Van vizyon

Page 1

Aylık Kültürel ve Ekonomi Dergisi / Fiyat: 20

Yıl :1 / Sayı :1 Kasım 2016



KAHVALTI SALONU www.vansalonu.com Defterdarlık Cad. No : 8 (Feshane Karşısı) Eyüp/İSTANBUL 0212 576 86 81 - 0542 554 95 88 0546 878 15 17 - 0543 890 92 65


EĞİTİME ADANMIŞ 36 YIL

AKDAMAR

>VAN COĞRAFİ KONUM VE TARİH

04

06

‘‘GECİKEN ADALET,

ADALET DEĞİLDİR

10

“BÖLGEYE POZİTİF AYRIMCILIK TANINMALI”

‘‘ 24

16

20

VAN KAHVALTISININ SIRRI

“ERKEKLERİNDE”

VAN

EKONOMİNİN KALBİ İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ATIYOR

TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’YA AÇILAN KAPISIDIR

38

Kedisi 40 50

“STK’LARI BOZAN SİYASETÇİLİKTİR”

30

36 44

42

VAN’ı

ANLAMAK BİR SEVDA İŞİDİR

Erciş’in Kanayan Yaralarından Birisi “KENTSEL DÖNÜŞÜM

PROJESİ”

“15 TEMMUZ’DA MİLLETİMİZ İSTİKLAL SAVAŞI KAZANMIŞTIR”

AŞK DENİZİNDE KAYBOLACAKSINIZ

54 STK’lar Sİyasetten Soyutlanamıyor

58

Ünal Zorer


KÜNYE

62

S.

Ercişlilerin Beraberliği Başkent’te Örnek Teşkil Ediyor

64 HEDEFİMİZ OSB’YE YATIRIMCI

KAZANDIRMAKTIR

66

van kalesİ 70 Prof. Dr. Ahmet ÖZER

72

78

İÇİNDEKİLER

MuradİYE elalesi

GÜNDEM MEDYA AJANS ADINA İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sevda DURGUN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sevda DURGUN Haber Müdürü Bayram PEKYEN Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Ümmühan EKİZ Editörler Bayram PEKYEN Ümmühan EKİZ Hukuk Danışmanları Av. Yunus ALDANMAZ Av. Faruk Aksu Mali Danışman Mali Müşavir Serkan KARADAĞ Van Temsilcisi İshak KARA Grafik Tasarım Barış GÜLER Fotoğraflar İshak Kara Ali İhsan ÖZTÜRK Yayın Türü Ayda 1 Kez Yaygın Süreli YILLIK ABANELİK BEDELİ: 250 TL

Adres: İnönü Mahallesi Doğan Araslı Caddesi Business Center No:88 Kat:6 Daire:27 Esenyurt – İstanbul T : 0212 699 03 27 E- Mail: vanvizyondergisi@gmail.com BASKI Matsis Matbaa Hizmetleri Tevfikbey Mah. Dr. Ali Demir Cad. No:51 - 34290 İSTANBUL T : 0212 624 21 11


VAN

COĞRAFİ KONUM VE TARİH Van Şehri ve Van Ovası, stratejik önemi nedeniyle Urartu Devletlerine 300 yıl başkentlik yaparak adını Urartu ve Asur çivi yazılarına geçirmiştir. Urartu Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar Van Şehri TUŞBA adını taşımıştır. Ayrıca Van adı Urartular’ın kendilerine verdiği Bian (Van) adının değişimi sonucu doğmuştur. Çünkü kendi Devletlerine Bian İli Devleti ve hatta Van Gölü’ne de Bian İli Denizi demişlerdir. Dağlık Ülke anlamına gelen Urartu ismini Asurlar vermişlerdir. ´ Yüzölçümü: 21.334 km² ´ Toplam Nüfus: 1.085.542 ´ İlçe Sayısı: 13 ´ Belediye Sayısı: 14 ´ Mahalle Sayısı: 687



Gezi 6

VAN VÄ°ZYON


AKDAMAR EFSANESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ? Akdamar Adası, Van Gölü’ndeki en büyük ada olup, uzunluğu 1.5 Kilometre ve genişliği 500 metredir. Gölün güneydoğusunda bulunan Akdamar Adası’nın adıyla alakalı bir efsane anlatılagelmiştir. Van Gölü’nde irili ufaklı 4 ada vardır. Bunlar sırasıyla, Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Bu adalardan en çok bilineni ise hiç şüphesiz, barındırdığı efsanesiyle adından söz ettiren Akdamar Adası’dır. İşte aşık olduğu Tamara için Van Gölü sularında canını veren genç çoban ve Akdamar’ın hüzünlü hikayesi... EFSANEYE GÖRE; Vaktizamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin, güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Genç çoban Tamar’la buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamar ise her gece, karanlıkta yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine sebep olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle “Ah Tamar!” diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır. O günden sonra ada Ah Tamar! ismi ile anılmaya başlanır.

VAN VİZYON

7


8

VAN VÄ°ZYON


Sevda DURGUN

VAN VİZYON’DAN MERHABALAR…

SEVGİ...

R

üzgâr bir gün Güneş’e, kendisinin ondan daha güçlü olduğunu ileri sürdü ve bu savını kolaylıkla kanıtlayabileceğini söyledi. “Şuradaki yaşlı adamı görüyor musun?” dedi. “Kuvvetlice estiğimde onun sırtındaki paltoyu, senden daha çabuk söküp, alabilirim. “Güneş, rüzgârın bu sözlerini duyunca onunla yarışa girmeyi kabul etti ve bir bulutun arkasına çekilerek, rüzgârın yapacaklarını seyretmeye hazırlandı. Meydanın kendisine kaldığını gören rüzgâr, bir fırtına gücüyle esmeye başladı. Fakat şiddetini arttırdıkça, yaşlı adam da paltosuna o kadar daha sıkı sarıldı. Rüzgâr, bu işi başaramayacağını anlayınca yarışı bırakmak zorunda kaldı. Onun tüm yaptıklarını bulutun arkasından izleyen Güneş, rüzgârın yarıştan vazgeçmesi üzerine, bulutun arkasından sıyrıldı ve büyük bir sevecenlikle yaşlı adama bakarak, ona tüm içtenliğiyle sımsıcak bir biçimde gülümsemeye başladı. Güneş’in sıcaklığını giderek arttırması karşısında yaşlı adamın yüzünde bir rahatlama ifadesi belirdi. Sırtından paltosunu çıkardı ve arkasındaki tümseğe yaslanarak, Güneş’in karşısında keyifle uzandı. Güneş, daha güçlü olduğunun bu kanıtı karşısında rüzgâra bir de şu öğütte bulundu; sevgi ve dostluk her yerde ve her zaman kabalık ve zorbalıktan daha güçlüdür.” “Dünyadaki en güzel şey nedir?” sorusunu Sacha Guitry, “Sevmek sonra da sevilmek” diye yanıtladı. “Neden sevmek sevilmekten daha güzel?” diye sorulduğunda ise cevabı: “İnsan sevdiğine sevildiğinden daha emindir

de ondan” oldu. Bu anlamda gerçek sevgi; koşulsuz, bedelsiz ve karşılıksız olanıdır. Çoğunlukla bizler, beğeni ile sevgiyi birbirine karıştırırız. Ama ne yazık ki beğeni, yanında sahip olma arzusuyla açığa çıkar. Sevmek ise çok farklıdır. Bilincin izni, bilginin güneşidir. Bozulmamış saflığın, temiz ve berrak kalbin sesidir sevgi.. Sevgi, denizin dalgasız hali, arının çiçeği, kuşların baharı, güneşin sıcağı, yağmurun toprağı, gecenin gündüzüdür. Emekle değerdir sevgi. İnanmaktır… O bitmeyen tükenmeyendir. Bazen durulur, bazen coşar, ama asla gerilmez, asla tükenmez o. İnsanın tüm benliği ile yaşaması ve hissetmesidir sevgi. Kendinle iyi geçinmektir… Seven insan özel bir fıtrattan gelmiştir. Sevdiğinin varlığında kendini yitirip, onu kendinde bakî yaşatır. Çok basit gibi görünen bu duygu, en zor ulaşılandır. Herkesin içinde bir yerlerde vardır ama herkes ulaşamaz o derinliklere. Hayatın yaratılış kavramına baktığımızda, yaşamımızda yer alan her şeyi farklılıklarıyla görmeğe çalıştığımızda, her şeyin sevgi üzerine var olduklarını görürüz. Bizlere bahşedilen bu güzellikler sevgiyle yoğrulmuştur. Öyle ki gerçek sevgilerin verdiği acılar bile güzeldir. Öbür türlü sevgide intikam duyguları oluşur. Kısacası sevgi hayat, hayat sevgidir.

Ne demiş Ömer Hayyam; Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin Tekkede, manastırda eremezsin Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada Cennetin cehennemin üstündesin… Van Vizyondan Merhabalar... İnsanlar, başarılarını ve sevinçlerini sevdikleri ile ne kadar çok paylaşırlarsa mutlulukları da o ölçüde artar. Bendeniz bu güne kadar, bu ilkeye inanmış ve bunu kendine prensip edinmiş biri olarak yaşadım. Şu anda elinizde ilk sayısını okuduğunuz Van Vizyon Dergisi de bu mutluklarımdan birisi. Bundan sonra periyodik olarak ayda bir kez sizlerle bu sayfalarda buluşacak olmanın mutluluğunu ve heyecanını paylaşmak istiyorum. Uzun süren gazetecilik yaşantım süresinde her zaman tarafsız ve dürüst gazetecilik anlayışını benimsedim. Gazetecilik mesleği, zorlu bir o kadarda keyifli bir meslektir. Bazen bambaşka coğrafyaların kucağına atıyor sizi… Bazen de; insanları ve yoğun duyguları, birbiri ardına yaşıyorsunuz. Bu duygular, cenazeden alıp düğüne yolluyor sizi, enkazdan çıkarıp hayata katıyor, açlığın kucağından kaldırıp bolluğun sofrasına oturtuyor. Böyle günlerde aynı ülke içinde ayrı yüzyıllar yaşandığını daha net görebiliyorsunuz… Tüm günleriniz taşsın…

sevgiyle

VAN VİZYON

dolsun

9


R Ö P O RTA J Orhan ÖZBEY

‘‘

Ülkemizde eğitim sistemiyle ilgili büyük üç sorun vardır… Müfredat, öğretmen ve kariyer meslek liseleri… Bunlarla hemen işe başlarsak 5-10 sene içerisinde Türkiye Dünya’nın Japonya’sı da olur… Almanya’sını da geçer, Güney Kore’sini de geçer.

‘‘

10

VAN VİZYON

Okyanus Holding Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı


EADANMIŞ ĞİTİME 36 YIL

B

iyoloji öğretmeni olarak eğitim dünyasına adım atan, Okyanus Kolejleri başta olmak üzere daha birçok eğitim kurumunun kurucusu Orhan Özbey eğitimle geçen 36 yılını bizlerle paylaştı. Kendisi için öğretmenlik mesleğinin yöneticilikten önce geldiğini söyleyen Özbey, yaklaşık 10 yıl hem biyoloji öğretmenliğini, hem idareciliği hem de kuruculuğu bir arada yürütmüş. İlk olarak 1980 yılında Kültür Dershanesi adıyla üniversiteye hazırlık kursları vermeye başlayan Özbey, Beyazıt’ta 3 katlı bir binada ilk şubesini açarak sektörde emin adımlarla ilerlemiştir. Üniversite’ye hazırlık kurslarından sonra 1984 yılında üniversiteye hazırlık dergisi çıkarmıştır. Aslında Orhan Özbey’in hayatında ki dönüm noktası da bu dergi olmuştur. Dergi sayesinde ciddi paralar kazandığını söyleyen Özbey, o paralarla üniversiteye hazırlık dershaneciliğini geliştirmiş ve ardından artan sayılarla Kültür Dershanelerinin şubelerini çoğaltmıştır. “Dershanecilikte gelişmemi ve önümü açan yegâne şey dergi oldu” diyen Özbey, ardından birçok

eğitim kurumunu devir almış. Fatih Dershanelerini kurmuş ve ardından English Time adıyla İngilizce kursları açmıştır. Kültür Yayıncılık ve Okyanus Yayıncılık adıyla yayın evleri kuran Özbey, 2001 yılında Doğa Koleji, 2004 yılında ise Okyanus kolejlerini kurmuştur. Okyanus kolejlerinin yanı sıra Era kolejleri adıyla da kolejler açan Özbey, eğitim kurumları arasında, 25 tane Okyanus Koleji, 10 tane Era koleji, 38 tane Eğitim bilimleri koleji, 32 tane ise Kültür Temel lisesini hayata geçirmiştir. Son olarak ise, Okyanus Üniversitesini açma hazırlıklarında olan Özbey, eğitim kurumları zincirine bir yenisini eklemiş olacak.

VAN VİZYON

11


Okyanus kolejlerinin sürdürebilirliğini nasıl devam ettiriyorsunuz? Hızla büyümenin sırrı nedir?

R Ö P O RTA J 12

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor; başarının bazı evrensel kriterleri vardır. Bu kriterler için öyle çok akıllı ve zeki olmanıza gerek yok. Bunlar çok basit ve herkesin de bildiği şeylerdir. Nedir bunlar; birincisi öncelikle işinize odaklanacaksınız, ikincisi ekip olacaksınız. Konumunuz ne olursa olsun personelinizle ekip olacaksınız. Ben çok zekiyim, çok akıllıyım, işimi biliyorum diye düşünürseniz, ekip ruhuna önem vermezseniz başarı hikâyesi yazmanız mümkün değil. Şöyle ki; siz birsiniz, yanınıza ikiyi aldığınız zaman on bir gücünde olursunuz. Üç kişi ile ekip olursanız yüz on bir gücünde olursunuz. Bu ortak güç dayanışma içinde olduğu zaman, ortaya başarı çıkmaması mümkün değil. Ben böyle düşünüyorum ve her zamanda çalışma arkadaşlarımla bu sistemle çalıştım.

VAN VİZYON

Dershanelerin kapatılması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkiye ‘deki eğitim sistemini nasıl görüyorsunuz? Dershaneler kapatılsın denildiği zaman, bende bir dershaneci olarak ilk başta doğru olmayacağını düşünmüştüm. Ama bizim hükümetimiz çok güzel bir şey yaptı. Dershanleri kapatmadı dönüştürdü. Yani; Dershaneleri temel lise, temel ortaokul ve ilkokullara dönüştürdü. Kısaca şöyle; kültür dershaneleri vardı şimdi kültür ilkokulu oldu. Bu durumdan hem biz eğitimciler, hep öğrenciler hem de veliler daha çok memnun. Çünkü eskiden öğrenci hafta içi liseye gidiyordu, hafta sonu da üniversiteye hazırlanıyordu. Şimdi ne yapıyor, hafta içi geliyor hem üniversiteye hazırlanıyor hem de lise okuyor. Öğrencilerde eğitimcilerde rahatladı. Haftanın 7 günü bir zulümdü.


Eğitim sistemi Ben 1980’den beri eğitimciyim. Aklınıza gelebilecek her türlü eğitim kurumunu açtım. Dershane, sürücü kursu, bilgisayar kursu, yabancı dil kursu, kolej eğitimi gibi birçok eğitim kurumunu açtım. Bunlara kafa yordum ve deneyimler edindim. Bu kurumlarımı laboratuvar gibi kullandım ve hiç kimsenin eline geçmeyen imkânlar benim elimde oldu. Gelinen noktada size net olarak şunu söyleyebilirim; milli eğitim sistemin de açılan meslek liselerinin acilen kapatılması lazım. Ortaokuldan sonra bütün liselerin kariyer meslek liselerine dönüşmesi lazım. Ne demek Kariyer meslek lisesi? Mimarlık meslek lisesi, Hukuk meslek lisesi, Gazetecilik meslek lisesi, tıp meslek lisesi… Yani bütün meslek liselerinin kariyer meslek lisesine dönüşmesi lazım. Bu ne getirip ne götürecek? Şöyle açayım konuyu; günümüzde meslek liseleri var ama birçok aile çocuğunu göndermek istemiyor. Çünkü çocuk meslek lisesini bitiriyor ama mesleği olmuyor. Ve üniversiteye girme şansı azalıyor. Aileler çocuğunu vizyonel bir liseden başlatmak ister, vizyonu düşük bir meslek lisesine neden göndersinler ki? Bugün milyonlarca çocuğun mesleği yok. Bu büyük bir zulümdür. Milyonlarca öğrenci liseyi ya da üniversiteyi bitiriyor mesleği yok. Öğrenci lise son sınıfa geliyor üniversite sınavına giriyor ve diyelim ki yeteneği mimarlığa var ama öğrenci hukuk kazanıyor. Bir insanın gazetecilik yeteneği var gidip tıp kazanıyor. Puanı orayı tutuyor. Sizce bu insan başarılı olur mu? Mutlu olur mu? Olamaz. Yazık ediyoruz. Ne yapmak lazım? Ortaokuldan sonra öğrencilerimizi ilgi, yetenek ve kişilik testinden geçireceğiz. Allah her insanı bir mesleğe uygun bir genetik donanımda yaratmıştır. Herkesin, bir mesleğe uygun bir genetik donanımı var. Benim genetiğim söz gelimi öğretmenliğe uygun, sizin gazeteciliğe, bir başkasının hukuka, bir başkasının doktorluğa gibi. Öyleyse ne yapacağız? Biz Amerika’dan bir test getirttik. Muhteşem bir şey.. 12 yaşından itibaren çocuklarımızı o testten geçiriyoruz. %99 diyor ki sen mi-

mar olursun, sen halkla ilişkilerde çalışabilirsin. 900 meslek sıralıyor ve her öğrenci için bu 900 meslekten hangisini hangi oranda yapabileceğini söylüyor. Mesela bana diyor ki sen % 73 oranında mimar olursun, %100 demiyor. Peki neden %100 değil. Senin şu şu konularda zaafların var onun için %73 diyor. O zaaflarımı bana söylediği zaman %73’ü benim %85 e çıkarmamda mümkün oluyor. Kişiye bağlı zaaflarını da söylüyor. Biz insanları böyle yönlendirdiğimiz zaman sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir iş bölümü oluşturmuş oluruz. Onun için ortaokuldan hemen sonra çocuklarımızı yetenek, ilgi

ve kişilik testinden geçireceğiz ve diyeceğiz ki çocuğumuza sana en uygun olan meslek bu. Çocuğun bilgisine bakmayacağız. Ülkemizde Üniversitelere giriş bilgiye dayalı. Üniversiteye öğrenci alınması bir zulüm. Ben diyorum ki; biz Türkiye’nin gen haritasını çıkartacağız, hangi çocuk hangi mesleğe uygun, vereceğiz üniversitelere bilgisayarlara yükleyeceğiz. Her üniversiteye diyeceğiz ki; sana en uygun öğrenci nerede, 1 tanesi Van’da, 3 tanesi Çorum’da, 4 tanesi Hakkâri’de, 50 tanesi İstanbul’da, sen onları çağır bilgisine bakma yeteneğine bak. Yetenek veremezsin ama bilgi verebilirsin. Bu anlamda üniversitelerimiz büyük bir yanlış içinde. Bilgiye değil de yeteneğe dayalı öğrenci alırsak daha sağlıklı temeller atmış oluruz.

Peki, mevcut yapı da dediğiniz yapılabilir mi? Neden yapılamasın. Alt yapı var. Bu konuyla ilgili Sayın Başbakanımızdan randevu talebinde bulundum. Milli Eğitim bakanı ve gerekli komisyonlarla bu konuyu görüştüm. Ve bana hepsi “Aklın yolu birdir” dedi. İnşallah yakın zamanda bu konuda yoğun görüşmeler yapacağız. Bu memleketi çok rahatlatacak bir şey. Herkesin meslek sahibi olacağı bir sistem olacak. Eskiden öğrenci lise sona geliyordu nereyi tercih edeceğini bilmiyordu. Biz artık diyoruz ki sen busun. Eğitim sistemiyle ilgili son olarak müfredat değişikliğine gidilmeli. Bu geçmiş dönemlerde yapıldı ama yeterli değil. Müfredatı azaltmak gerekiyor. Okul sevimli hale gelsin. Gereksiz çok bilgi var. Öğrencinin işine yarayacak bilgiyi vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Bilgi kıymetli ve değerlidir ama yerinde ve mesleğinde verilirse kıymetlidir. Çok bilgi yükle ne işe yarayacak. İşlevsiz bilgi hiçbir işe yaramaz. Birde öğretmenler konusunu çözmek lazım. Öğretmenlerin kesinlikle performansa göre değerlendirilmesi lazım. Sonuç olarak; müfredat, öğretmen ve kariyer meslek liseleriyle hemen işe başlarsak 5-10 sene içerisinde Türkiye Dünya’nın Japonya’sı da olur, Almanya’sını da geçer, Güney Kore’sini de geçer. Okyanus Kolejleri ile ilgili herkesin merak ettiği bir soruda, acaba FETÖ ile ilgili bir bağlantısı var mı? Basında çıkan haberler ve söylentiler ile ilgili neler söylersiniz? Bu örgütler 1980 den beri büyük rakibimiz. Onlarla çarpışa çarpışa bu noktalara geldik. Onlarda okul bazında dershanecilik yapıyorlar. Bizim bunlarla hiç ilişkimiz olmadı, olamazda. Bizim sağ görüşlü olmamızdan dolayı, bizi çekemeyenlerin bize ve kurumlarımıza zarar vermek istemesidir. Başkada bir açıklaması olamaz. Bu ülkede illa bir şey mi olmak gerekiyor? Ben bunların bu ülkenin başına bela olabileceğini 80’lerden beri söylüyorum. Ama çok şükür ki deşifre oldular ve Türkiye bu sıkıntıyı atlattı. Herkese zarar veriyorlardı. VAN VİZYON

13


R Ö P O RTA J

Size göre başarılı olmanın altın kuralları nelerdir? En önemlisi işinize odaklanacaksınız. Size şöyle evrensel bir kuraldan bahsedeyim. Bir şeyi öncelikle istemek lazım. Önemli üç kural vardır; ilim, irada ve kudret. Üçü olmadan hiç bir şey meydana gelmez. Ne yapacaksan yap o konuda ilmin olacak, yani bilgin olacak. Başarılı olmak için sayabileceğimiz birçok şey var. Dürüst olmak, çalışkan olmak, verimli olmak, kurumsal olmak, dayanışma içerisinde olmak gibi. Onlarcasını sayın ama bu saydığım 3 kural olmazsa olmaz. Bir şeyi gerçekten istemek çok önemli. İstem ne kadar güçlüyse sizde o kadar güçlü olursunuz. Ha paranız olmayabilir. Para önemli değil. Mesele şu; ben yapacağım işi yapmayı biliyor muyum, yapmayı çok istiyor muyum? Van’ı başta ekonomik olarak sosyal ve kültürel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Bütün şehirlerimizin kendine has bir güzelliği vardır, ama Van doğunun incisidir. Van çok stratejik bir noktada. İran’a yakınlığıyla bilinir.

14

VAN VİZYON

Van’ın insanı abartıyı sevmez. Van çok göç aldı, nüfusu şuanda 1 milyonu buluyor. Van şahane bir kültür ve misafirperverlik anlayışına sahip. Doğu ve Güneydoğunun şu anda ne yazık ki terör diye bir belası var. Bu durum Van’ın gelişmesini olumsuz yönde etkiliyor ve önüne geçiyor. Tabi terör var diye bizlerde geri durmamalıyız. Teröre rağmen ekonomik gelişmeye katkı sağlamalıyız. Ben terörün biteceğinden umutluyum. Bu anlamda sağlıklı temeller atıldı diye düşünüyorum.

Misafirlerimi ağırlarım. Edebiyatı çok seviyorum. Şuanda bir kitap yazıyorum. Şiir kabiliyetim yoktur ama iyi bir yazar olduğumu düşünüyorum.

Orhan Özbey bir gününü nasıl geçirir?

Hayatınızda ki olmazsa olmazınız nedir?

Bir kere kesinlikle çok çalışıyorum, çalışmayı seviyorum ve çalışmayla besleniyorum. Sabah erken kalkarım. Kahvaltımı kesinlikle evimde yaparım. 10 gibi çıkarım evden. Öğlen yemeğimi genelde şirkette yerim. Çok keyfi düşünmem, mümkün mertebe ez az şeyle geçinirim. Çok iyi bir çalışma ekibimiz var. Genç ve başarılı arkadaşlarımız var, onlar benden daha enerjikler. Gündüz maillerime bakarım, randevularım olursa görüşmelerimi yaparım.

Hakkaniyetli olmaktır. Ben şunun endişesini hep yaşarım; başkasına yanlış da olsa, hata da olsa aman hakaret etmeyeyim. Yanlış yapmayayım ve başkasının hakkını yemeyeyim. Sanırım en büyük hassasiyetlerim bunlar. Yani dürüstlük diyelim. İnsanları kırmamak ve yanlış yapmamaya çalışmak olmazsa olmazım. Ama neticede insanız ve yanlışlarımız tabi ki oluyor. O zamanda kendimi cezalandırıyorum, bedel ödediğim zaman rahatlıyorum.

