berlintürk Kasim / November 2012 #9

Page 1

KASIM / NOVEMBER 2012 | AUSGABE 09

www.berlinturk.de

BERLİN‘İN HABER DERGİSİ

AB Türkiye’ye saldırıyı kınadı Yahudi düşmanlığıyla mücadele

Nare Yeşilyurt İlklerin öncüsü


İÇİNDEKİLER

SICAK SİYASET

04

Merkel, dayanışma fonu önerdi

S A Y F A

09

5 milyon avro daha

18

EKONOMİ

30 ülkede öğretim Anadolu Üniversites

44 A YY FF A A SS A

MECLİS DOSYASI

Nare Yeşilyurt

S A Y F A

S A Y F A

EĞİTİM

40

PORTRE

SICAK SİYASET

Avrupa otomobil pazarı daraldı

S A Y F A

09 13 27 29 57

26

Kolat, başörtü kararından memnun

S A Y F A

DİALOG

48

BERLİN HABER

Gauck‘un Şehitlik Cami ziyareti

KÜLTÜR-SANAT

55

Murat Boz

S A Y F A

Türkiye’nin uçakları denetleme hakkı var

S A Y F A

Lammert: AB genişlemeye sahip değil

S A Y F A

TBB Senatör Czaja`yı ziyaret etti

S A Y F A

42 S A Y F A

Müslüman mezarlığı genişliyor

S A Y F A

TURGUT ALTUĞ Parlamento’da ilk yılım

Seçim tarihi tartışılıyor

S A Y F A

kostenlos / ücretsiz


KÜNYE

GİRİŞ

İmtiyaz Sahibi / Inhaber: Sevim Ercan berlinturk Bundespressekonferenz Raum: 1104 Schiffbauerdamm 40 10117 Berlin Mobil: 0 176 228 505 74 Büro: +49(0) 30 / 537 933 90 E-Mail: ercan@berlinturk.de www.berlinturk.de Steuernummer: 24/279/61277 Yazı kurulu / Redaktion: Yazı İşleri Müdürü: Metin Yılmaz

Hayırlı olsun....

Editör:

Özgür Özata Fotoğraf Editörü / Görsel Yönetmen / Layout:

Mehmet Dedeoğlu Görsel Yönetmen / Layout:

Çağlar Öztürk Marketing:

Özlem Hande Özbek Danışma Kurulu: Tarkan Baran, Dr. Attila Doğan, Eva Herbst, Aras Yüz, Mustafa Öztürk, Burak Işıkdağlıoğlu Mustafa Yeşilyurt, Seyhan Yiğit Kapak / Potre Fotos by Mehmet Dedeoğlu Basım Evi / Druckerei: MOTIV OFFSET DRUCKEREI Prinzessinnenstraße 26 10969 Berlin Baskı / Auflage: 10.000 / Aylık / Monatlich Fotoğraflar / Fotos: Mehmet Dedeoğlu Anadolu Ajansı (AA) Cihan Haber Ajansı 123rf.com, fotolia.de, photodune.net Reklam için: Mobil: 0 176 228 505 74

www.berlinturk.de

www.issuu.de/berlinturk

Almanya cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un Berlin Türk Şehitlik Cami’yi ziyareti anlam ifade ediyor. Gauck, camiye hem hayat arkadaşını götürdü hem de Berlin hükümet eden belediye başkanı Klaus Wowereit’i. Almanya’da yaşayan Müslümanların sayısı bazı kaynaklara göre 5 milyon. Hıristiyanlardan sonra ülkede varlık gösteren ikinci büyük inanç grubu İslamiyet. Almanya Cumhurbaşkanı Gauck ise şehitlikte yaptığı açıklamada, ziyaretinin bir ilk olduğunu söyledi. Berlin Türk Şehitlik’teki cemaatin hoşnut olduğu bu ziyaret cumhurbaşkanının ilk cami ziyareti. Mart 2012’de cumhurbaşkanlık andı içen Gauck, aradan geçen sekiz aylık sürede cami ziyareti için ancak vakit ayırabildi. Bizler, “Buna da Şükür” demeye alıştık. Sonuç itibariyle Chritian Wulff’u “İslam Almanya’ya aittir” açıklaması koltuğundan etti belki de? Bu deneyimi yaşayan Gauck’un benzeri bir yaklaşımdan biraz uzak durması daha mı akılcı bir davranış acaba? Bu tarihi cami ziyaretinden toplam sadece yedi gün sonra, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Berlin’e geliyor. Bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde, Erdoğan’ın ziyaretinin ayrıntıları da netlik kazanmaya başladı. Gauck, Erdoğan’la mutlaka bir araya gelecektir. Gauck, “Caminizi de gezdim” diyebilecek. Öngörüsü güçlü ya da

danışmanları stratejik düşünebilen bir cumhurbaşkanımız var. Başbakan Erdoğan Berlin’de Almanya Başbakanı Angela Merkel’le de görüşecek. Ayrıca Erdoğan, salı günü TC. Berlin Büyükelçiliği’nin yeni binasının açılışını da yapacak. Berlin böylece Almanya tarihinde ilk kez, kendi arsası üzerinde inşaa edilen, insanlarına layık bir büyükelçiliğe de sahip olacak. T.C. Büyükelçiliği hepimize hayırlı olsun. Öte yandan dünyanın en önemli ekonomisine sahip, Avrupa’nın lokomotifi Almanya’nın yoksulluk karnesi şaşırttı. Sosyal adaletin büyük harflerle yazıldığı Almanya’da her beş kişiden birisinin yoksul olması, “gelecek korkusu” yaşanmayan mekan olmaktan çıkartıyor bu toprakları. Yoksulluk oranının yüzde 20’lerde seyrediyor olması, muhalefet partisinin öteden beri savunduğu asgari ücretin tartışılmasını da cazip hale getiriyor. Kaldı ki Türklerin büyük çoğunluğu ne yazık ki bu yoksulluk grafiginde seyredenler arasında bulunuyor. Ne demiş ünlü şair Orhon Murat Arıburnu, “ Umut fakirin ekmeği, ye memet ye”. Ancak bizim umut çıtamız yüksek olmalı ki o ekmekten ağız tadıyla yeme şansımız olsun. Özel konumumuzdan dolayı elbette ki. İstihdama katkı sağlayan işlerin altına imza atmalı mesela. Keza, Berlintürk’ün bu sayısında kendi alanlarında “örnek” olmuş girişimciler ve onların henüz hiç bir yerde yayımlanmamış açıklamaları yer alıyor. Bu ve benzeri biyografiler önümüdeki bir yıllık süreçte daha da önem kazanacak. Zira 2013 Almanya’nın genel seçim yılı. Bir kaç gün önce Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) kurultayında, Almanya CDU/CSU Meclis Grubu Başkanı Volker Kauder Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine değindi. Kauder insan haklarını çiğnendiği, kadın – erkek eşitliğinin olmadığı bir ülkenin AB’ye girmemesi gerektiğine dikkat çekti. Bu konuşma 2013 seçim kampanyasının ayak sesleri. Bu seslere karşı durabilmenin tek çaresi, güçlü olabilmek ve de başarılı işlerin altına imza atabilmek. Hadi hayırlısı...

Sevim Ercan

Tasarruf vakti...

Nükleer enerjiye elveda diyecek Almanya’da enerji tasarrufu konuşulmaya başlandı. Bu inanılması güçte olsa artık bir Almanya gerçeği. Dönüşümlü enerji üretimi, yenilenebilir enerji üretimi ülkenin gündeminde uzun süredir vardı. Vardı ama 2013 yılındaki enerji tüketiminin, vatandaşa mali yük getirmeye başlamasıyla ciddiyet kazanmaya başladı desek yeridir. Bilir kişilerin ve medya organlarının, buzdolabının kapağının uzun süre açık tutulmaması, telefon şarj olduktan sonra fişin prizden hemen çekilmesi gerektiğine dair tavsiyeleri aldı başınıı gidiyor. Bizleri bitap düşüren “uyum” tartışmalarına tasarruf yöntemleri de eklendi. Enerjinin kıymetli olduğu ve enerji tasarrufunun kanıksandığı bir ülke kökenliyiz. Çizgi altı; Almanya’da da enerji tasarruf vakti...

Metin Yılmaz 3


SICAK SİYASET

Merkel’in Atina ziyareti

Merkel’den sonra Atina -Almanya Başbakanı Merkel’in Atina ziyareti, Yunanistan’ın başkentinde siyasi çevreler ve medyada farklı yorumlara neden oldu -Kimi çevreler ziyareti olumlu bulurken, kimileri gerçek tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti

A

lmanya Başbakanı Angela Merkel’in günübirlik Atina ziyareti, Yunanistan’ın başkentinde siyasi çevreler ve medyada farklı yorumlara neden olurken, koalisyon hükümeti ortaklarından da bu konuda çelişkili açıklamalar geldi. Başbakanlığa yakın çevreler, Merkel’in ziyaretiyle, Atina’nın, 31,5 milyar avroluk yardım diliminin onaylanması ve Troyka ile henüz müzakere aşamasında bulunan tasarruf paketinin uygulanma süresinin uzatılması konusunda önemli bir müttefik kazandığı değerlendirmesinde bulundu. Hükümeti destekleyen iki siyasi partiden biri olan PASOK da Merkel’in Atina ziyaretini ülke için son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirirken, Demokratik Sol DİMAR ise Almanya başbakanının ziyaretini genel hatlarıyla olumlu bulmakla birlikte, Merkel’in, “Yunanistan’ın Avro’da kalmasıyla ilgili sadece dilekte bulunmakla yetinmesini’’ derin düşünceyle karşıladığını bildirdi. Yunanistan, Merkel’in Atina ziyaretinin muhasebesini yaparken, devletin işleyebilirliğinin sürdürülmesi açısından büyük ihtiyaç bulunan ancak koşulların yerine getirilmemesi nedeniyle bir türlü serbest bırakılmayan 31,5 milyar avroluk yardım diliminin hangi aşamada bulun-

duğu konusu da daha bir belirginlik kazandı. Atina’da konuya yakın çevreler, geçtiğimiz hafta Lüksemburg’da gerçekleştirilen Avro Grubu toplantısının ardından Atina’ya gelen Merkel’in ziyareti sırasında olumlu yönde mesajlar verdiği ancak aynı zamanda da bu konudaki gerçek tabloyu gözler önüne serdiği değerlendirmesinde bulundu. Uzmanlar, ortaya çıkan son tablonun, Yunanistan’ın büyük ihtiyacı bulunduğu 31,5 milyar avroluk yardımı alması için önünde kısa zamanda yapması gereken çok şeyler bulunduğunu gösterdiği yorumunda bulunuyor. Gerek Avro Grubu toplantısında gerekse Merkel’in Atina temasları sırasında Yunanistan’a, yardım taksitinin ödenmesi için, sadece Troyka heyeti ile anlaşmaya varılmasının yeterli olmayacağını ifade eden uzmanlar, Atina’nın daha önce yerine getirmeyi taahhüt ettiği ancak halen yerine getirmediği 89 kurumsal önlemle ilgili yasal düzenlemeler yapması gerektiği konusunda açık mesaj verildiğini belirtiyorlar. Edinilen bilgilere göre, Atina’nın yapması gereken reformlar arasında devlet memurlarının maaşlarının yüzde 12 oranında azaltılması, devlet hastanelerindeki harcamaların ve tedavi giderlerinin daha çok kısıtlanması, devletin tüm mal varlığının envanteri çıkarılarak Maliye

Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yayımlanması, vergi kanunu basitleştirilerek, vergi kaçakçılığıyla mücadelede daha etkin bir duruma getirilmesi ve vergi kaçakçılığıyla ilgili ihbarda bulunanların etkin bir şekilde korunması gibi konular bulunuyor. Bu durumda, Yunanistan’ın, büyük ihtiyaç duyduğu 31,5 milyar avroluk yardım diliminin serbest bırakılıp bırakılmayacağına kararın verileceği 18 Ekim’de yapılacak AB Zirvesi’ne kadar Troyka ile bir türlü anlaşmaya varılamayan 20132014 için 11,5 milyar avro tutarındaki tasarruf paketini tamamlaması, söz konusu 89 reformla ilgili yasal düzenleme yapması gerekiyor. Almanya Başbakanı Merkel, dün Atina’da yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın, mali krizle mücadelede önemli adımlar atmakla birlikte daha yapacak çok şeyi bulunduğunu, herkesin diğer üye ülkelere karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini bildirmişti.

Merkel, dayanışma fonu önerdi

Almanya Başbakanı Merkel, yeni bir dayanışma fonu kurulmasını önerdi

A

lmanya Başbakanı Angela Merkel, ekonomik kriz içinde bulunan ülkelerdeki belirli projelerin desteklenmesi amacıyla yeni bir dayanışma fonu kurulmasını önerdi. Merkel, Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, yeni bir dayanışma fonunun vadeli projeler için kullanılabileceğini, bu fonun mali işlem vergisinden alınacak gelirlerle oluşturulabileceğini söyledi. Sözkonusu dayanışma fonu için, AB’ye üye ülkelerin bağlayıcı olarak reform anlaşmaları imzalamasını ve bunların ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasını şart koşan Merkel, tüm üye ülkelerin, bir yandan bütçelerini sağlam4

laştırırken diğer yandan ekonomik büyümeyi sağlayamayacağı için bu girişimin gerekli olduğunu vurguladı. Merkel, Avro’nun sadece bir para birimi olmadığını, Avrupa’nın birliğini sembolize ettiğini, bu nedenle Avro krizinin aşılabilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini söyledi. Avrupa’da bankaların denetlenmesi için etkili bir mekanizmanın oluşması gerektiğini de yineleyen Merkel, ancak bunun hızlı bir şekilde gerçekleşebileceğini düşünmenin de yanlış olacağını kaydetti. Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalması gerektiğini de ifade eden Merkel, muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti’ye

(SPD) ve Yeşiller Partisi’ne de bugüne kadar yardım paketlerini destekledikleri için teşekkür etti. SPD tarafından gelecek yıl düzenlenecek genel seçimler için başbakan adayı gösterilen eski Maliye Bakanı Peer Steinbrück de Avro’nun korunması için daha fazla çaba harcanması gerektiğini belirterek, “Avrupa, Almanya’nın geleceğidir ve bu geleceğe yatırım yapmak zorundayız’’ dedi. Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nde kalması için de her türlü çabanın harcanması gerektiğini vurgulayan Steinbrück, Merkel’den, Yunanistan’a daha fazla yardım yapılması gerektiğini açıkça söylemesini istedi.



SICAK SİYASET

Merkel’in ziyareti Atina’yı karıştırdı

Almanya Başbakanı Merkel’in ziyareti Atina’yı karıştırdı -Sintagma Meydanı’ndaki protesto gösterileri sırasında bazı gruplar polisle çatıştı -Olaylarda 100’e yakın kişi gözaltına alındı -Olaylarda 100’e yakın kişi gözaltına alındı

Y

unanistan’da, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ziyareti protesto gösterilerine sahne oldu. Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) ve Yunanistan Kamu Çalışanları Federasyonu (ADEDY) ile Yunanistan Komünist Partisi KKE’ye bağlı Mücadeleci İşçi Kolları’nın (PAME) çağrısıyla Yunan hükümetinin AB ve IMF direktifiyle aldığı kemer sıkma politikalarına tepkili onbinlerce kişi, Merkel’in ziyaretini protesto etti. Merkel’in Başbakan Samaras’la görüşmesi sırasında Sintagma Meydanı’ndaki gösterilere katılan bir grubun saldırısı ve parlamento yanındaki başbakanlığa giden yola koyulan barikatı aşmaya çalışmasının ardından polis ve protestocular arasında çatışma çıktı. Taş, sopa ve motolofkokteylleriyle saldıran eylemcilere polis ses ve gaz bombalarıın yanı sıra göz yaşartıcı gazla karşılık verdi. Sintagma Meydanı nefes alınamayacak duruma gelirken, sendika üyelerinin çoğu alanı terk etmek zorunda kaldı. Yüzlerini kapatan protestocular, meydanda Grande Bretagne Oteli ile Vasilissis Sophia’s Caddesi’ni koruyan polise taş ve odun parçalarıyla saldırdı. Gösteriyi ses ve gaz bombalarıyla dağıtan

polis, protestocuları ara caddelere kadar kovaladı. Meydana çıkan caddelerde devam eden olaylarda yüze yakın kişi gözaltına alındı. Yaralılara müdahale edilebilmesi için bölgeye ambulansların sevk edildiği olaylarda, polislerin arasından çıplak geçen bir protestocu dikkati çekti.

-Nazi bayrağı yakıldı-

Sabah saatlerinde de göstericilerin doldurduğu Sintagma Meydanı’na alkışlar eşliğinde askeri bir araçla gelen Nazi kıyafetli bir grup gösterici, parlamento önünde Nazi bayrakları yaktı. Göstericilerin daha sonra elllerindeki bayraklarla barikatı aşmak istemesi üzerine polis gaz kullanarak müdahale etti. Muhalefetteki Bağımsız Yunanlar Partisi’nin lideri Panos Kammenos ve beraberindekiler de Almanya’nın Atina Büyükelçiliği’ne Merkel’in ziyaretini protesto ettiklerine dair bildiri astı. Bu arada, Almanya Sol Parti Die Linke’nin başkanı Bernd Riexinger’in de Atina’daki gösterilerde yer aldığı görüldü. Sintagma Meydanı’ndaki Merkel karşıtı gösterilere Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) lideri Aleksis Çipras’la katılan Riexinger, Yunanistan’da uygulanan

kemer sıkma programını eleştiren bir de konuşma yaptı.

-Güvenlik önlemleri had safhadaydı-

Öte yandan, Angela Merkel’in, Atina ziyaretinde, Euro2012’de Almanya-Yunanistan maçındaki ceketini giymesi dikkati çekti. Merkel’in ziyaretinde güvenliği sağlamak üzere şehirde 7 bin kadar polis görev yaptı. Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras ve Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas ile görüşen Merkel’in güvenliğini sağlamak amacıyla Yunan polisi, Atina Havaalanı, havaalanı yolu, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Hilton Oteli ve Almanya’nın Atina Büyükelçiliği önünde güvenlik önlemlerini en üst düzeyde sağladı. Şehirde merkeze çıkan ana caddeler ve belli merkezler trafiğe kapatılırken bir polis helikopteri ise Angela Merkel’in konvoyunu ve göstericilerin hareketlerini havadan izledi. Atina dışından gelenlerle birlikte 40 çevik kuvvet timi parlamento ve çevresini korudu. Yunan polisi önleyici kontroller yaparak, şüpheli kişileri gözaltına aldı. Önlemler kapsamında Sintagma, Panepistimio, Omonia ve Evangelismos metro istasyonları da hizmete kapatıldı.

Merkel macht sich stark

B

undeskanzlerin Angela Merkel hält “Orte des Erinnerns” für sehr wichtig. In ihrem neuen VideoPodcast sagt Merkel, jede Generation müsse sich “immer wieder neu mit der eigenen Geschichte auseinandersetzen”. Dafür müsse es geeignete Orte geben, an denen das möglich sei; Orte, zu man gehen könne, wenn die Zeitzeugen nicht mehr lebten. Ohne Geschichtskenntnis könne man nicht die Zukunft gestalten, erklärt Merkel. Sie plädiert deshalb auch für zeitgemäße Formen der Vermittlung, um junge Leute für Geschichte zu interessieren.

6

Auf die Frage, warum die Errichtung des Denkmals für die Sinti und Roma so lange gedauert habe, antwortet Merkel, bei jedem Denkmal gebe es sehr viele Diskussionen. Auch beim Denkmal für die ermordeten Juden sei eine “sehr, sehr lange Zeit” vergangen. Mit dem neuen Denkmal sei “noch mal ein ganz besonderer Punkt gesetzt”, so Merkel. Sinti und Roma hätten in ihrer Geschichte viel Schreckliches erlebt. Die Bundeskanzlerin plädiert zugleich für zeitgemäße Formen von Aufarbeitung. Es gebe viele Gedenkstätten.

Wichtig sei, dass sie “mit den Maßstäben der Vermittlung mithalten, dass sie also auch moderne Formen der Kommunikation beinhalten”, betont Merkel. “Heute sind es ja junge Menschen gewöhnt, die Dinge ganz anders ufzunehmen, als das vielleicht vor 30 oder 40 Jahren der Fall war.” Gedenkstätten müsse man immer wieder “so auf den Stand der Zeit bringen, dass nachwachsende Generationen auch Interesse für unsere eigene Geschichte entwickeln.” Merkel ruft die Jugendlichen dazu auf, sich auch in der eigenen Stadt an Aufarbeitungsprojekten zu beteiligen.


SICAK SİYASET

Berlin’de 1. Demografi Zirvesi

Berlin’de 1. Demografi Zirvesi düzenlendi -Başbakan Merkel: -”50 yıl sonra nerede olacağımıza bakmamız gerekiyor”

A

lmanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesindeki nüfusun gittikçe yaşlandığına dikkati çekerek, “50 yıl sonra nerede olacağımıza bakmamız gerekiyor” dedi. Başbakan Merkel, Berlin’de düzenlenen 1. Demografi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, ülkede gittikçe yaşlanan nüfusa işaret ederek, bu durum karşısında gerekli önlemlerin alınması durumunda olumsuz gidişatın da olumlu bir gelişmeye dönüştürülebileceğini söyledi. Demografi Zirvesi çerçevesinde kurulan 9 çalışma grubundan gelecevk yılın Mayıs ayına kadar somut teklifler hazırlanacağını belirten Merkel, günümüzde Almanya’da ortalama yaşam süresinin 80’e yükseldiğini, bunun bir yandan çok iyi bir gelişme olduğunu, diğer yandan da toplum içinde değişime gidilmesi zorunluluğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Genç olsun, yaşlı olsun ülkede yaşayan her insanın potansiyelinden faydalanılabileceğini, bunun için sadece hükümetin çabalarının yeterli olmadığını, bireylere ve yerel yönetimlere de bu konuda sorumluluk düştüğünü kaydeden Merkel, eğitimin de yenilik ve yaratıcılıkla gelecekteki refah düzeyinin korunması açısından önemine vurgu yaptı. Ailelerin kendilerine daha fazla zaman ayırabilmesi için de esnekliğin şart olduğunu belirten Merkel, çocuk yuvalarının sayısının 1 Ağustos 2013 tarihine kadar artırılabilmesi için de 580 milyon avro ek harcama yaptıklarını ifade etti. Merkel, ne kadar çaba harcanırsa harcansın, çalışan nüfusun gittikçe azalacağına dikkati çekerek, bu nedenle ülkeye vasıflı yabancıların gelmesinin de çok önemli olduğunu söyledi. Ülke içindeki potansiyelden de faydalanılması gerektiğini, bu nedenle Almanya dışında diploma alan

yabancıların diplomalarının tanınması yönünde karar aldıklarını hatırlatan Merkel, “Ülkemizde yaşayan göçmenlere eşit eğitim imkanları sunamazsak gelecekte daha büyük sorunlar yaşayacağız” dedi.

-Bakan Friedrich’in konuşması-

Demografi Zirvesi’ni düzenleyen Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich de, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, demografik gelişmenin ülkede yaşayan herkesi ilgilendiren bir konu olduğunu belirterek, yaşlanan nüfusa karşı ne gibi önlemler alınabileceğini görüşmek amacıyla 9 çalışma grubunun oluşturulduğunu söyledi. Bu değişimden olumlu yönde faydalanılabileceğini ifade eden Friedrich, ancak bunun için değişime hazır olunması ve ailelerin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Kırsal kesimlerdeki yaşam kalitesinin de artırılması ve insanların potansiyelinden faydalanılması gerektiğini belirten Friedrich, yaşlı insanların bile gönüllü hizmetlerde bulunmasının önemli olduğunu söyledi. Çalışma gruplarından birinin başkanlığını da yapan Friedrich, zirve çerçevesinde düzenlenen bir panelde, kamu alanında da geleceğin yönetiminin şimdiden belirlenmesi gerektiğini kaydetti. Panele çalışma gruplarının başkanlığını yapan Ulaştırma, İnşaat ve Kent Geliştirme Bakanı Peter Ramsauer ile Gıda, Tarım ve Tüketicileri Koruma Bakanı Ilse Aigner, diğer bir panele de Sağlık Bakanı Daniel Bahr ile diğer bir çalışma grubunun başkan yardımcılığını yapan Aşağı Saksonya Eyaleti Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanı Aygul Özkan da katıldı. Bakan Aigner, demografik gelişmenin olumlu hale getirilebilmesi için insanların kırsal kesimlerden neden gittikçe daha fazla ayrılmaya başladığının

da araştırılması gerektiğini belirtirken, Bakan Ramsauer de, tüm çalışmaların gelişmeler gözönünde bulundurularak yapılması gerektiğini söyledi.

-Demografi üzerine araştırma

Alman Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan bir araştırma, Almanya’ya yönelik göçün, gittikçe yaşlanan Alman nüfusundaki olumsuz gelişmeyi yumuşatabileceğini ortaya koymuştu. “Göç ve demografik değişim” adlı araştırmada, Almanya’ya gelen göçmen kökenlilerin yaş ortalamasının Alman toplumunun geneline göre çok daha genç olduğu, bu nedenle yaşlanan nüfusun sorunlarını azaltabileceği belirtilerek, “Göç, demografik değişimi yumuşatabilir” denildi. Göçmenlerin özellikle kırsal kesimlerde belirli mesleklerde boş olan iş yerlerini doldurabileceği, böylece nüfusun yaşlanmasının olumsuz etkilerinin giderilmesine yardımcı olabileceği ifade edilen araştırmada, hesaplamalara göre her yıl Almanya’ya 100 bin göçmen kökenlinin gelmesi durumunda ülkede 2025 yılında yaklaşık 41,3 milyon çalışan bulunacağı, bunun da olumsuz etkilerin giderilmesi için yeterli olacağı kaydedildi. Sorunların ise, Almanya’ya her yıl sabit şekilde bu kadar göçmenin gelmesinin sağlanamaması ve ülkede çalışan göçmen kökenlilerin oranının da Almanlara göre daha düşük olması olduğu belirtilen araştırmada, ülkede çalışan Alman nüfusun oranının yüzde 72,7, göçmen nüfusun ise yüzde 60,5 olduğu bildirildi. Göçmenlerin ülkeye çekilebilmesi için eğitim ve iş alanında cazip teklifler sunulması ve göçmen kuruluşların potansiyelinden de faydalanılması gerektiğine işaret edilen araştırmada, göçmenlerin ülkeye gelebilmesi için de pragmatik çözümler bulunması gerektiği kaydedildi.

“Yunanistan’ı istiyoruz’’

Merkel: -’’Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istiyoruz”

A

lmanya Başbakanı Angela Merkel, Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istediklerini söyledi. Merkel, başkent Berlin’de Panama Cumhurbaşkanı Ricardo Martinelli ile yaptığı görüşmeden sonra, Yunanistan’da kontrol edilemeyen süreçlerin meydana geleceğine inanmadığını belirterek, şimdi önemli olanın, dünya ekonomisini şok edebilecek tutumlardan kaçınılması olduğunu ifade etti. “Yunanistan’ın Avro bölgesinde kalmasını istiyoruz’’ diyen Merkel, bunun için de gelecek haftalarda ve aylarda, yapılması gereken çok önemli işlerin olduğunu kaydetti. Merkel, önemli kararlar öncesinde, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’ndan oluşan troykanın raporunun bekleneceğini tekrarladı. 7


Wachstum sichert Arbeitsplätze “E

uropa ist die Versicherung, dass wir auch in Zukunft in Wohlstand leben können”, betonte Bundeskanzlerin Angela Merkel auf dem Deutschen Arbeitgebertag in Berlin. Sie machte deutlich, dass die Unternehmen in Deutschland die Voraussetzung für Wirtschaftswachstum und sichere Arbeitsplätze seien. Zentral bleibe die Frage: Können wir in Zukunft in Europa in Wohlstand leben. Auch der Rest der Welt entwickle sich dynamisch. Nur als Ganzes könne sich Europa behaupten. “Ich bin optimistisch, dass uns die Lösung der Aufgaben gelingt”, sagte Merkel. Sie sprach sich für eine stärkere wirtschaftspolitische Koordinierung aus. Die Staaten müssten bei der Wettbewerbsfähigkeit zusammenrücken. Bei zu großen Unterschieden sei man gegen Schocks von außen nicht resistent.

Wachstumsimpulse aus Deutschland

Entscheidend sei die Wettbewerbsfähigkeit innerhalb der EU. Dies werde auch ein Thema des bevorstehenden Europäischen Rates sein. Deutschland müsse

SICAK SİYASET

Wachstumsimpulse für den EuroRaum liefern, sagte Merkel. Dies könne insbesondere über eine Steigerung der Binnennachfrage geschehen. Hier seien Lohnsteigerungen richtig. An die Länder appellierte die Kanzlerin, dem Gesetz gegen die Kalte Progression zuzustimmen. “Wer es mit den Arbeitnehmerinnen und Arbeitnehmern in diesem Land gut meint, der muss diesem Gesetzentwurf zustimmen.” Gleichzeitig erteilte Merkel den Forderungen nach einer Anhebung der Lohnstückkosten eine klare Absage: “Das halte ich für einen falschen Ratschlag.” Deutschland würde sonst seine Wettbewerbs- und Exportfähigkeit verlieren.

Altersarmut verhindern

Die Senkung der Beiträge zur Rentenversicherung werde die Binnennachfrage ab 2013 ebenfalls steigern, erklärte die Bundeskanzlerin. Das Rententhema sei in den nächsten Jahren von besonderer Bedeutung. Der Arbeitgeberseite gab sie zu bedenken, dass “Stundenlöhne von unter zehn Euro” bei einem späteren Rentenniveau von deutlich unter 50 Prozent trotz langer Erwerbstätigkeit nur zu

Merkel Schavan’ı destekliyor

A

lmanya Başbakanı Angela Merkel, doktora tezinde intihal yaptığı iddia edilen Eğitim Bakanı Annette Schavan’a sahip çıktı. Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Merkel’in Schavan için ‘mükemmel ve başarılı’ şeklinde söz ettiğini belirterek, Schavan’a güveninin tam olduğunu söyledi. Düsseldorf Üniversite komitesinin kendi planına göre çalıştığını ve Schavan’ın da konuyla ilgili kendini savunma hakkı olduğunu dile getiren Seibert, “Karar açıklanmadan şimdiden yorumda bulunmak yanlış olur.” diye ekledi. Düsseldorf Üniversitesi intihal iddialarından sonra Annette Schavan hakkında incelemede bulunarak tezin bazı bölümlerinde ‘kasıtlı aldatma’ yapıldığını ortaya çıkarmıştı. Üniversitenin bu sonuca varmasından sonra ise Annette Schavan sessizliğini bozarak, “Hakkımda böyle kararlar verilmesini kabul edemem.” dedi. Rheinischen Post gazetesine konuşan Eğitim Bakanı Schavan, “Doktora tezimi yazdığım zamanda hile yapmayı denemedim. Tezimi araştıran komite bana fırsatını verdiği anda iddialara ilişkin savunmada bulunacağım.” dedi. 8

Aynı zamanda üniversiteyi de eleştiren Schavan, üniversite hocalarının elindeki raporundan kendisinden önce basının haberdar olmasını da şaşkınlıkla karşıladığını belirtti. Schavan, 1980 yılında kaleme aldığı doktora tezindeki detaylarını hatırlamadığını belirterek, herhangi bir kaynağı bilerek vermemezlik yapmadığını savundu.

