Turhan Feyizoğlu - İbo: İbrahim Kaypakkaya

Page 1

İbo

İbrahim Kaypakkaya

O zan Y a y ın c ılık

Turhan Feyizoğlu

A ltın ça ğ Y a y ım c ılık


I


Turhan FEYİZOĞLU

1 b o İbrahim Kaypakkaya

O zan Yayıncılık Nisan/2000


Turhan Feyizoğlu

Y a y ın N o : 3 2

K ita b ın tüm y a y ın h a k la n O z a n Y a y ın c ılık 'a aittir. T a n ıtın ı iç in y a p ıla c a k a lın t ıla r y a y ın e v in in iz n in i g e re k tirir.

d ış ın d a ,

Kitabın adı: ® İ B O / İ b r a h i m K a y p a k k a y a Editör: A b d u l l a h D e m ir Kapak tasarım: T u ra b i Y a z a r Montaj ve baskı: G ö k s u O fse t Mücellit: G ö k su

ISBN 975-7891-28-2

__________ OZAN YAYINCILIK Cemal Nadir sk. No: 9 Kat: 1 Cağaloğlu/İstanbul Tel: 511 98 78 - 527 98 47 Fax: 511 93 95 4

tü m

a lın t ıla r


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

ÖNSÖZ F e y iz o ğ lu , a yrın tı a v c ısı b ir in san . G e r ç e ğ i ç o k y ö n lü , d e rin le m e s in e a çığ a çık a rm a işin e , d ik ka ti ç e k m e y e n a yrın tıla rd a n b a şlıy o r. K u şk u d u ym a k , ıs­ rarla d e şm e k , b ık ıp usan m a d a n so rm a k, karşı tarafı b ık tıra rca sın a ve d e k a ç ırırc a sın a sığaya ç e k m e k . K o ­ nu, ' 68-71 k u şa ğ ın ın , sistem tarafından yo k e d ile n li­ d e rle rin in ya şa m ı o lu n c a F e y iz o ğ k ı'n u n bu ille t sorg u c u lu ğ u işe y a rıy o r, d .ıh a b ir anlam ka z a n ıy o r. S ı­ n ıf m ü c a d e le sin in e n k a z a ltın d a kalan p ırla n ta la rın ı a çığ a çık a rm a iş id ir b u. K o la y d e ğ il. F e y iz o ğ lu 'n u n d ili d u ru d u r. Z o rla n m a d a n , p ü r ü z ­ le re ta k ılm a d a n o k u y o ru z . O k u rk e n , "B u d o k u d a b irş e y e k s ik g a lib a " d iy e sorm a ktan da k e n d im iz i a la m ıy o ru z . T a n rın ın in san lığa este tik in c e lik , şaşırtıc ılık , b ü y ü , ş iir s e l ö z-kısa s ö z d e n ile n n e sn e le ri d a ­ ğ ıtırk e n , F e y iz o ğ lu 'n a h a k s ız lık ettiğin i, O 'n u o k u ­ yu p b itird iğ im iz d e a n la r g ib i o lu y o ru z . B ü y ü k in sa n lık iç in ö le n in sa n la rın tek y ö n lü y ü ­ c e ltilm e s i, d in le rd e n , ka h ra m a n lık e fsa n e le rin d e n b iz e kalan b ir m ira stır. B u m irastan k o p a m ıy o ru z . Bu m ira s b iz i y iy ip b itiriy o r, b iz i g ö tü rü p b ilim in k a rşı­ sına d ik iy o r. B u m ira s b iz i ö le n insana ve k e n d im iz e y a b a n c ıla ştırıy o r. F e y iz o ğ lu 'n u n fe y iz li b ir tutum u da b ö y le s i b ir m ira sın e tk isi a ltın d a a z ka lm ış o lm a ­ sın d a d ır. Ö lü m s ü z lü k d iy e b ir ş e y yoktLir. İn san ve in sa n lık b u g ü n var, ya rın yo ktu r. Ö n e m li o la n , anda, y a n i a lı­ nan h e r so lu k ta n e y a p tığ ım ızd ır. Y ap tık la rım ıza tapm a m a m ızd ır. H iç le ş m e y e ya da ö lü m e en ya kın şey,


Turhan Feyizofilu

tapm a e y le m id ir. S a d e c e b u kita b ı d e ğ il, tüm k ita p ­ ları, ö n ya rg ıla rd an , tab u la rd a n a rın m ış, k u şk u c u , m e ra k ç ıl, o b je k t if b ir kafayla o k u m a lıy ız . K e n d i te o ­ rik ya ra tıcıla rın ı, k e n d i ö z ü n d e aşm a p o ta n s iy e li ta­ şım a ya n h iç b ir d e v rim , u zu n s o lu k lu o la m a z. D ile ğ im , b u kita b ın da b e n z e r i k ita p la r g ib i, u z u n so lu k lu d e v r'm le rin o ca ğ ın d a b ir k ıv ılc ım ya da b ir a le v dam arı olm a sıdır.

Muzaffer Oruçoğlu

02.02.2000


İbo/Hayatı ve M ücadelesi

SUNUŞ İbrahim Kaypakkaya hakkında bir kitap yazmak amacıyla, 1996 yılından itibaren belge ve bilgi toplamaya başladım. Ne ya­ zık ki, bu iş çok zordu. Belgeler ve tanıklar, Türkiye'nin ve dün­ yanın bir tarafına dağılmış durumdaydı. 1996'da başladığım bilgi ve belge toplama işi 2000 yılının ilk aylarına kadar sürdü. * İbrahim Kaypakkaya hakkında hazırladığım bu biyografik ki­ tapta elde ettiğim bütün bilgi ve bulduğum bütün belgeleri kullan­ dım. *Avukat Erhan Erel, hazırladığım bütün kitaplara her zaman destek oldu. Muzaffer Oruçoğlu, gönderdiği cevaplarlarla önem­ li katkılarda bulundu. Mahmut Balpetek, İsmet Büyükyağcı, Ab­ dullah Demir, Arslan Kılıç, ismet Öğütücü, Özcan Sapan, Recep S. Tatar, Haşan Yılm az, ulaşmak istediğim kişilerle görüşme yap­ mam ve kaynak bulma konusunda desteklerini esirgemediler. *Altınçağ Yayıncılık, 68'liler Birliği Vakfı, Aydınlık, Cumhuri­ yet gazetesi, O zan Yayıncılık, Uzun Yürüyüş Dergisi arşivi, Türki­ ye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın arşivi ile Beyazıt Dev­ let Kütüphanesi, Taksim Atatürk Kitaplığı, Ankara M illi Kütüpha­ nesinden yararlandım. Edibe Buğra, Cülsev Çakmak, Güzide Dadaloğlu, Münevver Ek, Muzaffer Erdoğdu, Muharrem İnan, Mihriban Güngör, Nahit Kalenderoğlu, Belgin Karatepe, Sibel Karaoğlu, Ayhan Oruçoğlu, Fahir Ö zel, Doğu Perinçek, Vezir Sarıyer, Ersoy Soydan, Haşan


Turhan Feyizufciu

Yılmaz, H üseyin Yılmaz, Zafer Y ılm a z 'ın bilgi ve belge k o n u s u n ­ da yardımları oldu. Başta söyleşi yaptığım kişiler o lm a k üzere belge ve bilg i k o n u ­ sunda yardım cı olan herkese teşekkür ederim.

T u rh a n F e y iz o ğ lu


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Kısaltmalar A A : A n a d o lu Ajansı. AIESEC: iktisat ve Ticari ilim Yapan Ö ğ re n c ile r Birliği A ID :A n ıe r ik a n Y ardım Ö rg ü tü . A İT İA -Ö D : Ankara iktisadi Ticari ilimler Akademisi Öğrenci Derneği. A N A P : A n a va tan Partisi. AP: A da let Partisi A S D : A y d ın lık Sosyalist Dergi A Ü - Ö B : A n ka ra Üniversitesi Ö ğ re n ci Birliği. A Ü -T B : A nkara Üniversitesi Talebe Birliği. A Ü - Y O T B : A n ka ra Üniversitesi Yüksek O k u lla r Talebe Birliği. BYY O : Basın Yayın Yüksek O k u lu . C H P : C u m h u riy e t H a lk Partisi. C KM P: C u m h u riy e tç i K öylü M i ll e t Partisi. ÇKP: Ç in K o m ü n is t Partisi Ç Y Ö O Ö F K : Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü. D e v -G e n ç : D e v rim c i G e n ç lik . D e v -G ü ç : D e v rim c ile r G ü ç b irliğ i. D D D : D e m o k ra tik D e v rim Derneği. D D K O : D e v rim c i D oğu K ü ltür O ca kla rı. DP: D e m o k ra t Parti. DİSK: D e v rim c i İşçi Sendikaları Konfederasyonu. D Ö B : D e v rim c i Ö ğ re n c i Birliği.

------------------------------- 9 -------------------------------


Turhan Feyizoftk

Dr. : Doktor. DTCF: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi. EÜ-ÖB: Ege Üniversitesi Öğrenci Birliği. FD H KC : Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi. FKF-M YK: Fikir Kulüpleri Federasyonu Merkez Yürütme Kurulu. FKF-GYK: Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Yönetim Kurulu. GEE: Gazi Eğitim Enstitüsü H FTC: Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti. HKP M-L: Hindistan Komünist Partisi Marksist Leninist H Ü-Ö B: Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Birliği. İA YTO TB: istanbui Akşam Yüksek Teknik O kullar Talebe Birliği. İlk-Sen : İlkokul Öğretmenleri Sendikası. İPSD: İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği. İTİA: iktisadi ve Ticari İlimler Akademisi. İTÜ -Ö B: İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği. İTÜ- TO TB: İstanbul Teknik Üniversitesi Teknik Okulu Talebe Birliği. İÜ -DFTC: İstanbul Üniversitesi Diş Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ-İFTC: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ-OFTC: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ Ö B: İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği. İYTO TB: İstanbul Yüksek Teknik O kullar Talebe Birliği. KDP: Kürdistan Demokrat Partisi M D D : M illi Demokratik Devrim. M GK. : M illi Güvenlik Konseyi. MİT : M illi istihbarat Teşkilatı. M-L: Marksist-Leninist. O D TÜ -Ö B: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği. ------------------------------------ 10 -----------------------------------


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

ODTÜ-SFK: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyalist Fikir Kulübü. PDA: Proleter Devrimci Aydınlık. PDK: Proleter Devrimci Kurultay. Prof. : Profesör. SBF: Siyasal Bilgiler Fakültesi. SD: Sosyalist Devrim. S D D : Sosyal Demokrasi Derneği. SD D F: Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu. S C Ö : Sosyalist G ençlik Örgütü. SHP: Sosyaldemokrat Halkçı Parti. SKDP: Suriye Kürt Demokrat Partisi SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği. TC K : Türk Ceza Kanunu. Ti-Sen: Tiyatrocular Sendikası. TM G T: Türkiye M illi Gençlik Teşkilatı. TM TF: Türkiye M illi G ençlik Teşkilatı. TD G F-M YK: Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu Merkez Yürütme Kurulu. T D G F-G Y K : Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu Genel Yönetim Kurulu. T H K O : Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu. TH KP-C : Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi. TİİKP: Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi. T İK K O : Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu TİİKF: Türkiye İhtilalci işçi Kurtuluş Fırkası TK D P : Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi TKP(M L): Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist


Turhan Feyizoftlu

TİP-GYK: Türkiye işçi Partisi Genel Y ö n e tim Kurulu. TKP: T ürkiye K om ü nist Partisi. TKP(ML): Tü rkiye K om ünist Partisi Marksist-Leninist. T M G T : T ürkiye M i ll i G e n ç lik Teşkilatı. T M L G B : T ü rk iy e Marksist Leninisl G e n ç lik Birliği TMTF: T ü rk iye M i I >i Talebe Federasyonu. TÖS: T ü rk iy e Ö ğ re tm e n le r Sendikası. T Ö D M F : Türkiye Ö ğ retm en D e rn ekle ri M i l l i Federasyonu. T Ü T Ü S: Tü tü n Ü re ticile ri Sendikası. Ü NA S : Üniversite Asistanları Sendikası. YİS: Yapı işçileri Sendikası.


İbo/Hayalı ve M üaıdelesi

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm İlk o k u l / H a s a n o ğ l a n Ö ğ r e t m e n O k u l u / Ç a p a 'l ı Ö ğ r e n c il e r T ra fiğ i K e s iy o r / M i ll i E ğ itim Bakanı ile Ö ğ r e n c il e r Tartışıyo r/Ç a pa Y ü k se k Ö ğ r e t m e n O k u l u Ö ğ r e n c il e r i F ik ir K u l i i b ü ' n ü n K u ­ rulu ş b i İ d i r i s i / H e m O k u l idaresi H e m de S a vcılık T a rafınd a n S o ru ş tu rm a A ç ı l ı y o r / B i l d i r i Y a y ın la y a n 10 Ö ğ r e n c i, Yatılı Ö ğ ­ r e n c i li k H a k k ı n d a n B ir A y M a h r u m E d iliy o r /F iz ik B ö lü m ü Ö ğ ­ r e n c ile r i, R e fo rm is te k le rin i A ç ık lıy o r / Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l ­ la rı/Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a Y e n i B ir Y ö n e t m e l ik Ç ı­ k a r t ı l ı y o r / M i l l i Eğitim Bakanı İlh a m i Ertem ile Ö ğ r e n c il e r T a rtı­ şıyo r/F e n F a k ü lt e s i'n d e T e m s i l c i l i k S e ç im i/ Y ü r ü y ü ş Y a p ı l ı ­ y o r / O n Ö ğ r e n c i n i n Y a tı lı lı k H a k la rı T a m a m e n E lle rin d e n A l ı n ı ­ y o r/F e n F a k ü lt e s i'n d e B o y k o t T a ra fta rla rı ile B o y k o ta Karşı O l a n l a r A ra s ın d a Ç a tışm a O l u y o r / Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a k i Ç a ­ tışm a yı K o m ü n i z m P ro pa g a nd a sı Y a p a n O n Ö ğ r e n c i Y ö n e t­ m i ş / Ü ç Ö ğ r e n c i, E m n iy e t M e n s u p l a r ı n d a n C an E m n iy e tle rin in K o ru n m a s ın ı İs tiy o r /Ö ğ r e n c i T e m s ilc ile r i, O k u l M ü d ü r ü ve V a ­ li, T o p la n t ı Y a p ıy o r/F e n F akültesi ile Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n d a Ç a tışm a D e v a m E d iy o r/Ç a p a lı B ir Kısım Ö ğ r e n c i, İs­ t a n b u l V a li li ğ i Ö n ü n d e O t u r m a E yle m i Y a p ıy o r/3 Ö ğ r e n c i T e v ­ k i f E d il iy o r / O k u la A lı n m a y a n Ö ğ r e n c il e r l e C H P İstanbul M i l ­ le tv e k ili O r h a n B irg it İ l g i le n i y o r / Ç o r u m Eski DP İl B a şkam yla G ö r ü ş ü lü y o r / Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a Y in e H a d is e Ç ık ıy o r/Ç a p a Y Ö O D e v r i m c i Ö ğ r e n c i Ö r g ü t ü n e G ö r e O l a y l a r ı n Çıkış N e d e ­ n i/Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a n 199 Ö ğ r e n c i Ç ık a rt ılı­ y o r/ Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u Baskına U ğ ru y o r, M ü d ü r A y h a n D o ğ a n A ğ ır Y a r a la n ı y o r / Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u M ü d ü r ü D e ğ iş t ir iliy o r / Ç a p a lı M i l l i y e t ç i Ö ğ r e n c il e r İstanbul Ü n iv e rs ite s in e S o k u lm u y o r / Y u s u f im a m o ğ l u Ö l d ü r ü l ü y o r / Ç a ­ p aya S ilahlı ve M o l o t o f l u S a ld ırı/Y u s u f O l g u n Y a ra la n ıy o r, H ü ­ seyin A rslan ta ş Ö l d ü r ü l ü y o r / O k u l , S av u n m a sın ı İs t iy o r /O k u la G ö n d e r i l m e k i ç in H a z ır la n a n S a v u n m a /H a ş ç a k a lm .

----------------------------------------13 -----------------------------------------


Turhan Feyizoftlu

İkinci Bölüm Kaypakkaya Ailesi/1961 Anayasasına H ayır Diyorlar/M eç­ hul Bir Sokakta, M eçhul İki Kişi, Bir M eçhule Doğru G idiyorlardı/Sen/ O Çocuğu dövem ezsin/Salkım Söğüt/Büvelek/Çapa Yüksek Öğretmen O kulu H a zırlık Sınıfı/Üniversitelerarası G iriş İmtihanı/Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Ku lü­ bü Kuruluyor/D uvar Gazetesi/Sosyalist Devrim Görüşü Tü rki­ ye İçin Hatalıdır/Bu Kez Yanlış Yapm ak İstemiyorum/Emperya­ lizm e ve sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü/Şadi A lk ılıç İçin Kam ­ panya/En D evrim ci kahram an/işçi-Köylü Gazetesi Yayınlanıyor/Aypagut Linyit İşletmesi İşçilerinin Eylem i/Fikir Kulübünün Ü çüncü Kurultayı/FKF-TD G F Kurultayı. * Üçüncü Bölüm Değirm enköylülerin M ücadelesine O m uz Verelim/Eğe Sa­ nayi İşçileri G revi/Filistin'e G id ilm esi A m açlanıyo r/G ençlik Hareketi ve Bazı Eğilim ler/Aydınlık Dergisi Çevresi İkiye Ayrılıyo r/TD G F M erkez Yürütm e Kurulundan P D A Taraftarları A tı­ lıyor/Saflarım ızdaki Çelişm eleri Doğru Kavrayalım /H angisini Seçeceğim , Yanlışı Seçersem Kendim i Ö ldürürüm /Bu Arada İl­ legal Çalışm alarım ız da Oluyordu/Proleteryanın Ö ncülüğü Bu­ gün, H alihazırd a, M evcut D eğildir/Biz, N iye U zun Yürüyüş Yapm iyoruz M esala?/Kaşıkçı Kö ylülerinin Yürüyüşünü Destek­ leyelim /PDA Dergisi Sattırıİmıyor/1 5-16 H aziran O layları/K öy Bürosu Sorumlusu M uzaffer O ruçoğlu Tutuklanıyor/15 Kişi Örfi İdareye Teslim Ediliyor/Sol İçi Şiddet/TD G F'nin Son Kon­ gresi/Hüseyin Çapkan ve Kerim Soyka Ö lüyor/Köy Ç a lışm ala ­ rı. * Dördüncü Bölüm Hindistan ve Ç ;Ö rn e k le ri/S o s y a lis t Kurultay/TİİKP K urulu­ yor/Böyle Bir İşe Girm eden Ö n ce Adını Soyadını Değiştirseydin Daha İyi O lm az m ıydıi’/Proleterya Sanatı M ücadele M ey­ danlarında Doğuyor/Ankara Üniversitesi H ukuk Fakültesi'nde Toplantı Yapılıyor/Birinci Tasfiyeciler/Perinçek, İstanbul'a Geliyor/D ABK oluşturuluyor/Asgar Y ılm a z Yakalanıyor/İbo'nun 14


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Şapkası/Ali M ercan ile İbrahim Kaypakkaya Buluşuyor/Oral Ç a lışla r Gaziantep'te Yakalanıyor/A li Taşyapan M alatya'ya, Kabil Kocatürk Siverek'e Gidiyor/M ao Zedunğ Çizgisi, Bugün, Bizim Şartlarım ızda, Silahlı H alk Savaşı Çizgisidir/TİİKP M er­ kez Kom itesi'nin İkinci Toplantısı/Doğu ve Güneydoğu A na­ dolu Bölgesi Ç alışm aları/KD P 'nin Tavrı/Doğu, Doğu bölgesine G itm ek Istiyor/DABK Toplantıları/Örgüt Çalışm ası Yapm ak A m acıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine Gönderilen Partili Kadınlar/10-11 A ralık 1971 G ünleri yapılan Toplantı/Fi­ listin'e G id iliyor/Ç atak'a G id iliyo r/G ö zaltın a Alınm alar/Sive­ rek Ekibinde A n laşm azlık Ç ıkıyor/nİİKF/Tunceli'de İlk Ç alışm a­ lar. *

Beşinci bölüm Kongre T eklifi/D A B K Kararları/TİİKP M erkez Komitesi Baş­ kanlığının Genelgesi-Şubat 1972/M ektup/İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu, Ankara'da/İbrahim Kaypakkaya ile M u­ zaffer O ruçoğlu, 26 Mart 1972 Pazar G ünü, Ege'nin Beşpar­ m ak D ağlarında/Daim i Kom ite/TİİKP'deki A yrılık Partinin D i­ ğer Kadrolarına Nasıl Yansıyor/Tam im /Şim di Proleter Kanat, Revizyonist Burjuva K likle Bütün Bağlarını Bıçak Keser Gibi Kesip Atarak M arksist-Leninist Tem eller Ü zerinde Yeniden Ö r­ gütlenm eye G irişm iş Bulunuyor/İbo, İstanbul'a Gidiyor/M usta­ fa M ordeniz Ö laürülüyor/Filistin'd eki Kam plarda Yaşanan Tar­ tışm alar/Filistin'de Kalan Gruptan Ü ç Kişi, Tü rkiye'ye Dönm e­ ye karar Veriyor/M ehm et, Koordinasyon Komitesine Alınıvor/İbo, D üzgün D ağ ın d aA İİK P İstanbul Ekibi Bölünüyor/Ars(an K ılıç , Koordinasyon Kom itesine G iriyo r/Kürecik ve Elbis­ tan'da Yap ılan Toplantılar/Koordinasyon Komitesi Tam am lanı­ yor/M uzaffer O ruçoğlu, İstanbul'da/Onüç Yıl Tutuklu kalıyor. * Altıncı bölüm İsmet Dişbudak, Elinde Bomba Patlaması Sonucu Ö lüyo r/T İİK F 'in T u n c e li'd e k i Eyle m leri/S ive re k'teki P atlam a­ lar/Malatya ve D iyarb akır Bölgesi/İbo, İstanbul'da Yapılan Ey­ leme Katılıyor/M eral Yakar, Ölüyor/Ahm et Muharrem Ç içek, Ö lüyor/Bekçi H alil H avvakara, Ö lüyor/Çatışm a.


Turhan Feyizoğlu

Yedinci bölüm Y a k a la n ıy o r/A y ııı D ü ş ü n c e n in T a k ip ç i le r i O l a n M i li t a n l a r ı n M e v c u d i y e t i K e n d iliğ in d e n O r ta y a Ç ı k ı y o r d u /P o lis te ve M a h ­ k e m e d e ih tila lc i T u tu m /Y ü z le ş tirm e le r Y a p ı l ı y o r / B e n im İçin Asla M e r a k E tm e yin ve Ü z ü l m e y i n . O l a n l a r ı n H i ç b i r Ö n e m i Y o k tu r. H o ş ç a k a lm / H a s t a h a n e d e n K a ç m a T e ş e b b ü s ü /G ö z e tim A lt ın d a iken Bazı ih tiy a ç la r ı m ı z K a r ş ıla n ıy o r d u / D e v r i m İçin Ö le c e k l e r H e r Z a m a n B u l u n u r / Ö l ü m .

*

Dipnotlar *

EKLER: 1 - G ö r ü ş ü le n kişile r 2-Tüzük 3İb r a h im K a y p a k k a y a 'n ın , " M i l l i M e s e le " ve " K e m a l i z m D e ğ e r le n d ir m e s i" ,le ilg ili ö z e t a lın tıla r. 4 - İstanbul S ık 'y ö n e tim K o m u ta n lığ ı A s k e ri S avcılığı T a ra ­ fın d a n H a z ırla n a n " T ü r k iy e K o m ü n is t Partisi M a r k s is t-L e n in is t Ö r g ü l ve K u ru lu ş la rı O l a n T İ K K O ve M - L G e n ç l i k B irliğ i İllegal Ö r g ü tle r i D a v a s ı" n d a Y a rg ıla n a n la r ın isim Listesi 5- D A B K 'ı n G ,>nel M e r k e z 'e , G e n e l M e r k e z 'i n D A B K 'a G ö n d e r d iğ i B elge le r H a k k ın d a D a v a D o s y a la r ı n d a Y e ra la n B il­ g ile r 6- 29 O c a k 1 9 7 3 T a rih li ifadesi 7- 21 N isa n 1 9 73 T a rih li ifadesi 8- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m Ö l ü m ifade T u ta n a ğ ı 9- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m O t o p s i R ap o ru 10- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m Ç eşitli D e rg i ve G a z e te le r d e K endi A d ıy la , Bir A rk a d a ş ıy la O r ta k ve im z a s ız , T a rih Sırasına G ö r e Y a y ın la n m ış Y azıları 11-İ b r a h im K a y p a k k a y a 'n m Hesabı 1

2- S a vu n m a Taslağı

* KAYNAKLAR


Ibo/H ayjtı ve Mücadelesi

BİRİNCİ BÖLÜM

İ l k o k u l 1 7

--------------------------------------------------------------------------------------


Turhan Feyizoğiu

İlkokul Ali Kaypakkaya, o dönemin toplumsal koşulları gereği köy­ de okul olmadığı için eğitim olarak babasından ve köyündeki hocalardan geleneksel din eğitimi alm ış, eski yazı ile Kur'an okum ayı, namaz kılm ayı öğrenmiştir. Latin H arfleriyle okumayazm ayı ise ilk önce askerde öğrenmiş, daha sonra okula giden ço cuklarıyla birlikte çalışarak geliştirmiştir. 1948 yılında doğan İbrahim, ilkokul eğitim ine başladığı gü­ ne kadar çocukluğunu köyünde her köylü çocuğu gibi geçirir. Ali Kaypakkaya, İbrahim , okula gitme çağına geldiğinde, Karakaya köyünde okul olmadığı için ilköğretim eğitimini yap­ ması am acıyla yakın akrabalarının yanına gönderir. Bu neden­ le İbrahim Kaypakkaya, ilköğretim ini değişik köy okullarında okur. İbrahim, İlköğretimin 1. ve 2. sın ıfların ı, O rtakışia (Ortaköy)'da, babasının baldızı Zöhre Hanım ile Zöhre hanım ın T u ­ ran ve Habip isim li kardeşlerinin yanında okur. 3. sınıfı Kararnahmut isim li köyde A li Beyin kızkardeşi Kadın'ın yanında okur. 4. ve 5. sınıfları A lacahöyük'te Ali Kaypakkaya'nın tey­ zesi Yeter hanım ın yanında okur. Alacahöyük'te okurken İbram in'in öğretmeni Mehm et Y ıl­ dırım , bir kaç kez A li Beye gelir ve "İbrahim çok iyi okuyor. Bunu okut. Öğretmen O kulu im tihanlarına mutlaka girsin", der. Karakaya köyünden bir çok genç, zaten Hasanoğlan Öğret­ men O kulu'nda okum aktadır. Bazılarıyla akraba olan İbrahim Kaypakkaya, aynı köylüsü Emin Ö zdem ir, Celal Ö zd em ir, Arap Sarm aşık ve H alit Sarm a­ şık ile Öğretmen O kulu sınavlarına girer ve Hasanoğlan Öğret­ men O kulu'nda okum aya hak kazanır.


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Hasanoğlan Öğretmen Okulu İbrahim Kaypakkaya, 1960-1961 eğitim-öğretim dönem in­ de, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n a kaydını yaptırır. Beş yıl boyunca burada eğitim görür. 1964-1965 eğitim-öğretim dönemi sonunda Hasanoğlan Öğretmen O kulunu başarıyla bitirir. Öğretmen O ku lla rın ın beşinci sınıf sonunda, beşinci sınıfın en başarılı öğrencilerini, okul yönetim leri, M illi Eğitim Bakan­ lığı Yüksek Öğretim G enel M üdürlüğü'ne bild irir. Yüksek Ö ğ­ retim Genel M üdürlüğü, başarı puanlarına göre başarılı olarak bildirilen bu öğrencileri A nkara, İstanbul ve İzm ir'de bulunan Yüksek Öğretmen O ku lla rı'n a paylaştırır. İbrahim Kaypakkaya, 1965-1966 eğitim-öğretim dönem in­ de Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun Lise son h azırlık sınıfı­ na öğrenci olarak gelir. M illi Eğitim Bakanlığı hesabına Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan burs alarak eğitim-öğretim gören öğrencilere, ek olarak pedagojik eğitim de verilm ektedir.

Çapa'lı Ö ğrenciler Trafiği kesiyor Çapa'da Cihan Şanlı adında 19 yaşında bir Yüksek Öğret­ men Ö kulu öğrencisi, 29 Ekim 1967 Pazar günü, okulunun önünde bir trafik kazası sonucu ölür. O la y yerinde sık sık trafik kazalarının meydana gelmesini protesto eden okulun öğrencileri, arkadaşlarının ölümü ve olay yerinde sık sık trafik kazalarının m eydana gelmesini protesto etmek am acıyla, saat 2 0 .3 0 ‘da yolu trafiğe kapar. M illet C ad­ desinin trafiğe kapatılm ası nedeniyle taşıtlar sık sık korna çalıp yol ister. Bu arada bir araba, öğrencilerin üstüne doğru hareket eder ve bir öğrencinin yaralanm asına sebep olur. Yaralı öğren­ ci okul revirine kald ırılır. Ö ğ renciler, okulun önüne trafik lambası veya yaya geçidi konulm asını ister. Bunların yapılm ası için V ali'n in gelip söz vermesi hususunda ısrar eder. O kul Müdürü Prof. İbrahim Kafesoğlu, protestonun sona er­


Turhan Feyizoğlu

mesi için Vali Vefa Poyraz'a telefonla bilgi verir ve öğrencile­ rin dileklerini bildirir. Vali Vefa Poyraz, öğrencilerden bir grubun Salı günü Vilayet'e gelm esini, burada dertlerine çare bulunacağı cevabını verir. Bu arada Savcı M uavini M ünir Köseoğlu ve Emniyet Müdür M uavini Yaşar O kçuoğlu, öğrencilere davalarında yardım cı o lacaklarını, trafiğ' açm alarını söyler. Buna rağmen, öğrenciler yolu açm az. Bu sırada bir trafik arabasının da yoldan geçmek istemesine öğrenciler engel olur ve içindeki em niyet mensup­ larını tartaklam ak ister. iki saat yolu trafiğe kapayan öğrenciler, daha sonra, Salı gü­ nü Vali ile görüşüldükten sonra olum lu bir sonuç alınm azsa protestolarına devam edeceklerini bildirerek dağılır.

Milli Eğitim Bakanı ile Ö ğrenciler Tartışıyor İstanbul'da bazı okullarda incelem elerde bulunan M illi Eği­ tim Bakanı İlhami Ertem, 4 M ayıs 1967 Perşembe günü, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nu ziyaret eder. Bakan İlhami Ertem, ziyareti sırasında öğrencilerle sohbet toplantısı düzenler. Arkadaşları adına konuşan İbrahim Kaypakkaya, "H a zırlık sınıflarında, bazı öğretmenler, ideolojik propaganda yapıp, broşür dağıtıyor. O ysa, öğretmen okullarında siyaset yap ılm a­ yacak deniyor. Bakanlık tarafından görevli kişi sağcılık yap­ maktadır. Siyaset yapılacaksa biz de yap alım ", der. Bir öğrenci ise, "İki aydır yevm iye alm adık. Bu nedenle gı­ dasız kaldık. Yol ve diğer m asraflar için verilen para çok az. Yatakhane, kütüphane durum ları çok kötü. Öğretmen okulları her bakım dan ihmal ediliyor. Bakanın ve yanındaki ilgililerin turistik bir gezi için buraya gelm elerini tavsiye etm iyoruz", der. Ö ğrencileri dinleyen Bakan Ertem, "O k u la turistik gezi yap­ maya gelmedim . G ençlerin problem lerini öğrenmek arzusun­ da olduğum için geldim. Fakat, bazı öğrenciler nedense fazla


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

sin irli. İdeolojik lafların yetişen öğretmenlere yakışm adığını belirtm ek isterim ", der. Bakan, konuşm asına devam la, "Öğretmen niçin gülmez?" diye sorar. Bir öğrenci, "Çünkü açtır", cevabını verir. "-A çız gibi fikirleri söylem ek gençlere yakışm az." "-G erçek am a." "-Bu laflardan çok üzüntü duyuyoruz." "-A nlayış kab iliyetim iz kalm adı. Başka söyliyecek söz bula­ m ıyoruz." "-Bir genç arkadaşın açız dem esini iyi niyet olarak görmü­ yorum . Burada duyduğum sesler Tü rkiye'yi kurtaracak öğret­ menin sesi değildir. H adiseleri tek açıdan, dünya meselelerini gözönüne alm adan hesaplam aktasınız. Birb irim izi sevmeden, kaşlarım ızı çatacaksak, nasıl Tü rkiye'yi kurtaracağız?" "-Yo ksulluk nedeniyle okuma yazm a oranı her gün biraz daha düşm ektedir." "-Tam am en aldanıyorsunuz. Türkiye'de okur yazar nisbeti % 10'dan % 4 8 'e çıkm ıştır. Bunun aksini söyliyenler T ü rkiye'­ de kapkara bir tablo çizm ek istiyenlerdir. G e nçlerim izin sağ, sol m ücadelesi içinde olm alarını anlayışla karşılıyorum . Fakat bu çatışm a, bu bina içinde olm am alı. Şeref sözü veriyorum ki M illi Eğitim içinde hiç bir keyfi işlem yoktur. Müfredat progra­ mı içinde kalan bir öğretmenin başım ızın üzerinde yeri vardır. M eselelerinize eğileceğiz." Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü1nün Kuruluş Bildirisi FKF İstanbul Sekreteri iği' nin Aksaray'daki bürosu, 9 Tem ­ m uz 1967 Pazar günü a çılır. T Ö S İstanbul Şubesi ile FKF İstanbul Sekreterliği aynı bina­ dadır. Ö rgütler arasında dayanışm a olduğu gibi zam an zaman TÖ S 'ü n konferans salonunu FKF İstanbul Sekreterliği tarafın­ dan eğitim, açık oturum gibi am açlar nedeniyle kullanılır. Sekreterlik, her fakülteden sosyalist gençlerin uğrak yeridir.


Turhan Feyizoğlu

İstanbul'da bir çok yüksek okulda fikir kulübü kurulm uş, b azı­ larında da kurulm a çalışm aları yapılm aktadır. Bu çalışm alar sırasında Fen Fakültesi'nde öğrenci olanlar ile ilişki kurularak, okullarında fikir kulübü kurulm ası konusunda öneri götürülür. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü kurulur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü ku­ rulduktan sonra yapılan ilk Yönetim Kurulu toplantısında İbra­ him Kaypakkaya başkan, Hal it Koçer sekreter, M ehmet Çetin sayman olur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü, "D u yu ru " başlığıyla bir kuruluş b ild iri­ si yayınlar. Bild iri, özetle şöyledir: "Söm ürenlere karşı ilk kurtuluş savaşını verm iş olan bir ulu­ sun ço cu klarıyız. Fakat ulusum uz bugün yeniden sömürgenle­ rin kucağına düşürülmüştür. Mutlu bir a zın lık ve bunların dış ortakları yararına bağım sızlığım ız satılm ıştır. O nursuz ve uydu bir ulus gibi tanıtm ışlar b izi. Eğitim-öğretim çarkı mutlu bir azın lık yararına işletilm ekte, onların siyasi görüşleri, ekonom ik öğretileri değişmez gerçeklerm iş gibi sunulm aktadır. Ö ğrenci­ ler, bu oyuna gelmeyen halktan yana öğretmenler Doğu'ya sü­ rülmekte, Bakanlık em rine alınm akta, mesleğinden edilm ekte­ dir. Yabancı eğitim uzm anları, Barış G ö n ü llüleri cirit atmakta­ dırlar ülkem izde. Türk ulusu ikinci bir kurtuluş savaşı verm ek zorundadır. Bu savaş başlatılm ıştır Bu savaş toplum cu bir savaştır. Yani dış sö­ mürgenlerle birlikte olanların içerdeki ortaklarına da karşı olan bir savaştır. İşte kulübüm üzün am acı, gençlerin kendilerini sı­ nırsızca değiştirebileceği bir düzenin kurulm ası için gereken bu toplumcu savaşa gücü oranında katkıda bulunm aktır." Hem Okul İdaresi Hem de Savcılık Tarafından Soruşturma A çı­ lıyor Yayınlanan kuıuluş bildirisi nedeniyle hem okul idaresi hem savcılık tarafından soruşturma a çılır. ----------------------------------------------- 2 2 --------------------------------------------------


İho/Hayatı ve Mücadelesi

Çapa Y Ö O 'n d a kurulan Fikir Kulübü'nün kurucu üyeleri bu nedenle okulun disiplin kurulu tarafından sık sık sorguya çe k i­ lir. O ku l yö neticileri, 16 O cak 1968 Salı günü, yaptığı a çık la ­ mada, Fikir Kulübü tarafından kuruluş sırasında yayınlanan b il­ dirinin siyasi mahiyette olduğunu iddia eder. "Duyuru" başlığı ile yayınlanan b ild irinin, "Cem iyetler Kanunu'nun 13. ve 35. m addelerinde ifade edildiği tarzda siyasi nitelik taşıyıp taşımadığı ve sair mer'i m evzuatım ıza göre suç unsurlarını ihtiva edip etmediğini tetkik için" O rd. Prof. Recai G a lip O kand an, O rd . Prof. D r. Sulhi Dönm ezer ve Asistan Dr. Kayıhan İçel, İstanbul Cum huriyet Savcılığı Basın Bürosunca bilirkişi olarak tayin edilir. 26.1.1 968 tarih ve 968/59 dosya sayılı raporda bilirkişilerin görüşleri şöyledir : "...B ild iri Tü rkiye'n in dış politikasını kendi açısından değer­ lendirm ektedir...D evletin ve hükümetin siyasi nitelikteki tasar­ rufları hakkında mütalaa beyan edilm esi, beyan sahiplerinin si­ yasi am aç güttüklerini gösterir. ..İncelem e konusu bildiride, Cem iyetler Kanununu'nun 1 3. maddesinde ifade edildiği şekile siyasi nitelik bulunduğu hususunda hey'etim izce kanaat ha­ sıl olm uştur. Sair mer'i m evzuatına göre bildiride suç unsurla­ rı m evcut değildir." Bu rapora dayanılarak, İstanbul Toplu Basın M ahkem esin­ de 968/267 sayılı dosya ile dava açılır. Bu arada, Fikir Kulübünün kurucularının, okul yö neticile­ rince 1 ay süreyle "y a tılılık hakları" ellerinden alınır. Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü ve FKF İstanbul Sekreterliği, bir­ likte yayın lad ıkları bir bild iriyle olayı kınar. Bu bildiride, ülkem iz koşulları değerlendirilirken 21 Kasım 1967 tarihli bildiri kelim e kelim e tekrarlanır. Bu husus, b ild iri­ nin Türk Ceza Kanunu'nun 142. ve 1 59. m addelerine ve mer'i m evzuata aykırı olup olm adığının incelendiği 2 2 .4 .1 9 6 8 tarih ve 968/1029 dosya sayılı bilirkişi raporunda da açıklanır.


Turhan Feyizoğlu

Bu rapor şöyledir : "Bu yazıda Türk m illetinin bugün yeniden sömürgenlerin kucağına düşürüldüğü ve mutlu bir a zınlık ve bunların dış or­ takları yararına bağım sızlığım ızın satıldığı, Türkiye'n in şerefsiz ve peyk bir millet haline getirildiği, eğitim-öğretim çarkının mutlu a zın lık yararına işletildiği, halktan yana öğretmenlerin Doğu'ya sürüldüğü, bakanlık em rine alındığı, mesleğinden edildiği söylenmekte ve gençler, toplum cu br savaşa, söm ür­ genlerin içerdeki ortaklarına karşı savaşa davet edilm ektedir­ ler." "Yazıda, yukarıda özetlendiği gibi Tü rkiye'nin mutlu bir azınlığın ve bunlann dış ortaklarının yaranına olarak bağım sız­ lığın satıldığı ifade edilm ektedir. Bu bağım sızlığı satanlar aynı zam anda eğitim-öğretim çarkını mutlu bir a zın lık yararına iş­ letmekte, halktan yana öğretmenleri Doğu'ya sürmekte, bakan­ lık em rine alm aktadırlar. Böylece Tü rkiye'nin bağım sızlığını, mutlu azın lık ve dış ortaklar yararına satanların Tü rkiye'yi ida­ re edenler olduğu anlaşılm aktadır. Zira aynı bağım sızlığı sa­ tanların, öğretmenlerin üzerinde, haksız görülen yanı onları Doğu'ya süren bir güç olduğu anlaşılm aktadır. Bu idare edici gücün ise, başta hükümet olm ak üzere Türkiye'yi idare eden­ lerden ibaret bulunduğu m uhakkaktır. Zira Tü rkiye'yi satanlar­ la öğretmenleri nakledenlerin aynı güce mensup bulundukları açıkça ifade edilm ektedir. Bu itibarla ya zı, hükümetin ve ba­ kanlıkların şahsiyeti m aneviyelerini tahkir edici ve 159. mad­ deyi ihlal edici niteliktedir. Zira idare edici güçlerin başında gelen hükümet bu yazı ile züm re menfaatleri için Tü rkiye'nin bağım sızlığını satan bir teşekkül olarak nitelendirilm iş olm ak­ tadır." 26 .1 .1 9 6 8 tarihli bilirkişi raporunda, Cem iyetler Kanunu'nun 13. maddesi dışında, m evzuatım ıza göre suç unsurları ta­ şımadığı söylenen közler, bu defa, Türk C eza Kanunu'nun 1 59. maddesine aykırı görülmüştür. Bu rapora Prof, ilhan A kın 'ın yanısıra imza koyan diğer iki O rdinaryüs Profesör Recai G . O kandan ve Sulhi D önm ezer'dir. 26.1.1 968'de, "devletin ve hükümetin siyasi nitelikteki tasarrufları hakkında mütala beyan


İbo/Hayatı ve M ücadelesi

edici" sayılan sözler, üç ay sonra 2 2 .4 .1 968'd e, "Hüküm etin ve b akanlıkların şahsiyetli m aneviyelerini tahkir edici" olmuştur. Bu rapora dayanılarak İstanbul'da 6. Ağır C eza M ahkem e­ sinde 969/31 sayılı dosya ile açılm ış olan daya ile Çapa YÖ O O Fikir Kulübü'nün feshi ve sanık öğrenci İbrahim Kaypak­ kaya, H alit Koçer, Mehm et Çetin, Haşan Sağlam, Muzaffer O ruçoğlu, M eliha U ysal, Pakize Yavru, Mustafa Çoban, Şakir Kaym ak, Ali Taşyap an'ın üç günden bir aya kadar hapis, 50 li­ radan 150 liraya kadar para cezasına çarp tırılm aları, istenir. Bildiri Yayınlayan 10 Öğrenci, Yatılı Öğrencilik Hakkından Bir Ay Mahrum Ediliyor Çapa Y Ö O 'n d a Fikir Kulübü kuran 10 öğrenci, yayın lad ık­ ları bir duyurudan ötürü okul disiplin kurulu toplanır ve özet­ le şu kararı verir: "Siyasetle ilgili 'duyuru' adlı teksir yazd ığ ınız, okul içinde ve dışında dağıttığınız, bunda Hüküm etin tutumuna inanm a­ mak gibi siyasi bir takım kanaatlar taşıdığınız, yapılan soruştur­ ma ile sükut bulm uştur." D isip lin Kurulunun aldığı karar ile fikir kulübü kurucusu on öğrenciye bir ay süre ile okuldan uzaklaştırm a cezası verilir. Y an i, "Yatılı öğrencilik" haklarından bir ay mahrum olacaklar­ dır. Karar, okul müdürü Ayhan Doğan imzası ile, 27 Mart 1968 Çarşam ba günü, öğrencilere tebliğ edilir. O kul D isip lin Kurulunun İbrahim Kaypakkaya, Halit Koçer, M ehmet Çetin, A li Taşyapan, M eliha U ysal, Mustafa Çoban, Pakize Yavru , M uzaffer O ruçoğlu, Şakir Kaym ak ve Haşan Sağlam hakkındaki bir ay okuldan uzaklaştırm a kararı üzerine 206 öğrenci, 3 Nisan 1968 Çarşam ba günü, bir bildiri ya yın ­ lar. Bildiri özetle şöyledir: "Ö ğ ren ciler sıkı bir disiplin altına sokularak topluma bir katkıda bulunm aktan alıkonulm aktadır. Ö ğrenciler geleceğin öğretmenleri olarak topluma bir etki­


Turhan Feyizoğlu

de bulunm ak ve halkı en iyi şekilde yetiştirm ek istemektedir­ ler. Buna karşılık sömürgenlere karşı ilk kurtuluş savaşı yapmış olan Türkiye'de aydınlar çeşitli bahanelerle eylem den uzaklaştırılm aktadır. Mutlu bir a zın lık ve bunların dış ortakları yararı­ na bağım sızlığım ız satılm ıştır. Eğitim ve öğretim çarkı, çık a rc ı­ ların istediği şekilde uygulanm akta ve halk çocukları uyutul­ m aktadır. Barış G ö n ü llü leri, yabancı eğitim uzm anları, yurdun dört bir yanını sarm ışlardır. B iz, Fikir Kulüplerine bağlı öğren­ ciler olarak her türlü zorluğa karşı, bu çıka rcıların karşısında olacağız, toplumcu savaşa elim izden geldiği kadar katkıda bu­ lunacağız." Emniyet m ensupları, b ild iriyi dağıtan öğrencilerden O rm an Fakültesi Talebe Cem iyeti Saym anı Kalm an Yüksel'i gözaltına alır. Kalman Yüksel, Şehrem ini karakolunda altı saat bekletildik­ ten sonra serbest b ırakılır. Bunun üzerine FKF İstanbul Sekrete­ ri Veysi Kemal Sarısözen, O kul Müdürü Ayhan Doğan'a bir tel­ graf çekerek bu tulumu protesto eder. Fizik Bölümü Ö ğrencileri, Reform İsteklerini A çıklıyor İbrahim Kaypakkaya, İstanbul Ü niversitesi Fen Fakültesi Fi­ zik Bölümü öğrencisidir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi F izik Bölümü Talebe Cem iyeti'nin kongresi, 27 O cak 1968 Cum artesi günü, M armara Öğrenci Lokalinde başlar. Fen Fakültesi F izik Bölümü Talebe C em iyeti'nin kongresi yapıldığı sırada aynı yere gelen FKF'na bağlı Çapa Öğretmen O kulu öğrencilerinden bir grup, kongrede oy kullanm ak ister. Kongre Başkanı, "Bu konunun Genel Kurulca oylanm ası ge­ rekir. Yapılan oylam ada eğer oy kullanabileceğiniz yönünde karar çıkarsa kongrede oy k u llan a b ilirsin iz", der. A ncak, müdahalede bulunan F K F 1ii grup, teklifi reddettiği için tartışmalar çıkar. Büyük bir arbede çıkm asını önlem ek is­ teyen Kongre Başkanı, kongreyi süresiz olarak tatil eder. Tatil kararından sonra bir grup FK F'li öğrenci, Kongre Baş­


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

kam 'nın üzerine yürüyerek, kongre evrakının bulunduğu çan­ tayı kapmak ister. Bu yüzden kavga çıkar. Kongre salonuna ge­ len Siyasi Polis ilg ilileri, evrakları tetkik edip gerekli raporu ha­ zırlam ak üzere evrak dosyasını alır. O la ylar sırasında 3 öğrenci hafif şekilde yaralanır. İstanbul Üniversitesi F izik Bölümü Ö ğrenci Birliği'nin son Genel Kurul toplantısında "Fen Fakültesi Fizik Bölümündeki yapılm ası gerekli reformlarla" ilgili komisyon çalışm ası, 22 M ayıs 1968 Çarşam ba günü sona erer. "İsteklerim izin yerine getirilm esinde öğrenciler olarak her türlü m ücadeleyi yapacağım ızı açıkça duyururuz" denilen ra­ porda, istenen reform ların ana hatları özetle şöyledir: -Öğrenim sistemi öğrencide bilim sel kişilik ve gerçek fizik ­ çi olabilm e yeteneğinde o lm alıd ır. Eğitim modern konuları kapsam alı. Y a z aylarında kurslar açılm alıd ır. - Modern araçlarla deney yap ılab ilecek laboratuarlar a ç ıl­ m alıdır. Ö zel eğitim le her öğrencinin lisan öğrenmesi sağlan­ m alıdır. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi F izik Öğrenci Birliği, 30 M ayıs 1968 Perşembe günü, 500 im zalı ve 20 sayfalık bir d i­ lekçe ile İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığına baş vurarak, öğrenim sistem inde reform yapılm asını ister. Ö ğrenciler arasında kurulan bir kom isyonun rapor halinde hazırladığı reformun ana hatları şunlardır: -Modern dünyanın kabul ettiği fizikçi standardına uygun elem anların yetişebilm esi için okutulacak dersler, üniversite ders anlayışına uygun olup modern konuları kapsamalı ve birb irleriyle ahenk halinde olm alıdır. A yrıca, ders saatlerinin art­ tırılm ası ve yaz aylarında fizik öğrencilerine özel kursların a ç ıl­ ması gereklidir. Dershane sorunu, öğrencilerin derslerden tam olarak faydalanabilm esi için m uhakkak halledilm elidir. - Laboratuvarların yeterli hale getirilmesi ve her öğrencinin yararlanm asının sağlanması zorunludur. -Ö ğrencinin yabancı literatürü takip edebilmesi için imkan sağlanm alıdır.


Turhan Feyiaojjlu

-Öğretim üyelerinin ve onlara yardım cı olan asistanların sa­ yıları ihtiyaca cevap verecek şekilde artırılm alıdır. -Ö ğrencilerin besin alm a, çalışm a ve barınm a sorunlarına tam olarak cevap verebilecek öğrenci sitesinin kurulm ası ge­ reklidir. Fen Fakültesi Dekanı Prof. Lütfi Biran, d ilekçeyi aldıktan sonra gazetecilere şunları söyler: "Ö n ce öğrencilerle görüşeceğim. Bundan sonra Fakültenin yetkli organlarına meseleyi götüreceğim. Bu organların a la ca ­ ğı kararları, bir icra organı olarak yerine getireceğiz." Fizik Talebe Cem iyeti yöneticileri de, "İsteklerim iz önü­ müzdeki ders ylına kadar yerine getirilm ezse, öğrenciler reak­ siyonlarını göstereceklerdir" dem işlerdir. Dilekçede öne sürülen isteklerin en önem lileri şunlardır: -Öğrenim sistemi öğrencilere bilim sel kişilik verecek yönde olm alıdır. -Dersler üniversite ders anlayışına uygun olup modern ko­ nuları kapsam alıdır. -Gerçek deney anlam ına uygun ve modern araçlarla dona­ tılan yeni laboratuarlar açılm alıd ır. -Son sömestr öğrencileriyle öğretim üyeleri daha yakından ilgilenm elidir. -Öğretim üyeleri ile asistanların sayıları arttırılm alıdır. -Fizik öğrenim ini başarı ile bitirenin elde edeceği, verdiği emeğin tam karşılığı olm alıdır. Bu ne 25 lira asli maaş, ne de 600 lira maaşla yapılan ve yıllarca süren asistanlık o lm alıdır. Yüksek Öğretmen Okulları Üniversitenin sorunlarını dile getirmek am acıyla, 1968 H a ­ ziran ayında öğrenciler, öğrenim gördükleri okullarda boykot ve işgal başlatır. 1 968 H aziran ayında bir-iki üniversite ve yü k­ sek okulun dışında bütün okullarda boykot ve işgal vardır. Ankara, İstanbul ve İzm ir Yüksek Öğretmen O ku lla rı T a le ­ be Cem iyetleri B alkan ları, sorunlarını dile getirmek em acıyla, 21 H aziran 1968 ('um a günü, bir basın toplantısı düzenler. 28


Ibo/Hayalı ve Mücadelesi

Yüksek Öğretmen O kulu talebe cem iyetleri başkanları, özetle şu açıklam ayı yapar: "Ö ğretm enlik mesleğindeki yerlerinin tayinini ve itibarlı kı­ lınm alarını" istediklerini bildirm işler ve "İsteklerim iz kabul edilm ediği takdirde, bütün Yüksek Öğretmen O ku lların ın di­ renme hareketini başlatacaklarını kam uoyuna duyururuz." Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda Yeni Bir yönetmelik Ç ı­ kartılıyor İstanbul Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü, 20 Kasım 1 968 Çarşam ­ ba günü, bir bildiri yayınlar. Yeni çıkarı disiplin yönetm eliğinin eleştirildiği bildiride özetle şu açıklam a yap ılır: "Yüksek Öğretmen O kulunda ötedenberi bir zorbalık hava­ sı estirilm ektedir. Öğretmen diye, yönetmen diye, devrim düş­ m anı, bağım sızlık düşm anı, Atatürk düşm anı, iktidar kuklası kim seler doldurulm uştur okula. D evrim ci düşünceden uzak, çağından ve bilimden haber­ siz, içine ve derslerine kapanık, buyruklara körü körüne boyun eğen, iktidar şakşakçısı sözüm ona öğretmenler yetiştirmek için elden gelen bırakılm am ıştır. 10 arkadaşım ız Fikir Kulübü kur­ dular diye birer ay okuldan uzaklaştırılm ışlardır. Şu günlerde de düşünm eyi, d uym ayı, yürüm eyi, solum ayı dahi yasaklayan bir yönetm elik yürürlüğe girmiştir. A çık ve kesin görüşümüz şudur: Yüksek Öğretmen O kulu, imam Hatip O ku lla rı gibi, iktidarın dümen suyunda bir kurum haline getirilm ek istenm ektedir." Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem ile Öğrenciler Tartışıyor M illi Eğitim Bakanı İlhami Ertem, 25 Kasım 1968 Pazartesi günü, İstanbul Yüksek Öğretmen O kulu'nu ziyaret eder. Bakan Ertem ile öğrenciler arasında, Türkiye'nin iktisadi ve siyasi bağım sızlıkları konusunda sert tartışm alar olur. Tartışm ada Bakan Ertem 'i, "Anayasayı bilm em ek, ya da ra­


Turhan Feyizofilu

fa koym akla" itham eden öğrenciler, "Tü rkiye'nin iktisadi ve siyasi bağımsızlığı yokedi!m iştir", derler. Bakan Ertem, bunu reddeder ve şu karşılığı verir: "Türkiye'nin yabancı serm ayeye, yabancı teknolojiye ihti­ yacı vardır." "Am erika'ya mı?" "Gerekirse, tabu." "Ü sleri vererek mi?" "Yalan , Am erika'nın üssü yok. M adeni, petrolü çıkarm am ız lazım . Teknoloji yoksa, ne yapacağız? M illi m enfaatlerim iz açısından paktlara dahil olm ak zo rundayız. Rusya'nın toprak talebini unutuyorsunuz. Tü rkiye, bir avuç diktatörün eline kal­ m ayacaktır. Dem okrasinin bundan ileri olduğu bir ülke yok­ tur." Bir saatten fazla süren tartışma sırasında zam an zam an al­ kış ve protesto sesleri duyulur. Fen Fakültesi'nde Temsilcilik Seçimi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğrenci tem silcisi seçim i, 17 A ralık 1968 Salı günü yap ılır. FKF üyesi Haşan Sağlam, kendisine en yakın adaydan 200 oy fazla alır. Aynı fakültenin ikinci tem silciliğine de toplumcu aday Rıfkı Yürekliler seçilir. Kim ya Fakültesi'nde yapılan seçim de de, "Toplum cu Grup Bir-İki" adıyla giren öğrenciler, 183 oy alarak seçim leri kaza­ nır. Aynı seçimde sağcıların grubu "Neon G rubu" 80, Ortanın Solu'ndaki "G erçek D evrim ciler G rubu" 63 oy alır. Kim ya Fakültesi'nde öğrenci tem silciliği görev bölümünde Hüseyin Tiryaki başkanlığa getirilir. 2 O cak 1970 Cum a günü yap ılan, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrenci tem silciliği de İstanbul Üniversitesi Fen Fa­ kültesi Botanik Bölüm ü son sınıfında okuyan 21 yaşındaki G ülderen Siklet ile Cem il Gök kazanır. İlk kez seçilen bir kız öğrenci tem silcisi olan Gülderen Sik------------------------------------ 3 0 --------------------------------------


İbo/Hayatı ve M ücadelesi

let, Rektörlük ve D ekanlıkta yap ılacak toplantılara katılarak, arkadaşlarının haklarını savunacaktır. Dördü kız, biri erkek beş kardeşi olan ve İstanbul'da tek ba­ şına oturduğunu söyleyen ve daha sonra Salman Kaya ile evle­ nen Gülderen Siklet, şu açıklam ayı yapar: "Elim den geldiği kadar öğrenci arkadaşlarım a yardım cı o l­ maya çalışacağ ım . Bu yolda azim liyim . Tek arzum demokratik üniversitenin kurulm asıdır." Yürüyüş Yapılıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a, 6 O cak 1969 Pazartesi gecesi, sağ eğilim li Ahm et Can ve M ehmet Can adındaki kar­ deşler ile İbrahim Ö zd em ir adındaki sol eğilim li öğrenci kavga eder. Ahm et Can ile Mehmet Can, okul kantini önünde İbrahim Ö zdem ir adındaki sol eğilim li öğrenciyi dövdükten sonra muş­ tayla burnundan yaralar. İbrahim Kaypakkaya, 7 O cak 1969 Salı günü okula gelir ve İbrahim Ö zd em ir'i dövenleri yem ekhane ile dershanelerde aram aya başlar. Kaypakkaya'nın bu davranışına sağcı öğrenciler karşı koyar ve okuldan dışarı çıkartırlar. O la yla ilgili olarak O kul Müdürü Ayhan Doğan, şu a çıkla ­ mayı yapar: "B ir ay önce siyasi beyanatlar verdiğinden ve fiili politika ile uğraştığından ötürü, okulum uzdan tard edilen eski öğrenci­ m iz Kaypakkaya'nın okulu basmağa yeltenmesi bu kavganın başlatanı olm uştur." Solcu öğrenciler ise, olaylara sebep olduğunu iddia ederek okul M üdürü Ayhan Doğan'ı istifaya davet eder. Bu arada M illi Eğitim Bakanlığına da bir telgraf çekerek m ü­ dürün en kısa zam anda okullarından alınm asını isteyen solcu öğrenciler, "İki güne kadar isteklerim iz gerçekleşm ezse her tür­ lü direnm e gösterisinde bulunacağız", açıklam asını yapar. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun solcu öğrencileri, okul­


Turhan Feyizoğlu

larında cereyan eden son olayları ve okul idaresinin öğrenciler aleyhindeki tutumunu protesto etmek am acıyla, 11 O cak 1 969 Cumartesi günü, saat 14.00'te bir sessiz yürüyüş tertipler ve Hürriyet M eydan'ından Sultanahm et'e kadar yürür. Ö ğrenciler, yürüyüşte şu pankartları taşır: "D evrim ci ve Atatürkçü öğrenciler okuldan atılıyo r", "D e ­ mokratik Yüksek Öğretmen Ö kuiu istiyoruz", "Yüksek Öğret­ men O kulu baskı m etodlarıyla idare ediliyor." On Öğrenci'nin Yatılılık Hakları Tamamen Ellerinden Alınıyor Çıkan olaylar nedeniyle toplanan Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Öğretmenler Kurulu, daha önce bir ay ya tılılık hakların­ dan mahrum edilen Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun 1 0 öğ­ rencisinin, "okuldaki boykot, işgal ve olaylara öncülük ettikle­ ri gerekçesi ile, M ,İli Eğitim Bakanlığı'nın onayına dayanarak, 27 O cak 1969 tarihinde aldığı kararla, bu kez, ya tılılık hakla­ rından tamamen mahrum eder. O kul idaresi, gerekçesini şöyle açıklar: "10 öğrenci okul disiplinine uym ayan hareketlerde b ulun­ muşlardır. Bunlardan bir kısmı bir süre önce okul bünyesinde girişilen boykot ve işgal hareketlerine öncülük yapm ışlardır. Bir kısmı ise, okul Disiplin Kurulunun tesbit ettiği öğrencilik vasıflanılın dışına çıkm ışlard ır." U zaklaştırm a kararı, 3 Şubat 1969 Pazartesi günü, okuldan uzaklaştırılan Haşan Sağlam, M eliha U ysal, M ehmet Çetin, Halit Koçer, Pakize Yavru, Mustafa Çoban, Şakir Kaym ak, M u­ zaffer O ruçoğlu, A li Taşyapan ve İbrahim Kaypakkaya'ya teb­ liğ edilir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'ndan 10 öğrencinin ç ık a rıl­ ması dolayısıyla 22 öğrenci teşekkülü, 7 Şubat 1969 Cum a gü­ nü, bir bildiri ile durumu protesto eder ve "Yöneticilerin tutu­ munu" yerer. 22 öğrenci teşekkülü, bu konuda yayın lad ıkları b ild irilerin ­ de özetle şunları belirtir: "Şu bozuk düzende sayısız güçlüklerden geçerek tesadüfen


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

y ü k s e k ö ğ r e n i m y a p m a o la n a ğ ın ı b u la n , h a lk ın ın ve y u r d u n u n g e rç e k ç ık a r la r ın ın b i l i n c i n e ulaşan 10 ö ğ re tm e n ad a yı k ö y lü ç o c u ğ u , İsta n b ul Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u ' n d a n ö ğ r e t m e n lik y a p a m a z l a r k a y d ıy la k o y u lm u ş la r d ır . Suçla rı A m e r i k a n s ö m ü r g e c il iğ i n e ve iş b ir l ik ç i l e r in e karşı ç ı k m a k ve T ü r k i y e 'n i n tam b a ğım s ız, ins a nc ıl, m u t lu , g e rç e k ­ ten d e m o k r a t i k b ir ü lk e o lm a s ın ı iste m e k tir. K o v m a kararı alan y ö n e t i c i l e r i n bu iş le m e u y d u r d u k l a r ı k ılıf ise, o k u l i ç in d e ve d ı ­ şında y ö n e t m e li ğ e aykırı b i l d i r i d a ğ ıtm a k , o k u l t o p l u m u n d a i k il ik y a ra tm a k , o k u l id a re sin e yersiz s u ç la m a la r d a b u lu n a r a k o k u l y ö n e t i m i n i g ü ç le ş tir m e k t ir . G e r ç e k te T ü r k i y e 'n i n b a ğ ım s ız lığ ın ı isle yen tü m Yüksek Ö ğ r e t m e n l i le r , a rk a d a ş la rın ın y a n ın d a d ı rla r. Ve bu haksız k a ­ rarın ö n le n m e s i iç in s o n u n a d e k d ir e n e c e k le r d ir . Eğer b a ğ ım ­ s ızlık isteyen b i ld i r il e r , o k u l y ö n e t m e li ğ in e aykırı g ö rü lü y o rs a , b u b i l d i r i l e r i y a y ı n l a y a n la r iç in ö ğ re tm e n o la m a z d e n iliy o rs a , b u n u b ö y l e g ö r e n le r s ö m ü r ü c ü A m e r i k a n g a v u ru n a göz y u m a n k iş ile rd ir . T ü r k i y e 'n i n b a ğ ım s ız lığ ı u ğ ru n a v e r e c e ğ im iz kavgada M u s ­ tafa K e m a l'e la y ık o l a c a k ö l ç ü d e k o rk u s u z ve b i l i n ç l i T ü rk g e n ç liğ i o la ra k zafere i n a n ıy o ru z . B ü tü n d e v r i m c i k u ru lu ş la r , bu haksız ve ç i r k in kararın d u r ­ d u r u lm a s ı iç in Y ü k s e k Ö ğ ı e t m e n li k a rd e ş le riy le b ir lik te s o n u ­ na d e k d i r e n e c e k le r d ir . K a v g a m ız g ü z e l g ü n le r iç in d ir. K a h ro ls u n A m e r i k a n s ö m ü r g e c iliğ i, k a h ro ls u n e m p e r y a li z m ve o n u n i ç i m i z d e k i iş b ir l ik ç i l e r i. Yaşasın b a ğ ım s ız lık iç in d ö ğ ü şe n le r. Yaşasın h a lk iç in savaşan h a lk ç o c u k l a r ı . " O k u l d a n b ir ay y a tı lı lı k hakla rı e l in d e n a lın a n f i k i r k u lü b ü k u ru c u s u ö ğ r e n c ile r , D a n ış ta y 'a a çtık la rı ilk d ava d a , D a n ış ta y 12. D a ire s i, 2 6 Şubat 1 9 6 9 tarih 1 9 6 9 /3 0 1 2 sayılı, d ö rt ü ye b ir b a ş k a n ın o y b i r l i ğ i y l e ö ğ r e n c i le r le h in e şu kararı ve rir: " M e s e l e n in m a h i y e t i n e ve d a v a n ın tasvir ş e k lin e g öre d a v a ­ lı id a re n in b i r in c i s a vu n m a sı a lın ın c a y a ka d a r y ü r ü t m e n i n d u r ­ d u r u lm a s ı n a kara r v e r i lm iş t ir . " D a n ış ta y 'ın bu ilk kararı ö ğ r e n c ile r in e lin e u la ş m a d a n Ö ğ ­ re t m e n le r K u r u l u n u n ik in c i kararı ile karşılaşırlar.

33


Turhan Feyizoğlu

O n öğrenci, yeniden D anıştay'da iptal ve uygulam anın dur­ durulması için dava açar. Danıştay, 5 Nisan 1969 günü, yeniden yürütmeyi durdurma kararı alır. Fen Fakültesi'nde Boykot Taraftarları ile Boykota Karşı Olanlar Arasında Çatışma Oluyor Ö ğrenciler, okullarına geri dönm eye uğraşırken İstanbul Ü niversitesi'nde bazı fakülteler solcu öğrenciler tarafından iş­ gal edilir. İstanbul Ü n iversitesin in H ukuk ve İktisat fakültelerini işgal etmiş olan solcu öğrenciler, Fen Fakültesi'ni de işgale katma hazırlığındadır. Bazı sol göriişk, öğrenciler, boykot tertip etmek am acıyla, 12 Nisan 1969 Cumartesi günü sabahı, Çapa Yüksek Öğret­ men O kulu'nda k.Man öğrencilerin de eğitim gördüğü Fen Fa­ kültesi'nde forum düzenler. Düzenlenen forumda boykota karşı olan ö zellikle Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda kalan sağcı öğrenciler ile boykot taraftarı olan solcu öğrenciler arasında kavga çıkar. Boykot ta­ raftarı öğrenciler, sağcı öğrenciler tarafından fakülteden atılır. Sağcı öğrenciler, Fen Fakültesi'nde m eydana gelen o laylar­ dan sonra, sık sık 'ekrarladıktarı, "Başbuğ Türkeş" sloganlarıy­ la, Yüksek Öğretmen O kuluna gelir. M ehter m arşları söyleyen ve boykota taraftar olm adıklarını belirten sağcılar, karşı görüş­ teki öğrencilerin okula girmemeleri için binada tertibat alır. Sol görüşlü öğrencilerden b azıları, öğleden sonra saat 1 5 .00 sıralarında Çapa Yüksek Öğretmen O kulu na gelir ve ka­ pı önünde tertibat alm ış sağcılarla münakaşa etmeye başlar. M ünakaşa, kısa sürede kavgaya dönüşür. Yum ruk, taş, bıçak ve silahın kullan ıldığı, yarım saat süren ve ondokuz kişinin yaralandığı kavgayı em niyet mensupları yatıştırır. O la ylar nedenivle bir açıklam a yapan Fen Fakültesi Dekanı ve İstanbul Üniversitesi Rektör V ekili Lütfü Biran, Fen Fakü l­ tesindeki öğrencilerin büyük kısm uıın boykota karşı olduğunu


İbo/Hayatı ve M ücadelesi

ileri sürer ve olayların fazla genişlemeden sona erdiğini bel i rlir. Rektör ve kili, yasak olm asına rağmen üniversite içinde fo­ rum d üzenleyip, bildiri dağıtan öğrenciler hakkında gerekli di­ siplin cezaların ın uygulanacağını da sözlerine ekler. O laylard an sonra sol görüşlü öğrenciler, şu açıklam ayı ya­ par: "B iz, okulum uza yatm ak için geliyorduk. Bu sırada aksi fi­ kirdeki arkadaşlar bize bıçak ve tabancalarla hücum ettiler/' Karşı grubun öncüleri ise, "FK F'na bağlı olan arkadaşlarının kendilerine sald ırd ıklarını" ifade eder. "İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi D evrim ci G en çleri" im­ zası ile yayınlanan bildiride şu açıklam a yap ılır: "Eli sopalı bir kısım iktidar taraflısı gençler, fakültede dü­ zenlenen ve öğrencilerin sorunlarını görüşmek üzere tertiplen­ miş toplantıyı bastılar ve pekçok kim seyi yaraladılar. D evrim ci ve Atatürkçü gençlik yıkılm ayacaktır. Bu olayların ergeç hesa­ bı sorulacaktır." Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Talebe Cem iyeti de yayın la­ dığı bildiride, özetle şu açıklam ayı yapar: "O la y la r, komünist tertibi boykota katılm am ak nedeniyle çıkm ıştır. Bu hususta azim li ve kararlıyız. Bunu çok geçmeden unutam ıyacakları şeklinde onlara öğreteceğim ize, büyük Türk M illetinin hiç şüphesi olm asın." O la y la r sırasında yaralanarak Çapa ve Cerrahpaşa hastahanelerinde tedavi edilen 9'u sol, 10'u sağ eğilim li öğrenciler şunlardır: Ram azan D em ir (Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Öğrenci Cem iyeti Başkanı), Şefik Dursun, H am za Işık, Celal Ü nlü, Sal­ man Kaya, Yusuf İşeri, İbrahim Kaypakkaya, H alit Koçer, H ay­ rettin Sönm ez, Aydoğan Şahin, Kam il Tem izyü z, Rıza gül, M u­ zaffer Tetik, Doğan S ille li, Necmettin Tu rin ay, H alil Bayrakçı, Yusuf Akbudak, Ali Suat G ü n ay, Cem al Y a zıc ı. G ece yarısına doğru, İstanbul Ü niversiteli ve IT Ü 'lü , sol eğilim li 200 kadar öğrenci, Haseki H astahanesi'nin civarında toplanm aya başlar. Emniyet m ensupları, bunlara dağılm alarını


Turhan Feyizo&lu

ihtar eder, ö ğ r e n c ile r de e l le r i n e g e ç ird iğ i ta şla n p o lis le re fı r l a ­ tır. Bu ö ğ r e n c ile r d e n b ir kısmı p o lis le r ta ra fın d a n y a k a la n ı r. D i ­ ğer ö ğ re n c ile r , ara so ka kla ra d a ğ ıla ra k o l a y y e r in d e n u z ak laş ır. D a h a sonra, Ç a p a Y ü ks e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö n ü n d e sıkı te r­ tib a t alm ış v a z iy e tte b e k le y e n e m n iy e t m e n s u p la n , o k u l u n ö n ü n d e d u r m a k ta d ire n e n H ü s e y in A şut, M e h m e t Faruk K u r tu ­ luş a d ın d a k i ö ğ r e n c ile r ile H ü s e y in Kıtay a d ın d a b i r g ö m l e k ç iyi g ö z a ltın a a lır ve a d liy e y e sevkeder.

Öğretmen Okulundaki Çatışmayı, Komünizm Propaganda­ sı Yapan O n Öğrenci Yönetmiş İstanbul Y ü ksek Ö ğ r e tm e n O k u l u Ö ğ r e n c i C e m iy e t in d e n H ü s e y in C ık c ık ve N e c m e t t in T ü lin a y , 13 N is a n 1 9 6 9 Pazar g ü n ü , b ir basın to p la n tıs ı d ü z e n le r . Basın to p la n tıs ın d a , ö z e tle şu a ç ık la m a y a p ılır : " 1 2 N is an C u m a rte s i g ü n ü , Ç a p a 'd a ö ğ r e n c i le r arasında ç ı ­ kan taş ve s o p alarla b ıç a k la rın k o n u ş tu ğ u ka n lı ç a rp ış m a , o k u l idaresi ta ra fın d a n üç ay ö n c e k o m ü n i z m p ro p a g a n d a s ı y a p t ı k ­ ları g e re k ç e s iy le k ayıtla rı s ilin e n 10 ö ğ re n c i ta r a fın d a n y ü r ü t ü l ­ m ü ştü r. FKF'ye kayıtlı Lu 10 kişi üç ay ö n c e o k u l d a n a tıld ık la r ı h a l­ de, hala y u rt y a t a k h a n e le r in d e y a tm a k ta v e d e v a m lı t a h r ik l e r ­ le; d iğ e r ö ğ r e n c ile r in h u z u r u n u b o z m a k t a d ır . E lle rin d e n ö ğ r e t m e n li k h a k la n da a lın a n bu ö ğ r e n c ile r , o k u ­ lu te r k e tm e m e k te d ir. Bu g e n ç le r d ü n de son d efa d iğ e r a rk a ­ daşlarını to p la y a r a k taş, sopa ve b ıç a k la rla d iğ e r ö ğ r e n c i le r in ü z e rin e sa ld ırm ış la rd ır. O l a y l a r ı n e lebaşıla rı bu 10 k iş id ir. B u n la r d a n ayrı ve b u n l a ­ ra k a tılan 17 k iş in in d a h a o k u l d a n u z a k la ş tırılm a s ı iç in im z a t o p la m a k ta y ız . Bu ö ğ re n c ile r , Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u n m u t la k a k o m ü n istleşnıesin i iste d ik le ri iç in sırf bu y ü z d e n d ü n FKF'ye kayıtlı m i li t a n l a r ı n te c a v ü z ü n e u ğra d ık . Yüksek Ö ğ r e tm e n O k u l u n d a h u z u r i ç in d e e ğ itim g ö r m e k


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

iç in o k u l d a n a tıla n bu 10 k iş in in o k u l a k a tiy e n s o k u lm a m a s ını, d i ğ e r le r in i n de o k u l a a l ı n m a y ı p u z a k la ş tır ılm a la r ın ı is tiy o ­ ru z ."

Üç Öğrenci, Emniyet Mensuplarından Can Emniyetlerinin Korunmasını İstiyor Ç a p a 'd a k i Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ' n d a 12 N is a n C u m a r t e ­ si g ü n ü c e re y a n e d e n o l a y la r sırasında sağcılar ta r a fın d a n d ö ­ v ü le r e k h ır p a la n a n d e v r i m c i g e n ç le r d e n 3 'ü , 14 N is a n 1 9 6 9 Pazartesi g ü n ü sabahı, E m n iy e t M ü d ü r l ü ğ ü n e g e le re k siyasi p o lis y e t k i l i l e r i n e b ir d i le k ç e verir. İb r a h im K a y p a k k a y a ve S elm a n Kaya ile G ü ld e r e n Siklet is im li b i r k ız ın v e r d i k le r i d ile k ç e d e , o k u l d a k i 5 0 k a d a r ö ğ r e n ­ c i n in , p o lis ta r a fın d a n dışarı ç ık a rılm a s ı ve can e m n i y e t l e r i n in te m in e d ilm e s i istenir. D e v r i m c i ö ğ r e n c ile r , d i l e k ç e l e r in d e ayrıca, 2 0 0 'ü kız o la n 3 0 0 ö ğ r e n c i n in o k u la g i r e m e d i k le r i iç in s o k a k la rd a k a l d ı k l a r ı ­ nı ve y e m e k y i y e c e k p a rala rı o lm a d ığ ı n ı b e lirtir. E m n iy e t y e t k i l il e r i, 3 ö ğ r e n c i n in d i le k ç e s i n in te tk ik e d i le c e ­ ğ in i, y a p a b il e c e k l e r i birş e y varsa fa a liy e te g e ç ile c e ğ in i, a ç ık ­ lar. Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g i r m e k isteyen solcu ö ğ ­ re n c ile r, e lle r i n d e D a n ış ta y 'ın v e rd iğ i y ü r ü t m e y i d u r d u r m a k a ­ rarı ile y a k la ş ık i k iy ü z e l I i k a d a r d iğ e r o k u l la r d a n a rk a d a ş la rıy ­ la b ir lik te , 14 N is a n 1 9 6 9 Pazartesi g ü n ü , ö ğ le d e n sonra saat 1 5 . 3 0 'd a g r u p l a r h a l in d e o k u l a g ider. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , o k u l a g ire n le r e m ü d a h a le e d e r ve, "G ire m e z s in iz . Z a te n , o k u la n e d e n iy l e i z in l i s a y ıy o r u m s iz i."

g irm e m e n iz

g e r e k t iğ i

" Ç a p a ö ğ r e n c i le r in i n % 9 0 ' ı k ö y lü ç o c u ğ u . D ışarda k a l m a ­ nın m a li y ü k ü n ü k a ld ır a m a z . Bu ö ğ r e n c ile r i o k u l a a lm a lıs ın ız ve ta ra fs ız lığ ın ız ı k o r u m a k z o r u n d a s ı n ız . " O k u l a g ir m e y e ç a lış an ve M ü d ü r l e tartışan ö ğ r e n c ile r ara­ sında F ik ir K u lü b ü Başkanı İb r a h im K a y p a k k a y a da va rdır. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , İ b r a h im 'e , ------------------------------------------------

37

------------------------------------------------


Turhan.Feyizoglu

"O kuldan kaydı silinenler okula girem ezler. Sen hiç gire­ m ezsin." "D anıştay yürütmeyi durdurma kararı ald ı." "Ben, Bakanlıktan em ir aldım . Sizi sokm ıyacağım . Ç ıkın okuldan dışarı." O kula girmekte ısrar eden devrim ci gençler ile onları sok­ mak istemeyen sağcı gençler arasında kavga çıkar. Taş, sopa, dem .r çubuk ve molotof kokteylilerinin ku llan ıl­ dığı meydan kavgasında sağcı gençler, solcu öğrencileri okul­ dan uzaklaştırır. Bu arada Çapa Yüksek Öğretmen O kulunun arka bahçesi­ ne bakan apartmanlardan birinin penceresinde elinde tabanca olduğu halde okuldaki öğrencilere doğru bağıran Tıp Fakülte­ si öğrencisi Ateş U laş, em niyet m ensupları tarafından ya ka la ­ nır. O la ylar nedem yle beş öğrenci nezaret altına alın ır. Öğrenci Temsilcileri, Okul Müdürü ve Vali Toplantı Yapıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a çatışan öğrenci grupla­ rının tem silcileri, 15 Nisan 1969 Salı günü, okul m üdürleriyle birlikte Vali Vefa Poyraz'ın başkanlığında bir toplantı yaparak, okuldaki fevkalede halin kaldırılm ası konusunu görüşür. Çeşitli yerlerinden yaralı olarak toplantıya katılan taraflar, V ali'n in yanında birbirlerini itham ederek, adli soruşturmanın süratlendirilm esini ister. Sağcı grup tem silcileri, revirde yatan 8 arkadaşlarının vü ­ cutlarının muhtelit yerlerinde bıçak yarası bulunduğunu ileri sürerek solcuları itham eder ve "Ö ku l ve yurdun kapısı açıktır. Kendileri gelm iyorlar", der. Solcular ise yurtlarının kom andolar tarafından işgal ed ild i­ ğini iddia eder ve günlerden beri kahvehaneler ve sokaklarda yatm ak m ecburiyetinde bırakmışlarından dert yanar. Bu arada, öğrencilerden Gülderen Siklet, V ali'den hayatla­ rının teminat altında olduğuna dair söz verilm esin i, ister. Çapa Yüksek öğretm en O kulu Müdürü Ayhan Doğan, okulda havanın hala gerginliğini devam ettirdiğini söyler ve


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

Bakanlıktan müfettiş istediğini, okula gelm iyenlerin izinli sayı­ lacağını, belirtir. V ali Vefa Poyraz, taraflara sert bir şekilde çıkıştıktan sonra, dışarıda hiçb ir öğrencinin bırakılm ayacağını söyler ve öğrenci tem silcilerinin gruplarıyla görüşerek anlaşm alarını, ister. Çatışm alar sebebiyle okula sokulm ayan Çapa Yüksek Ö ğ­ retmen O ku lu 'n u n bazı öğrencileri, Vali ile yaptıkları toplantı­ dan sonra arkadaşları ile görüşür ve geri dönmek için şartları­ nı ya zılı bir metin halinde tesbit eder. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu öğrencileri, V ali'ye verdikle­ ri dilekçelerind e: "O ku ld a asayişin sağlanm ası, her iki tarafa ait öğrenci tem­ silcilerin in katılm asıyla polisle beraber okulda bir arama yap ıl­ m asını, can güvenliğinin sağlanm asını, yabancı şahısların bi­ nadan çıka rılm asın ı", talep eder. V a li, öğrencileri, Emniyet M üdürlüğüne gerekli tedbir a l­ mak üzere gönderir. Emniyet m ensuplan, öğrenciler arasında herhangi bir olaya fırsat verm em ek için , okulun civarında sıkı emniyet tedbirleri alır. O kula yab ancıların sızm am ası için kapıda emniyet m en­ supları ve öğrenciler görevlendirilir. Fen Fakültesi ile Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda Çatışma Devam Ediyor Ç ap a'ya girem eyen sol görüşlü öğrenciler, kendilerini oku­ la sokm ayan ve Fen Fakültesi'nde eğitim gören sağcı öğrenci­ leri fakülteye sokm am aya karar verir. D evrim ci öğrenciler, kendilerini Çapa'ya sokmak istemiyen m illiyetçi grupla, 16 Nisan 1969 Çarşam ba günü, saat 11.30 da İstanbul Ü niversitesi Fen Fakültesi Kerim Erim anfisinde ça ­ tışır. Birb irlerine sandalye ve sopalarla saldıran gençler arasında­ ki çatışm ada, m illiyetçi gençlerden bir kişi m uhtelif yerlerin­ den yaralanarak arkadaşları tarafından hastahaneye götürülür. "Sağcı" olarak adlandırılan talebelerin yönetim inde olan


Turhan Feyizoğlu

Çapa Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u l u T a le b e C e m iy e t i ve Ö ğ r e tm e n Ö k u l u T a le b e D e rn e ğ i, 1 7 N is a n 1 9 6 9 P erşem be g ü n ü , b i r b i l ­ d iri y a y ın la r. B il d ir id e şu a ç ık la m a y a p ılır: " T ü r k iy e 'd e m a zisi b ir asrı b u la n ve ç e ş itli m a s k e le rle k e n ­ d in i k a m u f le e tm e y e çalışan b ir k o m ü n i s t h a re k e t v a rd ır. Bu m i ll e t a ley h ta rı h a re k e tin m ü m e s s ille ri u z u n z a m a n d a n beri, bu m i ll e t i n ö ğ r e t m e n in i sola k a n a liz e e tm e y e ç alıştılar. B u n u n için de ö ğ re tm e n n a m z e d i g enç ta le b e le re v e ö ğ r e t m e n le r e M a rksist k ü ltü r p ro p a g a n d a s ın a ve m a te ry a lis t te l k i n le r e b a ş la ­ d ılar. M i l l e t i n e v la d ın ı i lim le , irfan la , m i l l i k ü l t ü r ve d e ğ e rle rle y e tiş tire c e k ö ğ re tm e n e tu z a k la r k u r u p ; o n u A lla h s ız lığ ı n , m a ­ terya list fe lse fen in ve m a r k s iz m p r o p a g a n d is ti y a p m a y a ç a lış tı­ lar. Ö ğ r e t m e n l e m i ll e t arasına im a n , d ü ş ü n ve k ü ltü r u ç u r u ­ m u n u s o k m a y a banladıla r. TİP, T ÖS, FKF ' e d iğ e r sol te ş k ila tla r ve o n la r ın ya n u ç la rı, genç ö ğ re tm e n n a m z e t le r in i n otağı Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ­ nu ih m a l e d e m e z le r d i. F ikir K u lü p le r i F e de ras yo n u d e n i le n k o ­ m ü n is t fesat ocağı k u r u l u r k u r u l m a z o k u l u m u z a el attı ve H a ­ şan A li Y ü ce l ta ra f'n d a n sol fa a liy e tle r in beşiği h a lin e g e tir ilm iş o la n H a sa n oğ la n ' 'k ö ğ r e t m e n O k u l u n d a n g ö n d e r i lm iş b ir s o l­ cu y a şube açtırdı. O k u l iç in d e k i h u z u r s u z l u k bu anarşist ve marksist ş e b e ke le rin fa a liy e tle r iy le başla dı. A n a d o l u ' d a n k o ­ p u p g e lm iş m i ll e t e v la d ı, F K F 'n in tu z a ğ ın a d ü ş ü r ü l ü p iğfal e d i l ­ di. M a rk s is t k ü ltü r ie ş a rtla n d ırıla ra k m i l l e t i n d i n in d e n , t a r i h i n ­ den, k ü ltü r ve ya ş ay ış ın d an s ıyrılıp , m i l l e t i n i d e o l o j i k yapısını öre n u n s u r ve m üesseselere d ü ş m a n o ld u la r . S o n ra d a u t a n m a ­ dan h a lk ç ılık ta n b a h se ttile r. Sahte b ir a n t i - A m e r i k a n c ı l ı k ile b a ğ ım s ız lık , d e v r i m c i l i k , s o s y a liz m m a s k e le riy le k o m ü n i z m p rop a g a n d a s ı e d e re k e fe n d ile r in e , e f e n d i le r in i n bağlı o l d u ğ u kızıl e m p e r y a li z m i' u ş a k lık e ttiler. H a tta a ç ık ta n açığa k o m ü ­ n iz m i m ü d a fa a ve p ro p a g a n d a e t t ik le r in i a ç ık la d ıla r. O k u l u z i ­ ya rete g e len M i l l i E ğ itim B akan ın ı y u h a la d ı la r . O k u l y ö n e t m e ­ liğ in i h iç e sayan n ic e d a v ra n ış la rd a b u l u n d u l a r . N e tic e d e o k u l d i s ip l in k u r u l u n u n kararını M i l l i E ğ itim Ba­ ka nlığı tas d ik etti ve o k u l d a F ik ir K u lü b ü n ü k u ra n 10 kişi ü ç ay


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

ö n c e o k u l d a n a tıld ı. Fakat b u n l a r o k u l d a n atıldığı h a ld e o k u l ­ d a n ç ı k m a k ş ö y le d u rs u n o k u l la ilişiğ i o lm a y a n la r ı da o k u la g e tirip , t a h r ik l e r i n e hız v e rd ile r . İşte 12 N is a n Ç a p a h a d is e le rin i b u 10 kişi ve e tra fla rın d a k i b ir k a ç ç a p u l c u m e y d a n a g e tird i. Fen F a k ü lte s in d e y a p m a k is­ te d ik le r i b o y k o t u Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n l i g e n ç le r tesirsiz hale g e ti­ rin c e , FKF'de to p l a n t ı la r y a p ıld ı ve s ila h la n ıp b o y k o ta m a n i o la n Ç a p a lı m i l l i y e t ç i g e n ç le r i d ö ğ m e k iç in y o la ç ıktılar. Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö n ü n d e g e z in e n ve k u ru la n t u z a k ­ tan h a b e rsiz beş m i l l i y e t ç i ta le b e y e m ü t e c a v iz s o lc u la r b ı ç a k ­ larla s a ld ırd ıla r. K u rşu n sıktılar. P a rd e s ü le rin in a ltın d a s ak la­ d ık la rı ç i v i l i s o p a la r la h ü c u m e ttile r. O sırada y o l u n k e n a rın d a d u ra n b ir a ra b a d a n bu g ö z ü d ö n m ü ş le r e s o p a la r v e r ild iğ i de tesbit e d i ld i . H a li t K o ç e r ve C a fe r Şen is im li s a ld ırg a n la rın ta ­ b a n c a k u lla n d ığ ı g ö r ü l d ü . Bu saldırı esnasında meşru m ü d a fa a y a p m a k m e c b u r i y e t i n d e ka la n sağcı ta le b e le r d e n y a ra la n a n la r o ld u . 13 N is a n P azar ve 14 N is a n Pazartesi g ü n ü de y ü z e ya kın s o lc u o k u l u b a s m a y a teşebbüs e ttile r. M o l o t o f k o k te y lIi, taşlar ve s o p a la r la sa ld ırıy a y e lte n d ile r . Fakat sağcı g e n ç le r ve p o lis ta r a fın d a n d a ğ ıtıld ıla r. A k s a ra y 'a k a d a r k a çtıla r. Bu baskın te­ ş e b b ü s le r in d e ü n iv e rs ite işgal ve b o y k o t l a r ı n d a rol o y n a y a n b ir ta k ım d e v r i m c i m a s k e li k o m ü n i s t e le b a ş la rın ın b u lu n m a s ı d i k ­ kati ç e k m iş tir . Ç eş itli y u r t la r d a n , fa k ü lte le rd e n yaralı a rka d a şla rın ı z iy a re t iç in Ç a p a 'y a g e le n le ri k o m a n d o o la ra k va s ıfla n d ıra n , 'Y ü ks e k Ö ğ r e t m e n O k u l u M ü d ü r ü k o m a n d o la r ı b e s liy o r' d iy e n a lç a k ­ lar, m i l l e t d ü ş m a n ı h a i n le r her h ad is ed e o l d u ğ u gib i h a k ik a tle ­ ri g i z le m e y e ç a lış ıy o r la r . Fakat güneş b a lç ık la sıva n a m a z. B u g ü n m e v c u d u 1 .0 0 0 kişiyi b u la n Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u ­ lu n d a işgal y o k tu r . K a p ıla r açıktır. O k u l d a h a d is e le re s eb e b iye t ve re n , kan a kıtan 3 0 k iş in in dışın d a herkes g ire b ilir . K a pılar a ç ık o ld u ğ u h a ld e o k u la g e le m e m e k te d ir le r . Ç a p a h a d is e le r in in g e rç e k y ü z ü b u d u r . Y a la n c ıla r, iftira c ı­ lar, m i ll e t d ü ş m a n ı h a in le r ergeç h a k ve ha kkı m ü d a fa a e d e n ­ ler karşısında e z ile c e k , k a h ro la c a k , y o k o l a c a k la r d ı r ." ------------------------------------------------4 ! -------------------------------------------------


Turhan Feyizoğlu

Çapalı Bir Kısım Öğrenci, İstanbul Valiliği Önünde Oturma Eylemi Yapıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n a giremeyen bazı devrim ci öğrenciler, 17 Nisan 1969 Perşembe günü, FKF İstanbul Sekre­ terliğ in d e bir basın toplantısı düzenler. Basın toplantısında, özetle şu açıklam a yap ılır: "5 gündür sefil durum dayız. O kula girem ediğim iz için sa­ bahçı kahvehanelerinde yatıyoruz. Ö ze lik le kız arkadaşlarım ız bu durumdan çok perişan olm aktadır. Bu duruma mutlaka son verilm elidir. O kul Müdürü Ayhan Doğan'ın mutlaka istifa etmesini isti­ yoruz. Ç ünkü, kom andolarla bir olup 33 kişilik kara liste h azır­ lamış ve bu listedeki arkadaşların okula girmesini yasaklam ış­ tır. Kom andolar okulun yatakhanesine sopalar, molotof kok­ teylleri yığm ıştır. Bu nedenle, okulun Em niyet, gençlik tem sil­ cile ri, basın mensupları gözetim inde aranm asını istiyoruz. Bizler de suçlu olsak bile karşı tarafın suçu çok daha fa zla ­ dır. Asıl onların okula alınm am ası gerekir." Basın toplantısını düzenleyen solcu öğrenciler, basın toplan­ tısı bittikten sonra, dileklerini iletmek üzere Vilayete gitmeye ka­ rar verir. V aliliğe kadar yürüyen öğrenciler, yetkililere, tem silcileri­ nin Vali Vefa P o y ra zla görüşeceğini bildirir. Ancak Vali Poyraz, m akam ında olm adığından 3 öğrenci tem silcisi, V ali M uavini Ekrem Gönen ile görüşür. Yusuf Kayabaşı Salman Kaya ve Gülderen Siklet isim lerin­ deki öğrenci tem silcilerine Vali M uavini G önen, "Bu yaptığınız hareket gösteri kanunlarına aykırıdır. Derhal dağılın, yoksa he­ pinizi toplatırım ", der. Ö ğrenciler de, V ali Poyraz m akam ına geHnce, tekrar gele­ ceklerini söyleyerek V alilikten ayrılır. Öğleden sonra tekrar Vilayete gelen üç öğrenci tem silcisi, Vali P o y ra zla bir ■aat süren bir görüşme yapar. Ö ğrenciler, kendilerini okula sokm ayan sağcı öğrencilerin


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

listesini h azırlayıp Savcılığa vereceklerini söyler ve saat 1 6'ya doğru Vilayetten ayrılırlar. Ü ç öğrenci tem silcisi, V ali M uavini ile görüşürken, arkadaş­ ları V ilayetin önünde oturma eylem i yapar. 20 dakika kadar süren oturma eylem inden sonra, öğrenciler, sessizce ayrılır. 3 Öğrenci Tevkif Ediliyor Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda kavga çıkarıp yaralam a­ ya sebebiyet verdikleri iddiasıyla İbrahim Kaypakkaya, H alit Koçer, M ehmet Çetin, Haşan Sağlam, Ali Taşyapan, Şakir Kay­ mak, M ediha U ysal, Pakize Yavru, M uzaffer Ö ruçoğlu, Musta­ fa Çoban, Yusuf İşeri, Salm an Kaya, Kam il Tem izyürek, Necdet D izm an , Ali U zu n , Rıza G ü l, M üm in Dem irel, Safa Tarhan, Yusuf Coşar, M evlüt Zengin, Celal Vardar, İbrahim Ö zdem ir, H am za Işık, Celal Ü n lü , Cafer Şen, Hayrettin Sönm ez, Aydoğan Şahin, Haşan G ü l, Necm i Ö zkap ı, H akkı Karadeniz, H ü­ seyin Ö ca l, İbrahim Torun ve Fikri Y ılm az, 18 Nisan 1969 C u ­ ma günü, adliyeye sevkedilir. S avcılar tarafından ifadeleri alınan öğrencilerden Haşan G ü l, Aydoğan Şahin ve Salm an Kaya, Nöbetçi Sulh Ceza M ah­ kemesi tarafından tevkif ed ilir. Bu üç öğrenci, 22 Nisan 1969 Salı günü, avukatları tarafın­ dan yapılan itiraz üzerine serbest b ırakılır. Okula Alınmayan Öğrencilerle CH P İstanbul Milletvekili Orhan Birgit İlgileniyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n a alınm ayan öğrenciler, İs­ tanbul V aliliğ in in Em niyet Müdürlüğü kanalı ile verdiği tem i­ nat üzerine, 1 9 Nisan Cum artesi günü, öğleden sonra okula gi­ der. Ö ğrencilerin şebeke kontroluyla içeri alınm aları sırasında em niyet m ensupları, okul çevresinde tedbir alır. A yrıca kapıda şebeke kontrolü yapılırken sivil polisler de bulunur. Daha ön­ ce okuldan ihraç edilm iş olan 10 öğrenci, haklarında verilen kararın D anıştayca bozulm asına rağmen içeri alınm az.


Turhan Feyizoğlıı

O kula alınm ay..n öğrenciler, 21 Nisan 1969 Pazartesi gü­ nü, saat 09.30'da ellerinde Danıştay kararının fotokopisi oldu­ ğu halde, tekrar Ç ıp a Yüksek Öğretmen O ku lu'n a gelir, fakat kapıda güvenlik görevlileri tarafından geri çevrilir. C H P İstanbul M illetvekili O rhan Birgit, saat 10.00'da okula gelir. O kul M üdü.ü Ayhan Doğan, derste olduğunu söyleye­ rek Birgit'le görüşmez. Başm uavin İbrahim Atam er'le görüşen Birgit, "D anıştay ka­ rarı olduğu halde on öğrencinin neden okula alın m ad ıkların ı", sorar. Müdür M uavini, "B akan lık, Danıştay kararını bize b ild irin­ ce biz de ona göre hareket edeceğiz. Bakanlığın emri olmadan kararı uygulayam ayız", der. Çapalı 10 öğrenci daha sonra saat 11,00'de Şehrem ini Ka­ rakoluna götürülün. Ö ğrenciler, karakolda, "Bu kaçıncı gelişi­ m iz, ifademiz de alınd ı, hüviyet de tesbit edildi, nedir bu yap­ tığınız?" der. Bu arada Orhan Birgit, karakola gelir ve kom iserle görüşür. Ö ğrenciler, bunun üzerine serbest b ırakılır. H alit Koçer, Haşan Sağlam, İbrahim Kaypakkaya, Ali Taşyapan, Şakir Kaym ak, M uzaffer O ruçoğlu, Mehmet Çetin, M eli­ ha U ysal, Pakize Yavru ve Mustafa Çoban isim lerindeki Ç ap a­ lı öğrenciler ellerindeki bütün belgeleri, doküm anları Orhan Biıgit'e verir. BirgH de, bunları Parlamentoya götürüp, günde­ me getireceğini, söyler. Ö ğrenciler, ayr ca, aralarından tem silci seçtikleri H alit Koçer'in C H P Genel M erkezinde tekrar görüşmesi için O rhan Birgit'den söz alır.

Çorum Eski DP İl Başkamyla Görüşülüyor Ali Kaypakkaya, kendiside eski bir D P 'li olduğu için , Ç o ­ rum ve havalisinde olan eski D P 'lileri tanım aktadır. Tanıdığı kişilerden birisi de 27 M ayıs 1960 ihtilalinden önce, Çorum DP il Başkanlığı yapan Şevki Bey'cJir. Şevki Bey, DP Kapatıldıktan sonra Yassıada'da bir süre tu-


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

tu k lu ka lm ış, d a h a sonra da İstanbul S ir k e c i'd e Ç o r u m N a k l i ­ yat A m b a r ı 'n ı ç a lış tırm a y a başla m ıştır. A li K a y p a kk a y a da, bu d ö n e m s a h ib i o l d u ğ u k a m y o n u y l a z a m a n z a m a n İs ta n b u l'a ge­ lip n a k liy a t y a p m a k t a d ır . Ç o r u m N a k li y a t A m b a r ı s a hib i Şevki b e y in ya n ın a g id e n A li K a y p a k k a y a , o ğ lu İ b r a h im K a y p a k k a y a 'n ı n o k u l u y la i lg ili s o ru ­ n u n u a n la tır ve b ir ç ö z ü m y o l u b u lm a s ın ı ister. Şevki bey, O k u l M ü d ü r ü A y h a n D o ğ a ıV la görüşür. A y h a n D o ğ a n , " İ b r a h i m , f i k r i m d e n v a z g e ç i y o r u m . B u n d a n sonra h e r ­ h a ng i b ir siyasi o la y a k a tılm a y a c a ğ ım . Ö rg ü ts e l ç a lış m a la rım o l m a y a c a k , d i y e b ir yazı ya zsın . Eski h a k la rın a k a v u ş u r" , der. Şevki bey, A y h a n D o ğ a n 1ın a n la ttık la r ın ı A li K a y p a k k a y a 'ya, A li K a y p a k k a y a da, o ğ lu İb r a h im K a y p a k k a y a 'y a anlatır. İb r a h im , b ab a sın a ş u n ları söyler: " Ş im d i y e k a d a r sana h iç karşı g e l m e d im . S ila hın varsa ister­ sen ç e k b e n i v u r. Fakat b e n i m d u r u m u m u a n la m a n ı is tiy o ru m . F ik ir k u l ü b ü b a ş ka n lığ ı y a p tım . Bu f i k i r k u l ü b ü n ü n k u r u c u l a ­ rın d a n b i r is i y im . Bir sürü kişi bana in a n a ra k ç e v r e m d e yera ld ı. B ü tü n b u n la r ı in k a r e d ip ş im d i k a lk ıp ela fik r im d e n v a z g e ç i y o ­ ru m d e m e m , m ü m k ü n d e ğ i l. " İb r a h im K a y p a k k a y a , y u r t la r d a n ç ık a rıld ığ ı için ç o k çeşitli y e rle rd e kalır. B u n la r d a n b a z ıla rı ş ö y le d ir: Y in e g i z li c e Ç a p a , K a d ırg a, Site ile ITÜ G ü m ü ş s ü y ü ö ğ r e n ­ ci y u rtla r ın d a . R a h m i A y d ı n - O f l u o ğ l u , Ressam İsmail Ç o b a n ile M u s ta fa Ç o b a n ' ı n e v le rin d e . FKF, D e v - G e n ç ve T M G T İs tan b u l b ü r o la r ı n d a . M u z a f f e r O r u ç o ğ l u da, b u n la r ın yam sıra, b ir süre N a b i Yağc ı 'n ı n e v in d e m is a fir o la ra k kalır. FKF İsta n b ul S e k re te rliğ i, Ç a p a 'lı ö ğ re n c ile r e b in a d a k a l­ m a la rın ı sağladığı g ib i b u lg u r , yağ, şeker g ib i y iy e c e k y a r d ı­ m ı n d a da b u l u n u r . Y a tı lı lı k h a k la r ın d a n m a h r u m e d ile n ö ğ re n c ile r , ik in c i kez, D a n ış ta y 'a b a ş v u ru r . D a n ışta y , 2. ke z d a v a n ın s o n u n a kad ar y ü r ü t m e n i n d u r d u r u l m a s ı n a karar ve rir. Bu kara r ü z e rin e Çapa Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u İdaresi, y e n i kararı u y g u la m a k z o r u n ­


Turhan Feyizoğlu

da kalır ve bütün öğrencilerin tanınan haklardan yararlanm a­ larına izin verilir. Öğretmen Okulunda Yine Hadise Çıkıyor Çapa Yüksek Öğretmen O kulunun sağ ve sol fikirleri savu­ nan bazı öğrencileri, 1 A ralık 1969 Pazartesi günü gecesi, iki gruba ayrılarak sopalarla birbirlerine girm işlerdir. Bir süre kıya­ sıya devam eden kavga sonunda 5 öğrenci sopa darbeleri ile yaralanarak hastahaneye kald ırılır. 1 A ralık 1969 Pazartesi günü, saat 20.30'd a okulun konfe­ rans salonunda ram azan ve diğer ideolojik konular üzerinde fi­ kir m ünakaşasına başlayan öğrenciler, biraz sonra sağ ve sol gruplara ayrılarak ..opalarla birbirlerine girer. O layın haber alınm ası üzerine 3 otobüs dolusu emniyet mensubu, binanın önüne gelerek tertibat a lır ve Em niyet M ü­ dür M uavini Vedal Sokullu, beraberindeki polis şefleri ile öğ­ rencileri yatıştırm aya çalışır. Emniyet m ensuplarının, olayları yatıştırm aya çalışm asına rağmen okulda yine arbede çıka r ve yedi öğrenci m uhtelif yer­ lerinden yaralanır. Yaralanan öğrenciler okulun bitişiğindeki Guraba Hastahane si'ne kald ırılır. Kavga sırasında okulun cam , çerçeve ve kapıları k ırılır. U l­ vi A vcıata, Mustafa Gürses, idris Turan ilter, İbrahim Ö z dem ir ile Necdet Dizm a ifadelerine başvurulm ak üzere gözaltına alınır. Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a 1 A ralık 1969 Pazartesi akşamı çıkan kavganın devam ı 2 A ralık 1969 Salı günü, saat 22.45'd e tekrar başlar. O kulun arka yatakhanelerinde çıkan arbedede öğrenciler, karyola dem iri, iskem le bacağı gibi aletlerle birbirlerine saldı­ rır. Ali İhsan Karat^ş, M ünip Coşkun, Haşan İnce (kolu kırık), Hakan Kul, Ali Kuıt ile Kerim Y a z ıc ı, m uhtelif yerlerinden ya­ ralanır ve tedaviye alınır. Ö ğrenciler ilk tedavileri yapıldıktan sonra Şehrem ini Başkomiserliğinde nezaret altına alınır. 46


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

B irinci Şube'ye mensup 37 m emurun, olaylara sebep oldu­ ğunu tesbit ettiği şahıslar ise şunlardır: Bayram M erdan, Osm an N ejci, Ahm et Koçak, Nail Alpars­ lan, Mustafa Tosun, Cem al Tosun. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu M üdürü Ayhan Doğan, olayların nasıl meydana geldiğini şöyle anlatm ıştır: "O la y la r, dün akşam saat 2 2 .0 0 sıralarında İbrahim Ö zd e ­ m ir adlı bir öğrencinin İdris Turan İlter adlı arkadaşına koridor­ da sataşması sonucunda meydana gelmiştir. İbrahim Ö zd em ir'le İdris Turan ilter arasında başlayan m ü­ nakaşa kısa zam anda büyük bir kavga haline gelmiş, gruplaşan öğrenciler birbirlerine kıyasıya saldırm ışlardır. Bu arada, cam ve çerçeveler de param parça olmuş, iskem­ lelerin ayakları kırılarak kavgada kullanılm ıştır. Kavgaya yetiştiğim sırada gruplar büyük bir hırsla birbirleri­ ne sald ırıyorlardı. A ralarına girip kendilerini ayırm aya çalıştım , heyecan son haddini bulm uş, sandalyelerden kopartılan tahta parçaları havada uçuşuyordu. Bu arada yaralanan her iki öğ­ renci hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alındılar. Çok geç­ meden de taburcu ed ildiler. Daha sonra Toplum Polisleri gele­ rek olaya m üdahale ettiler. 30 kadar öğrenci nezarete alın d ı." Çapa Y Ö O Devrimci Öğrenci Örgütü'ne Göre Olayların Çıkış Nedeni Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrenci Örgütü, 4 A ralık 1969 Perşembe günü, bir bildiri yayın lar ve Çapa Y ü k­ sek Öğretmen O kulu'nd a meydana gelen olayların çıkış nede­ nini şöyle sıralam ıştır: "1) Baskınlardan önce polislerle üm m etçileri kantinde top­ landıkları görülmüştür, 2) Polis, saldırganlar yerine yaralı arkadaşlarım ızı karakola götürmüştür, 3) Karakolda, kim lik tesbitinden önce solcu-sağcı tesbiti ya ­ p ılm ış; solcular feci şekilde dövülm üşlerdir,


T u rh a n F e y iz o tjlu

4) O kulda polisin gözleri önünde dolaplarım ız tahrip ve yağma edilm iştir, 5) Nezarete alınan arkadaşlarım ız bizlerden ve gazeteciler­ den saklanm ış, 44 saat tutulduktan sonra A dliyeye verilm işler­ dir." Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrenci Örgütü adına Yusuf Kayabaşı, İstanbul V aliliğ ine bir telgraf çeker ve okul müdürünün değiştirilm esini ister. Buna karşılık, bir açıklam ada bulunan sağcı öğrenciler, olayların bir "Sol lort ip" olduğunu söyler.

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'ndan 199 Öğrenci Çıkartılıyor Çapa Yüksek C)ğretmen O kulu Yönetim Kurulu tarafından, okudukları fakülte'ercJeki başarısızlıkları nedeniyle 199 öğren­ cinin okuldan çıkarıldığı iddia edilid. Bu dönem, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun 8 4 1ü H a z ır­ lık Lisesinde, 8 0 3 'ü fakültelerde olm ak üzere toplam 887 öğ­ rencisi vardır. Yüksek Öğretmen O kulu Müdürü Ayhan D oğan'ın, 28 O cak 1970 Çarşamba günü, bu konuda yaptığı açıklam a şöyledir: "O kuldan bugüne kadar Yüksek Öğretmen O kulu Yönetim Kurulu kararıyla 70 civarında öğrenci fakültelerinde başarısız oldukları için uzaklaştırılm ıştır. Aynı nedenle diğerlerinin uzaklaştırılm asına da Şubat ayında geçilecektir. Zaten bunlar fakültelerinde başarısız oldukları kadar, okul­ daki arkadaşları tarafından sevilm eyen ve her fırsatta öğrenci­ ler arasında olayların çıkm asına sebep olan bir çoğu DevG enç gibi teşekküllere üye kim selerdir. " İstanbul D evrim ci Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrenci D erne­ ği de, yayınladığı bildiride özetle şu açıklam ayı yapar: "Eğer aklı başında insanlarsak bu arkadaşlarım ızın okuldan atılmasını müdürü ı zihniyetine göre, onların tembel veya geri zekalı olm aları gibi sudan sebeplere b ağ lıyaınayız. Fakir işçi ve köylü çocuklarının demokratik halk iktidarının gerçekleş-


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

mesi iç in ç a l ı ş m a la r ı n d a n d o la y ı a tılm a la rı ç o k u c u z b ir p o l i t i ­ ka d ır. Kararı p ro te s to eder, en kısa z a m a n d a d ire n iş e g e ç e c e ­ ğ i m i z i a ç ık la r ı z ."

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Baskına Uğruyor, Müdür Ayhan Doğan Ağır Yaralanıyor T ü r k i y e D e v r i m c i G e n ç l i k F e d e ra s y o n u 'n u n d ü z e n le d iğ i " B a ğ ı m s ı z lı k H a fta s ı", 16 M a r t 1 9 7 0 Pazartesi g ü n ü başlar. B a ğ ım s ız lık Haftası p a n k a r t la r ı n ın ö ğ r e n c i le r ta ra fın d an o k u l iç in e a sılm a sın a m a n i o lu n m a s ı ü z e rin e , akşam, 5 0 kadar s ila h lı g e n ç, Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u basarak b in a d a m o l o t o f k o k te y lle r i p a tla tır ve rastgele ateş eder. Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u k a n tin i ö n ü n d e k i p a n o la ra da " B a ğ ı m s ı z lı k H a fta s ı" p a n k a rtla rı asılır. Fakat, k a n tin ö n ü n ­ d e k i p a n o d a n bu p a n k a rtla rın sa ğ cılar ta ra fın d a n y ır tılıp a tıl­ ması, o k u l i ç in d e bazı ö ğ r e n c i le r arasında ta rtışm a lara yol açar. D a h a ö n c e Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ' n d a n u z a k la ş tı­ rıla n sol e ğ i l i m l i ö ğ re n c ile r d e n b ir kısmı, d iğ e r o k u lla r d a k i a r­ k a d a ş la rıy la b irlik te , a kşa m , saat 20.1 5' d e ayrı ayrı Ç apa Y ü k ­ sek Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g e lir. Bu arada, o k u l u n te le fo n u n u n da d ışa rıy la irtib a tın ın k e silm e s i iç in k o r d o n u k o p a rtılır. Ö n c e M ü d ü r ü n o d a sın a d o lu ş a n y a k la şık e lli k iş ilik b a s k ın ­ cı g ru p , ta r ta k la d ık la rı A y h a n D o ğ a n 'ın başını ta b a n c a k a b z a ­ sıyla ağır y a ra la r ve k o l u n u k ırarla r. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , d a ­ ha sonra, o l a y y e rin e g e le n e m n i y e t m e n s u p la rı ta r a fın d a n hast a h a n e y e k a ld ırılır. Baskını g e rç e k le ş tire n le r, d aha sonra, iç e rid e n k a tıla n la rla b i r li k t e b i n a n ı n a v lu s u n d a üst üste m o l o t o f k o k te y lle r i p a tla tır ve e l le r i n d e b u l u n a n s ila h la rla sağa-sola rastgele ateş eder. Baskın s o n u n d a , Ç apa Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u n giriş kapısı da d a h il o l m a k ü z e re k o r id o r l a r d a k i ile ön ve aıka p e n ­ cere c a m la rı ta m a m e n kırılır. K im y a Fakültesi ö ğ r e n c ile r in in ders ç a lış tık la rı o d a d a k i is k e m le le r ve m a s a la r p a rç a la n ır, k i ­ t a p la r y e rle re saçılır.


Turhan Feyizoglu

Baskın saatinde okulun biri kızlara ait olan dört yatakhane­ sinde ve bir kısmı kantinde bulanan Çapa Öğretmen O kulu öğrencileri, patlayan silahlar ve molotof kokteylerinin yarattığı şaşkınlık ile hiçbir şey yapam az. Baskıncı grup, O kul Müdürü Ayhan Doğan'ı ağır yaraladık­ tan sonra kantine ve yatakhanelere girm eye teşebbüs ederse de okulda kalan beşyüz kadar talebe dışarıya fırlayarak mütecavizcileri kaçırır. Baskıncı grubun dehşet havası yaratarak binayı terketmesinden biraz sonra okulun önüne başlarında Emniyet M üdür M uavinleri Vedat Sokullu ve ligiz Aykutlu olduğu halde, elleri kaIkan11 ve coplu T oplum Polisleri, otobüslerle gelir ve okulun etrafını kordon altına alır. Sivil polislerde içeri girerek boş ko­ vanlar ile mermi çekirdeklerini yerlerden toplar. O ku lları tecavüze uğrayan öğrenciler, Toplum Polislerine, "N iye tecavüzde bulunanları yakalam ıyor sunuz?" diye söyle­ nir. Yum ruklarını havaya kaldırarak, "Am erika Rusya, Yahudiye kukla", "Kom ünistler M oskova'ya" diye bağıran m uhafazakar ve sağcı öğrenciler, şu açıklam ayı yapar: "Baskını ya p an h r favo rili, m ilitan kıyafetli, Am erikan çeke­ li giydikleri halde Am erikan düşmanı olan, başlarında Necdet Dizm an adında Ti>k isim li bir Ermeni ile okuldan bir türlü me­ zun olam ayan Salman Kaya ve İbrahim Ö zd em ir adlarındaki solcu öğrencilerdir. Yatakhaneleri bile ayrı olan okulun solcu öğrencileri, 16 Mart 1970 Pazartesi günü sabahı, kız arkadaşlarına, gece d ik­ katli olm alarını, bazı hadiselerin çıkacağını söylediklerini işit­ tik. Bunlar, 1 8 Man Çanakkale Zaferini bir nevi b ağım sızlık sa­ vaşı ve sınıfların m ücadelesi şeklinde tefsir etmektedir. G eceki baskına, okula yapıştırdıkları bağım sızlığı öven afişlerin yırtıl­ ması da sebep o lab ilir." Öte yandan, Ç,:p a Yüksek Öğretmen O kulu Talebe C e m i­ yeti Başkanı Şefik Dursun im zasıyla geç vakit yayınlanan b ild i­ ride, şu açıklam a yap ılır: "Baskın ı, D evrim ci G e n çlik Federasyonuna bağlı olan ve 50


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

daha evvel sebep oldukları olaylar yüzünden okuldan çık a rıl­ maları kararlaştırılan bir kısım solcu talebe yapm ıştır. Bunların başında İbrahim Ö zd em ir adındaki öğrenci vardı." Em niyet m ensupları tarafından Gureba Hastahanesine kal­ dırılan O kul Müdürü Ayhan Doğan'ın başında tabanca kabzesinin meydana getirdiği bir yara görülür. Sol kolunda da kırıklar bulunan Ayhan Doğan, Ortopedi kliniğinde tedavi a l­ tına alınır. İstanbul, Başvekil caddesindeki Ata O teli'nin karşısındaki kahveye saat 23.45 sıralarında molotof kokteylleri patlatarak baskın yapan bir grup sağcı öğrenci, Çapa'daki olaylarla ilgili ve sol eğiiim li oldukları iddia edilen Ali K ılıç ve yanında bulu­ nan Fuat Işıldak, Mustafa ve ismi tesbit edilem eyen bir başka arkadaşını da yaralar. Em niyet m ensupları, daha sonra Çapa Yüksek Öğretmen O kulu öğrencilerinden 5 kişiyi yakalayarak nezaret altına alır. Böylece sayıları 13'e yükselen öğrenciler, ruhsatsız tabanca kullanm ak, yaralam ak, tahrip maddeleri kullanm ak ve okulu tahrip etmek suçlarından adliyeye sevkedilir. 3. Sulh Ceza M ahkem esinde sorguları yapılan öğrenciler için adliyenin için ­ de ve dışında em niyet tedbirleri alınır. A d liyeye sevkedilen öğrenciler şunlardır: Yaşar Tekin Ö zb en , Dursun A kar, İrfan Ç e lik, Şerif Akarsu, Abdullah Ertürk, Hidayet A ydın, M uzaffer Gürboğa, Erol Karcan, Yusuf işeri, Sadık A ca k, Reşat Erguvan, Dursun G ü leç ve M ehmet Koçak. Ö ğ renciler, bir saat süren sorgudan sonra serbest bırakılır. İstanbul Emniyet M üdürü M uzaffer Çağlar, 19 Mart 1970 Perşembe günü sabahı m akam ında bir demeç verir ve şunları söyler: "Ö n ceki gece Çapa'da Yüksek Öğretmen O kulunu basan 31 öğrenci, İTÜ Güm üşsüyü Yurdunun bodrum katında yaka­ landılar. O kul M üdürü Ayhan Doğan'ı dövdükleri ve olay sıra­ sında ruhsatsız tabanca kullanıp dinam it patlatarak tahribat yaptıkları iddiasıyla ifadeleri alınan sanıklar adliyeye sevkedildiler."


