TICARET ODASI ADANA
OCAK 2012 SAYI: 1
DERGİSİ
künye
Adana Ticaret Odası Adına Sahibi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gizer
06
Genel Yayından Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Aka Haber Sorumlusu Yusuf Toprak Yönetim Adresi Abidinpaşa Cad. No: 52 Tel: 0 322 351 39 11 (pbx) Fax: 0 322 351 80 09 web: www.adana-to.org.tr e-mail: basin@adana-to.org.tr
10
Yapım Eterna Medya Grup Vali Yolu Cad. Menemencioğlu Apt. A Blok K:1 D:1 Seyhan/Adana Tel: 0 322 459 57 03 Fax: 0 322 456 07 99
14
Baskı Görsel Sanatlar Reşatbey Mah. Ordu Cad. Özgül Apt. No: 86/C Seyhan/Adana Tel: 0 322 458 57 33 Reklam Rezervasyon 0 322 459 57 03-10 Dağıtım Sera Dağıtım Ltd. Şti. Tel: 0 322 458 55 56 www.seradagitim.com
16
içindekiler 05
Başkan Ali Gizer Büyüyen, gelişen Ato ve ilk dergimizden merhaba...
37
Uluslararası İlişkiler Tunus, Adanalı yatırımcılara cazip olanaklar sunuyor
06
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan İhracattaki avantajımız ürün çeşitliliğimiz
38
Uluslararası İlişkiler Adana ile Kazakistan daha da yakınlaştı
10
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün 2012, reel sektörün güçlendiği ve sosyal politikaların hız kazandığı bir yıl olacaktır
40
Uluslararası Etkinlikler Polonya ile Türkiye ticareti mutlaka geliştirilmeli
14
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş Adana’nın birlik ve beraberliğe ihtiyacı var
41
Hamdi Demirel Yurtdışında Yatırım...
16
Dünya Gazetesi: Adana geleceğe hazırlanıyor Adana enerji ve petrokimya ile parlamaya hazırlanıyor
42
Faaliyetlerimiz Adana ekonomisi 60 girişimci daha kazandı
18
5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Günü Adana’nın İşgali ve Kurtuluş Günü
43
M. Şefik Ergönül İhracatı kim biliyor?
22
Meclis Çalışmaları Odamız Meclisi 2011 yılı çalışmalarını tamamladı
44
Faaliyetlerimiz Kentsel Dönüşüm konut stoku değildir
24
Faaliyetlerimiz Adana birliktelikle Türkiye’nin parlayan yıldızı olur
45
Sedat Eryürek 2012 yılında unutmamamız gerekenler!
26
Faaliyetlerimiz ‘Birliktelik Hareketi’ne SİAD’lardan destek
47
Mehmet Özel Alesta...
28
Faaliyetlerimiz Potansiyelimizi daha organize kullanmalıyız
50
Faaliyetlerimiz ÇKA desteklerinden mutlaka yararlanılmalı
29
Basın Açıklamalarımız Alacaklıların hakları mutlaka teminat altına alınmalı
52
Meslek Komiteleri Tekstil sektörünün önü açılmalı
30
Basın Açıklamalarımız Türk ekonomisi krizleri fırsata çevirdiğini gösterdi
56
Odamız’dan KOBİ’lere Hizmet ABİGEM’den KOBİ’lere 3 boyutlu tasarım hizmeti
32
Faaliyetlerimiz Sanayi kültürümüzü inovasyon ile birleştirmeliyiz
62
Adana Ticaret Odası’nın Tarihi Adana Ticaret Odası 118 yıldır hizmet veriyor
34
Faaliyetlerimiz Ortadoğu’daki ‘Arap Baharı’nın Türkiye’ye yansımaları
63
Faaliyetlerimiz Adana Ticaret Odası üyeliğinin firmanıza sağlayacağı imkanlar
36
Uluslararası İlişkiler AB üyesi 18 ülkenin büyükelçileri Odamızı ziyaret etti
Başkan’dan
Büyüyen, gelişen ATO
ve ilk dergimizden merhaba...
Bildiğiniz gibi, Odamız tarafından 50 yıldır üyelerimize ücretsiz bir hizmet olarak ulaştırılan Adana Ticaret Odası Gazetesi’nin yayımına, günümüz iletişim dünyasındaki teknolojik gelişmeleri dikkate alan Yönetim Kurulumuzun, gerek kağıt ve posta giderlerinin azaltılarak tasarruf sağlanması, gerekse de daha kaliteli bir yayımla sizlere ulaşabilmenin gayreti ve arayışı sonunda haftalık bir gazete yerine aylık bir dergi çıkarılması kararını almış olması dolayısıyla 2011 yılı sonu itibariyle son verilmiştir. Bu durum aslında bizler için, Odamıza uzun yıllardır önemli hizmetlerde bulunmuş olan Adana Ticaret Odası Gazetemize hüzünlü bir veda anlamındadır... Çünkü üye sayımızın sadece iki bin dolayında olduğu 15 Eylül 1961’de, “Adana Ticaret ve Sanayi Odası Gazetesi” ile 15 günlük olarak başladığı yayın hayatını, 1972’den itibaren, “Adana Ticaret Odası Gazetesi” adıyla haftalık periyodla sürdüren ve günümüze kadar adım adım büyüyen tirajı ile 25 bini aşkın üyemize ulaştırılan Adana Ticaret Odası Gazetesi, aradan geçen süreçte üyelerimiz ile bütünleşmemiz ve Odamızın sahiplenilmesi bakımından çok önemli bir misyon üstlenmiştir. Bu süreçte Odamız tarafından gerçekleştirilen tüm faaliyetleri üyelerimize aktaran Adana Ticaret Odası Gazetesi, 50 yıllık yayın hayatı süresince Odamız ve üyelerimiz arasında iletişimi sağlayan son derece etkili ve önemli bir köprü işlevini yerine getirmiştir.
kullanarak siz değerli üyelerimize en yeni ve doğru bilgileri ulaştırabilmenin ve Odamız faaliyetlerini kapsamlı bir şekilde ulaştırabilmenin çabası içerisinde bulunmaya devam edeceğiz. Güncellik taşıyan mevzuat değişiklikleri ile önemli mesajları (www. adana-to.org. tr) adresindeki internet ortamında bulunan “Duyurular” bölümünde ve ayrıca da e-mail ve SMS mesajlarıyla siz değerli üyelerimize anında aktarmaya devam edeceğiz. Bu yöndeki arayışlarımızın bir sonucu olarak sizlere ulaştırılan Adana Ticaret Odası Dergimizin ilk sayısını beğendiğinizi umuyorum. 2012 yılında 118. yaşını kutlayan Odamıza yakışır bir Dergi hedefine böylece olabildiğince yakınlaştığımızı düşünüyorum. Öncelikle bu derginin tasarım ve içerik anlamında en iyi şekilde elinize ulaştırılabilmesi konusunda yaklaşık iki aydır önemli emek ve mesai harcayan Eterna Yayıncılık’tan Sayın Özay Türker ve ekibi ile Basın-Yayın Halkla İlişkiler Servisi çalışanlarımız Mehmet Aka ve Yusuf Toprak’a teşekkür ediyorum. Yönetim Kurulumuzun aldığı karar gereğince; Adana Ticaret Odası Dergisi bundan böyle tiraj konusunda hiçbir gerekçe ve şart sözkonusu edilmeksiniz dileyen tüm üyelerimize gönderilecektir.
Ancak teknolojinin çağımızdaki gelişimi özellikle iletişim alanında başdöndürücü boyutlara ulaşmıştır, Telefonun bile çok sınırlı kullanımının olduğu 1961 yılında başladığı yayın hayatı süresince, matbaacılık sektörünün dışında sırasıyla faks, cep telefonu, internet, e-mail ve SMS ve diğer iletişim olanaklarının gelişimine de tanık olan Gazetemizin, üyelerimizi güncel ekonomik hareketler, mevzuat değişiklikleri ve duyurular konusundaki haftalık bilgilendirmesi artık bu gibi iletişim imkanlarıyla birkaç saniye içerisinde mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla haftalık bir yayına olan gereksinim de ortadan kalkmıştır.
Şunu da özellikle belirtmek istiyorum ki, Dergimizin daha kapsamlı ve tüm gereksinim ve isteklerinize yanıt verebilmesi için sizlerin düşünce, katkı ve yönlendirmelerine ciddi anlamda ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü bu derginin gerçek sahipleri siz değerli üyelerimizsiniz ve en iyiye, en doğruya, en güzele hep birlikte ulaşacağız. Bunun için olumlu-olumsuz eleştirilerinizi, önerilerinizi ve Dergimize sunmak istediğiniz katkıları da ekleyerek Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Servisimizin, (Tel: Direkt Tel: 3517929, Santral Tel: 3513911 (Dahili 260), E-mail: basin@adana-to.org.tr/atobasin@gmail.com) iletişim kanallarıyla bizlere iletirseniz, yaptığımız için doğru olduğu ve sizlerin Dergimizi sahiplendiğine inancımız güçlenecektir.
Adana Ticaret Odası Dergisi ile hiç kuşkusuz 50 yıldır gazetemiz kanalıyla olduğu gibi, bundan böyle de gelişen teknolojinin desteğini
Böylelikle sizlerden gelen öneriler doğrultusunda daha iyiyi ve daha güzeli aramaya yönelik bakışımız hiç tükenmeyecektir.
Ali Gizer Yönetim Kurulu Başkanı Bu vesileyle şunları da belirtmek istiyorum ki, Adana Ticaret Odası; özellikle son yıllarda hızla büyüyen kentimizin, ekonomik, sosyal ve kültürel alandaki sorunlarına “Bu kent hepimizindir ve hep birlikte sahip çıkmalıyız” anlayışıyla her zaman elini taşın altına koyarak çözüm arayışında olmuş ve sorumluluklarını en üst boyutta yerine getirmeye çabalamıştır. Kuşkusuz faaliyetlerimizi ve hizmetlerimizi bundan böyle de en etkili bir şekilde sürdürmenin gayretinde olacağız. Şunun altını da özellikle çizmek istiyorum... Adana Ticaret Odası geleceğe umutla ve güvenle bakmaktadır ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de, ülkemizin birliği ve bütünlüğü, demokratik ve sosyal hukuk devleti için üzerine düşen görevleri kararlılıkla yerine getirecek, ekonomide yeni atılımlar yaşanması için gereken tüm çabayı gösterecektir. 2012’nin dünya ve ülkemiz ekonomisinde hiçbir zaman krizlerin yaşanmadığı, sadece olumlu gelişmelerle taçlandığı bir yıl olmasını; dünyamıza, ülkemize ve halkımıza barış, huzur ve mutluluk getirmesini diliyor, tüm halkımızın ve siz değerli üyelerimizin yeni yılını candan kutluyor, sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazançlı günler temenni ediyorum.
5
Yazarlarımız
Adana, 2023 hedefine giden
yolda Türkiye ekonomisine çok daha fazla katkı yapacaktır Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Adana Ticaret Odası Dergisi için kaleme aldığı yazısında, Türkiye’nin ihracat artışını başarıyla sürdürebilmesindeki en önemli etkenin ihracat kalemlerinin diğer ülkelere göre daha fazla olmasını gösterdi. Zafer Çağlayan / Ekonomi Bakanı
Ü
lkemiz ekonomisi geçmişte yaşadığı sıkıntılardan edindiği tecrübeler sayesinde son yaşanan küresel krizi en az hasarla ve hızlı bir şekilde atlatabilmeyi başarmıştır.
6
Bilindiği üzere 2009 yılındaki finansal krizin ekonomiyi daraltıcı etkileri henüz ortadan kalkarken, 2011 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, özellikle gelişmiş ekonomilerdeki borç ve bütçe sorunlarına bağlı olarak kemer sıkma politikalarının uygulanmaya başlaması, büyüme beklentilerini olumsuz etkilemiştir. 2011 yılının ilk üç çeyreğinde küresel büyümede yaşanan gerilemeye karşın ülkemiz ekonomisi diğer yükselen ekonomilere benzer biçimde güçlü bir büyüme performansı sergileyerek gelişmiş ekonomilerden ayrışmaya devam etmiştir. İlk üç çeyrek itibariyle gösterilen %12,0, %8,8 ve %8,2’lik büyüme performanslarıyla Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmuştur. 2011 yılının ilk 9 ayında Türkiye ekonomisinin gerçekleştirdiği büyüme oranı yüzde 9.6’dır. Hükümetimizin ortaya koyduğu 2012-2014 dönemine ait Orta Vadeli Program’da Türkiye ekonomisinin 2011 yılında %7,5 oranında büyümesi hedeflenmiştir. Üçüncü çeyrekteki %8,2’lik büyüme göz önüne alındığında, bu hedefin aşılması dahi muhtemel görünmektedir. 2012 yılına yönelik büyüme tahmini ise %4’tür. Uluslararası alanda yaşanan ekonomik ve siyasal istikrarsızlıklara rağmen, yakalamış olduğumuz istikrarlı ve güçlü büyüme performansıyla birlikte mali göstergelerimizdeki olumlu seyir sayesinde bölgesinde ve küresel çapta örnek teşkil eden ülkemizde, Hükümetimizin ortaya koyduğu Orta Vadeli Program kapsamında 2012 yılı itibariyle kişi başına milli gelirin yaklaşık 11.000 dolar seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Diğer taraftan, uluslararası alanda yaşanan gelişmelerin ihracatımızı olumsuz etkilememesi için üzerinde sürekli çalıştığımız yeni pazar açılımlarının karşılığını dış koşullara rağmen
gerçekleştirdiğimiz ihracat rakamlarıyla alıyoruz. Hedefimiz 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmaktır. Bu amaç doğrultusunda, 2012 yılında dış ticaretimizi geliştirmek için belirlenen stratejilerimiz son derece önem arz etmektedir. Bu noktada, küresel olumsuzluklardan etkilenmeyişimizin ve birçok gelişmiş ülkenin aksine pazar çeşitliliğini her koşulda arttırmamızın avantajlarını göreceğiz. Buna göre 2012 yılı sonunda ihracatımızın yaklaşık 149 milyar dolar ithalatımızın yaklaşık 248 milyar dolar olmasını bekliyoruz. Orta Vadeli Programda ele alınan diğer bir husus ise cari açığı azaltmaktır. Bu noktada, Ekonomi Bakanlığı olarak cari açığın azaltılmasına yönelik kalıcı çözümler üretilmesi için başladığımız çalışmalarımızdan yola çıkarak oluşturduğumuz orta ve uzun vadeli politikalarımızı 2012 yılında hızla hayata geçirmeye başlayacağız. Cari açıkla mücadelede de en önemli avantajımız, Girdi Tedarik Stratejisi’dir. Birçok ülkede benzerleri mevcut olan Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) çalışması ile sanayinin ihtiyaç duyduğu girdilerin tedarikinde sürekliliğin sağlanması ve etkinliğin, verimliliğin
artırılması, ihracatta rekabet gücünün iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışma ile dünya girdi kaynaklarındaki belirsizliklerin, girdi tedarik kaynaklarında ülke/ bölge bazlı bağımlılık gibi dengesizliklerin, girdi niteliğindeki doğal kaynakların geleceğine dair kaygıların, emtia piyasalarındaki gelişmelerin girdi fiyatları üzerinde oluşturacağı dalgalanmaların yaratacağı riskleri minimize etmeye ve ayrıca, ülke ihracatının gelecek vizyonunda önemli yer tutacak yeni ürün ve teknolojilerin getireceği sürdürülebilir girdi tedarik ihtiyacının belirlenmesi ve güvenceye alınmasını sağlamaya yönelik eylem planlarının geliştirilmesi ve bunların uygun politika araçlarıyla uygulamaya aktarılması hedeflenmektedir. Ekonomi Bakanlığı olarak; 2012 yılında ülkemizde üretimi, yatırımı ve ihracatı artırmayı böylelikle istihdam artışına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Ülkemizin ve insanımızın refahının artması, iş dünyamızın dünyada daha rekabetçi olması ve küresel pazardaki payının artması bizim en büyük gayemizdir.
Yazarlarımız
C
umhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılında gerçekleştirmeyi planladığımız 500 milyar dolar ihracat ile dünya ticaretinden yüzde 1,5 pay alma hedefine dönük olarak çalışmalarımızı hızla devam ettiriyoruz. Hedefimizin gerçekleşmesi ile birlikte ülkemiz 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaktır. Aralık ayı sonu itibarıyla son 12 aylık ihracatımız 134.6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2008 yılında gerçekleştirdiğimiz 132 milyar dolar tutarındaki Cumhuriyet tarihimizin en yüksek yıllık ihracatından daha fazladır. 2023 hedefimize giden süreçte Türk ekonomisinin tüm yönleriyle ihracata yönlendirilmesi büyük önem arz ediyor. İhracatımızın söz konusu rakama ulaşmasında şüphesiz tüm illerimizin potansiyellerini hayata geçirmesi ve mümkün olan en fazla katma değeri yaratması da bir diğer önemli husustur. Adana iline coğrafi konumunun verdiği çok önemli bir rol vardır. Doğu Akdeniz’in kuzeyinde yer alan bu ilimiz hem önemli bir geçiş noktası hem önemli bir sanayi merkezi, hem de önde gelen ihracat üslerimizden birisidir. Çukurova toprağında yetişen tüm zenginlikler bugün Doğu Akdeniz coğrafyasının tüm sathına yayılıyor ve büyük bir zenginliği yine Çukurova’ya kazandırıyor. Öyle ki, Adana bu yönüyle hem Doğu Akdeniz’i besliyor hem de giydiriyor. Unutmayalım ki, Adana geçmiş yüzyıllarda en büyük ticari ve sanayi merkezlerinden birisi olagelmiştir. Osmanlı döneminden sonra Cumhuriyet’e devrolan tarım ekonomisinin ayağa kalkmasında ve sanayileşmeye doğru atılan ilk cesur adımlarda Adana’nın izi vardır. Bugün, tartışılması gereken Adana’nın bu mirasını ne kadar ileriye taşıyabildiği, ne kadar zenginleştirebildiğidir. Elbette ki, Adana Cumhuriyet tarihi boyunca bu hususta çok büyük mesafeler kat etmiş; ülkemiz adına, Türk sanayicisi ve Türkiye ekonomisi adına büyük başarılara imza atmıştır. Ancak katedilmesi gereken büyük mesafeler de halen vardır. Her şeyden önce, Adana’nın 1990’lı yılların başında sanayileşmede yaşadığı durgunluk ile birlikte Türkiye ekonomisindeki eski ağırlığını kaybetmesinin ardından sanayide yeni atılımlar yaparak yükseldiğini görmek bizi Türkiye ekonomisine ileride yapacağı katkı açısından çok mutlu ediyor. Özellikle, tekstil ve kimya sektöründe yapılan yeni yatırımlarla birlikte Adana sanayisi eski gücüne kavuşmaya başlamıştır. Bugün ülke genelinde faaliyet gösteren 500 büyük sanayi kuruluşunun 18 adedinin Adana’da bulunması ilimiz sanayisinin yeniden Türk ekonomisinin mihenk taşlarından birisi haline gelmeye başladığını gösteriyor. Yine, Hazar Petrolleri ve Orta Asya gaz kaynaklarını Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşıyacak, yeni fabrikalar ve yeni enerji santralleri ile iş ve istihdam sağlayacak Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesinin Adana ekonomisi için önemi ortadadır. Ayrıca, Çukurova’da yapılacak yeni havaalanı projesi ile birlikte bölge turizm gelirlerinin daha da artması bekleniyor. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında ekonomik büyüme dendiğinde tek bir şey akla geliyor: İhracat. Bu kapsamda, 2023 yılına daha da yaklaştığımız şu günlerde Adana ilinin geleneğini devam ettirerek
7 7
ihracatımıza yaptığı katkıyı her geçen gün artırması hedefimize ulaşmamızda altın değerinde bir etki yapıyor. 2011 yılı Ekim ayı itibarıyla Adana 1 milyar 410 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek en fazla ihracat yapan 11’inci ilimiz olmuştur. Böylece, 2010 yılının aynı dönemine göre ilimiz ihracatını yüzde 30 oranında artırmayı başarmıştır. Söz konusu dönemde ülkemizin ihracatının yüzde 20 dolayında arttığı göz önüne alındığında Adana’nın son dönemlerde elde ettiği hızlı büyümeyi ve ihracatta yakaladığı başarıyı görmek çok zor olmayacaktır. Tabii ki, Adana gibi değişimlere hızla ayak uyduran, çağın gereksinimlerine çabuk adapte olabilen ve gelişen bir ilimiz için bu başarılar yeterli olmamalıdır. Mersin’den seçilerek parlamentoya girmiş ve Ekonomi Bakanı olarak şunu söylemek isterim,
Çukurova bölgesi bir bütün olarak ele alındığında hem Adana hem Mersin ve hem de diğer illerimiz bugün bulunduğu konumdan çok daha ileri seviyelerde olabilecek kapasiteye sahiptir. Hükümet olarak bu bölgeye yapacağımız yatırımlar bölgenin yeni bir sinerji yaratmasına katkı sağlayacak, kentlerimiz birbirleriyle rakip değil, birbirlerini tamamlayıcı özelliklerini en etkin kullanarak ortak kalkınmayı sağlayacaklardır. Bu birlikteliği sağlayacak önemli yatırımlardan birisi Çukurova Bölgesel Havalimanı’dır. Havalimanının faaliyete geçmesi ile birlikte ortak sinerji harekete geçirilecek, Çukurova bölgesinde bulunan bütün illerimiz bu sinerjinin ortaya koyacağı enerjiden faydalanacak, 2023 hedefine giden yolda Adana, Türkiye ekonomisine her yönüyle çok daha fazla katkı yapacaktır.
Röportaj
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Adana Ticaret Odası Dergisi’ne Türk ekonomisinin satırbaşlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
2012, reel sektörün güçlendiği 8
ve sosyal politikaların hız kazandığı
bir yıl olacaktır
Bakanlığın Yeni İsim ve Yapılanması
B
akanlığımız açısından, 2011 yılında yaşanan en önemli değişim, hiç şüphesiz ki Bakanlığımızın yeni bir isimle yeniden yapılanması olmuştur. Bu değişim, doğal bir ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaç, üretim ve ihracatımız içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin payını artırmaktır. Bakanlığımız, yeni isim ve yapılanmasına uygun olarak, 2012 yılında Ar-Ge, markalaşma, tasarım, teknoloji, inovasyon, üniversite-sanayi işbirliği gibi konulara daha fazla odaklanacaktır.
Sanayi üretimi
2011 yılı, sanayicilerimiz için oldukça başarılı geçmiş, sanayi üretimi, yüksek büyümenin esas unsurlarından biri olmuştur. Sanayi üretim endeksi, ekim ayı itibariyle yıllık bazda kesintisiz olarak 23 aydır sürekli artmaktadır. Sanayimizin bu performansı, 2012 büyümesine de muhakkak yansıyacaktır.
Strateji Belgeleri
Aslına bakarsanız, 2011 yılı, Türk sanayisi açısından çok önemli yeniliklerin yaşandığı bir yıl olmuştur. Bu yıl Bakanlığımızda yaşanan değişim, Türk
Sanayisi için bir dönüm noktası olacaktır. Ancak bu yıl çok önemli bir başka gelişme daha yaşanmıştır. Zira bu yılın başında, yıllardır ihtiyacını hissettiğimiz Sanayi Strateji Belgesi’ni nihayet uygulamaya başladık. Ülkemizde ekonomik ve siyasi istikrar oluşunca, bu tür uzun vadeli plan ve programlar hazırlamak mümkün oluyor. 4 yıllık süreyi kapsayan sanayi strateji belgesi 72 eylemden oluşuyor. Bu yıl ayrıca, otomotiv ve makine sektörleri için hazırlanan strateji belgeleri ile KOBİ Stratejisi’ni de uygulamaya başladık. Ülkemizin rekabet gücünü artırmak, yüksek katma değerli üretime geçişi sağlamak için, artık sektör ve işletme bazında mikro reformları hayata geçireceğiz. Strateji belgeleri, bu reformları hangi kurumlarımızın, ne kadar zamanda gerçekleştireceğine dair detaylı bir program sunmaktadır. Bizim hedefimiz, ülkemizi Avrasya’nın üretim ve teknoloji üssü haline getirmektir.2012 yılında da Elektrik-Elektronik, Kimya, Demir-Çelik ve Seramik Sektörleri için hazırladığımız stratejilerle Tasarım Stratejisi’ni uygulamaya başlayacağız. Ayrıca uygulanmakta olan strateji belgeleriyle ilgili takvimlendirilmiş aralılarda değerlendirmeler yapıyoruz. Yaptığımız bu izleme ve değerlendirmelerle eylemlerin kağıt üzerinde kalmadan titizlikle hayata geçmesini sağlayacağız.
Bilim ve Teknoloji Çalışmaları
Bakanlığımız, sanayimizin teknoloji kapasitesini artırmak için çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Teknoparklar ve Ar-Ge merkezleri uygulamaları ile San-Tez ve Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı için 2011 bütçesinde 125 milyon TL kaynak ayırmıştık. Bugün 32’si faal olmak üzere 43 teknoparkımız mevcuttur. Üniversite-sanayi işbirliğini artırmak için uyguladığımız San-tez Programı ile desteklediğimiz proje sayısı bugün itibariyle 401’e ulaşmıştır. Yine Bakanlığımızdan Ar-Ge merkezi belgesi alan firmaların sayısı 108’e çıkmıştır. Teknogirişim Sermayesi Desteğiyle, üniversite mezunu gençlerimize, teknolojik fikirlerini ürüne dönüştürmeleri için 100 bin lira hibe desteği sağlıyoruz. 2011 yılında, bu destekten faydalanan 272 arkadaşlarımızla toplam teknogirişimci sayımız 452’ye ulaşmıştır. Bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı projelerinde büyük aşama kaydettiler, hatta ürünlerini pazarlama aşamasına geçtiler. Bazı teknogirişimci gençlerimizin şirketlerine yurtdışından bile ortaklık teklifleri gelmeye başladı. Yine Bakanlığımız ilgili kuruluşlarından KOSGEB ve TÜBİTAK gibi kurumlarımızın da reel sektöre yönelik önemli Ar-Ge destekleri vardır.
Röportaj üzerinde durduğumuz bazı sektörler var. Mesela otomotiv sektöründe üretim ve montajda çok başarılıyız. Ancak kendimize özgü tasarım ve markalarımız yok. Bu konuda sektör temsilcileriyle yakın bir diyalog içinde çalışıyoruz. Kamu olarak, reel kesime sağlayabileceğimiz destekler üzerinde duruyoruz. Türkiye’nin artık yerli bir otomobil markası çıkarmasının zamanı gelmiştir. 2012’de iş dünyamızdan bazı babayiğitlerin bu konuda daha somut adımlar atacaklarını tahmin ediyorum. Ayrıca önümüzdeki yıl, elektrikli araçların üretim ve tüketimiyle ilgili olarak da önemli gelişmeler yaşanacaktır.
2012 yılı, bu destekleri nicelik ve nitelik olarak geliştireceğimiz ve yeni destek programları oluşturacağımız bir yıl olacaktır. Mesela bu yıldan itibaren her yıl desteklenen teknogirişimci sayımız 500’e çıkacaktır. Zaten bu yıl, programa 1.598 başvuru geldi. Çok önemsediğimiz bu projeyi geliştirmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Birinci fazda başarılı olan arkadaşlarımız için ikinci fazda ilave 500 bin liralık yeni bir hibe programı oluşturmayı düşünüyoruz. Üçüncü fazda ise teknogirişimcilerimiz tercih ederlerse, risk sermayesi şirketleri firmalarına ortak olacak, dördüncü fazda ise bu şirketleri büyük firmalar satın alabilecekler. Teknogirişimden yararlanan gençlerimizi, belirli süreler için yabancı ülkelerdeki Ar-Ge merkezlerine, mesela Silikon Vadisine göndermek için de bazı çalışmalar yapıyoruz. 2012 yılında seçeceğimiz ilk grup teknogirişimci gencimizi, 3 aylığına ABD’deki Silikon Vadisi’ne göndereceğiz. Ülkemizin genç, dinamik ve üretken yapısıyla sanayi ve ticaret alanında olduğu gibi bilişim alanında da dünyadaki hak ettiği yeri alması için gelişmiş ülke örneklerini inceledik. Bu incelemelerin ardından Türkiye’nin bilişim konusunda bir ihtisas teknoparkı şeklinde yapılacak merkeze ihtiyacı olduğuna karar verdik ve Bilişim Vadisi ile ilgili çalışmalarımıza başladık. Kurulacak Bilişim Vadisi’nin üniversitelerle ve reel sektörle yakın bir ilişki içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle yer seçimi konusunda büyük bir hassasiyet gösterdik. Bu kapsamda, Marmara, İç Anadolu ve Ege bölgelerini başlangıçta baz alan bir ‘Bilişim Ekosistemi’ oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu çerçevede, Bakanlığımızca yürütülen Bilişim Vadisi Projesi, bir teknoloji geliştirme bölgesi olarak bir ihtisas teknoparkı olup, bilişim teknolojilerinde faaliyet gösteren firmaların yer alacağı, ekosistem içinde çalışacağı bir merkez olarak düşünülmüştür. Kurulacak bu ‘Bilişim Ekosistemi’nin ilk ayağı olarak da Gebze Muallimköy’ü belirledik. Bu bölgede kurulacak ‘Bilişim Vadisi’ projesinin fizibilite
etüdünü 2010 yılı Ağustos ayında tamamladık. 2011 Haziran ayında Muallimköy, Teknoloji Geliştirme Bölgesi olarak ilan edildi. Yönetici şirket kuruluşu ve arazi planlaması çalışmaları sürüyor. Bakanlığımızın en önemli projelerinden birisi olan Bilişim Vadisi Projesinin hayata geçmesiyle birlikte, önümüzdeki dönemde bu bölgeye küresel ölçekli birçok firmanın yatırım yapmasını bekliyoruz. Ancak daha da önemlisi, Bilişim Vadisi’nde kendi küresel markalarımızı oluşturmayı hedefliyoruz. Şu an üzerinde durduğumuz bir çalışma ile Bilişim Vadisi’nde faaliyet gösterecek firmaların, ülkemizdeki bütün Ar-Ge desteklerinden yararlanmalarını sağlayacak bir formül oluşturuyoruz. Bununla birlikte ülkemizde bilim ve teknoloji ikliminin gelişmesi ve güçlenmesi için 3-4 yıl içinde büyükşehirlerde, 10 yıl içinde ise Türkiye’nin bütün şehirlerinde Bilim Merkezleri kuracağız. Çocukların ve gençlerin yararlanacağı bu merkezler, eğlendirirken öğretecekler ve genç neslin bilime olan ilgilerini artıracaktır. Ayrıca, 2012 yılında Bakanlık olarak bir yeni etkinliğe daha imza atacağız. Farklı ülkelerdeki
bilim insanlarımızı en az yılda bir kez bir araya getirerek bir toplantı düzenleyeceğiz. Bu toplantıda bilim insanlarımızın birbirleriyle tanışmalarını ve sahip oldukları bilgi ve birikimlerini ülkemize aktarmalarını sağlamayı hedefliyoruz.