Sizce mutluluğun sırrı nedir? Hangi meslekten haz alıyor ve o mesleği yapıyorsanız mutluluk odur benim için. Birileri güzel bir şey yaptığında sanki ben yapmışım gibi onunla bile mutlu oluyorum ben. İnsana yapılan hizmet beni mutlu eder.


Orhan ÖZBEY

Kimdir?

Orhan Özbey deyince hiç kuşkusuz ki ilk akla gelen eğitim olur. Öğretmen kökenli bir işletmeci olan Orhan Özbey, Marmara Üniversitesi Fizik, Kimya, Biyoloji bölümünden mezun olduktan hemen sonra eğitim hayatına atılır. İlk olarak 1980 yılında Kültür Dershaneleri’ni hizmete açar ve Orhan Özbey’in yıllardır devam eden eğitim macerası da başlamış olur. Üniversite hazırlık alanında eğitim faaliyetlerine başlayan Özbey, daha sonra eğitimin her dalına el atar. Lise ve kolejlere hazırlık dalında Dersanem Dershaneleri, Yabancı dil alanında English Time, Kolej alanında Okyanus Kolejleri, ve Era Teknik Koleji, Yayıncılık alanında Kültür Yayıncılık, Okyanus Yayıncılık, Ünlü Yayınları, Kida Kitap Dağıtım önde gelen kurumlarından. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanan Özbey’in, Hayat Alfabesi ve Besinlerin Yolculuğu adlı iki de kitabı bulunmaktadır. Çağın getirdiği teknolojik yeniliklere hep açık olan Orhan Özbey, en son teknolojiyi tüm eğitim kurumlarında en hızlı bir şekilde kullandırmış ve sektöre öncülük etmiştir. Orhan Özbey yakın zamanda bir üniversite açmayı da hedeflemektedir. 1959 Van Özalp doğumlu olan Özbey Evli ve 3 çocuk babasıdır. Kurucusu olduğu Okyanus Holding iştiraki şirketlerinin halen Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmektedir.

VAN VİZYON

15


ADALET DEĞİLDİR

‘‘

R Ö P O RTA J

‘‘GECİKEN ADALET, B

aşarılı ve bir o kadarda vizyoner kişiliği ile Vanlıların gönlünde taht kuran Avukat Suat Narin ile Türkiye’de ki hukuk sistemini konuştuk. Ülkemizde avukatların ve hukukçuların yaşadığı sorunları anlatan Narin, “Avukatların karşılaştığı sorunların başında davaların uzun sürmesi gelmektedir. Yıllarca süren davalar var. Bu konuda Yargılama Usulü hakkında yasalar değişti bir takım iyileştirmeler yapıldı, ancak dava süreleri maalesef çok fark etmedi. Sürekli dile getirilen “geciken adalet, adalet değildir” sözü halen geçerliliğini korumaktadır” dedi. Van Vakfı yönetim kurulu üyesi olan Narin, İstanbul’da bulunan Van derneklerinin birçoğunun başarılı olduğunu ancak, amaçlarına uygun hizmet verebilmelerinin sahip oldukları maddi imkânlara bağlı olduğunu söyledi. Niçin avukatlık? Avukatlığı mesleğini seçmenizin özel bir sebebi var mı? Avukatlık mesleğini tercih etmemin en önemli sebepleri; öncelikle sosyal bir meslek olması, insanlarla iç içe olması, toplumda her dönem saygı görmesi etkili olmuştur. Ama mesleğin içine girdikten sonra sorun çözme, hak arama, araştırma, haksızlıklara karşı mücadele etme özellikleri mesleği daha çok sevdirmiştir. Diğer yandan avukatlığın en cazip yanı özgür meslek olmasıdır. Dava sahibi ile patron-işçi ilişkisi veya amir-memur ilişkisi yoktur. Bunu en iyi Molierac’ın sözü ile ifade edebilirim. “Biz avukatlar görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.”

16

VAN VİZYON


Suat NARİN

Kimdir? 1965 yılında Van Özalp’ta dünyaya geldim. İlk ve ortaokulu Özalp’ta okuduktan sonra ailemle birlikte İstanbul’a yerleştik. 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Askerlik görevimi Askeri Hakim Olarak yaptım. Halen Bakırköy’de serbest Avukatlık yapmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. 19951999 yılları arasında Bakırköy’de Van Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptım. 2007 yılından bu yana Van Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapmaktayım.

Hukukun sizin hayatınızdaki yeri nedir? Hukuk hayatımızın her evresinde vardır. Ana karnına cenin olarak düşmeden başlayıp son nefesini verdiği ana kadar insan hayatında olmuştur. Olmaya devam edecektir. Ayrıca hukuk deyince sadece yazılı kurallar düşünmemek lazım, yazılı olmayan görgü kuralları, ananeler, teamüller bunların hepsi hukukun unsurlarıdır. Bunu bir özdeyişle özetleyeyim. “Hukuk, hava ve su gibidir, var oldukça varlığı hissedilmez, ama yok olduğunda ise yaşanmaz.” Adalet kavramı sizce neyi ifade ediyor? Ülkemizde bu kavramın içi doluyor mu? Adalet kavramı, herkese hakkı olanın verilmesi, hukuk önünde herkesin eşit olması, suçlunun cezalandırılması, haksızlığa uğrayanın zararının tazmin edilmesi, herkesin yeteneğine göre emeğinin karşılığını almasını ifade eder.

HAK-HUKUK-ADALET toplum halinde ve devlet nizamı içinde yaşayan insanlar için en değerli ve önemli yaşamın kaynağı ve dayanağı HUKUKTUR. Haklıyı haksızdan ayıran, eşitlik ve güvenliği sağlayan en önemli unsur yargı yani mahkeme yolu ile adaletin sağlanmasıdır. Yargıda görev alanlar, bilgili, inançlı, ahlaklı, donanımlı, otoriter, tarafız ve bağımsız olmalıdırlar. YARGI demokratik sistemle yönetilen ülkelerde, fertlerin ve devletin güven kapısı, adaletin sağlanıp hayata geçtiği en sağlam yapıdır. Hukukun bu anlamda gerçekleşebilmesi için hâkim, savcı, avukat ve tüm yargı çalışanlarının bu nitelikleri taşıması gerekir. İnsanların vicdanlarını rahatlatan, toplum içinde huzur, güven ve mutluluğu sağlayan en önemli unsur hukuktur. Hukuk ve adaletin simgesi terazidir. Terazi hassas olup doğru ve adil tartmalıdır. Geciken ve yanlı alınan kararlar toplum vicdanlarını yaralar ve toplum içinde parçalanıp bölünmelere neden olur.

Adalet temsilcileri, iktidarın veya güç odaklarının ne yanında ne de karşısında olmamalı, kararlarını vicdan ve kanunlar çerçevesinde vermelidirler. Avukat olarak ülkemizde karşılaştığınız zorluklar nelerdir? Ülkemizde avukatların karşılaştığı sorunların başında davaların uzun sürmesi gelmektedir. Yıllarca süren davalar var, bu durumu vatandaşa izah etmek güç oluyor. Bu konuda Yargılama Usulü hakkında yasalar değişti bir takım iyileştirmeler yapıldı, ancak dava süreleri maalesef çok fark etmedi. Sürekli dile getirilen “geciken adalet, adalet değildir” sözü halen geçerliliğini korumaktadır. Diğer bir konu Ülkemizde sürekli yeni Hukuk Fakültesi açılması. Bu durum hem Hukuk eğitimindeki kalitenin düşmesine yol açmakta, hem de mezun sayısının artması yeni mezunlarının iş alanın daralmasına yol açmaktadır. VAN VİZYON

17


R Ö P O RTA J

Türkiye’de ki Hukuk sistemini nasıl görüyorsunuz? Hukuk sistemimizde eksiklerimize ve aksaklıklara bakıldığında davaların uzun sürmesi, uzun süren ve tedbir olmaktan çıkarak cezaya infaza dönen tutuklamalar, dava harç ve gider avanslarının yüksek miktarlarda olması, duruşmalarda avukatların beklerken boşa geçen zamanları gibi çok uzun bir liste saymak mümkündür. Ancak geneline baktığımızda ülkemizde köklü bir hukuk sistemi mevcuttur. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, Arabuluculuk sistemi gibi hak ve usullerle her geçen gün hukuk alanında olumlu gelişmeler yaşanmakta ve geleceğe ilişkin umut vermektedir. Hukuk fakültesi okuyan avukat olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Bizim Hukuk Fakültelerindeki eğitimde maalesef pratik dersler çok az ve eksiktir. Hukuk Fakültesinde okuyan bir öğrenci özel bir merakı yoksa öğrenim süresince adliyeyi,

18

VAN VİZYON

duruşma salonunu veya bir dava dosyasını görmeden mezun olabilir. Bu nedenle fakülteden aldığı teorik bilgileri pratiğe dönüştürmekte zorlanıyor. Bu nedenle öğrencilik döneminde pratik derslere ağırlık vermelerini, ayrıca hukuk bürolarında çalışmalarını, dava dosyalarını incelemelerini tavsiye ederim. Yine staj dönemini de boş geçirmemelerini okumayı ve incelemeyi devam ettirmelerini, avukatlık ruhsatını aldıktan sonra ofis açma konusunda acele etmemelerini, belli bir deneyime ulaştıktan sonra ofis açmalarını tavsiye ederim. Doğu ve batı arasında hukuk kurallarının işleyişinde sizce farklılık var mı? Yoksa ülkemizin her yerinde aynı şekilde mi uygulanıyor? Ülkemizde misakı milli sınırları içinde hukukta birlik geçerlidir. Doğu batı, kuzey güney ayrımı yapılmadan aynı hukuk uygulanmaktadır. Bu konuda hiçbir fark yoktur. Yerel mahkemelerin kararlarını inceleyen temyiz makamları olan Yargıtay ve

Danıştay Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün Mahkemeleri’nin kararlarının temyiz incelemesini yapmaktadır. Dolayısıyla ne hukuk sisteminde ne de işleyişinde herhangi bir fark yoktur. Ülkemizde ki hukuk sistemi ile Avrupa’daki hukuk sistemini karşılaştırırsanız Türkiye nasıl bir noktada yer alıyor? Ülkemizde uygulanan hukuk sistemi belirli ölçülerde farklılık olmakla birlikte Kara Avrupası Hukuk Sistemidir. Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, Ceza Kanunu Avrupa Kanunları esas alınarak düzenlenmiştir. Ancak demokrasi, Kişi hak ve özgürlükleri, eşitlik alanında siyasi partiler yasası, seçim yasası gibi konularda Avrupa standartlarına ulaşmak için yapmamız gereken başta Anayasa olmak üzere yasal düzenlemeler yapmamız gerekmektedir.


Sizce şu an ki ortamı göz önünde bulundurursak gerçekten adalet mülkün temeli midir? “Adalet mülkün temelidir” Günümüzde mahkeme duvarlarını süsleyen bu sözde geçen “Mülk” kelimesi bizim bugünkü kullandığımız mal-mülk anlamında değil, devlet, dirlik ve düzen anlamında kullanılmıştır. Yani bu sözü “Adalet devletin temelidir.” şeklinde anlamak gerekir. Hz. Ömer’in bu sözü, devlet düzeni içinde adaletin ne kadar önemli olduğunu, adalete ne kadar önem verdiğini, zaten “Hz. Ömer adaleti” deyiminden de anlaşılmaktadır. Aslında bu sözün sadece mahkeme duvarlarında değil bütün devlet dairelerinde görülmesi ve bilinmesi gerekir. Devlet gücünü elinde bulunduran, kamu görevi yapan, etkili, yetkili konumda bulunan tüm kamu görevlilerinin adaletten, eşitlikten ayrılmaması gerekir.

Başta Van Vakfı olmak üzere birçok STK’larda görev alıyorsunuz. Sizce bu STK’lar amaçlarına uygun hizmet verebiliyor mu? Geçmişte Van Derneği’nin Kurucu ve yönetim kurulu üyeliği yaptım. Halen Van Vakfı yönetim kurulu üyeliği görevini yapmaktayım. Bu kuruluşlarda görev almamdaki maksat, doğup büyüdüğümüz topraklara faydalı olmak, sosyal, kültürel bağlarımızı, güçlendirmek ve devam ettirmektir. Bu kuruluşlarda siyasi, ticari bir beklenti yoktur. Farklı siyasi görüşte ve farklı mesleklerdeki kişiler bir araya gelebilmektedir. Vanlı öğrencilerin yurt ve burs konusunda ihtiyaçlarını temin etmeye çalışıyoruz. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı, birlik

ve beraberliği sağlamak amacıyla, ayran aşı günleri, iftar yemekleri, Van Geceleri düzenliyoruz. STK’ların amaçlarına uygun hizmet vermesi sahip oldukları maddi imkânlara bağlıdır. Her dernek veya vakıf çok iyi niyetlerle ve amaçlarla kuruluyor, ancak hepsi aynı başarıyı gösteremiyor, üyelerinden bekledikleri katkıyı göremeyince haliyle beklenen hizmeti de veremiyor. İleriki dönemlerde siyasi bir hedefiniz var mı? Ben şu anda mevcut siyasi yapıda aktif siyaseti düşünmüyorum. Ancak ileride zaman ne gösterir bilmiyorum, yeni oluşumlarda düşünebilirim.

VAN VİZYON

19


R Ö P O RTA J

“BÖLGEYE POZİTİF AYRIMCILIK TANINMALI” V

an Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva ile Van’ı ve Vanlıları konuştuk. 2013 yılından bu yana Van TSO’da başkanlık görevini yürüten Takva, 3 yıllık çalışmalarını ve Van’ın önemli sorunlarını Van Vizyon dergisine değerlendirdi. Takva, Türkiye’nin en önemli sorunlardan birinin bölgeler arası gelişmişlik sorunu olduğunu söyleyerek, buna çözüm bulunması gerektiğine vurgu yaptı. “Bölgeler arası gelir dağılımının reel olarak ortadan kaldırılması için daha gerçekçi, kalkınma odaklı politikalar üretilmesi gerekir” diyen Takva, “Bölgeye pozitif ayrımcılık tanınmalı ve yatırımlar devlet garantisi altında olmalı. Hatta devlet burada kalkınmanın önünü açmak için bir süre yatırımcı olmalıdır” ifadelerine yer verdi.

Bizlere biraz Van Ticaret ve Sanayi Odasının geçmişinden bahseder misiniz? Van Ticaret ve Sanayi Odası, 1962 yılında bir grup Vanlı tüccarın bir araya gelmesi ile kurulmuş bir meslek odasıdır. Aslında ilimizde ticaret çok geç örgütlenmişti. Çevremizdeki illerde ticaret odaları bizlerden çok

20

VAN VİZYON

daha önce kurulmuştur. Yani Van Ticaret ve Sanayi Odası Bölgenin en genç Ticaret Odalarından biridir. Bu vesileyle bugüne kadar Van Ticaret ve Sanayi Odası’na hizmet veren tüm başkanlarımıza, yönetim kurulu ve meclis üyelerimize şükranlarımı sunarım. Hepsini minnetle anmaktayım. Van Ticaret ve Sanayi Odası, şuan itibari ile

bölgede kurumsal kimliği, teknik altyapısı ile önemli bir misyon kazanmış, çevresindeki illere de destek sağlayan önemli bir kurum haline gelmiştir. Üyelerimize en hızlı ve sağlıklı hizmeti vermek üzere çalışmalarımız devam etmektedir.


Necdet Takva

Kimdir? 1969 yılında Van da doğdum. İlk ve orta öğrenimini Van’ da tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum. Bir süre inşaat ve turizm sektörlerinde ticari faaliyetlerde bulundum. Özel sektörde uzun yıllar çalıştım. 2005 yılında Ticaret ve Sanayi Odasında Genel Sekreterlik görevine başlayarak yaklaşık sekiz yıl süren bu görevimi 2012 yılına kadar sürdürdüm. Görevimden ayrıldıktan sonra ticari hayatıma devam ettim, Haziran 2013 te yapılan Oda seçimlerinde Van Ticaret ve Sanayi Odasının değerli üyelerinin teveccühü ile Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildim. Evli ve Dört çocuk babasıyım.

Ticaret odası olarak şu anki çalışmalarınız ve projeleriniz nelerdir? Göreve seçilirken aslında hiçbir yönetimin yapamadığı bir şeyi yaptık. Daha seçilmeden önce bizleri seçecek üyelerimize yol haritamız olarak belirlediğimiz bir taahhütname sunduk. Kısa, orta ve uzun vadeye yaydığımız taahhütlerimizi yerine getirmek için çaba gösteriyoruz. Öncelikle Van’ın marka şehir olması için yoğun bir çaba gösteriyoruz. Van Kahvaltısının Marka olması ve dünyada bilinirliğinin artırılması için düzenlediğimiz “Dünyanın En Kalabalık Kahvaltı Sofrası” ile hem Van’ı, hemde Van Kahvaltısını

Guines Rekorlar Kitabına yazmayı başardık. Tüm kent dinamiklerinin katkıları, halkımız ve üyelerimizin desteği ile bu çalışmayı başardık. Son iki yıldır çok önemli bir çalışma daha yürütüyoruz. Van SHOPPING Fest. İstanbul ve Ankara’dan sonra alışveriş festivalinin yapıldığı üçüncü kent olmayı başardık. İlkini 2015 yılında ikincisini ise 15 Mart- 5 Nisan tarihleri arasında yaptık. Van SHOPPING Fest önemli bir marka olmaya aday. Geçen yıl 300 firma ile başlayan serüvenimiz bu yıl 620 firmanın desteğini aldı. Dolayısı

ile kent adına mark olacak çalışmalar yürütüyoruz. Bununla birlikte kurumsal yapı olarak Van’ın tanıtımı için her platformda çalışmalar yürütüyoruz. Fuarlara, organizasyonlara katılarak lobicilik çalışmalarını sürdürmekteyiz. Van TSO olarak ayrıca Organize Hayvancılık Bölgesi ve Kümelenme Projesi, İnşaat Malzemecileri Sitesi, Lojistik Merkezi Projeleri gibi çalışmaların da sonlandırılması için yoğun bir gayret içindeyiz. Tüm projelerimiz Van ve çevresinin kalkınması ve gelişmesine katkı sunmak içindir. VAN VİZYON

21


R Ö P O RTA J

Van’ın ticari açıdan en büyük sorunları nelerdir? Van aslında bölgenin çok önemli bir kentidir. Sınır kenti olması nedeniyle Türkiye’nin doğuya açılan kapısı konumundadır. Çok önemli potansiyellere sahip Van’ın en önemli sorunlarından biri, bu potansiyellerin değerlendirilememesidir. Tarım kenti olması için çok verimli topraklara sahip, Türkiye’nin en büyük küçükbaş hayvan varlığına sahip. Ülkemizdeki en kaliteli Güneşin olduğu

22

VAN VİZYON

çok önemli bir merkezdir. Keza, Madencilik, Ticaret, Turizm potansiyellerinin doğru kullanılması kentimize çok büyük bir ivme kazandıracaktır. Van Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu kaynakların kullanılması, ekonomiye kazandırılması için de çalışmalar yürütüyoruz. Ancak Finansa Erişim Van’da tüccar ve sanayicinin önündeki en önemli engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Van Şırnak

Karayolunun bitirilememiş olması, Sınır Kapısının yetersiz kalması, Van’ın Depremden kaynaklı Vergi Sorunu, Çevre Yolu’nun henüz bitirilmemiş olması, Kuzey Van Gölü Demiryolu Hattı, Van Tebriz Hızlı Tren hattı, Enerji altyapısındaki eksiklikler Van’ın önemli sorunları olarak karşımızda durmaktadır.


Van Ticari anlamda en çok hangi alanda gelişmiştir? Van coğrafi olarak Türkiye’nin en doğusunda bir kenttir. Dolayısı ile üretim merkezlerine uzak bir konuma sahip. Bununla birlikte hizmet sektörü, gıda imalatı, Madencilik, İnşaat Yapı Malzemeleri gelişkin sektörlerdir. Ancak biz bu durumun daha reel çalışmalarla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Van’ın sınır kenti olması çok önemli avantajları barındırıyor. Van lojistik bir merkez olmalı. Ayrıca Kapıköy Gümrük Kapısının aktif kullanılması Van’ın turizm açısından çok önemli bir destinasyon noktası yapılmasını sağlayacaktır. Gerek İranlı Turistlerin, gerekse ülkemizden İran’a geçecek turistlerin geçiş ve buluşma noktası olacaktır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Katkıları ve TOBB’a bağlı Gümrük Ticaret İşletmeleri A.Ş. (GTİ) tarafından yenilenecek Van Kapıköy Gümrük Kapısı projesinin onaylanması ve 2016 yılında inşaatına başlanacak olması Van adına çok önemli bir gelişmedir. Kapıköy Sınır Kapısının yenilenmesi ile

Van’ın özellikle Dış Ticaret ve Yabancı Turizm gelirlerinde önemli bir artış olması beklenmektedir. Ancak ülkemizde en önemli sorunlardan biri olan Bölgeler arası gelişmişlik sorununun çözüm bulması lazım. Bölgeler arası gelir dağılımının reel olarak ortadan kaldırılması için daha gerçekçi, kalkınma odaklı politikalar üretilmesi gerekir. Bölgeye pozitif ayrımcılık tanınmalı ve yatırımlar devlet garantisi altında olmalı. Hatta devlet burada kalkınmanın önünü açmak için bir süre yatırımcı olmalıdır. Bu durum gerçekleşirse, bölgenin potansiyelleri hayata geçirilirse, sosyo-ekonomik açıdan bölge kalkınma hamlesi yaşayacaktır. Van’ın ticari anlamda çözüm bekleyen acil ihtiyaçları nelerdir? Yukarıda da belirttiğim gibi Van’ın kalkınması için kamu kaynaklarına ihtiyaç var. Burada ticaretin, üretimin tesis edilmesi için kamu desteğine ihtiyaç var. Yasal düzenlemeler gerekli. KOSGEB Kaynakları bölgeye özel şartlarla hazırlanmalıdır. Devlet Teşvikleri,

ülkenin batısı ile aynı şartlarla dağıtılmamalıdır. Finansmana erişim sorunu ortadan kaldırılmalıdır. Yani bankaların kredi ve desteklerinin önü açılmalıdır. Ayrıca ekonomik anlamda sicil affı hemen çıkarılmalıdır. Depremden önceki ve depremden sonraki Van’ı ekonomik açıdan kıyaslayacak olsanız neler söylersiniz? Van tarihin her döneminde her zaman çok önemli bir kent olmuştur. Sürekli büyüyen, sürekli göç alan Van’ın depremden önce kazandığı ekonomik ve sosyal kalkınma hamlesi iki yıkıcı depremle maalesef sekteye uğradı. Ancak Van kendi küllerinden yeniden doğmasını sağlayacak potansiyellere sahiptir. Yukarıda da zikrettiğim gibi sadece potansiyellerin hayata geçirilmesi için gerekli motivasyona, desteğe ihtiyacımız var. Uygun yatırım koşulları, üreticilerin ve sanayicilerin desteklenmesi ile Van ülkemizin doğusunda büyüyen çok önemli bir kent olacaktır.

VAN VİZYON

23


R Ö P O RTA J

KAHVALTISININ SIRRI

“ERKEKLERİNDE”

İ

stanbul Eyüp’te bulunan Van Kahvaltı Salonunun sahibi Zeki Aygün ortaya öyle bir laf attı ki, işin içinden çıkın çıkabilirseniz. Meğer Dünya’ya ün salmış Van kahvaltısının sırrı Van’ın erkekleriymiş. Aygün, “Van kahvaltısının sırrı erkekleridir. Van kahvaltısını meşhur eden Van’ın erkekleridir. Van’ın erkekleri ailesine değer veren bir toplumdur. Van kahvaltısının sırrı erkeklerinde dememde ki kasıt şudur; Van erkekleri hanımlarını çok sevdiklerinden dolayı, sabah erken kalktıklarında hanımları rahatsız olmasınlar diye onları uyandırmadan, şehire gidip kendi imkânlarıyla bir şeyler hazırlayıp hatta hazırladıklarını eve getirip kahvaltı yapıyorlarmış. Tabi bu zamanla alışkanlık ve gelenek haline gelmiş. Ve Van erkekleri dışarda kahvaltıyı bir alışkanlık ve sektör haline getirip, ilerleyerek bu zamanlara kadar gelmişler” dedi. 51 bin 793 kişi ile Guinness Rekorlar Kitabı'na giren Van Kahvaltısını Dünya’ya tanıtmak için yapılan çalışmalar her geçen gün artarak devam ediyor. Bizde, bu işin ustalarından olan Zeki Aygün’le Van kahvaltısını ve lezzet sırlarını konuştuk. İstanbul Eyüp’te bulunan Van Kahvaltı Salonunun sahibi olan Zeki Aygün, güne mutlu ve enerjik başlamak isteyenlerin mutlaka Van kahvaltısı yapmaları gerektiğini söylüyor. Kahvaltı geleneğinin Van’da bu kadar yaygın olmasının hiç kuskusuz ki, İpek yolu güzergâhı üzerinde bulunması büyük etken olmuştur. Van kahvaltı sofrasının öncelikli özelliği yiyeceklerin tamamen doğal ürünlerden oluşmasıdır. Kahvaltı sofrası; hakiki Van balı, yoğurt kaymağı, süt kaymağı, yayık tereyağı, cacık, otlu peynir, örme peynir, beyaz peynir, kavurmalı yumurta, zeytin, murtuğa ve kavuttan meydana gelir. Semaver çayı eşliğinde hazırlanan sofra, özel yöntemlerle hazırlanan ve taş fırınlarda pişirilen lavaş ekmeği ve Van çöreği ile sunulur.