T u rlu n Feyi^oğiu

İTÜ G ü m ü ş s ü y ü Y u r d u n d a y a k a la n a n ve Beşiktaş E m n iy e t A m i r l i ğ i n d e ifa d e le ri a lm a n 31 ö ğ r e n c i n in k i m l i k l e r i ş ö y le d ir: İb r a h im K a yp a k k a y a , S e lm a n Kaya, A li K ır m ız ı ç iç e k , N e c ­ det D iz m a n , İb r a h im Ö z d e m i r , Şafak M o r g ü l , G ü n d ü z Ta ne r, M e h m e t Koç, T u ıa n Ö z l ü , C e la l Ü n l ü , M u s ta fa Ç e tin k a y a , H ik m e t Başkaer, Y'.ısuf Keşten, M e h m e t A lb a y r a k , H ü s e y in Ka­ ranlık, M e h m e t A k k o ç , H aşan Kartal, M e h m e t Ç e tin , İhsan Ö l ç m e n , Rıza Y ıld ırı m , M e h m e t U lııs o y , Suat Işıldak, M u s ta fa D u r m a z , H ü s e y in G ü r k a y n a k , İb r a h im S ü m b ü l, Faruk K u rd o ğ lu, Şener Ö z g ü r , Sefer Ö z g ü r , B ila l Ç e v ik , A k ın Ö z d e m i r ve H a m z a D a re n d e li. İTÜ y u r d u n a p o lis ta ra fın d a n y a p ıla n b a s k ın d a ü z e r i n d e ta ­ ban ca b u lu n a n D M M A Ö ğ r e n c i B ir liğ i Başkanı Ta rg a n Ü lb e y i de g ö z a ltın a alınır. M e h m e t U lu s o v , bu g ö za ltı sırasında ta n ı k o ld u ğ u b ir o lay ı ş öyle a n la tm ış tır: " G e c e İTÜ G ü m ü ş s ü y ü Y u r d u basıldı ve ö z e l l i k l e Ç a p a Yüksek Ö ğ r e tm e n O k u l u ' n d a ö ğ re n c i o la n herkesi t o p a r la y ı p Beşiktaş k a r a k o l u r a g ö tü r d ü le r . İ b o 'n u n o sırala r T ü r k Solu d e rg is in d e y a z ıla n ç ı k ı y o r d u . Polis, 'Sen ya za rs ın ha! K a ld ır b .ik a lım sol e lin i, m i t i n g le r d e sol e l in i z i k a l d ı r ı y o r s u n u z ', d e d i ve ib o 'n u n sol e lim k a ld ııttı. 'B iz , b u n u in d ir t m e s i n i d e b i l i r i z ' , d iy e re k jo p u y la ib o 'n u n ka ld ırd ığ ı sol k o lu n a v u r m a y a başladı. Bir süre j o p la v u r d u p o lis am a ibo , k o l u n u i n d ir m e d i ve s ü re k ­ li y u k a rd a tu ttu ." N e z a re te a lın a n la r , 7. Sulh C ez a M a h k e m e s in d e y a p ıla n d u ru ş m a la rı s o n u n d a te v k if e d ilir . T e v k if e d i le n l e r arasında T ü rk Solu Yazı K u ru lu üyesi İ b r a h im K a y p a k k a y a 'd a v a rd ır. S a ğ m a lc ıla r C e / a e v i n d e tu t u k lu k a la n İ b r a h im K a y p a k k a y a , Şener Ö z g ü r , A li K ır m ız ı ç iç e k , S e lm a n Kaya, N e c d e t D iz m a n , Sefer Ö z g ü r ve İb r a h im Ö z d e m i r , 3 0 N is a n 1 9 7 0 P erşe m b e g ü ­ nü, 6. A s liy e Ceza M a h k e m e s in d e y a p ıla n ilk d u r u ş m a d a t a h ­ liye e d ilir.

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Müdürü Değiştiriliyor Ç apa Y ü ks e k ö ğ r e t m e n O k u l u M ü d ü r ü A y h a n D o ğ a n bu

---------------------------------- 52 -----------------------------------------


İbo/Hayatı ve M ücadelesi

g ö r e v i n d e n a lın ır, y e r in e M i l l i E ğ itim B a ka nlığ ı M ü f e t t iş l e r i n ­ d e n A v n i Ö z b e n l i g ö n d e r ilir . O k u l d a k i a n la ş m a z lığ a b i r ç ö z ü m y o l u b u l m a k m aksa d ıy la , 31 M a r t 1 9 7 0 Salı g ü n ü , saat 0 9 .0 0 ' d a İstanbul Ü n ive rs ite si R e ktörü N a z ı m T e r z i o ğ l u ' n u n b a ş k a n lığ ın d a o k u l m ü d ü r ü ve ö ğ r e n c i t e m s i l c i l e r i n i n iş tira k iy le b i r to p la n tı y a p ılır. B ir g ru p ö ğ r e n c i n in d e R e k tö rlü k binası ö n ü n d e n i z le d i k le ­ ri b u to p l a n t ı d a O k u l M ü d ü r l ü ğ ü n e ye n i a ta n a n M i l l i Eğitim B a k a n lığ ı M ü f e tt iş i A v n i Ö z b e n l i , o k u la g ir m e y e n ö ğ r e n c ile r le g ö rü ş ü r v e is te k le rin i te s b it eder. O k u l d ış ın d a k a la n ö ğ r e n c ile r , y e n i m ü d ü r d e n , p o lis in o k u l d a n u z a k la ş m a s ın ı, 15 g ü n d e n beri y a p tık la rı masrafın k e n d i le r i n e ö d e n m e s i n i, t a h r ip e d ile n e ş ya la rın ın ta z m in i n i is­ ter. Y en i M ü d ü r Ö z b e n l i , ya p tığ ı k o n u ş m a d a , ö ğ re n c ile r e o k u ­ la d ö n m e l e r i n i b i l d i r i r v e f i k i r s e viye s in i aşan kaba k u v v e t gös­ t e r ile r in i ta s v ip e t m e d iğ i n i söyler. Ö ğ r e n c i t e m s il c il e r i , ye n i m ü d ü r ü tu tu c u b u l m a d ık la r ın ı b e lirt e re k m e m n u n i y e t l e r i n i ifade e d e rle r, k e n d is in i R e k tö rlü k binası ö n ü n d e t o p la n a n a rk a d a ş la rın a da ta n ıştırırla r. M ü d ü r Ö z b e n l i , b u ra d a ya p tığ ı k o n u ş m a d a . "Yarısı içerde, yarısı dış ard a y ü k s e k o k u l o la m a z . O k u l u k a p a tm a k d e ğ il, y a ­ ş a tm a k is tiy o r u z . O k u l u n u z a d ö n ü n " , der. Ö ğ r e n c il e r i n istekleri y e rin e g e tir ild iğ i ta k d ird e , ö ğ re n c ile r 15 g ü n ö n c e a y rı ld ı k la r ı o k u ! i ç in d e k i y u r d a geri d ö n e c e k le r ­ d ir.

Çapa’lı Sağcı Öğrenciler İstanbul Üniversitesine Sokulmu­ yor İsta n b u l Ü n iv e rs ite s i Fen ve E d e b iy a t F a k ü lte le r in e derse g i ­ d e n Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö ğ r e n c ile r i, 3 N is an 1 9 7 0 C u m a g ü n ü , s o lc u m i l i t a n l a r ta ra fın d a n Fen ve E d e b iya t fa k ü lte le r in e a lın m a z . D e v r e k a y ıp e tm e k o rk u s u ile g iz lic e derse g ire n ilyas Er­ d e m v e K e rim M e r m i a d ın d a k i m i l l i y e t ç i ö ğ r e n c i le r s o lc u ö ğ ­


Turhan FeyizoKİu

renciler tarafından tartaklandıktan sonra fakülteden dışarı atıla­ rak bir daha üniversite sınırları dahilinde dolaşm am aları ihtar edilir. İstanbul Ü n iversitesin d e öğrenim gördükleri fakültelere alınm ayan sağcı öğrencilerden 50 kişilik bir grup, 6 Nisan 1970 Pazartesi günü sabahı, Rektör Prof. N azım Terzioğlu ile görüşmek üzere üniversiteye gelir. Üniversitenin hiç bir fakültesine alın m ad ıkların ı, Edebiyat Fakültesinde de dersleri izleyem edikleri için güç durumda kal­ dıklarını ileri süren sağ gruba mensup öğrenciler, Rektörlük bi­ nasına girerek, Prof. Nazım Terzioğlu'nu beklem eye başlar. Bu sırada, Çap.) Yüksek Öğretmen O kuluna mensup solcu öğrencilerden kalabalık bir grup Üniversiteye gelir ve Rektör­ lük binasında bulunan sağcı öğrencileri dışarı atmak ister. Sol gruba mensup 300 kadar öğrenci, Rektörlük binasını basar ve tabancalarını çekerek ateş etmeye başlar. Yağmur gibi tabanca m erm isinin yağdığı, molotof kokteylIilerinin de patlatıldığı, her iki grubun taş ve sopalarla b irb irleri­ ne girdiği olayda, Rektörlük binasının önü harb m eydanına dö­ ner. O tuz dakika süren olaylar esnasında kurşun yağmuruna tu­ tulan Rektörlük binasının bütün cam ve çerçeveleri kırılarak tahrip edilir. Bu olaylar sonrasında, sağcıları üniversite dışına kadar püs­ kürten ve Üniversite bahçesinin kapısında barikat kurup siper alan solcu öğrenciler, tabancayla yaylım ateşe devam ederek içeri kimseyi sokm az. Solcu öğrenciler, daha sonra da demir kapıyı kapatır. Beyazıt Cam iinın önünde toplanan sağcı öğrenciler, bir ara taş ve sopalarla parm aklıklardan bakan solcu öğrencilere sal­ dırm ak isterlerse de emniyet m ensupları tarafından buna mani olunur. "Kom ünistler M oskova'ya" diye bağırarak, solcu öğrencile­ ri protesto eden sağcı öğrencilerin gösterisi iki saat devam eder.


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

Rektörlük binası içinde ve bahçedeki silahlı çatışma sırasın­ da Çapa Yüksek Öğretmen O kulundaki sağcı öğrencilerden Mehm et G e ce om uzundan, Abdullah Aslan ile Yaşar Tekin Ö zm ert de ayaklarından tabanca ile yaralanır. Ü ç yaralı öğren­ ci Gureba H astahanesine kaldırılarak tedavi altına alınır. Sağcı ve solcu öğrenciler arasındaki silahlı çatışma sırasın­ da üç kurşun da Genel Sekreter Sait Turan'ın odasına gelm iş­ tir. O sırada Rektörle randevuları olan ve odada bekleyen iki C e zayirli Profesör korkudan kendilerini yere atar. Üniversite Genel Sekreteri Sait Turan ise m asanın altına saklanır. Sait T u ­ ran daha sonra konuk Profesörlere, "Siz bizim m isafirlerim izsin iz. Sizi biz koruyacağız" der ve C e zayirli profesörlere sakla­ nabilecekleri bir yer gösterir. O la yların gelişmesi üzerine M ediko Sosyal M erkezinde, Ü niversite Yönetim Kurulu olağanüstü bir toplantı yaparak, Ü niversitenin süresiz olarak kapatılm asına karar verir ve polis­ ten yardım isteyerek içerde arama yapılm ası ister. V ali üniversiteye polisin gireceğini, askeri birliklerin de Ü niversite önünde güvenlik tedbirleri alarak, içeri giren polis­ leri desteklemesi için em ir verir. Bunun üzerine, önce çelik yelekli sivil polisler, arkadan da kalkanlı toplum polisleri olm ak üzere, Üniversiteye giren em ­ niyet m ensupları, öğrencilerin ü zerlerini, rektörlük ve merkez binayı kalorifer kazanlarına varıncaya kadar arar, fakat birşey bulunam az. O la yla rla ilgili olarak Yücel Ö zb ek, İbrahim Süm bül, Y u ­ nus K ılıç , Harun D urak, Faik Bozkurt, Mehmet Yardım ve Ö cal O ka y tevkif edilir. Çatışm a ile ilgili olarak Selahattin O kur, Haşmet Atahan, Mustafa İlker G ü rkan , Hakkı Karadeniz, Kaşif Ongunyurt, M ehmet C avit Kavak, Ö cal O kay ve Sefa Tarhan isimli öğren­ cilerin arandığı açıklan ır. Yusuf İmamoğlu Öldürülüyor T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu'nun, İTÜ Saffet Müftüoğlu Anfisinde 6 H aziran Cumartesi günü düzenlediği fo­ 55


Turhnın Feyizoğlu

r u m d a y a p ıla n k o n u ş m a la r sırasın da D o ğ u A n a d o l u ' d a m e y ­ dan a gelen o la y la r d a n da b a h s e d ilir. F o ru m sırasında y a p ıla n ta r tış m a la r ın d e v a m ı , İstanbul Ü n i ­ versitesi E d e biya t " a k ü lte s i Ö ğ r e n c i t e m s il c il iğ i o d a s ın d a H u ­ k u k Fakültesi ö ğ re n c is i S iirtli M e h m e t C an ile Ç apa Y ü ksek Ö ğ r e tm e n O k u l u ö ğ r e n c i le r in d e n İ b r a h im Ö z d e m i r arasında d e v a m eder, ikisi de s ila h lıd ır. T a rtış m a n ın y a p ıld ığ ı sırada N e c d e t D iz m a n da o ra d a d ır. T a rtış m a n e d e n iy l e M e h m e t Can ile İb r a h im Ö z d e m i r b i r b ir in e g i r m e k ü z e re d ir. Bu sırada, " E d e b iy a t F a k ü lte s i'n d e o la y v a r " , d i y e h a b e r g e lir. İb r a h im Ö z d e m ir , M e h m e t C a n , N e c d e t D i z m a n ve a rk a ­ daşları, o la y o ld u ğ u s ö y le n e n y e re g id e r. Ç apa Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u l u n a m e n s u p sağcı ö ğ re n c ile r , 8 H a z ira n 1 9 7 0 Pazartesi g ü n ü , sınava g i r m e k a m a c ı y la İstan­ bul Ü n iv e rs ite s i Edebiyat F a k ü lte s i'n e g e lm iş tir . Sağcı ö ğ r e n c ile r ," s ın a v y a p ıls ın " , s o lc u ö ğ r e n c ile r , "sın a v y a p ılm a s ı n " d e m e k t e d ir , iki g r u p ara sın d a, bu n e d e n le ağız d a ­ laşı ş e k lin d e ba şla yan kavga, kısa sü re d e s ila h lı ç a tış m a y a d ö ­ nüşür. E d ebiy at Fakültesi C o ğ ra fy a b ö l ü m ü son sın ıfın d a ö ğ r e n im göre n Y u s u f im a m o ğ l u adlı B u rsa 'lı sağcı ö ğ r e n c i, b o y n u n d a n aldığı 3 ku rş u n yarasıyla ö lü r. E d e b iy a t, Fen ve K im y a fa k ü l t e ­ leri üç g ü n k apatıl r. Ç apa Y ü kse k Ö ğ r e tm e n O k u l u ö ğ re n c is i N e c d e t D iz m a n , bu o la y sonrasında A n k a r a 'y a g id e r.

Çapa'ya Silahlı ve Molotoflu Saldırı Yaz d ö n e m i g e lm iş tir. O k u l l a r ta tile g irer. Y e n i e ğ i tim - ö ğ r e t im d ö n e m i başladığı z a m a n 23 Eylül 1 9 7 0 Ç a rş a m b a g ü n ü g e ­ cesi, saat 2 3 .0 0 ş u a la rın d a Ç apa Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g elen iki ö ğ re n c i, ö l ü m y ı l d ö n ü m ü m ü n a s e b e t iy le T a y la n Ö z g ü r ' ü n res­ mi b u lu n a n afişleri o k u la asm a k ister. Ç a p a 'lı sağcı ö ğ r e n c ile r , b un a m a n i o l m a k is te y in c e iki g r u p arasında kavga ç ık a r. O k u ­ la g elen iki ö ğ re n c i, s ila h la rın ı ç e k e re k ateş ede r, bu arad a m o ­ l o to f k o k te y lle r i patlar.


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Çnpa'lı sağcı öğrencilerin ifadesine göre, gelenler, okulun arka duvarından atlayarak kaçm ışlardır. O kul içinde ve dışında atılan molotof kokteyli i ve silah, okulun yem ekhane kısm ında tahribata sebep olur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda meydana gelen çarpış­ malarla ilgili olarak, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Talebe C e­ miyeti Başkanı sağcı Şefik Dursun, 24 Eylül 1970 Perşembe gü­ nü, bir basın toplantısı düzenler ve şu açıklam ayı yapar: "İki seneyi aşan bir zam andanberi tecavüzlerini arttıran sol­ cu lar sıkıyönetim in bitim ini fırsat bilerek yine tertiplere ve te­ cavüzlere başladılar. Salm an Kaya ile İbrahim Ö zd em ir adındaki talebeler ders durum larının iyi olmaması sebebiyle Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nd an atılm ıştır. O laylara sebebiyet veren Salman Kaya ile İbrahim Ö zdem ir adındaki solcuların ve bunların mensup olduğu grubun esas gayesi, tam am ını m illiyetçi talebelerin teşkil ettiği okulum uzu ele geçirm ek, anarşi çıkartm ak ve dolayısıyla okulu kapattırıp imtihanlara engel olm aktır. M esullerin lakayt tutumu ve him ayekar davranışları bu anarşistlere imkan verdi. Y ıld ız Akadem isinde polise ateş et­ meye kadar varan şirretliklerini okulum uzda da tertiplemek is­ tediler. Aşağılık tiynet!i bu za va llıla rın gerçek niyetleri okul idaresine ve Emniyete defalarca bildirildiği halde hiçbir tedbir alınm adı. A ncak, bundan sonra biz bu gibileri okula sokm aya­ cağız. imtihan dönem inde bütün talebe sınıfını geçme endişesi içinde bulunm aktadır. Böyle bir zam anda sırf okulu kapattır­ mak için girişilen bu m ükerrer hadiselere artık bir son verm e­ nin zam anı gelmiştir. O kulun h içbir tarafında afiş bulunm am asına rağmen m ez­ kur şahıslar, Taylan Ö zgür adlı bir solcunun resimlerini bazı yerlere asm ak istediler. G aye, hadise çıkartm aktı. Ancak, m il­ liyetçi talebeler onlara rağbet etmediler ve herhangi bir taarru­ zu önlem ek için okulun önünde toplandılar. Bunun üzerine Salman Kaya tabancasını çekti, ilk anda tabanca ateş alm ayın­ 57


Turhan F e yizc^lu

ca kaçm aya başladı. Hem kaçıyor, hem de ateş ediyordu. Bu sırada İbrahim Ö z:le m ir de okulun arka kısm ından ateş etme­ ye başladı. Bu işten de bir netice alam ayacaklarını anlayan tertipçiler, bu defa yanlarındaki dinam itleri okulun bahçesinde patlatarak kaçtılar Bundan sonra okulda talebenin huzurunu bozucu bir davranışa müsaade edilm eyecektir. Bu böyle b ilin ­ m elidir." Yusuf Olgun Yaralanıyor, Hüseyin Arslantaş Öldürülüyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a, 5 A ralık 1970 C um ar­ tesi günü gece yar sı, saat 23.05'te, silahlı bir saldırı olur. Solcu öğrencilerin tabanca kurşunları ile kasıklarından ya­ ralanan Yusuf O lgun, Çapa II. Cerrahi Kliniğine kald ırılır. Bunun üzerine bazı sağcı öğrenciler, yatmak am acıyla kan­ tinden yurttaki odasına giden İstanbul Üniversitesi Fen Fakül­ tesi Matematik-Fiz^k bölümü öğrencisi H üseyin Arslantaş'ı, ya­ takhanenin koridorunda silahla başından vurur. H üseyin A rs­ lantaş, Cerrahpaşa Hastahanesine kaldırılarak am eliyata alınır. Hikm et Şenses, bu olay hakkında şunları anlatm ıştır: "Dışardan Çap. 'ya adam lar gelip sürekli olay çıkartıyo rlar­ dı. Sarı bina denilen yurtta kalıyorduk bizde. Çok sık olay ol­ duğu için erkenden odalarım ıza çekiliyorduk. G eceleri nöbet bekliyor, ani bask n olursa kendim izi koruyalım diye kapının arkasına ranza çekiyor, eşya yığıyorduk. Bizden iki arkadaş ile Yusuf Olgun arası; da çatışma çıkıyo r ve Yusuf Olgun yarala­ nıyor. Sağcılar, arkadaşlarını hastahaneye kaldırıyor. Sonra da, 'B iz de onlardan birini vuralım ', diyorlar. Bu olayın hemen ar­ kasından Hüseyin Arslantaş da odasına dönüyor. O danın önünde rastlaşıyorlar. Biz içerdeyiz. Silah seslerini duyduk. H üseyin, kapıya geldi, 'Kapıyı açın beni öldürecekler', diye bağırdı. Baktık H üseyin'in sesi kesildi. Dışarı çıktık, H üseyin, kapıya dayanm ış vaziyette boylu boyunca yatıyor. H astahane­ ye götürdük. Fakat kulağının arkasından giren kurşun beyinde kaldığı için öldü. Cenazesini köyüne kadar götürdük. Y a k aları­ m ızda 'Çağdışı kalıplar kahrolsun' ya zılı kokartlar vardı. Si­ vas'ın içinde tören yaparkan, bu kokartları gören yobazlar, 'Ne 58


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

demek çağdışı kalıplar. D ine mi sövüyorsunuz!" diyerek olay çıkartm ak istediler. Zara m eydanına geldik. Salman Kaya, oto­ büsün üzerine çıkıp , bir konuşma yaptı." Sağcı öğrenciler, Çapa'daki olayların, üzerlerinde silah bu­ lunduğu iddiasıyla bir süredenberi tutuklu bulunan ve 23 Ka­ sım 1970 günü tahliye edilen Salm an Kaya, İbrahim Ö zdem ir ve Necdet D izm an adlı devrim ci öğrencilerin, okulla ilişkileri­ nin kesilm esinden sonra geliştiğini belirtir ve Yusuf O lgun'un yaralanm asında M ünip Coşkun, Ali K ırm ızıçiçek , Ali U zun ile Safa Tarhan adlı öğrencilerin önderlik ettiğini açıklar. Solcu öğrenciler, D D K O üyesi Hüseyin Arslantaş'ın yara­ lanm asında Mustafa Tosun, Şefik Dursun, Cum a Yavu z, Bay­ ram M erdan, İdris Turan ilter, Mehmet Menteş ve Yusuf Çalışkan'ın önderlik ettiğini açıklar. Saldırı sırasında sol kulağının arkasından giren kurşunla ya­ ralanan H üseyin Arslantaş, 8 A ralık 1970 Salı gecesi, 00.45'de, tedavi edildiği Cerrahpaşa H astahanesi'nde kurtarılamıyarak ölür. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Ö zb ek Sülün, Fizik bölümünde derse girdiği zam an, "B e ­ nim sınıfım da H üseyin Arslantaş'ı öldüren gericilerin taraftarı varsa dersim e girm esin. Ders yapm ıyacağım ." der. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu da olaylar nedeniyle süresiz olarak kapatılır. H üseyin Arslantaş'ın ölüm ünden sonra Çapa'nın yurtların­ da kalan bir kısım solcu öğrenci, yurtlardan ayrılır ve başka yerlerde kalm aya başlar. T M G T 'd a kalan Hikm et Şenses, yaşadığı bir olayı şöyle an­ latmıştır: "Çapa'daki yurtlardan ayrıldıktan sonra herkes bir yerde kalm aya başladı. Ben, T M G T 'd a kaldım bir süre. Fakat, kaldı­ ğım ız yer çok soğuktu. U yuyam ıyorduk. Mustafa Karşılayan, 'Ç ıkart elb iselerini', dedi. Çıkarttım . Vücudum a gazete kağıdı sardı. Sonra elbiselerim i giydirdi. Soğuğa karşı böylece bir ön­ lem alm ış olduk." İbrahim Kaypakkaya, bu dönem , okulla ilgilenmekten çoK 59


Turhan Feyizoğlu

politik am açlan doğrultusunda çalışm a yapm aktadır. Çapa Yüksek öğretmen O kulu öğrenciliği ile olan ilişkisini T u n c e li'­ de yakalanıp, tutuklandıktan sonra görm ekteyiz. Okul, Savunmasını İstiyor İbrahim Kaypal kaya'm n yaralı olarak 29 O cak 1973 Pazar­ tesi günü, yakalanm asından sonra Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Müdürlüğü de harekete geçer. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu M üdürü Turan B in ici, "İbra­ him Kaypakkaya, Ali oğlu, 1949 doğumlu, Karakaya köyü, Alaca-Çorum " adresine, 27 Mart 1973 tarihli bir mektup gön­ derir. İbrahim, köyündeki adresinde bulunam adığından geri gönderilen mektup, O kul Müdürlüğü tarafından, bu kez, 28 Nisan 1973 tarihinde, D iyarbakır Sıkıyönetim Kom utanlığı'na gönderilir. Sıkıyönetim Komutanlığı da, 4 M ayıs 1973 Cuma günü, mektubu İbrahim Kaypakkaya'ya verir. Daha önce okulda çıkan olaylara adı karıştığı ve hakkında disiplin kurulunca bir karar verilm esi için savunma istenilen mektup aynen şöyiedir: "O kulum uzda 1968-1969 ders yılında öğrenciyken, okul disiplin yöııetm en'ığine aykırı olarak işlemiş olduğunuz suçlar aşağıya çıkarılm ıştır. Savunm anızı 15 M ayıs 1 973 tarihine ka­ dar okulum uz müdürlüğüne gönderm enizi ehem m iyetle rica ederim. Açıklanm ası istenilen olaylar: 1- 18/7/1968 tarihinde okulun önünde idareden izinsiz ek­ teki fikir kulübü adına bildiri dağıttığınız. 2- "Size haber ulaştıran güvercin - yön değiştirmek- okul idarecilerini taraf tutmakla itham etmek- Yö neticiler şunu iyi bilsinler ki tarihin haklarında verecekleri yargıdan kurtulamıyacaklardır - Am edkan A ltıncı Filosu dem ir attı" gibi sözlerin tarafınızdan söylendiği. 3- 12/10/1969 tarihinde okulun giriş kapısında meydana gelen kavgada bulunduğunuz ve cam ların kırıldığı ve bir çok 60


İho /H ayatı ve M ü cadele si

öğrencinin yaralanm asına sebep olduğunuz daha önceki disip­ lin kurulu tutanaklarından anlaşılm ıştır. Savunm anızı ya p ın ız." Okula Gönderilmek İçin Hazırlanan Savunma İbrahim Kaypakkaya, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'na göndermek için bir savunm a hazırlar. Bu savunma aynen şöyledir: "1, "1 8 .1 2 .1 9 6 8 tarihinde ilişikte sureti bulunan bildiriyi idareden izinsiz olarak dağıttımı" söylüyorsunuz. Bu tamamen yanlıştır, ilişikteki bildiri Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM EN O K U L U Ö Ğ ­ R EN C İLER İ FİKİR K U L Ü B Ü 'n ü n kuruluş bildirisidir. Ve bu b il­ dirinin dağıtıldığı tarih, Fikir kulübünün kuruluş tarihinden, ya­ ni 2 1 .1 1 .1 9 6 7 tarihinden hemen sonradır. Hatırlıyabildiğim kadarıyla 1 .1 2 .1 9 6 7 tarihiyle 1 0 .1 2 .1 9 6 7 tarihi arasındadır. Söz konusu b ild iriyle ilgili olarak okul disiplin kurulundaki yazılı savunm ada hakkım da ileri sürülen suçlam alara gereken cevabı verdim . D isip lin Kurulu, benim ve kurucu diğer dokuz arkadaşı, okul içinde bildiri dağıtmaktan değil, okul yöneti­ minden izinsiz fikir kulübü kurmaktan sorguladı. Çünkü b ildi­ riyi biz, Yüksek Öğretmen O kulunda değil Fen ve Edebiyat fa­ kültelerinde dağıtm ıştık. O kul içinde faaliyet göstermemiz ya­ saklandığı için, okul dışında çalışıyorduk. O kuldan izinsiz Fi­ kir kulübü kurmuş olm am ıza gelince, bize bu hakkı Anayasa ve Cem iyetler Kanunu tanıyordu. Kimseden izin alm aksızın dernek kurma ve bir derneğe üye olma h akkım ızı, kanunların bize tanıdığı bu hakkı kullandık. O kulun tüzel kişiliğini kul­ lanmış olm am ak içinde, örgütümüzün adını YÜ K SEK Ö Ğ R E T ­ MEN O K U L U FİKİR K U L Ü B Ü değil Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM EN O K U L U Ö Ğ R E N C İL E R İ FİKİR K U L Ü B Ü koyduk. Bizim , kuru­ luş bildirisinde siyaset yaptığım ız iddiasına gelince, bu iddia Cem iyetler Kanununa muhalefet suçundan hakkım ızda açılan davanın mahkem ede lehim izde sonuçlanm asıyla iflas etmiştir. Disiplin Kurulunda yaptığım yazılı savunm am ın dosyada bu­ lunması gerekir. Aynı savunm ayı bugün de tekrar ediyorum. 1 8 .7 .1 9 6 7 tarihinde okulun önünde dağıtıldığını söylediği­


T urhan FeyizoKİu

niz bildiri ilişikteki bildiri değildir. F ik ir Kulübünün iki numa­ ralı bildirisidir. Bu b ild iri, A m erikan 6 . Filosunun İstanbul'a de­ mir atması ve Boğaz'ın sularını kirletm esi üzerine yayınlanm ış ve dağıtılmıştır. Buna, olayı gören bütün öğrenciler tanıktır, di­ siplin kurulunda da tanıklık etm işlerd ir. Bunun üzerine okul yönetim i, okulu çevreleyen d u varların d ışını, okul içi saymak garipliğini göstererek beni cezalan d ırm ıştır. Bu konuyla ilgili savunmam da disiplin kurulu dosyasında m evcut olm alıdır. Orada kendimi daha geniş olarak savundum . O savunmaya bugünde katıIiyori m. Bir noktayı daha belirteyim . Fik ir Kulübü'nün gerek ilk ku­ ruluş bildirisi, yani ilişikte sureti bulunan b ild iri, gerekse ikinci bildirisi yani 18.7 I 968 tarihli 6. Filoyu protesto am acıyla da­ ğıtılan b ildiri, taralınızdan iddia edildiği gibi 1968-1969 ders yılında değil 1967-1968 ders yılın d a yayınlanm ış ve dağıtıl­ mıştır ve aynı ders yılı içinde yan i, 1 967-1968 ders yılı için de iki kere geçici uzaklaştırm a ce zasıyla cezalandırıldığım içinde okulla ilişkim tamamen kesilm iştir. Bunun böyl e olduğu bildi­ rilerin tarihinde de kesinlikle anlaşılm aktadır. 1968-1969 ders yılının içinde, tarihini kesin olarak h atırlıyam ıyorum , okuldan tamamen uzaklaştırılm ış bulunuyordum . Hatta, M illi Eğitim B akan lığ in d an henüz tastik kararı gelmediği bir sırada, öğren­ cilere verilen 600 liralık elbise parası, okulun öğrencisi olm a­ dığım gerekçesiyle bana ödenm edi. D o la yısıyla , suç diye sıra­ ladığınız şeyleri "I 968-1 969 ders yılın d a, öğrenciyken" işle­ miş olduğuma da fiilen imkan yoktur, bunu belirtmemin sebe­ bi şudur: Ü çüncü soruda, 1968-1969 ders yılınd a da değil, ta 1969-1970 ders yılınd a cereyan eden bir olaydan dolayı da d i­ siplin yönetm eliğini ihlal ettiğim söyleniyor ve bu olayda yine 1968-1969 ders yılın a dahil ed iliyor. Tekrar edeyim : 19681969 ders yılın ın içinde, benim okulla ilişkim tamamen kesil­ mişti. Danıştay'dan yürütmeyi durdurma kararı aldığım halde yine de okula a ln m a d ım . D anıştay'ın diğer dokuz arkadaş hakkındaki yürütmeyi durdurma kararı uygulandığı halde be­ nim hakkım daki k ırar uygulanm adı. Karar, noter kanalıyla ilgi­ li Bakanlığa ve O kul M üdürlüğüne iletildiği halde, onlar D a­ 62


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

nıştay kararını çiğnem ekte ısrar ettiler. Bunun üzerine bende haklarında yeni bir dava, tazm inat davası açtım. 2İkinci soruda tırnak içinde geçen sözler, 6. filoyu protes­ to am acıyla yayınlanan bildiri sebebiyle disiplin kurulu sorgu­ suna verilen ya zılı cevapta geçmektedir. Bu sözlerde de okul disiplin yönetm eliğine aykırı en ufak bir nokta yoktur. "Size haberi ulaştıran güvercin" sözü, bildirileri okul içinde dağıtmadığım halde, beni okul içinde bildiri dağıttı diye ihbar eden ya lan cı, iftiracı m uhbirle ilgilidir. O kul yöneticilerinin "yön değiştirdikleri"de bir gerçektir. O günkü okul yöneticileri, önce 6. filoyu protesto ettiğimiz için bizi cezalandırm ak istedikleri halde, sonradan, 6. filonun bo­ ğaza dem irlem esini savunmaktan biraz sıkılm ış olacaklar ki, bundan vazgeçtiler ve bizi "okul içinde bildiri dağıtmaktan" sorguladılar. Benim , okul idarecilerinin yön değiştirdiklerini söylem ekle kast ettiğim budur. Bu gerçeği ifade etmek, niçin okul disiplin yönetm enliğine aykırı düşsün? O günkü "okul idarecilerinin taraf tuttu kİ arı "da bir gerçek­ tir. O kul içinde her türlü gerici halk düşm anı, şeriatı ve faşiz­ mi savunan yayın lar (H itler'in "Kavgam kitabı"da dahil) ser­ bestçe sergileniyor, satılıyor ve dağıtılıyordu. Öte yandan, ya­ sak olm ayan, piyasada serbestçe satılan bir kısım devrim ci ya­ yın lar okula dahi sokulm uyordu. Ü lkü O cakların a ve M ücade­ le B irliklerin e mensup öğrencilerle okul idaresi el ele idi. Fikir Kulübüne mensup veya sempatizan öğrenciler ise sonu gelmez baskılar altında ezilm eye sim dirilm eye, susturulmaya ç a lışılı­ yordu; sık sık disiplin kuruluna çağrılıyor, tehdit ediliyor, ceza ­ lara çarptırılıyordu. Herkesin bildiği açık gerçeği ifade etmek, niçin okul disiplin yönetm eliğine aykırı düşsün? "Yö neticiler şunu iyi bilsinlerki tarihin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklardır" dem işim . Anayasanın ve cem i­ yetler kanununun bize tanıdığı dem okratik hakları açıkça çiğ­ neyenler elbette tarihin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklard ır. Am erikan em peryalizm inin orta doğudaki ve Türkiye'deki m enfaatlerinin bekçiliğini yapan, halkım ızı ve ü l­ kem izi tehdit eden 6. filoyu neredeyse ellerinde çiçek buketle­


Turhan Feyizoğlu

riyle karşılam aya kalkışanlar, Am erikan erlerinin gönüllü pezevekliğini üstlenenler elbette tarihin haklarında vereceği yargı­ dan yakalarını kıııtaram ıyacaklard ır. 6. filoyu protesto ettiği­ miz için bizi okulum uzdan kovdurmaya çalışanlar elbette tari­ hin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklardır. Haklı insanlar, halktan y ma kişiler tarihin yargısından asla korkm az­ lar, yukardaki sözüm üzden ancak yarası olanlar gocunur. "Am erikan 6. filosu demir attı" demek bir suçmuş gibi gös­ teriliyor. O ysa bu, hayal ürünü bir iddia değil, herkesin gördü­ ğü, bildiği inkar edilem ez bir gerçek. Biz bu gerçeği ifade et­ mişsek suç bunun neresindedir, disiplin yönetm enliği nasıl ih­ lal edilm iş olm aktadır anlıyam ıyorum ? Bu mantığa göre "kar beyazdır" demekde suç olm az mı. Am a biz b iliyoruz ki, ger­ çekten, yurdum uzu ve halkım ızı sevm em iz, ülkem izin bağım ­ sızlığını istememiz suçlandırılm ak istenmektedir. Evet biz ülke­ mizi ve halkım ızı sevm ekle "su çluyuz" ve bu "suçu" onurla, gururla taşıyoruz göğsümüzde. 3"1 2 .1 0 .1 9 6 9 tarihinde okulun giriş kapısı önünde m ey­ dana gelen kavg a', tarihtende anlaşılacağı üzere, 1968-1969 ders yılında değil, i 969-1 970 ders yılında cereyan etmiştir. Bu tarihle ben yukarıda da belirttiğim gibi Yüksek Öğretmen O k u ­ lundan fiilen uzak aştırılm ış bulunuyordum . Yani artık okulun öğrencisi değildim. O kul öğrencisi olm ayan, okul kapısından içeri dahi sokulm ayan bir kim seye, okul disiplin yönetm eliğini uygulamaya çalışm anın saçmalığı apaçıktır. (O tarihlerde her­ hangi bir kimse göıiişm e için okula serbestçe girebildiği halde, bana okulun dış kapısından girmekte; içeri girmekte yasaklan ­ mıştı). Nitekim okul idaresi, söz konusu kavga ile ilgili olarak birçok öğrenciyi disiplin kuruluna çağırdığı halde beni çağır­ madı. Çünkü o günlerde ben Yüksek Öğretmen O kulu disiplin yönetmeliğine değ'I, sadece Fen Fakültesi disiplin yönetm enli­ ğine (ve tabii aynı zam anda T .C . kanunlarına) tabi biri idim . Sözkonusu kavgadan dolayı Fen Fakültesi yönetim i aleyhim e herhangi bir işlem yapm am ıştır. A yrıca olay adli m akam larada intikal etmiştir ve oen m ahkemede davacı durum dayım . Ç ü n ­ kü sözü geçen kavgada saldırıya uğrayan ben ve bazı arkadaş-


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

larım dık. B iz sadece saldırganlardan kendim izi korumaya ça­ lıştık. Kavgadan sonra 10 günlükte Doktor raporu aldım . Bu da suçsuzluğum un açık bir kanıtıdır. A yrıca kavga, iddia ettiğiniz gibi "okulun giriş kapısında" meydana gelm em iştir. O kulu çevreleyen duvarların dışında ve okul kapısının bir hayli uzağında meydana gelmiştir. Bu ba­ kımdan da okul yönetim ini ilgilendiren bir durumun söz konu­ su değildir. O laydan sonra okula girenler, cam ları, çerçeveleri kıranlar, bir çok öğrencinin yaralanm asına sebep olanlar, bir çok öğrenciyi okuldan dışarı atanlar, okula Ülkü O caklarına ve M ücadele B irliklerin e mensup yabancı kimseleri dolduranlar, okulu bir silah deposu haline getirenler, halkım ızın düşmanı, bağım sızlığım ızın düşm anı, faşist ve şeriatçı kim selerdir. Yukardaki soruyu bana değil, onlara sorm anız gerekir." "Hoşçakalın" İbrahim Kaypakkaya, okuldan gelen mektubu aldıktan ve cevaplarını yazdıktan sonra, 9 M ayıs 1973 Çarşam ba günü, bir mektup yazar ve babası Ali Kaypakkaya'ya gönderir. Bu son mektubudur. Mektup şöyledir: "Saygıdeğer Babacığım , Yüksek Öğretmen O kulu M üdürlüğü'nün gönderdiği kağıt­ ları aldım . Cevabını yazdım ve gönderdim. Fakat Danıştay'ın kağıtları gelm edi, bu yüzden Danıştay'da açtığım ız iki davanın şimdi hangi safhada olduğunu da öğrenemedim. A yrıca, aşağı­ daki davaların sonuçlarını da bilm iyorum , bunların sonuçları Danıştay'daki iki davanın sonucunu olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilir. 1) Çapa'dan bir aylık geçici uzaklaştırm ayla ilgili olarak H alit Koçer'in D anıştay'da açtığı dava ne oldu? O kazanmışsa biz de (yani geri kalan dokuz arkadaş) emsal davası açacağız. Bu davanın sonucu İstanbul Barosu avukatlarından İbrahim Türk'ten öğrenilebilir. 2) O kul M üdürlüğü'nün ilişikte gönderdiği bildiriyle ilgili olarak, hakkım ızda Cem iyetler Kanununa muhalefetten dava açılm ıştı; dava toplu basın mahkem esine devredildi, orada da ------------------------------------------------ 6 5 -----------------------------------------------


_____________________________________________________________ Turhan Feyizoftlu

zaman aşım ından dolayı düştü. Fakat daha sonra sa vcılık , ay­ nı bildiriden dolayı bu kez de sanıyorum altıncı ağır ceza m ah­ kemesinde 'H üküm etin ve M illi Eğitim Bakanlığının manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif' davası açtı. Bu davanın sonucu aca­ ba ne olmuş? Bu da İbrahim Türk'ten öğrenilebilir. 3) 1 2 .1 0 .1 96 9 tarihinde okul önünde cereyan eden toplu kavgayla ilgili olarak, hem biz karşı gurup hakkında dava a ç­ mıştık, hem de onlar bizim hakkım ızda dava açm ışlardı. Bu­ nun sdonucu da Danıştay'daki dava üzerinde olum lu veya olum suz etkide bulunacak niteliktedir. Davada avukat olarak kim lerin bulunduğunu hatırlam ıyorum . Sonuç, şimdi İstanbul Sıkıyönetim cezaevinde tutuklu bulunan Salm an Kaya'dan öğ­ renilebilir. 4) Danıştay'daki davayı etkileyecek, bir başka dava da, Çapa'dan atıldıktan sonra, okulu terketm ediğim iz gerekçesiyle, aleyhim ize açılan "okulu fiili işgal" davasıdır. Bunun sonucu­ nu da belki İbrahim Türk b ileb ilir. Yukardaki davalar lehim ize sonuçlanm ışsa, beni okuldan atm aları, onlar için oldukça güçleşir. Bunların sonuçlarını öğ­ renebilirseniz memnun olurum . Selam eder ellerinden öperim . Ebemin, anam ın ellerinden, çocukların gözlerinden ayrı ayrı öperim . Beni merak etm eyin. İyiyim ve şim dilik herhangi bir ihtiya­ cım yok. H oşçakalın. O ğlunuz İbrahim ."


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

İKİNCİ BÖLÜM

K a y p a k k a y a A i l e s i ---------------------- 67 -------------------------------------


Tu rh a n Feyizo.glu


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Kaypakkaya Ailesi Kaypakkaya ailesi, Sungurlu'nun Akdere köyünden. Aile, bazı nedenlerden dolayı ilk önce, Akdere'den N arlık'a, daha sonra da Karakaya köyüne yerleşm iş. Karakaya köyü ilk başta Çorum 'un A laca ilçesine bağlıdır. Köylüler, köy daha yakın olduğu için Sungurlu'ya bağlanması için imza toplar. U zun uğraşlardan sonra köy, Sungurlu'ya bağlanır. Köyün arazisini ikiye bölen ve daha sonra çeşitli derelerin karışm asıyla K ızılırm ak'a dökülen bir çay, çayın iki yakasında sulu araziler vardır. Köy, Alacahöyük'ten başlayıp Sungurlu'ya kadar uzanan bir vadinin içindedir. Vadinin içinde geniş bir düzlük vardır. A li Kaypakkaya'nm dedesi H alil Ağa, uzun yıllar Karakaya köyünde m uhtarlık yapm ış. Köyün bir dönem muhtarlığını da, daha sonra, Ali Kaypakkaya yapm ıştır. Sekiz kardeşten biri olan H alil Ağa, evlenir ve beş kızı olan bir aileye içgüveysi olur. H alil Ağa, iki kez evlenm iş ve sekiz tane oğlu olmuştur. A y ­ şe ve Sultan adındaki hanım lardan olan sekiz çocuktan birisi de İbrahim Kaypakkaya'nm dedesi İbrahim Beydir. Elif H anım ile evlenen İbrahim Beyin, Ali ve Hanım ism in­ de iki çocuğu olur. Soyism i Kanunu çıktığı zam an ailenin bir kısmı Canpolat, bir kısmı Ö zd em ir, soyismi alır. H alil Ağa da, Kaypakkaya soyism ini alır. Karakaya köyünün üç tarafı tepeler ve kayalıklar­ la çe vrilid ir. Yaşadığı çevreye uygun olarak Kaypakkaya soyismini koymuştur. A ile , geniş toprak ve arazi sahibi olduğu için ekonom ik du­ rumu iyi, yani varsıldır. O n iki yaşındayken babası İbrahim beyi kaybeden Ali Bey, ------------------------------------ 69 -------------------------------------


T u rha n Feyizoğlu

onbeş- on altı yaşında iken Döndü adlı teyzesinin kızı M ediha ile evlenir. M ediha hanım , Ali Beyden birkaç yaş büyüktür. Mediha ile A li'n in çocuklukları birlikte, aynı evde geçm iş­ tir. Annesi Döndü öldüğü zam an M ediha küçük ve bakacak kimsesi olmadığı için H alil Ağa'nın yanına verilm iştir. Yaklaşık sekiz v ıllık bir evlilikten sonra A li Bey ile M ediha H anım 'ın 1948 yılında bir oğlu olur. Resmi kayıtlara göre İbra­ him Kaypakkaya'm n doğum yılı 1949'dur. O dönem , kırsal bölgelerde doğan çocuklar nüfusa geç kayıt ettirildiği için ta­ rihlerde değişiklik olmuştur. Ali bey, doğan çocuğa ölm üş babası İbrahim Beyin anısına İbrahim adını koyar. Ali bey, bir gün eve geldiğinde annesi Elif ile karısı Mediha'nın dargın olduğunu görür ve annesine ne olduğunu sorar. Annesi, ilk önce söylem ez ama A li Bey, üsteleyince gelini M e­ diha ile kavga ettiğini söyler. A li Bey, bıçakla M ediha hanım ın üstüne yürür, bir hafta sonra da Sungurlu'ya ailesinin yanına götürür. Bu sırada İbrahim Kaypakkaya, üç yaşındadır. Ali Bey daha sonra, G ürcü adında hali vakti yerinde zengin bir kadınla evlenir. Sultan adında bir kızı olduktan sonra Ali bey, 1952 yılında askere gider. 1954 yılınd a askerden geldikten bir ay sonra da G ürcü ad­ lı karısı ölen A li bey, H azna adlı bir bayanla evlenir. Ali Bey, ilk zam anlarda bir taraftan çiftçilik ile uğraşırken bir taraftan da inşaat ustalığı yapar. Daha sonra, kam yonla n akliye cilik işine girişir. İbrahim, zam an zam an annesi M ediha hanım ı görmek için Sungurlu'nun G ökçam köyüne gider. Annesi M ediha hanım da, birkaç kez, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n a gider ve İbra­ him 'i görür, bir kaç kez de para gönderir. 1961 Anayasasına Hayır Diyorlar 27 M ayıs 1 960'da askeri darbe yap ılır ve DP hükümeti dev­ rilir. Başta Cum hurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan M en­ deres olm ak üzere DP m illetvekilleri ile bazı üst bürokratlar tu­ tuklanır ve yargılanır.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

1961 Anayasası, 9 Tem m uz 1961 Pazar günü, halkoyuna sunulur. Fısıltı şöyledir: "Eğer bu Anayasaya evet derseniz M ende­ res'in asılm asına evet, hayır derseniz idam edilm esine hayır demiş olursunuz. " Karakaya köyünün 270 tane geçerli oyu vardır. Ali Kaypak­ kaya da dahil bütün köylü, anayasaya "hayır" oyu verir. V a li, Kaym akam ve Jandarma komutanı köye gelir. Köylü, okulda toplanır. "S iz, 1 52 m addelik bir Anayasanın hangi maddesini beğen­ m ediniz de hayır d ediniz. " Köylüden bir ses çıkm a z. M uhtar, şunları söyler: "Efendim yeni bir devrim oldu. Bizim geleneklerim iz var. Yeni gelen bir iktidar olsun, yeni yapılan bir iş olsun biz, hep­ sine 'H a yırlı olsun' anlam ında hayırla karşılarız. Biz de, bu ye­ ni gelen hüküm etim izi, anayasam ızı hayırlı olsun diyerek ha­ yır oyu kullan d ık." "Seni çarıklı seni. Kim i kandırıyorsun sen. H ayır derseniz Menderes idam edilm eyecekti değil mi?. Bunu kendiniz, bile­ rek, düşünerek yap m ad ınız. Sizin kulağınıza bir fısıltı geldi ve ona inanarak yaptınız. Fısıltılara inanm ayın. Kim gelir size açık açık bir şeyi izah ederse ona inanın. İşte biz geldik ve size her şeyi açık açık konuşuyoruz. Siz de açık konuşun." Yargılandıktan ve idam kararı verildikten sonra Adnan M enderes, 17 Eylül 1961 Pazar günü idam edilir. Meçhul bir Sokakta, Meçhul İki Kişi, Bir Meçhule Doğru Gidiyorlardı 27 M ayıs 1960 devrim i olduğu zam an İbrahim Kaypakka­ ya, ilkokul öğrencisidir. Sınavlara giren ve Öğretmen O kulu'nun sınavlarını kaza­ nan İbrahim Kaypakkaya, 1960-1961 dönem inde, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n da öğrenciliğe başlar. Y atılı ve kızlı-erkekli öğrencilerin eğitim-öğretim gördüğü Hasanoğlan Öğretmen O ku lu , Ankara-Sam sun karayolu üze­


Turhan Feyizoğlu

rinde ve Ankara'ya en çok on kilometre uzaklıkta bir yerde­ dir. Çok geniş bir alana kurulu ve içinde her türlü ağacın bulun­ duğu Hasanoğlan öğretm en O ku lu , üç katlıdır. Zem in katta yatakhane, onun üstünde sınıflar vardır. Ö ğrenciler, sabahleyin, en geç 0 6 .4 5'd e kalkm ak zorunda­ dır. Saat 07.00'd e 45 d akikalık bir etüd vardır. O günün ders­ lerine öğrenciler h azırlanır. Bundan sonra kahvaltıya gidilir. Kahvaltıdan sonra bütün öğrenciler, okulun önünde toplanır ve sayım yapılır. Her sınıf yoklam a verdikten sonra, halk oyun­ ları oynanır. H alk oyunları oynandıktan sonra derslere girilir. Öğle yemeğinden sonra yine dersler başlar. Dersler bittikten sonra, dinlenm e ve akşam yem eği. Daha sonra iki saat etüd ve kesin yatma saati 21 .OO'dir. G e celeyin yatakhanelerde ve alan­ larda nöbetçiler vardır. D üzen, hemen hergün böyledir. Yatakhaneler aşağı-yukarı 40 kişiliktir. Herkes ayağını y ık a ­ mak, dişini fırçalam ak zorundadır. M üzik dersleri, beden eğitimi ve iş derslerine çok önem ve­ rilir. Futbol ve voleybol sahaları vardır, "işlik" denen atölyeler­ de öğrenciler, el becerilerine göre ya ahşap ya da dem ir işiyle uğraşır, üretim faaliyetlerine mutlaka katılması sağlanır. Y a k la ­ şık beş bin dönüm arazi üzerindeki okulun tem izlik, yem ek, çam aşır, biçki-dikiş, taş-tuğla ocağı, yapı, tarla, koyun gütme, süt sağma, hızar b çm e, d u varcılık, m otorculuk, sulam a, ağaç budama, arı, çiçek, sebze yetiştirme gibi işler ve dersler vardır. Yakın köy ve kasabalara gezi ve ders uygulam asına çık ılır. O yun, türkü ve tiyatro içeren faaliyetler yap ılır, şölenler dü­ zenlenir. Her hafta sonu okul içinde ve dışında yapılan çalışm alarla ilgili olarak kıyasıya tartışmalar yap ılır. Bu tartışmalara öğret­ men ve ö ğ ren cilern hepsi katılır. Bu toplantılarda her türlü gö­ rüş dile getirilir. Ankara'ya çok yakın olduğu için Hasanoğlan Öğretmen O kulu öğrencileri, çok zam an gider Ankara'daki sanatsal et­ kinlikleri izler. Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n u n h a lk o y u n la ­ rı ekipleri, m üzik ve tiyatro toplulukları, resmi bayram larda 72


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

mutlaka gösteri yapar. İbrahim Kaypakkaya, halk oyunları oy­ nar ve elinde m endiliyle çoğu zam an ekip başı olur. Hafta son­ ları izin alabilenler, sabahleyin banliyö treni ile Ankara'ya gi­ dip, gezip eğlendikten sonra akşam banliyö treni ile tekrar oku­ la geri döner. Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönüm ü olan 17 Nisan günle­ rinde her türlü sanat faaliyeti yap ılır, şölenler düzenlenir. O kulun çok güzel bir am fitiyatrosu, sinema salonu ve çok zengin kitaplığı olan kütüphanesi vardır. M illi Eğitim Bakanlığ in ın yayınladığı bütün dünya klasikleri burada bulunur. "Y a ­ sak yayın" olarak nitelenen kitaplar ayrı bölümde toplanmıştır. Bazı akşam ve sabah saatlerinde, "Edebiyat saatleri" düzenle­ nir. Yeni çıkan dergi ve kitaplar tanıtılır. Haftada en az bir ge­ ce, eğlence yap ılır. Değişik konularda m ünazaralar tertiplenir. O kulun bir matbaası vardır. O kul yönetim i, "Köy Enstitüle­ ri" ve "H ız " isim li dergi ve gazete çıkarm aktadır. Bu dergiler­ de öğrencilerin, deneme, şiir, hikaye, çeşitli dillerden öğrenci­ lerin çevirdiği yazılar ve çeşitli konulardaki incelem eleri ya­ yın lan ır. M andolin, akordion, bağlama ve diğer m üzik aletleri­ nin sesi tüm okulda yan kılan ır, bin kişinin çektiği halayın hey heyleri herkesi kapsar. Musa O kay, Bayraktar M ay, Him m et Şahin, Osman Saygı, H üseyin G ü ler gibi, öğrencilerle yakın ilişki içinde olan öğret­ m enler vardır. Türkçe ve Edebiyat öğretmeni Hüseyin G ü ler, bekar bir öğ­ retmen olduğu için, okulun m isafirhanesinde kalm aktadır. Baş­ ta ibrahpim kaypakkaya olm ak üzere edebiyatla ilgilenen öğ­ renciler, daha rahat ilişki kurabildikleri için Hüseyin G üler'in kaldığı m isafirhaneye giderek H üseyin G ü ler ile sohbet eder, şiir, edebiyat üzerinde tartışmalara girer, yeni gelen edebiyat dergilerini okurlar. İbrahim Kaypakkaya'yı etkileyen, sol görüşü benimseten ve örgütleyen Musa O kay'd ır. Musa O kay, daha sonra, Kars'ta M illi Eğitim M üdürlüğü, Ankara'da M illi Eğitim Müdür Yardım ­ cılığı yapar. İbrahim , Edebiyat dersinde, "irticai ve şeriatı" anımsattığı


Turhan Feyizoğlu

için "Yeşili sevm iyorum " başlıklı bir yazı yazar. Bu nedenle, bazı öğretmenler, "Peki kızılı mı seviyorsun?" diyerek tepkile­ rini dile getirir. O ku lu n, İsmail Gençtürk, Mehm et A yd inç, Murat A li Kire­ m itçi, Ahmet T e lli, gibi "kom ünist" olarak suçlanan öğrencile­ ri vardır. Bu öğrenciler, kendilerini, "Köy Enstitücü, İnönücü ve öz T ü rkçe ci", olarak tanım lam aktadır. Tiyatro Kolu'nda çalışan ve tem sillerde rol alan Ahmet Telli'nin bazı dergilerde şiirleri yayınlanm ıştır. A rkadaşlarıyla, "Kırk G ö z" isimli oir dergi yayınlam ıştır. Bu faaliyetleri nede­ niyle birçok kez D isiplin Kurulunca cezalan dırılm ıştır. O kul içinde tanınm aktadır. Bir gün, Ahmet T e lli, kütüphanede kitap okurken, birisi ya­ nına gelir ve, "A b i, ben de birşeyler yazıyorum . Şunlara bakar m ısın?" der. Tanışırlar. Çocuğun ismi İbrahim Kaypakkaya'dır. Bir ro­ man yazdığını söylem ektedir. Yü z sayfa kada*' olan el ya zısıyla yazılm ış roman taslağını alıp okuyan Ahm et T e lli, sadece şu cüm leyi hatırlam aktadır: "M eçhul bir sokakta, m eçhul iki kişi, bir m eçhule doğru gi­ diyorlardı." Ahmet Telli ile İbrahim Kaypakkaya, zam an zam an biraraya gelir sohbet erler. Bu dönem ilericiliğin bir ölçütüde "Ö z TürkçeciIik"tir. Bu nedenle N urullah Ataç, ilerici olarak tanı­ nan öğrenciler için çok önem li bir isim dir. İbrahim Kaypakka­ ya, Nurullah Ataç'm kullandığı sözcüklerle, ayrıca, "ve" söz­ cüğünü kullanm adan on tane cüm le kurma oyunu oynar A h ­ met Telli ile. Sen, O Çocuğu Dövemezsin Hasanoğlan Öğretmen O kulu'nd a mutad sabah yoklam ası yapılm aktadır. Müdür N azım Esen, yeni gelmiş bir öğrenciyi, bir nedenle tokatlamaya başlar


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

O kulun bütün öğretmen ve öğrencileri yoklam adadır. İbrahim Kaypakkaya, gayri ihtiyari bulunduğu yerden sesle­ nir: "Sen o çocuğu dövem ezsin", Ö ğ renciler ve öğretmenler, sesin geldiği yöne bakar. M üdür N azım Esen, "Kim sin sen, ismin nedir?" "İsm im İbrahim Kaypakkaya. Beni dövebilirsin ama onu dö­ vem ezsin. Ç ünkü, o okula yeni gelmiş ve birçok kuralı bilm e­ yen bir çocuktur." M üdür N azım Esen, yanına çağırdığı İbrahim Kaypakkaya'ya bir sürü söz söyledikten sonra bir de tokat vurur. Salkım Söğüt Ankara'da avukatlık yapan ve Hasanoğlan'da Cebir dersi veren bir öğretmen vardır. Ders verdiği günler VVolsvvagen oto­ m obiliyle Ankara'dan H asanoğlan'a gelir dersini verir ve yine Ankara'ya geri döner. Bu öğretmenin dersinden kalan bazı öğrenciler, öğretmenin otom obilini devirir. Bu nedenle okulda birçok öğrencinin ifa­ desi alın ır. Soruşturma sonunda aralarında Ahmet TelIi'n in de bulunduğu onsekiz öğrenci, okuldan bir süre uzaklaştırm a ce­ zası alır. Ankara'da 19 M ayıs gösterilerine gelen Hasanoğlan'dan öğretmenler, karşılaştıkları Ahm et Tel I i 'ye, "Arkadaşlarına da haber ver. Hem en okula dönün", der. Hasanoğlan'a gelen öğrencilerden 6 'sı hemen o gün, başka okullara sürgün gönderilir. Ahm et T e lli, Pazarören Öğretmen O ku lu 'n a sürülmüştür. Eşyalarını toplayıp, elinde bavuluyla okulun bahçesinden geçen Ahmet T e lli'n in yanına yaklaşan İbrahim Kaypakkaya, "İstasyona kadar birlikte yü rüyelim ", der ve va lizi Ahmet T e lli'n in elinden alır. "M üdür N azım Esen seni benim le görürse kötü olur." O ku l kapısıyla istasyon arasında yüz metre vardır. Tren, ak­ şam üstü gelmektedir. ------------------------------- 75 --------------------------------


Turhan F e yizojjlu

Tren gelinceye kadar İbrahim Kaypakkaya, Ahmet Tel I i 'ye Nazım Hikm et'in "Salkım Söğüt" şiirini okur. Gelen trene binen Ahmet T e lli, Pazarören Köy Enstitüsü'ne gitmek am acıyla Kayseri'ye gider. Büvelek İbrahim, köye geldiği zam an, daha çok yaşlı kişilerle oturur, sohbet eder. O nla ın anlattıklarını dinler. Köyde, "Al ya n aklı", "Elm a gibi kırm ızı yanaklı" diye tanı­ nan İbrahim, daha çok, köyün hayvanlarını otlatan Haşan Ağa ile "Çok dürüst, kimseyi kandırm ıyor. Kim seyi aldatıp birşeyini elinden a lm ıy o r Asıl eli öpülecek olan Haşan Ağa gibiler­ dir. Köyün hayvanını otlatıp, köylünün verdiği parayı alıyor ve onunla yetiniyor. Gücünün yettiği şekilde de çalışıyo r" d iye­ rek, arkadaşlık yapar. İbrahim, köyde olduğu zam an evin bütün işlerine koşar. Tarlaya gider, ot biçer, hayvanlarını otlatır. İbrahim , otlattığı hayvanları bir gün Tülütepe denilen yere götürür. N arlık'ın hanım ları bu sırada çapa yapm aktadır. N arlık kö­ yünün Kuruçayır denilen bölgesinde su vardır. Büvelek tarafından ısırılan ve canı yanan hayvanlar, kadın­ ların çapa yaptığı yere yakın olan suya atar kendini. İbrahim , bunun üzerine, şu m aniyi söyler: " A şa ğ ıd a n g e ld i b ü v e le ğ in sü rü s ü , B iz im m a la k o n d u o n u n y a rıs ı A l in e ğ i y a k a la d ı b ir is i A ld ı g ö t ü r ü y o r b a k ın a n n e le r ,

* in e ğ i T ü ılü te p e ı!e n a ld ı a şırd ı K a rn ın d a n ıs ır c : a k lım ş a ş ırd ı K ö p r ü n ü n y a n ı, .d a su y a d ü ş ü rd ü A l d ı g ö t ü r ü y o r b a k ın a n n e le r ."

İbo, söylediği b j deyişi, m andolinle de dile getirir, ibo'nun sevdiği ve çok söylediği bir diğer türkü ise "Bu rçak Tarlası" türküsüdür 76


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfı Öğretmen O ku lla rı'n ın beşinci sınıfı sonunda, beşinci sın ı­ fın en başarılı öğrencilerini okul yönetim leri, M illi Eğitim Bakanlığı'na bağlı Yüksek Öğretim Genel M üdürlüğü'ne bildirir. Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü de, başarı puanlarına göre bu öğrencileri Ankara, İstanbul, İzm ir, Samsun, Balıkesir gibi yerlerde bulunan Y Ö O 'n a paylaştırır. M illi Eğitim Bakanlığı'nın bunu yapm aktaki am acı, başarılı Öğretmen O kulu öğrencilerini, liselere kaliteli Fen bilim leri ve Edebiyat dersleri veren öğretmenler yetiştirmektir. H azırlık sınıfları ile birlikte toplam 6 yıllık orta öğretim kurumu olan Yüksek Öğretmen O ku lla rı, öğretmen okullarının beşinci sınıfından gelen öğrencilere lise son sınıf olan altıncı sınıfı okutur. Y Ö O 'n u n yurdu vardır ve okul kampüs şeklindedir. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yem ekleri, senede bir defa olmak üzere elbise ve ayda 1 5 lira burs parası Yüksek Öğretmen O ku ­ lu tarafından verilir. Ö ğrencilerine barınm a, yem ek, giysi, burs dahil her türlü imkan sağlayan Yüksek Öğretmen Ö ku lları'n ın son sınıfı olan altıncı sınıfta, daha çok pedagoji eğitimi verilir. Hasanoğlan Yüksek Öğretmen O kulu'ndan seçilen başarılı öğrencilerden birisi olan İbrahim Kaypakkaya, lise son sınıfı h azırlık sınıfında okum ak üzere, 1965-1966 öğretim yılında Çapa Yüksek Öğretmen O kıılu 'n a gelir. Öğretmen O ku lların d a okum anın çok faydasını görmüştür İbo. İbo'nun Hayrettin Sönm ez diye öğretmen bir arkadaşı var­ dır. Herhangi bir yere gideceği ve yolu üzerindeyse Kayseri'de Hayrettin Sönm ez'in yanına her uğradığında, bir miktar para yardım ı alır. Çapa'da birlikte olduğu Selçuk G ö kçe, politik görüşleri ay­ nı olmadığı ve arandığını bildiği halde, 1 9 7 2 'de, tesadüfen bir yo lculuk sırasında otobüste karşılaştığı İbrahim Kaypakkaya'yı Elazığ'a götürür ve evlerinde m isafir eder, ağırlar. TİİKP'den ayrıldıktan sonra oluşturmaya çalıştığı yapının 77


Turhan Feyizoğlu

büyük çoğunluğunu yine Çapa'dan tanıdığı kişilerle oluştur­ muştur. Türkiye'nin dört bir tarafından değişik eğitim ve kültürleri taşıyan öğrenciler Çapa Yüksek Öğretmen O kulu 'n da biraraya gelir. 1967-1968 eğıtim-öğretim dönem inde H ikm et Şenses, 1968-1969 eğitim-öğretim dönem inde İrfan Ç e lik , İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne gelir. Hikm et Şenses, irfan Ç e lik ve Ö ner Yağcı, Tokat Öğretmen O kulu'nun aynı dönem öğrencileridir., M alatya Akçadağ Öğretmen O kulu'ndan Çapa Yüksek Ö ğ­ retmen Ö ku lu 'n a gelmiş olan Arslan K ılıç , bu konuda şunları anlatmıştır: "İbrahim Kaypakkaya ile 1965-1966 öğretim dönem inde İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu'n un H a zırlık Lisesinde tanıştık. Ben, İstanbul Y Ö O 'n a gelmeden önce üniversitede okuyan ağabeyim nedeniyle daha Y Ö O öğrencisi iken TİP sem patiza­ nıydım . Aslen Konya-Ereğli'liyim . Ereğli'deki İvriz Öğretmen O kulu'nd a okuyordum . O ku ld a öğrenci iken TİP sem patizanı olduğumuz için 5 arkadaşla birlikte 4. sınıfta iken çeşitli öğret­ men okullarına sürgün edildik. Ben, 4. ve 5. sınıfları M alatya Akçadağ Öğretmen O kulu'nd a okudum . O radaki disiplin ku­ rulu öğretm enim iz Yusuf Şahiner sosyalist bir kişiyd i. Daha sonra TÖ S'ün kurucusu ve yöneticisi oldu. 12 Mart dönem in­ de tekrar cezaevinde karşılaştık. O nun yardım ıyla disiplin no­ tum yükseltildi. Çalışkan öğrenci olduğum için Y Ö O 'n a gitme hakkı elde ettim. İstanbul Y Ö O H azırlık Sınıfına M alatya Akçadağ İlköğretmen O kulundan geldiğimde o dönem in yayınlarından YÖ N dergisi ile Akşam gazetesini okuyordum . Ö z e llik le Çetin Altan en çok okuduğum yazardı. H azırlık sınıfında ben (B) sınıfında, İbrahim (D) sınıfında idi. İlk defa İbrahim , gelip benim le tanıştı. H a z ırlık sınıfına baş­ lam am ızın yanılm ıyorsam ikinci ayıyd ı. (B) şubem ize sarışın, mavi gözlü genç bir arkadaş girdi. Bu sınıfta kim Akşam G aze----------------------------------------------- 7 8 --------------------------------------------------


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

tesi ve Çetin A ltan'ı okuyor diye İbrahim araştırm ış. G e ld i, e li­ ni uzattı, c 'Ben İbrahim Kaypakkaya. Ben de sosyalistim ve Akşam G azetesi ile Çetin Altan'ı okuyorum ', dedi. Daha H a z ırlık sınıfında ve farklı şubelerde olm am ıza rağ­ men o vesileyle erken bir tanışma oldu. Bu yakınlıktan kaynak­ lanan tanışm adan itibaren gittikçe daha yakın bir arkadaşlık süreci böylece başladı. H a zırlık Lisesi çok yoğun dersleri olan bir sınıftı. O sene hem lise bitirm e im tihanlarına girerek zayıfsız geçmek hem de üniversite im tihanlarına hazırlanm ak zorundaydık." H enüz lise son sınıf öğrencisi olan İbrahim Kaypakkaya, o yoğunluk içerisinde, H a z ırlık S ın ıfin d a tanıştığı ve güvendiği kişilerle sık sık dergi, kitap, gazete alışverişi yapm aya başlar. Çıkan bütün sağ ve sol dergilerin izle yicisid ir. Dergileri okuduktan sonra sağcı veya solcu olsun herkesle tartışır, dü­ şüncelerini açıklam aktan çekinm ez. Aynı devreden olan solcu kişilerin birbirleriyle tanışması ve koordinasyonunu da daha çok İbrahim Kaypakkaya tarafından sağlanır. Üniversitelerarası Giriş İmtihanı Yüksek Öğretmen O kulu öğrencileri, isterlerse diğer öğren­ ciler gibi üniversiteler arası giriş sınavına girer. Y a ln ız üniver­ siteler arası giriş sınavında diğer liselerden farklı, İstanbul'da ise İstanbul U n iversitesi'nin, Ankara'da ise Ankara Üniversitesi'nin, İzm ir'de ise Ege Ü niversitesi'nin Fen ve Edebiyat bölüm ­ lerini tercih etme olanağı va r., H ukuk, İktisat gibi bölümleri tercih etme hakları yoktur. Böyle birşey yapan öğrencinin bur­ sunu M illi Eğitim Bakanlığı keser ve kendisine tanınan olanak­ lardan m ahrum edilir. Eğer fakültede okum ak istiyor ise üniversitelerarası giriş im ­ tihanını kazanm ak zorundadır. Sınava girip üniversitede her­ hangi bir bölümü kazanam ayan bazı öğrencilere kontenjan yoluyla hak tanınır. Ü niversitelerarası giriş im tihanında başarısız olanlar ve ek 79


Turhan Feyizoglu

kontenjandan yararlanam ayan lar ise geldikleri Öğretmen O ku lları'n a geri gönderilir. Gönderilen öğrencilere, orada, kendilerine ilkokul öğretmenliği diplom ası verilir ve ilkokul öğretmeni yapılır. 1965-1966 öğretim dönem inde, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu lise son sınıfını bitirip diplom asını alan İbrahim Kaypak­ kaya, 6 Tem m uz 1966 Çarşam ba günü, Ü niversitelerarası G i­ riş İm tihanı'na katılır. Sınavları kazanan İbrahim Kaypakkaya, İstanbul Ü niversite­ si Fen Fakü lte sinin Fizik ve Matematik bölümünün 1 966-1967 yılının öğrencisi olur. Fen Fakültesi Fizik-M atem atik bölümünü kazananlar ara­ sında Arslan K ılıç da vardır. İbrahim Kaypakkaya ile Arslan K ılıç , tesadüfen aynı gün, birlikte İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-M atem atik bö­ lümüne kayıtlarını yaptırırken, Rize Öğretmen O kulu'ndan ge­ len M uzaffer O ruçoğlu, Necdet D izm an , Beysafa Tarhan da, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Lise so n -H azırlık Sm ıfı'na kay­ dını yaptırır. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü, Kuruluyor 1966-1967 öğretim dönem i, İbrahim Kaypakkaya'nm üni­ versitedeki gençlik içerisinde devrim cileri tanım aya, onlarla kaynaşmaya başladığı ve öğrenci hareketlerine katıldığı bir dö­ nem olur. Bu dönem, aynı zam anda TİP ve Tü rkiye sosyalistle­ ri içinde M illi Dem okratik Devrim -Sosyalist Devrim saflaşm a­ nın başladığı, tartışm alarının hızlandığı bir dönem dir. Bu tartış­ ma ilk önce TİP , h-îmen akabinde FKF'de yaşanır. İbrahim, başl-argıçta TİP 'in sosyalist devrim görüşlerini sa­ vunur. O dönem henüz Y Ö O Ö Fikir kulübü ve FKF İstanbul sekre­ terliği kurulmuş değildir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda öğrenci cem iyeti ile derneği, Fen Fakültesi'nde fikir kulübü vardır. İstanbul'da öğrenci gençlik içerisinde daha çok T M G T ve TM TF çevresi egemendir. ------------------------------------------------------------------------------------

80

----------------------------------------------------------------------------------------


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

O dönem üniversiteye bağlı öğrenci örgütleri, büyük işlev­ lere sahip, öğrenciler üzerinde etkileri olan ve üniversite, fa­ külte yönetim leri ile öğretim görevlileri tarafından ciddiye a lı­ nan yerler olm asına rağmen, profesyonel cem iyetçilerin haki­ miyeti nded i r. Ö ğrenci derneklerinin mali im kanları fazladır. Kantin ve aşevlerini işletme, şebekeleri düzenlem e olanaklarına sahiptir­ ler. O kullard a bağım sız yerleri vardır. Öğrenci dernekleri daha çok hem şehrilik ve ahbap çavuş ilişkilerinin egemen olduğu kuruluşlardır. 1967 yılı Tem m uz ayında Fikir Kulüpleri Federasyonu İstanbul Sekreterliği kurulur ve çalışm aya başlar. 3 O cak 1967'de A N T , 17 Kasım 1967'de Türk Solu dergi­ leri çıkm aya başlar. TİP m erkezine yakın bir tavır içinde olan A N T'ta küm ele­ nen yazarlar, Tü rkiye'n in sosyalist devrim aşamasında olduğu­ nu savunan ya zıla r yazıyorlard ı. Türk Solu dergisi M D D görüşlerini savunm aktadır. FKF İstanbul Sekreterliği çevresi ile devrim cilerin hakim iye­ tinde olan öğrenci örgütleri tarafından tanınan ve bu örgütler­ le ilişkisi olan İbrahim Kaypakkaya, I 967 yılı son aylarına ge­ lindiğinde, Y Ö O 'n d a fikir kulübünün kurulm am asım bir eksik­ lik oîarak görür ve bir kısım arkadaşıyla birlikte Y Ö O Ö Fikir Kulübünü kurma çalışm alarını başlatır. Çapa Y Ö O 'n u n yatılı olması arkadaşlık ilişkileri açısından bir avantajdır. Kız öğrenci yurdu ile erkek öğrenci yurdu karşı karşıyadır. Kız ile erkek yurtları arasında bir bahçe vardır. O ku ­ lun Vatan Caddesine bakan tarafında kız yurdu binası, M illet Caddesine bakan cephesinde ise erkek yurdu binası bulun­ maktadır. Yurtta kalanlar açısından, hem arkadaşlık ilişkilerini geliştir­ mek, hem birbirini yakından tanım ak, hem de birbirini ikna et­ menin olanakları daha geniştir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü kurulur.


Turhan Feyizoftlu

Y Ö O Ö Fikir Kulübü kurucuları İstanbul Ü niversitesi Fen ile Edebiyat Fakülteleri öğrencileridir. H alit Koçer, M eliha U ysal, Mehmet Ç etin, bir üst sınıfta öğ­ rencilerdir. İbrahim Kaypakkaya, Mustafa Çoban, Pakize Y a vru , Şakir Kaym ak ise aynı dönemin öğrencileridir. Ali Taşyapan, M uzaffer O ruçoğlu, bir alt sınıf öğrencileri­ dir. M uzaffer O ruçoğlu'na kurucu üye olm asını öneren İbrahim Kaypakkaya ile H alit Koçer'dir. M uzaffer O ruçoğlu, T İP 'li ol­ duğu için kurucu üyeliği kabul eder. Çapa Y Ö O Ö F.Kİr Kulübü kurucuları arasında Pakize Y a v ­ ru ve M eliha U ys?l adında iki de bayan öğrenci vardır. Bu, o dönem için önem li bir özelliktir. Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü'nde sırasıyla İbrahim Kaypakka­ ya ve H alit Koçer başkanlık yapar. Daha sonra Fikir kulübü y e ­ rine Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrencileri D er­ neği kurulur. İlk L-aşkanı M uzaffer O ruço ğlu'dur. K ırm ızı ve Beyaz A yd ın lık ayrışm asından sonra M uzaffer O ruçoğlu, Perinçek tarafını destekleyince başkanlıktan düşürülür, yerine İb­ rahim Ö zdem ir getirilir. Duvar Gazetesi Çapa Yüksek öğretm en O ku lu 'n da bir çok kültürel faaliyet vardır. Bunlardan birisi de "D u var G azetesi"d ir. Sorumlusu ve anahtarı İbo'da olan bu D uvar G azetesi'ne, sürekli olarak Çetin A ltan 'ın , İlhan Selçuk'un köşe ya zıla rı ile TİP Genel başkanı Mehmet A li Aybar'ın gazete ve dergilerde çıkan ya zıları asılır. Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n u n okul kütüphanesini en çok kullanan ve kapanana kadar kütüphanede kalan iki kişi vardır: M uzaffer O ruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya. M uzaffer O ruçoğlu, bir taraftan dünya ve Türk edebiyatının önde gelen eserlerini okurken, diğer taraftan harıl harıl şiir ve roman yazm aktadır.


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

M uzaffer O ruço ğ lu, bu dönem , 400 sayfalık bir roman ya­ zar. Fakat, daktilo ile değil el ya zısıyla yazdığı için kimse ilgi­ lenm ez. Deftere yazdığı ve resim lerle bezediği şiirlerini ise Çapa'da bir çatışm a sonrasında kaybeder. İbo ile M uzo arasındaki yakınlaşm a böyle bir ortamda ger­ çekleşir. İki çalışkan genç, birbirini merak eder ve bir gün tanı­ şır. Çapa Y Ö O 'n d a fikir kulübü kurulduktan sonra diğer okul­ larda olduğu gibi paneller, konferanslar düzenlem eye girişir. Bir konferansa Ahm et Kabaklı ile birlikte Refik Erduran ve iki kişi daha çağ rılır. Panelde konuşm acılar arasında tek sosyalist olan Refik Erduran'dır. Panelde sağcı öğrenciler olay çıkartır. Sağcı ve solcu düşünürlerin görüşlerini açıkladığı bütün dergiler takip ed ilir. Çapalı fikir kulübü üyeleri, zam anlarının büyük çoğunluğu­ nu FKF İstanbul S ekreterliğ in d e geçirm eye başlar. Sekreterliğin düzenlediği bütün etkinliklere katılır. M uzaffer O ruçoğlu, O s­ man Saffet Arolat'ın sorumlu olduğu "B ilim ve Kültür Komitesi"nde görev alır. Sinem atek, bu dönem , dünya sinem asının başyapıtı sayılan film leri Tü rkiye 'ye getirmekte ve salonunda üyelerine izlet­ m ektedir. Sinem atek, ayrıca, FKF, T Ö S , İT Ü Ö B gibi ilerici öğrenci ku­ ruluşları salonlarında, dayanışm a olsun diye bu film lerin gös­ terilm esine izin verir. İbo, Çapa Yüksek öğretmen O kulu'nun solcu öğrencilerinin bu film leri görmesi için çaba harcar. Fikir Kulübünün Çapa Y Ö O 'd a odası yoktur. Talebe cem i­ yeti ile derneğinin odaları vardır. Bu nedenle, kurulduğu y ıl­ dan itibaren Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü taraftarları, Y Ö O Ö ğ­ renci Derneği ile Cem iyetini ele geçirme m ücadelesine başlar. Sosyalist Devrim Görüşü Türkiye İçin Hatalıdır İbrahim Kaypakkaya, 23-24 Mart 1968 günleri, Ankara'da yapılan FKF ikinci kurultayına Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğ rencileri Fikir Kulübü'nün kurultay delegesi olarak katılır. Doğu Perinçek FKF'ye başkan olup FKF yönetimi M D D gö­ rüşünü savunan gençlerin eline geçince, daha önce FKF dışın­ 83


Turhan Feyizoğlu

da kalm ış bazı M D D eğilim li fikir kulüpleri FK F'ye üye olur ve M D D tezleri, FK F 1 i gençlik içinde egemen kılınm aya ça lışılır. O döneme kadar TİP çizgisinde olan sosyalist gençliğin önem ­ li bir bölümü Türk Solu dergisinin savunduğu M D D cephesine kayar. ikinci Kurultayda Doğu Perinçek'in başkan olması için oy kullanan İbrahim Kaypakkaya, FKF stratejsine aykırı hareket et­ tiği gerekçesiyle, Tem m uz 1968'de yapılan FKF'nin olağa­ nüstü toplanan genel yönetim kurulu toplantısında Doğu Pe­ rinçek'in düşürülmesi iehinde oy kullanır. Bu toplantıda yaşa­ nan gerginlik sırasında Doğu Perinçek'e hareket eden Erhan Erel ile Doğu Peri ıçek'e karşı olan İbrahim Kaypakkaya, ara­ sında bir sürtüşme yaşanır. İbrahim Kaypakkaya, Doğu Perinçek'in yönetimden düşü­ rülmesi hakkında gülüm seyerek, Ali Taşyapan'a, "D ün gece Aksak Tim ur'un defterini d ürdük.", der, Daha sonra FKF ve TİP içerisindeki gelişm eler İbrahim Kaypakkaya'yı da etkiler. Bu dönem M D D görüşünü açıklayan broşürler, yayın lar ço­ ğalmıştır. 1968 Kasım ayında A yd ın lık Sosyalist Dergisi ya yın ­ lanmaya başlar. İbrahim , 1968 yılın ın güzünde M D D görüşüne ikna olm uş­ tur. İbrahim Kaypakkaya ile Arslan K ılıç , 1968-1969 öğretim dönem inde bir araya gelir. İlk karşılaşm alarında İbrahim , Arslan K ılıç 'a , "Yahu ben y a n ım ışım . Sosyalist devrim görüşü Türkiye için hatalıdır. Artık ben de M D D görüşünü savunuyorum . Lenin'in bu konudaki kitaplarını da okudum ", der ve Lenin'in bazı ki­ taplarından alıntıkn' yaparak, m isaller verir. Bu Kez Yanlış Yapmak İstemiyorum FKF'nin üçüncü kurultayı, 4-5 O cak 1969 günleri İstanbul'­ da yap ılır. Solda yaşanan teorik ve ideolojik tartışm alar, birçok şeyi değiştirmiştir. İbrahim Kaypak:<aya, üçüncü kurultay öncesi karşılaştığı ve ------------------------------------ 8 4 --------------------------------------


İbo /H a ya lı ve M ücadelesi

"N e yapacaksın?" diye soran Doğu Perinçek'e, "Bu kez yanlış yapm ak istem iyorum ", diye yanıt verir. Ü çüncü kurultayda FKF yönetim ine M D D stratejisi egemen olur. Fakat, M D D içinde de değişik gruplar vardır. TİP Eminönü ilçesi üyesi olan İbrahim Kaypakkaya, TİP ve çizgisinden ayrılm am ıştır ama ideolojik anlam da da tam uyum içinde değildir. 12 Nisan 1969 günü, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda olaylar meydana gelir. Türk Solu dergisinin 22 Nisan 1969 ta­ rih ve 75 no.lu sayısında, bu olayları yansıtan bir yazı yayın la­ nır. Yayın lan an bu yazıyı Bora Sabri Gözen hazırlam ıştır. İbra­ him Kaypakkaya ile Bora Sabri G ö zen , bu yazının hazırlanm a­ sı sırasında tanışır. Bu tanışm a, daha sonra politik birlikteliğe yönelir. Dem ir K iiçü kayd ın , bu dönem, İbrahim Kaypakkaya ile il­ gili bir anısını şöyle anlatm ıştır: "D e n iz , birgiin YİS'e telefon etti: 'G elin 1 M ayıs'ı kutlaya­ lım ', dedi. 'N e yap alım ?', 'Arkadaşları toplayalım . Belgrat Orm anları'na gidelim ', dedi. Yurtlara telefon ettik. O sırada Çapa'da m eydana gelen olaylar nedeniyle okula gidemeyen İbra­ him Kaypakkaya ve arkadaşları, FKF İstanbul Sekreterliği'nde yatıp kalkıyorlard ı. O sıra İbrahim ve arkadaşları daha M D D 1ci olm am ışlardı. TİP eğilim indeydiler. I M ayıs 1969 Perşembe günü, aralarında Celal Doğarı, Metin Eşrefoğlu, Hikmet Şenses, A şık H üseyin Ç ırakm an, İbrahim Kaypakkaya ve D eniz Gezm iş'in de bulunduğu bir grup arkadaşla Belgrat O rm anları'na gittik. Top oynadık, piknik yaptık. Ama bu işleri yaparken esas am acım ız İbrahim ve arkadaşlarını M D D 'c i yapm aktı. Deniz, İbrahim 'e şakayla karışık kafa-kol çekiyo r, 'G el seni kafaya ala­ yım ', diyordu." C elal Doğan ile D eniz G ezm iş, güreşe tutuşur. Hikm et Şenses, hayatında şarabı ilk kez bu piknikte tadar ve tepkisi şöyle olur, "Yahu, bu acı ve ekşi şeyi niye içiyorlar." Emperyalizme ve Sömürüye karşı İşçi Yürüyüşü Am erikan 6. Filosunun İstanbul'u bir haftalık ziyaretine kar-


Turhan Feyizoğlu

şı olan devrim ci işçi ve öğrenci örgütleri, bir hafta boyunca ey­ lem düzenler. Bir haftalık eylem in son gününde, devrim ci gençlik ve işçi örgütleri, "Em peryalizm ve Söm ürüye Karşı İşçi Yürüyüşü" için, 16 Şubat 1969 Pazar günü, saat 14'de Beyazıt M eydanında toplanır. Yürüyüşe başlamadan önce, Devrim İçin Hareket Tiyatrosu O yu n cu ları, "Am erika'nın Vietnam 'ı sömürmesi ve Vietnam kurtuluş savaşıyla ilgili" bir oyun oynar. Daha sonra, "Kahrol­ sun Am erika", "Am erikalı it, evine git" sloganlarıyla yürüyüşe geçilir. İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ruçoğlu, Arslan K ılıç , Ali Taşyapan ve Kabil Kocatürk de arkadaşlarıyla birlikte yürüyüş­ tedir. Yaklaşık kırk bin kişilik topluluk, Am erikan 6. Filosu aley­ hinde tezahürat yaparak Sirkeci-D olm abahçe yoluyla T a ksim 1e doğru yürüm ektedir. Bu sırada, Fındıklı ve Beşiktaş Cam ilerinde de daha önce­ den hazırlıklı olarak gelmiş büyük gruplar, nam az kılm aktadır. Daha sonra, sabah ve öğle nam azını şehrin başka cam ilerinde kılan büyük bir topluluk da D olm abahçe M eydanına kamyon ve m inübüslerle gelir. D olm abahçe'deki cam ilerde toplanan yaklaşık yirm i bin kişi, Beyazıt'taki işçi yürüyüşünün başladı­ ğı saatlerde gruplar halinde Mithatpaşa (İnönü) Stadının arka tarafından dolaşarrk Taksim M eydanına çıkm aya başlar. Saat 1 6 sıralarında, D evrim ci gençler ve işçiler Güm üşsüyü yoluyla Taksim 'e gelir ve Atatürk heykeline doğru ilerler. Emniyet m ensuplarının kordonu arasından, "Bağım sız Tür­ kiye" şeklinde bağırarak ilerleyen gençleri, kendilerini bekle­ yen karşı grup tarafından "Kahrolsun komünistler" sesleriyle karşılar. Yo llarına devam eden devrim ci gençler, Taksim Atatürk anıtının etrafında dönerek H arbiye yönüne ilerlem ek ister. Bu sırada, şer atçılar, yürüm eye devam eden devrim ci gençleri, önce taş yağmuruna tutar. "Vur, Allah iç ir• v u r... ", "Kom ünistleri geberteceğiz" şeklin ­ 86


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

de hücum a geçen "Şeriatçı"larla "D evrim ci"ler arasında öldü­ rücü bir kavga başlar. O la y la r sırasında molotof kokteylleri atılır, silahlar sıkılır. Kaçm a-kovalam a ve kavga, gece geç saatlere kadar devam eder. O la y la r sonunda Duran Erdoğan adlı bir işçi ile A li Turgut Aytaç adında A kbank'ın U m um M üdürlük kısm ında çalışan bir memur ölür, yaklaşık 1 50 kişi yaralanır. Yaralananlar arasında A li Taşyapan da vardır. Şadi A lkılıç İçin Kampanya Mart 1969'd a, İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri, yar­ dım cıları ve öğrenciler, 142. madde ile mahkum edilen Şadi A lk ılıç 'ın m ahkum iyet kararının Anayasaya aykırı olduğunu açıklayan ortak bir bildiri yayın lar. O rtak bildiri ve im zalayanlar şöyledir: "T .C . Anayasası M adde - 20: Herkes Düşün ve Kanaat H ü r­ riyetine Sahiptir. D üşünce ve Kanaatlerini Söz, Y a zı, Resim ile veya Toplu O la ra k A çıkla y a b ilir ve Ya ya b ilir. Şadi A lk ılıç , Tü rkiye'n in Tek kurtuluş Yolu Sosyalizm dir, di­ yerek düşün ve kanaatlerini bir ya zıyla açıkladığı ve yaydığı için m ahkum edilm iştir. B iz, aşağıda adları ve im zalan bulunan öğretim üyeleri, yar­ d ım cıları, öğretim görevlileri ve öğrenciler, bu m ahkum iyet ka­ rarının dem okratik anlayışa ve gerçekten demokratik düzeni am açlayan A nayasam ıza tamamen aykırı olduğunu kamu oyu­ na duyururuz. Prof. Dr. Gülten Kazgan, Prof. D r. Aytekin Ataay, Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Prof. D r. Edip Ç e lik , D o ç. Dr. Çetin Ö zek, Prof. İdris Küçüköm er, D o ç. D r. Aydın Aybay, D o ç. Dr. Ergun Ç etingil, D o ç. D r. M urat Sarıca, D o ç. D r. Reyegan Kendu, D o ç. Dr. Saim Üstündağ, D o ç. Dr. Ergun Ö zsu n ay, Dr. Kevork Acem oğlu, D r. N ecla G iritlio ğ lu , D r. Rona Serozan, Dr. Erdo­ ğan T e z iç , Dr. Y a vu z Alangoya, Dr. Ersan İlal, Dr. Mehmetcan Koksal, D r. Pertev Bilgen, D r. A . Ü lkü A rzak, Dr. Ersin Sarıoğlu, D r. M erih T e z iç , Dr. Serol Teber, Dr. G ü ler M ocan, Dr. 87


Turhan Feyizofclu

O ya Tangör, Dr. Esat Eşkazan, Dr. Haldun Ç erçel, Dr. Ataman Tangör, Dr. O ya Ip er, Dr. Ö zd em ir İlter, D r. G ü n ay Ezer, Asist. Bülent Tanör, Asist. Erdener Yurtcan, Nusret Kurdoğlu, İlkay Alptekin, Masis Kürkçügil, H afize ipekten, Nabi Yağcı, Erdoğan Ö zk ısa cıl;, İbrahim Kaypakkaya, Y avu z Yıldırım türk, Erdal Kalkan, Mustafa Ö zkan , Yusuf Küpeli, Mahmut Çeliktaş, Akın Çıtakoğlıı, Erdoğan Sezgin, H . Basri Aktepe, Asaf Aslan, İsmail hakkı Altan, Cengiz Yağ ız, Ayşın Erem, Barış Derbent, Şükrü G ütıer, H ü sjy in G ü n d ü z, M elih U ze l, Sedat Tavşanoğlu, Eyüp Angı, Hulusi Koçak, Arif Ç elebi, Mehmet Zeki Parlak, ilhan Aban, Seher O kyay, Ali Y ılm a z, Ram azan Atasever, H a ­ yati Ü lkü, Nalan Sevgen, Erdoğan M em işoğlu, Ü lkü Apaydın, Ö . Mehmet Sezgin, Nadir H arani, Haşan Ketenci, A yla Başkır, Yunus Vehbi Sözen, A . N ezih Tiryakioğlu, Tü lay Edeş, Ö m er Saka, Hüsnü Sıvasiıoğlu, M ine Salt, O rhan Yıld ırım er, Ergin Erbay, Semra Çalangu, inci Taşkıran, Gülen Ö zgür, N iyazi Ö z ­ demir, Nurtekin K ö kkılıç, A. Emin Cankat, Sarkis M ığdısı, Stj. Dr. David Fresko, O ya Eriç, M. Remzi U n cu, H. Savaş D er­ bent, Berşan Topçu, Hüseyin C ivan, Çetin Ö zca n , Corc Ö zbardakçı, Şerif T ezin an ç, Ü . Gönül Ç akar, Haşan Sezgin, Aii Savaşer, Mustafa Atam an, İnci Ötügen, Mustafa Edenk, M . En­ der Şefmen, T u n a y Çilingiroğlu, Abdülham it ÖzcJoğan, Uğur Karahasan, Serpil Dem irkurt, Cahide Aran, Jale Salm an, Bennan Esenel, Ali U yar, Haşan H osrovşahı, Bilal Parlak, A ziz Atay, Ç içek Torol, M uzaffer Kurtulmuşoğlu, Yılören Koçak, Doğan U çar, G ü lçin U lu çu laş, Ö zer Eşsiz, Ahmet M elik, N ev­ zat Tuncay, G üIhi Arşal, Kam il Bertim i, ilham i Karagöz, Fik­ ret Kurtuluş, Adnan Görgülü, A ziz O ngun, N evzat Akyatan, Uluğ Eldeğer, Sait Erdağ, Mehmet Bal i, M uhittin Berk, Reha T o iıın, Barbaros A kel, Avni Koç, Ahmet Türkben, A li Şükrü Ku­ ğu, Cum a Pam uk, Suna Birsöz, Sefa Ö ztürk, Bildal Kahram an, Şafak Kutal, Leyla Tu n calı, A ynur Ertunca, Erol Tekin, Adnan G ü ze lö z, G ü zin P<;roy, Ayşe Dolay, A yn ur Köseoğlu, A li Şuarı, Vildan M utlu, Necati G ü zelto y, Nurettin Dem irağ, Naşil G ürel, A siye Vayıeoğlu, Reşat Aras, Haşan Erdoğan, Pınar Tekelioğlu, Gönül Koçak, Zuhal Vargül, Suııa Birsöz, Turhan Şe­ ner, Sibel Turanlıoğlu, Limit Şakar, M. Ali Y ü ce l, Feridun Vu- 88


Ibo /H a y.ılı ve M ü cadele si

rai, M uzaffer Çim en , Tam er Şenbar, Atilla Ç elebi, Fevzi Karanlıkoğlu, Beyzade Ö zkahram an, Nusret Ö zeim acı, İlhan Çakın, A dviye Çakaroğlu, Üm it Turan, İnayet U slu, Cem al Ö ztürk, H ayri U fanlı, M ehmet U lutürk, Nevri Pehlivan, M. Ali inanç, İbrahim Baykan, M. Yaşar Ö zko rum az, İhsan Ercan, Servet İşözen, Mustfa Ö zg ül, izzet Koçoğlu, Cavit Nuri Ö zsö z, Selahatlin U zu n ism ail, İsmail Bayer, Çetin Küçükpınar, Ahmet M. A r­ mağan, Behice Yazm an, Sonnur Nursavaş, Hülya Sert, A. H. Bateş, Nihat A kyo l, i. H akkı G e n ç, Recep Kasım ay, M. Ali Yü­ cel, Vedat Erkul, Atalay O nat, Sebahattin Çakıroğlu, Metin T a ­ mer, Doğan Büyükçetin, Levent G üvend ik, Haşan Yaşar, Selahattin Y ılm a z, Mustafa Yü cel, H alim Battal, M. Kemal Parlak, O . Alp Ansel, N uraıı Bozer, Pınar Başaran, C avil Y. Alp, G azi Ö zd em ir, Ö cal O ka y, ikul Sarıaslan, Mari Şeikyan, A. Tevfik A kıncıoğ lu, Çetin D in çer Pelenk, M ahmut Ö ztay, Selçuk Ö zen , A tilla Bahadır, Salih Bulutçu, M uharrem Yenai, Adil Kayabaş, C elal Şen, Adnan Doğangün, Erdal Ö zalp , Hüseyin Y a ­ vu z, llyas Dönm ezer, Yücel Ö zca n , Selçuk G üvener, Ali Aydoğ, Celal Ülgen, S. Mehmet Buruk, Bülent ilkdoğan, Güray Tekin Ö z , Emel Kem iksiz, Mehmet Yurdacan, Cafer Sadıkgül, Mustafa G ö kyar, Sunel Karatekin, Nur Ç erçel, Ci-han Eren, N ecla G ü n d ü z, A li Sarıbey, Mustafa Akgül, Ali Osm an Artin, Tuncel Çetin, M üm in Karaoğlu, Ferda Kazançıbaşı, Nuri Kara­ ca, Sevim Şener, Ahm et A çıkgöz, Mehmet Tekin, Serinin U y ­ gun, G iirkan Rişvanoğlu, A . Turan A kyü z, Kasım Güneş, M eh­ met Sürücü, Nurseli V arlı, H idayet Kaya. En Devrimci Kahraman Tü rkiye Öğretmen Sendikası (TÖ S), 1969 yılın d a, "En D ev­ rim ci Kahram an” adı altında bir armağan yarışması düzenler. T Ö S , "1968 yılı içinde: 1- M esleki alanda olsun, halk için ­ de olsun örgütlenm e,-2- Kapitalist düzen uygulam alarına dire­ niş, 3- Em peryalizm e ve sömürüye karşı çıkm a, 4- Tam bağım­ sızlık fikrinin yayılm ası, 5- H alka dönük ve halk yararına işle­ yen devrim ci eğitim, 6- Ve Anayasanın tam uygulanm ası, ko­ nularında halka, öğretmenlere, aydınlara ve öğrencilere önder­ lik eden ve uğradıkları baskılara, hatta fiili tecavüzlere aldır­


Turhan F eyizofilu

madan etkinliklerini sürdürdükleri anlaşılan bir öğretmen ile bir öğrencinin kahraman olarak seçilm esine, bunların birer plaket ile 1 ,000'er lira değerinde kültür yapıtı armağan edile­ rek m ükafatlandırıım asına", karar verir. Armağana aday olarak Sinan Cem gil, Harun Karadeniz, Y u ­ suf Küpeli, Fevzi Aİtuğ, Murat Cahit Koğacıoğlu, Zeki Saruhan, Tim ur Erkman, H alit Koçer ve İbrahim Kaypakkaya gösterilir. Bu maksatla D oç. Dr. Osm an Nuri Koçtürk, Nejat Erder, Hürrem Arm an, Mehmet Durukan, Dem ir Ü nsal, Cahit Şenkol, Safa Güner'den oluşan jü ri, 16 öğretmen ve 10 öğrenci aday arasından yaptığı değerlendirme sonunda ITÜ -Ö B eski Başka­ nı Harun Karadeniz'i, öğretmenlerden M alatya TÖ S Şubesi es­ ki başkanı H. Nedim Şahhüseyinoğlu'nu armağana layık görür. Arm ağanlar, 29 H aziran 1969 Pazar günü, Aksaray'da bu­ lunan TÖ S binasında yapılan bir törenle kahraman seçilenlere verilir. İşçi-Köylü Gazetesi Yayınlanıyor Doğu Perinçek ile arkadaşları, onbeş günde bir basılan ve ilk sayısı 1 Tem m uz 1969'da çıkan İşçi-Köylü kitle gazetesini çıkartm aya başlar. Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Sosyalist A yd ın lık dergisi'nin 1968 Kasım tarihli ilk sayısın­ da, ileride bir işçi köylü gazetesi çıkaracağım ızı ilan etmiştik. G ayem iz em ekçi kitlelerin anlayabilecekleri bir dille MarksistLeninist fikirleri onlara yaym ak ve b ilinçlenm elerini sağlamak idi. Bu gazetenin h azırlıklarına 1969 baharında ben, Erdoğan G ü çb ilm ez, Ö m er Özerturgut, Ahmet Say, Ali O rhan Yü cealp , Vahap Erdoğdu, Şefik Kahram ankaptan başladık. H azırlığa Ankara'da başlamakta beraber bastırma imkanı bulam adığım ızdan çalışm alarım ıza İstanbul'da devam ettik. Bora G ö zen, Mehmet Altun, Ezel inanç, Şefik Kahram ankap­ tan, Elif Gönül To'on, Yavuz Tarakçıoğlu, Ahm et Say, Ö m er Özerturgut ve ben. İstanbul'da çalışm alara devam ettik. İlk sa­ yısı 1969 Tem m uz ayında çıktı. G azete, Şubat 1 970'de 11. sa­ 90


l l>o/Hayatı ve M ü cadele si

yı sonuna kadar İstanbul'da çıka rıld ı. G azeteyi Cağaloğlu'ndaki Türk Solu bürosundan yönetiyorduk. 11. sayıdan sonra A n ­ kara'da çıkarm aya başladık." İşçi-Köylü gazetesinin satışına, dağıtım ına M D D 'ci herkes katılır. İbrahim Kaypakkaya da, zam an zam an 40 bin, zam an za ­ man 50 bin basılan ve 8 bin kadar abonesi olan İşçi-Köylü ga­ zetesinin çalışanlarından ve yazarlarından birisidir. Alpagut Linyit İşletmesi İşçilerinin Eylemi İşçi-Köylü gazetesi, başta, TİP 'in örgütlerinin bulunduğu ve etkili olduğu yerlerde, yöreyi tanıyan kişiler aracılığıyla dağıtıl­ maya başlanır. Çorum 'da özel idareye bağlı Alpagut Linyit İşletmesinde ça­ lışan işçiler, 13 H aziran 1969 günü, işyerlerini işgal eder. İşçiler, işgal ettikleri işletmede kendi başlarına istihsal ettik­ leri kömürün satışını yapm aya başlar. İbrahim Kaypakkaya da, bu dönem , Çorum 'a İşçi-Köylü ga­ zetesi getirir. Bunlardan bir kısm ını Çorum 'da "Çarşam ba P a za rın d a Ali M ercan, İTÜ 'd e öğrenci Mehmet Karakaş ve bir kısım TİP 'li ile satar. Satış sırasında esnafın dem ir çubuklarla saldırısına uğrar ve dayak yerler. Alpagut işçilerinin sorunlarıyla ilgilenen İbrahim Kaypakka­ ya ve A li M ercan, İşçi-Köylü gazetesi aracılığ ıyla propaganda yapar. Alpagut işçilerinin işgali, 16 Tem m uz 1969 Çarşamba gü­ nü, em niyet m ensuplarının m üdahalesiyle sona erer. 5 'i sendi­ ka yöneticisi olm ak üzere 13 işçi ve 1 memur işten çıkarılır. Fikir Kulübü'nün Üçüncü Kurultayı İstanbul Yüksek Öğretmen O kulu öğrencileri Fikir Kulübü üçüncü kurultayı 2 Ekim 1969 Perşembe günü açılır. Ö len d evrim cilerin anısına saygı duruşu yapıldıktan sonra başlayan Kurultayda, ilk olarak, Yüksek Öğretmen O ku lu nd a­ ki devrim ci hareketin son durumu gözden geçirilir. 91


Turhan Feyizoftlıı

İbrahim Kaypakkaya, yaptığı konuşmada özetle şunları söy­ ler: "Öğrenci hareketleri küçük burjuva hareketlerdir. Bunlarla artık uğraşmaya gerek yoktur. Ö ğrenci kitlesinden kopuyorsu­ nuz. Bu çizgi sizi bir avuç silahlı düellocu haline getirir. Köy­ lülerin içinde çalışm ak gereklidir." Geçm iş dönem çalışm alarının eksiklikleri, yanlışları eleşti­ rilerek yeni dönemi çalışm alarının aşağıdaki ilkeler ışığında yü­ rütülmesi kararlaştırılır: -Daha örgütlü, daha d isip linli, daha aktif m ücadele. -Daha çok ideolojik eğitim. -Kitle hareketleriyle daha sıkı, daha sağlam bağlar. Seçim ler, şöyle sonuçlanır. Yönetim kurulu. Safa Yüksel Tarhan, N ecm i Ö zkap ı, H üse­ yin Karanlık, Cafer Şen, Hüseyin A kpınar, M uzaffer Oruçoğlu (Yedek), Bahattin Akdeniz (Yedek). Denetleme kurulu: Ali Rıza Atam türk, Celal Ö zkol (Yedek). O nur kurulu: Akın Ö zdem ir, Yusuf Kayabaşı, İsmail Gençoğlu (Yedek). Delegeler: Ibra.ıim Kaypakkaya, H alit Koçer, Aydoğan Şa­ hin, Necm i Ö zkap ı, Hüseyin Karanlık, A li U zu n , Cafer Şen. Kurultay'a 3 Ekim 1969 Cum a günü, FKF İstanbul Sekreter­ liğ in d e devam edilir. Aydoğan Şahın. Safa Yüksel Tarhan, Hüseyin Karanlık tara­ fından, kurultay adına yayınlanm ak üzere başkanlık divanına sunulan bildiri üzerinde tartışm alar yap ılır. Ü ç üye bildirinin son cüm lesine itiraz eder. G eri kalan üye­ lerin olum lu oylarıyla yayınlanm asına karar verilen Y Ö O Ö Fi­ kir Kulübü kurultay bildirisi şöyledir: "Ü lkem iz, bugün em peryalizm -işb irlikçi burjuvazi- feodal artıklar gerici ittifakının hegom anyasında yarı bağım lı, yarı fe­ odal bir ülkedir. Bu şartlar altında sosyalizm in bilim i emparyalizm e ve m illi topluluğum uz dışındaki işb irlikçi sınıflara karşı, bütün m illi sınıfların m ücadelesini yani m illi dem okratik dev­ rimi emretmektedir.


lt)o /H a yatı ve M ü cadele si

Fakat, egemen gerici ittifak, halkım ızın m illi b ilincini köıi'llm ek, devrim ci m illi cephenin kurulm asına engel olmak, m illi kurtuluş hareketim izi ezm ek, doğru çizgiden saptırabiIıııek için elinden geleni yapm aktadır. Harekete ajanlar sızdır­ maktadır. H alkım ızın bütün sınıflarını ideolojik hakimiyetleri ,ıllında tutmaya gayret etmektedir. M illi kurtuluş hareketimizi kendi çizdiği sınırlar içinde tutmaya, yarı bağım lı, yarı-feodal ülkelerde em peryalizm in tahakküm aracı olan gerici parlam entarizmi "demokrasi" diye yutturm aya; parlamenter m üca­ deleyi tek m ücadele yolu bilen oportünizm e destek olarak: işı i sınıfının saflarını ve m illi safları parçalam aya çalışm aktadır. M illi dem okratik hareketim izin, ideolojik, politik, örgütsel her bakım dan silahsızlanm ası için em peryalizm ve oportü­ nizm işbirliği halindedir. O portünizm , işçi sın ıfın ın , bilim sel sosyalizm in ilkeleri te­ m elinde örgütlenm iş ve m illi demokratik devrim e öncülük edecek devrim ci partisine karşıdır. Bu nedenle, proleterya saf­ larının bozguncusu, em peryalizm in müttefikidir. Em peryalizm , sömürdüğü ülkelerde bir ayraç vazifesi gör­ mekte, m illi olanla, m illi olm ayanı birbirinden ayırmaktadır. Ü lkem izde de her geçen gün m illi olanla, olm ayan seçilm ek­ le, m illi saflar sıklaşm akta, aralarındaki devrim ci bağlar çe lik ­ leşmektedir. A B D em peryalizm inin Türkiye'de giderek daha saldırgan bir politika izlem eye başlaması bundandır, işbirlikçi iktidarın, bütün devlet kuvvetlerini, gelişen m illi demokratik hareketim ize karşı seferber etme çabası bundandır. Yürekli kurtuluş savaşçıları Taylan ve Mehmet kardeşlerim izin öldü­ rülmesi bundandır. A m ansız çatışm aların eşiğinde bulunuyoruz. G erici ittifakın terör ve baskılarına karşı, sosyalizm in bilim inin aydınlattığı yolda sapm adan, yılm adan, korkmadan daha am ansız m üca­ delelere girişm ek için hazır olm alı, devrim ci m ücadeleyi kitle­ lere. benim setm eliyiz. Ş iarım ız "em peryalizm ve işb irlikçilerin in egemen ittifakına karşı aktif m ücadele" şiarıdır. Yenilm ez olan m illi kurtuluş m ücadelesi veren halklardır. 93


Turhan F eyizoşlu

Yaşasın bağım sızlık savaşı veren dünya halkları. Yaşasın halkım zın bağım sızlık ve demokrasi m ücadelesi. Kahrolsun opor'ünizm . Yaşasın proleter sosyalizm i. Yüksek Ö ğ retn sn O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü II. D ö ­ nem Kurultay B ild irisi." Yönetim kurulu yaptığı toplantı sonrasında M uzaffer Oruçoğlu'nun başkan seçer. Fakat, Kırm ızı ve Beyaz A yd ın lık ay­ rışması nedeniyle, T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulunun direktifi ile D evrim ci Yüksek Ö ğretm enliler Fikir Kulübü, 4 O cak 1970 Pazartesi günü, Aksaray T Ö S salonunda, olağa­ nüstü bir kongre yapar. M uzaffer O ruçoğlu başkanlıktan düşü­ rülür, yerine İbrahim Ö zd em ir getirilir. FKF-TDGF Kurultayı FKF Kurultayı, 9-10 Ekim 1969 günleri, Ankara'da SBF sa­ lonunda toplanır. Kurultay Başkanlığı için Bora Sabri G özen ile Selahattin O kur, aday gösterilir. Selahattin O kur, kongre başkanlığına se­ çilir. Kurultayda tüzük değişikliği gerçekleştirm ek am acıyla D o­ ğu Perinçek, Cihan Alptekin, Ruhi Koç, A tilla Sarp ve M ünir Ram azan Aktolga'dan oluşan bir kom isyon kurulur. Yapılan tüzük değişikliği sonrasında FKF'nin ismi Türkiye Devrim ci G e n çlik Federasyonu (T D G F ) olarak saptanır. T D G F yönetim ; için Doğu Perinçek ile A tilla sarp çevresi uzlaşm a yapar. A tilla Sarp Başkan olur. M erkez Yürütm e Kuru­ luna İşçi-Köylü grubundan Gün Z ile li, O ral Ç a lışla r, Ö m er Özerturgut ve Akıan İnce, A yd ın lık Sosyalist Dergisi grubun­ dan İrfan U çar, Tuncay Ç elen, Ahm et Bozkurt ve Ergun Aydınoğlu getirilir. T D G F İstanbul bölge Yürütm e Kurulu ise tü­ müyle A yd ın lık sosyalist Dergisi çevresinden oluşm uş, Bölge Yürütm e Kurulu Başkanlığına Cihan Alptekin seçilm iştir.