Yerli Üretim
Türkiye, her geçen gün artan milli geliri ve genç nüfusuyla çok önemli bir iç pazar durumuna gelmiştir. Bu iç pazarın ihtiyaçlarının yerli üretimle karşılanması, dış ticaret dengesinin korunması açısından büyük önem taşıyor. Bunun da ötesinde, büyük iç pazarımız, küresel markalar oluşturmamızda da kilit bir rol oynayabilir. Bu açıdan özellikle
Yerli üretimi geliştirmek açısından Fatih Projesi’ne de büyük önem veriyoruz. Bu projeyle çocuklarımıza tablet bilgisayarlar dağıtacak, tüm sınıflarımıza akıllı tahtalar kuracağız. Bu işin eğitim boyutu kadar, üretim boyutu da bizim açımızdan önemli bir konudur. Bu tablet bilgisayarların ve akıllı tahtaların yerli üretim olmasını istiyoruz. Böylece bu önemli sektörde bir atılım yapmamız da mümkün olabilir. Geçtiğimiz günlerde, asansör üreticileriyle inşaat firmalarını ve kamu kurumlarını bir araya getirdik. Yine tıbbi cihaz üreticileriyle kamu kurumlarını bir araya getireceğiz. Buna benzer toplantıları artırarak, bugüne kadar hep fiyatları düşürmek amacıyla kullandığımız kamunun yüksek alım gücünü, artık sanayimizin güçlenmesi ve küresel markalar çıkarması yönünde kullanmayı hedefliyoruz. OSB-KSS Bakanlık olarak, planlı sanayileşmenin mekansal araçları olan OSB ve KSS’lere büyük önem veriyoruz. Bugüne kadar altyapısı tamamlanan 143 OSB projesinin 73 tanesini biz tamamladık. Yani bizden önceki 40 yılda tamamlanandan daha fazlasını, biz sadece 9 yılda tamamladık. Üstyapı ve altyapı inşaatı tamamlanan 441 Küçük Sanayi Sitesinin de 92 tanesini bizim dönemimizde tamamlandı. Bugüne kadar OSB’lerde 1 milyona, KSS’lerde ise 500 bine yakın istihdam sağlandığını görüyoruz. 2012 yılında tamamlamayı planladığımız 9 OSB ve 6 KSS projesi ile de yaklaşık 17 bin 500 kişiye iş imkanı sağlamış olacağız. Bu yıl, organize sanayi bölgelerinde bulunan boş parselleri girişimcilerimize indirimli
9
Röportaj veya bedelsiz olarak tahsis etmeye başladık. Bu uygulamayla 60 il merkezi ve 117 ilçede yer alan 196 OSB’de 10 bine yakın parseli girişimcilere tahsis etmeyi planlıyoruz. Ayrıca OSB’lerde daha önce tahsis edilmiş, ancak yatırım yapılmayan parsellerin arsa tahsislerini de iptal etmeye başladık. Yine bu yıl başlattığımız yeni bir uygulama ile de, kendiliğinden oluşmuş sanayi bölgelerinin ıslah OSB kimliği kazanmalarının önünü açtık. Bundan sonraki süreçte ihtisas OSB’lerin sayısını artırarak, kümelenme çalışmalarına destek olacağız. Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi, Filyos Endüstri Bölgesi, Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi ve Mersin’de lojistik ihtisas OSB gibi önemli projelerle ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. En önemli hedeflerimizden birisi de şu an OSB’lerde bulunan 16 meslek lisesi, 8 meslek yüksekokulu ve 16 mesleki eğitim merkezinin sayılarını artırmaktır.
10
Türkiye artık, tüm karar alıcılar için güvenli bir limandır. Bizim de hükümet olarak sanayicimize, üreticimize, bilim insanlarımıza ve halkımıza desteğimiz tamdır. KOBİ DESTEKLERİ İhracatımızın yüzde 60’ından fazlasına imza atan KOBİ’lerin rekabet gücünü artırmaya büyük önem veriyoruz. 2002’de KOSGEB veritabanına kayıtlı işletme sayısı 4 bin iken, bu rakam bugün 620 bini geçmiştir. Sadece bu rakam bile, desteklerimizin hem içerik hem de miktar olarak geldiği noktayı göstermektedir. Proje odaklı 7 yeni destek programıyla, destek niteliklerini geliştirdik, KOBİ’lerin problem çözme ve proje üretme kapasitelerini artırdık. Eskiden batmasınlar ve ayakta kalsınlar diye desteklenen KOBİ’leri, artık büyüsünler, kurumsal kimlik kazansınlar, Ar-Ge yapsınlar, dışa açılsınlar, nitelikli eleman istihdam etsinler diye destekliyoruz. Bu yıl, KOBİ’lerin borsaya açılmaları ve bağımsız denetim yaptırmaları için de destek programları uygulamaya başladık. Bu yıl uygulamaya başladığımız KOBİ Stratejisi ile girişimcilik konseyinin kurulması, İŞGEM sayısının ve Risk Sermayesi Fonlarının artırılması, kredi garanti sisteminin daha etkin hale getirilmesi gibi önemli gelişmeler bekliyoruz. Özellikle girişimciliği artıracak faaliyetlere büyük önem veriyoruz. 2010 yılına kadar girişimcilik eğitimi alanların sayısı 5-6 bini geçmezken, iki yıl içinde girişimcilik eğitimi alanların sayısı 50 bini geçmiştir. 3 bine yakın vatandaşımız da KOSGEB’in girişimcilik desteklerinden yararlanmışlardır. Girişimcilik Konseyi’nin kurulması ile girişimcilik politikalarımız çok daha güçlü bir zemine kavuşacaktır.
C
M
Y
Türkiye ekonomisini nasıl bir yıl bekliyor? 2012 yılı için inanıyorum ki dünyada Türkiye kadar rahat ve kendine güvenen ülke sayısı çok azdır. Türkiye’nin kendine güvenmek için çok haklı sebepleri var. Öncelikle Türkiye, bankacılık ve kamu maliyesi alanlarında gerekli reformları hayata geçirmiş, siyasi istikrara ve sağlam dinamiklere sahip bir ülkedir. Birçok ülkenin yarını bile göremediği bir ortamda, biz Orta Vadeli Programı açıkladık ve tüm karar alıcılar için bir perspektif çizdik. Türkiye ekonomisi, 2012’de de özel sektörün yapacağı yatırım, üretim ve ihracatla büyümeye devam edecektir. Türkiye’nin altyapısı her geçen gün gelişmekte, sanayi üretimimiz hızla artmaktadır. Uyguladığımız politikalar sayesinde enerji hariç ithalatımızın artışı ise hız kesmiştir. Yani artık yerli üretim ithalatın yerini almaya başlamıştır. 2012’de bu dönüşüm daha da belirgin hale gelecektir. Sanayicilerimizin geçmiş krizlerden aldığı dersler, ülkemiz için çok önemli ve değerlidir. Artık sanayicilerimiz krizleri önceden gören, risk değerlendirmesi yapan ve en önemlisi kriz anında bile fırsatları kovalayan bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye’nin tecrübeli ve hızlı karar alabilen bir iktidar tarafından idare edildiği gerçeğini de dikkate alırsak, ülkemizin 2012 yılında ihtiyatlı bir tahminle bile yüzde 4 civarında büyüyeceğini söyleyebiliriz. Bu büyüme, istihdam dostu bir büyüme olacaktır. En son bu yılın eylül ayı verileri açıklandı ve hem toplam işsizlikte hem de tarım dışı işsizlikte son 7 yılın en düşük rakamlarına ulaştık. Bu başarıyı, işgücüne katılımın arttığı ve dünyanın krizle boğuştuğu bir dönemde yakaladık. Kriz sonrası dönemde Türkiye, OECD ülkeleri arasında en fazla istihdam artışı sağlayan ülke olmuştur. 2012’nin özellikle ikinci yarısından itibaren işsizliğin daha da düşerek OVP hedeflerinin altında kalmasını bekliyoruz.
Ekim ayı itibariyle görüyoruz ki, cari açık sorunuyla ilgili zamanında aldığımız önlemler sonuç vermeye başlamış, cari açık kontrol edilebilir sınırlara gerilemiştir. Tabi bu sorun bugünden yarına hemen çözülebilecek bir sorun değildir. Kısa vadeli çözümler yanında uzun vadeli çözümler de üretmek gerekiyor. Bu yıl kamu alımlarında yerli malına öncelik tanınması, ÖTV ve KKDF’nin artırılması, kredi artış hızının kontrol altına alınması hep kısa vadeli önlemlerdi. Artık orta ve uzun vadeli önlemleri uygulamaya alıyoruz. Mesela teşvik sistemimizi güncelliyoruz. Yeni teşvik sisteminde cari açığı azaltmak birincil hedefler arasında. Cari açığın nedenlerinden biri de tasarruf yetersizliğidir. Uygulamaya koyduğumuz politikalar neticesinde hanehalkının geliri artacak, kayıtdışılık azalacak, bireysel emeklilik sistemi teşvik edilecek, böylelikle orta ve uzun vadede tasarrufların artması sağlanacaktır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak politikalarımız ve projelerimiz hep daha fazla katma değerli ürünlerin üretilmesi, Ar-Ge’nin desteklenmesi, markalaşmanın artması, işletmelerimizin rekabet gücü kazanması, girişimciliğin yaygınlaşması, üniversite-sanayi işbirliğinin tesis edilmesi üzerine kurulmuştur. Bu çerçevede 2012’de de inovasyon, Ar-Ge faaliyetleri, markalaşma desteklenecek, böylece uzun vadede hem dışa bağımlılığımız azalacak hem de ihraç ettiğimiz ürünler daha değerli ve nitelikli hale gelecektir. Cari açığa karşı en önemli tedbirler aslında bu tür kalıcı adımlardır. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye artık, tüm karar alıcılar için güvenli bir limandır. Bizim de hükümet olarak sanayicimize, üreticimize, bilim insanlarımıza ve halkımıza desteğimiz tamdır. 2012 yılı reel sektörün güçlendiği ve sosyal politikaların hız kazandığı bir yıl olacaktır. İnanıyorum ki 2012’de Türkiye yine herkesi şaşırtacak ve beklentilerin üzerinde bir performans sergileyecektir.
CM
MY
CY C
C
M
M
Y
Y
CM
CM
MY
MY
CY
CY
CMY
K
CMY CMY
K
K
11
Röportaj
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş:
Adana’nın
birlik ve
beraberliğe ihtiyacı var 12
Vali Hüseyin Avni Coş; “Adana’nın beşeri sermayesini, yetişmiş insan gücünü gözardı edersek, kent hakettiği yatırımları almakta zorlanır. Öncelikle ümidimizi, moralimizi, heyecanımızı, azmimizi yüksek tutmamız lazım.”
A
dana’da yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler ve beklentilere ilişkin değerlendirmelerini paylaşan Vali Hüseyin Avni Coş, kentin her sektörde gelişimi için çalıştıklarına işaret etti. Adana’nın mevcut durumunu koruyarak, daha da ileri gitmesi için tüm tarafların birlik ve beraberlik içinde çalışması gerektiğini söyleyen Coş; kentin yatırımlar için neden cazip bir merkez olduğunu çok iyi anlatabilmek gerektiğine işaret etti. “Adana’ya yatırım yapacak herkese, tüm vatandaşların yardımcı olacağı konusunda bir mutabakat görüntülendiği ve kentin yatırım için tercih edilebilir iller arasında en ön
sırada yer alması sağlanabildiğinde, Adana’yı şu andaki konumundan daha iyi bir noktaya taşımak hayal değil gerçektir” diyen Coş, şu açıklamalarda bulundu: “Adana’nın beşeri sermayesini, yetişmiş insan gücünü gözardı edersek, kent hakettiği yatırımları almakta zorlanır. Öncelikle ümidimizi, moralimizi, heyecanımızı, azmimizi yüksek tutmamız lazım. Sahip olduğumuz değerlerin, imkanların farkında olmalıyız. Adana’nın şu anda bulunduğu konumdan daha ileriye götürülebilmesi için herkese birtakım görevler düşüyor. Kentin fedakar insanlara ihtiyacı var. İçinde bulunduğumuz avantajlı coğrafi konumu iyi kullanıp kente yatırım çekmemiz, kentte üretim ve istihda-
mı artırmamız gerekiyor. Çevresindeki tüm il ve ilçelerle beraber Marmara’dan sonra Türkiye’nin ikinci önemli bölgesinde yer alan Adana’da eğitimden sağlığa, turizmden sanayi ve tarıma kadar tüm sektörlere yönelik ciddi bir potansiyelimiz var. İhtiyaç duyduğumuz şeyler ise birlik ve beraberliğin yanı sıra verimlilik ve kalite odaklı çalışma. Ortak bir hamleyle herkesin ‘ben işimi nasıl daha iyi yaparım’ demesi gerekiyor. Bu mücevheri iyi tanıtabilirsek kente yeni yatırımlar kuşkusuz gelecektir. Bununla birlikte, kültürel ve sosyal imkanları daha yüksek bir kent haline gelmemiz durumunda çevre illerle olan etkileşimimiz daha da artacak; yakın illerde yaşayıp burada çalışanların sayısında artış sağlanabilecek.” Adana’nın bugüne kadar olduğu gibi yalnızca tarım ve sanayide değil, hizmet sektöründe de öne çıkmasını istediklerini belirten Vali Coş, hizmet sektörlerinin her dalında kentin konumunu güçlendirmesi ve daha fazla söz sahibi olabilmesi için çalışmalara devam edeceklerini dile getirdi. Coş, “Gelişmiş bir ekonomi ve toplum olması nedeniyle kentimizin; kültür ve sanattan turizme, eğitimden sağlık sektörlerine kadar tüm hizmet alanlarında ileri gitmesini ve bölgesel merkez olma özelliğine sahip olmasını arzu ediyoruz. Eğitim ve sağlıkta belirgin bir altyapımız var. Bu yapıyı daha da güçlendirmek suretiyle sınırlarımızı aşar vaziyette hizmet vereceğiz” diye konuştu.
Röportaj “2023’e 5 üniversiteyle girmeyi hedefliyoruz” Uluslararası standartlarda eğitim sunan Çukurova Üniversitesi’ne sahip kentin eğitimde önemli bir altyapısı bulunduğuna işaret eden Vali Coş, kentte eğitim ve sağlık alanında önemli gelişmeler yaşandığını aktardı. Adana’nın üniversite altyapısının geliştirilmesi yönünde çaba harcayacaklarını belirten Coş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Okullarımızda eğitim gören 500 bini aşkın öğrencimiz var. Bunların sinerjisi kentin dinamik bir il olmasını sağlıyor. Çukurova Üniversitemizin yanısıra bu yıl içerisinde kanunu çıkarılıp kurulan ‘Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin bilim dünyasının hizmetine bir an önce girmesi için başta yerel yönetimlerimiz, meslek odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve kendini Adana için sorumlu hisseden herkesin beraberce çalışması gerekiyor. Bununla birlikte; biri Ankara, biri de İstanbul’dan olmak üzere iki vakıf üniversitesinin de Adana’ya tıp fakültesi kurmaya yönelik girişimleri bulunuyor. Yükseköğrenimde aynı zamanda vakıf üniversitesi kurmaya yönelik talepler var. Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümüne Adana’nın 5 üniversiteyle girmesi için çalışacağız. Bununla birlikte eğitimle sağlık iç içe sektörler ve sağlık alanında da bölgesel merkez olma konumumuz sınırları aşacak durumda. JCI (Joint
Comission International) Akreditasyon Belgesi’ne sahip hastanelerimiz, hazırlıkları devam eden 1400 yataklı kampus hastanemiz ve yeni kurulacak tıp fakültelerinin de sağlayacağı bilimsel ve akademik katkıyla sağlık konusunda Ankara, İstanbul, İzmir’den sonra Türkiye’de dördüncü kent olmayı hedefliyoruz. Yüzlerce yabancı ülke vatandaşı ilimize gelip tedavi oluyor. Bu sayıyı en kısa zamanda ‘bin’lere ulaştırmaya çalışacağız. Sağlık turizmini geliştirmek için hizmet altyapımızı geliştirmeye, ilgili bakanlıklarımız ve ilgili sektör temsilcilerimizle müşterek çalışarak bu konudaki kapasitemizi artıracağız.”
“Okullarımızda eğitim gören 500 bini aşkın öğrencimiz var. Bunların sağladığı sinerji kentin dinamik bir il olmasını sağlıyor.” Eğitim ve sağlık sektörlerinin yanında turizm konusunda da Adana’nın büyük bir potansiyeli olduğunu ifade eden Vali Coş, bu alanda da yatırımcılara çağrıda bulundu.
Akdeniz’in doğal ve geniş, emsalsiz turizm arsalarının Adana’da bulunduğunu söyleyen Coş; özellikle yayla, doğa, spor gibi temalı turizm yatırımı yapmak isteyen yatırımcılarla çözüm ortağı olarak çalışmak için heyecan duyduklarını kaydetti.
“Çek Cumhuriyetleri iş dünyası Adana’yla işbirliği talep ediyor” Kentteki yeni yatırımlardan bahseden Coş, Ceyhan’da rafineri inşaatında proje çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Enerji yatırımları alanında Adana’ya Çek Cumhuriyetleri’nden de işbirliği çağrısı olduğunu bildiren Coş, “Prag büyükelçimiz arayarak, Çek işadamlarının Adana’yla ilgilendiğini ve bir işbirliği protokolü yapıp buradaki işadamlarıyla birlikte projeler hazırlamak istediklerini bildirdi. Biz de bu çağrıya olumlu bakıyoruz. İlgili işinsanlarıyla görüşerek gerekli çalışmalara başlamayı planlıyoruz. Bununla birlikte Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde (AOSB) incelemelerini sürdüren yabancı yatırımcılar da var. Bu büyük yatırımların olumlu sonuçlanacağına inanıyoruz. Bu yatırımları ilimize, bölgemize kazandırabilirsek binlerce vatandaşımızın istihdamına katkı sağlayacağız. Yatırımcılarımız için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Yatırımcıyı çok iyi değerlendirmemiz, kıymetini iyi bilmemiz lazım. Meseleleri önyargıyla değil; bilimsel bir anlayışla, toplumun çıkarlarını dikkate alarak çözmeliyiz” diye konuştu.
13
Adana Dünya Gazetesi: Adana Geleceğe Hazırlanıyor
enerji ve petrokimya ile parlamaya hazırlanıyor Türkiye’nin sanayileşmede öncü kentlerinden biri olan Adana; geçmişten bugüne getirdiği sanayi kültürü ve yetişmiş insan gücüne, sektörel çeşitlilikteki kabiliyeti ile coğrafi konum avantajını ekleyerek, potansiyel yatırım imkanlarıyla yeniden önemli bir merkez olma yolunda hızla ilerliyor.
16
T
ürkiye’nin enerji üssü olma noktasında önemli atılımlarda bulunan, enerji yatırım havzasına dönüşen Adana; Türkiye üzerinden dünya pazarlarına petrol taşıyan Bakü-Tiflis- Ceyhan (BTC) Boru Hattı’nın sağladığı dinamizmle enerji ve petrokimya alanında uluslararası arenada önemli gelişmelere sahne olacağının sinyallerini veriyor. Bununla birlikte Yumurtalık Serbest Bölgesi’ndeki yatırımlar ve Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi (C.E.İ.E.B.) ile petrol
boru hatları ve yapımı planlanan rafineri tesisleriyle bölge; uluslararası enerji piyasasında önemli bir konuma gelmeye hazırlanıyor. Hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi beklenen rafineri, petrokimya tesisleri, termik santraller, petrol ve doğalgaz depolama tesisleri ile LNG terminallerle birlikte liman ve tersanelerin yer alacağı C.E.İ.E.B.’nin kurulmasıyla, bölgede bazı ürünlerin bire 6 bin oranında katma değer yarattığı kimya sektörünün hızla gelişeceği öngörülüyor.
Dünya Gazetesi: Adana Geleceğe Hazırlanıyor
Enerji ve turizme yönelik yatırımların ağırlık kazandığı kentte dış ticaret hacmi de gün geçtikçe artıyor. 2011 yılında 1 milyar 700 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek en fazla ihracat yapan 11. il olan Adana, 2010 yılının aynı dönemine göre ihracatını yüzde 30 oranında artırdı.
Dünyanın en önemli enerji projelerinden birinin önemli bir ayağı olan BTC Petrol Boru Hattı’nın limana ulaştığı son nokta olan Adana’da, bu projeyle birlikte enerji ve petrokimya üretim tesisleri sayısında artış yaşanmaya başladı. Petrokimya alanında Türkiye’nin önemli firmalarını bünyesinde bulunduran kent; plastik çuvaldan boruya, gübreden ambalaja kadar birçok alanda yüzlerce orta ölçekli işletmeye sahip ve Adana Sanayi Odası’nda petrokimya sektörüyle doğrudan ilgili 3 grupta yaklaşık 300’ü aşkın firma bulunuyor. BTC Petrol Boru Hattı, Sugözü Termik Santrali, Botaş, Toros Gübre Sanayi ve büyük ölçekli yedi adet gaz dolum tesisi yatırımlarının yanı sıra; Turkuaz, Petrol Ofisi, Çalık Grubu gibi büyük sermayeli firmaların da Yumurtalık Serbest Bölgesi’ne yatırım konusunda önemli yol kat ettikleri biliniyor. Bununla birlikte yabancı ortaklı çok sayıda firma, bölgeye yatırım konusunda araştırma ve incelemelerde bulunuyor.
Kent yerli otomobil üretmeye talip Sanayileşme anlamında geçmiş dönemde yaşadığı başarılı deneyimi yeniden yaşamak için kolları sıvayan kent, ‘Yerli Otomobil Üretim Projesi’ için harekete geçmek için tüm aktörlerin elbirliğiyle çalışmalar yürütüyor. Sanayide yetişmiş insan gücü, uluslararası büyüklükteki İskenderun, Yumurtalık ve Mersin limanlarına olan yakınlığı; sahip olduğu hava, kara ve demiryolu ulaşım ağıyla kent; bu anlamda rantabl bir yatırım için birçok avantajı bir arada sunuyor. Bununla birlikte bölgede, kaporta
sacının hammaddesi olan krom rezervlerinin de bulunması, yerli otomobil üretimi için kentin sahip olduğu değerleri ortaya koyuyor. Temsa gibi otomotiv alanında başarılı bir örneği de bünyesinde barındıran Çukurova; gerek yatırım gerek altyapı gerekse de otomotiv yan sanayisi ile yerli otomobilin üretiminde müthiş bir potansiyele ev sahipliği yapmaya hazır durumda. Bu konuda kent; meslek lisesi, meslek yüksekokulları ve üniversitesiyle de oldukça donanımlı. Yatırımların aralıksız sürdüğü, adeta şantiye alanına dönüşen Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde (AOSB) de hareketlilik hız kesmiyor. 2010 yılını; devreye aldığı yeni tesisleri, enerji tüketimindeki dikkat çeken artışla birlikte rekor büyümeyle kapatan bölge, 2011 yılını da bu büyümenin tesadüf olmadığını kanıtlar nitelikte yine büyümeyle kapadı. Şu an 325 tesisin üretim yaptığı bölgede; 25’i inşaat, 48’i de proje aşamasında bulunan tesislerle birlikte bu sayının 400’ü aşması bekleniyor. Karma bir yapıya sahip olan bölgede ilk sırayı tekstil sektörü alıyor. Nitelikli tekstil yatırımlarıyla dikkat çeken bölge, polyester viskon kumaş üretiminde ‘bir numara’ olarak biliniyor. Dünyaca ünlü moda markalarına kumaş servis eden bölge tekstilcileri her geçen gün teknolojiye yatırım yaparak ilave tesis ve ilave istihdam konusunda önemli girişimlerde bulunuyor. Tekstilin yanı sıra metal, gıda sanayi, plastik, yapı elemanları ve kimya sektörlerinin ağırlığını hissettirdiği AOSB, Türkiye’nin alanında en büyük üretim hatlarından biri olan ve deneme üretimlerine başlayan Kastamonu Entegre de Ocak ayı içinde üretime geçmeye hazırlanıyor. Çevre illerle oluşturduğu etkileşimle birlikte; enerji ve turizme yönelik yatırımların ağırlık kazandığı kentte dış ticaret hacmi de gün geçtikçe artıyor. 2011 yılında 1 milyar 700 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek en fazla ihracat yapan 11’inci il olan Adana, 2010 yılının aynı dönemine göre yüzde 30 oranında ihracatını artırarak, dış pazarlarda yaşadığı hızlı gelişme ve başarıyı gözler önüne seriyor. Ağırlıkla Ortadoğu ve Avrupa pazarlarıyla ticari ilişkiler geliştiren kentte, Afrika ülkeleri de hedef pazarları oluşturuyor. Kentin en çok ihracat yaptığı ülkelerin başında Irak geliyor. Irak’ı ihracatta Almanya, Suudi Arabistan, Tayland, Hindistan, İsrail, Kuveyt, Hollanda, Fransa, Yunanistan, İtalya, İngiltere, Rusya, Suriye, Belçika, Endonezya, Bulgaristan ve Romanya izliyor. En fazla ihraç edilen ürünler ise tekstil, plastik ve bitkisel ürünler olarak sıralanıyor.
Tarım ve tarıma dayalı sanayi alanında gelişme sürüyor Dünyanın en önemli üç ovasından biri olan ‘Çukurova’nın verimli toprağına eklenen elverişli iklimi, teknolojiyi yakından izleyen birikim sahibi çiftçisi, her geçen gün daha da gelişen sulama altyapısıyla sektördeki yerini daha da sağlamlaştırmayı hedefleyen Adana, toprağının bereketini geçmişten bugüne sahip olduğu sanayi kültürüyle entegre etmeye yönelik çalışıyor. Ar-Ge çalışmalarıyla birlikte yöneldiği katma değeri yüksek ürünlerle, bugüne kadar sahip olduğu verimi daha da artırmaya odak-
lanan kent, tarımı merkezine alan sanayi kollarıyla da geleceğini şekillendirmeye hazırlanıyor. Kent; meyve suyu üretimi, tarım makine ve ekipmanları sanayi, yem ve yağ üretimi, tarıma dayalı paketleme faaliyetleri gibi birçok konuda önde gidiyor. Toplam 539 bin hektar tarım alanı içinde yaklaşık 375 bin hektarlık sulamaya elverişli alana sahip Çukurova’da, daha fazla alanın sulanmasına yönelik çalışmalar da aralıksız sürdürülüyor. Kentte uzun yıllar hayata geçirilmesi beklenen İmamoğlu Sulama projesinin hız kazanmasıyla birlikte 75 bin hektar yüzölçümündeki İmamoğlu Ovası’nın sulanması için çalışmalar devam ediyor. Projenin ilk ayağı olan Yedigöze Barajı inşaatının Sanko Holding tarafından tamamlanarak geçtiğimiz yıl sonu itibariyle enerji üretimine başlamasının ardından, bu barajdan temin edilecek suyu İmamoğlu Ovası’na taşıyacak 15 kilometrelik isale hattının ve 75 bin hektarlık arazi sulamasının proje ihaleleri de tamamlanmış durumda. Projelerin tamamının 4-5 yıl içerisinde tamamlanması hedefleniyor. Tarımın kalbinin attığı bir bölge olan Çukurova’nın merkezindeki Adana; tarımın yanı sıra tekstil ve bitkisel yağ, döküm, metal, makine ve yedek parça, plastik, kimya ve mobilya gibi sektörlerde de güçlü bir duruş sergiliyor. Sektörel dağılımda tekstil ve konfeksiyon sanayi yüzde 24’lük oranla başı çekerken; döküm, makina, metal eşya, otomotiv sanayi yüzde 18; gıda, içki ve tütün sanayi yüzde 16; çimento, maden ve inşaat sanayi yüzde 12; kimya, kauçuk ve plastik sanayi yüzde 11; elektrikelektronik yüzde 10; kağıt- kağıt ürünleri, basım ve ambalaj sanayi yüzde 5; orman ürünleri ve mobilya sanayi ise yüzde 4 orana sahip.
Kent eğitim ve sağlıkta da kendini geliştiriyor Uluslararası standartlarda eğitim sunan Çukurova Üniversitesi’nin yanı sıra yeni kurulan ‘Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ ile eğitim alanında da sıçrama yapan kent; vakıf üniversitesiyle de zenginleştireceği eğitim altyapısıyla 2023’e beş üniversite hedefiyle ilerliyor. Eğitimle iç içe bulunan sağlık alanında da, sağlık turizmine yönelik yürütülen projelerle kendini ispatlayan Adana; JCI (Joint Comission International) Akreditasyon Belgesi’ne sahip hastaneleri, yurtdışından tedaviye gelen hastaların tercih sebebi olma özelliğiyle dikkat çekiyor. Hem bölgeye hizmet sunan bu hastaneler, sağlık turizmi çalışmaları kapsamında Pazar araştırmalarını sürdürerek kente farklı coğrafyalardan hasta çekmek üzere çalışmalar yürütüyor. Son dönemlerde kültür ve turizm alanında da algılama potansiyeli oluşturan Adana’da; 160 kilometrelik Yumurtalık- Karataş sahilinin harekete geçirilmesi ve kıyı turizminin canlandırılmasıyla 2023’e kadar 40 bin yatak kapasitesi hedefleniyor. Kent aynı zamanda; eğlence, kültür, gençlik ve golf turizmlerinin yapılmasına yönelik altyapıya da sahip. Bu kalemlerde çalışmalar sürüyor.
