Ekonomi Kıbrıs Prestige - Zirve Özel Sayısı

Page 1

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

1


KIBRIS’IN EKONOMİ VE İŞ DÜNYASI DERGİSİ Ekonomi ve iş dünyasını takip etmek, Yeni yatırım fırsatlarından haberdar olmak, Gelişmeleri tarafsız ve güvenilir bir kaynaktan öğrenmek için doğru yerdesiniz. haber@ekonomikibris.com'a şirketinizle ilgili gelişmeleri gönderin, siz de bu sayfalarda yerinizi alın.

Tel: +90 533 887 3378 - +90 533 850 3800/01/03/04 mail: info@ekonomikibris.com - haber@ekonomikibris.com facebook.com/Ekonomi Kıbrıs - Ekonomi Kıbrıs Pres ge twi er.com/ekonomikibris Adres: Girne yolu, Uğur Apt. D:6 Yenişehir / LEFKOŞA


KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

3


KÜNYE

EKONOMI KIBRIS PRESTIGE İmtiyaz Sahibi: AYAZ MEDYA GRUBU Genel Yayın Yönetmeni: ATIL AYAZ

Reklam ve İletişim Koordinatörü ÖZGE YAVUZ AYAZ Sayfa Editörü BUKET EREN -ŞERİFE GÜLER Türkiye: ÖZLEM YILMAZ Amerika: FUNDA KESKİN İngiltere: ALMULA MERTER SARGIS KHANDANYAN Sosyal Medya ve Seyahat: ATAK AYAZ Görsel Yönetmen: DEMET ÖZGE AYKAN (DOA) Grafik - Tasarım AYAZ MEDYA CREATIVE Hukuk Danışmanı: AVUKAT ÖZLEM ALP Muhasebe ve Finans: ANIL YILMAZ Web Tasarım ve Teknik Destek: CITY COLOURS İletişim Bilgileri: KKTC Girne Yolu, Uğur Apt. D:6 Yenişehir/LEFKOŞA TÜRKİYE Perla Vista Residence&Ofis Kat:8 No:73 Beykent/Beylikdüzü - İSTANBUL

Reklam ve Abonelik İçin: 0 533 887 33 78 0 533 887 33 46 Mail Adresi: haber@ekonomikibris.com


KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

5


Atıl AYAZ Genel Yayın Yönetmeni Kıbrıs’ın tek ekonomi ve iş dünyası dergisi Ekonomi Kıbrıs Prestige’in Zirve Özel Eki’nden selamlıyorum sizleri.. Ayaz Medya Grubu olarak dergimiz, haber portallarımız ve televizyon programlarımızda ortak bir çizgide ilerliyoruz aslında; “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uygulanan ambargo, hayatın ve ekonominin sonu değil. İstenirse aşılır, aşanlar da var” diyoruz. Tüm yayınlarımızda başarı örneklerine yer veriyoruz, yatırım ve yatırımcının önemine dikkat çekiyoruz. O yüzden Girne Amerikan Üniversitesi ve Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye’nin bu kapsamlı zirve fikrini duyduğumuz an, farklı bir heyecan yaşadık. Hele de konu başlıkları netleşince, katılımcı firmalar açıklanınca heyecanımız daha da arttı. Çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin böyle bir etkiye ciddi anlamda ihtiyacı vardı.

önsöz

Ekonominin, siyasetin, hatta dünyanın kendi çevremizde döndüğünü düşünüyoruz maalesef. Ama öyle değil. Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından zirveye gelen yatırımcılar, bunu bir kez daha gösterdi. Dışarıda inanılmaz bir potansiyel var. Güç var, sermaye var. Hepsinden de öte, vizyon çıtası çok yükseklerde. Kimine göre yavru, kimine göre kardeş vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin doğru politika ve akılcı bir yol haritasıyla hangi yatırımlara ev sahipliği yapabileceğini gördük bu buluşmada. KKTC’de bireysel katkılarla ayakta duran, yine de pes etmeyip tüm zorluklara rağmen dünyayla rekabet içine giren eğitim ve turizmin yanı sıra, daha birçok sektördeki kazanç potansiyelini, alanında dünya devi yatırımcılardan dinledik. Zirve öncesi koyulan hedef; KKTC’ye 5 yılda, 5 milyar dolarlık yatırım taşımaktı. Eğer herkes üzerine düşeni yaparsa daha kısa sürede, daha büyük yatırımların gelmesi bile çok mümkün. Yatırımcıların gözünde o parlak ışık var. Konuşmaları dinlemek güzeldi, ortak işbirliği fikirlerinin oluşması, hatta ilk anlaşmaların yapılması hepimizi çok mutlu etti. Girne Amerikan Üniversitesi ve Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye’yi bu tarihi zirve için tebrik etmek gerekir. Onlar ilk adımı attı, şimdi sıra siyasette. ‘İnanmak başarmanın yarısıdır’ diyoruz ya her zaman, işte bu süreçte siyasilere büyük görev düşüyor. Çünkü yatırımcı, sermayesini ve bilgi birikimini taşımayı düşündüğü KKTC’ye güvenmek istiyor.. Yatırımın önündeki bürokratik engellerin en aza indirilmesini bekliyor.. Çözüm sürecinde masaya eşit koşullarda oturmak istiyorsak eğer, güçlü bir KKTC ekonomisine sahip olmak istiyorsak, tüm fırsatlar karşımızda. İyi kullanırsak, kazanırız.. KKTC ekonomisi için tarihi önem taşıyan buluşmanın tüm detaylarını, sizler için bu özel ekte bir araya getirdik. Keyifle okumanız dileğiyle..


KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

7


ÖMER KALYONCU

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ BAŞBAKANI

“YATIRIM VE YATIRIMCIYA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ”


GAÜ’nün Avrupa İş Adamları Kulübü ve Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye ile işbirliği içerisinde düzenlediği bu yatırım zirvesi, gerçekten önemli ve bir o kadar da etkileyici gündemi ve konuşmacıları ile hükümetimizin himayesine sahiptir. Bu buluşmayı, kendimizi bir reform hükümeti şeklinde tanımladığımızı unutmadan ve koalisyon ortaklarımızın bileşeni bakımından ilk kez Kıbrıs Türk halkının en geniş konsensüsünü yaratan hükümetimizin desteklemesinden daha tabii bir şey olamaz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; Bizim hükümetimiz Kıbrıs sorununun çözümü için büyük bir iyi niyetle ve ısrarla çalışmakta, adil ve kalıcı bir barış sağlanması doğrultusundaki bütün önerilere de itibar göstermektedir. Kıbrıs sorununa bütünlüklü bir çözüm aranırken, güven yaratıcı önlemlerin daha etkili bir şekilde hayata geçirilmesi ve iki toplum arasındaki işbirliğinin hayatı kolaylaştıran, refahı artıran sonuçlar getireceğini hem Rum, hem de Türk halkının şimdiden açıkça görmesi gerekmektedir. O nedenle güven yaratıcı önlemlere, özellikle iki toplum arasındaki ortak ekonomik girişim ve yatırımlara değer veriyoruz. Bu noktada her iki tarafın da daha teşvik edici davranması gerektiğini düşünüyoruz. Gerek AB’deki, gerek Ortadoğu’daki son gelişmeler, sıcak savaşlardan kaynaklanan insani ve ekonomik yıkımlar, büyük göç dalgalarının ve siyasi alt üst oluşların ne kadar yanımızda bulunduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. İstikrar ve huzur ortamı, ancak kalıcı bir barış anlaşması ile, öteden beri dile getirdiğimiz üzere iki toplumlu, iki bölgeli ve her iki Kıbrıslı toplumun eşitlik haklarına ve Avrupalı değerlere saygılı federal bir çözüm ile sağlanabilir. Federal bir çözüm geldiği zaman, gerek bulunduğumuz coğrafya nedeni ile ticari ve turistik faaliyetlerin, gerekse sahip olduğumuz doğalgaz, petrol yatakları ve diğer tabii

zenginliklerimizin işlenilmesi anlamında ve nihayet bu bölgedeki tek AB üyesi olmamızdan ötürü, ülkemizin çok özel avantajları olacaktır. Uluslararası yatırımcılar için oldukça çekici bir konumda bulunacağız. Kıbrıs’ın bir uluslararası eğitim adası olması, halkın eğitim seviyesinin ve çeşitli anlamlarda uzmanlaşmış emeğin de yüksek olması daha da altının çizilmesi gereken olumlu bir özelliğimizdir. Bu da uluslararası sisteme ülkemizin bütün halkı ile entegre olmasında, dış dünya ile bütünsel bir mekanizma içinde çalışmasında yatırımcılar için bir avantajdır. Özellikle KKTC’de öncü lokomotif sektörler olarak kabul edilen turizm ve yüksek öğretim sektörleri, son yıllarda önemli gelişmeler göstermiş, cari işlemler açığının azalmasına ve ekonomik büyümeye büyük katkı sağlamıştır. Gerek konaklayan turist sayısının artması, gerekse üniversitelerimizin öğrenci sayısının önemli oranlarda yükselişi, bu sektörlerdeki gelişmeleri olumlu bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu çerçevede ülke ekonomisinin önemli dinamiklerini oluşturan turizm ve üniversite sektörlerindeki gelişme trendlerinin, bu sektörleri ileriye götürebilmek için altyapıyı, çevreyi ve insan kaynaklarımızın istihdamını da dikkate alarak bir planlama içerisinde olması gerekmektedir. Bu iki sektör gelişirken, bu sektörlerin ihtiyaçlarını karşılayacak diğer tamamlayıcı yan sektörlerde; Özellikle tarım, tarımsal sanayi, bilişim ve inşaat sektörlerinin, esnaf ve meslek sahiplerinin de bir bütünlük ve sektör dinamiği içerisinde şekillenmesi büyük önem arz etmektedir. Üniversite ve turizm sektörlerimizi çağdaş, rekabet edebilen, kalite ve verimliliği dikkate alan bir yapıya dönüştürmemiz gerekmektedir. Girişimcilik becerileri ile, rekabet koşullarının iyileştirilmesi ile özel sektör dinamizmi ve üretimin artırılarak, büyüyen ekonomimizde özel sektörün daha fazla katkı yapması sağlanacaktır. Özel sektör yatırımları ile

ilgili Başbakanlık ve Devlet Planlama Örgütü’nün yürüttüğü Yatırım Teşvik Yasası ile yerli ve yabancı yatırımcılara öncelikle destek sağlanmaktadır. Bu yasa çerçevesinde 2014 yılı sonu itibari ile sağlık sektöründe 21, eğitim sektöründe 49, sanayi sektöründe 262, turizm sektöründe 144, ulaştırma sektöründe 4, basın yayın sektöründe 2, haberleşme sektöründe 5, alışveriş merkezinde 1 olmak üzere toplam 488 Yatırım Teşvik Belgesi verilmiş ve bu yatırımlar hayata geçtiği zaman, toplamda 5 milyar 862 milyon TL tutarında sabit sermaye yatırımına vergi muafiyeti sağlanmış olacak. Belge alan tüm bu yatırımların tamamlanmasıyla birlikte, 31 bin 800 yeni insan kaynağı istihdamı da sağlanmış olacak. Bu seçkin toplantının saygı değer katılımcıları bu saydığım noktalarda göz önünde tutulunca, eksikliğini duyduğumuz dış dünya ile temasa kapı aralamak yönünde, var olan belli bir boşluğu doldurmaya adaydır. Bu boşluğu doldurmak açısından da toplantının gerek insani, gerek katılımcıları, gerekse amacı açısından büyük bir adım sayılması icap eder. Çünkü KKTC’ye yeni yatırım olanakları sunulması, küresel dünya ile bütünleşme umudu veriyor. Biliyoruz ki ortak ekonomik girişimler hem adamızda, hem de dünyamızda halklar arasında işbirliğini ve barışçı ilişkileri teşvik eden temel unsurlardan biridir. Aynı zamanda böyle bir ortak ekonomi ve ticari zemin, barışçı ilişkilerin sürekliliğini, istikrarını, verimliliğini ve gençliğini de gerektiriyor. Bir anlamda güven altına alıyor. Biz kurduğumuz bu reform hükümeti ile bu konuda her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha söylemek istiyorum ve barışa giden bu yolda da, ortak işbirliğinin, ortak yatırımların destekleneceğinin de altını bir daha çiziyorum. Bu zirvenin yeni ve kalıcı bir işbirliği zeminine başlangıç teşkil edeceği umudumu da tekrarlamak isterim.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

9


SERHAT AKPINAR

GAÜ KURUCU REKTÖRÜ VE YÖNETİCİLER KURULU BAŞKANI ULUSLARARASI DİPLOMATLAR BİRLİĞİ TÜRKİYE YÖNETİM KURULU ÜYESİ

“GÜÇLÜ YATIRIMCILARLA YENİ İŞBİRLİKLERİ İÇİN YOL HARİTASI ÇİZİLDİ”


Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi’nin oluşumu ve hareketi noktasında ilk düşüncemiz, Kıbrıs’ın bir bütün olarak gelişimi doğrultusunda “barışı” temel almak olmuştur. Her aşamada “barışı” ve barışçıl ilişkilerin getireceği istikrar, istikrarın yaratacağı ortak ekonomik gelişim sürekliliğini vurgulamaktan ve altını çizmekten geri durmadık.

refahı ve mutluluğu için atılmıştır. Uluslararasılaşma vizyonu altında adamızın dünya ile bütünsel bir duruş sergilemesi ve bu duruş ve vizyon ile kanaat önderleri, yabancı yatırımcılar ile gerçekleştirilecek her türlü işbirliği ve dayanışma bizi daima ileriye taşıyacaktır. Daima ileriyi ve gelişimi hedeflemek noktasında ise bu küresel bir zorunluluktur.

Girne Amerikan Üniversitesi ev sahipliğinde, Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye, Avrupa İş Kulübü işbirliği ve KKTC Başbakanımız Sn. Ömer Kalyoncu’nun himayesinde gerçeklemiş olan zirvenin de oluşum ve düzenlenmesi noktasında adamızda barışı destekleyecek daimi gelişimi hedef alan bir misyon ile hareket ettik.

Küresel zorunluluğun yerine getirilmesi amacıyla bizlerin de birer elçi misyonuyla düzenlemiş olduğu zirvenin gerek yerli, gerekse yabancı yatırımcılardan yoğun ilgi görmesi oldukça mutluluk vericidir.