Ilıo /H a ya tı ve M ü cadele si

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Değirmenköylülerin Mücadelesine Omuz Ve r e l im


T u rh a n Feyizofilu


11Kı/H ayalı ve M ü cadele si

Değirmenköylülerin M ücadelesine O m uz Verelim 9-1 0 Ekim 1969 günleri SBF'de yapılan FKF-TD G F Kurulta­ yından sonra; İbrahim kaypakkaya, çalışm alarının ağırlığını iş­ çi ve köylü m ücadelesine verir. Değirm enköy'deki "Esece" çiftliğini işgal eden bazı köylü­ ler, ağaya karşı kendilerini desteklemeleri ve yardım etm eleri­ ni istemek am acıyla T D G F İstanbul Bölge Yürütme kuruluna başvurur. Ankara'dan gelen gençlerle birlikte aralarında T D G F İstan­ bul Bölge Yürütm e Kurulu Başkanı Cihan Alptekin, İbrahim Kaypakkaya, N am ık Kemal Boya, M uzaffer O ruçoğlu, Yavuz Yıldırım türk, M ehmet Faruk Kurtuluş, Nadir Ö ze l, Kabil Kocatürk, Ali D in çer, Atıf U ğurlu, Ö kkeş Ö ztem ir, Haşmet Atahan, Mehmet Sürücü'nün de bulunduğu gençler, otobüslerle Değirm enköyü'ne gider. Ö ğrenciler, "Kahrolsun ağalar", "Toprak köylünün" diye slogan atar. Cihan Alptekin ile İbrahim Kaypakkaya, köylülere yönelik konuşma yapar. İstanbul'dan otobüslerle gelen gençler, köyde fazla durmaz ve işgal edilen araziye gider, işgal edilen araziden dönen öğ­ rencilere, köylüler yiyecek verir. İbrahim Kaypakkaya, araziye gidip gelen arkadaşlarını şöy­ le eleştirir: "Arkadaşlar, buraya yaklaşık üçyüz kişi geldik. Çok iyi ama gelir gelm ez yarım saat bile durm adınız hemen araziye gitti­ niz. Ne işiniz vardı arazide? H iç birşey yok. Boş bir tarla. Böy­ le kitle çalışm ası olur mu, böyle köylüye destek olur mu? A ra­ dan üç-dört saat geçti. Köylüyle neredeyse bir bağlantı kurm a­ dan otobüse binip gideceksiniz. Bu bir çalışm a değil. O ysa her b irim iz bir köylüyle konuşsaydık üçyüz köylüyü etkileyebilir­


Turhan Feyizoglıı

dik. Herkes, evlere:, kahvehaneye dağılıp çalışm a yapsaydı da­ ha iyi olurdu." Silivri'n in bir köyü olan ve İstanbul'a uzaklığı 110 kilom et­ re bulunan Değirr,-enköy'deki "Esece" çiftliğinin işgalinde aktif rol oynadıkları ve İşçi-Köylü" gazetesinin eski nüshalarını da­ ğıtarak, köylüyü direnişe teşvik ettikleri iddiasıyla yakalanan Nam ık Kemal Boya ile M uzaffer O ruçoğlu, 12 Kasım 1969 Çarşamba günü, Ali Arslantürk adlı bir köylü gençle birlikte nezaret altına alınır. O layla ilişkili görülen 17 kişi hakkında da gıyabi tutuklama kararı v e ıilir. C H P İstanbul M illetvekili Orhan EyCiboğlu ile C H P Tekirdağ m illetvekili Yılm a/ Alparslan, Ç o rlu'ya giderek tutuklu genç­ lerle görüşür. Avukat Nizam ettin Üstündağ, tutuklamaya itiraz eder. M uzaffer Oruçoğlu ile Nam ık Kemal Boya, 15 Kasım 1969 Cumartesi günü serbest bırakılır. Muzaffer O ruçoğlu, ifadesinde, köylünün durumunu öğren­ mek ve işgal olayı .sırasında takındıkları tutumları izlem ek üze­ re İstanbul'dan Çorlu'ya geldiğini belirtir. İbrahim kaypakkaya, 18 Kasım 1969 tarih ve 105 no.lu Türk Solu d erg isin d e, "D eğ irm enköyliilerin M ücadelesine O m uz Verelim " başlıklı bir yazı yazar. Türk Solu D ergisi’nde kapak olan yazı aynen şöyledir: "S ilivri'ye bağlı Değirm enköy halkı, 10 Kasım Pazartesi gü­ nü Mustafa Kem a.'i anma töreninin peşinden, önünde Türk bayrağı dalgalanan altmışa yakın traktörle beş bin dönüm lük bir toprağı işgal edip ekmeye başladılar. Gazetelerde 'K ö ylü ­ ler, Esece çiftliğini işgal etli' diye verilen bu haberin aslı neydi. Bu topraklar kim indi? O layı başından alarak anlatalım . D eğ irm en kö yliiler: M ustafa K em al'in h em şehrileri: Yıl 13-İ0 (1914). D eğirm enköy'lüler Selanik'ten göç ederek S iliv ­ ri'yle Çorlu arasındaki bugünkü topraklarına yerleşiyorlar. Orada Andon adında bir Rumun 24 bin dönüm lük bir çiftliği vardır. Köylülerin anlattığına göre bu toprakların 12 bin dönü­ mü Andon'a, diğer 12 bin dönüm de kardeşine aittir. 1341 (1925) yılında Ancion ve kardeşi, toprakları bırakarak göç edi­ yorlar. Toprağın I ’ bin dönümünü köylüler, öbür yarısını da 98


İl><>/l kıyalı ve M ü u u le le s i

I '.ece veya Araplı Çiftliğinin sahibi olan Y ılm az ailesi satın a lı­ yor. Ağa, Köylülerin Toprağına Sahip Ç ıkıyo r: ilk başlarda ko­ yun nüfusu az olduğundan toprakların tamamı işlenm iyor. Bu .ırada Y ılm a z ailesi de Değirm enköy m uhtarlığının 'gönülleri­ ni hoş ederek', koyunlar, sığırlar otluyor diyerekten köylünün vıtın aldığı 12 bin dönüm lük toprağın 5 bin dönümünün e k il­ mesini engelliyor. Birkaç muhtar, toprakların ekilip biçilm esini önlemek yoluyla zengin bile oluyor. Yıl 1949. Tü rkiye'd e anti-Kem alist karşı devrim in iyice güç kazandığı dönem . Ağalarla köylüler mahkemeye düşüyor. Köylüler arkasızdır. O yıllarda ise Türkiye'de ağaların, işbirlik­ çilerin borazanı ölm ektedir. Y alan cı b ilirkişiler tutularak, tapu­ da fa zlalıklar gösterilerek, sınır kaydırm aları yapılarak DP ikti­ darı dönem inde Yılm az ailesi davayı kazanıyor. Zam anın iki DP m illetvekili, Zekai Atam an ve Ahmet Paker de ağanın arkasındadırlar ve köylülerin anlattığına göre 27 M ayıs'tan sonra Y ılm az ağaların çiftliğine sığınm ışlardır. D eğirm enköylüler, Topraklarına Sahip Ç ıkıyo rlar: M ahke­ meyi ağalar kazanm ış görünmektedir. Fakat köylülerin toprak kavgası bitm em iş, hatta bir bakım a yeni başlamıştır. Köylüler çoğalm ış, nüfus üç bini aşm ıştır. Topraklar yetmemektedir. Bir kısım köylülerin ise hiç toprağı yoktur, para verip aldıkları ve hala vergisini ödedikleri topraklar ağanın elindedir. Bu h aksız­ lığa daha fazla taham m ül ederniyen köylüler, 10 Kasım günü zaten kendilerinin olan topraklara girerek ekm eye başlam ışlar­ dır. Derhal köylülerin karşısına jandarm alar çıkarılır, jandar­ m alar, silah elde, süngüler takılı hazır beklem ektedir. Köylüler göğüslerini siper ederek süngülerin üzerlerine yürürler. Bir köylü om uzundan hafifçe yaralanır, jandarm alardan bir kısm ı­ nın süngüleri ellerinden alın ır, bir kısm ının süngüleri çıplak el­ lerle kavranır. Jandarm alar bozulur. Derhal askeri birliklere ha­ ber uçurulur. 65. Tüm en, köylülerin toprağını köylülere karşı korumak üzere tam tekmil harekete g eçirilir. Ve topraksız H a­ şan Kay ile asker oğlu ilyas Kay, karşı karşıya getirilir. Köylüler, askerlerle döğüşmek istem ezler, geri çekilirler.


Turhan Feyizoğlu

K ö ylü-G en çlik Om uz Orrçuza: 11 Kasım Salı günü devrim ­ ci gençler, Değirm enköy'e vardıklarında toprak, askerlerin kontrolü altındaydı. Köylülerle askerler karşı karşıya bekleşiyorlardı. Bir kısım subaylar, gazete m uhabirlerine, tatbikata geldiklerini söylem işlerdi. Fakat köylüler, başka bir yerden top­ raklarına girmek istediklerinde, yeniden askerleri karşılarında bulunca, bu tatbikatın ne türden bir tatbikat olduğunu anladı­ lar. -'D em ek ki bu tatbikatta düşman kuvvetlerini biz temsil edi­ yoruz', dediler. D evrim ci gençler, köylülerle derhal sıcak bir bağ kurdular, köylülerin önünde, toprak ağasının yakını olan bir albayla tar­ tıştılar ve bu kavgada köylülerin haklı olduğunu albaya itiraf ettirdiler. Yine gençler, M ehm etçikle köylüyü karşı karşıya ge­ tirmeye çalışan, m illici güçleri birbirlerine kırdırm ak isteyen iş­ birlikçi iktidarın oyununa gelm ediler; köylülerle askerlerin dö­ vüşm esinin ancak em peryalizm in, toprak ağalarının, işbirlikçi işadam larının işine yarıyacağ ını, askerlerin düşm anım ız olm a­ dığını, hatta m illi kurtuluş m ücadelem izde yanım ızda o lacak­ larını köylülere anlattılar. İstanbul Valisi Değirm enköy'de: G e n çler, köylüler tarafın­ dan uğurlandıktan sonra İstanbul V alisi Vefa Poyraz, D eğir­ m enköy'e varır. G ençlerin aleyhinde atıp tutar. 'B un lar komü­ nisttir, anarşisttir', der. Ertesi gün beşyüz-altıyüz kadar öğrenci­ nin geleceğini, köylüleri askerle çatıştıracaklarını, sonra öğren­ cilerin geri çekileıek ateşin ağzına köylüleri atacaklarını vs... söyler. Ve köylülerin önde gelenlerinden birkaç kişiyi, alarak 'davanızı hukuki yollardan halledeceğim ' diyerek İstanbul'a götürür. Gazetelere de: -'D eğirm enköy'lülerin, davanın tem elinde bir haklan varsa, bu hakkın adli yollarla aranması gerektiğini, kendilerine hakla­ rının aranmasında yardım cı olacağım ızı vaad ettim. Bu görüş­ melerden sonra D eğirm enköy'lüler normal yollarla haklarını arıyacaklarına dait söz verdiler', şeklinde dem eçlerverir. Oysa olan şudur: Köylüler kendilerine ait olan topraklardan çıkarılm ışlard ır. 6 :’ . Tüm en tam tekm il Y ılm a z ağaların hizme-


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

(ine verilm iştir. Bundan elbette ki V alinin de haberi vardır. Fa­ kat o Değirm enköy'e, gençlerin köylülerle birleşip konuşm ası­ nı engellem ek için koşmuştur. 'Kendilerine haklarının aranm a­ sında yardım cı olacağım ızı vaad ettim ', sözlerinin arkasında köylüyü bir süre daha oyalam a çabası yatmaktadır. Tepem izde Askeri Keşif U ça k la rı: 12 Kasım , Çarşamba. Köylüler, topraklarından çıkıp köylerine dönm üşlerdir. Ö fkeli ve kararlı askerlerin çekilm esini beklem ektedirler. Tepelerinde v ızır v ızır askeri keşif uçakları dolaşm aktadır. G ençlerin kendi­ leriyle beraber olm aları, m orallerini yükseltm iş, bu m ücadele­ de ya ln ız olm adıklarını anlam ışlardır. Dağıtılan işçi-köylü ga­ zeteleri büyük ilgi görmüş, köylüler gençlerden, İşçi-Köylü1nün yeni sayısı çıkar çıkm az getirmelerini istemişlerdir. Silivri Kaym akam ı ve Silivdi Jandarma Komutanı Değirmenköy'de: İktidar uşakları o güne kadar bir kere bile uğram adık­ ları Değirm enköy'e telaş içinde üşüşmeye başladılar. Öğleye doğru, gençlerle köylüler sohbet ederken Silivri Kaymakamı ve Jandarma Komutanı geldiler. Ü ç genci köylülerin arasından bir kıyıya çekerek konuşm aya başladılar. Kaym akam ın ilk sözü: -'N için buradasınız?', demek oldu. G e n çler, 'Köylülere yardım etmek, onları haklı m ücadelele­ rd e desteklem ek için ', dediler. Kaym akam , 'Siz hakim m isiniz ki, haklıyı haksızı ayırd edeceksiniz?'. Köylüler, bu konuşm aların geçtiği bahçe parm aklıklarının dışında toplanm aya, konuşm aları dinlem eye başlam ışlardı. G e n çler, 'B iz hakim d eğiliz, haklıyı haksızı ayırtetmeye gelme­ dik, köylülerin haklı olduğunu bilerek geldik, onlarla m ücade­ lelerinde om uzdaşlık etmeye geldik. B iz, köylünün tarafını tut­ maya geldik'. Kaym akam , sin irli: 'S iz, bu yarım yam alak b ilginizle neyi halledeceğinizi sanıyorsunuz? Siz, bu meseleyi biliyor m usu­ nuz? Siz, benim m asam daki dosyayı karıştırdınız mı?'. G e n çle r: 'B izim b ilgilerim iz niçin yarım yam alak olsun? O layı ağadan sorup öğrenm ediğim iz için mi, köylüden dinle­ diğim iz için mi?'. K öylüler, bahçenin kıyısına iyice dolm uşlardı. Gülüm seye-

1P1


T u rlu n Feyizoğlu

rek, başlarıyla gençleri tasdik ediyorlardı. Kaym akam , gittikçe sinirleniyordu: 'K öylüler ne bilsin bu m e se le yi...', sözü tepkiler arasında kayboluyordu. Kaym akam , devam etti: 'Bu işin kanu­ ni yolları vardır, kaba kuvvetle h içbir şeyi elde ed em ezsin iz.'. G e nçler: 'Kaba kuvvete başvuran kimdir? Şunca yıld ır köy­ lülerin toprağına e> koymuş olan ağa m ı, yoksa topraklarına sa­ hip çıkan köylüler mi- Şu askerleri köylüler mi dikti oraya? Süngülü jandarm alar neyin nesidir? Şu uçaklar neden uçuyor­ lar tepem izde?'. Köylüler, 'Neden uçuyor?', diye soruyorlardı. Kaym akam gittikçe sinirleniyordu: 'S iz, köylüleri tahrik ediyorsunuz, as­ kerlere karşı dövüşe teşvik ediyorsunuz. Köylüler, dün V ali be­ ye kendilerini tahrik ettiğinizi sö ylem işler...'. Köylüler, hep bir ağızdan gürledi: 'H a yır, biz öyle bir şey demedik. O nlar bizim kardeşim izdir, bizden yanadır.' Artık kö ylü lerd e konuşmaya katılm ışlardı. Kaym akam , köy­ lülere hitap ederek: 'B unlar sizi tahrik için geldiler. Saflığın ız­ dan faydalanıp siz: aldatm ak istiyorlar.' Bir köylü: 'Saf ı e demek? Bizi ne sanıyorsunuz siz? Sesim iz çıkm ıyor diye bizi eşşek mi sandınız? Saf diye eşeklere derler.' Kaym akam : 'S i/i orduyla dövüştürmek istiyorlar.' Ö ğrenciler: 'O n lu y la köylüyü dövüştürmek isteyen sizsin iz, toprak ağalarıdır. Am erikan söm ürgecileridir. O rdu Mustafa Kem al'in ordusudur. Türk ordusu, üzerinde oynam ak isteyen bütün oyunlara rağmen m illi bir ordudur. Türk ordusundaki er­ ler genellikle topraksız, az topraklı köylülerin ço cu klarıd ır. Bu nedenle Türk ordusu m illi kurtuluş saflarındadır. İşçilerle, köy­ lülerle ve bütün yurtseverlerle aynı saftadır.' Köylüler: 'O rduyla bizi dövüştürmek isteyenler sizsin iz, onu karşım ıza siz çıkard ın ız. A rkadaşlarım ız ordunun b izim le beraber olduğunu söylediler.' Kaym akam , hala, 'ordu Moskof'tan mı gelmiştir, Yunan or­ dusu mudur, Bulgar m ıdır?', diyerek demagoji yapıyordu. Köy­ lüler: 'B iz kim iz, biz moskof m uyuz, Yunan m ıyız?', diye soru­ yorlardı, 'Ne olduğu anlaşıldı bu adam ların', 'buraya ağayı sa-


II ’i >/l lay.H) ve M ü cadele si

vım m aya gelm işler', 'ağa kim b ilir nasıl doyurdu ki böyle konu­ şuyorlar', diyorlardı. jandarm a kom utanı, sam im iyetlerini ispatlam aları için r.ı‘nçlerden kim liklerin i isterken, Kaym akam da gençleri bir başka türlü tehdit etmeye çalışıyord u: 'Bu yaptıklarınızın hesa­ bını vermeğe hazır olun.' G e n çler: 'H a z ırız ', dediler. Kö ylüler: 'K ılın a dokunam azsınız onların, onlar bizi yalnız bırakm adılar, biz de onları yaln ız bırakm ayacağız', diye cevap verdiler. Bir Köylü ve İki D evrim ci G enç Tutuklanıyor: O gün devıım ci gençlerden bir kısm ı İstanbul'a döndü. Geride kalan gençlere köylülerden bazıları, askerlerin topraklardan çe k ild i­ ği haberini duyarak, durumu görmeye gidiyorlar. Derhal asker­ ler tarafından çevreleri sarılıyor. Köylülerden Ali Arslantıirk ile devrim ci gençlerden N am ık Kemal Boya ve M uzaffer Oruçoğlıı yakalanıp Ç o rlu'ya götürülüyor ve tutuklanıyorlar. Bu yazı kaleme alındığı sırada Ali Asîantürk Ç o rlu'd a, gençler S iliv ri'­ de cezaevind ed irler. Ali Arslantürk'ün babası İstiklal Savaşın­ dan m adalya alm ış ihtiyar bir gazidir. Ve oğlu, babasının kur­ tardığı topraklara ve üstelik kendinin olan topraklara sahip ç ık ­ mak istediği için cezaevindedir. Gazetelerden öğrendiğimize göre 17 kişi hakkında daha tutuklama kararı vardır. Ucu işbir­ likçi siyasi iktidara dayanan bu baskıların, m illi demokratik m ücadelem izi durduracağını sananlar fena halde yan ıld ıkları­ nı bir gün anlıyacaklard ır. Köylüler M ücadeleye Kararlı: 13 Kasım Perşembe. Köylüler dim dik ve topraklarını ağadan geri alm aya kararlı. Kaym akam , sabahın erken saatlerinde yeniden köye dam lıyor ve kimseden yüz bulam adan dönüp gidiyor. Bir ara köye giden yolu jandar­ malar kapatıyor, sonra her nedense yeniden açıyorlar. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nclen devrim ci gençler gel­ m işler. C H P'd en iki m illetvekili gelmiş. D avayı M eclise götü­ receklerine söz vererek ayrılıyo rlar. Köylüler, m illetvekilleri için, 'Sam im i olup olm adıklarını göreceğiz bakalım ', diyorlar.


Turhan Feyizoğlu

Köyde, Yılm az ağaların, askerlere altmış koyun ve bir dana kestiği söylentileri dolaşıyor. Üstüm üzde vızır vızır döneleyen askeri keşif uçağında, al­ bayla beraber ağanın da bulunduğunu öğreniyoruz. Akşam üstü, askerler, geride yirm ibeş otuz jandarm a bıra­ karak topraklardan çekiliyor. Anayasanın 31 ve 28. m addeleri, ilhan Selçuk'un ve Çetin Altan'm o günkü yazıları duvarlara asılıyor. Selçuk'un son cüm leleri köylülerin dilinde dolaşıyor: 'Bayar'ın affı çu a rken gir ordu kışlaya. Köylü toprak isledi mi çık ordu kışlad an ...' Değirm enköylüier M ücadelesine O m u z Verelim , Değirm enköy'lülerin Toprak Kavgası, M illi Dem okratik M ücadele­ m izin Bir Parçasıdır: Değirmen köylülerin mücadelesi de gös­ termiştir ki, Türkiye'deki devrim ci eylem , oportünistlerin iddia ettikleri gibi sosyalizm için değil, m illi demokrasi içindir. Köy­ lüler, gasbedilen topraklarını geri alm ak için, toprak sahibi o l­ mak için topraklarını büyültm ek için m ücadele verm ektedirler. Devrim ci gençler, kendiliğinden gelen bu harekete siyasi bir nitelik kazandırm aya, bu hareketin Türkiye çapında verilen m illi demokratik m ücadelelerle bağlantılarını kurm aya, köylü­ lere dostlarını, düşm anlarını öğretmeye çalışm ışlard ır; bu kav­ ganın Türkiye çapında yürütülen m illi dem okratik m ücadele­ nin bir parçası olduğunu Atalan'dan, G ö llü ce'd en , Tarsus'tan, D iyarbakır'dan, M alatya'dan, Erdem ir'den, Dem ir Döküm'den, Horoz Ç iv id e n , Singer'den, M agirus'tan, D erb y'd en ... ör­ nek vererek anlatm ışlardır. Köylüler, Çorlu'daki Am erikan Ü s­ sünün varlık nedenlerinden birinin de ağaları, işbirlikçi işa­ dam larını korumak olduğunu anlama yolundadırlar. Proleter devrim cileri, köylülere doğru hedefler (m illi dem okratik dev­ rim hedeflerini) göstermişler; dostu düşman, düşmanı dost ilan eden oportünistlerin aksine, askerlerin, köylülerin düşmanı ol­ m adığını, asıl düşmanın askerleri köylülerin karşısına çıkaran gerici güçler ittifakı olduğunu anlatm ışlar ve m illi güçleri bir­ birine düşürmek isteyen siyasi iktidarın kirli oyununu boşa ç ı­ karm ışlardır. 104


Ibo/H ayatı ve M ü cadele si

Köylüler, toprakları şim dilik bölüşm em işler, ortaklaşa sür­ müşlerdir. Bunun nedeni bugünkü m ücadele şartlan altında bölüşm enin mümkün olm ayışıdır. Toprağı Y ılm az ağaların elinden kurtardıkları an bölüşeceklerdir. Zaten şimdiden o top­ raklarda kim lerin, ne kadar payı olduğu aşağı yukarı bellidir. O portünistler nerede?: O portünizm in sözde keskin devrim ­ c ilik , eylem de pasifizm olduğu Değirm enköy'lülerin m ücade­ lesinde de bir kere daha ispatlanm ıştır. Masa başında sosya­ lizm gevezeliği yapanlar, önüm üzdeki devrim ci adımın m illi demokratik devrim olduğunu söyleyen proleter devrim cilerine ateş püşkürenler Değirm enköy'deki m ücadelede yoktular. O n ­ lar, son birbuçuk yıla damgasını vuran pek çok işçi köylü m ü­ cadelesinde bulunm adılar. Bulunduklarında da sadece boz­ guncu bir takır takındılar. Sosyal pratik, oportünizmi bir kere de Değirm enköy m ücadelesinde mahkum etti. iki Yanlış Eğilim : Köylülerle ilişkilerim izd e arkadaşlarım ız arasında iki yanlış eğilim e şahit olduk. Ve bu eğilim leri eleşti­ rerek hemen düzeltm e yoluna gittik. B irin cisi, köylülerin kendilerine güven duymasını engelIiyen, onları pasifizm e iteleyen, 'B iz yaparız siz bekleyin' eğili­ mi. Kaynağını küçük burjuva bireyciliğinden ve halka yaranma kaygısından alan bu eğilim , kitlelerin gücünün ortaya çıkm ası­ nı engellediği, onların ileriye dönük yanlarını göremediği ve kurtuluşlarını başlarına bıraktığı için tehlikelidir ve hemen dü­ zeltilm esi gerekir. İkin cisi, 'B iz hiç bir şeyiz, siz herşeycJiniz', eğilim i. Bunun kaynağı da yine popülizm dir, halk dalkavukluğudur. Kitlelerin geri yönlerini değerlendirem iyen, onların bilinç ve örgütlenme düzeylerini hesaba katm ıyan, onları her durum larıyla baş üs­ tünde tutan bu eğilim de b ilinçli m ilitanları, halkın kuyruğuna taktığı için en az birinci kadar tehlikelidir. Biz her iki eğilim i de eleştirerek düzelttik ve bunların yeri­ ne, 'köylülerle gençlerin beraberliği' ilkesini koyduk. D evrim ciler, Değirm enköy M ücadelesinden Yeni Dersler Ç ıkard ılar: D eğirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi, örgütle­ me, propaganda, ajitasyon konularındaki bilgilerim izi derin­


Turhan FeyizoAlu

leştirdi ve zenginleştirdi. D evrim ci m ücadelem izin, işçi sınıfı­ nın öncülüğünde, işçi köylü ittifakı temeli üzerinde, bütün m il­ li sınıfların katıldığı bir köylü savaşı olacağı, devrim in temel gücünü köylülerin teşkil edeceği yolundaki görüşümüzü doğ­ rulayarak küçük burjuva bireyci eğilim lere karşı bizi uyardı. Yine D eğirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi, kitlelerle bağlı olan ve meslekten devrim ci üyelerden teşekkül eden, de­ mir disiplinli proleier sosyalist bir örgütün zorunluluğunu gös­ terdi ve ilerde mutlaka kurulacak olan bu örgütün doğmasına bu günden katkıda bulundu. D eğirm enköy'lülerin M ücadelesi U zun Süre Devam Ede­ cektir: Değirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi gittikçe kızış­ maktadır. Son a n d ı 8 köylü lideri daha tutuklanm ıştır, işb irlik­ çi iktidarın sö zcüleri, köyde itibar bulam am aktadır. Köylüler, hızlı bir siyasi bilinçlenm enin içindedirler. M ücadele, köylüle­ rin arasındaki parti ayrılıkların ı silm iş; onları, kendi m enfaatle­ rini temsil etmiyer partiler arasındaki bölünmelerden devrim ­ ci birliğe doğru, yani em peryalizm , işbirlikçi burjuvazi ve top­ rak ağalarının karasınd a, m illi dem okratik cephede saf tutma­ ya doğru yöneltm iştir. M ücadele, D eğirm enköy'lüleri çevrede­ ki diğer topraksız ve az topraklı köylülere yaklaştırm ış ve on­ larla dayanışm a kı rmak gereğini duyurmuştur. A yrıca, çevre­ deki diğer topraksız ve az topraklı köylüler de kendi köylerin­ de toprak m ücadelesine girmek için D eğirm enköy'lülerin ba­ şarılı bir adım ını beklem ektedirler. Yılm az ağaların çiftliğinde çalışan Süleym an, büyük çoğunluğu ağa lehine tanıklık yapan köylülerine karşın, D eğirm enköy'lülerin yanında yer alm ıştır. Bu m ücadele uzun süre devam edecektir. Köylüler kararlı­ dır. Köyün kuşatılm ası, köylülerin başka yerlere birer birer da­ ğıtılması söylentile. i dolaşm aktadır. Değirm enköy'de çakan kı­ vılcım bütün Trakya'yı tutuşturacak, hatta A nadolu'ya bile sıç­ rayacak niteliktedir. Bütün proleter devrim cileri, Bütün gerçek Kem alistler, Bütün yurtsever aydınlar, Değirm enköy'lülerin m ücadelesine om uz verelim , haklı 106


ll)o /H a y a lı ve M ü cadele si

seslerini bütün Tü rkiye halkına duyuralım . Örgütlenmelerine yardım cı olalım . O nları yaln ız bırakm ıyalım . O nlarla fiili bağ­ lar kuralım . Zafer D eğirm enköy'lülerin olacaktır. Yaşasın köylüler, işçiler ve bütün Yurtseverler." TÖ S İstanbul Şubesi, 22 Kasım 1969 günü, Değirmenköy'de "Toprak Reformu" konulu bir açık oturum tertipler. A çık oturuma Prof, ismet Sııngurbey, Prof. Aytekin Ataay, Süleym an Üstün, Kemal Nebioğlu ve Hikm et Kıvılcım lı katıla­ rak, konuşma yapar. A çık oturum yapılm adan önce, Devrim İçin Hareket Tiyat­ rosu (D İH T ) oyun cu ları, Değirm enköy halkına, "Toprak işgali" konulu bir piyes oynar. Eğe Sanayi İşçileri Grevi İşçi-Köylü gazetesinin işçi Bürosu sorumlusu İbrahim Kay­ pakkaya, bu dönem , bazı fabrikalara giderek ajit-prop çalışm a­ sı yapar ve bu çalışm alarını kalem e alır. İbrahim Kaypakkaya'nm , Türk Solu dergisinin, 29 Kasım 1969 tarih, 9 no.lu sayısında yayınlanan yazısı bu çalışm alara bir örnektir. Yazı aynen şöyledir: "İbrahim Kaypakkaya Kartal'dan bildiriyor. Kartal Eğe Sanayiinde çalışan 152 işçi, üç arkadaşlarının iş­ ten atılm ası üzerine 14 Kasım 'da iş bıraktılar ve fabrikaya kim ­ seyi sokm adılar. Yedinci gün, işveren, fabrika müdürü Kubilay Akpınar'ın işine son verm eye, işten atılan Hüsnü Değirm enli, karısını ve baldızını işe geri alm aya söz verdiği halde, işçiler anlaşmaya yanaşm adılar; bütün isteklerinin kabulünü istediler. Sekizin ci gün, işçilerin karşısına iki araba toplum polisi ç ı­ karıldı. işçilerin istekleri: kanunsuz olarak işten atılan arkadaş­ larının geri alınm ası, işçiler üzerindeki maddi ve manevi bas­ kıya son verilm esi, bir hırsızm ış gibi üstlerinin aranmaması, 107


Turhan Feyizoğlu

sendika tüzüğünde öngörülen lokal müessesesinin tanınm ası­ dır. Yani m ücadelenin hedefi, Anayasa'nın ve yasaların sağladı­ ğı demokratik haklan uygulatmak ve bu hakları genişletmektir. Yin e isteklerinin arasında: '10 Kasım saat 09.05de Atatürk'e saygı duruşunda bulunan işçileri işten çıkaran, Mustafa Ke­ mal düşmanı fabri!.a müdürünün işten atılm ası' şartı vardır. Singer, Mutlu Akü, M azura, A E G , Eti, Bohler, Aksan, Simko, Dum eks, Silvan, A rçelik, H isar Ç e lik, Türk Dem ir Döküm , Rabak ve daha başka fabrikalardan dolm uşlar dolusu işçiler gelerek Eğe işçilerine destek olm uşlardır. İşçiler, fabrikayı korumaya gelen jandarm alara haklı olduk­ larını anlatarak, onları tarafsızlaştırm ayı başarm ışlardır. Yine işçiler, yayınladıkları bildiride, Değirm enköylülerinin m ücade­ lesinde onlarla beraber olduklarını belirtm işlerdir. 'B ir avuç toprak ağasının, ü.s-beş vurguncu Am erikan işbirlikçisi patro­ nun bizleri topraklarım ızdan edip h aklarım ızın üstüne oturm a­ sına dur diyelim .' Bild iri, şöyle bilm ektedir: 'Am erikan em p eryalizm i, işb irlik­ çileri ve toprak ağaları durdukça, bizim birlikte m ücadelem iz devam edecektir. Çünkü onlar işe inin ve köylünün ortak düşm anlarıdırlar. Yaşasın işçilerin ve köylülerin devrim ci birliği! Yaşasın bağım sızlık ve demokrasi için m ücadele edenler!'." Eğe Sanayii işç lerinin grevi, 12. gününde 26 Kasım 1969 Çarşam ba g ü n ü so ıa erer. İşçilerin çoğunluğu o gün işbaşı ya­ par. Filistin'e Gidilmesi Amaçlanıyor Bu dönem, gençler arasında Latin Am erika ülkelerinde ya­ pılan gerilla savaşının rüzgarları esm ektedir. Bu rüzgarlardan esinlenen bir kısım gençler, Türkiye'de bazı dağlarda bu eğiti­ mi kendi aralarında yaparken, bir kısım gençlerde bu eğitimi alacakları en yakın bölge olan Orta Doğu'ya gider, Filistin ge­ rilla hareketlerine katılır.


Ib o /H a y a lı ve M ü cadele si

D eniz G e zm iş, Ö m er Erim Süerkan, Cihan Alptekin, Selahattin O ku r ve birkaç arkadaşı, 1969 yaz aylarında Filistin D e­ m okratik H alk Kurtuluş Cephesi'nin eğitim kam plarına katıla­ rak, gerilla eğitimi alm ış ve 1969 sonbaharında Türkiye'ye ge­ ri dönmüştür. D eniz ve arkadaşlarının Filistin'e gidip gerilla eğitimi alıp geri dönmesi İstanbul, Ankara, İzm ir ve diğer bazı bölgelerde bulunan bazı gençlerin Filistin'e giderek gerilla eğitimi alma eğilim ini artırır. İstanbul Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Dem ir Kliçükayd ın, bu eğilim i şöyle anlatm ıştır: "D e n iz , Filistin'den geldikten sonra halk savaşını başlatıyo­ ruz, dedi ve bazı h azırlıklara başladı. Fakat, bir aksilik oldu ve D en iz, 23 Eylül 1 9 6 9 'da tutuklandı. Bu nedenle gerillaya baş­ lam am ız da ertelendi. İbrahim Kaypakkaya, ben ve Cihan Alptekin oturduk, ko­ nuştuk. Yeni bir ekip kuralım dedik. Bu arada, Filistin'e gitme durum ları oldu. C ihan, İstanbul'da kalacak, İbrahim Kaypak­ kaya ile ben, Filistin'e gideceğiz. O sıra bazı olaylar oldu. C i­ han, 'İbrahim gelm iyor', dedi. Zihni Çetiner ile ben, Ankara'ya geçtik. 30 Kasım 1969 akşamı da A dana'ya gittik. Oradan da Filistin'e geçtik." Gençlik Hareketi ve Bazı Eğilimler M D D 'c ile r arasındaki ayrılıkların hangi teorik temellere da­ yandığını açıklayan görüşler, ilk önce yazılard a, daha sonra konferanslar ve açık oturumlarda dile getirilm eye çalışılır. A yd ın lık dergisinin H aziran 1969 tarihli 8. sayısında ya yın ­ lanan ASD Yazı kurulunun, "G e n çlik hareketi ve Bazı eğilim ­ ler" ve Tem m uz 1969 tarihli 9. sayısında yayınlanan Cengiz Ç andar'ın "1969 H aziran'ı ve D evrim ci G e n çlik Hareketi" ya­ zıla rı, ö ze llikle aralarında D en iz G ezm iş'in d e bulunduğu D Ö B çevresindekilerinin tepkisine yol açar. Bu nedenle, D Ö B çevresi, FK F-TD G F Kurultayında Doğu Perinçek grubunu değil, PD A çevresi taralından, "İlkesiz Birlik G rubu" diye adlandırılan grubu destekler. 109


Turhan Feyizoglu

İbrahim Kaypakkaya ile D Ö B çevresi bu nedenle karşı kar­ şıya gelmiştir. 7 A ralık 1969 Pazar günü, İstanbul TÖ S salonunda, "işçi Köylü H alkçılık Kurultayı" tertiplenir. Kurultay, Prof. İsmet Sungurbey'in başkanlığında a ç ılır. T a ­ bii Senatör Cem al Madanoğlu Fahri Başkan seçilir. İlk tebliği Dr. Bülent Tanör, sunar. Daha sonra, Dr. Hikm et K ıv ılc ım lı, Prof. İsmet Sungurbey, Dr. M ahir Kaynak, N izar Ö zkaya, Orhan M üstecaplı tebliğ verir. Bu dönem, Proleter D evrim ci A yd ın lık çevresiyle yakın iliş­ kide olan Hikm et K ıv ılc ım lı, 12 O cak 1970 Pazartesi günü "Somut Şartların Somut T a h lili", 15 O cak 1970 Perşembe gü­ nü "Somut Şartların Somut T a h lili", 19 O cak 1970 Pazartesi günü "Strateji ve 1 aktilc Stratejik Örgüt ve Taktik Örgütler, 22 O cak 1970 Perşembe günü İdeolojik-Politik ve Örgütsel A ç ı­ dan Proleterya Sosyalizm i/Küçük Burjuva Sosyalizm i ve Sap­ m alar", 26 O cak 1970 Pazartesi günü "M illi Dem okratik D e v­ rim ve Sosyalist Devrim in Bağlılığı", 29 O ca k 1970 Perşembe günü "M illi Cephe Politikası ve Ö nüm üzdeki G ö revler", konu­ ları hakkında, işsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği (İPSD )'nin Aksaray-Langa'daki lokalinde, sem iner verir. Bu sem inerlere katılan İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ru ­ çoğlu, Necdet Di? man, Yusuf Kayabaşı, Cem Somel ve arka­ daşları, Hikm et K ıvılc ım lı'y a sorular sorar. Beşinci olay, 4 M ayıs 1970 Pazartesi günü, İTÜ Ö ğrenci Birliği kongresinde meydana gelir. P D A 'cıların başkan adayı Mehmut Altun, A yd ın lık Sosyalist Dergi taraftarlarının adayı Gökalp Eren'dir. Aralarında O ral Ç alışlar, Cüneyt A k alın , Gün Z ile li, Aktan İnce'nin de olduğu kalabalık bir P D A taraftarı, destek olmak am acıyla, otobüsle Ankara'dan İstanbul'a gelmiştir. Kongre sırasında İbrahim Kaypakkaya, kürsüde görüşlerini açıklam aya başladığı zam an Nahit Tören silahına sarılır. O la y, araya girenler taralından yatıştırılır. Yapılan seçimde Mehmet Altun kaybeder, G ökalp Eren, İTÜ Öğrenci Birliği başkanı seçilir.


II>c>/H ayalı ve M ü cadele si

Aydınlık Dergisi Çevresi İkiye Ayrılıyor M D D 'c i güçler, esas kopuşm ayı, A yd ın lık dergisinin O cak 1970 ayı içerisinde, A yd ın lık Sosyalist Dergi ve Proleter D ev­ rimci A yd ın lık olarak iki ayrı dergi olarak yayınlanm asıyla, so­ mut bir şekilde yaşayarak görür. Y a lçın Büyiikdağlı, bu konuyu şöyle açıklam aktadır: "A yd ınlık içindeki kopuş hangi noktada gerçekleşti. Aydınlık'ta yayınlanan "Proleter D evrim ci Saflan Çelikleştirelim " ya­ zısı bir dönüm noktasıdır. Bu ya zıyla bir süreç noktalandı. Kit­ le çizgisi konusunda bir ayrışm a oldu. A yd ın lıkçılar fiilen iki safa ayrıld ılar. Bir yanda A yd ın lık Yazı Kurulu'nun ezici bir ço ­ ğunluğu bulunuyordu. Diğer tarafta ise M. Çayan, M. Ramazan Aktolga, Y. Küpeli vardı. M. Çayan bu grubun lideriydi. M. Ç a ­ yan çevresindeki arkadaşlarıyla birlikte m aceracı çizgiyi gide­ rek netleştirdi. M. Belli ise ayrılıkta öne çıkan kitle çizgisi, sol içi şiddet vb. konularda m aceracı çizg in in yanlışlığını görüyor­ du. A ncak bir önder tavrı alm adı. Y azı Kurulu'nun bütünü adı­ na derginin resmi sahibi olan M. Ram azan Aktolga sahiplik belgesine dayanarak polisle matbaaya gelip, derginin basılm a­ sını önledi. Bunun üzerine A yd ın lık Yazı Kurulu'nun üyeleri hazırlanan derginin kapağını değiştirerek Proleter Devrim ci A yd ın lık adıyla dergiyi bastılar. Böylece 1 9 7 0 'in O cak ayında M D D safları ikiye bölündü. M. Belli ve M. Çayan yeni bir ya­ zı kurulu oluşturarak A yd ın lık Sosyalist Dergi adıyla yayını sür­ dü rd ü ler."^ Y ayın lar paylaşılm ış, artık bu ayrılığın nedenlerini, M D D çevrelerine anlatm aya, bunun haklılığını kanıtlam aya, ideolo­ jik boyutlarını açıklam aya sıra gelmiştir. İki grupta, bunu, etkin oldukları aynı TİP örgütlerinde ve ay­ nı fakültelerde birlikte açıklam aya, anlatm aya ve katıldıkları aynı eylem lerde kanıtlam aya çalışırlar. Bu döneme kadar, iki grup arasındaki tartışmanın teorik çerçevesin i, Aktolga-Çayan grubuıuınkini M ahir Ç ayan 'ın, O cak 1970 tarihinde A yd ın lık Sosyalist Dergisinin 15. sayısın­ da yayın lan an , "Sağ Sapma D evrim ci Pratik ve Teori" başlıklı yazı oluşturur.

111


Turhan Feyizoğlu

Doğu Perinçek grubununkini ise, A yd ın lık dergisinde ya­ yınlanan M ayıs 1 9-.->9 tarihli 7. sayısında Doğu Perinçek'in ya z­ dığı, "Gerici Parlaınenterizm e Karşı G e n çlik ve M illi-D em okratik Güçbirliği", H aziran 1969 tarihli 8. sayısında Y azı Kurulu üyelerinin yazdığı,. "G ençlik hareketi ve bazı eğilim ler", Tem ­ muz 1969 tarihli S sayısında Cengiz Çandar'ın yazdığı, "1969 H aziranı ve Devrim ci G e n ç lik H areketi1', Ekim 1969 tarihli 12. sayıda Yazı Kurulu üyelerinin yazdığı, "Proleter D evrim ci Saf­ ları Ç e likle ştire lim 1yazısı ile Şahin A lp ay'ın yazdığı, "Türkiyenin Düzeni Ü zerine" başlıklı yazılarıd ır. M D D 'c i güçler arasında, ayrılıklara esas neden olan sorun, Doğu Perinçek grubunun yazdığı yazılarda, Küpeli-Çayan ve D Ö B grubunu, "Yaptıkları bazı eylem ler nedeni ile m aceracı, terörist olarak adlandırarak, M D D için girişilen ittifaklar arasın­ daki işbirliğini bozm akla" suçlanm ası ve Şahin A lp ay'ın , D o­ ğan A vao ğ lu 'n u n "Türkiye'nin Düzeni" kitabı ile ilgili ya zısın ­ da, "Türkiye'de pıoleterya, bu gün devrim e öncülük edecek objektif ve sübjektif şartlara tam olarak sahip değildir...bu şart­ lar altında, Avcıoğlu'nun 'ülkenin bugünkü gelişme aşam asın­ da m illiyetçi devrim ciler bir kez daha ön planda rol oynam a­ ya aday gözükmektedir' sözü hiç olm azsa bir süre için yanlış değildir" diye bahsetmesidir. Yalçın Büyükd.ığlı'nm yazdığı gibi, "M. Çayan ve arkadaş­ ları. A yd ınlık Yazı Kurulu üyelerinden Ş. A lp ay'ın A yd ın lık'ın Ekim 1969 tarihli 12. sayısında yazdığı yazıya dayanarak PD A 'cıların M D D 'd e proleterya önderliğini reddettiğini iddia ederler" ve "PDA saflarında yer alm asını bir fırsat olarak değer­ lendirdiler. PD A 'yı eleştiren yazılarında döne döne Ş. A lp ay'ın bu yazısına göndeımede bulundular."® TD G F Merkez Yürütme Kurulundan PDA Taraftarları Atılı­ yor Bu eylem lerin ve tartışm aların hemen ardından, A yd ın lık dergisinin, 10 O cak 1970 tarihli, 15. sayısının matbaada çıkış h azırlıkları sürdüğü sırada M ünir R. Aktolga'nın, sahiplik bel­ gesiyle dergiye el koyması üzerine Aktolga grubu ve Küpeli-


11>ı ı/l kıyalı ve M ü cadele si

»ayan grubu ile Doğu Perinçek grubu arasındaki ayrılık fiilen (M'içekieşir. Saflar artık tamamen belirginleşm iştir. Bunun nasıl olduğu konusunda, Sevim Belli, özetle şu b il­ gileri verm ektedir: "A yd ın lık çevresinde tartışm alar kıyasıya suçlam alara dö­ nüşünce konuya bir çözüm getirmek gerekti. Bizim evde za ­ manın ileri gelen gençlerinin katıldıkları bir toplantı ya p ıld ı... İstanbul ve A n kara'nın , yönetim i Doğuların elinde olmayan lıiın D ev-G en ç kadrosu bir yanda, Doğular bir yanda oluyor­ lardı. Tartışm ada sanki eylem cilerle dergiciler karşı karşıya ge­ liyor gibi bir ayırım ın doğması ön lenem edi... G ene de sonuç olarak taraflar birlikte çalışm a düzenini sürdürmekten yana iş­ lek belittiler ve birlikte çalışm anın koşullarını saptayan bir pro­ tokol h azırland ı. Doğu ve arkadaşları protokolü alıp gittiler. Kendi aralarında ve öteki arkadaşları ile tartışacaklardı. Akşam üzeri de im zala­ dıklarını söyledikleri protokolü geri getirdiler. Gün Z ileli idi getiren. A n cak protokol değiştirilm iş ve bu konuda hiç bir a çık ­ lama yapılm am ıştı. Doğu Perinçek ve arkadaşları A yd ın lık dergisine el koydu­ lar. Anlaşm ayı reddettiler. Dergiyi kendileri sürdürmek istiyor­ lardı. Bir akşam her zam an evim izde görmeye alışık olduğumuz D ev-G en ç'li gençlerden bir grup bize geldiler. Atilla Sarp'ı ha­ tırlıyo rum ... D ev-G ençler fırtına gibi geldiler, 'A ydınlık' dergi­ sine sahip çıkılm ası konusunda onay alıp gene geldikleri gibi gittiler... Sonra öğrendik ki, 'A ydınlık' dergisini ötekilerden, ya­ ni daha önce el koyanlardan geri alm ışlardı. Ve M ünir Aktolga derginin sahibi olması dolayısıyla yasal yollara da başvurmuş­ tu." 0) 18 O cak 1970 Pazar günü SBF'de yapılan T D G F G Y K top­ lantısında, PD A taraftarlarını, T D G F M YK'dan tasfiye etmele­ riyle, yeni bir yapılanm anın açıkça ikinci adımı atılır. Yusuf Küpeli, tasfiye olayını özetle şöyle açıklam aktadır, "A yd ınlık Sosyalist Dergi içindeki bütün uzlaştırm a çabalarına rağmen sağ oportünist Doğu Perinçek ve Şahin Alpay fraksiyo­ 113


Turhan Füyizoj’ lu

nunun tasfiyesi, T D G F M erkez Yürütme Kurulunu da etkile­ miştir. Tabanın da baskısıyla M erkez Yürütm e Kurulundan bu fraksiyonun sözcüleri atılm ışlardır" 18 O cak 1970 Pazar günü, SBF'de yapılan ve dinleyicilere açık olan T D G F Genel Yönetim Kurulu toplantısında TD G F başkanı Atilla Sarp. M YK'da çıkan ihtilafları açıkladıktan sonra A yd ınlık dergisi sahipliği için olaylar konusunda, "Proleter D evrim ci Aydınlığın küçük b urjuvaziye fazla pirim veren, bir sağ sapma olduğunu, küçük burjuva kuyrukçuluğu yaptığını, PD A ekibinin kendi aralarındaki m asonik b irlik sayesinde gençlik eylem lerim kendi em irlerine alm aya çalıştıklarını ve pasifize etmeye kalkıştıklarını" söyler. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kuruluna seçilen Nahit Tö ­ ren de, İstanbul'da İşçi-Köylü gazetesini sattırm ayacaklarını, söyler. T D G F Başkanı Atilla Sarp, İşçi-Köylü gazetesinin satılıp sa­ tılm ayacağı kararının T D G F M YK'na ait olduğunu, şim dilik İş­ çi-Köylü için bir tavırlarının olm adığını ancak, bazı şartları o l­ duğunu söyler. Konuşmalardan sonra T D G F M YK için yeniden seçim yap ı­ lır ve M YK'dan P D V c ı Gün Z ile li, O ral Ç a lışla r, Aktan ince ve Öm er Özerturgut görevlerinden alınarak, yerlerine H üseyin O nur, Nurettin Ö ziü rk , O ktay Etirnan getirilir. M D D 'cile r arasındaki bağ iyice kopmuş, a y rılık la r artık su yüzüne çıkm ıştır. Dar bir çevre içinde başlayan saflaşm a, şim ­ di T D G F 'n a bağlı bütün örgütlerde ve üyeler arasında saflaş­ malara yol açıyordu. İhraçlardan iki gün sonra, 20 O cak 1 970 Salı günü, PD A ve ASD arasında M D D çizgisi üzerine meydana gelen tartışm a ve ayrılık üzerine SBF'de Ahmet Say'ın yönettiği açık oturum dü­ zenlenir. PDA adına kot-uşan Doğu Perinçek ve Şahin A lp a y , A SD çevresini, net bir görüşü olmadığı için "ilke siz b irlik cephesi" olarak değerlendir r. ASD adına ko-ıuşan Vahap ve Seyhan Erdoğdu ise, P D A çevresini, küçük burjuva kuyrukçusu olm akla su çlar. 114


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

G e n ç lik adına konuşan T D G F başkanı Atilla Sarp'da, PDA'cıların m ilitanları tasfiye em elinde olduklarını ileri sürer. T D G F M YK 'd an ihraç edilm elerine ve belirli bir dışlanma yaşam alarına rağmen P D A 'cıla r, tartışmalardan ve D ev-Genç örgütleri içerisindeki yarıştan 1970 kongresine kadar kopm az­ lar. A yd ın lık dergisinde yaşanan tartışma ve ayrılıklar Türk Solu dergisine de ister istemez biraz geçte olsa yansır. Yine aynı şekilde, M ihri B elli'n in yakın arkadaşı olan Şerif Tekben, Doğu Perinçek grubunun dergideki gücünü azaltmak için, Emniyetten aldığı sahiplik belgesine dayanarak, Türk So­ lu dergisini 1970 Nisan ayında kapatır. İstanbul'da yapılan ve Şevki Akşit, Nuran Akşit, M ihri Belli, Sevim B elli, Sevinç Ö zgüner, Vecdi Ö zgüner gibi kişilerin ka­ tıldığı bir toplantı sonrasında alman karar konusunda, M ihri B elli, özetle şunları anlatm aktadır: "Perinçek ve arkadaşları 'Türk Solu'nun çıkarılm asına da yardım cı oluyorlardı. Bir süre sonra iki çevre arasında sürtüş­ meler başladı. Perinçek ve arkadaşları becerikli idiler. Sistemli çalışm a yeteneğine sahip idiler. Hem 'A yd ın lık'ın , hem 'Türk Solu'nun büyük yükünü onlar om uzlam ışlardı. Matbaaya koş­ turan onlardı, tashihleri anında yetiştiren onlar, dağıtımı gecik­ tirmeden yapan da onlar. 'Türk Solu'nun yazı kurulundaki es­ ki tüfeklere saygıda da kusur etm iyorlardı. Bütün bunlar iyi ve hoştu ama önem li bir eksiklikleri vardı. Sosyal kökenleri yüzünden olacak, hareket içindeki halk ço­ ğunluklarıyla yoldaşlık bağları kurm ada pek başarılı değillerdi. Dünyaları ayrı idi. Biz ya yın larım ızla devrim ci gençliğin antilaşist, anti-em peryalist şahlanışını yönlendirm e durum unday­ dık. O şahlanışın öncüleri durum unda olan kadro ile yayında aktif olan kadro arasında uyum olm alıydı." "Sonunda iş ayrılığa kadar va rd ı...Ş e vki Akşit, Şaban O r­ m anlar, Sevim B elli ve ben gazeteden ayrılm ak zorunda ka l­ dık. Vahap Erdoğdu, M uzaffer Erdost, Ahm et Say ve öteki genç •nkadaşlar da öyle. Gazetenin sahibi Şerif Tekben bu durum karşısında 'Türk Solu'nun yayınına son verdi."Ml


Turhan Feyizoğlu

"Saflarımızdaki Çelişmeleri Doğru Kavrayalım" Türk Solu dergisinin yayın ın a son verilm esi üzerine, Türk Solu dergisi kurucular ve yazı kurulu çoğunluğu olarak, M eh­ met Altun, Fadıl Barkan, İlhan Berktay, Bora G ö zen, Kumru Gözügeçgel, Faruk H aksal, Ezel İnanç, Kemal İşler, İbrahim Kaypakkaya, Naci O rm anlar, Sevinç Ö zgüner, Vecdi Ö zgüner, Nail Satlıgan, H alim Spatar ve Sabetay V arol, görüşlerini "Saf­ larım ızdaki Çelişm eleri Doğru Kavrayalım " başlıklı yazı ile şöyle açıklam ışlardır: "Proleter devrim ci saflarım ızın bilim sel sosyalizm in temel ilkeleri üzerine kurulu birliği, gözüm üzün bebeği gibi korun­ m asında her devrim cinin içtenlikle aynı fikirde olduğuna inan­ dığım ız bu birlik, bugün ciddi bir bölünm e tehlikesi ile karşı karşıya kalm ıştır, iki ayrı A yd ın lık dergisinin yayınlanm ası ile su yüzüne çıkan anlaşm azlık, dergi sınırlarını hızla aşarak, gençlik örgütlerinde, konferanslarda, açık oturumlarda tartışı­ lan, proleter devrim cilerin bugün için en ciddi baş sorunu o la­ rak önüm üze çıkm ıştır. Türk Solu, kaçın ılm az saymadığı bir bölünm eyi, iki ayrı dergi çıkm asını önleyebilm ek ve hiç değilse önem li görüş ay­ rılıklarının bulunduğu ileri sürülen sorunların açıkça ve arka­ daşça tartışılacağı bir toplantı sağlayabilm ek am acıyla bir u z­ laşma tem inine çalışm ış, ne ya zık ki bu girişim anlaşm azlığın çok ilerlem iş olduğu bir aşam ayşa rastlamış ve olayların yarat­ tığı sinirli ortam içinde tarafların uzlaşm az bir tutum takınm a­ sı nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. IHemen söyleyelim ki, bu konuda görevim izin bittiği, artık yap ılacak bir şeyin kalmadığı kanısında d eğiliz. Tam tersine, içinde bulunduğum uz duru­ mun ciddiyeti tartışm aların bölünm eye değil, mutlaka ve mut­ laka yeni bir temel üzerinde birliğin sağlanması am acına yö­ nelmesi gerektiği :conusunda, hangi safta olursa olsun bütün devrim cileri ısrarla uyaracağız Çatışmanın Niteliği Üzerine Bu a n la şm a zlığ a niteliği nedir? "B izim le düşman arasında bir çelişm e"m idir? Yoksa saflarım ızda ortaya çıkan , "H alk ara­


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

sında bir çelişm e"m i? En ufak bir şüphe yoktur ki bu, İkin cisi­ dir. Şu halde uzlaşm az (antagonist) bir çelişm e değildir ve biz büyük hatalar işlem ezsek uzlaşm az hale gelmez. "N orm al şartlar altında halk arasındaki çelişm eler zıt (düş­ m anca) değildir. Fakat, eğer biz bunları uygun şekilde ele a l­ maz ve boş bulunursak, bu çelişm eler zıt hale gelebilirler." [Mao Çetung, Teori ve Pratik, I. baskı, s .76, Sol Yayın ları.) Şu halde içinde bulunduğum uz anlaşm azlığı çözüm lem ek­ te kullanacağ ım ız yöntem , halk arasındaki çelişm elerin doğru çözüm lenm esi yöntemi olm alıdır. "Çelişm enin evrenselliğini ve çelişm edeki m ücadeleyi in­ celerken de çelişm edeki m ücadelenin m uhtelif biçim leri ara­ sındaki farkı dikkate a lm a lıyız. Bunları yapm azsak hataya dü­ şeriz." (Aynı eser, s .66) "B izim le düşm anlarım ız arasındaki çelişm eler ile halk için ­ deki çelişm ele,!n m ahiyetleri farklı olduğu için bunların farklı yollardan çözüm lenm eleri de gerekir. Kısacası, ilki bizim le düşm anlarım ız arasında bir çizgi çekm ek meselesi olduğu hal­ de, İkincisi doğru ile yanlışın ayırt edilm esidir." (H alk A rasın­ daki Ç elişm elerin Doğru O larak A lınm asi Ü zerine, Aynı eser, s. 70) "1 9 4 2 'd e halk arasındaki çelişm eleri çözüm lem ek için or­ taya attığımız bu dem okratik metodu (birlik-eleştirm e-birlik) formülü ile a çıkla d ık. Bu form ül, birlikten hareket ederek, eleş­ tirme ya da tartışma yoluyla çelişm elerin çözüm lenm esi ve ye­ ni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak anlam ını taşır. D enem elerim iz bunun, halk arasındaki çelişm elerin çö zü m ­ lenmesi tezinin iyi bir metot olduğunu göstermiştir. 1942'de bu metodu, parti içindeki çelişm eleri, doktrinerler ile, alt kade­ medeki üyeler, yani doktrineriznı ile m arksizm arasındaki çe ­ lişm eleri çözüm lem ek için uyguladık. Parti içi m ücadelelerin­ de (sol) doktrinerler, zam an zam an (başa baş dişe diş) m ücade­ le metodunu uygulam ışlardır. Bu metod hatalıydı. Bunun yeri­ ne (sol) doktrinerleri eleştirirken biz yeni bir metod uyguladık. B irlik isteği ile yola çıkarak, eleştirme ya da tartışma yoluyla aoğru-yanlış (haklı-haksız) meselesini çözüm lem ek ve böylece


Turhan Feytzoğlu

yeni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak. 1942'deki (hataların düzeltilm esi kam panyası)nda bu metodu ku llandık." "Ö nem li olan (Birlik) isteği ile işe başlam aktır. Bu özel bir­ lik arzusu o lm aksuın çatışm a başladı mı iş kolayca çığırından çıkab ilir ve bu, (başa baş, dişe diş) m ücadele formülü ile aynı kapıya çıka r." (Ayıu eser, s .74-75) Ü züntüyle gön yoruz ki, bugünkü ortamda bu doğru yön­ temler bir kenera itilm iş, kıyasıya çatışma ve tasfiye arzusu, özellikle genç devrim cilerin zih in lerin i sarm ıştır. Bu durum, salı hatalar ve bireyci davranışlar ile a çıklan am az, inanıyoruz ki, anlaşm azlığın ortaya çıkm asında değilse bile, bugünkü sert, kırıcı, uzlaşm az duruma ulaşm asında saflarım ıza sızm ış bulu­ nan ajan ve provokatörlerin tahriklerinin büyük rolü olmuştur. Biz, önüm üze çıkan sorunlarda görüşlerim izi devrim ci dü­ rüstlüğün gerektirdiği açıklıkla ortaya koyarken, bir yandan da bu açıklam aların bölünm eye değil birliğe yönelm esi üzerinde dikkatli davranm aya çalışacağız. Bütün devrim cileri de aynı sorumluluğu duym aya çağırıyoruz. I- "A y d ın lık" O layları Ü zerine Şunu açık seçik belirtelim : "Aydınlık" dergisi kurucularının kendisine güvenerek "sahiplik belgesi" verdikleri bir arkadaşın, iki arkadaşı ile birlikte, kurucular çoğunluğuna karşı bu belge­ yi bir baskı unsuru olarak kullanm aya kalkm asını ve giderek bu belgeye dayanarak A yd ınlık dergisini 14. sayıya kadar "fiilen" çıkarm akta olan kurucuların ve yazı kurulunun çoğunluğunun elinden alma girişim ini ve bu girişim in teşvik edilm esi ve des­ teklenmesini kınıyoruz A yrıca, d evrim ciler arasındaki tartışm aların kaba kuvvete dayanılarak çözüm lenm esi eğilim ine kesinlikle karşıyız ve son derece tehlikeli sonuçları olabilecek böyle bir yönteme karşı bütün proleter devrim cilerinin, etkili olabildikleri ölçüde, uya­ rılarda bulunm alarını zorunlu görüyoruz. Aksi halde, devrim ci gençlik grupları birbirlerinin beğenmedikleri eylem lerini kuv­ vet kullanarak engellem eye kalkar ve bu davranış, em perya­ lizm ve işb irlikçilerini keyiflendirecek, vahim çatışm alara yol açarsa bundan ya ln ız o gençler değil, belki de onlardan fazla


Ibo /H tiya tı ve M üc adelesi

bugün bu tehlikeli eğilim i yok kabul edip susanlar sorumlu olacaklardır. 2- id e o lo jik A y rılık la r Ü zerine Her iki taraf, aralarında ideolojik anlaşm azlıklar olduğunu ve bu sebeple uzlaşm anın söz konusu edilem eyeceğini kesin bir dille ileri sürm ektedir. Bu iddialar bir ölçüde doğrudur. B a ­ zı anlaşm azlıkların tem elinde ideolojik ayrılıklar vardır. Fakat işlerin bu hale gelm esinde, kişisel sürtüşm elerin, küçük burju­ va b ireyciliğ inin yenilem em esinin büyük payı olduğuna inanı­ yoruz. Gerçekten de basit bir araştırma, bugün ayrı saflarda olan bazı arkadaşların birçok önem li sorun üzerinde yakın ide­ olojik görüşlere sahip oldukları halde, bugün aynı saflarda olan bazı arkadaşların ise aynı sorunlar üzerinde tamamen ay­ rı görüşlerde olduğunu ortaya koyabilir. 3- Sağ ve "S o l" Sapma ve Tasfiye Eğilim leri Ü zerine Bugün saflarım ızda gerek "sol" sapma ve gerekse sağ sap­ ma eğilim leri vardır. O lm ası da doğaldır. Bunlar henüz belirli bir çizgi haline gelmemiş olsalar dahi bu, onların, eleştiriIm e­ mesi n i, tartışma konusu yapılm am asını gerektirmez. Tam tersi­ ne henüz yeni filizlenm ekte olan sapma eğilim leri ile m ücade­ le, çok daha kolay ve sarsıntısız yap ılab ilir. Ne şartla? Birlik ar­ zusu ile yola çık ılıp e le ş tirm e ya da tartışma yoluyla doğruyanlış (haklı-haksız) meselesini çözüm lem ek ve yeni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak şartıyla. Böyle olm az da bir­ birini yem ek için, tasfiye etmek için yola çıkılırsa, işler de çığ ı­ rından çıkar. Bugün olan da budur. Biz inanıyoruz ki, henüz daha örgüt sorunumuzu hallede­ m ediğim iz bu dönem de, saflarım ızdan tasfiye edilmesi gere­ kenler, sadece provokatörler ve hainlerdir. Elbette bu arada bir kısım yol arkadaşlarım ız, m ücadeleye şu ya da bu şekilde ayak uyduram ayacaklar ve giderek bizden ayrılacaklardır. Bizim bugünkü sorunum uz, bunları ayıklam ak ve bir an evvel gitme­ lerini sağlam ak değildir. Hal böyle iken, ortalıkta esen bir tas­ fiye rüzgarıdır. Dem okratik gençlik örgütlerinde dahi, sanki söz konusu olan dem ir gibi disiplinli devrim ci siyasi partiler­ 119


Turhan Feyizoğlu

miş gibi, ideolojik sapma gerekçeleriyle tasfiye fırtınaları esti­ rilmektedir. Bu yazın ın konusu, günüm üzde Türkiye'de, devrim ci saflar içerisindeki "sol" ve sağ sapma eğilim lerinin neler olduğunun incelenm esi değilcîir. Kabul edilm elidir ki bunlar başlı başına birer yazı konusudur. Fakat bu konularda, son tartışm alarla il­ gili olarak, belirgin biçim de ortaya koym ak istediğimiz bazı so­ runlar vardır. a- B iz "so l" sapm adan bahsettiğim iz zam an: Tam bağım sız ve gerçekten dem okratik Türkiye için üniver­ sitelerde, yüksek ve orta öğretim m üesseselerinde, m eydanlar­ da ve caddelerde işbirlikçi iktidarın baskı aracı olarak ku llan­ dığı toplum polisi ile, faşist komando bozuntuları ve şeriatçı güruhu ile ön safta yiğitçe savaşan devrim ci gençleri kastetmi­ yoruz ve hiç bir proleter devrim cisinin bunu kastettiği kanısın­ da da değiliz. Vietnam kasabı Kom er'in arabasını yakanları, D olm abahçe'de 6, Filonun erlerini denize dökenleri, boykot­ larda, grevlerde, fabrika ve toprak işgallerinde işçi ve köylüler­ le om uz om uza döğüşenleri ve hele hele bu kavgalarda şehit düşen yiğit devrim cilerim izi hiç kastetmiyoruz. O n la r hepim i­ zind ir, tüm devrim cilerindir. Ve hiç bir gruba ve züm reye mal edilem ezler. Gerçekten bu şehitlerim iz içinde farklı eğilim ler­ de devrim ciler bulunduğu için de bu böyledir. Bağım sızlık ve demokrasi savaşında, hepim izin kavgasında şehit düştükleri için de bu böyledir. Her hangi bir anda, her hangi b irim izin başına aynı şey gelebilir. Ve bu kardeşlerim izin adının, kendi aram ızdaki tartışmalarda, şu veya bu grup yararına sempati toplamak için takt'k nedenlerle kullanm asını son derece yakı­ şıksız buluyoruz. b- Sağ sapmadan bahsettiğimiz zam an: 28 Nisan mitinginde ön safta döğüşen, Tuslog olaylarında en önde yürüyen, Akhisar, Ö dem iş köylü m itinglerinde köylügençlik dayanışm asını gerçekleştirerek Kom ünizm le M ücadele D erneklerinin ücretli uşaklarını önüne katıp ko valayan, Dem ir-Döküm direni' ini bütün gücü ile destekleyen, işçi ve köy­ lülerle devrim ci bağlar kurmak üzere 50.0 0 0 tirajlı (Işçi-Köylü)


II uı/l la ya lı ve M ü cadele si

<.azetesini çıkaran , FKF içindeki devrim ci m ücadelenin kaza­ nılm asında ve yine TİP içindeki proleter devrim cilerin m üca­ delesinde büyük katkıları olan ve nihayet A yd ınlık Dergisini Inıgüne kadar çıkararak devrim ci kavgam ıza kuvvet kazandır­ mış olan arkadaşlarım ızın çizg isini kastetm iyoruz. Bize göre A ydın lık yayınları bütünüyle, genel olarak, Türk Solu ile aynı doğrultuda, paraleldir ve doğru çizgidedir. Şüphesiz, Aydınlık'ta yayınlanan yazıların her kelim esine katıldığım ızı söyle­ m iyoruz. B izim de bazı yazılard a hatalı bulduğum uz, katılm a­ dığım ız yanlar var. Bundan doğam ne var? Mutlaka Türk Solu1nda da böyle hatalı ya zıla r çıkm ıştır. Ç ünkü, hiç birim iz ya n ıl­ maz dahiler olduğum uz iddiasında değiliz ve o lm am alıyız. Bu bakım dan ille de A yd ın lık'ta yayınlanan yazılarda bir sağ sap­ manın m evcut olup olm adığı araştırılm ak isteniyorsa, bu araş­ tırm aların Türk Solu'nda aynı konularda evvelce yayınlanm ış yazılarla birlikte, bir eleştiri özeleştiri havası içinde yapılm ası­ nın çok daha objektif, doğru ve faydalı sonuçlar verecek bir davranış olacağı kanısınd ayız. 4Türk Solu 'nun Bundan Sonraki Tutuma Ü zerine Başlam ış olan tartışm aların olum lu, faydalı, hiç değilse z a ­ rarsız bir yöne sevk edilebilm esi için Türk Solu kendi payına düşeni yapm aya çalışacaktır. Bir kere daha belirtmek isteriz ki, bu konuda dergim izin görüşleri Tü rk Solu im zalı yazılarla açıklanacaktır. Bunun dışında, bizim görüşümüzde olsun veya olm asın, tartışmaları olum lu yönde etkileyeceğine inandığım ız yazıları da yazarın ın kendi im zası ile yayın layacağ ız. "O lum lu yönde etkilem ek" için kullanacağım ız kriterler şunlardır: a- Y a zı, b irlik arzusundan hareket etmeli ve niteliği ile aynı am aca hizm et etm elidir. b- Teo rik tartışm alar bir zih in idmanı niteliğinden sıyrılıp, devrim ci pratiğim ize somut faydalar sağlam alıdır. Teori ancak devrim ci pratiğe rehberlik ettiği ölçüde devrim ci olur. Teorik tartışm alar eylem içindeki m ilitanların kafasını karıştırm am alı, tam tersine a çık lık getirm elidir. Bütün d evrim cileri, içinde bulunduğum uz koşulların om uz­


Turhan F e yizu^lu

larımıza yüklediği sorum luluk üzerinde, bir kez daha düşün­ meye çağ ırırız." ,”1 Hangisini Seçeceğim. Yanlışı Seçersem Kendimi Öldürü­ rüm M D D hareketini yürütenlerin arasındaki görüş ayrılıkların ın ayrı ayrı iki derginin yayınlanm asıyla açığa çıkm ası, tabandaki militan gençler arasında farklı tepkilere yolaçar. 1 D G F G Y K üyesi ve GEE Fikir Kulübü Başkanı Ali M ercan'dan sonra GEE Devrim ci G e n çlik Derneği Başkanı olan ResimIş Bölümü öğrencisi Ahmet Nergiz, bu konuda şunları anlat­ mıştır: "PD A 'nın ilk sayısı çıktı. A yrılık tohumlan atıldığı zaman bir gün Öğrenci Derneğine gittim. Dernekte baktım Ali M er­ can, bir köşeye çel ilmiş, başını iki elinin arasına alm ış, ağlıyor. Duygusal bir arkaç aştı da. Yanına gittim, "-Ne oldu A li, bir terslik mi var''", "-Hayır, bir tersi i k yok Ahmet", "-Eeeee! Bu halın ne o zaman?", "-Devrim ci hareket ikiye ayrıldı. Düşünüyorum . Ben hangi­ sini seçeceğim. Yanlışı seçersem kendimi öldürürüm ." O kadar duyarlı ki olaya. Yanlışı seçmekten korktuğu için bunalıma girmiş. "-Ali, sen bu işi bilen adam sın. Yanlışı seçm ezsin" diyerek, biraz teselli ettim. Nitekim Ali PD A 'cı oldu. B iz, Kırm ızı Aydınlık'ta kaldık. Bi ay içinde zaten kesin saflar belli oldu." Bu dönem, "Eski Tüfek" olarak adlandırılan T K P 11iIerden Naci O rm anlar, Vecdi Ö zgüner, karısı Sevinç Ö zgüner ve H a­ lim Spatar ile "B as..i Yayın Kom ünü" olarak adlandırılan Aktan ince, Aydın Çubukçu, Mustafa Kuseyri, Erhen Erel, Yaşar Ayaşlı, Hikm et Ç içek, Frtan G ü n çin er, Bum in Güneri gibi öğrenci liderleri de PD A çevresinde yeralır. Eski Tüfek olarak adlandırılan T K P 'IiIerden Vecdi Ö zgüner, PDA ile olan ilişkisini daha sonra TİİK P'd e devam ettirirken, "Basın Yayın Kom ünü" olarak adlandırılan çevre, PD A çevre­ sinden ayrılır.


İb o /H a y jtı ve M ü cadele si

Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "1970 yılınd a A ksaray'da Kilim Pastahanesi'nde ben, Bora G özen ve Vecdi Ö zgüner buluştuk. Partiye üyelik önerdik. 'Bazı konularda Partiyle bire bir düşünm üyorum . Am a, genel programı benim sedikten sonra bunların önemi yok. En temel mesele M arksist-Leninist çizgide örgütlenm ek. Yasal ve yasadı­ şı çizg iyi birleştirm ek. Bunları yapacak kuvvette bu parti. Seve seve katılıyorum .' dedi." "Basın Yayın Kom ünü", PD A ile ilişkilerine son noktayı koym ak için, 22 M ayıs 1970 Cum a günü, PDA Ankara Büro­ sunda P D A 'cılarla biraraya gelir. Erhan Erel, Mustafa Kuseyri ve Nejat Arun, toplantıya git­ mez. B Y Y O 'n d a arkadaşlarını bekler. Erhan Erel, saat 20.00 c i­ varında B Y Y O 'n d an ayrılarak evine gider. B Y Y O Ö ğrenci Derneği odasında Mustafa Kuseyri ile "tetik düşürme" oyunu oynayan Nejat Arun, yanlış bir hareketi sonu­ cu, Saat 21.1 5'de Mustafa Kuseyri'nin ölüm üne neden olur. O la ya , "Faşistler saldırdı ve Mustafa Kuseyri'yi öldürdü", havası verilir ve Najat Arun arkadaşları tarafından Datça'ya gönderilir. Arkadaşları tarafından yaklaşık bir yıl saklanan Nejat Arun, 10 H aziran 1971 Perşembe günü, sahte bir kim likle yakalanır. Mustafa Kuseyri'nin ölüm ü nedeniyle PD A ile Basın yayın komünü arasındaki ilişkiler bir süre daha devam eder ama 1970 yılı sonuna gelmeden biter. Bu Arada İllegal Çalışmalarımız da Oluyordu A yd ın lık dergisi kadrolarının ikiye bölünmesi sonrasında yayınlanm aya başlayan Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinin yazı kurulunda yer alan H alil Berktay, bu süreç hakkında şun­ ları anlatm ıştır: "Benim 1969 yılı Eylül ayında, A yd ın lık ile ilk temasımda henüz ayrılm a meydana gelmemiş, sonradan kendilerinden ayrıldığım ız M ihri Belli ve Vahap Erdoğdu'nun hakimiyeti altı­ da A yd ın lık Sosyalist Dergi m evcuttu. Görüş ayrılıkları kendini


Turhan Feyizoğlu

belli etmeye başlamışsa da, henüz açık bir ayrılm a meydana gelmemişti. P D A 'nın ayrılm ası 1969-1970 kışında olmuştur. O sıralarda M illi Dem okratik Devrim esprisi etrafında toplanan saflar içinde başlıca üç ayrı görüş ve akım oluşm aktaydı. B irin ­ cisi, sözcülüğünü M ihri Belli'n in yaptığı görüş; M illi Dem okra­ tik Devrim in cuntacı, yani devrim için halk kitlelerinin yaratı­ cı eylem ine değil, bir subay grubunun tepeden inme darbesi­ ne bel bağlayan eğilim i ifade ediyordu. Bu görüşte olanlar, M ao'nun düşüncesini reddetmekte, modern revizyonizm ile ideolojik bakım dan uzlaşm akta idiler. Vahap Erdoğdu da bu grubun içinde yer ılıyo rd u , ikinci görüş: Sözcülüğünü muhte­ lif zam anlarda Yusuf Küpeli, D eniz G ezm iş, M ahir Ç ayan, M ü­ nir Ram azan Aktolga gibi gençlerin yaptıkları devrim için yine halk kitlelerinin yaratıcı eylem ine değil küçük öfkeli aydınlar veya seçkinler grubunun kitlelerden kopuk soyut anti-emperyalist eylem lerine bel bağlıyorlardı. Bu görüşte olanlar, geniş halk kitlelerinden kopuk olarak D ev-G enç örgütü içerisinde kendi görüşlerini yayıyor ve gerçekleştirm eye, örneğin, sosya­ lizm e ihanet etmiş olan Sovyet R evizyo nizm iyle ideolojik ba­ kımdan uzlaşm ak, devrim için kitlelere güvenm em ek, M ao'­ nun düşüncesini ideolojik bayrak olarak alm ayı reddetmek. Kem alizm ve Sosyalist ideolojileri arasında ilişkiler bazen Kem alizm e alabildiğ ne saldırm ak, bazen de Kem alizm i olduğu gibi kabul eder görünmek ve Kem alizm in tutarlı bir değerlen­ dirmesine ulaşam am ak, bu görüşler arasında sayılab ilir. Ü çü n ­ cü ana görüş ise; sözcülüğünü Doğu Perinçek, ben ve Ö m er Özerturgut, Atıl Ant, Gün Z ile li, Şahin A lp ay, Cengiz Çandar, Erdoğan G ü çb ilm ez, Nuri Çolakoğlu, İstanbul'da; M ehm et Altun, Sabetay Varol, Bora G ö zen , İbrahim Kaypakkaya, M uzaf­ fer O ruçoğlu'nun yaptıkları esas niteliği, devrim in işçi ve köy­ lü kitleleri tarafından gerçekleşebileceğine inanan görüştü. Bu görüş, m ücadele i; inde M arksizm -Leninizm -M ao Zedung dü­ şüncesini k e n d is in id e o lo jik rehber olarak kabul etti. Ü çüncü görüşte olanlar tarafından diğer görüşlerin savunucularına kar­ şı yöneltilen eleşti iler ve gelişen karşılıklı m ücadeleler sonu­ cunda, birinci ve i 'in ci görüşte o lanlar, belli bir süre için bize karşı birleştiler ve A yd ınlık Sosyalist Dergi ikiye bölündü. Böy-


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

lece bizim görüşüm üzde olanlar Proleter D evrim ci A ydınlık ve İşçi-Köylü çevresinde birleştik. Bu bölünm eden sonra biz bir süre İstanbul'da bu görüşleri savunan arkadaşlar vasıtasıyla Türk Solu dergisinde de görüş­ lerim izi savunduk. Fakat, Tü rk Solu dergisi yazı kurulu içinde m eydana gelen anlaşm azlık yüzünden bu dergi yayınını tatil etti ve böylece biri P D A , diğeri İşçi-Köylü gazetesi olmak üze­ re elim izd e iki yayın organı kalm ış oldu. Bu hareket içinde yü ­ rütülen faaliyetlerin b aşlıcaları şunlardır: 1- İşçi-köylü gazetesinin çıkartılm ası ve yurt çapında dağı­ tım ı; 2- ideolojik görüşlerim izin her yerde ve özellikle Dev-Genç içinde savunulm ası; 3- Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinde ideolojik görüşle­ rim izin M arksizm -Leninizm -M ao Zedung düşüncesi doğrultu­ sunda berraklaştırılm ası için adım adım m ücadele edilm esi; 4-M arksizm -Leninizm tem ellerinin iyi öğrenilmesi için der­ gi bürosunda eğitim toplantıları, kitap tanıtma konuşmaları ve çeşitli konularda siyasi tartışm alar düzenlenm esi; 5Dergi ve gazete çevresinde toplanan insanların da la fedakarlığı, kıt kanaat yaşam aya, burjuva hayatından kop­ maya ve hayatlarını gitgide daha fazla em ekçi halkla birleştir­ meye ikna edilm eleri için kam panyalar açılm ası (Proleterleşme Hareketi). 6- Bu insanların ideolojik düzeyinin yükseltilm esi ve aynı zam anda harekete daha aktif olarak katılm alarının sağlanması için İşçi-Köylü Ç alışm a Kom iteleri denilen tartışma grublarının kurulm ası; 7- Proleter devrim ci A yd ın lık ve İşçi-Köylü yayın organları­ nın işçi, köylü ve gençlik m ücadeleleriyle daha iyi irtibatlı ola­ rak çıkabilm esi için ve aynı zam anda işçiler, köylüler ve genç­ ler içinde görüşlerim izin savunm asının daha iyi yapılm ası için işçi Kom itesi, Köylü Kom itesi, G e n çlik Komitesi gibi kom itele­ rin kurulm ası; 8- İstanbul'da Türk Solu Dergisi çıkm ıyor olmasına rağmen her halükarda, oradaki insanların enerjisini kanalize edebilme 125


T u rlu n Feyİ7.o£lu

am acıyla ve belki ilerde Türk Solu dergisi yerine İstanbul'da bir yayın organı çıkm asının hazırlığını yapm ak am acıyla bir yazı kurulu kurulm ası; 9- A vrupa'da, Türkiye'deki m ücadeleleri bağımsız olarak izleyerek bizim görüşün doğru olduğunu kabul elmiş oldukla­ rını öğrendiğim devrim ciler tarafından bu görüşlerin propagan­ dasını oradaki Türkiyeli kişiler ve gençler arasında yaym ak am acıyla İşçi-Köylü büroları kurulm ası; 10- Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinde Türkiye'deki sol hareketleri dağınıklıktan kurtaracak ve legal bir sosyalist parti kurulm asına zem in h azırlayab ilecek bir Sosyalist Kurultay tek­ lifinin ortaya atılm ası; 11- Hareketin ideolojik çizgisi ve ö zellikle sosyalist kurul­ tay teklifinin, 'toprak devrim i' m eselesinin vb. İstanbul ve A n ­ kara'daki yazı kurullarının toplantılarında büyük tartışmalara yol açm ası; 12- Sıkıyönetim den önce A lm anya'da m ahalli lisanla ya­ yınlanm aya başlıyan bir yayın organım ız vasıtasıyla görüşleri­ m izin Alm anya'daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki devrim ­ cilere de yayın yolu ile duyurulm ası; Bu yukarıda savdıklarını sıkıyönetim den önceki legal çalışm alırım ızdır. Bu a ada illegal çalışm alarım ız da oluyordu. Bu hususu daha aşağıda açıklayacağım . PD A ve İşçi-Köylü yazı kurullarında m uhtalif zam anlarda görev alm ış şahıslardan ha­ tırlayabildiklerim şunlardır; İstanbul'da bir, Ankara'da iki yazı kurulu, ayrıca bunlar ara­ sındaki koordineyi sağlamak üzere bir koordinasyon komitesi kurulmuştu. İstanbul'daki Yazı Kurulu; Bora G ö zen , Mehmet Altun, İb­ rahim Kaypakkaya M uzaffer O ruçoğlu, Sebetay V arol, G arbis Altınoğlu'nclan mi. teşekkildi. Ankara'daki y a .’i kuru lları; Doğu Perinçek, Ö m er Özerturgut, Şahin Apay, Gün Z ile li, Haşan Y a lçın , Ö m er M adra, H alil Berktay, Cüneyt A kalın , Atıl Ant, Erdoğan G ü çb ilm ez'd en te­ şekkül etmekteydi. Bunlar zam an zam an P D A ve İşçi-Köylü


Ih o /H a y jlı ve M ü cadele si

yazı kurullarında görev alm ışlardır. Nuri Çolakoğlu da bunlar arasındadır. Koordinasyon Kom itesine gelince Doğu Perinçek, Haşan Y a lçın , G ün Z ileli'd en teşekkül etm iştir." (6) Proleteryanın Öncülüğü Bugün, Halihazırda, Mevcut Değildir Bu dönem , İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul bürosunda, "iş­ çi" ve "Kö ylü " hareketlerine yönelik iki komite oluşturulur. Bir de "Ç e viri" bürosu kurulur. M uzaffer O ruçoğlu "Köy Kom itesi", İbrahim Kaypakkaya "işçi Komitesi" sorum lusudur. Köy Bürosu'nun değişmeyen tek sorumlusu M uzaffer Oruçoğlu'dur. O tuzdan fazla kişi çalışır büroda. Yapılan çalışm a­ lar sonucunda elliden fazla güvenilir ilişki kurulur Trakya köy­ lerinde. Çeviri bürosunda ise: Celal Üster, H alil Berktay, M elek Ulagay vardır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz D ili Ve Ede­ biyatı bölüm ünde öğrenci olan M elek U lagay, sadece çeviri iş­ lerinde değil Türk Solu ’un bütün işlerine koşturur. İbrahim Kaypakkaya'nm bazı sendikacılar ve işçilerle yakın ilişkileri vardır, işçi Bürosunda çalışanlar arasında Cem Somel, Mehmet A ltun, M elek U lagay, Lütfi Tın ç, Hüseyin Karanlık ve Kenan Mortan da vardır. Çetin Yetkin, Türk Solu'ndaki bölünm eler hakkında yaptığı araştırmada farklı siyasi görüşleri savunan hareketlerin önde gelenleriyle görüşmeler yapar. Çetin Y e tkin 'in , 6 Şubat 1970 Cum a günü, Doğu Perinçek ve İbrahim Kaypakkaya ile İstanbul'da Türk Solu dergisinin bü­ rosunda yaptığı görüşme aynen şöyledir: Çetin Yetkin: "N ihai am aç, sosyalizm . Ama sosyalizm i kur­ mak için bu yoldan gideceksiniz. Sonunda gerek küçük burju­ va zi, gerekse b u rjuvazi, sınıf olarak ortadan kaldırılacaklar. Am a onlar da varlıkların ı korumak için m ücadele edecekler. İşte bu m ücadele, m illi demokratik devrim süresi içinde görül­


Turhan Feyizoglu

m eyecek mi? Hem sınıf m ücadelesi yürütülecek, hem de bun­ larla müttefik olunacak. Bunu biraz daha açıklar mısın?" Doğu Perinçek: "M illi dem okratik iktidar dönem inde küçük burjuvazi ile proleterya arasındaki çelişki, gene düşm anca bir çelişki haline gelm ez. O dönem de ikna yo lu yla, gönüllü ola­ rak küçük burjuvazinin geniş kesim leri üzerinde, köylü, orta köylü, küçük yoksul köylüyle ittifak halinde proleterya, sosya­ lizm in inşasını tam am lar." Çetin Yetkin: "Bu rju vazi için de aynı şeyi söyleyebilecek m isiniz?" Doğu Perinçek: "Değil tabii. Burjuvazide doğrudan doğru­ ya özel m ülkiyetin kaldırılm ası söz konusu. M esela, küçük burjuvazinin en önem li kesimi olan Tü rkiye'de, yoksul orta köylüyle proleterya beraber sosyalizm i kurar. M esala diyelim ki, kurduğu kollektif çiftliklerde üretimin son derece artması, modern teknoloji kullanılm ası sebebiyle, orada çalışan işçinin, küçük yoksul köylüden daha iyi yaşaması halinde, küçük ara­ zi sahibi kö ylüleıin kooperatiflerinde yavaş yavaş kollektif m ülkiyete dönüşterülmesi isteği toplumda gelişir ve kollektif çiftlikleri örnek o k ra k görürler ve oralarda da kollektif m ülki­ yet yaygınlaştırılır." İbrahim Kaypakkaya: "M ao Çe Tung'un bu konuda şöyle bir görüşü var: Sosyalizm kurulurken karşı çıkan karşı-devrimçiler düşm andır. Ama karşı-devrim ci olm ayan m illi burjuvazi de yine proleteryanın dostudur. Belki ifade böyle değil, ama bu anlam da. Yani orada m illi burjuvazi düşman ilan edilm iyor. Fakat, sosyalizm i kurmaktan da vaz geçilm iyor. Sosyalizm in­ şa ediliyor bir tara “tan, bir taraftan da m illi burjuvazi düşm an­ ca ortadan kaldırılm ıyor. Y an i, o da köylünün yoluna katılıyor. Ama yalnız m illi burjuvazi değil, köylülerden de karşı-devrimci unsurlar olursa, onlara karşıda düşm anca tavır takınılıyo r." Çetin Yetkin: "M illi dem okratik devrim ciler için deki’ son bölünme karşısında öncülük sorunu hakkında ne düşünüyor­ sun?" Doğu Perinçek: "B iz , m illi dem okratik devrim in ancak proleteryanın öncülüğünde gerçekleştirilebileceğini savunuyoruz.


Ib o /H a y jlı ve M ü cadele si

Tabii fiilen . Proleteryanın politik, ideolojik ve örgütsel ö ncülü­ ğü olm ayan bir hareket m illi dem okratik devrim vasfını -'devrim 'in altını çiziyorum - kazanam az. Çünkü, bugün dünyadaki sonuna kadar tek sınıf proleteryadır. Biz, öncülük dendiği za ­ m an, proleteryanın öncü vazifesin i, geniş işçi ve köylü yığınla­ rını devrim yolunda iletletm esini anlıyoruz. Y aln ız ideolojik öncülüğü reddediyoruz." Çetin Yetkin : "İbrahim Kaypakkaya, proleterya bugünkü durumda nerededir Doğu'nun açıkladığına göre?" İbrahim Kaypakkaya: "Proleteryanın öncülüğü bugün, halı hazırda, m evcut değildir." Biz, Niye Uzun Yürüyüş Yapmıyoruz Mesala Mao Zedung'un fikirleri bu dönem P D A 'cılar tarafından sa­ vunulm aktadır. Tartışma ve konuşmalarda daima Çin devrimi, ÇK P tarihi ve Mao Zedung'dan örnekler verilir. Ç K P , Kızıl Ordu ile birlikte, 1 6 Ekim 1 934-20 Ekim I 935 ta­ rihleri rasında, oniki bin kilometre yürüyerek, emperyalistlere karşı savaşm ış, onbir eyaletten geçm işler, altmış iki kent ve ka­ sabayı em peryalistlerin işgalinden kurtarm ışlardır. Bu ilk uzun yürüyüştür. Daha sonra başka "uzun yürüşler" de yapılacaktır. Mao Zedung için uzun yürüyüş, yaln ızca askeri bir harekat de­ ğil, aynı zam anda halkla bütünleşm esinin bir onaylanm asıdır. Ali Bayram Kara, M uzaffer O ruçoğlu, İbrahim Kaypakkaya, Haşan Zorlu, Mustafa Yılm azpektürk ve birkaç kişi daha, B a lı­ kesir Yurdu kantininde oturmuş sohbet etmektedir. Sohbetin bir yerinde M uzaffer O ruçoğlu, duygularını şöyle dile getirir: "Arkadaşlar, biz, M ao'nun yaptığı gibi yapsak ve köylülere, devrim başladı. A nkara'ya yürüyelim ', desek, köylünün hepsi bize katılır." Kaşıkçı Köylülerinin Yürüyüşünü Destekleyelim P D A 'cıların bu dönem çalışm a alanı özellikle tarım üretkileridir. 129


Turhan Feyızoğlu

4 Şubat 1970 Çarşamba günü Balıkesir Savaştepe'de, 7 Şu­ bat 1970 Cumartesi günü Aksihisar'da, 10 Şubat 1970 Pazar günü Ö dem iş'te tütün üreticileri ile gençler, güsteıi yürüyüşü düzenler. Akhisar'daki mitinge İstanbul'dan, İzm ir ve Ankara'dan PDA ve İşçi-Köylii nün bütün kadroları katılır. Bunların arasında Doğu Perinçek, Gün Z ile li, Erdoğan Güçbilm ez, Cüneyt Al-alın, Kabil Kocatürk, Daşar Karadağ, Aktan İnce, Cem Somel, İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ruçoğlu, Ali Karşılayan da vardır. Doğu Perinçek, 26 Mart 1970 Perşembe günü, Söke Kadas­ tro M ahkem esi'nde yapılan duruşm aya, avukat olarak köylüler lehine katılır. İbrahim KaypaıJ<aya ile M uzaffer O ruçoğlu, 1970 Şubat ayının son haftasıı ela Tekirdağ'a bağlı Kaşıkçı köyüne gider. Köylülerle yapııan görüşmelerden elde edilen bilgiler son­ rasında İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu, b irlikle bir yazı hazırlar. Türk Solu derg,sinin, 3 Mart 1970 tarih ve 120 no.lu sayı­ sında yayınlanan <rtak yazı aynen şöyledir: "Taşom uıca, Tekirdağ'a bağlı bir köyün adıdır. Taşo m urca1nın çevresinde, topraksız ve az topraklı köylüleri bağrında ba­ rındıran 7 köy sıralanır: Kaşıkçı, Selçuk, Karansıllı, Dedecik, G enerli, İsm ailli, Kazandere. Aşağıda toprak m ücadelelerini anlatacığım ız Kaş;kçı köylüleri, 93 harbinde, Bulgaristan'ın Selvi ilçesine bağlı Dobram irka bucağından göçerek, 1887 yı­ lında Taşom urca çiftliği ile Ahm edikli çiftliğinin arasına düşen bugünkü topraklar na yerleşm işlerdir. Bugün, Kaşıkçı 2 bini aş­ kın nüfiisu ve bir avuç toprağı ile (yaklaşık 17 bin dönüm), Trakya'nın yüzlerce topraksız köyünden biridir. Ve üzerinde kuruluşundan bu y ın a bir toprak m ücadelesi sürer gelir. Kaşıkçı ve Ahm edikli Köylülerinin Toprak D avası 24. Yılın a G iriyo r Kaşıkçı köylülen', kendi ifadelerine göre, 1312 teşrinisanide köyün doğusunda!,! Ahm edikli çiftliğine ait toprakların tama­ mını salın alarak 98 kişinin üzerine tapu ettirirler. I9 4 7 de res-

--------------------------------------- | 3()-----------------------------------------


Iho/H a yalı ve M ü cadele si

mi m akam ların tasvibini de alarak, bu topraklan işlemeye giri­ şirler. Bunun üzerine, çiftlikte çalışan köylüler ve sonradan ge­ lip A h m ed ikli'ye yerleşen göçm enler, "bizim topraklarım ızı sü­ rüyorlar" diye, Kaşıkçı köylülerini m ahkem eye verir. Bundan sonrasını köy muhtarı Mahmut Y a zıcı'd a n d inleyelim : "...m ah ­ kem eye, ihtiyar heyeti verilm iş olduğu için, mahkeme, Ahmed ikİ i 1er i n davasını önce reddetti. İkinci defa 52 kişi hakkında dava açtılar. Dava sonucu, 1924,5 dekar yer bize teslim edildi ve halen işliyo ru z...Tap u ların çevirdiği hudut dahilindeki geri kalan kısım lar, Ahm edikli köylülerine verilm eye teşebbüs edi­ lince, şahıslar ellerindeki tapuları ibraz ettiler. Ve Ahm edikli ile Kaşıkçı köyü ihtar kurulları, lb num aralı toprak komisyonu başkanı ve tapu m em urları ve hatta ormanla ilişkisi bulunduğu için Tekirdağ O rm an Bölge Şefliği olduğu halde yapılan keşif­ le, burada toprak tevzi kanununun uygulanam ıyacağı bir def­ tere ya zıld ı, orada h azır bulunanlara im zalatıldı. DP yönetici­ leri, bu kararı dinlem iyerek, yukarıdan parti kanalıyla Ahmediklilere 1200 dönüm toprak verdiler. Ve tapulu topraklarım ı­ zı A hm ed iklilerin üzerine yeniden tapu ettirdiler. (Bu olay I9 6 0 yılında 27 M ayıs hareketinden önce meydana geliyor. O dönemde A hm ed ikliler D P 'li, Kaşıkçı köylüleri ise C H P 'lid ir.) Her ne kadar araştırdıksa da, tutulan zabiti bulam adık. V erm e­ diler. Tapu iptal davası ve Men-i m üdahale davası açtık. D ava­ yı Tekirdağ'da kaybettik. Tem yizd e, 1969'da dava temelinden bozuldu. Şimdi m ahkem e devam ediyor. 12 Marta duruşma­ m ız var..." Toprak ağalarının ve işb irlikçilerinin siyasi örgütü DP, Ka­ şıkçı köylülerinin toprağını Ahm ediklilere vererek, hem toprak­ sız köylüleri birbirine düşürm üş; hem de bu yolla kendisine oy veren Ahm edikli köylülerini bir süre daha kendi dümen suyun­ da tutmayı başarmıştır. Kaşıkçı Köylüleri H azin e Topraklarını Taşom urca Ciltliğine Kaptırm ıyorlar Kaşıkçı köylüleri bir yandan Ahm edikli köylüleri ile m ahke­ me kapılarında çe k ilirle rk e n , öte yandan da, hazine toprakla­ rına el koym ak isteyen Taşom urca çiftlik sahibine karşı şiddet­


Turhan Feyizoğlu

li bir m ücadele yürütüyorlardı. Kaşıkçıdan Ferhat Ö zdam ar'm verdiği bilgiye göre, Taşoınurca'nm topraksız ve az topraklı köylülerin yanında, tahminen 7 bin dönüm lük bir çiftlik vardır. Kaşıkçı köyü, bu çiftliğin toprağı ile sınırdır. Çiftliğin sahiple­ rinden Tayip Bey, 1324 de encüm en azası iken, tapudaki m ik­ tarın kat kat üstün.le geniş toprakları kucaklıyan bir hudutname çıkartır. Çiftlik sınırlarının içinde, çiftliğe ait topraklardan başka Taşom urca köylülerinin bölük pörçük toprakları ve 400 dönümlük buzağmğa yerleşirler ve çiftlik sahiplerinden ses se­ da çıkm az. Bundan da anlaşılm aktadır ki, mera çiftliğe ait de­ ğildir. Fakat daha sonraları, çiftlik sahipleri hâzineye ait olan buzağılıklara el koym ak için harekete geçer. Kaşıkçı ile Taşom urca çiftliği arasında ilkin, 1950 yılında, köy ihtiyar kurullarının im zaladığı bir hudutname ile, K a şıkçılı bir köylüye ait elan Meşe Tarlanın altbaşı sınır olarak tesbit edilir. 1957 yılınd : çiftliğin o günki sahibi Nerim an Sezer, bu sınırı reddederek, Meşe Tarlaları üst başının sınır olduğunu id­ dia eder ve bunu, >atın aldığı b ilirkişilerin şahitliğine dayanan bir mahkeme kararı ile "ispat" eder. Bunun üzerine, Meşe T a r­ lanın üst başı sınır olarak kabul edilir. Böylece 300 dönüm me­ ra çiftlik sınırları içerisine alınarak, O m urca çiftliği, Kaşıkçı köylülerinin topraklarının arasına doğru genişletilir. Zam anla, Meşe Tarlanın üst başı, meradan katılan toprak­ larla Kaşıkçı köyüne doğru ilerler. Neriman Sezer, bu kere de, çiftliğin hududunu Meşe Tarlanın o günkü üst başına kadar ge­ nişletmek ister ve .ırada kalan merayı sürdürmeye kalkışır. Ka­ şıkçı köylüleri engel olurlar. Köylüler mahkem eye verilir. 1968 yılında yine "Bilirk şi'lerin şahitliği ile, çiftlik sahibi davayı "ka­ zanır" ve yeni topraklar icra ile çiftliğe teslim edilir. Tem yiz ka­ rarı tasdik eder. Fakat, Kaşıkçı köylüleri el konulan topraklar­ dan çiftlik sa h ib in atarak; hazine arazisini çiftliğe kaptırm az­ lar. O laylar Yeniden G elişiyo r Şubat’ın 12 sin Je, Taşom urca çitliğini 65 bin liraya kirala­ yan Selçuk köyü ağası ve adam ları, 9 jandarm a, 2 uzm an, 1


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

teğmenin koruyuculuğunda 4 traktörle yeniden hazine toprak­ larını sürm eye gelirler. Kaşıkçı köylüleri, kadın erkek, yedisin­ den yetm işine, sel gibi m eraya akar. Teğmen, jandarm alara, "süngü tak" emri verir. Köylüler, "ölürüz, sürdürm eyiz bu top­ rakları" derler. Sonunda ağanın adam ları ve jandarm alar dö­ nüp gitmek zorunda kalırlar. Nerim an Sezer, Kaşıkçı m erasından başka, Taşom urca köy­ lerine ait bin dönüm lük bir meraya da el koyar. Bu yüzden 1966 yılında Taşom urcalı bir çoban Neriman Sezer'i döverek öldürür. N erim an'ın yerini alan kızı, hali hazırda, Kırklareli banka müdürünün oğlu ile evlid ir ve karı koca, çiftliği Tekir­ dağ'dan yönetirler. Ve annelerinin "genişleme" politikasını de­ vam ettirirler. Kaşıkçı K öylülerin in Yürüyüşü Zorla Engellendi Kaşıkçı kö ylüleri, kendilerine zulm eden, topraklarına el ko­ yan Taşom urca çiftliği sahiplerini ve toprak ağalarını protesto am acıyla 1 6 Şubat günü, 9 traktör ve 11 otobüsle ve kendi el­ leriyle h azırlad ıkları pankartlarıyla yürüyüş için Tekirdağ'a ini­ yorlar. iki traktör dolusu köylü de, Taşom urca'dan geliyor. Çevredeki "Beyler", (köylüler çiftlik sahiplerine bey diyorlar) yürüyüşe engel olabilm ek için telaş içinde sağa sola koşuşu­ yorlar. Bütün kanuni işlem ler yerine getirilm iş olduğu halde, V a li, köylülerin yürüyüşüne zorla engel oluyor. Yürürseniz karşınıza asker çıkarırım , polisi saldırtırım , içeri tıkarım , bayra­ m ınızı çoluğunuzun çocuğunuzun yanında geçirmek istiyorsa­ nız yü rüm e yin ...d iyerek onları tehdit ediyor. Köylüler, V alinin baskısı ve şiddetlenen yağmur yüzünden yürüyüşü yapam ıyor­ lar. Kaşıkçı K öylüleri D evrim ci G en çleri Sevgi İle Bağrına Bastı Köylüler, hala öfkeli. Yürüyüş haklarının zorla engellenm e­ sini bir türlü hazm edem iyorlar. Anayasanın Toplantı ve Göste­ ri Yürüyüşü ile ilgili maddesini ezbere biliyorlar. O raya varan gençler tarafından, köylülere, gösteri ve yürüyüş hakkının ne olduğu bir kere daha açıklan d ı. Türkiye'nin diğer bölgelerinde­ 133


Turhan Fe-yizoğlu

ki işçi, köylü m ücadeleleri anlatıldı. Köylülerin çoğunun bun­ lardan haberi yoklu. İşçi-Köylü gazetesinin eski sayıları dağıtıl­ dı. Köylüler, İşçi-Köylü gazetesini ilk defa görüyorlardı. Böyle bir gazetenin varlığına şaştılar ve gazeteleri elden ele dolaştı­ rarak okudular. Değirmen Köylülerin toprak m ücadelesi yü k­ sek sesle okundu. O zam ana kadar, gençlere şüphe ile tered­ dütle bakan köylüler, o andan sonra, gençlerle kaynaşıverdiler ve sıcak bir dostluk havası doğdu. Bu hava içinde bir çok ko­ nu konuşulup tartışıldı. (Pratik bir kere daha gösterdi ki, İşçiKöylü G azetesi, Kitlelerin kendi aralarında ve kitleler ile prole­ ter devrim cileri arasında bağlar kurmakta, kitlelerin eğitiminde halen en önemli silahım ızd ır. Kim ki, İşçi-Köylü'yü küçüm sü­ yor, onu, şu ya da bu şekilde baltalam aya çalışıyo r, o kişinin, ya en azından kitlelerle bağı yoktur, bu yüzden İşçi-Köylü G a ­ zetesinin önem ini kavram asına imkan yoktur; ya da, o kişi, gerçeği, kendi kişisel hesaplan uğruna feda etmektedir.) Türkiye'deki toprak ağalarının, tefecilerin, işbirlikçi serma­ ye sahiplerinin işçiler, kö ylü ler...ü zerin d eki tahakkümü "bu zulüm düzeninin her somut örneği ele alınarak" ortaya konul­ du. Partilerin hangi sınıfların m enfaatlerini temsil ettiği, öğren­ ci hareketleri, öğretmenlerin boykotları, eğitim sistem i, Nato, 6 .filo, Türkiye'deki yabancı üs ve tesislerin varlık sebepleri, madenler, petroller, barış g ö n ü llü leri...ve daha bir sürü mese­ le ele alınarak birbiriyle ve bugünkü düzenle ilişkileri a çık la n ­ dı. Bağım sızlığın, dem okrasinin ne olduğu ve sosyalist düzen anlatıldı. Bir yandan köylülerin bugünkü toprak m ücadeleleri­ ne ışık tutulurken, öte yandan da bu m ücadelenin, kazam lsa bile, Kaşıkçı köylülerini kurtuluşa götürem iyeceği, bunun im ­ kansızlığı anlatıldı. G ece saat 2 4 .0 0 e kadar devam eden ve köylülerin istekle K a t ı l d ı ğ ı , yoğun açıklam alar ve tartışm alar hemen herkesin kafasında aynı soruyu doğurdu. Bu zulüm dü­ zeninden nasıl kurtulabiliriz? Bu soru bir köylü tarafından sözlü olarak dile getirildi. Bu­ nun üzerine, önce Filistin ve V ietnam 'daki devrim ci m ücade­ leler, bu m ücadelelerin nedenleri, hedefleri, kim lerle kim e kar-


ib o /H a y a lı ve M iic a d e le s i

şı yürütüldükleri ortaya konuldu. Bu konularda kö ylü lerd e b il­ diklerin i, duyduklarını söylediler. Sonra, Türkiye'de Am erikan­ cı iktidarın, iş lile r, köylüler, öğrenciler ve aydınlara karşı git­ tikçe artan baskı ve şiddet uygulam aları, köylülerin de bildiği, duyduğu örneklerle açıklan d ı. Bu açıklam alar üzerine bir köy­ lü yukarıdaki soruyu şöyle cevaplandırdı: "elele verm edikçe, bunlara iyice bir kötek çalm ad ıkça, ne gavur gider, ne de bey sırtım ızdan iner." Kaşıkçı Kö ylülerinin Yürüyüşünü Mutlaka Gerçekleştirelim Trakya, büyük çoğunluğu topraksız ve az topraklı olan köy­ lülerin yanında, geniş toprakları olan yaygın çiftliklerin bulun­ duğu bir bölgedir. Topraksız ve az topraklı köylüler, yılın uy­ gun m evsim lerinde, çiftliklerde ve inşaatlarda ücretli olarak ça lışırla r. Ü cretler düşüktür, çiftlik beyleri ile köylüler arasın­ daki çelişki keskindir. Bu yapısı dolayısıyla Trakya her an pat­ lam aya hazır bir kazan gibidir. Küçük bir patlama, peşinden diğer yeni patlam alara sebep olacaktır. Bir köylü yürüyüşü pe­ şinden bir çok köyün yürüyüşüne sebep olacaktır. Bunu bild i­ ği için işb irlikçi iktidar, Değirm enköyliilerin yürüyüşüne engel olm uştur. Kaşıkçı köylülerin yürüyüşüne engel olmaktadır. iktidarın bu zorbalığı karşısında Kaşıkçı köylülerini yalnız bırakm ayalım . Bütün devrim ci kuruluşlar, devrim ci gençlik, devrim ci hukukçular Kaşıkçı köylülerinin yardım ına koşm alı­ dır. Yasalara girm iş gösteri ve yürüyüş hakkı söke söke alınm a­ lı, bir gerçek haline getirm elidir. Kaşıkçı köylülerinin yürüyü­ şü, yüzlerce Trakya köylüsünün geçmek için beklediği kapıyı aralıyacaktır. Bu kapıya hep beraber yü klenelim ." (*> M uzaffer O ruçoğlu ve İsmail Gençoğlu, köylülerin düzen­ lemek istediği yürüyüşe destek olm ak am acıyla Tekirdağ'ın K a­ şıkçı ve Taşom urca köylerine gider. Kahvehanelerde konuşma yapan ve İşçi-Köylıi gazetesi dağıtan gençler, yürüyüş bildirim i yapm ak am acıyla, 3 Mart 1970 Salı günü, Tekirdağ'a gider. Gelen bazı köylülerle birlikte Tekirdağ Valiliği ve Emniyet M üdürlüğüne başvuru yap ılır. Fakat, köylülerin bildirimden im zalarını geri çekm esiyle yürüyüş izni alınam az. Kaşıkçı ve Taşom urca köylerine birkaç defa gidilir. M uzaf­ ------------------------------------------------1 3 5 ------------------------------------------------


Turhan Feyizofilu

fer Oruçoğlu ile Hüseyin Karanlık, 7 Mart 1970 Cumartesi gü­ nü, Tekirdağ'ın İsm ailli, Kazandere, Feredanlı köylerine gider. Köylülere getirdikleri İşçi-Köylü gazetesi ile kitap ve bildirileri dağıtan Oruçoğlu ile Karanlık, köylülere yö nelik siyasi propa­ ganda yapar. PDA Dergisi Sattırılmıyor PDA ile A SD gruplan arasındaki tartışm aların boyutu za ­ man içerisinde şiddete dönüşür. 4 Mart 1970 Çarşam ba günü, T D G F yönetim i, PD A 'cılara karşı açıkça tavır alır ve O ktay Etiman, SBF'de Proleter D ev­ rim ci A yd ınlık dergisinin satılm asını engeller. P D A 'cılar, 5 Mart 1970 Perşembe günü, daha kalabalık bir grupla SBF'de dergi satmaya gelir. Bu kez, T D G F Genel Başka­ nı Atilla Sarp, genel sekreter Ruhi Koç ve M YK üyesi Ahmet Bozkurt, dergi satışına engel olur.. Başkan Atilla Sarp, "T D G F M YK'nun Proleter D evrim ci Ayd ınlık'ı fakültelerde sattırmamak yolunda kararı olduğunu, bu kararın uygulanm asına SBF'den başlanacağını, sonra diğer fa­ kültelerde de uygulanacağını", genel sekreter Ruhi Koç'ta, "Siz isim sahtekarlığı yapıyorsunuz. Derginizi sattırm ayacağız. Ne zam an derginizin ismini değiştirirseniz, o zam an satarsınız'’, der. ASD ile PD A taraftarı öğrenciler arasında, 7 Mart 1970 C u ­ martesi günü de, D T C F kantininde, silah ve bıçakların ku llan ıl­ dığı bir kavga olur. Şahin A lpay, 1 Nisan 1970 Çarşam ba günü, İTÜ 'd e "M illi Dem okratik devrim ve işçi Sınıfı" korulu bir konferans verir. "İlkesiz Birlik Cephesi" olarak nitelendirilen kesim , Şahin A l­ pay'ı susturmaya çalışır. 5 H aziran 1970 Cum a gecesi, aralarında N am ık Kemal B©ya'nın da olduğu İstanbul T D G F yöneticilerinden bir grup, Pro­ leter D evrim ci A yd ın lık ve İşçi-Köylü bürolarına gelir ve büro­ da bulunanları silahla tehdit ettikten sonra büroda bulunan te­ lefon cih a zın ı, iki daktilo m akinasm ı ve dergi abone adresleriy­ le birlikte, bir k ıs ırı evrakı alarak götürür. Bu olay, 6 H aziran 136


Ilıo /H a ya lı ve M ü cadele si

1970 Cum artesi günü, İTÜ 'd e yapılan T D G F İstanbul üyeleri gene! toplantısında, "Türk Solu hareketi" olarak nitelendirilir. 10 H aziran 1970 Çarşam ba günü yapılan O D T Ü Sosyalist Fikir Kulübü'nün genel kurulunda da, bazı kulüp yöneticileri, Türk Solu dergisinin İstanbul bürosunun basılma olayını be­ nim seyerek, o la yı, "devrim ci bir eylem" olarak savunur. P D A çevresi, İTÜ 'd e, H alil Berktay tarafından verilecek, "iş­ çi, köylü ve öğrenci örgütlenm eleri, sosyalist teorinin kavran­ masına ilişkin sorunlar ve Çaru M azum dar'ın teorisi" konulu bir konferans tertipler. H alil Berktay, konferansında, Küba devrim ini, "küçük bur­ ju vazin in önderliğinde tesadüfen gerçekleşen bir devrim ola­ rak", değerlendirince olay m eydana gelir. İbrahim Kaypakkaya ile Sevinç Ö zgüner, toplantıyı sabote etmeye çalışan Nahit Tören, Necm i Dem ir ve arkadaşlarına karşı çıkar. Bunun üzerine, Nahit Tören, silahını çekerek, tava­ na iki el ateş eder. 15-16 Haziran Olayları İbrahim Kaypakkaya, yeni sendikalar kanunu tasarısına kar­ şı İstanbul, İzm it, G eb ze bölgelerinde meydana gelen işçi olay­ larının birinci günü olan 15 H aziran 1970 Pazartesi günü, A n ­ kara'dadır. P D A 'nın İstanbul bürosundan Ankara'daki PD A bürosuna telefon açılarak, İstanbul ve çevresinde meydana gelen işçi ey­ lemleri hakkında haber verilir. 15 H aziran Pazartesi günü gecesi A n kara’dan hareket ede­ rek sabaha karşı İstanbul'a gelen İbrahim Kaypakkaya, Oral Ç alışlar, Gün Z ile li, Bumin Güneri ve bir kaç arkadaşı, doğru­ ca TİP Beykoz ilçe Başkanı olan İTÜ öğrencisi Kayhan Şahinbeyoğlu'nun Kan d illi'd e bulunan evine gider. Evde bir süre dinlenen ve yaşanan gelişm eleri arkadaşların­ dan öğrenen İbrahim Kaypakkaya, O ral Ç alışlar, Gün Zileli ve bir kaç arkadaşı, Türk Solu'nun bürosuna gider ve Yazı İşleri müdürü Bora Sabri G özen'den olaylar hakkında bilgi aldıktan sonra, hangi bölgelere gideceklerini aralarında kararlaştırırlar. 137


Tu rh a n F e yi/.o i’ lıı

Gün Z ile li, O ral Ç alışlar, Bum iıı G ü neri, Cem Som el ve bir kısım arkadaşı, Eyüp civarında işyerlerine gider. İbrahim Kaypakkaya, Mehmet A llu n , A li M ercan, A li Taşyapan ve Arslan K ılıç, 16 H aziranda Topkapı'da başlayan yürü­ yüş koluna D iva n y o lıin d a k i Türk Solu bürosundan ka tılır. Millet Caddesi, Aksaray, Laleli yoluyla yürüyerek Çağaloğlu'na gelen işçiler, V a lilik binasının ününde tankların b arika­ tıyla karşılaşır. Tankları aşan işçilerin önü, S irke ci'ye doğru inerken Meserret Kah veh an esinin önünde tanklarla bir daha barikat kurulurak engellenm eye ça lışılır. Barikatı bir kere daha aşan işçiler, Sirkeci-Em inönü güzer­ gahını izleyerek Galata Köprüsü'niin önüne gelir. Fakat, G a la ­ ta Köprüsü açılm ıştır. Eminönü tarafında kalan işçilerin am acı G iiltep e-Levent ta­ rafından gelen işçiler koluyla birleşm ektir. G alata Köprüsü açılm ayınca Unkapanı yoluna dönen işçilere, Tekel işçileri ka­ tılır. Fatih, Edirnekapı tarafına yürüyen işçiler, o güzergahta da­ ğılır. Artık akşam olmuştur. O laylar bittikten sonra İbrahim Kaypakkaya, O ral Ç a lışla r, Gün Zileli ve arkadaşları, yine İTÜ öğrencisi Kayhan Şahinbeyo ğ lıin u n K a n d illid e deniz kenarında olan evinde biraya ge­ lir. Boıa G özen, Ankara'dan gelen arkadaşlarına, "Bo ğ aziçi Ü niversitesind e bizim arkadaşların toplantısı var. Siz de gelin bir durum değerlendirmesi yap alım ", der. Fakat, gece sokağa çıkm a yasağı ilan edilm iştir. "Can Y ü ce l'in sahilde bir sandalı var. Onu alıp gidelim ", denir. Ankara'dan gelenlerin bir kısmı gitmez. Boğaziçi Ü n ive rsi­ tesindeki toplantıya katılan İbrahim Kaypakkaya; geri dönüp toplantıda yaşananları arkadaşlarına anlatır. Köy Bürosu Sorumlusu Muzaffer Oruçoğlu, Tutuklanıyor Muzaffer O ruçoğlu, "Köy Bürosu" sorumlusu olduğu için hem kendisi hem de görevlendirdiği kişiler sürekli olarak köy­ lerdedir. 15-16 H aziran olayları olduğu zam an da Trakya böl­ gesindeki köylerde çalışm a yapm aktadır. ------------------------------------------------------------------------------------

1 3 8 ---------------------------------------------------------------------------------------


İb o /H a ya lı ve M ücadelesi

Kabil Kocatürk ile Ü nıi! Necef, Trakya'da bazı köylere ça ­ lışma yapm aya gönderilir. Trak ya bölgesinde köy ça lışm a la rın a giderler. A rkad aşların a, çalışm adan dönünce, "Trakya köyleri kan kokuyor" diye izlenim ini anlatır. Cem Somel ile Edebiyat Fakültesi öğrencisi Bursalı Haşan Sakarya, Bursa tarafına köy çalışm asına gider. Bursa'nın M us­ tafakem alpaşa, Karacabey ilçe ve köylerinde çalışan Cem So­ mel, Bursa'da tanıştığı Biga'lı Fuat Karasu ile Biga'ya gider. Bi­ ga'da bir süre köylerde çalışan Cem Som el, daha sonra G ö ­ nen'e geçer. Edirne iline bağlı Lalapaşa ilçesi Taşlım üsellim köyüne gi­ den, oradan da Süloğlu bucağındaki köy kahvelerinde köylüyü toprak reformu konusunda aydınlatm ak için konuşmalar yapan ve broşür dağıtan M uzaffer O ruçoğlu, Necati Serhat Hürkan ve H alil Berktay, kom ünizm propagandası yaptıkları iddiası ile, 22 Tem m uz 1970 Salı günü gözaltına alınırlar. ifadelerinde, "Köylüyü toprak reformu konusunda aydınlat­ mak" am acı ile konuşm alar yaptıklarını ve broşür dağıttıklarını söyleyen SBF Asistanlarından H alil Beıktay ile Ankara Yenim a­ halle Lisesi öğrencilerinden Necati Serhat Hürkan, yirmidört saat gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılır. İstanbul Ü n i­ versitesi Fen Fakültesi 3. sınıf öğrencisi M uzaffer O ruçoğlu, tu­ tuklanır ve ilk önce Keşan C ezaevin 'e konur. İki ay Keşan Cezaevi'nd e kaldıktan sonra Edirne Cezaevine nakledilen M uzaf­ fer O ruçoğlu, toplam olarak üç ay yirm i günlük tutukluluktan sonra serbest b ırakılır. 15 Kişi Örfi İdareye Teslim Ediliyor Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube m em urları, "Türk Solu" ga­ zetesinin D ivanyo lu , Klodfarer Caddesi no: 6/6'da bulunan bü­ rosunda, 3 Eylül 1970 Perşembe günü, saat 15.30'da arama yapar. Yapılan aram ada, 35 adet tabanca m erm isi, patlayıcı mad­ deler, sopalar, yasak olduğu bildirilen kitaplar ve Mao ile Lenin'in portreleri bulunur. Bulunan patlayıcı maddeler ve yayın­ 139


Turhan F e yizoj’ lu

larla ilgili olarak 15 kişi em niyet m ensupları tarafından gözal­ tına alınır. G özaltına alm anlar, Em niyet M üdürlüğü I . Şube M üdürü li­ giz Aykutlu tarafından sorgulanır. Arslan K ılıç, bu konuda şunları anlatm ıştır: "B iz i, Siyasi Polis şefi ligiz A ykutlu sorguladı. Sorgu sırasın­ da İbrahim Kaypakkaya ile ligiz A ykutlu arasında bir kapışma oldu. Ilgız A ykutlu, hepim izi sıraya dizdi ve, 'H ep in izin anası­ nı Lenin düzsün', dedi. İbrahim de, 'B izim anam ız Krupskaya1dır; farketm ez', dedi. Bunun üzerine A ykutlu, sinirlendi, 'Seni mahvederim . Batacak olan çürük bir gemiye binm iş gidiyorsu­ nu z.', diyerek bağırdı. Yanlış hatırlam ıyorsam yine İbrahim, 'Madem bir çürük gemiye binm işiz ve batacağız. Bu telaşınız nedir?', diye karşılık verdi." 1. Şube'de sorgulananlar, daha sonra, Sıkıyönetim Kom u­ tanlığına götürülür Sıkıyönetim Kom utanlığına gönderilenler şunlardır: İbrahim Kaypakkaya (Fen Fakültesi F izik Bölüm ü öğrencisi), Bora Sabri Gözen (Türk Solu Y azı İşleri M üdürü), Arslan Kılıç (Kim ya Fakültesi öğrencisi), Tahir Koçyiğit (Robert College öğ­ rencisi), Orhan Bursalı (SBF öğrencisi), Cem şid O rhan(işçi), Baki Ö zilhan (Ö zel G aze tecilik öğrencisi), Celal Toprakoğlu (öğretmen), Hiirol Erdurak (Lise öğrencisi), Haşan Sakarya (Li­ se mezunu-boşta), Çetin Tağman (ITÜ M im arlık Fakültesi öğ­ rencisi), Mehmet Adil O valıoğlu (Işık M im arlık Fakültesi öğ­ rencisi), Mustafa Adalı (ITÜ öğrencisi), Ahmet Ö zd em ir (İktisat Fakültesi öğrencisi). Sıkıyönetim ilg ilileri, bu konuda hukuksal yetkili olm adıkla­ rını söyleyerek, gönderilenleri, İstanbul A dliyesine yollar. Bora Sabri Gözen ile İbrahim Kaypakkaya tutuklanır, diğerleri ser­ best bırakılır. Bir üst mahkemeye yapılan itiraz sonunda İbra­ him Kaypakkaya ile Bora Sabri Gözen de serbest kalır. Sol İçi Şiddet M D D içindeki görüş ayrılıkları da bu dönem iyice netleş­


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

miş, saflar belirginleşm iştir. İdeolojik tartışm alar zaman zaman sertleşmelere kadar varır. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu, her hafta sonu C u ­ martesi günleri, İTÜ 'd e herkese açık forum düzenler. Forumda herkes görüşlerini dile getirir. Fakat, İbrahim Kaypakkaya, gö­ rüşlerini dile getirirken zam an zam an sertlikle karşılaşm ıştır. Solun bazı kesim lerinde şiddetin tohum ları, zam an içinde ölüm lere, grup içi çatışm a ve infazlara kadar vardırılm ıştır. Bu dönem , bazı sol gruplar içindeki ilk infaz, Adil Ovalıoğlu'nun kendi grubundaki arkadaşları tarafından, 13 Haziran 1972 Salı günü öldürülm esidir. İbrahim 'in sol içi sertlikle karşılaştığı ilk olay, 1968 Tem ­ muz ayında, Doğu Perinçek'in başkanlıktan düşürüldüğü G e ­ nel Yönetim Kurulu toplantısında meydana gelir ve Erhan Erel, "Sen yenisin bu işlere karışm a" anlam ında İbrahim Kaypakkaya'yı eliyle iter. ikinci olay, 1969 yılı sonunda Kadırga Öğrenci Yurdunda meydana gelir. Kadırga Ö ğrenci Yurdunda, yurt ile ilgili bir toplantı yap ılır. H erkes, sırayla konuşm aktadır. İbrahim Kay­ pakkaya, görüşlerini açıklam ak için iki de bir kürsüye çıkar. Toplantıda bulunanlar, buna tepki gösterir. U yarılara rağmen ısrarlı bir şekilde görüşlerini laf atarak veya kürsüye gelerek açıklam ak istemesi üzerine, A li Bayram Kara'nın anlattığına göre, "Kadırga Ö ğrenci Birliği Başkanı Ali K ılıç, İbrahim Kaypakkaya'yı" tartaklar. Ü çüncü olay, Sağm alcılar C ezaevinde meydana gelir. İbra­ him Kaypakkaya, Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda meydana gelen bir olay nedeniyle tutuklanarak Sağm alcılar Cezaevine konur. D eniz G ezm iş de bu sıra aynı cezaevinde tutukludur. D en iz, öğrenci hareketleri nedeniyle cezaevine gelen genç­ lerle sabahları spor, akşam ları ise teorik eğitim yapmaktadır. Bu eğitim çalışm asına katılan gençlere görüşlerini aktarır­ ken, o sırada, eğitim yapılan yerin bulunduğu bölgede volta at­ makta olan İbrahim Kaypakkaya, "öyle değil böyledir" diye dı­ şardan laf atmaya başlar. Bunun üzerine, "Sen de buraya gei -------------------------------------4 1 ---------------------------------------


Turhan Fe yizo ğ k ı

eğitim çalışmasına katıl. Ö yle dışardan laf atma şeklinde bu işi yapma", denilir. İbrahim Kaypakkaya, uyanlara aldırm az ve bir kaç kez a y­ nı şekilde tavrını sürdürür. Deniz 1.91 boyunda, ibo ise ondan daha küçüktür. Vural Yıldırım oğlıı, ibo'nun yanına gelerek, "Bak bunlar dev gibi, bunlarla tartışma. Eşit d eğ ilsiniz", der. Deniz ile İbrahim, "Sosyal em peryalizm konusunda tartış­ maya girer. Deniz. "Sosyalizm e soldan ihanet ediyorsunuz", der. İbo, "Sosyal em peryalizm i sosyalizm olarak gösterenlerdir sosyalizme asıl ihanet edenler", deyince, D eniz, sinirlenip İbo'ya bir yumruk atar. O laya tanık olanlaıılardan biri olan Necdet Dizm an, olayı şöyle anlatmıştır: "D en iz, masaların üzerinden atlayarak giiti İbrahim'e bir lokal vurdu." Bu olay hakkında Kenan Kıfkı Ertuğrul, şunu anlatmıştır: "D en iz, masaların üzerinden atlayarak İbrahim 'in yanına git­ mek istedi ama bi:- tuttuk. İbrahim 'e tokat değil, ben kafa vur­ dum." Son olay, 23 Eylül 1970 Çarşam ba günü, T D G F İstanbul Bölge Yürütme Kum lunun İTÜ 'de düzenlediği toplantıda m ey­ dana gelir. Her zam an Cumartesi günü toplanan forum, bu kez olağanüstü bir durum nedeniyle Çarşam ba günü düzenlenir. Toplantıda çok sert tartışmalar olur ve Mustafa Zülkadiroğlu, T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu Saym anlığından isti­ fa eder. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu Başkanı Cihan Alpte­ kin, Necmi Dem ir, Ö m er Erim Siierkan, G ö kalp Eren ve Nam ık Kemal Boya'm n da katıldığı toplantıya P D A çevresinin görüş­ lerini anlatmak am acıyla İbrahim Kaypakkaya ile G arbis Altınoğlu’da katılır. A yd ın lık Sosyalist Dergi çevresindeki gençler, İbrahim ve arkadaşlarına, "O ku ld a, şehirlerde sert geçen m ücadele var. Bunlar, bundan kaçm ak için işçi-köylü m ücadelesi deyip m ü­ cadele alanlarını terkediyorlar. Bu m ücadele kaçkınlarına gü­ ven ilm ez", gibi suçlam alar getirir. 142


İb o /H a y a lı ve MCk adelesi

Toplantıda kavga çıkar. Esas sorun A yd ın lık Sosyalist Dergi taraftarları arasında iken "kabak" P D A 'cıiarm başında pallar. Nahit Tören, Taner Kutlay, Zeki Erginbay, Zihni Çetiner, Mustafa Zülkadiroğlu ve arkadaşları ile İbrahim Kaypakkaya1nın arkadaşları arasında itişme-kakışma olur. Talat Aydem ir olaylarına karıştığı gerekçesiyle Silahlı Kuvvetler'den atılmış olan Zihni Çetiner, İbrahim Kaypakkaya'nın başına tabure ile vurur. Kabil Kocatürk, ibo'ya saldıranların üzerine atlar. Üstü başı kan içinde kalır. Söz sırası G arbis Altınoğlu'nda olduğu halde çıkan kavga nedeniyle konuşmaktan vazgeçer. TD G F'nin Son Kongresi PD A çevresi, T D G F 'n in , 17 Ekim 1970 Cumartesi günü, SBF'de başlayan kongresine katılm ak için bütün gücüyle çalı5,r-

Kongreye Ankara, İzm ir ve İstanbul'dan M uzaffer Oruçoğlu, A li Taşyapan, Kabil Kocatürk, Bora Sabri G ö zen , Garbis Altınoğlu, A dil O valıoğ lu , Nail Satlıgan, Mehmet U lusoy, İbra­ him Ö zd em ir, Salman Kaya, Doğu Perinçek, Cüneyt A kalın, Şahin A lp ay, Erdoğan G ü çb ilm ez, Daşar Karadağ, Ö m er Ö zerturgut, Musa Tan rıku lu , Abdurrahm an Taşçı, Cafer Topçu, Ali Ergün, Ali Kalan, Aktan ince, G iin Z ile li, Atıl Ant, Oral Ç a lış­ lar, Latif G ü vercin , İlker Ağca, ismet Tufan Y a z ıc ı, Ali Karşıla­ yan, katılır. M ahir Ç ayan, yaptığı konuşma ile Doğu Perinçek'i baş he­ def seçer. Delegeleri galeyana getirir, kongredeki gerilimi artı­ rır. P D A 'cıiarm ilk konuşmasını Ö m er Ozerturgut, yapar. Doğu Perinçek, konuşma yaparken saldırıya uğrar, birisi ar­ kadan tekme vurur. Kongreyi yöneten Yusuf Küpeli, Doğu Pe­ rinçek'in elinden mikrofonu alır ve söz hakkı tanımaz. "Cin A li" denilen Ali Ergün, yerinden fırlar ve Perinçek'e saldıranlara doğru hamle yapar. Ezici çoğunluk karşısında bir kısım P D A 'cı etkilenir. B a zıla ­ rı, içlerinden, "B öyle bir güç inkar edilem ez. Bunların hepsi ---------------- --------------------- 143-------------------------------------


Turhan Feyizoğlu

m ücadelenin içinde olsa acaba ne olur? Ben de onlara mı katılsam?" diye geçirir. Sonuçta kongrede Ertuğrul Kürkçü, T D C F Başkanı seçilir. Hüseyin Çapkan ve Kerim Soyka Ölüyor Gislaved Lastik Fabrikasında çalışan 1.300 işçi, işverenin 15-16 H aziran tarihlerine ait ücretlerinin ödenmemesini pro­ testo etmek amac' /la, 13 Ekim 1970 Salı günü, işyerini işgal eder. Emniyet kuvvetleri ve jandarm a, 15 Ekim Perşembe günü, işgalci işçileri fabrikadan çıkartm ak ister. Çıkan olaylarda H ü­ seyin Çapkan adlı işçi ölür, onaltı işçi ile onbeş em niyet men­ subu yaralanır. Bu olayları protesto etmek am acıyla, Ankara'da K ızılay V a ­ li Konağı civarınd a, 15 Ekim 1970 Perşembe günü gecesi, geç saatlerde duvarlara, "Şehit işçi arkadaş m ücadeleye bayrak ola­ cak" ibaresi ya zılı ve bir elinde çekiç, bir elinde iki ağızlı anah­ tar taşıyan bir işçi resmi bulunan afişler, asılm aya ça lışılır. Bu afişleri yapıştırm aya çalışan, İstanbul T a rla b a şin d a oto tam irciliği yaptığı ve Ankara'da bir otelde kaldığı tesbit edilen Tahir Duran adlı işçi ile Yaşar Ayaşlı (B Y Y O ), Kenan Güngör (Ankara Hukuk), Ali Kalan (Ankara Hukuk), Ali M ünir Akm an (Hukuk), Raif Ç akır (Ankara Hukuk), N iyazi Y ıld ızh an (Ankara Hukuk) ve Ali M ercan (G azi Eğitim Enstitüsü), em niyet men­ supları tarafından yakalanır. Yakalananların ellerinde bulunan 18 afiş müsadere edilir. 29 Ekim 1970 perşembe günü, Eyüp çevresindeki fabrika­ larda bildiri dağıtımken, işçileri tahrik ettiği gerekçesiyle M eh­ met Karakaşlı (İTÜ öğrencisi), İsmail Altınkaya (İTÜ öğrencisi), Fen Fakültesi öğrencisi Hüseyin Karanlık ve Robert Kolej öğ­ rencisi Garbis Altıı oğlu, emniyet m ensupları tarafından gözal­ tına alınır. Eski TKP üyesi ve PD A taraftarı Kerim Soyka, 9 A ralık 1970 Çarşamba günü A lm anya'da ölür, 11 A ralık 1970 Cum a günü, Z in ciriik u y u ’da toprağa verilir. Cenaze törenine öğrenciler ve işçiler de katılır.


