı konmuş depresyon sıklığı düşük olsa da depresif belirti ve bulguların klinik olarak anlamlı olduğu yaşlı yüzdesinin 15-25 arasında olduğu söylenebilir. Sosyal fonksiyonların ve yaşam kalitesinin azalması, fiziksel özürlülük ve bilişsel etkilenmenin artışı ve intihar girişimi ile ilişkili görünmektedir. Bu nedenle yaşamın ileri aşamalarında depresyonun tanınması ve uygun zamanda tedavi edilmesi önem taşımaktadır. İdrar ve gaita kaçırma da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmakta (%3.7-26), yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. Genellikle hekimler tarafından sorgulaması yapılmamakta, hasta tarafından da utanma, yaşlılığın normal seyri, tedavi olamayacak düşüncesiyle gizlenmektedir. Oysa sosyal, fiziksel ve hijyenik boyutu nedeniyle yaşam kalitesini belirgin olarak etkilemektedir. Hem hasta hem de bakıcılarında depresif belirti ve bulgulara da yol açtığı bilinmektedir. İdrar kaçırması olan kişilerin daha depresif oldukları ve sağlık algılamalarının kötü olduğu görülmüştür. Ortaya konulmuş çalışmalarda, sadece %40 hastanın tedavi edici veya koruyucu önlem yöntem aldığı belirtilmektedir. İyi ağız sağlığı: Kişilerin fizyolojik ve fonksiyonel olarak iyi hissetmeleri açısından önemlidir. Çok ilaç kullanan yaşlı kişiler ağız sağlığı açısından sorun yaşamaktadırlar. Sistemik hastalıklar ve kullanılan ilaçlar oral fonksiyonları etkilemektedir. Hastalıklardan kaynaklanan olası fiziksel kısıtlılıklar ve hastaneye yatış yaşlı kişilerin ağız sağlığı konusundaki duyarlılığını ve kendine bakım kapasitesini etkiler ve böylece ağız hijyeni olumsuz etkilenir. Bu nedenle

hastane bakımı çok önem taşımaktadır. Ağız sağlığı, tahmin edilenden daha fazla günlük hayatı etkilemektedir. Geride kalan diş sayısının azalmasının ve ağız kuruluğunun yaşam kalitesi ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Ağız bakımı, kişinin kendini iyi hissetmesi ve yaşam memnuniyeti ile ilişkili olup, yaşam kalitesi ağız bakımı ve diş tedavisi için geçerli sonuç göstergesi olarak tanımlanmaktadır. İşitme kaybı ve görme problemleri de yaşam kalitesini etkileyen faktörler arasında sayılmaktadır. Bunun iki yönlü etkisi olduğu düşünülebilir: birincisi; işitme kaybı ile aslında diğer sistemlerdeki problemlerin ilişkili olduğu, ikincisi de buna bağlı iletişim problemleri ve sosyal ortamlara girişte zorluklar olmasıdır. Tedavi edici yaklaşımlar kişinin yaşam kalitesini belirgin olarak arttıracaktır. Genel popülasyonun özellikle şu anda ve gelecekte büyük parçası olan yaşlı bireylerin, yaşam kalitesinin korunması ve aktif yaşam sürmelerinin sağlanması, hekimlerin ve toplumdaki diğer bireylerin duyarlılığına bağlıdır. Biz rehabilitasyon hekimlerinin amacı, toplumu ve sağlık personelini bu yönde bilinçlendirmek ve kaliteyi mümkün olan en üst seviyeye çıkartmaktır. Yararlanılan Başlıca Kaynaklar

Dorr DA, Jones SS, Burns L, Donnelly SM, Brunker CP, Wilcox A, Clayton PD. Use of health-related, quality-of-life metrics to predict mortality and hospitalizations in community-dwelling seniors.J Am Geriatr Soc. 2006; 54: 667-73. Groessl EJ, Kaplan RM, Rejeski WJ, et al. Health-related quality of life in older adults at risk for disability. Am J Prev Med. 2007; 33: 214-8. Hoogerduijn JG, Schuurmans MJ, Duijnstee MS, de Rooij SE, Grypdonck MF. A systematic review of predictors and screening instruments to identify older hospitalized patients at risk for functional decline. J Clin Nurs. 2007; 16: 46-57. Levasseur M,Desrosiers J, St-Cyr Tribble D. Do quality of life, participation and environment of older adults differ according to level of activity? Health Qual Life Outcomes. 2008; 6:30. Sibbritt DW,Byles JE, Regan C. Factors associated with decline in physical functional health in a cohort of older women. Age Ageing. 2007; 36: 382-8. Tsai SY, Chi LY, Lee CH,Chou P. Health-related quality of life as a predictor of mortality among community-dwelling older persons. Eur J Epidemiol. 2007; 22: 19-26.



Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı eydb.aile.gov.tr

Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü

Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı

sosyalyardimlar.aile.gov.tr

ailetoplum.aile.gov.tr

cocukhizmetleri.aile.gov.tr

eyh.aile.gov.tr

kadininstatusu.aile.gov.tr

sehityakinlari.aile.gov.tr

www.aile.gov.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.