Bu noktada başta KKTC Başbakanımız Sn. Ömer Kalyoncu’ya en içten teşekkürlerimi arz ederken, bizden desteğini esirgemeyen, zirve esnasında bizleri yalnız bırakmayan devlet erkanımıza da ayrıca teşekkürlerimi bir borç biliyorum. Bu yolda attığımız her adım ve emek gerek GAÜ Küresel Bilim Ailesi, gerekse UDW Türkiye ve EBCA tarafından tüm güçlerimizi seferber ederek, adamızın ve ada insanımızın

Anavatan Türkiye’den alanlarında lider yatırımcı ve işadamlarının yanı sıra, yurtdışından önemli firmaların temsilcileri ve kanaat önderlerini ağırlama fırsatı bulmuş, yerli yatırımcılarımızın da aynı hassasiyeti göstermeleri ve misafirperverliklerini esirgememeleri, küresel vizyon oluşumu içerisinde yer alma noktasındaki heves ve kararlılığımızın bir göstergesi olmuştur. Zirve öncesinde davet etme fırsatı bulduklarımızın yanı sıra, dışarıdan gelen yoğun istek ve katılım talebi, böylesine bir girişim ve organizasyona

adamızın ne kadar ihtiyaç duyduğunu ve birçoklarının da bizimle aynı görüş ve vizyonu paylaştığını görmek, desteklerini hissetmek ise ayrı bir gurur verici tablo yaratmıştır hepimize. “Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi“ esnasında bizi dünya ile, dünyayı ise bizimle yakınlaştıran oldukça yoğun, bilgilendirici ve verimli bir program takip edilmiştir. Adamızın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal durumun analiziyle başlayan programda bankacılıktan, sağlığa, turizmden, inşaata; kısacası her sektörden kendi alanlarında lider yatırımcı ve iş adamlarının sunumları, görüşleri tartışılarak hem bizleri, hem de yabancı yatırımcıları bu güzel adada işbirliğine teşvik edecek bir yol haritası çizilmiştir. Bizler Girne Amerikan Üniversitesi Küresel Bilim Ailesi olarak böylesine dönüm noktası sayılabilecek bir aşamada, bu ölçekte bir işbirliğine ev sahipliği yapmaktan gurur duyduğumuzu belirtiken, en içten temennim böylesine güzel oluşumlarda ada insanı olarak her daim destek birliği oluşturmaktır.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

11


FERHAT BOZÇELİK

DMW TÜRKİYE BAŞKANI - AVRUPA BAŞKAN YARDIMCISI

KIBRIS’TAKİ DEV ZİRVE’NİN ARDINDAN


DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye olarak; KKTC Başbakanlığı’nın himayesinde, Girne Amerikan Üniversitesi ve Avrupa İş Kulübü ile ortaklaşa düzenlediğimiz “Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi” şüphesiz Kıbrıs için güzel anlamlar ifade etmektedir. Zira böyle bir zirve Kıbrıs’ta ilk defa düzenlendi. Zirveye Almanya, Polonya, Fransa, Mısır, Çin, Katar, Kazakistan, Avusturya, Moldova, Türkiye ve KKTC’den farklı sektörlerde yatırımcılar, iş insanları ve akademisyenlerin bulunduğu, yani 10 farklı ülkeden 100’e yakın kişi katıldı. Bu zirve; global ekonominin genel görünümünün paneller şeklinde tartışılmasından daha ziyade, yatırımcıların KKTC’de var olan olası yatırım fırsatlarını değerlendirdiği ve ikili görüşmelerin ağırlıkta olduğu bir zirve oldu. Yerli ve yabancı şirketler, kendi yatırım alanlarını ve Kıbrıs’ta yapmak istedikleri yeni ortaklık veya yatırımları anlattı. Zirvenin bir başka özelliği ise barışın ana teması olmasıydı. Zira Akdeniz’in

mavi incisi Kıbrıs’ta on yıllardır süren bölünmüşlüğün ortadan kalkma ihtimalinin belirmesi ve Ada’da iki toplumlu iki ayrı devlet veya yeni bir devlet kurulması süreci, barışa biraz daha yaklaşmaya sebep oldu. Ticaret ve sürdürülebilir ekonomi, kalkınmışlığın ve kişi başına düşen milli gelirin artması anlamına gelmektedir. Refahın olduğu yerde, barış vardır. Barışın tesis edilmesine daha güçlü katkı sağlar. Zirve Kıbrıs’a önemli etkiler ve katkılar sağladı. Öncelikle uluslararası toplumdan izole olan bir ülkede bu kadar geniş ve kapsamlı katılımın sağlanması dikkatleri KKTC’nin üzerine çekti. Yabancı şirket sahipleri ve yöneticileri Ercan Havalimanı’na doğrudan inemeseler de, İstanbul üzerinden aktarma yaparak geldiler. Üstelik Fransa’da yaşanan terör olaylarının Avrupa’da yarattığı travmaya rağmen Avrupalı dostlarımızın gelmesi, zirvenin başarısına ayrı bir anlam yükledi. KKTC Başbakanı Sayın Ömer Kalyoncu’nun zirveyi himayesine alması çok değerliydi. O gün orada

olan yatırımcılar bizzat hükümetin ağzından yatırım daveti aldı ve bürokratik engellerin kaldırılacağını duydu. Başbakan Kalyoncu’nun teşvikler konusunda yaptığı açıklama, yatırımcılar tarafından memnuniyetle karşılandı. Zirveye Kıbrıslı işadamları da büyük ilgi gösterdi. Bazı bakanların katılmaması ise, bu tarihi buluşmayı gölgeleyemedi. DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye olarak yaptığımız çalışmalar, KKTC için diplomatik misyon yüklendiğimiz anlamına gelmektedir ki bu görevi seve seve yapmaktayız. Zaten son iki yıldır KKTC’ye yaptığımız resmi ziyaretler ve yurtdışında KKTC için verdiğimiz mücadeleler bunun en önemli göstergesidir. Bu zirve ile de bu misyonumuzu taçlandırmış olduk. Bu da bizim gerçekten ne kadar doğru bir iş yaptığımızı göstermesi bakımından önemli oldu. Zirveye ilgi büyüktü. Sanıyorum önümüzdeki yıl bu kez bahar aylarında 2. Kıbrıs Zirvesi’ni yapacağız. Zira bu organizasyonu bizimle yapmak isteyen pek çok kuruluşu geri çevirmek olmaz.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

13


MUSA KARADEMİR

AVRUPA BİRLİĞİ UZMANI - DMW AB DANIŞMANI

KIBRIS EKONOMİK GELECEĞİNİN ALT YAPISINI OLUŞTURUYOR


İkinci Dünya Savaşı’na kadar siyaset ekonomiyi yönlendirirken, günümüz küresel dünyasında, ekonomi siyaseti yönlendirir hale geldi. Bu yenidünya düzeninde, dev şirketler ulus devletlerin ötesinde, adeta uluslarüstü (supranasyonal) bir yapıda hareket etmektedirler. Yıllık ciroları yüz milyar dolarları aşan bu dev şirketler, dünya ekonomik üretiminin de en büyük payına sahiptirler. Ekonomi, barışın ve refahın teminatıdır. Ekonominin güçlü olduğu yerde, siyaset, toplumsal yapı, demokrasi, temel hak ve özgürlükler teminat altındadır. Eşit ve dengeli yapı içinde olan toplumlar, barışın da en büyük teminatı olurlar. Kıbrıs uzun yıllardır uluslararası toplumdan izole edilmiştir. Batı’nın bu keyfi ve yanlı tutumu, doğal olarak Kıbrıs Türk Toplumu’nda öfkeye ve hatta nefrete dönüşmüştür. Ekonomik bağımlılık ve ulus devlet olarak tanınmama Kıbrıs Türk Toplumu’nu içe kapanık hale getirmiştir.

karşılayacak nitelikte ve güvendedir. Akdeniz’deki enerji kaynaklarının varlığı, Kıbrıs’ta barışa giden yolu hızlandırmıştır. Tam da bu noktada DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye olarak; KKTC Başbakanlığı’nın himayesinde, Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) ve Avrupa İş Kulübü ile ortaklaşa düzenlediğimiz “Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi” ekonomik düzlemde Kıbrıs’a yeni bir umut olmuştur. Kıbrıs’ın sürdürülebilir genel ekonomik görünümüne ve kalkınma programına baktığımızda; * Barış sürecinin tamamlanması durumunda Kıbrıs, yeni ufuklara yelken açacaktır. En başta uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak, dünyada yerini alacaktır. * Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz ve ham petrolün müşterek yönetiminin belirlenmesiyle birlikte, ekonomik kalkınma süreci hızla devreye girecektir.

Bitmek tükenmek bilmeyen müzakereler, haklı iken diplomasi masasında haksız duruma düşmeler, kendini dünyaya anlatamamalar ve her koşulda (haklı olduğumuzu bildikleri halde bile) soğuk, tepkisiz ve hissiz davranış sergileyen Batı karşısında Kıbrıs, siyasi ve ekonomik geleceğini aramaktadır.

* “Maraş” bölgesinin canlandırılması için, 50 Milyar $ tutarında planlanan yatırımlar vardır. Bu yatırım Kıbrıs’a ciddi potansiyeller kazandıracaktır.

Akdeniz’in mavi incisi Kıbrıs’ta son dönemde enerji merkezli yeni bir barış süreci başlamıştır. Avrupa’nın enerji güvenliği, Rusya tarafından tehdit edilmeye başladığından bu yana, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol yatakları, Avrupa’nın enerji talebini

* Barışın sağlanmasıyla birlikte, AB Kalkınma Programları ve AB Hibeleri projelerin finansmanında kullanılabilecektir.

* Yatırım güvenliğinin sağlanması ile birlikte, uluslararası düzeyde bankacılık, fon yönetimi ve finans kaynaklar Kıbrıs’a gelecektir.

* Suyun temini ile birlikte tarımsal üretimde ciddi artışlar, yenilikler

ve ihracat potansiyelleri artışı sağlanacaktır. * Ayrıca; altyapı, yol, telekomünikasyon, kanalizasyon, arıtma tesisleri, atık projeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı enerji kaynakları, hibrid ve elektrikli tahrik araçlar odaklanarak taşıma, tıbbi bakım gelişimi, ekolojik inşaat, okul araştırma merkezleri ile birlikte eğitim, yenilik ve uygulama merkezleri ve bilgi ve teknoloji transferinin geliştirilmesi, yeni nesil turizm, çevre ve kültürel mirasın koruması için ciddi potansiyeller vardır. KKTC’de var olan olası yatırım fırsatlarının değerlendirildiği ve ikili görüşmelerin ağırlıkta olduğu bir İşbirliği ve Yatırım Zirvesi, sürdürülebilir bir ekonomi için yatırımcılara yeni yatırım ve işbirliği alanında gereken ilhamı verdi. Özelikle teknoloji yatırımları, teknokent kurulması, eğitim, sağlık, turizm, organik tarım, bankacılık ve finans konularında ciddi arayış olduğu ortaya çıktı. “Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi” Kıbrıs için sadece bir ekonomi yatırım zirvesi olmanın ötesinde, geleceğe ilişkin bir umut ve esin kaynağı oldu. On ülkeden, yaklaşık yüze yakın yatırımcı ilk kez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geldi ve yatırım ve işbirliği fırsatlarını Kıbrıslı iş insanlarıyla değerlendirdi. Ümidimiz odur ki bu zirve, Kıbrıs’a derin ve sürdürülebilir izler ve etkiler bıraksın.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

15


BİRİKİM ÖZGÜR

KKTC MALİYE BAKANI

“EKONOMİK KALKINMA İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAK ZORUNDAYIZ”


Biz Kıbrıs Türk halkı olarak, 1974’te bir zafer elde ettiğimizi düşünmüştük. Elbette ki bu Barış Harekatı ile canımızı kurtardık. Ancak ilerleyen süreçte küçük bir azınlığın sözünü ettiği; ‘barış ortamını kalıcılaştırmak için karşılıklı kabul edilebilir bir çözümün altına imza atılması gerekir’ düşüncesi ne mutlu ki 2000’li yıllar itibari ile yaygınlaştı. Toplumumuza mal oldu ve bugün artık Kıbrıs Türk halkı tüm dünyada barış yanlısı, çözüm için eli havada olan ve bugün itibari ile de yürütülmekte olan müzakere sürecine aktif bir şekilde, istekli bir şekilde katılan taraftır. Biz bununla gurur duymaktayız. Kıbrıs Türk halkı barış yanlısı bir halktır. Bu yaklaşım ile inanıyoruz ki ülkemizin de, bölgemizin de gelişmesine, kalkınmasına çok önemli bir katkı yapmaktayız. 1974 sonrası yaşanan süreçte biz de değiştik. Sadece barışı savunmak

yetmez dedik. ‘Ekonomik kalkınma için de, üzerimize düşenleri yapmak zorundayız’ diye bir düşünceyi benimsedik. Aynaya bakmayı biz de bir zorunluluk olarak algıladık ve bugün siyaset kurumuna düşen en büyük sorumluluğun, çözüm sürecinde barış ortamına daha güçlü bir şekilde katkı yapabilmek için yapısal dönüşümü sağlamak olduğu noktasında bir kanaat sahibiyiz. Yerel yönetimlerimizi mali ve idari yönden güçlendirmek için biz biliyoruz ki merkezi hükümete de çok büyük görevler düşüyor. Biz biliyoruz ki, imkanlarımız ölçüsünde tarım alanında güçlü bir yapıya sahip olabilmek için reformlarımızı hızlı bir şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor. Su alanında halkımızın Avrupai, çağdaş ve yeni bir sisteme kavuşabilmesi için üzerimize çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Enerji alanında bölgesel gelişmelerle uyumlu, bölgeye ve gelişmelere de

katkı yapabilecek yeni bir düzleme geçebilmek için üzerimize çok büyük sorumluluklar düşüyor. Biz bu bilinçle siyaset alanında yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Biliyoruz ki iş sadece bize düşmüyor. Biz sadece halkımızın hizmetkarlarıyız ve halkımız yurt dışından ülkemize gelecek olan yatırımcılarla birlikte ülkemizin kalkınmasını sağlayacaktır. Bu yaklaşımla, bu toplantının önemini özellikle vurgulamak istiyorum. Bu zirve sayesinde eminim ki bütün dünya Kıbrıs Türk halkının barış dilini kavrayacaktır, algılayacaktır. Yüksek oranda bu ülkedeki ve bölgedeki gelişmelere katkı yapma yaklaşımını ortaya koyacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, değerli zirvenin başarıya ulaşması temennimi sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