YEŞİLLER: GÜVENİRLİĞİNİ ÇOKTAN KAYBETTİ

Yeşiller Federal Meclis Grup Başkanı Renate Künast ise Schavan’a olan güvenin intihal iddialarından dolayı şüpheye düştüğünü söyledi. “Bilimden sorumlu bir bakan için bilimsel çalışmaların doğruluğu her şeyin üstünde olmalıdır.” şeklinde konuşan Künast, Schavan’ın bakanlık makamı için gerekli güvenirliği kaybettiğini öne sürdü. Sol Parti’nin Araştırma Politikaları Sözcüsü Petra Sitte ise ihtiyatlı davranarak, istifa çağrısı için daha çok erken olduğunu söyledi.

KOMİTE, KARARINI YARIN FAKÜLTEYE SUNACAK

einer Rente mit Grundsicherung führen. Sie schloss sich damit ausdrücklich der Argumentation von Bundesarbeitsministerin Ursula von der Leyen an, die bereits vor Wochen vor einer wachsenden Altersarmut gewarnt hatte. Da das Rentenniveau angesichts des demographischen Wandels auf 43 Prozent absinke, müsse der Staat reagieren, so Merkel.

Keine einheitlichen Lohnuntergrenzen

Einem flächendeckenden Mindestlohn erteilte die Bundeskanzlerin ebenfalls eine Absage. Stattdessen warb sie für eine regional und nach Branchen differenzierte Lohnuntergrenze. Zudem müsse ein Weg gefunden werden, dass jemand nach 45 Jahren Beitragszahlungen nicht mehr bekomme als jemand, der nicht gearbeitet habe. “Das geht politisch nicht. Und deshalb müssen wir das ändern”, betonte Merkel.

Yarın Düsseldorf Üniversitesi’nden üç profesör, iki bilimsel araştırmacı ve bir de öğrenci temsilcisinden oluşan komite toplanacak. Komite daha sonra aldığı kararı fakülte danışma kuruluna sunacak ve kurul Schavan’ın doktora unvanını elinden alınıp alınmamasına karar verecek. Schavan, Düsseldorf Üniversitesi’nde eğitim bilimleri, teoloji ve felsefe bölümünü okumuş ve üniversite eğitimini doktora teziyle noktalamıştı. Schavan, doktora tezi elinden alındığı takdirde FU Berlin’den de fahri profesörlük unvanını ve üniversite diplomasını kaybetmiş olacak ve diplomasız bir eğitim bakanı haline gelecek.

SCHAVAN BUGÜN VE YARIN İSRAİL’DE

Diğer yandan Annette Schavan planladığı resmi temalarını sürdürmeye devam ediyor. Bugün itibariyle İsrail’e gidecek olan Schavan, iki günlük İsrail temaslarından sonra Ürdün’e geçecek. Eğitim Bakanı Schavan’a geçtiğimiz yıl bir İsrail üniversitesinden de fahri doktora unvanı verilmişti.


SICAK SİYASET

İran’a yaptırım artsın

İran’a yaptırımların artırılması çağrısı -Dışişleri Bakanı Westerwelle: -”İran son aylarda hiçbir önemli konuda hareketlenme göstermedi. Bu nedenle yaptırım baskısını artırmalıyız”

A

lmanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, İran’a yönelik yaptırım baskısının artırılması gerektiğini söyledi. Westerwelle, Berlin’de yaptığı açıklamada, İran’a yönelik AB yaptırımlarının artırılması gerektiğini belirterek, “İran son aylarda hiçbir önemli konuda hareketlenme göstermedi. Bu nedenle yaptırım baskısını artırmalıyız” dedi. Yaptırımları artırmanın müzakerelere hazır olunmadığı anlamına gelmemesi gerektiğini de ifade eden Westerwelle, burada gerekli olanın, İran’ın nükleer silahlanmasını önlemeye yönelik somut görüş-

meler yapılması olduğunu kaydetti. Westerwelle, artık siyasi bir çözüme ulaşılması zamanının geldiğini sözlerine ekledi. AB ülkeleri dışişleri bakanları yarın Lüksemburg’da bir araya gelerek İran’a yönelik yaptırımların artırılması konusunu görüşecek.

Türkiye’nin uçakları denetleme hakkı var

Westerwelle: -”Uluslararası hukuka göre Türkiye’nin şüphelendiği uçakları denetleme hakkı var”

A

lmanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Türkiye’nin Suriye’ye silah taşıdığından şüphelendiği uçakları denetleme hakkına sahip olduğunu söyledi. AB dışişleri bakanlarının Lüksemburg’daki toplantısında basına konuşan Westerwelle, Suriye’den atılan top mermilerinin Türkiye’ye düşmesinden büyük endişe duyduğunu belir-

terek, AB’nin bir yandan Ankara’yla dayanışma gösterirken diğer yandan krizin tırmanmaması ve ölçülü tepki yönünde mesajlar vermesinden yana olduklarını kaydetti. Westerwelle, “Türkiye desteğimize sahip. Suriye tarafından atılan top mermilerinin Türk vatandaşlarını öldürmesi kabul edilemez” dedi. “Uluslara-

rası hukuka göre Türkiye’nin, Suriye’ye silah taşıdığından şüphelendiği uçakları denetleme hakkının bulunduğunu” belirten Westerwelle, Türk hava sahasının bu amaçla kullanılmasına hoşgörü gösterilemeyeceğini vurguladı. Westerwelle, “Uçakların nereden geldiği ve hangi ülkeye ait olduğu mesele değil” dedi.

Esenboğa’ya Suriye uçağının indirilmesi

-Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle: -”Bu olay mutlaka tamamen aydınlatılmalıdır”

A

lmanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Esenboğa Havalimanı’na indirilen Suriye uçağına ilişkin, “Bu olay mutlaka tamamen aydınlatılmalıdır” dedi. Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, Westerwelle’nin,

önceki gün Moskova-Şam seferini yapan Suriye Havayolları’na ait ticari yolcu uçağının askeri malzeme taşıdığına dair alınan ihbar üzerine Esenboğa Havaalanı’na indirilmesine ilişkin değerlendirmesine yer verildi. Açıklamaya göre, Westerwelle, “Bu olay mutlaka ta-

mamen aydınlatılmalıdır. Kimse yangına körükle gidip varolan gerginliği daha da yükseltmemeli. Özellikle Suriye tarafı retorikle değil, içerik olarak konuya açıklık getirmeye yardımcı olmalıdır” ifadesini kullandı.

5 milyon avro daha

Almanya, Suriyeli sığınmacılara yaptığı insani yardımı 5 milyon avro daha artırma kararı aldı

A

lmanya, Suriyeli sığınmacılara yaptığı insani yardımı 5 milyon avro daha artırma kararı aldı. Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, yardımın ağırlıklı olarak tıbbi malzeme ve kışa hazırlık için gönderilecek battaniye, kıyafet ve soba gibi malzemelerden oluşacağı belirtildi. Kararın, Suriye ve komşu ülke-

lerdeki sığınmacı sayısının gittikçe artması sebebiyle alındığı ifade edilen açıklamada, böylece Almanya’nın Suriyeli sığınmacılara yönelik toplam yardımının 28,3 milyon avroya yükseldiği kaydedildi. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de Suriyeli sığınmacıların sayısının hızla artmasının kendilerini endişeye sevk ettiğini belirterek, yaklaşan

kışın durumu daha da zorlaştıracağına işaret etti. İnsani yardımı artırarak insanların acılarının dindirilmesine katkı sağlamak istediklerini ifade eden Westerwelle, bu nedenle sığınmacıları hiçbir şey düşünmeden kabul eden ülkelere de tüm güçleriyle yardım etmek zorunda olduklarını kaydetti. 9


SICAK SİYASET

Für Deutschland ist Europa nicht eine Politik-Option

D

as hat viel mit der deutschen Geschichte zu tun. Es hat aber immer mehr auch mit einer dramatisch sich verändernden Welt zu tun. In dieser Welt ist Europa eine Kultur- und Schicksalsgemeinschaft. Die Innovation, den Erfindungsreichtum, die freien Märkte, die offenen Handelswege, von denen unser Wohlstand abhängt, werden wir nur gemeinsam sichern können. Den großen Gestaltungsaufgaben unserer Zeit sind wir nur gemeinsam gewachsen. Wer glaubt, das auch künftig allein leisten zu können, erliegt dem Echo vergangener Tage. Allein Indien wird bald dreimal so viele Einwohner haben wie die ganze Europäische Union. Deutschlands Anteil an der Weltbevölkerung hingegen wird schon in wenigen Jahren unter ein Prozent sinken. Wir mögen in Europa als Deutschland relativ groß scheinen. In der Welt sind wir allein relativ klein. Das sieht für Großbritannien, Frankreich oder Finnland nicht anders aus. Die europäische Einigung ist deshalb Fundament und Auftrag deutscher Außenpolitik zugleich. Alle Europäer, nicht nur die in der Eurozone, teilen heute ein überragendes Interesse an einem starken Europa und einem gesunden Euro. Deshalb brauchen wir jetzt ein kluges Krisenmanagement, das an den Wurzeln der Schuldenkrise ansetzt. Mit Fiskalvertrag, dauerhaftem Rettungsschirm und Wach-

10

- Guido Westerwelle -

stumspakt haben wir den richtigen Weg eingeschlagen. Es geht uns nicht um ein simples „mehr Europa“. Es geht um ein notwendiges „besseres Europa“. Dazu gehört auch die konsequente Prüfung des Subsidiaritätsprinzips. Die Welt um uns herum verändert sich in rasantem Tempo. Neue Mächte steigen auf und verlangen nach Mitsprache dort, wo internationale Regeln gesetzt werden. Die Welt wird nicht darauf warten, dass Europa sein Haus in Ordnung bringt. Deshalb dürfen wir unseren Blick nicht nur nach innen richten. Welches Europa brauchen wir, um unseren Werten und unseren Interessen auf der Weltbühne Gehör zu verschaffen? Der nächste Schritt des europäischen Projekts muss mehr außen- und sicherheitspolitische Kohärenz sein. Wir müssen einen umfassenden Ansatz entwickeln, der alle Facetten europäischer Außenpolitik zu einem schlüssigen und schlagkräftigen Ganzen bündelt. Vier Punkte sind dabei entscheidend: Schließlich wird Europa in der Gemeinsamen Sicherheits- und Verteidigungspolitik mehr Verantwortung übernehmen. Unser Bündnispartner, die Vereinigten Staaten von Amerika, sind zu Recht der Auffassung, dass die Zeit gekommen ist, in der Europa selbst stärker für seine

Sicherheit sorgen kann. Das ist nicht nur unsere Aufgabe, das ist auch unser ureigenstes Interesse. Das gilt in unserer östlichen Nachbarschaft und im Südkaukasus. Das gilt auf dem Westbalkan und in Moldawien. Das gilt ausdrücklich auch für die Länder südlich des Mittelmeers. Von Mali aus muss man nur eine Staatsgrenze überqueren, um ans Mittelmeer zu gelangen. Hier liegt eine Stabilisierungsaufgabe in unserer Nachbarschaft, die wir gemeinsam angehen müssen. Deshalb müssen wir die Debatte über Europas Zukunft zielgerichtet, pragmatisch und ohne ideologische Vorbehalte führen. Alle sind jetzt eingeladen, gemeinsam das Europa der Zukunft zu bauen. Und alle sind willkommen, ihre Ideen einzubringen. Sollte aber der eine oder andere zunächst nicht mitgehen können oder wollen, dann darf und wird das die anderen nicht davon abhalten voranzugehen. Das galt für die Reisefreiheit im Schengenraum. Das galt für die gemeinsame Währung. Das gilt auch für die Gemeinsame Außen- und Sicherheitspolitik. Dafür sind diese Gestaltungsaufgaben zu fundamental wichtig für eine starke, handlungsfähige Europäische Union. Für uns Deutsche gibt es eine gute Zukunft nur im geeinten Europa. Dieses Europa brauchen wir in der Globalisierung mehr denn je.


SICAK SİYASET

Unterstützung der syrischen Flüchtlinge

Friedrich: Unterstützung der syrischen Flüchtlinge vor Ort hat Vorrang

B

undesinnenminister Hans-Peter Friedrich hat den Hohen Flüchtlingskommissar der Vereinten Nationen Antonió Guterres zu politischen Gesprächen empfangen. Es bestand dabei Einigkeit, dass derzeit nach wie vor die Unterstützung der Flüchtlinge vor Ort vorrangig ist. Eine Aufnahme von Flüchtlingen aus der Krisenregion sei daher, außer bei humanitären Einzelfällen, nicht vorgesehen. Friedrich und Guterres betonten aber, dass bei einer Verschärfung der Lage vor Ort es zu einer Neubewertung kommen könne. Guterres dankte dem Minister vor allem für die bereits schon erfolgte Unterstützung der Flüchtlinge in den Anrainerstaaten von Syrien. „Es ist beachtlich, was das THW im Flüchtlingslager al Za’atari im jordanisch-syrischen Grenzgebiet leistet“, sagte der Hohe Flüchtlingskommissar der Vereinen Nationen Antonió Guterres heute im Gespräch mit Bundesinnenminister Hans-Peter Friedrich in Berlin. Am Rande des Treffens im Bundesinnenministerium wurde eine Kooperationsvereinbarung zwischen dem UNHCR und dem THW unterzeichnet. Mit der heute unterzeichneten Kooperationsvereinbarung soll die bisherige gute Zusammenarbeit bekräftigt werden. Zukünftig ist es möglich, technische Expertinnen und Experten sowie THWUnterstützungsmodule noch schneller auf den Weg zu bringen, um beispielsweise Basislager in Flüchtlingscamps aufzubauen, Flüchtlinge mit Wasser zu versorgen und

IT-Infrastruktur einzurichten. „Dadurch setzt Deutschland mit dem THW ein Zeichen für den Flüchtlingsschutz“, sagte Friedrich. Die Schulung von UNHCR-Angehörigen im Notfallmanagement ist ebenfalls Bestandteil der Kooperation. Während seines Besuches in den Nachbarländern Syriens hatte Guterres Anfang September in Jordanien Station gemacht und das Flüchtlingslager al Za’atari besucht. „Ich habe die Installationen, die mit Hilfe des THW gebaut wurden, gesehen und war beeindruckt, in welcher Geschwindigkeit und Qualität die Wasserversorgung und sanitäre Anlagen buchstäblich aus dem Boden gestampft wurden“, berichtete der Hohe Flüchtlingskommissar dem Bundesinnenminister. „Die Bundesregierung stellt der internationalen Hilfe gerne das THW als Partner an die Seite, denn wir wissen, dass auf das THW immer Verlass ist“, entgegnete Bundesinnenminister Friedrich. Seit 1990 unterstützt das THW weltweit das Flüchtlingshilfswerk der Vereinten Nationen (UNHCR) und stellt regelmäßig technische und logistische Hilfe sowie Material und Personal zur Verfügung. Das THW ist die Einsatzorganisation der Bundesrepublik Deutschland im Bevölkerungsschutz und wird „zu 99 Prozent“ von ehrenamtlichen Kräften getragen. Mit technischem Fachwissen und Spezialgerät

ist das THW wichtiger Partner für Feuerwehr, Polizei und andere Hilfsorganisationen in Deutschland, Europa und weltweit. Das THW ist Teil des deutschen Beitrags im Europäischen Gemeinschaftsverfahren und leistet im internationalen Bereich technisch-humanitäre Hilfe. In den vergangenen sechs Jahrzehnten war das THW weltweit in mehr als 130 Ländern bei humanitärer Soforthilfe, Projekten und Hilfsgütertransporten im Einsatz. In der jordanischen Hauptstadt Amman hilft das THW bereits seit April der Deutschen Botschaft bei der Bewertung der humanitären Lage. Nach den anwachsenden Flüchtlingsströmen wurde das THW im Juli auf Ersuchen des Auswärtigen Amtes vom Bundesinnenministerium beauftragt, in Zusammenarbeit mit dem UNHCR, jordanischen Behörden und Hilfsorganisationen den Aufbau des Flüchtlingscamps Za’atari zu unterstützen. THW-Teams kümmern sich im jordanisch-syrischen Grenzgebiet um den Ausbau des Camps und versorgen mittlerweile mehr als 30.000 syrische Flüchtlinge mit Trinkwasser.

Yahudi düşmanlığıyla mücadele

Almanya İçişleri Bakanı Friedrich: “Yahudi düşmanlığına karşı mücadele edilmeli”

A

lmanya İçişleri Bakanı HansPeter Friedrich, Yahudi düşmanlığına karşı yoğun şekilde mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Friedrich, Federal Meclis’te, hükümetin Ocak ayında açıklanan Yahudi düşmanlığına ilişkin raporuyla ilgili olarak düzenlenen oturumda, Yahudi düşmanlığına karşı mücadelede vatandaşların bilgilendirilmesi gerektiğini belirterek, “Hangi maskeyle gelirse gelsin, Yahudi düşmanlığına karşı mücadele edilmeli” şeklinde konuştu. Rapora göre Yahudi düşmanlığının Alman toplumunun orta kesimlerinde bile olduğuna dikkat çeken Friedrich, Yahudi

düşmanlığına karşı mücadelede, Yahudi düşmanı insanların gerekçelerinin yalan ve yanlış olduğunu ortaya çıkartarak vatandaşları aydınlatacak insanlara ihtiyaçları olduğunu kaydetti. Muhalefet partileri ise hükümeti, sözkonusu raporu çok geç tartışmaya açmakla eleştirdi. sonuçlar ortaya çıkardığını belirterek, rapora gerekli önemin verilmesi gerektiğini söyledi. Din nedeniyle insanların ayrımcılığa uğramasına karşı sürekli mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Thierse, bugüne kadar sadece kısa süreli önlemlerin alındığını kaydetti. Federal Meclis

Yeşiller Partisi Grubu Genel Sekreteri Volker Beck de, hükümeti bu konuda yeteri kadar önlem almamakla eleştirerek, bazı yerel yönetimlerin de Yahudi düşmanlığına karşı mücadeleyi daha ciddiye alması gerektiğini ifade etti. Sünnet konusunda yapılan tartışmaların da Yahudi düşmanlığını körüklediğini savunan Beck, Almanya’da eski ön yargıların yeniden canlandığını sözlerine ekledi. Alman hükümeti tarafından yapılan ve Ocak ayında açıklanan raporda, Yahudi düşmanlığının Alman toplumunun orta kesiminde de bulunduğu ve halkın yaklaşık yüzde 20’sinin Yahudi düşmanı görüşlere sahip olduğu bildirilmişti. 11


SICAK SİYASET

Europäischer Datenschutzreform

„Bundesinnenminister Friedrich fordert Verbesserungen bei Europäischer Datenschutzreform.“

Z

um Auftakt einer zweitägigen Internationalen Datenschutzkonferenz in Berlin sprach sich Bundesinnenminister Dr. Hans-Peter Friedrich für eine weitere Europäisierung des Datenschutzrechts im Bereich der Wirtschaft aus. „Ein Wirtschaftsraum mit über 500 Millionen Verbrauchern braucht gemeinsame Standards für den Datenschutz. Im Zeitalter des Internets und der Cloud macht das informationelle Selbstbestimmungsrecht nicht an den Ländergrenzen Halt“, erklärte der Bundesinnenminister vor rund 250 Experten aus Wissenschaft, Wirtschaft, EU-Mitgliedstaaten und Datenschutzaufsichtsbehörden. Friedrich forderte strengere Regelungen für Datenverarbeitungen, die eine hohe Relevanz für die Persönlichkeits- und

Freiheitsrechte haben. Inhalt und Grenzen von Profilbildungen müssten zentrale Elemente einer Datenschutz-Grundverordnung sein. Als Beispiel nannte er Suchmaschinen. Die Vorschläge der Kommission böten eine gute Grundlage und müssten gemeinsam mit allen Mitgliedstaaten diskutiert werden. Friedrich plädierte dafür, Verantwortungsbereiche festzulegen und die Nutzer von sozialen Netzwerken nicht mit komplizierten Datenschutzregeln allein zu lassen. „Die Verantwortlichen in der EU und in den Mitgliedstaaten haben hier besondere Schutzpflichten“, betonte der Bundesinnenminister. Friedrich warnte davor, das Datenschutzrecht im Zuge einer Einheitslösung (One-size-fits-all-Modell) auf Sachverhalte zu erstrecken, die gemeinhin nicht als regelungsbedürftig betrachtet werden. „Wir müssen uns auf das

konzentrieren, wo die Gefahren für Persönlichkeitsrechte lauern“. Er plädierte dafür, klare Verantwortungsbereiche festzulegen und insbesondere zwischen Anbietern und Nutzern zu unterscheiden. Zugleich lobte Friedrich den hohen Standard des deutschen Datenschutzes in allen Bereichen der öffentlichen Verwaltung von Bund und Ländern: „Die Bürgerinnen und Bürger können vom Staat zu Recht einen besonders sorgfältigen Umgang mit ihren Daten verlangen. Dabei ist und bleibt Deutschland mit seinen Datenschutzbeauftragten Vorbild.“ Die Konferenz wird am 18. Oktober fortgesetzt. Hauptredner am ersten Tag war der frühere Bundesverfassungsrichter Dieter Grimm, der sich grundlegend mit den verfassungsrechtlichen Vorgaben eines modernen Datenschutzes befasste.

Innovationsdialog

Innovationsdialog: Die internationale Dimension der deutschen Innovationspolitik - am Beispiel Asien

B

undeskanzlerin Angela Merkel, Wirtschaftsminister Philipp Rösler, Forschungsministerin Annette Schavan und Kanzleramtsminister Ronald Pofalla haben sich mit Vertretern aus Wirtschaft und Wissenschaft zur vierten Sitzung des „Innovationsdialogs“ im Kanzleramt getroffen.Im Fokus der Sitzung stand die internationale Dimension der deutschen Innovationspolitik – am Beispiel Asien. Die Entwicklungsdynamik der letzten Jahre in Asien hat die Rahmenbedingungen für Wissenschaft und Wirtschaft in Deutschland entscheidend verändert. Neue Exportchancen und neue Partner, aber auch neue Wettbewerber sind in den Forschungseinrichtungen und Unternehmen Asiens erwachsen. Zahlreiche neue Kooperationen und Kontakte sind mittlerweile zwischen den Akteuren beider Regionen geknüpft worden. Deutschland muss sich insgesamt dieser neuen Herausforderung stellen und die darinliegenden Chancen bestmöglich nutzen. Dazu wurden beim Innovationsdialog Vorschläge diskutiert, die unter

12

anderem fünf verschiedene strategische Handlungsfelder umfassen: Zugang zu wissenschaftlicher Exzellenz in Asien, Zugang zu Fachkräften, Normen und Standards, Patente und Gebrauchsmuster, Finanzierung und Investition. Dabei würdigten die Experten aus Wirtschaft und Wissenschaft bestehende Maßnahmen der Bundesregierung wie Internationalisierungs-Strategie, Normungspolitisches Konzept, Hightech-Strategie, Nationale Plattform Elektromobilität, Fachkräfteoffensive und das neue Willkommensportal „make-it-in-germany.com“. Der Innovationsdialog wird inhaltlich von einer Geschäftsstelle vorbereitet, die bei acatech – Deutsche Akademie der Technikwissenschaften angesiedelt ist. Vertreter von Wirtschaft und Wissenschaft im Innovationsdialog: Prof. Dr. Henning Kagermann, Präsident von acatech – Deutsche Akademie der Technikwissenschaften (Vorsitz)Prof. Dr. Dr. Andreas Barner, Sprecher der Unternehmensleitung der Boehringer Ingelheim Pharma GmbH & Co. KG Dr. Ute Bergner, Unternehmensgründerin und

Geschäftsführerin der VACOM Vakuum Komponenten & Messtechnik GmbH Prof. Dr. Bruno O. Braun, Präsident des Vereins Deutscher Ingenieure Prof. Dr. Hans-Jörg Bullinger, ehemals Präsident der Fraunhofer-Gesellschaft zur Förderung der angewandten Forschung Dr. Jürgen Großmann, ehemals Vorsitzender des Vorstands der RWE AG Prof. Dr. Peter Gruss, Präsident der Max-PlanckGesellschaft Prof. Dr. Jörg Hacker, Präsident der Leopoldina Prof. Dietmar Harhoff, Ph.D., Ludwig-MaximiliansUniversität München, Vorstand des Instituts für Innovationsforschung, Technologiemanagement und Entrepreneurship Prof. Dr. Stephan A. Jansen, Präsident der Zeppelin Universität GmbH Prof. Dr. Renate Köcher, Geschäftsführerin des Instituts für Demoskopie Allensbach Michael Sommer, Bundesvorsitzender des Deutschen Gewerkschaftsbundes Dr. Peter Terhart, Alleinvorstand der S-REFIT AG Dr. Manfred Wittenstein, Vorsitzender des Vorstands der Wittenstein AG Dr. Dieter Zetsche, Vorsitzender des Vorstands der Daimler AG


SICAK SİYASET

AB liderleri top atışlarını kınadı

AB liderleri Suriye’den Türkiye’ye top atışları yapılmasını şiddetle kınadı

AB

devlet ve hükümet başkanları, Suriye’den Türkiye’ye top atışları yapılmasını şiddetle kınadı.Brüksel’de toplanan AB zirvesinin Suriye ile ilgili kararlarında, “AB liderleri Suriye güçlerinin Türk topraklarına top atışlarını şiddetle kınar ve Suriye makamlarına tüm komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tam saygı göstermesi ve tüm taraflara da tırmanmayı önleme çağrısı yapar” denildi. Suriye’de kötüleşen insani durumdan “dehşete düştükleri”ni belirten AB liderleri, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi El-Ahtar elİbrahimi’nin krize siyasi çözüm bulma çabalarına da tam destek verdi. AB kararlarında, Suriyeli muhaliflere “düzen içinde, barışçıl ve kapsayıcı bir geçiş süreci için ortak ilkeler üzerinde uzlaşmaları” çağrısı yapıldı. AB liderleri ayrıca, dışişleri bakanlarının 15 Ekim’de Suriye ve İran’a yönelik aldıkları ilave yaptırımları onayladı.

Lammert: AB genişlemeye sahip değil

Almanya Federal Meclis Başkanı Lammert: -”Yakın gelecek için AB’nin genişleme yeteneğine sahip olduğunu sanmıyorum”

A

lmanya Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, AB’nin yakın bir gelecekte genişleme imkanına sahip olmadığına inandığını söyledi. Lammert, “Welt am Sonntag” gazetesine yaptığı açıklamada, AB’nin sağlamlaştırılması konusunda henüz yapılacak çok iş olduğunu, bu nedenle genişlemeye öncelik verilmemesi gerektiğini savunarak, “Yakın gelecek için AB’nin genişleme yeteneğine sahip olduğunu san-

mıyorum” dedi. Özellikle Hırvatistan’ın şu an üyelik için hazır olmadığını ifade eden Lammert, Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliği konusunda edinilen olumsuz tecrübelerden sonra Hırvatistan’ın üyelik için hazır olduğuna inanmadığını kaydetti. Lammert, Avrupa’nın içindeki entegrasyonun sürdürülmesinin önemli olduğunu, AB üyesi ülkelerle ortak bir bütçe politikasının gerçekleştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Almanlar Türklerle evleniyor

Alman kadınların en fazla evlendiği yabancılar Türkler

A

lmanların en fazla evlendiği yabancıların başında Türklerin geldiği bildirildi. Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, yabancılarla evlenen Almanların sayısı her yıl artıyor ve Alman kadınların evlendiği yabancıların başında Türkler geliyor. Alman kadınların tercihleri arasında daha sonra İngilizler, Amerikalılar, Lübnanlılar, Polonyalılar ve İtalyanlar geliyor. Alman erkekler ise sırasıyla en fazla, Polonyalıları,

Türkleri, Rusları, Taylandlıları ve Ukraynalıları tercih ediyor. Yabancılarla evlenen Almanların sayısının her yıl arttığı ve geçen yılki rakamın 2 bin 701’e ulaştığı, bunun da ülkedeki tüm evliliklerin yüzde 21,5’ini oluşturduğu ifade edildi. Almanya’da geçen yıl birbiriyle evlenen yabancıların sayısının ise 270 olduğu bildirildi.