17
5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Günü
18
Adana’nın İşgali ve Kurtuluş Günü K
ayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında ve Avrupa’da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş toprakları parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana
bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk birliği, o cephede Yıldırım Orduları komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep’e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır. Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders’ten (Alman Komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918’de Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gelmiştir. Liman Von Sanders Paşa’nın, “Yenildik...
bizim için her şey bitti” sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa, “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor” karşılığını vermiştir. İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922’ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923’e kadar sürmüştür. Toros geçitlerini tutmaya çalışan Bnb. Menil komutasındaki Fransız taburu, milli kuvvetler karşısında tutunamayarak kaçmaya çalışmış, ancak Karaboğazı’nda çevrilerek esir alınmıştır.
5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Günü
19
Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918’de geldiği Adana’da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genelkurmay Başkanlığı’na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır. İskenderun’a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunurlarsa İngilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandanlara da benzer bir emir vermiştir. Verilen emre göre denizden İskenderun’a çıkartma yapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar’a ateşle karşı konulacaktır. Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana’dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923’te Adana’ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: “Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” Adana’dan İstanbul’a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa
bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a çağrılmıştır. Adanalılar, İstanbul Hükümeti’nin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekatın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin limanından Çukurova’ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana’yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiştir. Fransız işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve katı bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun Doğu yöresinde isyan eden Türk halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye’ye zorunlu göçleri sağlanmıştır.
5 Ocak Adana’nın Kurtuluş Günü
20
“Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.”
1918’de Adana ve Çukurova’yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye’den 70 bin Ermeni’yi Adana’ya, 12 binini Dörtyol’a, 8 binini Saimbeyli’ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I.Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede ileri karakol görevini görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi. 1918-1919 yıllarında Adana’da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır. Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü’de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak öldürülüşü gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlene-
rek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır. Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve bölge bölge tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920’den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır. 1920’de Toroslar’dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920’de Fransız orduları komutanı Menil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Kar Boğazı Olayı olarak bilinen olay, Kuvayi Milliyenin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920’de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve Kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti artırmışlar ve sayısız cinayetler işlemişlerdir.10 Temmuz 1920’de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır. Dört gün süren bu hareket tarihte Kaç Kaç olayı olarak isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantıya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, T.B.M.M. Hükümeti’ni resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız Barış Anlaşması, 20 Ekim 1921’de Ankara’da yapılmıştır. Bu anlaşma gereğince 5 Ocak 1922’de Fransızlar
Çukurova’dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye’ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul’a gitmişlerdir. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı Adana’nın kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana’nın simgesi haline gelmiştir. Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.
21
Meclis Çalışmaları
22
Odamız Meclisi 2011 yılı çalışmalarını tamamladı
Y
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, Odamızın açılan her firmayla biraz daha büyüdüğü, kent ekonomisinin yeni kazanımlarla güçlendiği 2011 yılı faaliyet dönemindeki çalışmalara imza atılmasını sağlayan Odamız üyelerine teşekkür etti. Odamızın 2011 yılı Meclis dönemi, Behiç Pakyürek Başkanlığı’nda gerçekleşen toplantıyla sona erdi. Kasım ayı mizanı ve Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu’nun okunup kabul edilmesinin ardından, 2011 yılı bütçesi görüşüldü. Yaklaşık 5 saat süren Odamız bütçesi, görüşmelerin ardından Meclis üyelerimizin oylarıyla kabul edildi. Toplantıda söz alarak, 2012 yılına ait bütçe taslağı konusunda bilgilendirmelerde bulunan Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, bütçenin son derece titiz ve şeffaf bir çalışmayla hazırlandığını vurguladı. Yıllık aidat ve kayıt ücretlerinde 2012 yılında diğer büyük Odalar ile kıyaslandı-
ğında cüzi oranlarda artış yapıldığını, 2011 yılı içinde de Odamızca verilen hizmetlerin büyük bir çoğunluğunun ücretlerinde herhangi bir artış yapılmadığını kaydeden Gizer, “2012 için de bu hizmet ve belgelerin bedellerinde çok düşük miktarlarda artışlar yapılmış ve üyelerimizin menfaati göz önünde bulundurulmuştur” dedi. Gizer sözlerini şöyle sürdürdü: “2011 Gelir Bütçemizde 11.665.000.-TL. gelir tahmin edilmişti. Ama gerçekleşen gelirin 2011 yılı sonunda 11.000.000.- TL’ye ulaşacağını bekliyoruz. Yani yaklaşık yüzde 95’leri bulacağını tahmin etmekteyiz. Sevinerek söylüyorum giderlerimiz de beklentimizin oldukça aşağısında gerçekleşti. Yıl sonu itibariyle yaklaşık yüzde 50-55’ler civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Yani 2011 yılının Odamız açısından maddi anlamda oldukça olumlu bir çalışma yılı olduğunu vurgulamak isterim. Bu yıl için 11.800.000.-TL.’lik bir gelirgider tahmini ile bütçemizi hazırlayıp sizlere
gönderdik. Yani geçen seneye göre yüzde 1,15 lik bir artış yaptık. 11.000.000.-TL gelir gerçekleşmemiz olduğunu düşünürsek yaklaşık yüzde 7,2 lik bir artış yapmış olduk. Amacımız gerçekçi bir bütçe olmasını sağlamak. 2011 yılı ekonomik açıdan 2010 yılına göre daha olumlu seyrettiği için munzam aidat tahakkuklarının 2011 yılının oldukça üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Ayrıca 2012 yılı Oda organlarının seçileceği seçim senesi. Bildiğiniz gibi borcundan dolayı üyeliği askıda olan firmalar seçmen listelerinde yer alamıyorlar. Seçim zamanı yaklaştıkça bu firmalarımızın da seçmen listelerinde yerlerini alıp seçip-seçilebilme haklarını kullanabilmek için borçlarını ödemelerini bekliyoruz. Bir de 2012 yılı için tüm aidat ve hizmet tarifelerimizde yapmış olduğumuz artışlar da gelirimize artış olarak yansıyacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, bütçeler kurumların hedefleridir. Bütçemizi 2012 yılı gelir beklentisini artırmayabilir ya da düşük bile tahmin edip hazırlayabilirdik. O zaman çalı-
Meclis Çalışmaları
2011 yılının son Meclis toplantısında bütçeyi onaylayan Meclis üyelerimize teşekkür eden Başkanımız Ali Gizer, “Üyelerimize daha iyi hizmet vermek, Adana’yı daha üst seviyelere çıkarabilmek için vargücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi tarafından olumlu değerlendiriliyorsa, bunda hepimizin, hiçbir maddi ya da manevi menfaat düşünmeksizin işimizden, gücümüzden ve en önemlisi de ailemizden ayırdığımız çok kıymetli zamanı Adana Ticaret Odamıza sarfetmemiz önemli rol oynamıştır. Bu süreçte Adana ve Çukurova’yı tüm dünyaya daha iyi tanıtabilmenin arayışında olduk ve bu amaçla birçok toplantılara ev sahipliği yaptık. Milletvekillerimiz, Oda başkanlarımız ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte ortak akıl üretip, çözüm yollarına odaklanma konularında çalışmalar yürüttük. Çünkü yakın zamana kadar sosyal sermayenin tam anlamıyla kullanılamaması, başta motivasyon olmak üzere Adana’daki tüm göstergeleri olumsuz etkiliyordu.
Odamız’da, 1964 - 1996 tarihleri arasında çalışan ve genel sekreterlikten emekli olan, 15 yıldır ise danışmanlık görevini sürdüren Adnan Aksu düzenlenen törenle çalışma yaşamını noktaladı.
şanlarımızın hangi hedefi tutturmak için bu yılın üzerinde bir performans göstermesini bekleyecektik. Bu sebepten biz gerek bazı beklentileri göz önünde bulundurarak ve gerekse çalışanlarımıza, bizlere hedef olması açısında bu yılın gerçekleşmesinin yüzde 7,2 lik bir oranda üzerinde bir rakamda bütçemizi bağlamayı uygun bulduk.” Daha sonra Meclis üyelerimizin onayına sunulan 2012 yılı bütçesinin kabul edilmesi üzerine yeniden söz alan Başkanımız Ali Gizer, “Öncelikle Odamızın açılan her firmayla biraz daha büyüdüğü, kent ekonomisinin yeni kazanımlarla güçlendiği 2011 yılı faaliyet dönemindeki çalışmalarımıza imza atılmasını sağlayan siz değerli Meclis üyelerimizin şahsında Odamızın tüm üyelerine şükranlarımı sunuyorum” dedi. Gizer sözlerine şöyle devam etti: “Geride bıraktığımız dönemde gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerimiz eğer Adana’daki iş erbabı
Adana Ticaret Odası olarak var olan sosyal sermayenin harekete geçirilebilmesi için öncelikle Adana Valiliğimiz, Milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediyesi, Adana Sanayi Odası, Adana Ticaret Borsası ile başlattığımız birliktelik fotoğrafının her geçen gün daha da genişlediğini sizlere burada ifade etmekten büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum. Mevcut ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerinin farkına varan, bunu en iyi şekilde değerlendiren Adana, bu birlik ve beraberlikle Türkiye’nin, hatta Avrupa ve Ortadoğu’nun parlayan yıldızı olma yolunda hızla ilerlemektedir.”
Odamızın Aralık 2011 Meclis toplantısında düzenlenen törende konuşan Meclis Başkanımız Behiç Pakyürek ve Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, Adnan Aksu’nun yaklaşık yarım yüzyıllık süreçte Odamızın çeşitli birimlerinde görev aldığını ve hepsini de başarıyla yerine getirdiğini ifade ederek günün anısına plaket sundular.
Aksu’ya
onur plaketi
Adnan Aksu da, Adana Ticaret Odası’na hizmet etmekten büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Çalışma yaşamımı burada noktalıyorum. Ancak Adana Ticaret Odası ile bağım ölünceye kadar kopmayacak. Çünkü burası benim için bir yaşam biçimi haline geldi. Bu töreni düzenleyerek beni onurlandıran Adana Ticaret Odası Yönetim Kurulu, Meclisi ve Oda çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.
23
Faaliyetlerimiz
Adana birliktelikle
Türkiye’nin parlayan yıldızı olur 5174 sayılı TOBB kanunu gereğince yılda üç kez yapılması gereken, “Adana İl ve İlçe Oda ve Borsa Yönetim Kurulları İstişare Toplantısı’nın üçüncüsü Odamız’da gerçekleşti.
24
O
damız, Adana Sanayi Odası (ADASO), Adana Ticaret Borsası (ATB), Ceyhan Ticaret Odası (CTO), Ceyhan Ticaret Borsası (CTB), Kozan Ticaret Odası (KTO) ve Kozan Ticaret Borsası (KTB) Ortak Toplantısı’nda, Türkiye geneline bakıldığında tıkanma noktasına gelen Marmara Bölgesi’ne tek alternatifin Çukurova olduğu belirtilerek, “Öncelikle mevcut sorunlarımızı, Ankara ile kuracağımız güçlü bağlarla çözüme kavuşturmalıyız. Ardından da bu
avantajı en kısa zamanda katma değere dönüştürerek, gelişmeler ışığında gelecek vizyonumuzu şekillendirmeliyiz” görüşünde birleşildi. 5174 sayılı TOBB kanunu gereğince yılda üç kez yapılması gereken, “Adana İl ve İlçe Oda ve Borsa Yönetim Kurulları İstişare Toplantısı’nın üçüncüsü Odamız’da gerçekleşti. ASO Meclis Başkanı Ahmet Kardeşler’in Divan Başkanlığı’nda gerçekleşen toplantıya, Yönetim Kurulu Başkanımız
Ali Gizer, Meclis Başkan Vekilimiz Sümer Şen, ASO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Sayar, ATB Meclis Başkanı Şahin Bilgiç, Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Çalışkan, CTO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Duru, CTB Meclis Başkanı Selami Köfteci, Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Karagözlü, KTO Meclis Başkanı Hilmi Baysal, Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Çelen ile bu Oda ve Borsaların yönetim kurulu üyeleri ve genel sekreterleri katıldı.
Faaliyetlerimiz ayakkabı ve mobilya olmak üzere birçok sektörün bir araya getirilmesinde büyük yarar var. Çünkü, Adana’nın hem daha düzenli kentleşmeye, hem de daha rantabl üretim ortamlarına ihtiyacı var” dedi.
Toplantının açılışında konuşan ADASO Meclis Başkanı Ahmet Kardeşler, üç oda tarafından başlatılan işbirliği çalışmalarının olumlu sonuçlar verdiğini, bunun en güzel örneğini de, ortak açıklamaların üç odanın mutabakat sağladığı görüşleri içermesinin oluşturduğunu belirterek, “Bu birlikteliğin ilk aşamasını uyumlu bir şekilde hayata geçirdik. Bundan sonraki süreçte ilçelerdeki ticaret odaları ve borsaları da bu oluşuma dahil etme kararlılığındayız. Bu oluşuma milletvekillerimiz ile belediye başkanlarımızın yanı sıra diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla daha güçlenecek, sorunlarımıza kısa sürede kalıcı çözümler üretebileceğiz” dedi. Toplantıda söz alan konuşmacılar, yaşadıkları sorunlara ilişkin görüşlerini dile getirdiler. ASO Yönetim Kurulu Üyesi Necmi Özcanlı, Adana’daki kentsel dönüşüm projesinin son aşamaya geldiğini, 1/25 binlik imar planlarının tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, “Kent ekonomisinin düzenli ve sağlıklı olabilmesi için her sektörün toplu halde bir sitede faaliyet göstermesi gerekmektedir. Ancak, yeniden yapılandırılma aşamasına gelen Adana’da bugüne kadar bir iki sektörün dışında site başvurusunda bulunan olmadı” dedi. Adana Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan, Adana’nın şu andaki en önemli sorunlarından biri olan mania uçuş engeli probleminin temelinde belediyelerin bulunduklarını belirtirken, “İmar konusunda gerekenler yapılmadığı için bu sorunla karşı karşıya kaldık” diye konuştu. Ceyhan Ticaret Odası Başkanı Ali Duru ise şu andaki en önemli sorunlarının Organize Sanayi Bölgesi olarak belirlenen alanın, Hatay sınırları içerisinde gösterilmek istenmesi olduğunu ifade ederek, “Yaptığımız tüm girişimlere karşın henüz net bir sonuç alamadık. Ceyhan sınırları içerisindeki bölge, çeşitli gerekçeler gösterilerek Hatay’da gösterilmek isteniyor. Ceyhan ve ekonomisi için büyük önem taşıyan bu sorunun çözümü için Adana’daki tüm oda ve borsaların Ankara nezdinde girişimlerde bulunarak haksızlığın giderilmesi gerekiyor. Aksi taktirde gerek Ceyhan’a, gerekse Adana’ya büyük haksızlık yapılacak” diye konuştu. Duru ayrıca, Ceyhan Ticaret Odası bünyesinde hizmet veren CEYGEM Projesi’nin kapsamının, kentteki diğer oda ve borsaların desteğiyle geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Toplantıda söz alan
konuşmacılar özetle şunları söylediler: Kozan Ticaret Odası Başkanı Yaşar Çelen: Kozan’da kurulu bulunan Organize Sanayi Bölgesi’nin durumu içler acısı. Başta ulaşım ve kanalizasyon olmak üzere bir çok sorun halen çözüm bekliyor. Uzun süredir bölgeye bir genel müdür ataması bile yapılmadı. Hal böyle olunca bölgedeki yatırım da artmıyor. Kozan Organize Sanayi Bölgesi’nin daha rantabl şekilde kullanılabilmesine yönelik ortak çalışma yapmalıyız. Adana Ticaret Borsası Meclis Başkanı Şahin Bilgiç: Bölgemizin en önemli geçim kaynaklarından biri olan tarımı, anız yakımlarından dolayı zor günler bekliyor. Tüm uyarılara karşın devam eden anız yakımı, toprağın içindeki organizmaların yok olmasına yol açıyor. Dolayısıyla milyonlarca yılda oluşan bereketli topraklarımız, bu ihmalden olumsuz etkiliyor. Anız yakımının önlenmesi için daha etkin önlemler alınmalı. Ceyhan Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Karagözlü: Et ve et ürünlerindeki KDV oranları yüzde 1’e indirildi. Ama bu indirim tek başına yeterli değil. Bitme noktasına gelen hayvancılığın yeniden canlandırılması, et ve türev ürünlerin fiyatlarının düşürülmesi için KDV indiriminin aynı oranda yumurta ve yem fiyatlarına da yansıtılması gerekmektedir. Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Sayar: Bölgemizin en önemli sorunu istihdamdır. Buna yönelik olarak TOBB ile ilgili bakanlıkların birlikte yürüttüğü Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi Adana’da Odamızın koordinatörlüğünde sürdürülüyor. Bu proje işsizlerimizi meslek ve iş sahibi yapmayı hedefliyor. Biz işadamlarına düşen görev orada yetişen gençlere iş olanağı sunup ekonomiye kazandırmaktır. Bu projeye kentin ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerini yükseltmek için herkesin destek olması gerekiyor. Toplantının son bölümünde söz alan Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer de, sektörleri aynı sitede faaliyet gösteren kentlerin ekonomik yapısının daha güçlü olduğunu, bunun en güzel örneğini Konya’da gördüklerini belirterek, “Kentsel Dönüşüm Planı’nın buna göre hazırlanması için tüm sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının çaba göstermesi gerekiyor. Başta, konfeksiyon, yedek parça,
Üç odanın başlattığı birliktelik çalışmasının, valilik, milletvekillerimiz, belediyeler ve diğer kuruluş temsilcilerinin katılımıyla daha da güçlendiğine işaret eden Gizer, “Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a gerçekleştirdiğimiz ziyaret, sorunlarımızın çözümü için hangi yol haritasını izlememiz gerektiğini net şekilde ortaya koymuştur. Ankara ziyaretinde, birlikten kuvvet doğduğunu ve sonuç alındığını gördük. Mania uçuş güvenliği, Kuzey Adana’daki yapılaşma yasağı gibi temel sorunlarımıza anında müdahale edildi ve geleceğe yönelik beklentilerimiz daha somut hale geldi. Bu oluşuma en kısa sürede ilçelerimizdeki Oda ve Borsaları da da ekleyeceğiz. Emin adımlarla tesis etmeye başladığımız bu oluşum, Adana’yı en kısa zamanda sorunlarından arınmış, daha yaşanılır bir kente dönüştürecektir” görüşlerini dile getirdi.
25
Faaliyetlerimiz
‘Birliktelik Hareketi’ne SİAD’lardan destek
26
T
OBB’a bağlı Adana Ticaret Odası (ATO), Adana Sanayi Odası (ADASO) ve Adana Ticaret Borsası (ATB) tarafından başlatılan “Birliktelik Hareketi”ne, ildeki 13 sanayici, işadamları ve iş kadınları derneklerinden destek geldi. Adana Sanayi Odası’nda, ATO, ADASO ve ATB öncülüğünde düzenlenen toplantıda bir araya gelen DASİFED, ADSİAD, AGİAD, AGİD, ASKON, BPW İMKD, ÇUGİAD, ÇUSİAD, İŞKAD, KAGİDER, KARSİAD, MÜSİAD ve TÜMSİAD temsilcileri, önümüzdeki süreçte Adana ve kalkınması için ortak çalışmalar yapılması ve projelerde birlikte hareket edilmesi kararı aldıklarını açıkladı. Birliktelik Dönem Koordinatörü Adana Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Kardeşler, birliktelik hareketinin her geçen gün daha sağlam zeminde sürdürüldüğünü belirtti. Birlikteliğin yıllardır konuşulduğunu, ancak bir türlü hayata geçirilemediğini vurgulayan Kardeşler, “Üç oda olarak başlattığımız birlikteliği daha da geliştirmek için önemli bir adım daha atıyoruz. Birliktelik çemberini her geçen büyüterek, Adana’nın artık tek ses, tek yumruk, tek vücut olmasını hedefliyoruz. Mücadelemiz, ‘Ben’ değil ‘Biz’ diyerek, Adana’yı hak ettiği konuma taşıyabilmektir” dedi. Toplantıda söz alan başkanlar, Adana için yıllardır özlemi duyulan birlikteliği desteklediklerini ve katkı sağlamaya hazır olduklarını bildirdi. Diğer sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanmasını isteyen
dernek başkanları, birlikteliğin daha geniş platforma taşınması ve büyük birliktelik fotoğrafı oluşturulmasının Adana için yararlı olacağı görüşünü dile getirdi. Toplantıda Adana’nın, 2023 yılına kadar mevcut durumuyla yetinilmeyerek, ihracat rakamlarının artırılması ve yeni yatırımlar yapılması konusunda kentin dinamiklerinin harekete geçirilmesi gerektiği de vurgulandı. Toplantıda, odalar ve derneklerin statülerinin farklı olduğu, odaların yasayla, derneklerin ise gönüllülük esasıyla kurulduğu, bu nedenle hareket kabiliyetinin daha fazla olduğu ifade edildi. Birliktelik sekreteryasının Odalar tarafından gerçekleştirilmesi, toplantıların gündem belirlenerek periyodik şekilde yapılması gerektiği kaydedildi.
Birliktelik toplantısına katılanlar Adana Sanayi Odası’nda düzenlenen ve Birliktelik Hareketi Dönem Koordinatörü ADASO Meclis Başkanı Ahmet Kardeşler’in başkanlığında yapılan toplantıya katılan oda ve dernek başkanları şöyle: Adana Ticaret Borsası Meclis Başkanı Şahin Bilgiç, Adana Ticaret Odası Başkanı Ali Gizer, Adana Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök, Doğu Akdeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Süleyman Onatça, Adana Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Süleyman Sönmez, Adana Genç İşadamları Derneği Başkanı Ümit Onatça, Anadolu Aslanları İşadamları
Toplantıda söz alan başkanlar, Adana için yıllardır özlemi duyulan birlikteliği desteklediklerini ve katkı sağlamaya hazır olduklarını bildirdiler. Derneği Başkan Yardımcısı İlker Medeni, Anadolu Girişimci İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Vural, Çukurova Genç İşadamları Derneği Başkanı Hakan Çelik, Çukurova Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hare Arabacı Özdemir, İş Kadınları Derneği Başkanı Elif Doğan Türkmen, Adana Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Şebnem Akalın, Karaisalı Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı İsmail Demirkeser, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Bilal Nadir Gök, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği Adana Şube Başkanı Deniz Köse, Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu Adana Başkanı Filiz Yaldız.
“Firmanıza, Bize Sormdan “Firmanıza, Bize Sormadan Araç “Firmanıza, Bize SormdanAraç AraçKiralamayın” Kiralamayın”
749 74950 5048 48 749 50 48 436 74 09
Faaliyetlerimiz
Potansiyelimizi daha organize kullanmalıyız 28
Odamızı ziyaret eden Vali Hüseyin Avni Coş, kentteki sektörel yapılanmanın daha düzenli hale getirilmesi için çalışmalara başlandığını söyledi.
A
dana Valisi Hüseyin Avni Coş, kentin ekonomik potansiyelinin iyi kullanılabilmesi için daha düzenli bir yapıya gereksinim duyulduğunu belirterek, “Her sektörün kendine ait sitede faaliyet gösterebilmesi için altyapı çalışmalarımız tamamlanmak üzere. Yakında, milletvekillerimiz, sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcileriyle ortak toplantı düzenleyeceğiz” diye konuştu. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, Adana Ticaret Odası (ATO) Meclis Başkanı Behiç Pakyürek ve Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer’i ziyaret ederek kentin öncelikli sorunları hakkında bilgi alışverişinde bulundu. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılarımız Atila Menevşe ve Mehmet Şahbaz, Yönetim Kurulu üyemiz İsmail Babacan ile Genel Sekreter Ahmet Nevruz’un hazır bulunduğu ziyarette söz alan ATO Meclis Başkanımız Pakyürek ile Yönetim Kurulu Başkanımız Gizer, birçok sektörün dağınık olmasından dolayı kentin ekonomik potansiyelinin tam anlamıyla kullanılamadığını belirttiler. Pakyürek ve Gizer, Türkiye’nin değişik kentlerinde site yapılanmasına gidildiğini ve bundan da olumlu sonuçlar alındığını ifade ederek şöyle konuştular:
“Başta konfeksiyoncular, ayakkabıcılar, matbaacılar ve mobilyacılar olmak üzere birçok sektör kentin değişik kesimlerinde merdivenaltı diye tabir edilen yerlerde üretim yapıyorlar. Oysa bu tür sektörlerin toplu halde sitelerde üretim yapmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. Çünkü yurtdışından gelen farklı sektörlerden oluşan heyetler, Adana’da nereye gideceğini şaşırıyor. Oysa belirli bir sitede faaliyet gösterilmiş olunsa, hem gelen yabancı heyetlerin dağılması önlenecek, hem de karmaşık ve dağınık görüntü, daha sağlıklı ortamda ticarete dönüşecektir. Belediyelerin çalışma içerisinde oldukları, 1/5 binlik imar planlarının mutlaka bu gelişmelere göre hazırlanması gerekmektedir.”
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’da, sektörel sitelerin hayata geçirilebilmesi için yoğun çaba içerisinde olduklarını ifade ederek, “Bu sorun, hem düzensiz kentleşme hem de sağlıksız ticareti beraberinde getiriyor. Bu anlamda önemli adımlar atıldı. Milli Emlak ve belediyelerle istişare içerisindeyiz. Öncelikle site yapımı için uygun olan Milli Emlak’a ait arazilerin 1/5 binlik imar planında sektörel site olarak yer alması sağlanmalıdır. Bu anlamda önemli adımlar atıldı. Kısa bir süre sonra da bütün sektörlerin sorunlarının ve çözüm önerilerinin de ele alınacağı geniş katılımlı bir toplantı düzenleyeceğiz. Milletvekillerimizin yanı sıra büyükşehir ve ilçe belediye başkanları, Adana Ticaret Odası, Adana Sanayi Odası, Adana Ticaret Borsası, meslek örgütleri ve sektör temsilcilerinin sorunları dinlenecek ve anında çözüm üretilmesi yoluna gidilecek. Atacağımız bu adım, kentin sahip olduğu potansiyel konusunda önemli bir farkındalık yaratacağına inanıyorum” diye konuştu.
Basın Açıklamalarımız
Adana Ticaret Odası, Adana Sanayi Odası ve Adana Ticaret Borsası, Çek Kanunu Tasarısı’nın, toplumun tüm kesimlerini rahatlatacak şekilde düzenlenmesi gerektiği görüşünde birleşti.
Alacaklıların hakları mutlaka teminat altına alınmalı
A
dana Ticaret Odası, Adana Sanayi Odası ve Adana Ticaret Borsası Yönetim Kurulları, hazırlıkları süren Çek Yasası Kanunu Tasarısı’nın alacaklıların mevcut haklarını güvence altına alacak bir yapıya kavuşturulmasının zorunlu olduğunu bildirirken, “Aksi taktirde çeke olan güven ortadan kalkacağı gibi, çek tahsilatındaki sorunlardan kaynaklanan alacaklı sayısı katlanarak artacaktır” uyarısında bulundular. Adana Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gizer, Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sadi Sürenkök ve Adana Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Çalışkan imzasıyla Çek Kanunu Tasarısı ile ilgili ortak açıklama yapıldı. Gizer, Sürenkök ve Çalışkan, yürürlükteki 5941 Sayılı Çek Kanunu’nda çekle ilgili olarak karşılıksız işlem yapılmasına sebebiyet verme fiilinin, adli para cezası ve güvenlik tedbiri yaptırımlarını getiren bir suç olarak düzenlendiğini, şikayetten vazgeçme veya ödeme durumunda davanın tüm sonuçları ile ortadan kaldırılacağı yönünde işlediğini belirterek,
“Yapılan bu düzenlemeler bile karşılıksız çek fiilinin işlenmesine ve yüz binlerce gerek keşideci ve gerekse hamillerin mağduriyetini önleyememiş, 2010 yılı içinde Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2009 yılından 30 bin 580 dava devralmış, 29 Kasım 2010 tarihi itibari ile de 21 bin 565 davayı karara bağlamış olup; halen dairede 43 bin 581 karşılıksız çek dava dosyası incelenmek için sıra beklemektedir. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında 70 binin üzerinde karşılıksız çek dosyası mevcuttur” görüşlerini dile getirdiler. Çek Kanunu Tasarısı’nda ciddi eksiklikler bulunduğuna da işaret edilen ortak açıklamada, çekin yazılımından tahsiline kadarki süreçte tüm tarafların eşit şekilde korunması gerektiği ifade edilerek şu görüşlere yer verildi: “Yapılması düşünülen değişiklikler sonucunda, karşılıksız çek düzenleme fiilinin tümüyle suç olmaktan çıkarılması düşünülmektedir. Ancak çekin daha güvenilir bir ödeme aracı olmasının yanı sıra bu itibarının korunması bakımından bankalara daha ağır yükümlülükler getirilmiş, bankalara kendileri
tarafından verilen çeklerin her bir yaprağı için 5.000.-TL tutarında ödeme yükümlülüğü getirilmesi ile çek müşterilerinden gerektiğinde teminat isteyebilmelerine imkan sağlanmıştır. Buna göre, mevcut tasarının TBMM’de onaylanması durumunda yargıda bekleyen dosyalar tüm sonuçları ile düşecek, karşılıksız çek fiilinden hüküm giyenlerin de, bu hükümlerden yararlanması söz konusu olacaktır. Çek Yasası’nda yapılacak düzenlemeyle ilgili, ekonomik suçlara ekonomik cezaların getirilmesi anlayışı doğru bir prensip olabilir. Ancak, Çek Kanunu Tasarısı ile hapis cezasının kaldırılması alacaklıların haklarının korunması noktasında iş hayatında çeşitli sorunlara yol açacak, çeke güveni ortadan kaldıracak ve çeki ticari hayatta kullanılamaz noktasına taşıyacak, ekonomiyi tıkanma noktasına taşıyabilecek niteliktedir. Ayrıca, hapis cezasının kalkmasıyla ödeme imkanı mevcutken çek alacaklısından mal varlığını gizleyenlere yönelik caydırıcılık ortadan kalkacaktır. Yeni düzenlemeyle, çekini ödemek yerine mal varlıklarını transfer eden kişilere karşı çekin alacaklılarını koruyan bir düzenleme getirilmemiş olması da büyük eksikliktir.”
