Öncelikle değerli zamanınızı ayırıp, bu dergiyi okumaya karar verdiğiniz için size ve ailenize teşekkürü bir borç bilirim. İki sayısı çıkmış olan ve şu an 3. sayısı elinizde bulunan “Hey Çocuklar” dergisine başarılar dilerim. Türkçe anadilini yurtdışında edinmek ailemizde başlar ve okul hayatımızda çok değerli öğretmenlerimizle devam eder. Sizlerin, BadenWürttemberg eyaletinde Türkiye’den gelen Türkçe ve Türk Kültürü öğretmenlerimizin okullarda sundukları derslere katılmanızı çok önemsiyorum. Bu süreç içerisinde, birçok yeri iki dilli olan elinizdeki bu dAergiden yararlanabilirsiniz. Dergi bulunduğumuz ülke ile Türkiye arasında ülke bilgisi konularını işleyerek her iki ülke hakkında bilgi edinmenizi sağlayacaktır. Güzel Türkçemizi daha çok kullanabileceğiniz ve sizin ufkunuzu açacak bir dergi olmasını diliyorum. Unutmayalım: Bir dil bir insan, iki dil iki insan. Ana dilimiz benliğimizi ve kimliğimizi oluşturur. Ana dilimizi devamlı kullanalım, dilimizi kullanmazsak o dil bizden uzaklaşır. O nedenle bulunduğumuz bölgeye göre Türkçe ve Almanca okumalı ve konuşmalıyız. Değerli Anne ve Babalar, Türkçeyi öğrenmek, çocukların Almanca öğrenmesine engel değildir, bilakis daha iyi Almanca öğrenmesini sağlayacaktır. Türkçeyi öğrenmek, çocuklarınıza Türkiye’de eğitim alabilme, açıköğretim lise ve üniversite okuma imkanı sağlayacaktır. Türkçeyi öğrenmek, Almanya ve Türkiye’nin çok yönlü ekonomik ilişkiler içerisinde olması nedeniyle gençlerimize iş bulmada da kolaylıklar sağlayacaktır. Türkçeyi öğrenmek, çocuklarınızın kişilik gelişimini destekleyecek ve toplum içerisindeki saygın duruşunun temelini oluşturacaktır. Neyse…sizi daha fazla yormadan heyecanınıza ortak olarak dergiden büyük keyif almanızı diliyorum. Bu derginin çıkmasından şu an elinizde olmasına kadar emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
1
Zunächst drücke ich meinen Dank an euch und eure Familien aus, weil ihr euch die Zeit nehmt diese Zeitschrift zu lesen. Der Zeitschrift "Hey Kinder", dessen bereits dritte Ausgabe ihr heute in Händen haltet, wünsche ich viel Erfolg. Der Erwerb der türkischen Sprache im Ausland beginnt in unseren Familien und setzt sich in den Schulen mit der Unterstützung unserer sehr wertvollen Lehrkräfte fort. Dass ihr in Baden-Württemberg am türkischen Sprach- und Kulturunterricht teilnehmt, die unsere Lehrkräfte aus der Türkei an euren Schulen anbieten, halte ich für sehr wichtig. Während dieser Phase könnt ihr diese zweisprachig gestaltete Zeitschrift nutzen. Diese Zeitschrift behandelt Themen aus dem Land, indem wir leben und der Türkei, sie vermittelt Wissen aus beiden Ländern, sie hilft euch dieses Wissen zu erwerben. Mein Wunsch ist, dass es eine Zeitschrift wird, die euch animiert, noch öfter Türkisch zu reden und euren Horizont erweitert. Nicht vergessen: Eine Sprache, ein Mensch- zwei Sprachen zwei Menschen. Unsere Muttersprache bildet unsere Identität. Verwenden wir unsere Muttersprache möglichst oft. Eine Sprache, die wir nicht verwenden wird uns fremd. Deshalb sollten wir in unserem Lebensumfeld sowohl Deutsch, wie auch Türkisch sprechen. Verehrte Mütter und Väter, das Erlernen der türkischen Sprache ist kein Hindernis für den Erwerb der deutschen Sprache. Ganz im Gegenteil, es wird den Kindern dabei sogar hilfreich sein. Das Erlernen der türkischen Sprache wird ihren Kindern den Bildungsweg in der Türkei erhalten, Fernstudiengänge von Gymnasien und Universitäten ermöglichen. Das Erlernen der türkischen Sprache wird es ihren Kindern zukünftig erleichtern, auf dem Arbeitsmarkt innerhalb der vielfältigen Wirtschaftsbeziehungen beider Länder Arbeit zu finden. Das Erlernen der türkischen Sprache wird die Persönlichkeitsentwicklung ihrer Kinder positiv beeinflussen und das Fundament ihrer gesellschaftlichen Stellung bilden. Nun möchte ich eure Zeit nicht weiter beanspruchen, denn ich teile euer Interesse und eure Neugier auf den Inhalt dieser Zeitschrift. In Hoffnung, dass ihr diesen Inhalt genießt, bedanke ich mich herzlich bei allen Mitwirkenden, die zur Entstehung dieser Zeitschrift beitragen.
Sevgili Birbirinden Kıymetli Çocuklar, Bir eğitim öğretim yılının daha sonuna geldik. Hepiniz çok yoruldunuz, ter döktünüz ve nihayet beklediğiniz yaz tatili geldi. Karneniz nasıl olursa olsun, hepiniz güzel bir tatili hak ettiniz. Kiminiz Türkiye' ye gidecek ve tatilin büyük bir bölümünü orada geçirecek, kiminizse burada kalacak. Her nerede olursanız olun verimli, dolu dolu ve eğlenceli bir tatil geçirin. Nasıl mı? Bol bol oynayın. Tabii ki cep telefonu ve bilgisayar oyunlarından bahsetmiyorum. Açık havada arkadaşlarınızla top oynayın, ip atlayın, bol bol bisiklet sürün, seksek, birdir bir, saklambaç oynayın. İleride bunların çoğunu isteseniz de yapamayacaksınız. Tatil boyunca erken yatıp erken kalkma stresiniz olmayacak. Çok da geç olmamak şartı ile, daha uzun süre uyanık kalabilirsiniz. Çünkü zamanında uyumak sizlerin zihinsel ve bedensel gelişimi için oldukça önemlidir. Tatil boyu yanınızdan en iyi arkadaşınız olan kitapları ayırmayın. Onlar her gününüzde mutlaka yanınızda olsun. Ve en az üç kitap okuyup bitirin. Biri mutlaka ana diliniz olan Türkçe bir kitap olsun. Kitap okumanın sizlere inanılmaz yararları var. Bir sonraki yazımda sizlere kitaplar ve kitap okumanın yararları konusunda uzun uzun bahsedeceğim.
Bütün bunların yanı sıra hayatın içinde olun. Bazı günler annenize süpriz yapın; o söylemeden odanızı derleyin, toplayın, temizleyin... Kahvaltıyı siz hazırlayın. Sabahları, özellikle Türkiye' ye gidecek olanlar fırından sıcacık ekmek almayı unutmasın. Mis gibi sıcak ekmek kokusunu koklayın, hissedin. Bu tatil yeteneklerinizi, becerilerinizi, sınırlarınızı keşfedeceğiniz bir tatil olsun. Üretmenin, başarmanın, bir işi başlayıp bitirmenin keyfine varın. Doğayı tanıyın. Küçücük bir tohumdan sabrı öğrenebilirsiniz mesela. Toprağa gömüp hergün sulayıp, takip ettiğiniz minicik tohumdan beliren ilk filizlerin yaratacağı çoşkuyu deneyimlemenizi çok isterim. Anne, babanız ve kardeşlerinizle şarkılar söyleyip, dans edin. Resim yapın, günlük tutun. Kısacası Kıymetli Çocuklar, çocukluğunuza dair çok güzel anılar biriktireceğiniz, unutulmaz güzelliklerle dolu bir tatil geçirin. Sevgi dolu, eğlenceli, bol kahkahalı mutlu tatiller. Sevgili Anne ve Babalar, Unutmayın! Dünyamızı yaşanılır kılan SEVGİ ve İNSANİ DEĞERLERdir. Çocuğunuzun sosyal ve kültürel zekasının gelişimine katkı sağlayabileceğiniz, sadece sözle değil davranışlarınızla da örnek olacağınız, sağlıklı ve eğlenceli tatiller dilerim.