Büyükelçilik aracına saldırı

Berlin’de Yunanistan Büyükelçiliği aracına saldırı

Y

unanistan’ın Berlin Askeri Ateşesi’nin aracına piknik tüpleri ile saldırı düzenlendi. Yunanistan’ın Berlin Büyükelçiliği’ne ait diplomatik plakalı araca yapılan saldırının, askeri ateşe Themistoklis Gribiris’in rezidansının olduğu binanın garajında park halindeyken gerçekleştiği, saldırı sonrası aracın tahrip olduğu ve kullanılamaz hale geldiği bildirildi. Olay yerinde 3 adet piknik tüpünün bulunduğu belirtildi. Berlin polisi de, Yunanistan Büyükelçiliği’nde bir görevlinin arabasının kundaklandığını doğruladı. 13


SICAK SİYASET

Jahresberichts der EU-Kommission zur Türkei

D

ie EU-Kommission kritisiert zu Recht die Lage der Grund- und Menschenrechte in der Türkei. Die Regierung Erdogan muss dringend zurückfinden zu ihrem vor den Beitrittsverhandlungen angekündigten Weg der Reformen und der Modernisierung. Es ist inakzeptabel, dass türkische Gerichte die Gesetze zunehmend missbrauchen, um die Meinungs- und Pressefreiheit zu beschränken. Im Besonderen gehören die Anti-Terrorgesetzte, die diese Justizwillkür bedienen, dringend auf den Prüfstand. Beitrittsverhandlungen sind aber keine Einbahnstraße. Auch die Europäische Union muss die Verhandlungen wieder mit vollem Ernst betreiben. Gerade Bundeskanzlerin Merkel ist in der Pflicht. Denn sie hat sich stets hinter dem ab-

surden Vorschlag einer so genannten privilegierten Partnerschaft ihrer Partei versteckt und maßgeblich dazu beigetragen, die Verhandlungen zum Erliegen zu bringen. Die Europäische Union würde von einem Beitritt der Türkei mindestens genauso profitieren wie umgekehrt. Die aktuellen Herausforderungen der Eurokrise, die Spannungen im Nahen Osten und der Syrien-Konflikt zeigen einmal mehr, dass eine wirtschaftlich aufstrebende Türkei mit einer europäisch ausgerichteten Außen- und Sicherheitspolitik ein wertvolles Mitglied der Europäischen Union sein kann. Nun gilt es wieder an den Verhandlungstisch zurückzukehren und der Türkei eine faire Chance auf den EU-Beitritt zu geben, denn in der Türkei bildet der Beitrittsprozess nach wie vor den wirksamsten Rah-

men, um die Umsetzung EU-bezogener Reformen zu fördern und das Land auf einer modernen, demokratisch-rechtsstaatlichen Grundlage weiter zu entwickeln. Wir hoffen, dass die türkische Regierung die nötige Kraft und Glaubwürdigkeit aufbringt, wie angekündigt bis zum Jahresende eine neue Verfassung auszuarbeiten. Eine Verfassung, die den Schutz von Minderheiten garantiert und Grundund Menschenrechte nicht nur auf dem Papier schützt. Eine neue demokratische Verfassung könnte ein wichtiges Signal für die Wiederbelebung der Beitrittsverhandlungen sein. Ebenso wichtig ist aber ein klares Bekenntnis zum Beitrittsprozess seitens der EU, das dem weiteren Demokratisierungsprozess in der Türkei wichtige Impulse verleihen würde.“

Die EU muss die Türkei motivieren!

D

er Europaabgeordnete Ismail Ertug kommentiert den veröffentlichten Kommissionsfortschrittsbericht der Türkei. „Viele Fortschritte weist der Bericht nicht auf. Der Reformprozess hat sich im vergleich zu den letzten Jahren verlangsamt“, äußert sich Ertug enttäuscht über den schleppend voranschreiten Reformprozess in der Türkei. „Nur mit einer neuen Verfassung, die die freie Meinungsäußerung und die Grundrechte der Mehrheit und aller Minderheiten in der Türkei unter Schutz stellt, kann die Kurdenfrage, Probleme mit Besitzrechten christlicher Einrichtungen und alawitischer Gebetshäuser oder die Kopftuchdebatte vernünftig adressiert werden“, kritisiert Ertug den schleppend voranschreitenden Verfassungsreformprozess in der Türkei. Ertug weist aber auch daraufhin, dass die Türkei in diesen Tagen mit großen Turbulenzen zu kämpfen hat. Der Bürgerkrieg in Syrien und der wiederaufkeimende PKK-Terrorismus lasen wenig Aufmerksamkeit für EUReformen zu. 700 Menschen kamen im vergangen Jahr durch Terrorangriffe ums Leben und 100 000 syrische Flüchtlinge werden in der Türkei versorgt. Die Kapazitäten sind erschöpft und eine humanitäre Katastrophe droht. Ertug fordert die europäischen Regierungen auf die Türkei zu unterstützen. Ertug zu folge, fällt es Politikern schwer die türkische Bevölkerung für die EU

14

und ihre Reformvorschläge zu begeistern. „Für welche EU denn, fragt man sich. Eine EU, die Millionen Türken niemals betreten werden können, weil sie für die Einreise ein mit vielen Strapazen verbundenes Visum brauchen. Wie sollen sich die Menschen denn für Europa interessieren und begeistern, wenn sie nicht einmal Europa besuchen dürfen? „, fragt der Europaabgeordnete und verweist auf den Glaubwürdigkeitsverlust der EU in der Türkei. ‚Wir haben alle Instrumente in der Hand, um Reformen in der Türkei Die EU muss die Türkei motivieren! Der Europaabgeordnete Ismail Ertug kommentiert den heute veröffentlichten Kommissionsfortschrittsbericht der Türkei. „Viele Fortschritte weist der Bericht nicht auf. Der Reformprozess hat sich im vergleich zu den letzten Jahren verlangsamt“, äußert sich Ertug enttäuscht über den schleppend voranschreiten Reformprozess in der Türkei. „Nur mit einer neuen Verfassung, die die freie Meinungsäußerung und die Grundrechte der Mehrheit und aller Minderheiten in der Türkei unter Schutz stellt, kann die Kurdenfrage, Probleme mit Besitzrechten christlicher Einrichtungen und alewitischer Gebetshäuser oder die Kopftuchdebatte vernünftig adressiert werden“, kritisiert Ertug den schleppend voranschreitenden Verfassungsreformprozess in der Türkei.

Ertug weist aber auch daraufhin, dass die Türkei in diesen Tagen mit großen Turbulenzen zu kämpfen hat. Der Bürgerkrieg in Syrien und der wiederaufkeimende PKK-Terrorismus lasen wenig Aufmerksamkeit für EUReformen zu. 700 Menschen kamen im vergangen Jahr durch Terrorangriffe ums Leben und 100 000 syrische Flüchtlinge werden in der Türkei versorgt. Die Kapazitäten sind erschöpft und eine humanitäre Katastrophe droht. Ertug fordert die europäischen Regierungen auf die Türkei zu unterstützen. Ertug zu folge, fällt es Politikern schwer die türkische Bevölkerung für die EU und ihre Reformvorschläge zu begeistern. „Für welche EU denn, fragt man sich. Eine EU, die Millionen Türken niemals betreten werden können, weil sie für die Einreise ein mit vielen Strapazen verbundenes Visum brauchen. Wie sollen sich die Menschen denn für Europa interessieren und begeistern, wenn sie nicht einmal Europa besuchen dürfen? „, fragt der Europaabgeordnete und verweist auf den Glaubwürdigkeitsverlust der EU in der Türkei. ‚Wir haben alle Instrumente in der Hand, um Reformen in der Türkei. Ismail Ertug Mitglied des Europäischen Parlaments Stv. SPD-Bezirksvorsitzender Mitglied des Landesvorstands


SICAK SİYASET

Dünyadaki ikinci yaşlı nüfusu Almanya, dünyadaki en yaşlı nüfusa sahip ikinci ülke

A

lmanya’nın, Avrupa’daki en yaşlı, dünya çapında da en yaşlı nüfusa sahip ikinci ülke olduğu bildirildi. Federal İstatistik Dairesi Başkanı Roderich Egeler, Berlin’de yaptığı açıklamada, Almanya’nın Avrupa çapında en yaşlı nüfusa sahip, ayrıca 15 yaşın altındaki gençlerin de an az olduğu ülke olduğunu belirterek, 15 yaşın altındaki çocukların oranının genel nüfusun yüzde 13,5’ini oluşturduğunu, dünya çapında bir tek Japonya’da bu yaştaki çocukların oranının yüzde 13,4 olduğunu söyledi. Almanya’da yaşayan 65 yaşın üzerindeki insanların oranının da Avrupa çapında en fazla olduğuna ve bu oranın sadece

Japonya’da daha fazla olduğuna işaret eden Egeler, 1980 yılında ülkede çalışan her 100 insana karşılık sadece 27 kişinin 65 yaşın üzerinde olduğunu, bu sayının 2010 yılında her 100 çalışana karşılık 34’e yükseldiğini ve bu sayının 2030 yılında 53’e yükselmesinin beklendiğini kaydetti. Egeler, Almanya’daki doğum oranının da 50 yıl öncesine göre neredeyse yarı yarıya azaldığına işaret ederek, 1964 yılında ülkede 1,4 milyon çocuk doğarken, bu sayının 2011 yılında 663 bin olduğunu belirtti. Doğumların yaklaşık 40 yıldan beri nüfusu dengelemek için yeterli olmadığını ifade eden Egeler, bu

250 bin kişi evsiz

dengenin kurulabilmesi için ülkedeki her kadının ortalama 2,1 çocuk doğurması gerektiğini, şu anda bu ortalama sayının 1,4 olduğunu söyledi. Göçün toplumdaki yaşlanmayı yavaşlatabileceğini, ancak tümüyle durdurmaya yeterli olmayacağını da belirten Egeler, geçen yıl olduğu gibi yaklaşık 300 bin göçmenin ülkeye gelerek kalmasının bile bu olumsuz gidişatı durdurmak için yeterli olmadığını kaydetti. Egeler, toplumun gittikçe yaşlanmasının, bakım personelinin yetersizliği nedeniyle yaşlı insanların bakımı gibi bazı çok büyük sorunları da beraberinde getirdiğine dikkati çekti.

Ülkede yaklaşık 250 bin kişinin evsiz olduğu bildirildi

“E

vsizlere Yardım” adlı Protestan kuruluşun başkanı Jens Rannenberg, Nürnberg’de düzenlenen bir toplantıda, ülke çapında yaklaşık 250 bin evsiz kişinin bulunduğunu belirterek, fakirlikten genellikle büyük kentlerdeki gençlerin ya da 50 yaşın üzerindeki yaşlı insanların olumsuz etkilendiğini söyledi.Yoğun yerleşim merkezlerinde gittikçe artan kira ücretlerinin ve maddi imkansızlıkların insanları sefalete sürüklediğini ifade eden Rannenberg, 30 yaşın altındaki evsizlerin genelde yetersiz eğitim aldığını vurguladı.

Yerel yönetimlerin insanların evsiz kalmasını önlemekle yükümlü olduğunu belirten Rannenberg, birçok yerel yönetimi ve belediyeyi de bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmemekle eleştirdi. Söz konusu yardım kuruluşundan yapılan açıklamada da evsizlerin sayısının, 2 yıl üst üste azalmasından sonra bu sene yeniden artmaya başladığı, bu kişilerin çoğu yerde kötü şartlar altında yaşadığı kaydedildi.

Bundesregierung auf Youtube

Ein Jahr Bundesregierung auf Youtube: Regierungssprecher Seibert zieht positives Fazit

G

enau ein Jahr ist der Youtube-Kanal der Bundesregierung jetzt online. 175 Videos, 725.000 Videoaufrufe: Die Bundesregierung nutzt das Portal als zusätzliche Plattform, um über die Regierungspolitik zu informieren. Das Fazit nach einem Jahr sei auf jeden Fall positiv, betont Regierungssprecher Steffen Seibert im „3 Fragen 3 Antworten“-Interview. „Wir wussten dass Youtube nicht per se ein politisches Medium ist. Die meisten sind auf YouTube, um Unterhaltung zu suchen“. Dennoch sei der Kanal von den Usern gut angenommen worden. Wichtiges Anliegen sei der Dialog mit den Nutzerinnen

und Nutzern. „Wir wünschen uns Kommentare, auch wenn sie kritisch sind“, so der Regierungssprecher. Seibert ruft für den Youtube-Kanal der Bundesregierung ausdrücklich zu Ideen, Anregungen und Kritik auf: „Davon können wir was lernen“, so der Regierungssprecher. Neben Videos zu verschiedenen Themen der Regierungsarbeit gibt es die Formate „Die Woche der Kanzlerin“ und das Interviewformat „3 Fragen 3 Antworten“. „Das sind Formate, von denen wir merken, dass sie angenommen werden. Wir wollen sie noch weiter ausbauen“, kündigt Seibert an. 15


SICAK SİYASET

Hilfe für syrische Flüchtlinge

Deutschland erhöht Humanitäre Hilfe für syrische Flüchtlinge

D

eutschland stellt weitere Mittel in Höhe von 5 Millionen Euro für sterben Hilfe in Syrien und Höh-

hen Flüchtlingskommissar der Vereinten

genüber Den Menschen. “ Mit Den zu-

Nationen Guterres trifft: Die Dramatisch

sätzlichen Geldern erhöht Sich sterben

Steigende Zahl von Flüchtlingen in und

Humanitäre Hilfe der Bundesregierung

um Syrien bereitet UNS allergrößte Sor-

in Syrien und Den Nachbarstaaten auf

ge. IHNEN fehlt es oft am Nötigsten. Der

28,3 millionen Euro.

nahende Winter-WIRD sterben Situation

Die Humanitäre Lage in Syrien und Höh-

Hilfsorganisationen Aber Auch das.

verschlimmern.

le Nachbarländern verschlechtert Sich

Technische Hilfswerk (THW) Arbeiten

Mit Den zusätzlichen Mitteln Wollen

weiter. Allein Uber Das UN-Flüchtlings-

Gemeinsam mit DEM UNHCR Daran

Wir Éinen Beitrag zur Linderung der Not

hilfswerk (UNHCR) Sind in der Region

sterben Flüchtlinge mit warmer Klei-

Leisten.Wir Wann & Höhle Flüchtlingen

bereits mehr bekannt als 340,000 Flücht-

dung, Decken und Öfen zu versorgen.

und Höhle Nachbarländern, sterben SIE

linge Offiziell registriert. Täglich fliehen

Von Dazu erklärte Bundesaußenminister

so selbstlos aufnehmen, nach Kräften

mehr Menschen vor Höhle Kämpfen in

Westerwelle, der heute AUCH Den Ho-

beistehen. DAS IST Unsere Pflicht Ge-

Syrien.

le Nachbarländern Bereit. Ein Schwerpunkt Liegt NEBEN der Medizinischen Versorgung Auf den Vorbereitungen für Den bevorstehenden Winter. Deutsche

16


SICAK SİYASET

Junge Migranten Staatsministerin Maria Böhmer: “Wer heute junge Migranten ausbildet, sichert sich die Fachkräfte von morgen“

S

taatsministerin Maria Böhmer hat eindringlich an die Arbeitgeber appelliert, intensiver als bisher junge Migranten auszubilden. „Der Berufsbildungsbericht 2012 belegt: Betriebe haben zunehmend Probleme, freie Ausbildungsplätze zu besetzen. Durch den demografischen Wandel stehen immer weniger Bewerber zur Verfügung. Deshalb fordere ich die Arbeitgeber dringend auf, verstärkt die Ausbildung von jungen Migranten in den Blick zu nehmen. Ihre Ausbildungssituation hat sich zwar leicht verbessert. Von einer Chancengleichheit kann aber noch lange keine Rede sein. Es ist jetzt höchste Zeit, den demografischen Wandel als Rückenwind anzusehen und die Ausbildung

von Migranten voranzutreiben“, betonte Staatsministerin Böhmer heute anlässlich der Bundestagsdebatte über den Berufsbildungsbericht 2012. Laut Bericht hat sich die Ausbildungssituation von ausländischen Jugendlichen leicht verbessert. Ihre Ausbildungsbeteiligungsquote stieg von 31,4 Prozent im Jahr 2009 auf 33,5 Prozent im Jahr 2010. Sie lag aber nur etwa halb so hoch wie die der deutschen Jugendlichen (65,4 Prozent). „Wer jetzt die Potenziale von Migranten nutzt, sichert sich die Fachkräfte für die Zukunft seines Unternehmens! Die Ausbildung von Migranten ist ein mehrfacher Gewinn: Sie stehen für die wachsende Vielfalt in unserem Land und können als Brückenbauer besonders gut neue Kundenkreise ansprechen. Zudem ist es angesichts des internationalen Wettbewerbs für Arbeitgeber von großem Vorteil, dass Migranten häufig in mehreren Sprachen zu Hause sind. Migranten auszubilden heißt, in die eigene Zukunft zu investieren. Und gleichzeitig den Migranten selbst eine erfolgreiche Perspektive in unserem Land zu bieten“, erklärte Böhmer. „Für den Zusammenhalt und die Zukunftsfähigkeit unseres Landes ist es entscheidend, junge Migranten beim

Übergang von der Schule in den Beruf mit ganzer Kraft zu unterstützen. Politik und Wirtschaft ziehen hierbei an einem Strang. Im Nationalen Ausbildungspakt ist die Förderung von Migranten seit 2010 wichtiger Schwerpunkt. Als Mitglied des Ausbildungspaktes führe ich jährliche Ausbildungs- und Elternkonferenzen durch. Dabei stehen der intensive Austausch und die Bildung von Netzwerken am Übergang von der Schule in den Beruf im Mittelpunkt. Die Weichen für eine größere Chancengleichheit von Migranten auf dem Ausbildungsmarkt sind gestellt“, erklärte Böhmer. „Jetzt gilt es, die Anstrengungen gemeinsam zu verstärken. Notwendig ist beispielsweise eine intensive und frühe Berufsorientierung in den Schulen. Eine entscheidende Rolle kommt auch den Eltern zu. Sie sind wichtige Vorbilder und Ratgeber für ihre Kinder. Für die Verantwortlichen in Schulen und bei der Berufsberatung gilt es, die Eltern intensiv einzubeziehen. Zudem müssen die Eltern in die Lage versetzt werden, ihre Kinder auf ihrem Bildungsweg zu unterstützen, damit die Voraussetzungen für einen erfolgreichen Einstieg ins Berufsleben erfüllt werden. Die Eltern sollen wissen: Das deutsche Ausbildungssystem bietet ihren Kindern hervorragende Aufstiegschancen für die Zukunft“, betonte die Integrationsbeauftragte der Bundesregierung.

Demografi stratejisi

Göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Böhmer: -”Demografi stratejisi, eğitimli yabancı iş gücünün entegrasyonunu daha fazla göz önünde bulundurmalı”

A

lman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, hükümetin belirlemek istediği demografi stratejisinin, eğitimli yabancı insanların Almanya’ya entegrasyonunu daha yoğun şekilde gözönünde bulundurması gerektiğini belirtti. Böhmer, Berlin’de düzenlenen Demografi Zirvesi ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, Alman nüfusu gittikçe yaşlanırken ülkedeki göçmen kökenli insanların sayısının arttığına ve daha şimdiden her 5 kişiden birinin göçmen kö-

kenli bir aileden geldiğine işaret ederek, “Demografi stratejisi, eğitimli yabancı iş gücünün entegrasyonunu daha fazla göz önünde bulundurmalı” görüşüne yer verdi. Almanya’nın geleceği için yerli insanların yanı sıra göçmenlerin potansiyelinden de yoğun şekilde istifade edilmesi gerektiğini ifade eden Böhmer, eğitimli insanların yetersizliği sebebiyle şirketlerdeki birçok yerin doldurulamadığına dikkati çekti. Bu nedenle Almanya’nın, eğitimli yabancı insanlar için daha ca-

zip hale getirilmesinin çok büyük öneme sahip olduğunu belirten Böhmer, bu bağlamda eğitimli yabancıların Alman toplumuna entegrasyonunun çok önemli olduğunu ve bu konuda kendilerine yardımcı olunması gerektiğini kaydetti. Böhmer, göçmenlerin toplumda gittikçe daha yoğun şekilde zenginlik olarak görülmeye başlandığını, bu bilinçle hareket etmeye devam etmesi durumunda Almanya’nın demografik sorunları iyi bir şekilde aşacağını ifade etti. 17


Nare YeĹ&#x;ilyurt


PORTRE


S

ayın Nare Yeşilyurt, şu an Evde Hasta Bakım Servisi Deta- Med’in merkezindeyiz. Siz kurdunuz. Berlin tanıyor, Almanya tanıyor, neredeyse tüm dünya tanıyor. Ancak siz yeni bir proje daha geliştirdiniz. Bu Almanya’da ve Berlin’de bir ilk. Böylece bir ilke daha imza atıyorsunuz. Ayrıntıları sizden alalım. Bu nasıl bir proje?

Bu bilge ve bilgenin çiftliği olacak. Berlin’de 18 bin metrekare arsa aldım. Bu arsanın üzerine bir çiftlik yapmak istiyorum. Yaşlı insanların yaşayacağı bir çiftlik. Burada 65 yaş üzeri şahıslar doğa ile başbaşa da olabilecekler. Hayvanlar, her türlü sebzenin yetiştiği geniş bahçeler ve sera bu arazide yer alacak. Hedefim yaşlı insanların huzur evlerine tıkanmamaları. Ağaçlar, çiçekler arasında hayallerindeki en iyi hayatı yaşasınlar istiyorum. Benim bu projemde, sakin hayat yaşamak isteyen yaşlı pek olmayacak gibi. Zira, buradaki yaşlılara sorumluluk yüklemek istiyorum. Günümüzde yaşlı insanlar özellikle büyük şehirlerde, doktor ziyaretlerinden hastalık üretmekten ve bunalım geçirmekten başka yapacak iş bulamıyorlar. Daha aktif, canlı ve üretken bir yaşlılık süreci yaşasınlar görüşündeyim. “ Ben nasıl bir yaşlı olmak sitiyorum sorusunu kendime sordum” Ben yaşlandığımda insanlar, benim hayat tecrübemden faydalansınlar isterim. Mesela etrafımda onun hayat tecrübesinden faydalanacağım yaşlılar olsun çok isterdim. Çiftlik fikri bu temelden yola çıkarak doğdu ve gelişti. Berlin büyük bir dünya metropolü. Hız ve kısmen de olsa kent yaşamına mahsus olan gürültü belirleyici öğeler arasıda. Bu ortamda böyle bir projeyi ayakta tutmak yaşatmak mümkün olabilecek mi? Etrafımdaki insanlarla bu konuda istişarede bulunduk. Bu proje bankacılar, yatırımcılar arasında büyük beğeni topladı ve hayranlık uyandırdı. Bu insanlar projede kendilerini buldular. Kendi kendilerine“ Biz de yaşlanacağız ve bu kadar mesleki tecrübeyi nasıl işe yarar hale getireceğiz” sorusunu sorduklarını anlattılar. Günümüzde insanlar bir soruyla karşılaşınca internete giriyor. Sorunun yanıtını alıyor. Ancak empati yok. Oysa, birikim dolu bir insanla konuştuğunuzda birincisi tekrar iletişimin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Diyalog kurmayı unutuyoruz. Onun yerine çok hızlı yaşamayı öğreniyoruz. Bilgelik ve bilgenin köyü sizin çiftliğe verdiğiniz bir isim. Bize tanımlayın bilgenin çiftliğini desek nasıl tanımlarsınız? 18 bin metrekare arsa üzerinde dört adet büyük villa inşaa edilecek. Ortada ufak bir göl, gölün içinde ördekler olacak. Villaların arkasında hayvanların kalacağı ahırlar, sera ve kümesler olacak. Ayrıca çiftliğin etrafı yürüme yolu olacak. Bir başından öbür başına yürüdükleri zaman bir buçuk kilometrelik bir mesafe tutacak. Ayrıca her 50 metrede bir çeşitli spor aletleri olacak. Bu aletlerle kol, ayak ve beden çalışmaları yapılabilecek. Özellikle yaşlılıkta hareketsizlik, eklemlerde kireçlenme başta olmak üzere pek çok hastalığa neden oluyor. Köyde kalacak bu bilge kişileri nasıl seçeceksiniz? 65 yaşında olmaları gerekiyor. Malülen emekli olanlar da bu gruba dahil. Bunlar 40 yaşında da olabilir. Ancak, bütün ömrünü tembellik yaparak geçirenler, başkalarının sırtından yaşayan kişiler gelemeyecek o çiftliğe. Çiftliğe alacağım kişiler çalışkan, bir şeyler öğretmek isteyen insanlar olacak. Bu arada mesleklerinin ne olduğu hiç önemli değil. Terzi olarak çalışmış olabilir, ötekisi üniversitede hoca olmuş olabilir. Başkası 30 yıl temizlik işçiliği yapmış olabilir. Önemli olan bu insanların yaptıkları işten kazandıkları tecrübe. Bize sadece profosörler, üniversiteye giden kişiler lazım değil. Bize çöpçü, temizlikçi, aşçı da lazım. Herkes akademiker olmak zorunda değil. O yüzden bizim çiftliğimize alacağımız şahıslarda aradığımız en önemli kriterlerden birisi hem çalışkan hem de çalışmış olmaları. Bu çiftliğin elbette bir maliyeti var. Bu miktarı sakıncası yok ise öğrenmemiz mümkün mü? Bu çiftlik büyük bir yatırım gerektiriyor. Türkiye’den destekçilerim var. Türkiye’den holding buraya belli bir miktar para yolladı. Bu parayla çiftliğin arsasını aldım. Önümüzdeki dönemlerde hibeden para alacağız.


Ben kendim de bir miktar kredi çekiyorum. Çiftliğin toplam değeri sekiz milyonu geçebilir. Deta- Med’e gelelim. Nare Yeşilyurt ve Deta – Med bu iki isim birbiriyle özdeşleşti ve Berlin sınırlarını aştı. Deta- Med deyince ne düşünmemiz gerekiyor? Hiç kimse yokken biz vardık. 14 yıl önce Almanya’da yaşayan Türklerin bakıma ihtiyacı olduğunu farkettim. Bir taslak hazırladım. Burada kültüre yönelik bakım nedir sorusuna açıklık getirmeye çalıştım. Benden önce hiç bir Allah’ın kulu bunu göremedi. O yüzden Deta- Med için “ Hiç kimse yokken biz vardık” tanımını yapıyoruz. Hala varız ve de önümüzdeki senelerde de var olacağız. Sizi bu denli güvenli kılan ne? Başarılıyız. Şu an Almanya’da en başarılı Türk Bakım Servisi’yiz. Yılın iş kadını seçildim Almanya’da. Bunun yanısıra yaptığım işlerden dolayı Almanya çapında sunucu olarak çağrılıyorum. Konferanslara katılıyorum. “Bir iş yeri nasıl yönetilir” ve “Aileye uygun iş saatleri nasıl uygulanır” bu ve benzeri konularda bilir kişi olarak konferanslarda konuşmalar yapıyorum. Almanya çapında örnek bir iş yeri sahibiyim. O yüzden de yaptığım işten eminim. Aynı zamanda bizde çalışanları eğitiyoruz. Eğitim merkeziyiz. Bunu da Alice Salamon yüksek okulu ile ortak yürütüyoruz. Nare Yeşilyurt kim? Sizi tanıyabilir miyiz? 1967 doğumluyum. 3 yaşında Berlin’e geldim. Burada hemşirelik meslek eğitimini yaptım. Sonra pedegoji okudum. 2 çocuk annesiyim. Benim asıl mesleğim ev kadınlığı. Günde 6 saat çalışıyorum. Alış veriş, çamaşır ve yemek yapmak çok sevdiğim uğraşlar. Berlin Nare Yeşilyurt için ne ifade ediyor? Vazgeçilmeyecek bir şehir. İstanbul ile bire bir tutabileceğim bir yer. Berlin’in dünya metroplü olması sizi ürkütüyor mu yoksa umut mu veriyor? Berlin’de iş dünyasının içinde olmak beni cesaretlendiriyor. Üstelik böyle bir metropolde “Yılın İş Kadını” seçilmek beni gururlandırıyor. Bu kadar Alman ve farklı ülkelerden kadın arasından bu alanda sıyrılmak ve bir Türk kadını olarak birinci olmak müthiş bir şey. Özetle Berlin’de olduğum için gurur duyuyorum. Başta Berlin olmak üzere Almanya ya da Almanya dışında konferanslara katılıyorsunuz. Bu denli yoğun çalışan birisi olarak bu konferanslarda konuşmacı olmayı neden kabul ediyorsunuz? Ben konuşmacı olarak katıldığım ve karşılığında yüklü miktarda ücret aldığım konferanslarda, cinsel tacize uğramış çocuklar için çalışıyorum. Kazandığım paraları doğrudan, cinsel tacize uğramış çocuklar adına, Wildwasser’a yolluyorum. Hedefim sadece para kazanmak olamaz, topluma faydalı olmak istiyorum. Topluma faydam var. 240 kişi çalıştırıyorum. 33 kişiye meslek yaptırıyorum. Ama bu beni tatmin etmiyor. Ayda 3 veya 4 defa, Berlin dışı Almanya dışı konferanslara uzman kişi olarak davet ediliyorum. Aynı zamanda kültür misyonerliği yapıyorum. Kültüre yönelik bakım nedir? Kültüre yönelik evde hasta bakım servisi nedir? Sorularına yanıt veriyorum. Hep ilklere imza atıyorsunuz. Deta- Med; Evde Hasta Bakım Servisi bir ilk. 3. Kuşak Emekliler Çiftliği de bir ilk. Bu denli yaratıcı düşünebilen bir insanın Nare Yeşilyurt’un siyasete atılma gibi bir düşüncesi var mı? İki ayrı ilkimiz daha var. Birisi Türklere yönelik Gündüz Bakım Evi. İkincisi Yoğun Hasta Bakım Evi. Politik çalışmalarım yok. Siyasete girmeyi düşünmüyorum. Bundan böyle kendi çocuklarım büyüyüp evden çıktıktan sonra ki az kaldı, kendimi bakıma muhtaç başka çocuklara adamak istiyorum.




Işık, Ses, Koku ve Renkler iyilestiriyor Berlin-Wedding'te yeni çocuk doktoru muayenehanesi Berlin-Wedding'te AOK Kuzeydoğu Sağlık Merkezi'nde yeni çocuk doktoru muayenehanesi; fonksiyonelliği, modern tasarımı ve eğitici eğlenceyi bir araya getiriyor. AOK Kuzeydoğu Sağlık Merkezi'ndeki bu muayenehane özel bir mekan psikolojisi taslağına göre düzenlenmiştir. Amaca uygun olarak yerleştirilmiş renkler, ışık, koku aromaları, sesler ve uzak bir galaksiden gelen at, küçük hastaların kendilerini her an iyi hissetmelerini ve doktor korkusunu yenmelerini sağlıyor. Yuvarlak hatlı ve yumuşak maddelerden oluşan mobilyalar sadece huzurlu bir ortamı sağlamıyor, aynı zamanda çocukların yaralanma riskini en aza indiriyor. Bu özel muayenehane fonksiyonelliği, konforu ve yenilikçi tasarımı bir arada bulunduruyor. AOK Kuzeydogu sağlik merkezi AOK üyelerine aynı çati altında çesitli branştan oluşan Doktorlardan en kısa zamanda fazla beklemeden muayene olma imkani sağlıyor . Saglık merkezimizde AOK üyelerine 13 çeşitli branştan gelmekte olan Doktorlarımızla verimli hizmetler sunmaktayız. Daha fazla bilgi icin aşağıdaki internet sitemize başvurabilirsiniz. www.CfG-Berlin.de

Centrum für Gesundheit der AOK Nordost • Müllerstraße 143 • 13353 Berlin


BERLİN HABER

TDU veda toplantısı Büyükelçilik görevlerine atanan İskender Okyay ve Mustafa Pulat için veda toplantısı düzenlendi

S

ri Lanka Büyükelçiliği görevine atanan Berlin Büyükelçiliği Müsteşarı İskender Okyay ve Nijerya Büyükelçisi olan Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat için, Berlin-Brandenburg Türk-Alman İşadamları Birliği (TDU) merkezinde bir veda toplantısı düzenlendi. TDU Genel Başkanı Remzi Kaplan ile TDU yetkililerinin hazır bulunduğu toplantıya Okyay ve Pulat’ın yanı sıra Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, eşi Gamze Karslıoğlu ve Sri Lanka’nın Berlin Büyükelçisi Sarrath Kongahage de katıldı. Büyükelçi Karslıoğlu konuşmasında, Berlin Büyükelçiliği’nde görevli 2 arkadaşının büyükelçi olmasından büyük

gurur duyduğunu ve bunun Berlin Büyükelçiliği’ne verilen önemi gösterdiğini söyledi. Okyay ve Pulat da konuşmalarında, kendilerine gösterilen büyük ilgi ve alakadan dolayı Türk iş adamlarına ve kendilerine destek veren herkese teşekkür etti. Büyükelçi Kongahage ise, Türk meslektaşını tanımaktan büyük mutluluk duyduğunu belirterek, kendisini Sri Lanka’da ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağını söyledi. TDU Başkanı Kaplan, Okyay

ve Pulat’a fahri onur belgelerini takdim ederken; Erfurt kentinde düzenlenen Dünya Aşçılar Şampiyonası’nda başka ülkeler adına altın, gümüş ve bronz madalya kazanan aşçılar da, şekerden kitap şeklinde yapılmış bir tatlıyı Büyükelçi Karslıoğlu’na hediye etti.