ÜYELERİMİZE ÖNEMLİ DUYURU! 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 10. maddesinin 3. Fıkrası; “İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, Oda Yönetim Kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın Ocak ayı içinde yerine getirilmesinden Oda Yönetim Kurulu sorumludur” hükmünü amirdir. (1 Haziran 2004 tarih ve 25479 sayılı Resmi Gazete) Bu çerçevede, 2010 ve 2011 yıllarında tahakkuk eden aidat borçlarını ödememiş olan üyelerimizin, 31 Ocak 2012 tarihine kadar borçlarını ödemeleri, adres ve durumları tespit edilememiş olan üyelerimizin de güncel adres ve durumlarını Odamıza bildirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde söz konusu yasa gereği üye kayıtları askıya alınarak üye isimleri, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinecektir.
ADANA TİCARET ODASI
29
Basın Açıklamalarımız
Türk ekonomisi
krizleri fırsata T
çevirdiğini gösterdi
ürk ekonomisindeki kırılganlıkların azaldığını bildiren Odamız, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan büyüme ve işsizlik rakamlarının ekonomideki canlılığının ve hareketliliğinin en önemli kanıtları olarak değerlendirildiğini, Avrupa ülkelerinde yaşanan krizlerin olumsuz yansımalarının dengelenmesi halinde 2012 yılının Türk ekonomisine atılımları bakımından bir dönüm noktası olacağına inanıldığını açıkladı. Odamız, büyüme ve işsizlik rakamlarının, küresel çalkantılar ve belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisinin hem dinamizmini hem de direncini tüm dünyaya kanıtladığını da bildirdi.
30
2011 yılı üçüncü döneme ilişkin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’daki büyüme oranına göre, üçüncü çeyrekte yüzde 8.2’lik büyüme gerçekleştiren Türkiye’nin, ilk dokuz ay göz önüne alındığında yakaladığı yüzde 9.6’lık oranla, 9.4 büyüyen Çin’in de önünde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olduğunu bildiren Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, Türk ekonomisinin 2023 yılı hedeflerine emin adımlarla ilerlediğini vurguladı. GSYH rakamları, 2011 yılı ilk dokuz aylık döneminde reel olarak yüzde 9.6 oranında büyüme kaydeden Türkiye’nin, bu gerçekleşme ile OECD, Avrupa Birliği ve G20 ülkeleri arasında çok güçlü büyüme performansı gösteren sayılı ülkeler arasında da yer aldığını kaydeden Gizer, Türk özel sektörünün global ekonomik krizin etkilerini derin bir şekilde yaşamış olsa da, krizi fırsata çevirme fırsatı bulduğunu söyledi. ‘’Açıklanan büyüme rakamları ülkemiz adına memnuniyet verici, fakat büyüme cari açığın azalması ile daha anlamlı hale gelecektir’’ diyen Ali Gizer sözlerini, ‘’Büyümede ihracatın önemli katkısı olmuş ve uzun yıllardan sonra ithalatımız, ihracatımızın gerisinde kalmıştır. Fakat bu önemli gelişmeye karşın Türkiye’nin dış ticaret açığı ekim ayı itibarıyla 90 milyar dolara ulaşmıştır. Dolayısıyla büyümemize paralel olarak artan cari açığımız önümüzde yine çözülmesi gereken önemli bir sorun olarak duruyor. Bu bakımdan cari açığın azaltılmasına yönelik tedbirlerin daha da kapsamlı bir şekilde ele alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır’’ şeklinde sürdürdü:
Küresel krizin etkisiyle 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 14.7 küçülmeyle Cumhuriyet tarihinin en büyük daralmalarından birini yaşayan Türkiye ekonomisinin, o dönemde 4 çeyrek üst üste yaşanan kesintisiz daralmayla birlikte Avrupa’daki kabul edildiği biçimiyle teknik anlamda resesyona girdiğini, Türk ekonomisinin ekonomide son dönemlerde yaşanan toparlanmalarının ardından ise son 8 çeyrektir ise kesintisiz büyüme gösterdiğini aktaran Gizer, Yönetim Kurulumuz adına yaptığı açıklamada şunları söyledi: TÜİK’in verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 7, 2009 yılının birinci çeyreğinde yüzde 7.8, üçüncü çeyreğinde yüzde 2.8 küçülmüştü. 2009 yılının son çeyreğinde yüzde 5.9 büyüyen ekonomi, revize rakamlarla 2010 yılının birinci çeyreğinde yüzde 12.2, ikinci çeyreğinde yüzde 10.2, üçüncü çeyreğinde yüzde 5.3, dördüncü çeyreğinde yüzde 9.2 büyümüştü. Türkiye ekonomisi büyüme eğilimini 2011 yılının 3 çeyreğinde de sürdürdü. Ekonomi 1. çeyrekte yüzde 12, ikinci çeyrekte yüzde 8.8 büyümüştü. Büyüme oranı üçüncü çeyrekte de yüzde
8.2 olarak gerçekleşti. Bu rakamlar doğrultusunda bir değerlendirme yaptığımda, 2012 yılının Türkiye için çok iyi geçeceğine, yükseliş trendinin 2011 yılındaki kadar yüksek olmasa bile devam edeceğine inanıyorum. Hükümetimiz tarafından, Avrupa ülkelerinin çoğunda yaşanan olumsuzlukların Türkiye’ye yansımalarının önlenebilmesine yönelik tedbirlerin hayata geçirilmesiyle Türkiye ekonomisinin, 2012 yılında da dünya ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmaya devam etmesi beklenmektedir.’’ Türkiye ekonomisinin yılın ilk dokuz ayında kaydettiği büyümenin istihdam yaratan bir büyüme olduğuna da dikkat çeken Ali Gizer, pek çok ülkede işsizlik oranlarının yüksek seviyede seyrettiği bir dönemde Türkiye’de işsiz sayısının hızla azaldığını söyledi. TÜİK rakamlarına göre, Türkiye’de 2011 yılı Eylül döneminde işsizlik oranının yüzde 8.8’e gerilediğini, geçen yılın Eylül döneminde 2 milyon 934 bin kişi olan işsiz sayısının, bu yılın aynı döneminde 2 milyon 398 bin kişiye düştüğünü kaydeden Gizer, istihdamın da 22 milyon 973 binden, 24 milyon 749 bin kişiye çıktığını vurguladı.
Faaliyetlerimiz
Sanayi kültürümüzü
inovasyon ile
32
birleştirmeliyiz
Odamız; İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından ‘’Dalgaları Yöneterek Geleceği Tasarlamak’’ temasıyla düzenlenen 10. Sanayi Kongresi’ne Ali Gizer başkanlığındaki Yönetim Kurulu ve Meclis üyelerimizden oluşan 15 kişilik heyetle katıldı.
Y
önetim Kurulu Başkanı Ali Gizer, tüm dünyayı saran, başarılı her çalışma ve atılımın ardında, inovasyona verilen değerin yattığını belirterek, “Adanamızı geçmiş dönemlerindeki parlak günlerine döndürmek istiyorsak mutlaka inovasyona ve AR-GE çalışmalarına ağırlık vermemiz gerekiyor. Değişim olmadan gerçek güç ve potansiyelimizi kullanmamız mümkün değil. Adana’nın bundan sonraki süreçteki parolası mutlaka inovasyon olmalıdır’’ diye konuştu.
Odamız; İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından ‘’Dalgaları Yöneterek Geleceği Tasarlamak’’ temasıyla düzenlenen 10. Sanayi Kongresi’ne Ali Gizer başkanlığındaki Yönetim Kurulu ve Meclis üyelerimizden oluşan 15 kişilik heyetle katıldı. Türk ekonomisinin her yönüyle masaya yatırtıldığı, sanayi stratejilerinin tartışıldığı kongrenin, Adana’nın sanayi ve ticaret için önemli mesajlar içerdiği ve her alanda yaralı geçtiğini belirten Başkanımız Gizer ‘’Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün ile TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun da konuşmacı olarak katıldığı organizasyonda, başarıya giden tüm yolların inovasyonda birleştiği görüşünde birleşildi. Adana olarak inovasyon anahtarını iyi tahlil edip, geleceğin yol haritasını buna göre çizmemiz gerekiyor’’ dedi. İnovasyonu, yaratıcı bir fikir katmadeğere, ardından da pazarlanabilir bir ürüne dönüştürme süreci olarak niteleyen Başkanımız Ali Gizer 10. Sanayi Kongresi’ne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Globalleşen dünya ekonomisi, gelişen bilim ve teknolojinin de katkısıyla her geçen gün küçülüyor ve doğal olarak bir yandan pazar azalırken diğer yandan da rekabet kavramı en üst seviyeye yükseliyor. Bu tıkanıklığı giderebilmenin tek çözüm yolu da inovasyon olarak gösteriliyor. Adana’yı bu çerçevede ele aldığımızda, acilen
33
inovasyona ağırlık vermemiz gerektiği sonucuna varıyoruz. Gerek Adana, gerekse Çukurova’nın yeraltı zenginlikleri, jeopolitik konum ve geçmişten gelen sanayi kültürümüzü inovasyonla birleştirip ülke ekonomisindeki payımızı en üst seviyeye çıkarmamız gerekiyor. Öncelikle, kentte başlayan birliktelik fotoğrafını daha da güçlendirip, kısa süre sonra açıklanması beklenen Yeni Teşvik Yasası’nın kentimizin beklentileri doğrultusunda hayata geçirilmesini sağlamalıyız. Kentin tüm dinamiklerini bir araya getirip, kamu ve özel sektör işbirliğinin en güzel örneğini sergilemeliyiz. Yerel yönetimlerimiz, oda ve borsalarımız ile tüm kurumlarımız ve sivil toplum örgütlerimizin Ankara’daki temsilcilerimiz olan milletvekillerimizle kenetlenerek Adana’nın gelecekteki stratejisini birlikte şekillendirmesi gerekmektedir. 10.Sanayi Kongresi’ni bu görüşler çerçevesinde Çukurova’nın gelecekteki vizyonunun belirlenmesi açısından bir milat olarak değerlendirmeliyiz.”
Faaliyetlerimiz
34
Ortadoğu’daki
‘Arap Baharı’nın
Türkiye’ye yansımaları Yeni Sektörler, Pazarlar, İş Modelleri ve İhracatta Devlet Yardımları’ konulu söyleşiye katılan Cailliau, Ortadoğu’da yaşanan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan gelişmeleri ekonomi açısından değerlendirdi.
D
ış Ekonomi İlişkiler Kurulu (DEİK) Ortadoğu Körfez Bölgesi Koordinatörü Suzan Cailliau, “Arap Baharı’nın Türkiye açısından bir ‘bahar’ olarak görülmediğini” söyledi. Özellikle Suriye’nin durumunun belirsizliğini koruduğunu vurgulayan Cailliau, Suudi Arabistan’da da Sunilerle Şiiler arasında bir gerilim yaşanabileceği uyarısında bulundu. DEİK ile Akbank işbirliğinde hayata geçirilen, Odamızın yanı sıra Adana Sanayi Odası (ADASO) ve Adana Ticaret Borsası (ATB) tarafından da desteklenen; ‘KOBİ İhracaat Okulu Projesi’ kapsamında gerçekleştirilen; ‘İhracatta Fırsatlar: Yeni Sektörler, Pazarlar, İş Modelleri ve İhracatta Devlet Yardımları’ konulu söyleşiye katılan Cailliau, Ortadoğu’da yaşanan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan gelişmeleri ekonomi açısından değerlendirdi.
Odamız Meclis salonunda, Dünya Gazetesi Yazarı Şefik Ergönül moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda konuşan ve Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 250’den daha az sayıda çalışanı olan işletmelerin, toplam işletmelerin sayısı olarak yüzde 99.89’unu, istihdamın yüzde 50’sine yakınını ve üretimin de yüzde 40’ını oluşturduğunu ifade eden Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, “Ekonomik üretim içinde KOBİ sayısı ve istihdam konusunda Avrupa Birliği ülkeleriyle Türkiye arasında pek fazla fark olmamasına rağmen, katma değer yaratma söz konusu olduğunda ortaya çarpıcı bir tablo çıkmaktadır. Türkiye’de katma değerin yüzdesi 32’sini sağlayan KOBİ’lerin Avrupa Birliği’ndeki karşılığı yüzde 81’dir. Yani Türkiye’deki KOBİ’ler onca büyüklüğe, yatırıma ve çalışana rağmen ülkenin yıllık üretiminin sadece yüzde 32’sini karşılarken, Avrupa Birliği’ndekiler zenginliğin yüzde 81’ine sahip çıkmaktadır.
Bu tablonun en büyük nedeni ise KOBİ’lerin dış ticaret alanında yeterince aktif olmamasıdır. KOBİ’ler küçük hacimleri nedeniyle uluslararası piyasalar yerine dar iç piyasada kalmaktadırlar. 2012 yılı beklentileri arasında en önemli risk olarak görünen cari açıktır. Bu soruna ilişkin en önemli çözüm yöntemi ise elbette ihracatın arttırılmasıdır. İşte bu noktada KOBİ’lerin desteklenmesi gerekliliği hem yakalanan başarılı büyüme rakamlarının devamlılığı, hem de cari açığın kapatılması anlamında büyük önem arz etmektedir. KOBİ’ler kapasite yetersizliklerinin yanında, hızlı balık olmaları, çabuk adapte olabilen yapıları ve oransal olarak hızlı büyüme potansiyelleri ile kanaatimce ülkemiz dış ticareti açısından anahtar rol oynayacaktır” diye konuştu. DEİK Ortadoğu- Körfez Bölgesi Koordinatörü Suzan Cailliau da konuşmasında DEİK’in, Körfez Bölgesi’nde; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Yemen ile Ortadoğu’da ise; Filistin, Ürdün, Suriye, İran, Irak ve Lübnan ile doğrudan bağlantı kurduğunu anlattı. Bugün Ortadoğu’nun toplam 284 milyonluk bir nüfusa sahip olduğunu, bunun da dünya nüfusunun sadece yüzde 4’lük bölümünü oluşturduğuna dikkat çeken Cailliau, Gayri Safi Yurtiçi Milli Hasıla’ya bakıldığında bölgenin dünya ölçeğindeki payının yüzde 3.2 olarak öne çıktığını söyledi. Cailliau, bölgede kişi başına düşen milli gelirde ise 2010 yılında ilk sırayı yaklaşık 75 bin dolarla Katar alırken, bunda Katar’ın dünyanın en büyük ikinci sıvı doğalgaz ihracatçısı olmasının önemli bir payı olduğunu dile getirdi. 2010 yılında Türkiye’nin ihracatına bakıldığında; 52.6 milyar dolarla Avrupa Birliği (AB) ilk sırada yer alırken, bunu 31.8 milyar dolarla da Asya pazarı, 18.7 milyar dolarla da Ortadoğu pazarının bulunduğunu kaydeden Cailliau, bu kapsamda da Irak’ın, Türkiye açısından en önemli pazar olduğunu ve bu konumunu da önümüzdeki dönemlerde de sürdüreceğini kaydetti. Irak’a 2011 Ocak-Ekim döneminde gerçekleştirilen ihracatın 6.6 milyar dolara ulaştığına işaret eden Cailliau, bunun yanında Irak’ı BAE ve İran’ın takip ettiğini belirtti. Ortadoğu’ya yönelik olarak gerçekleştirilen ihracatta öne çıkan sektörlerin; inşaat, yapı malzemeleri, ev tekstili, gıda ve tarım ürünleri, mobilya, makine ve aksamları sektörünün yanı sıra turizm, otomotiv ve yan sanayi olduğunu vurgulayan Suzan Cailliau, “Irak’ın ithalatının yüzde 26.4’ü Türkiye’den gerçekleştirilirken BAE’nin yüzde 14.4’ünün Suudi Arabistan da ithalatının yüzde 9.6’sını Türkiye’den yapıyor. Ama bunlar hala yeterli değil. Bu rakamları aşmamız mümkün ve bu potansiyele de sahibiz’’ dedi. Türkiye’nin müteahhitlik hizmetleri bakımından da Ortadoğu ve Körfez bölgelerinde çok güçlü bir konumda olduğunu ifade eden Cailliau, 2010 yılı sonu itibariyle Türk firmalarının 187.6 milyar dolarlık bir iş üstlendiğini, bunun yüzde 25’ini oluştu-
ran 46.8 milyar dolarlık bölümününse Ortadoğu bölgesinde gerçekleştirilirken, Irak’ın yine 10.7 milyar dolarla müteahhitlik alanında en büyük pazar olarak kendisini öne çıkarttığını söyledi. Cailliau, Arap Baharı’na ilişkin olarak şunları söyledi: “Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkileri değerlendirecek olursak; her iki tarafında birbirini tamamlayıcı özellikleri olduğunu görebiliriz. Özellikle Türkiye’nin bölgede bir ‘sanayi üssü’ olarak öne çıktığını düşünür, bölgedeki ülkelerin sanayisinin henüz gelişmediğini göz önünde bulundurursak; Türkiye bölge açısından önemli bir sanayi ürünleri tedarikçisi konumunda. Bunun yanında bölgedeki petrol ve doğalgaz üretimine bağlı olarak finansman kaynaklarının güçlü olması ve tüketiminde yüksek olması Türkiye için bir avantaj. İşçilik ve uzmanlık konusunda bölge çok zayıf. Bu konuda ülke olarak onlara eğitim verebiliriz.’’ Bölgede yaşanan ve “Arap Baharı’’ olarak yorumlanan olaylara, Türkiye açısından bir ‘’bahar’’ denilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Cailliau, özellikle Suriye’nin durumunun bugünlerde belirsiz olduğunu ve yarın ne olacağını kimsenin bilmediğini dile getirdi. Cailliau, Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin olarak şu görüşleri dile getirdi: ‘’Suriye ile daha önce yapılan ’Serbest Ticaret Anlaşması’ askıya alındı. Taşımacılık sektöründe bugün problemler yaşanmaya başladı. Suriye üzerinden Suudi Arabistan’a yapılan taşımacılık durma noktasına geldi. Bu durumdan transit ticaretimizde olumsuz etkileniyor. AB ve ABD’nin uyguladığı ambargolardan dolayı bankacılık ilişkileri durdu. Suriye, AB’ye yönelik ham petrol ihracatı yapamaz hale gelirken, bu durum ülkede finans sıkıntısına neden oluyor. İş yapan firmalarımız, Suriye’de nakit olarak iş yaparken, buna; ‘sınır ticareti’ de diyebiliriz. Suriye’de birkaç ayda özel mevduat hesaplarından 2 milyar dolarlık bir para çekilirken, 2010 yılında 6 milyar dolarlık bir gelir elde edilen turizm sektörü adeta durma noktasına geldi. Tüm bunlara bağlı olarak Suriye’nin durumu bizim için çok belirsiz ve olumsuz.’’
35
Uluslararası İlişkiler
AB üyesi
18 ülkenin büyükelçileri A
36
Odamızı ziyaret etti
vrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, Türkiye’de ‘eksen kayması’ olduğu yönündeki görüşlere katılmadıklarını ve Türkiye’nin yönünün Batı olduğunu vurguladı. AB’ye üye 18 ülkenin büyükelçileriyle birlikte Odamızı ziyaret ederek açıklamalarda bulunan ve gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, Türkiye’nin AB sürecini değerlendirdi, başta ekonomi olmak üzere kültürel ve sosyal alanda neler yapılabileceği, nasıl bir yol haritası oluşturulabileceği konusunda da görüş alışverişinde bulundu. AB’nin, Türkiye açısından oldukça önemli bir ticari ortağı olduğunu, Türkiye’nin toplam dış ticaret hacminin de yüzde 42’lik bir bölümünün AB ülkelerine gerçekleştirildiğini hatırlatan Pierini, bunun yanında Türkiye’deki yabancı yatırımların da yüzde 80’lik bir bölümünün yine AB ülkelerince yapıldığının altını çizdi. Pierini, “Bugün gelinen noktada Türkiye’nin ihracatta çeşitliliğe gittiği gibi Arap Dünyası’na doğru adımlar attığını gözlemliyoruz. Bu tür çabalar, ülkenin ticaret hacmini de arttırıyor” dedi. AB’ye üye ülkelerde faaliyet gösteren firmaların, Türkiye’de de şirketler kurarak ülkenin ekonomik anlamda kalkınmasına katkıda bulunduğunu belirten Pierini, bugüne kadar kurulan 13 bin şirkette de AB ülkelerinin imzası olduğu bilgisini verdi. Vize konusunda da açıklamalarda bulunan Marc Pierini, ‘Schengen’ üyesi olan ülkelerle bunun dışında kalan Avrupa ülkelerinin, her yıl ortalama 740 bin Türk vatandaşının vize başvurusunu kabul ettiğini açıkladı. Pierini, “Bu konuda Türk halkının şikayet ve hayal kırıklıklarını biliyoruz. Sorun ve sıkıntıların aşılabilmesi noktasında çaba sarf ediyoruz. ‘Schengen
Alanı’ ile ilgili olarak geçtiğimiz aylar içerisinde kabul edilen; ‘AB Vize Kanunu’ kapsamında alınan bir takım özel kararlar olduğu gibi Türkiye tarafından da önümüzdeki süreçte alınacak olan bir dizi kararlar var. Bu konuda bir süre önce Brüksel’de yapılan toplantıda 6 ana başlıktan oluşan bir anlaşmaya varıldı. Buna göre; ‘Schengen Vizesi’ başvurularında istenilen dokümanların bir listesi oluşturuldu ve bu liste tüm ‘Schengen ülkeleri’ için aynı olacak” diye konuştu.
birinin de Adana’da faaliyete girmesi talebini gündeme taşıdı.
‘Schengen Vizesi’ veren büyükelçilik ve konsolosluklarla ortaklaşa yürütülen çalışmalar kapsamında da verilen vizelerin ‘çoklu giriş vizesi’ olması yönünde birtakım çabalar olduğunu anlatan Pierini, Ankara ve İstanbul dışında Türkiye’nin farklı kentlerinde de vize başvurularının yapılmasına imkan sağlayacak yeni başvuru merkezlerinin oluşturulması konusunda da önemli gelişmeler yaşandığının altını çizdi. Pierini, “Sonuç itibariyle Brüksel’de alınan kararlar, vize konusunda karşılaşılan sorunların çözüme kavuşturulması ve bu yönde atılan adamlara da önemli katkılar sunacaktır. Önümüzdeki aylarda Türk makamlarıyla bir araya gelerek tartışmamız gereken çok karmaşık bir konu var. Bu da vizenin kaldırılmasına yönelik bir konu” ifadesini kullandı.
“Katılım müzakerelerinde geçerli olan bir kural vardır; Bakanlar Konseyi’nce oy birliğiyle alınacak olan kararın ardından müzakerelerin başlatılmasıdır. Bu durum Türkiye için de geçerli. ‘Müzakere çerçevesi’ adını verdiğimiz; siyasi kriterler dediğimiz ve topluluk müktesebatı olarak da bilinen 5 çerçeve söz konusu. Bu kapsamda gelişmeler takip ediliyor. Kimi zaman bu süreç yavaşlayıp, aksayabilir, kimi zaman da ilerlemeler çok tatmin edici bir düzeyde olabilir. Bu durum sadece Türkiye için değil, üyelik başvurusunda bulunan tüm ülkeler için de geçerlidir. Bugün AB’ye üye olan bazı ülkelerle yapılan müzakereler 10 hatta 13 yıl sürdü. Müzakereler çok karmaşık bir süreci kapsıyor. Türkiye için de bu böyle. Ancak Türkiye’nin büyüklüğü ve AB’ye katılımla birlikte bütçeye getireceği etki nedeniyle bu süreç daha da karmaşık bir hal alıyor.”
Toplantıda konuşanYönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer ise, AB ve diğer Avrupa ülkelerine yönelik vize konusunda atılan adımların sevindirici bir gelişme olduğunu, ancak iş dünyası olarak konunun daha çok ticari boyutuyla ilgilendiklerini anlattı. Gizer, sanayici ve işadamlarına söz konusu ülkelerde ticari alanda yapacakları çalışmalarla ilgili olarak ‘vize kolaylığı’ sağlanması beklentisi içinde olduklarını ifade etti. Adana’nın, Türkiye’nin Güney ve Güneydoğu Anadolu’ya açılan kapısı olduğuna dikkat çeken Gizer, vize başvuruları kapsamında Ankara ve İstanbul dışında Anadolu’da açılması planlanan merkezlerden
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, gazetecilerin kendisine yönelik sorularını da yanıtladı. Pierini, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin dile getirdiği; ‘imtiyazlı ortaklık’ gibi tekliflerin kendisine hatırlatılıp, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda ilerleme mi yoksa gerileme mi gösterdiği sorusuna şu yanıtı verdi:
Türkiye’de eksen kayması olup olmadığı yönündeki bir soruyu da yanıtlayan Pierini, böylesi bir eksen kayması yaşandığını düşünmediklerini, Türkiye’nin geleceği açısından konuya bakıldığında da yönünün Batı bir başka ifadeyle de AB olduğunu söyledi. Toplantının son bölümünde AB üyesi ülkelerin büyükelçileri sorularını da cevaplayan Yönetim Kurlu Başkanımız Ali Gizer, günün anısına AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini’ye tablo hediye etti.
Uluslararası İlişkiler
Tunus,
Adanalı yatırımcılara cazip olanaklar sunuyor Büyükelçi Mehrez Ben Rhouma, Tunus’un Türkiye açısından hem kendi ülkesi, hem de Afrika ve Avrupa ülkeleri arasında büyük bir ticari köprü oluşturduğunu söyledi.
T
unus Büyükelçisi Mehrez Ben Rhouma, Adana ile başta tarım, makina ve enerji olmak üzere birçok alanda ticari işbirliği yapabileceklerini belirterek, ‘Türkiye ile Tunus arasındaki mevcut ticaret potansiyeli olması gereken rakamların çok altında. Serbest Ticaret Anlaşması’nı kullanarak çok daha yüksek bir yatırım potansiyelini hayata geçirebiliriz” dedi. Tunus Büyükelçisi Mehrez Ben Rhouma, Adana Fahri Konsolosu Nuri Sabuncu ile birlikte Odamızı ziyaret etti. Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Mehmet Şahbaz ile Yönetim Kurulu üyelerimiz Gürsel Tanrıver, Naci Heybeli ve Genel Sekreterimiz Ahmet Nevruz’un hazır bulunduğu ziyarette konuşan Büyükelçi Mehrez Ben Rhouma, Tunus’un Türkiye açısından hem kendi ülkesi, hem de Afrika ve
Avrupa ülkeleri arasında büyük bir ticari köprü oluşturduğunu söyledi. Ülkesinin son yıllarda gerçekleştirdiği reformlarla kapalı ekonomiden dışa açılma sürecine girdiğini belirten Rhouma, “Devlet yabancı sermayenin ülkeye gelmesi ve gerekli yatırımları yapması için yatırımcıya geniş olanaklar ve muafiyetler tanımaktadır. Ülkemiz son yıllarda başta gıda olmak üzere otomotiv ve elektronik sanayide hızlı ve gelişme göstermiştir. Otomotiv sektörünüzün en gelişmiş olduğu Bursa yöresinin otomotiv yedek parçalarını Tunus ihraç etmektedir. Bunu diğer sektörlere de yaymak mümkündü” diye konuştu. Tunus ile Türkiye ilişkisinin beş asır önce başladığına işaret eden Büyükelçi Mehrez Ben Rhouma, Türkiye ile son yıllarda artan karşılıklı sıcak temaslarla ticaret hacminin, kayda değer bir yükselme gösterdiğine dikkat çekerek şunları söyledi: Coğrafi konumları dolayısıyla stratejik yerlerde bulunan her iki ülke, mevcut potansiyeli değerlendirerek işbirliğini geniş ölçüde artırmıştır. Her iki ülkenin birbirini tamamlayan özelliklerinin bulunması, bu gelişmeye yardımcı olmaktadır. Tunus Avrupa, Asya ve Afrika üçgeninde stratejik bir yerdedir. Ülkemiz islam toleransının yüksek olduğu 3 bin yıllık bir tarihe sahiptir. Tunus’ta 2 binin üzerinde yabancı yatırımcı mevcuttur. Yabancı yatırımcı için o kadar cazip olanaklar mevcuttur ki, yatırım yapıp ihraç gerçekleştiren yatırımcıdan 10 sene vergi alınmıyor; 11. sene ise yüzde 50 vergi alınıyor. Tunus’ta halen biri kuzeyde Bizerte diğeri güneyde Zarsis olmak üzere iki serbest bölge bulunuyor. İşçiliğin ucuz olması dinarın konvertibl olması, açık bir ekonomi ve
dengeli sosyal bir yapıda bulunması, ülkemizi cazibe merkezi haline getirmektedir. Enflasyon oranı yüzde 3’ü geçmemektedir. Büyüme ise yüzde 6’dır. Bu yatırımcı için bir nevi garantidir. Haftada dört defa THY ve dört kez de Tunus Havayolları karşılıklı sefer yapmaktadır. Her yıl 40 bin Tunuslu Türkiye’ye geliyor ve 20 bin Türk Tunus’a gidiyor. Türkler turizm yönünden daha önce Tunus’u tanımıyorlardı. Büyük bir reklam yapılmamıştı. Son yıllarda Türk turistler için Tunus ekonomik yönden cazip hale gelmiştir. Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Mehmet Şahbaz da, ekonomik anlamda sınırların birer birer ortadan kalktığı globalleşen dünyada, uluslararası ticaretin artırılabilmesi için etkin bir tanıtım ve destek mekanizmasının oluşturulabilmesi gerektiğini belirterek, “Ticaret ve Sanayi Odalarıyla Borsalara bu konuda çok büyük görevler düşmektedir. Odalar sahip oldukları etkin bilgi ve iletişim tecrübelerini üyelerinin uluslararası alanda yer alabilmeleri için kullanmak zorundadırlar. Her geçen gün artan rekabet şartları altında ülkeler arası ikili işbirliklerinin önemi tartışmasızdır. Bu ziyaretin ülkelerimiz arasındaki işbirliği ve ticaretin artırılmasında yararlı olacağına inanıyorum” dedi. Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olan Adana’nın ulusal ve uluslararası yatırımcılara Mersin Serbest Bölgesi, Yumurtalık Serbest Yatırım Bölgesi, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Mersin - Botaş - İskenderun Limanları, Kerkük-CeyhanYumurtalık Petrol Hattı Terminali, Bakü-Ceyhan Petrol Projesi, otoyol ağı, uluslararası havalimanı gibi elverişli koşullar sunduğunu da belirten Şahbaz konuşmasında şöyle dedi: Tarihi ve kültürel yakınlığımıza ve karşılıklı büyük potansiyelimize rağmen ilimizde Tunus yatırımlı şirketlerin olmadığı görülmektedir. Adana yatırım olanakları bakımında Türkiye içerisinde Tunuslu yatırımcılar için en uygun bölgedir. Nitekim Financial Times Dergisi 2007 yılında Adana’yı en iyi yatırım bölgesi seçmiştir. Bu yapının, bölgemizin Tunus ile ticari işbirliğine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Karşılıklı ilişkilerimizi geliştirip güçlendirerek ticari işbirliğimizi daha iyi boyutlara taşıyabileceğimize inanıyoruz. Biz Adana Ticaret Odası olarak burada şunu net bir şekilde ifade etmek isteriz. Tunus’tan Adana’ya gelecek her işadamını ve yatırımcıyı sonuna kadar desteklemeye hazırız. Bu bakımdan Tunuslu yatırımcıların Adana’yı ve fırsatlarını değerlendirmesini ve her türlü soruları için Odamıza başvurmalarını bekliyoruz.” Adana firmalarının Tunus’a 2010 yılında 14 milyon dolarlık ihracat yaparken, 500 bin dolarlık ithalat yapıldığına dikkat çeken Şahbaz, “Adana’dan en fazla ihraç edilen ürünleri; kumaş, nakil vasıtaları, plastik ve kauçuk ürünler; kimyasallar; makineler ve elektrik malzemeleri oluşturmaktadır. Ancak az önce belirttiğim gibi bu hacim ilimiz açısından da mevcut potansiyele göre düşüktür. Bu nedenle birlikte kazanmak için işbirliğimizi arttırmaya dönük girişimlere en kısa zamanda başlamalı ve ticaret hacmimizi daha iyi noktalara taşımalıyız.”