17


SUNAT ATUN

KKTC EKONOMİ SANAYİ VE TİCARET BAKANI

“KIBRIS’TA BULUNMA VE YATIRIM İÇİN DOĞRU ZAMAN”


Öncelikle bu büyük organizasyonu düzenleyenleri tebrik ederek başlamak istiyorum. Çok değerli katılımcıları ile birlikte gerçekten büyük bir emek, büyük bir başarı.. Elbette böylesine güçlü bir zirve, beraberinde doğru bir vizyon ile de desteklenmelidir. Sayın Başbakanımız Ömer Kalyoncu başkanlığında kurulan koalisyon hükümeti ile üç yıllık hükümet programımız oluşmuştur. Bu da bizler ve ülkemiz için önemli bir avantajdır diye düşünüyorum. Önümüzdeki yılı ve bu üç yıllık program döneminin rekabetçi ve yenilikçi bir zihniyet ile, geleceği planlayan bir vizyon ile ilerleyeceğini ifade edebilirim. Bu süreçte ülkemiz için en önemli olan konulardan başlıcası büyüme performansımızı yükseltmek. Ana politikalarımızın başında, özellikle de önümüzdeki üç yılın ekonomik programının hazırlandığı bu günlerde, en önemli konuların ilk sırasında gelen meselelerin bir tanesi de bu. Küresel ekonomilere kısaca bakarsak; AB ekonomisi durağanlılığını devam ettiriyor. Ama aynı anda da ekonomisi giderek küresel krizden çıkan, küresel büyümeye öncülük eden bir ABD ekonomisi var. Tüm bu gerçekler, önümüzdeki üç yılın büyüme planlarını detaylı bir şekilde yapmayı ve bu planları yaparken de bazı gereklilikleri karşımıza çıkıyor. Hem ülkemizin yatırım yönündeki cazibesini arttıracak adımlar atılmalı, hem de bütün dünyayı etkileyen petrol, enflasyon gibi son derece dalgalı parametrelerin ışığında, KKTC ekonomisi için belirlenen büyüme oranlarının kalıcı ve reel nitelikli hale gelmesi sağlanmalı. Elbette bunların da altı pragmatik, uygulanabilir ve bizi sonuca götürebilecek olan güçlü programlarla desteklenmelidir. Ülkemizin üç yılda bizler tarafından yapılacak olan planlamasında, bunlar en önemli konuları oluşturacaktır. Bu nedenle yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacımız var. 2005-2008 yıllarını hatırlıyoruz, ülkemiz en yüksek büyüme rakamlarına sahip olmuştu. Yüzde 14’leri bulan büyüme rakamları vardı. Dünyada bir küresel genişleme vardı. Bu küresel genişleme yerini ani bir küresel krize bıraktığı zaman, biz de haliyle yurt dışından bize yansıyan bol gelirli dönemin sonuna geldik ve ülkemiz de bir dağılma süreci içerisine girdi. Şimdi dünya ekonomisinin yeniden şekillendiği bu süreç içerisinde, artık bizim de yeni

bir kalkınma hamlesine ihtiyacımız var. İç yatırımların, gerek kamu eli, gerekse özel sektör eli ile yapılacak olan yatırımların daha fazla nitelik kazanması ve daha büyük bir hedefle gerçekleşmesi, bunun hükümet tarafından sağlanması ve elbette mal hizmet ihracatımızdaki gelir artışının hedeflenmesi bizler için son derece önemli. Bu sebepten dolayı, önümüzdeki üç yıllık dönem için yüzde 5 üzerinde bir ekonomik büyüme hedefini biz benimsemiş durumdayız. Bu ekonomik hedefle de hükümet programında yazıldığı üzere, özel sektör yatırımları Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 15’i , kamu yatırımları da yüzde 5’ine denk gelecek şekilde güçlendirilecektir. Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin yüzde 5, ABD’nin yüzde 3 hedef koyduğu ve dünya ekonomisindeki ortalama büyümenin yüzde 2 buçuk ile 3 arasında revize edildiği bir ortamda, KKTC gibi gelişen yatırımlarla desteklenen bir ülkenin yüzde 5’lik bir hedef koyması, son derece gerçekçi ve ileriye dönük hedeflerimizi elde etmemizi sağlayabilecek en önemli tespit olduğuna inanıyorum ve bunun da altını çizmek istiyorum. Elbette zirve çözüm vizyonuna dönük bir işbirliği ve yatırım zirvesi. KKTC ve Güney Kıbrıs arasında kalıcı anlaşmaya varılması hepimizin cani yürekten istediği ve bizlerin de benimsediği, son derece önemli ve hayati bir nokta. Çözüme varmamızla birlikte, adamız üzerinde yıllardır saklı kalan son derece önemli potansiyeller de meydana çıkacaktır. Gaz ve petrol alanında hem bizlerin bölgelerinde, hem Güney Kıbrıs ile daha güneyde olan ülkelerin arasındaki sularda son derece önemli kaynakların olduğu, yapılan araştırmalarla bilinmektedir. Bu yönde de çok güçlü tahminler yürütülmekte. Görülüyor ki Kıbrıs konusuna kalıcı bir çözümün getirilmesi çabasında da, bu ekonomik yön son derece önemli bir rol almış demektir. Elbette en önemli konulardan bir tanesi de dünya ekonomilerinde görünmeyeni, elle tutulamayanı satabilmek. Ülkemiz dünyanın en verimli güneş enerjisi kuşaklarından birinin üzerinde bulunmakta. Bu da hem bizim, hem de Güney Kıbrıs’ın değerlendirilmemiş büyük potansiyelleri olduğuna işaret etmekte. Her ne kadar bir AB üyesi olsa da Güney Kıbrıs, yönetiminin de yine yatırımlar

yönünde ‘yatırım yapılabilir’ veya ‘riski olmayan ülke’ diye nitelendirilmesi mümkün değildir. Mademki çözümsüz bir ortamda, çözümsüz bir siyasi konunun muhataplarından bir tanesi de Güney Kıbrıs, en az onların da bütün bu değerlendirilmeyi bekleyen potansiyeller yönü ile bizim kadar yatırıma ihtiyaçları var diye düşünüyorum. Ben diyorum ki bütün dünya küresel bir köy halini almıştır. Dünya üzerinde ticari her türlü sınır kalkmıştır. Artık diyoruz ki tabuları yıkmanın zamanı geldi. Adamız üzerinde 2003 yılından sonra Kuzey ile Güney arasındaki ticari münasebetleri düzenleyen Yeşil Hat Tüzüğü maalesef murat ettiği gayenin gerisine düşmüştür. İlk başladığı yıllarda 8 milyon Euro düzeyinde başlayan bu ticaret, devamında ilerlemiş ama bugün maalesef 3 milyon Euro düzeylerine inmiştir ve daha da düşmektedir. Çünkü bir yenilik, bir dönüşüm ve bir dinamizm yok. O yüzden diyoruz ki buna artık daha dünyalı, daha küresel bir vizyonla yaklaşalım. Yeşil Hat Tüzüğü’nü bir kenara bırakıp; ticari hizmetler sektörü, mal ve sermaye dolaşımı üzerindeki sınırları artık kaldıralım. Malların, hizmetlerin ve sermayenin her iki yönde nerede üretildiğine bakılmaksızın ticareti yapılsın. O zaman ne olacak; Türkiye Cumhuriyeti kendimizle birlikte köprü olarak öngörülse, KKTC-Güney Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti arasında en az bizim hesaplarımıza göre 3 milyar Euro’luk bir ticari potansiyel açığa çıkacaktır. Dünyalı bir anlayışla, biz de kendi bölgemizde ticaretin hacmini daha da artıracağız. Bunun da ilk adımı belki endüstriyel bir yönden birleşme noktasında Haspolat’tan olmalıdır diye düşünüyorum. Turist sayısı 1 milyonu bulan, seyahatlerin 2 milyonu aştığı, 5 havayolu şirketinin uçuşlar yaptığı, 80 bin öğrencinin öğrenim gördüğü bir ülke Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkemizin sanayisi ile uluslararası ticaret kültürü ile asrın projesi ile Kıbrıs sınırlarında kalan değil, dışarıya açılan bir devlet olması hedeflenen projelerimiz arasında. O yüzden geleceğe dönük olarak potansiyellerin değerlendirilmesi adına, Kıbrıs’ta bulunma ve yatırım yapılması için en doğru zamanlar bu zamanlardır artık. Zirvenin ekonomimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

19


FİKRİ TOROS

KIBRIS TÜRK TİCARET ODASI BAŞKANI

KIBRIS KONUSUNUN KAPSAMLI ÇÖZÜMÜNDE MEYDANA GELECEK EKONOMİK FIRSATLAR


Kıbrıs’ın tipik küçük bir ada ekonomisi var. Kısıtlı kaynakları, küçük pazarı ve kısıtlı ekonomik faaliyetleri var.. Gayri safi milli hasılaya en büyük katkı kamu hizmetleri, tarım, hafif imalat, ticaret, inşaat ve hizmetlerdir. Kamu hizmetleri, gayri safi milli hasılaya önemli bir katkı yapmasına rağmen, son yıllarda özel sektörün gelişmesiyle birlikte kamu hizmetinin oranı azalıyor. Tüm hizmetlerin yanısıra, yüksek öğretim ve sağlık ekonomideki önemli büyüme sektörleri arasında Kıbrıs’ın 2004’te AB üyeliği ile devam eden siyasi ihtilaf ve bölünmenin sürmesi, malesef Kıbrıs’ın kuzeyinde AB mevzuatının uygulanmamasına sebep olmuştur. Kıbrıs Türk Toplumu, bu özel durumuna rağmen AB vizyonunu kabul edip, mevzuata uyumu kendine hedef etmiştir, çünkü AB mevzuatı er ya da geç uygulanacaktır. Uzun zaman devam eden Kıbrıs sorunu dünyanın yıllarca gündeminde kaldı. 1968’den beri yoğun devam eden denemelere rağmen bölünmüşlük ve belirsizlik sürüyor. Bu da küreselleşmenin esas amacının aksine devam ediyor, AB’den bahsetmesek bile. Son zamanlarda BM sponsorluğunda başlayıp devam eden görüşmeler, sorunun çözümü için önemli bir fırsat olarak görülmektedir. Toplumlarda oluşan olumlu atmosfer ve genel iyimserlik, sorunun çözümü için bir ilham öneriyor ve doğru kullanılması gerekiyor. Faydaların tanımı ve özel sektörün zamanında katılımı şimdiki siyasi ortamda öne çıkarılmalıdır. İş toplumunun rolü, yakınlaşmada ve barış inşaa etme konusunda, tüm dünyada ispatlanmıştır.

İş dünyası, çalışacağı federal ekonomik ortamın yasal ve düzenleyici çerçevesinin hazırlanmasında önemli bir rol oynamalı. Böyle olursa sürdürülebilir ekonomi çok daha doğru bir şekilde hayata geçirebilir. Son yapılan çalışmalara gore kapsamlı bir çözümün ekonomik faydaları çok büyük olacaktır. Adanın gayri safi iç hasılasının 20 milyar Euro’dan, 2035’de 45 milyar Euro’ya çıkacağı beklenmektedir. Bu da 20 yılda takriben 25 milyar Euro’luk bir artış demektir. Kişi başına olan gayri safhi milli hasıla 12 bin Euro ortalama artacak demektir ve yılda %4.5 ekonomik büyüme de, şu andaki büyümenin nerdeyse üç katıdır. Spesifik sektörler tahminlerine göre ek gelir turizm sektörü için yilda 550 milyon Euro, insaat sektoru icin 725 milyon Euro olarak hesaplanıyor. Ve bunlar da ticari sektöre çarpan etkisi yapacaktır. Bu etkinin de 20 yılda 2.2 milyar Euro olması beklenmektedir. Aynı zamanda mali ve sigorta sektörlerinde 380 milyon Euro’luk bir artış ve tüm profesyonel hizmetler sektöründe 1 milyar Euro’nun üzerinde bir artış olacağı tahmin ediliyor. Gemi taşımacılığında yılda takriben 761 milyon, aynı zamanda yüksek ögretim sektörü için de takriben yılda 270 milyon Euro’luk bir artış beklemektedir. (Yeni) Kıbrıs’ta; Adil, kalıcı ve işlevsel yürüyebilir bir çözüm sadece temel özgürlükleri ve insan haklarını değil, ayrıca ekonomi için istikrar ve güvenliği de getirecektir. Doğu Akdeniz bölgesine tümüyle pozitif bir etki yapacaktır. Kapsamlı bir çözüm Kıbrıs’ın imajını değiştirecek ve; • Yatırım ortamını büyük oranda iyileştirecektir, • Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin üretilmesi için yaşayabilir

bir fırsat olacaktır, • Yeni pazarlar açılacaktır, • Tam kapasite kullanılmayan yenilenebilir enerji, turizm, tarım, deniz taşımacılığı ve inşaat, öncü ekonomik sektörler için bir teşvik olacaktır, •Gençler için istihdam fırsatları olacak ve gençlerin yurt dışına göçü azalacaktır. Son zamanlarda Doğu Akdeniz’deki hidro karbon yatakları için çok tartışmalar yapılıyor. Çalışmalar göstermiştir ki, Kıbrıs’tan Türkiye’ye bir boru hattının ancak bir siyasi çözümden sonra ve Türkiye ile ilişkileri normalleşmesinden sonra olacaktır. Hidro karbonların yaşayabilir bir şekilde üretilmesi, komşuların istikrarlı bir ilişki ve işbirliği yapmalarına bağlıdır. Yani tüm bölgeye kalıcı bir zenginlik sağlayacaktır. Son zamanlarda tarım sektörü için önemli bir gelişme, Türkiye’den Kıbrıs’a döşenen su boru hattıdır ve bu da sürdürülebilir sulama kaynağıdır. AB standartları gıda sektöründe uygulandığı zaman, Kıbrıs’ın gerçek kapasitesi ortaya çıkacak, bu da tarım sektörünü öncü bir sektör haline getirecek ve Ada’nın gelirine katkı yapan bir sektör olmasını sağlayacaktır. İlerisi için niş ürünler ise; mesela organik gıda, hellim, patates, enginar, üzüm, şarap, nar, zeytinyağı, narenciye ve hayvan yemidir. Yaratıcı bir gözle bakıldığı zaman Kıbrıs meselesinin çözümü ile çok daha fazla ekonomik fırsatlar düşünülebilir. Çok sorunlu bir ortamın içinde olan Kıbrıs için en büyük kazanım, ekonomik verimlilik ve Kıbrıs’ın istikrar merkezi olarak şekillenmesidir. Çözüm olan bir Kıbrıs’ta, fırsatların kullanılabilmesi için tüm dünyadan yatırımcıların Ada’ya davet edilmesi şarttır.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