Berlinli Damla Bingöl birinci “Miss Turkuvaz 2012’’ güzellik yarışmasında Damla Bingöl birinci oldu

A

lmanya’nın en güzel Türk kızı Berlinli Damla Bingöl oldu. Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde üçüncüsü düzenlenen “Miss Turkuvaz 2012’’ güzellik yarışmasında 18 aday arasından matematik yüksek okulunda okuyan 22 yaşındaki Damla Bingöl birinci oldu. Damla, tacını geçen yılın güzeli Berna Keklikler’den aldı. Yarışmaya Marl’dan katılan 24 yaşındaki Arzu Akyüz ikinciliği, Hückelhoven’den katılan

21 yaşındaki Gülcan Polat ise üçüncülüğü elde etti. Yarışmaya Köln’den katılan Betül Ağabeyoğlu ise Miss Continantel ödülüyle taçlandırıldı. Gelecek yıl yapılacak Miss Deutschland yarışmasına katılma hakkı elde eden Damla Bingöl, iki kişilik Dubai tatili de kazandı. Damla, yarışmadan sonra yaptığı açıklamada çok mutlu olduğunu belirterek birinci gelmesinin kendisi için sürpriz olduğunu ifade etti.

Başörtüsü yasağı yasalara aykırı

A

lmanya’da bir mahkeme ilk kez başörtüsü yasağının yasalara aykırı olduğuna karar verdi. Berlin İş Mahkemesi, Mart ayında aldığı ancak yeni açıklanan bir kararda, sadece başörtüsü taktığı için bir diş doktorunun yanında asistan olarak çalışmasına izin verilmeyen bir Müslüman kızın şikayetini haklı buldu. Mahkeme, adı açıklanmayan genç kızın sadece dininden dolayı ayrımcılığa uğradığına ve bunun Eşit Muamele Yasası’na aykırı olduğuna karar verdi. Başörtüsünün herhangi bir kıyafet parçası olmadığı, kişisel inancın bir ifadesi olduğu

belirtilen kararda, inançlı diğer bazı Müslüman kadınların başörtüsü takmamasının da bu gerçeği değiştirmediği ifade edildi. Söz konusu Müslüman kızın, geçen yıl Berlin’deki Spandau semtinde bir diş doktorunun kliniğinde asistan olarak çalışmak istediği, kendisine bu iş için yeterli bilgi birikimine sahip olduğu, ancak başörtüsünü çıkartması gerektiğinin söylendiği bildirildi. Bu öneriyi reddeden kızın şikayet için önce Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu’na (TBB) başvurduğu, daha sonra da ayrımcılığa uğradığı için dava açtığı kaydedildi. 25


BERLİN HABER

Kolat begrüßt Kopftuch-Urteil Senatorin Dilek Kolat begrüßt Kopftuch-Urteil des Berliner Arbeitsgerichts

D

ie Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen hat das Urteil des Berliner Arbeitsgerichts begrüßt, in dem die Ablehnung einer Auszubildenden aufgrund ihres Kopftuchs als rechtswidrig bewertet worden war. Die Senatorin erklärte: „Das Allgemeine Gleichbehandlungsgesetz schützt vor Diskriminierung aufgrund der Religion. Das jetzige Urteil hat Signalwirkung: niemand hat das Recht, eine

Bewerberin allein aufgrund ihres Kopftuchs abzulehnen.“ Das Berliner Arbeitsgericht hatte einer jungen Frau Recht gegeben, die sich um eine Ausbildungsstelle als Zahnarzthelferin beworben hatte. Der Zahnarzt hatte ihre grundsätzliche Qualifikation anerkannt, ihre Einstellung aber davon abhängig gemacht, dass sie ihr Kopftuch ablegt. Dies hatte die Bewerberin abgelehnt und sich nach Beratung durch das Antidiskriminierungsnetzwerk des Türkischen Bundes Berlin-Brandenburg entschlos-

sen, gegen die Zahnarztpraxis zu klagen. Dabei hat sich die Bewerberin auf das 2006 in Kraft getretene Allgemeine Gleichbehandlungsgesetz (AGG) berufen. Die verklagte Zahnarztpraxis hatte nicht geleugnet, die Bewerberin allein aufgrund ihres Kopftuchs abgelehnt zu haben und sich auf ihr Recht auf religiöse Neutralität berufen. Diese Begründung ließ das Gericht nicht gelten. Es machte deutlich, dass es sich beim Ausschluss der Bewerberin um einen Verstoß gegen das AGG gehandelt habe. Die Senatorin weiter: „Ich habe von vielen Fällen gehört, in denen Frauen aufgrund ihres Kopftuchs aus dem Arbeitsmarkt ausgeschlossen werden. Für viele dieser Frauen ist diese Form der Diskriminierung so alltäglich, dass sie sich nicht dagegen wehren. Das Urteil ist ein wichtiges Signal, dass die Diskriminierung von Frauen mit Kopftuch nicht akzeptabel ist. Es trägt hoffentlich dazu bei, dass die betroffenen Frauen ihre Recht vermehrt einfordern. Wir können es uns einfach nicht leisten, gut qualifizierte Bewerberinnen und Bewerber abzulehnen, nur weil sie anders aussehen.“

Kolat, başörtü kararından memnun

Berlin Eyaleti Çalışma, Uyum ve Kadın Bakanı Kolat, başörtü yasağının yasalara aykırı bulunmasını memnuniyetle karşıladı -Kolat: “Hiç kimsenin, bir meslek adayını sadece başörtüsünden dolayı reddetmeye hakkı yok’’

B

erlin Eyaleti Çalışma, Uyum ve Kadın Bakanı Dilek Kolat, Berlin İş Mahkemesi’nin, başörtü yasağını yasalara aykırı bulan kararından memnuniyet duyduğunu açıkladı. Bakan Kolat, tarihi Brandenburg Kapısı’nın önünde düzenlenen bir etkinlikte, Eşit Muamele Yasası’nın vatandaşları, sadece dinlerinden dolayı ayrımcılığa uğramaları karşısında koruduğunu belirterek, “Şimdiki kararın bir sinyal etkisi var. Hiç kimsenin, bir meslek adayını sadece başörtüsünden dolayı reddetmeye hakkı 26

yok’’ dedi. Kadınların, sadece başörtüsü taktıkları için istihdam piyasasına girememelerine ilişkin birçok örneğin bulunduğuna dikkati çeken Kolat, bu kararın başörtülü kadınların ayrımcılığa uğramasının kabul edilemeyeceği yönünde önemli bir sinyal olduğunu ifade etti. Söz konusu mahkeme kararının, kadınların haklarını daha yoğun bir şekilde aramasına vesile olmasını da dileyen Kolat, “Sadece farklı göründükleri için iyi eğitimli meslek adaylarını reddetme

lüksümüz yok’’ diye konuştu. Kolat, Berlin’deki sorunlara ve bazı ırkçı saldırılara da değinerek, bu tür olayların önlenmesi ve şiddetin bir çözüm yolu olmadığının gösterilmesi için çocukların küçük yaşlardan itibaren demokrasi sevgisiyle yetiştirilmesi gerektiğini söyledi. Etkinlikte, Berlin’in dünyaya açık bir kent olduğunun gösterilmesi için daha önce çocuklar tarafından toplanan parmak izlerinin yer aldığı bir tablo, Bakan Kolat’a takdim edildi.


BERLİN HABER

Engström, Eğitim Merkezi’ni ziyaret etti İsveçli bakan Engström, Berlin’deki Kreuzberg Meslek Eğitimi Merkezi’ni ziyaret etti

A

lman istihdam piyasası ve meslek eğitimi hakkında bilgi edinmek amacıyla Berlin’e gelen İsveç İstihdam Piyasası Bakanı Hillevi Engström, Nihat Sorgeç’in sahibi ve yöneticisi olduğu Kreuzberg Eğitimi Merkezi’ni (BWK) ziyaret etti. Sorgeç, İsveçli bakana BWK’yı gezdirerek gençlere yönelik düzenledikleri meslek eğitimi konularında bilgi verdi. Bakan Engström, BWK’nın kozmetik, dikiş ve dil kurslarını inceleyerek gençlerle bir süre sohbet etti. Bakan Engström, incelemelerinden sonra Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, İsveç ile Almanya’nın göç konularında benzer sorunları olduğunu belirterek, ülkesinin de gelecekte

eğitimli yabancılara ihtiyacı olduğunu, en büyük sorunun, ülkesine gelen insanların çoğunun az eğitimli olması olduğunu söyledi. Az eğitimli insanların istihdam piyasasına sokulmasında zorluk çektiklerini, bu nedenle gençlerin meslek eğitimi görmesinin önemli olduğunu ifade eden Engström, BWK’daki kurs sürelerinin uzun olduğunu fark ettiğini, bunun da çok olumlu olduğunu kaydetti. Engström, ülkesinin Avrupa’daki en liberal göç ülkesi olduğunu, bir iş yeri gösteren herkese hemen çalışma ve oturma izni verildiğini, ancak bunun için

dil öğrenilmesinin de önemli olduğunu belirterek, ülkesine gelen herkesin kendisini iyi hissetmesini de arzuladığını sözlerine ekledi. Sorgeç ise İsveçli bakana ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, Almanya’da hala göçmenlere yönelik bir “hoşgeldin kültürü”nün eksikliğinden söz etti. Almanya’nın göçmen kökenli insanların potansiyelinden faydalanma konusunda çok geç kaldığını ifade eden Sorgeç, bu potansiyelden faydalanılması durumunda hem Almanya’nın hem de göçmen kökenli insanların bundan fayda sağlayacağını kaydetti.

Tempelhofer Feld

Tempelhofer Feld ist Nagelprobe für Rot-Schwarz im Umgang mit Bürgerbeteiligung

G

eht es nach Den Grünen, soll das. Tempelhofer Feld Seinen jetzigen Charakter behalten. Im Gegensatz zu Rot-Schwarz lehnen SIE Eine künstliche Parklandschaft und Eine massiven Bebauung ab. Auch Ein Planungsmoratorium Bis zum Abschluss der Bürgerbeteiligung hat der kleine Parteitag beschlossen. Die Grünen wollen Den Charakter vom Tempelhofer Feld Dauerhaft erhalten. Die rot-schwarzen Flugzeuge für Eine künstliche Parklandschaft mit überdimensionierten Baufeldern und teuren

Wohnquartieren lehnen SIE ab. Das hat der kleine Landesparteitag gestern Abend einstimmig beschlossen. “Wir FINDEN Das Feld vor Allem gut, so Wie Es Ist. Berlin braucht Keinen DesignPark mit exklusiven Wohnquartieren “, Sagt Daniel Wesener, Vorsitzender von Bündnis 90/Die Grünen Berlin. Behutsame Veränderungen sollten möglich seins, allerdings erst. Once sterben Berlinerinnen und Berliner endlich Angemessen An den Planungen beteiligt wurden. “Das Tempelhofer Feld Ist Die Nagelprobe Dafür, Wie ernst der Senat

Bürgerbeteiligung Wirklich nimmt. Hier hat Berlin sterben Chance zu zeigen In, dass es in der Stadt Eine echte Beteiligungskultur is also “, Sagt der Landesvorsitzende. Rot-Schwarz dürfe deshalb nicht mit weiteren Masterplänen Vollendete Tatsachen schaffen, erst. müssten sterben Berlinerinnen und Berliner DAS WORT haben. “Bis zum Abschluss des Beteiligungsverfahrens, einschließlich Nachnutzungskonzept für das. denkmalgeschützte Flughafengebäude, Fordern Verdrahtung Ein Planungsmoratorium”, so Wesener.

TBB Senatör Czaja`yı ziyaret etti

B

erlin Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sağlık ve Sosyal İşler Senatörü Mario Czaja ve Sağlık Müsteşarı Emine Demirbüken-Wegner ile bir araya geldi.TBB adına Sözcüleri Ayşe Demir ve İlker Duyan, Genelsekreter Fuat Şengül ve Proje Elemanı Moritz Schelkes katıldı. Berlin‘de Türkiye kökenli sağlık elamanlarının eksikliğine değinen TBB yetkilileri özelikle Türkiyeli psikologların eksikliğinin büyük sorunlara yol açtığını ve randevu alabilmek için 1-2 sene beklemek zorunda kalındığını bildirdiler. Bakan Cza-

ja ve TBB yetkilileri sağlık sektöründeki eğitim imkanlarının Türkiyeli gençlere daha yoğun şekilde tanıtılması gerektiğini vurguladılar.Türkiyeli göçmenlerin sağlık sisteminden daha etkin yararlanması için çalışmalar yapılmasının gerektiğini dile getiren TBB yetkilileri bu konuda daha fazla Türkçe bilgilendirme broşürlerinin hazırlanmasını önerdi. Senatör Czaja yapılan öneriler için teşekkür edip, değinilen konuları dikkate alacağını ve yakından takip edeceğini bildirdi. 27


BERLİN HABER

Çocuk Koruma Hattı Türkçe hizmeti

Berlin’deki Çocuk Koruma Hattı, Türkçe ve Arapça hizmet başlattı

A

lmanya’nın başkenti Berlin’de 2007 yılından beri faaliyette olan Çocuk Koruma Hattı (Hotline Kinderschutz), Türkçe ve Arapça olarak da hizmet vermeye başladı. Yeni hizmetin tanıtımı amacıyla düzenlenen basın toplantısına Berlin Eyaleti Eğitim, Gençlik ve Bilim Bakanı Sandra Scheeres ile Berlin Eyaleti Sağlık ve Sosyal İşler Bakanı Mario Czaja da katıldı. Scheeres, burada yaptığı açıklamada, Berlin’de sorunları olan çocukların daha iyi bir şekilde korunmasını istediklerini, bunun için yetkili makamlar arasındaki çalışmaları da daha iyi koordine etmek

istediklerini belirterek, herkes Almanca konuşamadığı için bu konudaki bir eksikliği gidermek amacıyla ilk aşamada Türkçe ve Arapça hizmetlerine başlanmasını desteklediklerini söyledi.

garanti altına aldıklarını ifade etti. Czaja, girişimi takdir ettiklerini, bu sayede Almanca konuşamayan insanların da çocuklarla ilgili kaygılarını Çocuk Koruma Hattı’na iletebileceğini kaydetti.

Czaja da Berlin’de yaşayan en büyük yabancı topluluğu olduğu için ilk aşamada çocuklara yardım hattının Türkçe ve Arapça olarak yapılmasına karar verdiklerini, Arapça hizmetin pazartesi, Türkçe hizmetinin de çarşamba günleri yerel saat ile 14.00 - 22.00 arasında verileceğini, sponsorlar sayesinde hizmetin finansmanını 31 Mart 2014 tarihine kadar

Bir proje yetkilisi de 2007 yılından beri 5 bin 600 kişinin yaklaşık 8 bin çocuk için Çocuk Koruma Hattı’nı aradığını belirterek, bu yardım hattı konusunda fazla bilgisi olmayan yabancıları da bu hizmetten faydalandırmak istediklerini söyledi. Türkçe hizmetini Hatice Çetin’in vereceği Çocuk Koruma Hattı’nın telefon numarası (0049)-030-610066.

Cumhuriyet Balosu düzenlendi

A

lmanya’nın başkenti Berlin’de, Almanya’daki Türk-Azerbaycan Birliği (TAVD) tarafından Cumhuriyet Balosu düzenlendi. Grand Hotel Esplanade’de düzenlenen baloya Azerbaycan Büyükelçisi Perviz Şahbazov ve Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu eşleriyle, ayrıca Nijerya Büyükelçisi olarak atanan Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat ile Sri Lanka Büyükelçisi olarak atanan Elçi Müsteşar İskender Okyay da katıldı. TAVD Başkanı Hakkı Keskin, balonun açılışında yaptığı konuşmasında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in 1994 yılında TBMM’de yaptığı konuşmasında Türkiye ile Azerbaycan’ın “iki devlet bir millet” olduğunu belirterek, Türkiye’ye yardımlarından dolayı Azerbaycan halkı adına teşekkür ettiğini hatırlattı. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin 21 yıldan beri Ermeni işgali altında bulunduğunu ve Ermenistan’ın bu işgali tüm uyarılara rağmen hala sürdürdüğünü ifade eden Keskin, Ermenistan’ın 1915 olaylarıyla ilgili olarak ortaya attığı iddiaların da, kendi yaptıklarını gizleme çabası olduğunu kaydetti. Keskin, yaşanan olayları ve oynanan bu oyunları bildikleri için Türk ve Azerbaycan halklarını

28

güçlendirmek ve çıkarlarını korumak amacıyla TAVD’ı kurduklarını sözlerine ekledi. Büyükelçi Şahbazov da, Türkiye ile Azerbaycan’ın iki dost ve kardeş ülke olarak stratejik açıdan çok önemli ilişkilere sahip olduklarını belirterek, TAVD’a da faaliyetlerinden dolayı teşekkür etti. Dünyada birbirine bu kadar yakın olan başka iki ülke bilmediğini ifade eden Şahbazov, bu dostluğun ebedi olduğunu ve korunması için de her türlü çabanın harcanması gerektiğini kaydetti.

Dağlık Karabağ bölgesinin işgal altında tutulmasının Azerbaycan’ın en büyük sorunu olduğunu belirten Şahbazov, Türkiye’nin bu konuda da her zaman Azerbaycan’ın yanında olduğunu ve yanında olmaya devam edeceğine inandığını sözlerine ekledi. Büyükelçi Karslıoğlu da, kendi kökeninin Kafkaslardan geldiğini ifade ederek, Azerbaycan’ın, Türkiye için bir ilham kaynağı ve kurduğu ilk Cumhuriyet ile bir örnek teşkil ettiğini söyledi.


BERLİN HABER

Müslüman mezarlığı genişliyor

Berlin’deki Müslüman mezarlığının genişletilmesi için çalışma yapılıyor

B

erlin eyaleti Kent Gelişimi ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı Christian Gaebler, Berlin’deki Müslüman mezarlıklarında yer kalmadığı için yeni yerler bulunması konusunda önemler alınacağını belirtti. Gaebler, Sol Parti Berlin Eyalet Meclisi üyesi Hakan Taş’ın, kentteki mezarlıkta yer kalmamasından dolayı Berlin eyalet hükümetine verdiği soru önergesine

yanıt olarak, hükümetin konuya gerekli ilgi ve önemi gösterdiğini ifade etti. Gerekli önlemlerin alınacağını belirten Gaebler, şehitlik mezarlığı alanının genişletilmesinin planlandığını, bunun yanı sıra kentteki diğer mezarlıklardan yararlanıp yararlanılamayacağı konusunun ilahiyatçılar ve Müslüman kuruluş temsilcileriyle görüşüleceğini kaydetti.

Müslüman mezarlıkları

Müslüman mezarlıkları konusunda olumlu gelişmeler

S

OL PARTİ/DIE LINKE Berlin Parlamentosu milletvekili Hakan Taş Berlin Senatosuna sunduğu bir yazılı soru önergesine olumlu yanıt aldı. Taş önergesinde, Şehitlik Mezarlığında yer kalmamış olması ve Gatow’daki mezarlığın kentten çok uzak olması nedeniyle bu konuda ivedi önlemler alınmasını önermişti. Hakan Taş, Berlin hükümetinin bu konuda ne düşündüğünü sormuştu. Berlin Senatosu adına Kent Gelişimi ve Çevre Senatörlüğü müsteşarı Christian Gaebler bu önergeye ver-

diği 14 Eylül 2012 tarihli yazılı cevapta Berlin Senatosunun konuya gerek ilgi ve önemi verdiğini ve gerekli önlemlerin alınacağını belirtmişti. Müsteşar, bu bağlamda Şehitliğin alanının genişletilmesinin planladığını, ayrıca kentte mevcut diğer mezarlıklardan yararlanılıp yararlanılamayacağı konusunun ilahiyatçılar ve İslami kuruluş temsilcileri ile görüşüleceğini bildirmiştir. Çalışma, Uyum ve Kadın Senatörü Dilek Kolat’da aynı doğrultuda açıklama yapmıştı.

SOL PARTİ/DIE LINKE Berlin Parlamentosu Katılım ve Göçmenler Politikaları Sözcüsü Hakan Taş yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Katılım ve Uyum Yasasının İslami defin olanağı ve hakkı tanıması ile bundan böyle daha çok insan Berlin’de defin edilmek isteyecektir. Bu nedenle müsteşar Gaebler’in yanıtı ve Senatör Kolat’ın açıklamaları sevindiricidir. İnsanlarımızın bu yakıcı sorununun çözümü acilen gerçekleştirilmelidir.”

“Meslekle entegrasyon’’ inisiyatifi

Almanya -Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği tarafından gençlere yönelik “Meslek eğitimiyle entegrasyon’’ inisiyatifi başlatıldı

A

lmanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği tarafından gençlere yönelik “Meslek eğitimiyle entegrasyon’’ inisiyatifi başlatıldı. Türk Evi’nde inisiyatifin tanıtılması amacıyla düzenlenen etkinliğe Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Ernst Burgbacher, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Nazif Garibağaoğlu ve çok sayıda genç katıldı. Burgbacher, burada yaptığı konuşmada, bakanlığının ve Türk Büyükelçiliği’nin birlikte düzenlediği bu inisiyatif ile entegrasyon ve birlikte yaşam konusunda önemli katkı sağlandığını belirtti. Başta meslek eğitimi olmak üzere toplumun her alanında entegrasyon çalışmalarının yapılması gerektiğini ifade eden Burgbacher, Almanya’da 16 milyon göçmen kökenlinin yaşadığına işaret etti.

Burgbacher, Alman meslek eğitimi sisteminin, ülkenin ekonomik başarısının ve gücünün temel taşını oluşturduğunu kaydetti. Alman gençlerin yüzde 64’ünün meslek eğitimi aldığını, yabancı gençler arasında da bu oranın yüzde 31 olduğunu belirten Burgbacher, gençlere meslek eğitimi yapmaları ve kendilerine verilen fırsatları değerlendirmeleri çağrısında bulundu. Göçmenler tarafından kurulan şirketlerin de gençlere meslek eğitimi imkanı vermesini isteyen Burgbacher, Almanya’da kalifiye eleman ihtiyacının da bulunduğuna dikkati çekti. Almanya’da gençlerin meslek eğitimi alabilmesi için yeterli yerin bulunduğunu ifade eden Burgbacher, göçmen gençlerin de kamu alanında kendilerine sunulan meslek eğitimi fırsatlarından yararlanmasını istedi. Şirketlere de göçmen kökenli gençlere meslek eğitimi yapma fırsatı vermeleri yönünde çağrıda bulunan Burgbacher, bunun hem kendi

şirketlerinin geleceği açısından önemli olduğunu, hem de böylelikle sosyal katkı sağlamış olacaklarını kaydetti. Burgbacher, meslek eğitimi yapan gençlerin gelecekte işsiz kalma riskinin daha az olduğunu sözlerine ekledi. Karslıoğlu da topluma uyum sağlamak için meslek eğitimin ve meslek yaşamının büyük önem taşıdığını ifade etti. Meslek eğitimi yapmayan ve mesleği olmayanların başkasının desteğine muhtaç olduğunu belirten Karslıoğlu, mesleğin insana güven ve iyi bir his verdiğini, öz güveni de artırdığını ve topluma katılım sağladığını kaydetti. Şirketlerin bu konuda sorumluluk üstlenmesi gerektiğini belirten Karslıoğlu, Almanya’daki 80 binin üzerindeki Türk girişimcinin kendilerini göstererek, ekonomik krizlerde bile yeni iş olanakları sağladığını ve yüz binlerce kişiyi çalıştırdığını, bunun yanı sıra Türkiye ile Almanya arasında bağ kurarak işbirliğine de ivme kazandırdığını söyledi. 29


Dursun Yiğit

Godd Vakfı, Mütevvelli Heyeti Başkanı


Siyasi uyum gerçekleşsin

S

ayın Dursun Yiğit, öncelikle şunu sormak istiyorum „nerelerdesiniz?“ Ilk özel Türk Televizyon kanalı TD1‘ i devrettikten sonra sizi pek ortalarda görmüyoruz.. 2007 sonunda televizyon kanalını sattıktan sonra medya sektöründeki varlığımızı biraz daha sakin ve stressiz bir şekilde sürdürerek devam ettirmeye basladık. E tabi 20 yıllık deneyiminiz, televizyonculuk hayatınızı silmek isteseniz de mümkün olmadığı için eliniz mahkum devam ettiriyorsunuz. Bunun yanısıra farklı sektörlerde de faaliyet ve yatırımlar yapmaya başladık. Sanırım televizyonda olduğu gibi yine bir ilki gerçeklestirerek Almanya’daki en büyük Türk kökenli güneş enerjisi santrali yatırımcısı olduğumu söyleyebilirim. Neden enerji sektörü? Tabi enerji sektörü oldukca farklı ve yeniliğe açık bir sektör. Ayrıca çok da iyi para kazandırıyor.. 2008‘lere baktığımızda yenilenebilir enerji sektörü çok çabuk gelişen ve heyecan verici bir sektördü. Biz de bu sektörde kendimize yer edinmeye karar verdik ve 2010 yılına kadar yatırımlarımızın yanısıra bir çok güneş enerjisi santralleri projelendirip inşaalarını gerçekleştirdik. Ayrıca yenilenebilir enerji sektöründe farklı elektrik üretimini gerçekleştiren yatırımlarımız da mevcut. Yanılmıyorsam bu sektörde fazla Türk yatırımcı yok? Evet biz başadığımızda yok denecek kadar azdı. Ancak geçen süre içinde bir çok yatırımcı ve projeci aktif olarak yer almaya başladılar. Bu sevindirici, çünkü başladığım günden beri bir çok kişiyi yer almaya yönlendirmeye çalıştım. Çünkü enerji sürekli ihtiyaç duyulan bir kaynak ve devletin sağlamış olduğu alım garantisi ile hemen hemen risksiz diyebileceğimiz bir yatırım şekli. Tabi son zamanlarda özellikle de bu yıla bakıldığında şartlar değişti ancak halen enerji üretimi yatırımcı için çok cazip imkanlar sunmakta. Peki Türkiye’ye yönelik çalışmalarınız var mı? Türkiye’de yasal düzenlemeler gerçekleşti fakat yatırımcı için yani bizim gibi büyük çaplı yatırımcılar için cazip koşullar malesef oluşmadı. Tabii ki koşulların oluşması ile birlikte Türkiye’de yatırım yapmayı istiyoruz. Öyle tahmin ediyorum ki 2013 sonu – 2014 yılı içinde şartlar istediğimiz şekilde olgunlaşmış olacaktır. Bunun yanısıra Türkiye’den de birçok kurum ve kuruluştan gelen talep üzerine yenilenebilir enerji sektöründe edindiğimiz tecrübeleri paylaşıyor ve Türkiye’de daha iyi bir zemin oluşturu-

labilmesi için fikir alışverişinde bulunup katkı sağlamaya çalışıyoruz. Tekrar medyaya dönecek olursak biliyoruzki medya şirketiniz çok önemli markalara hizmet vermektedir. Neler yapıyorsunuz? Bu da televizyondan edindigimiz bir tecrübe. Türkiye’den Almanya’ya gelen şirketler buradaki toplumun beklentilerini, ihtiyaclarını, hayata bakış ve sosyal hayatlarını iyi bilemedikleri için hatalar yapılmaktaydı. Çünkü buradaki Türk toplumu ya Türkiye’deki ile aynı olarak düşünülüyor ya da kafalarda oluşturulan „bizim Alamancılar“ tablosu çerçevesinde reklam ve tanıtım çalışmaları yapılıyor ve sonuçta milyonlarca Euro çöpe gidiyordu. Bugün hala bu yaklaşım ile iş yapmaya calışanlar da mevcut. Almanya ve Avrupa‘daki Türkleri, Türkiye Türklerini, ve tabi Almanları iyi tanıdıımız için onların anlayabilecekleri dilde konuşup beklenti ve ihtiyaçlar doğrultusunda çalışarak, yaptığımız kampanyalardan çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Hem de çok daha uygun bütçelerle. Aynı şey Alman müşteriler için de geçerli. Yani Alman mecralarında yer alan bir ilanı alıp Türkçeye

Alman reklam vereni de Türk mecra ve ajanslarından soğuttu ve küstürdü. Biz yine burada Alman reklam verenlerle Türk toplumunun kabul edebilecegi, hoşuna gideceği çalışmalar yaparak Türk mecraları için reklam pastasını büyütmeye gayret ediyoruz. Size bir örnek vereyim; Önemli bir markanın reklam filminde bir Türk babanın kızını aslında onaylamadığı, kabul etmediği bir erkekle sırf iyi marka bir araba sahibi olduğu için görüşmesine onay vermesi gibi. Bu tamamiyle Türk toplumunun ahlak ve değerlerine aykırı bir yaklaşımdır. Bu reklam sözkonusu markaya imaj kaybettirip boşuna para harcamaktır. Bu sadece şu anda aklıma gelen basit bir örnek bunun gibi onlarcası var. Önemli olan yapılan çalışmalarda burayı ve Türkiye’den bakışı iyi analiz edebilmek ve tamamen iyiniyet çerçevesinde hareket edebilmek ve sonunda herkes icin tatmin edici bir başarı elde edebilmek. Sayın Yiğit medya demişken üstünden 5 sene geçmesine rağmen biliyoruz ki hala yolunuzu kesip televizyonu ne zaman açacağınızı soran vatandaşlarımız bu anlamda yoğun talepte bulunmaktalar. Buradaki Türkler tarafından TD1 kana-

tercüme edip yayınlamak kadar absürd bir yaklaşım olamaz. İki toplum arasındaki tüm farklılıkları gözardı eden ve tabi başarısız sonuçlar alınan çalışmalar

lalının eksikligi yoğun şekilde hissedilmektedir. Ufukta TD1‘ in canlandırılması ya da yeni bir tv kanalı var mı?