37
Uluslararası Etkinlikler
Adana ile Kazakistan daha da yakınlaştı
38
Yönetim Kurulu Üyemiz Tarkan Kulak Kazakistan’ın Adana Fahri Konsolosluğu görevine getirildi.
K
azakistan-Türkiye ilişkilerindeki dostluk ve ticaretin daha da geliştirilmesi amacıyla yürütülen “Fahri Konsolosluk açılması” yönündeki çalışmalar tamamlandı. Yönetim Kurulu Üyemiz Tarkan Kulak, ilişkilerin daha da geliştirilmesi amacıyla Kazakistan’ın Adana Fahri Konsolosluğu görevine getirildi. Türkiye ile Kazakistan arasında dostluk ilişkilerini güçlendirecek en somut
adım olarak nitelenen Kazakistan’ın Adana Fahri Konsolosluğu’nun açılması dolayısıyla düzenlenen törene Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, Kazakistan Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök, Adana Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan, Kültür ve Turizm İl Müdürü Osman Arık ile çok sayıda işadamı katıldı. Törende konuşan Vali Hüseyin Avni Coş, iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşliğin uzun bir geçmişe sahip olduğunu belirtti. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in ‘’Dinimiz bir, dilimiz bir, kanımız
bir’’ ifadelerini anımsatan Vali Coş, ‘’Sayın Cumhurbaşkanı aramızdaki kardeşliği, bağları, dostluğu çok güzel ifade etmiş. Biz gücümüzü,
kaynaklarımızı en iyi şekilde birleştirerek kullanmalıyız. Bu konuda Adana’daki bütün kurum ve kuruluşlar olarak Kazakistanlı işadamlarımıza yapacakları her türlü yatırımda kolaylık sağlayacağımızı beyan ediyorum’’ dedi. Konsolosluğun açılmasıyla ilişkilerin artması, yatırım alanlarının hem gelişmesi hem de çeşitlenmesini beklediklerini belirten Büyükelçi Tüymenbayev, iki ülke arasında gelişen ticarete Adanalı işadamlarının da önemli katkısının olacağını söyledi. Kazakistan’da birçok Türk okulu ve üniversitesi bulunduğunu aktaran Tüymenbayev, ülkesine yatırım yapacak işadamlarına her türlü kolaylığı sağlayacaklarını ifade ederek, “Adana Fahri Konsolosluğumuzun açılış töreninin Kazakistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 20. yılına denk gelmesi, bu oluşuma daha büyük anlam kazandırmıştır. Kazakistan’ın bağımsızlığını ilk kutlayan ülke Türkiye”dir. Türk müteahhitleri de ülkemize geen ilk yabancı yatırımcı oldu. Türk müteahhitler Kazakistan’da, toplamda 15 milyar dolarlık projeleri üstlenerek, hem ülkemiz hem de Türkiye’nin ekonomik gelişimine önemli katkılar sunmuşlardır. Kazakistan Fahri Konsolosluğumuzun açılması, ülkemiz ile Adana ve çevresindeki yatırım ve iş olanaklarının en üst seviyeye çıkarılmasını sağlayacaktır” dedi. Kazakistan’ın Adana Fahri Konsolosluğu görevine getirilen Tarkan Kulak da yaptığı konuşmada, iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin daha iyiye gitmesi ve ticaretin geliştirilmesi için elinden gelen çabayı göstereceğini kaydederek şunları söyledi:
“Uluslararası arenada Türkiye ve Kazakistan’ın ilişkileri, özellikle Kazakistan’ın izlediği uyumlu ve olumlu yaklaşımlar sayesinde daha hızlı gelişmektedir. Kazakistan hali hazırda, başta inşaat, turizm, enerji ve eğitim gibi birçok gelecek vaat eden sektörde, yatırım fırsatları sunan ve işbirliği arayışında olan bir ülkemizdir. Kazakistan, eğitim seviyesi yüksek halkı, ekonomik ve sosyal hayatı düzenlemeye yönelik yapısal reformlara verdiği önem, yeraltı kaynaklarının zenginliği ve uluslararası yatırımcılara sağladığı türlü kolaylıklarla Türkiye ile cazip işbirlikleri geliştirmiştir. Bunun göstergelerinden birisi de, Kazakistan ve Türkiye arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi konusunda varılan mutabakattır. Yine geliştirilen bu işbirliğinin bir diğer örneği olarak; ABD, Güney Kore ve İngiltere’den sonra Kazakistan’a en hacimli yatırım yapan dördüncü ülkenin Türkiye olması gösterilebilir. Buna paralel olarak, Türkiye tarafında da Kazakistan ile ilişkileri geliştirici faaliyetler kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Bu faaliyetlerin bir sonucu olarak, Kazakistan ile Türkiye’nin işbirliğinde stratejik önemi olan bir bölgeyi temsil eden Adana, Kazakistan Fahri Konsolosluğu’na sahip olmanın avantajlarını şu an itibariyle yaşamaya başlamıştır.”
39
Uluslararası Etkinlikler
Polonya ile Türkiye
ticareti mutlaka geliştirilmeli Türkiye, AB ile ilişkilerinin yanı sıra, başta Balkan ülkeleri ve Türk cumhuriyetleri olmak üzere tarihi ve kültürel ilişkileri ile çevre pazarları bakımından da önemli bir çekim merkezi oluşturmaya başladı.
A
dana Ticaret Odası Avrupa İşletmeler Ağı Akdeniz Ofisi tarafından Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Ticaret ve Yatırım Geliştirme Bölümü işbirliğiyle düzenlenen “Polonya Ülke Sohbet Toplantısı”nda, iki ülkenin de genç bir nüfusa sahip olduğuna işaret edilerek, “Bu avantajı mutlaka ticarete dönüştürmeliyiz” denildi.
40
Odamız Meclis salonunda gerçekleşen ve çok sayıda üyemizin de katıldığı toplantıda konuşan Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, dünyada gelişen önemli pazarlar arasında yer alan, jeostratejik önemi, nitelikli işgücü, altyapı olanakları ile önemli bir ticaret ve ulaşım bağlantı koridoru olarak yükselen Türkiye’nin, dinamik bir iç pazar, serbest ticaret ve yatırım ortamı sunduğunu ifade ederek şöyle konuştu: Türkiye, AB ile ilişkilerinin yanı sıra, başta Balkan ülkeleri ve Türk cumhuriyetleri olmak üzere tarihi ve kültürel ilişkileri ile çevre pazarları bakımından da önemli bir çekim merkezi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Polonya’yı dinamik ekonomimiz nedeniyle karşılıklı ticaretin büyük boyutlara ulaşabileceği bir ülke olarak değerlendirdiğimi huzurlarınızda özellikle vurgulamak istiyorum. Odamız, son yıllarda sergilediği performansla kent ekonomisine yön veren; üyelerinin ve şehrin ekonomik potansiyelini en iyi şekilde kullanan, yeni yatırım ve istihdam alanlarının yaratılması çabasında yoğunlaşan bir kurum olma yönünde çalışma-
larını sürdürmektedir. Adana Ticaret Odası olarak, bölgemizin uluslararası alanda rekabet gücünün yükseltilmesi ve en iyi şekilde değerlendirilmesi için yoğun çaba harcamaktayız. Odamız, 2000 yılından bu yana, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) faaliyetlerinin yanı sıra, bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa Birliği Bilgi Merkezi, Avrupa İşletmeler Ağı ve ABİGEM ile birçok proje ve programa katılım sağlamış ve birçok kaynaktan projeler kanalıyla bölgemize ve ülkemize fon sağlamıştır. Bu fonlar sayesinde hem Odamız kurumsal kapasitesini artırmış, hem de işletmelerimizin uluslararası pazarlara açılabilmesi için destek ve yeni hizmetler yaratmıştır. Bölgemiz tarımsal üretim, gıda, makine, mobilya, inşaat, yeraltı zenginlikleri, enerji potansiyeli, iklim koşulları gibi konularda Türkiye genelinde avantajlı bir yapıya sahiptir. Bu yapının, bölgemizin Polonya ile ticari işbirliğine olumlu katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Karşılıklı ilişkilerimizi geliştirip güçlendirerek ticari işbirliğimizi daha iyi boyutlara taşıyabileceğimize inanıyorum.” Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Ticaret ve Yatırım Geliştirme Bölümü I. Müsteşarı Witold Prandota da yaptığı sunumda, Polonya’nın ekonomik yapısına ilişkin bilgiler verdi. Türkiye ve Polonya’nın genç nüfusu, ekonomisi, dış ticaret ile yatırım teşvikleri konusunda birbiriyle benzerlik gösterdiğini belirten Müsteşar Witold Prandota “Polonya, enflasyon, faizler, vergiler, nite-
likli işgücü maliyetlerinin düşük olması nedeniyle yatırımcılar tarafından tercih ediliyor. Uluslararası şirketler, sizlerden aldıkları tarım ürünlerini, otomotiv yan sanayi ürünlerini Polonya’da tekrar işleyip yine size satıyor. Türkler, Polonya’da inşaat ve emlak ağırlıklı faaliyet gösterirken, Polonya firmaları Türkiye’de otomotiv ve enerjiden tarıma, hatta oyuncağa kadar değişik sektörlerde yatırım yapıyor. İş imkanları tam olarak algılanamamış. Küresel kriz ışığında yeni ve alternatif iş imkanları düşünmek zorundayız. Birbirimize iyi partner oluruz’’ dedi. Sunumunda, Polonya’nın otomotiv, elektrik ve elektronik sektörleri, yazılım, gıda, hizmet sektörü, makine ve ekipmanları, finansal aracılık, işlenmiş metaller ve plastik parçalar branşlarında hızlı ilerlemeler kaydettiğine de işaret eden Witold Prandota, “Polonya, özellikle AB’nin gelecek dönem finansal gelişim bölgeleri, ulaşım altyapısı, lojistiği, kültürel yeteneği ve coğrafi pazar yönünden büyük bölgelere giriş için stratejik konumuyla Avrupa’nın adeta kalbinde yer alıyor. Polonya olağanüstü ticaret ve yatırım imkanları sunuyor. Avrupa Birliği ve NATO’nun en büyük üyelerinden biri olan Polonya uluslararası ticarette de güvenilir bir iş ortağı. Ülkemiz stratejik konumu itibariyle AB’nin özellikle Rusya ve Ukrayna gibi Türk şirketlerinin de aktif olduğu daha doğudaki ülkelerle olan ticaretinde geçiş noktası olarak önemli rol oynuyor. Polonya’da dış yatırımcılara da önemli kolaylıklar ve destekler sağlanıyor. Türk yatırımcıları Polonya’ya bekliyoruz’ diye konuştu.
Yazarlarımız
Yurtdışında yatırım... “Bildiğimiz, deneyim sahibi olduğumuz ve dolayısı ile riskleri düşük pazar ve ürün varken ne diye bilmediğimiz yerlere gidip bilmediğimiz kişilerle bilmediğimiz işleri yapalım” diye soruyorsanız bu son derece yerinde bir sorudur… Hamdi Demirel / Yatırım Danışmanı
1
980 yılından bu yana yabancı yatırımlar ve yabancı yatırımcılar ile çalışıyorum. İlk yıllarda hobim, sonra bir profesyonel yönetici olarak görevim, en son olarak da kurduğum danışmanlık şirketimin uğraşı olan bu konu herkese öncelikle çok ilginç görünüyor. Ama bununla birlikte çoğu kişi kendini bu resmin içerisinde hayal ettiğinde tansiyonu yükseliyor ve bu işin çok riskli ve belirsizliklerle dolu olduğunu düşünüyor. Her iş gibi eksik bilgi ile yapıldığında onlara yüzde yüz katılıyorum... Çoğumuzun net olarak bildiği gibi her yatırım, her zaman, her yerde risk unsuru taşır. Çünkü yatırım, kişi veya firmaların şu anki miktarı belirli olan gelir ve varlıklarını gelecekte bekledikleri / umdukları / hesapladıkları ama genellikle daha büyük ama tamamen belirsiz gelirler ve varlıklar için harcamalarıdır. Gelecekte oluşacak gelir beklentisi içerisinde yapılmayan hiçbir harcama yatırım değildir. Ayrıca genellikle yaşadığımız hatalardan biri olan hem çıktı / harcamanın hem de girdi / gelirin sadece para olarak düşünülmemesi gerekir. Bu unsurlar para olduğu kadar, fırsat maliyeti olarak hesaplanan zaman, emek, deneyim, teknoloji, fikir, vb veya genellikle de bunlardan birkaçının bileşkesi olabilir. Bir yatırımdan söz edilebilmesi için bu her biri birbirinden değerli unsurların bir proje, hedef, amaç çevresinde buluşması gerekmektedir. Gelelim yurt dışı yatırıma; karar verilecek yatırım eğer yaşadığımız, iş yaptığımız veya en azından tanıdığımızı düşündüğümüz bir bölgede ise kişilere hayli rahatlatıcı ve güvenli gözükmektedir. Hele aynı pazarda, aynı ürün veya ürün gamı ile ve daha da iyisi aynı yönetim ve personelle yapılacak ise yatırım kararı kolaylaşmaktadır. Ama hedeflenen yatırım veya gelir artırıcı eylem başka
bir bölgede hele yurtdışında yapılacaksa korkular artmakta, yeni bir ürün, yeni bir pazar veya yeni personel ya da yeni bir teknoloji vs gibi bilinmezlikler içeriyor ise kademe kademe büyüyen bir kabus halini almaktadır. Bu kabusun yaşanmaması için yatırılacak değerlerin ve alternatif maliyetlerinin büyüdüğü oranda yatırımların mutlaka güvenceye alınması / sigortalanması gerekmektedir. Bu güvence, batılı çok uluslu şirketlerin uygulamalarından da bildiğiniz gibi araştırma ile yatırım harcamaları öncesinde bu bilinmezliklerin olabildiğince bilinir hale getirilmesi ile edinilebilir. “Bildiğimiz, deneyim sahibi olduğumuz ve dolayısı ile riskleri düşük pazar ve ürün varken ne diye bilmediğimiz yerlere gidip bilmediğimiz kişilerle bilmediğimiz işleri yapalım” diye soruyorsanız bu doğru ve yerinde bir sorudur… SWOT analizi sonuçları firmamızın rakiplerimizden güçlü olduğunu, zayıflıklarımızın karlılığınızı azaltmayacağını, hala önümüzde bu ürün, konu, pazar ve sektörde fırsatlar olduğunu ve tehditlerin uzakta olup firmamızı ve gelirlerini şu anda etkilemeyeceğini gösteriyorsa tabi ki yatırımlarımızın öncelikle bildiğiniz veya bildiğinizi zannettiğiniz/düşündüğünüz ürün ve pazarda olmasını gerektirir... Ama ya tersine veriler ve göstergeler varsa ve sonuçlar bize örneğin önlenemez güçlü rakiplerin geldiğini, zayıflıklarımızın kısa vadede giderilemeyeceği için işimize yansıdığı veya yansıyacağını gösteriyorsa ve fırsatlar bitmiş, tehditler güçlenmiş ise ve tüm bunlar için önlem almakta gecikmiş isek yol yakınken yatırımlarımızı yeni bölge veya pazar veya ürün veya teknolojiye aktarmamız gerektiği görülüyorsa kararımızı bu zordan yana koymamız gerekecektir.
Bazı firmalar en doğru yönetim kararlarını vererek her şey güllük gülistanlıkken bile yumurtalarını aynı sepete (pazara-ürüne-ülkeye) koymamak için (hedging) yeni yatırımlara girmektedir. Sermayenin serbest dolaşımı ve küreselleşme dünyayı tek pazar ve sınır tanımayan fırsatlar diyarı haline getirmiştir. Bu nedenlerle geçmişte olduğu gibi bir bölge ve pazarda sıkışan becerikli firmalar ve üstün ürünler, beceriler (know-how) veya yüksek teknolojiler dünyanın diğer ülkelerinde, yerlerinde ve diğer pazarlarında başka müşteri kitlelerine hizmet vermek ve sunulan / var olan fırsatları rakiplerinden önce kullanarak ek ve yüksek karlar yaratma şansını yakalamışlardır… Mutlaka bilginiz vardır ama sadece bir örnek olarak tekrarlayalım… 55 dakika uçuş mesafesindeki Romanya, 2007 yılından bu yana yatırımcıya, üyesi olduğu Avrupa Birliği’ndeki yaklaşık 500 milyon tüketiciye doğrudan ulaşılabilen, fert başına geliri yüksek ve topluluk olarak Gayri Safi Hasılası dünya birincisi olan Avrupa Birliği Pazarı ve yabancı girişimciye eşit hukuk güvencelerini sunmaktadır. Hal böyle iken toprak, enerji ve emek gibi girdi ve dağıtım maliyetleri Türkiye’nin çok altındadır. Ayrıca bu yetmezmiş gibi yapılacak yatırımların en az yüzde 50’si yatırımcıya bağış olarak geri verilmektedir. “Avrupalı bir firma olabilmek için bu kadar davetiye yeter de artar bile. Lütfen yani...’’ diyorsanız yurtdışı yatırım düşüncesine bir adım yaklaştınız demektir. İkinci adım olan “konular bazında araştırmaya başlama” zamanı gelmiştir. Hayırlı ise olsun…
41
Faaliyetlerimiz
Adana ekonomisi
42
60 girişimci Y
daha kazandı
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer kent ekonomisinin en üst seviyelere taşınmasının girişimci sayısının artmasıyla mümkün olacağını belirterek “Adana ekonomisine kazandırılan her girişimci, başta istihdam ve sosyal refah olmak üzere tüm temel göstergelerin artması yönünde atılan önemli bir adımdır. Adana Ticaret Odası olarak, girişimcilerimizin ekonomiye kazandırılması, fikirlerinin hayata geçirilmesi için tüm gücümüzü kullanacağız” dedi. Odamız ile KOSGEB tarafından düzenlenen “Uygulamalı Girişimcilik Eğitim”de başarılı olan 60 kursiyere sertifikaları verildi. Odamız’da düzenlenen törende konuşan Başkanımız Ali Gizer. Türk ekonomisinin en önemli hedeflerinden birinin girişimcilik ruhunun her kesime yayılması olduğunu ifade ederek, “Girişimcilik, istihdam ve üretim temel lokomotiftir. Girişimciliğim olmadığı bir ortamda ne üretim, ne, istihdam, ne de katmadeğerden bahsedilemez. Bölgemiz ticaretine yön vermek, yeni üretim ve istihdam alanları oluşturmak, ancak yeni girişimcilerin sayısının artmasıyla gerçekleşebilir. Bu tür eğitimler, bizleri her geçen gün hedeflerimize biraz daha yaklaştırıyor” dedi. Girişimciliğin yaygınlaştırılması için çok sayıda devlet desteği bulunduğuna da işaret
eden Başkanımız Ali Gizer konuşmasını şöyle sürdürdü: “Adana ekonomisi bugün 60 girişimci kazandı. Ancak hak ettiğimiz bu sertifika, bir süre sonra yeterli olmayacak. Çünkü burada sertifika ile başlayan süreç, sizleri daha da büyük düşünmeye itecek. Bu tür eğitimler, projesi olan yeni iş fikirleri üretebilen girişimciler için büyük bir fırsattır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek, doğru hamleler ve emin adımlarla ilerlemek sizlerin gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Gerek Odamız, gerekse bünyemizde faaliyet gösteren ve sizlere Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi’ni veren Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezimiz (ABİGEM) ile bundan sonraki süreçte de yanınızda olacağız. İşlerinizin geliştirilmesi ve yeni fikirlerinizin en rantabl şekilde hayat geçirilmesi yönünde her tür danışmanlık desteğini sunmaya hazırız. Çünkü sizlerin büyümesi, gelişmesi her yönü ile Adana ekonomisine katkı olarak yansıyacaktır. Uygulamalı Girişimcilik Eğitim programı neticesinde, risk alabilen, farkındalık oluşturan yenilikçi, araştırmacı kendi işinin patronu, vizyon ve misyon sahibi siz yeni girişimci adaylarının en kısa zamanda işletmelerinizi kurarak, hazırladığınız iş planlarıyla KOSGEB’den destek alacağınıza inancım tamdır.”
Yazarlarımız
İhracatı kim biliyor? İhracat ciddi bir bilgi birikimi ister, öğrenmek için çaba göstermemiz, peşine düşmemiz gerekiyor. Bunun için de bize sağlanan destekleri araştıralım, öğrenelim ve kullanalım.
M.Şefik Ergönül /İş Danışmanı-Eğitmeni
2
011 yılı ihracatımız yeni bir rekor kırdı ve 135 Milyar ABD dolarına yaslandı.
30 yıl önce o zamanki Başbakanımız müteveffa Sayın Turgut Özal’ın ihracat hamlesini başlattığı günlerdeki 5 Milyar ABD dolarına yaklaşan ihracat rakamlarımızdan sonra, bu bizlere oldukça haz veren ve iş insanlarımızı gururlandıran bir tablo. Tüccar ve sanayi erbabının küresel köyün pazarına alışmaya, oralarda iş yapmaya ısınmaya ve uluslararası ticaretten uzak kalmamaya çalıştıklarını görüyoruz. Bugün dünyanın adını bile zorlukla telaffuz edebileceğimiz birçok ülkesinde, ülkemiz insanının o ülkede yerleşik iş insanı olarak karşımıza çıkabildiğini görüyoruz. 1978 senesinde bir Kenya ziyaretinde karşılaşılan başka ülkelerin iş insanlarının oralarda yaptıklarını duyduğumuzda, inanın yüreğimiz sızlamış ve bizim onlardan neyimiz eksik diye düşünmüştük. Şimdi bunun tam tersini görmenin keyfini yaşıyor ve sonuçlarını ihracat rakamlarında görüyoruz. Tam da burada sorulması gereken bir soru var… Bu kadar ihracatı bizim iş dünyamızın çabası mı getiriyor? Burada kuşku duyduğumu ifade etmek isterim. Ama sakın bu ifadelerim ortada ayan beyan duran başarıları küçümsediğim yönünde anlaşılmasın. Sadece bu rakamların daha yukarılara nasıl çekilebileceği konusunda fikir tartışması açmak ve gerçekle olması gerekeni karşılaştırmak olarak görülsün. İhracat rakamlarımızı incelediğimizde ortaya ilgi çekici bir tablo çıktığını görüyoruz. Aşağıdaki tablo, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından yayınlanan ilk 1000 ihracatçı tablosundaki veriler kullanılarak hazırlanmıştır. Henüz 2011 rakamlarıyla bu tablo yeniden yayınlanmadığı için 2010 yılı değerlerini kullandık. Yıllık ihracat tutarı da yine aynı kaynaktan 113.685.989.000,00 ABD Doları olarak alınmıştır.
İHRACATÇI FİRMA SAYISI
YAPTIKLARI İHRACAT TUTARI
1 2 2 5 10 10 20 20 30
YAPTIKLARI İHRACATIN TOPLAM İHRACATA %’Sİ FİRMALAR
KÜMÜLATİF
BAZINDA
KÜMÜLATİF
3.236.934.429 5.519.391.962 4.752.575.755 6.069.756.278 6.824.629.136 3.738.372.457
2,85% 4,85% 4,18% 5,34% 6,00% 3,29%
2,85% 7,70% 11,89% 17,22% 23,23% 26,52%
3.236.934.429 8.756.326.391 13.828.902.147 19.398.658.425 26.223.287.561 29.961.660.018
4.668.591.067 3.606.514.104 3.940.502.302
4,11% 3,17% 3,47%
30,62% 33,79% 37,26%
34.630.251.085 38.236.765.189 42.177.267.491
Ortaya çıkan gerçek şu ki 100 büyük firma Türkiye ihracatının % 37,26 gibi bir kısmını yapmaktadır. Bunu yapan üreticilerimizin ne kadar bir kısmının sadece kendi çabaları ile ihracat pazarları yarattıkları, ne kadarının ise dışarıdan yönetilen ihracat pazarlarına yönelik çalıştıkları incelenmeye değer bir konudur. İlgi çeken başka bir önemli nokta da birinci sıradaki firmanın tüm ihracatımızın % 2,85’ini yaparken, 71/100 arasındaki 30 firmanın tüm yıllık ihracatın sadece % 3,47’si gibi bir kısmını yapmalarıdır. Burada gözlemlediğimiz çok ilginç bir oluşum da meşhur Pareto kuralının, daha yaygın olarak bilinen başka bir adıyla 80/20 kuralının burada da önümüze çıkması. İlk sıralardaki 20 ihracatçı tüm 2010 yılı ihracatımızın % 23,23 gibi bir kısmını gerçekleştirmiş. Tartışmayı başlığımızdaki boyuta taşıyalım ve soralım “ İhracatı Kim Biliyor? “ İhracat yapan firma sayımızın 48.000 üzerinde olduğunu düşünürsek ve yukarıdaki tabloya bu gözle bakarsak, “ neden diğer firmalar ihracatta geri kalıyorlar “ diye sormak gerekmez mi? Hareket noktası olarak bu soruyu alırsak, bugün ihracatta öne çıkan firmaların, uluslararası ticareti çok daha iyi bildikleri ortaya çıkar. İster pazarlarını kendileri yaratsınlar, ister pasif pazarlama ile yurt dışından kendilerine söylenen yerlere ihracat yapsınlar, yine de önde giden ihracatçı onlar oluyorlar. KOBİ olanlar ise ardı ardına en fazla 3 yıl ihracat piyasasında tutunabiliyorlar, genel görünüm maalesef
İHRACAT
FİRMA
1 3 5 10 20 30 50 70 100
böyle. Oysa Türk sanayi ve ticaret hayatının temel direği, istihdamın gerçek kaynağı KOBİ olan firmalarımız. KOBİ’lerimizin ihracat istatistiklerinde daha fazla yer almalarını sağlamak için ne yapmalıyız? KOBİ’lerimizin ihracat için gerek duydukları yeterlilikleri onlara kazandırmalıyız. İhracat sadece FOB ve CIF nedir bilmek değildir. Ayrıca INCOTERMS dediğimiz bu teslim şekillerinin detaylarını da inceliklerini de bilmemiz gerekir. Yanı sıra ödeme şekilleri var da diyecekseniz. Elbet var amma salt bu iki konuyu bilip küresel piyasaya çıkarsak zaman ve para kaybetmek oldukça yüksek bir olasılıktır. Firmamızın ve ürünümüzün ihracata hazır olup olmadığının belirlenmesi, pazar araştırmalarının nasıl yapılması gerektiğinin bilinmesi, ihracat stratejisinin nasıl kurulacağının analiz edilebilmesi, değişik pazarların iş ve sosyal hayatları ile kültürlerinin anlaşılması gibi oldukça uzun tutabileceğimiz bir liste kapsamı işlerin yapılması gerekecektir. Bir KOBİ yalnız başına bunların üstesinden elbette gelemez. Bu nedenle devletin, ihracat yapan ve yapmakta olanlara verdiği destekleri inceleyip onları kullanalım. Ayrıca Ticaret Odası, Sanayi Odası, İhracatçı Birlikleri, Üretici Dernekleri, Organize Sanayi Bölgeleri gibi, adları “ İşbirliği Kuruluşu “ olarak belirlen iş insanlarına ait STK’ların kendi üyelerine kullandırabileceği birçok devlet desteği vardır. Bunları ele alıp kullanan kurum ve kuruluşların sağladığı başarılar bizleri memnun ediyor.