2
Bu sayımızda sizlere İzmir Buyuksehir Belediyesi Engelli Hizmetleri Şube Müdürlüğü "Buca Sosyal Yaşam Kampüsü'nden güzel görüntülerle özel bir söyleşi sunuyoruz. Tolga Sakarya bu kampüste engelli çocuklara eğitim veren bir resim öğretmeni. Toplam 44 öğrencisi var. Tolga Sakarya aynı zamanda karikatürcü de. Ancak, o kadar yoğun bir çalışma programı var ki, kendisi çizmeye zaman bulamıyor. Ama çocuklarına çizdiriyor. 2017 yılında kurulan "Resim Atölyesi"nde eğitim gören çocuklar şimdiye kadar katıldıkları ulusal-uluslararası yarışmalarda toplam 100 ödül kazanmışlar. İzmir Rotary Kulübü'nün düzenlediği 11. Altın Çizgi Karikatür Yarışması'nda Juri Özel Ödülü'nü Tolga öğretmenin öğrencisi Mina Cumhurlu kazandı. Hadi gelin şimdi, Tolga öğretmenimizin öğrencisi Mina Cumhurlu ile yaptığı söyleşiyi okuyalım birlikte... - Mina'cığım, bu yeteneğini nasıl kazandın, bize anlatır mısın? - Yeteneğimi ilk keşfeden sizsiniz öğretmenim. Aslında daha önce resim yapıyordum ama sizinle tanışınca karikatüre ilgim arttı. - Neden resim değil de karikatür? - Yazı yazabilir ya da resim yapabilirsiniz. Karikatürün anlatımı ise, çok daha sade ve lafı dolandırmıyor. Benim için bu nedenle çok özel. Ama ben resimi de seviyorum. Çünkü ikisi de birbirinden farklı. - Ödül kazandığın karikatürü bize anlatabilir misin? - Kedi ve çocuk figürleri var. Çocuk kediyi seviyor ve ondan sevgi bulaşıyor. Çünkü sevgi bulaşıcıdır. Biz kampüsümüzde incitmeden sevmeyi öğreniyoruz. Bitkileri, tüm canlıları kısacası her şeyi.
Karikatürü seven ve çizen arkadaşlarım var. Onlar da ödül kazanıyorlar. Kampüsümüzde hep birlikte çizimler yaparken büyük keyif alıyoruz. Tolga öğretmenimiz de bizlerle birlikte çiziyor. Ama ne yazık ki, benim okulumda çizen bir arkadaşım yok. - Peki, gelecek için düşüncelerin neler? - Avukat olmak istiyorum. Ancak avukat ta olsam çizmeyi asla bırakmam. Biz, burada resim ve karikatür üzerine özel bir eğitim alıyoruz. İkibinbeşyüz dili konuşan bir sanatı öğrenmeye çalışıyoruz. Mesela atölyemize bir Alman öğrenci gelse konuşarak anlaşamayız belki ama çizerek pekala anlaşabiliriz. Çizdiğim bir karikatürü dünyanın her ülkesinde yaşayan çocuklar anlayabilir. Bu çok güzel bir duygu. - Almanya'da öğrenim gören arkadaşlarına neler söylemek istersin? - Almanya'da okuyan kardeşlerime karikatür çizmelerini öneriyorum. Ama öncelikli olarak hangi mesleği istiyorlarsa onu yapsınlar. Çünkü önlerinde koca bir gelecek var. Hayat onların, neyle ve nasıl mutlu olacaklarsa onu yapsınlar. - Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim Mina'cığım. - Asıl ben çok teşekkür ederim öğretmenim. Benim için büyük bir mutluluktu. - Söyleşinin son sözleri de benden olsun. Karikatür ve çocuklar, iyi ki varsınız. Ve iyi ki biraraya gelmişiz. Atölyemizin ve yetenekli çocuklarımızın sesini Almanya'da duyurduğunuz için "Hey Çocuklar" dergisine ve değerli ustam Erdoğan Karayel'e çok teşekkür ediyorum. Durmak yok, çizmeye devam!..
3
Destan Han Saygın Sezgin
Monster und Katastrophen
Ca navarlar ve Felaketler İnsanoğlunun başına gelebilecek felaketleri, 6 yaşındaki bir çocuğun gözünden görmeye ne dersiniz? Oğlum Destan’ın bir resmini sizlere (soldan sağa) anlatmak istiyorum: Bir kasırga, gökdelenlerin bulunduğu şehre doğru ilerliyor. Gökdelenlerin birinde King Kong var. Bir helikopter ona ateş ediyor. Yukarıdan bir meteor düşüyor ve kırmızı toz kaldırıyor (kırmızı üçgen). Godzilla mutasyona uğramış. Shin, Godzilla ile savaşıyor, askeri helikopter ateş ediyor. Sağ taraftan gelen tsunami ile şehir sular altında kalıyor.. İnsanlar kaçıyor, gemiler batıyor. Çocuk resmi demeyin, bu resim adeta “ALL STARS” filminin senaryosunu içeriyor. Destan birbuçuk yıldır tiyatro dersi alıyor. Son zamanlarda fotoğrafa ilgisi arttı. Oyuncaklarıyla kurguladığı senaryolarla da film çekmeye başladı. Sevgili Ebeveynler, Çocukların algıları çok güçlüdür. Çizdikleri çöp adamlar hakkında bile anlatacakları bir sürü hikayeler vardır. Çocuklarınızın çizdiği resimleri anlatmalarını isteyin ve onları sabırla dinleyin. Resimlerde bazen gizli hayalleri, istekleri hatta korkuları dahi yer alabilir. Çünkü çocuklar bazen gördüklerini ve algıladıklarını kelimelerle değil de, çizdikleriyle anlatmaya çalışırlar. Böylelikle çocuklarımızın ne düşündüklerini öğrenebilirsiniz. Hatta bazen bize anlatamadıklarını ya da söyleyemediklerini...
Welche Katastrophen können Menschen aus der Sicht eines sechsjährigen Kindes erleben? Ein Szenario, welches mein Sohn Destan (6 Jahre) gezeichnet hat. Sehen wir uns das Bild von links nach rechts an: Ein Tornado bewegt sich in Richtung einer Großstadt, auf dem Wolkenkratzer hängt King Kong, ein Armeehelikopter schießt auf ihn, ein Meteorit fällt auf die Stadt und verursacht eine rote trichterförmige Staubwolke, Godzilla kämpft mit dem mutierten Shin Godzilla, ein Armeehelikopter schießt auf beide, von rechts überschwemmt ein Tsunami die Stadt, die Menschen fliehen, die Boote kentern... Dieses Bild beinhaltet fast ein Monsters und Katastrophen ALL STARS Szenario. Destan besucht seit anderthalb Jahren eine Theaterschule für Kinder. In letzter Zeit interessiert er sich für Foto- und Filmaufnahmen. Mittlerweile macht er Aufnahmen von Szenarien, die er mit seinen Spielsachen aufgebaut hat.
Cihan Saygın
4
Herkese tekrar merhaba,
-2
Şöyle diyordu; Do bir külah dondurma Re masmavi bir dere Mi denizde bir gemi Fa gemide bir tayfa Sol papatyalı bir yol La güneşten bir damla Si Ayşe'nin kedisi Ve yine şimdi tekrar sol mi do. Bir kaç tekrardan sonra artık ben de eşlik edebiliyordum. Sanırım notaların isimlerini ve sıralamasını artık öğrendim. Bir sonraki dersimizde notaların birleşimiyle oluşan akorları öğrenecekmişim. Bu akorları kullanarak gitarda şarkılar çalabilirmişim. İşte buna çok sevindim! Dersimiz bitmişti. Timur öğretmenimle vedalaştık. Hava çok sıcaktı ve canım dondurma çekti. Elimde dondurmam, şarkıyı mırıldanarak eve doğru yürüdüm. Do bir külah dondurma, Re masmavi bir dere...
İkinci dersimizde yine Timur öğretmenimle birlikteyim. Bugün notaların isimlerini öğrenecekmişim. Gitarı daha kolay ve doğru şekilde çalabilmem için bunları öğrenmem gerekiyormuş. "Acaba kaç tane nota var? Çok mu fazla? Öğrenmesi zor mu?" diye düşünürken; öğretmenim "7" dedi. Yedi tane nota varmış. Kendi kendime "Ne kadar da az, bütün şarkılar sadece bu notalardan mı oluşuyor?" diye düşündüm. Bunları sırasıyla ezberlemem gerekiyormuş. Kalından inceye doğru şu şekilde sıralanıyorlar. Do - Re - Mi - Fa - Sol - La - Si. Sanırım bir yerden duymuştum bu isimleri. Almanya'da bu notaların harf olarak karşılıkları kullanılıyormuş. O nedenle onları da ezberlemem gerekiyor. Aynı sırayla; C - D - E - F - G - A - B/H. İçimden notaların isimlerini tekrarlarken, öğretmenim gitarla bir şarkı çalıp söylemeye başladı. "Do.. Re... Mi..." evet bunlar notalardı. Sanırım bu şarkı, notaların sırasını ve çıkardıkları sesleri öğrenmeme yardımcı olacak bir şarkıydı. Sözleri de çok eğlenceliydi.