Evet bu konuda yoğun talepler var. Almanya kökenli bir televizyon olduğunuzda bazı sıkıntılar yaşıyorsunuz. Gerek maddi gerekse de içerik bakımından . Yeni bir oluşumda (ki şu anda başlattığımız da budur), daha düşük maliyetli ama daha etkili bir format hedefliyoruz. Çünkü Avrupalı Türklerin beklentilerine ve onları geliştirebilecek, yönlendirebilecek ve birleştirebilecek bir platforma ihtiyaçları var. Bugünkü duruma baktığınızda görsel Türk medyasında malesef bunu görebilmek mümkün olmuyor. Oluşturduğumuz bu format yine iki dilli. Karşılıklı olarak çoğulcu toplumla azınlık toplumu arasındaki iletişimi sağlayarak önyargıları minimize etmeyi hedefliyoruz. Peki sizi ne zaman tekrar yayında görebilecegiz? Buradaki Türkler sizi gerçekten çok özlediler. Sağ olsunlar 20 yıllık bir birlikteliğimiz oldu. Şimdi yeni bir süreç içinde tekrar birlikte olacağız. Umarım en kısa zamanda gerçekleşecek. Biz de izleyicilerimizle birlikte olmayı gerçekten özledik. Sayın Dursun Yigit, sosyal alanda yapmış olduğunuz hizmetlerinize çok önemli bir adım atarak bir Türk vakfı eklediniz. Bu vakfın amacı nedir? Ne gibi hizmetlerde bulunur? Ve bu vakfı kurarken sizin amacınız neydi? Vakfımız „Godd Stiftung für Deutsche Türkische Verständigung“ Yani Türk Alman ilişkilerini geliştirme vakfı da diyebiliriz. Buradaki temel amacımız: 50 yılı aşkın süredir yerleşik olarak yaşayan Türk Toplumunun bugün halen daha uyumu tartışabiliyorsa bunun tek bir sebebi vardır ,Türk Toplumu Almanya’ya sosyal ve ekonomik açıdan uyum sağlamıştır ancak siyasi açıdan uyum gerçekleşmemiştir. Almanya siyasetindeki bu uyumsuzlugun en önemli sebebi ise Almanya‘daki siyasi yapının Federal sistem dolayısı ile biraz karışık olması. Diğeri de Türk toplumunun yeterince siyasi katılımcı olmaması. Almanya’daki seçmen sayısına baktığımızda Türk kökenlilerin %2,4 ünü oluşturduğunu görüyoruz. Yani bu orana rakamsal olarak baktığımızda Federal Parlamentoda 18 ile 20 arasında milletvekilimizin olması gerekmektedir. Bugün ise sadece 5 tane milletvekilimiz mevcut. İşte sorun burada başlıyor.


Aslında bugün siyasi uyum sağlanmış olsa diğer uyum tartışmalarının da büyük bölümüne gerek duyulmayacaktır. Biz bu ihtiyacı görerek bu vakfı kurduk ve söylediğim gibi temel ihtiyacımız da Almanya’daki Türk toplumunun siyasi eğitiminin gerçekleştirilmesi ve yeni kuşaklara birlikte yaşam için vizyon sunmaktadır. Öreneğin 2013 yılında hayata geçireceğimiz „Mein Deutschland 2030“ projesi. Bu projede bugün Almanya’da yaşayan 18 -30 yaş arası gençlerin hazırlayacakları çalışmalarda 2030 yılında Almanya’yı nasıl düşündükleri yer alacaktır. Çünkü

buğünün gençleri 2030 yılının yönetici ve liderleri olacaktır. Bu gençler hazırlayacakları projeler sonucunda birlikte yaşamı Nasıl daha kolaylaştıracağımız ve demografik yapıya uygun olacak şekilde nasıl bir yönetim ve yaşam biçimi oluşturacağımız konusunda önemli ipuçları verecekler. En iyi projeler ödüllendirilecek ve bu konularda calışma yapmak isteyen gençlere de ceşitli burslar verilecektir. Bu yarışmanın jürisi Almanya’nın siyasi ve toplumsal açıdan önde gelen isimlerinden oluşacaktır. Bunun yanısıra vakıf bünyesinde birçok eğitim ve benzeri projelerimizin startı da verildi.

Peki vakfin projelerinin gerçekleştirilmesi için gerekli olan finansman kaynağınız nedir? Birincisi kendi grup şirketlerimizin bağışları ve beraberinde de birçok kurum kuruluş ve şahıs bağışları ile gerekli olan finansmanı oluşturuyoruz. Yani anlayacağanız mümkün olduğunca, elimizden geldiğince birçok noktada Türk toplumunun çoğulcu toplumda etkin ve katılımcı olması için katkı sağlamaya çalışıyoruz. Sayın Yigit, bu konularda ilk kez bize konuştugunuz için ve Türk toplumuna sağladığınız katkılar için teşekkür ederiz.


BERLİN HABER

MÜSİAD BERLİN ve BWK dan GİRİŞİMCİLİK

M

ÜSİAD Berlin ve BWK nın ortak çalışması ile “Girişimcilik Semineri’’ MÜSİAD Berlin’de gerçekleştirildi. Bu seminer çerçevesinde katılımcılara girişimcilikte gerekli olan temel bilgiler ve önemli ipuçları verilirken, ticaret ve şirket yönetimi konuları ele alınarak bilgilendirme yapıldı. Bu sayede katılımcılar başarılı bir işadamının hangi karekteristik özelliklere sahip olması gerektiği bilgisini aldılar. Daha sonra hedeflenen işin analitik olarak nasıl ele alınması gerektiği konusuna açıklık getirilerek , katılımcılara hedefledikleri iş için finansal destek imkanları, bankalar ve devlet kurumları hakkında önemli bilgiler sunuldu. 25 Genç tarafından ilgi ile izlenen seminer MÜSİAD Berlin üyelerinden Mustafa Ünsal Yaşaryıldız planlama, organizasyon, bü-

rokrasi, vergi, teşvikler hususunda, Aziz Akseki sigortalar husunda katılımcılara kapsamlı bir sunum yaparken Samet Aras ise iş tecrübelerini katılımcılarla paylaştı. Seminerin bir kısmını IBB ve Senato yetkilileri de izledi. MÜSİAD Berlin Genel Sekreteri Muzaffer türk girişimci adaylara, muhakkak girişimcilik konusunda eğitim almalarını, aldıkları bu eğitimler doğrultusunda hareket etmelerini tavsiye etti. Bu konuda da MÜSİAD Berlin olarak onlara destek vereceklerini bu tür seminerleri sürekli olarak yapacaklarını belirtti. Genç MÜSİAD Başkanı Sinan İlhan ise MÜSİAD’ın gençlerimize girişimcilik konusunda eğitim yıllarında cesaret verdiğini, başarılı işadamları ile bir araya gelme imkanı elde ettiklerini belirtti.

Seminere katılan genç girişimci adayları, seminerin çok başarılı ve faydalı geçtiğini vurgulayarak, bu şekilde bilinçli olarak iş hayatına atılmanın insanlara daha güven vereceğini belirttiler. Seminer katılımcıları Tempelhof Havaalanında 26-27 Ekim 2012 Tarihlerinde gerçekleştirilecek deGUT “Deutsche Gründer- und Unternehmer Tage’’ adlı fuara giriş biletleri hediye edildi. Burada gerçekleştirlecek olan tören ile IBB ve Ekonomi, teknoloji ve Kadından Sorumlu Bakanlık yetkilileri tarafından sertifikaları verilecektir. Ayrıca bu fuarın ikinci gününde girişimcilik konusunda daha ayrıntılı bilgiler verilecektir. MÜSİAD Berlin ayrıca deGUT fuarında stand açarak girişimci adaylarını bilgilendirecektir.

34


BERLİN HABER

Müsiad Berlin memnun

İstanbul’da fuar ve İBF forumuna katılan Müsiad Berlin heyeti memnun

14.

MÜSİAD Fuarı İstanbul CNR Expo Fuar Merkezinde gerçekleştirildi. MÜSİAD Üye Kuruluşlarının stantlarının yer aldığı fuara MÜSİAD Berlin 42 kişilik bir heyetle iştirak etti. Fuarın açılış programına Berlin’den MÜSİAD Berlin Yönetim Kurulu üyeleri, basın mensupları ve iş adamları yer aldığı geniş bir heyetle katıldı. MÜSİAD Berlin Başkanı Veli Karakaya ve beraberindeki heyet fuar alanını gezdi. MÜSİAD Berlin, 14. MÜSİAD Fuarına geçen dönemlerde olduğu gibi rekor düzeyde katılım gerçekleştirdi. Genel anlamda bakıldığında fuarın her geçen dönem daha ileriye gittiği görülmekte. Burada yer alanişadamlarımız özellikle İslam ülkelerinden gelen iş adamları ile ticaret yapmak için adım atıyorlar. Aynı zamanda MÜSİAD üyelerinin kendi arasında ticaret hacminin büyümesinde fuarın önemi büyük. Fuara 200 bin ziyaretçinin gelmesi bekleniyor. MÜSİAD Berlin Genel Sekreteri Muzaffer Türk fuarın MÜSİAD’ın geldiği noktanın bir yansıması olduğunu belirterek, “14. MÜSİAD Fuarı ülkemizin ekonomik olarak yakaladığı büyümeyi yansıtıyor. MÜSİAD Fuarlarının önemi büyük. 86 ülkeden gelen insanların gözlerindeki ifadeye bakınca mutlu olmamak mümkün değil. Ekonomide ve siyasette Türkiye’nin son dönemlerde yaptığı atılımlar bu fuarlarda kendisini gösteriyor. Avrupa ülkeleri ticaretlerinin yüzde 75’ini kendi aralarında yapıyor. İslam ülkelerinin birbiri ile ticareti daha da arttır-

ması lazım. Heyecanımız her geçen gün artıyor, Türkiye’de son 10 yılda ciddi bir değişim yaşandı. Artık üretim ve ticaret kültürünü öğrenmeye başladık ve bu değişim devasa işletmelere sahip olmamızı sağladı. Berlin’deki ve Almanya daki Türk firmaları da kendilerine belirledikleri stratejilerle, inovasyonu ar-ge’yi öğrendi ve bugün dünya firmalarıyla rekabet etme potansiyeline ulaştı‘‘ şeklinde konuştu. MÜSİAD Berlin ayrıca Genel Merkez Hizmet Sektör Kurulu’nun misafiri oldu. Cumartesi gerçekleştirilen fuar ziyaretinin akabinde, Hizmet Sektör Kurlu tarafından alınan Berlin’li işadam-

ları boğaz turu ile ağırlanarak ardından Fuar ve IBF değerlendirme yemeğinde bir araya geldiler. Yemeğe MÜSİAD Yurtdışı Teşkilatlanma Komisyonu Başkanı Eyüp Akbal ve Şevket Can Tülümen de katıldı. Hizmet Sektör Kurulu Başkanı Mehmet Ünal burada yaptığı konuşmada, fuarın başarılı geçemesinin yurtdışı katılımın fazla olmasının sebebini yurtdışındaki organizasyonlara bağlarken, bu sene içerisinde Berlin’de yaptıkları ziyaret ve panelin önemine vurgu yaptı. Muzaffer Türk

Altersarmut auf Rekordniveau

Jan Stöß: Altersarmut in Berlin auf Rekordniveau

I

n Deutschland ist die Zahl der Grundsicherungs-Empfänger über 65 Jahre auf Rekordniveau. In Berlin stieg die Anzahl der Rentnerinnen und Rentner, die monatlich rund 680 Euro beziehen, von 31.647 Menschen in 2010 auf 33.195 Menschen in 2011 an. Berlin nimmt mit den Stadtstaaten Bremen und Hamburg den traurigen Spitzenplatz ein. „Wenn jetzt nicht gegengesteuert wird, steigt diese Zahl weiter dramatisch. Denn: Viele Niedriglohnbeschäftigte erhalten trotz jahrzehntelanger Beitragszahlungen nur

eine Rente unter Grundsicherungsniveau“, so Jan Stöß, Landesvorsitzender der Berliner SPD. „Die bisherigen Vorschläge der Bundesregierung sind völlig ungenügend. Die Zuschussrente von Bundesarbeitsministerin von der Leyen soll nur erhalten, wer zusätzlich privat vorgesorgt. In Berlin würden deshalb nur 850 Menschen Frau von der Leyens „Zuschuss“ erhalten. Denn gerade die später auf Grundsicherung Angewiesenen können sich eine zusätzliche private Vorsorge nicht leisten. Auch ein Ausbau

der privaten Alterssicherung löst das Problem deshalb nicht. Notwendig ist die dauerhafte Abwehr von Armut im Alter. Statt den Rentenbeitrag kurzsichtig mit Blick auf 2013 zu senken, muss die gesetzliche Rentenversicherung gestärkt und ein weiteres Absenken des Rentenniveaus auf unter 50 Prozent verhindert werden. Vorschläge dazu wird die Berliner SPD bei ihrem Landesparteitag am 27. Oktober diskutieren“, so Stöß weiter.

35



Nihat Sorgeç

M

eslek eğitimin önemi Almanya’da da gündemden düşmüyor. Berlin Kreuzberg ilçesi bu alanda kendini kanıtlamış bir meslek eğitim ve mesleğe hazırlık kursları merkezine ev sahipliği yapıyor. Sözkonusu merkez, Berufsbildungswerk Kreuzberg (BWK), bundan 25 yıl önce Nihat Sorgeç tarafından kuruldu. Kreuzberg Eğitim Merkezi’nin aynı zamanda isim babası da olan Sorgeç, hedefinin eğitim ve meslek alanında sorun yaşamışlara yeni bir alt yapı sağlamak olduğunu söylüyor. Bu alt yapının öncelikle Berlin’de meslek eğitimine ihtiyacı olanlara yanıt vermeyi amaçladığını anlatan Sorgeç, okulun çeyrek asrı geride

bırakan süresi içinde binlerce gencin meslek eğitim sahibi olmasına ön ayak olduklarının gururla altını çiziyor. Merkezde, 30 farklı iş dalında eğitim hizmeti sunuluyor. Sorgeç, meslek eğitimini bitirme oranının Alman gençlerde yüzde 30’larda, Türkler arasındaysa yüzde 9 gibi çok düşük bir rakamda seyrettiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, sosyal mağduriyet yaşayan ve iş bulmak için gerekli donanıma sahip olmayan gençlerin, eğitimle kalifiye hale gelip, iş sahibi olabileceklerinin ise önemle altını çiziyor. Kreuzberg Eğitim Merkezi'nde yürütülen eğitim programları olumlu sonuçlar veriyor. Eğitim programına katılan gençlerin yüzde 86’sı da sınavları başarıyla tamamlıyor.

İşte bu gerekçeden de yola çıkarak Sorgeç, „ Eğitim faaliyetlerine hız kesmeden devam edeceğiz“ şeklinde konuşuyor. Sorgeç, „ okuldan diploma almadan ayrılmak zorunda kalmış, bu süreci tamamlayamamış, ailevi, ekonomik ve sosyal engellerle karşılaşmış her milletten göçmeni eğitim için kazanmak istiyoruz“ diyor. Nihat Sorgeç, Berlin’de 18 yaş altı gençlerin %50’den fazlasının göçmen kökenli olduğuna dikkat çekiyor ve bu oranın daha da artacağını belirtiyor. Sorgeç, „ Sözkonusu gelişmeden dolayı kurumların kendilerini göçmen kökenli gençlere açmaları çok önemli bir konu.



Buna bağlı olarak bu gençlerin bazı zorluklarını dikkate alacak daha esnek şartlar oluşturmaları gerekiyor” açıklamasını yapıyor. Sorgeç, göçmen kökenlilere yönelik, „ İş Yeri Kurma“ seminerlerinin verilmesine de destek oluyor. Berlin Yatırım Bankası’nda tanıtımı yapılan seminerler 8 Eylül’de başladı. Berlin Ekonomi, Teknoloji ve Araştırma Bakanlığı himayesindeki, Berlin Kalkınma Bankası ile Kreuzberg Meslek Okulu’nun işbirliği ile düzenlenen seminerlere MÜSİAD dahil, göçmen kökenli işveren örgütleri de destek verdi. Berlin’de 2011 yılı itibarıyla yüzde 40’lık bir oranda işletmenin yabancı kökenliler tarafından kurulduğunu kaydeden Sorgeç, bunların sadece yarısının hali hazırda varlık gösterebildiğine işaret etti. Sorgeç, “Yıllardan beri yabancı kökenli insanlara destek veren girişimcilik eğitim kurslarını bizim BWK’nın himayesi altında yedi ayrı dernek desteklemektedir. Bunlar değişik kökenlere mensup göçmen kuruluşlarıdır. Amacımız iş kurmak isteyenlere bir yön kazandırmaktır” dedi. BWK’da ayrıca polis meslek eğitimine hazırlık kursları da ilgi toplamaya devam ediyor. Bu kurslar ise çok kültürlü Berlin anlayışını özetler nitelikte, farklı kökenden gençlerin bir arada başkent Berlin’de polis mesleğine ilk adımın atılmasında önemli bir dama taşı işlevini gösteriyor.

Sabahları simit satardı

A

ntakya doğumlu Sorgeç, ırgat dedeye, Berlin’de fabrika işçisi bir babaya sahip. 54 yaşındaki Sorgeç, aile ve çevre destegiyle sınıf atlama olanağından uzaktı. Uzaktı ama 14 yaş öncesi sabahın 5’inde kalkıp sattığı simitler, lokantada bulaşıkcılık, terzi yanında çıraklık „ hayatta kalma“ içgüdüsü iliklerine kadar işlemiş oldu. Sorgeç, bugünlerde yaşadığı „başarı“ grafiginde, çocukluk yıllarındaki deneyimlerinin olumlu etkisi olduğundan son derece emin konuşuyor. Almanya’ya ilk geldiği yıllarda yaşadığı „eğitim“ hayal kırıklığını lehine çeviriyor. Kendi mücadelesiyle Almanca öğreniyor. Sorgeç’in Berlin macerasının ilk yıllarına, ailesi için yaptığı tercümanlık ve sosyal danışmanlık damgasını vurmuyor değil. 14 yaşında bulunduğu ülkenin diline henüz hakim olamamış bir çocuğa bu sorumluluk, ilerleyen yıllarda başarı merdivenlerini tırmanmasında yardımcı oluyor. Daha sonraki yıllarda hem çalışıyor hem de gece okuluna giderek „lise“yi bitiriyor. Aynı yolla mühendis oluyor. 1997 yılından bu yana BWK’nın genel müdürlüğü ile, kendi anlatımıyla hayallerini gerçekleştiriyor. Onun hayali eğitime yatırım yapmak. Bu ise toplumda şans eşitliği olmayan göçmen kökenlilere destek demek. Onları dışlanmışlıktan çıkarıp, toplumda saygın bir yere oturtmak demek.


EĞİTİM

30 ülkede öğretim

Anadolu Üniversitesi’nden 30 ülkede öğretim hizmeti

Bakü’den Brüksel’e, Londra’dan Lefkoşe’ye kadar geniş bir coğrafyaya yayılan global kampüsün öğrencileri 10 bine ulaştı.

A

vrupalı Türklerin eğitim ve öğretimine önemli katkılarda bulunan Anadolu Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın; yazarımız Sevim Ercan’a açıklamalarda bulundu;

Anadolu Üniversitesi Nedir? Diye sorsak ne dersiniz? Sevim Hanım, Anadolu Üniversitesi bir şey değildir. “Çok Şeydir’’ demek isterim. Şöyleki; yarım asrı geçen hizmet süremize bakıldığında, eğitim ve öğretimde ilklerin ve yeniliklerin merkezidir. Yükseköğretimdeki fırsat eşitliğine rasyonel yaklaşımla çözümler üreten tek Üniversitedir. Türkiye’de sağladığı faydayı daha da yaygınlaştırmak üzere çıkılan yolda şimdilik 30 ülkeye hizmet götürme başarısına ulaşmış bir Üniversitedir. Bakın daha şimdiden üç oldu. Tek tek saysam sayfa yetmez, en iyisi; Türkiye’nin 81 ili, ilçeleri ile Türkiye’nin sınırları dışında 12 ülke ve 17 merkezde sınav organizasyonunu eş zamanlı yapabilme kabiliyetine sahibiz. Yaklaşık öğrenci sayımız 1,5 milyondur. Bu nedenle Anadolu Üniversitesi nedir sorunuza , “Çok şeydir’’ diyorum.

Faaliyet gösterdiğiniz ülkeler hangileridir? Sınav Merkezi Bulunan Ülkeler; Almanya ( Köln-Berlin-Stuttgart-MünihFrankfurt-Hamburg), Fransa (Paris), İngiltere (Londra), Belçika (Brüksel), Hollanda, (Lahey), İsviçre, (Bern), Avusturya (Viyana), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Lefkoşe), Azerbaycan (Bakü-Gence), Makedonya (Üsküp), Kosova (Prizren), Yunanistan-Batı Trakya (Keşan-TR). Öğrencilerimizin bulunduğu ülkeler ise; İsveç, Norveç, Danimarka, Lüksemburg, Finlandiya, Polonya, İtalya, Monaco, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Lichtenştayn,Karadağ, Macaristan,Bosna Hersek, Arnavutluk, Bulgaristan, Nahcivan, Gürcistan’dır. 40

Hangi hizmetleri sunuyorsunuz? Anadolu Üniversitesi, Almanya’nın Köln kentinde; Köln Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü tezsiz yüksek lisans programları dışında tüm ülkelerde, açık yükseköğretim hizmeti sunmaktadır. Yükseköğretim programları dışında Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan işbirliği gereği Açık Öğretim Ortaokulu ve Açık Öğretim Lisesi Programlarını da Batı Avrupa ülkeleri genelinde yürütmektedir.

Bu ülkelerdeki öğrenci sayılarınız nelerdir? Yurtdışındaki açık yükseköğretim öğrencilerimizin sayısal dağılımına baktığımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Almanya ve Azerbaycan’ın ilk üç sırada yer aldığı görülmektedir. Anadolu Üniversitesi’nin 30 değişik ülkede aktif pasif toplam öğrenci sayısı 10 binin biraz üzerindedir. Bu öğrenciler Batı, Orta, Güney ve Kuzey Avrupa ile Balkanlar, Kıbrıs ve Azerbaycan’daki sınav merkezlerine giderek öğretimlerini sürdürmektedirler. Bu hizmetlerin büyük bölümü Almanya’nın Köln kentinde bulunan Avrupa İrtibat Bürosu tarafından yürütülmektedir. Azerbaycan ve Kıbrıs Programları ise Bakü, Lefkoşe ve Üniversite’nin Eskişehir’deki birimlerince yürütülmektedir.

Öğrenciler Üniversitenize nasıl başvuruyor? Avrupa ülkelerindeki 20-22’ye yakın ülkede ikamet eden öğrenci ve öğrenci adaylarına hizmet doğrudan Köln’deki irtibat bürosu üzerinden verilmektedir. Yine bu ülkelerin bir bölümünde bulunan Eğitim Ataşe ve Müşavirlikleri de bu hizmetin yürütülmesinde öğrenci adaylarına denklik belgesi hazırlama, sınav organizasyonunda Anadolu Üniversitesi ile

işbirliği yapma gibi önemli hizmet katkısında bulunmaktadır. Balkan ülkelerindeki öğrencilerimizin hizmetleri Üsküp ve Prizren’de bulunan Anadolu Üniversitesi irtibat büroları üzerinden yürütülmektedir. Kıbrıs ve Azerbaycan’da bulunan bürolarda bu ülkelerdeki öğrencilere doğrudan hizmet sunmaktadır. Bu büroların bir bölümüne şahsen müracaat ederek, büyük bölümünde ise; internet, e-mail ve mektup üzerinden kayıt işlemleri yürütülmektedir.

Yabancı öğrencilere de hizmetveriyor musunuz? Anadolu Üniversitesi’nin yurtdışında sürdürdüğü hizmetlerde, öğrenci adaylarının açık yükseköğretim hizmetlerimizden yararlanabilecek düzeyde Türkçe bilmeleri, lise veya dengi okul mezunu olmaları ve öğrenci seçme sınavını kazanmaları dışında bir şart bulunmamaktadır. Öğrencilerimizin hangi ülke vatandaşlığına sahip oldukları önemli değildir. Buradaki hizmet kriteri, lise mezunu olması, Türkçe bilmesi ve seçme sınavında başarılı olarak programa yerleştirilmesidir.

Gelecekteki hedefleriniz neler? Anadolu Üniversitesi, Türkçe yükseköğretim hizmetini talep oluşan her ülkeye götürme gayreti içindedir. Kafkaslar ve Orta Asya ülkelerindeki sınav merkezi sayılarını artırmayı hedefliyoruz. Balkan ülkelerinde sınav merkezi sayılarını artırmayı hedefliyoruz. 30 ülkede öğrencimiz bulunmakta ancak bugün için 12 ülkede 17 sınav merkezimiz bulunmaktadır. Öğrenci sayılarının belirli bir seviyeye yükseldiği her ülkede bir veya birden fazla sınav merkezi açıyoruz. Hizmetin uzun vadeli hedefi hem ülke sayısının artması hem de, sınırsız öğretim hizmetimizden yararlanmak isteyen Türkçe bilen herkese ulaşabilmektir.


EĞİTİM

41


MECLİS DOSYASI MECLİS DOSYASI

Parlamento’da ilk yılım

Bir milletvekilinin gündeminden

B

erlin Eyalet Parlamentosu, Almanya’daki bir çok diğer eyalet parlamentolarından farklı olarak, milletvekillerinin meclis çalışmalarının dışında kendi mesleklerinde de çalışabilmelerine izin veren bir meclistir. Yani meclis “Teilzeit” denen bir çalışma düzenindedir. Bu duruma karşın bazı partilerin ve özelikle Yeşiller Partisi meclis grubu üyesi milletvekillerinin çoğunluğu çalışma zamanlarının büyük bir bölümünü meclis çalışmalarına ayırmaktadırlar. Çünkü meclisin yarım günlük çalışma düzeni yapılması gereken işleri yerine getirmek için yeterli olmamaktadır. Bunun yanı sıra Berlin meclisi üyeleri, yanlarında çalıştırdıkları personel için çok az bir maddi imkana sahiptirler. Federal meclisteki milletvekilleri personel için 30 kat daha fazla bir bütçeye sahiptirler. Bu durum, son zamanlarda, Berlin Eyalet Meclisi’nin de diğer eyaletlerdeki gibi tam gün çalışması ve milletvekillerinin yeterince personel için daha fazla bir bütçeye sahip olması, tartışmalarını gündeme getirmektedir. Berlin Eyalet Meclisi’ndeki CDU dışındaki bütün partiler, meclisin çalışma düzeninin değiştirilmesi ve milletvekili sayısının azaltılması konusundaki girişimleri desteklemektedir. 18 Eylül 2011: Friedrichshain-Kreuzberg ilçesinde bulunan üçüncü seçim bölgesini % 36,9 bir oranla kazandım. Berlin eyalet parlamentosunda 27 Ekim 2011 tarihinden beri “resmi” milletvekiliyim. O gün Berlin Eyalet Parlamentosu 17. yasama dönemi çerçevesinde ilk kez bir araya geldi. Seçimler ile kurucu meclis oturumu arasında yer alan bu zaman değişik çalışmalarla geçti. Yeşillerin meclis grubu üye sayısı seçim sonucu belirli boyutta artış göstermişti. Kasım 2011’de bizi en başta eyalet parlamento binasındaki bürolarımızın düzenlenmesi ve tadilatları meşgul etti. Ayrıca değişik çalışma komisyonlarına görev ve sözcülük dağılımı, ne yazık ki yalnızca part-time çalışacak olan 2 elemanımın (göçmen kökenli) işe alınması, internet sayfamın geliştirilmesi, ofis düzenleme ve benzeri 42

organize işler başlıca halledilmesi gerekenler arasındaydı. Yeşiller Partisi meclis grubunun doğa ve tüketici haklarını koruma, çevre ve doğa eğitimi sözcüsü olmak benim için yoğun ve güzel bir görev. “Şehir planlama ve Çevre” ve “Anayasa ve Hukuk İşleri, Tüketici Koruma, Ticari Yönetmelik Kuralları” adlı meclis komisyonlarında üyeyim. Aralık 2011’de o zamanki CDU’lu tüketici hakları koruma bakanı, Sayın Braun, senatodan geri çekilmişti. Meclis arkadaşım Dirk Behrendt ile birlikte “Hurda emlak” olarak adlandırılan emlak sektöründeki sahtekarlıklara karşı tavır göstererek, parlamentoya bu husustaki ilk yasa önergesini sunduk. İlk basın açıklamamın konusu tüketici haklarının korunmasıydı. Berlin’li tüketiciler için çeşitli basın açıklamaları, sözlü ve yazılı önergelerde sundum: Senato, Berlin’de satılan yoğun oranda Antibiyotik içeren tavuk etine satış yasağı koyma konusunda bir çaba göstermemiştir. Aynı dönemde “Tarım fabrikalarına” karşı büyük bir eyleme katıldım. 23.000 vatandaş tarım ve hayvan fabrikalarına ve de GDO’lu gıdalara tek ağızdan HAYIR dediler! Yine Ocak 2012’de, hayata geçirdiğim “Berlin’de Doğa Koruma Yuvarlak Masa” toplantısının ilki düzenlendi. Berlin’de doğa ve çevre koruma alanlarında çalışanlarla etkileşim çok verimli geçti. Seçim bölgem Kreuzberg’te Kottbusser Tor’daki trafiğin yeniden düzenlenmesi hakkında sunduğum bir başka soru önergesi ise, vatandaşların trafik uygulamaları planlamalarına katılım imkanları veya uygulamalar hakkında bilgi almalarının, ne yazık ki çok kısıtlı olduğu ve hatta senato tarafından “öngörülmediğini” açığa çıkarmıştır. Şubat 2012’den itibaren, özellikle Cuma günleri, seçim bölgemdeki değişik sivil toplum kuruluşlarını (göçmen kökenliler ön planda olmakla birlikte) ve vatandaş

TURGUT ALTUĞ

inisiyatiflerini ziyaret etmeye başladım. Bunun yanı sıra seçim bölgemi ilgilendiren bir çok konuda etkinlikler yapmakta ve değişik protesto gösterilerine de katılmaktayım. Geçtiğimiz son aylardaki en büyük oluşum bir çok kiracının bir araya gelerek oluşturdukları Kottbusser Tor’daki inisiyatiftir. Bir çok partili arkadaşım gibi ben de bu inisiyatifi destekleyen etkinliklerde yer almaktayım. Yine seçim bölgemde kamp kuran ve mültecilerin hakları için mücadele eden inisiyatifi de desteklemekteyim. Özellikle göçmen kökenli çocukların yoğun oldukları ilkokullarda okuma günlerine katılmak, yaptığım çalışmalar arasındadır. Şubat 2012’den itibaren düzenlenen bütçe müzakerelerinde en fazla rapor talepleri, birçok komisyonda olduğu gibi, yine biz Yeşiller tarafından sunulmuştur! Eyalet bütçesine sunduğum önergeler sayesinde, Mart 2012’de göçmen kökenli tüketiciler için bilgilendirme çalısmalarının bütçe gündemine eklenmesi sağlanmıştır. Yine yaptığım çalışmalar sonucu olarak Eylül 2012’de ilk kez, öncelikle göçmen kökenli sivil toplum kuruluşlarının katıldıkları, tüketici koruma ve göçmenler adlı bir çalıştay, senato tarafından düzenlenmiştir. Bütçe müzakerelerinin 2. oturumunda, hükümet koalisyonu bizim Yeşiller olarak sunduğumuz değişiklik önergelerinin çoğunu geri çevirmiştir. Göçmenler için çevre ve doğa eğitimi projelerinin desteklenmesi, cadde ve sokaklardaki ağaç sayısının artırılması, yabani hayvanların bakımı için mali kaynak ayrılması, özellikle çocuklar için doğayı tanıma parklarının oluşturulması, semtlerde organik tarım yapılan alanların artırılmaları sunduğum başvuruların arasındaydı. Sözüm ona para yokmuş! Fakat 4’üncü kez ertelenen havaalanı için (1,2 Milyar €, bunun 444 Milyonu Berlin Eyaleti’nin bütçesinden ayrılacaktır), yeni kurulması planlanan büyük bir kütüphane için (280 Milyon €) ve A100 Oto yolu (420 Milyon €) için, yani BETON için, para var! Berlin hükümetini, senatoyu rahat bırakmayacağız!