43
Faaliyetlerimiz
Kentsel Dönüşüm
konut stoku değildir B
üyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, kent dokusunun ihtiyaç duyulan çağdaş şehircilik standartları kapsamında yeniden yapılandırılması için kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verdiklerini belirterek, “Bu kapsamda ilk olarak mevzuata aykırı yapıları önleyeceğiz. Eğer bunu başaramazsak önümüzdeki dönemdeki çalışmaların da önünü tıkamış oluruz. Çünkü kentsel dönüşüm konut stoku değildir” diye konuştu.
44
Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, Odamızın Ekim ayı olağan Meclis toplantısına katılarak çalışmaları hakkında bilgi verdi. Toplantının açılışında konuşan Meclis Başkanımız Behiç Pakyürek, son dönemde Adana’nın kemikleşen sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapıldığını görmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, “Adana Ticaret Odası olarak daha yaşanılabilir Adana’nın oluşmasına her türlü desteği vermeye hazırız. Çünkü hepimiz bu kentte yaşıyoruz” diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz da konuşmasına, göreve geldiği tarihten bugüne kadar çalışmalarını, “Ortak Akıl Ortak Başarı Toplum Projesi” kapsamında, vatandaş ihtiyaçlarına odaklanan anlayışla sürdürdüklerini söyledi. Her ilçede oluşturmayı planladıkları cazibe merkezlerini anlatan Aldırmaz, resmi kurumların ve okulların kent merkezinde yoğunlaştığını belirtirken, “Böyle olunca herkes işini yapabilmek için kent merkezine geliyor ve büyük bir trafik sorunu yaşanıyor. Amacımız her ilçede cazibe merkezleri oluşturarak, vatandaşın yürüme mesafesinde işlerini halletmesini sağlamak. Ayrıca trafik sorunu çözecek büyük projeler hazırladık. Bunlardan birisi Atatürk Bulvarı’nı Mustafa Kemal Paşa Bulvarı’na bağlayacak uygulamayı da içine alan ulaşım projesidir. Bu proje kapsamında Mustafa Kemal Paşa Bulvarı batıya doğru devam edecek. Öte yandan, kentin güneyinden geçecek büyük bir bulvar da kent içi trafiğine soluk aldıracak. Bu projeleri en kısa zamanda hayata geçirerek, Adana’nın daha yaşanılabilir bir kent olması yönündeki önemli hizmetleri hayata geçireceğiz” dedi. Bir kentte huzur ve ekonomik rahatlık sağlanmasının yanında, yerli ve yabancı yatırımların çekilebilmesi için iş çevrelerine özel önem verilmesi gerektiğine dikkat çeken Aldırmaz, “Göreve geldiğimizde Adana’nın çeşitli kesimlerinde faaliyet
gösteren sanayi sitelerinin biriken sorunları vardı. Bu sitelere özel önem verdik ve büyük bölümünün asfalt sorununu çözümledik. Şimdi de Çatalan suyunu Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’ne ulaştırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” görüşlerini dile getirdi. Adana’nın müthiş tarihsel ve doğal potansiyeli olduğunu söyleyen Aldırmaz, “Ben Adana’nın bir turizm merkezi olacağına inanıyorum. Karataş, Tuzla ve Yumurtalık olmak üzere denize açılan üç kapımız var. Buralara ulaşım olanaklarının artmasıyla turizm yatırımlarının artacağını düşünüyorum. Yapacağımız yol ile Yumurtalık 40 kilometreye inecek. Karataş yolu bitmek üzere, Tuzla’ya da aynı şekilde ulaşım kolaylaşacak. Bunlar gerçekleştiğinde turizmde önemli bir yerimiz olacak. Muhteşem bir coğrafyadayız. 1.5 saatlik mesafede hem denize giriliyor, hem bahar çiçekleri toplayabiliyor, hem de buzullarda gezi yapabiliyorsunuz” diye konuştu. Yılın büyük bölümünde güneş alan bir kent olan Adana’nın sağlık turizminde cazibe merkezi haline geldiğini anlatan Aldırmaz, “Hizmet kalitesi açından dünyada yedinci, Avrupa’da ikinci sırada olan hastanemiz var. Sağlık yatırımları da artarak devam ediyor. Adana bu alanda çok önemli bir yere gelecek” dedi. Aldırmaz, Adana’nın önemli sorunlarından birinin işsizlik olduğunu da belirttiği konuşma-
sında “Bizim için, üç kişi çalıştıran kahramandır” ifadesini kullandı. 2 milyon olan Adana nüfusunun 500 binini öğretmen ve öğrencilerin oluşturduğunu hatırlatan Aldırmaz, “Öğrenciler bizim gözbebeğimiz. Onların daha iyi koşullarda eğitim görmesi için okullarımıza büyük destek veriyoruz. Ayrıca onların spor yapabilmesi için 41 havuz, stadyumlar ve onlarca spor tesisi yaptık. Bu desteğimiz artarak sürecek” dedi. Aldırmaz konuşmasının ardından Meclis üyelerimizin sorularını da yanıtladı. Meclis üyelerimizin, sektörel sitelerin oluşturulabilmesine yönelik yer tahsisi istemlerini yanıtlayan Aldırmaz, bu konuda elinden gelen çabayı göstereceğini söyledi. Aldırmaz, Meclis üyelerimizden gelen kent içerisindeki parkmetre uygulaması konusundaki yakınmalar üzerine, parkmetrelerde bekleme süresinin 15 dakika olmasına karşın 10 dakika olarak uygulandığını, bu sorunun kısa sürede çözümleneceğini kaydetti. Meclis üyelerimizin farklı konulara ilişkin önerilerini de not alan Aldırmaz, Adana’nın girişindeki kötü görüntülerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma başlatacaklarını söyledi. İş dünyasının sorunlarını her zaman öncelikli olarak ele aldığını ifade eden Aldırmaz, toplantıda gündeme getirilen tüm sorunların çözümüne yönelik adımların en kısa sürede atılacağını ifade etti.
2012 yılında
Yazarlarımız
unutmamanız gerekenler! mek koşulu ile sevk irsaliyesi düzenlemek zorunda olmadığınızı, 11-) Verilen ve alınan çeklerin listeleri ve banka hesap hareketlerini içeren ekstreleri ve kredi kartları sliplerini, pos gün sonu raporlarını ve bankalardan gelen kredi kartı üye işyeri hesap özetlerini muhasebeye aylık evraklarla birlikte vermeyi, 12-) Her ay mal ve hizmet alımı ve satımı yaptığınız kişi ve şirketlerden Cari Hesap Ekstresi almayı, vermeyenleri ikaz ederek mutlaka istemeyi, Sedat Eryürek/Vergi ve Mali Hukuk Uzmanı
Ü
yelerimizin 2012 yılında aşağıda maddeler halinde özetlediğim hususlara dikkat etmeleri halinde, işleri daha sağlıklı yürüyecek, gereksiz yere idari, mali para cezaları ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmayacaklardır. 1-)Şahıs işletmeleri ile şirketlerin; 31 Aralık 2012 tarihli bilançolarının Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun olarak düzenleneceğini, 2-)Anonim şirketlerin; 14 Ağustos 2012 tarihine kadar ana sözleşmelerini yeni Türk Ticaret Kanunu ile uyumlu hale getirmeleri gerektiğini, 3-)Limited şirketlerin; 14 Ağustos 2012 tarihine kadar ana sözleşmelerini yeni Türk Ticaret Kanunu ile uyumlu hale getirmeleri gerektiğini, 4-) İşyeri kira ödemelerinizi tutarı ne olursa olsun, bankaya yatırmak zorunda olduğunuzu, 5-) Sigortalı çalışanınız varsa her ay muhasebeden gelen sigortalı hizmet listesini, işyerinde bulundurmayı ve bordroyu imzalamaları gerektiğini, 6-)10 kişi çalışan işyerlerinde işçilerin ücret ödemelerinin bankalar üzerinden yapılacağını, 7-) Perakende satış fişi, yazarkasa fişi, fatura vb. belgelerin düzenlememenin tespit edilmesi halinde, Özel Usulsüzlük Cezası ile muhatap olacağınızı, 8-) Satış yapılan her gün yazarkasadan günlük z raporu ve ayın son günü ise aylık z raporu almayı, 9-) Her mal alımı ve diğer masraflarınızın faturalarını ve ödeme makbuzlarını almayı, varsa gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını düzenlemeyi, 10-) Sattığınız malın işyerinizden başka bir yere sevkinde fatura düzenlemiş olsanız bile sevk irsaliyesi düzenlemek ve mal ile birlikte (kargo şirketi ile gönderseniz bile) sevketmek zorunda olduğunuzu, Ancak satış işyeri teslimi ise faturada bunu belirt-
satışların firmanızı örtülü kazanç durumuyla karşı karşıya getirip vergi idaresinin firma kayıtlarını inceleme sonucunu doğuracağı gibi bunun neticesinde de cezalı tarhiyat yapılmasına ve vergi denetim elemanları tarafından cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunması durumuyla karşı karşıya kalacağınızı, 19-)Firmanızın resmi banka hesaplarından, başka kişiler için kredi-hatır çeki-pos cihazınız kullanmamayı, Bu tip işlemlerinde firmanızı ve banka hesaplarınızı aracı olarak kullandırmamayı,
13-) Tüm evraklarınızı eksiksiz biçimde muhasebeye teslim etmeyi, Geç gelme olasılığı olan faturalarınız varsa önceden uyarmayı, acil olarak göndermelerini sağlamayı, zamanında teslim edilmeyen evraklardan Ba Bs formlarının bildirilmesinden doğabilecek sorumluluk size ait olduğunu, yanlış ve eksik bildirimde bulunmanın mali cezasının olduğunu,
20-)Firmanızın resmi banka hesaplarından şahsi ödeme ve tahsilâtlarınızı yapmamayı, firmanıza ait çekleri, özel şahsi harcamalarınızda kullanmamayı,
14-) Dönem sonlarında işyerinizdeki emtiaları saymak, tartmak, ölçmek suretiyle tespit etmeyi, (V.U.K.ilgili amir hükümlerine göre) ve oluşturulan envanter listelerini mutlaka imzalı olarak muhasebeye vermeyi,
22-) İşçilerinizin işe giriş tarihlerini işçi işe başlamadan en geç 1 gün önce muhasebeye bildirmeyi,
15-)Adres değişikliği, iştigal konusu değişikliği, kira kontratlarında değişiklik, şube açılış ve kapanış işlemleri gibi, işlem ve değişiklikleri olay gerçekleşmeden önce muhasebeye bildirmeyi, aksi halde cezai işlemlere maruz kalabileceğinizi, 16-)Bir takvim ayı içerisinde 8 bin TL. ve üzerindeki alım faturalarını açık fatura şeklinde düzenlettirmeyi, yine satış faturalarını açık fatura şeklinde düzenlemeyi, bu faturaların ödemelerini mutlaka çek, banka havalesi, EFT veya posta çeki ile yapmayı veya tahsil etmeyi, 17-)Firmanız şirket olarak (limited şirket, anonim şirket vb.) teşekkül etmişse mal ve hizmet alımlarınızda şahsi kredi kartınızı kesinlikle kullanmamayı ve kullandırmamayı, kullandığınız takdirde Kurumlar Vergisi mevzuatına göre diğer şartlarla birlikte Örtülü Sermaye niteliği kazanabileceğini, Örtülü Sermaye nedeniyle firmanızın, vergi idaresi karşısında açıklanması zor bir durumda kalabileceğini, şirket borçları ve çeşitli ödemeleri mutlaka şirket tarafından yapılması gerektiğini, 18-)Firmanız ortaklarının yakın akrabalarına, çalışanlarına, onların ve şirket ortaklarının ortak oldukları başka şirket ve kurumlara ve buna benzer ilişkili kişilere yapılan mal ve hizmet satışlarında diğer müşterilerinize uygulanan fiyat ve ücreti uygulayarak fatura düzenlemeyi, sayılan bu ilişkili kişilere emsal bedelin altında ve üzerinde yapılan
21-)Vergi Dairesi ve SGK’dan gelip sizlere tebliğ edilen resmi yazıları ve bildirim zarflarını üzerlerine tebliğ tarihini yazarak anında muhasebeye iletmeyi,
23-)İşçilerin işten çıkış tarihini olay tarihinde muhasebeye bildirmeyi, 24-)İşe aldığınız işçilerin mutlaka personel özlük dosyasını imzalamalarını ve gerekli olan belgeleri (ikametgah, nüfus cüzdan fotokopisi, diploma örneği, adli sicil kaydı, vukuatlı nüfus cüzdan örneği, sağlık raporu ve 2 adet fotoğraf ) tamamlatmayı, 25-)İstifa eden işçilerden istifa ve ibra dilekçesi almayı, 26-)İşçi çıkarmalarda işten çıkarılan işçi kusurlu ise (işe geç gelme, işe gelmeme, hırsızlık, taciz v.b) durumu mutlaka tutanakla tespit edip çıkarılan işçiye ve şahitlere imzalatmayı ve böyle bir durumun mevcudiyeti halinde mutlaka mali müşavirinizle irtibat kurmayı, 27-) Mevcut çalışan işçileriniz eve daha sonra işe girecek olan tüm işçilere aile durum bildirimi formunu doldurtup (yıl içinde aile de durum değişikliğini de) en kısa zamanda muhasebeye göndermeyi, 28-)Her ayın son iş günü SGK ödemelerinizin olduğunu, 29-)İşyerinizde vergi levhanızı, bulundurmanız gerektiğini, 30-)Yazar kasa kullanıyorsanız yazarkasa levhanızı mutlaka görünür bir yere asmayı, Unutmayınız...
45
Faaliyetlerimiz
Odamız,“Deprem Koordinasyon Toplantısı” düzenleyecek
O
damız 42. Grup Mimarlar, Mühendisler, Yapı Denetim Firmaları ve Teknik Danışmanlar Meslek Komitesi, kentteki deprem riskinin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirterek, Odamızın koordinasyonunda Valilik ve ilgili meslek odalarının da katılımıyla bir toplantı düzenlenmesi konusunda karar aldı. 42. Grup Mimarlar, Mühendisler, Yapı Denetim Firmaları ve Teknik Danışmanlar Meslek Komitesi Halil Avcı Başkanlığı’nda toplandı.
46
Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer’in de katıldığı toplantıda, Yönetim Kurulu ve Meslek Komitesi Üyemiz Tarkan Kulak ve Komite Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyemiz Naim Çetin ile Komite üyeleri Murat Dilmen, Yalçın Gürgen, Tamer Gülcan ve Yaşar Biniciovat da hazır bulundular. Toplantı sonunda yapılan açıklamada “Adana’nın deprem bölgesinde yer alması nedeniyle kentteki yapıların depreme dayanıklılığının belirlenmesi ve olası bir depreme hazırlıklı olmak amacıyla, Odamız öncülüğünde Valilik, Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı, TMOB, İnşaat Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası v.b. kuruluşlarla işbirliği yapılarak bir koordinasyon toplantısı düzenlenmesine karar verildi” görüşleri dile getirildi.
Rekabetçiliğin
desteklenmesi programı
O
damız’da gıda sektöründe faaliyet gösteren üyelerimize yönelik olarak, “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Programı” kapsamında bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Meclis Başkanımız Behiç Pakyürek, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız
Atilla Menevşe, Meclis ve Meslek Komitesi üyelerimizin de aralarında bulunduğu sektörde faaliyet gösteren üyelerimiz katıldı. Toplantıda, Dış Ticaret Şefimiz Burçin Teymen ve ABİGEM Direktörümüz Tolga Yanar, Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen ve işletmelerin dış pazarlara açılmalarına destek olmak amacıyla işletmeci kuruluş statüsünde
Ticaret Odaları’na proje hazırlama imkanı tanıyan program hakkında üyelerimize bilgi sunumunda bulundular. Etkinliğin ardından toplantıya katılan üyelerimiz projeye katılma taleplerini taahhütname imzalayarak odamıza teslim etti.
Yazarlarımız
Alesta...
Hayat dediğimiz seyrü seferde de yaptıklarımız da var, çokça yapmayı isteyip bir türlü yapamadıklarımız da... Biraz daha cesaret, rüzgara ve suya yani yaşadıklarımıza karşı, bizi daha güçlü ve farklı yapabilir.
Mehmet Özel / Danışman
H
ayat, büyülü bir yolculuk öyküsüdür; bazen dalgalı bazen de süt liman sularda tüm duygularımızla ve heyecanımızla yaşadığımız. Bu yolculuk sırasında öğrendiklerimiz ise bize zihinsel, bedensel ve ruhsal gelişimin yol haritalarını sunar, “istediğimiz ve değerini bildiğimiz” sürece... Hiç beklemediğimiz zamanlarda rüzgarlar tersine de esse, önemli olan öncelikli olarak ne kadar hazırlıklı ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle nasıl bir tecrübeye sahip olduğumuzdur. Bir yelkenlinin seyir planındaki gibi (kendimiz, şirketlerimiz, ailelerimiz için) rotamız belli mi? “Nereye, ne zaman ve nasıl gideceğiz?” Buna yön ve karar verecek(ler) kim? Yelkenlinin, yani bu güzel dünya üzerindeki seyrin, lideri olan bizler. Hiçbir koy ve hiçbir deniz birbirinin aynısı değil, hepsinin ayrı ayrı sunduğu fırsatlar, zorluklar ve güzellikler var. Yaşadığımız zamanlar da, yıllar da tıpkı böyle değil mi? Konfüçyüs’ün dediği gibi “hep yenilenen ve yinelenen” günlerden ne çok bilyeler birikti, çocukluğumuzdan bu yana yaptığımız değişik seyirlerden, ceplerimizde. Farklı coğrafyaların ve farklı kültürlerin biraraya getirdiği yaklaşık yedi milyar olan ve sayısı, sorunları sürekli artan “insanlar” arasında, geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da “rutin işleri farklı olarak” yapabilme cesaretinde olanlar, rotalarını ufkun ötesi için belirleyenler, gelişmenin ve ilerlemenin adımlarını biraz daha güçlü atacaklar. Şirketlerinin, ekiplerinin ve kendilerinin “sürekli gelişmesine ve yenilikleri keşfetme-
sine” öncülük eden liderler, gecenin karanlığında dahi yıldızlardan yön tayin ederek, ekip bilgisine değer ve yeni şeyler öğrenmeye önem vererek, hedeflerine tutku ile yol alan umutlar yaratırlar, yeni yeni limanlar aralarlar. Bilirler, kuzey rüzgarına karşı en güvenli yer neresi.
rüzgara ve suya yani yaşadıklarımıza karşı, bizi daha güçlü ve farklı yapabilir, eğer gerçekten bu yolculuktan ne istediğimizden tam olarak eminsek, sorumluluk alıp, yaşamın kontrolünü elimizde tutmayı, her bir fırtına sonrası, biraz daha iyi olmayı istiyorsak...
Onların koyları, limanları anlamlıdır, mutlaka bir nedeni vardır herbirinin. Birlikte hep yeni bir limana daha demirleme hedefi ile seyire devam edersiniz: Bazen dümencisinizdir bazen de kaptan ama yelkenliyi selametle bir yerden yepyeni bir yere götürecek “o fark yaratan” ekiptensinizdir.
Seyrimiz nereye ve ne kadar sürecek olursa olsun, olası her türlü fırtınaya karşı “Alesta” (hazırlıklı) olmamız, gerek seyir güvenliğimiz gerekse de hedeflerimizi adım adım gerçekleştirebilmemiz açısından farklılık yaratacaktır.
Hayat dediğimiz seyrü seferde de yaptıklarımız da var, çokça yapmayı isteyip bir türlü yapamadıklarımız da... Biraz daha cesaret,
2012’de rüzgarlarınız, yıldızlarınız ve sevinçleriniz bol olsun... İşinizde ve özelinizde liderlik yapacağınız tüm gemiler her türlü şarta (kriz, fırsat, vb) “Alesta” olsun...
47
Faaliyetlerimiz
Adana Heyeti Ankara’da görüşmelerde bulundu
U
laştırma Bakanı Binali Yıldırım, Adana Şakirpaşa Havaalanı’ndaki uçuş emniyetini tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle bazı inşaatların mühürlenmesiyle yaşanan soruna kısa sürede çözüm getirileceğini söyledi. Aralarında Em-
niyet Müdürlüğü binasının da bulunduğu 138 binanın yıkılmasını gündeme getiren, “Uçuş Mania Planı’ ihlaliyle ilgili Hüseyin Avni Coş başkanlığındaki; Adana milletvekilleri ile aralarında Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer’in de yer aldığı iş, ticaret ve sanayici örgütlerinin temsilcilerinden oluşan bir heyet Ankara’ya giderek Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile görüştü.
Adana Heyeti’nin ilk ziyareti Ulaştırma Bakanlığı’na gerçekleşti. Vali Hüseyin Avni Coş ve Seyhan Belediye Başkanı Azim Öztürk, sorunun çözümü için Adana Şakirpaşa Havaalanı pistinin
İnşaat sektörünün sorunları 48
Adana’nın sorunudur
Y
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, yaklaşık 200 farklı sektörü harekete geçirme gücüne sahip olması bakımından kent ekonomisinin lokomotifi kabul edilen inşaat sektörünün Adana’da yaşadığı sıkıntıların her alanda son derece olumsuz yansımalarda bulunduğunu söyledi. İnşaat sektörünün son yıllarda Adana’da yaşadığı sorunların giderek boyutlanarak içerisinden çıkılması zor bir noktaya ulaşması, konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşları bir araya getirdi. Adana Müteahhitler Birliği’nin ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya Odamızın yanı sıra, Adana Sanayi Odası, Adana Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği, Adana Genç İşadamları Derneği, Anadolu Girişimci İşadamları Derneği, Adana Sanayici ve İşadamları Derneği, Adana Yapı Müteahhitleri Derneği, Adana Yapı Denetim Kuruluşları Birliği ile TMMOB’a bağlı İl Koordinasyon Kurulu, Adana İnşaat Mühendisleri Odası, Adana Mimarlar Odası, Adana Şehir Plancıları Odası, Adana Jeoloji Mühendisleri Odası, Adana Makine Mühendisleri Odası, Adana Elektrik Mühendisleri Odası, Adana Harita Mühendisleri Odası, Adana Peyzaj Mimarları Odası’nın başkanları ve yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Kurum ve kuruluşların yetkilileri tarafından toplantıda yapılan konuşmalarda, sektörün yaşadığı sorunların çözümü konusunda bir ışık görülmediği belirtilerek, birlik ve beraberlik içerisinde hareket edilmediği müddetçe kent ekonomisinin kaosa sürükleneceği kaydedildi. Toplantının ardından 19 kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütü adına bir açıklama yapan Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, yüzlerce sektöre mal ve hizmet üretiminin yanı sıra, istihdam yaratma imkanıyla da ülkemizin kanayan yarası olan işsizliğin çözümüne en büyük katkıyı sunan, sosyo-ekonomik refahın göstergesi konumundaki inşaat sektörünün, çoğu genel mevzuattan ve imar yönetmeliklerinden kaynaklanan nedenlerle sancılı bir süreç yaşadığını belirterek, bu sorunlara acil çözüm beklentisi içerisinde olduklarını vurguladı. Yaşanan sorunların, inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların yanı sıra, belediyelerin de elini kolunu bağladığını, belediyelerin inşaat firmaları ve müteahhitlere ruhsat veremediklerini vurgulayan Ali Gizer, “Kuzey Adana’da uzun yıllardır gerek kamu, gerekse özel şahıslar tarafından inşaa edilen çoğu konut olmak üzere aralarında hastaneler ve
bir kilometre uzatılması önerisinde bulundular. Başkanımız Ali Gizer de görüşmede, mania alanından dolayı kentteki inşaat sektörünün kilitlenme noktasına geldiğini ifade ederek, “İşsizlik konusunda büyük sıkıntılar yaşayan Adana, bu kez de inşaat sektöründeki sıkıntılarla boğuşmak durumunda kalıyor. Kent ekonomisinin hareketlenmesi, işsizliğin en alt seviyeye indirilmesi için sorunun mutlaka ve kısa sürede gidilmesi gerekiyor” diye konuştu. Bakan Binali Yıldırım da pistin uzatılmsı önerisine sıcak baktığını belirterek, “Bu sorunun çözümü için elimden gelen herşeyi yapacağım” dedi. Adana Heyeti’nin Ankara’daki ikinci durağı ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu. Çelik ile yapılan görüşmede de Sendikalar Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin işçiyi olduğu kadar, işvereni de koruyacak nitelikte olması önerisinde bulunuldu.
okulların da yer aldığı binlerce yapının bu kararla birlikte “kaçak- durumuna düşürülmesi ve imar yönetmeliği ile diğer yasal mevzuat gerekçe gösterilerek kentteki çok sayıda inşaatın mühürlenmesi ve ruhsat verilmemesi tam bir kara mizah örneğidir” dedi. İnşaat sektörünün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonominin can damarı olduğunu, bir inşaatın başlangıcı ile bitimi arasındaki sürecin yaklaşık 200 farklı ve alt sektörü direkt ilgilendirdiğini ifade eden Gizer sözlerini şöyle sürdürdü: “İnşaat sektörünün gayri safi milli hasıla içerisindeki direkt payı yüzde 6, endirekt payı ise yüzde 33’dür. Sektörün istihdama olan katkısı ise yüzde 15 dolaylarındadır. İnşaat sektörü, Türkiye’nin yıllardır temel sorunlarından birisi olan istihdam yaratma konusundaki performansıyla da ön plana çıkmaktadır. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon kişi sektörden ekmek yemektedir. İnşaat sektöründe işlerin durmasıyla birlikte Adana’daki işsizlik oranının yüzde 25’li rakamlara kadar tırmanması yaşanan olumsuzlukların somut bir göstergesidir. İnşaat sektöründeki sorunların görüşüldüğü ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bu toplantımıza katılan 19 kurum ve kuruluşumuzun yetkilileri tarafından sektördeki sıkıntıların çözümü bakımından güçbirliğiyle hareket edilmesi kararı alınmıştır. İnşaat sektörünün sorunlarının aynı zamanda direkt olarak Adana’nın sorunları olduğu düşüncesiyle bundan böyle birlikte hareket edilerek, Ankara’da da bu sorunların takipçisi olunacaktır. Yaşanan sıkıntılarımızı en üst düzeyde gündeme taşıyabilmek adına gereken tüm temas ve girişimlerde bulunulacaktır. Sektörün tıkanmasına yol açan bu sorunların ilgili mevzuatta akıl ve mantık sınırları içerisinde gerçekleştirilecek olan ve konuyla ilgili her kesimin beklentilerini karşılayabilecek hükümler içeren küçük değişikliklerle aşılmaması konusunda bir engel olduğuna inanmıyoruz.”
Faaliyetlerimiz
Odamız’dan sahtecilik olayları
konusunda
Y
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, bazı kişilerin, çeşitli yöntemlerle ellerine geçirdikleri şirket çeklerini çoğalttıktan sonra, ciro edip piyasaya sürerek dolandırıcılık gerçekleştirdiklerini bildirerek üyelerimizi uyardı. Yönetim Kurulumuz adına bir açıklama yapan Başkanımız Ali Gizer, özellikle son dönemde üyelerimizin sahte ya da kopyalanmış çek şikayetlerinin arttığını söyledi. Üyelerimizin alışveriş ya da iş yaptıkları kişilerden söz konusu işleme ait çekin aslını almaları gerektiğini belirten Ali Gizer sözlerini şöyle sürdürdü: “Üyelerimizden gelen şikayetler üzerine bazı dolandırıcıların, ellerine geçirdikleri çeklerin aslına yakın şekilde kopyalarını alıp, ciro ederek piyasaya sürdüklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Söz konusu dolandırıcıların farklı yöntemler de uyguladıkları, çeklerin kopyalanarak aynı seri numarasıyla birkaç ayrı yerde kullanılması, ya da normal çeki faks yoluyla ulaştırıp, ardından da iptal edilmesinin yoğunlukta olduğu
uyarı!
da duyumlarımız arasında yer almaktadır. Bu durum üyelerimizin mağduriyetlerine yol açtığı gibi güvensizlik ortamının doğmasına da neden olmaktadır. Böylesine durumlarla karşılaşan üyelerimizin, cirolu çekleri alırken dikkatli olmaları, kendilerine verilen çekin doğruluğunu, çek sahibi firma ya da kişinin güvenilirliğini mutlaka teyit etmeleri, çekin aslını alıp, firma ya da kuruluşu soruşturmadan mal teslimi yoluna gitmemeleri gerekmektedir. Üyelerimizin çekle alışverişlerde titiz ve sorgulayıcı olmaları daha sonra karşılaşabilecekleri mağduriyetlerinin önlenebilmesi bakımından son derece önem taşımaktadır.” Başkanımız Ali Gizer, üyelerimize ve vatandaşları ATM’lerde yaşanan kopyalama olayları konusunda da uyardı. Dolandırıcıların özellikle ATM’lere tuzak kurduklarını, ikinci bir kamera aracılığıyla buradan işlem yapanların isimlerini ve kart numaralarını alarak, ellerine geçirdikleri bu kart bilgilerini kopyalama yoluna gittiklerini belirten Gizer, şunları söyledi:
“ATM’lerde işlem yapmak isteyen yaşlı ve saf bazı vatandaşlarımıza farklı yöntemlerle tuzak kurduktan sonra yardım etme bahanesiyle de yaklaşan kötü niyetli bu kişiler sonradan telafisi mümkün olmayan üzücü olaylara yol açmaktadırlar. Bu gibi durumlarda güvenlik güçlerimize olduğu kadar vatandaşlarımıza da görev düşmektedir. Vatandaşlarımız bu gibi kişilerin oyunlarına gelmeyecek şekilde uyanık olmalıdırlar. Vatandaşlarımızın kötü niyetli bazı kişilerin oyunlarına gelmemek için dikkat etmeleri gereken bir diğer konu da, alışverişleri sırasında POS cihazına yakın olmaları, kredi kartlarını hiçbir zaman gözlerinden kaybetmemeleri ve farklı bir yere götürülmesine de izin vermemeleridir. Hayatlarını alınteri dökmeden, ağlarına düşürdükleri masum kişilerin üzüntülerine yol açıp, dolandırıcılık yöntemiyle paralarını alarak sürdürmeye alışan acımasız kişilerin amaçlarına ulaşamamaları ve adalete teslim edilmeleri konusunda toplumun tüm kesimlerine görev düştüğü de hiçbir zaman unutulmamalıdır.”