Gitar Dersleri
5
KEIN STRESS!
Aptal Yapar! Sevgili Çocuklar, Sınav günü heyecanlanıyor musunuz? Ben öğrenciyken sınav günleri çok heyecanlanırdım. Hatta sınav öncesi kötü not almaktan çok korkardım. Bu korku ile sınav hazırlıkları da çok stresli geçerdi. Stres niye aptal yapar? Size geçen sayıda “Öğrenmeyi Öğrenmek” konusunda kendinize güvenmenizi ve kendinize zaman tanımanızı yazmıştım. Eğer ders çalışmak için kendinize zaman ayırmazsanız ve olumlu düşünüp kendinize güvenmezseniz, strese girersiniz. Korku ve endişe yaşadığınız durumlarda, yani stres olduğunuzda, beyniniz STRES HORMONLARI salgılar. Bu stres hormonları sizin (mantıklı) düşünmenizi ve öğreniminizi engeller. Stres yaşadığınız sınav günlerinde soruları doğru cevaplamakta zorlanırsınız, hatta öğrendiğinizi bile unutabilirsiniz. Sınav öncesi yaşadığınız stres bu durumu daha da kötüleştirir. O yüzden dersleri planlı, programlı ve olumlu düşünerek çalışmak çok önemlidir. Çalışma süresinden sonra beyniniz için DİNLENME SÜRESİ planlamak gerekiyor . Eğer beyniniz dinlenmez ve sürekli stres halinde olursa hiç bir zaman verimli olamazsınız. Yani uzun süre sınavlarda iyi notlar alamaz, hatta belki sınıfta dahi kalabilirsiniz. Beynimizi nasıl dinlendirebiliriz? Beynimizin , çalışma süresi sonrası dinlemesi gerekiyor. Aynı, gündüz çalışıp gece uyuduğumuz gibi beynimiz de gün içinde dinlenme süresine ihtiyaç duyuyor. Bunun için ilk kural, gece uykunuzu ihmal etmeyin. Erken yatıp uykunuzu almaya çalışın. Ders çalışma aralarında televizyon seyretmek yerine, dışarda oynamaya ya da geziye çıkmaya önem verin. Çünkü temiz hava beynimize çok iyi geliyor. Resim çizin, müzik dinleyin, bol bol meyve yiyin ve su için. Sağlıklı beslenmeyi ihmal etmezseniz çikolata da yiyebilirsiniz.
6
Stres atmak için en güzel şey bol bol gülmektir. Çünkü beynimiz stres hormonlarını atmak için MUTLULUK HORMONLARIna ihtiyaç duyuyor. Ders aralıklarında sizi ne mutlu ediyorsa onunla ilgilenin. Sonra bir de bakmışsınız, ders çalışmak ne kadar da kolaymış. Sevgili Ebeveynler, Okul dönemlerinde hatta sınav hazırlık aralarında çocuklarınız ile aktiviteler yapmayı ihmal etmeyin. Onlar, televizyon izleyerek ya da bilgisayar oyunları oynayarak dinlenemezler. Çocukların asıl stres atma aktivitesi oyun oynamaktır. En başta sosyal ortamlarda, yani sizler ya da arkadaşları ile. En güzel stres atma aktivitesi ise, onlara bol bol sarılın ve bol bol gıdıklayın. Kahkahalar beyinlerine çok iyi gelecektir. Çocuklarınızı sevgi ve övgüyle ödüllendirin ki mutluluk hormonları onları başarıya taşısın.
Murat Yılmaz
AHENK Dance Academy ve THOF Dış İlişkiler Kurulu Üyesi
Türkiy e Halk Oyunları Federasyonu Başkanı
Yöresel
Halk Oyunları Merhaba Sevgili Çocuklar ve Bu Güzel Dergiyi Okuyanlar, Bir önceki köşe yazımda sizlere ülkemizdeki illerin plaka sırasına göre danslarını, enstrümanlarını ve giysilerini tanıtacağımı yazmıştım. Fakat yaşadığımız bölgede öyle güzel bir olay gerçekleşti ki bunu gözardı edemezdim. Geçtiğimiz günlerde, Gießen kentinde 9. AVRUPA TÜRK HALK OYUNLARI YARIŞMASI gerçekleştirildi. Organizasyona Türkiye Halk Oyunları Federasyonu Başkanımız Suat Aksu, Bşk. Vekilimiz Ümit Özekinci, Yönetim Kurulu Üyeleri; Özcan Urtekin, Ahmet Pehlivan, Ali Aslantaş, Mehmet Öngüner, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Tolga Kılıçaslan ve Ulusal Hakemlerimizden Ali Tatar katıldılar. Yarışmaya Almanya'nın birçok kentinden gelen ekipler katıldı. Başkanımız Sayın Suat Aksu yapmış olduğu açılış konuşmasında; bundan böyle gurbette yaşayan ve bu işi yapan ekiplere, derneklere ellerinden gelen her türlü yardımı ve desteği verip, ilerleyen zamanlarda bu işleri sistemli ve kuralına uygun bir şekilde yaparak, Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli ailelerimizin çocuklarının kültürlerini yaşamaları ve yaşatmaları için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Katılımcılara ve dereceye giren ekiplere kupa ve plaketleri verildi. Daha sonra yarışmanın ana sponsoru ÖZSU KOSTÜM Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Urtekin tarafından, birinci olan ekibe 12 çift, ikinci olan ekibe 10 çift, üçüncü olan ekibe 8 çift halk oyunları kostümü hediye edildi. Büyükler katagorisinde, Heilbronn bölgesinden "NEFES THO" Topluluğu İzmir yöresi oyunlarıyla birinci, Stuttgart bölgesinden "AHENK DANCE ACADEMY" Trabzon yöresi oyunlarıyla ikinci, Dillenburg bölgesinden "AHOD" Diyarbakır
yöresi oyunlarıyla üçüncü, Stuttgart bölgesinden "AHENK DANCE ACADEMY" Artvin yöresi oyunlarıyla dördüncü oldu. Küçükler kategorisinde ise; Dortmund bölgesinden "Serhat Efe Topluluğu" İzmir yöresi oyunlarıyla birinci oldu. Aynı ekip bu kez Giresun yöresi oyunlarıyla ikinci oldu. Gelsenkirchen bölgesinden "Mavi Melekler" Trabzon yöresi oyunlarıyla üçüncü oldu. Stuttgart bölgesinden "AHENK DANCE ACADEMY-YILDIZLAR" En İyi Sahneleme Ödülü, Dillenburg bölgesinden "AHOD YILDIZLAR" ise Mansiyon ödülünü kazandılar. Yarışma olarak düzenlenen bu etkinlikteki en güzel olaylardan biri de bütün eğitmenlerin sonuçlar açıklanmadan önce, elele birlikte salonu dolduran seyircileri selamlayarak, halk oyunlarının gerçek amacı olan birlik beraberlik ve kardeşlik mesajını vermeleriydi. Bu ve benzeri etkinliklerin, Türkiye'deki Federasyonumuzla birlikte daha da ileri düzeye taşınarak, gurbet ellerde en iyiyi ve en güzeli hak eden geleceğimizin teminatı çocuklarımız için devamlılığı sağlanmalıdır. Bunun için elimden gelenin fazlasını yapacağıma şahsım ve ekibim adına söz veriyorum. Çocuklarımızın fiziksel ve zihinsel gelişiminde önemli rol oynayan HALK OYUNLARIMIZA ailelerimizin duyarsız kalmamaları dileğiyle, esenlikler diliyorum. Saygılarımla
7
Her sayıda sizlerle birlikte Almanya’nın değişik kentlerini gezeceğiz...
Affenberg Salem Seit über 40 Jahren befindet sich in Salem am Bodensee Deutschlands schönstes und größtes Affenfreigehege. Erlebt über 200 putzmuntere Berberaffen hautnah auf einem 20 Hektar großen Waldstück. Als Highlight, darf man die Affen mit gratis Popcorn selbst füttern und das ganz ohne trennende Gitter! Beeindruckend ist auch die frei fliegende Storchenkolonie und die Damwildanlage, in der Emil, der kapitale Leithirsch, über seinen Harem wacht. Statt vieler Tierarten auf kleinem Raum, zeigt der Affenberg Salem nur einige wenige, diese aber unter optimalen Haltungsbedingungen. Der Besucher kann die Tiere ohne trennende Gitter und Gräben hautnah erleben. Das umfangreiche Informationsangebot umfasst zahlreiche Schautafeln, die Affen- Rundschau mit interaktiven Elementen, moderierte Fütterungen und die Filmvorführung. Außerhalb des Affenfreigeheges laden
die gemütliche Hofschenke sowie der große Abenteuerspielplatz zum Verweilen ein. Kinderwagen- und rollstuhlgerechte Wege, eine behindertengerechte Toilette und der große kostenlose Parkplatz runden das Angebot ab.