EKONOMİ

Avrupa otomobil pazarı daraldı Avrupa otomobil pazarı 9 ayda yüzde 7,2 daraldı

A

vrupa otomobil pazarı, yılın ocak-eylül döneminde yüzde 7,2 daraldı.Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) eylül ayı verilerine ilişkin yapılan açıklamaya göre, Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkelerinde otomobil pazarı 2012’nin 9 ayında 2011 yılı aynı dönemine oranla yüzde 7,2 küçüldü ve 9 milyon 724 bin 423 adet satış gerçekleşti. 2011 yılı 9 ayında toplam 10 milyon 473 bin 838 adet otomobil satılmıştı. 2011 yılı Avrupa otomobil pazarında 4. çeyrekte başlayan daralma, 2012 yılında da aylar itibariyle devam etti. Yılın 9 ayında en yüksek satış, yüzde 1,8 düşüş ve 2 milyon 358 bin 798 adet ile Almanya’da gerçekleşirken, diğer önemli pazarlar olan İtalya’da yüzde 20,5, Fransa’da yüzde 13,8, İspanya’da yüzde 11 oranında düşüş kaydedildi. AB ve EFTA ülkeleri toplamına göre 2012 ocak-eylül döneminde geçen senenin aynı dönemine göre en sert düşüş yüzde 42,5 ile Yunanistan’da ve yüzde 39,7 ile Portekiz’de görüldü. Daralma yaşayan diğer ülkeler arasında Slovenya, İrlanda, Belçika, Finlandiya, İsveç ve Romanya yer aldı. 2012 yılının 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre satışlarını en çok artıran ilk üç pazar sırasıyla yüzde 56,1 ile İzlanda, yüzde 16,7 ile Estonya ve yüzde 16,3 ile Macaristan oldu.

Eylül’de en sert düşüş Yunanistan’da, en çok artış İzlanda’da

AB ve EFTA ülkeleri toplamına göre eylül ayında otomobil pazarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 küçüldü ve 1 milyon 132 bin 34 adet seviyesinde satış gerçekleşti. 2011 yılı eylül ayında ise 1 milyon 271 bin 339 adet satış gerçekleşmişti. AB ve EFTA ülkeleri toplamında geçen ay, 2011 eylül ayına göre en sert düşüş yüzde 48,5 ile Yunanistan’da, yüzde 36,8 ile İspanya’da yaşandı. Eylül ayında daralma yaşayan ülkeler arasında Romanya, Portekiz, Slovenya, Finlandiya, İtalya, Belçika, Hollanda, İsveç ve Fransa da yer aldı. 2012 yılının eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre satışlarını en çok artıran ilk üç pazar, sırasıyla yüzde 66,1 ile İzlanda, yüzde 46,6 ile Slovakya ve yüzde 8,2 ile İngiltere oldu.

Türkiye 5. sırada

Türkiye’de otomobil pazarı ise eylül ayında önceki yılın aynı ayıyla karşılaştırıldığında yüzde 23,5 oranında büyürken, ocakeylül döneminde ise önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,8 oranında daraldı. Geçen ay Türkiye’de 49 bin 360 adet otomobil satıldı. Önceki yılın aynı ayında satılan 39 bin 964 otomobil ile karşılaştırıldığında eylül ayında pazarda yüzde 23,5 oranında artış kaydedildi. 2012 yılının ocak-eylül döneminde ise Türkiye’de otomobil satışları 379 bin 617 adette kalırken, 412 bin 103 olarak gerçekleşen önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında pazarda yüzde 7,88’lik gerileme oldu. 44

Türkiye, Avrupa otomobil satışları sıralamasında 2012 eylül ayında 5. sırada, 2012 Ocak-Eylül döneminde ise yine 8. sırada yer aldı.

Ocak-eylül otomobil satışları

ACEA verilerine göre ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla otomobil satışları ve değişim oranları şöyle: Ocak-Eylül Ocak-Eylül Değişim Ülke

2012

2011

%

Almanya

2.358.798

2.401.736

-1,8

İngiltere

1.620.609

1.553.094

4,3

Fransa

1.431.509

1.661.271

-13,8

İtalya

1.090.627

1.371.117

-20,5

555.362

623.921

-11,0

Hollanda

428.191

453.882

-5,7

Belçika

386.733

440.546

-12,2

İspanya

Avusturya

266.890

273.539

-2,4

İsviçre

245.526

232.738

5,5

Polonya

207.063

202.544

2,2

İsveç

203.711

227.636

-10,5

Çek Cumhuriyeti

131.059

127.485

2,8

Danimarka

128.493

27.230

1,0

Norveç

104.199

102.895

1,3

Finlandiya

88.926

100.109

-11,2

İrlanda

76.630

87.163

-12,1

Portekiz

74.461

123.464

-39,7

Slovakya

53.845

49.954

7,8

Romanya

49.128

55.881

-12,1

Yunanistan

45.535

79.231

-42,5

Macaristan

39.317

33.815

16,3

Lüksemburg

39.090

39.609

-1,3

Slovenya

38.707

46.378

-16,5

Bulgaristan

14.252

14.354

-0,7

Estonya

13.314

11.405

16,7

Litvanya

9.190

9.956

-7,7

Kıbrıs

8.892

11.026

-19,4

Letonya

7.995

7.777

2,8

İzlanda

6.371

4.082

56,1

Toplam

9.724.423

10.473.838

-7,2

2012

2011

%

379.617

412.103

-7,88

Ocak-Eylül Ocak-Eylül Değişim Ülke Türkiye


EKONOMİ

“Mini job” uyarısı Sendikalardan hükümete “mini job” uyarısı

A

lman Sendikalar Birliği (DGB) federal hükümeti “mini job” olarak bilinen ek işlerin artırılmasının yol açabileceği muhtemel olumsuz etkiler hakkında uyardı. Saarbrücker Zeitung gazetesinin verdiği habere göre DGB koalisyon hükümetinin ek işler için hazırladığı yasa tasarısı hakkında, “Ek işlerin yaygınlaştırılması işverenler açısından tam gün işleri azaltmayı cazip kıldığı gibi, sosyal güvence ve adil ücretlendirmenin yok olmasına yol açıyor.” şeklinde değerlendirmede bulundu. Hıristiyan Birlik partileri ile Hür Demokrat Parti yeni yasa tasarısıyla ek işlerde üst gelir sınırını 400 eurodan 450 euro-

ya yükseltmeyi hedefliyor. Yeni “mini job tasarısı” hakkında uzman görüşleri gelecek hafta pazartesi günü Federal Meclis’te dinlenecek. DGB tasarıda öngörülen hedefleri, “Devlet ve sosyal sigortalar yeni düzenlemeler nedeniyle ciddi miktarda kayba uğrayacak. Sosyal güvenceler eskisine kıyasla daha da zayıflayacak.” şeklinde eleştirdi. DGB ayrıca 2010 yılında ek işlerde çalışanların yarıdan fazlasının 7 euronun altında saat ücreti aldığını hatırlatarak, bu grupta yer alanların dörtte birinin ise 5 eurodan az ücret aldığına dikkat çekti. Alman Sendikalar Birliği bütün çalışanların “kazanılan ilk eurodan itibaren” tam sosyal güvence kapsamında istihdam edilmesini istiyor.

Demiryollarında kış

Alman demiryolları kış hazırlıklarını tamamladı

B

uz eritici sistemler, ray geçişi bağlantılarını ısıtma cihazları, kaloriferler ve kar temizleme hizmetine çift basamaklı milyon Eurolar harcayan Deutsche Bahn’ın (DB, Alman Demiryolları) kış hazırlıklarını tamamladığı bildirildi. DB CEO’su Rüdiger Grube, en çok tren istasyonlarının ve trenlerin kirli olmasına, seyahatlerde gecikmelere ve yolcuların yeterince bilgilendirilmemesine kızdığını ve bu alanda daha yapacak çok şeyleri olduğunu ifade etti. Yolcularından her gün bin ila 3 bin arasında mektup ve elektronik posta aldıklarını söyleyen Grube, yolcuların özellikle gecikmelere

ve verilen bilgilerin yanlış olmasına kızdığını, fakat çoğu müşterinin de DB’nin servisinden memnun kaldıklarını yazdıklarını ifade etti. 2009 yılından beri DB’yi yöneten Grube, bu yılın sonuna kadar Siemens’ten alacakları sekiz adet ICE 3 trenini filolarına katacaklarını ve daha sonra 10 adet yeni hızlı treni daha alacaklarını söyledi. 2014 yılı ortasına kadar 27 adet çift katlı treni teslim alacaklarını ve 770 trenlerini modernleştireceklerini dillendiren CEO, 2016 yılından itibaren de yeni nesil İCx trenlerinin, İC filosunun ve İCE trenlerinin ilk neslinin yerini almaya başlayacağını kaydetti.

Bir şirketin başarılı olabilmesi için çalışanlarının motivasyonun yerinde olması gerektiğini savunan DB yöneticisi, 15 Ekimden itibaren 100 ülkede 300 bin çalışanına sorular yönelteceklerini ve bu şekilde onların beklentilerini ortaya çıkaracaklarını anlattı. Bu yıl 4 bin 100 gence meslek eğitim fırsatı sunduklarını hatırlatan Grube, önceki yıl da 11 bin kişiye istihdam sağladıklarını belirtti. Deutsche Bahn’ın sektörde dünya lideri olması için ne yapacağı sorusuna başarılı yönetici, ilk olarak 17 milyar euro olan borçlarını azaltacaklarını ve ondan sonra yeni yatırımları göze alacaklarını ifade etti.

İspanya’dan göç arttı

Ekonomik kriz, İspanya’dan göç eden İspanyolların sayısını artırdı

İ

spanya Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (INE) açıkladığı rakamlara göre, 2012’nin 9 ayında 54 bin 912 İspanyol yaşamak için başka ülkelere göç etti.İşsizliğin yüzde 25 düzeyinde olduğu İspanya’da, ekonomik krizin yarattığı sosyal etkiler büyüyor.INE’nin verdiği istatistikler, 2011’in aynı dönemine göre 2012’de İspanya’dan göç eden İspanyolların oranında yüzde 21,6’lık artış olduğunu gösterdi. Geçen yılın aynı döneminde ülkeyi terk eden İspanyolların sayısı 45 bin idi. Bu yılın OcakEylül ayları arasında İspanya’dan göç eden toplam kişi sayısı

ise 2011’in aynı dönemine oranla 37 bin 539 artışla 420 bin 150 olarak verildi. Ayrıca İspanya’nın tüm özerk yönetimlerinde ilk defa, göç eden İspanyolların sayısı, gelenlerin sayısının üzerine çıktı. Ocak 2011-Eylül 2012 arasında İspanya’yı terk edenlerin toplam sayısı 927 bin 890 olurken, son iki yılda İspanyol nüfusundaki toplam kayıp 36 bin 146 olarak verildi. 2011’de 46 milyon 152 bin 925 olan nüfus, Eylül 2012’de 46 milyon 116 bin 779’a düştü.

45


EKONOMİ

Avro Bölgesinden süre

Avro Bölgesi Yunanistan’a para yerine süre verdi

A

vro Bölgesi maliye bakanları, Yunanistan’ın acil ihtiyaç duyduğu kurtarma paketinden 31,5 milyar avroluk taksidi serbest bırakmazken Atina’ya kararlılığını göstermesi için 10 gün süre tanıdı. Avro Grubu Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker, maliye bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Fonlar serbest bırakılmadan önce Yunanistan’ın en geç 18 Ekim’e kadar taahhüt ettiği reformları uygulaya-

rak kararlılığını göstermesi gerektiğini vurguladık’’ dedi. AB ve IMF heyetleriyle gelecek 2 yılda hayata geçirilmesi talep edilen 13,5 milyar avroluk kemer sıkma önlemlerini müzakere eden Yunan Hükümeti, zordaki bankalara sermaye enjeksiyonu ve borç servisi için beklediği taksidi en geç 18 Ekim’de toplanacak AB zirvesinde almayı planlıyor. Avro Bölgesi maliye bakanları, kemer sıkma programında başarıyla ilerleyen

Portekiz’e 4,3 milyar avroluk kredi diliminden 800 milyon avroyu onaylarken kalan 2 milyar avro Avrupa Finansal İstikrar Fonu ile 1,5 milyar avro IMF tarafından bu ay içinde serbest bırakılacak. Maliye bakanları, Moody’s tarafından kredi notu 3 basamak düşürülen Kıbrıs Rum kesimine kredi paketinin hızlandırılmasını kararlaştırırken, İspanya’nın mali programının yolunda ilerlediği ve bu aşamada yardıma ihtiyaç olmadığı görüşünde birleşti.

Yunanistan’ın iflası

Almanya’da yapılan bir araştırmanın sonucu: -’’Yunanistan’ın iflas etmesi, Portekiz, İspanya ve İtalya’nın iflasını da getirebilir’’

A

lmanya’da yapılan bir araştırmada, Yunanistan’ın iflasını dünya ekonomisinin kaldırabileceği, ancak Portekiz, İspanya ve İtalya’ya güveni sarsarak, bunların da iflasına sebep olabileceği öne sürüldü. Almanya’nın önde gelen kuruluşlarından Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan ve sonuçları açıklanan araştırmaya göre, Yunanistan’ın Avro bölgesinden çıkmasının doğuracağı sonuçların dünya eko-

nomisini sarsabileceği belirtildi. Araştırmada, Yunanistan’ın iflas etmesinin ve Avro bölgesinden çıkmasını, dünya ekonomisinin aslında kaldırabileceği, ancak böyle bir durumda sermaye piyasalarının Portekiz, İspanya ve İtalya’ya da güvenmeyeceği ve bu nedenle bu ülkelerin de iflas edebileceği kaydedilerek, bunun da dünya ekonomisi için çok ağır bir darbe olacağına işaret edildi. Almanya Ekonomi ve Teknoloji Bakanı

Philipp Rösler de, Alman ekonomisinin fırtınalı bir dönemden geçtiğini belirterek, Alman hükümetinin 2013 yılı ekonomik büyüme öngörüsünü yüzde 1’den yüzde 0,8’e düşürdüğünü söyledi. Rösler, ancak Almanya’nın bu fırtınalı dönemde bile büyüme kaydetmesinin memnuniyet verici olduğunu, birçok verinin 2013 yılında dünya ekonomisinin yeniden canlanacağına işaret ettiğini sözlerine ekledi.

Almanya’da yoksulluk sınırı

Almanya’da 2010 sonu itibarıyla yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı 12,8 milyon

A

lmanya’da 2010 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 12,8 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı bildirildi. Wiesbaden kentindeki Federal İstatistik Dairesi tarafından yapılan açıklamada, 2010 yılında 12,8 milyon kişinin yoksulluk sınırında yaşadığı, bunun da toplam nüfusun yüzde 15,8’ini oluşturduğu belirtildi.Yoksulluk sınırında yaşayan kadınların oranının erkeklerden biraz daha fazla olduğu ifade edilen açıklamada, yoksulluk sınırında yaşayanların oranının 2009 yılında yüzde 15,6, 2008 yılında da yüzde 15,5 olduğu kaydedildi. Araştırma için 24220 kişiye soru sorulduğu bildirildi. Almanya’da 2010 yılında, kira yardımı aldıktan sonra kendisine yaşantısı için yılda 11.426 avrodan daha az para kalan bir kişi, yoksulluk sınırında yaşamış kabul ediliyordu.

Ekonomik büyüme azaldı

Alman enstitüler, ekonomik büyüme beklentisini yarı yarıya azalttı

A

lmanya’nın önde gelen ekonomik araştırma enstitüleri, 2013 yılı için öngördükleri ekonomik büyüme beklentisini yarı yarıya düşürdü. Ülkenin en önemli ekonomik araştırma kuruluşları Ifo, IfW, IW ve RWI’nin hazırladığı sonbahar raporunda, ekonomik büyümenin gelecek yıl yüzde 1 civarında olmasının beklendiği belirtildi. İlkbahar raporunda, ülke ekonomisinin gelecek yıl yüzde 2 büyüyeceği tahmininde bulunulmuştu. Raporda, bu yıla ilişkin ekonomik büyüme beklentisi de yüzde 0,9’dan yüzde 0,8’e çekildi.

46



DİALOG

Gauck‘un Şehitlik Cami ziyareti

Cumhurbaşkanı Gauck, Berlin Türk Şehitlik Cami’sini ziyaret etti

A

lmanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Berlin Türk Şehitlik Cami’sini ziyaret etti. Eşi Daniela Schadt ve Berlin eyaletinin Başbakanı Klaus Wowereit ile camiye gelen Gauck, burada cami derneği Başkanı Ender Çetin, yönetim kurulu üyesi Yasemin Bağcı ve Türkiye’nin Berlin Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Hayrı Yaşar tarafından karşılandı. Daha sonra camiyi gezerek yetkililerden bilgi alan Gauck’a kendi isminin hat yazısıyla yazılı olduğu bir levha hediye edildi. Ziyaret sırasında imam Dursun Atak’ın okuduğu İhlas suresini dinleyen Gauck’a birlikte yaşama vurgu yapılan ve Almanya’da Müslümanların siyasi ve toplumsal durumunun anlatıldığı 60 sayfalık bir metin verildi. Gauck yaptığı konuşmada, “Kültürel olarak yabancı olabiliriz, ancak bizi birbirimize bağlayan çok şeyler de var’’ dedi. Gauck ardından basına kapalı bölümde cami cemaati ve gençlerle bir araya geldi. Daha sonra gazetecilere açıklama yapan Gauck, cumhurbaşkanı olarak ilk kez bir camiyi ziyaret ettiğini ve farklı izlenimler edindiğini belirtti. Buradaki caminin geleneksel, mimari olarak Berlin’e ait olmayan bir yapı olduğunu ifade eden

Gauck, ancak içeride, buradan olan kendine güvenen genç kuşak Berlinliler ile sohbet ettiğini belirtti. Gençlerin (Burası bizim ülkemiz, bizim Almanyamız) ifadesini kullandıklarını söyleyen Gauck, bunu duymanın kendisi için güzel olduğunu kaydetti. Gauk, tüm farklılıklara rağmen insani değerlerin güvence altına alınması konusunda ortak bir platforma ihtiyaç duyulduğunu da ifade etti. Cumhurbaşkanı olarak cami ziyaretinin neden önemli olduğu yönündeki bir soru üzerine de Gauck, kendisi ile ilgili olarak Müslüman vatandaşlara yönelik tutumunun sorgulandığı durumlar yaşandığını hatırlatarak, “Daha önceki Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un ve diğer bazı kişilerin çizgisini tümüyle anladığım yönünde herhangi bir şüphe bırakmadım. Yüreğimle buradayım. Başka kişilerin ifade ettiği kelimelerle değil ama yüreğimle. Bu mesajım alındı’’ diye konuştu. Cami derneği Başkanı Ender Çetin de Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, Müslüman toplumunun bazı sorunları olduğunu ve bunları dile getirdiklerini belirterek, Alman toplumunda İslam düşmanlığının da olduğunu, buna karşı dinler arası diyalog ve bazı faaliyetler yaptıklarını Cumhurbaşkanı’na ilettiklerini belirtti. Müslümanların bu toplumun parçası olduklarını vurguladıklarını ifade

eden Çetin, Gauck’un, İslam’ın dini cemaat statüsünü alması için Müslümanlar arasındaki iç diyaloğun gelişmesini istediğini ve bunun bir süreç olduğunu, bu konuda zamana ihtiyaç duyulduğunu ifade ettiğini kaydetti. Gauck’un daha önceki Cumhurbaşkanı Wulff gibi “İslam Almanya’nın parçası’’ olduğu yönünde bir ifade kullanmadığını ifade eden Çetin sözlerini şöyle sürdürdü: “Gauck, (Bundan önceki Cumhurbaşkanı’nın cümlesini kullanmıyorum, ancak hissiyatım olarak sizler elbette ki bu toplumun parçasısınız. Elbette ayrılık noktalarımız da muhakkak vardır. Bunlar konuşulmalı ve giderilmeli) dedi. Bu bizi bir taraftan sevindiriyor. Tabii ki biz Müslüman olarak Alman toplumunun bir parçası olduğumuzu ondan da duyduk ve değer gördük. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımızdan İslam’ın Almanya’nın parçası olduğunu duymak da isteriz’’ Gauck, daha sonra camiye gelen kişilerle fotoğraf çektirdi ve bir çocuğu sevdi. Çeşitli eyaletleri ziyaret eden ve Berlin eyaletine de ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gauck, ziyareti çerçevesinde Şehitlik Cami’sinin yanı sıra tarihi Brandenburg Kapısı’nı, bazı derneklerde yapılan projeleri ve Berlin Belediyesi’ni ziyaret ederek, Berlin eyaletinin altın defterini imzalamıştı. 48


DİALOG

Diyanet İşleri Başkanı Görmez Almanya’da

Görmez -”Almanya’daki yöneticilerin ‘İslam Almanya’nın bir parçasıdır’ şeklindeki açıklamalarından büyük mutluluk duyuyorum” mümkün değildir. Bunun doğru olmadığını her yerde yüksek sesle ifade ettim. Dün Katolik Kilisesi ve Protestan Kilisesi yöneticileri ile görüşmelerde bunun üzerinde durdum. Onların da bunun son derece yakışıksız bulduklarını ifade etmiş olmalarından dolayı büyük bir memnuniyet duydum. Zaten (afişin kullanılması) ertelendi ancak ben ayrıca tamamen tedavülden kalkacağına olan inancımı taze tutuyorum.”

-”Müslümanlar Almanya’nın bir parçası”-

D

iyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Alman yetkililere, bu ülkedeki İslam dini derslerinin hem yaygınlaştırılması hem de müfredat ve programına Türkiye’nin tecrübesinin aktarılması konusunda hazır olduklarını bildirdiğini kaydetti. Görmez, Almanya temasları kapsamında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann ve Almanya Protestan Kilisesi Başkanı Nicolaus Schneider ile ayrı ayrı görüştü. Görmez’in, Löhrman ile Çalışma, Uyum ve Eğitim Bakanlığı’nda yaptığı görüşmeye, Bakanlık Müsteşarı Zülfiye Kaykın da katıldı. Görüşmeden sonra açıklamada bulunan Mehmet Görmez, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde 50 yıl gecikmeli de olsa Türkiye kökenli Müslüman çocuklara için İslam dini derslerinin başlatılmış olmasından duyduğu memnuniyeti ilgililerle paylaştığını belirterek, tecrübe alışverişinin hem Almanya hem de Avrupa’da yaşayan diğer Müslümanlar için örnek teşkil edebileceğini ifade etti. Din derslerinin yaygınlaştırılması konusunda bir talep olup olmadığı yönündeki bir soruya Görmez, “Din derslerinin hem yaygınlaştırılması hem de müfredat ve programına Türkiye’nin tecrübesini katmaya hazır olduğumuzu, öğretmen yetiştirilmesi konusunu ve daha önce Türkiye’de başlayan uluslararası ilahiyat öğrencilerinin öğretmen olarak bu pro-

gramda yer almalarının faydalı olacağını yönündeki görüşlerimizi ifade ettik. Çok olumlu görüş alışverişlerimiz oldu. Bu konularda ayrıca bir enstitü marifetiyle ortak bir komisyonla bu çalışmaların devam etmesi yönünde Sayın Bakan bir irade beyanında bulundu, biz de buna da hazır olduğumuzu ifade ettik” yanıtını verdi. Almanya’da yöneticilerin yüksek sesle “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” şeklinde açıklamalar yaptıklarına işaret eden Görmez, “Bunu duymaktan büyük bir mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ayrıca burada yaşayan bütün Müslümanların da gerçekten bu çağrıya uygun olarak bu toplumun, bu ülkenin bir parçası olma yönünde her türlü olumlu çabayı ortaya koymaları gerektiğini tekrar ifade etmek istiyorum” diye konuştu.ww Alman İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı, üzerinde 4 Müslüman gencin fotoğrafları bulunan ve altında ailelerinin ağzından bu gençlerin radikalleşmeye başladığı şeklindeki endişelerini dile getiren ifadelerin yer aldığı afiş kampanyasına da değinen Görmez, Berlin’de yaptığı tüm görüşmelerde bu konu üzerinde de durduğunu ifade etti. Görmez, şunları kaydetti: “Her düşüncenin içinde, her inancın içerisinde bir takım aşırı düşünceler ortaya çıkabiliyor. Bunları genelleştirmek onların varlığını bütün toplum varlığı ile ilgili güvenlik sorunu haline getirmek ve hiçbir ayırım yapmadan herkesi zan altında bırakacak kampanyalarla bu işi önlemek

Löhrmann ve Kaykın da, eyalet hükümeti için Müslümanlarla olan diyaloğun çok önemli olduğunu ifade etti. Müslümanların fark edilmelerini ve inançlarını yaşamalarını çok önemli bulduklarını belirten Löhrmann, Almanya’da İslam dini dersini düzenli ders olarak okutan ilk eyalet olduklarına dikkati çekerek, bunun Müslüman öğrenciler için onlara değer verilmesi ve entegrasyona katkı açısından önemli bir sinyal olduğunu kaydetti. Löhrmann, eyaletteki herkesin eşitlik ve uyum konusunda kendini vatanında gibi hissettiğini kaydetti. Uyum Bakanlığı Müsteşarı Zülfiye Kaykın da, Kuzey Ren Vestfalya eyaleti olarak afiş kampanyasını kınadıklarını belirterek, “Burada yaşayan 1,5 milyon Müslüman’ın buraya ait olduklarını ve Almanya’nın bir parçası olduklarını her fırsatta vurguluyoruz. Bizim insanlarımız bizim vatandaşlarımız” dedi. Kaykın, Müslümanlarla işbirliğini daha da geliştirmek için 2013 yılı başında “İslam Diyalog Forumu” oluşturulacağını, bunun Müslüman temsilciler ile eyalet temsilciler arasında yapılan ilk kurumsal diyalog platformu olacağını belirtti. Foruma Çalışma, Uyum ve Sosyal İşler Bakanı Guntram Schneider’in başkanlık edeceğini ifade eden Kaykın, dini çeşitliliği gelecekte anayasa temelinde tüm dini gruplarla ortak bir şekilde şekillendirmek istediklerini kaydetti. Kaykın, Almanya’da yaşayan 4,3 milyon Müslüman’ın üçte birinin Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde ikamet ettiğini ve bunların da üçte ikisinin Türk olduğunu bildirdi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez daha sonra Protestan Kilisesi Başkanı Nicolaus Schneider’ii evinde ziyaret etti. Schneider’in sağlık durumu nedeniyle ziyaretin evde gerçekleştiği ifade edildi. 49


HUKUK

Başörtüsü yasağının yasalara aykırılığı Almanya’da başörtüsü yasağının yasalara aykırı bulunması -Müslümanlar Koordinasyon Kurulu, mahkeme kararını memnuniyetle karşıladı -ATİB Genel Başkanı İhsan Öner: „Bu kararın emsal teşkil etmesini ümit ediyoruz’’

A

lmanya Müslümanlar Koordinasyon Kurulu, Berlin İş Mahkemesi’nin bir Müslüman kızın davasıyla ilgili olarak başörtüsü yasağını yasalara aykırı bulmasını memnuniyetle karşıladı. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, Müslümanlar Merkez Konseyi, Almanya İslam Konseyi ve İslami Kültür Merkezleri Birliği’nin oluşturduğu kurul tarafından yapılan açıklamada, mahkemenin, başörtüsünü dini inancın bir ifadesi olarak gördüğü, bu nedenle sadece başörtüsü taktığı için bir insanın işe alınmamasını yasalara aykırı ve ayrımcılık olarak gördüğü hatırlatıldı. Kurul sözcüsü Erol Pürlü, sözkonusu mahkeme kararının, yön belirleyici ve bir kadının sadece dini inançlarından dolayı ayrımcılığa uğramasının yasalara aykırı olduğunu tespit etmesinden memnuniyet duyduklarını belirterek, “Başörtüsüyle ilgili yasaklar sadece ente-

grasyonu engellemekle kalmıyor, aynı zamanda özellikle Müslüman kadınları dışlıyor. Müslüman kadın öğretmenlere başörtüsü yasağı getiren eyaletlerin de bu kararlarını gözden geçirmelerini ümit ediyoruz” dedi. Pürlü, başörtüsü yasağıyla ilgili karar gözden geçirilirken, Müslüman kadınlarla ilgili olarak meslek eğitiminde ve istihdam piyasasında cinsiyetler arasındaki eşitlik ilkesine de özen gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

”Ayrımcılığın ortadan kalkmasına zemin hazırladı”

Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı İhsan Öner de „Bu kararın emsal teşkil etmesini ümit ediyoruz’’ diye konuştu. Öner, inancından dolayı başörtüsü bağlayan Müslüman kadınlar aleyhine verilen mahkeme kararları kadar, ka-

muoyuna empoze edilen yaygın kanaatin de başörtüsünü, “dini sembol” olarak gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti: “Başörtülülerin mağduriyetine sebep olanlar, hep bu bahanenin arkasına sığınmışlardı. Şimdi Berlin İş Mahkemesi’nin; başörtüsünün herhangi bir kıyafet olmayıp, bireysel inancın bir ifadesi olduğuna karar vermesi, yıllardan beri Müslüman kadına yapılan ayrımcılığın ve adaletsizliğin ortadan kalkmasına zemin hazırlamıştır. Berlin İş Mahkemesi’nin verdiği bu kararı, doğru yolda atılmış ilk adım olarak görüyor ve Almanya geneli için emsal teşkil etmesini ümit ediyoruz. Bu karar aynı zamanda, yıllardan beri başörtüsü üzerinden sürdürülen, “Müslüman’ı ötekileştirme” kampanyasına ve İslam’ı Almanya’nın bir parçası görmek istemeyenlere karşı verilebilecek en hukuki cevaptır.”