Sırbistanlı işadamları Adana’da
A
yatırım imkanlarını araştırıyor
nadolu Girişimci İşadamları Derneği’nin (AGİD) konuğu olarak Adana’ya gelen ve gıda, tarım ve hızlı tüketim mamülleri sektöründe faaliyet gösteren Sırbistanlı işadamları Odamızı ziyaret etti. Sırbistanlı işadamları Adana’daki yatırım imkanları hakkında bilgi alışverişinde bulundu. Başkan Vekilimiz Mehmet Şahbaz, Yönetim Kurulu üyelerimiz Naci Heybeli ve Genel Sekreterimiz Ahmet Nevruz’un karşıladığı Sırbistanlı işadamları Bozidar Vujacic, Mirko Vincetic, Senad Jusoviç, Kenan Juzoviç, Dragan Rajoviç, TUSKON Sırbistan Temsilcisi Nedzad Kacapor ve gazeteci Liljana Bukvic Adanalı işadamlarıyla daha fazla ticaret yapabilmek için kente geldiklerini ifade ettiler. Düşük düzeyde seyreden Sırbistan-Türkiye ticari ilişkilerinin bu ortamda daha da güçlenmesinin çok önemli olduğunu belirten Başkan Vekilimiz Mehmet Şahbaz da, “Gerek
ihraç ve ithal edilen ürünler bazında, gerekse üretim olanakları ve yatırım imkanları bakımından ülkelerimiz karşılıklı büyük potansiyele sahip. Ancak veriler ticari ilişkilerimizin olması gerekenden çok düşük olduğunu göstermekte. Bu nedenle işbirliğimizi artırmak için bir an önce karşılıklı yeni girişimlerde bulunmalıyız” dedi.
Çukurova bölgesinin tarımsal üretim, gıda, makine, mobilya, inşaat, yeraltı zenginlikleri, enerji potansiyeli ve iklim koşulları gibi bir çok konuda Türkiye geneline oranla daha çok avantajlı yapıya sahip olduğunun altını çizen Şahbaz, “Bölgemizdeki bu olumlu yapının, Sırbistan ile ticari işbirliğine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum” diye konuştu.
49
Faaliyetlerimiz
ÇKA desteklerinden mutlaka yararlanılmalı
Üyelerimizi Çukurova Kalkınma Ajansı’nın hibe ve destek programlarından nasıl 50 yararlanabilecekleri yönünde bilgilendirdik.
Ç
ukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) Genel Sekreteri Veysel Parlak, yaklaşık üç yıldan bu yana hizmet veren kuruluşun, kredi ve desteklerden yararlanma koşullarının daha da iyileştirildiğini belirterek, ‘’2011 mali destek miktarı 27 milyon TL’ye yükseltildi. Bunun yanında, firma ve kuruluşlarımızın destek ve hibe programlarından en etkili şekilde yararlanabilmesine dönük çeşitli iyileştirmeler sağlandı. Herkesin bu desteklerden yararlanması için çaba harcaması gerekiyor’’ dedi. Adana’nın ekonomik potansiyelinin en iyi şekilde kullanılarak, Türkiye sıralamasındaki gerçek yerini alabilmesine yönelik çalışmalar yürüten Odamız, üyelerimizi Çukurova Kalkınma Ajansı’nın hibe ve destek programlarından nasıl yararlanabilecekleri yönünde bilgilendirdi. Odamız Meclis Salonu’nda gerçekleşen ve yoğun katılıma sahne olan toplantıda konuşan Yönetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, ekonomik anlamda sınırların birer birer ortadan kalmasıyla hızla globalleşen dünyada, uluslararası ticaretin arttırabilmesi ve işletmelerimizin uluslararası rekabette avantajlı bir pozisyon alabilmeleri için etkin bir destek mekanizmasının gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Başkanımız Ali Gizer, Çukurova Kalkınma Ajansı’nın kurulmasından bu yana geçen kısa
sürede sosyal ve iktisadi program destekleriyle, bölgemizdeki kurumlar, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve birçok işletmeye önemli hibe destekleri sağlandığına işaret ederek, ‘’Türkiye ekonomisinde tarihinden beri en önemli merkezlerinden biri olan Adana’nın, proje ve destek mantığının en doğal sonucu olarak- iyinin desteklenmesiprensibi kapsamında ilimizin öncelikle ve özellikle desteklenmesi akılcı olacaktır. Adana Türkiye ekonomisine kazandırdığı onlarca büyük iktisadi işletme ve şirketler grubunun yanında, sağladığı büyük katma değerle de desteklenmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Bu bağlamda Çukurova Kalkınma Ajansı tarafından sunulan destek hizmetlerinin çeşit ve miktar bakımından artırılması gerekmekle birlikte, işletmelerimize ve kurumlarımıza da, daha fazla sayıda, daha nitelikli projeler üreterek bu sürece destek verme görevi düşmektedir’’ dedi. Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Veysel Parlak da konuşmasında, Adana ve Mersin için 2011-2012 yıllarında kullanılmak üzere ayrılan mali destek miktarının 27 milyon TL olduğunu söyledi. Toplam hibenin en büyük payı olan 17 milyon TL’nin işletmelerin kullanımına tahsis edileceğini ifade eden Parlak konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Bu yıl desteklenen hedef sektörler; tarım ve gıda imalatı, makine ve metal eşya imalatı ve ülkemizde üretimi olmayan imalat sanayi ürünlerinin üretimi olarak belirlendi. İşletmelere sağlanan destek miktarı önceki programlarda işletme başına yüzde 40 ve 400.000 TL iken yeni programda oran ve miktar yüzde 50 ve 500.000 TL’ye yükseltildi. Projelerini kendi imkanlarıyla yapabilecek olan işletmelerin kapsam dışına alınması taleplerini karşılamak amacıyla destekten yararlanabilecek işletmeler için bilanço büyüklüğünün 25 milyon TL’den küçük olma olarak revize edildi. Böylece desteklerin büyük işletmeler yerine desteğe daha çok ihtiyaç duyan küçük ve orta büyüklükte işletmelere yaygınlaştırılması sağlanması hedeflenmiştir. Sosyal kalkınma kapsamında sunulan ve kar amacı gütmeyen kurum ve kuruluşların kullanımına da 10 milyon TL hibe tahsis edildi ve sunulan projelere sağlanan destek oranı yüzde 85’ten yüzde 90’a çıkartıldı. Çukurova Kalkınma Ajansı olarak Adana ve Mersin’deki işletmelerimizin rekabet gücünün arttırılmasına yönelik her türlü kolaylığı sunmak için olağanüstü çaba gösteriyoruz. Bu hibe programlarından yararlanılmasının tek koşulu, yapılacak işin çok iyi şekilde projelendirilmesidir. Ajansımıza gelen projeler, destek miktarına göre üstten alta doğru sıralanarak desteklenmektedir. Dileyen herkes bizlere ulaşarak, proje hazırlama eğitimlerimize katılabilir.’’
Faaliyetlerimiz
‘Türk otomobil üretiminin
merkezi Adana olmalı’
Y
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, planlama aşamasında bulunan yerli otomobil üretimi projesi kapsamında en uygun bölgenin Adana olduğunu söyledi. Başkanımız Ali Gizer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen “Yerli Otomobil Üretim Projesi”nin, Adana için büyük önem taşıdığını ifade etti. Adana’nın, sahip olduğu köklü sanayi kültürü ve altyapısıyla bu projeye evsahipliği yapabilecek potansiyeli bulunduğunu dile getiren Ali Gizer, “Yerli otomobil projesinin Adana’da hayata geçirilmesi Türkiye için de en rantabl yatırım olanağını beraberinde getirecektir” dedi. Yönetim Kurulumuz adına yaptığı açıklamada, Adana’nın yatırımlar konusunda müthiş bir altyapısı bulunduğuna işaret eden Ali Gizer şu görüşlere yer verdi: “Adana, Türk sanayisindeki geriye dönük deneyim ve başarısını tekrar hayata geçirmenin
arayışı içerisindedir. Yerli Otomobil Üretim Projesi de kentimiz için büyük bir fırsattır. Bölgemiz, uluslararası büyüklükteki İskenderun, Yumurtalık ve Mersin limanlarını bünyesinde barındırmaktadır. Limanlardan, Adana’da üretimi yapılabilecek yerli otomobillerin dünyanın her noktasına kolaylıkla ihraç edilebilmesi mümkündür. Buna, hava, kara ve demiryolu ulaşım ağını da eklediğimizde, rantabl bir yatırım için en önemli unsurların Adana’da bir arada toplandığını rahatlıkla görebilmekteyiz. Tüm bu özelliklere, otomotiv üretiminde Türkiye’yi dışa bağımlı hale getiren kaporta sacının hammaddesi konumundaki krom rezervlerini de eklemek durumundayız. Bu projenin Adana’da hayata geçirilmesi, işlenmeden yurtdışına ihraç ettiğimiz, işlendikten sonra ise oldukça yüksek miktarlardaki paralarla tekrar ithal ettiğimiz kromun işlenmesi sürecini de beraberinde getirecektir. Bugün için otomobil üretiminin ülkemizdeki merkezi olan Körfez bölgesi artık tıkanma noktasına gelmiştir ve yerli
otomobilin getireceği yükü taşıyamayacaktır. Bu nedenle özellikle Temsa gibi otomotiv alanında başarılı bir örneği de bünyesinde barındıran Çukurova, gerek yatırım, gerek altyapı, gerekse de otomotiv yan sanayisi ile yerli otomobilin üretiminde müthiş bir potansiyele evsahipliği yapmaya hazır durumdadır. Adana’da otomotiv yan sanayi sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda firmanın, günümüzde birçok ülkeye ihracat yapıyor olması da bu konudaki öngörülerimizin doğru olduğunu zaten ortaya koymaktadır” Türkiye’nin ilk yerli otomotiv üretim üssünün seçilmesi sürecinde istihdam alanında yaşanan sorunların da dikkate alınması gerektiğine dikkat çeken Ali Gizer, “Üretim üssünün Adana’ya kurulması, mevcut fabrikaların yanı sıra, yan sanayi sektöründe oluşturacağı potansiyelle istihdam sorununun çözümüne yönelik önemli bir hamle niteliği taşıyacaktır” görüşlerini de dile getirdi.
‘Gençlerin görüşlerine ihtiyacımız var’
Genç girişimcilerinin fikirlerinin hayata geçirilebilmesi için oluşturulan kurulun önemine değinen Başkanımız Ali Gizer, Genç Girişimciler Kurulu’nun yapacağı çalışmaların Adana Ticaret Odası Yönetim Kurulu’na tavsiye niteliği taşıyacağını belirterek, “Düşünce ve fikirleriniz Odamız Yönetim Kurulu’na sunulduktan sonra değerlendirilecek ve uygulanma şansı bulunanlar hayata geçirilecektir” diye konuştu.
Y
önetim Kurulu Başkanımız Ali Gizer, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından oluşturulan
ve Adana’da da Odamızın koordinatörlüğünde yürütülen Genç Girişimciler Kurulu’nun üyeleriyle bir araya geldi.
Gizer, “Bireysel olarak ne kadar başarılı ve çalışkan olursanız olun amacınıza ulaşmanız tam olarak mümkün değil. Örgütlü azınlık, örgütsüz çoğunluğu her zaman yönetmiştir. Öncelikle ortak hareket edip, sorunları hep birlikte tespit etme yoluna gidilmesi ve çözüm üretilinceye kadar takipçisi olunmalıdır. Genç Girişimciler Kurulu’nun oluşturulmasındaki birinci etken, genç beyinleri üretimin içine çekmek, yeni bir vizyon yaratmaktır. Amacımız, daha güzel, daha yaşanabilir bir Adana. Bu amaç doğrultusunda çalışacak, Adana’yı hak ettiği noktalara birlikte taşıyacağız. Bu yol haritasıyla çözemeyeceğimiz sorun olmaz” dedi.
51
Meslek Komiteleri
Tekstil sektörünün
önü açılmalı
Odamız 1. Grup Pamuğun Çırçırlanması ve Mensucat Hammaddeleri Tacirleri Meslek Komitesi, sektörde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin görüşlerini değerlendirdi.
O
damız 1. Grup Pamuğun Çırçırlanması ve Mensucat Hammaddeleri Tacirleri Meslek Komitesi üyeleri Çukurova’nın en önemli ve köklü sektörü olan tekstilin dünü ve bugününü değerlendirdi.
52
Adana Ticaret Odası Dergisi’nin sektörün içerisinde bulunduğu son duruma ilişkin sorularını yanıtlayan Komite Başkanı Uğur Büyükkantarcı, Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Kemal Şigan, Yönetim Kurulu Üyemiz Naci Heybeli ve Selahattin Usanmaz, Adana’nın; Türk sanayisinin başkenti konumuna yükseldiği 1950’li yıllar ile bugünkü süreç arasındaki farkın uygulanan politikalardan kaynaklandığı görüşünde birleştiler.
Meslek Komitesi üyelerimizin sektörlerine ilişkin yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
Adana’da üretilen tekstil ürünlerinin Türkiye’nin birinci ihraç kalemi olmasına kadar ulaşmıştır.
Adana’nın Türk tekstilindeki önemi nedir? Tekstil, pamuğun ekimi için en uygun bölge konumundaki Çukurova’yı 1950’li yıllardan itibaren ön plana çıkarmıştır. Bu çıkış, Adana’yı bir anda tekstil işletmelerinin bacalarının tüttüğü kente dönüştürürken, başta Doğu ve Güneydoğu bölgeleri olmak üzere çok sayıdaki işsiz vatandaşın da iş umudu haline getirmiştir. Nitekim, bir anda büyük sanayi kuruluşları art arda kurulmuş, binlerce işsiz Adana’ya akın etmiştir. Bu süreçte, öncelikle Sabancı Holding’e ait Bossa fabrikaları kurulmuş onu da Milli Mensucat, Güney Sanayi, Özbucak, Mensa, Paktaş, Berdan ve Yidaş izlemiştir. Bu gelişme,
Sektör ne zaman kriz sinyalleri verdi? Adana’nın tekstil sektöründe yakaladığı ivme, Bursa, Denizli, Uşak, Gaziantep gibi illerdeki yeni yatırımlarla Türkiye’ye yayıldı. Bu yayılma, işin kökeninden gelmeyen işadamlarının da sektöre girişiyle dengenin yavaş yavaş bozulmasına neden oldu. Tekstildeki ödeme vadelerinin uzun olması, yeni girişimcileri rehavete sürükledi ve bu plansız gidişten dolayı iflaslar yaşandı. 1980’lerden 1995’e kadar düzenli işleyen ve sürekli büyüyen, kazandıran tekstil, 2001 yılındaki ekonomik krizle birlikte en fazla batışın yaşandığı sektör haline geldi.
Meslek Komiteleri bağlı olarak sanayisindeki üretim yapısı da uzun vadede değişmelidir. Tekstil ve hazır giyim sanayisinde ihracat ve üretim artışı sürdürülürken, uzun vadede ihracatın tekstil ve konfeksiyon ürünlerine olan bağımlılığının azaltılması, katma değeri yüksek ve ileri teknoloji içeren yeni ihraç ürünlerini ekonomiye kazandırmak için yeni yatırım imkanlarının zorlanması gerekmektedir. Teşvik sistemi Adana’yı nasıl etkiledi? Son 10 yıl içerisinde çıkartılan teşvikle ilgili yasalarda, belirli illere teşvik tanınırken, aynı statüdeki bazı iller teşvik dışında bırakılarak siyasetin ön planda tutulduğu gözlenmiştir. Bu teşvikler, illerin sayısı hızla artırılarak genişletildiğinden. bazı illere hiç yatırım gitmezken, çok az sayıdaki ilde gelişmeler sağlanabilmiştir. Örneğin, 2. bölgedeki TR 62’de yer alan Adana ve Mersin’in; yakın çevresindeki Osmaniye ve Hatay’ın 3., Şanlıurfa ve Adıyaman’ın 4. bölgelerde yer almaları bu yöndeki adaletsizliğin vurgulanması bakımından çarpıcı örnekleri oluşturmaktadır.
Tekstil sektörünün önünün açılabilmesi için neler yapılmalı? Verimli topraklarındaki pamuk ile ön plana çıkarak tarıma dayalı sanayinin hammaddesini hem üreten, hem işleyen, hem de dış dünyaya pazarlayan Adana, Türkiye’yi de saran ekonomik krizin faturasını en ağır şekilde ödüyor. Kent ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tekstil sektöründe, pamuk ekim alanının her geçen yıl daha da daralmasıyla başlayan sıkıntı, küresel krizin etkisiyle dip noktasına erişmiş durumdadır. Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde, tekstil üretimi yapan fabrikalardan bir bölümü, krize karşı dayanamadı ve kapanmak durumunda kaldı. Diğerleri de, ücretsiz izin, işçi azaltma yöntemleriyle ayakta kalabilmenin hesaplarını yaptı. Yaşanan kriz, sektördeki sıkıntıları da ayrıntı haline getirmiştir. Teknolojik gelişmelere rağmen, tekstil sektöründeki emek yoğun yapısı hâlâ devam etmiştir. Bu nedenle, işgücü maliyeti yüksek olan AB ülkeleri ile sanayileşmiş ülkeler el emeğinin ucuz olduğu ülkelerde kendi tekstil ürünlerini kullandırarak, fason üretimine gitmektedirler. Türkiye’nin de katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşması daha uygun olacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin ihracat yapısı ve buna
Yeni teşvik sisteminde bölgelere göre farklı oranlarda kurumlar ve gelir vergisi indirimleri, SSK primi işveren hissesinin Hazine tarafından karşılanması, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti gibi teşvik araçlarından yararlanılabilmesi imkanı getirilmiştir. Dolayısıyla bu anlamdaki farklılıklar Adana ve çevresindeki illere verilen teşvikler bakımından yine uçurumlar yaratmıştır. Bu nedenle yatırım düşüncesinde olan işadamlarının Adana yerine, teşviğin katlanarak uygulandığı çevre illere
gitmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Yatırımlar zorunlu olarak teşviğin fazla olduğu kentlere yöneleceğinden, komşu illerden az teşvik alanın gerilememesinin imkanı yoktur. Bu anlamda adaletsizlik sadece yatırımların kent değiştirmesiyle sınırlı kalmamaktadır. Fazla teşvik alan illerle az teşvik alan iller arasında farklı maliyetlere yol açıldığından, mevcut tesisler açısından da son derece önemli bir haksız rekabet ortamına yol açmaktadır. Bunun en somut örneğini günümüzde yaşıyoruz. Çünkü teşvikten yararlanmak isteyen sanayicilerimiz, Adana Organize Sanayi Bölgesi yerine, 90 kilometre uzaklıktaki Osmaniye’yi tercih ediyor. Bu haksız rekabet, yatırımcı arkadaşlarımızın her gün en az 200 kilometre yol katetmesine neden oluyor. Bunun yanında, istihdam konusunda da, Adana’da işsizlik artarken, Osmaniye’de çalışacak işçi bulunamıyor. Teşvik, Adana’nın ekonomik dengesinin alt-üst olmasına neden olmuştur. Kayıtdışının sektöre etkileri nelerdir? Kayıtdışı ekonominin ve kayıt dışı istihdamın önlenebilmesi için tekstil ve konfeksiyon sektörünün en büyük sorunu olan ve yüzde 75’lere vardığı düşünülen kayıt dışı faaliyetleri asgariye indirmek zorunludur. Faturasız ve düşük faturalı satışları önlemek, yanlış beyan ile yapılan kaçak ithalatları azaltmak, dolayısıyla haksız rekabeti önleyebilmek, KDV gelirlerini arttırabilmek ve Maliye’nin denetimini perakende satışlarda yoğunlaştırmak için KDV oranlarının pamukta olduğu gibi tüm elyaflarda yüzde 1; iplik, kumaş, konfeksiyon üretim aşamalarında yüzde 4; perakende satışlarda ise yüzde 15 olarak uygulanmalıdır.
53
Meslek Komiteleri Kayıtlı istihdamın ve kayıtlı ekonominin ve ihracatımızın teşvik edilmesi için gerçek imalatçı şirketlerin ödedikleri SSK primlerinin yüzde 50’si ve ödedikleri enerji giderlerinin yüzde 50’si, gerçek imalatçı şirketlerin ödeyeceği gelir ve kurumlar vergisi, stopaj ve KDV’den mahsup edilmelidir. Önümüzdeki yıllarda iplikçilik, tekstil terbiyesi, yuvarlak örmecilik başta olmak üzere tekstil sektöründe yeni işletmelerin kurulması ve salt kapasite artırıcı yatırımlar teşvik edilmemelidir. Ancak, kalite artırıcı, prodüktiviteyi artırıcı, darboğaz giderici, enerji ve hammadde tasarrufu sağlayıcı, çevreyi koruyucu, ürün çeşitliliği sağlayıcı, vb modernizasyon ve yenileme yatırımları ile AR-GE ve hizmet içi eğitim üniteleri oluşturma yatırımları bölge farkı gözetmeksizin, öncelikle ve en yüksek oranlarda teşvik edilmelidir.
54
İhracatın tekstil ve konfeksiyon ürünlerine olan bağımlılığının azaltılması, katma değeri yüksek ve ileri teknoloji içeren yeni ihraç ürünlerini ekonomiye kazandırmak için yeni yatırım imkanlarının zorlanması gerekmektedir. Girdi maliyetleri ne durumda? Tekstil ve sektörünün çok önemli sorunlarından biri de enerjidir. Uygulama yönüyle enerji fiyatlarımız çok yüksektir. Türkiye’de elektrik enerjisi fiyatlarının günlük saatler itibariyle yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Elektriğin çok kullanıldığı saatlerde sanayiye enerji yüksek fiyattan, çok az kullanıldığı saatlerde ise düşük fiyattan verilmelidir. Böylece şu anda sıkıntıda olan tekstil sektörü 3 vardiya yerine 2 vardiya çalışıp, akşam vardiyalarını iptal edebilirler. Bugün Avrupa’da uygulanan bu sistem, enerji sıkıntısı çeken Türkiye’de de uygulanmalıdır. Ayrıca, Uzakdoğu ülkeleri ile eşit koşullarda rekabet ortamının olmaması sektöre büyük darbe indirmiştir. Bu ülkelerde düşük ücrette kayıtdışı işçiliğin olması, küçük yaştaki çocuk işçilerin
çokluğu, hammadde girdilerinin yanında sektörün en önemli maliyetini oluşturan elektrik birim fiyatlarının ülkemize oranla makul düzeylerde olması gibi nedenlerle sektörü bu ülkelerden gelen ürünler ile rekabet edemez hale getirmiştir. Bu nedenle Uzakdoğu ülkelerinden gelen ürünlere yönelik önlem alınması ve sektöre dış pazarlarda rekabet edebilecek ortamlar yaratmak için SSK ile vergilerde kolaylık sağlanması ve bunu yanında elektrik birim fiyatında makul düzeylerde çekilmesi gerekmektedir. Diğer ülkelerle nasıl rekabet edilebilir? Tekstil sektörü, çevre ekolojisi başta olmak üzere üretim ve insan ekolojisi konularında standartlar çıkarmaya çalışan Almanya gibi ülkelerin ve Avrupa’nın koyduğu kota, anti-damping, yeşil nokta, EKO-TEX, Azo Boyarmadde engellerini nasıl aşacağını sistematik ve bilimsel yaklaşımlarla çözmek zorundadır. Çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen ürünlere yönelilmeli ve gerekli testlerin yapılabildiği kontrol laboratuvarlarının sayısı ülke genelinde artırılmalıdır. Bu çerçevede, Çukurova Üniversitesi bünyesinde bölgeye ve çevre illere (Mersin, K.Maraş, Gaziantep, Hatay başta olmak üzere) hizmet verebilecek bir Bölgesel Eko-Tex Laboratuvarı hızla kurulmalıdır. Sektördeki organize eksikliğini giderecek yeni, etkin, tek merkezden kontrol, yönlendirme ve politika üretme yoluna gidilmeli ve bu amaçla gerekli altyapı çalışmalarını gerçekleştirecek ve hızlı koordinasyonu sağlayacak ya doğrudan Başbakanlığa bağlı Tekstil-Konfeksiyon Müsteşarlığı ya da bir Tekstil Bakanlığı kurulma-
lıdır. Yeni bir bakanlık kurulması istenmiyorsa, çeşitli bakanlık ve müsteşarlıklar bünyesinde bulunan tekstil ile ilgili alt birimler bir Devlet Bakanlığı bünyesinde bir araya getirilmelidir. Bu bakanlığın koordinasyonunda, tekstilin çeşitli alt sektörlerinin, üniversitelerin ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katılımlarıyla hemen uzun vadeli bir Türk Tekstil ve Konfeksiyon Politikası tespit edilmeli ve buna uygun olarak kısa, orta ve uzun vadeli planlar oluşturulmalıdır. Tekstil sektörünün markalaşmaması nedeniyle, düşük fiyat ve kalitede olan Uzakdoğu ürünleri ile rekabet etmesi mümkün olmamaktadır. Bu çerçevede, sektörün daha kaliteli ürünler ile markalaşmalarını sağlamak için devlet politikası belirlenmeli ve şirketler bu yönde hazırlanmalıdır. Adana firmalarının ürünlerini daha iyi şekilde sergileyebilecekleri ve gelen müşterileri görselliği ile etkileyecek ‘Adana Textilkent’ kurulmalıdır.
Odamız’dan KOBİ’lere Hizmet
ABİGEM’den
KOBİ’lere 3 boyutlu tasarım hizmeti Adana ABİGEM’in, küreselleşme ve değişen ekonomik koşullar içinde iş dünyasında yüksek teknolojinin KOBİ’ler bazında yoğunluklu kullanımına yönelik olarak kurduğu, “3 Boyutlu Modelleme, Endüstriyel Tasarım ve Hızlı Prototipleme Merkezi” hizmete başladı. 56
O
damız bünyesinde faaliyet gösteren Adana ABİGEM, bölgemizdeki KOBİ’leri 3 Boyutlu Modelleme, Endüstriyel Tasarım ve Hızlı Prototipleme Merkezi ile işbirliğine davet etti. Adana ABİGEM’in, küreselleşme ve değişen ekonomik koşullar içinde iş dünyasında yüksek teknolojinin KOBİ’ler bazında yoğunluklu kullanımına yönelik olarak kurduğu, “3 Boyutlu Modelleme, Endüstriyel Tasarım ve Hızlı Prototipleme Merkezi” hizmete başladı.
Adana ABİGEM Direktörü M. Tolga Yanar
Adana ABİGEM Direktörü M. Tolga Yanar, sürekli kendini yenileyen ve neredeyse takip edilmesi olanaksız hale gelen teknolojik gelişmelerden Adanalı KOBİ’lerin de mutlaka yararlanması gerektiğini, kurulan merkezin bu anlamda büyük bir boşluğu dolduracağını söyledi. Her KOBİ’nin mutlaka AR-GE ile rekabet avantajını kullanarak hızlı gelişimi takip etmek zorunda olduğunu belirten M. Tolga Yanar, 3 Boyutlu Modelleme, Endüstriyel Tasarım ve Hızlı Prototipleme Merkezi ile ilgili şöyle konuştu: “Mevcut pazar şartlarında rekabet edebilmek için yeni yatırımlar ile teknolojisini yenilemek zorunda olan KOBİ’ler kendilerine düşük maliyet avantajı sağlayabilecek farklı alternatifleri değerlendirmek durumundadır. İşte bu alternatiflerden biri de, 3 Boyutlu Modelleme, Endüstriyel Tasarım ve Hızlı Prototipleme Merkezi’dir. Bölgedeki KOBİ’lerin küresel ekonomi ve rekabet ortamı içerisinde ihtiyaç duydukları tüm iş geliştirme hizmetlerini alabilecekleri bir numaralı temas noktası olmak hedefiyle yola çıkan Adana ABİGEM, sahip olduğu teknolojik donanım ile bilgisayar ortamında yapılan en karmaşık nesnelerin çizimlerini bile modelleme yöntemi ile elle tutulur 3 boyutlu hale getirebilmektedir. Merkezde ayrıca, tersine mühendislik olarak da adlandırılan teknoloji ile laser tarama ve prob kullanarak nesneleri tarayarak iki ve üç boyutlu çizimler haline
de getirebilmekteyiz. Aylar süren bir süreç ve yüksek maliyetlerle prototip üreten KOBİ’lerimiz artık çok düşük maliyetler ve birkaç saatte üretilen prototipler ile rekabet avantajı sağlayacaklardır.” Adana ABİGEM Direktörü M. Tolga Yanar, 3 Boyutlu Modelleme Merkezi’nde, sağlık sektöründen, diş ve cerrahi, mimarlığa, metal ve makine sektöründen otomotive, mobilyadan plastik ve lastik ürünlerine kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren işletmelere hizmet verilebildiğini söyledi.
Hızlı prototipleme nedir, ne amaçla kullanılır? Hızlı prototipleme, bilgisayarda hazırlanan üç boyutlu CAD çizimlerinden direkt olarak elle tutulur fiziksel modeller elde etmemizi sağlayan teknolojidir. Hızlı prototipleme cihazları vasıtasıyla bilgisayarda çizimi yapılmış her türlü ürünün birebir modelini saatler içerisinde elde etme imkanı doğmuştur. Bu yöntemde fiziksel modeller tabandan başlayarak katman katman yüzeylerin üst üste eklenmesiyle oluşturulur. Hızlı prototipleme teknolojileri ürün geliştirme süreçlerinde yaşanan problemlere çözümler getirmektedir. Bilgisayarda çizilen tasarımların seri üretime geçmeden önce
Odamız’dan KOBİ’lere Hizmet
prototiplerinin hazırlanması ve bu prototiplerin çeşitli testlerden geçmesi gerekmektedir. Bu süreç geleneksel yöntemlerle yapıldığında günler hatta haftalarca sürebilir. Hızlı prototipleme ile bu süreç saatler içerisinde gerçekleştirilir ve elde edilen prototipler hem görsel hem de fonksiyonel açıdan test edilebilirler. Olası tasarım değişikliklerine bu prototipler üzerinden karar verilerek gerekli değişiklikler süratle uygulanır. Hızlı Prototipleme ile üretilen parçalar hassas döküm işlemi için veya kalıp yapımında master model olarak kullanılabilir. Üretilmek istenilen ürünün görsel kontrolü yapılır ve olası form hataları gözlemlenebilir ayrıca bir mekanizmanın çalışabilirliği test edilebilir. Bilgisayar çizimi olan herşeyi bu yöntem ile üretebiliriz.