24

VAN VİZYON


Mehmet Zeki Aygün bu sektörle nasıl tanıştı? Ben Van Gevaşlıyım. 1994 yılından beri İstanbul’da ikamet ediyorum. Van’ımızın kültürünü, misafirperverliğini insanlarımıza göstermek ve kendimizi daha iyi tanıtmak için bu sektöre girdik. 2009’da Eyüp’te Van kahvaltı salonunu açtık. 2015’te ise Başakşehir’de bir şube açtık. Daha da şubeleşmeyi düşünüyoruz. Ama malum Türkiye’de ki ekonomik krizlerden dolayı önümüzü pek göremiyoruz. Van kahvaltısını bu kadar meşhur eden sır nedir? Van kahvaltısını meşhur eden sır erkekleridir. Van kahvaltısını meşhur eden Van’ın erkekleridir. Van’ın erkekleri ailesine değer veren bir toplumdur. Van

kahvaltısının sırrı erkeklerinde dememde ki kasıt şu; Van erkekleri hanımlarını çok sevdiklerinden dolayı, sabah erken kalktıklarında hanımları rahatsız olmasınlar diye onları uyandırmadan, şehire gidip kendi imkânlarıyla bir şeyler hazırlayıp hatta hazırladıklarını eve getirip kahvaltı yapıyorlarmış. Tabi bu zamanla alışkanlık ve gelenek haline gelmiş. Ve Van erkekleri dışarda kahvaltıyı bir alışkanlık ve sektör haline getirerek ve ilerleyerek bu zamanlara kadar gelmişler. Kahvaltı kültürü Van’da o kadar önemli ve yaygındır ki, Vanlılar bu önemi şöyle özetler; kahvaltıyı kendine, öğle yemeğini dostlarına, akşam yemeği de düşmanlarına ısmarla. Gerçekten de sağlıklı bir yaşam için güne güzel bir kahvaltı ile başlamak gerekiyor. İyi bir kahvaltı yaptığınız zaman sizi gün boyu tok tutabilir. Kahvaltı insana bir mutluluk getirtir.

VAN VİZYON

25


Van kahvaltısından kaç çeşit var? Van kahvaltısında çok fazla çeşit var. Fakat biz çok çeşide bakan bir işletme değiliz. Çok çeşide karşıyım. Neden? Açık büfe olan bir kahvaltı salonuna gittiğiniz zaman bin bir çeşit bulabiliyorsunuz. Ama önemli olan bu çeşitlerin içinde hangisi daha sağlıklı, daha faydalı, hangisi insanın beynini ve zekâsını daha dinç tutar ona bakmak lazım. Van’ın 5 veya 6 tane vazgeçilmez ürünleri vardır. Bunlar; bal, kaymak, tereyağı, kavut, murtuğa ve otlu peynirdir. Van kahvaltı sofrasının olmazsa olmazı ve baş mimarları bunlardır. Tabi genişleterek çeşidi 20’nin üzerine çıkarttık. Tabi bunla beraber zeytin, peynir ve bize özel olan reçel çeşitlerimizde var. İstanbul’da bulunan Van kahvaltı salonları Van’dakilerle eşdeğerde mi? Bu işi gerçekten hakkıyla yapan insanlar varsa tabi ki eş değerdedir. Sadece bir eksiği var, oda Van’ımızın güzel havası, yoksa ürünler aynı ürünlerdir. Burada tüketilen ürünlerin tamamını Van’da yapıyor ve getiriyoruz. Kendi ürettiğimiz ve yaptığımız ürünler olduğu için lezzet olarak çok fark olmuyor. İstanbul’da ciddi anlamda bu işi yapan 45 tane Van kahvaltı salonu var diyebilirim. Sayı daha çok olabilir, fakat üzülerek söylüyorum ki sadece tabelada varlar. İçeriğe girdiğiniz zaman Van kahvaltısının olmadığını kendinizde fark ediyorsunuz. Van Kahvaltı salonu açmanın belli kriterleri var mı? Bunun önüne geçmek için çalışmalarınız var mı? Bununla ilgili 2014’ten beri çalışmalarımız devam ediyor. Van kahvaltısının marka tescilini Van ticaret odası başkanı Necdet Bey almış, bunu biliyoruz, ama şuan ne durumda olduğunu bilmiyorum. Şu anda her önüne gelen Van Kahvaltı salonu açabiliyor. Tabi buda sıkıntılar yaratıyor. Vanlı olmayanların bu işi yapmaması gerekiyor. Bu durum Van dışındaki illerde özellikle İstanbul’da büyük bir sorun. Bununla ilgili denetleme heyeti olmalı, ve belli şartlar getirilerek prosedür oluşturulmalı. Bu prosedüre uymayanlara da kapama veya ceza uygulanabilir.

26

VAN VİZYON


Van kahvaltı salonu açmayı düşünenlere neler söylemek istersiniz? Van kahvaltısını eğer ki İstanbul ya da başka bir şehirde yapacaksanız bir ayağınızın mutlaka Van da olması gerekiyor. Kesinlikle ürünlerin Van’ dan dan gelmesi lazım. Bu işte en önemli şeyler; insanları sevmeniz lazım, güler yüzlü olman lazım, Van’ı çok iyi bilmek ve iyi tanıtmak lazım. Saydıklarımın hepsi birer etkendir. Tabi bu işin birde maddi tarafı var. Ciddi anlamda bir yatırım olması gerekiyor.

siyasilerimize biraz sitemde bulunmak istiyorum. Ben yaptığım işle asında bir nevi kültür elçiliği yapıyorum. Burada bu tabela ile aynı zamanda Van’ı kültürel anlamda tanıtıyorum. Yerimiz Haliç’e çok yakın, ulaşım açısında kolay yerde. Ama gelin görün ki buraya uğrayan ve gelen hemşehrilerimin sayısı ne yazık ki çok az. Siyasilerimizi defalarca davet etmeme rağmen kimse gelmedi. Bunlarda beni fazlasıyla üzüyor. Bir elin nesi var iki elin sesi var şiarından yola çıkarak, birbirimize destek olmalıyız.

Hemşehrilerinize birlik ve beraberlik anlamda neler söylemek istersiniz? En önemlisi, birbirimize dürüst olalım, birbirimize harbi olalım, birbirimizin arkasından asla konuşmayalım, yani hasretlik olmasın, çekememezlik olmasın, Van varsa ben varım. Ben varsam bur da Vanlı hemşehrilerim vardır. Biliyorsunuz şuan ülkemiz ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyor. Ben öncelikle huzurlu sağlıklı bir Van istiyorum. Mutlu bir Türkiye istiyorum. Size göre Van’ı tanıtma adına ne gibi çalışmalar yapılabilir? Hemen karşımızda Feshane var. Burada il tanıtım günleri oluyor. İllerin valilileri belediye başkanları aylar öncesinden buraya seferber oluyorlar. Niçin? Bulundukları illeri tanıtma adına geliyorlar. Bu anlamda Van’ı çok eksik görüyorum. Ben burada hemşehrilerime ve VAN VİZYON

27


R Ö P O RTA J

EKONOMİNİN KALBİ İNŞAAT SEKTÖRÜNDE ATIYOR 28

VAN VİZYON

İnşaat sektörünün başarılı ve genç ismi iş adamı Erol Temel ile sektöre yönelik keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İş adamlarının yaşadığı sorunları ve inşaat sektörünün Türkiye’de geldiği noktayı değerlendiren Temel, “ şu anda ekonominin kalbi inşaat sektöründe atıyor” dedi.


Şirketin isminin Seyhanoğlu olmasının özel bir nedeni var mı? Babamın ve kızımın isminden yola çıkarak böyle bir isim oluşturduk. Seyhanoğlu A.Ş ve Seyhanoğlu LTD. olarak iki şirketimiz var. Limited daha çok yurt dışı projelerde, A.Ş ise mimar ve mühendislik alanlarında hizmet veriyor. Hedefimiz daha da büyümek ve ileriye gitmek. Tabi bununla beraberde insanlara, çevremize memleketimize ve hemşehrilerimize faydamız katkımız olursa ne mutlu bize. Yurtdışında birçok projeyi hayata geçirdik. Son olarak Irak ve Bağdat’ta yeni projelerimiz başlayacak. Tam olarak sektördeki geçmişiniz ne kadar? 2000 yılından beri inşaat sektöründeyim. Daha önceden de babam inşaat sektöründeydi. Yani babadan kalma bir meslek de diyebiliriz. İlk olarak 2002 yılında kendi şirketimi kurdum. Taşeronluktan geldim ve birçok büyük firmaların taşeronluğunu yaparak bugünlere geldim. İlk yapsatımızı 2007 yılında yaptık.

2010 yılında da devlet işine başlamış olduk. Şuanda TOKİ, Emlak Konut gibi projelerin işini yapıyoruz Size göre inşaat sektörünün en büyük sorunları nelerdir? Şuanda ekonominin kalbi inşaat diyebiliriz. Türkiye’de çok fazla proje var. Türkiye’de inşaat sektöründeki sistemin biraz değişmesi lazım, her yerde proje var herkes proje yapabiliyor. Modern bir şehir kuramıyoruz. Yüksek katlı çok fazla binalar var. Çevreye bakıyoruz 50- 60 katlı binalar var, bunların zeminleri çok kötü. Hiç biri depreme dayanıklı değil. Kaldı ki biz deprem ülkesiyiz. Emlak ve gayrimenkul sektörünün bu kadar yaygınlaşmasının inşaat sektörüne faydaları nelerdir? Bence sektöre çok fazla bir faydası yok. Artık herkes alacağı konutu ya da daireyi direk sahibinden ya da firmadan satın almak istiyor. Çok fazla emlak ve gayrimenkul şirketleri kuruldu. Tabi buda beraberinde rantı getirtiyor. 10 yıl önce bir arsa

aldığımızda yüzde 30 ya da 40 ile iş yapıyorduk. Şimdi emlakçılar durumu öyle bir hale getirdiler ki müteahhite kar diye bir şey kalmadı. Her önüne gelenin müteahhitlik yapması doğrumu? Belli kriterleri olması gerekiyor mu? Bununla ilgili bir ara müteahhitlik karnesi çıkartıldı. Ne yazık hiçbir şeyin önüne geçemediler. Parası olan herkes bu işi yapabiliyor. Hatta parası olmayan bile bu işe girebiliyor. Adamın cebinde 100 bin lira parası var, 100 dairelik işe giriyor, 100 bin lira ile hem insanları hem de kendini mağdur ediyor. Bu şekilde iş yapan birçok firma var. Özellikle İstanbul Esenyurt bölgesinde bu tarz firmalar çok fazla var. Bununla beraberde çok sayıda mağdur var. Bunlara belli kriterler gelmesi gerekiyor. Topraktan ya da makatten satışların yasaklanması gerekiyor. Bizim kentsel dönüşüme girmemiz lazım. Kesinlikle kentsel dönüşüm olmalı. Kentsel dönüşüme girmediğimiz sürece sıkıntı yaşarız.

Erol TEMEL Kimdir? Van Çaldıran doğumlu olan Erol Temel 1996 yılında İstanbul’a göç etmiştir. Temel, ilk olarak 2000 yılında kendi şirketini kurmuştur. İzmit, Düzce, Bursa, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok illerinde projeler yapan Erol halen yapsat ve devlet projelerinde işler yapmaktadır. Van İş Adamları Derneği, Van Federasyonu, Van Çaldıran Derneği, Van Özalp Saray Derneği gibi birçok STK’ların içinde yöneticilik yapan Erol, İzmit’te belediye meclis üyesi adayı olmuştur. Erol’un, yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Seyhanoğlu A.Ş yurt dışı projeleri ile sektörde hızla büyümeye devam etmektedir.

VAN VİZYON

29


VİŞAD 20 bin insana iş istihdamı sağlıyor. Türkiye genelin de 2 milyar dolarlık yıllık ciro hacmine sahip. 2016 yılının sonuna kadar hedefimiz 500 iş adamına ulaşmaktır. 3 yılda kendi üyeleri ve kendi üyesi olmayan iş adamlarının arasın da geliştirdiği ticaret hacmi, yaklaşık olarak 100 milyonun üzerindedir. 2016’nın sonuna kadar 200 milyona varacağız. Yani bu ne demektir ki; Vanlının bir cebinden parayı alıp, diğer bir Vanlının cebine koymuşuz. Ticaretlerini geliştirmişiz, iş ortaklıklarını kurmuşlar.

R Ö P O RTA J 30

VAN TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’YA AÇILAN KAPISIDIR Ü

ç yıl önce İstanbul’da kurulan ve kurulduğu günden bu yana hızla büyüyen, kısa adı VİŞAD olan Van İş Adamları Derneği başkanı Fatih Hatunoğlu sizler için VİŞAD’ı ve hedeflerini anlattı. Türkiye’de 81 il arasında Van İş Adamları Derneği adı altında bir dernek olmadığını söyleyen Hatunoğlu, Vanlı iş adamlarını VİŞAD çatısı altında toplanmaya ve güç birliği oluşturmaya davet etti. Van’ın büyük bir potansiyeli içerisinde barındırdığını söyleyen Hatunoğlu, “İstanbul nasıl Türkiye’nin Avrupa ya açılan kapısı ise Van da Ortadoğu ya açılan kapısıdır” dedi.

VAN VİZYON


Ahmet Fatih Hatunoğlu

kimdir

1977 Gevaş doğumlu olan Ahmet Fatih Hatunoğlu, İstanbul’da ilaç, gıda ve kozmetik sektöründe hizmet veren firmaların yönetim kurulu başkanlığı yapıyor. Anadolu üniversitesi, uluslararası ilişkiler mezunu olan ve şuanda da Beykent üniversitesi halklar ilişkiler ve reklamcılık bölümünü okuyan Hatunoğlu, İstanbul’da Van İş Adamları Derneğinin başkanlığını yürütüyor.

Van İş Adamları Derneği (VİŞAD) ne zaman kuruldu? Amaç ve hedefleriniz nelerdir? Van iş adamları derneği 2013 yılının Şubat ayında 25 kişilik bir ekiple kuruldu. İlk kongresini 6 ay sonra 47 iş adamıyla, ikinci kongresini ise 200 iş adamıyla 2015 Kasım ayında gerçekleştirmiştir. Türkiye’de 81 il arasında Van İş Adamları Derneği adı altında bir dernek yoktu. Bizde böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu düşündük ve İstanbul’da ki iş adamları ile bir araya gelerek bu derneği kurduk. Van İş adamları derneğinin en önemli kurulma sebeplerin den biri; değişen dünya düzenin de küresel ekonominin artık evlere kadar gelmesinden dolayı güç birliği oluşması, kendi insanımızın sosyal, kültürel, politik ve siyasal alanlarda büyük şehirler de bir güç oluşturması noktasın da insanları bir araya getirmek. Biz şu ilke ile yola çıkıyoruz; ekonomik özgürlüğünü elde etmemiş toplumlar hiçbir alan da söz

sahibi olamaz. Siz bireysel alan da ne kadar büyürseniz büyüyün, eğer o gücü kullanamazsanız o zaman hiçbir alan da var olamazsınız. Vanlılar bugün birçok alanda belki bireysel olarak ekonomik özgürlüklerini elde etmiştir, ama toplumsal hareket edemediğimiz için hak ettiğimiz yerde değiliz. Biz dernek olarak bu anlamda birleştirici bir güç olma yolunda emin adımlar atma gayreti içindeyiz. Vanlı iş adamları olarak Dünya’ya dar çerçeveden bakmamamız gerekiyor. Özellikle; sanayileşme, üretim, dış ticarete yönelik çalışmaların olması gerekiyor. Küçük esnafımız büyürken ve gelişirken onlara yol gösterme, yardımcı olma ve geleceğin şirketleri haline getirmek için yol gösterici olmak özelliği taşıyoruz. İş ihtiyacı olan insanlarımızın iş ihtiyaçlarını karşılama, okuyan öğrencilerimize bir neb-

ze de olsa ulaşarak geleceğe dair beyin takımlarını oluşturacak bir kitleyi oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızı sadece İstanbul ve Van’la sınırlı tutmuyoruz, tüm Türkiye geneline yaymaya çalışıyoruz. Yapacağımız çalışmalarla hem şirketlerin kalifiye personel ihtiyaçlarını karşılamak, hem de Türkiye’de politik ve siyasal alanda da söz sahibi olacak bir yapıyı kurmaya çalışıyoruz. Biz Van İş adamları derneği olarak bu temalarla yola çıktık ve 3 yıl da 200 iş adamına ulaştık. Bu ciddi bir potansiyeldir. 2016 yılının sonuna kadar da 500 iş adamına ulaşmak hedeflerimiz arasındadır. Bir elin nesi var iki elin sesi var, ilkesinden hareket ederek Türkiye’nin neresin de olursa olsun imece usulü bir çalışma yaparak iş adalarımıza ulaşmak ve güç birliği oluşturmak gayreti içerisindeyiz. VAN VİZYON

31


R Ö P O RTA J

İstanbul’da yaşayan Vanlı iş adamlarının

en büyük sorunları nelerdir? Size en çok hangi sorunlarla geliyorlar? Doğu ve güney doğulu iş adamlarının en büyük sorunu kendi insanına yatırım yapmamalarıdır. Bunu sadece Van diye ayırmak istemedim, çünkü tüm bölge insanının ortak sorunudur bu. Bana göre yaşanan en büyük problem. Şayet biz bu sorunu aşabilirsek, kendi insanımıza güvene bilirsek, kendi insanımızın önün açacak çalışmalar yapabilirsek, o zaman biz gerçekten toplumsal kalkın-

32

VAN VİZYON

manın önünü açmış olacağız. En önemli eksiklerimizden biri eğitime önem vermiyoruz, özellikle iş adamları bağlamın da söylüyorum. Bir diğer ikincisi, artık teknoloji ve bilgi çağında yaşıyoruz. Teknolojinin gereklerine ayak uydurmak gerekiyor. Küresel ekonominin içerisinde bir işletmenin sahipliğini yapıyorsanız onun geliş gidişlerine göre hareket etmeniz gerekir. Bana göre bir diğer sıkıntıda

kendimizi tanımıyor olmamız. Biz doğu halkı olarak misafirperver ve hoşgörülü insanlarız. Ve tüm Dünya’da böyle bilir. Bunlar tabi ki güzel şeyler ama sadece bu görüntüyü vermek yetmez. Van çok büyük bir kültür zenginliğine sahip. Kadim bir geçmişimiz var. Maalesef ne bu tarihi kullanabiliyoruz nede bu kültürü kullanabiliyoruz. Kendimizi insanlara doğru anlatamıyoruz.


VİŞAD olarak sektörel eğitimler vermeyi düşünüyor musunuz? Kesinlikle düşünüyoruz. Şuan gündemimiz de en çok önemsediğimiz ticari hukuk konularıdır. Ticari hukukla başlayacağız ve devamında muhasebe mevzuatları ili ilgili eğitimler vereceğiz. Eğitimlere özellikle Vanlı kadınların katılımları için çalışmalar yapacağız. Önümüz de ki 3 yıllık süreçte kadınların ufak defek ticari hamlelerin de, onlara küçük sermayeler dağıtmak için projelerimiz ve çalışmalarımız var.

Depremden önceki Van ile depremden sonraki Van’ı

kıyaslayacak olursanız, Van ekonomik anlamda şuan nerede?

Depremden önce çok büyük ekonomik faaliyete sahip bir Van vardı. Depremden sonrada bu ekonomik potansiyelin bozulduğuna inanmıyorum. Çünkü doğal afetler gelir ve geçer, sonuç itibariyle işleyen bir işleyiş ve sistem vardır. Bana göre, Van’ın ekonomisinin kötüye gitmesinin başlıca sebebi bölgede huzur ortamının olmamasıdır. Binalar yıkılır, yollar yıkılır, yerine yenileri yapılır, ama insanların umutlarının hayallerinin yerine gelmesi zordur. Van’da şuanda iş anlamında güven ortamı yok. Ekonomik durgunluğun ve sıkıntının sebebi güvensiz iş ortamdan kaynaklanıyor. Ama ben inanıyorum ki bölgeye huzur ve güven gelirse Van eski halinden çok daha iyi noktaya gelecek. Çünkü mevcut işletme ve pazarlama konusunda Van avantajlı konuma sahiptir. Bu yüzden de Van‘ın ekonomisi zaman zaman sarsıntılar yaşıyor ama hiçbir zaman çökmüyor. Van turizm açısından da önemli bir konuma sahiptir. Deniz büyüklüğünde ki Van gölünün olması da tabiki çok büyük etken.

ması noktasında sürekli vurgu yapıyoruz. İş adamlarımızı teşvik etme noktasında sürekli sunumlar yapıyoruz. Hatta biz bu konuyu sadece Vanlı İş adamlarıyla değil diğer iş adamları, dernekler ve bürokrasiyle de görüşüyoruz. Ama iş yine dönüp dolaşıp huzur ortamına geliyor. İnsanlar çatışma ortamını sevmez, insanlar kaybedeceğini düşündüğü veya riskli gördüğü bir bölgeye yatırım yapmak istemezler. Biz VİŞAD olarak insanları teşvik etmek amacıyla elimizi taşın altına koyuyoruz. Onlara güvenlik noktasında zarar görmeyeceklerini, yapacakları yatırımın pazarını açma konusunda destek sunacağımızı ve yardımcı olacağımızı söylüyoruz. Hatta bunu VİŞAD olarak değil Van Yüzüncü yıl üniversitesi desteği ile de yapacağımızı söylüyoruz. Ama buna rağmen kendi insanlarımızı dâhil oraya götürmekte zorlanıyoruz. Van’ın şu anda huzur ortamı sorunu var, bu sorun ortadan kalkarsa inanıyorum ki sadece Vanlı değil diğer illerden de iş adamları oraya yatırıma gelecek.

Van’a yapılan yatırımları yeterli buluyor musunuz? Bu anlamda iş adamlarına neler söylemek istersiniz?

Van’ın en büyük sorunlarını maddaler halinde sıralayacak olursanız il başta neler gelir?

Bu konu toplantılarımızda sıkça tartışılan ve gündeme gelen bir konu. Üyelerimizle yaptığımız toplantılarda Van’a yatırımlar yapıl-

Van’ın en büyük sorunu bana göre üretimin olmayışıdır. Van’da şu anda alsat ve yapsat işleri çoğunlukla. Bununla da nereye varabiliriz ki. Sanayileşme ve üretim şart.

Üretim olmadan büyüme olmaz. Bir diğer sorun sınır ülkeleri iyi değerlendiremiyor olmasıdır. Tabi bunun tartışılabilecek birçok sebepleri var. İnsanlar kolay para kazanma yolunu seçiyor, buda tabiki gelişimi engelliyor. Bu bağlam da sınır ticaretinin iyi geliştirilemediğini düşünüyorum. Kim ne derse desin bana göre Van Türkiye’nin denge noktasıdır. Bugün Van da bir güç birlik platformu oluşturuluyorsa, Van akıl platformu oluşturuluyorsa ve kalkınma bakanı buna birebir müdahil oluyorsa demek ki Van büyük bir potansiyeli içerisinde barındırıyor. Net olarak şunu söyleyebilirim ki; İstanbul nasıl Türkiye’nin Avrupa ya açılan kapısı ise Van da Ortadoğu ya açılan kapısıdır. Terazinin bir kefesidir. Siz Doğu da bir İstanbul yaratırsanız birçok sorunun önüne geçmiş olursunuz. O zaman hem göçün önünü kesmiş olursunuz, hem de ekonomik alan da sıkıntı çeken insanların dertlerine deva olmuş olursunuz. İnsanlara Van’ın potansiyelini anlatmamız lazım. Van çok ciddi nitelikli bir sermaye göçü verdi ve vermeye de devam ediyor. Yerine de göç alıyor ama niteliksiz bir göç alıyor. Bana göre Van ayakta olursa Doğu Anadolu da ayakta olur. Bu çok önemli, o yüzden diyoruz ki doğu Anadolu’ya bir İstanbul şarttır.