İb o /H ıiy o lı ve M ü cadele si

Köy Çalışmaları 1 5-1 6 H aziran olaylarından sonra PD A çevresinde ne kadar kadro varsa hepsi, sonbaharda yapılm ası düşünülen "Sosyalist Kurultay" için değişik bölgelerdeki önder kadroları saflara çek­ mek, illegal partinin yaygınlaştırılm ası am acıyla köylere gön­ derilir. Atıl Ant, H alil Berktay, Şahin A lp ay, Daşar Karadağ, Kenan Mortan ve bazı kadrolar, Söke'ye gönderilir. Kadrolar, gittikleri bölgede sürekli kalm az. Bir yerde belli bir süre çalıştıktan sonra kadrolar, başka bölgelere gönderilir. A B D , Bu dönem Türkiye'de Haşhaş ekim inin yasaklanm a­ sını ister. Haşhaş ekim i Tü rkiye'n in bazı il ve ilçelerinde yap ıl­ dığı gibi Çorum 'un bazı ilçelerinde de yapılm aktadır. Haşhaş ekim inin yasak edilm esini isteyen A B D 'ye karşı olan gençler, üreticilerle Çorum 'da, 19 Ağustos 1970 Çarşam ­ ba günü, haşhaş mitingi düzenler. Bu mitingin yarattığı etkinin izlerini kalıcı bağlara dönüştür­ mek am acıyla PD A çevresinden ekipler Çorum 'un kasaba ve köylerine dağılır. Çorum 'a ilk giden ekip Daşar Karadağ ile Hüsamettin Kurultay'dır. A ç lık ve susuzluğa karşı deneme yapm ak için söğüt yapra­ ğı yenir. Hüsamettin Kurultay kusar, Daşar Karadağ ise çok acı bulur. D aşar Karadağ, Çorum 'daki köy çalışm alarından sonra M a­ latya'da haşhaş m itinginin düzenlenm esi sırasında köy ça lış­ m alarına katılır. Daha sonra, İstanbul'da Bakırköy-O sm aniye'de kurulan İşçi Bürosunda ça lışır. Bir süre İstanbul'da işçiler arasında çalışan Daşar Karadağ, Hüsamettin Kurultay ile Erzincan'a köy çalışm asına gider. Er­ zincan köylerinde yaptıkları çalışm a sonrasında hazırladıkları rapor, P D A D ergisi'nin 23 Şubat 1971 tarihli, 31. sayısında ya­ yınlanır. Raporda, köylülere yönelik yaptıkları ajit-prop özetle şöyledir:


Turhan Feyizoglu

"Başkan M ao'ııun 'iktidar namlunun ucundadır' fikrini açıklad ık. Köylülerde kurtuluşun ancak böyle sağlanabileceği­ ni söylediler. B iz, işçilerin köylülerin m ücadelesinin zafere ulaşacağını söyledikçe, bu zaferin nerelerde sağlandığını soranlar ç ık ıyo r­ du. (A) köyünde, Arnavutluk'ta işçilerin, köylülerin zaferi nasıl kazandıklarını anlattık. Arnavutluk'un bir sosyalist ülke oldu­ ğunu, burada işçilerin iktidarının olduğunu cesaretle ortaya koyduk. (B) köyünde ise Çin'den söz ettik. Çin halkının ve bütün dünya halklarının önderi Mao Zedung'u köylülere tanıttık. Çin halkının bütün dünya halklarının destekçisi olduğunu, Ç in 'in sosyalizm in kalesi olduğunu söyledik. Vietnam halkının Am erikan em peryalistlerine karşı haklı m ücadelesini anlattık. H indistan'daki silahlı köylü m ücadele­ sinden örnekler v c d ik ." PD A 'nın görüşlerini anlatm ak am acıyla, H alil Berktay ile Erdoğan G ü çb ilm ez, 1970 yılın ın sonbaharında, 1971 yılının başında ise Cüneyt A kalın , Trabzon'a gider. Cüneyt A kalın , daha sonra, toprak işgali yapan köylülere destek olm ak am a­ cıyla D iyarbakır'a gider. İbrahim Kaypakkaya, Mehmet Altun ve Adil O valıoğlu, 1970 yılın ın son ayında Çorum 'a gider. Daha sonra Karakaya köyünde arkadaşlarıyla buluşan Ali M ercan da, Çorum 'daki çalışm alara katılır. Yaklaşık iki ay kadar Çorum ve civarında yaptıkları çalışm a sonunda derledikleri bilgiler, "Çorum ilinde Sınıfların T a h lili" başlığı altında Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinde ya yın la ­ nır. Çorum 'a PD A çevresinden başka gidenler de varçlır. A nka­ ra Üniversitesi D işçilik Fakültesi öğrencisi Alp Ham uroğlu, Battal Kahraman ve H alit Ateş, ajit-prop için Çorum M ecitözü Ç iftlik köyüne gider. Berber H alil Ateş'in evinde toplanan köy­ lülere Lenin, Mao ve Che G uevera'nın kitaplarından bölüm ler okuyan ve Çin Komünist Partisi'nin 9. M illi Kongre Raporu'nu anlatan Alp Ham uroğlu, Battal Kahram an ve ev sahibi H alil ----------------------------------------------- 1 4 6 -------------------------------------------------


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Ateş, 9 Şubat 1971 Salı günü, köylüler tarafından yakalanarak jandarm aya teslim edilir. A li M ercan ile Asgar Yılm az ise, "H alkın G ücü Zulm ün T o ­ punu Tüfeğini Yerle Bir Eder" başlıklı, 12 A ralık 1970 tarihli İş­ çi-Köylü gazetesinden bir miktar alarak A dıyam an'ın Besni il­ çesine gider. Besni'de M atbaacı Şekip'i bulan ekip, onun tav­ siyesi üzerine değişik köylerde çalışm a yapar. Bu dönem , silahlı m ücadeleyi am aç edinm iş bazı gruplar da bu bölgede örgütleri adına çalışm a yapm aktadır. T H K O adına Tuncer Süm er ile Semih O rcan, bu nedenle bölgededir. PD A adına çalışm a yapan Ali M ercan ve Asgar Yılm az ile T H K O adına çalışm a yapan Tuncer Sümer ve Semih O rcan, Besni'nin Çakal i ı köyünde karşılaşır, iki ekip, silah atışı yarışı yapar. T H K O ekibi, silah atışında PD A ekibinden daha iyidir. Bir süre çalıştıktan sonra Ankara'ya gelen Ali M ercan ile A s­ gar Y ılm a z, tekrar çalıştıkları bölgeye geri döner. Yanlarında götürdükleri işçi-köylü gazetelerinin bir kısmını D iyarb akır'a b ırakacaklardır. D iyarbakır'a indikleri gün gözal­ tına alman Asgar Yılm az ile A li M ercan, birkaç gün gözaltında kaldıktan sonra serbest b ırakılır. Besni'ye varan Asgar Yılm az ile A li M ercan, tekrar köy ça ­ lışm alarına başlar. Bir kaç köy çalışm ası yaptıktan sonra Ç içe k ­ li köyünde jandarm alar tarafından yanlarında bulunan kitap ve dergilerle gözaltına alınır. Besni'de m ahkem eye çıkartılan Asgar Y ılm az ile Ali Mercan'ı serbest bırakan H akim , "Ben bunu okum am ıştım " diye­ rek Lenin'in kitabını aldıktan sonra, "Buradan çıkın ve Besni'­ de bir daha d urm ayın." der. Asgar Y ılm az ile Ali M ercan, bir kamyonun kasasına bine­ rek M alatya'ya gider.


Turhan Feyizoftlu

148


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

H i n d i s t a n ve Çi n Örnekleri --------------------------------------------------------------------------------1 4 9 ------------------------------------------------------------------------------------------------------


T u rh a n Feyizo t’ lu


İbo /H ayatı ve M ücadelesi

Hindistan ve Çin Örnekleri Diğer sol hareketlerde olduğu gibi PDA taraftarları arasında da tam bir görüş birliği yoktur. Çünkü, herşey çok yenidir ve yaşanarak öğrenilm ektedir. Tartışm alarda kendini ifade edecek teorik dayanaklar yaratılam azsa, dünyada zaten varolan ve kendisine en yakın görülen düşünceler sahiplenilerek savunul­ maya ça lışılır. Diğer sol hareketlerde olduğu gibi PD A çevresinde de tar­ tışm alar, fa rk lılık la r ö zellikle 1 5-1 6 H aziran 1 970 olaylarından sonra daha da belirginleşir. 1 9 6 0 '11 yılların başlangıcında Che G uevera'nın etkilem edi­ ği solcu genç yoktur. Herkes, Che gibi olm aya özenmektedir. C he'nin öldürülm esi bütün gençleri etkilem iş, silahlı m ücade­ le anlayışı rom antik bir duygudan çıkm ış düşünce haline gel­ miştir. Bu nedenle, Ç in , Latin Am erika, Hindistan, Vietnam de­ neyim ini kendine am aç edinen M D D 'c i gençlerin kafasında si­ lahlı m ücadele anlayışı baştan itibaren vardır. Mao Zedung'un "Seçm e Eserleri"nin Tü rkiye'd e yayınlanm asıyla bir kısım P D A 'cı gençlerin kafasında silahlı m ücadele netleşir. İbo, si­ lahlı m ücadele konusunda Ç in 'i örnek alm ıştır. İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun, bu dönem hareket felsefesi şöyledir: "K ırlar, esastır. Savaşın kırlardan başlatılması gerekir. Bir kı­ vılcım tüm bir bozkırı tutuşturur. Herşey yoktan varedilm eli ve kendi gücüne dayanm alıdır. Asıl olan halk savaşı teorisidir. Bu am açla pratikte adım atılm asını istiyoruz. Şehirlerdeki kadrola­ rın kırlara çekilm esini talep ediyoruz. Buna engel olan her şey aşılm alı. G erekirse yayın organları bile kapatılm alıdır." Teorik sorunlara çözüm bulm ak am acıyla, İşçi-Köylü gaze­ tesi ve Proleter D evrim ci A yd ın lık (PD A) dergisinde yayınlanan yazılara yönelik eleştiriler, PD A dergisinde "Tartışm a" başlığı altında yayınlanm aya başlar. Teorik sorunlara çözüm yolu ------------------------------------------------1 5 1 ------------------------------------------------


Turhan Feyizoğlu

bulmak am acıyla, ayrıca, PD A dergisinin A dakale sokak no: 28, Kızılay'd aki yerinde, her hafta salı günleri eğitim çalışm a­ ları düzenlenir. 1970 yılı başından itibaren düzenlenen bu eğitim ça lışm a­ larından bir kaç tanesi şöyledir: 9 Mart 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a: "Ç in Devrim i Ü ze ri­ ne (ikinci D evrim ci İç Savaş dönemi 1927-1937) üzerinde ya­ pılır. 6 Nisan 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a : "H üküm et Progra­ mı" üzerinde eğitim çalışm ası yap ılır. 13 Nisan 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a: M ao Zedung'un Japonya'ya Karşı G erilla Savaşında Strateji M eseleleri (1938), U zayan Savaş Ü zerine (1938) ve Savaş ve Strateji M eseleleri, yazıları hakkında yapılır. Bu dönem, ö zellikle Boğaziçi Ü niversitesi'ndeki P D A taraf­ tarları arasında Çaru M azum dar tarafından öne sürülen fikirle ­ rin etkisi fazladır. Çaru M azum dar, Hindistan Kom inist Partisi M arksist-Leninist (H KP M -L)'in önderidir. Kurulduktan hemen sonra H KP M-L, Hindistan Batı Bengal eyaletinin Terai bölgesinin Naksalbari yöresinde toprak ağala­ rına karşı 1967 M ayıs'ında m ücadele başlatır. Köylü ayaklanm ası sırasında halk düşm anlarını imha kam ­ panyası adıyla bir tem izlik hareketine girişir. Bu hareketin özelliği: Toprak ağalarının ve M aocu isyancılara karşı duran diğer insanların; balta, nacak, kazm a ve orak gibi araçlarla ö l­ dürülm esidir. N aksalbari'de toprak ağalarının topraklarına, silahlarına ve ürünlerine el koyan köylüler, kurdukları "Köylü Kom iteleri" ile toprak ve ürünleri, yoksul köylülere dağıtırlar. 1967 yılı sonunda Naksalbari m ücadelesi bastırılır. Fakat, Naksalbari m ücadelesini örnek alan Hindistan devrim cileri, köylerde çalışm aya başlar. 1968 Mart ayında 16 eyaletten 8'inde 50 bölgeye yayılm ış köylü ayaklanm ası vardır.


ib o /H a y a tı ve M ü cadele si

Bizzat Çaru M azum dar'ın önderliğinde, 25 Kasım 1968'de, Andra eyaletinin Srikakulam bölgesinde silahlı m ücadele için h azırlık la r yap ılır. 1969 Mart ayında silahlı m ücadele başlar. A ynı yıl içinde SrikakuianVda ele geçirilm iş bazı bölgelerde "kurtarılm ış bazı üsler" yaratılır. 22 Nisan 1969'da Hindistan Komünist Partisi Marksist-Leninist (H KP M -L)‘in kurulduğu açıklan ır. H KP M-L, özetle şu görüşleri savunur: "G e rilla savaşı, yoksul ve topraksız köylülere dayanılarak yürütülm eledir. Ç ünkü, sınıf kini en çok onda güçlüdür. G e rilla faaliyetleri, başlangıçta modern ateşli silahlarla de­ ğil, kitlelerin ko laylıkla temin edebilecekleri üretim aletleri gi­ bi ilkel silahlarla yürütülm elidir. A n cak, böylelikle kitlelerin insiyatifi harekete g eçirileb ilir.. Kitleler, modern silahları düş­ mandan zaptettikleri, onları kullanm asını öğrendikleri oranda, ilkel silahlardan ateşli silahların kullanılm asına geçilm elidir. G e rilla savaşında küçük burjuva aydın kadroların görevi nedir? O n ların görevi kırlık alanlara giderek köylü kitleleri ara­ sında M ao Zedung D üşüncesini yaym aktır. Ancak bu yolla kit­ lelerle bağlar kurabilir, sınıf düşm anını imha savaşını yürütmek üzere köylüleri örgütleyebilirler. Köylülerin devrim ci m ücadelesini yürütmenin tek yolu, ge­ rilla savaşıdır. A n cak bu savaş, Che G uevera'nın değil, Mao Zedung'un önerdiği gerilla savaşıdır. G uevera tipi gerilla savaşı, proleterya önderliğini inkar eder. Bu savaşa kitleler katılm az, en fazla destek olurlar. Che G uevera'nın gerilla savaşı teorisiyle, Mao Zedung'un gerilla savaşı teorisi arasında hiç bir ilgi yoktur. Hint Marksist-Leninistlerinin pratiği ile G u evera'cıların hiç bir ilgisi yoktur. Naksalbari ve Srikakulam 'da G u e v e ra 'c ılık keşfetmeye, Çaru Mazum dar'ı Che G u evera'ya benzetm eye çalışanlar, sahtekarlar­ dır. M azum dar'a göre, şehirlerde ve işçi sınıfı içinde çalışm ak, devrim cileri yo zlaştırır ve revizyonizm e sebep olur." M uzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları söylem iştir: "Çaru M azum dar'ın kitle çizgisine ve gerilla savaşında ısrar 153


T u rlu n Feyizofclu

etmesine ve de yoksul köylülere dayanm asına sempati duyu­ yorduk. Ateşli silahların kullanılm asına (N aksalbari'de) karşı çıkm asını ise yanlış buluyorduk. M azum dar'dan en çok G arbis Altınoğlu'nun Robert kolej grubu etkilendi." Hindistan Komünist Partisi M arksist-Leninist (H KP M-L) ve Çaru M azıım dar'a ait bilgi ve belgeler, "Liberation" adlı İngi­ lizce yayınlanan dergiden çevrildiği gibi Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan bazı İran11 gençler, bir-iki öğretim görevlisi ve yurt dışında öğrenim görmüş kişiler de bu bilgi ve belgelerin aktarılm asında etkili olmuştur. 1971 yılı başlarında, T H K O ve TH K P-C banka soygunları ile adam kaçırm a eylem lerine girişir. İbrahim Kaypakkaya, D eniz G ezm iş ve M ahir Çayan 'ın gi­ riştikleri eylem lere eleştirel yaklaşır. O nlara bazı konularda ka­ tılm az. İbrahim Kaypakkaya, D eniz için , "Fokocu bir hat'ta yürü­ yor. Sosyalizm in esaslarını ve sorunlarını bilm iyor ama sosya­ lizm e derinden, içtenlikle inanıyor. Son dönemde öğrenci kit­ lesinden koptu, işçi köylü hareketleriyle kaynaşma eğilim i gös­ termiyor. Dağa çıkm a hazırlığı içind e", diye konuşur. M ahir için , "İyi bir polem ikçi. Politikada hırs şarttır. Ama bu, haddinden lazla hırslı. Büyük Proleter kültür ihtilaline bi­ zim gibi yaklaşıyo ı. Modern revizyonizm i eleştiriyor. D eniz'den ileri", der. Sosyalist Kurultay PD A çevresi, 1970 yılı sonbaharında, "Sosyalist Kurultay" kampanyası açar. Fakat, bu yolla parti yaratma fikri b aşarısız­ lığa uğrar. Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Bizim çeşitli dernek ve kuruluşlar içinde açtığım ız Sosya­ list Kurultay kampanyası da başarılı bir yönde gelişm edi. Ken­ di içim izde, Sosyalist Kurultay fikrinin doğru bir çözüm yolu olduğuna ittifakla inanm ış değildik. A yrıca, legal ve illegallik konularında da tereddüt vardı. G arbis Altınoğlu ile İbrahim Kaypakkaya, 1970 sonlarında, 154


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Ankara'ya geldi. H ukuk Fakü ltesind eki odamda Erdoğan Güçbilm ez, O ral Ç alışlar, İbrahim Kaypakkaya, G arbis Altınoğlu ve ben, bazı konularda konuştuk, tartıştık. Sosyalist Kurultaya katılm asını istediğim iz Hikmet K ıv ılc ım ­ lı için 'revizyonistlerin babası' diyerek karşı çıkıyorlardı. Tartış­ m am ızın sonlarına doğru, 'Peki ne istiyorsunuz?', dedim. 'Bugün yap ılacak şey derhal dağa çıkıp silahlı m ücadeleyi b aşlatm alıyız. Eğer, başlatm azsak bölünürüz.' 'D e li m isiniz siz? A k lın ız ı mı oynattınız? Hem clerhalden kastınız ne?' 'B ir hafta içinde' 'O rtada iki tane silik grev kalm ış. Birisi 31 A ralık 1970 gü­ nü başlam ış olan Pertriks grevi, diğeri 19 O cak 1971 günü, Berec işçilerinin yaptığı oturma eylem i, işçi m ücadelesi yok. Köy­ lüler suskunluk içinde. Bu koşullarda nasıl olacak silahlı m ü­ cadele? İstiyorsanız çıkın . Am a, ben böyle yanlışlara Parti için ­ de taviz verm em .' G arbis ile İbrahim 'in konuşm alarını dinledikten sonra Erdo­ ğan G ü çb ilm ez: 'Bu iş saçma sapan bir noktalara doğru gidiyor', dedi ve 1971 Şubat ayında m evcut tutum um uzun sorumluluğunu paylaşam ıyacağını söyleyerek ayrıld ı, ikna etmek am acıyla çok çaba sarfettik ama bir türlü ikna edem edik. N eticede, Sosyalist Kurultay teşübbüsümüz tamamen akim kaldı. Bu yolla parti yaratma fikri başarısızlığa uğramış oldu. Sosyalist Kurultay yolunun başarısız kalması üzerine, başka çözüm yolları aram aya başladık. Esasen, devrim in ancak ille ­ gal bir partiyle başarılacağı fikrini gerçekleştirm ek yönünde de fikri yönde bir gelişme vardı. Bu gelişme safhasında G arbis Altınoğlu ayrıld ı, İbrahim , b izim le birlikte hareket etti." Cem Som el, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Sosyalist Kurultay m eselesinden çıkan tartışmada Garbis Altınoğlu, İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer Oruçoğlu ve Adil O valıoğlu birlikte Doğu Perinçek'e muhalefet ediyordu."


Turhan Feyizofilu

M uzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Tıkan ıklığ ı, krizi Sosyalist Kurultay'la aşam ayacağım ıza inanıyorduk. Bu kurtultaydan devrim e öncülük edecek bir par­ tinin çıkm asını hayal etmenin gülünç olduğunu söylüyorduk. Bu konuya önem verenler, ön görüşmeler, küçük toplantılar yaptılar. Ama Sosyalist Kurultay'ı gerçekleştirem ediler." TİİKP Kuruluyor Birleşik bir sosyalist parti kurulam az ama zaten kurulm uş olan bir parti iki yıldan beri faaliyetdedir. Türkiye ihtilalci işçi Köylü Partisi (TİİK P )'n in kuruluş tarihi, 21 M ayıs 1969 Çarşam ba, günüdür. Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "21 M ayıs 1969 Çarşamba günü akşam ı, M ihri B e llin in an­ nesinin Ankara K ızılay Ç elikkale sokaktaki evinde yeni bir ör­ gütlenme kurm ak am acıyla toplandık. Bizim am acım ız: sosyalist bir kurultay toplayarak hep bera­ ber bir parti kurmaktı. M ihri B e lli, parti kurm ayı reddetti. Diğerleri de, dağa ç ık ­ mayı savunuyordu. Fikir birliğine varılm adan herkes ayrıldı. M ihri B e llin in annesinin evinden çıktıktan sonra ben, O ral Ç alışlar, Cengiz Çandar, Ö m er Özerturgut ve Gün Z ile li, gece yarısı Güvenpark'a gittik, oturduk. '-Bu böyle yürüm üyor. B iz, bir çekirdek oluşturalım ve di­ ğerleriyle de birleşm eyi am açlıyalım .' diye konuştuk. 1969 M ayıs ayında oluşturduğum uz bu çekirdek kadroyla işi 1969 yılı sonuna kadar getirdik. A yd ın lık dergisi çevresinin fiiliyatta ikiye ayrılm ası, yani bö­ lünmeden sonra M erkez Komitesi oluşturduk. Kız kardeşim Işık Perinçel<(Soner)'in anahtarı bende bulu­ nan Selanik Caddesi ile K ızılırm ak sokağının kesiştiği köşede­ ki apartmanın 3. katındaki dairesinde, kendilerinin bulunm adı­ ğı bir sırada 1970 O cak ayında toplandık ve bir M erkez Ko m i­ tesi meydana getirdik."


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP)'nin ilk M erkez Ko­ mitesi şöyledir: Doğu Perinçek, Vecdi Ö zgüner, Haşan Y a lçın , Ö m er Ö ze r­ turgut, G ün Z ile li, M ehmet Altun ve O ral Ç alışlar. M erkez Komitesi Yedek Ü yeler ise Bora G ö zen, Ferit İlsever, H alil Berktay ve İbrahim Kaypakkaya'dır. Böyle Bir İşe Girmeden Ö nce Adını Soyadını Değiştirseydin Daha İyi O lm az mıydı? T İP 'in "gerçek bir işçi sınıfı partisi olm adığını" iddia eden M D D 'c ile r, belli bir süre desteklem elerine rağmen TİP 'in va rlı­ ğına baştan itibaren karşı olm uşlar, "işçi sınıfının gerçek parti­ sini" kurm ak için sürekli çalışm ışlardır. Parti kurulm ası gerekir diyen M D D 'cile rd e , "bu sistem için ­ de proleteryanın legal parti kurm asına izin verm ezler, kurulsa kurulsa ancak illegal parti ku ru lab ilir", fikri hakim dir. A yd ın lık dergisi kadrolarının ikiye ayrılm asından sonra, TİİKP diye ad lan d ırılacak olan çekirdek grubu oluşturanlar, gü­ vendikleri kişilere, " G iz li bir parti var. Ç alışıyo r. Bakın bunlar­ da yayınladığı belgeler." denilerek, okuyup değerlendirmesi için bazı teorik belgeler verir. Aradan bir müddet geçtikten sonra, belgeler verilen ve gü­ vendikleri kişilere yeniden gidilerek, "O kuduğunuz belgeleri nasıl buldunuz?", diye sorulur. Eğer olum lu yanıt alınırsa, "Bir arkadaş gelip sizin le irtibat kuracak", denilir. Bir müddet sonra, belge verilen kişiye başka birisi gelir, "Si­ zi üyeliğe layık görüyoruz. H azır olun sizi bazı bölgelere ça lış­ mak için göndereceğiz.", der. "Profesyonel olarak çalışm ak istiyoruz. Bizi okullarım ızda niye tutuyorsunuz?" diye sürekli baskı yapan gençler, böyle bir parti üyeliği ve çalışm a önerisini sevinerek kabul eder. İbrahim kaypakkaya, TİİK P 'in ilk önce normal üyesi, daha sonra Parti M erkez Komitesi Yedek Ü yesi, olmuştur. İbrahim Kaypakkaya'ya Parti üyeliğini Doğu Perinçek, öne­ rir. İbrahim Kaypakkaya'da kabul eder.


Tu rhan Feyizofilu

Keşan ve Edirne cezaevlerinde üç ay yirm i gün tutuklu kal­ dıktan sonra serbest bırakılan M uzalfer O ruçoğlu, ilk önce memleketi olan Kars'ın G ö le ilçesine gitmiştir. M uzaffer O ruçoğlu, bundan sonrasını şöyle anlatm ıştır: "Toplam 4 ay 20 gün cezaevinde kaldım . Sonra çıktım , 70'in sonu olabilir, köyüm e gittim o ara. O zam an baktım ki bü­ tün ailem tam kar-.ımda. Köy değil ama ailem tam anlam ıyla karşımda. 'Bu işleri bırak. Bizim adım ızı mahvettin' diyorlardı, ismim gazetelerde çıktığı için Kars'ta duyulm uş. ‘Bizim adım ız komüniste çıktı. A ilece tecrit ettin b izi. V arlıklı insanlar bize yüz verm ez dürüm dalar. Nereye gitsek, komünist bir aile ola­ rak bize m uam ele gösteriyorlar. Senin yüzünden biz sülalece itibarım ızı yitirdik. Böyle bir işe girmeden önce adını, soyadı­ nı değiştirseydin daha iyi olm az m ıydı? Bırak bu işleri', dedi­ ler. Ben tabii direndim . 'Bu benim sorunum dur', dedim onla­ ra. 'H er insanın bir görüşü vardır. O görüş doğrultusunda ha­ reket eder. Yaşamı anlam landıran da budur. Sizin görüşlerini­ ze ben hürmet ediyorum . Siz, Dem okrat Parti 'ye inanıyordu­ nuz. Şimdi Cum huriyet H alk Partisi 'ne eğilim gösteriyorsunuz. Hali vakti yerinde olan insanlarsınız. Orta köylünün üst kesi­ m isiniz, sizin yaşam ınız bu. Ben de bu yaşama karşıyım . Am a size metazor uygulam ıyorum . Bu yaşamın değişmesi yönünde m ücadele ediyorum . Beni bundan vazg eçirem ezsiniz.' Babam dedi ki, 'Ne olacak şim di. Rusya'ya kom ünizm geldi, oradan kaçtım . E, burada da kom ünizm gelince ben nereye kaçaca­ ğım? Bana bir yer göster!'. Ben dedim ki, 'Kaçm ana gerek yok. Sen Rusya'daki devrimi yaşam adın.' 'Yaşam adım am a', dedi, 'orada olanları biliyorum .' Aslında bizim kendim iz Gürcistan'dan gelm eyiz. G ü rcis­ tan'ın Tiflis'e bağlı bir köyünde yaşıyorm uşuz. Gürcistan terekemelerine bağlı bir aile. Ekim D evrim i'nden sonra, daha K ızıl Ordu Kafkasya'ya girmeden önce toplu halde kaçıyorlar. Babamın devrim konusundaki hikayeleri oldukça zengindi. Mesala devrim önderlerini biliyordu. Len in 'i, Stalin'i, ondan sonra Tro çki'yi. G e nellikle Stalin'e karşı bir düşmanlığı vardı. Lenin'e pek laf etm ezdi. 'O , a kıllı bir şeytandır', derdi."


İb o /H a y a lı ve M ücadelesi

M uzaffer O ruçoğlu, Kars'ın G öle ilçesine bağlı Büyükboğatepe köyünde bir ay kaldıktan sonra İstanbul'a gelir ve tekrar faaliyetlerine devam eder. Kadırga Ö ğrenci Yurdunda M uzaffer Oruçoğlu ile karşıla­ şan İbrahim Kaypakkaya, "Son gelişm eleri anlatarak m ücade­ leye profesyonel olarak katılm ası" için üyelik önerir. Muzaffer O ruçoğlu, bu öneriyi kabul eder. M uzaffer O ruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya da, yakın tanı­ dıklarına üyelik önerisi yapar. Arslan K ılıç'a partiye girme önerisini Ferit ilsever, Kabil Kocatürk ve Mehmet A dil O valıoğ lu 'n a M uzaffer Oruçoğlu ile İb­ rahim Kaypakkaya yapar. M uzaffer O ruçoğlu, İbrahim Kaypakkaya ve Mehmet Adil O valıoğlu , üç kişilik bir parti hücresi oluşturur. Toplantılarını, bazan Çem berlitaş'ta bir tatlıcının ikinci katında, bazan da O valıoğ lu'nun evinde yapar. T İİK P , bu dönem iki genelge yayınlar: 1. genelge: "Endonezya Komünist Partisi M erkez Komitesi Kararı" takma adıyla 1971 Şubat ayında yayınlanır. TİİK P M er­ kez Kom itesi'nin oybirliğiyle aldığı ve parti üyelerine duyurdu­ ğu kararları kapsam aktadır. 2. genelge: "Filip in ler Komünist Partisi Siyasi Bürosu G e n e l­ gesi" takma adı altında M ayıs 1971 'de yayın lanır. Bu genelge­ de, parti üyelerine nasıl çalışm ası gerektiğinin esasları anlatılır. TİİK P M erkez Kom itesi'ne bağlı olarak şu komiteler kurulur: Ankara İl Kom itesi, İstanbul İl Kom itesi, Ege Bölge Kom ite­ si, Doğu Anadolu Bölge komitesi, Yurt Dışı Bürosu. Bu kom itelere bağlı olarak ihtiyaca göre şu alt kuruluşlar oluşturulur: ihtilalci Köylü Birliğ i, İhtilalci G e n çlik Birliği, Şafak basımı bürosu, Ordu kesim lerinde çalışm akla görevli komite, çeviri kom itesi, sahte kim lik ve pasaport yapma komitesi. Proleterya Sanatı Mücadele Meydanlarında Doğuyor PD A dergisinin bu dönem İstanbul'da dört bürosu vardır.


Turhan Feyizoşlu

B irin cisi: Sekbanbaşı Sokak, M anolya Pasajı, no: 3, Beyazıt, adresindedir. İkin cisi: Kemerburgaz Caddesi, N o: 54, A lib eykö y, adresin­ dedir. Ü çüncüsü:Aksu caddesi, O sm aniye yolu N o: 30 Osm aniye-Bakırköy adresindedir. Dördüncüsü: Kartal'dadır. İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ruçoğlu, Bora Sabri G ö ­ zen, Cem Som el, Hüseyin Karanlık, Şam il Iİter, Kabil Kocatürk, Ali Taşyapan, Sabetay Varol, Ahmet K ızıle r, A li Lütfi T ın ç, Sa­ mi O valıoğlu, Mehmet Altun, M elek U lagay, G ürcan Tu ncay, M. Kemal A kçay yaptıkları çalışm aları bu bürolar aracılığıyla yürütür. Bu dönem , İstanbul İşçi-Köylü bürosunun ilgilendiği üç işçi eylemi vardır: 31 A ralık 1970 Perşembe günü başlayan Pertrix, 19 O cak 1971 Salı günü başlayan Berec Pil ve Aküm ülatör, 1 Şubat 1971 Pazartesi gü ıü başlayan Adel K alem cilik fabrikalarında­ ki eylem ler. M elek Ulagay ile Lütfi Tın ç, Kartal bölgesinde bulunan Adel Kalem cilik Fabrikasındaki işçilerin eylem lerini desteklem ek am acıyla işyerine gider. Eylem süresince eğitim çalışm aları ya­ pılır, işçi-köylü gazetesi dağıtılır, işçi evleri ziyaret ed ilir. M e­ lek U lagay, bazı zam anlarda bu işçi evlerinde, kalır. İşçiler, 24 Mart 1 9 7 1 'de işbaşı yapar. Jülide Zaim ile Melek U lagay, farklı sol eğilim lerde olm ala­ rına rağmen, Bereç Pil ve Aküm ülatör Fabrikasındaki işçi ey­ lem lerinde birlikte çalışır. Kabil Kocatürk ile İbrahim Kaypakaya da, Bereç işçilerinin grevinde birlikte ajit-prop yapar. G ençler, sadece İstanbul'da değil İzm ir'de de işçi eylem le­ rine destek olm aktadır. Üm it Ağca ile Mahmut Cantekin, 23 Mart 1971 günü, İz­ mir'de Şark Sanayii önünde bildiri dağıtırken, Ali Karşılayan, Savaş Emek ve G üney D inç, 28 Mart 1971 günü, İzm ir Gıdaİş Sendikasının kongresini izlerken em niyet m ensupları tarafın­ dan gözaltına alım r.


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

İstanbul İşçi Bürosu sorumlusu İbrahim Kaypakkaya, bu dö­ nem Pertriks işçilerinin yaptığı greve destek olmaktadır. İşçi-Köylü İstanbul İşçi Bürosu'nun hazırladığı ve PDA der­ gisinin 2 Mart 1971 tarih, 32. sayısında yayınlanan, "İstanbul'­ da İşçi Sınıfı Hareketi Kuvvet Topluyor Yeni Bir Fırtınaya Doğ­ ru" başlıklı yazıda yaptıkları çalışm alar hakkında şu bilgiler verilm ektedir: "A m erikan em peryalizm i ve onun uşağı AP iktidarının z u ­ lüm ve baskılarına rağmen işçi sınıfının m ücadelesi bütün yurt­ ta her geçen gün gelişiyor. Son birkaç ay içinde yalnız İstanbul'da, çok sayıda işgal, grev ve çeşitli direnişler oldu. H a­ kim sınıflar, işçi sınıfının gelişen m ücadelesini durduram ıyor. Son birkaç ay içinde toplum polisinin sayısı arttırıldı. İstanbuI'a kom ando birliği getirildi, işçiler zindanlara atıldı, en vahşi iş­ kencelere uğratıldı. Ü niversite kapılarında gençler kurşunlanır­ ken, fabrika duvarları dozerlerle yıkıld ı. Daha çok ücret, daha iyi yaşam a şartları için direnen işçiler öldürüldü. Bütün bu zulüm ve baskılar, işçileri yıldırm ıyor. O nlar mü­ cadelelerine yiğitçe devam ediyorlar. Çünkü, 15-16 Haziran şanlı işçi m ücadelesi, bütün yurtta olduğu gibi İstanbul'da da işçi sınıfının m ücadelesine ışık tutmaktadır, işçiler, 15-16 H a­ ziran m ücadelesinden aldıkları deneylerle m ücadelelerini da­ ha b ilin çli ve daha sağlam yürütüyorlar. Son aylar içerisinde İstanbul'da Teksif, 8 .0 0 0 tekstil işçisini greve soktu. Cihan Komandit işçileri, Pertriks ve Grundig fab­ rikalarında grev yaptılar. O tom obil-iş Sendikası, büyük bir m i­ ting düzenledi. İşçiler, 'patronların zulm üne k a rşi mücadele edeceklerini b ildirdiler. Bereç işçileri, patronun ve sarı sendi­ ka Petrol-İş'in baskılarını yenerek, Kim ya-İş'e geçti. Lastik-iş'e bağlı Doğan Lastik işçileri greve gitti. Lastik-İş işçileri, sarı sen­ dika Kaucuk-İş'le ve Lastik-İş içine kadar sızan sarı sendikacı­ larla m ücadele etmeye karar verdi. G e rç e k b ir çe lik kale n e d ir? Bu kitlelerdir. G erçekten ve sa­ m im iyetle d evrim i destekleyen m ilyonlarca ve m ilyonlarca halktır. (M ao Zedung) Bütün faşist zulüm ve baskılara rağmen işçi sınıfının durm a­


Turhan Feyizoğlu

dan ilerleyen m ücadelesinde en aktif görevleri alm ak, kazan­ dığım ız deneylerin ışığında işçi sınıfının m ücadelesini daha ileriye götürmek için vargücüm üzle ç a lışm a lıyız. Bunu ancak kitleler içinde çalışarak gerçekleştirebiliriz. Kitleler içinde ç a lı­ şırken kitlelere güvenm eli, gerçek kahram anların kitleler oldu­ ğunu unutm am alıvız. B iz, bunun devrim ci yol olduğunu öğ­ rendik. Kitleler içindeki çalışm alarım ızı h ızlan dırdık. D evrim ci görevim izin üniversitelere kapanm ak yerine işçi ve köylü kitle­ leri içinde çalışm ak, onlarla om uz om uza m ücadele etmek o l­ duğunu öğrendik. Bazı arkadaşlar çalışm alarım ıza katılm ak is­ tem iyorlar. 'Büyük işler' teklif ediyor, kendilerine verilen gö­ revleri yapm ıyorlar. Bu arkadaşlar zam anlarını kitleler yerine, üniversite sırala­ rında ya da kitaplar arasında geçirm eyi tercih ediyorlar. D ev­ rim ci teoriyi, pratiğe uygulam ak am acıyla öğrenm iyorlar. Liberal olan kişiler M arksizm in ilkelerine soyu t doğm alar gözüyle bakarlar. M a rkizin i onaylarlar, ama onu uygulamaya veya tamamen uygulamaya hazır değillerdir. Liberalizm in y e ­ rine M arksizm i koymaya hazır değillerdir. Bu insanların M a rk­ sizm'i vardır, ama aynı zamanda Libera lizm i de vardır. M arksizm in lafını ederler, ama Libera lizm i uygularlar. Başkalarına Marksizm /', kendilerine Libera lizm i uygularlar. (M ao Zedung) Bu arkadaşlar hareketi bir bütün içinde görm ediklerinden proleter d evrim ci saflara lib e ra lizm i y a y ıy o rla r. Bugün İstanbul'da yüzlerce işçi tanıyoruz. Pek çok işçi arkadaş aktif görevler alarak saflarım ıza katılm aktadır. İstanbul'un bütün bölgelerine İşçi-KöyIü Gazetesi ulaştırılıyor. Binlerce işçi, ga­ zetem izi okumakta, yeni sayısını sab ırsızlıkla beklem ektedir. Arkadaşlarım ız grev sahalarına işçilere güvenerek giriyor. G rev sahalarında devrim ci m arşlar söyleniyor, devrim ci şiirler oku­ nuyor, devrim ci film ler gösteriliyor. G revci işçilerin duvarlara astıkları pankartlarda 'H edefim iz işçi sınıfının devrim ci iktida­ rıdır' y a zılı. Pek çok işçi arkadaş, fabrika bölgelerini afişliyor. İşçi-Köylü'nün satışında bizlerle birlikte çalışıyo r. Bütün bun­ lar neyle sağlanmıştır. Ü niversite sıralarına kapanarak m ı. Y o k­ sa kitaplar arasına sığınıp kitle çalışm alarını küçüm seyerek mi?


İbo /H ayaü ve M ü cadele si

Elbette hayır. Aksine bunlar, arkadaşların, polisin bütün baskı ve zulm ünden yılm ayarak kitle içinde çalışm alarının sonucu­ dur. H e r g re v b ir savaş okuludur. (F. Engel s) Türkiye'd e bugüne kadar yapılan grevlerin en önem lilerin­ den biri de Pertriks işçilerinin halen yürütm ekte oldukları grev­ dir. H akim sınıfların borazancılığını yapan burjuva gazeteleri bu grevden bahsetm iyor. Y a ln ız İşçi-Köylü gazetesi, Pertriks iş­ çilerin in m ücadelesini bütün yurda duyurdu. işçiler, grev kararını kendileri aldılar. Kimya-İş yöneticileri, işçiler greve giderse onlarla beraber olacaklarını bildirdiler. G revden önce, Pertriks işçileriyle sağlam bağlarım ız vardı, işçi-Köylü gazetesi, fabrikanın içinde dağıtılıyordu. 15-16 H a z i­ ran büyük işçi m ücadelesinde arkadaşlarım ız Pertriks işçileriy­ le beraberdi. G rev ilişkilerim izin daha da sağlamlaşmasına se­ bep oldu. G rev sırasında yüz kişiye yakın bir kalabalık grev yerine geldi. G revin d isiplinini bozucu hareketlere giriştiler. DİSK yö ­ neticileri konuşm a yaparken marş söylem eye başladılar. Böyle davranışlar kitle çalışm asının ne olduğunu bilm eyenlerin dav­ ranışlarıdır. Daha önce işçi ve köylü kitleleri içinde hiç ça lış­ ma yapm adan 'Falanca yerde grev varm ış, gelin gidelim ' diye­ rek üniversitede toplanıp grev yerine koşm ak, hatalı bir ça lış­ ma tarzıdır. Bu hatalı tutum, D İSK yöneticilerine gençlerin grev sahasına girm em esini engellem e fırsatı verm iştir. Buna rağmen işçiler, işçi sınıfı içinde sürekli çalışanları ara­ larına alm akta tereddüt etm ediler. Eskiden kurduğumuz bağlar sayesinde grev m ücadelesine katıldık. Çalışm alarım ızı göste­ rişten uzak bir anlayış içinde sürdürdük. İşçiler, grev çadırlarının bulunduğu alandan bütün komşu ve civar fabrikalarda çalışan işçilere hoparlörle sesleniyor. Y o l­ dan geçenler üzerinde 'G rev G ö zcü sü ' önlüğü, yum ruklarını kaldırm ış nöbet tutan işçileri görüyor, devrim ci m arşlar d in li­ yorlar. Diğer fabrikalarda çalışan işçiler, grevci arkadaşlarının ziyaretine geliyor, birlikte halaylar çekiliyo r, oyunlar oynanı­ yor. Sarı sendikaların baskısı altında olan diğer fabrika işçileri,


Tu rha n Feyizoğlu

grev yerine gelip grevci arkadaşlarından bilgi alıyorlar. Patro­ nun ve sarı sendikaların pençesinden nasıl kurtulacaklarını so­ ruyorlar. işçiler, grev sahasındaki çalışm aları, belli bir disiplin altında yürütüyorlar. G revci işçiler civar fabrikalardaki işçilerin durum larıyla daha çok ilgilenm eye başladılar. M ücadelenin yaln ız kendi fabrikalarında, kendi patronlarına karşı olm ayıp bütün fabrikalarda olduğunu, bütün işçilerin, bütün patronlara karşı m ücadele etmesi gerektiğini öğrendiler. Diğer fabrikalar­ da çalışan işçileri örgütlemeye giriştiler. G rev, işçilere patronların gücünün ve işçilerin gücünün ne olduğunu gösterir. Onlara sa dece kendi patronlarını ve iş arka­ daşlarını değil, bütün patronları, bütün kapitalist sınıfını d ü ­ şünm eyi öğretir. (Lenin) Pertriks işçileri, Berec işçilerini patron uşağı sarı sendika Petıol-lş'e karşı giriştikleri m ücadelede yaln ız bırakm adı. Berec işçileri, Petrol-İş1i fabrikadan amak için kararlı bir m ücade­ le verdiler. Patron, fabrikaya gericileri soktu, ilerici işçileri dövdürmeye kalktı, işçi arkadaşlardan dördünü işten attı. Ülkü O cak la rı, Berec önünde bildiri dağıtmaya yeltendi. Pertriks iş­ çileri, Berec'li arkadaşlarına destek oldular. G e ricile r kovalan­ dı. Bild iriler ellerinden alınarak yırtıld ı. Berec işçileri, patronun ve Kim ya-İş'in muhalefetine rağmen atılan arkadaşlarının işe alınm ası için beş gün çalışm ad ılar. Patron, attığı işçileri işe almaktansa fabrikayı kapatacağını söyledi. Kim ya-İş, atılan işçi­ lerin tazm inatlarının ödenmesi ve başka h içbir işçinin atılm a­ ması şartıyla anlaşm ak zorunda kaldı. Pertriks işçileri dört işçi­ nin işe alınm am asına çok üzüldüler. O la y bütün işçileri etkile­ mişti. Bir işçi arkadaş, 'Artık bütün D İSK işçilerinin başı önde olacak' diyordu. Bu olay karşısında işçilerin tavrı bize şunu öğretti. G rev uzadıkça patronun huzursuzluğu artıyor, patron, grevi kırm ak için çareler arıyor. İşçiler arasına dedikodular yayıyor. İşçileri birbirine düşürmek istiyor. Fakat Pertriks işçileri, bütün bu kal­ leşçe oyunlara göğüs gerdi, işçiler aralarında çıkan anlaşm az­ lıkları çözm ek içir, m ahkeme kurdular. Suç işleyenler ya da kendini suçlu hiss- denler, savunm alarını burada yapıyor, bu­


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

rada yargılanıyor, işçiler buna H alk M ahkem esi diyor. Halk M ahkem esi, en doğru, en adil kararları veriyor. Suçluluğu an­ laşılanların bir listesi çıka rılıp bütün grevci işçilerin görebilece­ ği yerlere asılıyor. Böylece işçilerin hatalardan kurtulup disip­ line uym aları sağlanıyor. G eçen ayın en önem li olaylarından biri de T e k sif in başaltığı grevlerdir. H ız la yükselen hayat pahalılığı karşısında, Teks­ til işçileri, grev kararı ald ı. Adana'da işçileri patronları satan teksif, İstanbul'da patronlardan iki yıl için prim leri dahil 640 kuruş zam istedi. G revler boyunca polis fabrika önünde nöbet tuttu. Send ikacılarla birlikte devrim ci arkadaşları grev yerine sokm am ak için ellerinden geleni yaptılar. Buna rağmen, işçiKöylü'yü ve Lenin'in 'G rev' broşürünü işçilere ulaştırdık, işçi­ ler, İşçi-Köylü'yü tanıyorlardı, arkadaşlara yakın lık gösterdiler. Ancak, polis ve sarı sendikacılar, işçilerle sağlam bağlar kur­ m am ızı baltaladı. Sarı sendikaların yönettiği grevlerde nasıl çalışm am ız ge­ rektiğini geçmişteki tecrübelerim izin ışığında araştırdık, işçiler, neden grev yaptıklarını b ilm iyorlardı. Sarı sendikaların işçiler içinde yaydığı kom ünizm aleyhtarı prdopaganda bize hemen itimat etm elerine mani oluyordu. Sarı sendikaların hakim oldu­ ğu fabrikalarda ve grevlerde işçilerin en iyi şu yoldan temas kurabileceğim izi tesbit ettik: C ivar fabrikalarda çalışan ileri iş­ çi arkadaşları ziyarete gönderdik. H e r g r e v bir savaş okuludur, fakat savaşın kendisi değildir. (Leninj Son işçi m ücadelelerinde aktif görevler alm am ız, işçi kitle­ leri içindeki çalışm alara hız verm em iz, grevlerin gerçekten 'sa­ vaş oku lları' olduğunu bize iyice kavrattı. Teksif grevlerinde bi­ le işçilerin daha ileri bir adım attıklarını gördük. Artık görevi­ m iz, işçi sınıfı arasında yapacağım ız ideolojik ve politik ça lış­ m alarla grevlerini 'savaş okulları' olduğunu, fakat 'savaşın ken­ disi' olm adığını anlatm aktır. Pertriks grevi böyle, sistemli ça lış­ m alarda hem tecrübem izi arttıracak, hem de işçileri daha ileri bir seviyeye ulaştıracak bir ortamı sağladı. G revin başlarında eğitimleri gelişigüzel yürütüyorduk. Ç a ­


Turhan Feyizoğlu

dırda toplanan işçilerin arasına giriyor, konuşm alar yap ıyo r­ duk. Bu arada birkaç film gösterdik. A ncak bu yeterli değildi. İşçiler, bizi bu konuda uyardılar. Eğitimlerin daha sistem li ol­ masını istediler. Bir işçi arkadaş, hazırlanarak işçilere faşizm konulu bir konuşma yaptı. Bu toplantıya bizi de çağırdılar. Y i­ ne bir işçi arkadaş, Berec'ten atılan arkadaşları hakkında üzün­ tüsünü belirten, işçi sınıfının birleşerek, U zu n ve zorlu bir m ü­ cadele vermesi gerektiğini kanıtlam ak için 'M ao'nun Sürekli O kunan üç Yazısı'n d aki 'Dağları Yaşıyan Budala İhtiyar'ı anlat­ tı. Pertriks’te kadın işçiler de var. Kadın işçiler, grevi, kazak, çorap vb. örerek geçiriyorlardı. 15-16 H aziran şanlı işçi m üca­ delesinde. G ıslaved ve Bossa işgallerinde kadın işçilerin en ön saflarda m ücadele ittiklerini hatırladık. İlk olarak kadın işçiler­ le sistemli bir şekilde eğitim yapm aya karar verdik. Ö n ce en ileri kadın işçiler arasında bir komite kuduk. Bu kom itenin gö­ revi, eğitim çalışm alarını düzenlem ek ve uygulam aktı. İlk der­ sim iz, Türkiye'deki hakim sınıfları (patron, toprak ağaları, tefeci-tüccarı) ve ezilen sömürülen sınıfları tanıtmak oldu. Bu ezen ve sömüren sınıflarla, ezilen ve söm ürülen halk kitleleri arasın­ da uzlaşm az bir çelişm e olduğunu gösterdik. Bu çelişm eyi gös­ terirken devletin aldığı tavrı anlattık. D evletin hakim sınıfların devleti olduğunu belirttik. Proleter D evrim ci A yd ın lık, İşçiKöylü, Başkan M ao'nun Sözleri ve Lenin'in 'G re v' broşürü ç a ­ lışm alarım ızda başıa gelen kaynaklar oldu. Bu yayınlardan seç­ tiğim iz parçaları işçilere okuturken, bazı kelim elerin anlaşılm a­ dığını gördük. Bunları açıkladık. Hangi anlam a geldiklerini an­ lattık. Bu kelim eleri açıklam ada bize en çok Başkan M ao'nun Sözleri yardım cı oıdu. Kadın işçilerle yaptığım ız eğitim lere erkek işçiler de gelm e­ ye başladı. Erkek işçiler, eğitim çalışm alarına katılm ak istediler. Bu ilk yaptığım ız çalışm alarda kazandığım ız tecrübelerle bir eğitim programı h azırlad ık. Kadın ve erkek işçilerle birlikte bu çalışm aları yürütm ekteyiz. Pertriks grevim izde Kim ya-İş yö neticileri, arkadaşlarım ıza karşı olum lu tavır U d i. işçilerle yaptığım ız çalışm aları engelle­


İbo /H ayah ve M ü cadele si

m ediler. Hatta zam an zam an bu çalışm alara onlar da katıldı. G rev boyunca, işçilerin arasından ayrılm adılar. Bu iyi bir tavır­ dı. İşçiler içinde birçok sendikacının kapıldığı kendini beğen­ mişlikten uzak bir çalışm a yürüttüler. Fakat Grundig fabrikala­ rına girm ek, işçi arkadaşlarla çalışm ak isteyen arkadaşlara Maden-lş 6. Bölge tem silcisi, engel oldu, işçi-köylü gazetesinin 'Pertriks ve Grundig İşçileri 1 5-1 6 H aziran Yolunda Direniyor' ya zılı afişlerini fabrikaya astırm adılar. İşçilere açık-saçık film ­ ler gösterdiler. İşçiler arasında sağlam bir disiplin uygulayamadılar. Maden-İş 6. Bölge tem silciliğinin arkadaşlarım ıza karşı tavrı hatalı bir tavırdır. Bu gibi davranışlar, işçi sınıfının m üca­ delesini ilerletm ez, işçiler, kendi tecrübeleriyle kimin gerçek­ ten kendi saflarında yer aldığını görecekler, gerçek dostlarıyla düşm anlarını ayırdedeceklerdir. DİSK içinde toplanan sendikalar Türk-iş'in sarı sendikala­ rıyla m ücadele etmektedir. Bizim görevim iz, D İS K 1i bu m üca­ delesinde desteklem ek, ona yardım cı olm aktır. Fakat D İSK iç i­ ne kadar sızm ış sarı sendikacılar vardır. Bizim bir başka göre­ vim iz de bu sarı sendikacıları işçiler önünde teşhir etmektir. İstanbul'daki işçi sınıfı hareketinde son gelişm eler bunlar. İstanbul önüm üzdeki aylarda büyük işçi hareketlerine gebe. Bunu büyük patronlar ve Am erikancı iktidar da biliyor, dev­ rim ciler de. işçi sınıfı m ücadelesinin kabaran dalgaları yeni bir fırtınanın habercisidir. İşçi sınıfı ile kaynaşm ak, ona öğretmen olm adan öğrencisi olm ak, işçi sınıfının somut taleplerini ve ih­ tiyaçlarını derinlem esine kavram ak, işçi snıfı içindeki devrim ­ ci propagandayı yoğunlaştırm ak ve bunu halk savaşı yoluna ta­ bi kılm ak, işçi-köylü ittifakı için çalışm ak özellikle önem ka­ zanm aktadır." İşçi-Köylü'nun İşçi Bürosu, Pertriks grevine önem verm ekte­ dir. G revdeki işçiler ve işçi Bürosu, "İşçinin Ç ilesi" adlı bir oyun sahneler. Grevdeki Pertriks işçilerinin oyunculuk yaptığı ve hiç dekor ile teknik im kanların kullanılm adığı oyun, konusunu tamamen işçilerin hayatından alır. O yunda, patron, işe adam alırken ile­ ri işçileri alm am ak için büyük bir tizizlik gösterir, gerici ideo­


Turhan F e yizofilu

lojilerin baştem silciliğini yapar, işçilerin ekmeğinden nam usu­ na kadar her şeyine el koym ak ister, işçilerin İşçi-Köylü gazete­ sini kendileri için bir yol gösterici kabul ettiklerini gösteren oyunda, ayrıca, devrim ci sendikaların gereği anlatılır, yağ cıla­ ra karşı m ücadelenin önemi b elirtilir, devrim ci m arşlar söyle­ nir. İşçi-Köylü İşçi Eürosu, bir gece düzenler ve "İşçinin Ç ile si" adlı oyun, öğrenciler ile fabrikalardan gelen işçilere, İTÜ Tiyat­ ro salonunda, 27 Şubat 1971 Cumartesi günü sahnelenir. G e ­ cede, M aksim G o rki'n in "A na" film i de gösterilir. Pertriks işçilerinin grevi, 18 M ayıs 1971 Salı günü sona er­ d irilir. İşçiler, 20 M ayıs 1971 Perşembe günü, işbaşı yapar. Lo­ kal başkanları Turan Zeren, gözaltına a lın ır ve dört ay ce zae ­ vinde tutuklu kalır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Toplantı Yapılıyor İstanbul, Ankara, İzm ir ve diğer bazı illerden gelen yaklaşık 30 kadar TİİK P önderi, bazı konuları görüşmek, konuşm ak, tar­ tışmak ve karara bağlamak am acıyla, 10-12 Nisan 1971 günle­ ri Ankara Üniversitesi H ukuk Fakültesi'nde biraraya gelir. Toparlanm ayı ve atılım a geçm eyi am açlayan bu toplantı çok önem lidir. Toplantıya Ankara Ü niversitesi H ukuk Fakültesi Kamu H u ­ kuku kürsüsü asistanı Doğu Perinçek, SBF İktisadi Düşünceler Tarihi asistanı H alil Berktay, İstanbul Üniversitesi H ukuk Fakü l­ tesi asistanı Yücel Saym an, İstanbul Üniversitesi H ukuk Fakül­ tesi asistanı Bülent Tanör, B Y Y O asistanı Nuri Çolakoğlu, S B F '­ de asistan Eyüp Cüneyt A kalın , SBF D evletler Ü m um i H ukuku asistanı İbrahim Ö m er M adra, Nejat Bayram oğlu, İbrahim Kay­ pakkaya, Bora Sabri G özen, Vecdi Ö zgüner, M uzaffer O ruço ğ­ lu, Mehmet Altun, Ayhan Ö zer, H alis Ö zk an , Şahin A lp ay, Cengiz Çandar, Cem il Fazlı, Abdurrahm an Taşçı, Mehmet La­ tif G ü vercin , Gün Z ile li, Müfit Ö zdeş, Ercan Enç, Ferit ilsever, Aydoğan Büyüközden, Haşan Y a lç ın , Atıl Ant, O ral Ç alışlar, Gün Z ile li de katılır. Toplantıda, aralarında İbrahim Kaypakkaya'nın da bulundu­ ğu 6 kişi özetle şunu savunur: 168


İb o /H a ya iı ve M ü cadele si

"İşçi-Köylü gazetesini kapatalım . Y a y ın cılık yapm ak ve işçi sınıfı içinde çalışm ak revizyonizm d ir. Köylere gidelim . Silahlı m ücadeleye b aşlayalım ." Toplantının tutanaklarını M ehmet Altun tutar. Mehmet A l­ tun, daha sonra, Bursa'da yakalandığı için tutanaklar emniyet m ensuplarının eline geçer. P D A hareketinden kopan bir diğer kişi de Mehmet Altun'dur. Şüphelendikleri için Haşan G iritli ile İbrahim Kaypak­ kaya, Mehm et Altun'u bir gün takip eder. Toplantının yapıldığı ilk gün, 1 0 Nisan 1971 Cumartesi gü­ nü, P D A dergisinin desteğiyle, Pertriks işçileri tiyatrosu, "İşçi­ nin G ü c ü ” adlı oyunu, H ukuk Fakültesi konferans salonunda saat 15.00 ve 2 0.30'd a iki kere oynar. O yu n , ağa zulm ünden kaçan bir yoksul köylünün, 15-16 H aziran işçi yürüyüşüne katıldığı için işten atılm ış bir işçi ve okum ak için Anadolu'dan gelmiş olan bir öğrencinin iş arama sahnesiyle başlar. İkinci perde a çılırken , işçi ve köylüler, ellerinde çekiçler, yabalarla marş söyleyerek sahneye girer. O yu n , işçilerin patronu ve yandaşlarını yenm elerini göste­ ren bir sahneyle son bulur. Birinci Tasfiyeciler P D A dergisi, 27 Nisan 1971 'de çıkan 40. sayısıyla son kez ya yın lan ır. Sıkıyönetim Kom utanlığı, İşçi-Köylü gazetesi ile Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisini kapatmıştır. P D A çevresi, illegal olarak, "Şafak" adında bir dergi ya yın ­ lam aya başlar. Derginin yayınlanm asından sonra bu grup, TİİKP olarak değil daha çok "Şafakçılar" olarak anılır. Şafak adlı derginin ilk sayısı 1 M ayıs 1 9 7 1 'de yayınlanır. Esasında dergi değil, teksir m akinesinde basılm ış iki sayfalık bir bültendir. Bir num aralı Şafak dergisinde, "12 Mart'tan Bu Yana, Dünya'da ve Tü rkiye'd e Siyasi D urum ", başlıklı bir değerlendirme vardır.


Turhan Feyizoğlu

PDA çevresi tarafından, "B irin ci tasfiyeciler" ve "Troçkist grup" adı verilen G arbis Altınoğlu, M ehmet Adil O valıoğlu, Zeynel Altındağ ve bir grup arkadaşı, "Şafak" bülteninin ya yın ­ lanmasından bir süre sonra P D A hareketinden ayrılır. Bunlar, "PD A hareketinin sağ bir çizgi izlediğini, İşçi-Köylü gazetesi, Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinin gereksiz oldu­ ğunu savunuyorlardı. Teşkilatlı bir çalışm aya angaje olmadan parça parça çalışm ayı kabul ederek işçi ve köylü ile bizzat üre­ tim çalışm alarına katılm ayı önerirlerdi." TİİK P'in silahlı m ücadeleye inanmadığı ve pratiğe uygula­ yamayacağı tezini vurgulayan M ehmet Adil O valıo ğ lu , aynı görüşte olduğunu bildiği İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'na, Laleli'de yürürken, "Ayrı bir parti kurma teklifi", yapar. Ibo ile M uzo, O va lıo ğ lıin u n teklifine şu karşılığı verir, "Programatik bir ayrılığın tem ellerini koyam ıyorsun. A yrılık şimdi zam ansızdır. M ücadeleye şim dilik T İİK P 1de birlikte de­ vam edelim." İbrahim Kaypakkaya, Adil O valıoğ lu, G arbis Altınoğlu, H a­ şan G iritli ve bir kısım arkadaşı, Kadıköy K u yu b a şin d a bir ar­ kadaşlarının evinde toplanır. Toplantıda, M erkez Yönetim ine karşı görüşler ortava konulur. B irlik sağlanam az. İbrahim , ev­ deki tartışmada tek başına kalır. İbo, daha sonra, yazdığı "Şafak revizyonizm i ile A ram ızd a­ ki A yrılıklarn Kökeni ve G elişm esi. TİİK P R evizyo nizm inin G e ­ nel Eleştirisi" başlıklı yazısında G arbis Altınoğlu'nu G arb is'in son harfi "S", Altınoğlu'nun son harfi "U " harfini biraraya geti­ rip "S .U .", Adil O valıoğlu'nu ise " L .U ." diye kullanarak eleşti­ rir. Perinçek, İstanbul'a Geliyor 26 Nisan 1971 Pazartesi günü, başta Ankara, İstanbul ve İz­ mir olmak üzere onbir ilde sıkıyönetim ilan edilir. İbrahim Kaypakkaya, Ahm et Ö zdem ir, Mehmet Latif G ü ­ vercin ve bazı arkadaşları, bu sıralar, değişik evlerde kalm ak­ tadır. İbrahim, zaman zam an FKF eski İstanbul Sekreteri Rahmi 1. 70


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

A yd ın 'ın zam an zam an Haşan G iritli'n in evinde kalm aktadır. Sıkıyönetim in ilanı ile bir çok konuda h azırlıksız olan ör­ gütte bazı sıkıntılar yaşanır. ilişkileri düzenlem ek am acıyla Avukat Doğan Develi kim li­ ğiyle, İstanbul'a gelen Doğu Perinçek, Bora Sabri Gözen ve İb­ rahim Kaypakkaya ile görüşmeler yapar. "G arb is Altınoğlu ve arkadaşlarının hareketten ayrılm asıyla, Mehmet Altun olm ak üzere hareketten bazı kim seler koptu.", diyerek bazı sorunları aktaran Bora Sabri G ö zen 'e Doğu Perin­ çek, "İstanbul'daki hareketi İbrahim Kaypakkaya ile toparlam a­ ya ça lışın ", der. 17 M ayıs 1 971 Pazartesi günü, TH K P-C tarafından kaçırılıp, 22 M ayıs 1971 Cum artesi günü de öldürülen İsrail'in İstanbul Büyükelçisi Efrahim Elrom nedeniyle İstanbul Sıkıyönetim Ko­ m utanlığı, 18 M ayıs 1971 Salı günü, yayınladığı 19 numaralı bildirisi ile 49 kişinin arandığını açıklar. Arananların arasında Doğu Perinçek, Ö m er Özerturgut, Şa­ hin A lp ay, Atıl Ant, Gün Z ile li de vardır. İsrail Bü yü kelçisi Efrahim Elrom 'un kaçırılm ası nedeniyle İstanbul'da sürekli aram alar yapılm aktadır. İbrahim, Doğu Perinçek'e, "Otobüslerde falan arama oluyor. Çok heyecanlanıyorum " "A ram alar sırasında heyecanlanm an norm al. Bunun tecrü­ besini yaşam am ışsın. Am a, sahte kim likle dolaşıyorsun." "Y o k. Bu öyle değil. Sen beni tanıdığın bir doktor varsa ona gönder." "Tıp Fakültesinde öğretim görevlisi olan Ü N A S İstanbul Şu­ besi Başkanı G encay G ürsoy var. D evrim ci bir arkadaş. Soru­ nunu ona aç." İbrahim Kaypakkaya, değişik kim lik ve isim ler kullanm ıştır. Kullandığı takma isim ler şöyledir: Aşır, C e la l, Musa, Haydar, Fırat, Seyit, H am za. "Tasfiyeciler" diye adlandırılan G arbis Altınoğlu, Mehmet Adil O valıoğlu ve çevresi hakkında bir yazı hazırlam ış olan


Turhan Feyizoğlu

Doğu Perinçek, bu arada, yazının ilk taslağını okuması için İb­ rahim Kayp akkaya:ya verir. Yazı taslağını okuyan Kaypakkaya, "Y a zın ın bazı bölüm le­ rine katılm adığını" söyler. Perinçek de, "Eleştirilerini ya zılı ola­ rak gönderm esini", ister. Doğu Perinçek'in İbrahim 'e taslak halinde okuttuğu ve "TİİKP M erkez Kom itesinin Birinci Troçkist Tasfiyeciler Hakkındaki Görüşü-Ağustos 1971” , başlığıyla yayınlanan yazıda, özetle şu görüşlere yer verilm iştir: "Bu burjuva bayları, İstanbul boğazının yam açlarında iflah olm az bir köy rom antizm ine kapılm ışlardır. Bunlara göre, Marks ve Lenin'in öğretilmesine gerek yoktur. M ao Zedung'un dört kitabını çantaya koyup köye gidince devrim yap ılır. Hatta Kapital'i okum ak lüzum suz bir entellektüel çabadır." diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Şehirleri terk ederek köylere gidelim , borusu öttürdükten sonra, gide gide Kadıköy veya A rnavutköy'e yerleşenler, Mao Zedung düşüncesini ne kadar okusalar öğrenem ezler. Zam a­ nında kendilerini uyarm ak için Başkan M ao'nun 'Kitaba Tap ­ mayla M ücadele Edelim ' yazısını örnek gösterdik.(PDA,say ı:3 3 ). Başkan M ao, bu yazısında sırf kitap okuyarak teoriyi kavrayacağını sanan, araştırma ve incelem e yapm ayan ve sınıf m ücadelesine katılm ayanları şiddetle eleştiriyor." Taslak halindeki yazının bazı bölüm lerine katılm adığını söyleyen İbrahim Kaypakkaya, gizli de olsa G arbis Altınoğlu çevresinden bazıları ile ilişkilerin i sürdürm ektedir. Genel aramanın olduğu, 23 M ayıs 1971 Pazar günü, İstan­ bul'da A sm alim escit'de bir arkadaşının evinde kalan Doğu Pe­ rinçek, iki gün sonra trenle Ankara'ya döner. DABK Oluşturuluyor TİİK P, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde, "Parti ça ­ lışm alarını yürütm ek" am acıyla, Doğu Anadolu Bölge Kom ite­ si (D A BK)'n i oluşturmuştur. Bu dönem D A B K 'ı, O ral Ç alışlar, İbrahim Kaypakkaya ve Muzaffer O ruçoğlu, temsil etmektedir. 172


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

D ıyarbakır-U rfa-Adıyam an bölgesinden M uzaffer O ruçoğ­ lu, M alatya-Tunceli bölgesinden İbrahim Kaypakkaya sorum­ ludur. Bora Sabri G ö zen , İbrahim Kaypakkaya ve M uzaffer O ru ­ çoğlu, doğu bölgesinde nereye ve kim leri göndereceklerini oturur konuşur. Bora Sabri G özen ile İbrahim Kaypakkaya, Mehmet Çetin'in G iiltep e'd eki evinde Yüksel Ö zb ek ile Ali Taşyapan'ı D iyar­ bakır'a gideceklerini söyler. İbrahim Kaypakkaya, "Sizler Siverek bölgesine gideceksi­ n iz. İlk iş olarak Siverek'in sosyal ve ekonom ik durumunu tah­ lil eden geniş bir rapor h azırlaya ca ksın ız", der ve Muzaffer O ruçoğlu, Kabil Kocatürk ve Mahmut Cantekin'i Siverek böl­ gesine gönderir. Parti tarafından g izlice elde edilm iş olan Harita Genel M ü­ dürlüğünce "gizli ve hizm ete mahsus" kaydiyle hazırlanıp ba­ sılan çeşitli bölgelere ait paftalar ile bağlantı kuracakları kişile­ rin ad ve adreslerini alan ekipler, Haydarpaşa'dan trenle ç a lı­ şacakları bölgeye doğru yola çıkar. M uzaffer O ruçoğlu, Kabil Kocatürk ve Mahmut Cantekin, Elrom 'un kaçırıldığı gün Siverek'te çalışm alarına başlam ışlar­ dır. İbrahim Kayp akkaya'yı, H üseyin Cevahir ile M ahir Çayan'ın Kartal-M altepe'de Sibel Erkan'ı rehin ald ıkları, 30 M ayıs 1971 Pazar günü, Çorum 'daki Karakaya köyünde görüyoruz. İbrahim , Haşan G iritli'n in evinden ayrılır ve çalışm a yap­ mak için doğu bölgesine gider. Giderken midesinden rahatsız olan İbrahim , Haşan G iritli'n in evinde "G erilla Taktikleri" isim li kitabı da unutmuştur. Bu dönem , TİİK P M erkez Komitesi üyesi ve Doğu Anadolu Bölge Komitesi Sekreteri olan O ral Ç a lışla r, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Sıkıyönetim ilan edildikten bir süre sonra İbrahim , A nka­ ra'ya geldi. Birlikte Doğu bölgesine gidip örgütlenme çalışm a­ sı yapacaktık. Ben aranıyordum , o aranm ıyordu. Yola çıka b il­ m em iz için bana bir kim lik bulm am ız gerekiyordu. SBF'den bir .1.73


Turhan Feyizoftlu

arkadaşım ın nüfus cüzdanını aldım ve kendi fotoğrafımı yap ış­ tırdım. Ankara'da elde ettiğimiz kim liği ben pek beğenmemiş­ tim. Ankara'da bir arkadaşın evinde kalıyordum . İbrahim , ba­ na, "H ayd i, bizim köye gidelim , orada sana kim lik buluruz", ded i. Ö nce, o zam an M am ak yakınlarındaki T u z lu ça y ır semtinin N A TO yolu tarafındaki ailesinin kaldığı gecekonduya gittik. Bir gece orada kaldık. O radan, Çorum -Sungurlu arasındaki Karakaya köyüne gittik. Köyde bir kaç gün babaannesinin evinde kaldık. Babaanne­ si, İbrahim 'i, 'İbişim , İbişim ', diye severdi. Karakaya köyünde iken, bir tepenin başında M ahir Çayan ve Hüseyin C evahir'in M altepe'de Sibel Erkan'ı rehin aldığı evin kuşatıldığı haberini elim izdeki küçük radyodan öğrendik. Düzgün bir kim lik temin edem eyince, eskisiyle yetinm ek­ ten başka çarem kalm adı. M alatya'ya ulaşm ak üzere Çorum , Am asya, Tokat, Sivas yolu üzerinden G ürün'e ulaştık. Bu yolculuğum uz sırasında Tokat civarına geldiğim izde otobüsün radyosundan Sinan Cem gil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir M anga'nın N urhak dağla­ rında öldürüldüğü haberini dinledik. G eceyi Gürün'de bir otelde geçirdik. Ertesi günü, bir otobü­ se bindik. Ö ğleye doğru M alatya'ya vard ık." Asgar Yılmaz Yakalanıyor Oral Ç alışlar ile İbrahim Kaypakkaya, M alatya'ya geldikten sonra daha önceden tanıdıkları bazı arkadaşlarının evlerinde kalırlar. Kaldıkları evler arasında Asgar Y ılm a z, M ehmet A li Ö zd o ­ ğan ve Hacı Ö zdoğan'ın evleri de vardır. 1971 yazında E)oğu ve Güneydoğu bölgesine çalışm aya gi­ denler arasında G arbis Altınoğlu, M ehmet Adil O valıoğlu , Zeynel Altındağ ve arkadaşları da vardır. M alatya'ya geldikten bir müddet sonra İbrahim, bir ara, Çahşlar'a, "B ir işim var. Malatya tren istasyonuna gidiyorum ", der.


İb o /H a y jlı ve M ü cadele si

"N e yapm aya gideceksin?", "A dil O valıoğlu ile buluşacağım " "N iye buluşacaksın A d il'le . Adil bizden ayrıldı" "Bakm a sen, Adil iyi bir arkadaştır." O ral Ç a lışla r'ın tepkisine rağmen İbrahim Kaypakkaya, gi­ der A dil O valıoğlu ile görüşür. Mehmet A dil O valıo ğ lu , G arbis Altınoğlu ve arkadaşları ta­ rafından, "Örgüt yıkıcılığ ı yaptığı ve örgüt yönetim ini tek başı­ na üstlenme eğilim i içinde bulunduğu" gerekçesiyle, 13 H a z i­ ran 1972 Salı günü, İstanbul'da öldürülür. Mehmet Adil Ovalıoğlu'nu öldüren ve bu eylem e katı lanlar, Adil O valıoğlu'nun cesedini parçalara ayırıp bir bavula koyar. Boğaziçi Ü niversi­ tesi öğrencisi Banu Ergüder, içinde ceset olan bavulu denize atmak isterken yakalanır. O ral Ç alışlar ile İbrahim Kaypakkaya, M alatya'ya geldikten hemen sonra M alatya bölgesinde bulunan Partililerle ilişki kur­ maya girişir, ilk bulduğu kişilerden birisi Asgar Y ılm az'd ır. Asgar Y ılm a z, M alatya'nın Çavuşoğlu M ahallesi, Kirişçi Çıkm azı N o:42'de bulunm aktadır. A li M ercan ile M alatya'ya gelen Asgar Y ılm az, hem yaptık­ larını hakkında bilgi verm ek hem de ne yapacağı konusunda talimat alm ak am acıyla PD A dergisi ile İşçi-KöyIü gazetesine iki adet mektup göndermiştir. Bu mektuplar, 8 M ayıs 1971 C u ­ martesi günü, güvenlik kuvvetleri tarafından Ankara'da yapılan kontrolde şüpheli görülerek yakalanan Aydoğan Büyüközden'in üzerinde bulunur. Bu mektuplar nedeniyle Doğu Perinçek, Nuri Çolakoğlu, Aydoğan Büyüközden, Ö m er Özerturgut, R ı­ za Cenabi Nurhat, Ayhan Ö ze r, Gün Z ile li, Bora G ö zen , H alil Berktay, G arbis Altınoğlu ve Asgar Yılmaz hakkında dava a ç ı­ larak tutuklanm alarına karar verilir ve gıyabi tevkif kararıyla aranm aya başlanır. İbo, gıyabi tevkif kararıyla aranmakta olan Asgar Yılm az aracılığ ıyla A li M ercan'a ulaşmak ister. İbo ile Asgar Y ılm az, 6 H aziran 1971 Pazar günü, bir kahvehanede buluşur, ibo, altı­ na im zasını attığı ve ism ini yazdığı mektubu Asgar Yılm az'a verdikten sonra kahvehane em niyet mensupları tarafından ba175


T urhan Feyizoğlu

sıtır. G ıyab i tevkif kararıyla aranmakta otan Asgar Y ılm a z , em ­ niyet mensupları tarafından gözaltına alınır. G özaltına alınan Asgar Y ılm az'ın üzerinde bulunan ve için ­ de bazı isim, adres ile telefon num arasının yazıldığı mektupta adı geçen bazı TİİK P mensupları Ankara'da gözaltına alın ır. TR T Ankara Radyosu Prodüktörlerinden Sezi Çolakoğlu ile Sarper Ö zsan, ilk gözaltına alınanlar arasındadır. Mektupta ya­ zılı bulunan 1 81 783 num aralı telofonun Sarper Ö zsan'a ait ol­ duğu Ankara Em nivet m üdürlüğü'nün 15 H aziran 1971 tarihli yazısıyla açıklanır. Asgar Y ılm az'ın üzerinde bulunan mektup şöyledir: "Ali arkadaş, bu mektubu okur okum az Ankara'ya git aşağı­ daki görevleri yerine getir. 1 - 1500 lira para al. 2 - İlker'e bir görev verilm işti ondan haber alınıp alınm adığını öğren. 3- Ege, Ankara ve İstanbul'daki çalışm alar hakkında vs. bilgi edin. 4İstanbul'dan Güneydoğu'ya gönderilen grupların nerede o l­ duklarını ve ne dı rumda olduklarını sor. Bilm iyorlarsa İstan­ bul'dan öğrensinler ve sonra kısa zam anda bize m ektupla b il­ dirsinler. 5- Bu zarftaki fotoğrafı ve kendi fotoğrafını buluşaca­ ğın arkadaşa ver. İlerde başka fotoğraflar göndereceğim izide söyle. 6 - Arkadaşların bize bildirecek başka birşeyleri olup o l­ madığını sor ve öğren. 7- Bu görevleri yerine getirdikten sonra hiç vakit kaybetmeden G aziantep'e gel. Bugün Pazar. Akşam 8 'de arabaya binsen sabah 8 'de A nkara'dasın. Yukardaki gö­ revleri akşama kadar halledebilirsin. Akşam en geç 9'da binsen Salı sabahı 9-10 arasında Antep'de olursun. Salı günü saat 13.00-13.30 arası Anıt'ın yanındaki PTT'de bir arkadaş bekiiyecek. O saatte gelmezsen salı günü saat 2 0 .0 0 -2 0 .3 0 arası, Çarşamba günü sabah 09.00'd a 13.00'de ve 20.00'd e aynı yerde bekliyeceğiz. Eğer bu süre içinde gelmezsen seni öldü veya yakalandı bileceğiz ona göre davran. 8 - Birkaç gün için ­ de Ankara'dan bize gönderecekleri mektubun hangi adrese postalanacağını b ild iririz. Selam lar. İbrahim Kaypakkaya (İm za). Ankara'ya nasıl gideceksin ve orada nasıl buluşacaksın. 1Nüfus cüzdanını /anına mutlaka al. 2- Cüzdanda m ümkün


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

olan birkaç değişiklik yap. M esela adının arkasına Ekber adını ekle, soyadına mümkün olan eklem eleri yap v s .... 3- Veya ya­ şı sana azço k uygun birinin nüfus cüzdanını al onun fotoğrafı­ nı sök, kendi fotoğrafını tak, mühürü patatesle vs. tamamla. (Ama m utlaka yanına bir nüfus cüzdanı olsun). 4- Paran yoksa oradan bir 40-50 lira yol parası temin et. Sonra Ankara'dan postala. 5- Ankara'ya varın ca: a) Sağlık sokak A ydınlar Apart­ m anı 51 num ara en üst dairede C enap Nuhrat'ı bul. O , Nuri Çolakoğlu'nu bulsun. Kendisi bulam azsa Sezi vasıtasıyla kısa zam anda bulsun. Nuri seni, Nam ık takma adlı arkadaşla buluştursun. Yukardaki görevleri bu arkadaşla hallet, b) Bir aksilik olur yukardaki yoldan N am ık'ı bulamazsan 18 17 83 num aradan Necati beyi sor. M alatyalı bir arkadaşın aradı­ ğını söyle. Kendisi yoksa kaçta evde olacağını öğren, yeniden telefon et ve buluş. Necati ile nam ık aynı arkadaştır. N O T: (Çok önem li): Bu kağıdı okuduktan sonra bir kısmını ezberle, ezberliyem iyeceğin şeyleri sadece kendinin anlıyacağı şekilde çok küçük bir kağıda not al ve bu mektubu yak." İbrahim Kaypakkaya, Asgar Y ılm az'ın yakalandığını Oral Ç alışlar'a anlatır. Ç alışlar, İbrahim 'i, "Gereği yokken niye kendinin ve başka­ larının ism ini, adresini, telefonlarını yazıyorsun? M anasız bir şekilde yanlış yap m ışsın .", diyerek eleştirir. İbo'nun Şapkası İbrahim Kaypakkaya ile O ral Ç alışlar, Asgar Y ılm az'ın ya­ kalanm asından sonra Mehmet Ali Ö zdoğan, Erdoğan Özdoğan ve H acı Ö zdoğan'ın evinde de kalır. Süleym an Kırteke, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Uğrak evlerim izden İbrahim dayım ın M alatya'daki evine iki arkadaşın geldiğini ve görüşmek istediklerini söylediler. A y­ nı gün İbrahim Erdoğan'ın evinde buluştuk. O ral Ç a lışla r’ ın ve İbrahim Kayp akkaya'nın, 'aranıyor' diye radyodan isimleri anons edildiğinden, saklanm aları ve kamufle olm aları gereki­ yordu. Bölgeye her gruptan çok devrim ci geldiğinden yerleri­ m iz doluydu. G ene de, o lanaklarım ızı zorlayarak Kürecik'te 177


Turhan Feyizoğlu

Mehmet Ali ve H acı Ö zdoğan'ın mezra evlerini onlar için ayarladık. Sıra kam uflaja gelmişti. O ral ile elbise değiştirdim. Çok iyi anım sıyorum . O ra l'ın üç düğme gri çeketi bana çok iyi gelmişti. Sıra İbrahim Kaypakkaya'nın kam uflajına gelm işti. İl­ ginç bir rastlantıyla bu sorunu da çözdük. Ev sahibim iz İbra­ him Erdoğan'ın evinde bir alacaktan dolayı rehin getirilm iş Fevzullah isim i 1 İranlı gencin şalvarı, çeketi, şapkası da Kaypakkaya'ya tam uydu. Kıyafetlerini değiştirdikten sonra sıra kim lik yapm aya geldi. Kaypakkaya'yı yeni im ajıyla halamoğlu Foto Kem iksiz'e götürdüm." 28 Nisan 1960 öğrenci olaylarında ölen Turan Em eksiz'in bu dönem asteğmen olarak görev yapan kardeşi Nihat Em ek­ siz, izinli olarak memleketi M alatya'dadır. Bir gün işi nedeniy­ le büyük postahaneye gittiğinde karşılaştığı İbrahim Kaypakkaya'yı kucaklam ak ister. Fakat, İbrahim Kaypakkaya, kaş-göz işaretleriyle bana aklaşma diye uyarır. O ral Ç alışlar, M alatya'da kaldığı süre içinde, Tarsus'tan ço ­ cukluk arkadaşı Veteriner Teğmen O ktay Cengizbay ile bir öğ­ retmen arkadaşının evinde kalır. Veteriner Teğmen arkadaşının evinde iken, ailenin bir çocuğu olur, adını "D e vrim ", koyarlar. Kabil Kocatürk, Siverek'te çalışırken M uzaffer O ruçoğlu gelir ve toplantı yapm ak am acıyla M alatya'nın D arıca köyüne götürür. Mehmet Ali Ö zdoğan'ın evinde ibo, M uzaffer O ru ­ çoğlu ve Kabil Kocatürk, Siverek'te yapılan çalışm alar değer­ lendirilir. Sinan Cem gil ile iki arkadaşının öldürülm esi, diğer arkadaş­ larının aranm ası, ayrıca Asgar Y ılm a z'ın tutuklanm ası sonra­ sında M alatya, Kürecik, Adıyam an bölgelerinde yoğun operas­ yonlar başlamıştır. Ali M ercan, bu dönem, "Kürecik'te jandarm a karakol ko­ mutanı olarak görev yapan bir şahsın, örgütün sem patizanı olarak bilindiğini ve örgüt aleyhinde olacak herhangi bir bas­ kını önceden haber verm ek suretiyle yardım cı olduğunu", söy­ lemiştir. Bu askeri şahıs, 1 9 7 2 ‘nin Nisan veya M ayıs aylarında başka bir yerde görevlendirilir. ibo, M uzaffer C ’ruçoğlu ile Kabil Kocatürk'e, "G e çici b irsü -


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

re başka bir yerde kalın. M alatya, Kürecik, Adıyam an bölgele­ ri uygun değil", der. Bunun üzerine, M alatya-Elazığ arasında Kabil Kocatürk'ün doğduğu köy olan Ko zluk köyüne gidip, burada bir süre barı­ nan Kabil Kocatürk ile M uzaffer O ruçoğlu, daha önce ibo ile kararlaştırdıkları gibi M alatya'da yeniden buluşur. M uzaffer O ruço ğ lu, Siverek'e, Kabil Kocatürk'te ailevi bir sorun çıktığı için İstanbul'a gider. Ali Mercan İle İbrahim Kaypakkaya Buluşuyor Asgar Yılm az ile A li M ercan, Besni'den M alatya'ya geldik­ leri zam an sıkıyönetim ilan edilm iştir. 11 ilde Sıkıyönetim ilan edildikten sonra arananların liste­ sinde A li M ercan'ın adı geçmektedir. Asgar Y ılm a z , Arguvan'lı Ali M ercan yöreye yabancıdır. Kendisine yadım cı olm ası için H acı Özdoğan ve Erdoğan Ö zdoğan aracılığ ıyla M ehmet Ali Ö zdoğan'ın yanına gider. M ehmet A li Ö zdoğan, Ali M ercan'ın saklanması için Küre­ cik (Kepez) nahiyesinin D arıca köyünde çobanlık yapan "Şet H aşan" lakaplı Haşan B akır 11n yanına götürür. Haşan B a kır 1ın babası Osm an Bakır da köyün m uhtarıdır. "Şet H aşan", dağa taşa, "Kahrolsun A m erika", "Bağım sız Türkiye" gibi sloganiar yazan, genç bir köylüdür. A li M ercan, bu çobanın bildiği mağaralarda saklanm aya başlar. A li M ercan'ın bu çobanın yanında olduğunu öğrenen İbra­ him , bağlantı sağlam ak am acıyla yola koyulur. Ali M ercan'ın kaldığı bölgeye gelince üç tane genç köylüye rastlayan İbrahim , "A li M ercan'ı arıyorum ", dedikten sonra ta­ rifini yaparak kendisine yardım cı olm asını ister. G e n çler, İbrahim 'i ortalarına alır ve bir tanesi silahını gös­ terir. "B ak seni götürüyoruz, doğru çıkm azsa gereğini yaparız", "Tam am , beni onla buluşturun eğer doğru çıkm azsa ne ya­ parsanız yapın." G e n çler, İbrahim 'i A li M ercan'ın kaldığı yere götürür. İbra- 179


Turhan Feyizoğlu

him 'i gören Ali M ercan şaşırır, iki arkadaş sevgiyle birbirini ku­ caklar. Oral Çalışlar, Gaziantep'de Yakalanıyor Bir süre M alatya'da kalan O ral Ç alışlar ile İbrahim Kaypakkaya, gerekli ilişkileri kurduktan sonra G aziantep'e gider. Ç alışm alar daha çok varolan ilişkileri gözden geçirerek ör­ gütlemek, yeni ilişkiler kurarak bunları geliştirm ek, yerleşm e bölgeleri ayarlam ak, nerelere ve hangi bölgelere gidileceğini saptamaktır. G aziantep'de bu çalışm alara Tn k Tğm . O ktay Cengizbay, Tank. Tğm. Ertuğrul Aybudak, Doğan Türkdönm ez, Musa Tanrıkulu, Reha Koyuncu ve Ahmet Bozkurt, katkıda bulunanlar arasındadır. Bölge Komitesi üyesi O ral Ç alışlar, M uzaffer O ruçoğlu ve İbrahim Kaypakkaya, zam an zam an biraraya gelerek, yapılan çalışm aları değerlendirir. Bu komite toplantılarının birisinde, O ral Ç a lışla r, "C h e Guevera'nın yaptığı fokoculuktur", dediğinde, M uzaffer O ruçoğ­ lu, "Che G uevera'nın yolu yanlış m ı?", diye karşılık verir. İbra­ him Kaypakkaya, O ruçoğlu'na dönerek, "Tabii yanlış. Sen de anlam sız şeyler söylem e ve sorma, " der. O ral Ç alışlar ile İbrahim Kaypakkaya, bir taraftan örgütleme çalışm aları diğer taraftan da aralarında teorik tartışma yapar. İbrahim, sokakta bir gün Adıyam an yöresinden olan ve işçiKöylü gazetesine zam an zam an yöresel haberler gönderen birköylü ile karşılaşır. Köylü, İbrahim 'e, "Ben, T H K O 'y a katılıyorum kardeşim . O nlar silahlı m ücadeleye başladılar. Siz başlam adınız, " der. Bunu duyan İbrahim Kaypakkaya, O ral Ç a lışla r'a, "Bütün köylüler, T H K O saflarına geçerek silahlı m ücadeleye katılıyor. Pasifliğim iz nedeniyle silahlı m ücadeleye başlamada iyice geç kaldık. Onun için hata yap ıyo ru z", der. Oral Ç alışlar, "İbrahim bak, 12 Mart askeri darbesi oldu. Arkasından sıkıyönetim ilan edildi. Hangi köylüler, nereye ge-


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

çiyor? Tü rkiye'd e sol ve devrim geriliyor. O nun için silahlı m ü­ cadeleye başlam am ızın koşulları yok. Tam tersi koşullar var. D evrim ci adım geri çe k iliyo r", dedikten sonra, okuduğu Mao Zedung'un "Askeri Y a zıla r" adlı kitabından bazı yerleri göste­ rerek sözlerini şöyle sürdürür, "Bak M ao, kitabında, devrim ge­ riye çekilirken , d evrim cilerinde ileri eylem ler değil geriye çe­ kilen eylem ler yapm ası ve geriye çekilişi organize etmesi gere­ kir d iyor." İbrahim ise silahlı m ücadeleye başlanması gerektiği yönün­ de ısrarını sürdürür. Ye r bulam adıkları için bazan eskiden tanıdıkları devrim ci bir otelcinin otelinde bazan da başka otellerde kalan Ç alışlar ile Kaypakkaya, çalışm alardan vakit buldukları zam an, otele yakın bir çay bahçesine gider, hem dinlenir hem de buldukla­ rı dergi ve kitapları okurlar. Ç a y bahçesinde oturmuş çayların ı yudum ladıkları bir sıra­ da İbrahim , okuduğu Çaru M azum dar'ın bir yazısından başını kaldırıp, O ral Ç alışlar'a gülüm seyerek bakar ve şunları söyler: "O ral, şimdi kendim i bir gerilla birliğiyle bir köyde düşünü­ yorum . İhtilalci köylü birliği, ağalığın olduğu bir köye baskın yapacak. Ağayı ilkel silah larla; baltalarla, sopalarla öldürecek. O ndan sonra, propaganda birliği köye gelecek ve bir tiyatro oyunuyla bu eylem in pekişm esini sağlayacak. Müthiş bir olay/'' içinden, kızg ın lıkla, "K alacak yerim iz yok adam ne hayal­ ler kuruyor", diye geçiren O ral Ç alışlar, sessizce İbrahim 'e ba­ kar. Yaptıkları çalışm alar hakkında zam an zam an toplantılar ya­ pan O ral Ç a lışla r, İbrahim Kaypakkaya ve Muzaffer O ruçoğlu, 11 Tem m uz 197^ Pazar günü, komite toplantısı yapm ak am a­ cıyla bir çay bahçesinde biraya gelir. Ç a y bahçesinin yanıdaki bir binada Ferruh Bozbeyli'nin başkanı olduğu Dem okratik Parti'nin bir toplantısı vardır. Oral ça lışlar, "G id ip konuşm ayı d inleyelim ", der. M uzaffer O ruçoğ­ lu, gitm ez. O ral Ç a lışla r ile İbrahim Kaypakkaya, Faruk Sükan'ın ko18 1


Turhan Feyizoğlu

nuşma yaptığı toplantı salonuna gider. Toplantıda DP İçel m il­ letvekili H ilm i Türkm en de vardır. H ilm i Türkm en'in kardeşi Ç alışlar'ın Tarsus'tan sınıf arkadaşıdır. Ç a lışla r'ı tanıyan Tü rk­ men, durumdan em niyet m ensuplarını haberdar eder. Ç alışlar, binadan dışarıya adım ını atar atmaz em niyet m en­ supları ile toplantıyı izleyen kalabalık da peşine düşer. Y a k ala ­ nacağını anlayan Ç alışlar, İbrahim 'e, "İkim iz birlikte yakalan­ m ayalım . Sen ayrı bir yöne ben başka bir yöne gidelim ", der. Gaziantep sokaklarında yapılan kovalam acadan sonra Ç a ­ lışlar, em niyet m ensupları ve halk tarafından yakalanır. O ral Ç alışlar'ın üzerinde Mehmet M uhittin Süer adına düzenlenm iş bir kim lik çıkar. İbrahim Kaypakkaya, bir fırsatını bulmuş yakalanm aktan kendini kurtarmıştır. Ali Taşyapan Malatya'ya, Kabil Kocatürk Siverek'e Gidiyor D A B K tarafından M alatya'ya gönderilen Kabil Kocatürk ile D iyarbakır'a gönderilen Ali Taşyapan ve Yüksel Ö zb ek, çeşitli nedenlerle İstanbul'a geri döner. Doğu Anadolu Bölge Komitesi Sekreteri O ral Ç a lışla r'ın ya ­ kalanm asından sonra İbrahim Kaypakkaya, aksayan işleri yeni­ den düzenlem ek am acıyla İstanbul'a gelir. Topkapı H ali'nde karpuz ticareti ile uğraşan H üseyin Akpınar ve Fen Fakültesi öğrencisi Kabil Kocatürk arkadaşlarıdır. Kabil Kocatürk'ün dükkanında İbrahim Kaypakkaya ile Ali Taşyapan, tesadüfen karşılaşır. Tarih , 1971 Tem m uz ayı orta­ larıdır. İbo ile Ali Taşyapan, ertesi gün, Şişli'de bir eve gider. Bora Sabri G ö zen 'le bu evde görüşülür. Ertesi günün akşam ında, Bora Sabri G ö zen , İbrahim Kaypakkaya, Ali Taşyapan ve Y ü k­ sel Ö zb ek, Kadıköy Parkı'nda biraraya gelir. Yüksel Ö zb ek, G arbis Altınoğlu ile Mehmet Adil O valıoğlu'nun etkisine girmiş TİİK P'e karşı m uhalefete başlam ıştır. Bo­ ra G ö zen, Ali Taşyapan ve Yüksel Ö zb ek arasında bu nedenle tartışma olur. Yüksel ile ilişkiler böylece kopar. İbo ile A li Taş­ yapan, o gece, Ankara'ya gider. 182


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

İbrahim , A li Taşyapan'ı Çankaya'da bir eve götürür. Ertesi gün eve Haşan Y a lçın gelir. Haşan Y a lçın , "görevin ciddiyeti­ ni vurgulayıcı ve cesaret aşılayıcı bir konuşm a", yapar. A nka­ ra'da iki gün kalan A li Taşyapan, İlker Ağca ile M alatya'ya ha­ reket eder. D aha sonra M alatya'da İbo ile buluşan Ali Taşyapan, Ali M ercan'la yeni çalışm a bölgesi olan Kürecik'e gider. İstanbul'dan gelen Kabil Kocatürk, belirlenen tarihte M alat­ ya'da öğretmen Ali M eral'in evinde ibo ve M uzaffer Oruçoğlu ile buluşur. Bağlantı kuracağı isim leri alan Kabil Kocatürk, A d ı­ yam an'ın Samsat ilçesine gelir. Samsat'tan sala binerek Bozo­ va'ya, oradan da Siverek'e gider. İbrahim Kaypakkaya, M alatya bölgesinde yaptığı çalışm alar hakkında TİİK P M erkez Kom itesine rapor gönderir. İbrahim , bu raporların bir tanesinde, "M alatya'ya gönderi­ len D T C F m ezunu Hüsamettin Kurultay'ın bir süre çalıştıktan sonra m ücadeleyi reddettiğini", bildirir. Mao Zedung Çizgisi, Bugün, Bizim Şartlarımızda, Silâhlı Halk Savaşı Çizgisidir 1971 Eylül ayı ikinci haftasında TİİK P M erkez Komitesi üye­ si Doğu Perinçek, H alil Berktay, Bora Sabri G ö zen, Haşan Y a l­ çın ve Ferit llsever, Faysal K a ra ça lin ın Anıttepe, Strazburg Caddesi Ar Sokak 1 3/1 nolu evinde bir toplantı yapar. Toplan­ tıya M erkez Komitesi yedek üyesi İbrahim Kaypakkaya katıl­ mam ıştır. Bu sırada M alatya'da olan İbrahim , toplantıya, 29 Ağustos 1971 tarih li, "Yo ld aşlar" başlıklı yazısını gönderir. Mektup aynen şöyledir: "Yo ld aşlar, O raya kendim gelemediğim için bu pusulacağı gönderiyorum . O raya gelem eyişim in birinci sebebi, burada or­ taya çıkan aksiliktir. Eğer zam anında düzeltem ezsek, pratik fa­ aliyetim izi geniş ölçüde aksatabilir, ikinci sebebi ise, oraya gelm em in herhangi bir fayda sağlam ayacağını, aksine tartışma­ ları normal seyrinden çıkartıp belki de zararlı bir yola sokaca­ ğı konusunda, bende uyanan kanaattir. Bu kanaat de şuradan 183


Turhan Feyizoğlu

vardı: Bugüne kadar, ne zam an hareketim izin hatalarına karşı bir eleştiri yöneltm işsem , her seferinde bir arkadaşım ızın bütün yoldaşlık sınırlarını aşan düşm anca sald ırılarıyla karşılaştım . G eçen gün saflarım ızda ortaya çıkan 'sol' oportünizm in eleşti­ risiyle ilgili metni tartışırken yine aynı şey oldu. Sosyalist Ku­ rultay ve legal parti kurma kararını eleştirmem üzerine, arka­ daş bana büyük bir hiddetle 'oportünist' ve 'sabotör' ithamını yapıştırdı. Bunu da gözönüne alarak ya zılı bir metin gönder­ meyi daha uygun buldum. Yoldaşlar, 'Sol' oportünizm in eleştirisiyle ilgili olarak, be­ nim belirtilm esini gerekli gördüğüm noktalar şunlardır. Bunla­ rın ortaya çıkm asında esaslı iki etmen vardır. B irin cisi, kadro­ larım ızın hemen tam am ının küçük-burjuva aydınlardan oluş­ ması ve bunların bir kısm ının sıkıyönetim in baskı ve terörü şartlarında bir takım 'sol' lafların arkasına gizlenerek gerçekte sınıf m ücadelesinden, d isiplinli çalışm adan kaçm aları. İkin ci­ si de, daha önce işlenmiş olan ve hala kesinlikle düzeltilm em iş olan sağ oportünist hatalar. Eleştiri metninde, birinci nokta üzerinde duruluyor. Fakat ikinci nokta tamamen unutuluyor. Ben, bu noktanın da metne sokulm asını istiyorum . Çeşitli de­ falar konuşm alar sırasında da 'sağ hataların sol hatalara yol a ç­ tığı' noktasına dokundum . Bir kısım arkadaşlar, böyle bir şeyin olm ayacağını söylediler. O ysa, bütün komünist hareketler bu m eseleyle yü zyü ze gelm işlerdir. Lenin, 'Sol Kom ünizm Bir Ç o ­ cukluk Hasta lığı' kitabında, 'Sol oportünizm in sağ oportüniz­ minin cezası olduğunu' belirtir. Mao Zedung, 'Ç K P içinde sağ hataları düzeltirken sol hatalara düşüldüğünü' söyler. Dem ek ki bu mesele, dünyanın gelmiş geçmiş iki büyük ve şanlı ko­ münist partisi içinde ortaya çıkm ış ve çözüm e bağlanmış bir meseledir. Şimdi daha önce işlenm iş olan ve kesinlikle düzeltilm em iş olan sağ hataların neler olduğuna geçiyorum . Bu konuda da fi­ kirlerim i daha önce gerek ikili konuşm alarda gerekse büyük toplantılarda büyük bir sam im iyetle ve şahsım a düşen hataları da örtbas etmeden ortaya koydum ve bundan sonra da bu işi daha etraflı ve sistemli olarak yapm aya devam edeceğim . Bu mesele bir çözüm e bağlanıncaya kadar bunu yapm ak şarttır.

--------------------------------------- 184-----------------------------------------


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

Aksi halde lib eralizm in doğup yaygınlaşm asına, ilkesiz bir bir­ lik, yani kof bir b irlik doğmasına yol açarız. Yo ld aşlar, sözünü ettiğim iz sağ hatalar nedir? Bunlar genel hatlarıyla ve özet olarak, teoride Mao Zedung fikirleriyle sağ revizyonist görüşlerin (esas olarak ülkem izde M ihri Belli ve Hikm et K ıvılc ım lı tarafından savunulan görüşlerin) bağdaştırıl­ m ası, örgütlenmede (birkaç büyük şehrin m erkezini ve legal dergi faaliyetlerini esas alan) legalizm , pratikte 'kendi güçleri­ m ize dayanarak' ve 'insiyatifi elde tutarak' yürütülen ihtilalci bir faaliyet yerine 'dem okratik ittifaklara' (yani burjuvaziye) bel bağlayarak ve insiyatifi onlara bırakarak (bu diğer hatalardan tabii olarak doğan bir sonuçtur) yürütülen teslim iyetçi ve u zla­ şıcı bir faaliyet. G erçekleri dobra dobra söylemekte sayısız fay­ dalar vardır. Söyled iklerim iz kafadan uydurulm uş faraziyeler değil, içinde yaşadığım ız ve bugün kötü sonuçlarını etimizde hissettiğim iz gerçektirler. Bir düşünelim , biz M ihri Belli ile ay­ rıldıktan sonra (öncesini saym ıyorum ) ne gibi faaliyetlerde bu­ lunduk. Ö n celeri bir gazete ve derginin (hatta bir ara D evrim ­ ci TİP Haberleri de vardı), daha sonra bir gazetenin ve bir der­ ginin ya zılm a sı, basılm ası ve dağıtılm ası... Bütün faaliyetim i­ zin belkemiği buydu işte. Ve hatta bu faaliyete kendim izi o ka­ dar kaptırm ıştık ki, 'ne kadar çok yayın organım ız olursa o ka­ dar güçlü o lacağ ım ızı' düşünüyorduk. Ve ilkesiz birlik cephe­ sini 'bir dergi dahi çıkaram azlar' diye küçüm süyorduk. Bütün örgütlenm em iz, bu 'legal dergicilik' faaliyetini güçlendirm eyi am açlıyordu ve ona yönelm işti. Yazı kurulları, redaksiyon ko­ m iteleri, m uhabirler, teknik kadrolar, hemen hep si...(H er büro­ nun en önem li görevi, gazete ve dergiye yazı yazm ak ve onu kendi çalışm a alanında dağıtmaktı.) Hatta bizim 'parti' adını verdiğim iz örgütlenme bile dergicilik faaliyetine hizmet eden tali bir unsurdu. En değerli kadrolarım ız, dergi faaliyeti alan ın ­ da kendi günlük hayatını sürdürüyordu. Yine bu faaliyetler esas itibariyle Ankara ve İstanbul'da ve kısmen de İzm ir'de yo ­ ğunlaşm ıştı. Şim di bir arkadaş kalkar da, 'hayır böyle bir şey asla olm adı' derse, o arkadaş ya samimi değildir, ya da hafıza­ sını kaybetm iştir.