21


DOÇ. DR. ASIM VEHBİ

GAÜ YÖNETİCİLER KURULU BAŞKAN YARDIMCISI

“KIBRIS’TA İLK VE EN GENİŞ KAPSAMLI EKONOMİK ZİRVE”


Bu zirve ile Kıbrıs’ta tarihi bir olaya şahitlik ediyoruz aslında. KKTC Başbakanlığımızın himayelerinde, Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye, Avrupa İş Adamları Kulübü ve Girne Amerikan Üniversitemizin işbirliği ile Barışa Giden Yolda İşbirliği ve Yatırım Zirvesi’ne hep birlikte imza atıyoruz. Bu zirvenin uzun yıllar hatırda kalacağına, yeni projelerle yatırım işbirliklerinin önünü açacağına ve Kıbrısımızı yeni ufuklara taşıyacağına tüm kalbimle inanmaktayım. Asırlardan beri ticaret yollarının kesiştiği bir coğrafyada, Akdeniz’de transit taşıma, aktarma, ticaret gibi alanlarda bir üs durumunda bulunan Kıbrıs adasının bu işlevi günümüzde de devam etmektedir. Bu zirve sonunda ortaya çıkacak sonuçlar ve işbirlikleri sayesinde adamızın daha da hareketleneceğine inanıyorum. Uluslararası Diplomatlar Birliği Türkiye, Avrupa İş Adamları Kulübü ve Girne Amerikan Üniversitesi Yöneticiler Kurulu Başkanımız Sayın Serhat Akpınar tarafından ileri görüşlülükle bu durumun tespiti yapıldı ve Uluslararası Yatırım Zirvesi ortaya çıktı. Kendilerine bu öngörü, vizyon ve girişimcilik ruhu için tekrar tekrar teşekkür etmek hepimizin görevidir diye düşünüyorum. KKTC’de 1979 yılında Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile başlayan ve ekonomimizin lokomotif sektörü olan yükseköğretim, 1985’te adanın ilk üniversitesi olan GAÜ’nün kurulması

ile önemli bir ivme kazanmıştır. Bugün adamızda 13 üniversite ve 130’dan fazla farklı ülkeden gelen 85 binin üzerinde öğrenci bulunmaktadır. Ada nüfusunun 300 bin civarı olduğunu düşünecek olursak, bu esasında ciddi bir dünya rekorudur. KKTC’de yaşayan her 3.5 kişiye bir öğrenci düşmektedir. Bu rakamlar çok önemli ekonomik bir değer yaratmaktadır. KKTC bu alanda güney komşumuza göre oldukça ileri durumdadır. Günümüzde KKTC eğitim dünyası bölgede stratejik bir sektördür ve bir milyar 500 milyon dolarlık doğrudan bir ekonomik katkı dilimi yaratmaktadır. Düzenlenmekte olan bu zirvenin, katılımcılarımızın eğitim alanındaki yeni işbirliklerine ve yatırımlarına vesile olacağı kesindir. Çok kültürlü ve huzurlu yaşam, küreselleşen dünya şartlarına uygunluk, suç oranındaki düşüklük ve güzel iklim, eğitim sektöründe de değerli yatırtımcılara önemli fırsatlar sunacaktır. Başta GAÜ ve Kıbrıs Amerikan Üniversitelerimiz, yurt dışı kampüslerimiz ve biz eğitimciler olarak, yatırım ve işbirliklerine açığız. Yaptığımız işbirlikleri ve anlaşmalarla da bizzat ekonomik değer yaratıyoruz ve yaratmaya da devam edeceğiz. Burada GAÜ ve KAÜ gibi, diploması marka değeri taşıyan, kendini dünyada kabul ettirmiş birçok üniversitemizle yapılacak işbirliklerinin, herkese ekonomik getirisi olacağını ifade etmek isterim.

Kıbrıs Üniversiteler Birliği de ekonomik işbirlikleri için ek bir platformu temsil etmekte, olanaklar ve fırsatlar sunmaktadır. Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi, sanırım bu alanda adamızda yapılan ilk ve en geniş kapsamlı, uluslararası boyutlu bir ekonomik zirve konumundadır. Zirveye katılan yerli ve yabancı firma iş adamları ve iş dünyası temsilcileri ilk kez bu kadar ciddi ve ayrıntılı zirvede bir araya gelmiştir. Bundan da mutlaka somut sonuçlar elde edilecektir. Bizim hedefimiz yerel yatırımcılarımız ile birlikte değerli uluslararası yatırımcılarımızın yeni birçok projeye birlikte imza atmanızı sağlamaktır. Peki bu seçkin zirve katılımcıları az önce işaret ettiğim bir milyar 500 bin dolarlık yükseköğretim dışında başka hangi yatırım konularını görüşüp değerlendirebilirler? Sizinle bunlardan bir kaçını paylaşmak istiyorum. Akdeniz doğalgaz rezervleri, Kıbrıs’a sunulan Avrupa Birliği hibeleri, atık yönetim ve geri dönüşüm projeleri, yükseköğretim ve sağlık hizmetleri, Türkiye’den gelen suyun dağıtımı ve değerlendirilmesi, ada turizmi, ulaşım, bankacılık ve finans konuları, Kıbrıs tarım ürünlerinin geliştirilerek yurt dışına ihracatı, güneş ve rüzgar enerjileri sadece ilk akla gelenler.. Dünyanın en güzel fakat zorlu coğrafyasında, bu güzel iklimde yeni projelerin ve işbirliklerinin gelişmesi en büyük dileğimdir.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

23


VAKKAS ALTINBAŞ

ALTINBAŞ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“KKTC’YE YATIRIM YAPMAK İSTEYENLERE YOL GÖSTERMEYE HAZIRIZ”


Çok çok özel bir buluşma bu. Çok geç kalınmış mıdır bilmem ama, sürekli yapılmasını sağlamak lazım. Çünkü yatırımcılar davet edilmeyi ister, ilgi görmeyi, yatırma teşvik edilmeyi ister. O yüzden emeği geçen herkesi kutlamak lazım.

da biz yolumuza devam edeceğiz. Biz Altınbaş olarak buna inandık ve buraya yatırım yaptık. Şu an bizde bin 500 çalışan var. Adanın petrolünün yüzde 50’sini biz veriyoruz. Adadaki özel bankacılığın en örnek bankacılığını biz yapıyoruz Creditwest olarak. Eğer burada bir yatırım yapmak isteyen varsa, biz Altınbaş ailesi olarak Creditwest ailesi olarak sizlere kredi vermeye hazırız.

Türkiye’nin en büyük kuyumcusu oldu. Bu desteğin en büyük mimarları Kıbrıslı kardeşlerimdir. Adanın enerjisinin yüzde 50’sini biz veriyoruz. Burada istasyonlar yapmakla ilgili Kıbrıs’ın şekli değişti. Burada da Kıbrıslı kardeşlerimiz bize inandı ve güvendi. Altınbaş neyi yaparsa, en iyisini yapar dediler ve benzinlerini bizden almaya başladılar. Yüzde 70’lere kadar çıktık.

Geçen sene 20 Temmuz’da ben de KKTC’ye yatırım teşvik edeyim diye, yatırımcıları buraya getireyim diye Anamur’dan Girne’ye kadar 46 saatlik bir yüzme gerçekleştirdim. Buradaki amacım neydi? Ne mesaj vermek istedim? “Biz bir örneğiz tüm yatırımcılara. Altınbaşlar bu O yaptığım işin içinde 3 devlete inandı, burada 1500 çalışanı ve 150 milyon mesaj vardı aslında. Birincisi; dolarlık da yatırımı olan bir holdingiz. Bize inansınlar, KKTC yüzme mesafesi kadar güvensinler. Bizi refarans gösterebilirsiniz. Burada Türkiye’ye yakın. Yatırımcılar, yatırım yapan ilk holding biziz. gelin buraya yatırım yapalım. Buradaki gençlerimiz buradan Güçlü bir ekonomi olmadan, eşit denge gelmeden ayrılmasınlar. KKTC’ye barışın olacağına inananlardan biri değilim. Burada sahip çıkalım diye Türkiyeli huzur ve barışın olmasını istiyorsak, onlarla yatırımcılara mesaj vermek için aynı masaya oturabilmek için mutlaka bizim de yapmıştım. ekonomimizin güçlenmesi lazım. İkincisi KKTC ve Türkiye’de benim yaşımda, yani 55 yaşında insanlar emekli oldum diyerek kenara çekiliyor. 55 yaşın yolun yarısı olduğunu ve daha neler yapılabileceğini göstermek için bu olayı gerçekleştirdim.

O yüzden yatırım ve yatırımcı bizim için çok çok önemli. KKTC’de yatırım yapmak isteyenlere de Creditwest Bank olarak her türlü katkıyı koymaya, finansı nasıl sağlayacakları konusunda yol göstermeye hazırız.”

Bir diğeri de şehitlerimiz unutulmasın diyeydi. Burada anlaşma yapılırken şehitlerimiz unutulmamalı. Gelelim herkesin gündemindeki Kıbrıs sorunu başlığına. Biz 40 yıl evvel burada barışın olduğuna karar verdik. Yani burada barış oldu.. Bundan sonra Rumlar ile nasıl iyi komşuluk anlaşması yapılır? Nasıl Türklere hak veriliri konuşuyoruz. Eğer yapmazlarsa

Tekrar vurgulamak istiyorum; burada şu an barış ve huzur var. Yeter ki yatırımcı gelsin, yatırımını yapmaya devam etsin. Burada her türlü güzellik var. Ben sizlere ne yapacağınızı söyleyecek olursam, biz burada üç konuda faaliyet gösteriyoruz. Adada kuyumculuk yapıyoruz. Türkiye’de o gördüğünüz altın markası Altınbaş burada gelişti ve büyüdü, Kıbrıs halkı buna inandı, destek oldu markayı marka yaptı ve ondan sonra gitti ve

Bankacılık sektöründeki yatırımımız Creditwest bugün Kıbrıs’ın bir numaralı bankası oldu. Tabi ki burada da halkımızın çok büyük bir desteği var. Dördüncü olacak işimiz ise eğitim. Yakında Kemerburgaz Üniversitesi KKTC’de de kampüs açacak. Bunun da müjdesini vereyim Kıbrıslı kardeşlerimize.

Yatırım yapmak için burada iki büyük potansiyel var. Bir tanesi turizm, ikincisi de eğitim.. Üniversite açamıyorsanız eğer, üniversitelerin ciddi şekilde yurtlara ihtiyacı var. Burada 85 bin öğrenci var, bunların 85 bini de yabancı. Geldikleri zaman ev bulunamıyorlar. O yüzden yurt fikrini düşünebilirsiniz. Üstelik yurt yapımına ciddi şekilde Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’nin de desteği var. Bu yatırımı düşünen kardeşlerimiz varsa, Creditwest Bank ile temasa geçebilir.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

25


TARKAN KADOOĞLU

TÜRK GİRİŞİM VE İŞ DÜNYASI KONFEDERASYONU BAŞKANI

“KIBRIS DENİNCE AKLA SORUN DEĞİL; ÇÖZÜM, BARIŞ VE UMUT GELİYOR”


11’inci yılını geride bıraktığımız Türkonfed olarak 24 federasyon ve 186 dernek ile Türkiye’nin her köşesine ulaşmış, yine Türkiye’nin en büyük ekonomik tabanlı sivil toplum kuruluşuyuz. Bölgeler arası farklılığı azaltmak, kadınların sosyal iş hayatına katılımını artırmak, Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukukun üstünlüğü, çözüm süreci ve tüm bunları destekleyen Avrupa Birliği üyeliği konusunda da tarafız. Bu vizyonumuzu somutlaştırmak için çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Derinlikli raporlar hazırlıyoruz.

İki toplumun çıkarlarını gözeten, iki toplumun federal sisteme dayalı bir anlaşma temellerinde birleşme sağlanması için sürdürülen görüşmelerde muhakkak uzun başlıklar vardır. Ancak liderlerin kararlılığı ve yapıcı yaklaşımları bugüne kadar pek çok kez kaçırılan tarihi fırsatın, bu defa gerçekleşeceği yönünde inancımızı pekiştirmektedir. Kıbrıs’ta çözüm, Kıbrıs’ın AB içerisindeki gücünü de artıracaktır. Türkiye ve Yunanistan için de yeni

Akdeniz Bölgesi’nin güvenliği ile istikrarı için bölgede benimsenecek yeni modeller açısından da önem taşımaktadır. Kıbrıs’ta çözüm AB’nin içinden geçmekte olduğu dönüşüm ve olumlu bir şekilde etkileyecek ve AB’nin temsiliyetini de güçlendirecektir. Dolayısıyla ekonomik, sosyal ve siyasi yeni fırsatlar yaratacak bu sürecin tüm paydaşlar tarafından etkin olarak desteklenmesi gerekliliğinin inancındayız.