8
e n i e l k Wie chlafen Tiere s gehen
OKU! OKUT!
Maria Radner & Anne-Kristin zur Brügge Für Mama, Papa und ihr Kuschelkind: das allerliebste Gutenachtbuch! Wie sagt der Löwe Gute Nacht? Worüber freut sich das Mäusekind am meisten, bevor es glücklich einschläft? Die Tierkinder und ihre Eltern kuscheln am Abend vor dem Einschlafen genauso gern wie kleine Menschenkinder. Ein absolutes Lieblingsbuch fürs Gutenacht-Ritual! Acht Gutenacht-Szenen mit wunderschönen Bildern und liebevollen Reimen zum Mitsprechen.
Kitaplardan Yazan: Susanna Tamaro Yayınevi: Can Yayınları
n a k r o K Ç
ocuk
Küçük Leopold, daha sekiz yaşındadır, gerçekten de kitaplardan çok korkmaktadır. Her yıl olduğu gibi sekizinci doğum gününde de, annesiyle babasının getirdikleri armağan paketini heyecanla açar, ne yazık ki, o çok sevdiği, sahip olmak için can attığı bir çift koşu ayakkabısı yerine parlak kaplı iki kitapla burun buruna gelir. Hıçkırarak ağlamaya başlar. Kitapları öfkeyle yere fırlatır, gider odasına kapanır. Annenin babanın üzüntüsü büyüktür. Leopold de kendince haklıdır. Çünkü hangi kitabı açsa kara kara harfler, kara kara lekeler havalarda uçuşmakta, çocuğun başı dönmektedir. Oğullarının bu kitap korkusu hastalığını yenmek için annesi babası çareler ararlar, onu doktora götürürler. Bazen de cezalandırma yoluna başvururlar. Sonunda Leopold, çareyi evden kaçmakta bulur.
9
Silivri’de
Bir Art-Fırın Galerisi Silivri'de Fatih Mahallesi'nde bir fırın var. Karşısında da bir okul. İkisi arasında öyle güzel bir bağ var ki, inanılmaz. Belki öğrencilerin poğaça, simit, su böreği yemek için tercih ettikleri yer olarak düşünebilirsiniz. Veya evlerine ekmek almak için uğradıkları klasik bir fırın olarak.. Tamam, bunlar da oluyor ama asıl özelliği çok başka. Bu fırın aynı zamanda küçük bir sanat galerisi. Resim yeteneği olan öğrencilerin gelip, resimlerini verdiği fırının bir duvarı adeta bir sergi salonunu andırıyor. Sabahları simitli kahvaltıyı severim. Baden-Württemberg'de okulların tatil olmasını fırsat bilip Silivri'ye gittim. Sabah kalktığımda canım yine simit istedi. Atladım gittim fırına. Yeni resimler de eklenmişti. Sahibi Rahmi Akyazı da oradaydı. Astığı resimleri bana gösterirken gururu gözlerinden okunuyordu. En tepede çerçeveli bir karınca duası, onun altında da çocukların yaptığı son derece başarılı bir Atatürk çalışması vardı. "Nereden aklına geldi böyle bir duvar galeri?" diye sordum. "O kadar yetenekli çocuklar var ve öyle severek yapıyorlar ki, bana verdiklerinde onları ben de böyle değerlendiriyorum. Belki de içlerinden bazıları yarının sanatçıları olacak. Böylece ilk sergilerini burada açmış olacaklar. Eh, bunun gururu da bir başka olur sanırm." dedi. "Hele bu haberin çocuk dergisinde çıkmasından sonra resim patlaması yaşayabiliriz" diye de ekledi. Simitlerimi alıp çıkarken yüzümde bir mutluluk, bir gurur... Hem böyle yetenekli çocuklarımız olduğu için, hem de bu
yeteneklerinin farkına varıp elinden geldiğince destek olan böyle güzel yürekli bir insanla aynı mahallede yaşadığım için. Karikatür kurslarında öyle yetenekli öğrencilerim var ki, aynı isteği ve heyecanı yaşadıkları sürece gelecekte usta bir sanatçı olmamaları için hiç bir neden yok. Ancak, anne ve babaların da aynı heyecanı duyması lazım. Çocuklarının yeteneklerini görmezden gelip, kendi istedikleri mesleğe yönlendiren hatta zorlayan ebeveynler de az değil. Bu da toplumsal bir gerçeğimiz. Aslında karikatürü salt bir sanat olarak düşünmemek lazım. Çocukları okumaya da teşvik eden, vizyonu geniş ve uluslararası bir sanat dalı olması onu diğer sanat dallarından ayırıyor. Anne ve babalardan ricam; çizmeyi sevin, çocuklarınıza da sevdirin!
Erdoğan Karayel
10
Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Ben Hicabi Demirci. Karikatür sanatıyla gençlik yıllarımdan beri ilgileniyorum. Sizlere bu sayfadan seslenmekten dolayı çok mutlu olduğumu bilmenizi isterim. Karikatür sanatı gerçekleri dolaysız bir şekilde topluma aktarır. Gücünü ve etkisini buradan alır. Gerçeklerin toplumla buluşması ve düşündürmesi, karikatür sanatının en önemli özelliklerinden biridir. Amatör olarak başladığım bu yolculuğuma 3 kişisel karikatür kitabı ve 100’e yakın ödülle devam ediyorum. Bundan dolayı çok mutluyum. Uzun yıllardır medya sektöründe illüstratör ve grafiker olarak çalıştım. Halen Sözcü gazetesinde çalışmaktayım. Ayrıca sizler gibi eğitim hayatına devam eden arkadaşlarınızla karikatür kitaplarım üzerinden bir araya geliyor ve karikatürde “Görsel Okuma” etkinlikleri düzenliyorum. Kitaplarımın çıktığı Desen Yayınevi bana bu konuda büyük destek veriyor. Bir önceki sayıda paylaşılan karikatürümde ekonomik sebeplerden dolayı çalışmak zorunda bırakılan kız cocuğunun okuma arzusunu anlatmak istedim. Birleşmiş Milletler ve BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre, dünyada 131 milyon kız çocuğu okula gidemiyor. Kız çocuklarının eğitime katılması toplumların her konuda daha üst seviyelere çıkmasının ana sebeplerinden biridir. İyi bir karikatürde “üç temel iyi” olması gerekiyor. Desen gücü, kompozisyon ve mizah gücü. Siz de iyi bir karikatürcü olmak istiyorsanız eğer, bu üç temel unsuru en iyi şekilde uygulamanız gerekiyor. Bunları sakın unutmayın. Hepinize kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum.
6
11
3
Film
Sevgili Çocuklar, Sizlere her sayı vizyonda olan çocuk filmlerini tanıtıyoruz...
Kaum verlassen die Menschen früh morgens ihr Zuhause, um in die Arbeit, in die Schule oder zum Einkaufen zu gehen, geht es in ihren Wohnungen auch schon drunter und drüber – denn dann haben ihre tierischen Mitbewohner sturmfrei. Hund Max (gesprochen von Jan Josef Liefers) und seine Kumpanen haben allerdings nicht nur Spaß, sondern auch neue Sorgen, als im Tumult der Großstadt sowie beim Familienurlaub auf dem Land ein Menschensprössling gehütet werden soll. Und als wäre das noch nicht genug, verliert die Spitz-Dame Gidget (Jella Haase) auch noch Quietschebienchen, Max‘ über alles geliebtes Spielzeug, an eine Horde neurotischer Katzen! Während sie sich auf eine gefährliche Undercover-Rettungsmission begibt, will auch Kaninchen Snowball (Fahri Yardım) für das Gute eintreten. Als Superheld Captain Snowball hat er es sich gemeinsam mit Shih-Tzu Daisy (Senna Gammour) zum Ziel gesetzt, einen weißen Tiger aus den Fängen eines fiesen Zirkusbesitzers zu befreien.