Turhan Feyizoftlu

15-16 H aziran işçi direnişini takibeden sıkıyönetim günle­ rinde eski dergicilik faaliyetini az çok aşan, az çok kendi kuv­ vetim ize dayanan, az çok ihtilalci ve az çok illegal bir faaliye­ te girdik, daha doğru bir ifadeyle şartların zorlam asıyla böyle bir faaliyete itild ik .(Ö ze llik le de İstanbul'da). Bu herşeye rağ­ men iyi birşeydi. Ve eski hatalardan arınıp bu yolda ilerlem e­ m iz gerekirdi. (Şu ıu da belirtelim ki, hareketim izin en güçlü dönemi de bu dönem olmuştur.) Fakat öyle olm adı. Sıkıyöne­ timin gevşem esiyle birlikte faaliyetim iz de gevşedi. G iz li ç a lı­ şan gruplar açığa çıktı, sonra bunlar İşçi-Köylü Büroları şeklin ­ de iyice meşrulaştı. H epim iz dergiye döndük. Ve tam bu sıra­ da 'sosyalist kurultay' şiarı atıldı. Ve tam bu sırada haftalık der­ ginin yeniden yayınlanm ası kararı alınd ı. Ve tam bu sırada 'İşçi-Köylü çalışm a kom iteleri kuralım ' şiarı yayıld ı. Arkadaşlar, bunlar tesadüfi şeyler değildir. Bunlar bir sın ıf içgüdüsünün, bir sınıf tavrının şartlan elverişli görür görmez kendini ortaya koym asıdır. Bu sınıf m eselesine geçmeden önce, yukarıdaki şi­ arların ve kararların neden yanlış olduğu üzerinde duralım . Çünkü bu, b irincisi, sıkıyönetim le biraz sarsılan eski çalışm a­ ların yeniden restore edilm esiydi. Legalizm in ve burjuvazinin demokrasi aşkına güvenm enin bir ifadesiydi. D aha uzun bir müddet 'demokratik ortam ın' devam edeceği ve bu arada legal bir partinin sayısız faydalar sağlayacağı söyleniyordu ve sayı­ sız faydaların başında, yine legal bir yayın organı olan, yani hakim sınıfların müsadesi ile çıkan İşçi-Köylü gazetesinin da­ ğıtım ve satışı geliyordu. Sorumlu bir arkadaş, o günlerde, bir tartışmada, o gün aynen şöyle dem işti: 'Eğer legal bir parti ku­ ram azsak bir ay sonra İşçi-Köylü'yü çıka ra m a yız.' Bu arkadaş ilelebet İşçi-Köylü'yü çıkaracağını mı sanıyordu, bilm iyorum . Haftalık bir derginin rolü ise sosyalist kurultay çağrılarını daha sık tekrarlamak olacaktı. 'İşçi-Köylü çalışm a kom iteleri' neydi peki? M erak eden arkadaşlar bu konudaki ya zıyı tekrar oku­ sun! Bu komitelerin görevi, dergi ve gazeteyi okum ak, eleştir­ mek, bunlara yazı yazm aktı ve başka bir şey değildi. Her bir İşçi-Köylü çalışm a komitesi, 'bir yazı kurulu gibi ça lışm a lı' deni­ yordu. Bunlar yakın zam ana ait şeylerdir ve hafızasını biraz zorlayan her arkadaşın hatırlayabileceği şeylerdir. O ysa bazı 186


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

arkadaşlar hoş olm ayan gerçekleri unutmuş görünüyor ve 'İşçi-Köylü çalışm a kom itelerine' bir başka am aç atfediyorlar. Arkadaşlar, bütün bunlar sağ hatadır ve hem de, bütün dün­ ya çapında devrim şartlarının (yani silahlı mücadele şartları­ nın) çok elverişli olduğu ve ayrıca ülkem izde, halk kitlelerinin, devrim ci m ücadelenin kabardığı, hakim sınıfların şiddetli ve derin buhranlara düştüğü dönem lerde işlediğim iz hatalardır. Bunların M ao Zedung fikriyle ne gibi bir ilgisi vardır? Mao Zedung çizg isi, bugün, bizim şartlarım ızda, silahlı halk savaşı çizgisidir. Ve m eselenin esası budur. Peki biz halk savaşını neyle ve nasıl yürütm eyi düşünüyorduk? Yazı kurullarıyla mı? İşçi-Köylü çalışm a kom iteleriyle mi? Yoksa hakim sınıfların is­ tediği zam an kapatabileceği gazetede attığımız sloganlarla mı? bu sloganlar ne gibi bir örgütlenm eyle ve pratik çalışm ayla ha­ yata uygulanacaktı. Ben, böyle bir örgütlenme ve böyle bir pratik faaliyet bilm iyorum , bilen arkadaşlar söylesinler! A yıb ı­ m ızı örtmek için attığım ız parlak ve keskin sloganlar b izi, 'de­ diği başka, yaptığı başka' bir grup haline getirmekten başka bir işe yaram adı. Ve halk kitleleriyle birleşm ek ve kaynaşmak ke­ sin likle m üm kün olm adı. Zaman bitmek üzere olduğundan kısa kesmek zorundayım . En son bu eleştirilere kulak asmayan ve bildiği yolda direten sağ çizg i, sıkıyönetim den on gün kadar önce "legal bir parti kurm ak" kararını alarak, hatayı doruğuna ulaştırdı. (Aynı gün­ de iki revizyonist grup daha M. Belli ve H . K ıvılcım lı da legal parti hazırlığı içerisinde idiler.) Sıkıyönetim kapıya dayandığı bir dönemde komünist bir hareketin alacağı kararlar herhalde legal bir partiden çok başka şeyler o lm alıydı. Ö yle olmadı ve sıkıyönetim bütün şiddetiyle bastırdığı zam an, kelim enin tam anlam ıyla h azırlıksızd ık. Bazı arkadaşlar, aceleyle alınm ış bir iki tedbiri büyütüyorlar ve bize 'bak işte biz gereken tedbiri da­ ha önce aldık, siz hiç bir şey yapm adınız' diyorlar. Bu kendi kendim izi aldatm ak olur, arkadaşlar! H içbir ciddi tedbir ve ha­ zırlığ ım ız yoktur ve abartılan tedbirler özel olarak bize yönele­ cek bir gerici saldırı karşısında yerle bir edilebilir. (Ayrıca bir önderin böyle konuşm aya hiçbir zam an hakkı yoktur. Çünkü, o hareketin bir parçasından değil bütününden sorumludur.) ------------------------------------------------1 8 7 ------------------------------------------------


Turhan Feyizoğlu

Bütün yukarıda sıraladığım ız hataları, belli bir sınıf içgüdü­ süne ve sınıf tavrına bağlam ıştık. Bu içgüdü 'burjuva içgüdü­ sü', bu tavır 'burjuva sınıf tavrıdır.' Ve hareketim iz esas itiba­ riyle burjuva içinde kök saldığından, onların sağladığı im kan­ lar vs.ye yaslandığından, yukarıdaki hatalar ka çın ılm azd ı. Saf­ larım ız burjuva havat tarzına, burjuva alışkanlıkların a sıkı sıkı­ ya bağlı unsurlarla doluydu ve esasen bizzat yürüttüğümüz fa­ aliyet, bu faaliyetin m uhtevası, bu unsurları saflarım ıza topla­ mıştı. O faaliyet, yani legal dergi faaliyeti, hakim sınıfların bir darbesiyle ortadan kalkın ca, bugün ortada pek az arkadaşla kaldık ve devrim ci (kelim enin gerçek anm am ıyla devrim ci) bir faaliyetin örgütlenmesine giriştiğim izde kadro bulam ıyoruz. Durum budur, sonuç budur. Ve hatanın doğmasında ve bü­ yüm esinde, saflarım ızdaki her ferdin, her bireyin şu veya bu ölçüde payı olm akla birlikte, esas sorum luluk M erkez Komitesi'nindir. Bugün tahribatın dozajını alabildiğince artırmış olan 'sol oportünizm ', bu hatalara tepki olarak, bunların bir cezası olarak doğmuş ve büyümüştür. Bu nokta son derece önem lidir. Aynı hataları tekrarlam ayacağım ızın tek garantisi, bu noktanın kavranm asıdır. Ve bu husus, m utlaka 'sol' oportünizm in eleş­ tirildiği metinde yer alm alıd ır. Bu metinde bir özeleştiri ya yın ­ lanması bile, sağ hataların bir özeti verileb ilir ve verilm elidir. Bu hataların bir özeleştirisinin ayrıca yapılacağı sö ylenebilir ve söylenm elidir. Kem alizm konusunda, metindeki görüşlere katılm ıyorum . Kem alizm kurtuluş savaşının içindeyken em peryalizm ve feo­ dalizm ile uzlaşm aya ve karşı-devrim ciliği temsil etmeye baş­ lamıştır. H alka ve komünistlere alçakça düşm anlık gütmüş ve onlardan gelen her hareketi gaddarca ezm iştir. M ao Zedung1un Yeni Demokrasi kitabında aldığı dipnotunda, Stalin de bun­ dan sözediyor. A yrıca Şnurov'un kitabındaki bilgiler son dere­ ce öğreticidir. M. Kem al'in 'tam bağım sızlık ilkesi' pratik de (19 3 8 ’e kadarki iktidar dönem ide) görüldüğü gibi, em p eryaliz­ me teslim iyet, yarı söm ürgeciliği seve seve kabullenm esidir. M. Kem al'in Sun Yat Sen ile kıyaslanm ası doğru değildir. O lsa olsa Çan Kay-Şek'le kıyaslanab ilir. Zam an bitti. Selam lar. H a y­ dar Fırat, 29 Ağustos 1971." 188


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

İbrahim 'in katılm adığı, mektup gönderdiği bu toplantıda, partinin tüzük taslağı okunur. Eleştirisi yap ılır. Bazı yerleri de­ ğiştirilir ve ikinci bir taslak haline getirilir. Daha sonra, 1 2 Mart 1971 'den sonraki gelişm eler üzerinde tartışmalar yapılır. Tartışm ada gündeme getirilen fikirler, Doğu Perinçek tara­ fından kalem e a lın ır ve, "1 2 Marttan Bu Yana Dünya ve Tü rki­ ye'de Siyasi Durum " başlığı altında Şafak Y ayın ları'n ın birinci broşürü olarak yayın lan ır. Toplantıda, ayrıca, yeni görev bölüşümü yap ılır. Haşan Y a l­ çın İstanbul'a gidecektir. İstanbul'da olan Bora Sabri Gözen'in, Doğu Anadolu bölgesine gitmesi kararlaştırılır. Bora Sabri G ö zen alışın caya kadar Doğu Anadolu Bölge Sekreterliğini İb­ rahim Kaypakkaya ve M uzaffer O ruçoğlu yapacaktır. TİİKP Merkez Komitesi'nin İkinci Toplantısı 1971 Eylül ayında, TİİK P M erkez Komitesi ikinci bir toplan­ tı daha yapar. Bu sırada M ürüvvet Enç ile kocası O D T Ü 'd e fel­ sefe profesörü olan Berent Enç, evini satarak parasını TİİK P'e verm ek için uğraşmaktadır. N ejat Bayram oğlu'nun Küçükesat, Nenehatun Caddesi 15/9 no.daki evinde yapılan toplantıya Doğu Perinçek, H alil Berktay, Has an Y a lçın , Ferit İlsever, Bora Sabri Gözen ve İbra­ him Kaypakkaya katılır. İbrahim Kaypakkaya, bu toplantıda T İ­ İKP M erkez Komitesi Yedek Ü yesi 'di r. Toplantıda İbrahim Kaypakkaya'nın durumu görüşülür. Konuşulan konu: İbrahim Kaypakkaya'nın bir önceki top­ lantıya gelmemiş olması ve Asgar Y ılm az'a verdiği mektuptur. İbrahim Kaypakkaya, burada yapılan eleştirileri haklı bulur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Çalışmaları Bu dönem M uzaffer O ruçoğlu ile Kabil Kocatürk, Siverek'­ te çalışm a yapm aktadır. Yöreye uygun olarak yerine göre entari, yerine göre şalvar g iyilir. Cefye ile egal takılır ve bölgeye uygun kıyafetlerle faa­ liyetler yürütülür.


Turhan F eyizofilu

M uzaffer O ruçoğlu'nun Siverek'teki takma ismi "A li"d ir. Siverek'te bağlantı kurulup çalışm a yap ılanlar arasında kunduracı Ramazan Balpetek, Seyithan D okay, Fırıncı Bayram Laçin, Abdurrahm an Keskin, Şevket Ü çü n cü , güney sınırını çok iyi bilen traktör ve biçerdöver şoförü Apo namlı A li Turan, Kekeme Ahmed G üleken, Adil G üleken, lise öğrencisi M ah­ mut Kiper, lise öğrencisi Sefer Ö zge, Bakkal H alil İbrahim Kurt, Kurt Ramo namlı öğretmen Ram azan Ö zgül, lise öğrencisi Mehmet Ö zgül, terzi Bekir Erol, Şerif Karacadağ, Ö m er Rasim Pam ukçu, lise öğrencisi Celal Erdoğmuş, Celal Telek, A bdul­ lah Tuncay, Selahattin Fırat, Mehmet U zun ve öğretmen Fatma Erez gibi kişiler vardır. Alt birim olarak çalışanlar şöyledir: Viranşehir bölge kom itesi: Ü m it U çok, Haşan Ertin. Diyarbakır bölge kom itesi: Abdullah Tu n cay, Raif Türk. Siverek Lisesi'nde iki çalışm a gurubu oluşturulur. Yörenin tanınm ış Şeyh Mehmet H alit G ürp ın ar ile ağaların­ dan olan Mehmet Celal Bucak'a karşı m ücadeleye g irilir. Bu m ücadelenin şöyle bir geçmişi vardır. Nakşibendi tarikatının Reisi Şeyh M ehmet H alit G ü rp ın a r'­ ın ondört köyü vardır. Teşt köylüleri, kendi toprakları olan 30-40 bin dönüm lük alanda egemenlik kurmak isteyen Şeyh H alit G ürp ınar'a karşı haklarını savunmak am acıyla m ücadele başlatmıştır. Lakabı "Çakm akçı Ali Rıza" olan silah tam ircisi Ali Riza Keskin, Siverek'in Karacadağ nahiyesine bağlı Teşt ve U zu nziyaret köylülerinin akrabasıdır. Şeyhin eziyetinden bıkan Teşt ve U zu n ziyaret köylüleri il­ çede akrabaları olan Çakm akçı A li Rıza Keskin'e başvurur. Ali Rıza Keskin, yol gösterir, avukat tutar, m ahkem eye m üracaat eder, dava açılır. 28 A ralık 1970 Pazartesi günü karar verilecektir. Ali Rıza Keskin 25 A ralık 1970 Cum a günü gecesi, saat 20.30 ile 2 1 .00 arası 5 kurşunla öldürülür. Tutuklanan katiller, "Şeyh M ehmet H alit G ü rp ınar, bize 40


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

bin lira vererek bu iş için kiralad ı", itirafında bulunur. Şeyh, bir türlü bulunam az. Ağa ve adam larının savunm asını Prof. Uğur Alacakaptan üstlenmiştir. A li Rıza Keskin'in öldürülm esini kınam ak am acıyla, 2 O cak 1971 Cum artesi günü, Siverek'te yürüyüş yap ılır. Bucak aşireti ile H alit G ürp ınar'a karşı yeni bir m ücadele başlatm ak isteyen T İİK P 'lile r, Siverek'te çalışm aya başladıkları zam an bağlantı kurdukları kişiler arasında Şeyh Halit G ü rp ı­ nar'ın kiraladıkları adam lar tarafından öldürülen silahçı Ali R ı­ za Keskin'in çocukları Abdurrahm an ve Eyüb Keskin de vardır. Kabil Kocatürk, Abdurrahm an ve Eyüb K e sk in le arkadaş olur, onların evinde kalır Teşt köyünde ajit-prop çalışm ası ya­ pılır. Köylüler, "B ir çok özveride bulunup bu bölgelere gelip her şeyi göze alarak m ücadele ediyorsunuz. O ysa, solcu olarak bi­ linen Uğur A lacakaptan, Ali Riza Keskin'i öldüren kaatiİleri ki­ ralayan Şeyh H alit G ü rp ın ar'ın avukatlığını yapıyor. Bu bölge­ de başarı kazanm ak istiyorsanız Uğur Alacakaptan'ın şeyhin avukatlığından çekilm esini sağ layın.", der. TİİK P D A B K Komitesi Siverek sorum luları, ayrıca, Bucak aşiretine bağlı köylerde yapılan çalışm alar sonunda bağlantı kurulan köylülerden alınan bilgiler sonrasında AP Şanlıurfa m illetvekili C elal Bucak'm öldürülm esi planlanır. Fakat, yoğun baskı nedeniyle bu planı gerçekleştirem ezler. KDP'nin Tavrı T İİK P taraftarlarının doğu ve güneydoğu bölgesinde ça lış­ m aları, bölgede bulunan D D K O ve KD P taraftarlarını endişe­ lendirir. Siverekli Ahm et Karlı, Kabil Kocatürk'ü, bir gün bulur ve kaldığı eve götürür. Bölgedeki durumu kendi açısından değer­ lendiren Ahm et Karlı, "Burayı terkederseniz iyi olur", der. "B iz , d evrim ciyiz. Terketm eyiz."


Turhan Feyizoğlu

"O zam an çatışma olur". "Ben tek başıma karar verem em . Söylediklerinizi arkadaşla­ rıma ileteceğim .” Görüşm e yapılan evden Kabil Kocatürk ile Ahm et Karlı bir­ likte ayrılır. Ahmet Karlı, yolda yürürken, "Sizi öldürürler. O na göre hareket edin." der. O dönem, KD P'nde yaşanan iç çatışm a nedeniyle Said Elçi ile Said Kırm ızıtoprak, Irak’ta öldürülm üştür. A yrıc a , bir süre önce, 26 Eylül 1971 günü, Silopi, Eruh, Şırnak, C izre, Çatak, Beşiri bölgelerinde yapılan operasyonlarda Barzani ve onun karargahı ile ilişki kurdukları iddia edilen 30 kadar kişi yaka­ lanmıştır. D D K O ve KD P taraftarları, kendilerine yönelik bir baskın olduğu zam an g ü .le rin in zarar görmemesi için herhangi bir hareketin kendi etkinliklerinin olduğu alanlarda yapılm asını is­ tememektedir. Doğu, Doğu Bölgesine Gitmek İstiyor Kabil Kocatürk, bu dönem , Parti m erkezine bir rapor götür­ mek am acıyla Ankara'ya gider. Ankara'ya giden J<abil Kocatürk, yurt dışında olduğunu san­ dığı Doğu Perinçek'le de görüşür. Kabil Kocatürk, Siverek'te yaşanan olayları anlatır ve ilk olarak, Ankara Üniversitesi H ukuk Fakültesi Profesörü Uğur A lacakaptan'ın Şeyh H alit G ürp ınar'ın avukatlığından vazgeç­ mesinin sağlanmasını ister. Doğu Perinçek, daha önce Ankara H ukuk Fakültesi'nde asistanlık yaptığı için Prof. Uğur Alacakaptan'ı tanım aktadır. Uğur A lacakaptan, "Bu davaya girm eyip çekilsem de hiçbirşey değişmez. Ben, bu davayı ağa olduğu için alm adım . Bu davaya herhangi bir H ukuk Fakültesi öğrencisi dahi girse yü z­ de yüz beraat ettirir.", der. KD P ve D D K O ile yaşanan sorunları anlatır, "Eğer, bir ön­ lem alınm azsa çatışma yaşanır", der. Bunun üzerine Doğu Pe­ rinçek, "Ortam uygunsa Siverek'e gelir, bu konuda gerekeni


İb o /H a y n lı ve M ü ca d e le si

yaparım ", der. Fakat, Siverek'e yaşanan sorunlar nedeniyle Doğu Perinçek, bölgeye gidem ez. Doğu Perinçek, Şeyh H alit G ürpınar hakkında şunları anlat­ m ıştır: "Şeyh H alit adındaki Siverek'li 14 köyün mütegallibesi olan bir toprak ağasının köylerine yerleşm ek ve hasat zamanı köy­ lünün ürününe el koym ak için gelen Şeyh'in adam larını köyle­ re sokm am ak, Şeyh'in köylüler üzerindeki geniş nüfuzunu kır­ mak am acıyla bu adamı kaçırm ayı ve gerekirse ortadan kaldır­ mayı planlam ıştık. Z ira, bu adam etrafındaki silahlı m uhafızla­ rıyla halk üzerinde ağır bir baskı kurmuştu. Hatta kalil suçun­ dan Şeyh H aIit'in mahkem ede davaları olduğunu biliyoruz. M esala, A li Riza Keskin adındaki köylülerin savunuculuğunu yapan şahsı, Şeyh Halit G ürp ınar öldürtmüştü. Bu adamın ara sıra A nkara'ya dahi olsa gelip gittiğini duyuyorduk. Gerekirse A nkara'da dahi olsa bu adamı öldürtm eyi düşünüyorduk. Fa­ kat şim diye kadar bu konuda bir eylem e girişildiğini b ilm iyo ­ rum . Bunların dışında biz devrim yolu olarak silahlı m ücade­ leyi benim sediğim izden halkın azılı sınıf düşm anlarına karşı halkı seferber edecek bir eylem çizgisini benim seriz." Bu am açla, bölgede bulunan Şafak kadrolarının Şeyh Halit G ü rp ın ar'a ait olan köylerde çalışm a yapm aları ve imkan bu­ lurlarsa yerleşm eleri kararı alınır. Kabil Kocatürk, bir m iktar para ve parti m alzem esiyle böl­ gesine geri döner. D ABK Toplantıları Bora G ö ze n , D A B K başkanı olduktan sonra, TİİKP Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Komitesi (D A BK) tarafından üç toplantı yap ılır. B irin cisi: 8-10 Kasım 1971 günlerinde, İkin cisi: 10-11 A ralık 1971 günlerinde, Ü çü n cü sü : 7-8 Şubat 1972 günlerinde. 8-10 Kasım 1971 ile 10-11 A ralık 1971 günlere yapılan toplantılara Bora Sabri G ö zen , İbrahim Kaypakkaya ve M uzaf­


Turhan FeyizoŞlu

fer Oruçoğlu katnır. Bu toplantıların birisi Siverek'te üzüm bağlarında yap ılır. 8-10 Kasım 1971 günleri yapılan toplantı hakkında şu bilgi­ ler vardır: "Çalışm a bölgelerinin tesbiti, kadroların hangi bölgelerde çalışacakları, illegal parti ilişkileri ve faaliyetleri, elverişli ve kullanışlı şifreler tesbiti hususları görüşülmüş, örgütsel görev­ ler, köylük bölgelerde nasıl çalışılacağ ı, kadro politikası, illegal faaliyetler, dikkat edilm esi gereken noktalar ve alınm ası gerek­ li tedbirler, eleştiri ve özeleştiri, bölge, parti program ve tüzü­ ğü üzerinde çalışm a, m illi m esele, kadroların eğitimi için M er­ kez Komitesinden bir eğitim programı ve uygulam a için bilgi alınm ası ve çalışm a yapılm ası hakkında rapor hazırlanm ası ve raporların M erkez Kom itesine sunulm ası kararlaştırılm ış, mali ve ulaşım , tutulacak sicil ve görev defterleri, askeri eğitim yeri, ilişkilerin devri, Filistin'den Tü rkiye'ye g eçirilecekler meselesi de görüşülmüş, silaha ihtiyaç bulunduğu, Filistin'den gelecek­ lerin kendi silahlarından başka tabanca, dürbün, telsiz cih azı getirmeleri, Alm anya'dan Filistin'e gelecek silahların da Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine devri, bu konunun M erkez Komitesine iletilm esi, M erkez Kom itesince kabulü halinde 1520 bin lira para islenm esi, durum un Filistin 'e de bildirilm esi, Filistin'den geleceklerin derhal faaliyet gösterecekleri yerlere dağıtılabiIm eleri için gerekenlerin yap ılm ası, alt bölgeler ara­ sında bilgilerin karşılıklı aktarılm ası karara bağlanm ış, bir kı­ sım kadrolar hakkında M erkez kom itesine tekliflerde b ulunul­ muş, cezaevinde bulunan arkadaşlar için : "M ücadelenin içer­ de de devam ettiğini, hem de çok şiddetli bir şekilde devam et­ tiğini biliyoruz. Bu m ücadeleyi tam bir komünist vakarıyla yü ­ rüttüğünüzü öğrendik. Bizlerin de dışarda aynı cesaret, meta­ net ve komünist vakarıyla yılm adan, bıkm adan, korkusuz ola­ rak m ücadeleyi sürdürdüğümüzü bilm enizi ister, komünist devrim cilerin mutlaka başarıya ulaşacağına yıkılm a z im anım ı­ zı belirtiriz. Kahrolsun Am erikancı faşist generaller çetesinin zorba iktidarı, yaşasın h alkım ızın ihtilalci m ücadelesi" m esajı­ nın iletilmesi de kararlaştırılm ıştır. Tutanağa ekli çizelgede,


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

bölge kom itesinin parti çalışm alarını yoğunlaştırıcı, ilerde alt bölge olarak teşkilatlandırılm ası muhtemel yerleri de tali ça lış­ ma alanları olarak gösterilm iştir." Bu toplantıya ait tutanağın 7. sahifesinde şöyle denilm ekte­ dir: "Kom item iz Tahsin arkadaşın bugüne kadarki pratiği ile parti karar ve görevlerini cidd iye alm adığını tem bellik ve ilgi­ sizlik gösterdiğini tesbit etmiş, durumu hakkında tam ve nisbeten daha doğru bir kanaat edinm ek için soruşturma yapılm ası­ na, bu işle Rüstem (Bora G özen) arkadaşın görevlendirilm esi­ ne, edinilen sonuca göre kendisine en geç önüm üzdeki ilk top­ lantıda hareketlerine uygun düşen bir cezanın verilm esine ka­ rar alm ıştır." D A B K 'ın aldığı kararlar sonrasında gönderdiği bu tutanağa yanıt olarak, Kasım 1971 'de Nuri Çolakoğlu, "Kardeşim " baş­ lığıyla İbrahim Kaypakkaya'ya yazdığı mektupta, "Asgar etraflı ifade verm iş" şeklinde ifade kullanır. Mektupta, ayrıca, "Tah sin 'in durumu vahim dir. Derhal sor­ guya çekin bulur bulm az, maddi emanetinde hesabı kuruş ku­ ruş alın m alı" denilm ektedir. "Tahsin" olarak bahsedilen kişi O ral Ç alışlar'ın kardeşi Fa­ tih Ç a lışla r'd ır. Doğu Perinçek, bu rapor hakkında şunları anlatm ıştır: "1971 Kasım ayında Doğu Anadolu Bölge Komitesi (İbra­ him Kaypakkaya, Bora G ö zen , M uzaffer O ruçoğlu), sınırdan geçerek kadroları sınıra götürmek, Tü rkiye'ye dönecek olanla­ rı sınırdan alm ak, Tü rkiye'ye dışardan temin edilecek cephane, silah ve yayınları sokm ak ve Doğu Anadolu bölgesindeki nak­ liye işlerini görmek am acıyla bir jip alm ayı tasarladıklarını b il­ dirdiler. Ben, verdiğim cevapta, bu jip için gerekli paranın kıs­ men temin edileb ileceğ ini, bununla beraber her şeyden evvel bu jip için şoför ve kam ufle edilmesi şartlarını yaratmak gerek­ tiğini bildirdim . Daha sonra, çeşitli doküm anlardan da anlaşı­ lacağı üzere jip almaktan vazg eçildi. Ç ünkü, gerekli maddi im­ kanım ız olm adığı gibi dışardan getirilecek herhangi bir m alze­ me de sağlanm adı." 195


Turhan Feyizoftlu

Örgüt Çalışması Yapmak Am acıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine Gönderilen Partili Kadınlar Bu rapor, A nkara'ya gönderildiği zam an İbrahim Kaypakkaya'm n istekleri arasında, İbrahim Ethem İlaç Fabrikasının sahi­ binin kızı M elek U lagay'ın M alatya bölgesine gönderilmesi is­ teği de vardır. Parti kararıyla, M elek U lagay, Bora Gözen ile 1971 Kasım ayında M alatya'ya gider ve bölgede uzunca bir süre kalır. İbrahim Kaypakkaya ile zam an zam an birarada olan ve bir­ likte çalışan M elek U lagay, İbrahim hakkında şunları söylem iş­ tir: "İnanm ışlığına ve zekasına h içbir zam an kuşku duym adım . Am a, Çok sekter yanları vardı." Bölgeye çalışm ak için gönderilenler içerisinde Taylan Erten ile karısı Kazim e Erten de vardır. Fakat, Kazim e ile Taylan Er­ ten, gittikten birkaç gün sonra Siverek'te örgüt için kiralanan evde, 28 A ralık 1971 Salı günü, yakalanır. Oysa evin bulunduğu bölgedeki muhtar (Cuma Baykanlı (M eliye), daha önceden gelmiş ve "Polis baskını o lacak, evden ayrılın" demiştir. Kadınların köylük bölgelerde çalışm ası ve gerillaya katılm a­ sı hakkında M uzaffer O ruçoğlu, şunları anlatm ıştır: "Ankara'ya her gidişimde Doğu ile görüşüyordum. Doğu, çevresindeki aydınları, halkı tanım aları, halktan öğrenmeleri ve halk ruhuyla donanm aları, bu anlam da halklaşm aları için köylere ve işçi semtlerine göndermeyi severdi. 1969'da H alil Berktay'ı getirdi İstanbul'a. Benim le tanıştırdı. İkili görüşmede, 'Götür bunu köylerde faaliyete sok. H alkla haşır neşir olsun. Bürokrat eğilim leri törpülensin', dedi. 1 9 7 1 'de de karısı Sırma Perinçek için, 'Köylere gitmek eğilim i var. Siverek köylerine götür, yoksul köylülerle tanışsın, onlardan öğrensin, onlara, onların kafalarına hizm et etsin b iraz', dedi. Şartlar ve güvenlik durumu uygun olmadığı için kabul etm edim . M elek U lagay'ı bölgeye getiren Bora'dır. ibo'nun M elek'le Bora arasındaki duygusal ilişkiden haberi yoktu. O lsayd ı M etek'e aşk ilan et­ m ezdi. M elek, İbo'ya ilgi duyuyordu. Bu ilginin derecesi ney­ 196


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

di, bilem iyorum . M elek U lagay'ı Türk Solu bürosundan tanır­ dı. Aydın kafalı, güzel bir kadındı. H epim iz yakından tanırdık. İbo, M elek'e aşk ilanını Kürecik'te yaptı. M elek reddetti. Çünkü, o zam anlar Bora'yla ilişkisi vardı ama İbo'ya da eğili­ mi vardı. İbo, M elek'in Bora'yla ilişkisini bilm iyordu. Bora ev­ liydi ve bir çocuğu vardı. İbo, Siverek'e geldi, 'M elek'e aşk ilan ettim, gülüm sedi, Bora'yla ilişkisini gerekçe göstererek kibarca reddetti', dedi. İbo, üç kadına ilgi duydu: M elek'e, M eral Yakar'a ve Emine Ö zdoğan'a. İlk ikisinden sonuç alam adı. İlk ikisi b ilin çli, bilgi­ li ve oldukça dürüst ve inançlı kadınlardı. Sonuncusu genç, saf, özverili ve cesurdu. Bir keresinde evini bastılar ve Emine'yi tutuklayıp götürdü askerler. Sonra delil yetersizliğinden ser­ best bıraktılar. Sorgulama anında örnek bir tavır gösterdi (1 971) D iyarb akır'da. Bu tavır, İbo'nun oldukça hoşuna gitti. O nun direnm esin­ den hayranlıkla sözediyordu ibo. Em ine'yi Dersim dağlarına getirmeye kalkıştı, engel oldum . Grubum uzda hiç kadın yoktu. Bir tane olsaydı engel olm azdım . H ele yam başım da, dağda bir sevgilim olsaydı hiç engel olm azdım . Em ine'nin küçük kız kar­ deşi H andan'ı da ben merak ediyordum , ama Öğretmen O kulu'nda olduğu için gittiğimde göremiyordum h iç." İbrahim Kaypakkaya'm n kendisine evlenm e teklifi yapıp yapm adığı konusuna M elek U lagay, "Çok özel bir konu. Bu konuda birşey söylem ek istem iyorum ." şeklinde cevap verdi. ibo, M eiek U lagay ile Bora G ö zen 'in ilişkisini öğrendikten sonra ilişkinin b içim ini bazı yerlerde eleştirir. İbrahim Kaypakkaya'm n duygusal da olsa karşı cinsle olan yakınlığı Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n a kadar uzanm akta­ dır. Hasanoğlan Öğretmen O kulu'nda kız-erkek karışık eğitimöğretim görmektedir. G elişm e çağında olan gençler arasında zam an zaman duy­ gusal yakınlaşm alarda yaşanır. İbrahim 'in Meral isim li bir kızla yakın arkadaşlığı vardır. 197


Turhan Feyizoğlu

Kara kaşlı, iri kara gözlü bir kız olan M eral, bir keresinde İbra­ him 'i teyzesinin yanına götürür ve tanıştırır. İbrahim 'in köyde babasının am casının kızı N aciye H anım ın kızı M ediha ile yakın arkadaşlığı da vardır. İki genç, birbirini beğenmekte ve hoşlanm aktadır. Fakat, İbrahim , İstanbul'a gel­ dikten sonra, bu ilişki kendiliğinden sona erer. M ediha, bir başkasıyla evlenir. "Em ine Özdoğan ile evlenm eyi düşündüğünü", bazı arka­ daşlarına söyleyen İbo, ayaklarındaki yün çorapları göstererek, "Bak bu çorabı o ördü bana", diyerek, sevgisini dile getirir. Emine Ö zdoğan, daha sonra, bir başkasıyla evlenerek, İs­ tanbul'a yerleşir. 10-11 Aralık 1971 Günleri Yapılan Toplantı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Ko m itesi(D A BK)'nin 10-11 A ralık 1971 günleri yaptığı toplantı hakkında şu bilgiler vardır: "B ir önceki toplantıda alman kararlar gözden g eçirilip , ça ­ lışma bölgeleri ve kadroların dağılım ı, hazırlanm ası gereken raporlar, mali m eseleler, sicil ve görev defteri, satın alınacak jeep ve askeri eğitim yeri ile Filistin'den geleceklerin dağılım ı meseleleri karara bağlanm ış, aynı toplantıda "Tayyar Y ılm a z" takma adı altında Doğu Perinçek, "Pratik faaliyette kararsızlık ve tereddütlere yol açm ak, saflar arasında b irlik ve disiplin sağ­ lam am ak, dördüncü alt bölgede çalışm ası kararlaştırıldığı hal­ de, bu karardan vazgeçm ekle" itham edilip , bu hususlarla ilgi­ li müşahhas vak'alar ve m isaller verilm iş ve Doğu Perinçek'in, "Bu eleştiri ancak hainlere yö neltilir, ben, eğer bu hataları yap­ mışsam bugünkü görevleri yürütem em . Bunun hesabını vere­ ceğim" şeklindeki tepkisi, eleştiri karşısında öfkeye ve duygu­ sallığa kapılm ak ve hatalı bir tutum olarak vasıflan dırılıp hata­ larını düzeltm esi istenilm iş, söz konusu hataların M erkez Ko­ mitesine ve Doğu Perinçek'in şahsına karşı güvensizlik yarattı­ ğı belirtilm iştir. Bu toplantıda komite, Silahlı Kuvvetler'deki komünist ve sem patizanlarına iletilm ek üzere, Leninist örgüt­ lenme ve ordu içindeki örgütlenm eler hakkında karar alm ış, 198


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

ayrıca partinin ismi ve müteakip toplantı hususlarını görüşmüş­ tür." Bu raporda, ordu içindeki çalışm alarla ilgili olarak şu bilgi­ ler verilm iştir: "O rdu içindeki çalışm alarım ızın sonucu üç kişilik bir eğitim birim i oluşturduk. Asker olm aları nedeniyle disipline yatkınlar. G iz li çalışm ayı başarıyorlar. Fakat şim dilik çekingenlikleri fa z­ la." Raporda, ayrıca, gençlik kesim indeki çalışm aların ilgi gör­ düğü eğitim b irim lerinin teşekkülünün çabuk olduğu belirtil­ mekte, aynı raporda gelir gider hesapları da verilm ekte ve mer­ kezi eğitim programı, kürtçe yayın , teksir m akinası, teyp, m illi mesele üzerinde broşürün hazırlanm ası isteklerinde bulunul­ maktadır. Bu toplantı yapıldıktan sonra Bora Sabri G ö zen, "kara sarı­ lık" hastalığına yakalan ır. Bora G ö zen , yaklaşık iki ay süren bu hastalığı süresi içinde çoğunlukla Mehmet Ali Ö zdoğan'ın evinde kalır. İyileştikten sonra, M elek U lagay'la birlikte öğretmen Ali M eral'in evinde kalan Bora Sabri G ö zen , M elek Ulagay ile 1972 Şubat ayı sonunda, A nkara'ya gider. M elek U lagay, Fat­ ma G ül Baltalı ile birlikte, Nisan 1972'de Ankara'dan Söke'ye gider ve bazı eğitim çalışm aların a katılır. Filistin'e Gidiliyor Filistin Ö ğrencileri Genel B irliğ i'nin (G U P S , General Union of Palestinian Studients) çağrısı üzerine, Filistin devrim ini ve si­ lahlı m ücadelesini desteklem ek am acıyla "Filistin 2. Dünya Kongresi", Ü rdün'ün başkenti A m m an'da, 2 E ylü l - 6 Eylül 1970 tarihleri arasında toplanır. Kongreye, A sya, A frika, Latin-Am erika ve Avrupa'dan yüze yakın devrim ci örgütün ve halk kurtuluş cephelerinin 2 0 0 tem­ silcisi ile Proleter D evrim ci A yd ın lık tem silcisi de katılır. 26 Nisan 1971 günü ilan edilen sıkıyönetim den sonra, Naif H avatm e'nin Filistin Dem okratik H alk Kurtuluş Cephesi ile Yaser Arafat'ın El-Fetih örgütünde siyasi ve askeri eğitim gör­ 199


Tu rha n FeyizoRİu

mesi am acıyla TİİK P 'n in bir kısım üyesi Parti kararıyla F ilis­ tin'e gönderilir. Hukuksal nedenlerle sorunu olan T İİK P 'in bir kısım üyesi de, bu dönem, Avrupa'ya gitmesi için Ortadoğu ülkelerine gönderilmiştir. PDA Dergisi Sorumlu Yazı işleri M üdürü olduğu için hak­ kında açılan yüzlerce yılı kapsayan ceza soruşturmaları nede­ niyle Ö m er Özerturgut, Filistin örgütlerinin bulunduğu bölge­ lere götürülür. S a y n Bilen, belli bir miktar para karşılığı, Ercan Enç ile Ö m er Özerturgut'u A kçakale üzerinden kaçakçılar ara­ cılığıyla Suriye'ye geçirir. Ö m er Özerturgut, bir süre F D H K C kam plarında kaldıktan sonra, Alm anya"ya geçer. Askeri eğitim yapm ak am acıyla, Tem m uz 1 9 7 1 'de ise Atıl Ant, Şahin Alpay ve Cengiz Çandar, Sayın Bilen tarafından Su­ riye'ye geçirilir. Filistin'de Atıl Ant'ın ismi "Ebu M usa", Cengiz Çandar'ın "Zekeriya", Şahin A lpay'ın "Selim "dir. Atıl Ant, Cengiz Çandar ve Şahin A lp ay, politik eğ ilim leri­ ne yakın olduğu için ziyaret am acıyla Suriye'de bulunan Çin H alk C um lıuriyeti'nin b üyükelçiliğine gider. Büyü kelçilikte kendilerine M ao'nun rozetleri ve kitapları ve rilir. Daha sonra, Kuzey Kore Büyükelçiliği ziyaret ed ilir. Filistin'e gönderilen Cem Som el'e, Suriye'deki Ç in H alk Cum huriyeti elçiliğine başvurarak onların aracılığ ıyla Ç in 'e gitme görevi verilir. Cem Som el, Şubat 1 972'de Siverek'teki Parti ilişkilerini ku l­ lanarak F D H K C kam plarına gider, Cengiz Çandar ve Şahin A l­ pay'ı bulur, kim in gönderdiğini ne için geldiğini anlatır. Filistin'e gerilla eğitimi görmek am acıyla yurt dışından, özellikle Almanya,. İsviçre ve Fransa'dan uçakla bazı Tü rk öğ­ renciler de gelir. G elenlerin am acı askeri eğitimden sonra T ü r­ kiye'ye girerek m ücadele etmektir. Bunlardan bir kısmı daha sonra Türkiye'de dağdaki çalışm alara katılacaktır. Alm anya'dan F D H K C kam plarına eğitim için gelenler ara­ sında Mehmet Tepe, Mehmet Duran Şeker, M ehmet Erdem ad­ lı gençler de vardı- .


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

Türkiye'den Filistin'e adam götürmek için sınırı geçirmek görevi M uzaffer O ruçoğlu, Kabil Kocatürk ve "Apo A li" deni­ len A li Turan tarafından yapılm aktadır. M uzaffer O ruçoğlu ile Kabil Kocatürk, Siverek'te Celal Te ­ le k le ilişki kurduktan sonra üç ev kiralam ış ve çalışm alara baş­ lam ıştır. Kiralanan evler genellikle kaçakçıların bulunduğu bölgelerin içinde tek katlı, etrafı duvarlarla çevreli evlerdir. Kurulan ilişkiler aracılığ ıyla yaklaşık kırk kişi Filistin'e gön­ derilir. Parti içinde Filistin'e adam göndermek, "Kur'an kursu­ na" adam gönderme olarak adlandırılm aktadır. Daha çok, Su­ ruç ve Halfeti ilçelerinin sınırlarından kaçakçılık yapanların kafileleri ile g eçirilir. Atıl Ant, Şahin A lp ay, Cengiz Çandar, Müfit Ö zdeş Şafak dergisi dağıttığı için tutuklu bulunan ve 1 3 Kasım 1971 Cum ar­ tesi günü M am ak Askeri Cezaevinden başka birisinin kimliği ile tahliye edilen Ankara H ukuk Fakültesi öğrencisi Kerim Ö ztürk, "O flu H oca" diye anılan Ayhan Ö zer, Ali M ercan, Abdülahat M uhittin, Cem Som el, Ali Turan, Ankara Üniversitesi H u­ kuk Fakültesi Ö ğrenci Derneği Başkanı ismet Tufan Y a zıc ı, Sabetay V arol, Fuat Karasu, M üm taz Ç eltik, irfan Ç e lik, Muzaffer O ruçoğlu, Haşan Sakarya, Filistin ’e gidenler arasındadır. Belki de ilk kez Türkiye'den bir Filistin örgütünün deneti­ minde olan gerilla eğitim kam pına katılan Sabetay Varol'un yahudi olduğu Filistin lile rd e n gizlenir. Eyüp Cüneyt A kalın , Filistin'e giderken, 14 A ralık 1971 Sa­ lı günü, Viranşehir'de jandarm alar tarafından yakalanır. Şahin A lp ay tarafından TİİK P M erkez komitesine, 23 sayfa­ lık bir rapor gönderilir. Filistin'deki durumu açıklayan raporda, "Partinin çizgisine aykırı olarak silahlı m ücadelede kır gerilla­ sını değil artık şehir gerillası m ücadelesini savunm aktadır", gi­ bi açıklam aların yanında Atıl Ant hakkında, bazı eleştirel not­ lar da yer alır. M uzaffer O ruçoğlu, FD H K C 'd eki TİİK P taraftarlarını denet­ lemek ve durumu M erkez Kom ite'ye bildirm ek am acıyla Filis­ tin'e gönderilir. Ü rdün'e giden ve Sur-Sayda kam plarında bir ay kalan M u­


Turhan Feyizoftlu

zaffer O ruçoğlu, raporu hazırlayıp Ankara'ya geri döner ve Doğu Perinçek'le görüşür. Doğu Perinçek, M uzaffer O ruçoğlu'nu, "O kamplarda başı­ nı Cengiz Çandar'ın çektiği bir hizip oluşm uş. Raporda buna dair hiç bir şey yok. ideolojik, politik ve askeri çalışm aların d ı­ şında bir şey yazm am ışsın. Bu parti aleyhtarlarının görüşlerine yer verm em işsin", diyerek eleştirir. Birbirini izleyen aksilikler nedeniyle eleştirilen M uzaffer O ruçoğlu, bir m iktar para verilerek tekrar çalışm ası için A n ka­ ra'dan sorumlu olduğu bölgeye gönderilir. Çatak'a Gidiliyor TİİK P D A B K Komitesi sorum luları, hangi bölgede gerilla eğitimi yap ılab ilir diye çalaşm alar yapm aktadır. Devletin yapacağı herhangi bir baskın da Irak, İran ve Suri­ ye sınır bölgesine kadar sorunsuz geçiş yerleri nerelerdir diye harita üzerinde bölgeler taranır. En uygun dağ silsilesinin oldu­ ğu bölge olarak Çatak, Bahçesaray ve Çüngüş bölgeleri tesbit edilir. Çatak, Bahçesaray ve Çüngüş tarafına gidilm esi kararı a lı­ nır. Am a, o bölgelerde hiç tanıdıkları yoktur. Suriye'den getirilm iş kaçak m alları yüklenen Kabil Kocatürk ile Haşan Ertin, "Ç a rçici" kılığ ıyla, 1971 Kasım ayında yola ko­ yulur. Çatak, Bahçesaray ve Çüngüş bölgelerinde köyleri ve dağ­ ları gezen Kabil Kocatürk ile Haşan Ertin, Siverek'e döndükten sonra D A BK 'a bir apor verir. Rapor özetle şeyledir: "Bölgede aşiret ve din bağları çok güçlü. Aşirete bağlı ço ­ banlarda bile ruhsatlı veya ruhsatsız m avzerler asılı. Aşiret adamları sırtlarında fişeklik, m avzer ve bom balarla geziyor. Partinin elinde bövle im kanlar yok. G e rici ve feodal bir ya p ı­ nın egemen olduğu bu bölgede devrim ci bir çalışm a için kitle temeli çok zayıf olduğu için uzun süreli bir çalışm a yapm ak gereklidir. Bu aşamada, bölge eğitim am acıyla yerleşm eye uy­ gun değildir."


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Rapor böyle olum suz olunca askeri eğitimin Siverek'te yap­ ılm asına karar verilir. Siverek'in yaklaşık beş kilometre dışında Bağlar denilen m evkide varolan kadrolarla, zaman zam an, atış talim leri yapılır. Gözaltına Alınmalar 26 Nisan 1971 Pazartesi günü, onbir ilde sıkıyönetim ilan edilm esiyle T İİK P 'd e bazı aksilikler yaşanm aya başlamıştır. İstanbul Sıkıyönetim Kom utanlığının 18 M ayıs 1971 tarih ve 19 num aralı bildirisi ile Doğu Perinçek, Ö m er Özerturgut, G ü n Z ile li, Şahin A lp ay, Atıl Ant aranır hale gelir. Asgar Y ılm a z, 6 H aziran 1971 Pazar günü M alatya'da, TİİKP M erkez Komitesi üyesi G ün Z ile li, 10 H aziran 1971 Per­ şembe günü İzm ir'de, O ral Ç alışlar, 11 Tem m uz 1971 Pazar günü, G aziantep'de yakalanır. Haşan Y a lç ın , 15 Eylül 1971 Çarşam ba günü, Ankara'da gözaltına alın ır. "Şafak" dergisi bastıkları için , 3 Ekim 1971 Pazar günü, 22 kişi Ankara'da gözaltına alınır. T İİK P üyelerinden İlker Ağca, 15 Ekim 1971 Cum a günü, Haşan Ertin, 1 5 A ralık 1971 Çarşam ba günü tutuklanır. Siverek Ekibinde Anlaşmazlık Çıkıyor Bölgede çalışanlardan birisi de, silahlı bir saldırı sonucu 19 Eylül 1969 Cum a günü öldürülen İstanbul Üniversitesi Orm an Fakültesi öğrencisi Mahm ut Cantekin'in kardeşi Adıyam an Besni'li M ehmet Cantekin'dir. Siverek'te çalışm a yap ılırken , bir tartışma olur ve Mahmut Cantekin, "D e n iz G e zm iş ve T H K O 'y u " övdükten sonra, "Siz burada çok p asifsiniz", der. Bunun üzerine Kabil Kocatürk, M ahm ut Cantekin'e bir yum ruk vurur. Mahmut Cantekin de, silahın ağzına mermi vererek Kabil Kocatürk'e doğrultur. D i­ ğer partili kadrolar araya girerek, bir facianın önüne geçer. Ü m it U çok, sinirinden ağlar. O rtaya bir disiplin suçu çıkm ıştır. M uzaffer Oruçoğlu baş­


Turhan Feyizoftlu

kanlığında bir hakim heyeti toplanır. Yapılan yargılama sonun­ da Kabil Kocatürk, Tun celi'd e görevlendirilir. M uzaffer O ruçoğlu, Kabil Kocatürk'e, "Bunu bir ceza o la­ rak görme, iyi çalıştığın için senin bir başka bölgede görevlen­ dirilm en am acıyla daha önceden M alatya'da karar alm ıştık. Bu olay kendiliğinden üstüne geldi", der. Mahmut Cantekin'e de "Partinin ikinci em rine kadar sila h ı­ nı elinden alm a", cezası verilir. TİİK P M erkezinden daha sonra, bu bölgeye katkıda bulun­ mak am acıyla Z iya U lusoy, Mustafa Pekgüleç, Mehmet Bedri Gültekin ve Raif Ç akır gönderilir.

TİKKF M uzaffer O ruçoğlu, Filistin'den geldikten sonra, İbrahim Kaypakkaya ve Kabil Kocatürk ile Siverek'te bir toplantı yapar. Muzaffer O ruçoğlu, Filistin'de gördüklerini ve yaşadıklarını arkadaşlarına anlatır ve şunları söyler; "Lübnan'da bulunan kamplarda arkadaşlar eğitim görüyor­ lar ama silah bile verm iyorlar. Silah eğitimi olarak sadece si­ lahların sökülüp takılm ası ve kullanılm ası konusunda eğitim görüyorlar. Orada verilen eğitim spor çalışm ası gibi. Filistin'de bulunan kam plar burada da kurulab ilir ve askeri eğitim de yap­ tırab iliriz." İbrahim, "Askeri kanadı olm ayan örgüt olm az. Silahlı çe k ir­ dekler kurabiliriz. Nerede bir bölge komitesi varsa, nerede bir parli örgütü varsa, 3-5 kişi de olsa, bunun bir bölüm ünün mut­ laka silahlı gücü de olması gerekir. Partinin örgütünün olduğu her yerde bir silahlı çekirdek kurulm alı. D iyelim Siverek'te beş kişiyiz. Bunun iki kişisinin partinin askeri kolu olması lazım . Bu şekilde örgütlenm eliyiz. Bu nedenle çok çabuk bir şekilde askeri bir üs kurm am ız lazım ", der. Kabil Kocatürk, şunları söyler: "Ç alışm am ızın yönü politik ağ ırlıklı. Politik olarak ça lışıyo ­ ruz kadroların politik b ilincinde gelişme sağhyam ıyoruz. Fa­ kat, örgütlediğimiz ve politik olarak geri olan genç adam gelip, 'N iye birşey yapm ıyoruz. Biz de birşeyler yap alım .' V uralım , 204


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

kıralım , öldürelim gibi atak bir havadalar. A yrıca, bölgede bu­ lunan D D K O ve KD P 'n in bazı taraftarları, kendi hareketlerine yönelik sald ırılar o la b ilir endişesiyle bu bölgede çalışm a yap­ m am ızdan memnun olm adıklarını belirttiler. O kesimden bize saldırılar o lab ilir." İbrahim Kaypakkaya: "M ücadele içinde partiye üye yapa­ rız, dediğim iz bu gençleri o zam an bu şekilde değerlendirebi­ lir, partiye kanalize ed eb iliriz. O luşturacağım ız silahlı çekirdek gruplarına dahil edelim . Böylece, partinin askeri kanadı da olur." Kabil Kocatürk: "Yaptığım ız çalışm aya propaganda da kul­ lanm ak am acıyla bir isim b u lm alıyız. TİİK P terimini çalışm a­ larım ızda zaten ku llan m ıyoru z. Bizi Şafakçılar olarak biliyo r­ lar. Ordu kelim esini kullanam ayız. B izi, T H K O ile karıştırabi­ lecekleri gibi olum lu bir örnek de değil. A yrıca, şehir gerillası teorisini çağrıştırdığı için bizim düşüncem ize ters." M uzaffer O ruçoğlu, şu öneriyi getirir, "Bulacağım ız isim T İ­ İKP terim ine yakın olm alı. Ç ünkü, bu partinin askeri kanadı olacak. A skerlik ölüm üne fedailik dem ektir. İşçi ve köylünün kurtuluşu için çalıştığ ım ız için Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Fe­ daileri o lab ilir." M uzaffer O ruçoğlu'nun önerisini, İbrahim Kaypakkaya ile Kabil Kocatürk de olum lu bulur. Böylece, Tü rkiye işçi Köylü Kurtuluş Fedaileri (TİKKF), ku­ rulmuş olur. M uzaffer O ruçoğlu, T İK K F" hakkında şunları anlatmıştır: "Tü rkiye İşçi Köylü Kurtuluş Fedaileri ismini TİİK P safların­ da Siverek'te çalışırken kullanıyorduk. Duvarlara ve bildirilere hep TİİK F im zasını attırıyordum . O zam an TİİK P ismini kullan­ maktan baskı gelir diye çekindiğim için ben, bu ismi bulm uş­ tum. Bu yüzden parti m erkezi bana ateş püskürdü, h izip çilik ve Çerkeş Ethem cilikle suçladı. İlk dönem mağaralara bomba atıyor, TİİKF im zalı ilanlar ba­ sıyorduk. Daha sonra Ftaydar'ın (Mümtaz Çeltik) teklifiyle (F)'nin yerine (O) koyduk. Dört kişilik bir toplantıydı, ibo, ben, Ali H aydar Y ıld ız ve M üm taz Çeltik. Düzgün Dağı 'Çayan M a­ 205


Turhan Feyizofilu

ğarası'nın önünde, H aziran 1 9 7 2 ’de T İK K O ortaya çıktı. M ar­ şını da ben yazıp besteledim . Mağaralarda topluca söylem eye başladık." I‘’ 1 Şafak dergisinin ana hatları Söke'de belirlenir ve basıldıktan sonra tüm bölgelere gönderilir. Merkezden gönderilen Şafak dergisi, her bölgenin ajit-prop durumuna göre yeniden hazırlan ır ve basılır. Bu nedenle her bölgenin teksir m akinesi vardır. Şafak dergisini basmak am acıyla 24 Şubat 1972 Perşembe günü gecesi, Siverek Lisesi'nden teksir m akinesi ça lın ır. H azırlanan bildiriler ve afişlerde, "Tü rkiye İhtilalci Köylü Kurtuluş Fırkası-TİK KF", ibaresi ku llan ılır. Siverek m erkezinin görünür her yerine, "Kahrolsun faşizm ", "Kahrolsun ağalık' "Yaşasın işçi köylü", "Yaşasın halklar" slo­ ganları ya zılır. Şafak dergisi dağıtımı yap ılır. Örgüte para temini için tefeci Koçali Ö zd ik e r’ in evi, 1 Mart 1972 Çarşamba günü, Z iya U lusoy, Celal Telek, M uzaffer O ru ­ çoğlu, Mehmet Bedri G ültekin ve Raif Türk tarafından basılır. Hepsi, yüzüne kadın çorabı geçirm iştir. M uzaffer Oruçoğlu'nda tabanca vardır. Celal Telek, Siverek'lid ir. Tanınm a ihtim ali olduğu için ge­ lenlerden biri, "Yanlış geldik. Aradığım ız ev bu değildir" der. Kadınlar ve ço cuklar, yalvarm aya başlar. Soygun için gelenler, bunun üzerine evden ayrılır. Jandarm a, ev ev baskınlar düzenler. Örgütün elem anların­ dan Z iya U lusoy, Celal Telek, Mehm et Bedri G ültekin ve M ah­ mut Cantekin, 4 Mart 1972 Cum artesi günü yakalanır. Kaldığı evlerde barınam az duruma gelen ve bütün arkadaş­ ları yakalanan M uzaffer O ruçoğlu, yakalanm am ak için cam iye sığınmak zorunda kalır. "Kom ünistler gitm ez", diye cam iler aranm am aktadır. Abdest alıp nam az kılm aya başlayan M uzaf­ fer O ruçoğlu, cam inin tuvaletlerinde oyalanır. Bir müddet böyle cam ide saklanan M uzaffer O ruçoğlu, zo ­ runlu olarak T u n e li'ye geçer.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Nuri Çolakoğlu, bu konuda Söke'ye şu notu gönderir: "Doğu Anadolu'da hareketi silip süpürdüler. Siverek'te her­ kes toprak ağalarının öldürüleceği şeklindeki haberi biliyor. (Şeyh H alit). Toplam alar başlıyor. Bir sınıf düşm anının tem iz­ leneceğini veya bir ağanın çocuğunun kaçırılacağını herkes b i­ liyorm uş. Bu konuda gevşeklik yapılm ış. İşin tuhafı tutuklam a­ ların başladığı gün Şeyh ortadan kaybolm uş. Bu meselede kit­ le çizgisine aykırı bir politika izlendiği anlaşılıyor. Yönetici ar­ kadaş, bu m eselelerde tek başına karar alıp uygulamış. Bir sü­ re bu bölgede çalışm a im kanı ortadan kalkm ış. Barınacak yer yok. A n cak havalar ısınınca açıkta yatı labi i ir. Sadece birkaç sem patizan kalm ış. Eğer bir çalışm a yapm ak gerekirse her şe­ ye yeniden başlam ak gerekiyor. Uzun bir süre herhalde bırakı­ lacak." Tunceli'deki İlk Çalışmalar M alatya, G aziantep, Siverek bölgelerinde yapılan çalışm a­ lardan sonra Tu n ce li'd e de parti çalışm ası başlatılır. Tu n ce li'ye gelen İbrahim Kaypakkaya, daha önceden tesbit edilm iş isim lerle bağlantı kurm aya başlar. İlk bağlantı kurduğu kişileden birisi de Tu n celi Lisesi Resimİş öğretmeni Haşan İlter'dir. Haşan İlter, SBF asistanlarından Cüneyt A k alın 'ın akrabası­ dır. A yrıca, Şam il İlter'le İbrahim Kaypakkaya İstanbul'da İşçiköylü çalışm alarından tanışm aktadır. İbo, çalıştığı liseye giderek Haşan İlter'le bağlantı kurar. Bu, onların ilk karşılaşm asıdır. Haşan ilter, iki bekar öğretmenle birlikte, bir evde kalm aktadır. İbo, durumunu anlatır. Haşan il­ ter, "otelde m i, yoksa iki arkadaşla "kaldığım evde mi kalmak istersiniz?" diye sorar. İbo, "H a yır, bana da sizin kaldığınız ev gibi bir yer ayarlayın ", der. İbo'ya, öğrencilerin bekar olarak kaldıkları gecekondu tipi evlerin yoğun olarak bulunduğu dağ m ahallesinde bir yer bu­ lunur. Tu n celi'n in içinden geçmeden ve evden çıktıktan sonra hemen dağın sırtını aşarak yürüyerek istediğin yere gitme im­ kanı vardır.


Turhan Feyizoftlu

Bir keresinde toplantıya çağrılan Haşan İlter, öğrencilerini de toplantıda görünce, ibo'yu eleştirir: "Bu genç çocukları örgütleyerek bir yere varam azsınız. Yanlış bir tavırdır bu." İlk önce bir durgunluk geçiren ibo, "Bunlar yarının m ücadelesine katılacak öğ rencileridir.", der. Tunceli Lisesinde okuyan altı öğrenci; Sıtkı Cöm ert, Musa Coşkun, Mehmet İmsak, Ali Yeşil, M azlum A slan, Metin Gündoğdu adındaki öğrenciler, okul duvarlarına yasak sloganlar yazm ak suçundan gözaltına alınır. G özaltına alınan öğrencilerden bazıları, "Bu yazıları biz yazdık. Fakat, bu yazıların yazılm ası için bizi okul öğretmen­ lerim izden bazıları teşvik ettiler", der. Emniyet m ensupları, bu ifadeler nedeniyle, Tunceli Lisesi Resim-İş öğretmeni Haşan İİter'i gözaltına alır. Altı öğrenci ile bir öğretmen, 3 A ralık 1971 Cum a günü, D iyarb akır Sıkıyö ne­ tim Komutanlığına teslim ed ilir. Kısa bir gözaltıdan sonra H a ­ şan ilter, serbest bırakılır. Daha sonra bölgeye Siverek'ten Kabil Kocatürk de gelir, ibo, N azim iye, Pülüm ür ve Mazgirt ile köylerindeki çalışm ala­ rı Kabil Kocatürk'le sürdürür. Sürekli köy çal'şm alarınd ad ırlar. Bir gün bir köyde, kö ylü­ nün biri çıkar ve İLo'ya şunu sorar: "Tam am güzel konuşuyorsunuz. Size de güvenelim ama partinizin ismi nedir, başkanınız kim?" İllegal çalışılan bir dönem dir. Partinin ismi öne çıkarılarak değil Şafak'ın propagandası yapıldığı için , İbo, "Parti ismi kesinleşm em iştir. Kongre toplandıktan sora ke­ sinleşecek. Bazı isim ler var. TİİK P , TKP(M L) gibi. Ben, TKP(M L) olarak önereceğim. Partinin başkanı Doğu Perinçek'tir." d iye­ rek, karşılık verir.

208


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

BEŞİNCİ BÖLÜM

Kongre

Teklifi

----------------------209------ -------------------------------


Turhan Feyizoftlu


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Kongre Teklifi İbrahim Kaypakkaya, 1971 yılı sonunda, Nuri Çolakoğlu'na bir mektup gönderir. Mektupta, kongre hazırlığından bahsedi­ lir. T İİK P M erkez Kom itesi, kongrenin A ralık 1 971 'de yap ılm a­ sını, İbrahim Kaypakkaya ise 1-15 O cak 1972 tarihleri arasın­ da yapılm asını teklif etmektedir. Yap ılm asını istediği kongrenin tarihine uygun olarak İbra­ him Kaypakkaya, 1971 yılı sonlarında, T İİK P 'in militan kadro­ larını etrafına toplam ak için çalışm alar yapar. Sırasıyla peş pe­ şe dört yazı kalem e alır. Her ya zı, TİİK P M erkez Kom itesi'nin yayınladığı yazıların eleştirilm esine yönelik yazılardır. İbrahim Kaypakkaya'm n TİİK P M erkez Kom itesi'nin ya yın ­ ladığı yazılara yönelik ilk eleştiri ya zısı, A ralık 1971 tarihli, "Tü rkiye 'd e M illi M esele"dir. Bu ya zı, TİİK P M erkez Kom itesi'­ nin yayın lad ığı, "TİİK P Program Taslağı", "12 Mart'tan Sonra Dünyada ve Tü rkiye'de Siyasi Durum " ile "Toprak Devrim i Programı" başlıklı yazıların eleştirisidir. Diğer üç ya zı, O cak 1972 tarihlidir. Bu üç yazı şunlardır: a) TİİK P M erkez Kom itesi'nin 1 9 7 1 'de yayınladığı "Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Tü zük Taslağı" ile "Türkiye ihtilalci İşçi Köylü Partisi Program Taslağı"na yö nelik, "TİİK P Program Taslağının Eleştirisi", başlıklı yazısı. b) TİİK P M erkez Kom itesi'nin yayınladığı "Türkiye'de Kızıl Siyasi İktidarın Kurtılm asım n Şartları" başlıklı yazıya karşı ka­ leme aldığı, "Başkan M ao'nun K ızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru K avrayalım ", başlıklı yazısı. c) TİİK P M erkez Kom itesi'nin kalem e aldığı yazıların ortak eleştirisini kapsayan, "Şafak R evizyo nizm in in Kem alist H are­ ket, Kem alist İktidar Dönem i, İkinci Dünya Savaşı Y ılla rı, Sa­ vaş Sonrası ve 27 M ayıs H akkındaki T e zle ri", başlıklı yazısı.


Turhan Feyizuğlu

İbrahim Kaypakkaya, bu yazılarını bölgede bağlantı kurdu­ ğu kişilerle görüşüp, konuşup, tartışdıktan sonra kaleme almış­ tır. Yazılarını hazırlarken bölgedeki öğretmen ve tanıdık yük­ sek okul öğrencilerinden kitap, dergi ve dokümanlar sağlanır. Yazılarındaki TKP ile ilgili bölümler için A çlan Sayılgan'm Türkiye'de Solun 94 Y ılı" kitabı ile, Fethi Tevetoğlu'nun "Tür­ kiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler" isimli kitabından ya­ rarlanır. İbrahim, bu yazılarından bir kısmını "Koordinasyon Kom i­ tesi" oluşturulduktan sonra gözden geçirir, arkadaşlarıyla tartı­ şır ve bazı bölümleri yeniden kaleme alır. ibo, güvendiği kişilere düşüncelerini açıklar ve kendisine katılmasını ister. Bunlardan birisi de "Koca Bebek" dediği Ka­ bil Kocatürk'tür. İbo, Kabil Kocatürk ve Muzaffer Oruçoğlu, Şubat ayında Tunceli'de biraraya gelir, ibo, TİİKP yöneticileriyle arasında geçen tartışmaları, bu harekete yönelttiği eleştirileri açıklar ve kadroların en çok sevdiği Kabil Kocatürk'ü ikna etmeye çalışır. "Kongre çalışmaları var. Ben bir çok kişi önerdim. Doğu, 'Bu sıkıyönetim ve gizlilik şartlarında 20 kişi ancak biraraya gelebilir', diyerek kabul etmedi. Seni de önermiştim ama D o­ ğu, 'çalıştığınız bölgeden en çok üç kişi katılabilir', dedi." "Kongrede mücadele eder ve seni Merkez komitesine seçe­ riz" "Zaten ben Merkez Komitesi yedek üyesiyim " "Başka kim var Merkez Komitesinde?" "Örneğin onun çömezi Halil Berktay var. Hepsi Doğu'nun adamı. " "M a o bile Parti kurulduğunda Partinin başkanı değildi. D a­ ha sonra Merkez Komitesinin en sorumlu adamı oldu. Ö n e çık­ ması yıllarını aldı. M ücadeleler sonucu oldu. Partinin içinde sonuna kadar mücadele edelim. O nlar atarlarsa, tasfiye eder­ lerse senin dediğini yaparız. Ama şimdi, yanlış. Yeni bir oluşu­ ma karşıyım." 212


İbo /H a ya lı ve M ü ca d e le si

"İflah olm az bir parti, iflah olm az bir yönetim var. Kongre­ den birşey çıkm a z. Ç ünkü, kongreye katılacakların çoğu Doğu'nun çö m e zi." "P D A 'd a çıkan 'İşçi Köylü Hareketleri ve Proleter D evrim ci Politika' başlıklı yazın ı inkar mı ediyorsun? P D A safında yeralmamın bir nedeni de senin o yazın d ı. Şimdi o yazını beğenmi­ yor musun?" "O zam anki değerlendirm elerim öyleydi." Ayrılığa karşı olan Kabil Kocatürk'ıi ikna edemeyen ibo, er­ tesi gün, T u n c e li’den ayrılır. M uzaffer O ruçoğlu, bu dönem , İbrahim ile yaptıkları tartış­ m alar hakkında şunları anlatm ıştır: "İbo, TİİK P'd en ayrılm am ız gerektiğini ileri sürdü. Ben, o zam an Filistin'e gidip gelm iştim . Siverek ve köylerinde ça lışı­ yordum . T İİK P 'le aram ızda temel görüş ayrılıkları olmasına rağmen karşı çıktım . 1972'nin kış aylarında, Tunceli ve Kürecik'te İbo'yla aramda şiddetli tartışm alar oldu. İbo, parti kon­ gresinin anti-dem okratik bir tarzda düzenlendiğini, buna katıl­ m anın, bize zam an kaybından başka birşey getirmeyeceğini, ayrılığ ım ızı ilan etm em iz gerektiğini savundu. 12 Mart şartla­ rında kongreye katılm adan, yanlış görüşlere ve anti-demokra­ tik tutumlara karşı kongrede son bir kez m ücadele vermeden ayrılm anın yanlış olacağını söyledim ." Bu tartışm aların yapıldığı ve İbrahim Kaypakkaya'nm bu yazıları kalem e aldığı dönem de D A B K toplantısı yap ılır. ,iuı DABK Kararları 7-8 Şubat 1972 günleri, TİİK P Doğu Anadolu Bölge Komitesi(D A B K)'n i oluşturanlardan İbrahim Kaypakkaya ile M uzaf­ fer O ruçoğlu, Kürecik'te Mehmet Ali Ö zdoğan'ın evinde bir araya gelir. Bora Sabri G ö zen, hasta olduğu için toplantıya ka­ tılam am ıştır. İbrahim Kaypakkaya, kaleme aldığı D A B K kararını, M uzaf­ fer O ruçoğlu ile beraber okuyup, gözden geçirir ve yayınlanır hale getirir. Karar, daha sonra, Bora Sabri G özeıV e de verilir.


Turhan Feyizoğlu

Bora Sabri G ö ze n 'in desteklemediği karar m etnini Ali Tâşyapan, A li M ercan ve Kabil Kocatürk, destekler. Karar metni, "bölge düzeyinde örgütlü kadrolara verilip " okutulması sağlanacaktır. • On m addelik Doğu Anadolu Bölge Komitesi (D A BK ) Kararı şöyledir: "7-8 Şubat 1972 tarihleri arasında toplanan D A B K , aşağıda­ ki kararları alm ıştır: 1- Genel olarak dünyada ve özel olarak Tü rkiye'de objektif şartlar devrime son derece elverişlid ir. Em peryalizm ve gerici­ ler, bütün dünyada buhrandan buhrana sürüklenm ekte, bunun sonucu olarak, işçi sınıfı ve bütün devrim ci halklara karşı a z­ gınca saldırılara girişm ekte, işçi sınıfı ve devrim ci halklar ise, Türkiye halkları da dahil, her geçen gün daha büyük kitleler halinde hışım la ayağa kalkm akta, gerici şiddete devrim ci şidde le karşı koym aklatır. A sya'nın , A frika'n ın, Latin A m erika'nın birçok ezilen halkları, işçi sınıfı önderliğinde silahlı m ücadele yürütmektedir. 2 - Ü lkem izde de işçilerin, yoksul köylülerin ve diğer dev­ rimci sınıf ve tabakaların m ücadelesi son yıllarda hızla büyü­ müş, gittikçe şiddetlenm iş ve yer yer silahlı çatışm alara kadar varmıştır. Şimdi işçi sınıfım ızın ve yoksul kö ylü lerim izin büyük çoğunluğu, kurtuluşlarının ancak silahlı m ücadeleyle olacağı­ nı kavramış durum dadır. Bugün kırlık bölgelerde köylü kitlele­ rinin başına geçip silahlı m ücadeleyi örgütlemeyen ve kararlı, tutarlı, azim li bir şekilde yürütm eyen bir komünist hareket, ko­ münist sıfatına layık olam az ve devrim ci kitlelerden tecrit olur. Bugün ülkem izdeki devrim ci m ücadele çok önem li bir nokta­ ya, silahlı m ücadele yolunu tutmayan bir akım ın, bunun adı is­ terse komünist hareket olsun, kitlelerden tecrit olacağı bir nok­ taya ulaşmış bulunuyor. 3- Bu şartlarda, hareketim iz, kararlı ve cesur bir şekilde köylü kitlelerinin başına geçip onları silahlı gerilla m ücadelesi için seferber edeceği yerde, eskiden beri taşıdığı sağ hataları, bunlara yeni şartlara uygun yeni bir biçim vererek, devam et­ tirmektedir. Dergideki legal eğitim çalışm aların ın yerini, bu


İbo /H ayatı ve M ücadelesi

imkan ortadan kalktığı için , bu sefer gizli ve yarı gizli yürütü­ len eğitim faaliyeti alm akta ve bu, gittikçe sistemleşme göster­ m ektedir. Silahlı m ücadelenin ise eskiden olduğu gibi, yine sa­ dece sözü edilm ektedir. G iz li okuma faaliyeti, silahlı m ücade­ leye hizm et eden, onu geliştiren, güçlendiren bir faaliyet o la­ rak değil, onu gerileten, köstekleyen, sekteye uğratan, o yolda­ ki girişim leri engelleyen bir faaliyet olarak gelişmektedir. Ç ü n ­ kü, eğitim grupları, bir silahlı m ücadele yürütecek organlar o l­ m adıkları gibi, hantal ve yarı-legal yapıları dolayısıyla, silahlı m ücadelenin başlam asıyla birlikte gelişecek karşı-devrim ci saldırılar altında varlığını sürdürecek durumda da değildirler. O zam an bunların dağılacağı endişesi, silahlı m ücadeleyi erte­ leme şeklinde sağ bir hataya yol açm aktadır. Böylece kendi önüm üze kendi ellerim izle dikenli teller örm ekteyiz. İlerde ya bu dikenli telleri çiğneyip geçeceğiz, ya da bunların arkasında hapsolacağız. 4Ö te yandan bu sağ hata, silahlı m ücadeleyi belirsiz bir geleceğe erteleme hatası, yeni kanıtlarla desteklenmekte ve güçlendirilm ektedir. Silahlı m ücadeleyi başlatmak için , 'ülke çapında örgütlenm ek gerektiği', 'önce bütün bozkırı kurutmak, ondan sonra tutuşturmak' gerektiği, bu cinsten gerici kanıtlar­ dır. Bunlar hem partinin, hem de ordunun silahlı m ücadale içinde inşa olacağı, gelişip büyüyeceği, çelikleşebileceği tezi­ nin inkarıdır. Silahlı m ücadele içinde gelişmeyen bir örgütlen­ me, bugün kof bir örgütlenme olur, birkaç gerici darbe ile y ı­ kılm aya m ahkum dur. Yin e bu kanıtlar, devrim in dengesiz geli­ şeceği, ülkenin bazı yerlerinde daha önce, bazı yerlerinde da­ ha sonra gelişeceği, iktidarın parça parça alınacağı tezinin üs­ tü kapalı bir inkarıdır. A yrıca bu kanıtlar, ülkenin bazı kırlık bölgelerinde başlayan silahlı m ücadelenin, bozkırların diğer bölgelerini kurutm adaki m uazzam rolünün inkarıdır. Kitleler içinde kök salm ış, dem ir d isip lin li, subjektivizm den, revizyonizm den ve oportünizm den arınm ış, özeleştiriyi uygulayan çe lik gibi bir parti, silahlı savaş içinde gelişecek, güçlenecektir. Böylece bayatı atıp tazeyi alacak ve burjuva un­ surlardan arınacaktır. H alkın en ileri unsurlarını, komünist ön­ derleri ve m ilitanları böylece bağrında toplayacaktır. 215


Turhan Feyizoftlu

H alkın silahlı kuvvetleri, küçükten büyüğe, zayıftan kuvvet­ liye, düzensiz gerilla birliklerinden düzenli ordu b irliklerine doğru, silahlı m ücadeleyle birlikte gelişecektir. M ao Zedung yoldaş bu konuda şunları söylüyor: 'Partim iz, devrim ci savaşlar boyunca gelişm iş, sağlam laş­ mış ve Bolşevikleşm iştir. Silahlı m ücadele olm asaydı bugünkü Komünist Partim izde olam azdı. Bütün parti yoldaşları kan ı­ m ızla ödediğim iz bu tücrübeyi hiç bir zam an unutm am alıdır­ lar.' 5- Barışçı eğitim çalışm ası ve okum ak için örgütlenm e, kad­ ro politikası konusunda da kendisini gösteriyor. M ilitan m ahal­ li kadroların her türlü gerici bağlarını koparıp bunları profesyo­ nel m ücadeleye çekm ek yerine, onların gerici bağlarıyla u zla ­ şılıyor. Bu gibi kadrolar köreltiliyor, enerjileri söndürülüyoır. 'H ele bekle', 'şu kitabı da oku', 'bilm em kim le ilişki kur' ve bu­ na benzer tavsiyelerle, sınıf m ücadelesinden kopuk laf ebeleri yetiştirilm eye ça lışılıyo r. O ysa, son sıkıyönetim bu gibi kadro­ ların yüzde doksanını ıskartaya çıkard ı. Sonuç olarak, ne bu kadrolar yeterince gelişiyor ne de hareketim izin kadro ihtiyacı karşılanabiliyor. 6 - 'H alkın birleşik cephesi' konusunda da eski sağcı, tesli­ m iyetçi anlayış hala devam etmektedir. H alkın birleşik cephe­ si, proleterya önderliğindeki işçi-köylü temel ittifakı üzerine ve bir veya birkaç bölgede kızıl siyasi iktidar kurulm adan gerçek­ leşem ez. Aksini savunm ak, 'kendi kuvvetlerine dayanm ak, ba­ ğım sızlığı korumak ve insiyatifi elde bulundurm ak' yerine, bur­ juvaziye bel bağlam ak, bağım sızlığı korum am ak ve insiyatifi gericilere bırakm aktır. Kızıl siyasi iktidarın ülkem izde doğması için bugün eksik olan şey, 'doğru bir çizgi izleyen güçlü bir parti' ve 'oldukça güçlü bir kızıl ordu'dur. Ü lk em izin çeşitli kırlık bölgelerinde kızıl siyasi iktidar için diğer bütün şartlar ki bunlar kuvvetli bir kitle tem eli, kendi kendine yeterli ekono­ m ik kaynaklar ve askeri harekata elverişli arazidir- m evcuttur. Bu bakım dan, bugün başlıca ve esas görevim iz, partinin ve or­ dunun silahlı m ücadele içinde, inşa edilm esidir. 7- 'Savaşm ak, başarısızlığa uğramak, gene savaşm ak yen i­


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

den başarısızlığa uğram ak, zafere ulaşana kadar böyle davran­ m ak, işte halkın mantığı b udur... Bu Marksist bir kanundur. Rus halkının devrim i bu kanunu izlem iştir ve Ç in halkı'm n devrimi de bu kanunu izlem ektedir/ Türkiye halklarının devrim i de bu kanunu izleyecektir. Saf­ larım ızda, hiç başarısızlığa uğramadan, burnum uz dahi kana­ madan zafere ulaşm ak anlaylışı ötedenberi mevcuttur ve haladaetkisini sürdürm ektedir. 'Ö n ce ülke çapında örgütlenelim, sonra silahlı m ücadeleye girişelim ', yoksa başarısızlığa uğrarız; 'önce bozkırı kurutalım sonra tutuşturalım ', yoksa başarısızlığa uğrarız, yolundaki görüşlerin bir sebebi de bu anlayıştır. Bu an­ layış, hareketim izi durmadan sağa çekm ekte, pasifliğin, hare­ ketsizliğin, durgunluğun, sürekli olarak barışçı mücadele metodlarının ön plana çıkartılm asının ideolojik kaynağını teşkit etmektedir. H alk savaşının uzun, çetin, zor bir m ücadele o l­ m ası, sözde çok tekrarlandığı halde gerçekte kavranm am ıştır. Bu aynı zam anda bir sürü yenilgilerden ve başarısızlıklardan da geçm ek dem ektir. B iz, birinci olarak hata yapmamaya ve hatalardan ileri gelen başarısızlıklara uğramamaya ça lışm a lı­ y ız ; ikinci olarak, başarısızlıklara uğramaktan korkm am alı, bu­ nu göze a lm a lıy ız; üçüncü olarak da her başarısızlıktan gere­ ken dersleri çıkarm asını b ilm eliyiz. Başarısızlığa düşeriz endi­ şesiyle aktif m ücadeleden kaçınm ak, pasif bir tutumdur. 8- D evrim , kitlelerin eseri olacaktır. Bu doğru, 'bütün kitle­ ler yanım ızda yer alm adan silahlı m ücadeleye başlanam az' şeklindeki sağcı bir görüşü haklı çıkarm ayacağı gibi, devrim ci m ücadeleye katılan her ferdin devrim in anlam ını, önem ini ve bütün sonuçlarını göze alm ası, anlam ına da gelm ez. Lenin bu anlayışı, 'kakavan lıkla' suçladıktan sonra şöyle devam ediyor: 'B ir yanda ordu bir yerde safa girecek ve, 'biz sosyalizm is­ tiyoru z', d iyecek, öte yanda bir başka ordu safa girecek, 'biz em peryalizm den y a n ayız', diyecek ve bu, sosyal devrim ola­ cak!' Bu, sosyal devrim i im kansız hale getirmektir. Yine Lenin, devrim e katılanların birçoğunun küçük burjuva önyargılarını, gerici hayallerini de birlikte getireceklerini, bunun devrim ol217


Turhan FeyizoHİu

mayacağını ve bunların devrimden sonra da hemen ortadan kalkm ayacağını söylüyor. 1905 devrim ine, Japon parası alan­ ların, bir kısmı maceraperestlerin vb.ninde katıldığını, ne var ki hepsinin farklı nedenlerle, fakat aynı ortak hedefe saldırdıkla­ rını belirtiyor. Proleteryanın öncüsünün rolü, bütün bu muhte­ lif unsurları birleştirm ek, ortak hedefe karşı sald ıklarım yönelt­ mektir diyor. Saflarım ızda ise, peşim izde m ücadeleye katılan her ferdin sosyalizm i bilm esi, devrim in am açların ı, sonuçlarını bütünüyle kavram ası ve benim sem esi, 'bütün muhtemel so­ nuçlara başından razı olması gerektiği' şeklinde, tam da Le­ nin'in eleştirdiği şekilde, sosyal devrim i im kansız hale getiren bir 'kitle çizg isi' anlayışı m evcuttur ve bu 'ih tila lci' değil, ihti­ lali 'köstekleyici' bir çizg id ir ve 'yaşam am alı' yaşatılm am alıdır. 9- A cil görevlerim iz şunlardan ibaret olm alıd ır: Kuvvetli bir kitle tem eline, kendine yeterli ekonom ik kaynaklara ve askeri harekata elverişli bir araziye sahip önem li kırlık bölgeler se çil­ m eli, en değerli profesyonel partili kadrolar, bunların en çoğu bu bölgelerde seferber edilm elidir. Bu bölgelerde örgütlenme­ de kavranacak halka ta başından silahlı m ücadele örgütlerinin, yani gerilla birim lerinin teşkili olm alıdır. Eğer gerekliyse çok kısa bir propaganda ve ajitasyon faliyetinden sonra derhal ge­ rilla eylem lerine girişiIm elidir. Örgütlenm enin bütün diğer bi­ çim leri, illegal okuma grupları, yayınları basan, ulaştıran ve dağıtan hücreler v .s .v .s .... gerilla faaliyetinin seyri içinde onun ihtiyaçlarına cevap verecek, onu destekleyecek, güçlendirecek şekilde ele alınm alıdır. Bu am açla seçilm iş bölgelerdeki en ile­ ri unsurlar, derha! her türlü gerici bağlarından koparılm alı, profesyonel faaliyetin içine çekilm elid ir. Şehirlerdeki ileri işçi­ ler ve önder kadrolar (işe yaram ayan, mütereddit, kendisi ön­ dere m uhtaç, ayakbağı olan geri ve tecrübesiz unsurlar değil), bunların büyük çoğunluğu köylük bölgelere, köylülerin silahlı m ücadelesini örgütlemeye gönderilm elidir. Hareketin her tür­ lü im kanları bu yolda seferber edilm elidir. 10- Bu toplantı, özetlediğim iz sağ hatalara, bütün partili yoldaşların ve M erkez Kom itesi'nin dikkatini çeker. D A B K 'ın altındaki komiteler ve diğer yoldaşlar, faaliyetlerini bu toplan­ tının kararlan ışığında gözden geçirm eli, hatalara karşı am an­ 218


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

sız bir savaş açm alı, onları yenm eli, doğru yolda kararlı, cesur, inatçı ve uygun adım larla ilerlem elid ir. H alkım ız bizden bunu b ekliyor." Doğu Anadolu Bölge Komitesi (D A B K )'n in on maddelik bu kararı, T İİK P M erkez Kom itesine karşı alınan tavrın temelini oluşturur. Hatta, daha sonra, Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist adını kullanan bazı siyasi hareketler, kuruluş tarihlerinin, 10 Şubat 1972 Perşembe günü olduğunu iddia eder. TİİKP Merkez Komitesi Başkanlığının Genelgesi-Şubat 1972 TİİK P M erkezi Kom itesi, bu dönem , bütün parti kadrolarına şu genelgeyi yayın lar: "D evrim dalgasının bütün dünyada yükseldiği bir dönemde yaşıyoruz. Dünyanın ezilen m illetleri ve halkları silaha sarılıp em peryalizm e ve gericiliğe karşı yiğitçe savaşıyorlar. Bu savaş­ lar, köhne dünyayı tem elinden sarsıyor, em peryalizm lin buh­ ranını daha da derinleştiriyor, yepyeni bir dünyanın haberini veriyor. Em peryalist ülkelerin proleteryası ve halkları da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülm edik bir şiddetle ayağa ka l­ kıyorlar. Em peryalist-kapitalist dünyada üretim düşmekte, fi­ yatlar yükselm ekte, işsizlik hızla artmaktadır. Dünya şartları devrim ci m ücadele için çok elverişlid ir ve gelişme bu yönde­ dir. İhtilalci m ücadele şartları yurdum uzda da elverişlidir. Faşist askeri diktatörlük, halkla hakim sınıflar arasındaki çelişm eleri şiddetlendirdiği gibi 4 hakim sınıflar içindeki çelişm eleri de keskinleştirm iştir. H akim sınıflar, derin bir iktisadi ve siyasi buh­ ran içindedirler. Tek kurtuluş yolunun, silahlı ihtilal m ücadele­ sinden geçtiğini kavrayan halk yığınlarının saflan hızla genişli­ yor. H alkım ızın bugün şiddetle duyduğu ihtiyaç, ihtilalci m ü­ cadelede kendisine önderlik edecek bir teşkilattır. Partim iz, ye­ nilm ez M arksizm -Leninizm i yurdum uzun şartlarıyla ustalıkla kaynaştırarak, h alkım ızın ihtilalci m ücadelesine önderlik göre­ vini mutlaka başaracaktır. Bu, bizim halkım ıza ve dünya ko­ m ünizm ine borçlu olduğum uz büyük bir görevdir. 219


T urhan Feyizoftlu

Yarı-sömürge ve yarı-feodal bir ülke olan ve faşist diktatör­ lük altında ezilen yurdum uzda temel m ücadele biçim i silahlı m ücadeledir. Dünya ve yurdum uz şartları açısından silahlı m ücadele şartlan vardır. Partim izin bugünkü m erkezi görevi, kitle tem elinin en sağlam olduğu ve ihtilalci üslerin kurulm ası­ na en elverişli bölgelerde halk iktidarını kurm ak am acıyla si­ lahlı m ücadeleye girişmektir. Kavrayacağım ız esas halka budur. Bütün çalışm alarım ıza yön verecek esas budıır. Silahlı m ücadeleye girişmek için, ilk önce bütün halkın bi­ linçlenm esi ve örgütlenmesi gerekmez. Köylü yığınlarının b i­ linçli öncü kesimini derhal silahlı m üfrezelerde örgütleyerek girişeceğim iz çete savaşı, geniş köylü yığınlarının b ilincini sar­ sacak ve Partim izin, ezilen halkı ihtilal yolunda seferber ede­ bilmesi için en güçlü etkiyi yapacaktır. Silahlı m ücadeleye girişmek için ilk önce yurt çapında bir örgütün kurulm asını beklem ek de M arksist-Leninist bir tutum değildir. Partim iz, ihtilalci m ücadele içinde inşa edilecek ve si­ lahlı m ücadelenin ateşinde çe Ii kİ eşecekti r. Silahlı m ücadeleyi yönetecek ve daha geniş kitlelere yayacak asgari bir parti teş­ kilatlanm asını gerçekleştirdiğim iz bölgelerde, silahlı eylem lere girişebiliriz veya kitlelerin kendiliğinden m ücadeleye atıldığı bölgelerde Partimiz bu m ücadeleye katılıp halkı teşkilatlandırabilir ve silahlı m ücadeleyi devrim ci iktidarın kurulm ası yö­ nünde ilerletebilir. Silahlı m ücadeleye girişm ek için ilk önce uzun bir propa­ ganda ve ajitasyon çalışm asının gerektiğini düşünm ek de yan­ lıştır. Asgari bir propaganda ve ajitasyon çalışm ası yürütülerek kitlelerin hıncı ve dikkati belli somut hedeflerde yoğunlaştırıl­ ma! ıd ır. Ajitasyon ve propaganda ile, silahlı m ücadele arasın­ daki karşılıklı etki iyi kavranm alı ve doğru bir şekilde birleştiri İme! id i r. İhtilalci kadroların, ihtilalci çalışm a içinde eğitilmesi esası titizlikle uygulanm alıdır. Y a ln ız kitap okuyarak eğitim yapan komite çalışm aları ile kim seye M arksizm -Leninizm i kavrata­ nlayız. Partim izin iemel örgütlenm esi, fabrika ve köylerde ku­ rulan Parti hücreleridir. En üstünde Parti teşkilatı bulunan bü­


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

tün diğer kom iteleri ve teşkilatlanm ayı somut ihtilalci görevle­ ri yerine getirmek esası üzerinde ku rm alıyız. Bu komitelerdeki eğitim çalışm asın ı, silahlı m ücadeleye hizmet edecek bir bi­ çim de ve ihtilalci çalışm a içinde yü riitm eliyiz. Sırf eğitim için eğitim olm az. Partim izin ilkesi, ihtilal için ve ihtilalci m ücade­ le içinde M arksist-Leninist eğitimdir. Buna uygun olarak, eği­ tim grubu, okuma grubu gibi isim ler de bırakılm alıdır. Çünkü, bu şekilde adlandırm alar geri bir b ilinç uyandırabilir. Belirli ih­ tilalci görevler için kurduğum uz işçi, köylü, gençlik ve meslek kom itelerinde ve silahlı m üfrezelerde ihtilalci eğitim çalışm a­ sını düzenli uyg ulam alıyız. Kadroların silahlı m ücadele konusundaki çekingen ve ma­ ceracı tutum larını gidermeye önem verm eliyiz. Kadrolarım ız, proleteryanın cesur ve sabırlı m ücadele ruhuyla silahlandırılm alıdır. Bu her şeyden önce m ücadele içinde başarılabilir, ide­ alist bir tutumla kadroların m ükemmel ihtilalciler olmasını beklem ek ve bunu görem eyince yakınm ak yerine, onları m ü­ cadelenin ateşi içinde çelikleştirm eye çalışalım . A yrıca, yiğit işçi ve kö ylü lerim iz, partim iz için zengin kadro kaynağıdır. H alkın b ilinçli unsurlarını ileri proleterya önderleri seviyesine yükseltm ek, Partim izin başlıca görevidir. Bütün dünya proleteryası, ezilen m illetler ve halklar daha önce silah kullanm a­ dıkları ve çarpışm asını bilm edikleri halde silaha sarılmakta ve savaşm asını öğrenm ektedirler. Bu, bizim halkım ız için de böyledir. Kald ıki, işçi, köylü ve gençlerim izin şanlı bir m ücadele geleneği vardır. Yukarda belirtilen esaslar ışığında Partim izin bütün organ ve kadem elerinde görevli yoldaşlar sorumlu oldukları bölge­ lerde aşağıda belirtilen görevlerin yerine getirilmesine ö n celik­ le önem versinler. 1) Bulunduğunuz bölgedeki gerçek durum u, halkın silahlı m ücadelesi açısından araştırın ve inceleyin. G erçek durumu tesbit etm ezsek, hayal alem inde gezeriz ve Marksist-Leninist bir siyaset uygulayam ayız. 2) H alkın silahlı m ücadelesi hedeflerini somut olarak tesbit edin, bu hedeflere karşı m ücadele için somut planlar geliştirin. 221


Turhan Feyizoğlu

3) Bölgenizdeki ajitasyon çalışm asını bu hedeflere yoğun­ laştırın. Geniş halk yığınlarının kin ve nefretini bu noktalara yoğunlaştırın. Saldırı hedefini m ümkün olduğu kadar daraltın ve düşmana karşı r^n geniş ittifakı sağlam aya ça lışın . Ajitasyon görevini silahlı m ücadele şartlarında da yürütebilecek bir ya­ yın ve eğitim şebekesini örgütleyin. 4) İşçi, köylü ve gençlerin, en b ilin çli, cesur ve fedakar ke­ sim lerini silahlı m üfrezelerde örgütleyin. Bu örgütlenme kağıt üzerinde olm asın. Derhal, somut görevler verin. Partinin tüfek­ lere kumanda etmesini sıkı sıkıya uygulayın. 5) Silahlı m üfrezelerin askeri eğitimini örgütleyin. Askeri eğitimi, birinci derecede halk savaşının askeri stratejisi ve tak­ tikleri üzerinde, özellikle gerilla savaşı konusunda yoğunlaştırm alıyız. İkinci olarak çeşitli silah, araç ve gereçlerin ku lla n ıl­ ması, bakım ı, tamid ve imal edilm esi öğretilm elidir. Bununla beraber savaşın esas olarak savaşılarak öğrenileceğini unutma­ m a lıyız. H alk savaşçıları silahlı m ücadele içinde ustalaşacaklardır. 6 ) Cephane ve silah sağlamak için çalışm alara hız verin. Si­ lah konusunda şehirlere bel bağlama eğilim ini yok etmeye özel önem verin. Şehirlerde toplanan paralarla silahlanm a eği­ lim i, köylük alanlardaki m ücadeleyi pasifleştirir. Silahları düş­ mandan sağlayacağız. İşçi, köylü yığınlarına dayanarak ve gü­ venerek silahlanacağız. 7) Cephane ve silah depolam ak ve gizlem ek için yerler tesbit edin. Cephane ve silah nakil görevlerini teşkilatlayın. H a l­ kın tek bir kurşunu dahi en iyi şekilde m uhafaza edilm eli, asla düşmana kaptırılm am alıdır. 8 ) Silahlı m ücadele şartlarında işleyebilecek şekilde irtibat­ ları sağlam laştırın. 9) G iz li çalışm ayla ilgili bütün çalışm aları gözden geçirin. H alkım ıza ağır zararlar verebilecek hatalı ve za yıf yanları gide­ rin. Bürokrasi alışkan lıkların ı, en gizli tutulması gereken şeyle­ rin yazılı olarak m uhafaza edilm esi gibi burjuva davranışlarınnı yokedin. G iz lilik , hele silahlı m ücadelede birinci ilkem izdir. G izliliğ e aykırı hiçoir şey uygulanam az.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

10) H akim sınıfların silahlı kuvvetleri içinde yoğun bir ça ­ lışm aya girişin. Bu, hem onları bölm ek, hem de silah, cepha­ ne, araç ve gereç sağlam ak, ayrıca haber toplamak yönünden son derece önem lidir. 11) H akim sınıfların silahlı güçleri hakkında bilgi toplayın. Yukarda belirtilen görevler ciddiyetle ve derhal ele alınm a­ lıdır. A n cak, unutm am am ız gereken nokta şudur: Bu görevler, en iyi şekilde m ücadele gerçekleştikçe başarılabilir. Bu görev­ lerin m ükem m el bir şekilde yerine getirilm esi, silahlı m ücade­ leyi uzak bir tarihe atm am ıza sebep olam az. Bununla beraber, başarıyı A lla h 'a bırakıp, h azırlıksız ve m aceracı hareketlere de girişm em eliyiz. Saldırı hedefine karşı mutlaka altedebileceğim iz zam an ve yerde, onu yokedebileceğim iz güçle hareket et­ m eliyiz. Düşm anı teker teker yoketme ilkesini uygulam alıyız. En sonunda zafer halkındır. Bu bakım dan kendim ize olan güvenim iz sarsılm az. Bununla beraber bugün hakim sınıflar geçici olarak bizden daha güçlüdür. Taktik alanda onları cid ­ diye a lm a lıyız. H er eylem de güçleri ve şartları doğru tesbit et­ m eliyiz. M acera heveslerine kap ılm am alıyız. H alkın m ücade­ lesi yenilgilerden geçerek zulm ün topunu tüfeğini yerle bir edecektir. Fakat bu gerçek, bizim yenilgiyle sonuçlanacak ey­ lem lere girişm em izi gerektirm ez. G e rilla savaşı bize küçük bir kuvvetle büyük bir kuvveti parça parça yakalayarak teker teker yoketme im kanını veriyor. Bunu uyg u lam alıyız. Düşm anın zayıf noktasına üstün kuvvet­ ler yığarak ve daim a bu taktiği uygulayarak, düşmanın istediği şartlarda değil, kendi yarattığım ız şartlarda savaşm alıyız. Bizim silahlı m ücadelem iz, toprak devrimi programımızı uygulam a ile birleştirilm eli, belli üslere dayandırılm alı ve dev­ rim ci iktidarı kurma hedefine yönelm elidir. M arksist-Leninist partinin önderliğindeki silahlı mücadele darbeci, m aceracı ve suikastçı akım lardan bu noktada ayrılır. Sınıf düşm anlarının yokedilm esi, o bölgede onların iktidarı­ nın yıkılm ası için halkın seferber edilm esi m ücadelesinin bir parçasıdır. Yoksa adi bir suikast değildir. Silahlı hareketlerim iz, her seferinde daha geniş bir halk kitlesini seferber etmeye yö223


Turhan Feyteoglu

nelnıelidir. Çünkü, ihtilalci savaş halk yığınlarının savaşıdır, halk yığınlarını hazırlam adan ve seferber etmeden kazan ıla­ maz. H alk yığınları silahlı m ücadelenin tek kurtuluş yolu olduğu­ na kendi tecrübeleriyle inanırlar; onlar namına bizim bunu b il­ memiz yetm ez. G irişeceğim iz silahlı hareketlerin birden bire her tarafı saracağı hayaline de kap ılm am alıyız. Y ü zyıllard ır sömürülen ve gerici ideolojilerin baskısı altın­ da yaşayan halk yığınlarını seferber etmek için kendi gücüm ü­ ze dayanm alı ve çetin bir şekilde savaşm alıyız. Silahlı m üca­ dele kendiliğinden yayılm az. Bozkırı kendiliğinden tutuşturam az. Silahlı m ücadele, örgütlenme, ajitasyon ve propaganda çalışm alarıyla bir arada yürütülm ezse, bozkırı tutuşturacak bir kıvılcım olm az. Silahlı m ücadele, tek m ücadele biçim i olarak kabul ed ilir ve diğer m ücadele b içim leriyle birleştirilm ezse ilerlem ez ve yenilgiye uğrar. Kitleler içindeki çalışm alarım ızı ve halkın acil iktisadi ve demokratik ihtiyaç ve talepleri için yürüttüğümüz m ücadelele­ ri, geniş yığınları silahlı m ücadeleye kazanm ak am acına ba­ ğımlı kılm alıyız. Aynı şekilde, esas olarak illegal çalışm ayı yü ­ rütmekle beraber, bütün legal ve yarı-legal im kanları illegal m ücadele ile doğru bir şekilde birleştirerek son dam lasına ka­ dar kullanm alıyız. Bütün bunlar birbirlerini engellem ez ve doğru bir şekilde birleştirirsek birbirlerini güçlendirirler. Devrim deki üç silah ım ız olan, parti, halk ordusu ve devrim ­ ci cephenin inşasını, birbirini karşılıklı etkileyen ve güçlendi­ ren görevler olarak ele a lm a lıyız. Her üç görev de acil ve ha­ yati önem dedir, bu görevlerin yerine getirilm esi zam an itiba­ riyle sınırlanam az. 'B ir veya birkaç bölgede kızıl siyasi iktidar kurulmadan cephe gerçekleştirilem ez' gibi görüşler, tek yanlı burjuva düşüncesinin ürünüdür. Ve tabiatıyla yanlıştır. Doğru­ dan doğruya işçi-köylü ittifakının gerçekleştirilm esi, bir cephe meselesi değil midir? Bugün köylük bölgelerde yürütülen m ü­ cadele, cephenin sağlanması için değil m idir. Cephe, devrim in dostlarını ve düşm anlarını doğru tesbit etmeyi ifade eder. D os­ 224


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

tu düşmanı doğru tesbit etmek, devrim in her aşamasında temel meseledir. B iz, köylük bölgelerde yoksul köylüye dayanm ak, orta köy­ lüyü kazanm ak, zengin köylüyü ise en azından tarafsızlaştır­ mak ve toprak ağalarıyla m ücadele etmek, şehirlerde ise esas olarak işçi sınıfına dayanm ak, başta aydınlar ve gençlik olmak üzere küçük b urjuvaziyi kazanm ak ve orta burjuvaziyi tarafsız­ laştırm ak politikasını kızıl iktidarın bir veya bir kaç bölgede ku­ rulm asından sonraya erteleyem eyiz. Çünkü, bu politika somut taktikler halinde uygulanm azsa, başarısızlığa uğrarız ve kızıl iktidar kurulam az. Her dönem de saldıracağınız hedefi küçülten ve düşmana karşı azam i güçle birleşen bir siyaset izleyeceğiz ve proleteryanııı bağım sızlığını sonuna kadar koruyacağız. Stalin yoldaşın belirttiği gibi: 'G ü çlü düşm anlan ezebilm ek için her şeyden önce esnek ve proleterya açısından iyi düşünülmüş bir politika uygulamak, düşm anlar arasındaki her çatlaktan yararlanm ak ve onlar ya l­ palayan, istikrarsız müttefikler olsa bile müttefik bulma yetene­ ğine sahip olm ak gereklidir.' Cephe m eselesine somut şartlar açısından da bakm alıyız. Bugün yurdum uz faşist diktatörlük altındadır. Bir avuç toprak ağası ve para babasının azgınca ezdiği bütün sınıflar ve taba­ kalarla, örgüt ve hatta kişilerle daha bu günden ittifak kurm a­ ya ça lışm a lıyız. D im itrov'un faşizm e karşı m ücadele konusundaki öğretileri bugün de geçeri idi r. B 14 öğretiler, dünya halklarının faşizme karşı kan dökerek verdiği m ücadelenin tecrübeleridir. Ç in 'li yoldaşlar Dim itrov'un kitabını bu yıl modası geçmiş bir tarihi hatıra olduğu için değil, bütün dünya halklarına ışık tutsun d i­ ye yayın lad ılar. Cephe m eselesinde kavrayacağım ız halka, işçi-köylü ittifa­ kını inşa tetmek, diğer yandan bu ittifaka dayanarak em perya­ lizm e ve faşizm e karşı bütün halkı birleştirm ektir. Cepheyi si­ lahlı m ücadeleyi engelleyen bir köstek olarak gören ve devri­ min aşam alarını kavrayam ayan Troçkist fikirleri yok etm eliyiz.


_____________________________________________________________ Turhan Feyizoftlu

M ücadelenin şiddetlenm esi, Partim izin çelik Bolşevik di­ siplini uygulam asına büyük önem kazandırıyor. Bazı yoldaş­ ların, sorumlu kademeler tarafından verilen görevleri yerine getirmediğini veya görev beğenmediğini görüyoruz. Bunun ya­ nında bazı bölgesel kadem eler de kendilerini M erkez Komitesi'nin yerine koyuyorlar. Bunların kaynağı, bireyci burjuva ide­ olojisi ve bunun en aşırı tezahürü olan anarşizm dir. Herkes kendisinin en doğru kararı verdiğini sanır veya kendini partim i­ zin M erkez komitesi yerine koyarsa, Partim iz ihtilalci görevle­ rini yerine getiremez ve bir burjuva partisi olur. M ao Zedung yoldaş diyor ki: 'Sanki gerçeği sadece siz biliyorm uşsunuz gibi daima haklı olduğunuzu sanm ayın. Sanki siz olm ayınca dünya duracakm ış gibi herşeyi kendinizin yapabileceğini ve başkalarının hiçbir şey yapam ayacağını sanm ayın.' Yoldaşlar, kibirdir yollarda kalan. A lçak gönüllü olun. Ç elik disiplinli olun. Kibirli burjuva ayd ınları, kendini dünyanın merkezi sanır. Burjuva ideolojisinin parti içine yansım ası olan çok m erkezcilik eğilim lerine karşı hep beraber kararlı bir m ü­ cadele yürütelim . H izip çi, klikçi ve bireyci eğilim lerin kökünü kazıyalım . Bildiğini okum ak ve dediğim dedik gibi burjuva tu­ tumlarını yaşatm ayalım . Her yoldaşın partiye, azınlığın çoğun­ luğa, alt kademelerin üst kadem elere ve bütün partinin M erkez Kom itesi'ne bağlılığını ve güvenini çelikleştirelim . Partim izin her türlü oportünist fikir ve davranıştan arınarak, M arksizm -Leninizm -M ao Zedung düşüncesi silahını kavram a­ sı ve seçkin birliklerden oluşması hayati önem dedir. Bu, ihtila­ lin zafere ulaşması için tayin edici bir etkendir. Fakat unutma­ m alıyız ki, doğru çizgi gökten zem bille inm ez, kendiliğinden rahatça ortaya çıkıp gelişm ez. Doğru çizg i, yanlış çizg iyle m u­ kayese içinde doğar ve onunla m ücadele içinde gelişir. Bizim tecrübelerim iz de bunu ispatladı. Partimiz revizyonizm le her türlü bağını kopararak ve onun­ la m ücadele içinde M arksizm -Leninizm -M ao Zedung düşün­ cesini kavradı. Aren-Boran kliğiyle, M ihri Belli ve H ikm et K ı­ vılcım lı revizyonistlerinin legalizm e batan teslim iyetçi, parla-


İbo /H ayalı ve M ücadelesi

mentarist veya darbeci, halka güvenm eyen, enternasyonaliz­ me saldıran m illiyetçi tutum ve fikirlerine karşı başarılı bir m ü­ cadele verdik. Öte yandan kitleleri bir 'sürü' olarak gören terö­ rizm ve anarşizm e karşı sürekli bir m ücadele verdik. Revizyonizıne karşı yürüttüğümüz m ücadele sırasında, revizyonizm e tepki olarak saflarım ızda sekter ve anarşist eğilim ler güçlendi. Bunun yanısıra saflarım ızda küçük burjuva terörizm ine tepki olarak ve aynı zam anda geçmişteki revizyonist fikirlerin kökü­ nü kazıyam am aktan ileri gelen sağ hatalar da yaşamıştır. Biz komünist ihtilalcilerin üstünlüğü, hataları düzeltmede kararlı bir tavır gösterebilme ve bunu başarabilme yeteneğim izdedir. Partim iz, revizyonizm ve m aceracılığa karşı ideolo­ jik m ücadeleye daha sıkı bir şekilde sarılarak ve Marksizm-Leninizm i yurdum uz şartlarına uygulayarak ilerleyecektir. R evizyo nizm le m ücadele başta gelir. Çünkü bütün M ark­ sizm düşmanı akım ları körükleyen esas tehlike odur. Bununla beraber modern revizyonizm le m ücadele sırasında, bütün dünya işçi sınıfı hareketleri içinde m aceracı ve sekter akım lar da boy attı ve bunlar, Enver Hoca yoldaşın Arnavutluk Emek Partisi'nin 6 . Kongresinde belirttiği gibi, 'R evizyo n izm kadar tehlikelidir, çünkü halkları yenilgiye götürür.' Partim izin prolerleşmesi için bütün hatalara karşı m ücade­ leye hız verelim . Eleştiri-özeleştiıi silahına sıkı sıkıya sarılalım . Partim iz içindeki hataların düzeltilm esinde adam sendeci dav­ ranışları ve 'dişe diş' m ücadele yöntem lerini mahkum edelim . Yoldaşça ve dürüst davranalım . Eleştirinin bayağılaşm asına ve kişisel am açlarla kullanılm asına imkan verm eyelim . Bö lücülü­ ğe ve koltuk düşkünlüğüne karşı uyanık olalım . Eleştirinin he­ defi, Partim izin birliğini sağlam laştırm aya ve m ücadele gücü­ nü yükseltm eye yönelm elidir. Partim iz M erkez Komitesi ve Si­ yasi Büro kararlarını iyice kavrayalım ve uygulayalım . Bütün parti teşkilatlan ve aziz yoldaşlar, Proleteryanın öncüsü Komünist ihtilalciler olarak, devrimin üç silah ını, Partim izi, halkın silahlı gücünü ve halk cephesini inşa yolunda cesaret ve fedakarlıkla ilerleyelim .


Turhan Feyizoftlu

K ızıl selam lar. Aşağıdaki belgeler yeniden dikkatle incelenm elidir: 1- Partim izin M erkez Kom itesinin Şubat 1971 ve Siyasi bü­ rosunun M ayıs 1971 kararları. 2- Bölücü tasfiyeciler hakkında m erkez kom itesinin eleştiri metni. 3 - Çin Komünist Partisinin kuruluşunun 50. yıldönüm ü m ü­ nasebetiyle H alkın G azetesi, Kızıl Bayrak ve H alk Kurtuluş O r­ dusu Gazetesi yazı kurullarının müştereken yayın ladıkları ya­ zı. 4Paris Komününün 100. yıldönüm ü münasebetiyle aynı yayın organlarında çıkan 'Yaşasın Proleterya Diktatörlüğünün Zaferi' başlıklı yazı. 5- Enver Hoca yoldaşın A rnavutluk Emek partisi 6 . Konhgresi'ne Raporu. 6 - Kardeş Endonezya Komünist Panrtisinin özeleştirisi. 7- 'Kom ünistler proleteryanın ileri unsurları olm alıd ırlar.' başlıklı yazı." Mektup Bora Sabri G ö zen , "Doğu Anadolu Bölge Komitesi (D A BK) Kararları" ile 1972 Şubat ayı ortalarında, Avşar'a gelir. H alil Berktay'la buluşan Bora Sabri G ö zen , "İbrahim Kay­ pakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun partiyi reddettiklerini" an­ latır. Avşar'da bir gün kalan Bora Sabri G ö zen, görevli olduğu bölgeye geri döner. Ercan Enç'te bu dönem A vşar'dadır. H alil Berktay, isim vermeden ve parti ile ilgili olarak somut bir olay şeklinde değil teorik bir konuşma havası çerçevesinde, "D iyelim ki, illegai bir partinin üyesi, parti ile ilgili olarak par­ tinin bütün sırlarını burjuvaziye teslim ederse ne yapılır? Yaşa­ dığın bazı tecrübeler oldu. Ne düşünürsün bu konuda?", diye sorarak Ercan Enç'in düşüncesini öğrenmek ister. E!-Fetih 1in kam plarında askeri eğitim görmüş ve D iyarbakır ------------------------------------------------------------------------------------

22 8 --------------------------------------------------------------------------------------


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

C ezaevi'nde yaklaşık 10 ay tutuklu kalm ış olan Ercan Enç, "İl­ legal bir partide böyle bir şey yapan üye herhalde idam edilir", diye karşılık verir. H alil Berktay, Bora Sabri G ö zen 'in anlattıklarını bir m ek­ tupla, Ankara'da bulunan Doğu Perinçek'e bildirir. O dönem de, bir kaç kişinin dışında kim senin bilmediği ve "Şafak D avası" başladıktan sonra herkesin haberdar olduğu, "Çetin/Lütfi" takma adlı H alil Berktay'ın Doğu Perinçek'e gön­ derdiği, 2 Mart 1972 Perşembe tarihli mektup, takma isimlerin yanına parantez içinde yazılan esas isim lerin dışında aynen şöyledir: "Yoldaşım , 1- Musa (M uzaffer O ruçoğlu) ve Seyit (İbrahim Kaypakka­ ya) bayrak açm ışlar. Tayland kararını kadroların önünde uy­ durma, revizyon izm i örtbas etmek için uydurulm uş diye aşağı­ lıyor. Rüstem (Bora Sabri Gözen) aleyhinde dedikodulara giri­ şiyor. Hareketin m erkezi yönetimi için şerefsiz ve revizyonist tabirini kullanıyor. Daha vahim i şöyle bir ifşaatta yapıyor: Ö .Ö . (Ö m er Özerturgut) Alm anya sorum lusudur. H .B . (H alil Berktay) Ege sorum lusudur. Bunlar ve Rüstem (Bora Sabri G ö ­ zen) revizyonist D .P .'n in (Doğu Perinçek) revizyonist baş yar­ d akçılarıd ır. Bu ifşaat epey yayılıyo r. Kom iği, şu iddiada bulu­ nuyor: A lm an ya'yı da p arçalıyacağız. Haşan Yalçın ve Gün Z i­ leli de bizden. Filistin tüm bizden. Herifi tam bir megolamanik hezeyan sarmış anlaşılan. Bunlara m aalesef Ali M ercan, Ali Taşyapan da tamamen katılm ış durumda. Eşyalara, teksir, dak­ tilo, iki dürbün, 1.300 T L .ya alınan bir tabancaya el koyuyor­ lar. 1.500 liraya alınan bir Brovning 7.65 Rüstem (Bora Gözen)'de kalıyor. M alatya bölgesindeki üç partili m ahalli kadro tamamen bizden. Bu heriflerin pozlarından nefret etmiş dü­ rüm dalar. Kabil nerede belli değil. 1111 2- Rüstem (Bora Sabri Gözen) ile kararlaştırdığı tedbirler: a) Rüstem, oraya varınca hiç bir şey olm am ış gibi m erkezin fikir ve eleştirilerini dinlem ek için , kendilerini çağırdığını söy­ leyecek, allem kallem edip, bunları A nkara'ya yollam ayı başa­ racak.