VAN VİZYON

33


R Ö P O RTA J Siyaset düşünüyor musunuz? Ben siyasetçi bir ailenin çocuğuyum. Siyaset geleneği olan bir ailede büyüdüm ve siyasetin getirdiklerini de götürdüklerini de çok iyi yaşamış bir insanım. Ben VİŞAD başkanlığı yaptığım günden bugüne kadar asla siyasi bir hedefimin olmadığını her ortamda söylüyorum söylemeye de devam edeceğim. Biliyorsunuz birçok insana siyasi anlamda teklifler gelir, bu teklifler bana da geliyor. Ama asla böyle bir düşüncemin olmadığını söylüyorum. Eğer olur da bir gün siyaset düşünecek olursam ve bir yerden aday olacaksam bunu bir kurumun başkanı olarak yapmam. İstifamı veririm ondan sonra ne yapacaksam yaparım. Benin tek isteğim Vanlıların kalkınması. Ben 1995 yılın da İstanbul’a geldiğim zaman bazı işler de çalıştım. Dönem dönem kendi işimi kurduğum zamanlarda oldu. Projelerim fikirlerim vardı. Ama o projelere destek verecek bir tane Vanlı yoktu. Bana desteği Burdurlu bir iş adamı verdi ve ben ondan sonra kendi firmamı kurdum. Yani

34

VAN VİZYON

tamamen Burdurlu bir iş adamının benim önümü açmasıyla oldu. Şu anda birçok genç kardeşimiz var bize başvuran. Elimizden geldiğince yol gösteriyoruz, yardımcı oluyoruz. Hatta bizden sermaye isteyen bile oluyor. Şu an onu karşılayacak durumda değiliz ama inşallah o durumlara da geliriz. İlaç sektöründe hizmet veriyorsunuz. Bu anlamda sektördeki hedefleriniz nelerdir? Ben pazarlama ve satış alanında yetişmiş bir insan olduğum için, iyi bir pazarlamacı ve satışçıyım. İş dünyasında ilaç alanında firmamı geliştirmek ve büyütmek istiyorum. Ben sıradan ürünlerle ve markalarla çalışmıyorum. Kendi ürünümü kendim geliştirmek en çok istediğim şey. Piyasada bulunan ürünleri farklı bir formatla ve daha ekonomik şartlarla insanlara sunuyoruz. Örneğin; siz bir gıda takviyesi alacaksınız. Mesela hafıza problemleri için, eczaneye gittiğinizde bu ürünün tableti vardır, kapsülü vardır, çayı vardır, suyu vardır, maması vardır. Siz zaten

bunu alıyorsunuz, benim amacım o alacağınız ürünü size daha ekonomik ve cazip bir fiyatta sunmak. Bundan da kastım şudur; mesela bunun sakızını üretebilirim. Siz hem sakız çiğneyerek hem sakız çiğneme zevkinizi alıyorsunuz, hem de hafıza problemleriniz için o etken maddeyi tüketmiş oluyorsunuz. Ben kendimi bu anlam da sadece Türkiye de değil dünya çapında da geliştirmek istiyorum. Yani kendimi Van’ın Gevaş ilçesinden kalkmış, İstanbul’a gelmiş ve Türkiye şartların da bunu başarmış ve Dünya arenasına yeni bir sektör ve pazar açmış biri olarak görmek istiyorum. Şuanda Trident markalı inovatif fonksiyonel sakızları 4 yıl süren çalışmalar sonucu çıkardım ve piyasaya sürdüm. Avrupa’da anlaşmalarımı yaptım. Bugün kabızlık giderici sakız, ağız kokularını mideden kesen karanfilli sakız ve enerji verici sakızı pazara çıkardık. Dünya sakız pazarına yeni bir pazar ekledim ve yeni bir sektör oluşturdum.


DOÇ. DR.

MEHMET ÇELİK

GERÇEK NEDİR? Bilgelerin çoğu gerçeğin ne olduğu üzerine düşünmüşlerdir. Gerçeğin en ortalama tanımı; herkes için değişmeyen ve herkesi bağlayandır. Gerçekler; kişiden kişiye değişmez ve kişinin onu anlayıp anlamadığına göre de şekil değiştirmez. Mesela; kimi insanlar, açık havayı sever; kimileri puslu havayı… Fakat kimse nefes almanın bir hava işi olduğunu inkâr edemez. Ortalama her insan, çiçeği sever; fakat kimi gülü sever, kimi karanfili, kimi orkideyi… İnsanların kavgaları kendi doğrularını dayatmaktan ve şahsi doğrularını mutlak zannetmelerinden çıkar. Bunu, ünlü Bilge Halil Cibran şöyle anlatır: “Bir köpek, bir kedi sürüsünün yanından geçiyordu. Kedilerden baskın ve şişman bir kedi diğerlerine vazediyor ve şöyle diyordu: - Kardeşlerim! Kutsal kitabımızın va’dettiği günler yaklaştı. Yakında gökten fare yağacak! Köpek bıyık altından güldü. “Şu ahmaklara bakın hele! Bizim kutsalımızdan ne kadar habersizler… Oysa gökten yağacak olan fare değil, kemiktir.”

Şimdi bu hikayeyi ayrıştırırsak… Fare, kedinin doğrusudur, kemik köpeğin. Çünkü kedinin fareye ihtiyacı vardır; köpeğin kemiğe… Oysa orada kediyi, köpeği, insanı hatta bütün canlıları aşan ve bağlayan mutlak bir gerçek vardır: AÇLIK! Açlık, kimseye göre değişmez ve herkesi bağlar. O halde, insanların doğruları yemek menüsüne benzer, ihtiyaçları, özellikle de açlık mutlaktır. Açlık yüzünden kavga anlaşılabilir, ya menü yüzünden kavga?... İnsanın kendi gerçeğini görmeye en büyük engeli ihtirasları yani alışkanlıklarıdır. İhtiras aslında ne demek biliyor musunuz? İhtirasın anlamı, devenin deve dikeni yemesidir. Deve dikeninin bir tadı yoktur. Deve bu bitkiyi yerken dikenler ağzına batar; ağzı kanar kendi kanının tadını alır. Zanneder ki deve, aldığı tat dikenin… Oysa yuttuğu kendi kanı… Alışkanlıkların çoğu bunun gibidir. O yüzden Platon şöyle demiş: “İnsanları anlamakta zorluk çekiyorum. Para kazanmak için sağlıklarını harcar ya da yitirirler; sonra kazandıkları parayı, kaybettikleri sıhhatlerini yeniden elde etmeye sarf ederler.”

Her gerçeğin en az dört köşesi vardır. Sen durduğun yerden en fazla iki köşesini görebilirsin. Gördüğünü anlatmaya da dilin yetmez. Bu yüzden ruhunu yücelt ki göğe çıkasın. Semaya yükseldiğinde, yani kendini bilmenin her şeyi bilmenin başlangıcı olduğunu anlarsan, göreceksin ki, gerçeğin bütün şifreleri elinin ayasında bir bir çözülecektir… Ünlü düşünürlerden biri: “Biz, hayatı severiz; fakat yaşadığımız için değil alıştığımız için…” demektedir. Yaşamak bir alışkanlık değil, ilahi bir armağandır. Armağanı hem kendin için, hem de onu sana veren için iyi korumalısın… Armağanı alışkanlık ambalajlarıyla sarmalayıp, onu çirkinleştirmenin kime ne faydası var? Unutmamalı ki “dün babanın mezarı, yarın senin mezarın” O halde şu an senin olan tek şey şimdiki halin. Onu koru ve onunla barış… Tufan’ın bitişi toprağın suyla, suyun toprakla barışması değil mi ki?

VAN VİZYON

35


“STK’LARI BOZAN SİYASETÇİLİKTİR” D

oğu ve Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İş Adamları Derneği kurucu başkanı Bedrettin Akyol ile günümüz STK’larını konuştuk. “Biz siyasete dışarıdan bakan bir dernek olarak kalacağız. Çünkü STK’ları bozan siyasetçiliktir” diyen Akyol 2015 yılında kurdukları Doğu ve Güneydoğu iş adamları derneğinin çalışmalarını ve amaçlarını anlattı. Onursal başkanlığını yaptığı derneğin projelerini de anlatan Akyol, iş adamlarına önemli mesajlar verdi. 1979 Van Özalp doğumluyum. Uzun yıllardır İstanbul’da yaşıyorum, İnşaat ve gayrimenkul sektöründe projeler yapıyorum. Bununla beraber birçok Van Derneği ve STK’lar içerinde çalışmalarım oldu. Son olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İş Adamları Derneği’ni kurduk. Şu anda derneğin kurucu ve onursal başkanıyım.

Bize biraz dernek hakkında bilgiler verir misiniz? Kuruluş amacınız neydi?

36

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İş Adamları Derneği 2015 yılında kurulmuş bir dernektir. Uzun süren istişareler ve birçok iş adamının fikrini düşüncesini alarak kurduğumuz bir dernektir. Ben yaklaşık 1 yıla yakın derneğin kurucu başkanlığını yaptım, sonrasında kongre kararı aldık ve şu anda derneğimizin başkanlığını Hacı Genç yapıyor. Yönetimde ki arkadaşlar teveccüh göstererek benim onursal başkan olmamı istediler. Bizde bu anlamda çalışmalarımıza devam ediyoruz. En önemli kuruluş amacımız; doğu güneydoğu iş adamlarını bir çatı altında toplamaktı. Birbirleriyle iletişim halinde olmaları, ticari kabiliyetlerini yükseltmeleri ve sürekli diyalog içinde olmaları. Yani doğu ve Güneydoğulu iş adamlarının VAN VİZYON

birlikteliği. Kesinlikle siyasetle işimiz olmayacak. Herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olmayacağız. Biz siyasete dışarıdan bakacağız. Çünkü STK’ları bozan siyasetçiliktir. Bizde bunu ön planda tutuyoruz. Kişinin siyasi fikri ne olursa olsun derneği bağlamaz. Bizim hayata geçirmek istediğimiz iki önemli projemiz var. 2 yıllık bir eylem planımız var. Bu iki yıllık eylem planımızda, insanlarımız zorunlu göç nedeniyle batıdaki illerimize göç ediyorlar. Ve ne yazık ki gelen insanlarımız çoğunlukla genç, tecrübesiz ve eğitimden yoksun insanlarımız. Biz bunları topluma nasıl kazandırırız? Nasıl örnek oluruz? İlk projemiz bu gençlere meslek edindirme. Bu gençlerimizi biz yetiştireceğiz, kendi aramızdaki iş adamlarımıza ihtiyaca göre doğru bir

şeklide yönlendireceğiz ve iş sahibi edindirmeye çalışacağız. İkinci projemiz ise uyuşturucu kullanan gençler. Ortada bir gerçek var ki, oda bugün metropol şehirlerde yaşayıp uyuşturucuya bulaşan en çok doğu güneydoğu kökenli gençlerdir. Bu kanayan acı bir yaradır. Ekmek parası kazanmaya gelen gençlerimiz belli şebekelerin eline düşüyor ve kullanılıyor. Bizde derneği kurarken hizmet etmek için yola çıktık ve şu andaki yönetim de bu amaç doğrultusunda ilerliyor.


VAN VİZYON

37

R Ö P O RTA J


R Ö P O RTA J

Üyelikte kriterleriniz nelerdir? Derneğimize üye olmak isteyenler önce başvurusunu yapıyorlar. Yönetim kurulundaki arkadaşlar araştırma yapıyor. Belli yerlere ulaşıyor. Doğu ve güney doğulu olan herkese kapımız açık ama amacını öğrenmeden de alamayız. Tabi başvuru yapan arkadaşların icraatları ve referansları da önemli. İş adamı olması şart. Yıllık 1450 TL aidatımız var ve arkadaşlar bunu aylara böldüler. Size göre İstanbul’da Doğu ve Güneydoğulu iş adamlarının en büyük sorunları ve sıkıntıları nelerdir? Mesajınız ne olur? Doğu Güneydoğu iş adamlarımızın birçoğu inşaat sektöründe bulunuyor. Devlet kurumları ile bir sıkıntıları olunca kendilerini ifade etmiyorlar. Sürekli farklı yollarla kurumlara gidiyorlar. Kendi haklarından haberleri yok. İş adamlarımız artık kişi kimliğini bırakıp kurumsal kimliğe dönmelidir. Aslında genelde de bu bir eksiklik. En önemli eksikliğimiz kurumsallaşmamak.

38

VAN VİZYON


Doğu ve Güneydoğulu STK’ların çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Bana göre bütün STK’lar hiçbir zaman kendi inisiyatiflerini ortaya koymuyorlar, yetersizler. İki tane tabana yöneliyorlar. Bir; güçlü kimse ondan yanayız. İkincisi, ırkçılık üzerinden gidiyorlar. Ve maalesef bu bir eksikliktir. Ne güçlüden yana olun ne de ırkçılık üzerinden hareket edin. Sen Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşısın. Doğal olarak ta her türlü hakka sahipsin. Kimseye sırtını dayamana gerek yok. Ağa baba dönemi bitmiştir. Bizim bunu bilmemiz lazım. Bütün insanlar bizim için aynıdır. Ama Doğu Güneydoğu insanı benim için ön plandadır. Çünkü güçlü olmak, birlik ve beraberlik için bunu yapmamız gerekiyor. Bunu bir Karadenizli de yapıyor, bir Egeli de yapıyor, Akdenizlide yapıyor. Bunu da yaymamız lazım. Ama ayrımcılık yapmadan,

ırkçılık yapmadan, farklı bir niyetle yaklaşmadan yapmalıyız.

Siyasilerden talepleriniz nelerdir?

Doğu Güneydoğu ile ilgili projeleriniz var mı?

Bizim partilerden talebimiz şudur. Bizi asla ve asla kullanmaya çalışmasınlar. Biz herhangi bir faaliyet içerisinde onlarla beraber değiliz. Biz devletle beraberiz. Ben bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bizim bürokrat sayımız çok az. Neden bu bilinç geliştirilmiyor. Bir sürü üniversite mezunu insanımız var. Neden bir yerlere getiremiyoruz biz insanlarımızı? Bunlar hakkında aslında raporlar oluşturulsa devletin çeşitli kademelerine iletilse belki çözüm üretilebilir. Bunu başta da söyledim, yine söylüyorum ne yaparsak ne edersek bizim eğitimle yol almamız lazım. Eğitimle yürüdüğümüz zaman bunu yavaş yavaş aşacağız.

Derneğimiz kurarken çalışmalarımızı birazda doğu ve güneydoğuya yönelik oluşturduk. Her yıl bir ilimize çıkartma yapacağız. İllerimizdeki vali, belediye ve kaymakamlarla görüşerek bölgenin temel sorunlarına yönelik çözüm yolları ağrıyacağız. Mesela Van dernekleri içerisinde çalışmaları herkes tarafından takdir gören Özalp Saray derneğimiz Van’da 1500 tane çocuğu sünnet ettirdi. O çocukların gözlerindeki mutluluk benim hala aklımda. Bu tarz sosyal sorumluluk projelerine ağırlık vereceğiz. Aslında en önemli sorunumuz eğitim. Doğu Güneydoğulu iş adamlarımız eğitime önem verirse, farklı yolların önü de kesilmiş olacak. Biz de hakkımızı kalemle talep etme yetkisine girebileceğiz.

VAN VİZYON

39


40

VAN VÄ°ZYON


i s i Ked

VAN Kedisinin kökeni Van yöresidir. Van kedisi korkmadan suya girip yüzen tek kedi ırkıdır. Dünya üzerindeki kedi cinsleri arasında en doğal olan türlerden biri olarak tanınmaktadır. İlk kez bir İngiliz çift tarafından İngiltere’ye götürülmüş ve çoğaltılmış daha sonrada Avrupa’ya yayılmıştır. Van kedisinin en büyük özelliği bir gözünün mavi yeşil olması.

VAN VİZYON

41


R Ö P O RTA J

Van’ı E

Eski Ak Parti Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu

ANLAMAK BİR SEVDA İŞİDİR

ski Ak Parti Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ile eski ve yeni Van’ı konuştuk. “Van’ı anlamak ve anlatmak bir sevda işidir.Hamd olsun bu sevda yüreğimizde her daim hiç sönmemiştir” sözleriyle aslında tam Van sevdalısı olduğunu özetleyen Türkmenoğlu, Van’ın eskimeyen özelliklerini sizler için anlattı. Dünya’da Van’a benzer başka bir şehir olmadığını söyleyen Türkmenoğlu, “dünyada başka şehirler, kentler çok ancak denizden 1700 metre yükseklikte Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün sodalı olmasına karşılık, Türkiye de iç su balık tüketiminin 4/1’ni üreten İnci Kefalini Dünyanın hiçbir şehrinde bulamazsınız. Bu ve bunun gibi birçok sebepler Van’ı diğer illerden eşsiz kılan özelliktir. Bu neden ile Van tek ve özel bir şehirdir” diyor.

Bize kısaca kendinizi anlatır mısınız? Van’da doğdum. Tahsil hayatımı Van’da tamamladım. İşletme Fakültesi Lisans Mezunuyum. İşletme Ana Bilim Dalında yüksek Lisans yaptım. Serbest ticaret ile uğraşmamın yanında çeşitli sivil toplum kuruluşlarında aktif görev aldım. Van Ticaret ve Sanayi Odasında Başkanlık, Van Belediye Meclis üyeliği, Meclis Başkan vekilliği görevlerinde bulundum. Hemşerilerimizin teveccühü ile 23. Dönem Ak PartiVan Milletvekili olarak Parlamento da İlimi temsil ettim. Bugün Van Şehrimde Ticari faaliyetlerimizin yanında sosyal etkinliklerde bulunurken siyasal alanda çalışmalarıma devam etmekteyim.

42

VAN VİZYON


Dünü ve bugünü ile bize Van’ı anlatır mısınız? Bilgi sahibi olmadan fikir üretilmez. Bu nedenle öncelikle Van’ı tanımadan bilmeden anlatmak pek çok yanılgıya sebebiyet verebilir. Van’ı anlamak ve anlatmak bir sevda işidir. Hamd olsun bu sevda yüreğimizde her daim hiç sönmemiştir. Van serhat şehrimizdir. Geçmişte pek çok medeniyet bünyesinde barındırmıştır. Özellikle Urartu, Selçuklu ve Osmanlının izlerini yaşatmış Van Kalesinin Güneyinde yer alan eski Van Şehri Dünyada yakılmış yıkılmış ancak üzerine inşa edilmemiş tek yerleşim birimidir. Kısacası açık hava müzesidir. Cumhuriyetin İlanı ile birlikte Bağlar mevkii diye bilinen yerde (Cumhuriyet Caddesi) bu günkü Van Şehri inşa edilmiş olup, 2011 Depremi sonrası genişleyerek, Edremit’ten, Erek Dağı Eteğine giden Tuşba İlçesine uzanan yay şeklinde yeni yapılacak çevre yolu ile 2023 yılına hazırlanmaktadır. Tarihi yanında tabiat güzelliği ve stratejik lokasyonu ile ön plana çıkan Van kadirşinas halkı ile ülkemizin gönlünde sıcak izler bırakmıştır. Van’ın daha iyi kalkınması adına neler yapılabilir? Neler söylemek istersiniz? Van Şehrimiz İpekyolu üzerinde olması sebebi ile hep geçmişinde ticaretin geçiş güzergâhı olarak tarihte yerini almıştır. Bu nedenle ülkemizin Asya’ya açılan penceresidir, diyoruz. Hatta son yıllarda “Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı Kapıkule, Asya’ya açılan kapısı Kapıköy”sloganını yaymaya çalışıyoruz. Van geçmiş yıllarda ticaret merkezi olarak anılsa da Cumhuriyetin ilk çeyreğinden sonra tarım ve hayvancılık üzerine de yoğun bir gelişme göstermiştir. Yayla, mera, sulak alan, verimli topraklar bu sektörler için bulunmaz imkânlardır, fırsatlardır. Ancak son otuz yıldır yaşanan terör olgusu bu fırsat ve imkânlarımızı kullanamaz hale getirmiş ve Van İlimizi kapalı bir Pazar ekonomisine mahkum etmiştir. İptidai sistemden sanayi toplumuna geçişte yararlanamadığımız birçok fırsatlar geride kalmasına rağmen son

12 yılda yaşanan olumlu gelişmeler, yapılan iyileştirmeler, reformlar Türkiye’de diğer alanlarda olduğu gibi ekonomi alanında da birçok şeyin değiştiğini göstermektedir. Artık enflasyondan ve faizden para kazanma dönemi sona ermiştir. Finans yönetimi ön plana çıkmıştır. Sanayi toplumu teknolojiyi ön plana çıkarırken istihdamda hizmet sektörünü ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle Van kalkınmasında özellikle hangi sektör olursa olsun yapılacak planlama ve fizibilite iyi teknolojiyi kullanana profesyonel hizmet verene, daima kazandıracaktır. Okuyucu, genç girişimcilere tavsiyeleriniz ne olabilir? Yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi artık Türkiye’miz de yeni reform ile birçok sektör ortaya çıktı. Yeni gençlik ile ülkemizde okuyan, araştıran ve kendine güven duygusu olan bir nesil yetişmektedir. Geçmişte yaşanan Devlet memuru olma zihniyetinden uzak, üreten topluma faydalı olmaya çalışan, araştıran bir gençlik doğmaktadır. Dünyayı bir cep telefonu içine yerleştiren teknoloji önümüzde birçok alanda özellikle teknoloji alanında fırsatlar ortaya çıkarmaktadır. Birçok kurum ise bu gençlik için iş alanları oluşturup, teşvikler vermektedir. İşte benim önerim araştıran gençlik, kendilerine uygun olan alanlarda fırsatlar bulup değerlendirme yeteneklerini doğru bir şekilde kullanmalarıdır. Bunun içinde STK ve Kamu Kuruluşlarımızın düzenlediği birçok bilgilendirme toplantılarına mutlaka katılım sağlamalıdırlar.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz? Van Şehrimiz, bizim varlık sebebimizdir. Bu varlık güçlü olursa içinde barındırdığı fertlerde güçlenir. İtibar kaybederse, yaşayanlarında itibarı zarar görür. Bu nedenle şehrimizi güçlü kılmak, itibarını yükseltmek, ekonomisini canlı tutmak ve tarihi dokusunu korumak ve değerlerini yüceltmekher Vanlının yükümlülüğü olmalıdır. Bunun için ise Van’ı güzelliğini ve gücünü kullanırken, derdini de kendimize dert edinmeliyiz. Ancak son zamanlarda şehrimizi kolay harcamaya çalışmak isteyenlere fırsat vermemeli, aksine dünden daha çok Van’ın değerlerini sahiplenmeli, korumalı ve kollamalıyız. Çünkü dünyada başka şehirler, kentler çok ancak denizden 1700 metre yükseklikte Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün sodalı olmasına karşılık, Türkiye de iç su balık tüketiminin 4/1’ni üreten İnci Kefalini Dünyanın hiçbir şehrinde bulamazsınız. Bu ve bunun gibi birçok sebepler Van’ı diğer illerden eşsiz kılan özelliktir. Bu neden ile Van tek ve özel bir şehirdir. Kıymetini bilmeliyiz.Sizler aracılığı ile tüm okuyucularımıza selam ve sevgilerimi sunuyorum.

VAN VİZYON

43


Erciş’in Kanayan Yaralarından Birisi “KENTSEL

DÖNÜŞÜM PROJESİ” R Ö P O RTA J 44

VAN VİZYON


E

rciş Kaymakamı Mehmet Şirin Yaşar ilçede yaşanan sorunları ve çözüm yollarını dergimiz aracılığıyla sizlerle paylaştı. Yaklaşık 2 yıldır Erciş kaymakamlığı yapan, mütevazı ve beyefendi kişiliği ile Ercişlilerin sevgisini kazanan Yaşar, 11 Eylül tarihi itibariyle kayyum atanan belediyeler arasında bulunan Erciş Bele-

diyesine başkan vekili olarak görevlendirildi. Sorularımızı içtenlikle cevaplayan Yaşar, Erciş’in sorunlarını anlatırken, “ Kentsel dönüşüm projesi İlçemizin kanayan yaralarından biri. Deprem sonrası, toplam 3 etap olarak planlanan kentsel dönüşüm çalışmaları maalesef son 5 yıldır çeşitli nedenlerle hayata

geçirilememiş bir projedir” diyor. Erciş’in il olması yönünde yapılan çalışmaları da değerlendiren Yaşar, “elbette ki il olma konusu siyasi iradenin alacağı bir karardır ancak şahsi fikrim Erciş il olma kapasitesine sahip ülkemizdeki önemli ilçelerden biridir” dedi.

Mehmet Şirin YAŞAR kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz? Muş Bulanık doğumluyum. Eğitim hayatıma Bulanık’ta başladım, ilk ve ortaokulu Bulanık’ta liseyi ise Aydın’da bitirdim. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisans ve ardından aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde İdare Hukuku alanında “Türkiye’de Mülki İdare Sistemi ve Mülki İdare Amirliği” adlı tezimle Yüksek lisans eğitimimi tamamladım. 91. Dönem kaymakam adayı olarak Manisa da mülki idare amirliği mesleğine başladım. 3 yıl süren adaylık döneminde Çankırı Şabanözü ve Aksaray Ağaçören ilçelerinde kaymakam vekilliği yaptım. 2005 yılında içişleri bakanlığı tarafından İngiltere’ye eğitim programına gönderildim. Manchester üniversitesinde dil eğitimi, İngiliz devlet sistemi uygulamaları programlarına devam ettim. Sırasıyla Burdur Çavdır, Siirt Aydınlar (Tillo), Kayseri Yeşilhisar ilçelerinde kaymakamlık yaptım. 2014 yılından buyana da Van Erciş kaymakamlığını yürütmekteyim.