12
Sevilellnar Masa
2
Çizgiler: Hilal Özcan
Ay Salı n
ca ğ
Karanlık çökünce yıldızlar tek tek görünmeye başladı gökyüzünde. Ay salıncağının bekçisi uyanmıştır. Şimdi onun çalışma zamanı. Ay salıncağı bekçisi olmak öyle kolay bir şey değil. Ay salıncağı bekçisinin tıpkı ay gibi bir sakalı var. Salıncaklarla ilgili her şey ondan sorulur. Ne zaman bir çocuk salıncakla ilgili bir soru sorsa “değirmende ağartmadık herhalde, salıncakta ağarttık bu sakalı” der övünerek. Bunu nereden mi biliyorum? Çünkü ben sorduğumda öyle söylemişti. Ay salıncağı bekçisini parkta tanıştığım Elif sayesinde tanıdım. Birlikte ikili salıncağa binmiştik. Gözü pek karaydı bu kızın. Hızlandı, hızlandı, hızlandıkça hızlandı... ‘”Ay ay aaaaay! durduuuuur, durdur şu salıncağı!” diye bağırdım avazım çıktığı kadar. O kadar korkmuştum ki, beni duyup duymadığının bile farkında değildim. Terden kıpkırmızı olmuş suratının ortasında,bana bakan, geceden daha kara gözlerini salıncak durduktan sonra gördüm. “Niye korktun ki o kadar?” dedi Elif. “Bu daha bi şey mi, istesem ben taaaa aya kadar sallarım salıncağı”. Bu kız çok yaman çıktı! Korktuğumu belli etmemem lazımdı. “Ne korkması canım, ben sadece inmek istediğim için öyle” dedim. “Hem ne var onda, istesem ben de aya kadar sallarım salıncağı” deyiverdim o an. Öyle deyince, gözlerinde yıldızlar ışıldadı Elif’in. Heyecanla tuttu kolumu “Hadi” dedi “Aya kadar sallayalım o zaman salıncağı!”. Gıcırrr... gıcırrrr... gıcırrrr.... gıcırrrrrr... Başladık sallanmaya. Önce karanlık çöktü, sonra yıldızlar görünmeye başladı tek tek gökyüzünde. Hızlandık, hızlandık, hızlandıkça hızlandık...
ç i k si e B ı
Birden durdu salıncak. Niye durduğunu anlayamadan ay salıncağı bekçisini gördük. “Sallanarak aya kadar geldiniz. Hadi bakalım, artık inebilirsiniz” dedi bize. İndiğimiz yer bembeyaz ışıl ışıldı. Ay salıncağı bekçisi büyük bir ciddiyetle salıncağı kontrol etmeye başladı. Titizlikle salıncağın her yerini kontrol etmeyi tamamlayınca, salıncağı önce kendine doğru çektikten sonra yıldızlarla dolu gökyüzünden aşağı doğru bıraktı. Salıncak gökyüzündeki yıldızları yararak boşlukta gıcır gıcır sallanmaya başladı Ay salıncağı bekçisi salıncakları anlattı bize. Salıncağa kaç şekilde binilebileceğini, nasıl durdurulacağını, bezden ve ipten yapılan salıncakları, tahtadan yapılanlarını, araba lastiğinden yapılan salıncakları hatta lunaparktaki salıncakları. Bütün salıncakları biliyordu. bozulursa nasıl tamir edileceğini de. Cebinden salıncağın yıldız şeklindeki vidalarını çıkarıp nasıl tamir ettiğini bile anlattı Ay salıncağı bekçisinin bu geceki işi artık bitmişti. Eve dönme vaktimiz gelmişti. Üzerimize yıldız tozları yağarken içimden iyi ki korkumu yenip, vazgeçmemişim dedim. Başka bi masalda buluşmak üzere sözleştik ay salıncağı bekçisiyle. Salıncağımız bir ileri, bir geri sallanmaya başladı..Hızlandık, hızlandıkça bize el sallayan ay salıncağı bekçisinden uzaklaştık.
13
Aussterben bedrohte Tiere
Berggorilla Anzahl der Tiere: weniger als 1.000 Wissenschaftl. Name: Gorilla Beringei Beringei Bedrohungen: Wilderei, Verlust des Lebensraumes, illegaler Tierhandel Berggorillas leben in Ostafrika, im Gebiet der Virunga-Vulkane und im Bwindi-Wald. 1950 hieß es, es würde nur noch wenige hundert Berggorillas geben. Zum Glück konnten sich die Berggorillas wieder vermehren. Trotzdem ist der Bestand noch so gering, dass sie weiterhin vom Aussterben bedroht sind.
Unechte Karettschildkröte
14
Anzahl der Tiere: unbekannt Wissenschaftl. Name: Eretmochelys imbricata Bedrohungen: Fischernetze, Verschmutzung der Meere, Jagd. Die Echte Karettschildkröte ist eine Meeresschildkröte, die in den Meeren um Madagaskar, Indonesien, in der Karibik und an der Nordküste Australiens heimisch ist. Am liebsten frisst sie Schwämme. Ihr Fleisch und ihre Eier sind als Nahrungsmittel sehr beliebt, ihr Panzer bzw. das Schildpatt wird zur Herstellung von Kunstgegenständen verwendet. Leider hat sich die Zahl der Tiere durch die Jagd stark verringert. Fischernetze und die Verschmutzung der Meere tun ihr übriges.
Keloğlan Kuklası: Senem Yozgat
Kahljunge
Keloğlan Aranızda beni tanımayan var mı bilmiyorum. Benimadım Keloğlan. Türkiye’de bir köyde yaşarım. İşim gücüm sabah akşam hayal kurmak. Nerde bir duvar dibi, bir söğüt gölgesi görsem yatarım hemen, başlarım hayal kurmaya. Ormandan odun taşırken bile “Az gitsem, uz gitsem; dere tepe düz gitsem; denizleri aşsam, dünyayı dolaşsam...” diye hayaller kurarım. Hatta bazen daha da ileri gider; “Havada uçsam, yıldızlara çıksam...” diye hayal ettiğim bile olur. Hayal kurmak parayla değil ya, kur kurabildiğin kadar. Benimki de o hesap, cepte metelik yok ama dünyayı gezmek en büyük hayalim. Bazen o kadar dalarım ki;önümü bile göremem, ya bir ağaca çarpar, ya da bir çukura düşerim. Çok güzel masallarım vardır benim. Dinlemeye doyamazsınız. Başımdan geçenler dilden dile, ilden ile anlatılır durur. “Keloğlan şöyle yaptı, böyle kaçtı, böyle uçtu…”Uçtu” dedim de aklıma geldi. Geçen gün başımdan geçen bir olayı anlatayım size: Günlerden bir gün anam aldı beni karşısına: “Oğlum görüyorsun evde odun kalmadı. Şuradan ormana git de getirebildiğin kadar odun getir.” dedi. Bir iki hık mık edecek oldum ama baktım ki anamın şakası yok. “Eh, gidelim bari...” dedim. İpimi, baltamı, azığımı alıp yola düştüm. Parlak renkleri, Ormanda epeyce bir kuru odun topladım. Daha önce babamla çok hoş bir deseni vardı. geldiğimiz çeşmenin başına oturdum, azığımı yedim, suyunu içtim, O güne kadar hiç görmediğim sonra da her zaman yaptığım gibi yere sırtüstü uzanıp gökyüzüne güzellikte bir halıydı. bakarak hayaller kurmaya başladım. “Anam bu halıyı görünce çok sevinecek! İşte tam da o anda bir ağacın dalında asılı duran rengârenk Onu alıp hemen eve götüreyim.” dedim, halı ilişti gözüme. Önce inanamadım tabi; “Yanlış gördüm halıyı indirdim aşağıya. Oldukça yorulmuştum. herhalde, ormanda halının işi ne?” diye düşündüm. Halının üstüne uzanıp sırt üstü uzandım. Dikkatlice bakınca yanılmadığımı anladım. Ağaçta “Ah keşke şu halı uçabilseydi ne güzel olurdu!” diye hayal gördüğüm gerçekten bildiğimiz halıydı. Halıya daha kurmaya başladım. “Neden olmasın?” dedi içimden bir ses. yakından bakmak için ağaca tırmandım. Bu fikir çok hoşuma gitti, keyifle seslendim halıya: “Uç halım uç!” Sie n e t Ben böyle der demez halı havalandı gökyüzüne. Gittikçe Warf meineen yükseliyordu. Önceleri çok korktum, başım döndü, midem bulandı, au hicht ancak bir süre sonra rahatladım ve büyük bir keyif almaya başladım. Gesc Ben “Uç halım uç!” diye bağırdıkça halı daha yükseğe, daha Hikayelerimi yükseğe uçuyordu. Sevincimden oynayacaktım nerdeyse halının bekleyin! üstünde. “Bu halı bana tanrının bir armağanı” diyordum içimden. Bulutların üstündeydim artık. Aşağıya baktım, evler küçük birer kutu gibi görünüyordu. Şaşırdım kaldım: “Şu karınca gibi dolaşanlar da insanlar olmalı!” dedim kendi kendime. Saçaklarından sağa sola çekerek yönetebiliyordum halıyı. “He heey!” diye bağırdım gökyüzüne. “Kaç kere dünyayı dolaşmayı hayal etmiştim. İşte şimdi hayallerim gerçek oldu! “Uç halım uç! Bana bütün dünyayı gezdir!” Aklımda ne anam vardı, ne anamın beklediği odunlar. Çayırların, tarlaların üzerinden geçtim; dağların üzerinde yükseldim; denizlere yukarıdan baktım ve arkamda bir rüzgâr bırakarak uçtum, uçtum...