3 boyutlu tasarım ile üretilmek istenilen ürünün görsel kontrolü yapılır ve olası form hataları gözlemlenebilir ayrıca bir mekanizmanın çalışabilirliği test edilebilir. Bilgisayar çizimi olan herşeyi bu yöntem ile üretebiliriz.
57 Cad çizimler ve Catia Geniş bir menzilde CAD / CAM / CAE / PDM tatbiki ve fikir aşamasından operasyon aşamasına kadar bütün ürün dizaynı ve imalat fazlarını kolaylaştıran çözümler paketidir. Bütün üretim aşamalarında mekanik dizayn, yüzey tasarımı ve stil, analiz ve simülasyon, imalat, takım donanım ve sistem mühendisliği çözümleri sunar.
Lazer tarayıcı Orijinal 3 boyutlu verisi kaybolmuş ya da bulunmayan parçaların data arşivlemesinde, datası bulunmayan bir parçanın kopyalanmasında, var olan bir parçadaki aşınmaların gözlemlenmesinde, elle imal edilmiş ve uygulanabilirliği test edilecek olan parçaların prototiplenmesi öncesinde, döküm kalıpçılığında stok tanımlamada, kültürel mirasın korunması için tarihi eserlerin kopyalanmasında ve ölçümlendirilmesinde, 3B surat ya da vücut datası elde etmede 3Boyutlu tarama hizmeti vererek firmanız için uygun çözümü üretmekteyiz.
Faaliyetlerimiz
58
Kebabın ustaları sertifikalarını aldı
A
dana’yı ekonomik değerleriyle gündeme getirmeyi, üretimini tanıtmayı ve ekonomik potansiyelinin değerlendirilmesine katkı sağlamayı hedefleyen Odamızın; Adana Kebabı’nı gerçek lezzet ve özellikleriyle gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması amacıyla 2004 yılında Türk Patent Enstitüsü’ne
tescil ettirmesinin ardından, Türkiye’nin farklı kentlerinden kebap ustalarının eğitimine yönelik olarak başlattığı çalışmalar da sürüyor.
Bu amaçla 17-18 Kasım 2011 tarihlerinde, Odamız ile Kebapçılar ve Lokantacılar Odası işbirliğiyle Adana’da gerçekleştirilen “Tescilli Adana Kebabı Ustalık Eğitimi’ne katılarak sertifika almaya hak kazananlara düzenlenen bir törenle belgeleri, temsilcisi oldukları firmaların duvarlarına asılmak üzere de ATO Adana Kebabı Tescil Logoları verildi. Ustalık eğitim programına İstanbul, İzmir, Kıbrıs, Kocaeli, Düzce ve Adana’dan 24 usta başvurdu. Kebapçı adaylarına, iki gün boyunca Adana Müteahhitler Birliği Sosyal Eğitim Tesisleri ve Çapa Restaurant’ta verilen eğitimde, kebap yapılacak etin seçimi, hazırlanışı, şişlenmesi, pişirimi ve sunumu anlatıldı. Kıyma yapımında kullanılan ve zırh denilen satırın kullanımı hakkında da eğitim verildi. Eğitimde, Tescilli Adana Kebap Komisyonu Başkanı ve Meclis Üyemiz Vedat Bayraktar tarafından, kebabın tescil edilme süreci ve yaşanan gelişmeler konusunda ayrıntılı bilgiler sunuldu.
Eğitimde ayrıca Çukurova Belediyesi’nden Gıda Mühendisi Nesrin İplik, “Kebap yapımında dikkat edilmesi gereken hijyen kuralları”, Avukat Ebru Atıcı Sevindik de, “Tescilli Adana Kebabı’nın Odamıza sağladığı yasal haklar ve kurallara aykırı hareket edenlere uygulanacak cezalar” konularında bilgi verdiler. Eğitim programına katılarak başarılı olan ustalara sertifikalarını dağıtan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Mehmet Şahbaz, Adana Kebabı’nın gerek Türkiye’de, gerekse de yurtdışında yaygın olarak bilinmesinin yanında beğenilerek tüketildiğine dikkat çekti. Şahbaz, “Ne yazık ki Adana Kebabı, geçtiğimiz yıllarda yozlaşmaya ve taklide maruz kaldı. Öyle ki, Adana dışındaki birçok şehirde Adana Kebabı adı altında tüketime sunulan birçok yiyeceğin, kebapla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Adana’nın her türlü değerinin korunması mantığından hareket eden Adana Ticaret Odamız, işte bu nedenlerle Adana Kebabı’nı tescillendirdi. Tescil alınmasının ardından nelerden yapıldığı belli olmayan, içeriği bilinmeyen ürünlerin, tüketicilere Adana Kebabı adı altında sunulması engellendi” dedi.
Vatandaşların ATO Tescilli Kebap Logosu bulunan lokanta ve kebapçıları tercih etmeleri gerektiğini belirten Şahbaz, “Çünkü, Adana Kebabı’nın gerçek lezzetine, ancak bu işin eğitimini gören kişiler tarafından belirli kriterlere uyularak yapılan ürünleri tadarak varabilmek mümkündür” diye konuştu. Hedeflerinin yurtiçi ve yurtdışında Adana kebabının aynı kalite ve lezzetle sunulmasının yanında gelecek kuşaklara da aslına uygun, aynı damak lezzetiyle taşınması olduğunu vurgulayan Şahbaz, 2004 yılından bu yana Adana’nın yanı sıra Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerinden ATO’ya başvurarak, ‘Tescilli Adana Kebabı Belge ve Logosu’nu
alan işletme sayısının 200’ü aştığı bilgisini verdi. Adana Kebapçılar ve Lokantacılar Odası Başkanı Şefik Aslan da, söz konusu eğitimlerle birlikte üreticileri bilinçlendirdikleri gibi, Adana kebabının hem kalitesi, hem de marka değerinin artırılması çabalarına katkıda bulunmak istediklerini söyledi. Aslan, yapılan denetimlerle de hiç kimseyi cezalandırmak gibi bir amaç taşımadıklarının altını çizerek, bu eğitimlerin önümüzdeki dönemde de sürdürüleceğini belirtti. Eğitime katılan kebap ustalarından, Murat Yerlikaya ise 8 yıldan bu yana kebapçılık yap-
tığını belirtirken, verilen eğitimlerle birlikte bugüne kadar doğru bildikleri birçok şeyin yanlış olduğunun farkına vardıklarını söyledi. Almış olduğu eğitimle birlikte yurtdışında kebapçılık yapacağını anlatan Mert Gültekin de, “Adana Kebabı’nın lezzetini, tüm dünyaya duyurmak için çaba sarfedeceğim” ifadesini kullandı. Adana Müteahhitler Birliği Sosyal Eğitim Tesisleri ve Çapa Restaurant’ta verilen eğitimin ardından kebabın etini hazırlayan ustalar, mangalda pişirdikleri etleri de salata ve mezeler eşliğinde gazetecilere ve diğer konuklara ikram etti.
İtalyanlar’a,
“Adana Kebabı’nı yerinde öğrenin” çağrısı
İ
talya’da bazı bölgelerde kebap satışının yasaklanmasına tepki gösterilirken, Adana kebabını 2004 yılında tescilleyen Adana Ticaret Odası (ATO) da, yasağın kalkması için İtalyan ustaları kentteki eğitimlere katılmaya davet etti. ATO Başkanı Ali Gizer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye genelinde olduğu gibi yurt dışında da bilinen ve beğeniyle tüketilen ‘’Adana Kebabı’’nın taklit edilerek yozlaşmasını önlemek üzere 2004 yılında yapılan başvuruyla Türk Patent Enstitüsünden ‘’Coğrafi İşaret’’ alındığını anımsattı. Gizer, yapılan coğrafi tescil sayesinde, malzemesi bilinmeyen ürünlerin tüketiciye sunulmasının önüne geçildiğini belirterek, ‘’Tescilli Adana kebabının kalitesinin bozulmadan ve aynı lezzette hazırlanarak gelecek kuşaklara aktarımını sağlamak amacıyla denetimler de yapıyoruz. Adana kebabının, sunumu, hijyenik olarak hazırlanması, usullerini anlatmak ve tüm dünyada aynı lezzeti yakalayabilmek adına birçok kez seminerler düzenledik ve düzenliyoruz’’ dedi.
Eğitim sürecinde etin hazırlanması, kıyılması, şişe takılması, pişirilmesi ve salatalarıyla sunumuna kadar tüm ayrıntıların öğretildiğini belirten Gizer, çoğunluğu Adana olmak üzere yurdun çeşitli kentlerinde ve Avustralya ile KKTC’den 180 işletmeye standartlara uygun ‘’Tescilli Adana Kebabı’’ satışı yapmak üzere belge ve mahreç işareti verildiğini söyledi. Gizer, geçen aylarda İtalya’nın kuzey doğusundaki Veneto bölgesine bağlı Cittadella kentinde belediye tarafından kebap ve benzeri ürünlerin satışına yasak getirildiğini, daha önce de Floransa belediyesinin, tarihi şehir merkezinde kebapçıların da dahil edildiği ayaküstü yemek yenen yerlerin açılmasını yasaklayacağını duyurduğunu anımsattı. Bu kararların çok yanlış ve gereksiz olduğunu savunan Gizer, “Adana kebabının hijyenik yönden eksik bulunarak satışının yasaklanmasını çok yanlış ve anlamsız buluyorum. Çünkü gerekçe olarak ‘yetersiz sağlık koşulları’ öne sürülmüş. Bir belediyenin en önemli görevlerinden biri, başta gıda satışı olmak
üzere tüm iş yerlerinin sağlık koşullarına uymasını sağlamak, uymayanları da kapatmaya kadar varan biçimlerde cezalandırmaktır. Ayrıca, bu iş yerleri Adana kebabı tescili almaya yönlendirilirse, standartlar gereği hijyenik bir ortamda hazırlamak zorunda. O şehrin belediye başkanı bir iş yerini hijyenik bulmamasından dolayı ancak o müesseseyi yargılayabilir. Adana kebabını yasaklaması doğru değil. İtalya’nın bazı bölgelerinde kebabın yasaklanmasını anlamsız buluyoruz. İtalyanlar kebaba yasak koydu diye, bizde burada pizzayı mı yasaklayalım. Biz bunun hijyenik yönü ve insanların gıdalarını sağlıklı almaları konusunda çalışmalar yapıyoruz. Biz hijyen başta olmak üzere tüm standartları oluşturan bir mekana Adana Kebabı belge ve coğrafi işaretini veriyoruz. Ben buradan çağrı yapıyorum, Gelsinler onlara kebap yapmayı öğretelim. Ustalarını davet ediyorum gelsinler görsünler Adana kebabı nasıl yapılıyor. Gerçek Adana kebabı yapıldığı zaman İtalya’da pizza satışı durur. Bu damak tadından insanları mahrum etmeyelim.’’ dedi. (Aykut Ünlüpınar/ Anadolu Ajansı)
59
Haberler
Faaliyetlerimiz
Adana sağlık turizminde model oluşturdu
S
ağlık Bakanlığı, Sağlık Turizmi Birimi Koordinatörlüğü Daire Başkanı Dursun Yılmaz, Adana’daki sağlık turizmi çalışmalarının bütün Türkiye’ye örnek olduğunu belirterek, “Adana’yı, Bursa, Gaziantep, Ankara ve Kocaeli izliyor. Adana, mevcut potansiyeli ile başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın bir çok ülkesindeki hastalara hizmet vererek önemli bir potansiyel yaratabilir” dedi.
60
Odamız, Büyükşehir Belediyesi ve Sağlık Turizmi Derneği tarafından birlikte düzenlenen, “Sağlık Turizminde Sağlık Bakanlığı’nın Rolü ve Güncel Gelişmeler” konulu panel Meclis salonumuzda gerçekleşti. Panelin açılışında konuşan Adana Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Hüseyin Çelik, uzun zamandır üzerinde çalıştıkları sağlık turizmi projesinin, Hükümet programına alınması ve yönetmeliğinin yayımlanması ile daha sağlıklı bir zemine oturduğunu belirterek, “Bu çalışmanın tammlanması, Adana ekonomisi için
de yeni bir açılım olacaktır. Kentimiz, Türkiye’nin hatta dünyanın önemli sağlık turizm merkezlerinden biri haline gelebilecektir” diye konuştu.
Panelde konuşan Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Atila Menevşe de, global ekonominin bölge, ülke, hatta kıta gibi tüm unsurları ortadan kaldırarak başdöndürücü şekilde tüm dünyayı sardığını ifade ederek, “Bu süreç, tüm dünyada olduğu gibi bölgemizin de mevcut özelliklerinin değerlendirilerek katma değere dönüştürülmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Sağlık Turizmi Derneği de, bu sürecin bir ürünüdür” görüşlerini dile getirdi. Adana Vali Yardımcısı Adem Yılmaz, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, Sağlık Müdürü Aytekin Kemik. Kültür ve Turizm ve Kültür Müdürü Osman Arık da, sağlık turizminin mutlaka yararlanılması gereken bir sektör olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladılar. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Turizmi Birimi Koordinatörlüğü Daire Başkanı Dursun Yılmaz da Türkiye’deki
sağlık turizmine ilişkin bilgiler verdiği konuşmasında, “Adana, yapılan bu çalışmalar neticesinde Türkiye’deki sağlık turizmine öncülük etme noktasına gelmiştir” dedi. Sağlık turizmi olgusunun Hükümet programına alınmasının çok önemli bir aşama olduğunu ifade eden Dursun Yılmaz şunları söyledi: “Dünya Sağlık Örgütü, sağlık turizmi konusunda Türkiye’yi de önemli merkezler arasında gösterdi. Bu durum, Hükümet tarafından da dikkate alındı ve bu alandaki çalışmalara hız verildi. Örneğin, sağlık turizmi ile ilgili yönetmelik, 3 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu aşama, Adana gibi bu sektörden yararlanmak isteyen illerin çalışmalarını daha da hızlandırdı. Ancak Adana, bir süreden beri sürdürülen çalışmalar ve kurulan Adana Sağlık turizmi Derneği ile bu alanda lider konuma geldi bile. Bugün, Türkiye’deki sağlık turizminin parasal karşılığı 1 milyar dolar civarında. Bu rakam, 2023 yılında 10 milyar dolara ulaşacak. Şu andaki çalışmalar, Adana’nın bu potansiyelden önemli ölçüde yararlanacağını gösteriyor.”
“Adana Sağlık Turizmi Kümesi Yol Haritası” Çalışmaları
A
dana Sağlık Turizmi Derneği tarafından Çukurova Kalkınma Ajansı ve Odamızın katkılarıyla “Adana Sağlık Turizmi Kümesi Yol Haritası” çalışmaları kapsamında farkındalık yaratmak amacıyla planlanan toplantılar serisinin ilki yapıldı. Adana Sağlık Turizmi Derneği (ASTD) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çelik, Adana Ticaret Odası’nda düzenlenen toplantıda, sağlık turizminde Türkiye’nin cazibesinin belirgin olduğunu ve her geçen gün daha da arttığını belirtti. Sağlık hizmetlerindeki kalitede, fiyat avantajı, vize kolaylıkları ve turistik aktiveler konusundaki zenginliğin Türkiye’yi öne çıkardığını ifade eden Çelik, sağlık turizmi ile ilgili Adana’da da ciddi çalışmalar yapıldığını bildirdi. Çelik, bu kapsamda Çukurova Kalkınma Ajansı ve Adana Ticaret Odası’nın katkılarıyla yaptıkları kümelenme konusundaki ilk çalışmanın Türkiye’deki diğer illere ve sektörlere de örnek olması dileğinde bulunarak, şunlarını kaydetti:
“İnsanlar sağlık hizmetinde ucuz fiyatın peşinde değil. Kaliteli hizmeti düşük maliyette bulabiliyorsa geliyorlar, sizi tercih ediyor. Bu altı çizilecek bir durum. Çünkü turizm sektöründe bunun acısını çok yaşadık. Fiyat üzerindeki rekabete geçtiğin zaman ülkenin imajını da, karlılığını da çok önemli etkiliyor. Bu nedenle sektörde kaliteye ödün vermeden hizmet sunuyor olmamız ve rekabeti kalite üzerinden yapmamız çok önemli.”
ve turizm alanındaki hizmetlerini öncelikle Ortadoğu ülkelerine, sonrasında ulaşabildiği bütün ülkelere sunmak için bütün enerjisiyle ve işbirliği içerisinde çalışmasını sürdürüyor.”
Çelik, Türkiye genelinde olduğu gibi Adana’da da önemli sağlık yatırımlarının yaşama geçirildiğini belirtti.
Çukurova Kalkınma Ajansı Planlama ve Programlama Birimi Bölümü Başkanı Ertan Zibel de “Çukurova Bölge Planı”nda yer alan bölgesel stratejiler kapsamında 2010-2013 dönemi için öne çıkan sektörlerde kümelenme çalışmalarının gerçekleştirileceğini bildirdi.
Adana’da 11 kamu hastanesi, 2 Üniversite hastanesi, 12 özel hastane, yurt içindeki hastaların yanı sıra, yurt dışından gelen hastalara da önemli alternatifler oluşturma şansı bulunduğuna dikkati çeken Çelik, “İl genelindeki sağlık kuruluşlarında toplam 6 bin 118 yatak mevcut. Her branşta teşhis ve tedavi amaçlı en son teknolojiler kullanılmakta, alanında ulusal ve uluslararası düzeyde yetkin hekim kadroları görev yapmaktadır. Adana, geçmişten gelen birikimi, geleceğe yönelik yatırımları ile sağlık
ASTD Başkanı Hüseyin Çelik
Bu kapsamda belirlenen 9 ana sektör arasında yer alan turizm ve onun alt sektörü olan sağlık turizminin, bölge ve özellikle Adana için önemli sektörlerden biri olduğunu belirten Zibel, “Adana’nın mevcut hastane yatak sayısı ve devam eden sağlık ve turizm sektörü yatırımları ile bir sağlık kenti haline gelmesi, sağlık turizmini daha da öne çıkarmaktadır” dedi.
Adana’nın ayakta kalan
Haber
en eski markası; TAD... Kar amacı gütmeksizin tam 58 yıldır faaliyetlerini sürdüren Adana Türk Amerikan Derneği, dededen toruna İngilizce eğitiminin adresi oldu.
A
dana’da 1954’den günümüze kadar Avrupa Dil Portfolyosu (ELP) standartlarında verdiği İngilizce eğitimiyle kaliteli dil eğitiminin merkezi olan Adana Türk Amerikan Derneği (TAD), sekiz yaşından 80 yaşına kadarki kursiyerleriyle bölgemizin ve ülkemizin en önemli markalarından biri haline geldi. TAD Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Naci Gülalp, Adana’da son 50 yıl içerisinde ayakta kalabilen çok az marka bulunduğunu, Adana Türk Amerikan Derneği’nin 58 yıldır bu markaların en önünde yer aldığını vurguladı. Günümüzde en az bir yabancı dili öğrenerek, bu dili akıcı bir şekilde konuşabilmenin son derece gerekli bir durum haline geldiğini belirten Adana Türk Amerikan Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Naci Gülalp, “İnternetin gelişimiyle globalleşen dünyada ülkesel ve bölgesel sınırlar adeta ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla iş hayatında sadece bilgi birikimi ve deneyim yeterli olmuyor. İyi bir gelecek, güzel bir kariyer yani dünya insanı olabilmek için başta İngilizce olmak üzere yabancı dil, hatta diller bilmek en önemli gerekliliklerden birisi haline geldi. Çünkü yabancı dil bilmek, vizyon kazandırdığı kişilerin profillerini güçlendirirken, onların uluslararası platformlarda daha etkin çalışmalarına da imkan sağlamaktadır” dedi. Türkiye’nin başta Avrupa ve Ortadoğu olmak üzere neredeyse tüm dünya ülkeleriyle ilişkileri son derece güçlü ülkeler arasında ön sıralarda yer aldığını belirten Cevdet Naci Gülalp, bu gelişmeler ışığında ülkemizin bir dünya dili haline gelen İngilizce’ye verdiği önemin, Milli Eğitim Bakanlığı ders müfredatında ilkokul dördüncü sınıftan itibaren İngilizce eğitimine yer verilerek kanıtlandığını söyledi.
TAD Başkanı Cevdet Naci Gülalp
Adana Türk Amerikan Derneği’nin 1954 yılından günümüze kadar herhangi bir kar amacı gütmeksizin tümüyle gönüllülük esasıyla verdiği İngilizce eğitiminde, yalnızca teorik bilgilendirmeyle kalmayarak, her öğrenciyi konuşturmaya yönelik bir sistem olan iletişimsel eğitim metodunu uyguladığını vurgulayan Cevdet Naci Gülalp, TAD’dan mezun olan veya orta seviyede eğitim alan tüm öğrencilerinin iyi derecede İngilizce konuşabildiklerini söyledi. TAD’ın kuruluşundan günümüze kadarki gelişim süreci içerisinde, yaratıcı düşünceyi geliştiren ve destekleyen bir eğitim-öğretim atmosferi yaratarak, 8 yaşından 80 yaşına kadar eğitim veren güzide bir kurum haline geldiğini vurgulayan TAD Başkanı Cevdet Naci Gülalp sözlerini şöyle sürdürdü: “Adana Türk Amerikan Derneği olarak kaliteli eğitim ilkesinden taviz vermeksizin 58. yaşımıza ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Yetiştirdiğimiz öğrencilerle sosyal hayatın yanı sıra, ülkemiz ekonomisi ve dış ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. Bu süreçteki en büyük gurur ve sevinç kaynağımız yıllar önce İngilizce eğitimi verdiğimiz öğrencilerimizin, bugün çocuklarının ve torunlarının da bizi tercih etmesidir. Bu sonuç, verdiğimiz eğitimin doğru olduğunun en önemli göstergesini oluşturmaktadır. Türk-Amerikan Derneği olarak, az mevcutlu akıllı sınıflarımızda son teknolojik donanımlarla görsel, işitsel ve zengin içerikli interaktif eğitim olanaklarıyla başlangıç düzeyinden ileri düzeye kadar tüm seviyelerde ve anadili İngilizce olan yabancı hocalar ile pratik imkanı da sunarak kursiyerlerimize en kaliteli hizmeti verebilmenin gayreti içerisindeyiz. Bu anlamda İngilizce öğrenmek isteyen her yaştan vatandaşlarımızın gönül rahatlığı ile bu konuda en iyi ve en doğru adres olan Adana Türk Amerikan Derneği’ne başvurmalarını bekliyoruz.”
61
Adana Ticaret Odası’nın Tarihi
Adana Ticaret Odası
118 yıldır hizmet veriyor
A
dana Ticaret Odası, 1894 yılında, pamuk ticaretinin dışarıya yönelik olması ve biraz da dış alıcıların baskısı ile daha çok, pamuk ticaretinin düzenli bir şekilde yapılmasını sağlamak ve denetlemek üzere Ticaret ve Ziraat Bakanlığı’nın emri ile kurulmuştur.
62
1894 - 1909 yılları arasında çok dar bir alanda, kısıtlı imkânlarla çalışabilmiştir. Odamız 1909 yılında, savaşlar ve dış güçlerin baskıları sonucu felce uğrayan ekonomik hayatla birlikte, bir süre faaliyetlerine ara vermek durumunda kalmıştır. 1909 - 1911 yıllarında Odamız, Ziraat Odası’nı da bünyesine alarak “Ticaret ve Ziraat Odası” adı altında çalışmaya başlamıştır. Ticaret Odası, 1911 yılında Ziraat Odası’ndan ayrılmıştır. Bu arada çalışmalarının ağırlık merkezi olan pamuk ticaretinde ve özellikle, pamuk ihracatında yeni düzenlemeler yapılmıştır. 1914 yılında patlayan birinci Dünya Savaşı süresince, Oda faaliyetleri kısıtlanmış ve harp içinde şartların elverişli olmaması nedeniyle Oda seçimleri yapılamamış bu arada, Ticaret Bakanlığı, mevcut nizamnameyi yürürlükten kaldırarak, Odaların ünvanlarını “ticaret ve sanayi” Odaları olarak değiştirmiştir. Odamız da buna uyarak “Adana Ticaret ve Sanayi Odası” ünvanını kullanmaya başlamıştır.
I. Dünya savaşının aleyhimize sonuçlanması üzerine Adana’nın Aralık 1918’ de işgal edilmiş olduğunu görüyoruz. Gerek Fransızlar’ın ve gerekse Ermeniler’in baskısı altında kalan Odamızın Türk asıllı yöneticileri görevlerinden ayrılmış ve yönetim kadrosuna Fransız idaresi tarafından Ermeni asıllı tacirler atanmıştır. 5 Ocak 1922’ de yapılan Ankara anlaşmasıyla Fransız İşgali son bulmuş ve Adana Türkler’e teslim edilmiştir. Fransız idaresi zamanında, Odanın mutlak hakimi olan Ermeniler, Adana’yı terk ederken Odanın bütün belgelerini yakmışlardır. 27 Eylül 1925 tarihinde kabul edilip, 1926 yılı başından itibaren yürürlüğe giren 655 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu ile yeni bir dönem başlamıştır. Bu kanun ile, Ticaret ve Sanayi Odalarına tüzel kişilik verilmiş, Ticaret ve Sanayi erbabının Odalara kayıt mecburiyeti konulmuştur. Bu kanunun bir özelliği de, Odaların çalışma alanlarını mahalli olmaktan çıkarıp, bölgesel bir hüviyet kazandırmış olmasıdır. 11 Ocak 1943 tarihinde kabul olunan 4355 sayılı “Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu” 655 sayılı kanun ile bu
kanunun 8. maddesini tadil eden 916 sayılı kanun ve 1302 sayılı Umumi Borsalar Nizamnamesinin Ticaret ve Zahire Borsalarına ait hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. Yeni kanun, Ticaret, Sanayi ve Esnaf Odaları ile Ticaret Borsalarına yeni bir şekil vererek, Meslek Grupları, Oda meclisini ve İdare kurulunu ihdas etmiştir. Ayrıca, bu kuruluşlarda Ticaret Bakanlığını temsilen bir Genel Sekreter ve gereğinde Genel Sekreter Yardımcısı bulundurmayı kabul etmiştir. 8 Mart 1950 tarihinde kabul edilen 5590 sayılı “Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ve Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği” kanununun 4355 sayılı kanun ve bu kanuna ilişkin tüzüğü tatbikattan kaldırmış, Oda ve Borsalara yepyeni bir biçim vererek, bir birlik etrafında teşkilatlanmalarına imkân sağlamıştır. 54 yıl boyunca yürürlükte kalan bu kanun, görülen lüzum üzerine uzun çalışmalar neticesinde değiştirilmiş ve 1 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5174 Sayılı “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu” ile Odalar ve Borsaların kuruluş ve işleyişine ilişkin esasları çağın gereklerine göre yeniden düzenlenmiştir.
Faaliyetler
Adana Ticaret Odası üyeliğinin firmanıza
sağlayacağı imkanlar... • Ticari faaliyetleriniz sırasında ihtiyaç duyacağınız bilgi ve belgelerin temini, • İşletmenizi geliştirebilmek için uzman çalışanlarımızdan görüş ve tavsiyeler,
• Teşvikler, hibeler, fuar destekleri ve diğer fon kaynaklarına erişim için ücretsiz danışmanlık, • Eğitim ve seminerlerde özel indirimler,
• Odamızın 45 farklı meslek grubunda kayıtlı üyelere ulaşarak yeni ticari bağlantılar kurma fırsatı,
• İlk kez dış ticaret yapacak olan firmalar ile dış ticaret hacmini arttırmak isteyen firmalara danışmanlık ve takip hizmetleri,
• İhtiyaç duyulan üye listelerine ve bilgilerine ulaşma imkanı,
• İşletmelerin hedef pazarları ile ilgili olarak talep edecekleri ülke raporlarının hazırlanması,
• ATO web sayfasından sanal fuara ücretsiz katılma imkanı ve bu sayede firmanızın dünya genelinde tanıtımının sağlanması, • Adana Ticaret Odası Dergisi’ne ücretsiz abonelik, • Yeni girişimciler için danışmanlık ve diğer destek hizmetleri, • ATO’nun İnsan Kaynakları Bankası’ndan yararlanma imkanı,
• Yurtdışına yapacağınız ticari gezilerinizde vize alımını kolaylaştıracak belgeler, • Avrupa Birliği uyum sürecinde sektörünüzle ilgili olarak ihtiyaç duyabileceğiniz AB mevzuatlarına ve bilgilendirmelerine erişim olanağı, • Üyelerin yaşadıkları ticari sorun ve anlaşmazlıklarda hukuki danışmanlık ve yönlendirme hizmetleri,
• Üye firmalara bankalar aracılığıyla sağlanan düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanlarından faydalanma olanağı, • Üyelerimize vergi avantajı sağlayan fire ve zayiat oranlarına ilişkin raporlar, • Adana Ticaret Odası Sosyal Hizmetler ve Eğitim Vakfı (ATOSEV) sosyal tesislerinden faydalanma imkanı, • ATO üyesi kimliği ile ülke genelinde birçok otelde özel indirimler, • Sanayi sicil belgesi almayı kolaylaştıran, teşvik-kota-tahsis ve ihalelerde avantaj sağlayan, ayrıca elektrikte yüzde 26,7 indirim imkanı veren kapasite raporlarının hazırlanması, • Ve daha birçok avantajdan faydalanabilmeniz için sizi Odamıza üye olmaya bekliyoruz.
63