Sünnet ile ilgili yasal düzenlemeye onay

Almanya’da kabine, sünnet ile ilgili yeni yasal düzenlemeyi kabul etti

A

lmanya’da yaşayan Yahudi ve Müslüman ailelerin çocuklarını yasal olarak sünnet ettirebilmesi için hazırlanan yeni yasal düzenleme kabul edildi. Almanya Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger, kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, sünnetin doktorlar tarafından tıbbi kurallara uygun olarak yapılmasını öngören yeni yasal düzenlemenin kabul edildiğini belirterek, “Yeni yasal düzenlemeyle Yahudiler ve Müslümanlar çocuklarını sünnet ettirmeye devam edebilecek” dedi. Eyalet yönetimleriyle de yoğun şekilde görüşmeler yaparak sünnet konusuna kısa zamanda bir çözüm bulmak amacıyla yeni bir yasal düzenlemeye gittiklerini ifade eden Leutheusser-Schnarrenberger, 50

yasal düzenlemeye göre, yetişkin olmayan çocukların ailelerinin sünnete onay vermesi gerektiğini ve çocukların en az şekilde acı çekerek sünnet olmasının öngörüldüğünü söyledi. Alman Bakan, yeni yasal düzenlemenin çocukların haklarını da olabildiğince dikkate aldığını belirtirken, doktor olmayan, ancak sünnet konusunda ihtisas sahibi olan sertifikalı kişilerin de sünneti yapabilmesinin planlandığını kaydetti. Almanya’daki sünnet konusunun yurt dışından da büyük bir ilgiyle izlendiğine işaret eden Leutheusser-Schnarrenberger, yeni yasal düzenlemeyle, ülkede yaşayan farklı dine mensup insanların da dini inançlarını istedikleri gibi yaşayabileceğini göstermek istediklerini sözlerine ekledi.

Yeni yasal düzenleme ayrıca, ailelerin sünnetin riskleri konusunda aydınlatılmasını ve çocuğun sağlığının sünnetle tehlikeye sokulmaması gerektiğini öngörüyor. Düzenlemeye göre, 6 aydan daha büyük bebek ve çocuklar fenni sünnetçiler tarafından sünnet edilemeyecek. Kabine tarafından kabul edilen yasal düzenleme doğrudan Medeni Kanuna dahil edilecek. Köln Eyalet Mahkemesi’nin, bir kararında sünneti “adam yaralama” suçu kapsamına alması sonucunda Almanya’da sünnet konusunda tartışmalar yaşanmış, Federal Meclis, büyük çoğunlukla aldığı kararla Alman hükümetinden bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapmasını istemişti.


HUKUK

GmbH-Gründung mit Folgen !

W

er eine GmbH gegründet hat, kennt sich aus. Nachdem der Notar den Gesellschaftsvertrag beurkundet und die Gesellschaft zum Handelsregister angemeldet hat, geht es los. Die ersten Rechnungen kommen und wollen bezahlt werden. Der Notar stellt seine Kosten, das Handelsregister fordert ebenfalls die Kosten für die Eintragung an, das Gewerbeamt möchte die Gebühren für die Gewerbeanmeldung usw. Hier kann man schnell den Überblick verlieren! Genau das machen sich einige „Geschäftsleute“ zu nutze. Mit den Informationen der Gesellschaft, die ohne weiteres im Handelsregister und im Internet für jedermann einzusehen sind, werden die Gesellschaften angeschrieben. Die Schreiben haben äußerlich den Anschein, als handele es sich um eine Rechnung zu deren Begleichung man Verpflichtet sei. hierbei werden die Schreiben bewusst so Gestaltet, dass sie

den Behördlichen Schreiben und Rechnungen, wie etwa dem Handelsregister ähneln. Hierbei wird gezielt ein Wappen und der Begriff „Register“ verwendet um den irreführenden Eindruck eines behördlichen Schreibens und damit der Zahlungsverpflichtung zu erwecken. Es wird aufgefordert, die vorhandenen Daten zu prüfen und dann zu bestätigen. Wer jetzt nicht genauer hinsieht merkt nicht, dass es sich um ein Angebot zum Abschluss eines Vertrages handelt. Wer das Schreiben unterzeichnet und zurücksendet erhält kurz darauf Rechnungen und Mahnungen. Wer meint, mit Zahlung das Problem losgeworden zu sein, der Irrt, da der Vertrag oftmals über mehrere Jahre abgeschlossen worden ist, so dass spätestens nach einem Jahr erneut die Zahlungsaufforderung erfolgt. In den Fällen, in den der Eindruck erweckt wird, es handele sich um ein behördliches Schreiben und zugleich der

äußere Anschein einer Rechnung erweckt werden soll, kann geht die Staatsanwaltschaft in Einzelfällen von systematischem Betrug aus und leitet Ermittlungen ein. Sollten Sie daher Opfer dieser Machenschaften geworden sein, sollten Sie frühzeitig rechtliche Hilfe in Anspruch nehmen. Noch wichtiger jedoch ist es, kein Schreiben zu unterzeichnen oder eine vermeintliche Rechnung zu begleichen, bevor nicht der Inhalt sorgfältig geprüft wird. Derzeit gehen mehrere Firmen in der beschriebenen Form vor. Wenn Sie Post mit der Bezeichnung: „Gewerberegister-Zentrale.de“ „Allgemeines Datenverzeichnis Industrie und Handelsveröffentlichungen“ oder der „WERKASS Handelsregisterveröffentlichung 2012“ erhalten, sollten Sie vorsichtig sein. Dies gilt nicht nur für Neugründungen, sondern für alle Einträge die im Handelsregister veröffentlicht werden.

Bilinç Isparta Rechtsanwalt

51


IRKÇILIK SAĞLIK

Belgelerin komisyonuna iletilmesine tepki

Anayasayı Koruma Dairesi muhbirlerinin isimlerinin karalanmadan yer aldığı belgelerin araştırma komisyonuna iletilmesi tepki yarattı

A

lmanya’da 8 Türk, 1 Yunanlı ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı „Nasyonalsosyalist Yeraltı’’ (NSU) adlı terör hücresinin işlediği cinayetlerin araştırılması çerçevesinde Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın, Anayasayı Koruma Dairesi muhbirlerinin isimlerinin yer aldığı bazı gizli belgeleri, isimleri karartmadan Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na göndermesi tepki yarattı. Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, „Die Welt’’ gazetesine yaptığı açıklamada, gizli belgelerde muhbirlerin isimlerinin karatılmamasını eleştirerek, „Gelecekte de muhbirlere ihtiyacımız

olacak ve bu da sadece, kimliklerinin gizleneceğine güvenmeleri ve isimlerinin açığa çıkmayacağını bilmeleri durumunda mümkün olacaktır’’ diye konuştu. Friedrich, isimlerin açıklanmaması konusunda uyarıda bulunarak, muhbirlerin radikal çevrelerden bilgi alabilmek için önemli bir kaynak oluşturduğuna dikkati çekti. Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach da Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı’nın tutumunu eleştirerek, radikal çevrelerin içindeki kaynakların tümüyle kapanma tehlikesinin bulunduğunu söyledi. Bosbach, muhbirlerin isimleri-

nin gizlenmemesinin güvenlik birimlerinin çalışmalarını da zorlaştıracağı için eyalet bakanlığının bu tutumunun anayasayı koruma daireleri tarafından da eleştirildiğini kaydetti. Federal Başsavcı Rainer Griesbaum da muhbirlerin görevlerinin soruşturmalarda çok önemli olduğuna dikkat çekerek, isimlerinin ortaya çıkmasının görevlerini tehlikeye sokacağını söyledi. Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, muhbirlerin isimlerinin karartılmadığı 778 dosyayı Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na iletmiş, yaklaşık 1000 dosya daha göndereceğini açıklamıştı.

Almanya Türk Toplumu’ndan, Gelbert’e destek

Almanya Türk Toplumu’ndan, “karartma”ya direnen Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanı Gelbert’e destek

A

lmanya Türk Toplumu (TGD), 8 Alman, 1 Yunanlı ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı “Nasyonalsosyalist Yeraltı” (NSU) adlı terör hücresinin cinayetlerini araştıran Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na, içinde Anayasayı Koruma Dairesi muhbirlerinin isimlerinin karartılmadan yer aldığı gizli dosyaları ileten Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanı Jörg Gelbert’e destek verdi. TGD Genel Başkanı Kenan Kolat, yazılı açıklamasında, “Önceden bir seçim yapmadan tüm dosyaları Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na ileten Gelbert’in bu tutumunu deste-

kliyor ve buna büyük saygı duyuyoruz. Diğer içişleri bakanları da, dosyaların imha edilmesine seyirci kalmak yerine bu örneği izlemeli” ifadesine yer verdi. Gelbert’in tutumunun, Federal Almanya Cumhuriyeti tarihindeki en büyük güvenlik skandalının aydınlatılmasında yeni bir güven ortamı yarattığını ifade eden Kolat, Gelbert’in, söz konusu dosyaları Anayasayı Koruma Dairesi’nde kopyalattırmak istememesinin de bu kuruma duyduğu güvensizliği gösterdiğini kaydetti. Almanya’daki güvenlik makamlarında sadece yöneticilerin değişmesinin yeterli olmadığını, bu kurumlarda ayrıntılı

bir yapısal değişikliğe de gidilmesi gerektiğini belirten Kolat, parlamentolara demokratik kontrol yetkisi verilmesi gerektiğini de ifade etti. Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, muhbirlerin isimlerinin karartılmadığı 778 dosyayı Federal Meclis Araştırma Komisyonu’na iletmiş, yaklaşık 1000 dosya daha göndereceğini açıklamış, Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach ve Federal Başsavcı Rainer Griesbaum, muhbirlerin isimlerinin açığa çıkacağı endişesiyle bu tutuma karşı çıkmıştı.

Dosyalar Komisyonu‘na iletilecek Almanya‘nın Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı, 8 Türk, 1 Yunan ve 1 kadın polisi öldüren aşırı sağcı „Nasyonalsosyalist Yeraltı“ (NSU) adlı terör hücresinin cinayetlerinin araştırılması için Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘na, Anayasayı Koruma Dairesi muhbirlerinin isimlerinin de açık bir şekilde yer aldığı dosyaları iletmeyi sürdüreceğini açıkladı. Bakanlığın bir sözcüsü, Erfurt kentinde yaptığı açıklamada, çizgilerine bağlı kalacaklarını ve Araştırma Komisyonu‘nun istediği her dosyayı

52

göndereceklerini söyledi. Sözcü, sonuçta bu dosyaların gizli olduğunu ve Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘nun gizli dosyaların açıklanmamasıyla ilgili genelgeye bağlı kalacağına inandıklarını ifade etti. Ekim sonunda ya da Kasım başında Thüringen eyaletindeki güvenlik makamlarından aldıkları yaklaşık 1000 dosyayı daha Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘na göndereceklerini belirten sözcü, bu dosyaların 2003 ve 2012 yıllarına kadar yaşanan aşırı sağcı olayları içerdiğini kaydetti.

Sol Parti Thüringen Eyalet Meclisi Üyesi Martina Renner de eyalet içişleri bakanlığının tutumunu destekleyerek, bazı güvenlik birimlerinin hala parlamenter kontrolden kaçmaya çalışmasını anlayamadığını söyledi. „Der Spiegel“ dergisi, Thüringen Eyaleti İçişleri Bakanlığı‘nın, istenilen bazı gizli belgelerin Federal Meclis Araştırma Komisyonu‘na, belgelerin içinde yer alan isimlerin karartılmadan göndermesinin, Anayasayı Koruma Dairesi yetkilileri tarafından, muhbirlerinin isimlerinin ortaya çıkabileceği endişesiyle eleştirildiğini yazmıştı.


IRKÇILIK

“devlet sırrı” savunmasına tepki

Neonazi soruşturma komisyonundan “devlet sırrı” savunmasına tepki

N

eonazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresi soruşturmasını yürüten Federal Meclis Araştırma Komisyonu Devlet Müsteşarı Klaus-Dieter Fritsche’yi sorguladı. Giriş konuşmasını uzun tutan Fritsche, istihbarat birimlerinin çalışma tarzından ve muhbirlerin kimliklerinin gizli tutulmasının öneminden bahsetti. “Tahammülün de bir sınırı vardır.” diyen Komisyon

Başkanı Sebastian Edathy, komisyonun ‘devlet düzeni dersi’ dinlemeye ihtiyacı olmadığını belirtti. Aşırı sağcı çevrelerdeki muhbirlerin gerçek kimliklerinin araştırma komisyonuna bildirilmemesinden yana olduğunu belirten Fritsche, bunu yasal zorunluluklarla açıkladı. Edathy’nin “10 kişinin ölümü, onlarca kişinin yaralandığı bombalı saldırı söz konusu olduğu olayda da mı?”

sorusuna Fritsche’nin verdiği cevapta bürokratik tavrı dikkat çekti. Fritsche ayrıca Federal Meclis Komisyonu ile paylaşıldığı kadar diğer komisyonlarla bilgi paylaşılmadığını dile getirdi. Edathy’nin “Komisyonun gizli bilgi sızdırdığı yönde bulgular mı var?” sorusuna ‘hayır’ diye cevaplayan Fritsche, genel itibariyle istihbaratın muhbirlerinin kimliğini korumak zorunda olduğunu dile getirmek istediğini belirtti.

Twitter aşırı sağcıların hesabını kapattı

Twitter Almanya’da aşırı sağcı grubun hesabını kapattı

S

osyal paylaşım sitesi Twitter, Almanya’da aşırı sağcı bir grubun hesabını kapattı. Ülkede faaliyetleri yasaklanan “Daha İyi Hannover’’ adlı aşırı sağcı grubun hesabının kapatıldığı, Twitter’in böylelikle ilk kez bir ülkede aşırı bir grubun hesabını engellediği kaydedildi. Hesabı Almanya’da engellenen söz konusu grubun Twitter mesajlarının diğer ülkelerde ise görülebildiği belirtildi. Söz konusu aşırı sağcı grubun faaliyetleri, eylül ayı sonunda halkı kışkırttığı ve Neonazi propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklanmıştı.

984

1 t i e

s

Baumdienst Uzun GmbH Ihr Partner rund um den Baum

Kohlmeisenweg 3 12351 Berlin

FAX: 030 / 602 20 42

Baumpflege Pflanzen und Verpflanzen Seilklettertechnik schwierigste Baumfällung

www.bdu-gmbh.de

Baum- u. Wurzelschutz auf Baustellen Sturmschadenbeseitigung Stubbenfräsen Gutachten

info@bdu-gmbh.de

Notdienst

in allen Bezirken

53


KÜLTÜR-SANAT KÜLTÜR-SANAT

Barış Ödülü Avrupa Birliği’ne Nobel Barış Ödülü’ne Avrupa Birliği layık görüldü

2012

Nobel Barış Ödülüne bu yıl Avrupa Birliği layık görüldü.1904’ten bu yana Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen kurumlar şöyle: 1904: Uluslararası Hukuk Enstitüsü 1910: Uluslararası Daimi Barış Bürosu 1917: Uluslararası Kızılhaç Komitesi 1938: Uluslararası Nansen Mülteciler Ofisi 1944: Uluslararası Kızılhaç Komitesi 1947: The Friends Service Council (Kuakerlar mezhebi-İngiltere) ve The American Friends Service Committee (Kuakerlar mezhebi-ABD) 1954: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 1963: Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Kızılhaç Dernekleri Birliği (Cenevre) 1965: BM Çocuklara Yardım Fonu UNİCEF 1969: Uluslararası Çalışma Örgütü 1977: Uluslararası Af Örgütü 1981: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 1985: Sovyetler Birliği’nden Yevgeny Chazov ve ABD’den Bernard Lown’un başkanlığındaki Nükleer Savaşı Önlemede Hekimler örgütü 1988: BM Barış Gücü 1995: Nükleer silah karşıtı Joseph Rotblat ve başkanı olduğu Bilim ve Dünya İlişkileri üzerine Pugwash Konferansı

1997: Uluslararası Kara Mayınlarının Yasaklanması Kampanyası ve kampanyanın koordinatörü Jody Williams 1999: Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) 2001: BM ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan 2005: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Başkanı Muhammed El Baradei 2006: Muhammad Yunus (Bangladeş) ve Grameen Bankası 2007: Amerikalı eski politikacı Al Gore ve GIEC (Hükümetlerarası İklim Evrimleri İzleme Uzmanları Grubu).

2003’ten bu yana bu ödüle layık görülen isimler ise şöyle:

2003: Şirin Ebadi (İran) 2004: Wangari Maathai (Kenya) 2008: Martti Ahtisaari (Finlandiya) 2009: Barack Obama (ABD) 2010: Liu Şiaobo (Çin) 2011: Ellen Johnson Sirleaf ve Leymah Gbowee (Liberya), ve Tavakkol Karman (Yemen).”

-Norveç’ten AB’ye kutlama-

Bu arada Norveç, 2012 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen AB’yi kutladı. Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, AB’yi kutlayarak ülkesinin AB’ye üyeliğinin gündemde olmadığını belirtti.

Barroso, Nobel Barış Ödülü’nü yorumladı

AB Komisyonu Başkanı Barroso, Nobel Barış Ödülü’nü yorumladı: -”Sabah kalktığımda böyle güzel bir gün beklemiyordum”

AB

Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Nobel Barış Ödülü’ne bu yıl AB’nin layık görülmesini yorumlarken “Sabah kalktığımda böyle güzel bir gün beklemediğimi belirtmek zorundayım” dedi. Basın toplantısı düzenleyen Barroso, ödülün, AB’nin vatandaşlarının ve dünyanın iyiliği için çalışan emsalsiz bir proje olduğunun te54

yidi anlamına geldiğini söyledi. Barroso, II. Dünya Savaşı’nın tahribatından çıkan barış projesinin 6 ülkeyle başlayıp bugün neredeyse tüm kıtaya genişlediğini ve ülkeleri insan onuruna, özgürlüklere, demokrasiye, adalete, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı ilkeleri ekseninde birleştirdiğini anlattı. Bu arada NATO Genel Sekreteri Anders Fogh

Rasmussen, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen AB’yi tebrik ederek “Başlangıcından itibaren NATO ve AB ortak değerleri paylaşıp, yeni Avrupa’nın şekillenmesine yardımcı oldu. AB, NATO için eşsiz ve mühim bir ortaktır. Daha önce uzlaşıldığı gibi barış, istikrar ve güvenliği teşvik için stratejik ortaklığımızı daha da güçlendirmeye bakıyorum” dedi.


Murat Boz Berlin’i salladı

KÜLTÜR-SANAT

B

erlin’de müziksever hayranlarının çokluğuyla tanınan ses sanatçısı Murat Boz konserinde kelimenin gerçek anlamıyla kenti salladı. “AYHAN AYDIN Management & Entertainment” organizasyonuyla Berlin’e gelen Murat Boz’un kentin tanınmış konser salonu Tempodrum’da ağırlandı. Yaklaşık 4 bin kişiye müzik dolu saatler ve sahne performansıyla Murat Boz, unutulmaz bir akşam yaşattı!!! Konser öncesi Berlin‘li gençler Murat Boz‘u saatler öncesinden sabısızlıkla Tempodrom‘un önünde beklediler. Sahneye, „Murat size kurban olsun“ sözleriyle çıkan ve büyük bir coşku yaşanmasına neden olan Murat Boz, dinamik ve kıvrak dansçılarıyla nefes kesen bir konsere daha imza attı. Murat Boz, konser öncesi ünlü starla Berlintürk muhabiri Özlem Hande Özbek özel bir söyleşi yaptı. Merhaba Murat bey. Öncelikle Berlin‘e hoşgeldiniz. Berlin sizi bundan 4 yıl önce 2008‘de yine konser amaçlı ağırlamıştı. O günden bu yana sizin gözünüzle Berlin’de değişim olmuş mu? Berlin‘i nasıl buluyorsunuz ve gezme vaktiniz oldu mu?

E

Berlin‘e turist olarak hiç gelemedim ama ilk gelişim 1998 yılındaydı. Bu süre zarfında inanılmaz değişmiş bir kentle karşı karşıya kaldım. Gerçekten çok değişmiş ve gelişmiş. Kafamdaki Berlin imaji açıkcası dürüst olmak gerekirse şehir olarak biraz kötüydü, ama zamanla Berlin gerçekten Avrupa‘nın en önemli şehirlerinden birisi olmuş. Bu değişimi hemen her alanda gözlemlemek mümkün. Her açıdan yani ulaşımı, insanları, restoranları çok farklı, çok değisik, çok modern. Özetle Berlin benim için artık güzel bir şehir. Buraya gelmek beni mutlu kılıyor. Birkaç gün kalıp Berlin‘i gezmeyi düşünüyor musunuz peki? Malesef yarın dönüyorum ama iki gün önceden geldim. Bugün de misal gezdim biraz. Açık söylemek gerekiyorsa konserler sırasında pek gezmeye, yani turistik anlamda fırsatım olmuyor. Bak mesela ayrıca odamdan çıktım aşağa kadar indim ve kahvaltımı yaptım.

dolayı. Ben hayranlarımı çok seviyorum. Onların yoğun ilğisi beni daraltmıyor. Hasta olmasaydım daha çok dışarda olurdum tabii ki. Bu sefer böyle oldu malesef. Peki bu akşam eski repertuarınızdan şarkı söyleyecek misiniz? Bizi sürprizler bekliyor mu? Tabiki, bu aksamki konserde ilk albümden son albüme kadar hepsinden şarkılar olacak.

Bunun sebebi hayranlarınız mı peki?

Berlintürk ve okurlarımız adına geçmis olsun diliyoruz ve bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Yok hayır, biraz grip olmuşumda ondan

Ben teşekkür ederim.

Özlem Hande Özbek

Es ging zu schnell L

s ging alles zu schnell, doch die Gefühle in mir sind echt. Es lodert in mir ganz hell. Ich bin nun mal so. Gib mir die Zeit und meine Taten wirst du sammeln und sehen. Du hast natürlich Recht, wenn du sagst, jeder kann reden.

ieber sag ich gleich was mich ab jetzt stört, doch Wörter sind nutzlos werden sie nicht gehört. Immer, immer wieder die Liebe zelebrieren, um nicht den Anschluss zur Liebe zu verlieren.

eine Art macht mich an, so war das schon von Anfang an. Doch nach 7 Monaten wirst du es vielleicht merken, dass das, was ich sage, echt ist und nicht bla, bla, bla. Ich bin so wie ich bin, klar und wahr.

mmer wieder das Licht hoch halten, um nicht im dunklen Wald zu landen. Jeder Schritt muss mit Bedacht gesetzt werden. Die Liebe ist eine zarte Blume in lockeren Erden.

D

M

ein Herz und mein Geist sind nun auf dich geeicht. Bedenke, durch meine Sprache habe ich dich zuerst erreicht. Erst kommt der Laut und dann die Tat. Die Liebe ist leider nur ein kleiner Pfad.

G

ehst du zu weit nach rechts oder links, steckst du im Wald und hast dich verlaufen? Es geht sehr schnell und du kannst es nicht mal glauben. Gerade lief alles noch sehr gut, doch dann erlischt die Glut. Was ist Liebe und was ist Glück? Auf der Suche hab ich viele gesehen, sie wurden verrückt.

I

E

in Wind, der zu stark weht, kann sie rausreißen. Die Blume fliegt und es ist wie ein Herz rauszureißen. Ich wünsche mir nichts mehr als das Glück. Ich nehme dich an der Hand und führe dich. Nimm mich an der Hand und führe mich. Ich lass mich führen. Will dich spüren. Will dich immer bei mir haben, doch auch kalte Tage ohne dich lassen mich nicht mehr verzagen. Ich denke an die kommenden Tage, die noch vor uns sind. Das Vertrauen wächst wie ein kleines Kind. Özgür Özata 55


FELSEFE

Felsefece...

İÇSEL ÖZGÜRLÜK ya da “carpe diem“

L

atin şairi Horatius`un (İ.Ö: 65-8) dizelerinde geçen bir deyim zamanla yaşam felsefesinden tutun da psikolojiden edebiyata uzanan bir alanın önemli deyişlerinden biri haline geldi. Ünlü „carpe diem“ sözü. Herkesin kendi dünya görüşüne göre çevirdiği bu deyim, „gününü gün et“, „yaşamaya bak“, “günün meyvelerini topla“ biçimde çevrilebiliyor. İlk bakışta öyle gibi görünse de Horatius`un kastettiği biraz farklı; „yaşama bir anlam kat“, „yaşamına anlam ver“ gibi önemli ve oldukça değişik bir zihinsel canlılığı vurgulamış olması. Bu da birkaç yüzyıl önceden Sokrates`in kendine özen göster ya da yaşamını sorgula felsefesinin Latin dünyasında devamı sayılır.

yegane kaynak olduğuna inanıyorum. Bu temel bilgiden çıkarak; a) Düşünceyi ve beyin hücrelerini canlı tutacak düşünsel faliyete gereksinim var. b) Duyguları canlı tutacak; anı ve şimdiyi yoğun yaşatacak bir yaşam anlayışına gereksinim var.

Anlamı olmayan dünyaya anlam katanın insanın kendisi olduğu düşüncesi Ortacağ`da uzun bir aradan sonra Aydınlanma döneminden geçip 19.yüzyıl felsefesinde daha da önem kazanıp 20. yüzyılın varoluşçu düşüncesinin temel kanonu olmakla kalmıyor, bugünün modern toplumununda gittikçe bireyselleşen ( bireyci değil !) yaşamın ruhsal sorunlarını çözmede vurgulanan psikolojik temeli de oluşturuyor. Ama yine de insanoğlu ve insan kızı anlamı dışarıdan almaya daha yatkın gibi görünüyor; ideolojiler, dinler ve her çeşit ahlakçı normlarla yetinmek dün olduğu gibi bugünün modern insanı için daha kolay. Ama dışardan alınan anlam da yaraya ilaç olamıyor; sıkıntı, depresyon, bunaltı ve korku gibi bugünün varoluşsal huzursuzluklarını gidermede yetersiz kalıyor. Birçok felsefeci ve düşünürün sözünü ettiği „içsel özgürlük“ ya da „iç dünya“nın kurulamaması, dışarıya karşı sağlıklı bir mesafenin olanak dışı kalması Horatius`un kasettiği „zihinsel faliyet“ gibi bir çabayı da olanak dışı kılıyor. Bu uzun ince yolda zihinsel faliyete karşı en büyük engel, günlük yaşamın yoğunluğunun yanı sıra medyanın baştan çıkarıcılığı oluyor. Medyanın rengarenk fantazi dünyası bize bağımsız bir iç dünyanın gerekliliğini bile unutturabiliyor. Ama ruhsal sorunlar başgösterdiğinde o fantazi dünyasının bir faydasını da göremiyor modern insan.

Yukarıda sözünü ettiğim iki tür canlılığı ele alalım: a) İlki düşüncede canlılık. Akıl dünyamda böyle bir devinimin olabilmesi bazı koşullara bağlı; zihinsel merakın doğurduğu ilgi, bilgi ve şaşırma. İlginin doğuracağı bilgi ve onun da beni şaşırtması. Her bilgi bir riziko taşır, tehlike taşır; bugüne dek bildiklerimi tehlikeye sokan, bana yeni şeyler öğreten ve bu nedenle de şaşırtandır. Ayrıca nörolojiden biliyoruz; tüm düşünsel canlılık, beyindeki nöronlar arasındaki bağlantıyı kuran sinapsların sayısında oluşan artmayla gerçekleşir. Bu bağlantı artışını, beyin merak ve şaşırma mekanizmasıyla kazandığı yeni bilgilerle sağlayabiliyor. Bilgi artışının durdurulması beynin, yeni bağlantıların azalması ve zihnin donuklaşmasını doğurur. Böyle bir zihin kendi anlamını yaratamadığından dışardan aldığı şablonlarla bütün iç dünyasını dışarıya teslim ederek yaşamını sürdürür.