Turhan Feyizoftlu

b) B iz, onları A ı.kara'dan buraya kılavuz ile getireceğiz. Bu­ rada tevkif edip gerekeni yapacağız. Burada tevkif ettikten üç dört gün sonra Rüstem'e bir iki sağlam kadro salacağız, orala­ rı baştan inşa edecek. Ankara'ya gelipte orada su koyarlarsa Hulusi bey (Nuri Çolakoğlu), orada tevkif edip minibüsü iste­ tecek, silahlı adam lar yollayıp buraya aldıracağız. c) Hulusi (Nuri Çolakoğlu)'ye mektup yazıp böyle böyle de­ dim . Derhal hapise haber sal dedim . Tecrit için gerekli bütün tedbirleri al dedim. Kadro okulunu teyid ettim. H alit'i ve bura­ dan yolladığım ız Hasan'ı Rüstem (Bora Sabri G ö zen )'in em ri­ ne verdim. d) Tahsin'i Sabahat'e yolladım , böyle böyle dedim . Hulusi (Nuri Çolakoğlu)'ye, Tayland'ı yollam asını söyledim . Kemal (Ercan Enç)'in tedavi için çok yakında geleceğini ilettim. e) Tahsin(N ecati Serhat Hürkan) ile ilgili talimatı ilettim . f) Seyyar (Caner Ö ztaş)'ı her an harekete hazır hale getir­ dim. g) Alm anya'ya haber salm ak lazım . Derhal Filistin'e de ha­ ber iletsinler. Sen yazm a istersen ben yo llıyayım . h) Muhip (Yusuf Savaş Emek) ve Kemal (Ercan Enç) ile ko­ nuşup böyle böyle dedim . Kem al, idam edilm esi gerektiğini belirtti. Şahsen bu fikre çok sempati duyuyorum . Rüstem(Bora Sabri Gözen)'in bütün istediği bir ay m evkuf tutm am ız. Bu m e­ sele böyle. Rüstem'e 500 TL. verdim . 3- H .E .K . (Yusut Savaş Emek), göreve hazır olduğunu söylü­ yor. Beni şıp diye tanıdı. Hem de sakalla ve karanlıkta. U zun uzun konuştum. H ulusi(N uri Çolakoğltı)'nin raporunu da oku­ muştum. Bu arkadaşın yine de Ankara Şehir Komitesi için çok iyi olacağını düşündüm , şöyle yaptım . Kendisine kapalı olarak Ankara randevusunu verdim . 6 ‘sına kadar haber gelmezse bu kağıdı aç ve ayın dokuzunda burada ya zılı randevuya git, de­ dim. Haber iletme im kanım ız var, kararını bekliyorum . 4- Acele cevap bekliyorum . M oralim iz çok sağlam hiç m e­ rak etme. En büyük güçlük Avşar'da eylem i dizginlem ek çok zorlaştı. Bir şeyler koym ak gerekebilir. H akim o la m aya b iliriz."


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

İbrahim Kaypakkaya ile Muzaffer Oruçoğlu, Ankara'da Doğu Perinçek, 4 Mart 1972 Cumartesi günü, Ferit Ö zcaıVa ait bir m inibüsle, Ankara'dan Söke'ye hareket eder. Ankara dışında m inibüse Caner Öztaş geçer ve Afşar köyü altındaki Dere köyü yanına kadar götürür. Perinçek, Söke'de H alil Berktay ile Ercan Enç tarafından karşılanarak kalacağı yere götürülür. Bora Sabri G ö zen , İbrahim Kaypakaya ile M uzaffer Oruçoğlu'nu ikna ederek Ankara'ya getirmesi için, Kiirecik'e gön­ derilir. Kürecik'e giden Bora Sabri G ö zen , M uzaffer Oruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya'ya, "B azı konuları görüşmek am acıyla M erkez Komitesi, sizi A nkara'ya çağ ırıyor", der. İbrahim Kaypakkaya, Ali M ercan, Ali Taşyapan ve Muzaffer O ruçoğlu, A nkara'ya çağrılm a meselesini kendi aralarında ko­ nuşur, tartışır. İbo, gitmeme, M uzaffer, gitme yanlısıdır. Ankara'ya gitme­ sin diye M uzaffer O ruçoğlu ikna edilm eye çalışılır. O ruçoğlu, "Kopm a bana göre çok erkendir. Zam ansızdır. Partinin içinde kalıp m ücadele etmek daha doğrudur. En a zın ­ dan yap ılacak kongreyi kendi açım ızdan değerlendirme olana­ ğı var. Kongreye kadar parti disiplinine uym ak zorundayız. Bu nedenle gitmek gerekir. Kongreye katılalım , ondan sonra a yrıl­ mak gerekiyorsa ayrıla lım ", der. İbrahim de, kararlı bir şekilde, "A yrılığ ım ızı burada ilan edelim ve gitm eyelim . Kongre düzenlenecek ama kongrede ne olacağını kestirebiliyoruz. Küçücük bir grubuz ama fikrim iz doğrudur. Fakat, çoğunluk o taraftadır. Ankara, İstanbul ve Ege bölgesindeki kadrolar onların tarafını tutuyor. Bu illegal dö­ nemde herkese ulaşıp düşüncelerim izi açıklam am ız çok zor. Kongreye katılsak bile çoğunluk onlarda olduğu için belki bi­ ze söz hakkı bile verm ezler. Bunlar iflah olm az, değiştirenle­ y iz " , der.


Turhan F eyizofilıı

Fakal, M uzaffer Oruçoğlu gitmekle ısrarlı olduğu için İbra­ him Kaypakkaya da Ankara'ya gitmek zorunluluğu duyar. Daha sonra bazı arkadaşlarına anlattığına göre, bu arada Ankara'da, İrfan Ç e lik'e , "Partiye zarar veren hizip çi iki kişi Ankara'ya gelecek. Parti disiplinine göre hesap sorulacak. O n ­ ları al Söke'ye getir. Eğer gelm ezler, itiraz ederlerse, bağlayıp bir minibüsle getirin ya da gönderin" denilerek, isim verilm e­ den İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun tarifleri yapılır. Muzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Bu olayı cezaevinde iken genişçe duydum . İrfan anlattı. T İ­ İKP Esas H akkında M ütalaa'da belge vardı, biz o belgeden ha­ berdar olunca duyduk. Am a, irfan, ibo'ya anlatmış dışarday|<en olayı." Ankara'ya gelen İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğ­ lu, AST oyuncularından Erkan Y ıice l'in evine gider. Acil haller ve olağanüstü randevular için buluşma noktası tiyatrocu Erkan Y ıice l'in evidir. Bu dönem, TİİKP Ankara sorumlusu Nuri Çolakoğlu'dur. Her Pazartesi günü Erkan Yücel ile Nuri Çolakoğlu buluşur ve gereken bilgiler birbirine aktarılır. Kafasında ayrılm a kararı olan İbrahim Kaypakkaya, Çapa'dan tanıdığı kişilerle bağ kurup, bunu anlatma am acındadır. Nuri Çolakoğlu ile yaptığı konuşma sırasında, İbrahim, "Çakır (irfan Ç elik), Ankara'da ise onunla görüşmek istiyo­ rum", der. "Çakır*ı nereden tanıyorsun?" "Yakın arkadaşım dır. Çapa'dan tanıyorum ." İbrahim Kaypakkaya'm n "Çakı r-İrfan Çe i ik " ı tanıdığını öğ­ renen Nuri Çolakoğlu, İrfan Ç e lik'e , "A ksilik çıktı. H izip çilerle birlikte Söke'ye gitm eyeceksiniz", der. Parti Genel m erkeziyle görüşmek am acıyla A kara'ya gelen İbrahim ile M uzaffer'e, bu kez, görüşmenin Söke'de olacağı söylenir. Bu hiç hesapta yoktur. İbo, bundan kuşkuya kapılır.


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

İbrahim Kaypakkaya ile Muzaffer Oruçoğlu, 26 Mart 1972 Pazar Günü, Ege'nin Beşparmak Dağlarında İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu, TİİK P Ankara il sorum lularından aldıkları para ile, 26 Mart 1972 Pazar günü, ilk önce N a z illi'y e gider. N azilli'd e İbrahim ile M uzaffer O ruçoğlu'nun karşılayan Durm uş U yan ık, hep birlikte Avşar köyüne gitmek için yola koyulur. İbo, yolda giderken Durm uş U yan ık'a, "Bölgede ilişkide o l­ duğunuz köylüler ne durum da?", diye sorar. Durmuş U yanık, "K ö ylü ler, silahlı m ücadeleye yatkın ama Parti yöneticileri en­ gel oluyor", diye karşılık verir. Avşar köyünde, Daşar Karadağ ile buluşan Durmuş U yanık, M uzaffer O ruçoğlu ve İbrahim Kaypakkaya, Beşparmak dağla­ rında bir mağarada bulunan Doğu Perinçek ile görüşmek için yola koyulur. Mağaraya doğru giderken yolda yapılan sohbete daha çok M uzaffer O ruçoğlu, katılır. İbrahim Kaypakkaya, sessizliği 1ercih eder. 10 Şubat ile 17 Şubat 1972 günleri arasında, Turanlar köy­ lüleri, ağalara karşı sopa, tırpan ve silahla karşı geldikleri için T İİK P 'le ilişkili olan bazı köylüler gözaltına alınm ış, jandarma bölgede operasyonlarına devam etmektedir. Bölgede olan T İ­ İKP önderleri, bu nedenle, daha tem kinli hareket etmektedir. G ü ven liklerin i sağlam ak am acıyla İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu silahlı bir vaziyette karşılanır ve Doğu Perinçek'in kaldığı mağaraya götürülür. Doğu Perinçek'in bulunduğu mağara, orm anlık, kayalık bir alanda, kişiye ürperti veren bir yerdedir. Fakat, mağarada her­ şey iyi hazırlanm ıştır. Yiyecek torbaları, kitaplar ve radyo var­ dır. Herşel illegal çalışm a şartlarına uygun olarak tertiplenm iş­ tir. M uzaffer O ruçoğlu ve İbrahim Kaypakkaya, Doğu Perinçek ile karşılaştıklarında tokalaşır, birbirlerine hal hatır sorar. Şekerli makarna p işirilir. A yrıca, yemekte yörenin bitkilerin­ den yapılm ış bir yem ek de vardır. Daşar Karadağ, havayı yu­ ------------------------------------------------2 3 3 ------------------------------------------------


Turhan Feyizoj>lu

muşatmak için yem ekle ilgili olarak İbrahim Kaypakkaya'ya ta­ kılır. İbrahim, yine sessiz kalır. Doğu Perinçek, radyodan A lm anca, haberleri dinler ve çe­ virir. Daha sonra, Parti ile konulara g eçilir. Konuşm alar sakin bir havada başlar. Doğu, İbo ile M uzo'yu, zam ansız, halktan kopuk çıkışlarla Parti güçlerinin tutuklanm asına, dağıtılm asına yol açm akla eleştirir. ibo ile M uzo da, Doğu'yu, silahlı m ücadeleyi ertelemekle eleştirir. Tartışm anın m erkezinde İbrahim Kaypakkaya ile Doğu Pe­ rinçek vardır. Tartışma saatlerce sürer. Sonunda ibo, P artin in mevcut yapısı ve görüşleriyle silahlı m ücadeleye önderlik edem eyeceğini, kongrenin ise hiçbir ye­ nilik getirmeyeceğini ileri sürerek Partiden ayrıldığını iian eder. Muzaffer O ruçoğlu, kongreye katılacağım ı söyler. Bunun üzerine Doğu, ibo ve M uzo ile ayrı ayrı konuşur. Doğu, M uzaffer O ruçoğlu'na, "Doğudaki Parti m allarını koruman gerekir", der. "Kendi bölgem (U rfa-M ardin-Dıyarbakır) hariç, diğer b öl­ gelere karışam am ." "D A B K üyesi olduğunu unutma” "Yapam am " "Ege'de kal, askeri sorumluluğu üstlen, gelecek olan kadro­ ları askeri olarak eğit o zam an" "Bölgem i terkedem em ." Doğu ile başbaşa yaptığı tartışmada ibo, yazdığı ya zıla r te­ melinde iddialarını tekrar eder ve "Ben , Parti'den ayrılıyo rum ", der. Doğu, "O la b iliı ama son derece yanlış yapıyorsun. Ben, sa­ na ayrılm a diyorum . Ama yine de en son kararı verecek olan sensin. Eğer ayrılm akta tamamen kararlı isen elinizd e P a rtiy e ait olan para, telesi' m akinesi, silah ve diğer herşeyi geri verm e­ ----------------------------------------------- 2 3 4 -------------------------------------------------


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

lisin iz. Ç ünkü, sen Parti'den ayrılıyorsun. Bunlar Parti 1nin m al­ ları. Bu bir ilke sorunudur.", diye karşılık verir. Bunun üzerine İbo ile Doğu arasındaki konuşmalar giderek sertleşir. "Ç alıştığ ım ız bölgeye gidip arkadaşlarla görüşelim. Eğer on­ lar da kabul ederlerse Parti'ye ait olan m alzem eleri geri vere­ b iliriz. Am a, param ız yok." "Tam am . İstediğiniz kadar para vereceğim . Şu sıralar aske­ ri hareketler oluyor bölgede. Başınıza bir iş gelmesin diye bu yöreyi bilen arkadaşları yanınıza vereyim sizi buradan ayrıla ­ cağınız yere kadar sağ salim götürsün." Tartışm alar o gün için sona erdikten sonra Doğu Perinçek'in görevlendirdiği iki silahlı köylü, gece, değişik yollardan ibo ile M uzo'yu Beşparm ak Dağlarından geçirir ve Motorsikletle getirip otobüs durağına bırakır. ibo ile M uzo, iki köylünün kendilerini bıraktığı yerden, bir otobüse biner ve Ege bölgesinden M alatya'nın Akçadağ ilçesi Kürecik bucağına gitmek üzere yola koyulur. İbo, yo lcu lu k sırasında M u zo 'ya, "Sen de benim gibi ayrıl­ m alıydın, bizi tutuklayabilirlerdi" der. M uzo, "Sanm ıyorum . Doğu'da tutuklama eğilimi yoktu" d i­ ye karşılık verir. Bunun üzerine gülen İbo, "İkili konuşm am ızda, Doğu, 'dar günde Parti ‘yi arkadan hançerliyorsun, seni tutu klattı rı rd ı m ama buna değmez, git' dedi." İbo ile M uzo, Kürecik'e gelene kadar, yo lculuk boyunca, ne yapacakları hakkında düşündüklerini birbirine aktarır ve kim ­ lerle ne yapılacağı üzerinde konuşur. Daimi Komite Ege'nin Beşparm ak dağlarından doğruca M alatya'nın A kça­ dağ ilçesi Kürecik(Kepez) bucağında Mehmet Ali Özdoğan'ın evine gelen M uzaffer O ruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya, kim ­ lerle neler yapılacağını konuşur, tartışır. Varolan ilişkileri yü­ rütmek am acıyla bir "Koordinasyon Komitesi" oluşturulmasına


Turhan Feyizoftlu

karar verilir. Bu nedenle çok yakın gördükleri kişilerle görüşme yapma kararı alınır. M uzaffer Oruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya, "D aim i Kom i­ te" olarak bütün isleri üstlenecektir. Tesbit edilen isimlere a lı­ nan kararlar uygun bir d ille açıklan acak, kabul edenler, "Koo r­ dinasyon kom itesi"ne alınacaktır. Koordinasyon Kom itesi, b irinci kongreyi h azırlaya ca k, program, tüzük hazırlanırken "H a lk Savaşı" adlı bir yayın or­ ganı çıkartılacak, Tu n celi, M alatya ve D iyarbakır'da gerilla sa­ vaşı örgütlenecek, "D aim i Komite" Tu n celi'ye yerleşecektir. ibo ile M uzo, M ahir ve arkadaşlarının öldürüldüğü 30 Mart 1972 Perşembe günü, Kürecik'in Balhacı köyündedir. Bu kararların alınm asından sonra ibo, güvendiği kişilerle tek tek ve ayrı o laıak görüşmeye başlar. Bekiruşağı Çay m ahallesi civarında bir kervansaray yıkın tı­ sında Ali M eral, Ali M ercan, A li Taşyapan ve H acı Ö zd o ğ an 1a da ayrılm a olayını anlatan İbo, "M evcut örgüt içinde kalıp görüş m ücadelesi yapma olana­ ğı tükendi. Artık onlarla uyuşulam ıyacağı, beraber çalışılam ıyacağı ve ikna olam ıyacakları ortaya çıktı. Bunlarla devrim ya ­ pılam az. Yeni bir örgütlenmeye gitmek zo run lu", der. Ali Meral ile H acı Ö zdoğan, "Düşünm em lazım ", diyerek, ayrılıkta net bir tavır alm az. Bunun üzerine. İbrahim Kaypakkaya, A li M ercan (Küçük Ali) ve Ali Taşyapan (Büyük A li), kendi aralarında yeniden top­ lanır. İbo, daha önce konuştuklarını burada da aynen tekrarladık­ tan sonra, "İkin izi Koordinasyon Kom itesi"ne alıyorum der. Ali Mercan ile Ali Taşyapan, "olur" anlam ında baş sallar. Atılan bu adımdan sonra ibo, Arslan K ılıç la görüşmek am a­ cıyla İstanbul'a, gider. Ali Mercan ise, Şafak kadrolarına a yrılık nedenlerini anlat­ mak am acıyla Filistin'e, M uzaffer O ruçoğlu da T u n ce li'ye gi­ der.


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

TİİKP'deki Ayrılık Partinin Diğer Kadrolarına Nasıl Yansıyor Doğu Anadolu bölgesinde sorunlar baştan itibaren yaşan­ m aktadır. O ral Ç alışlar, bölgeye geldikten kısa bir süre sonra yakalanır. Daha sonra gelen Bora Sabri G ö zen, uzun süren bir hastalığa yakalan ır. Ç alışm alar aksam ıştır. Parti M erkez Ko m itesi, bölgeye D aşar Karadağ 1ı göndermek için karar alır. Daşar Karadağ'ın bölgeye gönderi­ leceği sırada yeni bir durum ortaya çıkar ve İbrahim Kaypakka­ ya ile M uzaffer O ruçoğlu, görüşmek am acıyla Parti merkezinin bulunduğu bölgeye gider. İbrahim Kaypakkaya, "partiden ayrıldığım ", M uzaffer O ru ­ çoğlu, "partide kaldığını", açıklam ıştır. Parti M erkez Kom itesi, bu konuda şu değerlendirmeyi ya­ par: "Bölge Kom itesinden birisi Partiden ayrıldı, birisi Partide kaldı. B iz, şimdi ikisini beraber gönderdik. Acaba bu doğru mu oldu?" Bu nedenle daha önceden bölgeye gönderilme kararı alın ­ mış olan Daşar Karadağ'ın neler olup bittiğini öğrenmek am a­ cıyla bölgeye gönderilm esine karar verilir. M uzaffer O ruçoğlu Tu n celi'ye geldikten hemen sonra, T İ­ İKP m erkezinden Daşar Karadağ da bölgeye gönderilir. Daşar Karadağ, Tu n celi'd e Kabil Kocatiirk'ü bulduktan son­ ra, "M erkezden geliyorum . Parti içi bazı sorunlar var. Arkadaş­ ları topla hepsiyle konuşm am ız gerekir", der. Kabil Kocatürk, Daşar Karadağ'dan Parti'cleki bazı gelişme­ ler hakkında bilgi alm ak ister. "Parti kongresi ne zam an toplanacak ve kim ler katılacak?" "Ü lk e genelinde yoğun baskılar söz konusu. Partinin en önem li kadrolarının bu dönem bir yerde toplanması güvenlik açısından uygun bulunm adığı için kongrenin toplanmasının zam anı şimdi değil diye düşünülüyor." "M erkez Kom itesi'ni oluştaran kişiler daha çok Doğu'nun yakın çevresinden oluşuyorm uş, doğru mu?" "Sen bunları nereden biliyorsun?"


Turhan Fe yizojjlu

"M erkez Komitesinden olan bir arkadaş söyledi" "Bu arkadaş zaten, M erkez Kom itesini çok suçluyor ama yazdığı bir mektupla bir sürü arkadaşı yakalattı." Daşar karadağ, daha sonra M uzaffer O ruçoğlu ile dağ ma­ hallesinde Şafak kadrolarının kaldığı evler civarında gece bu­ luşur. Bazı konuları konuşurken, bir aracın farları kendilerini ya­ layıp geçer. M uzaffer O ruçoğlu, kendisini yere atar ve dönerek aşağıya doğru iner ve herhangi bir saldırıya karşı kendini koru­ maya alır. 1972 Nisan ayının ilk haftasında, T u n celi'n in Dağ mahallesi'nde lise öğrencisi Baki işçi'nin evinde Tu n celi'm in önde gelen Şafak kadroları toplanır. Daşar Karadağ, M uzaffer O ruçoğlu, Kabil Kocatürk, Kemal Bozdağ, Haşan ilter, Hayrettin İpek, Baki işçi, İsmail Erdoğan, H alil İbrahim .A kyol, Hüseyin Bozkurt, A li Y ıld ız ve Ali H aydar Y ıİd iz 'ın da bulunduğu yaklaşık onsekiz kişinin katıldığı bir toplantı düzenlenir. Toplantıda, "TİİK P içerisindeki görüş a y rılık la rı", ortaya ko­ nulur. Daşar Karadağ, daha sonra, "Partinin im kanlarını kullanan İbrahim Kaypakkaya'm n h izip çilik yaptığını", söyler ve "m ace­ racılıkla" suçlar. Beşparmak dağlarındaki toplantıda "Partiden ayrılm ayaca­ ğını" söyleyen M uzaffer O ruçoğlu'nun, Parti m erkezini, "dev­ rime yan çizm ek ve p asifizm le", suçladığını gören ve şaşıran Daşar Karadağ, "Beşparm ak dağlarına gelip Doğu ile konuştuğunda senin böyle bir meselen yoktu. Şimdi sen hangi taraftasın?" Kabil Kocatürk, "Kitle hareketi içinden gelen b irisiyim . Bu kadar emekle harçla yoğrulmuş ve bir aşam aya getirilm iş yap ı­ yı kalkıp da h azırlıksız olmadığı bir yola sokm ayı böyle bir dö­ nemde doğru bulm uyorum . İbrahim 'in görüşleri doğrudur ama ben partinin içinde muhalefet edilm esi taraftarıyım . Yeni bir oluşuma karşıyım .", diyerek düşüncelerini dile getirir. Tartışm aların sonunda M uzaffer O ruçoğlu, toplantıda bulu------------------------------------ 2 3 8 -------------------------------------


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

nanlara, "İsteyen Şafak safında kalsın, isteyen silahlı mücadele yöntem inde kesin m ücadele verecek bizim örgütümüze gir­ sin", diyerek tavrını açıkça belirtir. Daşar Karadağ da, "Bu arkadaşlar artık partinin görevlileri değildir. Bu nedenle, Partiye ait olan bütün m alzem e im kanla­ rını partiye devretm eleri gerekir. Bu durumda ayrıca, arkadaş­ ların da bu olayları değerlendirip, ya kalıp partide ya da ayrı­ lıp istedikleri yerde m ücadelelerine devam etmeleri konusun­ da karar verm eleri gerekir", der. Sonuçta, Kemal Bozdağ, A li Y ıld ız ve bir kaç kişi, Parti mer­ kezini destekler. Kabil Kocatürk, Doğu Perinçek'le görüştükten sonra kararını vereceğini söyler. Toplantıdan sonra M uzaffer O ruçoğlu, Mazgirt köylerine gider ve orada tanıdığı yeni kişilerle ilişkilerini geliştirir. Bun­ lardan birisi de Ali H aydar Y ıld ız'd ır. M uzaffer O ruçoğlu ile Ali H aydar Y ıld ız , bölgeyi taramaya başlar. Birlikte N azim iye'ye geçip oradaki köyler gezilir, D ü z­ gün Dağı'na tırm anıp mağaralara b akılır. N azim iye'den sonra M uzaffer O ruçoğlu, tek başına, bir arkadaşının desteği ile Ovacık'a gider ve bazı köylerde yeni ilişkiler kurar. Daha sonra, Karakoçan'a geçer, D evrim ci Öğretm enler Birliği Başkanı N i­ yazi ilgazi ve Zülfi Y ıld ız ile tanışır. Tu n celi'd eki toplantıdan sonra diğer parti kadrolarıyla gö­ rüşmek am acıyla M alatya'ya giden Daşar Karadağ, bulabilece­ ği bütün yerlere haber bıraktığı halde Ali M ercan ve Ali Taşya­ pan ile görüşemez. Kabil Kocatürk ile Daşar Karadağ, Söke'ye gidip Doğu Pe­ rin çek'le görüşmek için daha önce kararlaştırdıkları gibi A nka­ ra'da buluşur. İlk önce İzm ir, daha sonra, Söke'ye giden Kabil Kocatürk, D aşar Karadağ, Üm it U çok ve Şükrü Doğan Yurdakul, Beşpar­ mak dağına kendilerini götürecek Ahm et U yanık'ın köydeki bahçesinde beklem eye başlar. Bölgede tutuklam alar başlam ıştır. 11 Nisan 1972 Salı günü Abdurrahm an T aşçı, Ahm et U yan ık, Durmuş U yan ık, Mehmet G üney, yakalanm ıştır.


Turhan Feyigoftlu

15 Nisan 1972 Cumartesi günü, Nuri Çolakoğlu ile Erkan Yü cel, Ankara'da yakalanır. 23 Nisan 1972 Pazar günü, Beşparmak dağlarında yapılan operasyonlarda kimse yakalanam am ıştır ama barınılan mağa­ ralarda Şafak dergileri, broşürleri, yiyecekler, ilaçlar ve teksir malzemesi bulunmuştur. Yakalananlardan Ahmet U yanık, buluşulacak tarihte bulu­ şacakları yere gelen arkadaşlarına kaçm aları için imkan bırak­ mak am acıyla bir gün dayanır, ikinci günün gece yarısı bölge jandarm a tarafından sarılır. Ahmet U yanık da aralarındadır. Şükrü Doğan Yurdakul, Kabil Kocatürk, Daşar Karadağ ve Ü m it U çok, 1 M ayıs 1972 Pazartesi günü yakalanır. Aynı gün Söke'nin Avşar, Sarı kemer, Serçin m ıntıkalarında yapılan operasyonda toplam 17 kişi yakalanır. Askerlerin başındaki subay, silahını Kabil Kocatürk'iin başı­ na dayayarak, "Topal Tim urlenk nerede'1" diye sorar. Jandarma çem berinin dışında kalan ve arkadaşlarının yaka­ landığını gören Ercan Enç, dağa yukarı kaçar ve bölgede kalan bütün arkadaşlarım önlem alm aları konusuncfa uyarır. Siverek'teki kadrolardan Ram azan Balpelek ile Seyithan Dokay, TİİKP'deki ayrılıklar hakkında şunları söylem iştir: "TİİKP ve Doğu Perinçek'i biliyorduk. Fakat, İbrahim Kay­ pakkaya'nm TİİK P ve Doğu Peı inçek'ten ayrıldığını, ayrı bir ör­ güt kurduğunu, bu örgütün adının ne olduğunu bilm iyorduk. O kültürel yapıda değildik. Cezaevine girdikten sonra a y rılık ­ ları ve ayrı örgüt olduğunu öğrendik. Örgütün ismini de o za ­ man duyduk. Bizim için önemli olan devrim ci m ücadeleydi. Biz herkesi aynı şekilde biliyorduk. D evrim ci birileri Siverek'e gelip gidiyor. O dönemde Hikm et K ıvılcım lı grubu gelseydi biz öyle olurduk. T H K O grubu gelseydi ondan, TH K P-C grubu gelseydi ondan olurduk." Tamim TİİK P M erkez Kom itesi, parti üyelerine, "Bölünm e hareketi­ nin öncüleri İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun partiden çıkarıld ıkların ı" bildiren bir tamim yayınlar. ----------------------------------------------- 2 4 0 ------------------------------------------------


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si______________________________________________________

"Kişilere özel ve g izli" kaydiyle yayınlanan tamim özetle şöyledir: "Yo ld aşlar, M arksist-Leninist hareket saflarına ihanet ve bö­ lücülü k tohum larının saçılm asına ve bir M arksist-Leninist için en alçak tohum olan hizip çiliğ e karşı kayıtsız ve hatta belki de alet olm am ız çok ağır sorum luluğu gerektirir. Proleterya hare­ keti herkesten hesap soracak. Proleterya hareketine karşı bölü­ cü lük ve ihanet bayrağını fütursuzca a çm ışlar... H areketim izi ve yönetim i şerefsizlikle suçlayacak kadar ileri gitm işler... H a ­ rekete karşı alçakça giriştikleri hizip faaliyetlerini artık açığa vurm uşlardır. H izip çiliğ in sınıf temeli proleteryanm ve d olayı­ sıyla halkın tümünün davasına ihanet edip züm re m enfaatleri­ nin kollanm asıdır. B iz kom ünistler bunu lanetiiyerek mahkum ederiz. Proleteryanm disiplini ve örgütlü m ücadelesi küçük burjuva beylere ağır geldi. O n lar her türlü Leninist örgütlenme ilkelerini çiğneyip kendi bencil ihtirasları uğruna hareketimiz disiplinini baltalam ak ve mümkün olan en büyük zararı ver­ mek için harekete g eçtiler... Kendini devrim ci örgütlenme için ­ de eritm em ek, kendi iradesini proleterya hareketinin üstüne ç ı­ kartm ak... Ne revizyonizm ne oportünizm bu sıfatlar bu alçak davranış için hafif k a lır... Bu hainlerin proleterya hareketinin bir m iktar parasını, bazı eşyasını ve araçlarını yangından mal kaçırır gibi çald ıkların ı öğreniyoruz. H areketim izin başka köy­ lük alanlardaki çalışm ası, buralarda bir çok hatalara rağmen yoksul köylülerin silahlanm asına dayanan ihtilalci bir otorite kurulm uştur. H areketim iz köylü yığınları ile kaynaşmıştır. Bazı şiddet hareketlerine girişm iş ve önderlik etmiştir. Bir proleterya hareketinde m eseleler nasıl çözülür? H eıkez ben şurdanım sen ordansın diyerek h izip yaratmak suretiyle mi? Yoksa organlar içinde karara bağlamak ve çelik disiplin uygulamak yoluyla mı? H areketim izin m erkezi bütün Leninist hareketlerde olduğu gibi m ücadele içinde doğdu, teşekkül etti ve yurdum uzdaki M arksist-Leninist harekete otoritesini kabul ettirdi. Ve en niha­ yet yukarıdan aşağıya yürütülen bir teşkilatlanm a ile kesin m eşruiyet kazandı. Dem okratik m erkeziyetçilik ilkelerine da­ yanarak işleyişini yürüttü. Bu güne kadar aldığı bütün kararla­ rı oy birliği ile aldı. H areketim izin merkezi birliğim izi sağlıya241


Turhan Feyizoğl»

bilm iş ve disiplin uygulayabilm iştir. Böyle olduğu içindir ki ha­ reketim iz enternasyonal proleterya hareketinin bir müfrezesi olma şerefini kazanm ıştır... Biz genç bir hareketiz. Tecrübem iz çok geridir. Küçük burjuva kökenli yoldaşlar çoğunluktadır.... Proleteryanın ihtilalci davasının şerefli saflarında yer alın. H a­ talarınızı yenm eye cesaret e d in ... Komünist hataları yenm eye cesaret eden, kendini değil halkını seven kişid ir... Kişileri ihti­ lalci kılan proleterya örgütlenm esinin kollektif m ücadelesidir. Kişi ancak bir proleterya örgülünün içinde bolşevikleşebilir...ih tila lci m ücadele çok yönlü bir faaliyetd ir... Kişi ancak böyle çok yönlü bir faaliyetin pratiğini birleştiren çeşitli alan­ larda ve bölgelerde kazanılan tecrübeyi birleştiren ve yöneten bir proleterya teşkilatlanması içinde komünist olabilir. Yeni ki­ şi ancak uluslararası proleteryanın ihtilalci m üfrezesinin bir parçası olarak komünist olabilir. M arksızm -Leninizm i kavram a ve yurdum uz şartlarına kaynaştırma,, ihtilalci düşünceyi halkın elinde bir silah haline getirme yolunda ilerle d ik ... H areketim iz, eleştiri, özeleştiri silahıyla ve çe lik disiplini ile hatalarını yene­ cektir... Hareketim iz bugüne kadarki tecrübeleri toparlıyacak, hatalarını ve başarılarını M arksizm -Leninizm ışığında tesbit edecektir... Ö zeleştiri, başta m erkez olm ak üzere bütün kade­ me ve organların ortak bir faaliyeti de oluşturulm aktadır... En­ donezya, Filipinler m etinleri, bölücülerin eleştiri metni, prog­ ram ve tüzük taslakları, toprak devrim i programı, siyasi durum tahlili, Şalak gazetesindeki ya zıla r, Şafak yayın ları, proleter devrim ci yıld ız ve yabancı dilden A yd ın lık ya y ın la rım ız ... H a ­ reketim iz tecrübe ve m ücadele içinde M arksizm -Leninizm Mao Zedung düşüncesini her geçen gün daha kuvvetle kavrı­ yor. Bu siyasi ideolojik esas olarak doğru olduğunu gösteriyor. Bu hat içinde çok hatalı kararlar aldığım ız, yanlış uygulam ala­ ra girdiğim iz, büyük hatalar yaptığım ız oldu ve o lu yo r... Ama biz hiç bir şeyi başı bozukluk, d isip lin sizlik ve anarşi içinde çözm edik. Hareket içinde m erkeziyetçilik ve dem okrasiyi bir­ leştirerek çözdük ve çözeceğiz. Kişinin örgüte, azınlığın ço­ ğunluğa, alt kademelerin üst kadem elere, bütün hareketin m er­ keze tabi olması ilkem izden ayrılm adık ve ayrılm ayacağ ız. Si­ zi uyarıyoruz. Hall im izin en değerli varlığı olan hareketim izin 242


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

d isiplinine uyun. Proleteryanın kızıl bayrağı altında görevini­ zin başına geçin. K ızıl selam lar.''"1' Şimdi Proleter Kanat, Revizyonist Burjuva Klikle Bütün Bağ­ larını Bıçakla Keser Gibi Kesip Atarak Marksist-Leninist Temel­ ler Üzerinde Yeniden Örgütlenmeye Girişmiş Bulunuyor ibo, Parti içindeki ayrılık ve bunların sebepleriyle ilgili özet­ le şunları yazm ıştır: "P D A ve Şafak hareketi saflarında iki kanat arasında bazan a çık, bazan g izli, bazan sert biçim lere bürünerek, bazan yu­ m uşayarak ama kesintiye uğram aksızın sürüp gelen mücadele nihayet iki kanadın aynı örgüt içinde bir arada durm alarının ar­ tık tamamen im kansız olduğu bir noktaya geldi dayandı. Şim ­ di proleter kanat, revizyonist burjuva klikle bütün bağlarını b ı­ çakla keser gibi kesip atarak M arksist-Leninist temeller üzerin ­ de yeniden örgütlemeye girişmiş bulunuyor. Fakat hareketin başına çöreklenen revizyonist kliğin m arifetiyle birçok yoldaş iki çizgi arasındaki m ücadeleden habersiz kaldı. Revizyonist­ ler, parti d isiplini perdesi arkasına sığınarak iki çizgi arasında­ ki m ücadeleyi kadrolardan gizlediler. Kadrolardan doğru dev­ rim ci düşünceleri hayasızca ve alçakça gizlem e yoluna gitti­ ler... Revzyonistler, kadroların şaşkınlığından faydalanarak bu­ lanık suda balık avlam aya çalışıyo rlar. H akkım ızda bir yığın ipe sapa gelm ez dedikodularla, iftira kam panyalarıyla, şahsi saldırılarla meselenin özünü gözlerden saklam aya, pisliklerini gizlem eye, bizleri yaralam aya ça lışıyo rla r... Revizyonist kliğin öteden beri kılıktan kılığa girerek, ama özünde esaslı hiçbir de­ ğişikliğe uğratmadan devam ettirdiği ihanet çizgisini ve bu ç iz ­ gi ile aram ızdaki m ücadelenin geçm işini kısaca özetlemeyi zo ­ runlu g örüyoruz... G erçekler sinsi PD A ve Şafak revizyonizm i tarafından kedinin pisliğini örtmesi gibi gizlenm eye ça lışılm ak­ tadır. .. Bu iğrenç burjuvalar bir yandan evet silahlı halk sava­ şı esastır dedikten sonra, öte yandan am m ayı bastırıyorlar, bin dereden su getirerek Sosyalist Kurultayı, legal yayınevi faaliye­ tini, pasifizm i ve teslim iyetçiliği, Mao Zedung düşüncesiyle, halk savaşı çizg isiyle bağdaştırm aya ça lışıyo rlard ı. Şubat


Tu rlum F e yizo jjlu

1971 'de partililere bir genelge yayın lan d ı. Bu genelgede aynı iki yüzlü tutum devam ettirilm ektedir... Bu alçaklar köylerde esaslı hiçbir faaliyet yokken bütün çalışm a A nkara, İstanbul ve İzm ir'e tıkanıp kalm ışken köylerdeki çalışm anın esas şehirler­ deki çalışm anın tali olm asını isteyen kadrolar hakkında böylesine mahkum iyet kararları kestiler... Yukardan beri özetlediği­ m iz tüm noktalarda Sosyalist Kurultay, legal yayın faaliyetinin esas olm ası, işçi Köylü çalışm a komitesi ve bürolar şefliğinde örgütlenme, köy çalışm asının tali (utulm ası, silahlı m ücadele­ nin durm aksızın kösleklenınesi, illegal faaliyetin ikinci plana itilm esi, burjuva dem okrasisine bel bağlanm ası, baş çelişkinin ve temel gücün yanlış tesbit edilm esi, feodalizm i ve toprak devrim ini inkara varan Boratavcı görüşlerin savunulm ası, Kıvılcım lıcılık , M ihrici D ev-G iiç anlayışının ve Kem alizm görüşü­ nün benim senm esi, anti M arksist-Leninist faşizm teorilerinin piyasaya sürülm esi, askeri d arb ecilikle halk savaşının bağdaştırılm aya çalışılm ası ve benzeri konularda yani devrim ci m ü­ cadelem izin en temel en önem li bütün sorunları üzerinde Burjuva önderlikle M arksist-Leninist kanat arasında sürekli bir m ücadele olm uştur... Gerçeğe dayanm ayan itham lar üzerine Marksist-Leninistlc-r görüşlerini onbir ilke halinde özetleyip toplantıya sundular. Ve bunların herkesçe benim senip benimsenmediğinin oylanm a ile tesbit edilm esini istediler. R evizyo ­ nistlerin, izaha muhtaç olduğu gerekçesiyle oylanm asını en­ gelledikleri bu ilkeleri aktarm akla yetiniyo ruz: 1- Köylük böl­ gelerdeki faaliyet esas şehirlerdeki faaliyet talidir. 2- Silahlı m ücadele esas diğer m ücadele biçim leri talidir. 3- İllegal faa­ liyet esas legal faaliyet talidir. 4-Ü lke çapında düşman bizden güçlü olduğu müodetçe stratejik savunma esastır. 5- Stratejik savunma içinde taktik taarruzlar esas taktik savunma talidir. 6 Bu dönemde köylerde silahlı m ücadele içinde gerilla m ücade­ lesi esas diğer m ücadele biçim leri talidir. 7- Şehirlerde (Büyük şehirlerde) stratejik savunma dönem inde kuvvet biriktirm ek ve fırsat kollam ak esas ayaklanm alar düzenlem ek talidir. 8 - Ö r­ gütlenmede parti örgütlenmesi esas diğer örgütlenm eler talidir. 9- Diğer örgütlenmeler içinde silahlı m ücadele örgütleri esas­ tır. 10- Kendi kuvvetlerim ize dayanm ak esas müttefiklere da­ 244


İbo/Hayalı ve M ü cadele si

yanm ak talidir. 1 1 - Ü lkem izd e silahlı m ücadele şartları var­ d ır... PD A revizyo n im zm i, kendini yeni şartlara uydurarak Şa­ fak revizyonizm i haline dönüşmüştü. Yapılan sözlü ve yazılı eleştiriler burjuva önderliği çileden çıkarıyo r. O nlar, bu eleşti­ riden gereken dersleri çıkarm adılar. Eleştirileri düşmanca kar­ şılad ılar, bastırma yoluna gittiler, kadrolardan gizlediler. Marksist-Leninistlerin hakim olduğu Doğu Anadolu Bölgesinin Şu­ bat Kararı burjuva önderliği iyice telaşa düşürdü. Derhal eleş­ tiriyi toplatma kararı ald ılar. Alel acele bu eleştiriye cevap teş­ kil eden bir genelge yayın lad ılar. Bu genelge yeni bir iki yü z­ lülük ve oportünizm örneğidir. Burjuva önderlik, ilke ve istik­ rar nam ına bir şey tanım adan çeşitli düşünceler arasında yılan gibi kıvrılıp duruyordu. Söz konusu genelge ile Marksist-Leninistlerin o güne kadar sürekli olarak savunduğu fakat kabul et­ tiremediği bir çok şeyi kabul etmiş görünüyorlardı. Üstelik bunları başından beri savunuyorm uş gibi yavuz hırsız pozları takınıyorlardı. M arksist-Leninistlere h izip çilik , mevki düşkün­ lüğü, Troçkistlik çam urları fırlatıyorlardı. Bu genelge, ikiyü zlü ­ lük ve oportünizm örneği idi. Ç ünkü, o genelgedeki bir çok doğru düşünce satır satır Ma rksist-Len in isti eri n eleştirisinden a lın m ıştı... Genelgeyi çıkarm aktaki am açları eleştiriyi boğmak, revizyon izm lerin i iyice m askelem ekti... Baylar kıvırtm acada, iki yüzlülükte, sahtekarlıkta parmak ısırtacak kadar ustasınız. Am a sizin ustalığınız proleterya saflarında on para etmez. Siz, bu m aharetlerinizi gidip burjuva ve toprak ağaları partilerinde gösterirseniz emin olun onlar sizi hararetle bağırlarına basa­ caklard ır. Kab iliyetlerin izi boşu boşuna harcam ayın, bir an ev­ vel değerinizi takdir edecek olanların yanına koşun... H izip çi ve boliicü olan kim dir. H izip çi ve bölücü olanlar revizyonist çizgide ısrar edenlerdir. Bütün eleştirilere rağmen hatalarını düzeltm eyenler, düzeltm em ekte ısrar edenlerdir. H izip çi ve bölücü olanlar sam im iyetle özeleştiri yapm ak yerine sadece çok sıkıştıkları zam an revizyonist özü yeni bir biçim le kamuf­ le edenlerdir. H izip çi olanlar kendilerine eleştiri yönelten kad­ rolardan örgütün im kanlarını esirgeyenler, kendilerine yağcılık ve d alkavukluk yapanlara bütün im kanları sergiIiyenlerdir. H i­ zip çi ve bölücü olanlar örgüt içinde körü körüne iteati, dalka­ 245


Turhan Feyizoğlu

vukluğu, sırt sıvazlam ayı teşvik eden lerdir... H izip çi ve bölücü olanlar kendilerini eleştiren kadroları iğrenç bir iftira ve dedi­ kodu kampanyası ile yıpratm aya, diğer kadroların gözünden düşürmeye, tecrit etmeye çalışanlardır. H izip çi ve bölücü olanlar eleştiri m ekanizm asını işleten kadrolar aleyhine sinsi planlar h azırlıyanlard ır. Bu gibi kadrolara silahla kom plolar düzenleyenlerdir. H izip çi ve bölücü olanlar hem demokrasi hem de m erkeziyetçilik ilkesini çiğneyerek kendilerine en aşı­ rı dem okrasiyi, M arksist-Leninistlere de en aşırı m erkeziyetçili­ ği uygulamak istiyenlerdir. Burjuva önderlik bütün bu ö z e llik ­ leriyle hizipçiliğin ve bölücülüğün en tipik örneklerini verm iş­ tir. M esala onlar, Marksist-Leninist arkadaşlardan birinin ça lış­ tığı bir bölgede yakalanm alar olması üzerine rezalet, kepaze­ lik diye yaygara koparırken, kendi çöm ezlerinin sorumlu oldu­ ğu bölgedeki yakalanm alar üzerine pek birşey yoktur. Hem devrim inişli çıkışlıd ır diye çöm ezlerini kurtarmaya çalışm ışlar­ dır. Mesala onlar, M arksist-Leninistlerin üç bin lira istemesi üzerine, şehirlerdeki aydınların aidatına bel bağlam ıyalım , d i­ ye yaygara yaparken, kendi çöm ezlerine bir seferde otuzbeş bin lirayı göndermekten hiç tereddüt etm em işlerdir. Mesala onlar, M arksist-Leninist kadroları tasfiye için sinsi planlar ha­ zırlam ışlar, örgütsel ayrılık kesinleştikten sonra da bu h izip çi faaliyetlerini zaten atılacaklardı diye ağızlarından kaçırm ışlar­ dı. Mesala onlar, 26 Mart 1 972 tarihinde birliği korumak için tartışmaya çağırdıkları iki arkadaşa haince bir silahlı komplo düzenliyecek kadar a lçalm ışlard ır... iflah olm az burjuvaların hakim olduğu par!ilerde M arksist-Leninistleriıi kendi araların ­ da birleşerek bunl ıra karşı m ücadele etmeleri h iz ip çilik değil­ dir. Tarihi bir görevdir. Proleteryaya ve em ekçi halka karşı va z­ geçilm ez bir yüküm lülüktür. H izip çi olanlar iflah olm az burju­ valardır. Çünkü, bunlar kendi küçük kliklerinin menfaati adına proleteryamn ve em ekçi halkın menfaatine sırtlarını çevirm iş­ lerdir. Çünkü bunlar, kendi küçük kliklerinin menfaati adına proleteryamn ve em ekçi halkın birliğini b altalam ışlardır... M arksist-Leninistler halkın m enfaatiyle partinin m enfaatinin aynılaşm asını istiyorlardı, bu da ancak burjuva önderliğin par­ tiyi soktuğu teslimiyet ve ihanet yolundan onu ayırm akla 246


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

m üm kündür. Burjuva önderliği eleştiri ve ikna yoluyla düzelt­ mek im kansız olduğuna göre yap ılacak şey iflah olm azları ter­ cih etm em ek, ihanete giden yolların da yaln ız başına bırak­ mak, partiyi ve kadroları devrim yolunda birleştirm ektir... Ö r­ gütsel ayrılığın kesinleştiği son tartışma toplantısında burjuva önderlik, marksist leninistlerden h izip çilik yaptıkları için öze­ leştiri istedi. M arksist-Leninistler, revizyonizm e karşı m ücade­ le ettikleri için özeleştiri yapm azlar, tersine revizyonizm e kar­ şı m ücadele etm edikleri veya yeterince m ücadele etmedikleri, veya revizyonist hatalara düştükleri zaman özeleştiri yaparlar. Burjuva önderliğin özeleştiri isteği bu sebeple reddedileli. H i­ zip çilik suçlam aları da reddedildi. Burjuva önderlik, ilerde toplanacak kongre sonuçlarına, M arksist-Leninistlerin kayıtsız şartsız itaat etmeye söz verm elerini istedi. Proleterya partilerin­ de böyle bir şeyin tartışması bile yapılam az. Fakat bizde reviz­ yonizm partinin başına çöreklenm işti. Bu h izip çi, burjuva un­ surlar kongre delegelerini de h izip çi bir tutumla tesbit etmişler­ d i... Kongre, M arksist-Leninistler için hiçbir fayda sağlamıyacaktı. Burjuva önderlik, revizyonist çizgisini daha şimdiden sağladığı çoğunluğa dayanarak kongre kararı haline getirecek­ ti. M arksist-Leninistler, kuru gürültücü çoğunluğun oyları kar­ şısında, düşüncelerini ifade etmek im kanını bile bulam ıyacaklardı. A yrıca M arksist-Leninistlere örgüt içinde hayat hakkı kal­ m am ıştı. H er türlü eleştiri im kanlarını ellerinden alm ak, bu eleştirilerin kadrolara ulaşm am ası için her çareye başvurmak, onlar aleyhine sinsi tertipler planlam ak, demokratik m erkezi­ yetçiliğin hem dem okrasi, hem de m erkeziyetçilik ilkelerini çiğnem ek, revizyonist önderliğin sanatı haline gelmişti. Parti disiplini denilen şey artık proleterya düşüncesi üzerinde bir burjuva d isip lin iyd i. Bu şartlar altında örgüt içinde kalarak m ü­ cadeleye devam etmek hem im kansız, hemde faydasızdı. Proleteryaya ve halka hizm etin yolu artık revizyonist klikten örgüt­ sel olarak da ayrılm aktı. M arksist-Leninistlerde öyle yaptılar. Burjuva d is i p I i I in i reddettiler. O na karşı artık cepheden m üca­ dele etmeye karar verdiler. Bize bölücü ve hizipçi diyen bur­ juva baylar siz önce kendinizin iflah olm az revizyonistler o l­ m adığınızı ispatlayın. Sizin parti disiplini dediğiniz şeyin pro247


Turhan Feyizoğlu

leteryanın ve emekçi halkın m enfaatleriyle çelişm ediğini ispat­ layın. Bunu ispatlam adığınız müddetçe bölücülük ve h iz ip ç i­ lik isnatlarınız birer kuru iftira olmadan ileri gidem iyecek. Sizlerde adi iftiracılar olarak kalacaksın ız, işte meydan, buyrun." İbo, İstanbul'a Gidiyor İbo, Nisan 1 9 7 2 'in son haftasında, İstanbul'a gider. Koordi­ nasyon Komitesi için tcsbit edilen isim ler arasında Ç ap a'lı Ars­ lan K ılıç da vardır. ibo, Çapa'dan tanıdığı Murat Aydın aracılığıyla TİİK P İhti­ lalci G e n çlik Birliği sorumlusu Arslan K ılıç ile bağ kurar. TİİK P içerisindeki tartışmalardan Arslan K ılıç'ın haberi yoktur. İbo ile Arslan K ılıç , üç-clort gün birlikte olur, ayrılığa neden olan konuları konuşur, tartışır. İbo'nun getirdiği yazılar hakkında ikna olan Arslan K ılıç ’ ın, sadece, "Kem alizm " değerlendirmesi konusunda itirazı olur ve ibo'ya özetle ş ıın L rı söyler: "Kem alizm konusundaki değerlendirmeni veri bakım ından, kaynaklar bakım ından kısır buldum . Ç ünkü, bir tek Şııurov'un incelem esine dayanarak tek yanlı ve hep olum suz tarafını ele alm ışsın. Cum huriyet devrim inin olum lu yanları eksik b ırakıl­ mış. M ao'nun, Stalin'in görüşleriyle bir açılm a meydana gele­ b ilir." ibo da, özetle şu karşılığı verir: "Gerçekten yazıda kaynaklar bakım ından büyük ölçüde ek­ sikler ve tek yan lılık var. Fakat, ortaya koyduğum tesbitler ge­ nel olarak doğrudur. Zaten bu yazıyı geliştirm ek için daha ge­ niş bir araştırma ile daha sağlam kaynaklara, daha sağlam ta­ rihsel belgelere ve kanıtlara bağlamak istiyorum. Tartışm alı bir konu olarak aram ızda kalsın. Bir kaç gün kaldıktan sonra İstan­ bul'dan ayrılacağım . Sonra yeniden İstanbul'a geleceğim. O zam an bu çalışm alara yeniden b akarız." Arslan Kılıç ile İbrahim Kaypakkaya, bu noktada anlayış bir­ liğine varır. Yazdığı yazılar Arslan K ılıç'a veren İbrahim , "Bu yazıları


Iho /H ayatı ve M ü cadele si

tartışm alarım ız, konuşm alarım ız çerçevesinde oku ve bir karar ver. Yeniden İstanbul'a gelene kadar mevcut ilişkilerini sürdür ama sana bağlı diğer arkadaşlarla görüşmem için onları bu tar­ tışm alar çerçevesinde h a zırla .", der. Bir süre İstanbul'da kalan İbo, daha sonra, Kürecik'e gider. Mustafa Mordeniz Öldürülüyor T H K O 'lu la r, 1971 M ayıs ayında bölgede oldukları zam an, tanıdık ve güvendikleri köylülerden destek gördükleri gibi Mustafa M ordeniz'in evine de zam an zam an uğrayıp konakla­ dıkları gibi ekm ek gibi ihtiyaçlarını da giderirler. Bir iddiaya göre, "M uhtar Mustafa M ordeniz, Akçadağ'da traş olurken, berbere, 'Dağda gençler var. Ekmek götürdük', gi­ bi şeyler söyler. Bunu duyan birisi ihbar ediyor. Sonuçla Sinan Cem gil ve iki arkadaşı, 31 M ayıs 1971 Pazartesi günü, çıkan çatışm ada öldürülüyor." Tarih : 18 M ayıs 1972 Perşembe günü akşamı. Ye r: M alatya ili Akçadağ ilçesi Kürecik Bucağı Kahyalı kö­ yü Büyükdere m evkii. O la y : Kahyalı köyü muhtarı Mustafa M ordeniz'in öldürül­ mesi. O la yı anlatan: Ali Taşyapan. "Mustafa M ordeniz'in cezalandırılm ası işi, bölgede başlatı­ lacak ilk silahlı eylem in olacağı görüşü, Türkiye ihtilalci işçi Köylü Partisi dönem inde oluştu. Lâkin bu düşünce hep propa­ ganda düzeyinde kaldı, pratiğe dönüştürme yönünde somut bir adım atılm adı. TK P (M L)'n in ortaya çıkışıyla birlikte bu eylem pratiğin gündem ine oturdu. Eylem in ön hazırlığı yönünde so­ mut çabalara girdik. M uhtarın siması ve evinin özelliği hak­ kında bilgi topladık, birkaç kez de muhtarın evinin civarında dolaşıp incelem e yaptık. Eylem in süreci, düşündüğümüzden daha fazla uzayıp ileriye sarkıyordu. Bu durum ise İbrahim Kaypakkaya'nm canım sıkıp onu sinirli kılıyordu. İşin gerçeğini konuşayım , ben bu eylem de İbrahim kadar is­ tekli davranm ıyordum . Muhtara acıdığım dan mı? H ayır. S ilah ­


Turhan Feyizofclu

lı eylem , propaganda ajitasyona benzem ez. Gündem e girdiği andan itibaren kişiye korku karışım ı yoğun bir heyecan bulaş­ tırır. Elma koparmaya değil, can alm aya gidiyorsun, psikolojik alem için yükü ağır bir iştir. Hedef aldığın kişi nefreti i k de o l­ sa can alıyorsun, bir hayat söndürüyorsun. Ü stelik bu kişiyle bir cephe savaşı içinde değilsin. Yani canını kurtarmak için onun canını almak şeklindeki psikolojik ortamı yaşam ıyorsun. Nihayet pusu kurup teslim alacaksın, karşında savunm asız, boynu bükük bir insanın hayatına son vereceksin. Bana göre insani fenomen açısından zor bir olay. A yrıca eylem süreci içinde kendini de düşünüyorsun. 'Ya ben adamı haklam adan o beni haklarsa' türünden kaygı taşıyorsun. Bundan başka eylem sonrası baskıyı hesaplamak durum undasın. Senden alıp götü­ reni, sana kazandırandan daha fazla olursa neye yaradı bu ey­ lem. H alkı da düşünmek zorundasın. Sen deliğe çekilirsin, ama o tas gibi m eydanda. Devlet istediğini gözaltına alır, iş­ kenceye çeker. Öte yandan gelen baskıyla senin hareket ala­ nın daralır, kitlelerle bağın zayıflar, propaganda ajitasyon ola­ nağın kısıtlanır. Belki de bölgeyi terketmek zorunda kalırsın. Kısacası bunların hepsi hesaptır, bu gerçekleri görmezden ge­ lem ezsin. Eylem havasına girdiğim iz andan itibaren üstte belirtiğim unsurlar beni etkisine aldı, ilginç bir ruh haline girdim. Hem eylemi istiyorum hem de istem iyorum . İbrahim bendeki bu ikircikliği sezinledi. Bir gün bir evde ikim iz başbaşaydık, m uh­ tar eylem inde atacağım ız adım ları konuşuyorduk. İbrahim , ne­ ler önerdiyse ben karşı çıktım . Serde Anadolu yiğitliği var ya, 'yahu kardeşim ne zorlııyorsun, ben korkuyorum ' d iyem iyo­ rum, hedefime varm ak için dolam baçlı yollar deniyorum , iti­ razlarım la karşılaşan İbrahim, 'peki önerilerin ne' diye sordu, işi savsaklayanın önerisi ne olacak, kemküm ettim, birşey yok. İbrahim, bu duruma müthiş sinirlendi. Beyni döndü, gözleri kı­ sıldı, yüz hatları gerildi, tüm bedenini öfke dalgası kapladı, 'ağ­ zına sıçarım it, geberteceğim seni' hakaretiyle üstüme yürüdü. Burnumun dibinde d ikild i, zangır zangır titredi, suratımda yumruğunu bekledim , lâkin kendini d izginleyeb ildi, vurm adı. Ben ölü gibiydim Kanım dam arım dan çekildi sandım. Kor­ 250


İbo /H ayalı ve M ü cadele si

kunç bir şoka girdim , hakaret yüreğime bıçak gibi saplandı, ili­ ğimi kuruttu adeta. İbrahim 'den böyle bir laf işitm ek... Beynim külçeleşti, serseme döndüm . Çok kırıldım İbrahim 'e, ikim iz sessizleştik. Bunca y ıllık beraberliğim izde bana en küçük bir üzüntü verm em işti. 'Bu nasıl oldu' diyerekten mantığım, duy­ gularım isyan etti. Beş dakika sonra İbrahim, geldi boyuna sa­ rıldı, özür diledi, ikim izin gözü doldu. Konuşursak ikim izin de gözünden patır patır yaş dökülecektir. Vazgeçtik konuşmak­ tan, yarım saatlik bir zam anı sakinleşm eye ayırdık. Bunca y ıl­ lık beraberliğim izde İbrahim tek bir kez kalbim i incitti, ama beni çok derinden kırdı. Karşılıklı konuştuk, o tekrar tekrar özür diledi, ben 'olur böyle şeyler' dedim, konu kapandı. Ama yüreğimdeki incinm e tamamen yok olm adı, yıllarca izi kaldı. İbrahim 'i bunca sevmeme ve ona karşı derin bir saygı duym a­ ma rağmen, bugün dahi olayı anımsadığım zaman içimde ha­ fif kırılm ışlık esintisi hissediyorum . Ama bu e ziklik, İbrahim'e karşı olan sevecen duygularım ı gölgelem iyor, ikisi farklı şey. H iç beklem ediğim iz bir anda eylem için büyük bir fırsat doğdu. Bir akşam Çevirm en köyüne gittik, Haydar (Polat) Hoca'ya konuk olduk. H aydar H oca'nın akrabası olan Çevirm eli eğitmen Z u zo azbuçuk gericiydi. Bize bir zararı olm adı, lâkin Ç evirm e'ye gidişim ize arkadan hep kemküm edermiş. A lm an­ ya'da işçi olan Zuzo'nun oğlu Ç evirm e'ye izine gelmiş. V a rlı­ ğım ızı duym uş, g izlice H aydar H oca'ya, 'bir daha o arkadaşlar Ç evirm e'ye gelirlerse bana haber ver. Hem kendileriyle tanışı­ rım hem de bir m iktar para bağışı yaparım ' demiş. Bu habere sevindik. Zuzo'nun oğlu yanım ıza çağırıldı. G e ld i, tanıştık, si­ yasi sohbete başladık. Söz döndü dolaştı, Sinan Cem gil'lere geldi. Tam bu sırada Zuzo'nun oğlu, ihbarcı Kahyalı m uhtarı­ na ağır bir küfür savurdu, 'o namussuz bu akşam babamın m i­ safiridir' dedi. İbrahim 'le gözgöze geldik, bakışlarım ızla 'bu iş lamam' dedik. Fırsat kendiliğinden ayağım ızın dibine gelmişti, bunu mutlaka değerlendirm eliydik. Çevirm e köyünden İbrahim Polat, Alm anya'ya gitmeyi bek­ liyordu. H aberleşm ede bize yardım etmesi için konuya ona a ç­ lık. Kabul elti. Zuzo'nun evine gidip işi orada bitirebilirdik. Bu­


Turhan Feyizoğlu

nu Ç e v irm e lile r için sakıncalı bulduk. Köy halkı büyük bir e z i­ yete maruz kalırdı. Bu alternatifi devreden çıkardık. G eriye şu şıklar kalıyordu: Bir, muhtar ertesi grin nahiye yoluyla evine dönebilirdi. İki, Sakaldutan Gediği güzergahıydı. Burası tenha patika yoldu. Kimse görmeden bu yolda teslim alırdık, gece götürüp kendi evi civarında infazı uygulardık. N ahiye yolu ey­ lem için belli sıkıntılar yaratıyordu. Bu yol için iki şık söz ko­ nusuydu: Bir, muhtar Çevirm e'nin sınırları dışına çıktıktan son­ ra yolda önünü çevirip hemen orada işi halletm ektir. Burada da, infaz m ahalli hangi köye dahilse, o köy şim şekleri üzerine çekecektir, iki, uzaktan muhtarı izlem ek, kendi evine yakın yerde eylemi gerçekleştirm ektir. Bu şık, yakaladığım ız fırsatı heba edici riskler taşıyordu. Muhtarı sima olarak tanım ıyorduk, uzaktan izlem eyle onu gözden kaybedebilirdik, ilaveten m uh­ tar, Z ıızo benzeri başka birine konuk olabilirdi, bu yüzden plan sekteye uğrardı. En son şu karara vardık: Muhtar nahiye yolundan giderse hemen Tim u rlar'ın üstünde önünü çevirip işi orada bitirm ektir. Sakaldutan Gediği yolunu izlerse gedikte sivri kayalıkta teslim alıp akşama kadar bekletm ek, gece karan­ lıkta götürüp kendi m ezrasının sınırları içinde eylem i yapm ak­ tır. Biz, Sakaldutan G ediği'nin sivri taşında Ç evirm e'yi gözet­ leyeceğiz, İbrahim Polat, damın başında dikilecektir, muhtar Çevirm e'den ayrıklığında elini saçına götürüp işaret verecektir. O gece sabaha Kadar arazide kalıp ertesi günü bekledik. Bir mağarada eşyalarım ız vardı. M ııhtar'ın elini ve ağzını bağla­ mak için oradan ç. pul ve ip temin ettik. Sakaldutan Gediği'nin kayalığında beklem eye başladık. Güneş doğdu, saat ona yaklaştı. İbrahim Polat, damın ba­ şında gezinm ektedir. Çevirm eli olm ayan bir adam köyden ç ık ­ tı, bize doğru gelmeye başladı. İbrahim Polat, işaret verm edi. İbrahim Polat'ın korktuğunu ya da işi savsakladığını düşündük, gelenin muhtar olduğu yargısına vardık. Ç ünkü, yabancı ola­ rak bir tek muhtar Çevirm e'de bulunuyordu. Gelen kişi ka ya lı­ ğa yaklaştı, silahla teslim alıp kayalığın kuytuluğuna götürdük. Adam , yalvarm aya başladı, korkudan dizleri (utmaz oldu. Kim ­ liğine baktık, adı Mehm el M ordoğan, köyü D um uklu. 'A caba


Ih o /H jy a lı ve M ücadelesi

muhtar sahte kim lik ku llanır'm ola' diye düşündük. Araştırm a­ m ızdan kimi hedef aldığım ızı adam anladı, kendisinin o hain olm adığını söyledi. İbrahim Polat hala damın başında dolaş­ maktadır. Sağlıklı bir haber için ibo, beni İbrahim Polat'a gön­ derdi. Aşağı inip sordum, muhtarın hala Z ıızo 'd an çıkm adığını öğrendim. Yan lış adam yakalam ıştık. Vardım kayalığa ki, İbra­ him 'le M ehmet Mordoğan arkadaşça konuşuyorlar. Durumu açıklad ım . Mehmet Mordoğan yoksul olduğunu, borç para bulmak için bu tarafa geldiğini söyledi. K ılık kıyafeti dediğini doğruluyordu. A yakkabısı delik, çorabı yırtık, elbisesi yıpran­ mış vaziyetteydi. Adam a ölüm teri döktürdüğümüz için çok üzüldük. Elini öptük, boynunu kucaklad ık, defalarca özür d ile­ dik. Bir akşam önce Zuzo'nun oğlunun bağış olarak bize ver­ diği parayı İbo, Mehmet Mordoğan'ın cebine koydu. 'Size la­ zım d ır', dedi, tüm ısrarım ıza rağmen alm adı. O layı gizlem esi­ ni söyledik, kendisini serbest bıraktık. Z ayıf bir ihtimal ama, serbest bıraktığım ız adam fikir değiş­ tirip durumu ihbar edebilir. Mehmet MordoğaıVı tanım ıyoruz. Y a ln ızca em ekçi yanına güveniyoruz, sezgim izle ihbar etmez diyoruz. Doğan riske rağmen eylem i ertelem edik. İbo'nun be­ ni ikinci kez kırm asını katiyyen istemedim, doğan riski dilim in ucuna getirm edim . C an ım ızla ödeme riski doğdu. Bu riski gö­ ze aldım , işi oluruna bıraktım . Sanırım ibo da içinden aynı şey­ leri geçiriyordu. Aşağıdan bir şahıs bize doğru gelmeye bayladı. İbrahim Po­ lat, işareti verdi. G elenin muhtar Mustafa M ordeniz olduğuna em indik artık. Kayalığın yanına geldi, teslim aldık, kimliğine baktık, evet Mustafa M ordeniz. Kayalığın zulasına götürdük, el ve ağzını bağladık, akşam ı beklem eye başladık. Mustafa M or­ deniz orta boyda, normal kiloda, hafif m aviye çalan göz rengi­ ne, düzgün cild e sahip, kırk yaş civarında biriydi. Teslim aldı­ ğım ız zam an yalvarm adı. Korktu, ama metanetini korudu. Bir süre sonra ağzını açtık. Bir ara m idesine kramp girdi. Ölüm ü beklem ek kolay değil tabii. Metanetini hep korudu, tek bir kez dahi yalvarm adı. Cesur bir insandı d iyeb ilirim . İbrahim kendi­ sini eleştirdi. Sinaniarı ihbar etmekle suç işlediğini söyledi ve 253


Turhan Feyizoftlu

niçin bu kötü tavra düştüğünü sordu. İhbarcı olm adığını, ken­ disine iftira edildiğini, bizim bir hata içinde olduğum uzu söy­ ledi. İbrahim, 'şayet iftiraysa kendini aklam a yönünde niye ç a ­ ba göstermedin, üstelik birkaç kez de devrim cilere küfretm iş­ sin' şeklinde konuştu. M uhtar, 'ben ihbarcı değilim , şayet ölüm üm le devrim güç­ lenecekse buyrun öldürün', dedi. Bir ara ben muhtara sert davrandım . İbrahim , m üdahale et­ ti. Yanım ızda ekm ek peynir vardı, yemesi için teklif ettik, iste­ medi. Biz yiyem iyorduk ki, ölüm ü bekleyen muhtar nasıl ye­ sin? Su istedi, su verdik. Akşam a dek sessizce, ama gerilim li bir halde bekledik. Ka­ ranlık çöktü, ikim iz koluna gidik, evinin yakını sayılab ilir bir yere kadar götürdük. Tesadüfen önüm üze bir mağara çıktı. İb­ rahim, cep fenerini yaktı, oraya girdik. Çö m elik vaziyette ön­ den ben yürüdüm Arkam dan muhtar, en arkadan İbrahim ay­ nen çöm elik halde mağaraya girdiler. M uhtarın ilerlemesi için ben yana çekildin , o biraz ilerledi, İbrahim 'e döndü, 'daha gideyim m i', diye sordu. İbrahim, tabancalı eliyle ileriyi işaret etti, 'az daha ilerle' dedi. M uhtar hafif döner dönm ez, hiç ona farkettirmeden ani bir hareketle şakağına sıktı. Muhtar, bir iki saniye sanki hiç bir şey olm am ış gibi durcKi, sonra hafif bir iniltiyle sırt üstü yere dev­ rildi. O lay benim için bir film şeridi gibi hızlı gelişti. Ben de hiç beklem iyordum . Mağarada daha bir süre konuşacağım ızı sanı­ yordum . İbrahim, o ölüm anındaki çekilm ez ızdırabı muhtara tattırmadan işi noktaladı. G erçi muhtar ölüm ü bekledi. Am a biz hiç bir zam an ona 'geceyi bekliyoruz, seni gece öldürece­ ğiz', dem edik. Benim birkaç lafı geçmeyen sertliğim dışında kendisine nazik davrandık. G ece koluna girip konuşa konuşa kendisinin evine doğru yol aldık. Tüm bu atmosferde muhtar kurtulma umudunu da yaşadı. Bu ruh hali içindeyken, İbrahim , ona hiç bir şey hissettirmeden infazı gerçekleştirdi. İbrahim, muhtarın iç cebinden cüzdanını çıkard ı, gözlerine ------------------------------------ 25 4 ---- ----------------------------------


Ibo /H ayatı ve M ü cadele si

baktı. Anım sadığım kadarıyla 250 lira vardı. Ya da 350 lira. Olduğu gibi parayı geri cüzdana koydu. Cüzdanda genç bir kız resmi vardı. Tahm in ettik, muhtarın kızıyd ı. Kızın resmine gö­ züm ilişince, onun artık öksüz bir kız olduğunu düşündüm, iç i­ me burukluk yayıld ı. İbrahim 'in de aynı duyguyu yaşadığına em inim . Kızın resmini çarçabuk kapattı, cüzdanı geri cebe koydu. Karm aşık bir durum du. Devrim e karşı sorum luyduk, bu eylem i yapm ak görevim izdi. Ve yaptık. Am a bir bayanı dul, bir genç kızı ve kardeşlerini öksüz koduk, bundan da burukluk duyduk. Paradoksal bir durum işte. Cesedin üzerine politik nitelikli bir yazı bırakalım diye dü­ şündük, sonra vazgeçtik. Bunun bölge için katmerli bir şiddet getireceği olasılığını gözönünde tuttuk, duyurma işini ilerdeki ayların bildirisine erteledik. Bu konuda ilginç açıklam alar ya ­ pıldı. Y a zı bırakıldığı iddia edildi, bu yazıya da keskin kafala­ rın buluşu kof siyasi içerikler atvedildi. Bunlar doğru değil, Ba­ zı m anyak tipler de, muhtarın bilm em neresi kesildi türü İdiam inci iddialar yaym ışlar. Ruh hastası m ankafalıların incileri bunlar. Mağarayı terkettik, Kürecik istikametine doğru yol aldık. Karşı yam acı tırm anıncaya kadar belam ızı bulduk. Pelte gibi olmuştuk. D izle rim iz bizi zor çekiyordu. G erilim sonu yorgun­ luktu bu. 'N ihayet örgütümüze yaraşır bir eylem gerçekleştir­ d ik', böbürlenmesi vardı üstüm üzde."1111 A li M ercan, bu konuda şunları anlatm ıştır: "T H K O 'lu la r birşey yapm ış, T H K P -C 'lile r birşey yapm ış. Bir eylem yapıp köylü üzerinde etki sağlanm ak isteniyor. Çaru M azum dar'ın eylem tarzı. Ç in , Hindistan kaynaklı eylem lere benziyor. O la y olduğu zam an Filistin'de idim . Bölgeye geldim her tarafta yoğun bir baskı var. Herkesin yüz ifadesi, 'N iye bu­ raya geldin?' der gibi çok değişik. Neyse anlattılar. 'M uhtar M ustafa M o rd e n iz1i İbrahim 'ler öldürdü, senin haberin yok mu?', dediler. Sinan Cem gil'in ölüm üne üzülen ve daha önce, suçu birisinin üzeri­ ne atıp cezaland ırılm ası isteğinde olan köylüler, işin içine ölüm girince, bu kez, 'acaba, doğru muydu, yanlış m ıydı. Her 255


T u rlu n Feyizoftlu

hata yapan illa öldürülecek midir?' diye tereddütlü konuma geçm işlerdi. Ne de olsa kendi akraba ve kö ylüleri. M alatya'­ dan uzaklaşm ak zorunda kaldım G aziantep'e gittim." Filistin'deki Kamplarda Yaşanan Tartışmalar 1972 Mart ayında TİİK P'in Lübnan'da FD H K -C 'n in sağladı­ ğı olanaklar ve denetimleri ile Lübnan'da üç tane kampı var­ dır: Golan tepelerinde, Reşadiye ve Nahr El Bared'de. Cem Somel, FD H K C 'n in Beyrut'ta Burç El Baracne'deki kampına geldiğinde durum şöyledir: TİİKP M erkez Komitesine muhalefet edenlerden Şahin A l­ pay, Sebatay Varo<, Ahmet Ö zd em ir kısa bir süre önce Tü rki­ ye'ye gitmiştir. Kampta kalan kadro ise şunlardır: O D T Ü 'd e asistanlık yapmış olan Cengiz Çandar, İTÜ Ö ğ­ renci Birliği eski Sekreterlerinden Ayhan Ö zer, Kerim Ö ztürk, O D T Ü öğrencisi Müfit Ö zdeş, Üm it Ağca, İstanbul H ukuk Fa­ kültesinde okumuş Alm anya'dan gelm e"D avut" isim li şahıs, Alm anya'dan gelme "A bdullah" isim li bir talebe, İsviçre'den gelme Sara hastalığından m üzdarip "İbrahim " adlı Kars'lı bir talebe, İstanbul'dan gelme "Kazım " isim li D eniz Astsubaylık­ tan ayrılm a bir şahıs, Alm anya'dan gelme "Tarık" adlı bir işçi eskiden Ankara'da şoför m uavini imiş, Alm anya'dan gelme "Salih" adlı bir işçi aslen Kayserili, Alm anya'dan gelme "C elal" isim li evli ve çocuklu bir şahıs, A lm anya'dan gelme "Kadir" takma isim li Mehmet adında Ceyhanlı bir genç, M üm taz Ç e l­ tik, İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi öğrencisi Cem Somel. Alm anya'dan F D H K C kam plarına eğitim için gelen üç tane Mehmet vardır: Mehmet D u rar Şeker, Mehmet Tepe ve M ehmet Erdem. Mehmet Duran ŞeKer, Göte Enstitüsü'nde okumuştur. Kampı Cengiz Çandar, Ayhan Ö zer ve M ehmet (Alm anyalI Kadir), yönetmektedir. Kamp, bir m ahallenin içindedir. Komşu evlerdeki aileler, kamptaki fedailerin Türk olduğunu duyunca yakın ilgi gösterir. Kadınlar, gelip, "Sîzler de bizim e vlatlarım ızsım z", der. Bu sı­

---------------------------------25(j----------------------------------


Ibo /H ayatı ve M ü cadele si

t ak davranış karşısında duygulanan kamp sakinlerinin büyük çoğunluğu, kendilerinin mutlaka birşey yapma durumunda hissetm elerine yol açm aktadır. Kampta, baştan itibaren sürekli sürtüşmeler ve huzursuzluk­ lar vardır. Bu huzursuzluk ve eleştirilerin yönü doğrudan TİİKP M erkez Kom itesi'nedir. ilk huzursuzluk, neden bşşka bir Filistin örgütünün değil de FD H K C kamplarında eğitim görmekteyiz, eleştirileriyle başlamış­ tır. Cengiz Çandar, Cem Som el'e, "F D H K C , Filistin davasında sürekli bölücülük yapan, hiç savaşm ayan, kaçakçılıkla iştigal eden, M arksist-Leninist değil, Troçkist bir örgütdür. Filistin m u­ kavem etinin haklı önderi El-Fetih'dir. Filistin halkının hakları­ nı en iyi El-Fetih savunm aktadır", der. Lübnan, ö ze llikle gelişm iş ülkelerin ajanlarının cirit attığı bir yerdir. F D H K C kam plarında değil El-Fetih kam plarında eğitim gör­ mek, onlarla ilişki kurm ak am acıyla gizliden gizliye El-Fetih yetkilileriyle Müfit Ö zdeş ve Cengiz Çandar, m untazaman gö­ rüşmeler yapm aktadır. Cengiz Çandar ile Müfit Ö zdeş, TİİK P hakkındaki fikirlerini, Türkiye'deki durumu ve F D H K C hakkındaki düşüncelerini, bu görüşmeler sırasında El-Fetih yetkililerine aktarır. İlgi ile dinle­ yen El-Fetih yetkilileri, açıklam alarını yazılı hale getirmelerini ve kendilerine verm elerini ister. Bunun üzerine Müfit Ö zdeş ile Cem Somel, grubun görüş­ lerini özetleyen İngilizce bir broşür h azırlar. Bu broşür, El-FeIilı'in yetkililerine verilir. Kamptaki kişisel sürtüşm elerde gruplaşmalara yolaçm ıştır. Kam pın ilk sorum lularından Atıl Ant'ın davranışlarını doğru bulm ayanlar, sorum luluk verdiği için TİİK P M erkez Kom itesi­ ne yönelik eleştirileri ve suçlam aları vardır. Avrupa'daki bazı ülkelerden gelmiş olanların, katı bir disip­ lin içinde götürüldükleri yer konusunda kendilerine yarı yolda bilgi verildiği ve kendilerine danışıl madiği için TİİK P 'in yurt d ı­ şı bürosuna yönelik eleştirileri vardır. 257


Turhan F eyizofilu

T İİK P M erkez Kom itesine yönelik eleştirilerin bir diğer kay­ nağı da kampta yap ılan eğitim ler sonucunda ortaya çıkan de­ ğerlendirm elerdir. Sovyet, Ç in , A rnavut, Kuzey Kore, Kuzel Vietnam ve diğer komünist olarak b ilinen ülkelerin yayınları Lübnan'da serbest­ çe bulunm aktadır. Sınırlı da olsa bazı Türkçe sol kitaplar da vardır. Bir defasında kampa Alm anya'dan F D H K C 'n in tem silciliğ i­ ni yapan iki genç gelir. Mehmet (Alm anyalı Kadir), A lm an ya '­ dan tanıdığı bu iki gençle Alm anca sohbet eder. Kampta, Cem Somel (Mustafa Mahmut) ile Müfit Ö zdeş (C em iI)'in yabancı dergi ve kitaplardan tercüme ettikleri y a z ı­ lar, her sabah, eğitim toplantılarında okunarak tartışılm aktadır. Başka ülkelerin Kom ünist Partileri ile Şafak Hareketi karşı­ laştırılarak değerlendirilm eye başlanır. Bu sırada, A lm anya üzerinden İbrahim Kaypakkaya ile M u­ zaffer O ruçoğlu'nun TİİK P'd en ihraç edildiğine dair tam im ler gelir. Kamptaki kadrolar, kendilerini iyice Şafak hareketi'nden kopmuş saym aya başlar. Bu tartışm alar, karşılaştırm alar neticesinde zam anla kadro­ larda şu fikirler hakim olur: 1 - Şafak hareketinin önderliği revizyonisttir. Faaliyetin esas muhtevası ya yın cılık tır (Şafak'ın basım ı, dağıtımı ve haber top­ lanm ası.) ve eğitim çalışm alarıdır. Ö nderlerin hepsi burjuva aydınlardır. Hareketin içinde bulunan aydınlara, ağzı iyi laf ya­ pan teorisyenlere m evki verilm ekte, buna m ukabil fakir talebe­ lere, işçi ve köylü m ilitanlara "ayak işleri" gördiirülm ektedir. Hareketin önderi olan burjuva aydınları şehirlerde lüks apart­ man katlarında oturm aktadırlar. Sınıf kininden yoksundurlar. Rahatlarını bozup, silahlı m ücadeleye girem ezler. 2- 1970'den beri hareketin içinde önderliğe muhalefet eden İbrahim Kaypakkaya ile M uzafler O ruçoğlu, hareketin içind e­ ki proleter devrim ci kanadı temsil etm ektedirler. Bu arkadaşlar ya yın cılık faaliyetine ağırlık verilm esini eleştirmekte ve kadro­ ların çoğunun şehirlerde görevlendirilm esine karşı çıkm ışlard ı. Bugün de Türkiye'ye döndüğüm üzde İbrahim Kaypakkaya ile 258


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

birleşm em iz ve onunla beraberce hareketin önderlerine karşı muhalefet etm em iz gerekir. Bu tartışm alar kadrolar içinde şahsi sürtüşmelere de yolaçar. Kadroların içinde işçi ve köylü menşeli olanlar, "burjuva aydını" saydıkları Cengiz Çandar, Mehmet (Alm anyalı Kadir) ve Ayhan Ö ze r'e karşı tavır alır. Şahsi sürtüşm eler, bazı rahatsızlıklara neden olur. Cem Som el, burjuva menşeli birisi olduğu için "e ziklik duy­ m aya" başlar. Daha yeni evliyken halkım a hizm et ederim düşüncesiyle eğitim alm ak am acıyla kampa gelmiş olan Ayhan Ö zer, kendi­ sine yönelik tavırlardan son derece etkilenir ve üzülür. "Sın ıf kininden yoksun, em ekçilere hor bakan bir burjuva aydını" olm akla itham ed ilin ce, "Neden ben iyi bir komünist olam ıyorum ?" düşünceleriyle gece gündüz uyum am aya baş­ lar. Herkesin davranışına olm ayacak m analar vermeye başlar ve "Bu rju va aydını olduğum için beni vuracaklar", diye kendi­ sini eleştirenlerden şüphelenm eye başlar. Ayhan Ö zer, bir gece, bir klaşinkof kapar ve namlunun ucuna m erm iyi sürer. Elinden silah zor alınır. Bir süre dinlenm esi için Ayhan Ö ze r, hastahaneye yatırılır. Bu tartışm alar neticesinde , "İbrahim " adlı şahıs sara nöbet­ leri geçirm eye başlar. A bdullah'ta da çıldırm a eğilim leri baş gösterir. A li M ercan, böyle bir ortamda, 1972'nin M ayıs ayında, İb­ rahim K a yp akka ya 'n m ,"D A B K Kararlan ", "Başkan M ao'nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım " başlıklı yazısı ve kamptaki kadroların hepsine hitaben yazılm ış bir mektupla, kampa gelir. A yrılığ ın anlatıldığı bu m ektupta,-"Koordinasyon Komitesi'nin kurulduğu" bildirilm ekte ve "Bu konuda fikriniz nedir, bi­ zim le birleşm enizi istiyoruz", denilm ektedir. A li M ercan, Alm anya'dan ve Türkiye'den bu kamplara gel­ miş kadrolara, Partideki ayrılığı net bir şekilde ortaya koymaz


Turhan FeyizoBİu

ama, genel siyasi ortamı anlattıktan sonra, "Türkiye'ye gitme­ m iz ve silahlı m ücadeleyi başlatm am ız gerekir. Savaşm ak iste­ yenler, gelsin", diye durumu ortaya koyar. Kam plardaki tartışmada ayrılık esas olarak, "Tü rkiye'ye gel­ mek isteyenlerle, istem eyenler arasında", geçer. Ç ünkü, kam p­ ta bulunanların hemen hepsi, TİİK P M erkez Kom itesine m uha­ liftir. Çalışm alara katılm ak am acıyla ilk partide şu kişiler Tü rki­ ye'ye gönderilir: M üm taz Çe ltik, Davut, İbrahim , Abdullah isim lerindeki gençler, Mehmet Duran Şeker ve D eniz astsubayı iken orduyu terkettikten sonra İstanbul'dan A lm anya'ya gitmiş Kazım adın­ da Sivaslı bir genç. Ali M ercan, bu gençlere Tü rkiye'ye gittiklerinde İbrahim Kaypakkaya'yı nasıl ve nerede b ulabilecekleri yönünde bilgiler verir. Filistin'de Kalan Gruptan Ü ç Kişi, Türkiye'ye Dönmeye Ka­ rar Veriyor Türkiye'ye gönderilen gruptan sonra kampta, Cengiz Ç a n ­ dar, Müfit Ö zdeş, Üm it Ağca, Ankara Üniversitesi H ukuk Fa­ kültesi öğrencisi Kerim Ö ztürk, Kırıkhanlı Ali isim li bir genç, İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi öğrencisi Yücel Ö zb ek, İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi öğrencisi Ahm et Ö zd e ­ mir, Mehmet (Alm anyalı Kadir), G EE öğrencisi Ali M ercan ve Çem Somel kalm ıştır. Grubun arasında; İbrahim Kaypakkaya'nın başlattığı hare­ ket ile münasebet ve Türkiye'ye dönme konusunda ihtilaf ç ı­ kar. Mehmet (A lm a.ıyalı Kadir), Ali M ercan ve Cem Som el, ken­ dilerini İbrahim Kaypakkaya'nın başlattığı hareketin bir parça­ sı olarak görmektedir. Bu grup, hareketin ihtiyaçlarına göre davranm aları gerektiğini, askeri eğitim görecek arkadaşlar d ı­ şındakilerin vakit geçirmeden Tü rkiye'ye dönm eleri savun­ maktadır.


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

Cengiz Çandar ile diğer beş kişi, Cem Somel ve arkadaşla­ rının savunduğu fikirlerin , "İltih ak çı" bir zihniyet olduğunu, Fi­ listin'deki grubun İbrahim Kaypakkaya ve Türkiye'deki diğer başka gruplarla da temasa geçerek sağlam bir parti kurmak için uzun vadeli çalışm alara girilm esini savunur. Bu tartışm aların yapıldığı H aziran 1972'de Yıldırım Dağyeli, A lm anya'dan Beyrut'a gelir. Kamp yö neticileri, Y ıld ırım Dağyeli'nden 2000 M ark alır. Bu para daha sonra ikiye bölünür. Yarısı Türkiye'ye gelecek olanlara verilir. Cem Som el, A li M ercan ve M ehm et(Alm anyalı Kadir), diğer kadroların Türkiye'd e m ücadele etme isteğinden şüphelenir ve üç kişi olarak Tü rkiye 'ye gitmeye karar verir. G rup, Yıld ırım Dağyeli ile durumu konuşur, Şafak hakkındaki düşüncelerini aktarır. Tü rkiye'ye gelirken Ali M ercan'ın cebinde Türkçe, "Başkan M ao'nun S ö ylevi", Cem Som el'in cebinde de aynı kitabın İngi­ lizcesi vardır. F D H K C 'n in bir adam ı, üç kişiyi, Şam 'a götürür. Mehmet (Alm anyalı kadir), Cigerhun'un evine gider. Fakat Cigerhun, K a m ışlid a olduğu için görüşemez. Ü ç kişi, daha sonra Halep'e gelir. H alep'te Türkçe bilen Reşit isim li Suriye Kürt Demokrat Partisi'nin bir yetkilisi ile görüşülür. Mehm et (Alm anyalı Kadir), Reşit beye, "Tevkifatlar dolayı­ sıyla Şafak H areketi'nin ağır darbe yediğini, bunun belli hata­ lardan doğduğunu tesbit ettiklerini, Türkiye'ye dönerek arka­ daşlarıyla bu tecrübelerin ışığında yeniden toparlanacaklarını ve FD H C 'd en a y rıld ıklarım ", söyler. Reşit bey, "Bunları K a m ışlid a k i SK D P yetkilileriyle görüşür­ seniz iyi olur", der. Ü ç kişi, K a m ış liy a varır. K a m ışlid a H alil isim li Suriye Kürt Dem okrat Partisi'nin bir yetkilisi ile görüşülür. Mehmet (A l­ m anyalI Kadir), Reşit'e anlattıklarını H alil'e de anlatır. H alil, Şafak'ta ne hatalar tesbit edildiğini sorar. Mehmet de, "K öyler­ deki çalışm alara ağırlık verilm ediğini", açıklar. 261


Turhan Feyizoğlu

"Fik irlerin iz doğrudur", diyen H alil isim li şahıs, "H ele FD H KC 'd en ayrılm akla çok isabetli bir karar alm ışsın ız. Z ira, o teşkilatın içinde ajanların cirit attığı bir yer olduğunu tesbit et­ tik." der ve "Doğu Anadolu'da çalışm aya teşvik", eder. M ehmet (Alm anyalı Kadir), "İlerde Partim izin kongresi top­ landığında kongre kararlarını sizlere göndereceğiz", der. Ü ç ay sonra bir görüşme ayarlayabilm esi için A li M ercan, onlara kendilerini arayabilecekleri bir yer söyler. Dönem in C izre belediye Başkanının kardeşi, C izre'den Gaziantep'e kaçakçı arabası işletmektedir. Dönem in C izre Bele­ diye Başkanının kardeşi, grubu, C izre sınırından Tü rkiye'ye ge­ çirir. Tarih itibariyle Tem m uz 1972'dir. Mehmet, Koordinasyon Komitesine Alınıyor İbo, bu sıralar Filistin'den gelecekleri G aziantep'de bekle­ mektedir. Bu dönem Filistin'deki kam plara gitmek için G a z ia n ­ tep'de bulunan Faik Bulut, G aziantep'de rastladığı İbrahim Kaypakkaya hakkında şunları anlatm ıştır: "1972 yılında M araş-Pazarcık-Antep'te köy çalışm ası ya­ parken, M usa'yı Antep'in b ahçelerind e... gördüm. O zam an PD A hareketinde ayrılık olm uş, olay bizden gizlenm işti. Ya da şöyle bir duyulm uştu. Kim in neyi savunduğunu pek bilm iyor­ dum. Çay bahçelerinden birinin önünde gözgöze geldiğim iz­ de bana işaret verdi. Kavaklıklara gittik. Şarapçıların dem lendi­ ği bir çeşm eye yakın oturduk. A y rılık sorurunu fazla deşme­ den, beni, Ali M ercan'la görüştürebileceğini belirtti. Kabul et­ tim. A ncak yine kayboldu. Kendisinden sonra meseleyi Cafer To p çu'ya açtım . A y rılı­ ğın temel noktalarını özetledi. Musa ile geçen yıİki konuşm a­ larım ızdan temelde bir farkları olm adığını anladım . Bu neden­ le Kaypakkaya tarafını tutmadım. Am a aynı zam anda, son bir kez daha gördüm kendini. Cafer Topçu ve Cin A li (Ali Argün) ile birkaç metre ilerde sertçe tartışıyorlardı. Cin A li, ha desen yum ruklayacak. Ö /le bir hali var." "4I Cem Somel, Ali M ercan, M ehmet (A lm anyalı Kadir), C iz re '­


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

den G aziantep'e sabahın saat 0 3 .00 'd e gelir. Saat 06.00'ya ka­ dar otobüs term inalindeki sabahçı kahvehanesinde beklenir. Daha sonra, arkadaşlarını başka bir kahvehaneye götüren Ali M ercan, kahvehanede tanıdığı bazı gençlere birşeyler sorar. Hep birlikte bir m inübüse binerek giderken Ali M ercan, yolda m inibüsü durdurur. İbo, yolun kenarında yürümektedir. ibo'ya Lübnan'daki kamplarda yaşanan durum anlatılır. iki grup halinde Kürecik'e gitmeye karar verilir. Mehmet (Alm anyalı Kadir) ile Ali M ercan, ilk önce gider. İbo, G aziantep'de olan "Kazım "a bir mektup göndererek üç randevu verm iştir. "K azım " gelm ez. Cem Somel ile ibo, gece­ yi iki kız kardeşi olan H aydar adında M alatya'lı liseli bir öğren­ cinin evinde geçirir. Ertesi gün, İbo ile Cem Som el, Kürecik'e geçer. İbo, Cem Som el, Ali M ercan, Mehmet (Alm anyalı Kadir) ve Ali Taşyapan, Kürecik (Kepez)'in hemen dışında değirmenci H aydar'ın m ekanında bir kaç gün süren toplantı yapar. H aydar, dışarıya gözcü olarak bırakılır. Toplantıda, İbrahim Kaypakkaya'nın defterlere ya zılı, yazı müsveddeleri okunur ve tartışılır. Toplantı sonunda, ibo, G e çic i Koordinasyon Komitesi'ne katılma önerisini M ehmet (Alm anyalı Kadir) ile Cem Som el'e de yapar. M ehmet (Alm anyalı Kadir), bu öneriyi kabul eder. Cem So­ m el, kendini yeterli görmediğini ileri sürerek öneriyi reddeder. G e çic i Koordinasyon Komitesi için İrfan Ç elik ile Hikmet Şenses üzerinde de durulur, fakat sonra vazgeçilir. Ali M ercan ile M ehmet (Alm anyalı Kadir), Maraş tarafına, Cem Somel ile Ali Taşyapan, Kürecik bölgesinde kalır, ibo da Tu n celi'ye gider. İbo, Düzgün Dağında M ayıs 1 972 Cumartesi günü gece yarısı Tunceli Jandarma B irlik Komutanı Üsteğmen Fehmi A ltınb ilek'in kaldığı lojmana atılan bomba nedeniyle Haydaran bölgesine giden Muzaffer 6


Turhan Feyizoğlu

Oruçoğlu ile Ali H aydar Y ıld ız , Ağustos 1972'de Düzgün Dağı'ndadır. ibo'da Ağustos 1972'de Tu n celi'ye gelir. Zam an zam an Tu n celi'ye uğrayan Ali H aydar Y ıld ız , İbrahim Kaypakkaya ile birlikte Düzgün Dağı'na gider. Alm anya'da işçi olarak çalışan bazı T u n ce li'li vatandaşlar, dağda bulunan bu gençlere hem para hem de termos gibi eş­ yalar vererek yardım cı olur. Kadroların da katılm asıyla yaklaşık on kişi Düzgün D ağı'nda bir toplantı yapar. İbrahim Kaypakkaya, Muhtar Mustafa M ordeniz'in nasıl cezalandığırıldığı anlatır. Toplantıya katılan kadroların büyük çoğunluğu, muhtarın cezalandırılm asının tam zam anında yapıldığı ve doğru olduğunu belirtir. Daha sonra, Tunceli'de im kanlar, toparlanm a ve harekete geçme ko­ nusu tartışılır. M uzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları anlatm ıştır: "İki ay kadar yaylalarda kaldıktan sonra, 1972 Ağustos ayı­ nın başlarında Tu n celi'ye uğradık ve İbrahim Kaypakkaya'ya rastladık. Şehirde uzun müddet bizi arayıp bulam adığını, nere­ deyse geri döneceğini öğrendik. Daha sonra üçüm üz birlikte Haydaran yaylalarına gittik. İbrahim Kaypakkaya, 'Şafak'tan ayrılm a hareketini' detaylı olarak arkadaşlara anlattı. Beraberinde getirdiği Şubat Kararı'nı ve diğer yazıları müştereken okuduk, kendisini destekleye­ ceğim izi bildirdik. Daha sonra bize bu konuda açıklam alar yaptı. Parti kurmak için üç kişilik bir koordinasyon komitesinin tesbit edildiğini ve bu komitenin partiyi kurmak için bazı ön çalışm alara giriştiğini, söyledi. Bu parti komitesi, önüm üzdeki iki yıla kadar tüzüğün ve programın hazırlanm asını, sağlam unsurları tesbit ederek kongreye gitmek suretiyle m erkez kom i­ tesinin ve parti yayın organının gerçekleşm esini sağlayacaktı. Partinin askeri kanadı T İK K O ve gençlik kanadı T M L G B 'n in ise şim dilik isim cla ıa k mevcut olduğunu, kadrolar çoğaldığı takdirde bunların da kurulacağını söyledi. Ertesi gün, beni Tunceli parti sorum lusu, Ali H aydar Y ıld ız 'ı 264


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

ise askeri sorumlu olarak tayin etti. İbrahim yoldaş, bu arada, ihbarcı muhtarın öldürülm esi olayını a çıklad ı." ibo, arkadaşlarından ayrıldıktan sonra Siverek'e gider. Sive­ rek'te bulunan kadrolarla görüşür. Seyithan D o kay'a, bir adres tarif ettikten sonra D A B K kararlarını vererek İstanbul'a götür­ mesini isteyen İbo, Siverek'ten ayrılır ve İstanbul'a gider. Seyithan D o kay, D A B K kararlarını aldıktan sonra tek başına İstanbul'a gelir. Gürün H an'ın üçüncü katında ça ycılık yapan E rz in c a n lI b ir g e n c i bulur ve b e lg e y i ona verir. Bu arada H ik ­ met Şenses gelir. H ikm et Şenses ile Seyithan Dokay, Ü m rani­ ye'de bir eve gider. Cem Somel ile İbrahim Kaypakkaya evde­ dir. Bir gün evde kalan Seyithan D okay, ertesi gün Siverek'e geri döner. TİİKP İstanbul Ekibi Bölünüyor Şafak dergisi saflarında sürdürülen çalışm alar ve ortaya ko­ nulan karşı görüşlerle sonucunda fiili bir durum ve fikren bir tavır çıkm ıştır. Parti M erkez Kom itesi'nin bulunduğu bölgede operasyonla­ rın ve yakalanm aların artması nedeniyle M erkez Komitesi üye­ leri, Ankara'ya gelir. Ankara'da Raşit G ü rd ilek'in evinde, 12 M ayıs 1972'de, M erkez Komitesi olarak Doğu Perinçek, H alil Berktay ve Bora Sabri G ö zen , bir toplantı yapar. Toplantıda Ercan Enç ile H alis Ö zk a n 'ın , Doğu Anadolu Bölge Kom itesine alınm asına karar verilir. Doğu Perinçek, bu konuları ayrıca, Bora Sabri Gözen ile özel olarak da görüşür. Doğu Perinçek, H alil Berktay ve Ercan,Enç, 24 M ayıs 1972 günü gecesi, Raşit G ü rd ilek'in evinde Ankara'da yakaianır. Bora Sabri G ö zen ile M elek U lagay, İstanbul'a gider. Bora Sabri G ö ze n , Atıl Ant ve Ö m er Köm ürcüoğlu, M erkez Kom itesinin görevlerini üstlenen bir komite teşkil eder. Bora Sabri G ö zen ile Atıi Ant, "Adıyam an bölgesinde silah­ lı m ücadeleyi başlatm a" kararı alır. Buluşm a yeri Gaziantep'dir. Bora Sabri G ö zen, gelecek kadrolara yer ayarlam ak ama­ cıyla Güneydoğu bölgesine gider. G aziantep ve Maraş-Pazarcık tarafında yer hazırlam ak için çalışır. 265


T u rlu n F e yizofilu

Atıl Ant, Ali Lütfi Tın ç ve Semih Koray, TİİK P İstanbul So­ rumlusu olur. Semih Koray (Sait), bir süre sonra Ankara'da gö­ revlendirilir, yerine Osm an Gürhan Ertür gelir. 1972 H aziran başlarında Lütfi T ın ç, Arslan K ılıç 'a , "Sana başka bir görev vereceğiz. Bu görev büyük bir ihtim alle A n ka­ ra'da olacak. Bu görev verilinceye kadar sen örgüt adına bir ev tut", der. Arslan K ılıç, Parseller'de bir ev tutar ve Ali Rıza Çelik(Ramazan) adlı genç bir işçi ile kalm aya başlar. A yrılık nedenleri üzerine, Arslan K ılıç, Lütfi Tın ç (Necati), Atıl Ant, Bakırköy Magirüs fabrikasında işçi olarak çalışan ve Çağlayan'da oturan Kazım Koyun'un evinde tartışır. Lütfi Tın ç ile Atıl Ant, TİİK P tarafında yer alır. Arslan K ılıç, gençlik örgütü sorum luluğundan alın ır, yerine Boğaziçi Ü niversiiesi öğrencisi Semih Koray atanır. TİİKP gençlik sorum luluğuna, Ağustos 1972 sonlarına doğru Osm an Gürhan Ertür (Dursun), getirilir. H azırlıkla r tamam olunca Atıl Ant, kadrolarla birlikte bölge­ ye gidecektir. H azırlıkların tamam olup olm adığını öğrenmek am acıyla iki kere G aziantep'e adam göndermesine rağmen ha­ ber alam ayan Atıl Ant, 1 8 Eylül 1 971 'de Hatice Füsun O rhon'un evinde yakalanır. Bora Sabri Gözen ile M elek Ulagay, Suriye sınırını g izlice geçerek Filistin'e gider. Gülten Çayan da bu sıra Filistin'dedir. Fakat, görüşem ezler. Filistin'deki mülteci kam pında bir süre kalan M elek U lagay, Avrupa'ya gider. H ollanda'da siyasi m ül­ teci iken 1974'te çıkartılan afla Türkiye'ye gelir. Lübnan'da Nahr el Bared kam pında kalan Bora Sabri G ö ­ zen, Kerim Ö ztürk, Cafer Topçu, Ahmet Ö zdem ir, Yücel Ö z ­ bek, Ali Kiraz, Şükrü Öktü ve Gürol İlban, 21 Şubat 1973 Ç ar­ şamba günü, İsrail D eniz Kuvvetleri tarafından düzenlenen baskınla öldürülür. "Cin A li" lakaplı Ali Ergün ile Faik Bulut, sağ olarak kurtulur. Bu baskının, "Elrom olayına m isillem e o l­ duğu" iddia edilir.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Arslan Kılıç, Koordinasyon Komitesine Giriyor İbrahim Kaypakkaya, İstanbul'a Ağustos 1972'nin son gün­ lerinde de gelir. Herkesle tek tek görüşür. Sonra da Arslan Kılıç'ın evine gider. İbo, Arslan K ılıç 'a , "H ikm et Şenses (Sarı), Ahmet Kaplan, M ehmet Kaplan, Cafer Şen, Meral Yakar, Murat Aydın, işçi M uhsin C an ik ve diğer arkadaşlarla görüştüm, onları ikna et­ tim. Bu arkadaşlar, TlİKP'd en ayrılırken bir adet teksir m akine­ sini, bir daktilo m akinesi, 36 fünye, bir miktar fitil, 7.65 çap ın­ da iki adet tabanca, iki adet el bombası bir kaç parça dinamit lokumu gibi bazı m alzem eleri de birlikte getirdiler" der. Bu dönem , T İK K O 'y a katı lan lar arasında İstanbul Ü niversi­ tesi Fen Fakültesi Kim ya bölümü öğrencisi Eser Kuran, İstanbul Üniversitesi Jeoloji talebesi Adnan Köle ile İTÜ öğrencisi Y a l­ çın Büyükdağlı da vardır. İbrahim , Arslan K ılıç'a gelişm eleri anlattıktan sonra kendi­ lerine katılıp katılm ayacağı konusunda karar verip vermediğini sorar. Arslan K ılıç , üyeliği kabul eder ve Koordinasyon Komitesi, altı kişiye yükselir. M alatya'da bir süre çalıştıktan sonra şartlara uyum sağlaya­ mayıp hastalığa yakalanan Cem Somel de bu sırada İstanbul'a gelm iş, Mustafa Çoban'ın evinde İbrahim Kaypakkaya ile bu­ luştuktan sonra çalışm alara katılm ıştır. İbrahim Kaypakkaya, Cem Somel, Arslan K ılıç ve Hikmet Şenses, İstanbul bölgesinde yoğun bir çalışm aya girişir. Cem Som el, D em okratik Devrim Derneği'nin bir dönem başkanlığını yapan Dr. Kemal işler'e uğrar, bağış alır. Dr. Ke­ mal İşler, ayrıca, gönderilen iki kişiyi m uayene eder. Cem So­ mel, destek olm ası am acıyla H alim Spatar'ın M ecidiyeköy'deki evine uğrar, gelişm eleri aktarır. İbo, bir keresinde, U nkapanı'nda bulunan m uayenehanesi­ ne gider ve Sevinç Ö zgüner'den 400 T L . borç para alır. Cem Som el, İbrahim Kaypakkaya'm n yazılarını Sevinç Ö zgiiner'e okuyup, değerlendirm esi için verir. Daha sonra uğra-


T u rlu n FeyizoŞlu

ysp, "Y a zıla rı nasıl buldun?", diye sorduğunda, Sevinç Özgüner, "Beğenm edim ", der. Ö ze llikle Arslan K ılıç, Cem Somel ve Hikm et Şenses'in yü­ rüttüğü çalışm alar sonunda T İİK P 'in gençlik kolu olan İhtilalci G e n çlik Birliği saflarındaki hemen bütün üyeler Ahmet M uhar­ rem Ç içek ile Y a lçın Büyükdağlı'nm çab alarıyla T İK K O 'y a ka­ tılır. İstanbul'da ekibe katılanlardan bir kısmı diğer bölgelere takviye olarak aktarılır. Arslan K ılıç'a bağlı olarak çalışan İstan­ bul Üniversitesi Fen Fakültesi Kim ya Bölüm ü öğrencisi A ziz, polis tarafından aranma durum una girince M alatya bölgesine gider. İrfan Ç e lik, N izip 'li ve ITÜ M akine Fakültesi Talebe C e m i­ yeti eski Başkanı Ö m er İnce, İbrahim G ülgeç ile Alparslan Ö ztürk, Malatya bölgesine, Davut Kurun, Çapa'dan M urat Aydın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakiiltesi'nden H üseyin Bozkurt, Haşan G ü lm ez, Kam er Ö zkan Tunceli bölgesine gider. Ahmet M uharrem Ç içek'le büyük kitabevlerini gezer. Yeni çıkan kitapları inceler, tiyatrolarda hangi eserlerin sahnelendi­ ğini öğrenir. Fakat, para sınırlı olduğu için h içbir şey yapam az. Daha önce yaptığı gibi arkadaşlarıyla ö ztü rkçecilik oynar. İm am bayıldı'ya "İçi geçmiş dinsel kişi" diyerek yeni anlam lar yükler, arkadaşlarına bir kelim e söyleyerek, "Türkçe karşılığını bulm asını", ister. ibo, kaldığı evlerde arkadaşlarıyla yazılarındaki tesbitler hakkında konuşur, onların neler düşündüklerini öğrenmek is­ ter. Hikm et Şenses, ibo'nun "kapitalizm " hakkındaki tesbiti hakkında şunları söyler, "Sovyetler Birliği'nde 90 m ilyon nü­ fus, 1,5 m ilyon sanayi proleteryası var den iliyor. B iz de zaten sendikalar 1,5 m ilyon işçi vardiyor-. Ve nüfusum uz 30 m ilyon. O zam an, işçi sınıfı neden temel olm asın?" Daha önce hazırladığı bazı ya zıla rın ı yeniden gözden geçi­ rir. İbrahim 'in elle yazdığı yazıların ı Meral Yakar, daktilo eder. Cem Somel, daktilo hatalarını düzeltir, yazın ın eksik sayfaları­ nı tam am lar.


Iho /H ayatı ve M ü cadele si

Cem Som el, İstanbul'daki çalışm alara vakıf olduktan sonra İbrahim Kayp akkaya'ya, "Koordinasyon Kom itesi'ne girebili­ rim ", der. "Buna ben tek başıma karar vernem em . Koordinasyon Kom itesi'nin diğer ü yeleriyle görüştükten sonra karar vereb iliriz", diye karşılık verir. İbrahim Kaypakkaya, Arslan K ılıç ve Cem Somel, hareketin yeni bölgelere yayılm ası için bazı çalışm alar yapmıştır. Arslan K ılıç 'ın bir kısım arkadaşıyla Ege bölgesine gidip, orada köylülerle faaliyete girm esi, Cem Som el'in bütün Trakya İstanbul, İzm it, A d apazarı, Zonguldak bölgesinde faaliyet yü ­ rütmesi, İbrahim kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun "M er­ kez Bölge" diye tanım ladıkları Tunceli bölgesinde görev yap­ ması hakkında düşünceler dile getirilir. Bu konuları, diğer Koordinasyon Komitesindeki arkadaşla­ rıyla görüşüp, bir karara bağlamak am acıyla İbrahim Kaypak­ kaya, Kasım 1972'de doğu bölgesine gider. Kürecik ve Elbistan'da Yapılan Toplantılar İbo, bölgeye geldikten sonra, Ali M ercan ve Ali Taşyapan ile Kürecik'e bağlı Harunuşağı köyünde bir evde toplantı ya­ par. M alatya Bölge Kom itesi'nin son toplantısıdır bu. Toplantıda, Akçadağ ve Elbistan'daki durum değerlendirilir. Neler yap ılab ileceğ i, neler yapılm ası gerektiği hakkında görüş­ ler dile getirilir. En sonunda İbo, bundan sonra Tunceli bölge­ sine yerleşip, orada düzenli bir örgütsel faaliyetin içine girece­ ğini ve böylece seyyar yaşam ını yerleşik hale getireceğini söy­ ler. Bu kısa değerlendirm e toplantısından sonra, Koordinasyon Komitesi üyesi M ehmet (A lm anyalı Kadir)'le de görüşme yap­ mak am acıyla Elbistan yöresine gidilmesi kararlaştırılır. Kar fırtınasının ve sisin olduğu bir gece, köylülerin, "gitme­ yin" uyarısına" rağmen, "gideceğiz" ısrarı ile ibo, Ali Mercan ve A li Taşyapan, yola koyulur. İbo, A li M ercan ve A li Taşyapan, tipi altında sürekli yürür ama varm aları gerektiği yere bir türlü varam azlar. Gün ışım a­ ------------------------------------------------2 6 9 ------------------------------------------------


Tu rba n Feyizoğlu

ya başlayıp yorulduklarında bir bakarlar ki, yola koyuldukları yerdedirler. Sürekli aynı yerde dönmüş durm uşturlar. Sonunda, Elbistan'ın Atm alı-Kaşanlı köyüne varan Ali M er­ can, A li Taşyapan ve İbrahim Kaypakkaya, M ehmet (Alm anya­ lI Kadir) bir toplantı yapar. Toplantıda, kışın zorluğunu atlatm ak, baharla birlikte girişi­ lecek silahlı eylem lerin hazırlığını yapm ak, sığınaklar h azırla­ mak, para ve silah temini için istihbarat toplam ak, bölgenin genç unsurlarını örgütlemek gibi konular konuşulur, görüşülür, tartışılır. İbo ile Ali Taşyapan, toplantıdan sonra Kürecik bölgesine gitmek için hareke! eder. Yo lcu lu k esnasında, M ünir D ışkaya'nın evine uğranır, gece Z ıilal Polat'ın evinde kalındıktan son­ ra Kürecik'e gelinir. İbo, Ali Taşyapan'la vedalaşarak ayrılır. Bu iki arkadaşın son görüşm eleridiı. Ali Taşyapan, '2 Şubat 1973 Pazartesi günü, Kayseri, Ta­ vukçu mahallesi Gündoğdu Sokak No: 43'deki evde İbrahim G ülgeç'le beraber yakalanır. Ali Taşyapan'm üzerinde H am za ince adına düzenlenm iş sahte kim lik ile biı tabanca ve mermi bulunur. Koordinasyon Komitesi Tamamlanıyor Bazı konuları, M uzaffer O ruçoğlu, Ali Taşyapan, A li M er­ can ve Mehmet (Alm anyalı KadirVle görüştükten sonra İbrahim Kaypakkaya, 1972 yılın ın Kasım sonu A ralık ayı başında İstan­ bul'a geri döner. İbrahim Kaypakkaya, örgütün İstanbul sorum luları ile bir toplantı yapar. Cem Somel ve Arslan K ılıç'm da katıldığı bu toplantıda, özetle şu görüşmeler yap ılır: İbrahim Kaypakkaya, "D iğer Koordinasyon Komitesi ü yele­ ri de, senin üyeliğini kabul ettiler ', diyerek, kararı Cem Som el1e bildirir. Böylece, Koordinasyon Komitesi yedi kişiye yükselir. Koordinasyon Komitesi, elde edilen bilgi ve belgelere göre şöyledir: 270


lt)o /H a ya lı ve M ü cadele si

İbrahim Kaypakkaya (H am za) M uzaffer O ruçoğlu (H ıdır), A li Taşyapan (Cem al), Cem Somel (Abbas), A li M ercan (H aşan), Aslan K ılıç (Seyit) ve M ehmet (A lm anyalı Kadir), isim li şahıs. "Daim i Komite" adı altında ilk "Kurucu Komite" İbrahim Kaypakkaya ve M uzaffer O ruçoğlu tarafından meydana getiril­ miş, kongreye kadar "M erkez Komitesi" görevi üstlenen yedi kişilik bir "Koordinasyon Kom itesi" oluşturulm uştur. Koordinasyon Kom itesi'ni oluşturanlar, hiç bir zam an bir araya gelm em iştir. Koordinasyon Kom itesi'nin arasındaki diyaloğu İbrahim Kaypakkaya, bölgeleri dolaşarak sağlar. Bu ne­ denle, İbrahim Kaypakkaya'yı sürekli olarak değişik yerlerde görm ekteyiz. Koordinasyon Komitesi terimi Proleter D evrim ci A ydınlık dergisinde H KP (M-L) hakkında çıkan bazı yazılardan öğrenil­ miştir. Parti resmen kongre ile kurulana kadar TKP(M L) ismi hiçbir yerde kullanılm ayacaktır. İbrahim 'e göre, hareketin gövdesini parti teşkil eder ve TİKKO 'da bunun yan bir teşkilatıdır. Toplantıda alınan kararlara göre, Koordinasyon K o m ite si­ nin yan kuruluşları olan "Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (T İK K O )" ile "T ü rk iy e M arksist-Len in ist G e n ç lik B irliği (T M LG B )"'n in değişik bölgelerde yaygınlaşm ası için daha yo­ ğun çalışm alar yapılacaktır. T M L G B hakkında İbo ile Cem Somel arasında tartışma olur. İbo, T M L G B 'n in siyasi bakım dan ileri olan ve ilerde partiye girebilecek genç işçilerin, talebelerin, genç esnaf ve sanaatkarların genel bir teşkilatı olması gerektiğini savunmaktadır. Cem Somel ise, genç işçilerin, genç esnafın (çırakların, kal­ faların, m uavinlerin vs.) ve talebelerin ortak bir faaliyette bulunam ıyacakların ı, hele genç işçilerin fabrika içinde teşkilatlan­


Turhan Feyizoğlu

m asının dışında ayrıca teşkilatlanm am ası gerektiğini savunur. Cem Som el'e göre. T M L G B , sadece devrim ci talebelerin ara­ sında bir teşkilat olm alıdır. Ahmet M uharrem Ç içek de Cem Som el'in fikrini benimser. Arslan K ılıç, bu konuda fikir beyan etmez. Koordinasyon Kom itesinin diğer üyeleriyle de görüşü­ lerek bu konuda Itır karara varılacaktır. Fakat, bu gerçekleş­ mez. Mehmet Zeki Şerit, T M LG B 'n in ilk İstanbul Komitesi Başka­ nı seçilir. M uzaffer O ruçoğlu, İstanbul'a geldikten sonra M eh­ met Zeki Şerit, başka bir alanda görevlendirilir. Kutsiye Bozoklar, Feryal Sarıoğulları ve Ali Şenci'den müte­ şekkil yeni bir İstanbul G e n çlik Komitesi oluşturulur. Ahmet Muharrem Ç içek'e de, T İK K O İstanbul Bölge Komitesi adına bunları denetleme görevi verilir. İbrahim Kaypakkaya, Lenin'in "Örgütsel G ö revlerim iz Ü z e ­ rine Bir Yoldaşa Mektup" başlıklı yazısında çizdiği teşkilat şe­ masını ilk önce İstanbul'da uygulamak isteğindedir. Bu şema­ ya göre, bir Şehir Komitesi olacak ve buna bağlı fabrika (Parti) komiteleri olacak. Şehir Kom itesi'nin em rinde tektek veya grup olarak çalışan propagandacılar ve teşkilatçılar olacak. Şehir Komitesi, ayrıca, ihtiyaca göre (partili veya partisiz) hücreler kuracakve bunlar îeknik işlerde (bildiri basma, dağıtım ı, m al­ zeme nakliyatı vs.) uğraşak. İbrahim Kaypakkaya, Lenin'in şemasına profesyonel gerilla hücreleri ekler. Bir de fabrika kızıl m uhafızları olacaktır. Bun­ lar, Fabrika Kom itesinin genç işçilerini silahlandırarak teşkilat­ landırm asıyla kurulacak ve grevlerde, yürüyüşlerde vazife gö­ receklerdir. Bu nedenle Yalçın Büyükdağlı, Ahmet M uharrem Ç içe k ve Cem Somel'den oluşan bir komite oluştulur. Bu komitede A h ­ met M uharrem Ç içe k, gerilla hareketlerine kumanda edecektir. Kadrolar kalabalıklaştıktan sonra ilerde, Ahmet M uharrem Çiçek'in başkanlığında bir "Askeri Komite" kurulacaktır. İbrahim Kaypakkaya, Türkiye çapında çalışm a alanını sekiz bölge olarak tasarlar. Her bölgenin başında bir Bölge Komitesi olacaktır.