Bundan üç ay evvel Türkonfed olarak biz burada bir toplantı serisi yaptık. Sayın “Kıbrıs’ta ticari anlamda birçok yatırımın yapılması Brüksel’deki temsilciliğimiz Cumhurbaşkanımızı, gerektiğini görüyorum. Çünkü eski bir ile Avrupa’nın kalbinde Başbakanımızı ve ticari kalıbı var buranın. çalışmalarımızı sürdürürken, ilgili bakanları ziyaret Avrupa’nın en büyük iş dünyası ettik. Biz Kıbrıs’taki Fakat bugünün dünyasına entegre bir yapıya kuruluşlarından biri olan potansiyele inanıyoruz. ulaştırılması ile beraber ben inanıyorum ki Türkiye’den Avrupa Birliği üyesi olarak Kıbrıs’taki iki milletin buraya ciddi potansiyelli işler yapılacak. küresel alanda etkili çalışmalar beraber bir federal içerisinde yer alıyoruz. kurması konusunda Bu güncelleme Kıbrıs için zor bir iş değil. Türkiye’nin Almanya’dan, Gürcistan’dan, destekçisiyiz. Buradaki geçmiş tecrübesini yanına alırsa, ciddi bir reformla Kıbrıs’tan, Irak’tan ve potansiyellerin ticaret yasasını değiştirip daha kolaylaştırıcı, daha Ukrayna’dan Türkkonfed birleşimde, Türkiye’deki insanı cezbedici bir yapıya kavuşturursa ve teşvik gibi ailesine katılımlar ile birlikte, iş insanlarının düşünürsek bu işi, daha çok katılım uluslararası alanda gücümüze da tecrübesini olacağına inanıyorum. güç katmaya devam ediyoruz. buluşturduğumuzda ciddi katma değerler Biz diyoruz ki Türkiye’deki iş insanı, Rum Kamu dışında yaratılan katma sağlayacağımızdan tarafındaki iş insanı ve Türk tarafındaki iş insanını değerlerin yüzde 50’sinden hiç şüphemiz yoktur. birleştirelim. Bu kaynakları dünyaya açılan bir yapı ile fazlasını yöneterek, Türkiye Türkonfed olarak Kıbrıs buluşturduğumuz zaman ekonomisinin şah damarı Ortak Girişim Projesi sağlıklı işbirlikleri kurabiliriz.” konumuna gelmiş durumdayız. adı altında KURGİ Milyonları aşan istihdam ve projesini kurduk. Şu ülke ekonomisine milyarlarca anda bu komisyonumuz dolar katkı sağlayabilen çalışmalarına devam Türkonfed’in içinde olmaktan gurur fırsat yaratacaktır. Ekonomik kriz ile etmektedir. duyuyoruz. sarsılan Yunanistan ve AB sürecinde durgunluğu yaşayan Türkiye ile el Kuracağımız işbirlikleri ile bu bölgedeki Büyük bir memnuniyetle görüyoruz ki ele vererek Kıbrıs’ta sağlanacak gelişime katkı sağlayacağımıza da Kıbrıs denildiğinde akla sorun değil; çözüm sayesinde, ekonomik ve siyasi emin olabilirsiniz. Çünkü buna hem çözümün, barışın, istikrarın ve umudun krizler aşılabilir.. Kıbrıs’ta çözüm bu duygusal yönden bakıyoruz, hem de geldiği günlerden geçiyoruz. Tarihsel işbirliğinin de ilk adımı olacaktır. ticari pencereden. zorluklarla dolu olan bu sorunun, BM himayesinde yapılan müzakereler Bunun yanı sıra son dönemde gerek Finansal olarak, katma değer olarak da ile bugün geldiği aşama, bizleri son bölgemizde, gerekse dünyada yaşanan değerlendirdiğimizde bu potansiyelin derece heyecanlandırmıştır. gelişmeleri düşündüğümüzde, Kıbrıs’ta farkındayız ve bu pastadan pay almak çözüm daha güçlü bir AB ve Doğu istediğimizi belirtmek istiyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

27


OSMAN ÜNSAL

BİRLEŞTİRİCİ İŞ ADAMLARI VE İŞ KADINLARI KONFEDERASYONU BAŞKANI

“BİZ KIBRIS’A 250 MİLYON DOLARLIK YATIRIMLA GELDİK”


Türkiye’nin ve dünyanın zor dönemlerden geçtiği, terör olayları ile karşı karşıya kaldığı bu dönemde, barış isminin zikredildiği bir ortamda olmak beni fazlasıyla mutlu etti. Böyle bir zirvenin Kıbrıs’ta yapılıyor olmasının; Kıbrıs’ın Türkiye’nin gözündeki, yüreğindeki değerinin ve yıllardan beri aramızdaki et ve tırnak duygusunun olgunlaşmasında çok ciddi bir yeri vardır. Yıllardan beri Kıbrıs’ta biz bir takım konuşmalar yapmak istedik. Lakin tam bir köprü, tam bir denge sağlayamadık. Ümit ediyorum ki GAÜ’nün, KKTC Başbakanlığı’nın ve Uluslararası Diplomatlar Birliği’nin başlatmış olduğu hamle, bundan sonra ekonomiye katkılar sağlar, Kıbrıs ekonomisinin kalkındırılmasında büyük rol oynar. Ben 28 Ağustos’ta da Kıbrıs’a geldim. Kıbrıs’ta iki tane projeyi konuştuk. Bunlardan bir tanesi Mersin’den Kıbrıs’a boru hattı ile elektrik çekilmesiydi. İkincisi ise güneş enerjisi sistemlerinin kurulmasıydı. Bununla alakalı ciddi çalışmalar yaptık.

Birleştirici İş Adamları ve İş Kadınları Konfederasyonu, Türkiye’nin her yerinde, şu anda 81 ilde 20 ülkede bulunan büyük bir konfederasyondur. Bizim amacımız hem iş dünyasına katkı sağlamak, hem de sosyal ve ekonomik meselelerde söz sahibi olmaktır. Dolayısıyla konfederasyonumuzun yurt dışında önemli çalışmaları vardır ve bundan sonra da olmaya devam edecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ilk hamle yapacağımız bölgemiz olacak. Kıbrıs’a yatırımlar konusunda içimizdeki 300’e yakın kişi ile görüşmeler yaptık. Ayrıca konfederasyonumuzun önemli isimlerinin selamlarını getirdim. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da sizlere selamlarını yolladı. Biz Kıbrıs’ta uzmanlık alanımız olan enerji konusunda hamle yapmak istiyoruz. Biz Kıbrıs’a 250 milyon dolarlık bir yatırımla geldik. Bu kritik buluşmada AB ve BM temsilcilerini de görmek bizi mutlu etti. Eğer ki bir şeyler yapılacaksa, AB’nin de burada olması gerekir. BM’nin de burada

olması gerekir. Bizler yakın bir zamanda Fransa’da bir sınav verdik. Bu sınavı zaten Türkiye’de uzun zamandır veriyoruz. Teröre karşı en büyük duruş milletlerin birleşmesi, bir olmasıdır. Birbirlerine ticari ve siyasi konularda destek göstermesidir. Biz kendi üzerimize düşen noktalarda, elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Gerek ülke olarak, gerek konfederasyonumuz olarak. Unutmayalım ki hiçbir ülkeye hiçbir şekilde terör etki etmez. Sadece zarar verir. Ama en büyük etkiyi ekonomi gösterir. Bir ülke batarsa terörden değil, ekonomiden batar. Dolayısıyla bizim burada ekonomiyi canlandırmamız gerekir. Biz konfederasyon olarak birleşelim diyoruz. Hep beraber olalım, üretelim, Kıbrıs için, hatta hangi ülke için gerekiyorsa da elimizi taşın altına koyalım. Zirvede de bu güzel enerjiyi görmek beni çok mutlu etti. Bize düşecek olan görevde sonuna kadar yanınızdayız. Elimizden gelen tüm desteği göstermek konusunda da kararlıyız.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

29


YUSUF ÖZTÜRK

ÖZTÜRK HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“KIBRIS’A YAPILACAK YATIRIM SÜRECİNDE YER ALMAK İSTİYORUZ”


Bizim uzun yıllardır takip ettiğimiz bir pazar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Hızla genişleyen ve sürekli ileriye doğru hedefi olan bir pazar. Geçtiğimiz yıllarda bu pazar ile ilgili bir takım gelişmelerde bulunduk. İnşaat sektörü ile ilgili özellikle, yap-sat ve devlet garantili değişik projelerle ilgileniyoruz. Fakat daha önce ilgilendiğimiz projeleri İngilizlerin tedarik edememesi ya da yatırımlarını durdurması gibi nedenlerden dolayı beklettik. Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nde güçlü yatırımlarımız var. Esasında biz kimsenin detaylı bilmediği bir kıtada iş yapıyoruz. 10 yıldır o kıtadayız. Güvenliğin ve devletin ne demek olduğunu çok iyi bilen bir firmayız. Şu anda pazarda hakimiyetimiz çok yüksek. İnşallah bu yatırımcı zihniyetimizi, Kıbrıs için de kullanmak istiyoruz. Kıbrıs’ta da bir takım projeler var, onları da yakından takip ediyoruz.

Özellikle bizim yatırıma bakış açımız şu; Devlet eli ile olacak her projede, Öztürk Holding olarak var olmak istiyoruz. Özel sektör projelerine tabi ki ilgiliyiz. Ama bizim esas ilgi alanımız, devlet alanında olan projeler. Bunlar çeşitlilik arz edebilir. Altyapıda da, üstyapıda da olabilir.. Bunlarla beraber ortaklıklar kurabiliriz, yap-işlet-devret modellerine girebiliriz veya yap-işlet ve devam et projelerine de girebiliriz. Kıbrıs’ın benim için manevi bir yeri de var. Babamın 1974 Barış Harekatı’nda görev alması, yavru vatanımız olması, bizim kanımızdan insanların burada olması bizim için çok önem taşıyor. O yüzden buraya gelecek yatırımı destekliyoruz, sürecin içinde yer almak istiyoruz.. Bizim çok ortak firmalarımız var. Büyük firmalarla da işbirliği yapıyoruz ama bizim için en büyük güvence hem devlet, hem de hükümet kanadının yaklaşımı.

Biz bu güvenceleri hissedebilirsek, burada ihtiyaç duyulan projelerin ne olduğunu bulabilirsek, o noktada pazarda yer alabiliriz. Bize hangi noktada ihtiyaç duyulursa, hangi konuda ortaklaşa hareket edilirse, biz her projeye varız. Çünkü tek değil, tam 6 sektörde hizmet veriyoruz. İnşaat, enerji, petrol, madencilik, soğutma ve sanayi sektörlerinde çok güçlü konumdayız. 2015 yılında dünyanın en büyük 250 müteahhidi arasında 18’inci sıradayız. Türkiye’de ise birinci sıradayız. Yaşadığımız bu gururla birlikte hem başarımızı korumak, hem de bilgi birikimimizi paylaşmak istiyoruz. Burada bulunmak istememizin ana sebebi de bu. İnşallah hayırlı olur Kıbrıs’a, faydalı olur. Biz faydalı olacağını düşünüyoruz. Kıbrıs da bizim faydalı olacağımızı düşünüyorsa, biz hazırız..

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

31


NAMIK EKİNCİ

ÇELİK İHRACATLARI BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“KKTC’NİN BÜYÜK EKONOMİK BAŞARILARA İMZA ATACAĞINA İNANCIMIZ TAM”


Akdeniz’in incisi Kıbrıs’ın bugüne dek Türkiye gündeminde salt siyasi sorunlar ve çözümsüzlük tablosu ile gündeme gelmesi üzücüdür. Ekonomiyi, yeni işbirliklerini ve yatırımı konuşuyor olmayı heyecan ve mutluluk verici bir şey olarak değerlendiriyorum. İzolasyon ve siyasi çözüm sürecindeki tıkanmanın önünü açacak olan ekonomik dengenin sağlanması gerekmektedir. Yaptırımlara rağmen son 10 yılda kişi başı gelirini yaklaşık 4 katı artıran KKTC’nin, nihai çözüme ulaşması ile birlikte daha büyük ekonomik başarılara imza atacağına inancımız tamdır. Sektör olarak bu sürece katılımımızın olması bizi ziyadesiyle mutlu etti. KKTC yönetimi; yapısal ekonomik sorunlarının çözümü, özel sektörün gelişimi ve yerli yabancı yatırım olanaklarının artırılması konusunda ciddi adımlar atmaktadır. AB üyelik sürecinde de dünya ile entegrasyonunu sağlayacaktır. Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da KKTC halkına desteğini sürdürecektir. Kıbrıs sorununda sona gelindiğini ve çözüme hiç olmadığımız kadar yakın olduğumuzu düşünüyorum. Dünyanın kemikleşmiş birçok sorununun yeniden ele alındığı, dengelerin değiştiği bir döneme tanık oluyoruz. Kıbrıs için temennimiz çözüme ulaşılması, refah ve gelişim ile bu sürecin güçlendirilmesidir. Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi’nin bu yolda önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Başta Kıbrıs toplumu olmak üzere, tüm

dünyada hayırlı sonuçlar doğuracağına yürekten inanıyorum. Mademki önemli yatırımlar olacak, sizlere çelik sektöründe yaşanan gelişmelerden kısaca bahsetmek istiyorum. Türkiye’nin sanayisi çok köklü bir geçmişe sahip. Çelik; inşaat başta olmak üzere otomotiv, beyaz eşya, gemi ve benzeri birçok sektöre gelir sağlayan, Türkiye ekonomisi için büyük önem sağlayan stratejik sektörler arasında yer almaktadır. Ürünlerimiz kalitesi ve çeşitliliği nedeniyle tüm dünya ülkelerinin dikkatini çekiyor ve tercih ediliyor. Sektörümüz son 10 yılda gerek üretim, gerekse ihracatta önemli bir yol kat etti. Türkiye 2014 yılındaki 34 milyon çelik üretimi ile dünyanın sekizinci, Avrupa’nın ikinci büyük üreticisi konumundadır. Ayrıca 2014’te 17 buçuk milyon ton ihracat gerçekleştiren sektörümüz, dünya çelik ihracatı sıralamasında sekizinciliği, inşaat çeliği ihracatında ise dünya liderliğini üstlenmeye devam etmiştir. Dünyanın en büyük 10 çelik üreticisinin 5 yıllık kaynaklarına bakıldığında; Türkiye yüzde 4 oranındaki yıllık büyüme oranı ile Çin, Hindistan ve Güney Kore’den sonra üretimini en çok artıran dördüncü ülke olmuştur. 2015 belgelerine göre Türkiye’nin en çok çelik ihraç ettiği ilk 5 ülke sırasıyla; ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Mısır ve İsrail’dir. Türkiye’nin KKTC’ye çelik ihracatı ise son 5 yılda ortalama yüzde 4.8 oranında artarak, 100 bin tona ulaşmıştır. Türkiye’nin KKTC’ye en