Erciş’in en büyük sorunları nelerdir? Erciş 2011 yılında yaşanan depremin ardında ciddi sıkıntılar yaşayan bir ilçemiz. Devletimiz ve hükümetimiz depremin hemen akabinde tarihte görülmeyen bir çalışma temposuyla 1 yıl içinde 5000 adet kalıcı konutu inşa ederek vatandaşlarımızın yaralarını sarmada çok önemli bir fonksiyon icra etmiştir. Ancak yaşanan bu büyük felaketin Erciş halkında ciddi bir travma meydana getirdiği de bir gerçek. Deprem sonrası yaşanan göç ve sermaye akışı ilçenin bilhassa ekonomik hayatına ciddi bir darbe indirmiştir. Deprem sonrası çalışmalarına başlanan kentsel dönüşüm çalışmaları çeşitli sebeplerden dolayı maalesef halen sonuçlandırılamamıştır. Temeli 2008 yılında atılan ancak bir türlü bitirilemeyen devlet hastanesi inşaatı da ilçedeki en önemli sorunlardan biri. Çevredeki 4-5 ilçenin de sağlık

merkezi konumunda olan ilçemizde mevcut hastane ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Bunların yanı sıra, merkezinde 90.000 insanın yaşadığı ve sanata ve kültüre ilgisi üst seviyelerde olan ilçemiz yeterli sosyal ve kültürel donatı imkânlarına da yeterince sahip değildir. Van gölü kıyısında bulunmamıza rağmen bu konumun avantajlarını da kullanabilir durumda değiliz. 2014 yılında uygulanmaya başlayan yeni Büyükşehir düzenlemesi ve bunun uygulamasının henüz tam olarak oturmamış olması ve bu durumun vatandaş nezdinde tam olarak anlaşılamamış olması da kamu hizmetlerinden beklenen memnuniyeti sağlayamamıştır. Bölgenin genel sorunlarından olan işsizlik de ilçemizdeki kanayan yaralardan biridir. Eğitim konusunda bilhassa deprem sonrası çok ciddi yatırım-

lar almamıza rağmen hala önemli fiziki sorunlarımız var. 3000 civarında öğretmenimiz olmasına rağmen özellikle uzak köylerimizde çok ciddi kadrolu öğretmen açığı yaşamaktayız. Görev yapan öğretmenlerimizin çok kısa sürede tayin olup gitmeleri eğitimde kalitemizi önemli ölçüde etkilemektedir. Tarımda tam manada bölge iklim ve arazi yapısına göre modern tarım teknikleri kullanamamak sulama sorunları ve tarıma dayalı sanayinin gelişmemiş olması da ilçe ekonomisi açısından kayda değer bir problem teşkil etmektedir. Bunların yanı sıra bölgemizde son 2 yıldır yeniden tırmanışa geçen terörde ilçemizde yaşamı etkileyen en önemli sorunların başında gelmektedir. Tüm bölge halkı gibi ilçemiz insanı da artık bu terör illetinden bezmiş ve bunalmış durumdadır. VAN VİZYON

45


R Ö P O RTA J

Sizce Erciş İl Olmalımıdır, bu yönde yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Erciş mevcut idari yapı içerisinde birçok ilden daha büyük bir yerleşim birimidir. Bulunduğu konum itibariyle de kendine bağlı 4-5 ilçeden oluşan bir doğal hinterlanda da sahiptir. Elbette ki il olma konusu siyasi iradenin alacağı bir karardır ancak şahsi fikrim Erciş il olma kapasitesine sahip ülkemizdeki önemli ilçelerden biridir. İl olma durumunda muhakkak surette Erciş hem ekonomik hem sosyal açıdan önemli gelişmeler kat edecektir. Erciş’teki gerek STK’lar gerekse de siyasi aktörlerin uzun yıllardır bu konuda girişimleri olduğunu biliyoruz. Son zamanlarda bu konu gündemde yeniden yer almaya başladı. Gerçekleşirse olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Erciş’te kentsel dönüşüm projesi çalışmaları ne aşamada? Kentsel dönüşüm projesi İlçemizin kanayan yaralarından biri. Deprem

46

VAN VİZYON

sonrası, toplam 3 etap olarak planlanan kentsel dönüşüm çalışmaları maalesef son 5 yıldır çeşitli nedenlerle hayata geçirilememiş bir proje. Son zamanlarda bu projenin 1.etabıyla ilgili önemli bir gelişme kaydettiğimizi belirtmek isterim. TOKİ tarafından proje revize edildi ve bu yeni projenin tanıtımını yapmak aynı zamanda takvimle ilgili olarak vatandaşlarımızı bilgilendirmek için 13 Ekim 2016’da ilçede TOKİ yetkilileri ve STK’larımızın, siyasi partilerimizin ve mülk sahipleri ile esnaflarımızın katıldığı bir toplantı gerçekleştirdik. Bilgi kirliliği ve kafa karışıklıklarını gidermek açısından faydalı olduğunu düşündüğüm bir toplantı oldu. Asıl sorun vatandaşlarımızla TOKİ arasında devam eden mülkiyet ve bedel anlaşmazlığı idi. Bunlar önemli oranda çözüldü. Anlaşılamayan şahıslarla ilgili mahkeme nezdinde kamulaştırma davaları açıldı. Yakın zamanda bu konuda çıkacak kararlarla yeni kentsel dönüşüm projesinin hayata geçirilmesi yolunda bir engel kalmayacaktır. Kasım ayında mülk sa-

hiplerimizle bir kez daha bir araya gelip son pürüzleri de aşabilirsek takvimimiz iyice netleşmiş olacak. Bu konuyla ilgili nihai projeksiyonumuz şu şekildedir; 31 Aralık 2016 tarihine kadar bütün mali, hukuki ve fiziki işeri (yıkım) tamamlayıp Ocak 2017 itibariyle alanı yeni proje için hazır hale getirmek ve ihale süreçlerinden sonra Mart 2017 itibariyle yapım işlerine başlamak ve maksimum 550 günlük çalışma süresi sonunda ilçemiz kentsel dönüşüm çalışmalarının 1. Etap kısmını sonlandırmak. Şuan için bir belirsizliğin söz konusu olduğu 2. ve 3. etapların geleceği ile ilgili ilçemizdeki tüm kesimlerin desteğiyle ısrarlı bir çözüm arayışı içinde olacağız. Kentsel dönüşüm projesi ile ilgili sorunların çözümü noktasında bize sürekli desteklerini sunan sayın valimize, bakan yardımcımız Sayın Fatih Çiftçi beye, sayın milletvekillerimize ve Ticaret odamızın başkan ve üyeleri ile Ak parti ilçe başkanımıza teşekkür ederim.


HDP’li bazı belediyelere değerlendiriyorsunuz?

kayyum

atanmasını

nasıl

Ülkemizin başına 40 yıldır bela olan terörle mücadelede hükümetimizin aldığı önemli bir karardır. Bilhassa bölgedeki belediyelerin teröre kaynak aktarması konusuyla mücadeleye dayanan bir karardır. Siyasi otorite tarafından alınan bu kararın uygulanması aşamasında tarafımıza verilen bu görevi amacı doğrultusunda ve layıkıyla yerine getirmek bizim için en önemli hedeftir. Erciş belediyesine de kayyum atandı ve siz de göreve geldiniz. İlk iş olarak ne yaptınız? Çalışmalarınız ne yönde olacak biraz bu çalışmalarınızı anlatır mısınız? 11 Eylül tarihinde belediye başkan vekili olarak görevlendirildim ancak 2 yıldır ilçede kaymakam olarak görev yapıyordum. Dolayısıyla yaşanan sorun ve sıkıntıları yakinen biliyordum. Bununla birlikte arkadaşlarımızla birlikte derhal kısa vadede acil olarak çözüm bekleyen konular üzerinde yoğunlaşmaya başladık. Bunlardan en önemlisi yukarda da değindiğim kentsel dönüşüm konusuydu ve bu konuda yukarıda anlatmaya çalıştığım çalışmalara başlayarak konuyu belli bir yere kadar getirdik. Bir diğer sorun alanımız ilçe merkezinde içinden çıkılmaz hale gelen trafik ve araç park sorunuydu. Bu konuyla ilgili hemen çalışmalara başladık ve öncelikle gerek belediyemiz mülkiyetinde olan ve gerekse de hazineye ait uygun alanları tespit ederek vatandaşlarımız için buraları alt yapı çalışmalarını da yapmak suretiyle ücretsiz otopark haline getirdik. Bununla birlikte özel şahısların elinde bulunan birkaç uygun noktayı da kiralama yoluyla aldık ve buraları da ücretsiz otopark haline getirdik. Bu şekilde trafikte önemli bir rahatlama sağladık. Zaman içerisinde vatandaşlarımız için bu otopark olayı bir kültür haline geldikçe şehir içi trafik sıkışıklığı tam manasıyla sorun olmaktan çıkacaktır. Şehir içi yollarımızın durumu özellikle yapılan su şebekesi çalışmalarından sonra çok kötü bir hal almış bunlarla ilgili en önemli sorunumuz ana caddelerimizin tamamının büyükşehir belediyesinin sorumluluk sahasında olması. Vatandaşımızın günlük yaşamını ciddi oranda sıkıntıya sokan bu durumla ilgili girişimlerde bulunduk. Hem kaynak hem yetki sorununu çözebilirsek bu yönde çok önemli çalışmalarımız olacak. Ekim ayı sonunda yapacağımız basın toplantısıyla ilçede belediyecilikle ilgili projelerimizi ve yapmak istediklerimizi ve bunlara dair takvimi hemşerilerimize duyuracağız. Hem kaymakam hem belediye başkanı olmak nasıl bir duygu? Avantaj ve dezavantajları nelerdir? Kaymakamlık benim çocukluğumdan itibaren hayalini kurduğum bir meslekti çok şükür bu hayalim gerçekleşti ve yaklaşık 13 yıldır büyük bir onurla bu mesleği yaparak ülkeme hizmet ediyorum. Bu 13 yıllık meslek yaşamımda esasen belediyecilik faaliyetlerine çok da yabancı değildim. Gerek özel idare gerekse de köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla belediyecilik benzeri hizmet yürüttük. Bu durum benim gibi son gelişmeyle belediye başkanı olarak görevlendirilen diğer meslektaşlarım için de geçerli. Tabi belediye başkanı ünvanı alarak bu faaliyetleri yürütecek olmak heyecan ve gurur verici bir durum benim için. Bu yeni durumun esasen aynı ilçede hem genel idarenin hem de mahalli idarenin başı olmanın hizmetlerin sürati, etkinliği ve verimliliği konusunda getireceği ciddi bir avantaj olacağını düşünüyorum. Bunun yanında Erciş gibi Türkiye’nin en büyük ilçelerinden birinde bu iki görevi yerine getirmenin beraberinde getirdiği ağır iş yükünü de göz ardı etmemek lazım. Elbette bu iki görevin bir şahısta toplanması beraberinde vatandaşlarda ciddi bir beklentiye yol açması da bizim için bir dezavantaj. VAN VİZYON

47


Erciş kültür ve sanat yönünden oldukça zengin bir ilçe. Bu anlamda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Erciş gerçekten de kültürel anlamda ülkemizin en zengin ilçelerinden biri. Âşık Emrah’tan bu yana Erciş’te binlerce şair, sanatçı ve edebiyatçı çıkmıştır. Tabi ilçenin bu potansiyelini kullanabilecek bir sosyal ve fiziki ortam olduğunu söylemek zor. Temel atma noktasına geldiğimiz kültür merkezimiz bu alanda ciddi bir katkı sağlayacaktır. Öte yandan her yıl yaptığımız İnci Kefali festivaline ek olarak önümüzdeki yıldan itibaren, birkaç yıldır ara verdiğimiz Ercişli Emrah kültür ve sanat festivalimizi de yeniden canlandırmayı planlıyoruz. Ercişliler kendilerine biz Vanlıyız demezler. Hatta bununla ilgili çeşitli fıkralarda vardır. Siz bu konuyla ilgili neler söylersiniz? Evet, maalesef böyle bir gerçeklik söz konusu. Uzun yıllardır Ercişlilerin il olma isteklerinin de bu temelden kaynaklandığını düşünüyorum. Hakikaten Erciş kendine özgü bir kültürü, sanatı yaşayış tarzı olan ve bu nedenle de kendini Vanlı olmaktan ayrı tutan bir yaklaşımı var. Tabi bir kamu görevlisi olarak biz mevcut hukuki duruma bakarız. Mevcut mülki taksimata göre Erciş ilçesi Van iline bağlı bir ilçe bizim için de bağlayıcı olan bu. Dileğim kısa sürede Erciş’in vilayet statüsü kazanması ve Ercişlilerin de bu önemli hayallerinin gerçekleşmesi. En büyük hayaliniz ya da idealiniz nedir? Yukarıda da anlattığım gibi kaymakam olmak benim çocukken en büyük hayalimdi. Bu hayalim gerçekleştikten sonra sürekli işimi iyi yapmak ve ülkeme faydalı bir birey ve idareci olmak istedim. Son günlerde ülkeme ve insanıma hizmet etme yolunda hükümetimiz tarafından yeni bir fırsat ve sorumluluk verildi. Kısa vadedeki en büyük hedefim tarafıma verilen bu görevi layıkıyla ve başarıyla yerine getirmek. Uzun vadede ise meslek yaşantımda elimden geldiğince çalıştığım yerlerde ülkemin insanına onların hayatlarına olumlu katkı sunmak. Ülkemin kalkınmasında geleceğinin inşasında pay sahibi olmak. Ülkemi ve ülkemin insanlarını çok seviyorum. İdealim birlik ve beraberliğini koruyarak terör belasını def etmiş, kalkınmış, dünyanın en ileri ekonomilerinden biri haline gelmiş, müreffeh ve huzurlu bir ülkenin vatandaşı ve idarecisi olmak.

48

VAN VİZYON


Sami DEMİR

Sevda Zamanın bilinmezliğinden değil, yazgı ve kader hiç değil. Ülkemizde yaşanan, yaşatılan ve vukuu bulan olayların karşısında ölmek istediğimizden mi, yoksa mecbur kaldığımızdan dolayı mı maruz kalıyoruz? İrdelemek gereği hissediyor insan! Yıllar sonra neslimiz, tarihe geçecek bu hoşnut olmadığımız yazgının etki ve muhasebesini okuduklarını düşünmek şimdiden üzüyor beni. Yaşanan kargaşa ve olaylara bakış açımızı aklıselim düşünmemiz gerektiğini düşünmemiz gerekiyor. Bir bebek dünyaya geldiğinde ailesi tarafından ne kadar sevinçle karşılanıyor, bin bir badirelerle emek verip büyütülen bebeklerimiz büyüyüp, aşka, sevgiye, ilime, bilime, sanata ve edebiyata gönül koyması gerekirken ölüme odaklanması ve beraberinde nice gönülleri, sevdaları ve umutları da yıktığını, elim ve feci bir şekilde görüyorum.

Vakit geçmiş olmamalı, vakit bitmiş olmamalı, en yürekten dualarla kelamı yüreğimizde taşıyıp sevgiye, dostluğa ömür heba etmeliyiz. Ömrümüzden çok şeyler geçer, geçerken izler bırakır. Bize yakışan birlik ve beraberlik içinde, camisiyle, kilisesiyle cem eviyle bir olup, dir olup sevgiye saygıya sevdalı olmak. Yıllar geçsin, yollar geçsin, her şey geçsin bir tek geçemeyeceğimiz sevda, din, dil, ırk gözetmeksizin koşacağımız yeni yollar, yeni yıllar olmalı. Bu vatanı nereden bulacaksın, bir defa kaybetsen asla bulamayacaksın bunun şuuru ve bilincinde olmak güç veriyor bana, bu farkın farkındalığının farkında olmak insana sevdadır, vatana sevdadır.

ı, Hristiyan’ı yoktur. Sadece inançlar farklıdır. Ben bir insanım diyebiliyorsan, İnsan olmanın fıtratı ve edası içerisinde, insanlara sevdalı olma mecburiyeti ve saygısı olmalı. Bu insana sevdadır, sevgiye sevdadır, fikirlere, ibadetlere, sevdadır. Sevgili okuyucu artık gel otur orta yere, minbere bak sonra mihraba, sonra gök kubbeye bak. İşte her tarafta görebilme sınırları dâhilinde görünen, fakat sırlara bürünmüş neler var neler. Düşünmekten yorgun bırakan kaygı ve endişeye mahal vermeden insana sevda diyorum.

Muhabbetle insana, sevgiye sevda…

Sevdamız bitmemeli, her dile, her inanca, her fikre saygımız olmalı. Ama ülkemizi yıkmamalı, gönülleri kırıp insanları üzmemeli. Filistin’ de de, İsrail’de de bir can gitse üzülürüm. İnsanın Müslüman’ VAN VİZYON

49


STK’lar Sİyasetten R Ö P O RTA J

Soyutlanamıyor

U

zun yıllardır Sivil Toplum Örgütlerinin içinde yöneticilik yapan ve yaptığı çalışmalarla göz dolduran, Vanlılar tarafından da dernekçilikte rol model alınan Yusuf Tuncil ile Türkiye’deki STK’ları ve sorunlarını konuştuk. 2003 yılında Van Gölü ve Çevresi Dayanışa ve Yardımlaşma Derneğini kuran ve halen başkanlığını yapan Tuncil, STK’larla ilgili oldukça faydalı açıklamalar yaptı. Türkiye’de STK’ların gelişmiş demokrasilerdeki sivil toplumların üstlendiği seviyelerde olmadığını söyleyen Tuncil, bunu iki nedene bağlıyor. Tuncil, “bunu iki sebeple açıklayabiliriz ilki; STK’ların kendilerini devlet ve siyaset kurumundan soyutlayamamasıdır. İkincisi ise; STK’ların tam bir Sivil Toplum Örgütü gibi çalışmamasındandır” dedi.

50

VAN VİZYON


Sivil Toplum Kuruluşu (STK) nedir? Sivil Toplum Kuruluşları devlet ve siyaset kurumuna bağımlı olmayan sivil yapılardır. Bu yapılar, devlet ve siyaset kurumundan azade oldukları için, insan hakları sorunları, dini, etnik çatışmalar ya da toplumsal, ekonomik ve ekolojik sorunları çözmede daha etkili bir rol üstlenirler. Fakat Sivil Toplum Örgütleri’nin birçoğu bu tanımlamaya girmez. Özelikle Türkiye ‘de STK’lar gelişmiş demokrasilerdeki sivil toplumların üstlendiği seviyede değildir. Bunu iki neden ile açıklayabiliriz. İlki; STK’ların kendilerini devlet ve siyaset kurumundan soyutlayamamasıdır. İkincisi; STK’ların tam bir Sivil Toplum Örgütü gibi çalışmamasındandır. Bunlardan ilki olan STK’ların kendilerini devlet ve siyaset kurumundan soyutlayama sorunu, onları bir bakıma devletin ya da siyaset kurumunun bir parçası haline getirmektedir. Bu yüzden Türkiye’de ki STK’ların dini, etnik çatışmalar ya da toplumsal, ekonomik ve ekolojik sorunları çözmede bu boşlukları doldurması gerekiyor. İkinci sorun ise STK’ların tam bir Sivil Toplum Örgütü gibi çalışmamasındandır. Bu durum hem yerel hem de genel sorunlarla ilgilenen STK’lar içinde geçerlidir. Yerel dernekler bazında alırsak bu dernekler halen klasik hemşehri ve kırathane mantığının ötesine geçip sosyal projeleri olan, gerçek sivil toplum kuruluşları seviyesine ulaşmamıştır. Bunun için özelikle, yerel derneklere sivil toplum örgütü eğitimlerinin verilmesi ve bunların nasıl bütçe oluşturarak gerçek anlamda bir sivil toplum örgütü olunacağı konusunda gerekli desteğin verilmesi gerekir. Genel sorunlar ile ilgilenen il derneklerinin toplamı olan Federasyonlar ve ya daha büyük ölçekli sivil toplum örgütler ise; salt kendi problemleri ile değil, birbirleri ile interaktif bir şekilde çalışarak, gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi sorunların çözümünde sivil baskıyı ve etkiyi yaratmaları gerekir. Aksi halde ne gerçekte bir STK olurlar ne vatandaşın gözünde STK Nedir? Sorusuna gerçek bir yanıt vermiş olurlar. STK’ların görevleri ve sorumlulukları nelerdir? STK’lar, siyasi partiler dışında, hedefi iktidar olmayan, gönüllülük esasına dayalı sivil yapılardır. Ülkemizde demokrasi ve insan hakları yeteri kadar gelişmediği için sivil toplum örgütlerinin de yeteri kadar geliştiğinden bahsetmek mümkün değildir. Oysa gelişmiş demokrasilerde sivil toplum örgütleri idarenin üzerinde en önemli itici güçtür. Hatta itaatsizliğin merkezi durumundadır. Oysa ülkemizde siyasi partiler, STK’ları kendi arka bahçeleri gibi görürler ve kullanmak isterler. Maalesef STK’ların bütçeleri ve devlet destekleri olmadığı için belediyelere ve siyasi partilere bağımlı kalıyorlar. Gelişmiş demokrasilerde STK’ların bütçeleri vardır. Ülkemizde bütçe gönüllü üyelerin bağışı ile yapılmakta dernekler ve federasyonlar zor şartlar altında haytalarını idame ettirmektedirler. O yüzden bu görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri için güçlü bütçelerinin olmaları gerekmektedir.

Yusuf Tuncil

Kimdir?

1956 Van Doğumlu olan, Yusuf Tuncil lise mezunudur. Siyasi hayatına Van Adalet Partisi Gençlik kollarında başladı. 1979’da Van Millet partisi il başkanı oldu.1983’te Doğruyol Partisi Van, Hakkari ve Muş illerinin parti kuruluşlarını yaptı. 1989-1992 yılları arasında Doğruyol Partisi il başkanlığı’nı ve büyük kongre delegeliğini yaptı. 1989’da Van Spor asbaşkanlığı’nı,1993’te Evim Yapı Kooperatifliği başkanlığını yaptı. 2003 yılında İstanbul Gaziosmanpaşa’da Van Gölü ve Çevresi Derneği’ni kurdu. İstanbul’da bulunan iki yüz elli Doğu ve Güneydoğu Derneğini bir çatı altında birleşerek( DGD) Doğu ve Güneydoğu Dernekler Platformu’nu kurarak başkanlığını yaptı. 2005 yılında Doğu ve Güneydoğu Dernekleri ve Karadeniz Sivil Toplum Federasyonu ile birlikte “ Türkiye için Elele” Platformu’nu oluşturarak Diyarbakır, Siirt, Batman gezilerini düzenleyerek bölge sorunlarının ele alındığı çalışmalar yaptı. Bu kapsamda Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu’nun kuruluşunda bulunarak yöneticiliğini yaptı. 2009 yılında İsrail’de yüz bin Türkiyeli temsil eden “ Türkiyeliler Birliği” heyeti ile Türk-İsrail ilişkilerinin ele alındığı toplantıyı gerçekleştirdi. Yine Ermenistan Hemşehrileri Birliği’ni Türkiye’ye davet ederek iki ülke ilişkilerinin düzenlenmesinde ülke sivil toplum örgütlerinin üstleneceği rolün değerlendirdiği çalışmayı yaptı. İstanbul’da bulunan Van derneklerini federasyon çatısı altında bir araya getirerek yöneticiliğini yaptı. Ayrıca yeni Anayasa’nın yapılmasında sivil toplum örgütlerinin yapacağı katkının görüşüldüğü Marmara Diyarbakırlılar Derneği ile ortak çalışmaları devam ediyor.