15
e n Z’yi a d ’ A rimiz ille yalım tanı
03 AFYONKARAHİSAR
Afyonkarahisar Afyonkarahisar İli, 1941 yılında Ankara'da toplanan Birinci Coğrafya Kongresi'nde çizilmiş olan bölge ve bölüm sınırlarına göre; Ülkemizin Ege Bölgesi - İçbatı Anadolu Bölümü sınırları içinde yer almaktadır. Büyük kesimi Ege Bölgesi'nin İçbatı Anadolu Bölümü içinde yer alan Afyonkarahisar İlinin, doğudaki kesimi İç Anadolu Bölgesi'nin sınırları içinde kalır. Böylece Afyonkarahisar İli İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri ile komşudur. Şehir merkezinde volkanik özellikli dağlar arasında 226 m. yükseklikte, yalçın, yüksek ve konik bir tepe olan ve kale olarak adlandırılan yer, Hititlerden günümüze kadar insanların ilgisini çekmiş ve savunulmaya uygun olmasına karşın aşağı, orta ve yukarı sur olmak üzere üç kat surla çevrelenerek daha da savunulmaya elverişli konuma getirilmiştir. Bu özelliğinden dolayı Hititler; HAPANUVA, Romalılar ve Bizanslılar AKRONİON, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar KARAHİSAR-Î DEVLE, KARAHİSAR-Î SAHİP adını vermişlerdir. Şehir merkezinde ve il sınırları içinde M.Ö. II.yüzyıldan günümüze kadar insanların geçim kaynağı olarak yetiştirilen, haşhaş bitkisinden elde edilen özsu anlamındaki OPİUM kelimesinin
23 707.1 : s u f ü Nü zölçüm : Yü 5 km² 14.29 .021 m :1 Rakım Kodu: 03 2 Plaka Kodu: 27 n o f Tele
Afion olarak söylenmesinden dolayı Afyon adını almıştır. Zamanla her ikisi birleştirilerek şehrimizin adı Afyonkarahisar olmuştur. Gazi Mustafa Kemal, 26 Ağustos'ta başlayıp 30 Ağustos'ta kesin bir sonuca bağlanan 5 günlük “Başkomutanlık Savaşı” sırasında, 27 Ağustos 1922'de düşmandan temizlenen Afyonkarahisar'a 23 Mart 1923'te gelmiş, Afyonkarahisar halkının sevgi gösterileriyle karşılanmıştır. Dumlupınar Zaferi'nin 3.yıldönümünde Afyonkarahisar gençlerinin telgrafına Gazi Mustafa Kemal şöyle cevap veriyor: “Dumlupınar'ın 3. yıldönümünü kutlarken beni hatırladığınız ve hakkımda gösterdiğiniz samimi duygular için teşekkürlerimi sunarım. Asrın bütün icaplarını tamamıyla anladıklarına inandığım, Sayın Karahisarlıların askerî zaferimizde olduğu gibi ve sosyal devrimimizin en ön saflarında da kendine yaraşan saygılı yerde yürüyeceklerine eminim. Bu bakımdan bana düşen vazifelerin yerine getirilmesi ve belli edilmesinde bir an bile tereddüt etmeyerek, Milletin güven ve sevgi ile bağışladığı, kuvvet ve yetkiyi iyiye kullanacağımı arz etmekle seviniyorum. Hepinize selâm ve sevgiler.''
16
Önc Oku e !
1
2
3
4
5
6
7
8
9
11
10
12
13
14
15
16
17
18
19
Hazırlayan: Vehbi Altunçul
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16
Kreuzworträtsel
Kare Bulmaca
Soldan Sağa:
1. Mühendislerin kullandığı cetvel. Almanya'da yaşayan ünlü Türk heykeltraş ve ressam. Türk alfabesinde olmayan bir harf. 2. Helyum elementinin simgesi. Ankara Üniversitesi’nin simgesi. Kükürtün sembolü. Türk alfabesinde ilk harf. Bir deterjan markası. 3. Küçük yeşil bitki. Tersi; Hollanda’nın plakası. Yüksekliğin simgesi. Bir görüntüleme aracı. Litrenin sembolü. 4. Metrenin simgesi. Dışı değil. Kırmızı. Gitmek’in tersi. 5. Bir sesli harf. Hububat. Bir tür hahta. Kükürtün simgesi. 6. Temiz ve duru anlamı. Bir sessiz harf. Bir ismin kısaltılmışı. Çift ve anlamı. 7. Tersinin başına "R" harfi gelirse dövizin değerini ifade eder. Gümüşün sembolü. Şöhret. Bir nota. 8. Bir meyve. Oksijenin sembolü. Bir TV kanalı. Gramın simgesi. 9. Bir garanti belgesi. Bir harf. Bin Kg anlamı. Hücre yenileyen bir vitamin. 10. Geceleri gökyüzünü aydınlatır. Tek tırnaklı bir hayvan. Ortasına "O" gelirse futbol ve basketbol gibi müsabakalarda kullanılan yuvarlak anlaşılı. En kısa zaman birimi. 11. Değiş-Tokuş anlamı. Bir sesli harf. İnsan vücudunun büyük bir kısmını kapsayan hayati sıvı. 12. Oksijenin sembolü. Karbonun sembolü. Hata. Ortasına "A" harfi gelirse olmamış anlamına olur. 13. Almanya’da yaşayan Türk kökenli ünlü yönetmen (Sol üst Görsel). Perişan olmuş anlamı. Bir Türk erkek ismi. Bir ulaşım sistemi. 14. Almanya’da yaşayan ünlü Türk heykeltraş ve ressam. Argoda bir sözcük. 15. Şehir. Üst değil. Alında oluşan sıvı. 16. Vücudumuzun bir bölümü. Potasyumun sembolü. Almanya'daki Maymun dağının adı (Orta büyük görsel).
So Dol nra dur !
Yukarıdan Aşağıya:
1. Almanya’da tanınmış bir Türk gastronomi şirketi. Fahrenaytın simgesi. Sonuna "O" harfi gelirse İbrahim’in kısaltılması olur. 2. Bir ağaç türü. En küçük insan topluluğu. 3. Bir harf. Bir nota. Tersi: elde kalanlar. Litrenin simgesi. 4. Bir harf. Anadolu Ajansı’nın sembolü. Dolaylı yoldan anlatma. 5. Ünlü Alman talk showcusu (Sağ alt görsel). 6. Bir protein kaynağı. Dair anlamı. 7. İyot elementinin sembolü. Köpek. Başına "İ" harfi gelirse birinci anlamı olur. Sesli bir harf. 8. Domatesin ezilip kuruyup saklanması. Sonuna "L" harfi gelirse tüy anlaşılır. Bir harf. 9. "Oktoberfest" denince akla gelen şehir. Sonuna "T" gelirse hatırlama anlamı olur. Bir harf. 10. Sesli bir harf. Sesli bir harf. Kükürtün sembolü. Bir vitamin. Gençleştirici vitamin. 11. Diyare. Amel anlamı. Tersi: çok güzel anlamı. Azot elementinin sembolü. 12. Bir harf. Sessiz bir harf. Ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in soyadı. Beri beri hastalığına iyi gelen vitamin. 13. Oksijenin sembolü. Çocuklara yapılan, söylenen sözcük. Bilgi aktarımı. 14. Rusya’da bir ünvan. Kükürtün sembolü. Çapın sembolü. İşte anlamında bir sözcük. 15. Almanya’nın en zengin eyaleti. 16. Alman kökenli eski Türk futbolcusu Hamit’in soyadı. 17. Ne kötü ne de iyi, orta. Tersi; Hollanda’nın plakası. Sessiz bir harf. 18. Metrenin kısa yazılışı. Bir vitamin. Litre. Altın elementinin sembolü. 19. Sıcaklara dayanıklı yapılan. Alman otomobil markası.