çok ihraç edilen ürünleri inşaat çeliği ve yapısal çeliktir. Geçen senenin aynı dönemi ile kıyaslandığında ise 2015’in ilk on ayında KKTC’ye çelik ihracatımız yüzde 2.5 artarak 82 bin ton olmuştur. Kıbrıs sorununun çözülmesinden sonra Kıbrıs’a olan ihracatımız çok daha büyük seviyelere çıkacaktır. Ayrıca Kıbrıs’ın önemli bir havalimanı aktarma limanı İskenderun Limanı’na yakınlığının da, Kıbrıs’ın ekonomik büyümesine önemli katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Özellikle çelik sektörü açısından İskenderun bölgesinde 11 milyon tona yakın üretimin ve Türkiye’nin çelik üretiminin yüzde 30.2’sini gerçekleştirir olduğu da hesaba katıldığında, tedarik sürecinde ne kadar önemli avantajlar sağlayacağı anlaşılmaktadır. Teknolojik avantajlarla ürünlerimizde yüksek kalite ve verimlilik sağlıyoruz. AB ile aramızda Gümrük Birliği Anlaşması sayesinde çelik ürünleri ihracatında ve ithalatında sıfır gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu durum Kıbrıs’taki ticaretimizde de önemli avantajlar sağlayacaktır. Bugünün karşılıklı kazançlar ve yeni ufuklar için önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Türk Çelik sektörünün uluslararası standartlara sahip ürünleri, teknoloji ve katma değere yatırım yapan vizyonu, dünya çapındaki deneyimi ile KKTC’nin büyüme hamlesinde üzerine düşen sorumluluğu başarı ile yerine getireceğine inanmaktayım ve buna da hazırız.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

33


MEHMET EZİÇ

EZİÇ İŞLETMELERİ DİREKTÖRÜ

“KIBRIS’I YÜZEN BİR EĞLENCE ADASINA ÇEVİREREK DÜNYA MARKASI HALİNE GETİREBİLİRİZ”


‘’Bu ülke, bu yatırım için doğru bir tercih mi?” Kıbrıs’ın içinde bulunduğu durumla ilgili değerlendirmeleri, zirveye katılan konuşmacılarımızdan dinledik. Bu yüzden izninizle ben bu konuya değinmeden direkt olarak, olası bir anlaşmada kendi şirketimin de faaliyet alanı olan, tüm dünyada hızla büyüyen, ülkelerin ekonomileri içerisinde çok önemli bir yer tutan, yiyecek ve içecek sektörünün mevcut durumundan, yakalanabilecek fırsatlardan sizlere bahsedeceğim. Tabii bunu yaparken de, kendimce önemli bulduğum bazı noktaların da altını çizmeye çalışacağım. Yiyecek ve içecek sektörü, ülkemizde turizmin altında yer alan bir sektör olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrudur, ancak ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın günlük yeme ve içme alışkanlıklarını da göz önünde bulundurursak, aslında başlı başına çok önemli bir sektör olduğunun yadsınamayacak bir gerçek olduğu sonucuna varırız. Ayrıca direkt ve dolaylı olarak, ülke ekonomisine yaptığı katkıdan dolayı da mevcut ekonomimizde önemli bir yer tuttuğu kanaatindeyim. Yiyecek ve içecek sektörünün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki mevcut durumu göz önünde tutulduğunda, ben olası bir anlaşmada bu sektörün diğer birçok sektöre göre, “daha hazır olduğunu” düşünüyorum. Evet bir takım eksikleri olabilir ama, bir çok işletmemiz, özellikle son 15 yılda kendi içinde yaptığı yenilenme ile, Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlu bir hale gelmiştir. Sektörün içerisinde yer alan biri olarak ben de bu durumdan büyük bir mutluluk duymaktayım. Özellikle Sağlık Bakanlığı, Belediyeler ve Gıda Mühendisleri Odası önderliğinde “HACAP” konusunda ciddi ilerlemeler sağlandı.

Bazı eksikliklerimiz olduğundan bahsetmiştim. Bunların başında, yerel mutfağımız üzerine servis veren işletmelerin eksik olması geliyor... Bu durum, olası bir anlaşma sonrasında artacak olan turist sayısı ve oluşacak talebi karşılama noktasında bizi dezavantajlı bir konuma düşürebilir. Kısa sürede bu eksikliğin giderilebileceğinden ben pek emin değilim. Yine bir diğer önemli eksikliğimiz ise, nitelikli iş gücüdür. Özellikle hizmet sektörünün kalbi konumundaki nitelikli iş gücüne erişme noktasındaki sıkıntı, önümüzdeki süreçte bizler için bir diğer sıkıntı verici önemli nokta olacaktır. Bu gerçekten yola çıktığımızda, acilen tüm hizmet sektörleri için geçici olmayan ve hizmet sektörünü meslek edinmiş çalışma arkadaşlarını yetiştirmemiz kati surette şarttır. Aksi halde gerek bizlerin, gerekse yabancı yatırımcılarımızın arzuladığımız yatırımları yapsak bile, orta ve uzun vadede başarılı olması imkansızdır. Ayrıca casinosu olmayan otellerin az oluşu hususuna da değinmek istiyorum. Çünkü bu da eksiklik olarak gördüğüm bir diğer konu.. Casinosu olan oteller, odalarını Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri neredeyse yüzde 80’e ulaşan bir dolulukla, yıllık anlaşma usulü pazarlıyorlar. Bu sebeple o otele, bir hafta süreyle gelmek isteyen turistlere, çoğu zaman “sadece 4 gün olabilir, hafta sonu doluyuz” yanıtı veriliyor. Durum böyle olunca, turistlerin bir bölümü adaya gelmekten vazgeçmektedir. Yine olası bir anlaşma ile artacak turist sayısını da göz önünde bulundurarak, casinosuz otel sayısını artırmakta veya pazarlama stratejilerine yeni bir alternatif yaratmakta fayda olacağını düşünüyorum.

Yine bir diğer yatırım fırsatı olarak, şu an adamızda eksik olan modern hayvancılık ve modern tarıma da bir parantez açmak istiyorum. Her iki konu da şu anki haliyle ülke ihtiyacını karşılamaktan uzak bir tablo çizmektedir. Tarım, iş gücünü azaltarak makineleşmeye, hayvancılığın da modern makineleşmeye ilaveten verimli hayvan ırklarının yanı sıra, büyük çaplı yapılarak, maliyetlerinin düşürülmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yeri gelmişken bu konuya da değinmek istedim. Peki, tüm bu gerçeklerden hareketle, yazımın başına dönecek olursam; “Kıbrıs yatırımcılar için iyi bir alternatif midir?” Coğrafik konumumuz itibariyle, güzel bir ada ülkesi olmamız, üniversite öğrencilerinin yoğun bir şekilde adamızda bulunmasını da göz önünde bulundurursak, güzel adamızı ‘’Yüzen Bir Eğlence Adasına Çevirerek’’ dünya markası haline getirebiliriz. Bu durum, yatırımcılar açısından adamızı ‘’evet’’ diyerek, tercih edilebilir kılmaktadır. Ve son olarak; 40 yıldır, her türlü zorluk ve ambargolara rağmen, bu küçücük toprak parçasında biz Kıbrıslı Türklerin neleri başardığı ortadayken, olası bir anlaşma ile doğacak fırsatları, gerek bizlerin yalnız, gerekse sizlerle birlikte kurulacak iş birliktelikleri ile nasıl uçuşa geçirebileceğimizi gözümün önüne getirdiğimde, heyecanlanmadan duramıyorum. Bu zirvenin gerçekleşmesine öncülük eden, başta Sn. Serhat Akpınar’a, Uluslararası Diplomatlar Birliği’ne, Avrupa İşadamları Kulübü’ne ve Girne Amerikan Üniversitemize sonsuz teşekkürlerimi sunar, herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

35


CELAL TOPRAK

EKONOMİ GAZETECİLERİ DERNEĞİ BAŞKANI

“KKTC’NİN BÜYÜK EKONOMİK BAŞARILARA İMZA ATACAĞINA İNANCIMIZ TAM”


Sayın Başbakan Ömer Kalyoncu’nun sözlerinin altını çizerek başlamak istiyorum. Bir kere alışık olmadığımız bir durumla karşı karşıyayız. Sayın Başbakan konuşmasını yapıp gitmedi. Bu önemli bir değişim diye düşünüyorum. Genelde başbakanlar ya da siyasetçiler konuşur, salonu başbaşa bırakır ve giderler. Kıbrıs’ta önemli bir değişimin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Biz bugüne kadar buraya çok önemli toplantılar için geldik, bu toplantılarda önemli mesajlar verildi. Sonunda da çok şey çıkmadı açıkçası, bunun da altını çizmek istiyorum. Çok önemli bir yatırımcı burada süt ve süt ürünleri ile ilgili yatırım yaptı, çok başarılı olmadı. Meyve sebze ile ilgili başarılı yatırımlar elde edemedik. Bunlar geçmişte kaldı. Biz burada emlak yatırımlarının başarılı olacağını düşünmüştük, o da anladığım kadarıyla iyi gitmiyor. Sayın Başbakan altını çizdi iki önemli lokomotif var; eğitim ve turizm. Bu, adanın kendi özellikleri olan, çok şey yapılmasına gerek duyulmayan, alt yapısı oluşmuş çok önemli iki lokomotif sektörü. Sadece bunun üzerine gidildiğinde bile, adanın çok önemli başarılar elde edebileceğini düşünüyorum. Verilen teşviklerde de görüldüğü gibi en

önemli teşvik eğitim sektörüne verilmiş. 49’a yakın eğitim projesi desteklenmiş. 500’e yakın da proje var desteklenen. Tüm bu projelerin hayata geçmesi ile birlikte 40 bin kişiye yakın insan iş sahibi olacak ki bu Kıbrıs nüfusunu düşündüğümüzde bence önemli bir sayı diye düşünüyorum. Bu teşviklerin önemli bir kısmının özel sektör yatırımı olması da, bir yol ayrımının gündeme geldiğini gösteriyor. Artık KKTC özel sektör eliyle büyüme kararı almış. Kamunun istihdamda ve diğer alanlarda büyük ağırlığı vardı. Bu ağırlık giderek farklı bir noktaya doğru taşınıyor. Bu ağırlığın başka alanlara taşınması ile birlikte Kıbrıs’ta verimlilik var. Doğru alana yönlenme var. Bu yatırımların büyük çoğunluğunun başarılı olacağını düşünüyorum. Alışveriş merkezine de ilk defa destek verilmiş. Turizmi, eğitimi yapacaksınız ama iyi alışveriş merkezlerine de imkan sunarsanız, iyi vitrinlerde bulunduğunuzda, iyi de satarsınız. Binlerce insan turist olarak geliyorsa, bunlara başka şeyler de satmak mümkün. Kendi dinamizmi olan bir ülkeden bahsediyoruz. Tarıma dayalı turizm desteklenmeli. Oteldeki insanlar Kıbrıs’ın patatesini, peynirini yediği zaman kendini mutlu hissetmeli. Yerel lezzetleriyle de tanışmalı. İnsanlar artık böyle şeyleri arıyorlar gittiği ülkelerde, yeni bir şeyi

tatmak, yeni bir şeyle karşılaşmak en büyük arzuları. Bunlar keşfedilmiş durumda diye değerlendiriyorum. Bunların hayata geçmesi konusunda, dimdik onların arkasında durma zamanı. Bürokrasinin iyi çalıştırılması halinde burası uluslararası ticaretin olduğu bir ada olacak. Ticaretin olduğu yerde de yoksulluk ve savaş olmaz. O zaman isteseniz de, istemeseniz de burada barışın önünde kimse duramayacaktır diye düşünüyorum. Zaten o noktada da çok önemli adımlar atılıyor. Zaten KKTC halkı dünyada barışın arkasında duran önemli uluslardan biri. Herkesin barış konusunda kaçamak güreştiği bir dünyada, burada barış konusunda gerekirse taviz de veririz, taviz de alırız diyen, uzlaşmaya yelken açmış bir halk görüyoruz. Aslında dünyaya örnek oluyor. Aslında bu bir başka anlamıyla da ikinci zafer. Savaşla ya da çıkartma ile o askeri adımlarla sağlanan şey, geldiği nokta itibari ile de bugün barışla sağlanmaya çalışılıyor. Ben burada gelecek görüyorum. Burada gazetecilik açısından baktığımızda; Biz hep olumsuzlukları gündeme getirdik ama burada pozitif gelişmeler görüyorum. Bunun arkasında durmak, buna inanmak, bununla ilgili atılan adımları desteklemenin de hepimizin boynunun borcu olsun istiyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