Galiba hepimizin asıl sorunu böyle bir iç özgürlüğü oluşturacak iç dünyanın kurulmasına dair zihinsel merak: Düşünce ve duygu dünyasını canlı tutacak zihinsel merak. İnsana dair dünyada olup bitene merak duymayan bireyin bunu başarması elbette güç, hatta imkansız. Dış dünyayla kurulacak sağlıklı bir mesafenin, düşünsel ve estetik iç dünyanın yaratılmasında, insanın nefes alması, yaşadığını hissetmesi, kuvvet toplaması ve ruhsal sorunlar karşısında dirençli olması için elzem 56

Ancak bu donanıma sahip olunursa günlük yaşamın ve medyanın aklı ve duyguları yıpratan zoruna karşı kendimizi koruyabiliriz ve bütün olan bitenle arama bir mesafe koyarak kendime yaşama alanı açabilirim. Aksi durumda sıradanlığın derin sularında ya da akıntısında sürüklenmekten kurtulmak ve yaşamı intensiv hissetmek bir ham hayalden başka bir şey değildir.

b) İkinci tür canlılık ise duygu dünyasının canlılığıdır: Bu, şu anın ve şimdinin yoğun yaşanması anlamını taşıyor. İşte bu da yaşadığımız toplumda o kadar kolay değil. Çünkü modern toplum, bireyi ya gelecek planlarıyla ya da geçmişi yorumlamaktan şimdiyi yaşayamaz hale getirdi. Oysa duygu dünyasının canlılığı da şimdiyi hedef alan ilgi, hissetme ve şaşırma temeline dayanırsa gerçekleşebiliyor. Görüleceği gibi burada da tehlike ve riziko var. Özellikle duygu dünyası kesinliği ve garantiyi hiç sevmeyen bir alem. Çünkü kesinlik bitmişliği, garanti donukluğu beraberinde getiren ve duyguları giderek öldüren alanlardır. Duyguların intensiv yaşanması geleceğin kesin çizgilerle belirlenmediği, garantinin olmadığı yerde gerçekleşebiliyor. Korku ve riziko duyguyu sürekli canlı tutan unsurlardır. Akıl ve mantığın yaratacağı garantili, hesaplı-planlı ortam geleceğe yönelik ağırlığını hep hissettirir. Oysa duygular yaşamak için anın ve şimdinin algılanmasına yoğunlaşmak ister. Bu al-

gılama bütün duyguları faliyete geçireceğinden ana ve şimdiye yoğunlaşacak, ertelenmeyecek zamana ihtiyaç duyar. Yaşamı planlarla ertelemek, duygu dünyasındaki canlılığın baş düşmanıdır. Bu durumda duygular alır bavulunu çeker gider, geriye can sıkıcı alışkanlıklar kalır. Bu durumda da giderek bunalım ve depresyona yeşil ışık yakılmış olması ender görünen bir şey değildir. Tekrar başa dönersek; gereksinim duyacağımız bu içsel özgürlüğü (herkesin bu gereksinimi hissetmesi ne kültürel bir zorunluluk ne de insan doğasının mutlaklığıdır ) ya da iç dünyayı; önce yaşamımıza kendimiz anlam vermemiz için, sonra da dış dünyanın her türden zorlamasına karşı sağlıklı bir ruhsal yapıya sahip olmak için düşünmek bile ilk adımı atmak anlamını taşır. Yaşamımızın anlamını ancak kendimiz keşfedebiliriz. Bunun için özellikle geçmişten ve çevremizden getidiğimiz normları ve hakikatı bütünüyle inkar etmeden içeriye bir göz atma cesaretini göstermek, kendi varoluşumuzun özgünlüğünü farketmek, akıldan çok sezgilerin işi gibi görülüyor. İşte varoluşumuzdaki sezgiler, bize insanı (dolayısıyla kendimizi) akıl ve mantıkla açıklama yoluna gitmeden duygularımızla anlamayı öneriyor. Ancak bu sezgi ya da ses bize iç özgürlüğümüzü kazandırabilir kanısındayım. Düşünce ve felsefe de bize bu sesi duymamızda katkı saglayabilir; burada Bergson`un bir sözünün tam yeri: „Felsefe bir sistem inşası değildir, kişinin kendisine ve çevresine naif biçimde bakma kararını almasıdır.“ Yine meraklı olanlar için felsefenin kavramlarla boğuşma olmadığı, tersine dinsel olmayan bir „ruhani alıştırma“ olduğu düşüncesini Antikçağ`dan bugüne taşımayı hedef edinmiş bir düşünürün kitabını tavsiye ederek bitirelim: Pierre Hadot : „Yaşam İçin Felsefe“ Aynı kitabın Almanca çevirisi : „Philosophie als Lebesform“ (Pierre Hadot)

Dr. Ufuk Yaltraklı


SEÇİM 2013

Seçim tarihi tartışılıyor Seçim tarihi Almanya’da da tartışma konusu

A

lmanya’da gelecek yıl yapılacak genel seçimlerin tarihi hükümet ortakları ile muhalefet arasında tartışmalara sebep oldu. Ana muhalefet parti Sosyaş Demokratlar (SPD), hükümet ortaklarının dile getirdiği 29 Eylül tarihine karşı çıkıyor. SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel Süddeutsche Zeitung’a yaptığı açıklamada, “Anlaşılan Peer Steinbrück’ün SPD’nin başbakan adayı olarak belirlenmesi hükümette telaşa sebep oldu. Genel seçim tarihini SPD’nin yönettiği 3 eyalette tatil olduğu zamanda teklif edilmesi başka türlü izah edilemez.” dedi. Gabriel, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) ortak bir tarih üzerine uzlaşmak istemediğini dile getirdi.Almanya’nın Berlin, Hamburg ve Brandenburg Eyaletleri’nde gelecek sene 28 Eylül’de okullarda sonbahar tatili başlıyor. Federal hükümet ise suçlamaları geri çevirdi. Berlin’deki basın evinde seçim gününün tarihini belirleyen Federal İçişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü konuyla ilgili yaptığı açıklamada ‘seçim günü izin dönemine denk gelmemeli’ diye ne yasal ve ne de anayasal zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Sözcü, 1994 yılındaki ge-

nel seçimlerin 6 eyalette okullar tatildeyken yapıldığını vurgulayarak, “Ancak bakanlık tatillere denk gelmeyen bir belirlemeyi hedefliyor.” dedi. Seçim gününün tarihinin belirlenmesi için henüz erken olduğunu ifade eden sözcü, normalde Federal Bakanlar Kabinesi’nin 7 ay önce seçim gününü belirlediğini, bu teklifi Cumhurbaşkanı’na sunduğunu, ayrıca bu tarihin belirlenmesinde eyaletlerin de tekliflerinin dikkate alındığını belirtti. Alman Anayasası’na göre Federal Meclis ‘yasama dönemi başlamasından sonra en erken 46 ve en geç 48 hafta içinde’ yeniden seçilmek zorunda. Eğer gelecek sene erken seçim söz konusu olmazsa 2013 Genel Seçimleri’nin 28 Ağustos ile 27 Ekim arasındaki bir pazar veya bir resmi tatil günü yapılması gerekiyor. Devlet geleneğine göre bu seçim gününü önce Federal İçişleri Bakanlığı seçiyor ve Federal Kabine’ye bildiriyor. Federal hükümetin teklifini alan cumhurbaşkanı, seçim tarihini belirliyor. 2009 yılında yapılan seçimlerde dönemin Federal İçişleri Bakanı Wolfgang

Schaeuble eyaletlerin İçişleri Bakanları, Federal Seçim Başkanı ve Federal Meclis Grupları’nın başkanlarına danışmıştı. O görüşmelerde çoğunluk 27 Eylül 2009 tarihini teklif etmiş, bu tarih üzerinde uzlaşma sağlanmıştı. Federal Hükümet ve cumhurbaşkanı bu tarihe yeşil ışık yakmıştı. Şimdiye kadarki seçimlerin günleri okul tatiline denk getirilmemeye çalışılmıştı. Ancak bu yılki seçimlerde SPD endişeli. Çünkü seçim gününün belirlenmesinde büyük rol oynayan Federal İçişleri Bakanlığı’nın başında CSU’lu Hans-Peter Friedrich bulunuyor. CSU ise Bavyera seçimlerinden iki hafta sonra genel seçimlerin yapılmasından yana. Bavyera’da 2013 Eyalet Seçimleri 15 Eylül’de yapılacak.

Merkel-Steinbrück düellosu

Merkel-Steinbrück düellosu mecliste başladı

B

aşbakan Angela Merkel ve Sosyal Demokrat Parti’nin 2013 seçimlerindeki başbakan adayı Peer Steinbrück arasında ilk atışma mecliste gerçekleşti. Brüksel’deki AB zirvesinden önce Federal Meclis’te Euro krizi ile ilgili hükümet açıklaması yapan Merkel, Euro bölgesinde daha yakın işbirliği için önerilerde bulundu. “Krizde daha fazla işbirliğine ihtiyacımız var.” diye konuşan Merkel, Euro’nun sadece para birimi olmadığını, Avrupa’nın ekonomik, sosyal ve siyasi birliğinin sembolü olduğuna dikkat çekti. Krizle mücadelede adımların sıklaştırılmasını isteyen Merkel, bunun için demokratik meşrulaştırmaların ve kontrollerin “Ele ele daha fazla uyum” içinde bulunması için AB üyesi ülkelerin finansal, mali ve ekonomi politikasının daha da bir araya getirilmesi gerektiğini söyledi.Euro kriziyle mücadelede ve ekonomik büyümenin güçlendirilmesi yolunda

yeni araçlara ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Merkel, krizdeki AB ülkelerinde reformların desteklenmesi için yeni bir dayanışma fonu oluşturma önerisinde bulundu. Bu fonun mali işlemler vergisinden gelen gelirlerle finanse edilebileceğini belirten Merkel, fondan vadeli ve proje bazlı olarak para çekilebileceğini kaydetti. Merkel ayrıca, Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’nin krizdeki ülkelerin bütçelerine müdahale ve veto hakkı öngören tartışmalı önerisine de destek çıktı. Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalmasını istediğini belirten Merkel, bunun tüm Euro Bölgesi ve AB’nin çıkarına olduğunu vurguladı. Yunanistan’ın üzerinde, anlaşılan önlemleri hayata geçirme taahhüdünü yerine getirmek zorunda olduğunu dile getiren Almanya başbakanı, yapısal değişikliklerin kaplumbağa hızında ilerlediğini kaydetti. Merkel’den sonra söz alan eski Maliye

Bakanı Peer Steinbrück, Merkel’i Euro krizinin çözümünde ‘ikili oynamakla’ ve koalisyon hükümeti üzerinden yaz aylarında Yunanistan’a yapılan ‘mobbing’e göz yummakla suçladı. Hiçbir kurtarma şemsiyesinin Avrupa’yı kurtarmak için yeterli gelmeyeceği iddiasında bulunan Steinbrück, “Başbakan vatandaşa Yunanistan’ın ek yardıma ihtiyaç duyduğunu dürüstçe anlatsın bakalım.” dedi. Merkel’in tek taraflı Avrupa politikası yürüttüğünü öne süren Steinbrück, Federal Hükümeti daha çok dayanışmaya davet etti. SPD’li politikacıyı eleştiren Hür Demokrat Parti Federal Meclis Grup Başkanı Rainer Brüderle ise Steinbrück’ün Euro krizinde net bir çizgiyi temsil etmediğini öne sürdü. Brüderle, Steinbrück’ün yan gelir tartışmalarına da değinerek, “Konuşmanızdan sonra size başbakanlığın ek bir iş olmadığını söylemeliyim.” ifadesini kullandı. 57


SAĞLIK SAĞLIK

Kurban Bayramı

Nedir? Müslümanların en kutsal bayramlarından birini sev-

diklerimizle kutluyoruz her sene. Aslında çoğumuz anlamını az biliyoruz. İşte bu nedenle küçük bir hatırlatmada fayda vardır diye, kısaca bir özetini yazıyorum. Hz. İbrahim’in Allah’a sonsuz sevgisi ve saygısı sonucu oğlu İsmail’i kurban etmek isteğinin Allah tarafından engellenip bir koyun gönderilmesinin yıldönümüdür Kurban bayramı.

Neden?

Kurban kesebilecek varlıklı ailelerin sosyal görevlerini hatırlamaları ve kurbanın yarısının fakir ailelere dağıtılması en önemli kurallardan biridir. Akrabalar, tanıdıklar ve büyükler ziyaret edilir. Özellikle memleketleri dışında yaşayanlar böyle dini bayramlarda birbirlerine daha da yakınlaşırlar. Vatanımızdan, kültürümüzden getirdiğimiz değerli hazinelerimizden birisidir Kurban Bayramımız. Dini görevlerin yerine getirilmesinin önemli hedeflerinden birisi sosyal hayatı zenginleştirip, insanları daha çok birbirine bağlamasıdır.

Nasıl? Çocuklara yeni giysiler alınır, harçlıklar verilir. Eş dost ziyaret edilir, hal hatır sorulur. Küsler barışır. Çok yenilir, içilir. Özellikle kurban etinden hazırlanmış kavurmalar, sarmalar, yufkalı yahniler, baklavalar, tulumba tatlıları v.s. Tanrı misafiri kim kapı zilini çalarsa memnuniyetle haneye kabul görür Müslüman ailelerde. Kim? Küçük büyük herkes için geçerli bazı kuralları unutmayalım. Kurban bayramına tıbbi açıdan bakacak olursak, bu günlerde beslenmemize herzamanki gibi özen göstermeliyiz. Çok tatlı, yağlı kızartmalardan, kırmızı etten kaçınmalıyız. Senede bir istisna da olsa, özellikle unutmamak gerekirki kırmızı yağlı et sağlığımızın baş düşmanlarındandır. Hepimizin kurban bayramı kutlu ve mutlu olsun! N. Serpil Öcal Fachärztin für Physikalische und Rehabilitative Medizin Akupunktur - Naturheilkunde - Chirotherapie Ferdinandstr. 27, 12209 Berlin - Email: nsoecal@aol.com

58

Opferfest Was? Eine der wichtigsten religiösen Feste ist das Opferfest, das wir mit unseren Lieben jedes Jahr feiern. Viele werden die Bedeutung wissen, aber eine kurze Erinnerung ist sinnvoll, denke ich und schreibe eine kleine Zusammenfassung: Abraham beabsichtigte in seiner grenzenlosen Liebe und Ehrfurcht zu Gott seinen einzigen Sohn Ismael zu opfern, der durch ein Schaf, der von Gott geschickt wurde verschont wird. Dies wird jedes Jahr gefeiert. Warum? Familien, die wohlhabend genug sind, ein Tier zu

opfern, werden jährlich an ihre soziale Rolle erinnert, indem sie armen Familien vom Fleisch spenden. Verwandte, Bekannte und ältere werden besucht. Insbesondre die in der Fremde Lebenden rücken näher. Das Opferfest, von der Heimat von der ursprünglichen Kultur mitgebracht, wird zum wertvollen Schatz. Die Erfüllung der religiösen Pflichten hat die Funktion das Leben reicher zu gestalten und die Menschen näher zusammenzubringen.

Wie? Kinder bekommen neue Kleidung und Geldgeschen-

ke. Bekannte, Freunde werden besucht, nach dem Befinden gefragt. Die Streitigkeiten werden geschlichtet. Es wird viel gegessen und getrunken. Besonders Fleischgerichte vom Opfertier, gerollte Weinblätter, Blätterteig mit Fleisch, Baklava, süße Backwaren usw. Wer als Gottes Gast an der Tür klingelt, wird in muslimischen Familien herzlich willkommen geheißen.

Wer? Ob Klein oder Groß, sollten bestimmte Regeln nicht vergessen werden: Wenn das Opferfest aus medizinischer Sicht betrachtet wird, dann sollte auf die Ernährung , wie immer Wert gelegt werden. Sehr süßes, fettes, gebratenes und rotes Fleisch sollte vermieden werden. Auch wenn einmal im Jahr eine Ausnahme ist, sollte nicht vergessen werden, dass rotes fettes Fleisch eine der Hauptfeinde unserer Gesundheit ist. Allen ein wunderschönes Opferfest!


SAĞLIK

Das „Who is Who“ der Medizin trifft sich in Berlin World Health Summit: Weltgesundheitsgipfel bringt die Elite der internationalen Medizin in die deutsche Hauptstadt

B

erlin empfängt 1.400 Experten aus rund 100 Nationen zum World Health Summit. Internationale Forscher treffen auf Entscheidungsträger aus Forschung, Gesundheitswesen, Wirtschaft und Politik. Viele der prominenten Teilnehmer werden durch die M8-Allianz gewonnen. „Die internationale Elite der Medizin trifft sich in diesen Tagen in Berlin. Vertreter internationaler Top-Universitäten, Nobelpreisträger und Gesundheitspolitiker sind zu Gast in der deutschen Hauptstadt“, sagt Burkhard Kieker, Geschäftsführer von visitBerlin. „Berlin ist eine Stadt mit höchster Medizinkompetenz und -ballung. Für den extrem hochrangigen Weltgesundheitsgipfel, der hier zum vierten Mal stattfindet, bietet Berlin das richtige Forum. Der World Health Summit stärkt Berlins Rolle als führender Standort für Medizinkongresse in Europa.“ Rund 20 Prozent aller Tagungen und Veranstaltungen in der Hauptstadt sind bereits jetzt der Medizinbranche zuzuordnen. So etabliert sich Berlin als Health Capital. Die Strahlkraft des Kongresses macht Berlin als Wissenschaftsstandort in der Welt bekannter. Um den Gipfel enger an die deutsche Hauptstadt zu binden, setzt sich visitBerlin für den Kongress ein. Hierzuhaben sich Ende Juni

2012 die Messe Berlin und visitBerlin als Gesellschafter an der World Health Summit Foundation GmbH beteiligt. Auch Prof. Dr. Detlev Ganten, Gründungspräsident des Summits, betont die gute und enge Verbindung zur Hauptstadt: „Berlin ist eine moderne Weltstadt mit großer medizinischer Tradition und damit ein idealer Ort, um Führungspersönlichkeiten aus allen Bereichen des Gesundheitssektors zusammenzubringen. Der Austausch in einem internationalen Kreis ist notwendige Voraussetzung, damit der rasante medizinische Fortschritt auch bei den Patienten ankommt. Genau diesen Austausch ermöglichen der World Health Summit und die Gesundheitsmetropole Berlin.“

Nobelpreisträger, Gesundheitspolitiker und Spitzenmediziner zu Gast in Berlin

Die Vision des World Health Summit in Berlin: die globale Gesundheitsversorgung zu verbessern. Das internationale Gipfeltreffen steht 2012 unter dem Motto „Research for Health and Sustainable Development“. Wie sieht die globale Gesundheitsversorgung im 21. Jahrhundert aus? Vor welchen Herausforderungen steht die medizinische Forschung? Zu diesen und anderen Fragen werden

in Berlin über 200 hochkarätige Sprecher aus aller Welt erwartet: Deutschlands Gesundheitsminister Daniel Bahr diskutiert unter anderem mit seinen Pendants aus Singapur (Gan Kim Yong) und Botswana (John G. N. Seakgosing). Nobelpreisträger wie Peter Agre aus den USA (Chemie), Gerd Binnig aus Deutschland (Physik) sowie Sima Samar, afghanische Menschenrechtlerin und Trägerin des Alternativen Nobelpreises, treffen auf Experten der internationalen Wissenschaftsund Universitätslandschaft. Viele sind darüber hinaus Teil der M8-Allianz. Die „M8 Alliance of Academic Health Centers and Medical Universities“ ist ein globales Netzwerk medizinischer Fakultäten – unter anderem der Johns Hopkins University in Baltimore, dem Londoner Imperial College, der Sorbonne Paris Cité, der Kyoto University Graduate School of Medicine in Japan, der Russian Academy of Medical Sciences in Moskau und der Charité – Universitätsmedizin Berlin. Josef Ackermann in seiner Rolle als Verwaltungsratspräsident der Zurich Insurance Group tritt in den Dialog mit Medizinern aus aller Welt wie Peter Seeberger, Malaria-Experte vom Max-Planck-Institut Potsdam, und Peter Piot, Mitentdecker des Ebola-Virus, sowie der amerikanischen Pulitzer-Preisträgerin und Biologin Laurie Garrett.

Hipertansiyon tedavisinde yeni yöntem

H

ipertansiyon hastalarını ilaca bağımlılıktan büyük oranda kurtaracak yeni yöntem, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde uygulanmaya başlanacak. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Keleş, yazılı açıklamasında, hipertansiyon hastalarının yaklaşık yüzde 20’sinde çoklu ilaç tedavisine rağmen tansiyonun normale dönmesinin sağlanamadığına işaret etti. Keleş, en zor grup olan bu grupta “renal denervasyon’’un, “en uygun’’ tedavi olduğunu belirtti. Bu işlemin, böbreğin santral sinir sistemi ile ilişkisini kesmeye dayandığını kaydeden Keleş, tedavide radyofrekans dalgaları kullanılarak böbrek arterinin çevresindeki sempatik sinirlerin devre dışı bırakıldığını ifade etti. Prof.Dr. Keleş, işlemin anjiyoya benzer bir yöntemle yapıldığını, 30 dakika civarında sürdüğünü ve hastaların 1-2 gün sonra taburcu edildiğini anlattı. Türkiye’de az sayıda merkezde uygulanan bu yöntemin, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde de uygulanması için Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Keleş öncülüğünde çalışmalara başlandığı bildirildi.

59



BİLİM VE TEKNİK

Liebe Leser, liebe Leserinnen,

herzlich willkommen in der kleinen Computerecke. Sachlich und fachlich. Heute: BIOS

W

ie schon in der letzten Ausgabe RAM & ROM ist das BIOS ein ROM (EEPROM).Das BIOS (Basic Input Output System) gehört zu den wichtigsten Bestandteilen des PC. Es ist die Schnittstelle zwischen Hardware und der Software. Aufgaben, die das BIOS erfüllen muss, sind unter anderem der Selbsttest und die Initialisierung des Computersystems. Das BIOS muss so programmiert sein, dass es mit der Hardware konfliktfrei zusammenarbeitet. Beim Start erfolgt der POST (Deutsche Post? Nein!) (Post=Power On Self Test), die SystemIdentifizierung und die Boot-Routine (Boot=Startfolge). Der Test beginnt immer bei der CPU. Wenn dieser Test nicht erfolgreich ist, wird das System normalerweise angehalten. Dann wird eine Checksumme über das BIOS gebildet und mit der im BIOS gespeicherten verglichen. Danach wird DMAController (Direct-Musik-Award? Nein!) (Direct-MemoryAccess=Direkter-Speicher-Baustein Zugriffsart), Tastatur-Controller, die ersten 64 KB (Kit & Buggy? Nein! 1 Kilobyte=1000 Byte[Maßeinheit für Datenmenge]) des RAMs, Interrupt-Controller (Verwaltung von Schaltkreisen und Weiterleitung an den CPU), Cache-Controller (franz. Versteckt, Puffer-Speicher um neu Berechnung zu vermeiden, schneller Zugriff) und andere Hardware- Erweiterungen genauestens überprüft um unterbrechungsfreies Arbeiten zu gewährleisten. Wenn der POST erfolgreich beendet ist erlaubt das BIOS den Zugriff auf die Hardware, mit ihr Daten auszutauschen und sie zu steuern. Der Umfang der Funktionen ist abhängig von den vorhandenen BIOS-Erweiterungen. Die Standard-Einstellung (vom Werk aus) reicht aber aus um die notwendigsten Fähigkeiten des PCs zu nutzen. Etwaige BIOS-Einstellungen sollten von

Laien nicht verändert werden, sondern sind allein dem Fachmann zu überlassen.

TIPP!

Bei ungewollter Verstellung der BIOS – Einstellung sind diese unter default setup wieder zur Werkseinstellung zurückzusetzen. In der nächsten Ausgabe: Speichermedien Email: as@intecberlin.de

AB’den Google’a “gizlilik” uyarısı

A

vrupa Birliği (AB), internet arama motoru Google’ın yeni gizlilik ilkelerinin, “AB’nin kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kurallarına aykırı düştüğü” uyarısında bulundu. AB, Google’dan söz konusu yeni gizlilik ilkelerinde değişikliklere gitmesini isteyerek, toplanan verilerle ilgili daha açık ve kapsamlı bilgiler sunmasını talep etti. AB ülkelerinin verdiği yetki üzerine konuyla ilgili yaptığı araştırma sonuçlarını

yine AB adına açıklayan Fransız Ulusal Bilişim Özgürlüklükleri Komisyonu, Google’ın yeni ilkelerinin, AB’nin kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tüzüğüne aykırı olduğuna hükmetti. Komisyon Başkanı Isabelle Falque-Pierrotin, Paris’te düzenlediği basın toplantısında Google’a gönderdikleri soruların yanıtlarının kendileri için tam olarak tatmin edici olmadığını ifade etti. Google’ın

Ateş Saygı

verdiği yanıtları tam anlamıyla açık ve kesin bulmadıkları belirten Falgue-Pierrotin, ara motorunu hizmet sunduğu kişi ve kuruluşların kişisel verilerinin değerlendirilmesi konusunda yeterli bilgi vermemekle eleştirdi. Fransız Komisyon Başkanı, Google’a gerekli düzenlemeler için 3-4 ay verdiklerini, aksi takdirde gerekli yasal işlemleri başlatacakları uyarısında bulundu.

Küresel ısınma kasırgaları artırıyor

B

ilim adamları, küresel ısınmanın kasırgaların sıklığının ve tahribat gücünün artmasına neden olduğunu belirledi. Amerikan Bilimler Akademisi’nin dergisi PNAS’ta yayımlanan ve deniz seviyesinde fırtına dalgalarının neden olduğu hızlı değişimin incelendiği araştırma, tropik kasırgaların sıklığı ve tahribat gücünün artması ile

hava sıcaklığındaki yıllık artış arasında önemli bir bağ olduğunu ortaya çıkardı.

Hava sıcaklığının ortalama 0,7 derece arttığı son 90 yılda, 2005’te New Orleans’ı vuran Katrina Kasırgası’na benzer büyük kasırgaların oluşma ihtimalinin sıcak geçen yıllarda soğuk geçenlere göre iki kat daha fazla olduğu

belirtildi. Kopenhag Üniversitesi Niels Bohr Enstitüsü’nden Aslak Grinsted, ABD’nin güneydoğu kıyısındaki kurulan gel-git ölçeği ağı sayesinde tropik kasırgaların neden olduğu fırtına dalgalarının deniz seviyesindeki hızlı değişimlere yol açtığını gözlediklerini söyledi. 61


SPOR

Mario Götze, forma giyemeyecek

Borussia Dortmundlu Mario Götze, Ruhr derbisinde Schalke 04’e karşı forma giyemeyecek

A

lmanya Birinci Futbol Ligi’nin (Bundesliga) 8. haftasında Borussia Dortmund ile Schalke 04 takımları arasında oynanacak Ruhr derbisinde, sarı-siyahlı ekipte Mario Götze’nin forma giyemeyeceği bildirildi.Borussia Dortmund kulübünden yapılan açıklamada, milli takımdan dönen Götze’nin bacağında kas sertleşmesi olduğu ve Schalke 04’e karşı forma giyemeyeceği belirtildi.Açıklamada ayrıca, derbide Jakub Blaszczykowski’nin de oynayamayacağı, İlkay Gündoğan ve Marcel Schmelzer’in forma

giyip giyemeyeceklerinin maç saatinde belli olacağı kaydedildi. Borussia Dortmund’un teknik direktörü Jürgen Klopp, Götze’yi gelecek hafta Şampiyonlar Ligi’ndeki Real Madrid’e karşı oynayacakları maça yetiştirmeye çalıştıklarını belirtti.Schalke’ye karşı oynanan maçların olağanüstü maçlar olduğunu ifade eden Klopp, bunların iki kaliteli takım arasında özel atmosferde yapılan özel maçlar olduğunu kaydetti. Borussia Dortmund ile Schalke 04 arasında 141. derbi oynanacak.

“Turkcell Europe Cup 2012’’ “Turkcell Europe Cup 2012’’ futbol turnuvasının finalleri yapıldı. vAlmanya’nın başkenti Berlin’de “Turkcell Europe Cup 2012’’ futbol turnuvasının finalleri düzenlendi. Almanya Olimpiyat Sporları Birliği’nin “Spor Yoluyla Uyum’’ projesi kapsamında düzenlenen ve daha önce Almanya’nın değişik bölgelerinde yapılan turnuvalarda başarılı olup Berlin’deki finallere katılmaya hak kazanan takımlar Alexander Platz adlı meydanda kurulan küçük sahalarda birbiriyle mücadele etti. Kazanılan maçların ardından alınan puanların yanı sıra takımların “fair play’’ davranışlarının da değerlendirildiği turnuvada,

62

14-16 yaş ve 17 yaş üstü kategorilerinde iki ayrı grupta müsabakalar oynandı. Farklı kökenden gençlerin katıldığı turnuvada gençler arasında hoşgörü ve karşılıklı saygının oluşması amaçlanıyor. Turkcell Europe Genel Müdürü Ekrem Özorbeyi, turnuvanın açılışında yaptığı konuşmada, iletişim olduğu yerde insanların birbirlerinin anlamasının daha kolay olduğunu belirterek, “Bizim işimiz iletişim. İletişimin olduğu yerde insanların birbirini anlaması daha kolay. İletişimin olduğu yerde ön yargılar ortadan kalkar’’ dedi Özorbeyi, Turkcell olarak sosyal sorumluluk projelerine önem verdiklerini, böylelikle insanların

uyumuna ve bir arada yaşama istemine katkı sağlamak istediklerini kaydetti. Turnuvada 14-16 yaş grubunda “TV Spektakel’’ adlı takım birinci, “FC Süderelbe’’ ikinci ve “HNT Kids’’ adlı takım da üçüncü oldu. 17 yaş üstü grubunda ise “Midnightsoccers’’ birinci, “Holzbein Köln’’ takımı ikinci olurken “Team Brandenburg’’ da üçüncü sırayı elde etti. Turnuvaya katılan tüm takımlara kupa ve sertifika verilirken, kendi yaş grubunda birinci olan takımda yer alan oyunculara ayrıca birer “ipad’’ hediye edildi.


DERGİMİZE ABONE OLUN HER AY EVİNİZE YOLLAYALIM

ABONNEMENTSBESTELLUNG Name / Vorname _____________________________________________________ Firma: _____________________________________________________

hiermit bestelle ich BERLINTURK: 1 Jahr per Bankeinzug für 59,- € inkl. Porto Einzugsermächtigung

Name, Vorname des Kontoinhabers __________________________________

Strasse: PLZ / Ort: _____________________________________________________

Geldinstitut: __________________________________

Telefon: Telefax: _____________________________________________________

BLZ: __________________________________

Ausschneiden und senden an: Bundespressekonferenz - BerlinTürk - Schiffbauerdamm 40, 10117 Berlin

__________________________________ Datum / Unterschrift des Kontoinhabers oder Bevollmächtigten

Konto-Nr.: __________________________________



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.