17
18
Mü zik
Şiir
Bizim Şarkımız
İki bayrak, iki ülke, Dost olmaktır temel ilke. Tutuşalım dolsun halka, Mutlu olup gül kardeşce.
Bir dergi var elimizde, Hem Almanca hem de Türkçe. Bir şarkı var dilimizde, Söyleyelim gel kardeşce.
Bir dergi var elimizde, Hem Almanca hem de Türkçe. Bir şarkı var dilimizde, Söyleyelim gel kardeşce.
Yarınımız okulumuz Sarsın dünyayı kolumuz Sevgi, barış tek yolumuz Yürüyelim gel kardeşce.
Kumral, esmer, sarışınız. Küs durmayız barışırız. Öğrenerek yarışırız. Sor, cevapla, bil kardeşce.
Bir dergi var elimizde, Hem Almanca hem de Türkçe. Bir şarkı var dilimizde, Söyleyelim gel kardeşce. Şerife Şule Teslimoğlu Stuttgart
Kinderlied Sind so kleine Hände winzge Finger dran. Darf man nie drauf schlagen die zerbrechen dann. Sind so kleine Füße mit so kleinen Zehn. Darf man nie drauf treten könn sie sonst nicht gehn. Sind so kleine Ohren scharf, und ihr erlaubt. Darf man nie zerbrüllen werden davon taub.
19
Sind so kleine Münder sprechen alles aus. Darf man nie verbieten kommt sonst nichts mehr raus. Sind so klare Augen die noch alles sehn. Darf man nie verbinden könn sie nichts verstehn. Sind so kleine Seelen offen und ganz frei. Darf man… Bettina Wegner
12-14 YAŞ
k u d Su o
Nasıl Oynanır?
?
ul! Bil! B ! Çöz
Sudoku 4x4, 6x6 ya da 9x9'luk karelerden oluşan kümelere rakamların yerleştirilmesiyle oynanan bir oyundur. Çözümü mantığa dayanan sudoku, kümelere 1'den 9'a kadar rakamların yerleştirilmesiyle oynanır. Her bir rakam, her bir satırda, her bir sütunda ve her bir blokta sadece bir kez kullanılabilir. Bulmacayı tamamlamak için tabloyu öyle bir doldurmalısınız ki, her satır, her sütun ve her blok 1'den 9'a kadar olan bütün rakamları içersin, hiçbir rakam tekrarlanmasın ve eksik kalmasın. Bazı rakamlar bulmacaya zaten yerleştirilmiş olduğu için bulmacanın çözümü için size yardımcı olacak.
? 2
?
4 8
9 5
2
6
Sudoku Çözüm ü:
A 20
ile Karagöazt’ı iv Hac anıtan aT Avrupa’y Köken li A Hayâli şınızda! Kar
Ali Köken, 20 Nisan 1967 yılında Afyon’da doğdu. Lise tahsilini tamamladıktan sonra Almanya'ya yerleşerek tiyatro eğitimi aldı. Bir çok tiyatroda oyunculuk ve yönetmenlik yaptı. Geleneksel Türk Tiyatrosu, Meddah Sanatı ve Orta Oyunuyla ilgili araştırmalarda bulundu. „Bizim Köyün Halleri“ adını verdiği bir meddah oyunu yazdı ve oynadı. İlgisi daha sonra, Karagöz ve Hacivat ikilisi üzerine yoğunlaştı. Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’da Karagöz ile Hacivat oynatan Hayâli ünvanlı tek kişidir.
Köln yakınlarındaki Grevenbroich kasabasında yaşayan Ali Köken, Karagöz ve Hacivat oyunlarını şöyle tanımlıyor: „Karagöz ve Hacivat, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan iki boyutlu tasvirlerle perdede oynatılan bir gölge oyunudur. Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusunda hala tartışmalar sürmektedir. Anlatılan rivayetlere göre, Karagöz ile Hacivat, Orhan Gazi döneminde yaşamış ve cami yapımında çalışan iki işçidir. Sürekli birbirleriyle nükteli ve biraz da argo konuşarak çalışan işçileri eğlendirirler. Ancak Orhan Gazi’ye verilen söz yerine getirilemez ve cami inşaası zamanında bitmez. İki arkadaş bu gecikmenin sorumluları olarak görülürler ve idam edilirler. Karagöz ve Hacivat’ı çok seven Şeyh Küşteri, ikilinin kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Büyük ilgi gören gösterilerle Karagöz ve Hacivat daha çok tanınmaya başlar. Ünleri gittikçe yayılır ve ülke sınırlarını aşar. Kişiliklerine gelince; Karagöz kaba saba biridir. Hiç bir zaman düzgün işi olmamıştır. Hacivat’ın bulduğu geçici işlerde çalışır. İçi dışı bir, olduğu gibi görünen ve tepkilerini çabuk açığa vuran bir halk adamıdır. Gözü karadır. Bu yüzden de başı sürekli belaya girer. Meraklı, patavatsız ve açık saçık konuşmayı seven Karagöz bazen de hilelerle Hacivat’ı kandırmaya çalışır. Hacivat ise, kıvrık sivri sakallı, kurnaz ve içten pazarlıklı bir tiptir. Eğitim almış olduğu bellidir ve her konuda iyi kötü bilgi sahibidir. Herkesin nabzına göre şerbet verir. Karagöz’e göre daha kültürlü, aklı başında ve güvenilir bir tiptir. Arapça ve Farsça sözcükleri sıkça araya sokuşturduğu süslü bir dille konuşur. Bu nedenle Karagöz onun dediklerini çoğu zaman anlamaz ya da anlamazlıktan gelir. Oyunlardaki gülütler, genelde kelime oyunlarına ve yanlış anlaşılmalara dayanır. İzleyenlere hoşça vakit geçirtir.
21
8-10Ş YA
ul! B ! l i B Çöz!
Spiel-Platz Noktaları birleştirin ve boyayın bakalım ne çıkacak?
Aşağıdaki gölgelerden hangisi Pembe canavarın gölgesi?
Nokta Boyam a
unu y O e Gölg
1
4
3
2
Yanıt: 3 numaralı gölge
Yanıt: Yavru ördek
Trenimiz acaba nereye gidiyor? 5
12
28
1
21
2
22
1
14
11
21
Eşleştirme
Kaç Tane? Resimde kaç tane Astro Boy var?
Yandaki bazı hayvanları çok sevdiği yiyeceklerle eşleştirmeye ne dersiniz? Küçük bir ipucumuz, sizlere yardımcı olacak.
Yanıt: 9 tane Astro Boy
Aşağıdaki şekil, sarmal bir şekil mi, içiçe geçmiş dairelerden mi oluşuyor yoksa siz yandaki bulmacalara bakarken hareket mi ediyor?