37


DOÇ. DR. UĞUR ÖZGÖKER

ULUSLARARASI DİPLOMATLAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ

KIBRIS TÜRK TOPLUMUNUN ULUSLARARASI ENTEGRASYONLARA KATILMASI VE AB BOYUTU Türkiye-AB ilişkileri üzerinde yaklaşık 30 yıldır çalışan bir akademisyen, bürokrat ve STK yöneticisi olarak Kıbrıs sorununur AB bünyesinde adil bir şekilde çözümünde izlenmesi gerekli bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Öncelikle KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ile GKRY Lideri Sayın Nikos Anastasiadis arasında sürdürülmekte olan görüşmeler bir antlaşma ile sonuçlandırıldığında, bu antlaşmanın AB’nin birincil hukukuna dahil olarak AB Müktesebatı’nın bir parçası olması sağlanmalıdır. Aksi halde varılacak anlaşma 1960 Garanti ve İttifaklar Antlaşması gibi kağıt üzerinde kalabilir ve Rumlar kendilerini güçlü hissettikleri zaman ve uluslararası konjonktürün kendi yanlarında olduklarını algıladıklarında, hemen yapılacak bu anlaşmayı kendi lehlerine değiştirmeye ve 1963’te yaptıkları gibi anlaşmanın ve anayasanın Kıbrıs Türkü’ne tanıdığı hakları gasp etme cihetine gidebilirler. İkinci olarak, yapılacak anlaşma, Kıbrıs adası üzerinde tarihi hak ve menfaati olan garantör devletler tarafından da imzalanıp, uluslararası hukuk kurallarına göre onaylanmalıdır. Bu konuda da çok başarılı bir örnek mevcuttur. Bilindiği gibi Yalta ve Potsdam Antlaşmaları ile 2. Dünya Savaşı sonrası, önce dört işgal bölgesine ayrılan ve sonra iki ayrı devlete bölünen Almanya; Komünizmin çökmesinden sonra 3 Ekim 1990’da Federal Almanya Cumhuriyeti çatısı altında tek bir devlet olarak birleştirilmiştir. Ancak bu süreç kolay olmamıştır. 2 Almanya’nın da aynı milletten, aynı dilden, aynı dinden,

aynı kültürden gelmelerine rağmen, birleşme ayrılmadan 45 yıl sonra 2+4 Antlaşması ile tam iki yıl süren müzakereler sonucu gerçekleşebilmiştir. Önce 2 Almanya (Federal Almanya Cumhuriyeti ile Demokratik Almanya Cumhuriyeti) anlaşmışlar, sonra Almanya üzerinde hakimiyet hakkı bulunan 2. Dünya Savaşı’nın galip devletleri; ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa ile anlaşılmış, Federal Almanya, Rus askerlerinin eski Doğu Almanya topraklarını boşaltması ve Rusya’nın Doğu Almanya toprakları üzerindeki Yalta ve Potsdam Antlaşmaları’ndan kaynaklanan egemenlik haklarından vazgeçmesi karşılığında Rusya’ya yüz milyarlarca mark tazminat ödemiş ve sonunda 2 Almanya tek ve egemen bir devlet çatısı altında birleşebilmişlerdir. Kıbrıs’ta durum aslında çok daha zordur. Birleşecek olan KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yaşayan milletler farklıdır. Kuzey’de Türkler yaşarken, Güney’de Rumlar ve küçük azınlık olarak Ermeniler ve Maronitler yaşıyor. Türkler Türkçe konuşurken, Rumlar Yunanca konuşmaktadırlar. Türkler müslümanken, Rumlar hristiyandırlar. Nihayet birleşecek iki devletin topraklarında yaşayan iki halkın kültürel özellikleri ve tarihi geçmişleri de birbirlerinden tamamen farklıdır. Dolayısıyla iki tarafın da gönüllü olarak rızalarına dayanmayacak, zoraki bir anlaşma ancak geçici olacak ve kısa zamanda iki toplum arasında yeniden sürtüşmeler başlayabilecektir. Daha da önemlisi dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin %75’inin bulunduğu Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde

sabit bir uçak gemisi fonksiyonu gören Kıbrıs adası üzerinde tarihi hak ve menfaatleri bulunan, Kıbrıs’ta yaşayan halklarla akrabalık ilişkisi olan ve 1959 tarihinde imzalanan Zürih ve Londra Antlaşmaları ile garantör ülkeler olarak kabul edilen ve Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde hakimiyet hakları bulunan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de Almanya’nın birleşmesindeki 2+4 Antlaşması’na benzer şekilde 2+3 Antlaşması ile Kıbrıs adası toprakları üzerindeki egemenlik hakları, 1960 Antlaşması’na göre kısmen değiştirilerek devam ettirilmelidir. Kıbrıs’ta iki toplum arasında sürekli ve kalıcı bir barış ancak “AB” çatısı altında bir birleşmeyle gerçekleşebilir. Bilindiği gibi AB’nin kendisi bir “Barış” projesidir. Almanya ve Fransa tarih boyunca sürekli savaşmışlar ancak AB bünyesinde uluslarüstü bir egemenliğin altında birleşmeleri sonucu, bugün barış ve refah içerisinde birlikte yaşamaktadırlar. Ancak Kıbrıs’taki iki toplumun ve iki devletin AB çatısı altında birleştirilmesinde dikkat etmemiz gereken çok önemli hususlar vardır. Soruna taraf olan Kıbrıs, Yunanistan ve İngiltere AB üyesiyken, diğer taraf Türkiye AB’ye tam üye değildir. Ancak AB ile Gümrük Birliği oluşturmuştur. AB, tam üyeler arasında üretim faktörleri olan a) Mallar b) Kişiler c) Sermaye ve d) Hizmetler’in serbest olarak dolaştığı iktisadi ve siyasi bir entegrasyonken, GB sadece sanayi mallarının taraf ülkeler arasında serbest dolaşımına dayanan uluslararası bir ekonomik işbirliği anlaşmasıdır. Eğer birleşme anlaşmasına


gerekli özel hükümler konulmazsa, birleşmeden sonra Türkiye ve Federal Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiyeli Türklerle, Kıbrıslı Türkler arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel ve siyasi ilişkiler çok olumsuz biçimde etkilenecektir. Oluşturulmasına çalışılan Birleşik Kıbrıs Federasyonu’nun kurucu Kıbrıs Türk Federe Devleti topraklarına, Türkiye AB’ye tam üye olana kadar veya en az 10 yıl süreyle derogasyonlar, yani geçici istisnalar konmalıdır. Polonya ve Malta 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye olurken, serbest dolaşım konusunda derogasyonlar talep etmişlerdir. Bugün Polonya’nın batı toprakları 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’dan alınarak Polonya’ya verilmiştir. Buralarda yaşayan 6 milyon Alman, Almanya’ya gönderilmiştir. Polonya’nın AB’ye girmesiyle serbest dolaşım ve yerleşim hakkından faydalanacak birkaç milyon Alman bu topraklara yerleşirse, Polonyalılar bu bölgelerde azınlıkta kalacaklardı. Keza Malta’nın nüfusu yaklaşık 400 bindir. Ülkenin ana dili olan Maltaca unutulmuş olup, nüfusun tamamına yakını İngilizce konuşmaktadır. Katolik olan ve kendine özel mezhebi, dili ve kültürü olmayan Malta’ya yarım milyon Katolik İtalyan veya Fransız yerleşse, Malta’da kendine özgü hiçbir kültürel özellik kalmayacaktır. Onun için Malta AB’ye tam üye olurken, 10 yıl süreyle Malta’ya AB vatandaşlarının serbest yerleşimin engellenmesi talebi AB tarafından kabul edilmiştir. Zamanında Polonya ve Malta için serbest yerleşme hakkından istisna tanındığı gibi, Kuzey Kıbrıs‘a da AB üyesi ülke vatandaşlarının serbest yerleşimi, Türkiye AB’ye tam üye olana kadar askıya alınmalıdır. İkinci bir derogasyon olarak oluşturulacak Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sadece Federe Kıbrıs Türk Devleti’nin ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü) – KEİT ve İİT’ye (İslam İşbirliği Teşkilatı) katılmasına izin verilmelidir. Gümrük Birliği Antlaşması, GB’ye taraf olan ülkelerin tek başlarına üçüncü bir ülke veya uluslararası örgütle Serbest Ticaret Antlaşması veya GB oluşturmasını yasaklarken ve bütün GB’ye taraf ülkelerin üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi, Ortak Ticaret Politikası ve Ortak Rekabet Politikası uygulaması şartını koyarken, Türkiye ile 1970 yılında imzalanan “Katma Protokol” ve 1995’te imzalanan “Gümrük Birliği Antlaşması”nda; Türkiye-İran-Pakistan arasında kurulan ve eski adı Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatı olan ECO, Türkiye–İran–Pakistan-Azerbaycan-

Türkmenistan–Kazakistan–Özbekistan– Tacikistan-Kırgızistan ve Afganistan’ın tam üye, KKTC’nin gözlemci üye olduğu İktisadi İşbirliği Örgütü kapsamında, üye ülkelere yapacağı gümrük indirimlerinin AB ile mevcut GB’ye engel teşkil etmeyeceği şeklinde madde konulmuştur. Bu istisnai maddelerle AB ülkelerinin Türkiye üzerinden ECO üyelerine ‘sanayi mallarını’ gümrüksüz satabilmeleri ve İran-Azerbaycan-Kazakistan gibi petrol ve doğalgaz zengini ülkelerle Türkmenistan ve Kırgızistan gibi pamuk ve tarım ürünleri ihracatçısı ülkelerin ‘hammaddelerini’ ucuz ve kesintisiz olarak tedarik edebilme olanağı sağlamayı planlamışlardır. Türkiye için AB’nin lehine konulan bu istisnai maddeler KKTC yerine kurulması planlanan Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı Türk devletine de uygulanması için, 2+3 Antlaşması’na özel bir hüküm konulmalıdır. Bugün uluslararası ilişkiler ağırlıklı olarak ekonomik ve ticari ilişkilerdir. 1648 Westfelia Barış Antlaşması’ndan sonra uluslararası hukuk literatürüne dahil olan; bir ülkede yaşayan insanlar üzerindeki en üst otorite olan “Egemen Devletler” arasındaki ilişkiler, yüzyıllar boyu “siyasi” ilişkiler olmuşlardır. Ancak iki kutuplu sistemin çökmesi ve ‘küreselleşme’ ile birlikte egemen devletlerarası ilişkiler ağırlıklı olarak ekonomik ve ticari ilişkiler haline gelmiştir. Dünyada; Ronald Reagan, Margaret Thacher ve Jacques Chirac’la sembolize edilen, ülkemizde Turgut Özal’la başlayan uygulamayla, bir devlet adamı başka bir ülkeye resmi ziyarette bulunurken birkaç diplomatın dışında çok sayıda işadamını da beraber götürerek iki ülke arasında her iki tarafın da kazandığı siyasi anlaşmaların yanı sıra, ekonomik ve ticari işbirlikleri ve anlaşmalar da yapmaktadırlar. Günümüzde ülkeler arasında siyasi ihtilaflar da askerisiyasi tedbirlerden çok, ekonomik ve ticari yaptırımlarla çözümlenmeye çalışılmaktadır. Saddam zamanında Irak’a, Kaddafi zamanında Libya’ya, atom bombası yapma niyetinde olan İran’a, Gürcistan ve Kırım’ı işgal eden ve Kırım’ı daha sonra ilhak eden Putin Rusya’sına ve atom bombası yapma teşebbüslerini sürdüren Kuzey Kore ile Beşer Esad yönetimindeki Suriye’ye karşı uluslararası ekonomik ve ticari yaptırımlar uygulanmış ve uygulanmaktadır. Böylece uluslararası ticarete katılamayan, mallarını satamayan ve ihtiyacı olan hammadde ve

diğer zaruri nihai tüketim mallarını ithal edemeyen, uluslararası para transferleri kısıtlanan, yurtdışındaki mal varlıkları dondurulan ülkeler, büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılar çekmekte ve sonunda uluslararası toplumla uzlaşmaktadırlar. Sonuç olarak Kıbrıs’ta AB çatısı altında bir anlaşma ve adadaki iki toplum ve devletin kısmen egemenliklerini muhafaza ettikleri “Federal” bir yapıda birleşmeleri, hem büyük ekonomik zorluklar çeken GKRY, hem de uluslararası haksız ve hukuksuz ambargolara yıllardır maruz kalan KKTC’nin hızla kalkınmasına, Türk ve Rum halklarının refah düzeylerinin çok artmasına, adanın doğusunda çıkan doğalgaz ve batısında rezervleri keşfedilen ancak henüz üretime ve işletmeye alınamayan hidrokarbon kaynaklarının Avrupa’ya sürekli olarak istikrarlı ve öngörülebilir bir fiyattan ihraç edilebilmesine imkan verecektir. Bu durum AB’yi petrol bakımından Arap ülkelerine, doğalgaz bakımından da Rusya’ya bağımlılıktan kurtaracak, Avrupa’nın enerji arz güvenliğini garantiye alacaktır. Yıllık toplam GSMH’si 4 milyar dolar civarında olan KKTC’nin bulunduğu Kuzey Kıbrıs bölgesine, en az 20 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı gelmesi beklenmektedir Bütün bu olumlu gelişmelerin Türkiye’ye yararı da; Yunanistan’ın AB’ye tam üye olduğu 1981’den beri Kıbrıs meselesi yüzünden AB’nin Türkiye’ye yapacağı mali yardımları ve Türkiye-AB arasındaki en üst karar organı olan Ortaklık Konseyi toplantılarını bloke etmesinin önlenecek olmasıdır. Ayrıca Aralık 2006’da AB Konseyi’nin Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne teşmil etmemesi nedeniyle 8 müzakere başlığını askıya alması, açılmış olan müzakere başlıklarının da kapatılmaması kararı da kaldırılacaktır. Böylece Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakereleri büyük ivme kazanacaktır. DMW-Uluslararası Diplomatlar Birliği, EBCA-Avrupa İşadamları Kulübü ve GAÜ-Girne Amerikan Üniversitesi’nin KKTC’de düzenledikleri “Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi; Kıbrıs Türk Toplumu’nun uluslararası entegrasyonlara katılması ve Kuzey Kıbrıs’a büyük miktarda yatırım gelmesine vesile olacağı için, fevkalade yararlı olmuştur. Son söz olarak da, uluslararası ticaretin ve karşılıklı ekonomik bağımlılığın olduğu yerde “savaş” olmaz; barış, refah ve zenginlik olur.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

39


AYHAN ZEYTİNOĞLU

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI BAŞKANI

“KALICI ÇÖZÜM, HER İKİ TARAFIN EKONOMİSİ İÇİN DE KAZAN KAZAN DURUMU YARATACAK”