VAN VİZYON

51


R Ö P O RTA J

Türkiye genelindeki Van’ı temsil eden STK’ları nasıl değerlendiriyorsunuz? Van Sivil Toplum Örgütleri Türkiye’de son yirmi yılda gelişti. Bunun nedeni Van’ın son yirmi yılda büyük göç vermesinden kaynaklanıyor. İstanbul’da önceleri mikro milliyetçi daha çok yöresel ve bölgesel olarak başlayan bu sivil örgütlenme, şimdi birçok dernek ve federasyonu ile varlığını devem ettiriyor. 2000 yılında İstanbul’da Van’ın bir derneği ve bir Vakfı vardı. Oysa bugün bir vakfı, derneklerin kurmuş olduğu bir federasyonu ve 60 derneği vardır. Aktif halde aktiviteler düzenleyen en az 40 derneği vardır. Bu da gösteriyor ki Van İstanbul’da Sivil Toplum Örgütü düzeyinde örgütlenmektedir. Bugüne kadar yirmiye yakın dernek kendi mülkiyetini alarak faaliyetlerini idame ettirmektedir. Vanlılar batıda birçok kentte, güçlü dernekler kurarak sivil toplum örgütü faaliyetlerini yürütmektedir. İzmir’de federasyonlaştılar, Bursa, Adana, Gaziantep Antalya, Kocaeli gibi illerde aktif olarak federasyonlaşmaya doğru gitmekteler. Gelişen demokrasilerde STK’lar çok önemlidir. Gerek yerelde gerek de merkezi idare üzerinde sivil demokratik birer baskı aracıdırlar. Vanlılarda bu konuda büyük bir çaba içerisindeler. STK’ları oluşturan derneklerin mikro milliyetçi, küçük çaplı yapılarla gidemeyeceği bi-

52

VAN VİZYON

lincinde olmaları gerekir. Bu nedenle, Federasyonlar ve Konfederasyonların içerisinde yer alarak Van’ı ve Vanlıyı en iyi şekilde temsil etmeleri gerekmektedir. Van tarihi kentlerin başkentidir. Tarihi konumuna bakıldığı zaman başta Urartu olmak üzere birçok medeniyete başkentlik yapmıştır. Sosyo kültürel ve sosyo ekonomik olarak da Doğu Anadolu’nun ve Türkiye’nin en önemli cazibe merkezlerindendir. Van kedisi ile meşhur bir ildir. Kedinin renginin beyaz olması “barışı” temsil etmekte, gözlerinin renkli olması da “dünyaya renkli” bakmasındandır. Kaleleriyle şelalesiyle, kahvaltısıyla, gölüyle, Erciş’te flamingoları ile Türkiye’nin en büyük turizm merkezlerindendir. Bunun için biz STK’ların ilimizi ülkemizde tanıtabilmek adına, sosyal ve kültürel çalışmalar yapıyoruz, yapmalıyız. Bu görev Vanlı tüm sivil toplum örgütlerine düşmekte. Vanlı STK’lar ayrıca ülkemizin diğer illerine ait sivil toplum örgütleri ile ortaklaşarak, gerek ilimizin gerek ülkemizin sorunlarına katkı sunmaları gerekir. Günümüzde STK’lar amacına uygun hizmet veriyor mu? Türkiye’de STK’ların daha önce söylediğim gibi amacına göre hizmet etiklerini söylemek mümkün değildir. Güçlü gibi görünen devletten destek aldığı bilinen bir grup STK hakim devlet ideolojisine

bağımlı ve onun adına örgütlenmiş, toplumdan kopuk her zaman iktidarın namına faaliyet göstermektir. Oysa STK’lar dünyada zulme, karşı sivil itaatsizlik merkezleridir. Ülkemizde bütçe açığı gibi STK açığı da vardır. Doğayı korumak, ekolojiyi korumak ülkenin yeşilini, güzelliklerini tahrip eden ve insan haklarını savunan STK’lar maalesef ülkemizde çok azdır. Oysa esas görevlerinin merkezlerinde “insan” olmalıdır. Ayrıca STK’ların partisi olmaz, insana önem verirken onun diline, dinine, rengine ve bölgesine bakmaksızın savunur. Hatta STK’lar sınır da tanımaz. Bu STK’ların şiarıdır. Oysa ülkemizde STK’lar siyasi partilerden çok siyaset yapmaya ve siyasi partilerin güdümüne girmeye heveslidir. Oysa HES’ler ile, barajlar ile maden aramalarla ülkenin doğasına zarar verilirken, tüm STK’lar demokratik protestolarını ve itirazlarını yüksek sesle dile getirmeleri lazım. Maalesef sadece ideolojik olarak işine gelen siyasete karşı siyaset olsun diye protestolarda bulunuyorlar. Bu da Türkiye’de STK’nın kültürel olarak gelişmesi büyümesi ve gerçek amacına ulaşmasını engellemektedir.


Gülşen ÇAĞAN

SEVDA VAN GÖLÜ’DÜR Sevda odur, o sevda… Kalbin en derin, en sevgiyle yoğrulmuş hislerine dair ne varsa yaşanılası, hep ona benzer. Berrak ve dupduru hayallerin kaynağıdır bazen… Suskunluğun öteki ismidir. Haykırışların can bulan sesidir kimi zaman. Yitirilmiş düşlere feryat, vuslata coşkudur. Sevgilinin gözünün rengidir dingin yeşili; hasretin en koyu tonudur sonsuz mavisi. Hasılı su Van Gölü’dür, Van Gölü sevda…

Ter döken bir haziran sabahının sonrasında başlamalı tanışıklığınız. Ucuna bucağına ancak sonsuz sevgilerin erişebildiği engin turkuaz buyur eder sizi seyrine. Güneş tepeye yakın bir yere mevzilenmiş, yaptığı işin inceliğiyle titizlikle hareket eden taze bir gelin gibi, sarımtrak parçalarını yer yersuların içine işleyerek gümüşi bir tablo sunmaktadır gözlere. SEVDA KALBE NASIL İŞLERSE ÖYLE… Tam bu demde gölde bir hal vardır ki o da bu enfes görüntünün suyun

sesiyle birleşerek gözün ve kulağın en yüksek zevklerini galeyana getirdiği durumdan peyda olan muhteşem haldir. Sizi tutkun kılar kendine. Sus pus kesilir, kulak kabartırsınız. Bir müzik eserinde notaların giderek yukarı çıkması gibi dalgalar da uzaktan başlattıkları kısık ezgiyi kıyıya yaklaştıkça büyüterek, nihayet kıyıya çarptığında coşku tufanı gibi harika bir finalle kulaklarınızda noktalarlar. Ardından bir yenisi… Ve bir tane daha… Düzenli tekrarlar…En sevdiğinizin gönül okşayıcı sesinden en keyifli melodiyi dinler bulursunuz kendinizi. Bütün dalgalar ezgilerini içinizde kaynamakta olan sevda çağlayanının tercümanı eylerler. O nedenledir ki en güzel şarkıyı denizler söyler. EN GÜZELİN EN GÜZELİNİ DE VAN GÖLÜ TERENNÜM EDER. Vakit öğlen… Sükûn halleri… Gönlünün sırçasını paramparça eylemiş sevgiliye arzuhal eyleyen ve inceden inceye sitem yollayan aşık gibi suskundur göl. Bir karıncanın

ekmek kırıntısına uzanırken çıkardığı sesi dahi aratırcasına sessizliğe gömülü ve ölgündür su. İNSANI, DİLİNİ MÜHÜRLEYİP SEVDA ZEHRİNİ YALNIZCA İÇİNE AKITMAYA MECBUR KILDIĞI DEMLERDE SEVDA DA ÖYLEDİR. SUSKUN, SÜKÛT İÇİNDE… Gün bitime gebedir. Güneş, ışıklarını ufka bırakmadan evvel son bir hamleyle kucağından akıttığı parçalarını dalgaların deniz yüzeyinden yükselmiş uçlarına teslim eyleyince günün son tangosu başlar. Işığın tangosu; güneşle yeşilini iyiden iyiye yitirmiş koyu mavilerin nihai dansı… Son huzmeler de yavaşça suyu dipleyince ve ortalığa kapkaranlık çökünce iyice dilsizleşir dalgalar. Hazirandır takvim; erguvan kokulu bir akşamdır vakit. Su yalın, sevda yalındır. İKİSİNİN DE KALBİNDE APAYDINLIK GÜNDOĞUMLARINA HAMİLE BİRAZ YAKAMOZ VE SIRÇA BİR ŞARKI VARDIR. SU SEVDADIR, SEVDA VAN GÖLÜ… VAN VİZYON

53


R O P Ö RTA J

“15 TEMMUZ’DA MİLLETİMİZ İSTİKLAL SAVAŞI KAZANMIŞTIR” G

enç, başarılı ve vizyoner kişiliği ile siyasette umut vaat eden İş adamı Şahin Yağar ile Van siyasetini ve ekonomiyi konuştuk. 30 Mart 2014 seçimlerinde Saadet Partisinden Erciş belediye başkan adayı olan ve 7 Haziran seçimlerinde Saadet Partisinden Milletvekili adayı olan Yağar, şimdilerde ise Ak Parti saflarında siyasete hazırlanıyor. İlerleyen günlerde Parti teşkilatında yapılacak törenle Ak Parti rozeti takacak olan Yağar’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığı, “Ben şahsen Saadet Partisi’nin, Sayın Erdoğan’ı desteklemesinden yanayım. Çünkü bu bir parti seçimi değil, Cumhurbaşkanlığı seçimidir” açıklaması akıllarda kalan satırlar arasında yer alıyor. İş adamı Yağar ayrıca 15 Temmuz Demokrasi nö-

54

VAN VİZYON

betlerinde yaptığı açıklamalarıyla da ulusal basının sayfalarında yer almıştı. Yağar, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili, “ 15 Temmuz’da milletimiz yeni bir istiklal savaşı kazanmıştır. Bu galibiyet Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği, milletimiz, polis ve askerimizin gayreti ile olmuştur. Bu zafer, sadece bizim değil, bütün dünyanın kaderini tayin etti. Tüm dünyanın ufkunu açtık. Bundan böyle diledikleri ülkede, diledikleri gibi rejim kuramayacaklar. Ayağındaki terliği ve çıplak eliyle tanka, mermiye karşı direnen bu inananlar, büyük güç atfedilen kafir ve münafık güruhunun içine de korku tohumu ekmiştir. Artık yeni Türkiye’nin inşası şimdi başlamış ve batının çöküşünün imzaları atılmıştır” ifadelerine yer vermişti.


Depremle beraber verilen göçler ve alınan göçler arasındaki sosyal ve kültürel denge ciddi bir şekilde baş göstermiştir. Mimari anlamda yapılaşmanın baraka esası üzerine yapılmaya başlaması ilçeyi baraka şehir olmaya itmiştir

VAN VİZYON

55


Bulunduğunuz sektörü ve iş alanınızı anlatır mısınız? 2004 yılında özel güvenlik sektörüne atılarak İDA Özel Güvenlik şirketini kurdum.2008 yılında VENSİRA Limitet olarak temizlik, inşaat ve yemek alanında hizmet veren ikinci şirketimi kurdum.2010 yılında KAYASAN Kimya şirketini kurarak hizmet sektörüne atıldım. Halen ismini saydığım şirketlerim üzerinden 500 güvenlik personeli ile Van ve çevre illerinde güvenlik hizmeti vermekteyim. VENSİRA Limited üzerinden ise Van bölgesinde inşaat sektöründe hizmet vermekteyim. KAYASAN Kimya olarak ise 500 personel ile hizmete dönük istihdamla çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Size göre Erciş’in şu anda en önemeli sorunları nelerdir? 2008 yılında temeli atılan 250 yataklı Erciş devlet hastanesi inşaatının 8 yıldır bitmemiş olması ilçe halkını sağlık ve tedavi alternatifleri bakımından ciddi sıkıntılara mahkûm etmiştir. Deprem sonrası halkın ciddi geçim sıkıntısı çekmesi ilçede ciddi bir nitelikli göçün oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu göçün yerini ise niteliksiz göç alınca Erciş ciddi

56

VAN VİZYON

sıkıntılar yaşayan bir yer halini almıştır. Erciş’te depremden sonra göçün 24 binleri aştığını söyleyebiliriz. İstihdam bakımından yatırım ve projeleri getirilip hayata geçirilmemesi ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntıları doğurmuştur. Verilen bu göçlerle beraber esnafın tüccarın ciddi sıkıntılarla baş başa kaldığı iflas derecesine varan sıkıntılar yaşadıklarını da beyan edebilirim. Depremle beraber verilen göçler ve alınan göçler arasındaki sosyal ve kültürel denge ciddi bir şekilde baş göstermiştir. Mimari anlamda yapılaşmanın baraka esası üzerine yapılmaya başlaması ilçeyi baraka şehir olmaya itmiştir. Sizce Erciş İl olmalı mı? Bu yönde yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sorun Erciş’in yıllardır kanayan yarası olmuştur. Erciş doğu Anadolulun en büyük hatta bazı illerinden daha büyük yüz ölçümüne ve nüfusuna sahip bir yerleşim yeridir. Zaten Erciş’in il olabilmesi ihtimali yukarıda bahsetmiş olduğum ekonomik sıkıntıları ve verilen göçleri ortadan kaldırmaya yetecek en büyük çözüm olarak nitelendirebilirim. Bu bağlamda yapılan çalışmalar yeterli değildir.

İş adamı olarak Erciş’te şu an yaşanan ekonomik durumu anlatır mısınız? Erciş yıllardır kendi yağıyla kavrulmuş Van gölünün kuzeyinde yer alarak tarım ve hayvancılık birazda inşaata dayalı istihdamla meşgul olan doğunun güzide yerleşkesidir. İlçe olarak sadece şeker fabrikasına ev sahipliği yapmaktadır. İlçede üretime dayalı bir yaşamın olmaması tüketim ağırlıklı bir monoton anlayışa sebebiyet vermektedir. Üretime geçebilmenin tek yolu ise malumunuz istihdama yönelik projelerin hayata geçirilmesidir. İlçede tüketim çok ciddi safhalara varmış ve istihdam manasında yatırımlara ihtiyaç duyulan bir ilçede yaşarken, Erciş dışındaki kadirşinas iş adamı dostlarımızın da yatımları ile ilçeye baypas olacak projeler kazandırmalarını ümit ediyorum. Kentsel dönüşüm projesi şu anda ne aşamada? Kentsel dönüşüm 5 yıldır ciddi badirelerden geçerek son halini almış fakat ilerlemesi tatminkâr olmamaktadır. Zaten ilçemin ve ilçe halkının ciddi sorunlarından biride Kentsel dönüşümdür.


Geçmiş dönemde Saadet partisinden adaylık süreciniz oldu. Siyasete tamam mı devam mı? Bundan sonraki siyasi hayatınız hangi partide devam edecek? Tabi’ ki siyasete devam etmekte kararlıyım. Hizmete giden her yolda olduğumu ve olacağımı da her zaman beyan ediyorum. Siyasette ki hedefleriniz nelerdir? Siyasetteki hedefim çok sevdiğim ülkeme ilime ve ilçeme bu sıkıntıların

ekonomik sancıların olduğu süreçte sosyal ve ekonomik projeler kazandırarak deprem sonrası ilçeme hemşerilerime hizmet etmektir. Ülkeme verilen her türlü zararın karşısında, alınan kararların arkasındayım. Sizce iyi bir belediye başkanı nasıl olmalıdır? Belediye başkanı halkıyla barışık olmalı. Kişileri ayırt etmeden halkın içinde hizmette olmalı. Yani iyi bir belediye başkanı halkının hizmetkârı olmalı.

Erciş’te kültür ve sanat alanında yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Yeterli olduğunu düşünmüyorum, bu bağlamda ulusal platformlarda, daha kalıcı ve nitelikli çalışmalar yapmak gerekiyor diye düşünüyorum. Daha fazla kültürel ve sosyal bazlı projelerin halkı ve bireyleri birleştirici olması gerekiyor. Bu bağlamda kültürel zenginliklerimizin kaynağına inip kalıcı hale gelmesinde önemli rol oynayabiliriz.

Şahin Yağar Kimdir? 1982 Van Erciş Doğumluyum. İlk orta ve lise eğitimimi Erciş’te tamamladım. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü bitirdim. Ayrıca, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Eğitimimi tamamlayarak ticaret hayatına atıldım. Önemli yatırımlar yaptım, projelerimle halen ilçeme fayda sağlama çabası içerisindeyim. Halen Erciş’te ikamet etmekteyim. Evli ve 4 çocuk babasıyım. 30 Mart 2014 seçimlerinde Saadet Partisinden Erciş belediye başkan adayı oldum. Yine 7 Haziran seçimlerinde Saadet Partisinden 2. sıra Milletvekili adayı oldum. 2004 yılında kurduğum İDA Özel Güvenlik ve 6H Özel Güvenlik şirketlerinin yönetim kurulu başkanlığını yapmaktayım.

VAN VİZYON

57


R Ö P O RTA J

Ünal Zorer 58

VAN VİZYON


Aşkın Denizinde KAYBOLACAKSINIZ

K

atıldığı özel bir kanalda yayınlanan ses yarışmasında birinci seçilerek müzik dünyasına giren ve yıldızı parlayan Ünal Zorer müzik dünyasına dair bilinmeyen yönlerini sizler için anlattı. Van Ercişli olan Zorer’in ilk albümü “Bu Toprağın Türküsü” oldu. Şimdilerde ise “Aşkın Denizi” isimli albümü ile müzikseverlerin karşısına çıkan Zorer, muhteşem bir çıkış yaptı. Eğitimli sesi ve duruşunun yanı sıra sempatik ve beyefendi kişiliği ile de, başta hemşehrileri olmak üzere ciddi bir hayran kitlesine ulaşan Zorer’in albümünde yer alan “Gönül” şarkısı sosyal medyada büyük beğeni toplayarak müzik listelerinde ön sıralara oturdu. Zorer kendisini anlatırken, “sanata ve insana gönül vermiş, Vanlı, Şanlı ve Erciş’li” olarak tanımlıyor.

Müzik tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? İlk müzik dinletim, ben kundaktayken annemin türküleri ve ninnileri eşliğinde olmuştu. Aile içinde ki sazlı türkülü muhabbetlerden ve doğduğum toprakların müzik yapısı gereği Türk Halk Müziği’ni benimsemiş ve sevmiş birisiyim. Ama bir müzik adamının tek tarzı olmaması gerektiğini düşünüyorum. Müzik aynı zamanda sahne sanatlarını da kapsadığı için, kendi özünü, müzik kalitesini bozmadan her tarzı icra edebilmeli. Ben genellikle sahnelerimde türkülerimizle birlikte, sanat müziği ve güncel ezgilere de yer veriyorum. Sosyal sorumluluk projelerini desteklediğinizi biliyoruz. Bu anlamda yeni çalışmalarınız olacak mı? İlk öncelik şuan yönetiminde bulunduğum “Çocukça, çocuklara söyleyelim platformu” eşliğinde her bölgede 1 konser olmak üzere toplam 7 ama benim için 70 konsere bedel kimsesiz çocuklara konser programım var. Bununla birlikte her sene düzenli olarak benim için çok büyük önem taşıyan Huzurevlerinde yaşamak durumunda kalan yaşlılarımızın ziyaretinde bulunup onlarla birlikte türkülerimizi şarkılarımızı söylüyoruz ve bu sürekli olarak ta devam edecek. Sanat camiasında kendinize rol modeli olarak aldığınız bir isim var mı? Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar

derler. Ama benim örnek aldığım ve gönlümde yatan bir değil, birçok kişi var. Yabancı müzisyenlerden başlarsak Cesaira Evora’nın hayatı boyunca yaşamış olduğu sıkıntıların ve hayatta ki mücadelesinin müzik duygusuna yansıması ve bu duygusunu bizlere müziğinde yaşatması beni çok etkilemiştir. Ayla Algan kendisinden aldığım oyunculuk eğitiminin yanı sıra bana en önemli kazanımı disiplin ve azim duygusu oldu. Arif Sağ hocamın türkülere olan bağlılığı, Neşet Ertaş’ın sevdiğine sadakati, Beyazıt Öztürk’ün sahnede ki mütevazılığı ve güler yüzünün ekran dışında da aynı olması. Yani kısacası hayatımda tek kişiyi örnek almadım. Doğru karakterlerden güzel olan rollerini almayı seviyorum. Sanat hayatınız nasıl başladı? Her sanatçı gibi “bana bir müzik aleti alındı” diye klişe bir cümle kurmayacağım. Çünkü bizim evde bütün müzik aletleri mevcuttu, ailem sanat konusunda çok hassastır! Abim müzik öğretmeni ve ailemin birçoğu müzikal konularla fazlasıyla ilgilenir. Tabi bunun yanı sıra Memleketimin de örf ve adetlerinin başında müzik geliyor. Van Erciş’li olduğum için Ozan Ercişli Emrah’ın bağlamasından bizde bir feyz almışız. İlk sahne performansım 8 yaşında mahalledeki teyzelere olmuştu, işte o günden, bu günlere…

Sanat camiasında kendinize rol modeli olarak aldığınız bir isim var mı? Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar derler. Ama benim örnek aldığım ve gönlümde yatan bir değil, birçok kişi var. Yabancı müzisyenlerden başlarsak Cesaira Evora’nın hayatı boyunca yaşamış olduğu sıkıntıların ve hayatta ki mücadelesinin müzik duygusuna yansıması ve bu duygusunu bizlere müziğinde yaşatması beni çok etkilemiştir. Ayla Algan kendisinden aldığım oyunculuk eğitiminin yanı sıra bana en önemli kazanımı disiplin ve azim duygusu oldu. Arif Sağ hocamın türkülere olan bağlılığı, Neşet Ertaş’ın sevdiğine sadakati, Beyazıt Öztürk’ün sahnede ki mütevazılığı ve güler yüzünün ekran dışında da aynı olması. Yani kısacası hayatımda tek kişiyi örnek almadım. Doğru karakterlerden güzel olan rollerini almayı seviyorum. Sanat hayatınız nasıl başladı? Her sanatçı gibi “bana bir müzik aleti alındı” diye klişe bir cümle kurmayacağım. Çünkü bizim evde bütün müzik aletleri mevcuttu, ailem sanat konusunda çok hassastır! Abim müzik öğretmeni ve ailemin birçoğu müzikal konularla fazlasıyla ilgilenir. Tabi bunun yanı sıra Memleketimin de örf ve adetlerinin başında müzik geliyor. Van Erciş’li olduğum için Ozan Ercişli Emrah’ın bağlamasından bizde bir feyz almışız. İlk sahne performansım 8 yaşında mahalledeki teyzelere olmuştu, işte o günden, bu günlere… VAN VİZYON

59


Yeni albümünüz çıktı. Nasıl bir konsepte çalıştınız? Uzun bir zamandan sonra çıkarmış olduğumuz AŞKIN DENİZİ albümümüzün oluşumunda öncelikle alt yapının tamamlanması ve sağlam bir zeminle depreme dayanıklı bir bina inşa etmek gerekliydi. Lakin günümüzde 1 şarkı ile gelip, giden sanatçı olmaya çalışanlar çoğaldı. Bu nedenle biz bu albümde siz varsınız diyoruz. Albümde; bazen Anadolu’yu, bazen imkânsız bir aşkı, kimi zaman bir babanın doğmamış kızına merhaba değişini, kimi zamanda halay için mendili elimize alacağız. Biraz iddialı olacak ama kısacası duygudan duyguya geçiş yapıp kendimize meditasyon yapacak bir albüm veya içinde her şeyi bulunduran bir film desek yeridir. Yana yana isimli eser söz-müzik bana ait olan çok güzel ritmik ve bir o kadar da hüzün dolu bir türkü. Yine Talia Birdal imzasını taşıyan bir birinden güzel 6 eser ile birlikte, Cavit Murtezaoğlu, Cem Yıldız gibi ustaların kalemleri de yer aldı. Aynı zamanda albümün aranjörlüğünü ve yönetmenliğini üstlenen Bahadır Sağbaş besteleriyle de renk kattı. Albüm 5 ay öncesinde hazırdı ama içi kadar dışı ve sonrası da önemliydi. Fotoğraf çekimleri, Klip çalışmaları, dinleyicinin beklentisinin olduğu an çok önemli faktörler olduğunu düşünerek şubat ayını seçtik. Albüm Yönetmenimizin, aldığı karalar direktifinde fotoğraf çekimleri ve klip için sonbahar seçildi. Müzik dışında uğraştınız başka bir alan var mı? Her insanın yaptığı işle alakalı tam donanımlı olması gerektiğine inanırım. Hele de iş sanatsa. Ben bu düşünceyle Plato Oyunculuk Akademisinde Ayla Algan’dan oyunculuk eğitimi aldım, zaman zaman tiyatro oyunlarım oldu. Ulusal bir televizyon kanalında 2 yıl boyunca kendi programımı yapmaya başladım. Yanı sıra sadece gözlere değil, kulaklara da hitap ettiğim oldu. Yine ulusal bir radyoda sunuculuk yaparak alt yapıyı zenginleştirdik. Ayrıca diksiyon, seslendirme ve dans eğitimleriyle alanımı daha da sağlam ve geniş hale getirmiş oldum.