11xj/Hayotı ve M ü cadele si

A li Taşyapan, A li M ercan ve Mehmet (Alm anyalı Kadir), Doğu A nadolu; Arslan K ılıç, Ege; Cem Somel, İstanbul bölge komitesinde görev alacaktır. Parti içi eğitimi ve görüş a11ş-verişini sağlayacak "İşçi-Köylü Kurtuluşu" veya "H a lk Savaşı" adlı bir yayın organı teksir ma­ kinesiyle Tu n celi'd e çıkartılacaktır. İbrahim K a yp akkaya,1 972 sonu ve 1973 başında, özellikle kış boyunca, dağdaki faaliyetlerden daha çok yerleşik bir faa­ liyette bulunarak teorik çalışm alara ağırlık vereceğini, bunun için ö ze llikle "Kem alizm " konusundaki eksikliği gidermek ve lek yanlı dayanağı ortadan kaldırm ak için çalışm a yapacağını, bu nedenle, bu konuda yayınlanm ış ne kadar kitap varsa teda­ rik edilm esini, ister. Kitapçılardan ve arkadaşlarından, M ihri B e lIi 1nin "Ö zeleşti­ ri" broşürü, Kurtuluş Savaşı, Cum huriyet Devrim i ve Kem alizm hakkında lehte, aleyhte ne kadar kitap varsa toplanır. Kitaplar, dikkat çekm esin diye çu vallara yerleştirilir. İbrahim , otobüsle İstanbul'dan yola çıkar ve 1 972 A ralık ayı sonunda uzun bir yolculuktan sonra bölgeye varır. Muzaffer Oruçoğlu, İstanbul'da Tu n celi'n in V artinik m ezrasında vuku bulan çatışma sonun­ da, olay yerinden kurtulm ayı başaran M uzaffer O ruçoğlu, bir süre M azgirt köyleri ile Elazığ'da barındıktan sonra kadroları toparlayıp baharda dağa çıkm ak için İstanbul'a gelir. Aynı şekilde, H üseyin Bozkurt ve kısa bir süre önce olay ye­ rinden ayrılan Murat A yd ın, Süleym an ve Y ılm az Karakoç da, İstanbul'a gelir. İstanbul'a gelen M uzaffer O ruçoğlu'nun am acı, hazırlanıp yeniden Tunceli dağlarına çıkm aktır. Kadro ve silah tem ini, ba­ hara kadar ki m erkezi görevleridir. Süleym an Yeşil, Murat A y ­ dın ve Davut Kurun, Tu n celi bölgesine yeniden gitmeyi kabul eder. H üseyin Bozkurt, itirazla karşılar. Bazı kişilerin yakalanm ası, bazı kişilerin ölmesi sonucu M uzafer O ruçoğlu, örgütü eldeki im kanlarla toparlamaya ç a lı­ şır. Ağır baskı ve takibat altındadır bütün kadrolar. İbo ile iliş­ kiye geçmeye ça lışılır. 273


T u r h c in

Feyizoğlu

Cem Som el'in Ege bölgesine, Sami S a rin in G aziantep böl­ gesine, Süleym an Yeşil'in Elazığ bölgesine gitmesi kararlaştırı­ lır. İzm ir bölgesi bazı nedenlerden dolayı önem senm ektedir. İzm ir'den Ege dağlarına bir çıkış sağlama am acı vardır. Ege bölgesine giden Cem Somel, 12 Nisan 1973 Perşembe günü, İstanbul'a geri döner. Cem Somel ile M uzaffer O ruçoğlu, Hayrettin U rallar, İhsan U çar ile Mithat Topçu'nun kaldığı evde biraraya gelir ve ne yaptıkları hakkında birbirlerine bilgi aktarırlar. M uzaffer O ruçoğlu, teşkilat yapısına yeni bir yapı getirme­ ye çalışır. Yeni yapıya göre, başta bir T İK K O Bölge Komitesi olacak, buna bağlı profesyonel gerilla hücreleri olacaktır. Her bir gerilla hücresi, bölgesinde silahlı faaliyeti, propagandayı, bildiri basım ını, dağıtım ını, devrim ci işçileri bulup çıkarm ayı, saldırı için hedef tesbit etmeyi velhasıl her türlü işi görecektir. Parti de siyasi bakımdan ileri gerillalardan oluşacak ve TİKKO 'nun bünyesi içinde fakat, ona kumanda eden bir teşkilat olacaktır. Ordu içinde örgütlenmeyi önemseyen önder kadro, bazı kalıcı ilişkiler kurar ve bu ilişkiler aracılığ ıyla bazı m alzem eler sağlar. Kurulan bu ilişkilerle sağlanan elem anları, daha sonra, dağa çekm e amacı vardır. Teğmen Kemal Bahar, Teğmen Orhan Sözen, Teğmen Sad­ rı Aksoy, Üsteğmen Gürsel Bezek, Üsteğmen Necdet Yıld ırım , Üsteğmen Orhan Tarım oğlu, Üsteğmen A tilla Ö zso y, Astsb. Şemsettin Akgünevli, D z. Astsb. Bekir Erol (Birine) ile kurulan bağlantılar sonucu askeriyeye ait patlayıcı madde, silah, m al­ zeme ve talim nam e temin edilir. Onüç Yıl Tutuklu Kalıyor Koordinasyon Kom itesinden İbrahim Kaypakkaya ölm üş, M uzaffer O ruçoğlu, Arslan K ılıç , Ali Taşyapan ve Cem Somel yakalanm ıştır. Koordinasyon Komitesi'nden yakalanm ayan sadece Mehm et(Alm anyaiı Kadir) ile Ali M ercan kalm ıştır. ----------------------------------------------- 2 7 4 -------------------------------------------------


ll>o/Hayatı ve M ü cadele si

A li M ercan ile M ehmet (Alm anyalı Kadir), Kürecikli Muşta­ la, G a z ia n te p li Ö m er, ve "Kel" lakaplı İstanbul'dan bir arka­ daşları daha toplam beş kişi, Elbistan, Pazarcık ve G aziantep '­ le faaliyetlerini devam ettirmeye çalışır. Fakat, yöre halkından eskisi gibi destek göremeyen guruptan üç kişi, " Ç alışm alar veıım li olm uyor. İstanbul'a gidip çalışm alarım ıza orada devam edeceğiz", diyerek bölgeden ayrılır. Mehmet (Alm anyalı Kadir) ile A li M ercan, İskenderun D e­ mir Ç e lik Fab rikaları'nda Mehmet (Alm anyalı Kadir)'in İstan­ bul'daki akrabaları aracılığ ıyla edindiği Sigorta kim likleri ile ışı- girer. Mehm et, zaten C e yh an 'lıd ır. Bir süre çalıştıktan sonra iş çok ağır olduğu için Ali Marcan ile Mehmet (Alm anyalı Kadir), Adana'nın Payas (Yakacık)'ta bir lokantada çalışm aya başlar. Mehmet (Alm anyalı Kadir), "İsl.m bul'da kardeşlerim ve akrabalarım var. O nların aracılığıyla pasaport temin edip geleyim . Birlikte Alm anya'ya gideriz", der v e ayrılır. Daha sonra da A lm anya'ya gider. Ali M ercan, çalıştığı lokantadan ayrılır İskenderun'a gider. İskenderun Dem ir Ç e lik Fabrikalarında 16 H aziran 1974 günü başlayan işçi olaylarına katılır. Daha sonra yeniden G azianlep'e geçer. Bu süreç içinde, 6 Nisan 1973'te Fahri Korutürk Cum hurba­ ş k a n ı seçilir. 1 0 Ekim 1973'te m illetvekili genel seçim leri olur v e C H P çoğunluğu kazanır. Tek başına hükümet olamayan < I İP, M SP ile koalisyon hükümeti kurar. 14 M ayıs 1 9 7 4 'te TBM M 'd e af kanunu kabul edilir ve tulukluların büyük çoğunluğu serbest bırakılır. İstanbul 2 N um aralı Sıkıyönetim M ahkem esi, T İK K O dava­ sında, T C K 1 46/3. maddesinden yargılanırken af kapsamına giı e n , 23 kişiyi, 21 M ayıs 1974 Salı günü tahliye eder. Tah liye edilen kişiler şunlardır: M üm taz Ç eltik, Y ılm az karakoç, İbrahim G ülgeç, Nizametlin karakoç, Engin G iray , Ünsal A lanya, Ayşe İsm ail, Kaya Bo/oklar, Adnan köle, Feryal Sarıoğulları, Ali Şenci, İbrahim H a­ lil A kyol, Baki İşçi, Hüseyin A çıkgöz, Hüseyin Tekin, Musa Sö­


Turhan F eyizofilu

ğüt, İsmail Erdoğan, Ram azan balpetek, Bayram Laçin, M eh­ met Ç ıp la k lık, Celal Erdoğmuş, Fatma Erez ve Alpaslan Ö ztürk. Türkiye'de yeni bir siyasi dönem başlam ıştır. Bir çok dergi ile gazete çıkm aya, yeni dernekler kurulm aya başlar. H ız lı bir örgütlenme dönemi başlam ıştır. Aralarında Ham al Derneği o l­ mak üzere Gaziantep'te onbir tane dernek kurulur. Derneği kuranlar, "B iz TİK K O 'n u n d erneğiyiz", diye açıktan çalışm aya başlar. Ali M ercan, zaten G aziantep'tedir. Aftan çıkan H ikm et Şen­ ses, İrfan Ç e lik, G arbis Altınoğlu ve diğer kadrolar, G aziantep'e gelir. İçerde bulunan Arslan Kılıç*la sürekli haberleşilir. "Koordinasyon Komitesi" yenilenerek, tekrar kaldıkları yer­ den siyasi çalışm aiarına sürdürürler. 22 O cak 1973'de tutuklanan Arslan K ılıç , 29 Ağustos 1 983'te tahliye edilir. 22 Nisan 1 973'de tutuklanan M ıızafer O ruçoğlu ise, 22 N i­ san 1 9 8 6 ‘da tahliye olur. Şimdi politik m ülteci olarak yurtdışında yazarlık yapm aktadır. İbrahim Kaypakkaya ile ilk "Koordinasyon Kom itesi"ni oluşturanlardan Arslan K ılıç , A li M ercan, İşçi Partisi'nde p oli­ tik çalışm alarını devam ettirmektedir. Ali Taşyapan, "hadi bana eyvallah , benim kisi buraya ka­ dar" deıYıiş ve ayrılıp gitmiş. Mehmet (Alm anyalı Kadir), Berlin'de yaşıyor. Cem Somel, öğretim görevlisi olarak çalışm aktadır. 1973'ten günüm üze kadar İbrahim Kaypakkaya'nin çizg isi­ ni devam ettiren ve ettirdiğini iddia eden siyasi hareketler var­ dır. Bunlar aşağıda verilm iştir: "Kurtuluş Yo lu -i 975, TKP-M L H areketi(H alkm B irliğ i)1976, TKP-M L G K K -1 980, TKP-M L (Boişevik)-I 981, TKP-M L Maoist Parti M erkezi-1986, TKP-M L (D A B K )-1987, TKP-M L (Konfe­ rans)-! 987, TKP-M L D evrim ci Partizan-1988, TKP-M L (D A B K ve Konferans kanatlarının yeniden birliği)-1 992, TKP/M L TİKKO (1994 birliğinin çözülm esi), TK P(M L) T İK K O (1994 b irliğ i­ nin çözülm esi), TKP/ML(B)-1 9 9 6 ."


İb o /H a y a îı ve M ü cadele si

ALTINCI BÖLÜM

İsmet Dişbudak, Elinde Bomba Patlaması Sonucu Ölüvor /

------------------------------------ 2 7 7 ------------------------------------------------


Tu rh a n Fe y izo filu


İlıo /H a y a tı ve M ü cadele si

İsmet Dişbudak, Elinde Bomba Patlaması Sonucu Ö lüyor Tem m uz 1970'de askeri eğitim için Filistin'de FD H K C kam plarına giden Atıl Ant, 1 970 yılı sonunda, Türkiye'ye gelir. F D H K C , İsrail 'e ait kuruluşlara yönelik bir eylem yapılm asını istemiştir. Filistin'e gidip dönenlerden "Kasım " takma isimli İstanbul G a ze tecilik Yüksek O kulu öğrencisi İsmet Dişbudak, böyle bir eylem e h azırlan ır. F D H K C kam plarında aldığı eğitimie bir bomba yapar. Fakat, yaptığı bombanın düzeneklerini iyi ayarlıyam am ıştır. ismet Dişbudak, 30 A ralık 1971 Perşembe günü gecesi, Aşağı A y ra n c id a Farabi Sokağın köşesinde bulunan İsrail Sefa­ retine kendi hazırladığı bombayı atmak am acıyla giderken, bomba elinde patlar. Bu patlama sonucu İsmet Dişbudak ölür. TİKKF'nın Tunceli'deki Eylemleri TİİK P'd eki ayrılıktan sonra İbrahim Kaypakkaya'ya en bü­ yük destek Tun celi bölgesindeki kadrolardan gelmiştir. Tu n celi'd eki çalışm alar M uzaffer Oruçoğlu ve Ali Haydar Y ıİd ız'd an oluşan komite aracılığıyla yürütülm ektedir. Bu kom iteye bağlı olarak, Süleym an Y e şil, Ali Yeşil, Ali Y ıl­ dız, Ali H aydar Y ıld ız , Baki işçi, Ali işçi, M üm taz Çeltik, Halil İbrahim A kyo l, Z iya A yd ın, Hüseyin Tekin, Hüseyin Açıkgöz, Abdullah A k y ü z, Abdullah Ç im en, Metin G ö k, Hüseyin Şoroğlu, İsmail Erdoğan, Kemal Bozdağ, Metin G ö k, Musa Doğan, Musa Söğüt, Haşan G ü lm ez, Haşan İlter, Hayrettin İpek, Ke­ nan Kasar gibi kişiler vardır. "G a vu r İsm ail" olarak anılan İsmail Erdoğan ile Hayrettin İpek, D eniz G e zm iş, Yusuf Arslan ve H üseyin İnan'ın idam la­ rını protesto etmek am acıyla, 7 M ayıs 1972 Pazar günü gece


Turhan Feyizoğlu

yarısı, Tunceli İl Jandarma B irlik Komutanı Üsteğmen Fehmi A ltınbilek'in lojm anına dinam it atar. Ve etrafa "T İK K F " ibareli beyannam eler atılır. Tunceli Lisesi öğrencileri, idamları protesto için beş gün derslere girm ez. Bu dönem, Tunceli Lisesi'nde öğretmen o la­ rak Cüneyt A kalın 'ın akrabası Haşan ilter, Kenan Kasar ve TİP eski Tunceli İl Başkanı Kemal Burkay'ın hanım ı Tasvir Burkay da vardır. Bu eylem , bazı belgelerde, " örgütün ilk eylem i olarak" de­ ğerlendirilir. Eylem ler konusunda bölgeler tam bir insiyatife sahiptir. Ko­ ordinasyon Komitesi, temel kararları alm aktadır. İki kişilik Tunceli kom itesi, kendilerine danışılm adan yap ı­ lan bu olay nedeniyle toplanır. Kadro desteğine, maddi im kanlara ve ilişki kurulacak köy­ lülere ve yeni m ıntıkalara dair konuşm alar yapılan toplantıda, ayrıca, Bölge komutanı Fehmi A ltın b ilek'in evini bom balayan­ ların tavırları eleştirilir. Bölge Kom itesi'ne danışm adan, işin aceleye getirilerek kaşla göz arasında, plansız bir şekilde uygu­ lanm asının yanlış olduğu belirtilir. Toplantıdan sonra Bostan köyüne gidilir. Bu eylem nedeniyle M uzaffer O ruçoğlu ile Ali H aydar Y ıl­ d ız, Haydaran bölgesine gitmek zorunda ka lır. Ç ünkü, b irlik komutanın evine atılan bomba nedeniyle Tu n celi'd e büyük çapta operasyon başlatılm ıştır. Jandarmanın yaptığı operasyonlara karşı tepkilerini dile ge­ tirmek am acıyla Tunceli Bölge sorum luları, bir eylem planlar. M uzaffer O ruçoğlu, tokyo lastiğinden, "Kahrolson faşizm , yaşasın ihtilal - TİİK F" ya zılı bir mühür yapar. Tokyo lastiğinden yapılan m ühürle, sloganlar küçük kağıt etiketlere basılır ve Süleym an Yeşil, 16 M ayıs 1972 Salı günü gece ya n sı, bir kısm ını Tun celi sokaklarına atar, bir kısm ını da duvarlara yapıştırır. Bu beyannam aler nedeniyle Z iya A yd ın , M ehmet Ç içe k , İs­ mail Erdoğan ve Musa Söğüt gözaltına alın ır.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Ağustos ayında gözaltına alınan Süleym an Yeşkl de, eylül ayında serbest b ırakılır. Tu n celi'd e M uzaffer Oruçoğlu ve Ali H aydar Y ıld ız 'ın ön­ derliğinde düzenlenen eylem ler şunlardır: M uzaffer O ruçoğlu ile A li H aydar Y ıld ız, inşaat halinde olan Keban barajı inşaatlarında çalışan işçilerin kaldığı yerler­ de siyasi çalışm a yapar, bazı işçilerle toplantılar düzenler. T a ­ raftarı olan işçilerden bir miktar dinam it, fünye ve bir tane de dem ir kesen büyük makas alınır. A li H aydar Y ıld ız ile M uzaffer O ruçoğlu, N azim iye'de tüc­ car H asan'ın evine bomba atar. M üm taz Ç eltik ile Haşan G ü lm ez, O va cık ilçesi Yalm anlar köyünde, 22 Kasım 1972 Çarşamba günü yakalanır. Baki İşçi, 2 A ralık 1972 Cum artesi günü, Tunceli il merke­ zinde, "Kahrolsun faşizm , yaşasın ihtilal" başlıklı ve "K ızıl y ıl­ dız ve O rak çe k iç" işaretli, TIK K F (Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Fedaileri) rüm uzlu beyannam aler dağıtırken suç üstü yakala­ nır. 14 A ralık 1972 Perşembe günü gecesi, M azgirt'e bağlı Darıkent (M uhundu) bucağında görevli uzman çavuş Ertuğrul Taştem el'in evine bomba atılır. O la y yerine, üzerinde "K ızıl Y ıld ız " amblemi altında "TİKK O " im zası bulunan ve "Yaşasın işçi köylü devrim i. H alkım ız faşizm i er geç ezecektir" ibareleri bulunan beyannameler bıra­ kılır. Ali H aydar Y ıld ız ile Süleym an Ye şil, Tunceli Emniyet M ü­ dürü Salih Suphi Savdır'ın oturduğu lojman ile lojmanın altın­ da bulunan M erkez Polis Karakoluna, 5 O cak 1973 Cuma gü­ nü, saat 0 0.45 civarında dinam it atar. Lokum unun içerisine demir parçaları yerleştirilen dinam it­ ler, arka arkaya büyük bir gürültü ile patlar. Dinam itlerden bi­ ri de karakoldaki polis yatakhanesine atılır. O anda uykuda bu­ lunan Mustafa Şahin, Cum ali Eker, H ilm i Çöm lekçi ve Musta­ fa Eser isim li em niyet mensupları m uhtelif yerlerinden yarala­ nır. O la yla ilgili olarak Tunceli ilköğretmen O kulu ile Tunceli 281


Turhan FeyizoŞlu

Lisesi'nde yapılan soruşturma sonunda Mehmet Kaçar, A ziz Tanrıverdi ve Ali Sarışık adlarındaki öğrenciler gözaltına alınır. İlköğretmen O kulu'nd aki arama sırasında ayrıca , A li Seyit Battal D em irci isimli Tunceli Lisesi yatılı öğrencisinin dolabın­ da 23 cm . uzunluğunda oluklu bir bıçak bulunur. Cafer Bulut isimli öğrencinin dolabında da 19,5 cm . uzunluğunda kama bulunur. Bu öğrenciler de gözaltına alınır. İki gün sonra yeni bir patlama daha olur. Tu n celi'n in M azgirt ilçesi İlköğretim Müfettişi İbrahim Ertuğrul'un evine, 6 O cak 1973 Cumartesi günü, dinam it atılır. H alil İbrahim Akyol ile Ali H aydar Y ıld ız , Karakoçan ilçe ­ sinde görevli uzman çavuş Mehmet G övde'nin evine, 12 O cak 1973 Cum a günü gecesi bomba atar. Siverek'teki Patlamalar Ali H aydar Y ıld ız , Siverek'e el yapım ı bazı patlayıcılar geti­ rir ve tekrar Tu n celi'ye geri döner. 1972 sonunda Siverek'te bazı yerlere bombalı saldırılar ya­ pılır. Siverek ilköğretim Müdürü M ehmet O ym an 'ın evine bir patlayıcı atılır. Konserve kutusuna yapılan p atlayıcıyı, 16 Ara­ lık 1972 Cumartesi günü bulan Nihat İnai ve Feridun Tim ur adlı çocuklar, oynam aya başlar. Bu sırada patlayan bombadan dağılan çivi ve demir parçaları iki çocuğu yaralanm asına yolaçar. ilköğretim Müdürü Mehmet O ym an ile A d liye Başkatibi Adnan D ikm en'in evlerine, 6 O cak 1973 Cum artesi günü, atı­ lan patlayıcılar patlar. Mahmut Balpetek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Cum artesi günü sinem aya gidiyordum . Yoldan geçerken bir binanın önünde kalabalık bir grubun olduğunu gördüm, ben de gittim. Bir binaya patlayıcı madde atılm ış ve bir kaç ta­ ne taş yere düşmüştü. Toplanan kalabalığın arasında ço cu klar da vardı. O n lar beni görünce, 'Bunu senin abinler yap m ış', de­ di."


Ilıo /H a ya tı ve M ü cadele si

Siverek Lisesi bahçesine, 30 O cak 1973 Salı günü, "Faşist­ lere ölüm " başlıklı beyannam e atılır. Beyannam e şöyledir: "Başta sayın Bay Sunay-M elen-G ürler Hüküm etine. 20. yü zyılın ikinci yarısında yaşıyoruz. Orta çağ değil, bunu iyi bi­ lin. Sonunuz geldi. Faşist cellatlar. Y ılla rd ır halk için çalışan bütün yurtseverleri idam ettiniz. Kurşuna d izd in iz. Y ılla rca ha­ pis cezasına m ahkum ettiniz. 20. yü zyılın ikinci yarısında ya­ şayan m illetlerde ya ln ız birkaç tane bağım sızlıklarına kavuş­ mamış m illetler hariç, diğer medeni ülkelerin hangisinde bu (ür cezalar veriliyo r. Sayın yurtsever halkım ız ve öğrenciler, dünyadaki en kutsal varlık hiç şüphesiz ki, bağım sızlıktır. Atatürk, Türk m illetinin bağım sızlığını kazanıncaya kadar binlerce atalarım ızın kanı su gibi aktı. Şimdi hiç emeği geçm eyenlere bu mübarek vatan teslim ed ilir mi? İşte görülüyor ki, baştaki işbirlikçi vatan hain­ leri em peryalist ülkelerle birleşerek memleketi teslim ediyorlar. Size sesleniyoruz faşist cellatlar. Sizin Türk m illetini gülünç duruma düşürm eye hakkın ız yoktur. N ihat Erim gibi bir faşisti gönderip Avrupa Konseyine üye yapm akla elin ize hiçbir şey geçm ez. Son olarak şunu söyleriz ki, zalim in zulm ünü, topunu, tüfeğini yerle bir edeceğiz. Zafer her zam an ezilen h alklarınd ır. Yaşasın özgürlük için m ücade­ le veren vatanseverlere. T D G C " Malatya ve Diyarbakır Bölgesi M alatya'nın Kürecik bölgesindeki çalışm alar Ali M ercan ve Ali Taşyapan önderliğinde yürütülür. Daha sonra İrfan Ç e lik , Alparslan Ö ztürk, Ö m er İnce, İbra­ him G ülg eç, Kaya Bozoklar, A z iz Vatan da bu çalışm alara ka­ tılır. M alatya'da çalışan Cafer Şen, bir süre M alatya'da çalıştık­ tan sonra G aziantep'e gönderilir. Cafer Şen, G a zia n te p 'teki örgütsel çalışm aları Mehm et Tatar'la yürütür. Bu sırada İstanbul'da olan İbrahim Kaypakkaya, Kürecik


Turhan FeyizoKİu

bölgesine, 7 A ralık 1972 tarih li, "B ir Köylük Bölgedeki Yöneti­ ci Yoldaşlara M ektup" başlıklı talim atı gönderir. Talim at aynen şöyledir: "Yoldaşlar! Köylerde çalışm ak isteyen bir yığın kadro var. Bunların hepsinin ortak özelliği de, siyasi bakım dan geri ve tecrübesiz olm alarıdır, fakat aynı zam anda ateşli bir heyecana sahip olm alarıdır. Bu gibi ardaşları köylük bölgelerde cesaret­ le seferber etm eliyiz. Fakat seferber etmek yetm ez. A ynı za ­ manda bunlara doğru önderlik etmek ve bunları yetiştirmek zorundayız. O ysa, siyasi bakım dan ileri ve az çok tecrübeli olan arkadaşlarım ız son derece sın ırlı. Geri ve tecrübesiz arka­ daşları köylere gönderirken, ortaya çıkan problem lerin biri bu­ dur. Yan i, az sayıda ileri ve kısmen tecrübeli arkadaş, çok sa­ yıda geri ve tecrübesiz arkadaşa nasıl önderlik edecek ve on­ ları nasıl yetiştirecektir? Diğer yandan, köylük bölgelerdeki faaliyetim izin muhteva­ sı ve biçim i, Şafak revizyonizm inden ayrıldığım ızdan beri h ız­ la değişmiştir. "B arışçı" propaganda ve ajitasyonun yerini si­ lahlı m ücadele b içim leri, silahlı propaganda ve ajitasyon metodları alm ıştır. A yrıca, hakim sınıfların genel bölgelerdeki devrim ci faaliyetlere meydan verm em ek, m evcut faaliyetleri yoketmek için azgın saldırılara girişm ektedirler. U fak bir ihbar üzerine büyük birlikleri hareket geçirm ektedirler. Bir veya bir­ kaç kişinin üzerine yü zlerce, binlerce askerle gitm ektedirler. Bu sebeple "barışçı" propaganda ve ajitasyona, ö ze llikle köy­ lerde imkan kalm am aktadır. Bu yüzden, köylük bölgelere gön­ derdiğim iz kadroları silahlandırm ak, hakim sınıfların silahlı saldırılarına karşı yine silahla karşı koyacak hale getirmek zo ­ rundayız. A yrıca, tabiatın güçlüklerle dolu şartları da kadrola­ rı silahlandırm am ızı zorunlu kılm aktadır. O ysa, silah ım ız ve maddi gücüm üz son derece sın ırlıd ır. Yeni arkadaşları köylük bölgelere gönderirken ortaya çıkan problemlerden İkincisi de budur. Yan i, son derece sınırlı im kanlarım ızla çok sayıda arka­ daşı (bu sayı her geçen gün daha da çoğalm aktadır) nasıl silah­ landıracağız? Yoldaşlar! Ö yle sanıyorum ki, yeni arkadaşlar geldikçe bu


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

iki problem sizi de düşündürüyor. Fakat bu problemler halle­ dilm ez problem ler değildir. B ilin ç li bir şekilde, çözm ek azm iy­ le ele alırsak bunların üstesinden kolayca gelebileceğim ize inanıyorum . Birin ci problem i çözm ek için ben şunları düşünüyorum: 1- Her gerilla bölgesinde, siyasi bakım dan ileri ve tecrübe­ li en az birkaç arkadaş görevlendirilm eli ki, bu şart yerine ge­ tirilm iş durum dadır. 2- G e rilla bölgesindeki ikinci dereceden bölgelerde çalışan gruplar içinde en az bir tane ileri ve tecrübeli arkadaş bulun­ m alıdır. Buna imkan yoksa, gerilla bölgesindeki ileri ve tecrü­ beli arkadaşlar, ikinci dereceden bölgelerdeki grupları çok sıkı ve sistemli bir şekilde denetlem elidir. O nlara görevler verm eli, bu görevlerin yerine getirilm esinde izleyecekleri yolu göster­ meli ve bu görevlerin yerine getirilip getirilm ediğini veya ne ölçüde başarıldığını kontrol etm elidir. Bu durumda, ileri ve tecrübeli arkadaşlara büyük sorum luluklar düşüyor. O nlar, ö zellikle içinde bulunduğum uz şartlarda enerjilerini on m isli­ ne, yü z m isline çıkararak çalışm ak zorundadırlar. Aynı zam an­ da geri ve tecrübesiz arkadaşlara inisiyatif tanınm alı ve onların inisiylatiflerini geliştirm elerine yardım cı olunm alıdır. 3- G eri arkadaşların tecrübesizliği, pratik m ücadelenin sey­ ri içinde tecrübeliliğe dönüşecektir. Fakat bu yetm ez. Kadrola­ rım ız, engin bir tecrübeye sahip o lm alıd ırlar; siyasi bakımdan ileri, yetişkin ve kavrayışlı kişiler olm alıdırlar. Tecrübelerini doğru bir şekilde değerlendirebilm en, M arksizm -Leninizm Mao Zedung D üşüncesi'ni pratiğe uygulam ayı öğrenmeli, devrim im izin her türlü m eselesinde doğru ve yeterli görüşlere sa­ hip olm alı, kitleler arasında hareketim izin çizg isin i, politikası­ nı, programını rahatça savunabilm eli, yayabilm elidir. Bunun için , ileri ve tecrübeli arkadaşlar, geri ve tecrübesiz arkadaşla­ rın siyasi ve ideolojik seviyesini yükseltm ek için özel bir gay­ ret sarfetm elidirler. A yrıca bunu kendilerinin yetişmesi için de yapm ak zorundadırlar. Şafak revizyonizm inden ayrıldıktan sonra, onun okum aktan ibaret olan sağ çizgisine tepki olarak, aksi yönde bir hata doğdu. İdeolojik ve siyasi eğitim bir ö lçü ­


Turhan Feyizoğlu

de ihmal edildi, önemsenmedi. Bu hatayı en kısa zamanda dü­ zeltmeliyiz. Pratik faaliyetle sımsıkı birleştirilmiş siyasi ve ide­ olojik eğitim faaliyetine süratle girişmeliyiz. Bunun için bence şunlar yapılmalıdır: Devrim im izin çeşitli meselelerine ışık ge­ tiren, çizgimizin, politikamızın ve programımızın propaganda­ sını yapan merkezi bir yayın organı en kısa zamanda çıkarıl­ malıdır. Bunun için zaten karar alınmıştır. Bölgenizde bu yayın organını basmak, çoğaltmak ve yaymak için derhal hazırlıkla­ ra girişmeli ve bu hazırlıkları kısa zamanda tamamlamalısınız. İkincisi, kadrolar arasında sık sık tecrübelerin özetlendiği tar­ tışmalar açmalısınız. Saflarımızda canlı bir tartışma ortamı ya­ ratılmalı, sürekli bir şekilde yanlışlar atılmalı, doğrular benim­ senmeli, tecrübe alışverişi yapılmalıdır. Üçüncüsü, başka ülke­ lerin devrimci tecrübelerinin sentezi olan Marksist-Leninist eserler, bizim pratik faaliyetlerimize ışık tutması am acıyla uy­ gun bir program dahilinde okunmalı ve tartışılmalıdır. Bütün bu söylediklerimizi yerine getirdiğimiz takdirde, hem genel olarak bir seviye yükselmesi olacaktır, hem de özel ola­ rak geri ve tecrübesiz arkadaşlar hızla ilerleyecekler ve tecrü­ beli kadrolar haline geleceklerdir. ikinci problemi, yani silahlanma problemini çözmek içinde şunları düşünüyorum: 1- Elimizde mevcut silahlar ve imkanlar, kadrolar arasında uygun bir şekilde dağıtılmalıdır. 2-Mevcut silahlarımız ve malzemelerimiz kötü kullanılm a­ malı, çarçur edilmemeli, kırılıp dökülmemeli, savrukça harcanmamalı, düşmana kaptınlmamalı, kaybedilmemelidir. 3-Geniş çapta silahlanabilmek için şu iki kaynaktan yarar­ lanmalıyız: Birincisi halkın desteği, İkincisi düşmandan ele ge­ çirme. Halkın desteği de iki şekilde olabilir: G eri almamak üzere yapılan bağışlar şeklinde ve geçici olarak yapılan yar­ dımlar şeklinde. Bölgemizde silah, mermi, patlayıcı madde, fi­ til, fünye... bağışlayabilecek herkesi tesbit etmeli ve bunlardan azami ölçüde faydalanmalıyız. İkincisi, silahlarını bize geçici olarak verebilecek kimseleri de tesbit etmeli ve bunlardan da faydalanmalıyız. Köylülerin kırmalarından bu şekilde epeyce


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

yararlanabileceğimizi sanıyorum. Düşmandan ele geçirerek si­ lahlanmaya gelince, bu da iki şekilde olabilir: Birincisi, duru­ mu müsait olan kadrolar ve sempatizanlar, düşmanın silah, cephane, patlayıcı v.s. gibi askeri malzemelerini gizlice alarak bize ulaştırabilirler. Mesela, karayollarında ve bazı inşaatlarda çalışan işçiler bu şekilde bize bolca patlayıcı madde sağlaya­ bilirler. Askeriyedeki kadro ve sempatizanlar aynı şekilde çe­ şitli askeri malzem eler temin edebilirler. Laboratuar ve ecza­ nelerde çalışanlar çeşitli zehirler ve patlayıcı maddeler temin edebilirler. Tabii bütün bunlar silahlanmamıza bir ölçüde hizmet eder. Silahlanma problemimizi esas olarak düşmandan zorla ele ge­ çirmek suretiyle çözebiliriz. Bunun için de asgari bir silahlan­ maya ihtiyaç vardır. Asgari silahlanmayı yukarıda belirttiğim şekillerde sağlayabiliriz. Ö zellikle köylülerin geçici olarak ve­ recekleri silahlardan geniş ölçüde yararlanabiliriz. Bunlara bir de elimizdeki az sayıda silahlarımızı ve malzemelerimizi ek­ lersek asgari seviyede bir silahlanmayı sağlamış oluruz. Bun­ dan sonra, para ve silah ele geçirebileceğimiz, gücümüzle mü­ tenasip hedefler tesbit ederek ve bu hedeflere saldırarak daha geniş ölçüde silahlanabiliriz. Eğer uygun istihbaratlar edinebi­ lirsek, çok daha ilkel silahlarla da, para ve silah sağlayabiliriz. Ayrıca bazı köylüler, kendi silahlarıyla saflarımıza katılacaklar­ dır. Bütün bunları yerine getirirsek mevcut kadrolarımızı ve hergün saflarımıza katılan yeni kadroları silahlandırma problemi­ ni de halledeceğimize inanıyorum. Bir başka problem de kadrolarımızın askeri faaliyet alanın­ da ustalaşmasıdır. Bu konuda şimdilik şunları yapmalıyız: 1- Sabotaj ve tuzaklamalar için patlayıcı maddeleri hazırla­ makta ve kullanmakta, elimizdeki silahları söküp takmakta, kullanmakta ve bakımını yapmakta az çok ustalaşmış arkadaş­ lar her bölgede vardır. Bu arkadaşlar, bilgilerini düzenli ve sis­ temli bir şekilde ve tabii bizzat yaparak, göstererek, bu konu­ larda yeni ve tecrübesiz olan arkadaşlara öğretmelidirler. 2- Silahlar ve patlayıcılar konusunda, pratikte işimize yara­


Turhan Feyizoglu

yacak yani uygulayabileceğimiz bilgileri kapsayan bir metin hazırlanmalı ve bütün arkadaşlara ulaştırılmalıdır. Böyle bir metnin ilk taslağı hazırlanmış durumdadır. Arkadaşlar değişik bilgilerle ve yeni tecrübelerle bu taslağı daha da zengin bir muhtevaya kavuşturmalıdırlar. (Bu konuda daha önce hazırla­ nıp dağıtılmış olan metin yanlışlarla doludur, ona itibar edil­ memelidir). 3- Hepimiz esas olarak savaşı savaşarak öğreneceğiz. Bu sebeple bütün yoldaşlar ve diğer savaşçılar, askeri faaliyet ala­ nındaki her türlü tecrübelerini gözden geçirmeli, yanlışları at­ malı, doğruları benimsemelidir, kadrolar arasıda tecrübelerin sonuçları yayıİmalıdır. 4- Sovyetler Birliği'nin, Çin'in, Vietnam 'ın ve diğer ülkele­ rin halklarının devrimci savaş tecrübeleri incelenmeli, bunlar­ dan gereken dersler çıkarılmalıdır. Ö zellikle M ao Zedung yo l­ daşın "Askeri Yazılar"ı bu konudaki incelem elerim izde başvu­ racağımız temel eser olmalıdır. 5- Türkiye'de hakim sınıfların askeri politika ve taktikleri de imkanlar ölçüsünde incelenmeli ve öğrenilmelidir. 6- Halkım ızın geçmişte verdiği mücadeleler, bunların başa­ rıları, eksiklikleri, zaafları vs.... askeri bakımdan incelenmeli, bunlardan günümüz açısından gereken dersler çıkarılmalıdır. Mücadelem izin ilerlemesi ve başarılar kazanması ölçüsün­ de, kadrolarımızı hem teorik, hem de pratik askeri eğitimden (esaslı bir eğitimden) geçirme imkanlarına kavuşacağız. Bugün bu imkanlardan geniş ölçüde mahrumuz. Fakat sahip olduğu­ muz çok daha önemli imkanları iayı kıyl a değerlendirdiğimiz takdirde, askeri zaferler kazanmamız için de bir çok sebepler vardır. Yoldaşlar! Bütün bunlardan sonra sizin bölge için şunları öneriyorum: 1Yeni gönderdiğimiz arkadaşı da dikkate alarak, kadrola­ rı münasip bir şekilde gruplandırın. Yeni arkadaş gençlik için­ deki çalışmalarda epeyce tecrübe sahibidir, ideolojik ve siyasi seviyesi oldukça yüksektir. Fakat, kitle pratiği hiç yoktur. Yakın bir zamanda, F arkadaşı da oraya göndereceğiz. F, H arkada­


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

şın yanında çalışsın. Ayrıca, yeni kadrolarda gönderebilecek durumdayız. Onları nasıl seferber edeceğinizi şimdiden hesap­ layın. 2- Yeni kadrolara tecrübelerinizi aktarın. Nasıl çalışacakla­ rı ve neler yapacakları konusunda bilgi verin. Hatta her grup için birer çalışma programı yapın. 3-Yine yeni kadrolara silahlar ve patlayıcılar hakkında ge­ rekli bilgileri verin. Patlayıcıların hazırlanmasıyla ve kullanıl­ masıyla ilgili bilgileri öğretin. 4-Bölgedeki bütün kadroları silahlandırabilmemiz için, mevcut bütün imkanları kullanın. Hedef, bütün kadroların uzun menzilli bir silaha sahip olmasıdır. 5Derhal bol miktarda bomba yapın ve bunları kitleler ara­ sında yayın. Köylüler, bombaların yapımında ve kullanılma­ sında, sabotaj ve tuzaklamalarda geniş ölçüde seferber edilebi­ lir. 6- Her gerilla birimi için (bir birim iki ile yedi kişi arasında olmalı) en az bir tane gizli barınak (yani bir nevi ev) hazırlayın. Birden fazla olması çok daha iyidir. 7- Teksir için uygun göreceğiniz bir bölgede çalıştırılacak bir yer hazırlayın ve çalıştıracak bir görevli tesbit edin. G örev­ liye makinanın nasıl kullanılacağını öğretin. Makinanın bulun­ duğu yere veya yakınında bir yere bol miktarda mumlu kağıt, teksir kağıdı, mürekkep, vs. depo edin. Bunların yerini sadece görevli kişi, sorumlu partili arkadaş (siyasi sorumlu) bilsin. Kı­ sacası, basım yapabilm ek için gerekli her şeyi hazır hale geti­ rin. Gönderdiğim iz arkadaşlardan biri basım için çok daha pratik bir usûl biliyor. O usûlden de yararlanabiliriz. 8- Şim dilik bir adet gizli kitaplık hazırlayın. Kitaplık, barın­ ma yerleri gibi olsun ve içinde çal ışı labi İsi n. Bütün kitaplar, ya­ yınlar ve yazılar burada düzenli bir şekilde muhafaza edilsin. Lazım olanlar alınsın fakat faydalanıldıktan sonra tekrar yerine konulsun. İleride kitaplarımız çoğaldıkça, her bölgede böyle kitaplıklar hazırlamalıyız. 9- Yine her bölgede enaz bir tane gizli depo hazırlansın ve


Turhan Feyizoftlu

buralarda bol miktarda yiyecek, giyecek, yatacak m alzem ele­ ri, askeri malzemeler, askeri malzeme hazırlamakta kullanıla­ cak hammaddeler depo edilsin. Kitaplığı ve malzeme depolarını da mümkün olduğu kadar en az sayıda arkadaş bilsin. Daha henüz kalıcı olup olmadığı bile belli olmamış, denenmemiş yeni kadrolar böyle yerleri as­ la bilmesinler. Her grup sadece kendi barınma yerini bilsin, diğer grupların barınma yerlerini bilmesin. 10Gruplar arası buluşmalar ve toplantılar için, barınma yerleri dışında, ayrı yerler hazırlanmalıdır. Yoldaşlar! Yukarıdaki ön hazırlıkları en kısa zamanda ta­ mamlamalıyız. Uzun süreli gerilla faaliyetlerine girebilmemiz, kalıcı başarılar kazanabilmemiz, silahlı m ücadele yolunda emin adımlarla yürüyebilmemiz, önemli ölçüde bu hazırlıkla­ rı tamamlamış olmamıza bağlıdır. Selamlar, başarılar. Gözlerinizden öperim. İsmail. Not: M , aradığı zaman sizi nasıl bulacağını bilsin. Çünkü yakında F'yi de göndereceğiz." Diyarbakır Eğitim Enstitüsü öğrencisi Yusuf Enez'in kaldığı yerde, 10 Ekim 1972 Salı günü, İbrahim Kaypakkaya'nın yaz­ dığı, "Türkiye'de M illi M esele" ve "Şafak Revizyonizm i ile Ara­ mızdaki Ayrılıkların Kökeni ve Gelişm esi" başlıklı yazılar bu­ lunur. Yunus Enez, sorgusunda, "Bu metni Ham za Oğuzer adlı ar­ kadaşımdan aldım ", der. Bu sırada memleketi Elazığ'da olan Ham za Oğuzer, O cak 1973 başlarında gider Sıkıyönetim komutanlığına teslim olur. İrfan Çelik ile Alparslan Öztürk, 10 Mart 1973 Cumartesi günü, M alatya'da kaldıkları evde yakalanır.

İbo, İstanbul'da Yapılan Eyleme Katılıyor İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Enstitüsünde, 18 Ekim 1972 Çarşamba günü, "Arkadaşlar" başlıklı bildiri da­ ğıtılır. Oğlunu kaçırarak fidye almak, şayet bıı mümkün almazsa


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

evini soymak amacı ile Yunus Ekşi'nin evine gidilmesi karar­ laştırılır. İstihbaratı Hıdır Akgün, getirmiştir. İbrahim Kaypakkaya, Hikm et Şenses, Muhsin Canik, İrfan Çelik ve Davut Kurun, 28 Ekim 1972 Cumartesi günü, saat 21.00 sularında, Üsküdar Selman Ağa Mah. Selmanpaşa Cad. No: 107/a-10 numaralı apartmana gelir. Hikm et Şenses, gözcülük yapmak üzere dış kapıda bırakılır. Davut Kurun ile İrfan Çelik, iç kapı sahanlığında gözcü olarak bırakılır. İbrahim Kaypakkaya ile Muhsin Canik, Yunus Ekşi'nin evi­ ne gider. Kapıyı açan Müesser Ekşi'ye, "Babası ile görüşmek is­ tediklerini" söylenir. Bu sırada ağabeyi Dursun Ekşi gelir. Ç ı­ kan tartışmada, Dursun Ekşi, Muhsin Canik'in silahından çıkan kurşunla yaralanır. İbrahim ile Muhsin Canik, birşey alamadan evden uzaklaşır. Cem Somel, bu olayla ilgili olarak şunları anlatmıştır: "Üsküdar'daki evin istihbaratını İstanbul Hukuk Fakültesi­ nden Elazığlı Hıdır adında birisi sağlamış. Hıdır, bize, polisle­ rin epeydir kendisini sıkıştırdığını, onlara bilgi verdiğini itiraf eden bir mektup gönderdi. Ahmet Ç içek'in evinde kalan Mustafa adındaki işçiyi Hıdır, bize tanıştırmış olduğu için ondan da şüphelendik. Hikmet ve ben, onu denem eye çalıştık. Ama beceremedik. Neticede hiçbirşey anlayamadık. O sırada İstanbul'a M alatya'dan 'Z iya' denen fakat hakiki adı Yaşar olan bir genç geldi. Anladığım kadar Arslan Kılıç, bu­ na H ıdır'ı gözleme vazifesi verdi. Bu, bir-iki gün gitti, sonra kendisi takibe uğramış. İbrahim, onu M alatya'ya geri gönder­ di."

Meral Yakar, Vuruluyor Arslan Kılıç, 22 O cak 1973 Pazartesi günü, Ümraniye, Ata­ türk Mahallesi, Çavuşbaşı Caddesi 42 nolu evde Meral Yakar'ı kazaen tabanca ile yaralar.


Turhan Feyizoglu

Arslan Kılıç, yaralı olan Meral Yakar'ı hemen sırtlayarak yoldan geçmekte olan Sami Ermete'nin kullandığı minibüse bindirir ve Haydarpaşa Num une Hastahanesi'ne götürür. Fa­ kat, Meral Yakar, tedavi edildiği hastahanede ölür. Hastahane yetkilileri, durumundan şüphelendikleri için Arslan K ılıç'ı em­ niyete ihbar eder. Bunun sonucunda Arslan Kılıç, yakalanır. Bu olay nedeniyle yayınlanan bildiri şöyledir: ."Yoldaşlar, 25 O cak 1973 Perşembe günü hareketimiz İstanbul'da ilk şehidini verdi. Meral Yakar yoldaş bir kaza kur­ şunuyla öldü. O lay, 22 O cak 1973 Pazartesi günü sabahı meydana gel­ miş, yoldaşlarımız sabah kahvaltılarını yapmışlar. Daha sonra Meral yoldaş görevini yapmak üzere daktilonun başına otur­ muş. Diğer yoldaş ise divanda akşam yağladıkları tabancanın son kontrolünü yapmağa başlamış. Yoldaşın bir anlık dalgınlı­ ğı neticesinde silah patlamış, kurşun Meral yoldaşın karaciğer, bağırsak ve dalağını parçalayarak dışarı çıkmış. Vuran yoldaş, yoldaşımızı derhal hastahaneye götürmüş. Yoldaşımız hasta­ hanede üç gün komada kaldıktan sonra, 25 O cak 1973 per­ şembe günü saat 11 .OO'de ölmüş. Meral yoldaş, kendini proleteryanın kurtuluşu davasına adamıştı. Bu mücadele uğruna ailesi ile feodal bağlarını kopar­ mış ve profesyonel devrimci olarak m ücadelenin içine girmiş­ ti. Tüm mücadele hayatı boyunca büyük, küçük iş ayrımı yap­ mamış, teknik işleri küçümsememişti. Yine teknik işleri yapar­ ken vurulmuştu. M ücadele azmini hiçbir zaman kaybetmeyen yoldaşımız, koma halinde dahi devrimci tavırdan en ufak bir taviz vermemiştir. Diğer yoldaşımıza zarar gelmesin diye po­ liste 'ser verilir sır verilmez' devrimci tavrına sonuna kadar uy­ muştur. Meral yoldaşın bu tavrı hepimize iyi bir ders ise, dik­ kat sorunudur. Her işte çok dikkatli davranalım. Bilhassa ege­ men sınıfların bütün gücü ile bastırdığı bugünlerde ufak bir dalgınlığın bize çok şey kaybettireceğini hiçbir zaman unut­ m ayalım." Ali Haydar Yıldız'ın ölümü nedeniyle, Boğaziçi Üniversitesi'nde, 29 O cak 1973 Pazartesi günü, bildiri dağıtılır.


Turhan Feyizoğlu

dersim halkı bir kara gün daha yaşadı. Binlerce kadın, kız kin­ le ağladı. 24 O cak şafak vakti Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu'nun Haydaran dağlarındaki kampı bir faşist müfrezesi ta­ rafından basıldı. Çatışma sonucunda halkımız değerli bir evla­ dını daha kaybetti. Aziz yoldaşımız Ali Haydar Yıldız şehit düştü. Silah arkadaşı İbrahim Kaypakkaya ise, yaralı olarak ele geçti. Dersim halkı, Ali Haydar'ı çok iyi tanır. Çünkü onların ekmeğini yemiş, döşeğinde yatmış, onların kurtuluşu için canı­ nı bu yola koymuşiu’. Halk, Ali Haydar'larm kendileri için çar­ pıştığını çok iyi bilir ve onun için kinle ağlıyor. Faşistler Ali Haydar'm cesedini Tunceli'nin içinde Cipin arkasına bağlaya­ rak zafer havası içinde halka teşhir ettiler. Ali Haydar'm kanı, Ali Haydar'm cesedi onbinleıce ihtilalci köylünün kinini bile­ di. Biz, bunu çok iyi biliyoruz ve halkımıza açıkça beyan ede­ riz ki, Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu'nun mensuplan faşiz­ min saldırılarına karşı tek savaşçısı kalıncaya kadar çarpışacak­ tır. Gücünün elverdiği ölçüde, halka karşı işlenen cinayetlerin hesabını tek tek sormaya sonuna kadar çalışacaktır. Aziz halkımız, İşçi-köylü düşmanı faşist hükümete karşı birleşelim. FHangi fikir ve teşkilattan olursa olsun, bütün yurtseverleri ve teşkilatları tek bir cephede çarpışmaya çağırıyoruz. Yaşasın işçilerin köylülerin devrimci birliği, yaşasın devrim. Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu"

Ahmet Muharrem Çiçek, Ölüyor Çalışmalara katılmak, Diyarbakır'daki örgüt tutukluları hak­ kında bilgi toplamak am acıyla Diyarbakır'a gönderilen Adnan Köle, 10 Mart 1973 Cumartesi günü gece yarısı şüphe üzerine bir gece bekçisi tarafından yakalanır. Adnan G öle'n in taşıdığı valiz içerisinde örgüte ait bir kısım belge ile yayınlar çıkar. G üvenlik görevlileri nezaretinde İstanbul'a getirilen Adnan Göle, Şehremini, Deniz Abdal mahallesi Kaşgarlı Mahm ut So­ kak No:1 6'daki e v ;, 18 Mart 1973 Pazar günü, güvenlik görev­ lilerine gösterir. 294


lbo/Hayat> ve M ücadelesi

Şehremini Deniz Abdal Mahallesi Kaşgarlı Mahmut sokak No:16'daki dairede bulunan Ahmet Muharrem Çiçek, Ali Şenci, Kutsiye Bozoklar ve Mehm et Zeki Şerit1in sözlüsü Feryal Sarıoğulları emniyet mensupları tarafından, 19 Mart 1973 Pazar­ tesi günü, saat 10.30'da sarılır. "Teslim ol" çağrısına ateşle karşılık verilmesi üzerine çatış­ ma çıkar. Çatışmada Ahmet Muharrem Çiçek ölür, Kutsiye B o ­ zoklar yaralanır. Bu olay nedeniyle yayınlanan bildiri şöyledir: "H alkım ıza bildiririz, Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu bir savaşçısını daha kaybetti. 19 Mart günü faşizmin polis gü­ cü savaşçılarımızın kaldığı yeri kuşattılar. Çelik yelekli, otoma­ tik tüfekli yüzlerce faşist evi kurşun yağmuruna tuttu. Silah ar­ kadaşlarımız birbuçuk saat kahramanca direndi ve aziz yolda­ şımız Ahmet Muharrem Çiçek şehit oldu, yakın omuzdaşı ise, ağır yaralandı, faşistler zafer havası içinde eve girdiler. Muharrem , kanrevan içinde yerde yatıyordu. Otom atik tüfeği yoktu, çelik yeleği yoktu ama, çelik gibi bir yüreği vardı. O nun yüreği sefalet içinde sömürülen halkın da­ vası için çarpıyordu. O , canını halkının kurtuluş davasına fedakarca bağışladı. O , devrim içinde çarpışarak şehit olanların çizdiği kanlı yolda canını verdi. Bu çarpışmadan sonra faşist sıkıyönetimin paşası sanki bü­ yük bir zafer kazanmış gibi, savaşçıları tehdit ederek teslim ol çağrısında bulundu. Biz, Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusunun bütün fedaileri adına şunu tekrar beyan ederiz ki, Kanımızın son damlasına kadar çarpışacağız ve hiçbir za­ man faşizme teslim olmayacağız. Bizim savaşımız halkın kurtuluş savaşıdır. Şunu iyi bilin ki: Silahlarım ız emperyalistlerin ve faşistlerin zalim saltanatını yıkıncaya kadar susmayacaktır. Bütün devrim cileri birliğe ve Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusunu aktifçe desteklemeye çağırıyoruz. ------------------------------ 2 9 5 -------------------------------


Turhan Feyizoğlu

Yaşasın devrim. Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu İstanbul Bölgesi Kom u­ tanlığı." Bu beyanname, İstanbul Teknik Üniversitesi ile İstanbul Eğitim Enstitüsü'nde, 5 Nisan 1973 Perşembe günü dağıtılır.

Bekçi Halil Havvakara Ölüyor İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümü öğrencisi Mehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, 25 Şubat 1973 Pazar günü ge­ cesi, Kozyatağı Polis karakoluna silahlı baskın yapmak am a­ cıyla bölgeye gider. Müteaddid defalar karakolu basmak am acıyla harekete geç­ mişlerse de fırsat bulamayan Mehm et Zeki Şerit ile Sami Sarı, geri dönerken, bekçiler Selim Güneri G ök ve Ahmet Aydem ir tarafından durdurularak, "N ereye gittikleri" sorulur. Verdikleri cevaplar ve şüpheli hareketleri nedeniyle Mehm et Zeki Şerit ile Sami Sarı, karakola davet edilir. Mehm et Zeki Şerit, silahını çıkararak ateş eder. Kargaşalıktan yararlanan Sami Sarı ile Mehmet Zeki Şerit, kaçarak yakalanmaktan kurtulur. Mehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, soygun yapmak am acıyla, 11 Nisan 1973 Çarşamba günü, Ethem Utku'nun Barbaros B u l­ varı 40/16'daki dairesine gelir. Evde bulunan M ünevver Demirtaş ile Şebnem Kalyoncu, bu olayda yaralanır ve soygun gerçekleşmez. 14 Nisan 1973 Cumartesi gecesini 15 Nisan 1973 Pazar gü­ nüne bağlayan gece yarısı Zeki Şerit ile Sami sarı, Altunizade polis karakolunu basmak am acıyla bölgeye gelir. Sami Sarı ile Mehmet Zeki Şerit, polis karakolu civarında yaptıkları kontrol sonunda herhangi bir baskına elverişli ortam göremedikleri için bölgeden ayrılacakları sırada Altunizade polis karakolunda görevli olan iki bekçi tarafından şüphe üze­ rine durdurulur. Yakalanacaklarını anlayarak kaçmaya çalışan Zeki Şerit, silahıyla bekçilerin üzerine ateş açar. Bekçilerden Halil Havvakara ölür, Fikret Karaçay yaralanır. Sami Sarı ile Mehm et Zeki Şerit, kaçarak Fikirtepe'deki ör­ güt evine gider.


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

O layla ilgili olarak yayınlanan beyanname şöyledir: "H alkım ıza 3 No.lu Açıklam a, 14 Nisan saat 03.00 suların­ da yeni bir çatışma çıkmıştı. Türkiye işçi Köylü kurtuluş O rdu­ sunun iki gerillası sokakta devriye gezen bekçilerin saldırısına uğramıştır. Fedaileri bir müdet takip eden bekçiler, daha sonra aniden önlerine çıkarak pervasızc Bunun üzerine kısa mesafede Çok kısa süren bu çatışma, bir bekçinin ölümü ve diğerinin de ağır yaralanması ile sonuçlanmıştır. Emekçi halkımıza şunu açıklarız ki, gerilla mücadelesini sürdüren halkın savaşçıları hiçbir zaman halka zulmetmeye ve teşkilatımıza saldırmayan sıradan bekçiye, askere ve polise sal­ dırmayacaktır. Bizim düşmanımız halkın düşmanıdır. Bizim düşmanımız halka zulmeden patron, ağa, tefeci hü­ kümetidir. Bizim düşmanımız bu hükümetin arkasındaki Amerikan sö­ mürgecileridir. Biz, emperyalizmi ve faşizmi yıkmak için kanımızın son damlası, silahımızın son kurşununa kadar çarpışacağız. Çünkü biz, halkın ordusuyuz ve halkımıza ancak böyfe layık olabili­ riz. Bir karın ekmek için faşizme hizmet edenlere şunu bildiri­ riz ki; Amerikan köpeği üç beş bilirlerin saltanatına hizmet etme­ yin, Emirleri uygulamayın, Bize silah çekmeyin, Kararımız açık ve kesindir. Bundan sonra kurşuna kurşun, kana kanla cevap vereceğiz. Şim diye kadar döktüğümüz şehit kanlan elim ize kızıl bayrağı vermiştir. Yüreğimize ihtilal kinini ekmiştir. Bunu kafanıza iyi­ ce sokun. Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusunun bütün mensuplan; Faşizme karşı her zamankinden daha uyanık ve amansız olun. İşçi ve köylü düşmanlarının kara listelerini çıkarmaya de­ vam edin. 297


Turhan F e yizo jjlu

Yaşasın devrim . Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Ordusu İstanbul Bölgesi Kom u­ tanlığı." Bu beyannam e, İstanbul Tekn ik Ü niversitesi ile İstanbul Eğitim Enstitüsü'nde, 5 Nisan 1973 Perşembe günü dağıtılır. Bekçi Hali! Havvakara Ölüyor İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kim ya bölümü öğrencisi Mehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, 25 Şubat 1 973 Pazar günü ge­ cesi, Kozyatağı Polis karakoluna silahlı baskın yapm ak am a­ cıyla bölgeye gider. Müteaddid defalar karakolu basmak am acıyla harekete geç­ mişlerse de fırsat bulam ayan M ehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, geri dönerken, b ekçiler Selim Güneri G ö k ve Ahm et Aydem ir tarafından durdurularak, "Nereye gittikleri" sorulur. Verdikleri cevaplar ve şüpheli hareketleri nedeniyle Mehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, karakola davet ed ilir. M ehmet Zeki Şerit, silahını çıkararak ateş eder. Kargaşalıktan yararlanan Sami Sarı ile Mehmet Zeki Şerit, kaçarak yakalanm aktan kurtulur. Mehmet Zeki Şerit ile Sami Sarı, soygun yapm ak am acıyla, 11 Nisan 1973 Çarşamba günü, Ethem U tku'nun Barbaros Bu l­ varı 40/16'daki dairesine gelir. Evde bulunan M ünevver Demirtaş ile Şebnem Kalyoncu, bu olayda yaralanır ve soygun gerçekleşm ez. 14 Nisan 1 973 Cumartesi gecesini 1 5 Nisan 1 973 Pazar gü­ nüne bağlayan gece yarısı Zeki Şerit ile Sami sarı, Altunizade polis karakolunu basmak am acıyla bölgeye gelir. Sami Sarı ile Mehmet Zeki Şerit, polis karakolu civarında yaptıkları kontrol sonunda herhangi bir baskına elverişli ortam göremedikleri için bölgeden ayrılacakları sırada A ltunizade polis karakolunda görevli olan iki bekçi tarafından şüphe ü ze­ rine durdurulur. Yakalanacaklarını anlayarak kaçm aya çalışan Zeki Şerit, silah ıyla bekçilerin üzerine ateş açar. Bekçilerden H alil H avvakara ölür, Fikret Karaçay yaralanır. Sami Sarı ile Mehmet Zeki Şerit, kaçarak Fi ki rtepe'deki ör­ güt evine gider.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

O la yla ilgili olarak yayınlanan beyannam e şöyledir: "H a lkım ıza 3 N o.lu A çıklam a, 14 Nisan saat 0 3 .00 suların­ da yeni bir çatışm a çıkm ıştı. Tü rkiye İşçi Köylü kurtuluş O rdu­ sunun iki gerillası sokakta devriye gezen bekçilerin saldırısına uğramıştır. Fedaileri bir müdet takip eden bekçiler, daha sonra aniden önlerine çıkarak pervasızı ' tmeye başlam ışlardır. çatışm a başlamıştır. Bunun üzerine kısa mesafede Çok kısa süren bu çatışm a, bir bekçinin ölümü ve diğerinin de ağır yaralanm ası ile sonuçlanm ıştır. Em ekçi h alkım ıza şunu a çıklarız ki, gerilla m ücadelesini sürdüren halkın savaşçıları hiçbir zam an halka zulm etm eye ve teşkilatım ıza saldırm ayan sıradan bekçiye, askere ve polise sal­ dırm ayacaktır. Bizim düşm anım ız halkın düşm anıdır. Bizim düşm anım ız halka zulm eden patron, ağa, tefeci hü­ küm etidir. Bizim düşm anım ız bu hükümetin arkasındaki Am erikan sö­ m ürgecileridir. B iz, em peryalizm i ve faşizm i yıkm ak için kanım ızın son dam lası, silah ım ızın son kurşununa kadar çarpışacağız. Çünkü biz, halkın ordusuyuz ve halkım ıza ancak böyle layık o la b ili­ riz. Bir karın ekm ek için faşizm e hizm et edenlere şunu b ild iri­ riz ki; Am erikan köpeği üç beş bilirlerin saltanatına hizmet etme­ yin, Em irleri uygulam ayın, Bize silah çekm eyin, Kararım ız açık ve kesindir. Bundan sonra kurşuna kurşun, kana kanla cevap vereceğiz. Şim diye kadar döktüğümüz şehit kanları elim ize kızıl bayrağı verm iştir. Yüreğim ize ihtilal kinini ekm iştir. Bunu kafanıza iyiı o sokun. Tü rkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusunun bütün m ensuplan; Faşizm e karşı her zam ankinden daha uyanık ve am ansız olun. İşçi ve köylü düşm anlarının kara listelerini çıkarm aya de­ vam edin.


Turhan feyizoftlu

H alkım ızın desteğini en geniş ölçüde sağlamak için azami gayret sarfedin. D evrim m eşalesini canlı ve yüksekte tutalım . Yaşasın devrim , Türkiye işçi Köylü Kurtuluş O rdusu-6. Böl­ ge Kom utanlığı." Çatışma Sami Sarı'nm 1 5 Nisan 1973 Pazar günü, Mehmet A li K ılıç ve Binali Ç elik ile saat 09.30'd a Kartal To p selviler semtinde, Şükrü U laş'ın kahvehanesinde randevusu vardır. O raya gider ve yakalanır. Sami Sarı, 15 Nisan 1973 Pazar gününü Pazartesi gününe bağlayan gece yarısı, saat 0 1 .0 0 sularında emniyet görevlileri­ ni, Fikirtepe'deki eve götürür. Sami sarı tarafından örgüt paro­ lasına uygun olarak kapının çalınm ası ve içeridekilere takma isim leriyle seslenilm esi karşısında kapıyı Y a lçın Büyükdağlı açar ve dışarı alınarak enterne edilir. Bunu farkeden Mehmet Zeki Şerit ile N ezihe Bahar, polislerle silahlı çatışm aya girer. Bu arada, içerdeki belgeler ya kılır. Belgelerin yakılm ası sı­ rasında Nezihe Bahar1ın da eli ve kolu yanar. Çatışma sonunda N ezihe Bahar, Y a lçın Büyükdağlı ve Mehmet Zeki Şerit yakalanır. Süleym an Yeşil, 19 Nisan 1973 Perşembe günü, Küçükköy Beşyüzevler semtindeki evde, M uzaffer O ruçoğlu, Abaulahat M uhittin, Cem Somel ve Hanife C anik de, 21 Nisan 1973 C u ­ martesi günü, yoğun gözyaşartıcı mermi atışları sonucu Esen­ ler semtindeki evde yakalanır. Birinci Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Basın ve H alkla ilişkiler Şubesi, 29 Nisan 1973 Pazar günü, özetle şu açaklam ayı yapar: "M arksist-Leninist Türkiye Komünist Partisi adlı gizli örgü­ tün asker, polis ve bekçilere ateş açan, bu arada bir bekçiyi ö l­ dürüp, soygun yapan 63 m ilitanı ele geçirilm iştir." Öte yandan, İstanbul'da Vatan M ühendislik O ku lu 'n d a, 3 M ayıs 1973 Perşembe günü, D udullu'da Pres Döküm Fabrika­ sında, 11 M ayıs 1973 Cum a günü, "H a lkım ıza b ild iririz" baş­ lıklı beyannam e dağıtılır.


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

YEDİNCİ BÖLÜM

İ bo

Yakalanıyor

--------------------------------299----------------------------------------


Turhan FeyizoÄ&#x;lu

300


Ilıo/H a yatı ve M ü cadele si

İbo Yakalanıyor A li H aydar Y ıld ız , sabahleyin, İbrahim Kaypakkaya'yı yol kenarındaki H alil İbrahim A kyol'un babasına ait Karakoçan1nın Paş köyündeki kahvehanesinde bulur. Beklemeden yola ç ı­ kan Ali H aydar Y ıld ız ile İbrahim Kaypakkaya, ilk önce Bostan köyüne gelir, öğleye doğru O va cık 'a bağlı Deşt nahiyesi or­ m anlarındaki, arkadaşlarıyla kaldıkları eve ulaşır. 1973 yılbaşında İbo, M uzaffer O ruçoğlu, Ali H aydar Y ıld ız , Süleym an Y e şil, H üseyin Bozkurt ve O v a c ık 'lı Murat Aydın, "Ho Şi M inh" adını verdikleri H akis köyünün karşısındaki dağ evindedir. G ü v e n lik kuvvetlerinin geniş çaplı başlattığı operasyonlar nedeniyle Deşt'te fazla kalam ıyacaklarını değerlendiren M u­ zaffer O ruçoğlu, İbrahim Kaypakkaya, Süleym an Yeşil, Ali I laydar Y ıld ız , Hüseyin Tekin , Musa Söğüt, Y ılm az Karakoç, Murat A yd ın , H üseyin Bozkurt ve Kam er Ö zkan , çeşitli istika­ metlere dağılm aya karar verir. M uzaffer O ruçoğlu, İbrahim Kaypakkaya, Süleyman Yeşil, Ali H aydar Y ıld ız ve H üseyin Bozkurt, Haydaran bölgesi, Varlıııik m ezrasına geçer. İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ruçoğlu ve N azim iye'li I liiseyin Bozkurt, 24 O cak 1973 Çarşam ba günü, T u n ce li’nin I laydaran bölgesi M unzur dağlarının kolu üzerinde bulunan Seyithan ile G ö kçek köylerine yakın Vartinik m ezrasındaki ev­ dedir. Ali H aydar Y ıld ız ile Süleym an Y e şil, yiyecek getirmek için l.im dik bir köye getmiştir. Sabaha doğru, Barıkbaşı istikametin­ den arkadaşlarının kaldığı eve yaklaşan Ali Haydar Y ıld ız ile Süleym an Y e şil, üç kez parola ıslığını çalar. Fakat, karşılık yokıuı. Evde kalanların ayrıldıkları veya nöbette bırakılan kişinin uyumakta olduğu düşünülür. Nöbetçi H üseyin Bozkurt, uyu­ muştur.


Turhan Feyizoftlu

Süleyman Yeşil, eve iki kere taş atar. H üseyin ile İbrahim, evin duvarına çarpan taşların seslerini aynı anda duyar ve kal­ kar. Arkadaşları evde otururken çevreyi gözetlem eye başlayan Hüseyin Bozkurt, emniyet kuvvetlerinin eve doğru yaklaşm ak­ ta olduğunu görür ve durumu arkadaşlarına haber verir. Jandarma, bu arada, "Teslim ol" çağrısı yapar. İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları, bir taraftan bulunduk­ ları yerden uzaklam aya çalışırken bir taraftan da kendilerinden daha aşağıda bir yerde olan jandarm aların üzerine patlayıcı madde atar ve ateş eder. Kaçm aya çalışanlardan önce Ali H aydar Y ıld ız , sonra İbra­ him Kaypakkaya, vurulur ve düşer. İbrahim Kaypakkaya, Jan­ darm alar bakmaya gelince ölü numarası yapar. Başından kan aktığını gören ve öldü sanan jandarm alar, yakalam ak am acıy­ la kaçanların peşine düşer. M uzaffer O ruçoğlu, kendini uçurum dan aşağı atar. Karlar içinde dereye kadar iner. Askerlerin ateşi ve bombaları altında iki saat kadar uçurum un altındaki dere yatağının içinde kalan M uzaffer Oruçoğlu ile H üseyin Bozkurt, sonunda oradan kur­ tulur . Dedesi 1938'deki Dersin İsyanında Haydaran bölgesinin li­ deri olan A li H aydar Y ıld ız ölmüştür. Yaralı olan İbrahim Kay­ pakkaya, fırsattan istifade ederek çatışma bölgesinden uzakla­ şır. Evde yapılan aramada tüfek, boş ve dolu fişekler, m erm iler, çeşitli yapıda bom balar, bomba yapm aya yarar m alzem e, ki­ taplar ve örgüt yayınları bulunur. Çatışm adan kurtulan M uzaffer O ruçoğlu, bir ay M azgirt köylerinde kaldıktan sonra İstanbul'a gider. Vartinik m ezrasındaki olay yerinden başında bir kurşun, sır­ tında kırk-elIi saçma yarası ile ayrılan İbrahim Kaypakkaya, Barıkbaşı köyünden Hüseyin Sarıkaya'nın evine uğrar, bir kaç sa­ at dinlenir. Daha sonra V artinik'e doğru yola koyulur. Vartinik baskınından sonra yapılan operasyonlar sonunda,


Turhan Feyizoğlu

ardındaki gerçek, b ö lg e m izd e anarşik b ir ö rg ütü n varlığı idi. Ben, işi bu nokta ü ze rin e ağırlık vererek soruşturm aya k o y u l­ dum . A narşistlerin kırlarda bu e yle m le ri p la n la y ıp , zam an za­ man şehirlere inerek bu te rtip le re g iriş tik le ri a n la şılıyo rd u . D i­ ğer yandan hedef o la ra k seçilen kim se ler istisnasız g ö re vin i ba­ şarı ile yü rü ten ve m em leketsever kim se le rd i. N ite k im , D arıke nt'te g ö re vli U zm . Çvş. Ertuğrul Taştem el, anarşist Y usuf As­ lan 'ı yakalayan b ir görevli id i. Keza İlkö ğ re tim M ü fe ttiş i İb ra ­ him E rtu ğrul'un da id e o lo jik fa a liye tle re katılan ve g ö revin e başka düşü nce le r sokan ö ğretm enlere karşı d en etle m e g ö re v i­ ni tam o la ra k ye rine g e tird iğ in i zam an zam an d u y u y o rd u k . Bende, b ütün bu o la yla rın b ir ö g ü rt m a rife tiy le yaratıldığı fik rin in yerleşm esinden sonra kö yle rd e ki istihbarat sistem ine daha da önem v e rd im . Bilhassa sığınm aya e lve rişti D işt ve Kutuderesi m ıntıkası ta nıdığ ım ka da riyle anarşistlerin k a la b ile ­ cekleri ye rler o ld uğ u iç in , oradan yeni e le m a n la r te m in e ttim ve teşvik e d ici vaatlerde b u lu n d u m . A ynı zam anda M İT D iya rb a kır Bölge Başkanlığı ile de k o o rd in e li b ir çalışm a iliş k i­ si ku rd um . Bütün bu ça lışm aların sonucu ola ra k, 13 O c a k 1973 günü b ir kısım anarşik g urub u, N a z im iy e , Bostanlı m e vkiin d e o ld u k la rın ı haber a ld ık. D erhal b ir ta k ip e k ib i ku ra ­ rak, kendi ko m utam da yola çıktık. Ekibe ayrıca e m n iye tte n de b ir görevli alm ıştık. Bize ve rile n haberde b e lirtile n yere g e ld i­ ğ im izd e , b ir d ik k a ts iz lik eseri o la ra k p o lisin patlattığı silah se­ si baskınım ızı tesirsiz hale g etird i. Bir şey yapam adan d ö n d ü k. Bundan 10 gün kadar sonra yin e b ir grup anarşistin Kutuderesi m e vkiin d e ki V a rtin ik m ezrasında b a rın d ık la rın ı haber a l­ dım . G ö kçek K a rako lu nd a ki U zm . Ç vş.'un d ik k a tin i ç e k tik ve çevreyi tarassut altında b ulu n d u rm a sın ı e m re ttim . K arakoldan aldığım haberlerde te yid e d ici o ld u . Bahsettiğim m ezra çe vre ­ sinde sık ayak izle rin e rastladığının söylenm esi ü zerin e , 23 O ca k 1973 günü g ayrim ü sait hava şartlarına rağm en b ir ta k ip e kib i ku rd um . 12 erden m eydana gelen bu e kip te g e n e llik le te crü b e li ve keşif h iz m e tle rin d e ça lıştırılm ış erlere yer v e rd im . G öreve çıkm adan önce ya pacağım ız işin ö n e m in i b e lirtir b ir konuşm a yaptım ve bu hususta a lına cak ve u yg u la n a ca k te d ­ b irle ri b ir b ir saydım . B öylece G ö kçe k K arakoluna kadar ara ç­

304


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

la ve oradan sonrada yaya o la ra k y o lu m u z a devam ettik. G ö k ­ çe k K a rako lu nd a e kib e Ü zm . Çvş. C e m il Ş ahin'i de alarak dağ­ lık ve o rm a n lık bölgeye g ird ik . 5 saat kadar yü rü d ü kte n sonra, V a rtin ik m ezrasının b u lu n d u ğ u yere o rta lığın henüz a y d ın la n ­ m aya başladığı sırada g e ld ik. M ezra 3-4 e v lik k ü ç ü k b ir ü nite id i. 1 0 0 -1 5 0 m etre yaklaştık. Evlerin b u lu n d u ğ u yer b iz im b u ­ lu n d u ğ u m u z yerden epeyçe yüksekte b u lu n u y o rd u . Biraz da­ ha yaklaşınca b ir e vin dam ı ü zerin d e silah lı b ir şahıs d ik k a ti­ m iz i çe kti. Ben, hem en erlere yere ya tm a ların ı söyledim ve m e v cu t kadroyu üç tim e a yırd ım . B irin c i tim kom utanı ben­ d im . Ben orta da ka la ca ktım . Y ani, evlere karşı d u ru m u k o lla ­ ya caktım . İk in c i tim , sağdan kuşatm a görevi yapacaktı. Ü ç ü n ­ cü tim de soldan kuşatm a yapacaktı. Bu arada ben hiç b ir su­ rette ateş e d ilm e m e s in i, o nları kuşatıp kaçam ıyacak b ir d u ru ­ ma g e ld ikte n sonra te slim o lm aya zo rlaya ca ğım ızı söyledim . Ç ok geçm eden dam dan içeri giren ve b iz i fa rk e ttiğ in i sandığım nöb etçi anarşist arkadaşlarını uyarm ış o lm a lı ki, soldan ile rle ­ yen e kip , Ü steğm enim 4 kişi kaçıyor, d iye re k beni haberdar et­ ti. Ben, ortada o ld u ğ u m için e vle r istikam etin d e kaçanları gör­ m em e im kan yo ktu. Bu defa soldan ve sağdan ben de onların g erisinden süratle yaklaşm aya başladıksa da, peşlerinden g el­ d iğ im iz i gören 4 anarşistten b irkaçı hem kaçıyor, hem de ateş e d iy o rd u . O n la r ta ra fın da n ilk ateşe başlanm ası üzerine, e rle ­ rin d ik k a tin i çe ktim . Ben söylem eden ateş e tm e yin, ateş etm ek en son ça re m iz o la ca ktır, d e d im . Bu sırada yo ld a n yaklaşan t i­ m in b u lu n d u ğ u kısım da o n la rla geriden gelen b iz im aram ızda b ir patla m a o ld u . Ö n d e n giden erler, b ir şey attılar, d iye bağır­ dı ve e rler bunu g örü n ce geri ç e k ild i, b iz de yere yattık ve m ü m kü n o ld u ğ u kadar s ip e rle n d ik. A n i b ir patlam a o ld u . O es­ nada atılan şeyin ne o ld u ğ u n u te tkike zam an yo ktu . Ben biraz daha ile rle ye re k ateş e tm e yin ve d u ru n ka çm a yın, d iy e üç d ört kere ihtarda b u lu n d u m sa da d in le m e d ile r. Arayı daha da fazla açıp e vin 2 0 0 -3 0 0 m etre ile risin d e ki dereye u laştıklarında o n ­ ları ele g e çirm e n in m ü m kü n ola m ıyaca ğım b ild iğ im için , son b ir kerre daha bağırarak ihtarda b u lu n d u m . Yine a ld ırm a d ıla r ve ateşi de kesm ediler. Bu d u ru m karşısında kısa b ir durum m uhakem esi yaparak ateşle m uka be le e tm e nin zo ru n lu b ir hal

305


Turhan Feyizoğlu

o ld uğ u sonucuna vardım . H e p im iz ateş etm eye başladık. Ateş­ ten hem en sonra kaçan anarşistlerden e lin d e tü fe k o la n b ir ta ­ nesi vu ru ld u . Peşinden diğeri v u ru la ra k düştü. D iğe r ikisi daha önde id ile r. Ben, v u ru la n la rı b ir tarafa b ıra kıp hep b irlik te d i­ ğer ik is in in peşine d ağıldık, d iye re k süratle kaçan anarşistlerin peşine düştük. A n cak, e rler ço k y o ru lm u ştu ve yer yer b ir m e t­ reyi bulan kar süratle ile rle m e m iz e engel teşkil e d iy o rd u . Ka­ çan bu iki kişi kurşuna hedef o lm a m a k iç in bazen y u v a rla n ı­ yorlar, bazen de atik hareketlerle ile rliy o rla rd ı. D ereye in d ile r ve burada ka yb o ld u la r. Bir süre aram aya devam ettiysek de b ir netice alınam ıyacağı kanaatine vararak tekrar m ezraya doğru to p a rla n d ık. Son vu ru la n anarşistin b u lu n d u ğ u yere g e ld iğ i­ m izde, ö ld ü ğ ü , erler tarafından söylenen bu anarşistin ye rin d e o lm ad ığ ın ı gördü k. Erlerden b ir kısmı, b iz b aktık ö ld ü , d iy o r­ lardı. Hatta b ir tanesi, yüzüstü düşm üştü, saçından tu tu p b a k­ tım ö lm üştü. C ebinden de nüfus cü zd a n ın ı a ld ım , d iy e re k ba­ na ve rd i. N üfus cü zda nın d a H ayd ar M e c it ya zılı idi ve b ir de soluk b ir fo to ğ ra f yapışıktı. Yerde kan lekeleri m evcu ttu . Bu le­ keleri ta kip ettik, D il D eresine doğru izled ikse de, daha sonra bu izi de ka ybettik. Böylece ilk v u ru la n anarşistin yanına g el­ d ik. Bu anarşistin tüfeği e lin d e n düşm üş ve ö lm ü ştü . Cesedi alarak m ezradaki eve g e tird ik. Evi sıkı b ir şe kild e aradık. D iğe r evleri de aradık m ezra m e tru ktu. A n a rş itle rin kaldığı o d a la r ta ­ vandan b irka ç ye rind e n d e lin m iş ti. Soba b o rusu nu n çıktığı ye r­ leri ça lıyla kapatm ışlar, evde askeri parka, b attan iye , eski e lb i­ seler, bol m iktarda yiyece k, un, b u lg u r, d u m d u m kurşunu, tü ­ fekte k u lla n ılm a k üzere d o lu ve d o ld u ru lm a y a hazır fişek ve barut m alzem esi, konserve kutusundan ya p ılm ış b o m b a la r, d i­ n am it loku m u ve tapalar b u ld u k . A yrıca k ita p la r ve b om ba im a lin e yarayan şema ve n o tla r ile M a o 'n u n 'A skeri Y a zıla r' k i­ tabını ele g e çird ik. Bütün b u n la r, a narşistlerin bu evde üstlen ­ d ik le rin i ve yeni b ir eylem e g irişm e h a z ırlık la rı y a p tık la rın ı b e l­ g e liyo rd u . Ben, erlerim e , orada b ir konuşm a yaparak, bu vatan h ainle ri kendi yu rd u n u n g ü v e n liğ in i sağlayan askerini b ile düş­ man ilan etti. R uhsuzlardır, b u n la rd a n her şey b e k le n ir, d e d im . Daha sonra T u n c e li'y e d ö n d ü k. Ben, Savcılığa m üsadem e ile ilg ili b ilg ile ri ve rd im . V u ru la n anarşistin A li H a yd a r Y ıld ız o l­


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

duğu te sbit e d ild i. Fakat b e n im asıl ü ze rin d e d u rdu ğu m yaralı o la ra k kaçan anarşist o ld u . Ö le n anarşistin otopsisi ve b u n u n ­ la ilg ili işle m in ta m a m la nm a sınd an hem en sonra yine b ir e kip teşkil ederek aynı b ölge de yoğun b ir aram a yaptık. Ben, çevre m ezralarda kalan g ü ve n d iğ im adam ları uyardım . Elim de b u lu ­ nan istihb ara t te şkila tın ca bana ve rile n anarşist resim le rin i m utem e a da m la rın a göste rd im . Tekrar geri d ö n d ü m . 29 O ca k 1973 günü sabahı G ö kçe k K arakolunda ince lem e yapm ak üzere b u lu n d u ğ u m sırada, M irik M ezrası h a lin d e n ve daha ö n ­ ce k e n d isin i g ö re v le n d irip u yardığ ım H üseyin G ü ng ör geldi ve bana yaralı anarşisti ele g e çird ik, a ğa be yim ler b iz im evde tu tu ­ yo r, d ed i. Yanım a yeteri kadar kuvvet alarak M irik m ezrasına g e ld ik. Burada m uhafaza e dilen anarşisti g örü r görm ez, İbra­ h im Kaypakkaya o ld u ğ u n u a nlad ım ve nasıl kaçtığını sordum , bana, 's iz in g ib i fa şistlerin e lin d e n k u rtu lm a k için nasıl kaçm ak gerekiylorsa o şekilde canım ı d işim e ta ktıp ka çtım ', diye re k inatçı b ir cevap ve rd i. Başından ve b oyn u n d a n yara aldığı an­ laşılan bu anarşisti uzun süre dışarıda barınm ası ve soğuk ha­ va şartlan y ü zü n d e n ayak u çla rınd a d onm a o ld uğ u a n la şılıyo r­ du. Elbiseleri ıslak b ir h a ld e yd i. Bir süre ısıtıp ayaklarını oğuştu rd u kta n sonra T u n c e li'y e hareket e ttik. Y o lda gelirke n sık sık yere ya tıyo r ve beni g ö tü rm e yin d iy o rd u . Zaten ben gelm eden evvel de yalvarm ış, ben id a m lık ım beni b ırakın, dem iş ve d e v­ rim c i arkadaşlarım sizin kö kü n ü zü kazır, d iye re k te h d it etmiş. İb ra him K a ypa kka ya'yı T u n c e li'y e g e tird ikte n sora, D iy a rb a k ır S ıkıyön etim K o m uta nlığ ın a te slim e d ilm e k üzere m uhafaza a l­ tında y o lla d ık . Biz, İb ra him K aypa kka ya'nm yaralı o la ra k ka ç­ m asından sonra, kan iz le rin i ik in c i defa aram aya çıktığım ızda da b u lm u ştu k. Bu izler, Barıkbaşı mezrası yakınlarına kadar g e ld iğ in d e n , buraya sığınmış o la b ile ce ğ i düşüncesiyle bu m ez­ ra h a lkın d a n M e h m e t Sarıkaya, H üseyin Sarıkaya ve H ıd ır Karag ün 'ü ya ta k lık etm ek zanlısı olarak haklarında m uam ele ya­ p ıld ı. A n cak, bu şahısların, İb ra him Kaypakkaya'ya yardım e d ip onu b a rın d ırd ıkla rın a d a ir görgüye m üstenit b ir b ilg i m ev­ c u t d e ğ ild ir. İb ra h im K a ypa kka ya'nm ihbarını yapan H üseyin G ü ng ör'e , T u n c e li'd e n atılm ış b ir m e ktu p e lim iz e geçti. Ç ünkü, posta ka­

307


Turhan Feyizoğlu

nalıyla G ö kçek, Barıkbaşı, M ir ik ve V a rtin ik d o la y la rın a giden m em ktu pları k o n tro l ederek iliş k ile ri ta kip e d iy o rd u k . K o ntro l e ttiğ im iz bu m ektu p, H üseyin G ü n g ö r'e , T u n c e li'd e n atılm ıştı. M uhtevası H üseyin G ü n g ö r'ü n , İb ra h im K a ypa kka ya'yı yaka­ latm asından d o la yı, ke n d isin i te h d it am acını taşıyordu. Bu hal karşısında aynı d üşü n ce n in ta k ip ç ile ri ola n m ilita n la rın m ev­ cu d iy e ti k e n d iliğ in d e n ortaya ç ık ıy o rd u ."

Poliste ve Mahkemede İhtilalci Tutum TİİKP, ü ye le rin i e ğitm ek ve b ilg ile n d irm e k am acıyla 1971 yılın d a bazı b ro şü rle r ya yınla r. Y ayınladığı d ö rd ü n cü broşür, "P oliste ve M ah kem ed e İh ti­ lalci T u tu m ", başlıklı broşürüdür. Broşür; Parti m en sup larının, p oliste ve m ahkem ede ne su­ retle davranm aları g erektiği y o lu n d a ta lim a t ve ta vsiyeleri ih ti­ va e tm ektedir. 25 Ağustos 1973 ta rih in d e ya p ıla n 4 7. celsede okun an bu broşürün giriş b ö lü m ü şö yle dir: "P oliste tu tu m : P olisin e lin e düşen yoldaş nasıl d avran aca k­ tır? H er zam an o ld u ğ u g ib i burada da b ize yo l gösteren ilke halkın davasını her şeyin üstünde tu tm a ktır. Basit kişisel kayguların üstünde m ily o n la rc a e m e k ç in in ku rtu lu ş u iç in m ü ca ­ deleye devam etm ek, her tü rlü baskıya kararlı o la ra k karşı ko y ­ m ak: İşte p ro le te rya ih tila lc is in in tu tu m u b ud ur. Ser ve rip sır verm eyen A n a d o lu n u n eski kö y lü ih tila lc ile ri bize ö rn ek o lm a lıd ır. O sm an lı zu lm u n e başkaldıran kö y lü ih ­ tila lc is i B ö rklü ce M ustafa ve b in le rc e yo ld aşının tu tu m u b ize örn ek o lm a lıd ır. O n la r çarm ıha g e rilirk e n ve b o y u n la rı v u ru ­ lurken dahi b ir an b ile in a n çla rın ı ka y b e tm e d ile r ve ö lü m ü h i­ çe saydılar. Proleteryanın 50 y ıllık ih tila lc i ta rih in d e de, b ir ç o k kom ünist, p o lisin baskısına yiğ itçe karşı ko ydu . D ün ya p ro le teryasıın m ücadele ta rih i p o lisin en ağır baskı ve z u lm ü karşı­ sında çö zü lm e d e n kaya g ib i sağlam duran n ice k o m ü n is tin yazdığı destanlarla d o lu d u r. Bugün de V ie tn a m 'd a , Laos'ta, K am boçya'da, F ilip in le r'd e , E ndonezya'da, M o z a m b ik 'te , A n ­ gola'da, F ilis tin 'd e ve daha b ir ço k ü lke d e d e v rim c ile r, e zile n

308


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

m ily o n la rı kafala rın d an ve yü re k le rin d e n b ir an iç in ç ık a rm ı­ y o rla r ve h alk d üşm a n la rın ın baskı ve z u lm ü n e teslim o lm u ­ y o rla r. Y u rd u m u z d a k i b ir ço k d e v rim c i de, faşist generaller çe­ te sinin işkenceleri karşısında d e v rim c i va karla rını ka ra rlılıkla k o ru d u la r. Esas m esele p o lis in e lin e geçen ih tila lc in in , yoldaşları ve örg ütü ile ilg ili h iç b ir sırrı polise açıklam am asıdır. Y u rd u m u z ­ da kü çü k b u rju v a m aceracı a kım la r bu konuda ço k kötü b ir adet ya ra ttıla r. Y a kala na nla r iç in d e ö n e m li b ir kısmı her şeyle­ rin i apaçık ortaya saçıp d ö k tü le r. Ü ste lik bu berbat davranış b ir kahram an edasının arkasına g iz le n d i. A rkadaşlarını ele v e rd i­ ler ö rg ü tle rin in y ö n e tic i ka drola rın ı a çıkla d ıla r, b ir ço k e ylem i ya kalan m aya n arkadaşlarının sırtına yık tıla r, o n la r yakalanınca başkalarının üstüne a ttıla r. Bütün b u n la r doğru d e v rim c i ta v ır­ mış g ib i g ö ste rild i. Polis, bu davranışı ih tila lc i yoldaşlara şu sö zle rle ö rn ek gösterdi: 'k im is i ya kalan dıkta n sonra burda kar­ şılıklı kahve, sigara iç iy o ru z , her şeyi erkekçe a nlatıp g id iy o r­ lar. Siz ne b iç im adam sınız? Sizde h iç m e rtlik yo k mu? Y aptı­ ğınızı e rkekçe a nlatın. N e b iz i uğraştırın nede sizin canınız ya nsın .' G ö rü ld ü ğ ü g ib i her şeyi açıkça ortaya dökm ek, polise göre m e rtlik ve e rk e k lik o lm a kta d ır. Bir ih tila lc i için bun un tam te rsin in söz konusu o ld u ğ u buradan da a n la şılm a lıd ır." Bu gen elge n in dışında eski T K P 'lile rin yaşadıkları d e n e y im ­ leri aktarm ası, M a ksim G o rk i'n in "C asus", V ic to r Serge'nin "M ilita n a N o tla r", Juluis F u c ik 'in "D a ra ğ a cın d a n N o tla r", Hans M agnus Enzensberger'in "H a va n a D uruşm ası" gib i k ita p ­ lar ile d e rg ile rd e çıkan ya zılar, parti üyeleri için e ğ itic i araçlar o lm u ştu r. H ik m e t Şenses, bu ko nu da şunları anlatm ıştır: "B a ğ c ıla r'd a b ir ö rg üt e v im iz vardı. Farzedelim ki polise düşm üşüz d iy e denem e yapar, 'nasıl d ayanacağız', d erd ik. Fa­ lakaya yatar ve ta b a n la rım ıza şakacıktan vu ru rd u k . Buna rağ­ m en ta b a n la rım ız gerçekten ç o k yanardı. Ben, dayanam ıyacak ve arkadaşları ele verecek d u ru m d a kalsam in tih a r etm eyi yeğ­ leyen b ir bakış açısına sa hiptim . İb ra h im , şunu sö yle rd i: Konuşm am ak lazım . İnsan kararlı


Turhan Feyizoftlu

olursa konuşm az. Bunun ö rn e kle ri V ie tn a m 'd a , Ç in d e v rim in de var. G e ric ile rd e n ko rkm a ya lım . Ç ün kü, o n la r z a v a llıd ır ve birşey yapam az. D e v rim c ile r ise g ü ç lü d ü r." K abil K ocatürk de, bu konuda şunları sö yle m iştir: "Y akalanırsak ne yaparız d iye hep k o n u ş u y o rd u k . Bu k o n u ­ da İb ra h im 'in s ö y le d ik le rin i ço k iyi h a tırlıy o ru m . İb ra h im , 'K o ­ nuşm am ak için herşey y a p ıla b ilir. Partiyle ilg ili ifade verm ek anlayışa iha ne ttir. Ç özü len de p artide kalam az. Rusya'da Ç ar­ lık d ö n e m in d e O kh ra na p o lis in e ifade ve rm em ek iç in d e v rim ­ cile r, d ille rin i ısırarak ko pa rırlarm ış. D avaya inanm ış b ir parti üyesi bu nedenle in tih a r b ile e d e b ilir', d e d i. 'H iç b ir şey b u la ­ m ayacağın hücrede, nasıl in tih a r e d e ceksin', d iye sordum . İb ­ rahim de, 'D ire n e m iyo rsa n , çö z ü le c e ğ in i za nn ed iyo rsan eğer davaya inanm ış b ilisiyse n ve ka ld ığ ın hücrede h iç birşey y o k ­ sa uçarak h ü cren in duvarına kafanı vu ru rs u n ', d e d i". A n la tıla n la rın , yazılı b e lg e le rin dışında b ir de k iş ile rin bu konuda kendi g e liş tird ik le ri ve yaşadıkları da ö n e m lid ir. İb ra him Kaypakkaya, 1 9 7 3 1te yakalanana kadar en az iki kere em niyet mensupları tarafından gözaltına alınm ış, sorgulan­ mıştır.

Yüzleştirmeler Yapılıyor Em niyet k u v v e tle rin in b ir süreden beri yaptığı ça lışm alar sonucu b ir ço k kişi gözaltına alınm ış, sorgulan ya p ılm a ya baş­ lanm ıştır. Sorgulan ya p ıla n la r b irb irle riy ie de y ü z le ş tirilir. Çapa Yüksek Ö ğretm en O k u lu 'n d a n M e h m e t Ç etin, 13 Şu­ bat 1973 Salı günü, İb ra him Kaypakkaya ile y ü z le ş tirilir. B un­ dan sonrası ifade tutanağında şöyle a çıkla n m a kta d ır: "Sanığın şuuruna hakim o ld uğ u ve ifade ve re b ile c e k d u ­ rum da old uğ u konu şm a larınd a n ve h a ric i g ö rü n ü m ü n d e n an­ laşılm akta ise de, m üd afi d o k to rla daha evvelce ya pıla n te le ­ fon görüşm esi ve bunu teyiden n öb etçi T a b ib Bnb. Sadettin D e m ira y ’ ın beyanlarına göre İb ra him K a ypa kka ya'nın ayak parm aklarında m eydana gelen d on m a sebebiyle oporesyona tabi tutulacağı ve kafasındaki yaradan d o la yı te d a v is in in de­ vam e ttiğ in in b ild irilm e s i ve uzun sorgu iş le m in in de bu d u ru ­

310


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

m u ile bağdaşm am ası karşısında ş im d ilik iş bu teşhis ve tesbit hali ile iktifa e dilm e si uygun b u lu n a ra k tutanağa n ihayet v e ri­ lip iş bu tu ta n a k h u zu rd a ta n z im o lu n a ra k hazır b u lu n a n la r ta ­ rafından im z a la n d ı." 12 M a rt 1973 Pazartesi günü, H ıd ır Karagül, H üseyin Sarıkaya ve M e h m e t Sarıkaya ile y ü z le ş tirile n İb ra him Kaypakkaya, 24 N isan 1973 Salı günü de, D ü z a li A ydoğm uş, A li Y ıldız, Haşan İlter, H am za O ğ uze r, H ayrettin İpek, H üseyin Tekin, İs­ m ail Erdoğan, Seyithan D o ka y, Z iya A yd ın ve Baki İşçi ile y ü z ­ le ş tirilir. Bu y ü z le ş tirm e le r sırasında İb ra him Kaypakkaya, yü zle ştiren le ri b ağ la yıcı b ir şey söylem ez. Bu ko nu da , İstanbul S ıkıyön etim K o m u ta n lığ ın ın 1973 y ı­ lında h azırlad ığ ı, "T ü rk iy e K o m ün ist Partisi M arksist-Leninist Ö rg ü t ve Yan K uruluşla rı O la n T ü rkiye İşçi K öylü Kurtuluş O r­ dusu ile M a rksist-L e n in ist G e n ç lik B irliğ i İllegal Ö rg ü tle ri D a ­ vası" b aşlıklı id d ia n a m e n in 48. sayfasında şunlar b e lirtilm e k te ­ d ir: "İb ra h im K a ypa kka ya'nm in tih a rın d a n önce yapm ış o ld u ­ ğ u m u z sorgusunda her ne kadar örgütsel fa a liy e tle ri ko nu sun ­ da, ketum davranm ış ise d e ..."

Benim İçin Asla Merak Etmeyin ve Üzülmeyin. Olanların Hiç Bir Önemi Yoktur. Hoşça Kalın. İb ra h im K aypakkaya, 20 Şubat 1973 Salı günü, am e liya t o l­ d ukta n sonra, babasına b ir m eku p yazar. M e ktu p şöyledir: "K ıy m e tli Babacığım , B elki d uym uşsu nd ur. 26 O c a k 'ta T u n c e li'd e janda rm a la r ta ra fın da n ya ra la n d ım . Beş gün sonra da ya kalan dım . Şim di D iy a rb a k ır'd a sıkıyö n e tim tu tu k e v in d e y im . Kurşun yaraları ta ­ m am en iyile ş ti. Y a lnız 26 O c a k 'la ya kalan dığını ta rih arasın­ daki beş gün iç in d e soğuk m ağaralarda kaldığım iç in ayakla­ rım da d o n m a o ld u . 20 Şubat'ta a m e liya tla don an kısım ları a l­ d ılar. Fakat ö n e m li birşey yo k. D o k to rla rın sö yle diğ in e göre y ü rü m e m e zarar ve rm eyecekm iş. Sakın ü z ü lm e y in . Yakında


Turhan Feyizoftlu

ayaklarım da iyileşecek. Konu kom şu a kra ba lar m erak etm e­ sinler. Ç oktan dır sizle rle görüşem edik. Bu arada evde neler o ld u ­ ğunu b ilm iy o ru m . Siz asıl işçi o ld u n u z m u. Ç o c u k la rın o k u l durum u nasıl ve hangi o k u lla rd a la r. A n a m ın ve e b e m in sağlık d u rum ları nasıl. B ild irirs e n iz m em nu n o lu ru m . Size bundan önce b ir m ektu p g ö n d e rm iş tim . Fakat d a lg ın ­ lıkla ü ze rin d e ki adresi yanlış yazm ışım . M u h a k k a k ki, e lin iz e 5e çm edi. O m ektupta bazı ih tiy a ç la rım ı yazm ıştım . Sizin p e ri­ şan b ü tçe n ize yü k o ld u m ama, kusura b akm a yın . Ü z e rim d e işe /a ra r o la b ile c e k h iç elbise yo k. Bana iç çam aşır, m in ta n , çe■<et, p an tola n, ayakkabı g ö n d e rm e n izi d iliy o ru m . Ç eket , pan’o lo n ve ayakkabının parasını gönderseniz daha iyi o lu r. A y rı­ ca, b ir saat ve b ir m ikta r para, ne kadar g ö n d e re b ilirs e n iz , ço k nem nun o lu ru m . Saatsizliğin ç o k sıkıntısını ç e k iy o ru m . Selam eder e lle rin iz d e n ö p e rim . Bütün ç o c u k la rın ayrı ayrı gözlerinden öpe rim . Siz buraya gelm eye asla ka lkışm ayın., G ö rü ş m e m iz im k a n ızdır. G ö n d e re c e k le rin iz i posta ile g ö n d e rin . Ve d e d iğ im gib i ie b enim için asla m erak etm e yin ve ü z ü lm e y in . O la n la rın h iç Jİr ö ne m i yo ktur. Hoşça kalın. O ğ lu n u z İb ra him K aypakkaya."

Hastahaneden Kaçma Teşebbüsü İb ra him Kaypakkaya, 20 Şubat 1973 Salı günü, D iy a rb a k ır \skeri H astahanesi'nde a yaklarından a m e liy a t e d ilir. Hastahaieden cezaevine nakil ta rih i, 17 N isan 1 9 7 3 'tü r. Tek bayan tu tu k lu o ld uğ u için öğretm en Fatma Erez de, aseri hastahanede g öze tim a ltınd a b u lu n d u ru lm a k ta d ır. H astahanede b u lu n d u ğ u süre iç in d e b iris iy le bağlantı ku;up, dışardaki arkadaşlarına ulaşm aya çalışan İb ra him Kaypak;aya, D iya rb a kır Askeri H astahanesi'nde te da vi g örm e kte iken Asteğmen Ü nal B ayram oğlu ile tanışır. Bu tanışm a sonrasında, basarı Rıfkı Y ü re k li'y e 28 Şubat 1973 Çarşam ba g ün ü, b ir Tiektup yazar.


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Haşan Rıfkı Y ü re k li, 1 9 6 8 -1 9 6 9 e ğ itim -ö ğ re tim d ö n e m in d e İstanbul Ü nive rsite si Fen Fakültesi öğren ci te m s ilc iliğ i ya p a n ­ lardan b iris id ir. İb ra h im 'in yazdığı bu m ektu p, S ıkıyön etim y e tk ilile rin in e li­ ne geçer. "A rka da şlara a nlatacağım bazı şeyler va r" d iy e başlayan m ektu p şö yle d ir: "B irin c is i b en im vu ru lm a m ve içeri düşm em hakkında: A r­ kadaşlar, b e lki d u y d u n u z , köm ye rin d e sabaha karşı ja n d a rm a ­ ların ani baskınına uğradık. Baskına uğradığım ızda n öbeti tu ­ tan arkadaşın ço k b ü yü k ih m a lka rlığ ı var. Kendisi m utlaka ağır cezaya ç a rp tın İm al ıd ır. Baskın sırasında b iliy o rs u n u z ki, b ir ar­ kadaşım ız derhal ö ld ü . Ben ta b ii, o n u n ö ld ü ğ ü n ü sonradan öğ­ re n d im . Ben, y a y lım ateşi a ltınd a ilk önce paçayı ku rta rdım . 5 0 0 -1 0 0 0 m etre koşarak. Fakat, peşim i b ıra km ad ılar. A n id e n te kra r ateş ya ğm urun a tu tu ld u m . K e nd im i yere attım ama bu arada kafam dan hatırı sa yılır b ir kurşun yarası, b oyn um da saç­ ma o ld u ğ u n u sonradan ö ğ re n d iğ im 4 5 -5 0 yara a ldım . O raya yarı-baygın va ziye tte düştüm . Jandarm alar beni te k m e le y ip d i­ ğer arkadaşların peşine d üştüler. O arada nüfus cü zd a n ım ı a l­ m ışlar. Yarım saat sonra a yıld ım . Düşe kalka, sendeleyerek oradan u zaklaştım . Bir yere g id ip g iz le n d im . Şunu da söyliyey im , ü ze rim d e , h iç b ir silah yo ktu . S ilah lar (zaten ö n e m s iz d i­ ler) n ö b e tçid e ve b aşkalarındaydı. Bölge k o n tro l altında o ld u ­ ğu iç in g iz le n d iğ im yerde iki gün b eklem e k zo ru nd a kaldım . Ü z e rim d e k ib rit yo ktu. Kanlı e lb iseleri d e ğ iştire b ilm e k iç in başka elbise yo ktu . A yrıca yiyece kte yo ktu . İki gün sonra aç su­ suz, b ir köye g ittim . K ö y lü le r beni eve a lm a d ıkla rı g ib i ekm ek d ah i ve rm e d ile r. Bölgede ko rku n ç b ir te rö r esiyordu çü n kü . Bir başka köye g ittim . O rad a yaralarım a m erhem sürdüler, ka rn ı­ mı d o y u rd u la r, yiye ce k ve rd ile r, a yaklarım ı ısıttılar, b iraz g iy e ­ ce k v e rd ile r. Beni uzak b ir m ağaraya g ö tü rü p bıra ktıla r. Bu ara­ da söyle m e yi u n u ttu m . Baskına u ğradığım ızda ayağım daki a yakka bıla rın her ik is in in altı da topu ğu n a kadar yırtıktı. A y a k ­ larım d on m a ya başlam ıştı. K ö ylü le r, gerçi yeni ayakkabı verdi ama d o n m a devam etti. İki gün de o m ağarada kaldım . Yara­


Turhan Feyizoğlu

m ın b iraz iyile şm e sini, ondan sonra ana yo la ç ık ıp g itm e yi d ü ­ şü nü yordu m . Faka t, ayaklarımın acısı g ittik ç e arttı. Isıtm ak iç in b ir başka köye g ittim . K orkudan beni eve a lm ad ıla r. O gece b itk in va ziye tte dışarıda yattım . A ya ğım d aki d onm a daha da arttı. Ertesi gün (ki, beşinci gündü) her ne pahasına olursa o l­ sun g ü n d ü z le y in ana yola çıkıp gitm e ye karar v e rd im , başka çarem yo ktu. Bir köyde yol sordum . Köyün ö ğretm e ni azılı b ir gericiym iş. İki g erici kö ylü yü daha teşvik ederek beni y a ka la ­ dılar. Jandarmaya ieslim e ttile r. Jandarma beni feci h ırpaladı. O n da n sonrası kısaca şöyle: T u n ce li Elazığa'a, Elazığ da D iya rb a kır'a teslim etti. Şim di D iy a rb a k ır'd a hem g öze tim hem de tedavi a ltın d a yım . Başım daki ve b o y n u m d a k i ya ra la r 20 günde kapandı. Bu arada şunu da b e lirte y im : Yaralı va ziye tte ilk b ir hafta her iki ko lu m d a n karyolaya çarm ıha gerer g ib i ger­ d ile r. Israr ü zerine ke le p çe n in b irin i çö zd ü le r. Şim di tek e lim ­ le karyolaya ke le pçe li d u ru m d a yım . 26 O c a k 'ta baskına uğra­ m ıştık. 20 Şubat'ta her iki ayağım dan da a m e liy a t o ld u m . Sağ ayağım da h iç parm ak kalm adı. V a ziye t de pek p arlak d e ğ il. Sol ayağım da hatıra o larak, kü çü k parm ağım kaldı. T ed aviye de­ vam e d iyo rla r, ne zam an iy ile ş irim b ile m e m . D o k to rla r, gele­ cek ayın 1 5 'ini ta h m in e d iyo rla r. Bu arada yataktan h iç in e m i­ y o ru m . Fakat, tek kelepçe hala bağlı d u ru y o r. Savcı g eldi, b ir k im lik tesbiti yaptı. Sorgu iç in iyile şm e m i b e k liy o rla r. Bu ara p oliste bazı şeyler d u y d u m . Savcı, Ü m ra n i­ ye 'd e ka ld ığ ım ız b ir e vin tesbit e d ild iğ in i sö yle di. Bir başka p o ­ lis, bana Aşur d iye h itap etti. Bir başka polis, Tıp'1 1 b ir kızın ö l­ düğünü söyledi. Y ine savcı, bana M usa ve H am za d iy e h itap etti. Bir başka polis, Ç ap a'lı H ik m e t'in ya kalan dığını sö yle di. Ç apa'lı H ik m e t'i ben o ku ld a n tanırım . A m a d e v rim c i fa a liy e t­ le ilg ili o ld u ğ u n u b ilm iy o rd u m . O k u l arkadaşım M e h m e t Ç e­ t in le g ö rü ş tü rd ü le r O c a k 'ta n beri içerdeym iş. K e ndisine g ön ­ d e rile n b ir m ektuptan dolayı içerdeym iş. Yine p oliste bana, Si­ verek'ten o ld u ğ u n u s ö yle d ikle ri b irin i g österdiler. G üya b ize silah gelm iş. Sınırdan o alacakm ış. H a b ire d ö v ü y o rla rd ı. O , beni tanıdığını, M usa o ld u ğ u m u , e vle rin d e ka ld ığ ım ı sö yle di. Oysa ben onu ta n ım ıyo rd u m . Ü ste lik M usa da d e ğ ilim . Y ine Siverek'ten Serdar mı, Seyithan mı d iye b iri içeri düşm üş. Bu­

314


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

nu sadece d u y d u m . 1 5 gün sonra çö zü lm ü ş. (O ca k'ta düşmüş). B irç o k şey sö yle m iş. Y in e b iz im d ava la rla ilg ili o la ra k ve g a li­ ba S e yith a n 'ın konuşm asıyla ilg ili o la ra k Siverek'ten daha baş­ kaları da varm ış içe rid e . Am a k im le r o ld u k la rın ı, kaç kişi o l­ d u k la rın ı b ilm iy o ru m . Burada ne rad yo d in le y e b iliy o ru m , ne de gazete o k u y a b ili­ y o ru m . D iğ e r g ö z a ltın d a k ile r ve m a h ku m la r ko rid o ra ç ıkıp ge­ z e b iliy o rla r. Radyo d in le y e b iliy o rla r. Benim ko rid o ra açılan kapıyı da k ilitliy o rla r. Yani dünya ile irtib a tım kesik. Z a n n e d i­ yo ru m , T u n c e li'li b ir ç o k m a h a lli d e v rim c iy i içeri d o ld u rm u ş ­ lar. A rkadaşlar, ü z e rim d e işe yarar h iç b ir g iye cek yok. A yrıca para da yok. 2 0 0 lira vardı p o liste kaynadı. Sizden ikişer adet iç çam aşırı, 42 n um ara ayakkabı, çorap, b ir ç ift p ija m a , m in ­ tan (veya kazak), çeket ve pan talo n istiyo ru m . Ö lç ü le rim i siz b ilirs in iz . En az 5 00 (beşyüz) lira kadar para y o lla y ın , babam gön de re cek d u ru m d a olsaydı ondan isterdim . O n u n d urum u ç o k kö tü. İs te d ik le rim i A n ka ra 'd a n postaya ve rin ve ü zerine b ab am ın adresini ya zın. Babam ı ziya re t ederseniz d ik k a tli d a v­ ranın, g ö za ltın d a o la b ilir. A rkadaşlar, sizden isteyeceğim d iğ er şeyler şunlardır. B irin ­ cis i: siyasi p o lise karşı te d b irle rin iz i ço k ço k sağlam laştırın. Bu g ü n le rd e p o lis ö z e llik le b iz im ü z e rim iz d e d u ru y o r. İk in c is i: k a d ro la rın ızı en kısa za m anda ve en iyi şekilde silah la nd ırın . Buna a cile n ih tiy a c ım ız var. D e v rim c i kitle le rd e n de bu yönde e le ş tirile r g e liy o r. Ü çü n cü sü : ki, b irin c is iy le ilg ili, poliste ç ö z ü ­ le n le ri saflarınızdan atın. D ö rd ü n cü sü : B ö lg e m izd e ki irtibatı ye nide n d üze n e ko yun ve sağlam esaslara bağlayın. Beşincisi: H a re k e tim iz in her alanda ve bu arada m üca de led e başıboşlu­ ğa, gevşekliğe, ko rka klığa , adam se nd eciliğ e aman ve rm eyin . B ö y le le rin i acım adan saflarınızdan te m iz le y in . A z olsak b ile sağlam ve kararlı o la lım . A ltıncısr. Son k a yıp la rım ız üzerine saflarda m oral b o zu k lu ğ u ve ina nçsızlık yaym aya kalka nla r olursa, o n la rın bu b o zg u n cu lu ğ u n a m üsaade etm e yin. Elbette g e rile m e le r ve ka yıp la r o la cak. D e vrim , N e v s k i'n in d ü m d ü z b ulvarın a b en zem ez ki (son ka ybım ız tam am en b ir kiş in in nö-


Turhan Feyizoğlu

bet görevini ihmal etmesinden doğmuştur. Bizim hatam ız da şudur: Kaldığım ız yer çok kişi tarafından bilindiği halde orada kalm aya devam ettik). Y e d in cisi: silahlı m ücadele asla durdurulm am alıdır. B izi geliştirip güçlendirecek olan odur. Sekizincisi: Yayın organının durum u. Siz yeniden içinde bulunduğu­ nuz durum u in celeye rek ka rarla ştırın . D o k u zu n cu su : D iyarbakır içinde adam lar bularak benim le sözlü ve ya zılı (el­ le) irtibat yollarını bulm aya çalışın . O nun cu su: Beni kaçırm a yolları arayın ve kaçırm aya ça lışın . İdam ım veya en azından müebbetim m uhakkak. Selam eder, gözlerinizden hararetle öperim . Daha sıkı, da­ ha sağlam, daha kararlı bir savaş dilerim . H oşçakalm . Arkada­ şınız. Not: 1) Benim üzerim de hiç bir y a zılı kağıt ele geçm edi. 2) Adresim : İbrahim Kaypakkaya, Sıkıyönetim Tutukevi, D iyarb akır." Mektup nedeniyle hazırlanan resmi bir ya zı, bu konuda şu bilgileri verm ektedir: "Türkiye Kom ünist Partisi (M arksist-Leninist) mensubu İbra­ him Kaypakkaya, D iyarb akır Sıkıyönetim Kom utanlığınca ya­ ralı olarak yakalanm ış ve D iyarb akır Askeri H astahanesine ya­ tırılarak gözaltına alınm ıştır. Adı geçen hastahaneye yattıktan bir müddet sonra dışarı ile temas kurma im kanları araştırm aya başlam ış, ancak bu husus Servisim izce (D yb B .D .B şk .) beklendiğinden kendisine bir şa­ hıs sürülmüştür. İ. Kaypakkaya, düşünüldüğü gibi, bu şahsa, İstanbul Teknik Üniversitesi asistanlarından Rıfkı Yürekli adına ya zılm ış bir mektubu postalaması için verm ek suretiyle ilk teşebbüsünü yapm ıştır. As. Rıfkı Yü rekli'ye atılan mektubun tetkikinden; İ. Kaypakkaya'nın, yakalanışı ve örgütün Doğu'daki son durumu hak­ kında bilgiler vererek bu şahıs vasıtasıyla örgüt m ensuplarına b azı talim atlar gönderdiği a n la şılm ış, bu arad a, halen D iyarbakır'da Yd. Sb. olarak vazife gören ve aynı zam anda Rıf-


İbo/H ayatı ve M ü cadele si

kı Yü rekli'n in arkadaşı olduğunu belirttiği Astğm. Ü nal Bayramoğlu vasıtasıyla kendisini kaçırm alarını istediği hususu tesbit edilm iştir. As. Rıfkı Yü rekli'n in , mektubu aldıktan sonra yapacağı te­ masların tesbiti m aksadiyle, operasyona devam edilm iş ve m ezkur mektup D iyarb akır Sıkıyönetim Kom utanlığından bir kurye vasıtasıyla uçakla, İst. Sıkıyönetim K. lığına oradan da Servisim ize (İst. B .D .B şk.) ulaştırılm ıştır. M ektup, Başkanlığım ızda münasip bir şekilde As. Rıfkı Yürekli'ye intikal ettirilm iş ve o andan itibaren de adı geçen, ta­ kip ve kotrol altına alınm ıştır. Bir hafta devam eden takip ve kontrolden sonra Rıfkı Yürek­ li gözaltına alınm ış ve sorgulanm asına başlanm ıştır. İlk sorgusunda adı geçen, kendisine böyle bir metubun gön­ derildiğini itiraf etmiş, aynı zam anda da takip ve kontrol altın­ da bulunduğu müddet içinde tarafım ızdan tesbit edilen bütün lemasları hakkında doğru olarak bilgi vermiş ve mektubu a lın ­ ca, bunu Ü nal Edizyürek adlı bir arkadaşına, kız arkadaşı N az­ lı A kyürek'e okuduğunu, yanında ikamet ettiği Prof. Suzan Kahram aner'e de bahsettiğini söylem iştir. Sosyalist düşünceli olduğunu ve talebeliği sırasında bu ko­ nuda çalışm alar yaptığını saklam ayan R .Yü rekli, mektubu a lın ­ ca İ. Kaypakkaya'ya acıdığından ötürü istediği şeyleri gönder­ meyi düşündüğünü ve kendisine bir daha böyle mektup yazılmamasını söylem ek m aksadıyla da yine okuldan tanıdığı Aslan K ılıç'ı aradığını fakat bulam adığını açıklam ıştır. Panik ve şaşkınlık içinde bulunan Rıfkı Yürekli, i. Kaypakkaya'yı 1968 senesinde, üniversitedeki talebe cemiyeti ça lış­ maları esnasında tanıdığını, o tarihten beri de görmediğini, m em leketlisi olan Ünal Bayram oğlu ile nasıl ve nerede tanış­ tıklarını anlıyam adığım ve İ. Kaypakkaya'nın, Ü . Bayramoğlu ile kendisinin arkadaşı olduklarını nereden bildiğini bir türlü m analandıram adığını belirtm iştir. Bu durum üzerine yukardaki hususlar araştırma konusu ya­ pılm ış ve D iyarb akır B .D . Bşk.lığım ızdan m ezkur hususlar hak­ kında bilgi istenmiştir.