BM arabuluculuğunda, Mayıs ayında yeniden başlayan müzakerelerde yakalanan ivmenin, yarım asrı aşkın süredir uluslararası camiaların gündeminde olan ve sayısız girişime konu olan Kıbrıs meselesinin adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması için gerçekçi bir fırsat sunduğunu düşünüyoruz. Müzakere masasında adada kalıcı çözümün sağlanması yolunda en kapsamlı ve en gerçekçi çözümün sağlanması için Annan Planı’na destek veren güçlü siyasi iradeye sahip iki lider, Kıbrıs’ta çözümün bu kez ulaşılabilir olduğuna dair umutları artırmaktadır. Kıbrıs’ta her iki tarafın siyasi eşitliğine dayalı, iki toplumlu bir federasyon çatısı altında birleşmek yalnızca taraflara değil, bölgenin geneline katkı sağlayacaktır. Bu girişim çözülme ve bölünme rüzgarlarının estiği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya da olumlu bir mesaj gönderecek, kritik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Kıbrıs’ın bir istikrar adası haline gelmesi, Doğu Akdeniz havzasında güvenlik, barış ve refaha büyük katkı sağlayacaktır. Bugün burada, Türkiye’nin AB uzmanı kimliğini kazanmış başkanı şapkam ile bulunmaktayım. Müsaadenizle bu şapkam ile Türkiye-AB ilişkilerine değinmek isterim. Türkiye’nin AB katılım müzakereleri sürecinde Kıbrıs çok önemli bir rol oynamaktadır. Kıbrıs konusunda Türk tarafının siyasi eşitliği, temsili ve adil kalıcı bir çözüme kavuşturulması, Türkiye’nin AB’ye yönelik süreci açısından da önem taşımaktadır. Geçtiğimiz ay 10’uncu yılını doldurduğumuz katılım müzakereleri sürecinin istenilen hızda ilerleyememesinin en önemli nedenlerinden biri Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulmasıdır. Bildiğiniz üzere AB’nin Rum tarafının üyelik sürecini doğru şekilde yönetememesi ve koşulluluk ilkesini asimetrik bir şekilde uygulaması sonucunda, Güney’de halkın yüzde 76’sının Annan Planı’na hayır oyu vermesine karşın, Rum tarafı adeta ödüllendirilerek 1 Mayıs 2004 tarihinde adanın tek yanlı olarak tamamını temsil eden AB üyeliğine kabul edilmiştir. Buna karşın adanın kapsamlı çözüme evet diyen Türk tarafının tabii olduğu izolasyonları sonlandırmaya yönelik

verdiği sözleri ne yazık ki pratikte karşılık bulamamıştır. Avrupa komisyonları tarafından sunulan gelişmelerde Yeşil Hat Tüzüğü ile Yardım Tüzüğü hayata geçirilirken, Doğrudan Ticaret Tüzüğü Rum tarafının engellemeleri nedeniyle hayata geçirilememiştir. Kıbrıs’ta sağlanacak kalıcı çözümün, her iki tarafın ekonomisi açısından da kazan kazan durumu yaratacağını düşünüyoruz. Çözüm sonrasında oluşacak güven ve istikrar ortamının adanın yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi haline dönüşmesine yol açacaktır. Bunun yanında, her iki taraf için de yeni pazarların açılması mümkün olacaktır. Adada kalıcı çözüm ekonomik açıdan Türk tarafına önemli avantajlar sağlayacaktır. Türk tarafının haksız şekilde maruz bırakıldığı izolasyonların kaldırılması ile Türk tarafı dünyanın geri kalanı ve doğrudan ticaret yapabilecek, sağlıklı yatırım ve ticaret ilişkilerini geliştirebilecektir. Çözümle birlikte KKTC’de önemli yatırım potansiyel teşkil eden sektörler için büyük imkanlar doğması beklenmektedir. Rum tarafı ise Türk pazarına önemli bir erişim imkanı bulacaktır. Bu çerçevede ufak bir parantez açmak istiyorum. Çok açıkça ifade etmeliyim ki KKTC’de yaptığımız siyasi ve ekonomi tabanlı görüşmelerde çok olumlu bir rüzgârın estiğini gördüm. Çözüme dönük irade, istek ve niyet açık bir şekilde gözükmekte. Bu da bizleri, sizler ile birlikte çok daha fazla işbirliği içerisinde çalışmaya itiyor. Biz bu çalışmaların içerisinde olacağız. Adada çözüm sağlanması ile ortaya çıkacak yatırım ve ticaret fırsatlarından en etkili şekilde yararlanmak için, iki taraf ekonomilerinin birbirine yakınlaştırılması da kritik bir husus. Bu sürecin ne kadar önemli olduğunu AB ile Gümrük Birliği içerisinde olan ve halihazırda müzakere süreci yürüten Türkiye’de yaşadık ve gördük. Yine yaptığımız araştırmalarda gördüm ki, Türk tarafı ile Rum tarafı arasında ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi ve AB mevzuat uyum çalışmalarının olması gerekiyor. Bu çerçevede Kıbrıs’ta yürütülen müzakere sürecine iş dünyası temsilcilerinin aktif katılımlarının sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Bir de resme enerji perspektifinden bakmak istiyorum. Kıbrıs’ın doğal kaynaklar açısından büyük getirileri olacağı aşikar. Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarının keşfi, adada çözüm ve ekonomik kalkınma için algılanmalıdır. Adada yaşayan her iki topluma ait bu kaynaklardan elde edilecek gelirlerden sadece bir tarafın yarar sağlaması düşünülemez. Ukrayna’da yaşanan kriz ve Ortadoğu’daki istikrarsızlık, özellikle AB açısından enerji güvenliğini ve hatta çeşitlendirilmesine olan ihtiyacı gözler önüne sermiştir. Adada doğal kaynakların her iki toplumun da yararına olacak şeklide kullanılmasına zemin hazırlanacaktır. Ada yakınlarında bulunan hidrokarbon yataklarında beklenilenin daha da altında olması, bunların çıkarılmasında bölgesel olarak işbirliğinin önemine işaret etmektedir. Türk tarafının 50 yıllık içme suyu ve kullanma suyu ihtiyacını karşılayacak olan Asrın Projesi olarak nitelendirilen KKTC Su Temini Projesi’nin açılışı geçtiğimiz ay yapıldı. Türkiye’den gelen suyun Rum tarafı ile de paylaşılabilmesi ihtimalinin Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan tarafından telaffuz edilmesi, Türkiye’nin yapıcı yaklaşımını da göstermektedir. Suyun sağlayacağı ekonomik getirilerin adada çözüm için itici güç olduğuna inandığımı belirtmek isterim. AB projesi, sınırlı alanlarda başlayan işbirliğinin, güçlü bir ivme yaratarak zaman içinde siyasetin diğer alanlarına da yayılacağı fikrine dayanır. Enerji ve su alanlarındaki işbirliği, gelecekteki bir birleşmeye, dayanışma ve güven duygularının gelişmesine tohumlar atacaktır diye düşünüyoruz. Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulması için tarihi bir dönüm noktasında olduğumuza inanıyoruz. O yüzden de Barışa Giden Yolda Kıbrıs Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Zirvesi’nin muhtemel çözümün yaratacağı ekonomik kazanımların gündeme getirilmesi için, oldukça önemli bir platform olduğuna inanıyorum.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

41


YRD. DOÇ. DR. İSMET ESENYEL

GAU TURİZM VE KONAKLAMA MESLEK YÜKSEK OKULU DİREKTÖRÜ

Adamıza ziyarette bulanacak potansiyel turislerin karar aşamalarında Kuzey Kıbrıs’ın politik durumunun önemli etkileri bulunmaktadır. Adaya ziyarette bulanacak her potansiyel turistin ise ülke ekonomisine olumlu yönde etkileri bulunmakla birlikte, ekonomiyi güçlendirmekte etkili dinamikler sağlamaktadır. Yapılan araştırmalara göre; enternasyonel tanınmamazlıktan doğan başlıca etkiler, ülkemize direkt uçuşun olmaması ve diplomatik temsiliyetin eksikliği olarak gösterilmektedir ki önemli etkiler için acil bir önlem alınması, ada turizm ve ekonomisine tutulabilecek en kusursuz ışık olacaktır. Adamızın sadece Türkiye sınırları içerisinde tanınması ve önüne çıkan bir çok ambargolara rağmen her geçen yıl ekonomik anlamda gelişmesinde turizm sektörü önemli rol oynamaktadır. Çevresel imkanlarımız ve adamızın birçok yönden elverişli olmasından dolayı birçok alanda daha çok gelişebilecek potansiyeli bulunmaktadır. En önemli etken ise, Akdeniz’in yapısı ve kültürü dolayısı ile tüm

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YATIRIM OLANAKLARI VE ENTERNASYONEL TANINMAZLIĞIN POTANSİYEL TURİST ZİYARETLERİNDEKİ ETKİLERİ


dünyadan turist çekebilme özelliğidir. Örneğin, 2004 yılında Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında yapılan antlaşma sonucu sınır kapılarının açılması ile dört milyonun üzerinde turistin adamıza ziyarette bulunduğu kayıtlara alınmıştır. İleriki adım olarak Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılması ile gözler Kuzey Kıbrıs bölgesine de çevrilmiş olup, ekonomi ve turizm yönünden pozitif anlamda birçok değişimin olmasını hedef haline getirmiştir. Kıbrıs’ın destinasyon yönünden de değerlendirilmeye açık birçok emsali bulunmaktadır. Bunların başında; coğrafik konumu, çevresel kaynakları ve kültürel çeşitliliği baş göstermektedir.. Kuzey Kıbrıs’ı bir ürün olarak incelersek eğer, şunları söylemek doğru olacaktır. Jeopolitik ve de coğrafi önemi kullanılmaya müsait olan bir konumdadır. Bu durum Avrupa kıtası tarafından ulaşımı kolaylaştırmakla birlikte; keşfedilmeyi bekleyen birçok doğal güzellikleri vardır. Bu sonuç ise; Kuzey Kıbrıs’ın ürün marka değerini yükseltmekle birlikte, yatırım yapmaya uygun bir konum sağlamaktadır. Akdeniz’in Mavi Turizm İncisi; “Blue Pearl Island“ Çok zorluklar ile bir araya getirilmeye çalışılmış katılımcı ve Avrupa parlamenterleri, ülkemize her zaman olduğu gibi gözlemlediğim kadarı ile hayran kaldılar. Verdikleri mesajlar içerisinde tahmin ediyorum ki turizm terminolojinize yeni bir kelimenin girmesine de öncülük etmişlerdir. “Mavi turizm incisi adası” algısı yepyeni bir ufuk çizgimin doğmasına sebep vermiştir. Genelde, turizm adasının maviliğini bizden önce keşfetmiş Avrupalı yatırımcılar, Kıbrıs’ın güneyini daha yakından bilirken, belli ki bizim yatırım iklimimizi keşfetmek istiyorlar, bu da sevindirici bir gelişme. Bu anlamda yaklaşık 200’den fazla katılımcıya özellikle turizm yatırımları konusunda

bir yol göstericiliği ve akademik görüşler; gerçekleştirilen sunum ile daha ileri bir boyuta taşınmıştır. Kuzey Kıbrıs Destinasyon Algısı, Eylül ayı sonunda 6 aylık bir süreci kapsayan ve yaklaşık 423 turist üzerinde gerçekleştirilen “potansiyel turist ziyaret algısı” GAU INTEB araştırmalarımıza bir yenisini daha eklemiştir. Bu sonuçları ilgili tüm paydaşlara sunarken gösterilen ilgi ve algı çok önemli. Demek ki, ülkemizin turizm ürünü SWOT analiz neticesinde çıkan sonuçlar, yatırım özellikleri de düşünülerek, “mukayeseli artıları, avantajları, zayıflıkları, tehditleri“ gerçekten kafalarda soru işareti ile birlikte merak da edilmektedir. İşadamları, bir ülkede yatırım iklimini oluşturan en önemli başlangıç noktalarından biri olan pazar analizi yapmadan, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ticaret veya yatırıma girmez. Girilecek olan pazarın tüm hatları ile incelemesi ve güven ortamının oluşması en önemli hareket noktasıdır. Aynı şekilde, bir turistin tatil amaçlı yapacağı ziyaret dürtüsü ve algısı, gidilecek olan ülkenin diğer rakip ülkelerden bir adım önde olunmasına sebep olur. Yaptığım sunumun, Kuzey Kıbrıs turizm pazarımızın bütün çıplaklığı ile kafalardaki algıların daha da olumlu olmasına mutlak bir katkısı olduğundan eminim. Bu bilgilere, gerçekten gelen yatırımcılarımızın ihtiyacı vardır. Bu anlamda önemli bir boşluğu da bu vesile ile doldurmuş olduk. Potansiyel yatırımcıların mevzuat ve bürokrasi korkusu Türkiye’mizin de siyasi bir bütünlük sonucu yeni kurulan güçlü hükümetinin bir yansıması olarak göreceğiz ki; KKTC daha farklı yapısal reformları içeren öncü siyasi ve ekonomik kararlar ile ele alınacak. Daha bir ay önce büyük bir gurur ve tarihin akışını değiştirmeye aday, suyumuzun da adamızda akacak

olması, Türkiye’mizin çevresinin bir ateş topu misali yanıyor olması, özellikle adamızın jeopolitik ve stratejik önemini katlayarak artırmıştır. Kuzey Kıbrıs, Türkiye’mizin bu coğrafyadaki temiz nefes alma noktasıdır. Sürdürülebilir yatırım hamleleri ile hükümetler nezdinde başlatılacak olan işadamlarına yönelik Kuzey Kıbrıs’ın cazip noktalarının anlatılması ve artık Kuzey Kıbrıs ekonomisinin ülke olarak kompetan bir hüviyete bürünmesi kaçınılmaz bir aşamaya gelmiştir. Et ve tırnak olan iki ülkenin siyasetçileri ben inanıyorum ki, mevzuat ve yatırım noktasındaki bürokratik engellerin de aşılmasına, buradaki yasaların hızla AB mevzuatlarına uyumlu ve bürokrasi çarklarına yenik düşmemesi adına kolay çalışabilirler. Ekonominiz güçsüz ise, tarım ve ziraatte geriyseniz, yetiştirdiğiniz portakalı, hellimi, patatesi; Türkiye’ye satmaya bile zorluk çekiyorsanız, bu pazarda çok önemli algı eksiklikleri vardır demektir. “Kıbrıs’ta hangi dili konuşuyorlar, hangi para birimi geçiyor” gibi sorular artık gündemimizden çıkmalı. Eğer ki; 80 milyonluk Anavatan Türkiye pazarından yılda en az 2 milyon turist ağırlamazsak, burada hala dünya zenginler sıralamasında ilk 200 içerisinde olan Koç Holding, Sabancı ve benzerlerini göremezsek, Güneyli komşularımız bizimle samimi olarak anlaşma yapmaya yanaşmaz. Her şeyi barışa endekslemek olmaz. Türkiye’mizin yatırımcılarını yanımızda görmek istiyoruz. Güçlü Kuzey Kıbrıs, Türkiye - Ortadoğu lojistik ve ticari hattında en önemli merkez olacaktır. İskenderun hattı Suriye tehdidinde. Deniz limanlarımız bu anlamda çok farklı bir algıya bürünüyor. Adamız hala Güney Akdeniz hattının en güzel ve bakir sahillerini bulundurmakta. Farkındalığımızı artıralım ve farkımıza varalım. Güzel günler, turizm dolu günler yakın, hepimiz bu vatana dört elle sarılalım.

KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

43


YAZILI BASINDA ZİRVE


KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

45



KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

47


FOTOĞRAFLARLA ZİRVE


KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

49



KIBRIS ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE YATIRIM ZİRVESİ

51



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.