60

VAN VİZYON

Sosyal medyayı da sallayan Gönül şarkısı ile devam etmek istiyorum. Gönül şarkısı nasıl ortaya çıktı? Nasıl mı ortaya çıktı? “Gönül” hep ortadaydı, zaten! İşin şakası bir yana, bu albüm için çok yoğun ve çok uzun bir zaman harcadık. İnce eleyip, sık dokuduk! Her şarkı için ailem, arkadaşlarım, sanatçı dostlarım ve dinleyenlerimle, müzik dünyasında gözlemlerinizi ve sonuçlarınız nelerdir? diyerek kulisler yaptık. Aldığımız cevaplardan yola çıkarak mutfağımızda bol garnitürlü ve vitaminli bir yemek hazırladık. Bence “GÖNÜL” şarkısı bu yemeğin en lezzetli olan kısımlarından sadece bir tanesi. Sanatçılar genelde yetiştikleri coğrafyanın izlerini sanatına yansıtırlar denir. Bu anlamda Van’ın size neler kattığını düşünüyorsunuz? Öncelikle bölgemin önemli sanatçıları Atakan Çelik, Hüsamettin Subaşı, Celal Yarıcı, Ahmet Poyrazoğlu gibi çok değerli büyüklerimden aldığım ve gördüğüm sanat terbiyesi, ayrıca Erciş’li Emrah gibi bir üstadın bölgemde bıraktığı izlerin, geleneğin ve söz becerisinin icra ettiğim müziğe ciddi katkıları oldu. Doğduğum ve büyüdüğüm Coğrafyanın kültürü, geleneği, aile yapısı, insan ilişkileri, kültüre ve sanata olan sevgisi saygısı, şive ve hançere yapısı, suyu, havası, toprağı, kısacası soluduğunuz her nefes sizin müziğinize etki ediyor. Dergimiz aracılığıyla bu işe gönül veren hemşerilerinize neler söylemek istersiniz? Müziğe gönül vermiş hemşerilerimi öncelikle gönülden kutluyor ve tebrik ediyorum. Ülkemizde müzik ile uğraşanlar çok zorlu süreçlerden geçtiği bir gerçek. Fakat benim söyleyeceklerim müziğe gönül vermişlerden ziyade, müziğe gönül verenleri yeterince desteklemeyenlere. İşadamlarımız, Sivil Toplum Kuruluşlarının yöneticileri ve değerli halkımızın, kültürüne, müziğine, sanatçısına daha fazla sahip çıkması ve maddi manevi her konuda yanında olmalarını diliyorum. Çünkü bir sanatçı ilk önce kendi memleketinde sahiplenilmeli ki, ulusalda da bu gücü hissede-

rek yol alabilmeli diye düşünüyorum. On yıl önce “Bu Toprağın Türküsü” adlı ilk solo albümüyle karşımızdaydınız o albümde neler vardı ve on yıl içinde neler değişti? Aslında “Bu Toprağın Türküsü” benim için bir sınav desek yeridir. Bu sınavdan birincilikle çıkmak beni daha işin başındayken çok güçlendirdi. İlk albümüm ülkemizde ve yurt dışında çok güzel yol kat etti, albüm sonrası bu işin daha ileriye gitmesi için eğitim şart diyerek İTÜ Devlet Konservatuarı ses eğitimi bölümünü bitirdim ve oyunculuk eğitimi almaya başladım. Bunun yanı sıra okulla beraber İBB Kent Orkestralarında THM sanatçısı ve sunucu olarak 2 yıl görev yaptım. Konserlerim, televizyon ve radyo programlarım devam etti. On yıl içinde demini iyi almış bir çay gibi hazırlandık. Değişimden ziyade, evrim geçirdik desek daha doğru olur. Son olarak hayranlarınıza birkaç cümle söylemek ister misiniz? İlk öncelikle böylesine güzel bir muhabbete vesile olduğunuz için size ve ekibinize çok teşekkür ederim. Dinleyenlerim benim hayranım değil, ben onların hayranı olduğumu belirtmek isterim. Onlar benim ailem gibi her gün bana bir şey öğrettiler. Umarım bu albümü sevdikleriyle beraber beğenerek dinlerler ve dinletirler. Hadi sosyal mesaj vererek veda edelim, “Ey insanlık! Hayat kısa, Ne haliniz varsa, GÜLÜN”


R Ö P O RTA J

‘‘

Ünal Zorer Kimdir? Ünal Zorer 2006 yılında Beyazıt Öztürk’ün sunumuyla Kanal D ekranlarında düzenlenen Bu Toprağın Türküsü isimli ses yarışmasında halk oylaması ile birinci seçilerek müziğe adım attı. Müzik yaşantısını İTÜ Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü’nde akademik eğitim alarak taçlandıran Zorer, kendisini “sanata ve insana gönül vermiş, Vanlı, Şanlı ve Erciş’li” olarak tanımlıyor.

‘‘

VAN VİZYON

61


Gezi 62

VAN VÄ°ZYON


MuradİYE i s e l ela S.

Bend-i Mahi Üzerinde Görkemli Şelale Muradiye Şelalesi, Muradiye ilçe sınırlarında yer alır. Van İl merkezine 80 km uzaklıktadır. Adını Bağdat seferine çıkan Osmanlı Padişahı IV. Murat’tan almıştır. Tendürek Dağı’ndan beslenen Bend-iMahi çayı üzerindedir. Şelalenin yüksekliği 50 metredir. Her Mevsim Ayrı Manzara bir şelale için çok da yüksek sayılmayan Muradiye, bend-i mahi çayının kuvvetli akış gücünden dolayı görkemli bir manzara sunar. Muradiye Şelale, sadece görüntüsü ile değil çevresini güzelleştiren tabiatıyla da görülmeye değerdir.

VAN VİZYON

63


Ercişlilerin Beraberliği

R Ö P O RTA J

Başkent’te Örnek Teşkil Ediyor

A

nkara’da bulunan Ercişliler Birlik ve Dayanışma Derneği’nin (ERDER) çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Dernek Başkanı Zafer İzgi’nin gayret ve çabaları ile uzun yıllardır Ankara’da bulunan Ercişliler Derneği yaptığı etkinlikler ve ziyaretler ile sık sık hemşehrileri ile bir araya geliyor.

64

VAN VİZYON


Ankara Ercişliler Derneği, 50 kişilik heyetle Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Çiftci’yi makamında ziyaret etti. Dernek Başkanı Zafer İzgi, eski Başbakanlardan Ferit Melen ve eski Bakan Hüseyin Çelik’ten sonra Van’ı en yüksek temsil yetkisinde Fatih Çiftci’nin

olduğunu söyledi. Çiftci’den önceki görevlerindeki hizmetlerini de göz önünde bulundurarak Ercişlilerin beklentisinin yüksek olduğunu belirten İzgi, Çiftci’nin yüksek makamda olmasında tüm Van ve özellikle Ercişlilerin gurur duyduğunu ifade etti.

Ankara Ercişliler Derneği, Erciş’te sık sık basın mensuplarıyla bir araya gelerek Erciş’in sorunlarını ve yapılmasını gerekenleri konuşarak çözüm yolları aramaya çalışıyor.

Ercişliler Derneği, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti genel müdürü olan Cemalettin Şevli’ye hayırlı olsun ziyaretinde bulunarak dilek ve temennilerini ilettiler.

Dernek başkanı Zafer İzgi ve yönetimi, Ercişliler Derneğinin kurucu ve onursal başkanı olan Sayıştay 8. daire başkanı Hikmet Cavit Erdoğan’a hayırlı olsun ziyaretinde bulundular.

Her yıl düzenli olarak yapılan ve geleneksel hale getirilen Ercişliler gecesi bu yılda renkli görüntülere sahne oldu. Dernek başkanı Zafer İzgi başta olmak üzere tüm Ercişliler birlik ve beraberlik mesajları verdi.

VAN VİZYON

65


R Ö P O RTA J

HEDEFİMİZ OSB’YE YATIRIMCI

KAZANDIRMAKTIR

Y

aklaşık 2 yıl önce Organize Sanayi Bölgesi (OSB) seçimlerinde başkanlık görevine seçilen ve görevini de layıkıyla yapan Şemsettin Bozkurt ile bölge sorunlarını konuştuk. Göreve geldiği günden bu Van OSB’nin plan, program ve hedeflerini açıkladı. OSB’nin yeni hizmet binasına kavuşacağını söyleyen Bozkurt, “Bizim en büyük hedefimiz OSB’ye yatırımcı kazandırmaktır” diyerek, “Buraya yatırımcı kazandırırken, kentteki işsizliğe de çare bulmaktır” dedi.

66

VAN VİZYON


Bölgede yaşanan çatışmalar ve gerginlik bölge ekonomisi üzerinde çok büyük tahribatlar yaratmaktadır. Bizim temennimiz bir an önce yaşanan çatışmaların kaynağındaki sorunlara çözüm bulunarak çatışma ve şiddet ortamının ilelebet Türkiye gündeminden çıkartılmasıdır. Bizler üretici olarak kesinlikle bölgemizde çatışma, gerginlik ve şiddet istemiyoruz. Bizler doğamız gereği barıştan huzurdan ve uzlaşmadan yanayız. Bu nedenle bölgemiz için çok büyük anlam ve değer biçtiğimiz çözüm sürecinin tekrar devam ettirilerek, ülkemizdeki bütün sorunların Parlamento çatısı altına demokratik siyaset kanalları ile çözümlenmesidir.

Yaklaşık 2 yıl önce Organize Sanayi Bölgesi (OSB) seçimlerinde başkanlık görevine seçilen ve görevini de layıkıyla yapan Şemsettin Bozkurt ile bölge sorunlarını konuştuk. Göreve geldiği günden bu Van OSB’nin plan, program ve hedeflerini açıkladı. OSB’nin yeni hizmet binasına kavuşacağını söyleyen Bozkurt, “Bizim en büyük hedefimiz OSB’ye yatırımcı kazandırmaktır” diyerek, “Buraya yatırımcı kazandırırken, kentteki işsizliğe de çare bulmaktır” dedi.

merkeze göç etmek zorunda kaldık. Ortaokul ve liseyi Çaldıran Lisesinde okudum. Ailemin maddi imkânsızlıklarından dolayı liseyi bitiremedim. 14 yaşında ayakkabı boyacılığı ile iş hayatına başladım. Bunun yanında eğitimin eksikliğini hissettiğim için açık öğretime kayıt oldum ve liseyi açıktan bitirdim. Daha sonra yine sınavlara girerek Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünü kazandım. İyi bir kütüphanem ve binin üzerinde kitabım var. Özellikle ekonomi, iktisat, tarih, sosyoloji, coğrafya, siyaset bilimi, felsefe ve dinŞemsettin Bozkurt’u kı- ler tarihi üzerine kitaplar saca tanıyabilir miyiz? okumaya çalışıyorum. Daha 17 yaşındayken Van Yüzün1969 Van Çaldıran doğumlu- cü Yıl Üniversitesi’nde inşayum. İlkokulu kendi köyüm at taşeronluğuna başladım. olan Yukarı Sağmallı’da oku- 150’ye yakın insan istihdam dum.7 yaşındayken Çaldıran ettim. O yaşta taşeronlukdepremiyle karşı karşıya kal- tan kazandıklarım ile çok büdık ve bu deprem sonrası Van yük bir finansa sahip oldum.

Kentte çok az kurumun makam aracı varken, bana da makam aracı sahibi olmak nasip oldu. Dolayısıyla ticarete bu şekilde başlamış olduk. Bu arada nakliyecilik yaptık. 3 kız, 3 erkek kardeşiz, erkek kardeşlerimle birlikte 2 binli yılların başında ben sanayiye girdim. Bir dönemde HDD’de siyaset yaptım. Bunun yanında HDP geleneğinden gelen birçok siyasi partide siyaset yaptım. En son Van il disiplin kurulu başkanıydım. Bu görevimden Van OSB’de aday olmak için 7 Haziran’dan sonra istifa ettim ve OSB’de seçim çalışmalarını başlattık. Daha sonra seçimlerde ciddi bir oy alarak OSB başkanlığına seçildim. OSB’de üretim yapan BOSPOR STRAFOR’ unda aralarında yer aldığı grup şirketleri olan BOSAŞ GRUP’ un yönetim kurulu başkanlığını yapmaktayım. VAN VİZYON

67


Bize biraz Organize Sanayi Bölgesi’ni (OSB) anlatır mısınız? OSB’ler daha çok sosyal projelerdir kuruluş amaçları işsizliğe çare olmaktır. OSB’lerin aslında yapıları özerk ve halka aittir. Altyapısı hazır ve devlete ait bedava olan arsalar üzerine işyeri kurmaya hazır parsellerdir. Devlet, yani bilim sanayi ve teknoloji bakanlığımız diğer OSB’lerde ve Van OSB’mizde de imarı, ifrazı, kanalizasyonu, suyu, elektriği, doğalgazı ve yolu bitirilmiş arsaları yatırıcılarımıza bedava tahsis etmeyi hedefleyerek, hem üretimi arttırmaya hem de işsizliğe ve yoksulluğa çare aramaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, bizimde işimiz doğru yatırımcıya bu arsaları bedava olarak tahsis etmektir. Bizim en büyük hedefimiz, OSB’ye yatırımcı kazandırmaktır. Buraya yatırımcı kazandırırken, kentteki işsizliğe de çare bulmaktır. Bunu da biz şu şekilde hedefledik; OSB’miz toplam 5 etap ve 600 hektar gibi çok devasa büyüklükteki bir alana sahiptir. Yani yaklaşık 6 milyon metre karelik bir alan demektir. OSB ile ilgili projeleriniz nelerdir? Van Organize Sanayi Bölgesi kurulduğundan beri, İdare binamız şantiye binası olarak kullanılıyor. Bu şantiye binasında 20 yıldır Van Organize Sanayi Bölgesi yönetimi hizmet üretiyor. Dolayısıyla bizim ihtiyaç olarak gördüğümüz iyi bir idari bina gerçekten de buradaki 150 fabrikayı ve gelecekte de genişleyerek büyüyecek olan ve 500’e yakın fabrikaya çıkacak olan Van Organize Sanayi Bölgesi’ne yakışır bir bina kazandırmak. Bilim ve Sanayi Teknoloji Bakanlığımız 2016 yılı bütçesine aldırdı. İnşallah idare binamız 3 bin 500 metrekare olacak şekilde, içerisinde inşaat, ruhsat, makine, elektrik, muhasebe, konferans salonu, yönetim kurulu ve diğer departmanlarında yer alacağı bütün mekânlar olacak. Projelerini hazırladık ve inşallah bir aksilik olmazsa 2016 yılı içerisinde idare binamızın da temellerini atacağız. Van Organize Sanayi Bölgesi’ne yakışır modern bir binayı OSB’mize kazandıracağız.

68

VAN VİZYON

OSB’de kaç tane firma var? Şu anda 3 etabımız faaliyette. Toplam 3 etabımızda 137 fabrikamız bulunmaktadır. Önümüzdeki 4. etapta 2016 yılı içerisinde 30 fabrika daha kazandırmayı hedefliyoruz. Buda OSB’mizde yaklaşık fabrika sayımızı 167’ye çıkaracaktır. 5. etabımız çok daha büyük olacak. 5. etapta 200’den fazla firmaya yer sağlamayı ve kentimize yaklaşık 500’e yakın fabrika kazandırmayı hedefliyoruz. Bu fabrikalarda da yaklaşık 30 bin insan istihdam edilmiş olacak. Yani şu andaki sayımızın tam beş katı olacak. Bu anlamda rakamlara baktığımızda kentteki üretimin artması desteklenmesi durumunda bugünkü 3 bin 500 dolar civarında olan Van ve bölgedeki milli gelirin o zaman ülkedeki milli gelir payına denk gelen 10 bin dolar olmazsa bile 7-8 bin dolar civarlarına çıkabileceğine inanıyoruz. Van’da esnafın en büyük sorunları nelerdir? Van Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımın ve istihdamın artması için kentteki bütün bileşenlerin, merkezi ve yerel dinamiklerin ortak hareket ermesi gerekiyor. Ben burada bir sitemde bulunmak istiyorum. Maalesef ki bir araya gelemiyoruz. Diğer gelişmiş kentler gibi, milliyetçilik kültürü oluşturamıyoruz. Dolayısıyla kentimizin geleceği ve büyükşehir kimliği açısından herkes siyasi ideolojik önceliklerini bir kenara bırakarak, bu kentin kimliği için ortak hareket etmelidir. Merkezi başarılar yerel hizmet ve anlayışlarla gerçekleşir. Belediyemizle, Valiliğimizle, ilçe belediyelerimizle, ticaret odamızla ve diğer kurumlarımızla bir araya gelerek kent için çalışmalıyız. Üretime dayalı bir kentin ekonomisini biz nasıl ortaya çıkarıp büyütebiliriz? Bunları konuşup tartışıp ön plana çıkarmalıyız. Van’da ki diğer kurumlar ve STK’larla koordineli çalışıyor musunuz? Yukarıda tabi birazcık değinmeye çalıştım. Ne yazık ki koordineli çalışma ve birlik olma kültürümüz henüz oluşturulamamış. Tabi bizim

arzu ettiğimiz, kent dinamiklerinin kent ekonomisini üretime dayalı büyütebilmesi ile ve kent ekonomik milliyetçiliğini geliştirilip güçlendirmesi ile ilgili bir araya gelmeleridir. Bu konuda çok umutluyum fakat bir o kadarda işimiz zor. Benim halkımızdan özel istirhamımdır! Bu kentte idari siyasi ve diğer temsiliyet noktasında bulunan şahısların herkese şirin görünme ile ilgili yaşanan pratiklerine müsaade etmesinler ve pirim vermesinler. Herkesi icraatları, pratikleri ve yaşam karşısında duruşu ve donanımı ile değerlendirsinler. Ben defalarca her platformda bu sorunu dile getirdim. Kentin geleceği kalkınması için birbirimizi dinlemeliyiz ve ortak hareket etmeliyiz. Van’da ne gibi yatırımlarınız var? Bize biraz iş alanınızı anlatır mısınız? Biz inşaat kökenli bir firmayız yaklaşık 33 yıllık bir geçmişe sahibiz. 2000’li yılların başında kurumsal bir sisteme geçiş yaparak yatırımlarımızı büyütmeye çalıştık. İçerisinde 5 yıldız otel ve AVM’ ler bulunan 100 den fazla marka projede imzamız var. Diğer yandan Van ve İstanbul’da birçok lüks konut üretimi yaparak ülkemizin ekonomisine katma değer sağlamaya çalıştık. Diğer yandan sanayi konusundaki yatırımlarımıza gelince; Dünyadaki enerji kaynaklarının hızla tükendiğini müşahede ederken, enerji üretim maliyetleri çok büyük yatırımlar gerektirdiği için, bizlerde gücümüze göre enerji tasarrufu adına yani destekleyici bir alan olarak, strafor üretimi konusunu hedefledik. Bununla ilgili fizibilite çalışmalarımızı yaptık. Yaklaşık o dönemin parasıyla 2 milyon dolara mal olan bir yatırım gerçekleştirdik. Bu yatırımımızı da bugüne kadar büyüterek devam ettiriyoruz. Dolayısıyla bir yandan inşaat müteahhitliği, diğer yandan da sanayicilikle uğraşıyoruz.


Bölgede ki siyasi süreç ve yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu olayların ekonomik anlamda yansıması nasıl oldu? Ben hem HDP hem de bu gelenekten gelen hemen hemen tüm partilerde siyaset yaptım. Siyaset yaşamım boyunca demokrasiden hak ve özgürlüklerden yana şiddet ve gerilimsiz bir Türkiye için mücadele ettim. Her platformda bütün kesimlerle aynı tutarlılıkta demokrasiden hak ve özgürlüklerden yana olduğumuzu dile getirmekteyiz. Türkiye’nin bütün sorunlarını diyalog ve müzakere yolu ile çözmesinden yanayız. Ayrıca ekonomide yaşanan fırsat eşitsizliği ve adaletsizliklerin giderilmesi için de yoğun bir çaba sarf etmekteyiz. Dolayısıyla bölgede yaşanan çatışmalar ve gerginlik bölge ekonomisi üzerinde çok büyük tahribatlar yaratmaktadır. Bizim temennimiz bir an önce yaşanan çatışmaların kaynağındaki sorunlara çözüm bulunarak çatışma ve şiddet ortamının ilelebet Türkiye gündeminden çıkarılmasıdır. Bizler üretici olarak kesinlikle bölgemizde çatışma, gerginlik ve şiddet istemiyoruz. Bizler doğamız gereği barıştan huzurdan ve uzlaşmadan yanayız. Bu nedenle bölgemiz için çok büyük anlam ve değer biçtiğimiz çözüm sürecinin tekrar devam ettirilerek, ülkemizdeki bütün sorunların Parlamento çatısı altına demokratik siyaset kanalları ile çözümlenmesidir. Ayrıca beni derginize konuk ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Beni okuyucularınızla ve sevgili İstanbullu ve İstanbul’da bulunan değerli Vanlı hemşehrilerimizle buluşturduğunuz için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Van’dan İstanbul’a Selam ve Sevgiler.

Van’ın tanıtımı adına ne gibi çalışmalar yaptınız? Van’ın tanıtımı için çağrıldığımız her yere vakit buldukça katılıp tanıtım yapmaya ve buna bağlı olarak sorunları dile getirmeye çalışıyoruz. Özelikle VAN OSB Olarak Emitt fuarında ve VAN OSB’deki bütün fuarlar boyunca etraflıca doğa, tarih, turizm, kültür ve sanayi başta olmak üzere birçok konuda Van’ı tanıtmak için çaba gösterdik. Yine ulusal ve yerel basında yurt içi ve yurt dışı ziyaretlerde özellikle kentte üretilen ürünlerin tanıtılması ve kullanılmasıyla ilgili her zaman çaba gösteriyoruz. Üniversite ile yine çok önemli bir işbirliği içerisindeyiz. Genç girişimciler ve öğrencilerle sürekli iç içeyiz ve konferanslar düzenleyerek onları iş yaşamına motive etmeye ve tecrübelerimizi aktararak onları yetiştirmeye çalışıyoruz. Yine Van’a neden yatırım yapılması gerektiği ile ilgili sorulara cevap aradık. Bu anlamda Van jeo stratejik olarak Özellikle Asya ve Avrupa için çok önemli bir merkezde. Van Trabzon limanına sadece 692 kilometre uzaklıktadır. Basra körfezi ve umman denizine ise yaklaşık 2500 kilometredir. Bu hat üzerine çalışılır gerekli altyapılar yani deniz kara ve demir yolları ağları örülürse Van Avrupa ile Asya arasında bir üretim ve ticaret üssü olarak yerini alacaktır.

VAN VİZYON

69


van kalesİ V

an il merkezine 5 km. uzaklıkta bulunan Van Kalesi Urartu Kralı I. Sarduri tarafından MÖ. 840–825 yılları arasında yaptırılmıştır. Kalede Urartular döneminden kalan Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Mabedi, I.Argişti, Menua ve II.Sarduri’nin kaya mezarları, Bin Merdivenler, Ana Kaya’ya oyulmuş sur duvarlarının temelleri ve bunların üzerinde yükselen sur duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Kalenin kuzeybatı ucundan yukarıya çıkıldığında Urartu Kralı I. Argisti’nin mezar anıtı ve giriş kısmındaki duvarlarda çivi yazılı yıllıklar bulunmaktadır. Kalenin güney kesiminde Urartu krallarına ait mezar odaları yer almaktadır.

70

VAN VİZYON


GEZİ VAN VİZYON

71


Prof. Dr. Ahmet ÖZER

Kimdir?

Prof. Dr. Ahmet Özer 1960 yılında Van’da doğdu. İlk, orta öğrenimini Van’da, lise eğitimini 1977’de Diyarbakır’da bitirdi. 1979 yılında Van Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu, 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümünü birincilikle bitirdi. Hacettepe Üniversitesi’nde “Sosyoloji” alanında, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde ise “Bilim ve Siyaset Felsefesi” alanında olmak üzere iki “mastır” yaptı. “GAP’ın Sosyo – Ekonomik, Kültürel ve Politik Boyutları” adlı doktora tezi ile 1995 yılında H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Sosyoloji Doktoru unvanını aldı. Uluslararası bir konsorsiyumda danışmanlık ve idari müdürlük, özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. Merkezi Diyarbakır’da bulunan GAP Belediyeler Birliğini kurdu, kurucu Genel Sekreterliği ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevini 7 yıl başarı ile yürüttü. 1993 yılında İsrail’de, 1994 yılında Almanya ve İtalya’da yerel yönetimlerle ilgili inceleme ve araştırmalarda bulundu, ortak projelere katıldı.1995 yılında Avrupa Topluluğu’nun davetiyle topluluğun üyesi olan Portekiz’de Birliği temsilen konferanslara katıldı. 1996 yılında İstanbul’da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından düzenlenen HABİTAT II Zirvesi’ne Delege olarak katıldı. Aynı yılın sonlarına doğru Mersin Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne yardımcı doçent olarak atandı ve 1999 yılında aynı üniversitede “Osmanlıdan Cumhuriyete Siyasal Kurum ve Düşüncelerde Süreklilik ve Değişme” teziyle doçent oldu. Birçok ulusal ve yerel gazetelerde köşe yazıları, araştırma ve incelemeleri yayınlandı. İki yüzün üzerinde makale, araştırma, inceleme ve bildirisi bulunan Özer’in 27 adet kitabı bulunmaktadır. ”Şehrivan” adında bir romanı bulunan, “Dağ Sancısı” adlı bir romanı da basılmak üzere olan Özer’in göç ile ilgili bir çalışması simama filmi için senaryolaştırıldı. Ulusal düzeyde alınmış üç adet ödülü bulunmaktadır. 2009 yılında “11 Eylül, ABD, Türkiye ve Küreselleşme” adlı takdim tezi ile Siyaset Bilimi ve Sosyoloji profesörü oldu. Daha sonra devlet üniversitesinden tamamen ayrılarak özel bir üniversite olan Mersindeki Toros Üniversitesine geçti. Yaptığı görevler arasında rektör yardımcılığı, kurucu dekanlık, dekanlık, üniversite yönetim kurulu üyeliği, üniversite senatosu üyeliği, fakülte yönetim kurulu üyeliği, bölüm başkanlığı, anabilim dalı başkanlığı yer almaktadır.