Yanıt: Kedi ve süt, inek ve ot, kuş ve yem, köpek ve kemik, fare ve peynir, maymun ve muz
23
M R K
! o o L L DeuschLanderin Interview mit einer
a
H
Izmir Reporterin: Fikriye Şiir Aksoy Bornova Anadolu Lisesi 9/A
Junger Reporter Interview-2
Würdest Du dich bitte kurz vorstellen? Mein Name ist İlayda Yaren Cam, ich bin 17 Jahre alt. Geboren und aufgewachsen bin ich in Freiburg im Breisgau. Mit 14 Jahren bin ich in die Türkei gekommen. Seit drei Jahren lebe ich in Menderes, einem Ortsteil von İzmir. Hier besuche ich die Fatma Ramazan Büküsoğlu Schule. Seit ich in İzmir lebe habe ich bereits vier Mal die Schule gewechselt. İn der 9. Klasse ging ich auf die Çözüm Schule. Anfangs war es schwer für mich, weil ich die Sprache nicht so gut konnte und wegen dem total unterschiedlichem Schulsystem. Dank der Hilfe meiner Freunde, die ich hier kennenlernte, kam ich immer besser zurecht. Doch ich empfand die Schule leistungsmäßig unzureichend, deshalb wechselte ich auf die Rota Privatschule. Diese Schule habe ich etwa zwei Monate lang besucht. İn dieser Zeit konnte ich mich weder an meine Mitschüler noch an die Schule gewöhnen. Daher bin ich dann auf die Nevvar Salih İşgören Schule gewechselt. İn den gesamten drei Jahren hier war diese mit Abstand die beste Schule, die ich besuchte. İn der Türkei wählt man bestimmte Unterrichtsfächer mit denen man sich auf die Aufnahmeprüfung der Universität vorbereitet. Weil meine Wunschfächer an dieser Schule leider nicht angeboten wurden, wechselte ich auf meine jetzige Schule, auf der ich mich jedoch sehr wohl fühle. Warum seid Ihr zurückgekehrt? Ausschlaggebend war, dass ich in Deutschland nicht mehr leben wollte. İmmer wenn ich in den Sommerferien gemeinsam mit meinen Eltern in der Türkei im Urlaub war, sah ich die Menschen und fühlte mich sehr wohl unter ihnen. Hier kam ich mir nicht wie ein Ausländer vor. Die Menschen hier schienen ein glücklicheres Leben zu führen. So habe ich meine Eltern überzeugt umzusiedeln. Auch meine Eltern wollten schon immer in die Türkei, doch erst wenn ich mein Studium aufnehmen würde. Damals vor vier Jahren nahm eine meiner Freundinnen an einem Austauschprogramm teil. Sie ging in die USA, wußte aber, dass ich gerne in der Türkei leben möchte. So schlug sie mir ihre İdee vor. Zwar machte ich kein Austauschprogramm, konnte aber trotzdem unabhängig für ein Jahr eine Schule im Ausland besuchen. Diese Chance wollte ich unbedingt nutzen und erzählte meinen Eltern davon. Am Anfang waren sie zwar skeptisch, konnten mir meinen Wunsch jedoch nicht abschlagen. Nun bin ich hier und aus dem einjährigen Austausch wurde ein längerer Aufenthalt. Mein Vater arbeitet weiterhin in Deutschland, hier lebe ich zur Zeit mit meiner Mutter zusammen. İn welcher Schule warst Du in Deutschland? Kannst Du uns berichten, wie Du auf diese Schule gekommen bist? İn Deutschland ging ich bis zur 8. Klasse auf das Rotteck Gymnasium. Am Ende der 4. Grundschulklasse bekommen alle Schüler eine Empfehlung für die weiterführenden Schulen. Davon gibt es drei Arten: Hauptschule, das ist die Schule auf die meistens die Schüler gehen, die keine so guten Noten hatten bis zum Ende der vierten Klasse. Dann gibt es die Realschule, diese Schule ist so in der Mitte- sie ist nicht schlecht, aber nicht die beste Schulform. Zuletzt gibt es das Gymnasium. Auf diese Schule gehen die Schüler mit den besten Noten in der Grundschule. Früher konnte man nach Notenschnitt entscheiden auf welche weiterführende Schule man wechselt, heute schreibt die Schule eine Empfehlung, welche weiterführende Schulform geeignet wäre für den Schüler. Auf dieser Basis können die Schüler gemeinsam mit ihren Eltern entscheiden auf welche Schulform sie wechseln wollen. Weil meine Noten bis zur 4. Klasse gut waren, erhielt ich eine Empfehlung für das Gymnasium. Danach habe ich ein Gymnasium in der Nähe besucht.
Hast Du dich in deiner Schule in Deutschland wie ein Ausländer gefühlt? Es gab schon einige Momente, in denen ich mich anders als alle anderen Mitschüler fühlte. İch war kulturell ganz anders als sie. Mein Aussehen lässt mich nicht sofort als Türkin erkennen, doch an meinem Namen wird meine Herkunft sofort erkannt. Es gab Tage, an denen unsere Lehrer wegen Krankheit ausfielen und wir von Ersatzlehrern unterrichtet wurden, die uns nicht kannten. Sobald diese auf die Namensliste der Klasse schauten fragten sie, aus welchem Land man komme. Da die Welt sowieso nicht sehr positiv auf die Türkei blickt, bekamen sie einen seltsamen Gesichtsausdruck, wenn ich Türkei antwortete. Übrigens hatte ich auch Lehrer, die Ausländer nicht sehr mochten. Das merkte man an ihren Aussagen. Ich empfinde dieses Verhalten als falsch. Anstatt sich die Meinung der Medien anzueignen, sollte man aufgeschlossener sein gegenüber Ausländern und versuchen mehr über sie zu erfahren. Man sollte versuchen jeden Menschen erst kennenzulernen und sie nicht nach ihrer Religion oder ihrer Herkunft zu pauschalisieren. Wenn Du die Fatma Ramazan Büküsoğlu Schule und Deine Schule in Deutschland vergleichst, was würdest Du sagen? Zunächst muss ich sagen, meine Schule in Deutschland ist wesentlich größer als die in der Türkei. Das Angebot an Aktivitäten und Angeboten ist größer. Es gibt dort eine offene und eine überdachte Sporthalle. Zusätzlich hat sie auch eine große Cafeteria. Das alles habe ich an meiner jetzigen Schule hier leider nicht. Wir haben einen offenen Fußballplatz und ein Volleyballfeld. Allerdings ist nicht jede Schule in der Türkei so. Es gibt in İzmir durchaus Schulen, die genauso groß sind wie meine Schule in Deutschland. Wie sind Deine Beziehungen zu Lehrern und Mitschülern? Ich habe ein sehr gutes Verhältnis zu meinen Lehrern und Mitschülern an meiner Schule. Bisher hatte ich nie Schwierigkeiten, mich mit Leuten anzufreunden, oder überhaupt je mit Lehrern. Ich kann sagen, dass ich mit den meisten meiner Lehrer sogar ein freundschaftliches Verhältnis habe. Wir können uns also auch sehr gut über Sachen unterhalten, die nichts mit der Schule zu tun haben. Im Großen und Ganzen läuft alles sehr gut. Hier sind die menschlichen Beziehungen einfach wärmer und lockerer im Vergleich zu Deutschland. Meiner Meinung nach ist das besser. Natürlich muss jeder seine Stellung und seine Pflichten und Aufgaben kennen aber ein freundlicher Umgang miteinander führt auch zu einer besseren Lernatmosphäre. Was denkst Du über deine Zukunft, wirst Du in der Türkei studieren oder in Deutschland? Was willst Du mal werden? Um ehrlich zu sein bin ich noch verwirrt, was meine Zukunft betrifft. Natürlich mache ich mir fast täglich Gedanken, bin mir aber noch nicht sicher. İch liebe es neue Sprachen zu lernen. Deswegen würde ich später gerne etwas mit Fremdsprachen studieren. Mein Studium möchte ich zunächst in der Türkei beginnen und später, ab dem dritten Jahr etwa in Deutschland oder vielleicht auch ganz woanders fortsetzen. Auf jeden Fall möchte ich Reisen soviel wie nur möglich. Mein Wohnort soll trotzdem die Türkei bleiben. Als Beruf könnte ich mir Juristin oder Psychologin vorstellen. Liebe Ilayda, danke für das Interview und viel Erfolg. Wünsche ich dir vom Herzen.
24
7-9 YAŞ
ul! Bil! B ! Çöz
Labirent-Bulmaca Lütfen kovanımı bulmama yardımcı olur musunuz?
Kelimeleri yatay, dikey ve çapraz olarak bulmanızı istiyoruz. Çapraz bir örneği biz verdik.
Kelime Bulmaca htasarruf gşvçpoznz lefrçseft ynçocukag rüvjtlyşü
bu
mgjksajem apyvhöbya kzhenerji
f a r kı 7 ? lun!
Tasarruf Çocuk Enerji Hayat Güneş Ev
5 tane kelimeyi bulmam gerekiyor. Haydi bana yardım edin! Yanıt: Çocuğun sol kulağı, sağdaki sandalye, soldaki para, domuzun sağ ayağı, çocuğun gömlek rengi, soldaki paranın parıltısı, çocuğun gölgesi
25
LASSS UN N! E MAL
Dİ A! A H OY B
-
20 Fronleichnam Yortu Bayramı
26
Thema des Monats:
EMEK Ihre Demokratie-2 Freunde und
Kinder und Oma
Fritzchen geht mit seiner Oma spazieren und sieht plötzlich auf dem Gehweg ein Spielzeugauto. Als er es gerade aufheben will, sagt Oma: "Nein Fritzchen, was auf dem Boden liegt, hebt man nicht auf." Dann gehen sie weiter und Fritzchen sieht eine 2 Euro-Münze auf dem Boden liegen. Als er gerade danach greifen möchte, sagt die Oma: "Nein Fritzchen, was auf dem Boden liegt, hebt man nicht auf." Plötzlich rutscht die Oma aus und fällt hin. Sie bitten Fritzchen, ihr hoch zu helfen. Darauf Fritzchen: "Nein Oma, was auf dem Boden liegt, hebt man nicht auf."
Welche Schule?
Kerem Korkmazyürek
Mama: "Und Patrick, wie war es in der Schule?" Patrick: "Echt klasse; wir haben Sprengstoff hergestellt!" Mama: "Ihr macht ja wirklich tolle Sachen. Und was macht Ihr Morgen in der Schule?" Patrick: "Welche Schule?"
Yasemin Soylu
İrem Akkoç
27
28