72

VAN VİZYON


Prof. Dr. Ahmet Özer’in Bazı Kitapları Şunlardır; Güneydoğu Anadolu ve Gap Gerçeği Gap’a Makro Düzeyde Bakış Kırsal Kalkınma Süreci ve Gap Bölgesinde Kooperatifçiliğin Boyutları Gap ve Sosyal Değişme Kent Yazıları Modernleşme ve Güneydoğu Kentleşme ve Yerel Yönetimler Osmanlıdan Cumhuriyete Siyasal Kurum ve Düşüncelerde Süreklilik ve Değişme Sosyal Bir Varlık Olarak İnsan Tanzimat’tan Bugüne Batılılaşma ve Avrupa Birliği Doğuda Aşiret Düzeni ve Brukanlar 11 Eylül, Abd – Türkiye ve Küreselleşme

Kürt kimliğinden ve kendini inkâr etmeyen duruşundan rahatsız oldular

K

ürt asıllı bir akademisyen olmanın zorluklarını anlatan Prof. Dr. Ahmet Özer yaşadıklarını anlatırken adeta tarihin derinliklerinde kayboluyordu... Özer’in şu cümleleri yaşadığı zorlukları açıkça gözler önüne seriyordu. “ 2001 Yılında siyasal duruşum nedeniyle YÖK tarafından önce Isparta Süleyman Demirel Üniversitesine sürüldüm, bir yıl sonra geri dönmem gerekirken, üniversiteden uzaklaştırıldım. Bana adeta sen üniversitede aşçı işçi olabilirsin veya en fazla asistan, yardımcı doçent olabilirsin, ama hem kimliğini inkâr etmeyip hem profesör, dekan rektör olamazsın deniyordu”.

56 Yıla büyük başarıları sığdıran, yazdığı kitaplarıyla Kürt sorununa büyük ölçüde ışık tutan Prof. Dr. Ahmet Özer ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bugüne kadar 27 kitabı bulunan Özer, başta Kürt meselesi ve çözüm yolları olmak üzere daha birçok konuda bizleri aydınlattı. Önemli konulara ışık tutan Özer’in tespitleri ve önerileri ise okunmaya değer…

Beş Büyük Tarihi Kavşakta Kürtler ve Türkler Çözülemeyen Kürt Sorunu Kent ve Yaşam 100 Soruda Kürt Sorunu Kürtler Cumhuriyete Neden İsyan Etti Yerel ve Küresel Döngü Türkiye’de Siyasetin Anatomisi Bürokratik Devletten Demokratik Cumhuriyete Derin Üniversitede Bir Profesörlük Öyküsü

“ÜNİVERSİTEDE ANCAK AŞÇI OLABİLİRSİN” DEDİLER

VAN VİZYON

73


Unutmayın; Yok, sayanı “yok” sayarlar Hatırlayın AKP “Kürt sorunu vardır ben çözeceğim” dediğinde Kürtlerden oy almadı mı? Üstelik yıllarca bölgede birinci partiydi. Ne zaman ki Kürdü yok saydı, o zaman Kürtler de AKP’den el çekti.

Ülkede bu kadar sorun varken, Kürtlere bu kadar baskı, red, inkar asimilasyon varken ya vicdansızlık yapıp bunları görmezden gelecektim. Ya da risklerini de göze alarak gerçekleri yazıp anlatacaktım. Ben ikinci yolu seçtim. Mesele sadece Kürtlükten dolayı değil. Ben ezilen, yok sayılan, horlanan, hakları asırlardır gasp edilen bir halkın dramını ve gerçeklerini yazdım.

Evet, Kürtler her şey olabiliyor. Ama Kürtler, Kürt olamıyor, Kürtler, Kürt olarak bir şey olamıyor. Artık bu adaletsizlikten vazgeçilmeli.. Bu paranoya terkedilmeli...

Şurası bir gerçek ki Diyarbakır’ın, Van’ın, Batman’ın sorunları çözülmeden İstanbul’un İzmir’in, Mersin’in sorunları çözülemez. Doğu huzur bulmadan Batı huzur bulamaz.

74

VAN VİZYON


KÜRT ASILLI BİR AKADEMİSYEN OLMANIN AVANTAJLARI YA DA DEZAVANTAJLARI OLDU MU? Bilim adamının birinci görevi, nesnel gerçeği anlamak ve açıklamaktır. Bu, bilim yaparken başvurduğu temel stratejidir. Ama özellikle toplum bilimcilerinin ikinci bir görevleri daha vardır. O da zaman zaman toplumların içine düştükleri bunalım ve krizleri aşmak için onlara yol göstermek ve yardımcı olmaktır. Bu aynı zamanda onların içinde yaşadıkları topluma karşı görevidir. Günümüzde birçok demokraside yüzlercesi bunu yapmakta, bu yönde çalışmaktadır. Buna karşın Türkiye’de bu konuda iki yanlış işlemeye devam ediyor. Ben de bir bilim insanı olarak görevimi yaparken bu konuda çok haksızlığa uğradım, çok mağdur oldum. 29 kitap yazmış, yüzlerce makalesi ve ödülleri olan bir akademisyen olarak taltif edilmeyi beklerken, sırf etnik yapımdan ve kendimi inkâr etmeyen duruşumdan çok rahatsız oldular. Herkesin en az beş katı puana sahip biri iken, 2001 Yılında siyasal duruşum nedeniyle YÖK tarafından önce Isparta Süleyman Demirel Üniversitesine sürüldüm, bir yıl sonra geri dönmem gerekirken, üniversiteden uzaklaştırıldım. Bana adeta sen üniversitede aşçı işçi olabilirsin veya en fazla asistan veya yardımcı doçent olabilirsin ama hem kimliğini inkâr etmeyip hem profesör, dekan rektör olamazsın

deniyordu. Bu sürgün ve atılmadan dolayı yılmadım, mücadeleme hukuk yoluyla devam ettim. 2 yıl üniversiteden, öğrencilerimden, uzak kaldım. İki yıl süren mahkeme sürecinden sonra, davayı kazandım, tekrar üniversiteye geri döndüm. Bu kez de Türkiyenin en genç profesörü ünvanına sahip olacakken profesörlüğüm 5 olumlu jüri raporuna rağmen gasp edildi. Üniversite yönetimi ellerindeydi, vermek istemiyorlardı. Mahkemeye başvurdum. Bu konuda açtığım davayı da kazanrak, hak ettiğim profesörlüğü aldım. Kişiliğimden ve kimliğimden taviz vermeden, kimsenin önünde eğilip bükülmeden aldım. Nitekim bu süreci DERİN ÜNİVERSİTEDE BİR PROFESÖRLÜK ÖYKÜSÜ adıyla bir kitap haline getirip yayınladım. YAZDIĞINIZ KİTAPLARIN BİR ÇOĞU KÜRT MESELESİNİ ANLATIYOR. NEDEN BUNA GEREKSİNİM DUYDUNUZ? Aydın ve diğer kesimleri ayırmak için şöyle bir saptama yapılabilir: Salt zihinsel etkinlik gösteren kişinin entelektüel, belli bir alanda diploma sahibi olanın uzman, sadece kariyer sahibi veya üst düzeyde bir büro memuru olanın ise daha ziyade bürokrat olduğu ya da kimlikleri veya statüleri temsil ettikleri söylenebilir. Oysa aydın bütün bu terimlerden biraz daha farklıdır. Aydını toplumun genelinden, bürokrattan, uzmandan hatta entelektüelden

ayıran temel özellik onun inandığı doğruyu söyleme, söyleyebilme etiğine sahip olmasıdır. O bildiklerinden dolayı kendini diğer insanlara karşı sorumlu hisseden, bazen anlaşılamama pahasına mücadele eden kişidir. O halde buradan sormak gerekir, Türkiye’de bunca faili meçhul cinayet işlendi, bunca köy boşaltıldı, bunca zülüm işkence oldu “ben aydınım” diyen kimin sesi çıktı? Aydın olmak sadece sözde olabilecek bir şey değil, aynı zamanda pratikte de gösterilmesi gereken bir şeydir. Eğer kişi sözüyle, bilgi üretimiyle tutarlı bir şekilde yaşamıyorsa, yukarıda yapılmış tanımlamadan da anlaşılacağı üzere o kişiye aydın diyemeyiz. Nitekim Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’de de birçok sorunun bu kadar çözülmeden büyümesinde yeterince bir aydın direncinin olmamasının payı büyüktür. İşte sorunuzun can alıcı cevabı burada. Ülkede bu kadar sorun varken, Kürtlere bu kadar baskı, red, inkar asimilasyon varken ya vicdansızlık yapıp bunları görmezden gelecektim. Ya da risklerini de göze alarak gerçekleri yazıp anlatacaktım. Ben ikinci yolu seçtim. Mesele sadece Kürtlükten dolayı değil. Ben ezilen, yok sayılan, horlanan, hakları asırlardır gasp edilen bir halkın dramını ve gerçeklerini yazdım. Ama sadece Kürtleri yazmadım. Filistine gidip Arapları da yazdım, Alevileri de yazdım, ezilen Türkleri de yazdım.

VAN VİZYON

75


YILLARDIR KÜRT SORUNU DİYE KONUŞULAN VE TARTIŞILAN BİR KONU VAR. SİZCE KÜRT SORUNU NEDİR? Kürt sorunu, kökleri Osmanlı’ya kadar giden Cumhuriyet tarihinin en önemli sorunudur. Bir yanı ile tarihsel özellikler taşırken öbür yanı ile çok güncel bir sorundur. Böyle olduğu halde, 21. yüzyılda bile bu sorunu özgürce bütün boyutları ile tartışıp çözüme kavuşturmak yerine inkâr politikasıyla ondan kurtulmaya çalışılmış, böyle davranılırsa sorunun yok olacağı varsayılmıştır. Sorunun bu denli dallanıp budaklanmasının en temel nedenlerinden biri de bu sorunu ve onu yaratan nedenleri sakin bir biçimde anlamak yerine onu örtbas etmeye çalışmak olmuştur. Tarihi ve sosyolojik gerçekleri ortaya koymamak ve demokratik yollardan bu sorunu tartışmamak, onu büyütmekten başka işe yaramamıştır. Kürt kavramından, Kürt Sorunu’ndan korkulmuştur. Kürt Sorunu; tarihsel, etnik, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan bir sorundur. Tarihsel boyutu var, çünkü bu sorun öyle dünden bugüne ortaya çıkmış bir sorun değildir. Türklerin bu coğrafyaya gelmesi ile özellikle ortak dine sahip olmanın da etkisi ile Kürtlerle Türkler birbiriyle ilişkilenmiş, birçok konuda birlikte hareket etmiştir. Sorunun tarihsel boyutu ile birlikte etnik yönü vardır. Kürtler, tarihleri, dilleri ve kültürleri olan ayrı bir halktır. Birinci Dünya Savaşı sonrası birçok halk bir devlete sahip olduğu halde Kürtler bu olanağı kaçırmıştır. Sorun Kürtlerin ayrı bir halk olmasından kaynaklanan bir sorundur. Sorunun ekonomik ve sosyal boyutu da var kuşkusuz. Kürtlerin yaşadığı bölgelerin geri kalmışlıkla izah edilebilecek ekonomik boyutu tek başına bir neden olmamakla beraber sorunun büyümesine ve daha aşikâr hale gelmesine yol açmıştır. Üstelik bu ekonomik geri kalmışlık, Kürtlükle bağdaştırılıp birlikte ele alınınca daha da önem kazanıyor. Eğitim, sağlık gibi sektörlerdeki gerilik, kentleşme ve göç sorununda yaşanan çarpıklık, sosyal bir yara olarak sadece Kürtleri değil Batı’nın büyük kentlerinde yaşayan herkesi derinden etkilemektedir. Şurası bir gerçek ki Diyarbakır’ın, Van’ın, Batman’ın sorunları çözülmeden

76

VAN VİZYON

İstanbul’un İzmir’in, Mersin’in sorunları çözülemez. Doğu huzur bulmadan Batı huzur bulamaz. Kürt Sorunu’nun önemli boyutlarından biri de kültürel boyutudur. Kürtlerin kendi dillerini tam olarak kullanmamaları, kendi dillerinde bilim, sanat, edebiyat yapamamaları ve yapmak için gerekli alt yapı olanaklarına sahip olamamaları büyük sorun teşkil ediyor. TRT 6 olumlu bir adım olmakla beraber yeterli değildir. Kimi siyasi parti liderlerinin belirttiği gibi “kimlik şereftir”; doğru ama onu inşa etmenin ve geliştirmenin vazgeçilmez temel unsuru da ana dildir. Sonuç olarak Kürt sorunu yukarıda sayılan bütün faktörlerin karşılıklı etkileşimi ile ortaya çıkan komplike bir sorundur. Çözüm için de bütün bunların birlikte senkronize biçimde ele alınması gere-

kir. Ülkedeki dinamiklerin bunu yapacak ve başaracak gücü var. Yeter ki samimiyet, cesaret ve basiret gösterilsin. SİZCE KÜRT SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR? PEKİ, SIK SIK SORULUYOR, “KÜRTLER NE İSTİYOR?” DİYE. SOMUT OLARAK SÖYLEYEBİLİRMİSİN GERÇEKTEN İSTENEN NE? Bir hak hukuk gündeme geldiğinde, “Kürtler ne istiyor?” diye feveran ediliyor. “Çocuğunuza Baran ismi de

koyabiliyorsunuz daha ne istiyorsunuz” deniliyor. “Bakan, Başbakan, hatta Cumhurbaşkanı da oluyorsunuz, daha ne istiyorsunuz”, deniyor. Kürtler diyor ki; bunların hiç biri doğru değil, hiç biri gerçek değil, bunların hiç biri gerçeği yansıtmıyor. Kürtler diyor ki; vergi veriyoruz, askere gidiyoruz, Kurtuluş savaşında birlikte savaştık, Çanakkale’de birlikte öldük. Bu ülkenin büyük ve güçlü olmasında büyük katkımız var. Ama dilimiz yasak, eşit değiliz, bize adil davranılmıyor. Özgür değiliz, kendimizi yönetmek istiyoruz izin verilmiyor. Üstüne üstlük öldürülüyoruz. Şehirlerimiz kuşatılıyor, Kadınlarımız, çocuklarımız, yaşlılarımız öldürülüyor. Cenazelerimiz yerde, kaldırmamıza izin verilmiyor. Göçe zorlanıyoruz, evimiz yıkılıyor, hiçbir şey yapamıyoruz. “Yapmayın bu yanlıştır” diye feryat ettiğimizde, terörist oluyoruz. Bu mu adalet, bu mu kardeşlik, bu mu eşitlik, bu mu birlik? bilen bir vicdan sahibi biri varsa beri gelsin… Kürtler diyor ki; Kürtler Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı oluyor deniyor, yalan, büyük yalan, hiç bir Kürt, Kürt olarak Bakan, Başbakan olmaz, olamaz. Bırakın bunları, daha aşağı kademede bile olamaz. “Ben Kürdüm” dese derhal “Kürtçülük yapıyor” diye hakkında soruşturma açılır. Sürülür, atılır, hapsedilir, olmadı, öldürülür.. Binlerce, yüzbinlerce, örnek var böyle.. Evet, Kürtler her şey olabiliyor. Ama Kürtler, Kürt olamıyor, Kürtler, Kürt olarak bir şey olamıyor. Artık bu adaletsizlikten vazgeçilmeli, bu paranoya terkedilmeli.


DEVLETİN KÜRT SORUNU İLE İLGİLİ SON YILLARDA Kİ ADIMLARINI NASIL DEĞERLEN DİRİYORSUNUZ? 1991 yılı Aralık ayında, dönemin Baş¬bakanı Süleyman Demirel ve Başbakan yardımcısı Erdal İnönü, Olağanüstü Hal Böl¬gesi’ne yaptıkları ziyarette, “Kürt realitesi¬ni tanıyoruz” dediler. Başbakan Süley¬man Demirel, bu sözü sadece bir defa kul¬landı, ikinci bir defa daha benzer bir açık¬lama yapmadı. Süleyman Demirel daha sonraki yaşamında, örneğin Cumhurbaş¬kanlığı döneminde de bu sözü kullanmadı. Erdal İnönü de… Başbakanın ve Başbakan yardımcısının bu açıklamaları, o zaman basında epeyce konuşulan, değerlendirilen bir konu olmuştu. Fakat bu açıklamala¬rın devamı gelmediği gibi, gerekleri de ya¬pılmadı. 1994–1995 sularında, dönemin başba¬kanı Tansu Çiller, İspanya’ya yaptığı bir ziyaret sırasında, eği¬tim programına (Kürtçe) “seçmeli dersler” konula-bileceğinden söz ettti. Tansu Çiller de bunu bir defa söyledi, ikinci bir defa bir daha böyle bir açıklama yapmadı. Hatta “sözüm yanlış anlaşıldı” diyerek geri adım attı. 1998 yılında, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz, “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” şeklinde bir açıkla¬ma yaptı, Mesut Yılmaz da bunu bir defa söyldi bu açıklamanın devamı bir daha gelmedi. Açıklamanın gerekleri de yerine getirilmedi. Bu açıklama da kamuoyun¬da, özellikle Kürtler arasında epeyce konuşulmuş, değerlendirilmişti. Sonuç, kocaman bir sıfırdı. 2005 yılı Ağustos ayı ortalarında, Baş¬bakan Recep Tayip Erdoğan, Diyarbakır’a gitti ve burada “Kürt sorunu vardır” şeklinde bir açıklama yaptı. Devletin de hatası olduğunu, demokratik düzen içinde, bu sorunun üstesinden gele¬ceklerini söyledi. Halkta büyük umut uyandıran bu konuşma da sadece bir defa yapıldı. Benzer açıklamaların deva¬mı gelmediği gibi, bu açıklamanın gerekleri de yapılmadı. 2006 yılında doğru Yol Partisi Genel başkanı Mehmet Ağar da PKK’yı kastederek “dağda silahla dolaşacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar” dedi. Ağar’ın açıklamalarının ve tutu¬munun bir farkı vardır. Ağar bu açıklamalarını defalarca yaptı, bunu Türkiye’nin çeşit¬li illerinde tekrarladı. 2005 Yılında Erdoğan Diyarbakır Meydanında “ Kürt sorunu var, her kes gibi benim sorunumdur. Bu sorun silahla değil, siyasetle çözülür. Biz bu sorunu daha

fazla demokrasi daha fazla hukukla çözeceğiz” dedi. Şimdi tam tersi bir süreç işletiyor. Kürt sorunu yok, müzakere yok diyor. Silahla kökünü kazıyacağız, yok edeceğiz, diyor. Bu olabilir mi, mümkün mü? Çünkü yıllarca deneneni yeniden başka amaçları gerçekleştirmek için tekrar yürürlüğe koyuyorsa o zaman mesele bu işi çözmek, bitirmek değil amaç başkadır. İşte bu istikrarsızlık, oy hesapları, parti hesapları, kişisel hesaplar çözüme hep engel oluyor. AK PARTİ İKTİDARI ÜLKEYİ NEREYE GÖTÜRÜYOR? AKP kurulurken, İslam dinarı yerine serbest piyasayı savunacağını söyledi; geçmişte söylediklerinin aksine AB’nın Hristiyan klubü olmadığını dile getirdi ve nihayet Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını, demokrasiyi araç olarak değil amaç olarak savunduklarını söyleyerek hem içerde hem dışarda mütefikler edindiler. Her ne kadar bunlarla birlikte çoğulcu, katılımcı muhafazakâr demokrat olduklarını belirterek büyüseler de zaman zaman yaptıkları toplumun önemli bir kesiminde kuşku ve endişeler yarattı. Bu endişeleri doğru yönlendirip alternatif yaratmak yerine korku ve panikle başvurulan adımlar AKP’yi küçültmek yerine, ona mazlum kimliği kazandırarak daha da büyüttü. 2010 referandumu ve takip aden 2011 seçimlerinde elde ettiği seçim başarıları onu halka daha yaklaştırması gerekirken güç zehirlenmesine uğratarak daha da uzaklaştırdı. Kendinden olanlar ve olmayanlar ayırımını fütürsüzca yapmaya başladı, aslına rücü etti. Daha önce kendini destekleyen müttefiklerinden koptu. Örneğin, Gezide liberallerden; 17-25 Aralıkta Cemaatten, Kobani’de Kürtlerden koptu. Oysa 2002-2007 arasında çoğulculuğu savunduğunu iddia ediyordu, böyle olmadığı anlaşıldı. 2007-2011 arasında, muhafazakâr demokrasiyi, yeni anayasayı, çözüm sürecini savunmuş ve birçok kesimi bunlara inandırmıştı. 2011 seçimlerinden sonra Arap Baharı ile Siyasi İslamcılığa yeniden yöneldi, Neo- Osmanlıcılık hayalleri peşinden koşmaya başladı. Şimdi Ankara’nın göbeğinde bombalar patlıyor, Güneydoğu’da kuşatılmış kentlerden her gün ölüm haberleri geliyor, kanun ve polis devletine geçilmesinin alt yapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Ölümler ve patlamalar arasında ayırımlar başladı, bir duygusal kopuş yaşanıyor.

NEDEN HERŞEY 7 HAZİRAN’DAN SONRA BİRDEN BİRE DEĞİŞTİ? SEÇİMİN İNTİKAMI MI YAŞANANLAR? Seçim çözümü ilerletecek, barışı kökleştircek diye beklerken, savaşı getirdi. Birileri halkın sandıktan çıkan iradesini beğenmedi. Kürtler kendisine oy vermedi diye öfkelendi, Rojavada elde edilen kazanımlara hiddetlendi. Bu yüzden hergün gencecik insanlar ölüyor. Yazık günah değil mi? Üstelik de çözümde yol alınmışken, herkes artık kalıcı barışı beklerken. Birden bire kendimizi bir savaşın içinde bulduk. Birileri çatışmayla, kanla, zülümle iktidar olmak istiyorsa fena halde yanılıyordur. Yok, sayanı “yok” sayarlar Hatırlayın AKP “Kürt sorunu vardır ben çözeceğim” dediğinde Kürtlerden oy almadı mı? Üstelik yıllarca bölgede birinci partiydi. Ne zaman ki Kürdü yok saydı, o zaman Kürtler de AKP’den el çekti. Bu da son derece normal. Seçmen bir siyasi partiyi kendi beklentilerini karşılasın diye destekler, tersini yapsın diye değil. Politika seçmenle siyasi parti arasında bir alışveriş bir uyum ve karşılıklı güvene dayalı bir hesap kitap meselesidir. Eğer AKP Kürtlerden oy almak istiyorsa bunu savaşla, bastırmayla, çatışmayla yapamaz. Geçmişte bunu deneyenlere dönüp baksın yeterli. Hiçbiri bugün yok. Savaşta ısrar eden, güvenlik politikalarında ısrar edenler çözüm getiremedikleri gibi kendileri de giderler. Bu hep böyle işlemiştir. Onun için zararın neresinden dönülürse kardır. PKK elini tetikten çekmeli, devlette operasyonları bırakmalı, barış ve çözüm ortamına geri dönülmelidir. O halde AKP ‘nin seçim hükümeti şunu görmeli. Gidilen bu yol yol değil, bundan vazgeçilmeli. Bu yolun sonunda çözüm yok.. Acı var, ölüm var, gözyaşı var, patır patır düşen yoksul halk çocukları var. Bu iş bombayla, silahla, savaş tezkeresiyle çözülemez. Bu yıllarca denendi. Bir kez daha deneyip düşmanlıkları körüklemeyin, insanaların ölümüne sebep olmayın, aklıselime dönün. Bu görev en başta iktidarda olan AKP olmak üzere, ana muhalefet partisi CHP, HDP ve tüm sivil toplum örgütlerine düşüyor.

VAN VİZYON

77


Lezzetin Adresi

GREEN HOUSE G

reen House Kebap salonu eşsiz lezzetleri ve güler yüzlü personeliyle İstanbul Esenyurt’ta hizmet vermeye başladı. İşletmeciliğini Van’ın önemli seslerinden olan Dengbej Mihemede Serhedi ve Melik Karademir’in yaptığı Green House birbirinden farklı lezzetleri sunuyor. Van kahvaltısı, Van yöresel yemekleri ve lezzetli kebap çeşitleriyle lezzet severlerin damak tadına hitap edecek Green House’un açılışı geçtiğimiz haftalarda yoğun bir katılımla gerçekleşti. Açılış kurdelasını, Van Dernekler Federasyon Başkanı Fevzi Donat, dernek başkanları ve iş adamları birlikte kestiler.

78

VAN VİZYON


Yeşilkent Mahallesi NazımHikmet Bulvarı 2011 Sk. No:12 (Vizyon Koleji Karşısı) Esenyurt / İstanbul T : 0212 854 28 55 - C : 0545 854 28 55 VAN VİZYON

79





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.