317


Turhan Feyizoğlu

Alınan bilgiler: (İ.Kaypakkaya'm n, Astğm. Ü nal Bayramoğlu'nu hastahanede tesadüfen tanıdığı, bu arada Nazi11i’ Ii oldu­ ğunu öğrenerek, Rıfkı YCirekli'yi tanıyıp tanım adığını sorduğu, Ü . Bayram oğlu'na kaçırılm ası konusunda herhangi bir şeyden bahsetmediği) şeklindedir." İTÜ 'd e asistan olan Haşan Rıfkı Yü rekli, 16 Mart 1973-31 Mart 1973 tarihleri arasında em niyet m ensupları tarafından gö­ zaltında tutulmuştur. Gözetim Altında İken Bazı İhtiyaçlarımız Karşılanıyordu Daha sonra T İK K O davasından yargılananlar, ilk ifadeleri alınıp tutuklandıktan sonra D iyarb akır'daki 7. Kolordu Komutanlığı'nın bulunduğu mahalde bir barakada gözetim altında tutulmaya başlanır. Ram azan Balpetek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "S a v cılık ta ifa d ele rim iz a lın ıp tutu klan dıktan sonra Diyarbakır'daki 7 Kolordu K o m u tanlığ ının bulunduğu yerde tek katlı bir barakada gözetim altında tutulmaya başlandık. Gözetim altında tutulduğumuz yer, karşı karşıya altışar hücre­ den 12 hücre ile i ek koğuştan oluşan ve bunları birbirinden demir kapının ikiye ayırdığı bir barakaydı. Koğuşla hücreleri birbirine bağlayan ortak bir koridor ve müşterek kullandığım ız iki tuvalet ile ön tarafta geniş bir bahçe vardı. Koridorda ve bahçe dediğim iz alanda volta atabiliyorduk. Barakanın etrafı tel örgüyle çe vriliyd i. Hem hücrelerin hem de koğuşun b ulun­ duğu bölümde ayrı ayrı iki tane tuvalet vardı. İlk getirildiğim iz­ de, 12 hücreden oluşan bölümde tutulduk. Pantalon kem eri­ m iz ve ayakkabı bağlarım ız alınm am ıştı. H ücrelerde bir kısm ı­ m ız üç, bir kısm ım ız iki kişi kaldı. Ben, Haşan ilter ve D üzali Aydoğmuş, beraber aynı hücrede kalm ıştık. H ücreler, takriben 2-2,5 metre boyunda, 1,5 metre eninde idi. H ücrelerde ranza yoktu. Her hücrede, yere serili bir şilte ve iki tane battaniye vardı. Bir hücreden diğer hücreye sigara atabiliyorduk. İbrahim Kaypakkaya, hastahaneden getirilip hücrede gözetim altına tu­ tulmaya başlaynınca bizi büyük koğuşa aldılar. Yaklaşık otuz arkadaşla kaldığım ız koğuşta iken örneğin ka­ 318


İho /H ayatı ve M ü cadele si

lem, kağıt, patates, zeytin, helva, yoğurt, portakal, elm a, et, so­ ğan, traş olabilm ek için jile t gibi bazı ihtiyaçlarım ızı para kar­ şılığında hem askeriyenin kantininden hem de sipariş vererek dışardan ald ırab iliyord uk. Kendim iz, jiletle traş olabiliyorduk. B ıyık bırakabiliyorduk. H ücre de iken jilet alab iliyo r m uyduk hatırlam ıyorum . H ücrelerde iken bazı zorunlu insani ihtiyaçla­ rım ız karşılanıyor bazı yiyecek maddeleri a İd ı rabi I iyorduk. Bü­ yük koğuşta iken Tabak, çatal, kaşık, tüp gaz ve gaz ocağım ız vardı. Yem ek p işirebiliyorduk. İbrahim arkadaşa, bazan tek bazan iki kişi, günde üç öğün yemeği karavanadan biz götürüyor­ duk. T İK K O davasından yargılanıp D iyarbakır'daki askeri gö­ zetim altında bulunan arkadaşların hepsi bu nedenle İbra­ him 'in kaldığı hücrelerin bulunduğu bölüme gitmiş, İbrahim'i görmüştür. H avlu , sabun gibi ihtiyaçlarını karşılıyorduk. Hal hatır dışında başka birşey konuşma im kanım ız olmadığı gibi ortamda uygun değildi. İbrahim arkadaş, barakadaki hücreye getirildiğinde sağlığı iyiyd i. Gayet s i h h a 11i, hayat dolu, zinde idi. G ardiyan askerlerden izin aldıktan sonra rahatlıkla hücre­ lerin olduğu bölüm e gidip, gelebiliyorduk. H ücrelerin olduğu bölüm ile bizim kaldığım ız koğuşun arasında dem ir bir kapı, kapıda mazgal gibi küçük birşey vardı. Gardiyan askerler bu­ lunuyordu. H ücresinin kapısı gündüzün açıktı ve hücrelerin olduğu bölümde küçük bir alan vardı. Orada spor yapardı. Ba­ zan amuda kalkar yürürdü." Devrim İçin Ölecekler Her Zaman Bulunur İbrahim Kaypakkaya, 19 Nisan 1973 Perşembe günü hastahaneden alınarak D iyarbakır Askeri C ezaevinin yanında, T İK ­ K O davasından yargılanacak olan arkadaşlarının da bulundu­ ğu ayrı bir binadaki üç nolu hücreye tek başına konur. Burada bazı istekleri karşılanır, kendisine defter ve kalem verilir. Sorgunun bittiğini, artık bundan sonra mahkemenin başlıyacağını düşünerek savunma hazırlığına girişir. İbrahim Kaypakkaya'nın, savunma am acıyla notlar yazdığı defterinde üç tane şiir bulunm aktadır.


Turhan Feyizoj»lu

"D evrim için her zam an ölecekler bulunur" başlıklı şiiri şöyledir: "...g id e r,...g id e r, n ice ko çyiğitler g id er Senin de için de b ir oğuiun varsa ç o k değildir, Ey m avi gök! Ey yağız yer bilesin ki, Yüreğim iz kabına sığmamakta Ö rsle çe k iç arasında yoğrulduk H ın cım ız derya g ib i kabarm akta." *

İbrahim 'in, "Ö len Yoldaşlar İçin" başlıklı şiiri ise şöyledir: "Siz ki ca n ın ız verdiniz halkım ız için! S iz ki her şe yin izi verdiniz ....la r uğruna G öğüm üzde onurla dalgalanan K ızıl bayrağa siz ki al rengini verdiniz Ö lm ez halk için toprağa düşenler S iz ki ölm ezliğe erdiniz Ey yü ce oğulları halkım ızın Gururla ve ....la dinlenin şim di Kavganızı sürdürüyor yo ld a şla rın ız." *

İbrahim 'in defterdeki son dörtlüğü ise şöyledir: "D em iri de köm ürü de sö k eriz amman Buğdayı da p irin ci d e ekeriz amman Faşizm e kan dam layan k ılıc ız B ir gün g elir kin im izi d ö keriz am m an!." Ölüm Ankara Üniversitesi H ukuk Fakültesi öğrencisi İbrahim G ü ç lü , D D K O ana d avasınd an yarg ılanm akta iken , bir soruşturma nedeniyle, D iyarbakır Askeri S a v c ılığ in d a ifade verm ek için koridorda beklem ektedir.


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

3 .5 .1 9 7 0 tarihinden 28.4.1 971 tarihine kadar D D K O A nka­ ra şubesi başkanlığı yapm ış olan İbrahim G ü çlü , ifadesinin alınm asını beklediği sırada duyduğu bazı bilgileri şöyle anlat­ mıştır: "Savcılıktan askerlere yayılan ve benim de onlara gösterdi­ ğim özel yaklaşım sonunda İbrahim Kaypakkaya'nm işkence­ de öldürüldüğünü öğrendim . Hapishaneye döndüğüm zaman sorunu, hem birlikte yargılandığım kendi arkadaşlarım a hem de T İK K O davası tutuklularına aktardım . O layın doğru olup ol­ madığını saptamak için araştırmaya başladık. Avukatlarım ız vasıtasıyla dışarıya haber gönderdik." Ram azan Balpetek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "İbrahim Kaypakkaya'yı bir üsteğmen ve dört asker, bulun­ duğu hücreden aldı, bizim bulunduğum uz koğuşun önünden yürüyerek geçtiler ve bir jip e bindirip götürdüler. Koğuşun ka­ pısı açıktı. O rada bulunan herkes gördü. B iz, İbrahim 'i hastahaneye ayaklarının pansum anını yapm aya götürüyorlar san­ dık. Daha sonra, İbrahim G ü çlü , cezaevinin havalandırm a penceresinden bizim bulunduğum uz barakaya doğru, 'İbrahim öldürülm üş' diye bağırdı. B iz, İbrahim 'in ölümünü böyle duy­ duk. İlk önce m antıklı gelmedi ve ihtimal verm edik. Daha son­ ra, görüşe gelen ziyaretçilerim izd en öldüğünü öğrendik. A n­ nem Fatma, ile kardeşlerim Mahmut, Mehmet ve H alit gelm iş­ ti. 'Sizin bir arkadaşınız ölm üş', dediler. 'Hangi arkadaşım ız ölm üş', diye sordum. 'Y aralı arkadaşınız ölm üş.', diye cevap verdiler. B iz, pek anlayam adık. 'Yaraları kapanm ıştı. Yanılm ış olm ayasam z', dedik. 'D ışar da babasıyla karşılaştık. Arkadaşı­ nız ölm üş', dediler. İbrahim arkadaşın öldüğünü öğrenmek bizde büyük bir mo­ ral bozukluğu yarattı. Moral bozukluğunu uzun süre üzerim iz­ den atam adık. Bizi D iyarbakır'dan İstanbul'a götürdüler. Y a r­ gılanm am ız İstanbul'da başladı. Duruşm anın ilk gününde, mahkem e heyetine bir d ilekçe vererek, 'A rkadaşım ız İbrahim Kaypakkaya işkence edilerek öldürüldü. Bu konuda bir a çık la ­ ma yapılana kadar konuşm ayacağım ızı', belirttik. K im likleri­ m iz sorulduğunda da hiç kimse cevap verm edi."


Turhan Feyizoftlu

6 Kasım 1973 günü, 1. Ordu Komutanlığı 2 N o .İ li Askeri M ahkemesi Başkanlığına verilen dilekçede, İbrahim Kaypakka­ ya, üç no.lu hücreden alınıp götürülürken, "yanındaki hücre­ lerde gözaltında bulunan Nuri Yam an, C elal Bozatlı, Mehmet Altınbaş ve Haşan Zengin tarafından" görüldüğü belirtilm ekte­ dir. İbrahim Kaypakkaya'nın ölümü hakkında, D iyarbakır A ske­ ri Cezaevinde tutuklu bulunan 36 kişi, D iyarb akır Sıkıyönetim Askeri Cezaevinde 29 M ayıs 1 973 tarih ve 1900-73/84 kayıt numarasına kayıtlı olan bir dilekçe verir. İbrahim G ü çlü bu dilekçe hakkında şunları anlatm ıştır: "Ben o dönem aynı zam an da tutuktular tarafından seçilen, tutukluları yönetime karşı temsil eden yönetici grubun için d ey­ dim. O dönemin Sosyalist Devrim ve M illi Dem okratik Devrim a y rılığ ı, b izim hapisahanede so syalist d evrim ci kesim in yoğunlukta olm asından dolayı, soruna ilişkin ortak tutum takınm ak zor oluyordu. Bu konuda hapishane yönetim ine ve savcılığa, dilekçe bile yazılm asının çok zor ve aram ızda şiddetli tartışmalara sebep olduğunu çok iyi hatırlıyorum . Yönetimde benim le birlikte bulunan bir-iki arkadaşın özel tutum ve çabaları sonucunda hapishane yönetim ine dilekçe ya zıld ı. Daha hapishane yönetimi ve sa vcılık bize bilgi verm e­ den, avukatlarım ız İbrahim Kaypakkaya'nın ölüm haberini getirdiler." Bu dilekçe şöyleclir: Diyarbakır-Siirt illeri Sıkıyönetim Ko m utanlığın a D iyarbakır 1) Tutuklu İbrahim Kaypakkaya'nın 16.5.1973 tarihinde hücresinden alınarak M İT'e götürüldüğü ve yapılan işkenceler­ le öldürüldüğü, 2) Bu cinayet ıadisesine Türkiye ve dünya kam uoyunda uyandıracağı tepkiden çekinilerek intihar süsü verilm ek isten­ diği, 322


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

3) Bu cinayete ne kadar intihar süsü verilm ek istenirse isten­ sin bunun hiçbir zam an inandırıcı olm ayacağı, 4) Z ira ; a) İbrahim Kaypakkaya'm n yaralı olarak yakalandıktan son­ ra hastahanede yaralı haliyle prangaya vurulduğu ve devamlı olarak kontrol altında bulundurulduğu, hastahaneden sonra da hücreye konulduğu, demir akşamlı hiçbir aletin, kemer ve ip kabilinden h içbir şeyin yanında bulundurulmadığı ve tedbir mahiyetinde olarak aynı binada ve birkaç metre ötedeki tuva­ lete dahi götürülmediği ve hücresinde tuvalet ihtiyacını gider­ diği, b)Ayrıca İbrahim Kaypakkaya'mn 15.5.1973 tarihinde hüc­ resinden alınarak bir daha geri getirilmediği, c) Zaten intihar süsü vermekte güçlük çeken faillerin 19.5 .1 9 7 3 tarihinde işlenen bu cinayeti yetkili m ercilere du­ yurm am ası ve kam uoyuna gerekli açıklam anın yapılm am ası­ nın bu cinayetin en büyük kanıtı olduğu, 5) Bu hadiseden de anlaşılacağı gibi Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim tutukevindeki tutukluiarın anayasa ve kanunlara aykırı olarak alınıp M İT'e götürüldüğü, dövüldüğü ve öldürül­ düğü ve b iz tutuklu olarak hayatlarım ızın garanti altında bulundurulm adığı, bunun kanunlara aykırı olduğu, B izler insanlık haysiyetine yaraşmayan bu hunharca davra­ nışı kınar ve birer vatandaş olarak anayasa, kanunlar ve insan H akları Beyannam esini ihlal ederek işlenen bu suçu, gerekli soruşturmanın yap ılıp faillerinin gerekli cezalara çarptırılm ası için ihbar ed iyoruz. 2 8 .5 .1 9 7 3 ." D iyarb akır ili Sıkıyönetim Komutanlığı M ahkemesi Askeri Savcılığ ı'm n 2 3 .8 .1 9 7 3 tarih, 1973/165 evrak no, 1973/367 esas no, 1973/75 karar no.lu, Hakim Kıdem li Binbaşı Nejat Ö ztaşkent im zalı yazıd a İbrahim Kaypakkaya'm n ölüm şekli şu şekilde açıklanm aktadır: "Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Cezaevinde muhafa­ za edildiği hücrede her yerde bulunabilen ve muhtemelen ayaklan kesildiği için giydiği plastik terliğin taban yapıştırm a­ sının arasında sakladığı kabul edilen ve yarım olarak kullam323


Tıırh.ın Feyizoğlu

lan SH İC marka jiletle bakıcıların ve nöbetçilerin dalgınlığın­ dan yararlanarak ayrıca hücrenin dışardan doğrudan doğruya görülem eyip özel olarak üstünden bakılan penceresinin giz­ lenmeyi de sağladığından sol el bilek dam arlarını kesmek su­ retiyle kanama sonucu öldüğü, Bu durumun geç olarak öğrenildiği, sonradan yapılan m ü­ dahaleden bir sonuç alınam adığı; O layın doğrudan doğruya kendisi tarafından m eydana geti­ rildiği harici bir etken ve zorlam anın bulunm adığı; Esasen eylem leri nedeni ile asılacağı korkusu içinde oldu­ ğundan böyle bir davranışa kalkışm asının olağan bulunduğu; Ö lüm ün doğrudan doğruya kendisi tarafından ve cezadan kurtulmak am acı ile meydana getirildiği; Kanısına varılm ış ve esasen başka bir olasılığı gösteren her­ hangi bir delil elde edilem em iş ve bu husus tanık beyanları, otopsi ve Adli tıp M üessesesinin raporları, olay yeri tutanakla­ rı ile açıkça a n la şılm ış..." İbrahim Kaypakkaya'nm ölüm tarihi, 17 M ayıs 1973 Per­ şembe günüdür. Ö lüm ü hakkında Sıkıyönetim yetkilileri, intihar olduğunu iddia etmiş, arkadaşları ise, işkence sonucu öldürüldüğünü söy­ lemiştir. !l71 iki iddia, bir gerçek var: O da örgüt ve örgütün yandaşlan hakkında konuşmamak için ölüm ün seçilm esidir. A li K a yp akkaya, 19 M ayıs 1973 Cum artesi günü D iyarbakır'a gider. Oğlunun naaşım alan A li Kaypakkaya, 21 M ayıs 1973 Pazartesi günü, İbrahim Kayp akkaya'yı, doğduğu köy olan Kaıakaya'da toprağa verir .


llıo /H a y a lı ve M ü cadele si

DİPNOTLAR A Y D IN LIK D E R G İS İ Ç E V R E S İ İK İY E A Y R İLIY O R 1-Yalçın Büyükdağlı, Tü rkiye Sosyalist Hareketinin Tarihi (2), Teo ri, Ekim 1993, sayı:46 2-Yalçın Büyükdağlı, Tü rkiye Sosyalist Hareketinin tarihi (2), Teori, Ekim 1993, sayı: 46 T D G F M E R K E Z Y Ü R Ü T M E K U R U L U N D A N PDA T A R A F­ T A R LA R I A T IL IY O R 3-Sevim B e lli, Boşuna mı Çiğnedik?, Belge Yayın la rı, İstan­ bul, Kasım 1994, sayfa: 4 73, 474 4M ihri B elli, İnsanları Tanıdım , ikinci cilt, M illiyet Y a yın ­ ları, İstanbul, Eylül 1990, sayfa: 109, 110 S A F L A R IM IZ D A K İ Ç E LİŞ M E LE R İ D O Ğ R U K A V R A Y A LIM 5-Türk Solu, 2 7 .1 .1 9 7 0 , sayı: 115 B U A R A D A İLL E G A L Ç A L IŞ M A L A R IM IZ DA O L U Y O R D U 6-H alil Berktay'ın Doğu Perinçek'e Mektubu ve Polis İfade­ si, Le-Ya Yayın la rı, İstanbul, O cak 1979, sayfa: 9'dan 13 'e ka­ dar. P R O L E T E R Y A N IN Ö N C Ü L Ü Ğ Ü B U G Ü N , H A LİH A Z IR D A , M E V C U T D E Ğ İL D İR 7-Çetin Yetkin, 1 2 Mart Ö ncesinde Türkiye'de Soldaki Bö­ lünm eler, Toplum sal Dönüşüm Y a yın la rı, İstanbul, birinci bas­ kı, M ayıs 1998, sayfa: 1 13,114, 115, 184, 185 D O Ğ U , D O Ğ U B Ö L G E S İN E G İT M E K İS T İY O R 8-iki Lider İki Ö rnek, Le-Ya Y a yın la rı, İstanbul, O cak 1979, sayfa: 146, 147 TİİK F


Turhan Feyizoğlu

9- M uzaffer O ruçoğlu'nun yazdığı T İK K O Marşı şöyledir: "B iz Türkiye'nin kahraman halkları, D evrim ile alacağız hakları, B iz top, tüfek kızılordu tankları, Proleter ihtilal kuşakları, H ey, H ey, H ey, H ey, B iz her şeyiz, B iz işçiler, B iz köylüler, B iz İşçi-Köylüı Kurtuluş O rdusu hey, heey, Selam olsun apaydınlık günlere, Ç ekiçle dirgenle yürüyenlere, Selam olsun halk için ölenlere, Silah elde toprağa düşenlere, Bugün çete yarın k ızıl orduyuz, Faşist celatlara büyük korkuyuz, Bugün kurşun yarın halkın topuyuz, Yürekten savaşan ih tila lcile riz." K O N G R E TEK LİFİ 10- O kuyucu için bilgi: 1971 tarihli TİİK P Tü zü k T a sla ğ inın "Parti Ü ye liğ i” bölümü şöyledir: "1. TİİK P'n e üye olm anın şartları şunlardır: a- 18 yaşını bitirmiş olm ak, b- Parti tüzük ve programını benim sem ek, c- Parti teşkilatlarının birinde faal olarak çalışm ak, d- Parti disiplinine uym ak, em ir ve kararları uygulam ak, e- Parti aidatını düzenli ödemek. Tü rkiye'li her işçi, köylü, asker ya da herhangi bir proleter devrim ci Parti'ye üye olabilir. 2. Partiye üye alma yetkisi, M erkez Kom itesinin ve altında­ ki ilk kadem elerindir. Bu yetki daha aşağı m ahalli kadem elere de verileb ilir. 326


İbo /H a ya lı ve M ücadelesi

3. Parti üyesinin görevleri şunlardır: a- M arksizm -Leninizm -M ao Zedung D üşüncesini canlı bir şekilde öğrenerek eylem kılavuzu olarak kavram ak ve m üca­ delesini verm ek. b- Ç e lik d isiplinli olm ak. c- Kitlelerle sağlam bağlar kurm ak, halkın öğretmeni ve öğ­ rencisi olm ak, d- M arksizm -Leninizm ve Parti'niıı birliğine yönelen her türlü oportünist, revizyonist, iki yü zlü , mevki düşkünü, bölücü ve h izip çi tutumlara karşı kararlı bir şekilde m ücadele etmek, e- H alkın kurtuluşu davasını ve Parti'yi her şeyin üstünde tutmak, hertürlü bencil duygu ve düşünceden arınm ak, prole­ taryanın devrim ci fedekarlık ruhu ve ahlakıyla çelikleşm ek, bencilliğe güç veren ve proleterleşmeyi dizginleyen her türlü yaşama tarzından arınıp, gerici bağları kopararak yoksul halk­ la aynı hayatı ve geleceği paylaşm ak. f- Eleştiri-özeleştiride kararlı ve cesur olm ak. D E M O K R A T İK M E R K E Z İY E T Ç İL İK ve P A R T İ D İSİP LİN İ 4. T İİK P 'in teşkilatlanm a ilkesi dem okratik m erkeziyetçilik­ tir. İllegal çalışm a şartlarında g izlilik tayin edici ilkedir. Bu du­ lumda m erkeziyetçilik esası dem okrasiye ağır basar. Çeşitli Parti ve kadem elerinin organları demokratik danış­ ına yoluyla tayin edilir. Bütün Parti'de tek bir disiplin uygulanır. Bütün Parti üyesi yoldaşlar Partiye, a zın lık çoğunluğa, alt kadem eler üst kadem elere ve bütün Parti merkez Komitesine tabidir. Bütün Parti kadem eleri üst kademelere faaliyetleri hakkında düzenli rapor verm ekle görevlidir. H içb ir şey Partiden gizlene­ mez. Yönetici organlar bağlı oldukları Kongreye karşı sorum lu­ dur. Kongreye rapor ve hesap verirler. Bağlı oldukları Parti teşkilatı içinde kararların alınm asına •.ıırekli olarak katılm ak, eleştiride bulunm ak, görüş, eleştiri ve iı'küflerini en yüksek organlara kadar ulaştırmak, Parti üyeleri­ nin ve çeşitli parti kadem elerinin hakkı ve görevidir.

---------------------------------- 3 27 ----------------------------------------


Turhan Feyizoftlu

5. Eleştiri-özeleştiriyi canlı tutmak ve cesaretle uygulamak, Parti teşkilatları ve üyelerinin görevidir. Eleştiri-özeleştirinin hedefi, Partinin birliğini sağlamlaştır­ mak ve Partinin mücadele gücünü yükseltmektir. Bütün Parti kademeleri ve yoldaşlar, eleştiri-özeleştiride dü­ rüst, ikna edici ve amansız olmalı, şahsi hücumlara yer verme­ meli, keyfiliğe ve eleştirinin bayağılaştırılmasına karşı mücade­ le etmelidirler. Eleştiri-özeleştirinin işleyişi baltalanamaz. Teşkilat ve or­ ganlar dışında uluorta eleştiri yapılamaz. 6. Partinin birliğini ve çelik disiplinini korumak ve geliştir­ mek bütün Parti teşkilatlarının ve üyelerinin başta gelen göre­ vidir. Partinin birliğini ve saflığı bozmaya çalışanlar, Parti karar­ larına uymayan ve görevlerini yerine getirmeyenler, Parti içi demokrasiyi zedeleyenler, Parti üyeliği ve görevlerini kötüye kullananlar hücresi tarafından veya daha yüksek organlarca sorumlu tutulurlar. Partinin birlik ve sağlamlığını, parti disiplinini, Partinin ça­ lışmasını ve parti kararlarının uygulanmasını baltalamaya yö­ nelen her gruplaşma hizipçiliktir. Hizip yaratma teşebbüsün­ den haberdar olan her üye durumu derhal Parti yönetim kade­ mesine bildirmelidir. Hizipçilik güdenler Partiden çıkarılır. 7. Parti disiplinini ihlal edenlere ihtar, görevden alma ve Partiden çıkarma cezalan verilir. Marsizm-Leninizmden sa­ panlar, parti tüzük ve programından sapanlar, Parti disiplinini ağır şekilde ihlal edenler, hizipçilik güdenler, iki yüzlü davra­ nanlar ve mevki düşkünleri Partiden çıkarılır. Partiden çıkarma kararını almaya yetkili organ, Merkez Ko­ mitesi ve altındaki ilk kademedir. Bu organlar çıkarma kararı­ nı, çıkarılan üyenin bağlı olduğu teşkilat kademelerinden biri­ nin teklifi ile veya doğrudan doğruya alabilirler. Kararı Merkez Komitesi onaylar. Çıkarma kararına karşı Parti teşkilatlarından biri ya da bir delege Parti Genel Kongresine itirazda bulunabilir.


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Partiden çıkarmaya yol açan durumu yok ettiğini davranış­ larıyla ispat eden, samimiyetle özeleştiri yapan ve güven ve­ renler, ancak merkez komitesi kararıyla tekrar Partiye alınabi­ lirler. Merkez komitesi üyelerinin Partiden çıkarılması, Merkez komitesinin üçte iki çoğunluğuyla kararlaştırılır. Partinin bütün kademe ve örgütleri kendilerine bağlı üyeler hakkında ihtar cezası verebilirler. Görevden alma cezası vermeye yetkili organ, o görevi ver­ meye yetkili organdır."

MEKTUP 11Mektupta isimleri geçtikleri için bu dönem cezaevinde tutuklu bulunan Gün Zileli ile Haşan Yalçın, kendi görüşlerini yansıtan bir açıklama yapar. Bu açıklama özetle şöyledir: "Musa ve Seyit alçaklarının hareketimize karşı burjuva bay­ raklarını açtıklarını öğrendik. Bu burjuva ajanı hainlerinin bi­ zim isimlerimizi de kendi bölücülüklerine alet etmeye kalkış­ tıklarını nefretle ve lanetle karşılıyoruz, bu davranışlarda onla­ rın yalancılık ve sahtekarlığının bir örneğidir. Bunlar proleteryanın disiplinini sırtlarında ağır bir yük olarak gören bireyci ve koltuk düşkünü burjuva aydınlarıdır. Bunlar halkı değil en çok kendilerini severler. Kafalarına estimi en sorumsuz davranışlar­ la her türlü bölücülük ve ihanete girerler. Tutumları böyle ol­ duklarını gösterdi. Bu gibi haller pıoleterya hareketini bölmek için faşist baskı şartlarından sonuna kadar yararlanabilirler. Uyanık olmalıyız, ihanet ve arkadan vurmalar hareketimize ve onun yönetimine olan bağlılığımızı ve güvenimizi on kat daha çelikleştirdi. Onların vardığı ihanet noktası geçmişteki hizipçi­ lik hatalarının ve bölücülere önderlik etmelerinin derinleşme­ sinin sonucudur. İki yüzlü tutumlarıyla harekete bağlı olarak gözüküp kendilerini izlediler. Bu hainleri şiddetle mahkum ediyoruz, ve süratle tecrit edilmelerini istiyoruz. Kahrolsun Musa ve Seyit denen bölücü hainler. Yaşasın ihtilalci proleterya hareketi." 329


Turhan Feyizo^lu

TAMİM 12-Okuyucu için bilgi: Doğu Pe rin çek'in , Doğu bölgesinde yaptığı çalışm alar hakkında İbrahim K a yp ak k aya 'y a yönelik eleştiri yazısı: "Y ö n etim d e okluğu bölgede yoksul köylüleri esas alan bir çalışm a yerine şehir küçük burjuvazisini esas aldı. K ö ylerd e çalışm a ve toprak ağalarının imhası konusunda oportünist gö­ rüşleri savundu. Yoksul köylü arasında çalışacağ ına, şehirde esnaf ve zanaatkarlar içinde revizyonist bir çalışm a yürüttü. Yoksul köylülerin örgütlü silahlı m ücadelesi yerine, bir kaç ağa öldü rülünce halkın silaha sarılacağı şeklindeki Marksizm-Leninizm 'e düşm an fikirler ileri sürdü. A ncak, toprak ağalarının im ­ ha edildiği bölgelerde köylere g id ileb ileceğ ini söyledi. Şehirli kadroların örgütlenm esini de oportünistçe ele aldı. Diğeri ise gittiği alt bölgede yalnız kişisel tem aslar yaptı. 10 ayda tam bir pasifizm ve entellektüel çalışm a gösterdi. G ü y a gerilla m üfre­ zesi kuracağını söyleyerek bir sürü görevi yap m ad ı. Kendi ken­ dini yetiştirm e (Liu Şao Ç i) faaliyeti için e girdi. Silahlı m ü cad e­ le sözü ağzında sadece bir palavrad an ibaretti. G e ric i ve sağcı tutumu eleştirildi. Kendi gerici tavrını hareketim izin silahlı m ü­ cad eleye hazır olm adığını ileri sürerek m askelem eye çalıştı. Başka bölgede m ücad elen in başlam asından korktu. 1-2 ay ö n ­ ceden bana haberin verin ona göre tedbir alayım , dedi. Turist olarak köylere gezm eye gitti. Köy odasına topladığı 20-30 kişi­ ye, kim ler gerilla m üfrezesine y az ılır gibi sorular sordu. H a re ­ ketimiz, başka bölgelerde şiddet hareketlerine girişmişti. M e r­ kez olarak kendilerine de her türlü im kanı sağladık. Ç alıştık la­ rı bölgede harekelim izin itibarını sarstılar. Silah lı m ücad eleyi başlatmak görevim izdir dendi ve her türlü im kan tanındı. M a ­ halli kadroların anti-patisini kazandı. Y o lla n an kadroları dar­ madağın etti. Hort-zort ederek kadrolara hükm etm eye çalıştı. İhtilalci otorite kurm ayı başaram ayan içi boş küçük burjuva tavrını aldı. Tehlikeli zam anlarda kendisine yer bulup, kadro­ lara 'siz yer bulam ad ıysanız isterseniz geri dönü n' demiştir. Kadrolara tepeden bakmıştır. D evam lı hata yapm ış fakat kad­ roların m ü kem m e1 olacağı görüşüne kapılm ıştır. Kadroların


İbo/Hayalı ve M ücadelesi

doğru bir ön derlik altında m ü cad ele için de gelişeceğini ve pro­ leterleşeceğini görem eyerek onları hor görmüştür. O ysa y o l­ daşlar, b u rju va ziyle olan her türlü gerici bağlarını koparmış kadrolardır. H ep sin i darm adağın etti. Beğenm ediği bu kadrolar arasında işçiler ve denenm iş yold aşlar da vardı. Ö n c e hatala­ rını kabul etti, daha sonra b ireyciliği ağır bastı ve hizipçilik yaptı. Bu idealist m antık dar kafalılıktır. Beğenm ediği bu kad­ rolar başka bölgelerde başarılı çalışm alar gösterdiler ve gelişti­ ler. O n u n çok hataları olduğunu söylediler. Seyit, son görüş­ m ede hataları kabul etm esine rağmen daha sonra M usa ile ge­ rici bir klik yaratarak M e rk e z 'e karşı hataları desteklediler. Po zcu lu k yaptığını m ahalli kadrolar söylüyorlar. H alkın ileri unsurlarını T IP artığı olarak hor gördüler. H ayata diyalektik m ateryalist açıd an bakam adılar. Seyit, g izlilik ilkesini de çiğnedi. 60 kişiyi polise kaptırdı. Kadrolara polisi evd e b eklem elerini söyledi. Elden yolladığı bir m ektupta b u lu nan 4 isim v e adres ve telefon num aralan p o li­ sin elin e geçti. Bölgedeki birçok im kan kaybedildi. Özeleştiri yaptı, buna rağmen hatalarına d evam etti. Vesikalar, tutanak­ lar vs. herşeyi y az ıy a geçirdi ve bunlar daha sonra polisin e li­ ne geçti, ihtilalci arkadaşların id d ian am elerind e kullanıldı. Bir proleterya sorum lusunun yapacağı işler değildi bunlar. Falan­ ca bölgedeki falanca görevli vs. gibi detaylı açıklam alara var­ dı. Sorum luluğu başkalarının üzerine y ıkm aya çalıştılar. S ö y ­ lenm em esi gereken şeyleri en geri unsurların yanında, 15-20 kişilik sem patizan guruplarının önünde böbürlenerek ilan etti­ ler. A yrıca, özel görevleri de yap m ad ılar. Seyit, 3-4 gün için bölgedeki görevi bıraktı. Sorulduğunda da bunun gerekli o ld u ­ ğunu söyledi. A y rıc a y ala n cılığ ı m eslek edinm iştir. Pusulalar ve yazdıkları belgeler elim izdedir. Y a la n cılığ ın ı ispatlayacak m ahiyettedir. Seyit, güvenlik m eselesine de aldırm adı. Y a k a ­ lanm alardan sonra, gereken yerlere haber gönderm edi, çünkü, hareketin bütünü kendisini ilgilendirm iyordu, ihm alkarlığı ve sorum suzluğu ile bir çok arkadaş polisin eline düştü, ihtiraslı, sahtekar bir küçük burjuva devrim cisi olarak harekete büyük zararları dokundu. Bir proleterya örgütü mensubu gibi değil de şirket acentası gibi d avra n d ıla r." 331


Turhan Feyizoftlu

MUSTAFA MORDENİZ ÖLDÜRÜLÜYOR 1 3-a) A li Taşyapan, A n ıla rla G e ç m iş e Y olculuk/K ayp akkaya ile Birlikte, belge yayınları, İstanbul, Ekim 1997, sayfa: 561'den 568 'e kadar. O k u y u cu için bilgi: M ustafa M o rd e n iz 'in ö ld ü rü lm esiyle il­ gili M uzaffer O ru ço ğ lu 'n u n anlatım ı da şöyledir: "İb rah im Polat, dam ın üzerinden, ötelerde pusuya yatan İb o 'yla K üçük A li'y e el kol işaretleri yaptı. K ü recik'in genç d e v ­ rim cilerinden birisiydi. "G a lib a geliyor, görünm eyelim k açırab iliriz y at", dedi İbo, Küçük A li'y e . "N e d e n bizim beklediğim iz işareti verm edi de değişik işa­ ret verd i?" "Belk i karıştırmış o la b ilir", dedi İbo. "B a k bak işte geliyor, yat, kafan görünüyor." Evden çıkan ad.'m , daracık, tozlu patikaya girmişti. Sakaltutan gediğinde pusuya yatan ib o 'yla K ü çük A li'y e doğru ilerli­ yordu. A d am elli-ellibeş yaşlarında vardı. Tam pusu noktasına geldiğinde, ib o 'yla Küçük A li, ayağa fırlayarak adam ı durdur­ dular. "K ıp ırd am a, ellerini havaya k ald ır", dedi ibo. "B a k üzerin­ de silah var m ı?" Adam şaşkınlık içindeydi. Korkudan d ilin i yutmuş, benzi ayva sarısına dönm üştü. G ö z lerin i İb o ’nun elindeki tab an caya dikmişti. D izleri, elleri ve çenesi titriyordu. "Ü z e rin d e silah m ilah yo k ", dedi K üçük Ali. "D ü ş önüm üze, konuşm adan y ü rü !" İbo'nun bu direktifi adam ın d ilin i açtı. D ild ek i kilidin a ç ılı­ şıyla birlikte titreme arttı. "O ğ lu m siz kim siniz? Kulunuz kurbanınız olayım , vallahi benim hiç düşm anım yoktur. Ben, sizi tan ım ıyorum , benim si­ ze ne kötülüğüm o ld u ?" "Sin a n C em gil ve arkadaşlarını ihbar etm ekten daha büyük kötülük var m ı?", dedi ibo. "V a lla h i, billahi, tillahi ben ihbar etm edim . Bu K ü recik'te


11kj/Hayatı ve Mücadelesi

kim e sorarsanız sorun. Elinizi ayağınızı öpeyim , vallah i ben et­ m edim . Ben ihbar... Ben, be, be b ...Boku nuzu yiye yim , k ulu­ nuz köleniz olayım ... V alla h i... ihbar edeni cü m le alem biliyor. Keğallı M uhtarı M ustafa M o rd e n iz 'i cü m le alem biliyor. V a lla ­ hi..." "M ustafa M o rd en iz , sen değil m isin ?" diye sordu İbo. "V a lla h i ben değilim . M u h a m m e d , A li, H aşan, H üseyin nu­ runa and olsun ki ben değilim . A h a benim k ü n yem !" C eb ind en nüfus cü z d an ın ı çıkararak İb o 'ya uzattı. İb o 'yla Küçük A li afallam ışlardı. İbo, cüzd and aki resme ve adam a d ik ­ katle baktı. D iğer sayfalara göz attı. Ü zgün ve m ahcup bir edayla Küçük A li'y e dönerek; "A m c a y a karşı vahim bir hata işledik. G erçekten bu değil M ustafa M o rd e n iz ." İhtiyar gözlerini ferah ferah açm ış, rahatlamıştı. "A m c a bizi affet, seni m uhtar sandık." "Affetm ek allah a mahsustur oğlum , olur b öyle şeyler, c a n ı­ nız sağolsun." ibo, k öylünü n nüfus cüzd anını geri verdi. "Kusurum uzu bağışla am ca, seni m anen m ağdur ettik, üz­ dük, ihbarcı m uhtara benzettik, cidden üzüldük", diyerek elini öptü. B ir ö p ü cü k de K üçük A li kondurdu m ağdurun eline. " K u ­ surum uzu bağışla am ca, yanlış iş yap tık", dedi. Y o lu n kenarındaki çukurda oturdular. İbrahim Polat, hala dam ın üstündeydi. "B iz mi yanlış anladık yoksa o mu yanlış işaret ve rd i" d iye fikir yürüttüler. M u h tar evd e m iydi değil m iy­ di? A m a m uhtar evd e olm asa adam dam dan aşağı inerdi. Bu tip yorum ları tam yarım saat kadar yaptılar. G özleri İbrahim Po lat'tayd ı. Polat, birdenbire el kol işaretleri y ap m aya başladı. Bu daha ö n ce kararlaştırdıklardı işaretti. Az sonra tek bir adam patikaya girerek pusu yerin e doğru yürü m eye başladı. İbo, tabancasını belinden sıyırarak, "sanırım m uhtar budur, kafanı gösterm e", dedi. M uhtar, pusuya yatan iki kişiyi gördü. A ralarında onbeş •metre kadar bir uzaklık vardı. Kuşkulanm asına rağmen duru-


Turhan Feyizuj>lu

mu anında kavrayıp kaçamadı. Tam yaklaştığında pusucular ayağa kalkarak muhtarın önünü kestiler. Tabancasını muhtarın göğsüne doğrultan ibo, "ellerini kal­ dır ve kıpırdama", dedi. Muhtar, gayet soğukanlı bir tarzda ellerini kaldırdı, pusucu­ ları tepeden tırnağa süzdü. "Tamam, korktuğum başıma geldi", diye düşündü. ibo, Küçük Ali'ye, "Şunun üzerini ara ve nüfus cüzdanına dikkatle bak", dedi. Küçük Ali, muhtara arkadan yanaşarak aramaya başladı. Nüfus cüzdanına dikkatle baktı, "tamam", dedi, "muhtarı kafe­ se aldık." ibo, sert bir direktifle, "önümüze geç, kıpırdamadan yürü!", diye bağırdı. Muhtar, müthiş bir korku anaforuna düştü. Fakat bunu açı­ ğa vurmadı. "Beni nereye götürüyorsunuz kardeşim, yanlış iş yapıyorsunuz. Ben. sizden ve halktan birisiyim", dedi. "Çeneni kapa ve yürü!" Zaman kazanmak için yavaş yürüyordu muhtar. Kurtulma­ nın çareleri üzerinde yoğunlaşmıştı. "Gayet soğukkanlı olmalı, suçluluk havası içine girmemeliyim. Bunlardan yana görün­ mek için neler yapabilirim. Gerçekten beni öldürebilirler mi. Ama bu bölgede şimdiye kadar hiç bir ihbarcı öldürmediler. Birisi kararlı, diğeri ise mülayim bir herife benziyor. Karşılıklı sohbet havası yaratırsam ikisini olmasa bile birisini yumuşata­ bilirim." Uzun, nemli ve karanlık bir mağaraya girdiler. Mağaranın orta kısmını oturmak amacıyla düzene sokmuşlardı. Bir batta­ niye, bir küçük torba dolusu ekmek vardı. Üçü de battaniyenin üzerine oturdular, ibo, tabancasının emniyetini kapayarak be­ line soktu. "Sinan Cemgil ve arkadaşlarını neden ihbar ettin? Sen ihbar etmeseydin onlar bel ki de Başyurt yaylasını alelacele terkedip bilinmeyen uzak bölgelere gidip ikinci bir muhtarın ihbarına kurban olmazlardı Sen, onları hangi amaçla ihbar ettin?", de­ di ibo. 334


Ilıo/Hayalı ve Mücadelesi

"Ben, onları ihbar etmedim. Ben, muhbir olacak kadar al­ çalmam." "Tüm Kürecik köylüleri yalan mı söylüyor? Kıirecik karako­ lundaki bir görevli yalan mı söylüyor? Karakoldakiler açıkça söylüyorlar. Onların sana ne kastı ve garezleri olabilir ki?" "Ben, bunların iftira olduğunu söylüyorum. Benim bu böl­ gede hasımlarım çoktur. Beni harcamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Siz de bunların aleti oluyorsunuz." "Samimi değilsin, inkar ediyorsun", dedi ibo. "En yakın ak­ rabaların dahi senin ihbarını inkar etmiyorlar, inkarcılık seni kurtarmaz ki, durumunu daha da ağırlaştırır. Doğruyu söyle. Para için mi yaptın, devletin gücüne ve politikasına inanarak mı yaptın, yoksa birilerinin gözüne girmek için mi yaptın? Sa­ mimi olarak konuş, biz de ona göre davranalım. Senin ceza­ landırılmanı bizzat halk istiyor. Bu ciddi bir durumdur. Halkın karşısında inkarı değil, açıklığı ve içtenliği tercih etmelisin. Her muhbir öldürülür diye bir anlayışımız yoktur bizim." Muhtar kendi ellerine ve ayaklarına baktı. Durgunlaşmıştı. "itiraf edersem acaba beni öldürürler mi?", diye düşündü. İn­ kar kalesine sığınmayı daha uygun buluyordu. "Bu namussuz­ lara güven olmaz", diyordu bazan kendi kendine. Cesur bir in­ sandı. "iyi düşün muhtar, biz, cellat değiliz. İyi düşün ve ondan sora konuş. Bildiğin ihbarcı varsa onları da söyle", dedi Küçük Ali. "Düşünecek bir şey yok kardeşim. Yapmadığım şeyi yaptım diyemem." Birbirlerine baktılar İbo'yla Küçük Ali, "şimdi ne yapalım", dercesine. İbo, muhtarı samimi ikrara zorlamak için, ülkenin ve halkın durumunu, halk için yapılan özverileri anlattı. Müca­ delenin neden ortaya çıktığını ve kaçınılmaz olarak nelere yol açacağını açıkladı. Muhbirliğin halk hayatında lanetlenen bir şey olduğunu ve bir muhbirin bile isterse iyi bir insan haline gelebileceğini, halka hizmet edebileceğini yalın bir dille, ör­ nekler vererek anlattı. Sonunda şu soruyu yöneltti: "Ne diyor­ sun anlattıklarıma muhtar?"


Turhan FeyizoKİu

"Bunları benim için anlatıyorsan boşunadır. Çükü ben, dev­ rimcilere sevgiyle bakan bir insanım. Anlattıkların benim için bilinmeyen şeyler değil ki. Muhbirlik benim soyuma, benim karakterime yakışmaz. Ben izzetinefis sahibi, namuslu bir ada­ mım." ibo, kendi kendine, "izzeti nefsine tüküreyim", dedi. Muh­ tar, sözlerine devam etti. "Asıl ihbarcılar, beni muhbirlikle suçlayanlardır. Dikkatleri kendi üzerlerinden dağıtmak için yapıyorlar bunu. Araştırın bunun böyle olduğunu göreceksiniz." "H iç utanmadan yalan söylüyorsun", dedi Küçük Ali. "Hayır hiç yalanım yoktur. Tüm bunlara rağmen beni öldür­ mek istiyorsanız ve devrim için yararlı olacaksa buyurun öldü­ rün." Muhtarın bu sen cümlesi bir sessizlik yarattı. Sessizliği tüm varlığı ve kılcal damarlarıyla dinleyen muhtar, "herhalde inan­ dırmaya başlıyorum adileri", diye düşündü. Mağaranın önünden üç sarı çiçek fışkırmıştı. Çiçekleri yo­ sun yeşili narin otlar sarmıştı. Çiçeklerin fışkırdğı kayanın çu­ kurunda dinlenen kertenkeleler mağaranın derinliklerinden ge­ len konuşmaları dinliyorlardı. Topraktan tohum ve tomurcuk kokusu yükseliyordu. Mağaraya yakın köyden kadın sesleri ge­ liyordu. Güneş kara bulutların ardında dinleniyordu. İbo, sonunda saatine baktı. Küçük Ali'ye, "şunun gözünü bağla", dedi. Küçük Ali'nin benzi sararmış, dudakları kurumuş gibiydi. İbo da huzursuzdu. Yerine getirmek zorunda kaldığı ağır ve "hoş olmayan" bir görevin ağırlığı altında acı çeker gi­ biydi. Küçük Ali bir bezle muhtarın gözünü bağladı. Muhtar, hiç kıpırdamadı. "Yanlış iş yapıyorsunuz kardeşim", dedi. Son­ ra tereddüt içine düştü. "Muhbirlik suçunu itiraf edip af dile­ meliyim. Belki o zaman kutulurum", diye düşündü. Bu sesi, içinden yükselen şu ses bastırdı: "Sakın itiraf etme, öldürmez­ ler, korkutmak için yapıyorlar." İbo, tabancasını kemerinden çekti, emniyetini usuldan aça­ rak muhtarın şakacına doğrulttu. Mağaranın önündeki kerten­ keleler patlayışla birlikte kayanın çatlaklarına kaçtılar. Muhtar, 336


Ilıu/Hayalı ve Mücadelesi

■ h i bir inleyişle yana devrilmiş, boynu, çeketi ve kulağı kan içinde kalmıştı. Üzerini yeniden aradılar, beşyüz lira çıktı. "Para hangi cepten çıktıysa o cepte kalmalıdır. Beşyüz de­ ğil, onbin olsa da almayız", dedi ibo. Para muhtarın cebine konuldu. Üzerinde, "Tüm azılı halk düşmanlarının sonu böyle olacaktır", yazısı bulunan bir kağıt muhtarın göğsüne iliştirildi." Muzaffer Oruçoğlu, Tohum, Umut Yayınları, İstanbul, Ekim 1992, sayfa: 29'dan 34'e kadar. Okuyucu için bilgi-b): İbrahim Kaypakkaya, Muhtar Mustafa Mordeniz'i 7.65 çap­ lı Lama marka tabanca ile öldürür. Okuyucu için bilgi-c): "Türkiye Gerçekleri ve Terörizm" isimli kitabın 159. say­ fasında Muhtar Mustafa Mordeniz'in öldürülmesi şöyle anlatıl­ maktadır: "Muhtar Mustafa Mordeniz, THKO'dan Sinan Cemgil ve ar­ kadaşlarının kır gerillası için Nurhak Dağlarında saklandıkları­ nı güvenlik kuvvetlerine ihbar eden bir köylüdür. Marksist-Leninist Türkiye Komünist Partisi faaliyete geçtik­ ten sonra, halkın gözünü korkutarak, güvenlik kuvvetlerine ih­ barda bulunulmasını önlemek için Mustafa Mordeniz'i öldür­ meğe karar vermiştir. Bu maksatla pusu kurulmuş ve adıgeçen öldürülmüştür." Okuyucu için bilgi-d): Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'nın, 23 Ağustos 1973 tarih ve 1973/165 evrak nolu belgede ise, Mustafa Mordeniz'­ in "El ve ayaklan bağlandıktan sonra" öldürüldüğü belirtilmek­ tedir. Okuyucu için bilgi-e): Türk Solu Dergisi'nin 30 Temmuz 1968 tarih, ve 37 nolu sayısında, "11 Köy Daha Amerika'ya Defol Dedi" başlıklı bir bildiri yayınlanır. İbrahim Kaypakkaya tarafından öldürülen Malatya ili Akça­ dağ ilçesine bağlı Kahyalı Köyü Muhtarı Mustafa Mordeniz'in 3 37


Turhan Feyizoşlu

de imzaladığı bu bildiriyi belge olarak aktarıyorum. Bildiri ay­ nen şöyledir: "Akçadağ'ın Devrimci köy muhtarları olarak, Ulusal çıkar­ larımızın bekçiliğini yapan, Türk gençliğinin İstanbul'daki çir­ kin Amerikalının çirkin oyunlarına karşı direnişini desteklerken Amerikan bahriyelisinin hovardalığını koruyan polisin saldırı­ sını şiddetle protesto ederiz. Ezilen ve sömürülen yurttaşlar! Kardeşler, Dünyanın ve düvelimizin iyi insanlarına son defa deriz ki: Bu topraklar ecdadımızın kanlarıyla yoğrulmuş. Toprakları­ mıza göz koyan gavurları kovmak için, dağlara ve çöllere üleş­ lerimizi serdikdik. Büyük Allahın yardımıyla muradımıza ka­ vuştuk. Çünkü gavuru toprağımızdan sildik süpürdük. Bu uğur­ da can veren atalarımızın ruhu şad olsun. Gel gör ki: Son yıllarda yardım veriyoruz diye yine çirkin ve Gavur Amerikalının bir tuzağına takıldık. Bize avucuyla yar­ dım veren Amerikalı, kucak kucak memleketine taşımazsa yar­ dım verebilir mi? Kaşımıza gözümüze hayran değil, Baba Ata dostluğumuz da yok. Öyleyse neden bu kadar topraklarımızda yalanıp durmaktadır? Kardeşler, Her ne yana baksak bir Gavur Amerika radarı, bir Amerika üssü, bir Amerika tesisi ve bir Amerika askeri. Yol kenarların­ da büyük büyük levhalar SHEL, M O BİL, petrol şirketlerini gö­ zünüzle görüyorsunuz. Her akşam radyolarınızı dinlerseniz, Amerika canavarlığını kendi kulağınızla işitiyorsunuz. Viyetnam mazlumların^ yaptığı zülüm ve vahşeti görülmemiştir. Gebe anaların karnına süngü taktığını, gelinlerin ve gelinlik kızların haya yerlerine kazıklar soktuğunu, göğüslerine ip bağ­ layıp yerlerde sürüdüğünü, o yetmemiş gibi tarlasında çalışan köylülere ateş açlığını heıgün gazetelerde ve dergilerde oku­ maktasınız. Kan kokusundan hoşlanan gavur Amerika ile dost­ luğu kuranlar, ona çanak tutanlar kendi menfaatlarından baş­ ka hiçbir şey düşünmüyorlar. Düvelimizin de Viyetnam gibi olacağı apaçıktırla;. Çünkü kurtla kuzu arkadaş olamaz. -------------------------------- 3 3 8 ---------------------------------


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

Amerika'ya Çanak tutan Var. Gardaşlar! Biz politika yapmıyoruz, çünkü seçimler geçti. Kendi mem­ leketimizin çıkarına çalışmak görevimizdir. Bu memleketin sa­ hipleri ne Amerikalı ne de ona çanak tutanlardır. Cephelerde ölenler biziz. Sınırlarda nöbet tutanlar biziz. O y verenler biziz. O halde herşey biziz demektir. Oysa bizi temsil edenler biz­ den habersiz 52 gizli Amerika andlaşması imzalamışlar. Nato gibi bir Amerika tuzağına bizi düşürmüşler. Uğurunda kan döktüğümüz toprakların 35 milyon metre karesini Amarika ga­ vuruna vermişler. Oysa kimin malını kime veriyorlar. Hala top­ raklarımız kan kokuyor, silahımızdan baruk kokusu silinmedi. İşte Am erikalıyı Sevmiyoruz Biz diyoruzki, Amerikalıyı sevmiyoruz... Sevmiyoruz. Sev­ mediğimiz bir ecnebinin topraklarımızda gezmesini istemiyo­ ruz. Eğer dostluksa da misafirlikse de yetsin gayri doyduk tü­ münden. Çetin Bir savaş Verilmedikçe Şu bir gerçektir ki’. Düvelimizin önemli noktalarını Ameri­ kalılar ele geçirmiş radariyle, üssü ile tesisiyle, askeriyle, şirke­ tiyle işgal altına alınan topraklarımız, gavur üssünden, gavur bayrağından ve gavur radarından temizlenmedikçe, kararımız karardır. Bu ikinci Milli kurtuluş savaşımızdır. Tüm iyi insanla­ ra, namuslu ve müslüman gardaşlarımıza duyururuz ki: Hakla­ rı çiğnenenler, ezilip sömürülenler, haklarını elde etmek için bizzat direnmedikçe, etkili bir savaşı almadıkça, haksızlıklar­ dan ve içinde bulundukları gavur baskısına, Nato teşkilatına, gavur Amerika gizli ve ikili andlaşmalarına, her türlü sömürül­ me yani insanın insan tarafından sömürülmesine HAYIR deme­ dikçe: BA Ğ IM SIZ ve SERBEST BİR D Ü VEL KURAMAYIZ. İŞTE ECNEBİ G A V U R U N A TEK İHTARIM IZ: DEFOL... DE­ FOL Keller köyü muhtarı: Haşan Erdoğdu, Çimiş köyü muhtarı: Mehmet Akgün, Durul ova köyü muhtarı: Ali Bal i, Ören köyü muhtarı: Necmettin Durmuş, Dumuklu köyü muhtarı: Ali Ak­ gün, Çevirme köyü muhtarı: Köse Polat, Kahyalı köyü muhta­ 339


Turhan FeyizoRİu

rı: Mustafa Mordeniz, Balhacı köyü muhtarı: Haşan Bali, Ha­ run Uşağı muhtarı: Haşan Dışkaya, Hançerli köyü muhtarı: 1. aza Hılfo Akça, Yer İkinciler köyü muhtarı: Mustafa Üstün."

MEHMET KOORDİNASYON KOMİTESİNE ALINIYOR 14- Faik Bulut, Filistin Rüyası, Berfin Yayınları, İstanbul, üçüncü baskı, Temmuz 1998, sayfa: 37

MUZAFFER ORUÇOĞLU, İSTANBUL'DA 15- TİİKP davasında, 26 Temmuz 1973 günü okunan ve Arslan Kılıç, Muzaffer Oruçoğlu ile Cem Somel'in yakalandık­ ları evlerde bulunan bir belgeye göre, kadroların, "çalışmalar­ da dikkate alacağı hususlar" şöyledir: "Devrimci çalışmalarda dikkate alınacak hususlar şu şekil­ dedir: 1- Boş kalan zamanlarını değil, hayatını devrime adadığını unutma. 2- Bütün çalışmanı, halkı silahlı mücadeleye hazırlama he­ define yönelt. 3- Legaliteyi ve illegaliteyi iyice kavra ve bunları doğru bir biçimde birleştir. 4- Yaratıcı çalışmayı teşvik et. 5- Hareket için yeni mali imkanlar ara, yaratıcı önerilerin üzerine eğil ve onları doğru değerlendir. 6- Seni çevreleyen şartlara boyun eğme, onları zorla yen­ meğe çalış, çalışmada şartları zorlayarak yapılabilecek olanın azamisini yap. 7- "Poz atmak' tan, zamanı boşa geçirici ıvır zıvır eğlence­ lerden, "ilerici" laflarla dolu gevezeliklerden uzak dur. 8- Çalışmaların hakkında düzenli rapor ver. 9- İdeolojik sağlamlığını pekiştir, düzenli toplu eğitim yap. 10- İnisiyatifini geliştir. 11- Eleştiri ve özeleştiride samimi ve cesur ol; ikna edici, yapıcı, hataları düzeltici eleştiri yap. 12- Hataların kaynağını bul, çözüm yolunu göster. 13- Uluorta eleştirilerden kaçın.


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

14Ancak ciddi ve samimi eleştirinin dedikodu ve iki yüz­ lülüğü yok edeceğini unutma. 15- Demokratik merkeziyetçiliğe uy ve uygula. 16- Her konuyu geniş bir şekilde tartış, alman kararlara uy. 17- Üst kademe kararlarına uy. 18- Merkeziyetçilik memur tavrı değildir. Üstten emir gel­ medikçe çalışmamak değildir, herşeyi yukarıya sormak değil­ dir. 1 9- Arkadaşlarına sorumluluk vererek çalıştır, onlara temel politikayı kavrat. Yapılacak işin bütün içindeki yerini kavrat, işin nasıl yapılacağını ona bırak. Onun inisiyatifini ve yaratıcı çalışma yeteneğini geliştir. Ayrıntıya girme, tavsiyelerin varsa, onları arkadaşa ilet. 20- Çevrendekilerin ufkunu genişlet, onlara yeni çalışma alanları göster (onların ilk yardım, baskı, resim, evrak düzenle­ me gibi işlerle ilgilenmelerini sağla). 21 - Stratejide merkeziyetçi, taktikte adem-i merkeziyetçi ol­ duğumuzu unutma. 22- Çalışmada gizlilik kurallarına uy. Ama, gizlilik halkın davasına sırt çevirmek değildir. 23- Gizliliğe kendini gizlemek için değil, iş yapabilmek için önem ver. 24- Başka arkadaşın işine bulaşma. Ama, bunu bir memur gibi uygulama. Onun pratik ihtiyaçlarına göre davran. 25- Birisine görev verirken o işle ilgisi olmayan bilgileri ver­ me. 26- Bir işte ancak yeterli sayıda arkadaşı faaliyete geçir, faz­ lasını bulaştırma. 27- Kendi yapabileceğin işi başkasına bırakma. 28- Kişilere karşı güven bireysel değil, kollektiftir. Ancak, burada da memur tavrına düşme. Arkadaşlara danışmadım di­ ye iş yapabilecekleri boş bırakma. 29- Gerekmedikçe bağ kurma. 30- Gizli çalışına yapıyormuş havasına girme. Öyle bir poz takınma, normal davran. -------------------------------- 3 4 1 ---------------------------------


Turhan Feyizoğlu

31- Kimseye bilmesi gerekenden fazlasını söyleme. 32- Bilmen gerekmeyeni öğrenme. 33- İçini dökme eğilimini önle, susmasını bil. 34-Devrimci hareketin sırlarını en yakınlarına bile açma. İsim, yer, zaman ve belirli olayları kimseye açıklama. Arkada­ şın sana bazı şeyleri anlatmazsa aldırma. 35"Başka kimler var!1" sorusundan, meraklılıktan, boşbo ğazlıktan kurtul. 36- Temasta bulunduğun kimse yakalanınca, kullandığın takma adı değiştir. 37- Temasta bulunduğun her çevrede kendini başka bir ad­ la tanıt. 38- Birbirini tanımayan iki arkadaşı hiçbir zaman birbirine gerçek adlarıyla tanıştırma. 39- Evinde, üzerinde isim ve adres bulundurma, gerekli şeyleri ezberle. 40- Bazı bilgileri yazılı olarak bulundurmak gerekiyorsa, bunları ancak kendinin anlayabileceğin şekilde yaz. 41- Gerektiğinde yutabileceğin kadar küçük ve ince kağıt kullan. 42- Adres ve sayı yazmak için kendi özel tekniğini geliştir. 43-Mektup yazmaktan kaçın. Yazman gerekiyorsa şifreli ya da alanın anlayabileceği şekilde yaz. 44Mümkünse el yazını değiştir. 45- Polisçe tanınmış bir el yazısıyla yazılmış metni kimseye verme. 46- Telefonla görüşmekten kaçın. Görüşecek olursan ad, adres, tarih verme, telefonla ancak önceden kararlaştırdığın şif­ reyle randevulaş. 47- Randevu yeri olarak iyi bildiğin bir yeri ver. 48- Birbirini tanımayan iki kişiyi bir randevuda biraraya ge­ tireceksen, mutlaka ortak bir parola ve işaret tesbit et. 49- Verdiğin sözü yerine getir. Randevu kaçırma. Randevu­ ya tam zamanında git.


Ilıo/Hayatı ve Mücadelesi

50- Randevuda tabii davran. Şüphe çekecek davranışlardan kaçın. 51- Randevuya giderken takibe karşı dikkatli ol. 52- Yürürken mümkün olduğu kadar tenha yolları seç. Bu arada arkanı kontrol et. Kontrolü tabii bir şekilde yap (ayakka­ bı bağlama, kaldırım değiştirmek gibi). 53-Önemli bir yere hiçbir zaman tek taşıtla gitme. Müm­ künse özel araba kullanmaktan kaçın. 54Taşıttan gideceğin yerde inme. Başka yerde in. Tenha bir sokakta yürüyüp arkanı kontrol et. 55- Takip edildiğini farkedersen, randevuya sakın gitme. 56- Eğer sürekli takip ediliyorsan, emin bir yolla arkadaşla­ rına haber ulaştır. Onlardan direktif gelene kadar kimseyle te­ mas etme. 57- Sürekli takip altındaki bir kimse için yapılacak en iyi şey, takibi atlatıp onu tanımadığı bir yere nakletmektir. 58- Takip eden polisi genellikle tanıyabilirsin, ama hiçbir zaman ihtiyatı elden bırakma. Polis tanıyamayacağın bir kılığa girebilir. Ama kendini, herkesi polis olarak görme hastalığına kaptırma. 59- Yolda rastladığın arkadaşlarınla selamlaşma. Onları ta­ nıdığını belli edecek davranışlarda bulunma. 60- Tutuklanınca ne yılgınlığa kapıl, ne de polisi kışkırt. 61 - Ser ver, sır verme. 62- ilke: Hiçbir şey söylememektir. 63- Durumu izah etmeğe, kendini savunmaya kalkışma. 64-Polisi teferruatlı hikaye ve yalanlarla aldatacağını san­ ma, uydurduğun her hikaye yeni sorulara yol açar. 65itirafta bulunma, daima inkar. 66- Okumadığın hiçbir şeyin ayltma imza atma. 67- Tehditler veya "biz herşeyi biliyoruz", "bilmem kim iti­ raf etti" palavraları karşısında paniğe kapılma. Biri öyle bir ha­ ta yapmış olsa bile, senin aynı hatayı tekrarlaman gerekmez. 68- itirafta butunmuş biri i!e yüzleştirilsen bile, inkara de-


Turhan Feyizoftlu

31- Kim seye bilmesi gerekenden fazlasını söylem e. 32- Bilm en gerekmeyeni öğrenme. 33- İçini dökme eğilim ini önle, susmasını bil. 34-D evrim ci hareketin sırlarını en yakınlarına bile açm a, isim, yer, zaman ve belirli olayları kim seye açıklam a. Arkada­ şın sana bazı şeyleri anlatm azsa aldırm a. 35"Başka kim ler var?" sorusundan, m eraklılıktan, boşb ğazlıktan kurtul. 36- Temasta bulunduğun kimse yakalan ın ca, kullandığın takma adı değiştir. 37- Temasta bulunduğun her çevrede kendini başka bir ad­ la tanıt. 38- Birbirini tanımayan iki arkadaşı hiçbir zam an birbirine gerçek adlarıyla tanıştırma. 39- Evinde, üzerinde isim ve adres bulundurm a, gerekli şeyleri ezberle. 40- Bazı bilgileri yazılı olarak bulundurm ak gerekiyorsa, bunları ancak kendinin anlayabileceğin şekilde yaz. 41- Gerektiğinde yutabileceğin kadar küçük ve ince kağıt kullan. 42- Adres ve sayı yazm ak için kendi özel tekniğini geliştir. 43-Mektup yazm aktan kaçın. Yazm an gerekiyorsa şifreli ya da alanın anlayabileceği şekilde yaz. 44M üm künse el yazını değiştir. 45- Polisçe tanınm ış bir el ya zısıyla ya zılm ış metni kimseye verm e. 46- Telefonla görüşmekten kaçın. Görüşecek olursan ad, adres, tarih verme, telefonla ancak önceden kararlaştırdığın şif­ reyle randevulaş. 47- Randevu yeri olarak iyi bildiğin bir yeri ver. 48- Birbirini tanım ayan iki kişiyi bir randevuda biraraya ge­ tireceksen, mutlaka ortak bir parola ve işaret tesbit et. 49- Verdiğin sözü yerine getir. Randevu kaçırm a. Randevu­ ya tam zam anında git.

--------------------------------------- 342-----------------------------------------


l l >o/Hayalı ve M ü cadele si

50- Randevuda tabii davran. Şüphe çekecek davranışlardan kaçın. 51- Randevuya giderken takibe karşı dikkatli ol. 52- Yürürken m ümkün olduğu kadar tenha yolları seç. Bu .ırada arkanı kontrol et. Kontrolü tabii bir şekilde yap (ayakka­ bı bağlam a, kaldırım değiştirmek gibi). 53-Ö nem li bir yere hiçbir zaman tek taşıtla gitme. M üm ­ künse özel araba kullanm aktan kaçın. 54Taşıttan gideceğin yerde inme. Başka yerde in. Tenha bir sokakta yürüyüp arkanı kontrol et. 55- Takip edildiğini farkedersen, randevuya sakın gitme. 56- Eğer sürekli takip ediliyorsan, emin bir yolla arkadaşla­ rına haber ulaştır. O nlardan direktif gelene kadar kimseyle te­ mas etme. 57- Sürekli takip altındaki bir kimse için yapılacak en iyi şey, takibi atlatıp onu tanımadığı bir yere nakletmektir. 58- Takip eden polisi genellikle tanıyabilirsin, ama hiçbir /am an ihtiyatı elden bırakm a. Polis tanıyam ayacağm bir kılığa girebilir. Am a kendini, herkesi polis olarak görme hastalığına kaptırma. 59- Yolda rastladığın arkadaşlarınla selam laşm a. O nları ta­ nıdığını belli edecek davranışlarda bulunm a. 60- Tutuklanınca ne yılgınlığa kapıl, ne de polisi kışkırt. 61 - Ser ver, sır verme. 62- ilke: H içb ir şey söylem em ektir. 63- Durum u izah etmeğe, kendini savunm aya kalkışm a. 64-Polisi teferruatlı hikaye ve yalanlarla aldatacağını san­ ma, uydurduğun her hikaye yeni sorulara yol açar. 65İtirafta bulunm a, daima inkar. 6 6 - O kum adığın hiçbir şeyin ayltına imza atma. 67- Tehditler veya "b iz herşeyi b iliyo ru z", "bilm em kim iti­ laf etti" palavraları karşısında paniğe kapılm a. Biri öyle bir ha­ la yapm ış olsa bile, senin aynı hatayı tekrarlam an gerekmez. 6 8 - İtirafta bulunm uş biri ile yüzleştirilsen bile, inkara de-


Turhan Feyizogıu

vam et. 69- M ahkemede gerçeği orlaya koyma hevesine kapılma, burjuvazi ve proleterya için ortak bir gerçek vardır. 70- Siyasi savunma yap. M ahkem eyi devrim davasını sa­ vunduğun bir kürsü haline getir, ihtilalci fikirlerden hiçbir ta­ viz verme. 71- M ahkem ey zalim lere ve söm ürücülere hizmet ettiği ve halkı baskı altına alm ak am acıyla kurulduğu için reddet. "H e ­ yetinize saygım ız büyük, ama m ahkem enin kuruluşu hukuka aykırı" kıvırtm asına girişme. 72- Düşman hep hareketi belli bir yüksekliğe ulaştığı sırada yıkm ak için ça lışır. Bunun için , devrim ci hareketin için e ajan­ lar sokar. Hareketi oluşmadan engellemeğe kalkışm az. Buna karşı uyanık ol. içine ajan sızm asına karşı dikkat et, şüpheli davranışlarını gördüklerini arkadaşlarına bildir. 73- Çok şey bilm ek isteyenlerden, çok soru soranlardan şüphe et. iyi niyetle merak edenleri uyar. 74- Şüpheli davranışlarını gördüklerini izle, verdiği açıkları kafana not et. Arkdaşlarına da danışarak, onun hakkında kesin karara var. Sallantıdaki bir durum veya güvensizlik çok zararlı olabilir. 75- Ajan veya örgüt yıkıcısı olduğu kesinleşeni, bütün arka­ daşlarına duyur, arkadaşlarını uyar." POLİSTE ve M AHKEM EDE İHTİLALCİ TU TU M 16- O kuyucu için bilgi: Le-Ya yayınları tarafından y a y ın la ­ nan "İki Lider iki Ö rnek kitabında da İbrahim K a yp ak ka ya 'n ır ifadesi olarak aynen şunlar yayınlanm ıştır: "Esasen biz komünist d evrim ciler, prensipler olarak siyas kanaatlerim izi ve görüşlerim izi hiç bir yerde g izle m e yiz. A n ­ cak örgütsel faaliyetlerim izi, örgüt içinde b izim le b irlikte ç a lı­ şan arkadaşlarım ızı ve örgüt içerisinde olm ayıp da b ize yar dım cı olan şahıs ve grupları a çıkla m a yız. Kişisel sorum lulu ğum açısından gerekeni zaten söylem iş bulunuyorum . Ben buraya kadar anlattıklarım ı sam im iyetle inandığım M arksist


İlip /H a y a lı ve M ü cadele si

Leninist düşünce uğruna yaptım . Ve sonuçtan asla pişman de­ ğilim . Ben, bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can be­ deli bir m ücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalan­ dım . Asla pişman değilim . Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağ ım ." Ö LÜ M 17Haşan ilter, bu konuda özetle şu iddiayı kendisiyle ya­ pılm ış bir söyleşide açıklam ıştır: "D em okrat dediğim iz askerler, 'İbrahim bileklerini kesmiş' dedikten sonra, 'H iç kimse hakkında birşey söyletme fırsatı bulam adan, konuşturamadan intihar etti, diye sorgucular tek­ m elem işler' dediler. Askerler, kendileri de görmemiş, duyduk­ larını anlattılar. Seyithan Dokay, yanım a geldi, 'H oca gel sana birşey söyleyeceğim . İbrahim , intihar etti gibime geliyor. Ç ü n ­ kü, jileti benden ald ı', dedi. 'P eki, nereye koydu?', diye sor­ dum. 'Tokyosunun arasına sakladı', dedi. Bir arkadaş ağladı, bir arkadaş, üzüntüsünü belli eden bir uzun hava söyledi. Bazıları sürekli sigara yaktı, bazıları kürtçe küfür etti. " Seyithan D okay, Haşan İlter'in kendisine yönelik bu iddiası hakkında şunları söyledi: "H aşan İlter'le D iyarb akır Cezaevinde aynı koğuşta birlikte kaldık. Yaklaşık 30 kişiyd ik. Jileti İbrahim Kaypakkaya'ya be­ nim verdiğim iddiası tamamen yan lış. Böyle bir şeyi sadece Haşan İlter'e neden söyleyeyim ? Herkes iç içe yaşıyor. M utla­ ka bu duyulurdu. Daha yakın olan Siverek'li arkadaşlarım var, onlara söylerdim . Haşan İlter, yıllar sonra böyle bir iddiayı ne­ den ortaya attı bilm iyorum . Bununla neyi ıspatlalam aya ça lış­ m ış, am acı neydi onu da bilem iyorum . Haşan İlter'in öldüğü­ nü de yeni öğrendim. Jiletle intihar etme iddiasını Savcı Yaşar D eğerli, ortaya attı. Savunm ada da vardır bu iddia. İbrahim 'i öldürdüler. İbrahim arkadaş intihar edecek bir kişiliğe sahip değildi. Son derece inan çlı, dürüst, liderlik vasfına sahip bir ar­ kadaştı. Sihhatli, spor yapan, hayat dolu, morali yüksekti. K al­ dı ki, İbrahim arkadaş intihar etmek isteseydi o dönemde b iz­ 345


Turhan Feyizoglu

den*jilet istemeden de yapabilirdi. İbrahim, bir hücrede ka lı­ yordu. Yiyecek, içecek ihtiyaçları oluyordu. Zam an zaman ben, zam an zaman diğer arkadaşlar İbrahim 'in ihtiyaçlarını hücresine biz götürüp veriyorduk ama konuşma fırsatım ız o la­ mıyordu. Haşan ilter de İbrahim 'e yemek götürmüş olabilir. Haşan İ i ter7i n iddiası kesinlikle doğru değil ve m esnetsizdir. Böyle birşey de olm am ıştır."

Okuyucu için ek bilgiler: TİP eski Genel Başkanı ve Bağım sız İstanbul m illetvekili Mehmet Ali Aybar, İbrahim Kaypakkaya'nın ölümü hakkında, 28 H aziran 1973 tarihinde M illet M eclisi başkanlığına bir önerge verir. Önerge şöyledir: "1- Gözaltında ya da tutuklu bulunan Kalpaklı soyadındaki bir gencin, ya da başka adda bir gencin, D iyarbakır'da askeri tutukevi ya da cezaevi, ya da Emniyette veya Sikiyonetim m a­ kam larınca gönderildiği her hangi bir yerde öldüğü doğru mu­ dur? 2- Bu gencin -orgu sırasında yapılan işkenceden öldüğü söylenmektedir. Doğru mudur. Ö lüm tarihi nedir? 3- Gencin öldüğü doğru ise, ölüm nedeni saptanmış mıdır? Saptanmışsa nedir? 4- Otopsi yapılm ış mıdır? Yapılm ışsa nerede, kim ler tarafın­ dan yapılm ıştır? Otopsi raporunun tarihi nedir? 5- Karşı gerilla, ya da kont-gerilla adıyla ya da herhangi başka bir adla anılan, resmi ya da gayriresm i, gizli ya da açık bir örgütün mevcut olduğu doğru mudur? 6 - Bu örgütün M İT'e ve Emniyet Teşkilatına paralel olarak çalıştığı ve bazı silahlı kuvvetler m ensupları tarafından yönetil­ diği doğru mudur? 7- Sıkıyönetim Kom utanlıklarınca gözaltına alınanlardan solcu olanların, gözleri bağlanarak bu örgüt m ensuplarınca sorguya çekildiği doğru mudur? 8 - Sorguya çekilenlerin bu örgüte ait yerlerde uzun zaman ve çoğu kez zin cire vurularak tutulduğu, sorgu sırasında fiziki


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

ve manevi her türlü işkenceye m aruz bırakıldıkları doğru mu­ dur?" İbrahim Kaypakkaya'nm ölüm ü hakkında mahkemelerde yapılan konuşm alardan ve yazılan dilekçelerden bazıları şöy­ ledir: Doğu Perinçek, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Ü ç Nolu M ahkem e Başkanlığına verdiği, 20 Mart 1973 tarihli dilekçesinde:"Bu dava sanığı İbrahim Kaypakkaya, iki ay kadar önce yakalanm ış olm asına rağmen m ahkem eye veya tutukevine ge­ tirilm em iştir. Bu dava için yeni deliller toplamak am acıyla İb­ rahim Kaypakkaya'ya işkence yapıldığını bugüne kadarki tec­ rübelerim izden b iliyo ru z. Ve bu endişe için d eyiz. M ahkem e­ n izin , bu sanığın bir an önce celbi konusunda gerekli tedbirle­ ri alm asını arz ve talep ediyoruz." Z iya U lusoy, 12 H aziran 1973 tarihli celsede şu konuşm a­ yı yapm ıştır: "Ö n d erim iz İbrahim Kaypakkaya yoldaş Çaru M azum dar yoldaş gibi faşist iktidarların işkencehanelerinde kahram anca bir m ücadele verirken öldü. İbrahim Kaypakkaya yoldaş, öldü ama onun çizdiği kızıl yol ve Marksist-Leninist Türkiye Kom ünist Partisi silahlı m ücadelesi daha yüksek bir bi­ çim de devam edecektir. Ö nderim iz İbrahim Kaypakkaya yo l­ daşın ölüm ü bu silahlı m ücadelem izin kızıl bayrağı olacaktır." Ziya U lu so y: "Söylediklerine aynen katılıyorum . Ben, Heyet'ine daha evvelki celselerde savunm a tanığı olarak İbrahim Kaypakkaya'nm ve M uzaffer O ruçoğlu'nun dinlenm elerini ta­ lep etmiştim . Bunları savunm a tanığı olarak tevsi tahkikat saf­ hasında talep edebileceğim m ahkem ece bildirilm işti. Fakat bu kerre İbrahim Kaypakkaya askeri faşist diktatörlüğün zulm ü ile öldürülm üştür. M İT işkencehanelerinde öldürülm üştür. M uzaf­ fer O ru ço ğ lu 'nu n da beş aydır yakaland ığ ını D iyarb akır S .Y .K .İlg ın ca resmen açıklanm ıştır. Aynı akibetin bu şahıs hak­ kında da tahakkuk etmemesi için bir an evvel tanık olarak din­ lenmesi talebindeyim ." A li Karşılayan, 28 H aziran 1973 tarihle, Askeri Yargıtay başkanlığına gönderdiği dilekçede: "Çiğdem Köm ürcüoğlu, yapılan işkenceler nedeniyle pamuk paketinin madeni kapa­


Turhan Feyizofclu

ğıyla bileklerini kesmiştir. Tedavisi yap ılıp tekrar işkenceye başlanınca, İstanbul'da, Selim iye Kışlasından kendini aşağıya atmıştır. Kaldırıldığı hastahanede, yanındaki abajurun çıp la k kablosunu tutarak tekrar intihara teşebbüs etmiştir. Bu M İT işkenceleri sırasında hayatını kaybeden arkadaşlar da olmuştur. Mesala bundan birkaç gün önce İbrahim K ayp ak­ kaya D iyarb akır işkencehanelerinde öldürülm üştür. Vedat Gevrek de 1972 yılı içinde, Ankara'da işkence ile öldürüldü ve Ankara Emniyet binasının en üst katından atlıyarak intihar etti süsü verild i." İsmet Tufan Y a z ıc ı, 3 Ekim 1973 tarihli duruşmada şu a ç ık ­ lamayı yapm ıştır: "Ö n d erim iz, yo ld aşım ız, arkadaşım ız İbra­ him Kaypakkaya, Tu n celi'd e yakalanm ıştır. Karlar üzerinde ya­ lın ayak yürütülm üştür. Ayakları kangren olm uştur. Bazı husus­ lar kendisine söyletilm ek istenmiştir. Söylem em esi üzerine kur­ şunlanıp ölm üştür." Atıl Ant, 3 Ekim 1973 tarihli duruşmada şu açıklam ayı yap­ m ıştır: "İbrahim Kaypakkaya bizim 3 N um aralı M ahkem ede yargılandığım ız TİİK P davası sam klarındandı. Duruşm aya n i­ çin getirilm ediğini mahkeme heyetinden defalarca sorduk. B il­ m ediklerini söylediler. Daha sonra radyolardan ve bazı gaze­ telerden adı geçen şahsın yakalandığını duyduk. Daha sonra da şimdi kaynağın, size ifade edem eyeceğim bir yolla öldüğü­ nü, hatta cezaevinden sorgu için M İT'e götürüldüğünü öğren­ dik. Hatta D iyarbakır'da o zam an M İT ’e sorgu için götürülme­ si nedeniyle bir de isyan olm uştu. Ve bu isyan sebebiyle öldü­ ğüne inanıyoruz." Arslan K ılıç, 9 Ekim 1973 tarihinde, İstanbul 2 Nolu Sıkıyönetim M ahkem esinde başlayan TKP(M L) davasının ilk duruşmasında yaptığı konuşmada şunları söylem iştir: "Kaypakkaya'nın öliinui açıklanm adan hiçbir sorunuza ve yo klam anı­ za cevap verm eyeceğiz. Sanık arkadaşlarla bu kararı ald ık." Abdullah Tu n cay, 11 Ekim 1973 tarihli celsede şu konuş­ mayı yapm ıştır: "İbrahim Kaypakkaya yoldaş öldü ama onun çizdiği kızıl yol ve TK P(M L)'nin önderliğinde halkım ızın silah­ lı mücadelesi daha yüksek bir biçim de devam edecektir. Y o l­


İb o /H a y a tı ve M ü cadele si

daşım ızın ölüm ü bu m ücadelenin bayrağı olacaktır. Bu bayrak Mustafa Suphi ve yoldaşlarının çizdiği kızıl yolda yükselen bayraktır." İsmet Tufan Y a z ıc ı, 31 O cak 1974 günü, Ankara 2 Nolu As­ keri m ahkem esinde, İbrahim Kaypakkaya'nın ölm esiyle ilgili olarak şu açıklam ada bulunm uştur: "İbrahim Kaypakkaya 1 6 .5 .1 9 7 3 günü D iyarbakır Askeri C ezaevin d e kalm akta olduğu hücresinden sivil şahıslar tarafın­ dan alınm ış ve götürülmüştür. Tutuklular iki gün sonra öldürül­ düğünü duym uş ve cezaevin e sorm uşlardır. C ezaevi, İbrahim Kaypakkaya'nın askeri savcılıktan istendiğini ve bu nedenle yo llad ıkların ı, sonra cezaevinden kaydının silinm esi için ken­ dilerine haber geldiğini b ild irm işlerd ir. Sanıklar, bunun üzerine 2 8 .5 .1 9 7 3 tarih ve 1973/84 sayılı bir dilekçeyle olayın açıklığa kavuşturulm ası için başvurm uş­ lardır. İbrahim Kaypakkaya'nın öldürüldüğü bir gerçektir. Ferda G ü le y, M. A li A ybar, bu konuda bir soru önergesi verdiler. C e­ vaplandırılm adı hala. Savcı Yaşar D eğerli, bu ölüm olayından hemen sonra derhal D iyarbakır'dan alınarak İstanbul'a tayin edilm iştir." O kuyucu için bilgi: 1980 öncesi C H P O rdu M illetvekilliği yapan Fedra G ü le y, anılarını yazdığı kitabında İbrahim Kay­ pakkaya, hakkında şunları açıklam ıştır, aynen aktarıyorum : "İbrahim Kaypakkaya'nın Ö ldürülm esi ile İlgili Konuşmam 1973 H aziran ayı ortalarında bir gün genel merkezde ça lış­ tığım sırada geç saatlerde bir görevli odama girerek 4-5 kişinin beni görmek istediklerini söyledi. 'G e lsin ler' dedim . Biraz sora odaya 3-4 gençle yaşlıca bir adam girdi. G e nçler, Altındağ C H P gençlik kolunda b ulunduklarını, yanlarındaki yaşlı kişinin M akine kim ya'da işçi ustası olarak çalıştığ ını, bir kaç gün ön­ ce oğlunun D iyarbakır'da askeri cezaevi görevlileri tarafından kurşunlanıp öldürüldüğünü, olayı izin verirsem kendisinin an­ latacağını söylediler. Yer gösterip oturttuktan sonra benzi so­ luk, gözlerinin ışığı sönük yaşlı ve yaslı babaya, sanki oğlunu


Turhan Feyizoğlu

ben öldürmüşüm gibi göz göze gelmekten korkarak 'anlat us­ ta, seni dinliyorum ' dedim. 'Adım A li, Ali Kaypakkaya' dedi. A cılı bir sesle ve oldukça düzgün bir dille anlatm aya başladı: 'O ğullarım dan büyüğü İbrahim İstanbul'da Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda okurken öğrenci hareketlerine karıştığı için sağcı okul idaresi tarafından okuldan atılınca solcu örgüt­ lere girdi ve polisle çatışma1 1 olaylarda yer aldı. Hangi baba böyle d evrim cilik davasına inanan oğlunu nasihatla önleyeb il­ di ki ben önleyeyim ? Dur, yapm a, kör bir kurşuna kurban gi­ dersin, ocağım ızın sönmesine neden olursun diye kaç kez yalvardımsa da söz dinletem edim . 'Baba, ben ölürüm , başka ar­ kadaşlarım ölür, bu yola baş koymuş olanların hepsi ölür, fa­ kat halkım ız yaşar' diyordu. Bir gün öğrendik ki arkadaşlarıyla birlikte doğu illerine gitmiş. A rkadaşlarından birçoğu jandar­ malar tarafından v m ılu p öldürülm üş dağlarda. Bir gün onuda Tunceli'de bir köy mezrasında askerler ağır yaralı ve ayakları donmuş durumda bir mağarada yakalayıp D iyarb akır'a götür­ müşler. Donuk ayak parm aklarının bazılarını keserek kangren olm asını önlem işler, hayatını kurtardıktan sora sıra İbrahim 'e arkadaşlarını söyletmeye gelm iş, fakat gece gündüz işkence yaptıkları halde ona arkadaşlarının sim lerini söyletem em işler. O cak 1973 ayı içinde yakalanm ış İbrahim , biz bunu radyodan öğrendik, ama hiçbir haber alam adık. Nihayet 9 M ayıs 1973 tarihli bir mektubu geldi D iyarbakır'dan. Çapa Yüksek Öğret­ men O kulu'ndan bir aylık geçici uzaklaştırılm ası üzerine tuttu­ ğumuz avukatın Danıştay'a açtığı dava ile ilgili bazı sorular so­ ruyor, nasıl hareket edeceğim i, neler yapacağım ı gösterilordu bu mektubunda. Sonunda da, 'beni merak etm eyin, iyiyim ' d i­ yordu. Evcek çok sevindik, demek oğlumuz o denli sopaya, iş­ kenceye karşın ölm em işti, yaşıyordu ve sağlığı iyiydi, istediği evrakları avukatlardan sağladım üç-beş gün içinde. Çorap, ça ­ maşır gibi giyecek ve bazı yiyecekleri de bir torbada toplaya­ rak 19 mayıs gecesi garajlardan D iyarb akır arabasına bindim . Gece otobüste herkes uyudu, ben İbrahim 'i göreceğim diye göz kırpm adım . Yüreğim sevinçten küt küt attı durdu.'


İbo /H ayatı ve M ücadelesi

Ali usta 'durdu' dedi ve durdu. Yüzü daha sarardı, sesi da­ ha titredi, gözleri daha buğulu bir hal aldı birden. İstese, ken­ dini bıraksa hüngün hüngür ağlayacaktı, fakat içinde yükselen acıları ve isyanları dram atik bir ruh kasılması ile bastırıyordu. Anlatm asını sürdürdü: 'D iyarb akır'a varınca sıkıyönetim e gittim, subayların beni aldıkları odaya biraz sonra sıkıyönetim komutanı olduğunu öğ­ rendiğim bir paşa girdi ve bana birden 'oğlun öldü' dedi. D o­ nup kaldım . Nefes alam ıyordum , cebim den İbrahim'in mektu­ bunu çıkarıp kendisine uzattım , Paşam bu oğlumun mektubu, 10 gün evvel yazm ış, sağlığım iyi diyor, dedim. Paşa 'intihar etti' diye yanıtladı beni. Yerlere attım kendim i, duvarlara vur­ dum başım ı, benim oğlum ölm edi, siz öldürdünüz diye feryat­ lar kopararak ağladım . Bu feryatlar oğlumu geri getirmedi. Pa­ şaya cenazem i verin, alıp köyüm e götüreceğim dedim. Beni askeri hastahanenin gasilhanesine götürüp, binbir emek ve umutla büyüttüğüm, okuttuğum oğlumun cesedini ellerim e teslim ettiler. Tabut aldım , kefen aldım , m uam elelerini yaptırıp ertesi günü uçakla A nkara'ya, subaylar ve polislerin gözetim in­ de gecekondum uza getirdim. O gece etrafı polislerle sarılı evi­ m izde, çoluk çocuk naaşın başında bekleştik, dövünüp ağlaşa­ rak. Sabah olunca bir arabaya koyup Çorum 'a köye götürdüm yine polis gözetim inde. Köylüler om uzlarında taşıdılar İbra­ h i m 1 i m ezarlığa. M ezar açılm ıştı, İbrahim 'i bekliyordu. Polisler he­ men göm ülm esini istiyorlardı. Ben ve köy halkı yıkamadan göm m eyiz diye direttik; acele bir tezgah kuruldu, bakraç bak­ raç su getirdiler. İbrahim 'in parça parça edilm iş, boğazı sim si­ yah çürük, om uzları, sırtı, göğsü delik deşik vücudunu hep bir­ likte yuduktan sonra toprağına verdik. Sivil polisler günlerce köyden ayrılm ad ılar.' Ali ustanın oğlu İbrahim 'in de m arksizm e inanan, fakat Ba­ tı dem okrasilerinde olduğu gibi bu inançlarını serbestçe ifade etmek, örgütlenm ek ve partileşm ek hakkı, toprağın üstünde ve güneşin altında kendilerine yasal bir hak olarak verilmediği için toprağın altına girip ora da örgütlenen ve elinde silah, bu


Turhan F eyizofilu

hakkı verm eyen kurulu düzenin karşısına yasa dışı çıkan çoğu öğrenci gençler arasında yer aldığı anlaşılıyordu. Fakat ben o güne dek hiçbir yerde adını duym am ıştım . Evet, okudukları kitapların, ya da Che Guevara gibi örnek­ lerin etkisinde kalarak, bir avuç olduklarına b akm aksızın, yerli-yabancı silah depolarından ça ld ıkları, ya da sağladıkları üçbeş m akinalı tabanca, el bombası, molotof kokteyli gibi silah­ larla devleti yıkm aya -nasıl yıkacaklarsa?- ve anayasal rejimi zorla değiştirmeye kalkışan bu gençler mevcut yasalara göre suçluydular. Hem de ağır cezalara çarp tırılacak denli su çlu y­ dular! Yaşam boyu hapis cezasıyla cezalandırılm aları doğaldı. Fakat, Türk Ceza Yasasının 146'ncı m addesine göre ipe çek­ m ek... Ben hangi gerekçeyle olursa olsun ölüm cezasına karşıyım dır; böyle bir insan olarak, devletin yakaladığı yaralı bir sa­ nığı tedavi edip mahkeme önüne çıkaracağına, istediği b içim ­ de konuşturabilm ek için insanlık suçu sayılan işkence yoluna sapması, istediği ve beklediği itirafları yine de alam ayınca ga­ zaba gelip görevlendirdiği kişiye ya da kişilere em ir vererek öldürtmesi karşısında bütün ruhum titredi, içim nefretlerle, is­ yanlarla dolup taştı A li Usta'yt dinlerken. Getirttiğim çayı d i­ ğerleri içtiği halde bardağına elini bile sürmeyen bu za va llı ba­ baya: 'Yarın burada bulunacaksın A li usta. Saat 11'de basın toplantısı yaparak bu menfur cinayeti bütün Tü rkiye'ye, bütün dünyaya duyuracağım ' dedim . Beni: 'Ben henüz em ekliliği gelmemiş bir işçiyim . Bu yola giderseniz işimden atarlar, çoluğum çocuğum aç kalır' diye yanıtladı. O zam an onu getiren gençlere döndüm: 'O halele Ali ustayı niçin bana getirdiniz? Beni böyle canevim den üzm ek için mi' diye sordum. Başlarını öne eğdiler, 'evet' demiş oluyorlardı. A li ustanın iş ve ev adres­ lerini aldım , 'senin ve oğlunu adını vermeden bu cinayeti önü­ m üzdeki günlerde kam uoyuna yansıtm anın bir yolunu m utla­ ka bulacağım Ali usta. Bu 12 Mart suçlularının suratına senin duyduğun öfke ve nefretin şam arını mutlaka vuracağım . Ama m ecliste, ama m eclis dışında. Beni izle, göreceksin' dedim . G i­ derlerken Ali Usta yı kucaklayıp öptüm, gençlere teşekkür et­ tim.

--------------------------------- 3 5 2 ----------------------------------


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Eve dönerken bindiğim dolmuşta Ali usta yanım da gibiydi: A cı çizg ilerle dolu solgun ve yorgun bakışları sol yanım da, ba­ na dokunacak kadar bitişiğim de idi. Evet, Ali usta ile aynı dol­ muştaydık ve demek bize gidiyorduk! A nladım ki başka bir yerlere, başka sofralara gitmem lazım o akşam. Evime gitsem A li usta da benim le gelecek, aynı sofraya oturacağız. Eşim, ço­ cuklar, Ali usta ve arkadaşlarını ele vermediği için kendi dev­ letinin kurşunuyla delik deşik olmuş İb rahim ... 'D urun' dedim şoföre ve K ızılay 'd a inip kendim i, evim in dışında yemek ye­ mek adetim değilken Restorant Cevat adlı lokantaya attım. G ü n lerce bu olayı A li usta'ya zarar vermeden nasıl ve nere­ de değerlendireceğim i düşündüm . En doğrusu gündem dışı söz alıp m ecliste konuşm am dı. Böylece cinayeti tutanaklara geçir­ tir, 1 2 Mart rejim inin yü z kızartıcı bir belgesini daha tarihe mal etmiş olurdum . Fakat genel seçim lere gidilmekte olduğu için seçm enlerine seslerini duyurm ak isteyen m illetvekilleri bu yo­ lun trafiğini o kadar içine girilm ez bir hale getirmişlerdi ki ko­ ca bir partinin genel sekreter yardım cısı kim liğim ile bu kala­ balığın arasına katılm ayı içim e sindirem iyordum . 24 Haziran günü Bolu il kongrem iz vardı. Benim le birlikte bu kongrede bulunacak olan Turan G üneş, 'G e l, hanım ları da alarak iki gün önceden yola çıka lım . Kandıra'ya uğrar bir gece de Kefken'de d in le n iriz ' d e yin ce h iç görm ediğim K e fken 1i göreceğim için değil, ikinci defa göreceğim Kandıra'ya gide­ ceğim için sevindim . 1958 yılında kongrelerinde yaptığım, başka kongreleri yerinden oynatacak olan konuşmamı iki, üç el çırpm ası dışında, en ufak bir beğeni işareti göstermeden taş­ tan bir sükut halinde dinleyerek yaln ız m oralim in değil tansi­ yonumun da sıfıra düşm esine neden olan Kandıra'ya ve Kand ıralıları görmeyi ve 1 5 yıl önce o kadar coşturucu sözler söy­ lediğim halde niçin beni alkışlam adıklarını sormayı çok isti­ yordum . O turdum , kongrede yapacağım konuşmayı bir metin haline getirdim. M İT ile ilgili bir dostumdan daha önce dinle­ diğim işkence uygulam aları ve utandırıcı bazı örneklerle zaten doluydum . A li usta'nın oğlu İbrahim kaypakkaya cinayeti bu doluluğum un üstüne geldiği için 1 2 mart rejim inin suratına gerçekten bütün nefretimle vurdum bu konuşmamda. Metni

353


Tu rlum Feyizoftlu

daktilo etirip gene! m erkez bültenine koydum ve görevlilere, '24 H aziran giiııü Bolu'da bu konuşmayı yaparsam size telefon ederek bildiririm , basına dağıtırsınız' diyerek şu metni bırak­ tım. 23 H aziran 1973 C H P Genel Sekreter Yardım cısı Ordu M illetvekili Ferda Güley'in Bolu il kongresinde yaptığı konuşm anın özeti: Ferda G ü le y, dün Bolu il kongresinde yaptığı konuşmada özetle demiştir ki: 'Tarih çiler O sm anlı Devleti dönem ini 3 bölüme ayırırlar. 1- Yükselm e, 2- D uraklam a, 3- G erilem e. 12 Mart Muhtırası hangi zorunluk ve am açlarla verilm iş olursa olsun, halka ve gerçek dem okrasiye inancı olm ayan te­ peden inm eci bir kısım politikacıların saptırması ile, getirdiği 12 Mart 1971 rejim i de tarihim ize maalesef, ö zellikle hukuk alanında bir gerileme dönemi olarak geçecektir. Türk toplumuna Batı seviyesinde demokratik haklar ve özgürlükler, Batı doğrultusunda dinam izm getirmiş olan Anayasam ız Türk ulu­ suna lüks sayılm ış, Cum huriyet H alk Partisi'nin bütün çab ala­ rına rağmen, geriye doğru değiştirilm iştir. Ç ile li m ücadelelerin ürünü olan bir büyük yapıt, temel ilke ve felsefesi üzerine bir kısm ıyla yıkılm ıştı’ . Ö nüm üzdeki yıllar Türk ulusunun tekrar 1961 Anayasasına kavuşm ak için girişeceği çetin m ücadelele­ re sahne olacaktır.' Ferda G ü ley M İT konusuna da değinerek şöyle dem iştir: 'D evlet güvenliği konusunda birinci derecede görevli kuru­ luşlardan biri olan bu müessese ile ilgili kanun tasarısı vaktiy­ le M ecliste görüşülürken komisyon başkanlığı yaptım . Ö z e llik ­ le 12 Mart'tan sonraki uygulam aları gördükçe üzüntü ve m ah­ cubiyetim in heıkesden fazla olması bundandır. A çıkça görülen gerçek şudur ki, bugün M illi istihbarat Teşkilatım ızın başında ve içinde, derdi devletin güvenliğini korum ak ve kollam ak olanlar yanında, görevlerinin ajan provakotörlükten çok yuka­ rıda olduğunu anlam ayanlar ve kıratlı bir siyasi felsefeye araç­ lık yapanlar da v a H ır. Bugün başında hükümet sorumlusu o la­ rak Sayın Kemal Satır'ın bulunm uş olm ası, güzel um utlarla ya ­ 354


Ih u /H a y a iı ye M ü c a d e le s i

sa içinde yeniden kurulm uş bulunan bu m illi kurum um uza ne kadar talih getirmiştir bilem iyorum .' Ferda G ü ley işkence konusuna da değinmiş ve özetle şöyle dem iştir: 'A nayasanın, tatbikata bakarak, değiştirilmesi gereken bir maddesi vardı, işkenceyi yasaklayan maddesi. Ben bu konuda dolam baçlı dil kullam adan daha açık konuşacağım : 12 Mart 1971 gerilem e rejim inde, suçları ne olursa olsun, kadın-erkek, genç-ihtiyar sayısı kolay söylenem iyecek vatandaşlara, A naya­ sanın hukuk devleti olduğum uzu beyan etmesine ve işkenceyi am ir hüküm olarak yasaklam asına rağmen, en kaba ve insafsız ölçü ve usuller içinde işkence yapıldığı m eydandaki vakıalar m uvacehesinde artık iddia değil bir gerçektir. işkence iddialarını reddeden Sayın Kemal Satır 11 U SA m ar­ kalı, içine doldurulan havayı yavaş yavaş bırakan ve her hava azalışı ve yatanın kım ıldanışı ile orantılı olarak çıkan yüzlerce iğne üstünde, ç ırılçıp la k vücudu kan revan içinde, bir işkence yatağına yatırm ış olsalardı acaba yine de işkence iddialarının rejim düşm anlan îarafmdan yurt dışında ülkem izi müttefik devletlere jurnal etmek için yapıldığını söyleyebilir miydi? Ba­ balar b iliyorum , aldığı sağlıklı eilerie iki gün önce yazılm ış mektup üzerine, kolunda giyecek ve yiyecek çıkın ı, gittiği ce ­ zaevinde göreceğini ve kucaklayacağını umduğu oğlu yerine, kendisine bu oğulun bir gün evvel intihar etliği haberi verilm iş­ tir ve bu baba alıp m em leketine götürdüğü evlat naaşının kur­ şunlarla delik deşik olduğunu görmüştür. A ylar sonra hakim önüne çıkarılan bir üniversiteli genç kız hakim e 'buraya bir kız olarak gidim, şimdi huzurunuzda aynı durumda bulunm uyorum ' demiştir. Bu iki örnekteki erkek ve kız iki gencin suçlan ne olursa o l­ sun bir hukuk devletinde akıbetleri böyle mi olm alıydı? Hangi vicdan bu ve bunun gibi örnekler önünde sızlam az ve ürperm ez, hangi Tü rk ve m üslüınan yü z, bu tablolar karşısında utançdan kıp kırm ızı kesilm ez? 12 Mart m uhtırasını im zalayan kom utanların ve şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin iyi niyetlerinden şüphe etm iyorum. Fakat


Turhan Feyizoğlu

iki seneyi aşan bir süre içinde Tü rkiye'de A nayasa, yasalar ve hepsinden önem lisi insanlık düşüncesi en kaba ve ortaçağ an­ layışı ile m aalesef çiğnenm iştir. Bir gün şüphesiz bu karanlıklardan ak günlere çıkacağ ız. Ama içim izde bu acılar, bu karanlıklar, bu utançlar o la ra k..." (Ferda G ü ley, Kendini Yaşam ak, Cem Y a y ın la rı, İstanbul, 1990, sayfa: 456'dan 46 3 'e kadar.)


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

EKLER EK-1: G Ö R Ü Ş M E Y A P T IĞ IM KİŞİLER A K A LIN , Cüneyt: 5 Ekim 1999, İstanbul A N T , A tıl: 5 O cak 2 0 00, İstanbul A Y D IN (O F L U O Ğ L U ), Rahm i: 8 H aziran 1994, İstanbul B A LP ETEK , M ahm ut: 7 Şubat 2 0 00, Siverek B A LP ETEK , Ram azan: 7 Şubat 2000, Siverek Ç A LIŞ LA R , O ra l: 18 Ekim 1999, İstanbul Ç E L İK , M ukaddes: 20 A ralık 1999, Pazartesi Ç E T İN ER , Z ih n i: 4 Tem m uz 1994, İstanbul D İZ M A N , Necdet: 19 Şubat 1999, İstanbul D O K A Y , Seyithan: 7 Şubat 2000, Siverek EM EKSİZ, N ihat: 22 A ralık 1999, İstanbul EN Ç , Ercan: 17 O cak 2 0 00, Ankara EREL, Erhan: 21 Ekim 1999, İstanbul E R T U Ğ R U L , Kenan R ıfkı: 9 Kasım 1998, İstanbul G İR İT , H aşan: 31 O cak 2 0 00, İstanbul G Ü Ç L Ü , İbrahim : 1 3 Şubat 2 0 00, Ankara KA RA , A li Bayram : 19 Şubat 1999, İstanbul K A R A D A Ğ , D aşar: 23 A ralık 1999, İstanbul K A Y P A K K A Y A , A li: 14 H aziran 1997, Ankara K ILIÇ , A rslan : 1 7 Tem m uz 1 996, İstanbul K Ü Ç Ü K A Y D IN , D em ir: 2 A ralık 1995, Alm anya K O C A T Ü R K , Kab il: 15 A ralık 1999, İstanbul K O Ç E R , H alit: 5 Eylül 1996, İstanbul --------------------------------- 357------- ---------------------------


Turhan Feyizoftlu

M ERC A N , A li: 21 A ralık 1999, İstanbul O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: 15 ve 24 Kasım 1999 - 6 ve 29 Aralık 1999, Avustralya (yazı ile) Ö Z D E Ş , M üfit: 1 1 Tem m uz 1997, İstanbul PERİN Ç EK, Doğu: 13 Kasım 1997, İstanbul ŞENSES, Hikm et: 8 A ralık 1999, İstanbul TELLİ, Ahm et: İO Nisan 1997, Ankara U LA G A Y , M elek: 18 A ralık 1999, İstanbul U L U S O Y , Mehmet: 6 O cak 2000, İstanbul Y ILM A Z , Asgaı: 26 A ralık 1999, İngiltere Z Ü L K A D İR O Ğ L U , Mustafa: 6 O cak 2000, İstanbul

358


Ib o /H a y jtı ve M ü cadele si

EK-2: İstanbul Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM E N O K U L U Ö Ğ R EN C İLER İ Fİ­ KİR K U L Ü B Ü T Ü Z Ü Ğ Ü D Ü R A D ve M ER K EZ : M adde: 1- İstanbul Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM EN Fikir kulübü, C e­ m iyetler Kanunu'na göre kurulm uş bir gençlik derneğidir. M er­ kezi İstan b ul'D A D IR . N İTELİK ve A M A Ç : M adde: 2- Kulübüm üz toplum cu dünya görüşü çerçevesin­ de düşünm e ve davranm a yetisine ulaşmış okulum uz öğretim üyesi, öğrenci ve m ezunlarının; aralarındaki dayanışm aya, kar­ şılıklı eğitime, iş ve eylem birliğine dayanan örgütüdür. Kulübüm üz gençlerin sorunlarının çözüm ünü insanın ken­ disini sın ırsızca geliştirebileceği olanakların varolduğu bir dü­ zende görür. Bu ileri topluma varabilm ek için gençliğin kendi­ sine düşen görevleri yerine getirebilm esini am açlar. Bütün üyeler, insan haklan evrensel dem eci ve Türk Anayasası sınır­ ları içinde, başkaca hiçbir kısıtlam a tanım aksızın düşün özgür­ lüğüne inanm ışlardır. Örgütüm üz am acına varm ak için ; toplantılar, yarışm alar düzenler, sergiler açar, yasalarca yasaklanm ayan her türlü eği­ tim ve sanat çalışm aları yapar. ÜYELİK: M adde: 3- Kulübe üye yazılab ilm ek için , okulum uz öğretim üyesi, öğrencisi ya da m ezunu olm ak ve cem iyetler kanunun­ da ya zılı koşulları taşım ak gerekir. Kulüp üyeliği adaylık ve asillik olm ak üzere iki dönem lidir. Aday üye olm ak isteyenler yönetim kurulunca verilecek "Aday Ü ye G iriş Bildirim i" ve "Soru Kağıdı"nı doldururlar, en az on T L . giriş ödentisi verirler. Aday üyelik süresi ençok bir öğrenim 359


Turhan Feyizoğlu

yılıd ır. Yönetim kurulu bu süre içinde aday üyeye görevler ve­ rir, tutumunu izler. Asıl Ü ye olabileceği kanısına varın ca, du­ rumu Fikir Kulüpleri Federasyonu M erkez Yürütm e kuruluna gerekçeli görüşünü ekleyerek bildirir. M erkez Yürütm e Kurulu, asıl üyeliğe alm ayı uygun görürse kararını kulübe ve üyeye ha­ ber verir. Üyeye "Ü yelik Kim liği"ni gönderir. Aday ü yelik süre­ sinin bitim inde yönetim kurulu aday üye hakkında M erkez Y ü ­ rütme Kuruluna gerekçeli bir rapor sunar. Yönetim kurulunca hakkında olum suz rapor verilenler asıl üyeliğe alınam az. Aday ve asıl her üye ayda en az ikibuçuk T L . ödenti verm ek zorundadır. Y ıllık ödenti tutarı yü zyirm i TL.m geçem ez. Ö den­ tisini iki ay geciktiren üyeyi yönetim kurulu bir hafta içinde ya­ zı ile uyarır. Bir ay içinde gene ödentisini verm eyen üyenin üyeliği kendiliğinden düşer. Y a zılı uyarma işlem ini yapm ayan yönetim kurulu parayı toplamış sayılır, ve genel kurulda bu du­ rum göz önüne alınarak hesap verir. Ü yeler, yetkili kurullarca verilen ödevleri zam anında yeri­ ne getirmekle yüküm lüdürler. Her üye, her yıl yönetim kuru­ lunca uygun görülen bir konuda düşünsel bir ödev hazırlam ak ve yönetim kuruluna sunm ak zorundadır. Ödenti borcu olan üyeler genel kurul toplantısına katılam azlar. Kulüp örgenleri seçim lerinde seçme ve seçilm e, genel kurul toplantısına katılabilen her üyenin hakkıdır. Asıl üyelerin beş­ te birinin ya zılı isteği ile genel kurul toplantıya çağrılab ilir. Kulüp ve Federasyon yönetim örgenleri her üye için bir dosya açar ve adaylıktan başlayarak üyenin durumu bu dosya­ da izlenir. Asıl ve aday üyeler ayrılm a isteklerini yönetim kuruluna ve Fikir Kulüpleri Federasyonu M erkez Yürütm e Kuruiu'na ilete­ rek özgürce üyelikten ayrılab ilirler. KU LÜ BÜ N Ö RGEN LERİ: M adde: 4- Kulübüm üzün örgenleri Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve O n ur Kurulu'dur. G enel Kurul, kulübün asıl üyelerinden oluşur ve salt çoğun­ lukla toplanır. Kendine bir başkan, bir başkan yardım cısı ve bir ------------------------------------

360

----------------------------------


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

yazm an seçer. Kulüp siyasetini tartışır, ve yönetim kuruluna yönerge verir. Yönetim Kurulunu aklar. FKF Kurultay Tem silcile rin i, Yönetim , Denetim , ve O nur Kurullarını seçer. Kulüp tüzüğünü değiştirir. Bu değişiklik en az toplantı yeter sayısının üçte ikisinin oyu ile olur kararlarını üyelerine ve FKF M erkez Yürütm e Kurulu'na ya zıyla, başkala­ rına basın yoluyla duyurur. Yıld a en az bir kez toplanır. Yönetim kurulu, beş asıl, iki yedek üyeden oluşur, ilk top­ lantısında bir başkan, bir yazm an ve bir sayman seçer. İki G e ­ nel Kurul toplantısı arasında, genel kurul kararları ışığında, ku­ lübün am acına varm ası için çalışm alar yapar, kulübü yönetir. G erekli kolları kurar. Genel Kurulda gelecek yönetim kurulu ve Fikir Kulüpleri Federasyonu Kurultay Tem silciliğ i için adlar önerir. Denetim Kurulu, bir asıl bir yedek üyeden oluşur. Yönetim Kurulu ça lışm a ların ı, hesaplarını inceler, Genel Kurula rapor sunar. • O nur Kurulu: üç asıl bir yedek üyeden kurulur. Kulüp üye­ lerine disiplin cezalan verir. C ezalar, U yarm a, Para Cezası, En çok üç ay geçici uzaklaştırm a ve kuliipden çıkarm adır. Ceza tüzüğe ve yönetim kurulu tutumuna aykırı davranışta bulunan­ lara verilir. O nur kuruluna ancak yönetim kurulu yoluyla baş­ vu ru lab ilir. O nur Kurulu.kararlarına karşı Genel kurula ve Fikir Kulüpleri Federasyonu m erkez O nur Kurulu'na başvurulabilir. K U LÜ B Ü N GELİRLERİ: M adde: 5- Kulübün başlıca gelirleri, ödentiler, bağışlar, eğ­ lence, gösteri, toplantı düzenlem ekten elde edilecek olanlar ile kulüp m alları ve yayınlarından kazanılanlardır. G elirlerin M er­ kez Yürütm e Kurulunca saptanacak kesim i, Fikir kulüpleri Federasyonu'na Kulüp Ö dentisi olarak ödenir. O RTA K H Ü KÜ M LER: M adde: 6 - Kulübüm üz, Fikir Kulüpleri Federasyonu üyesi­ dir. Ü yelikten ayrılm ası tüzük değişikliği gibi olur. Kulüp, Fe­


Turhan Feyizoglu

derasyondan çıkm a, çıkarılm a, Federasyonun kapatılm ası, da­ ğılm ası, kendi kendini dağıtması ve benzeri nedenlerle ayrıl­ mış olursa bağımsız tüzel kişiliğini sürdürür. Hemen bir genel kurula giderek tüzüğünü değiştirir. Federasyona bağlı olduğu sürece, Federasyon tüzüğüne ve buna göre verilecek yetkili ör­ gen kararlarına, kulüp örgenleri ve üyeleri uym akla yüküm lü­ dürler. Madde: 7- Yedek üyelerin bulundukları kurullarda söz hak­ ları vardır, oy hakları yoktur. Madde: 8 - Bulunduğu örgende ard arda üç, toplam olarak yedi toplantıya katılm ayan üyenin üyeliği kendiliğinden düşer. M adde: 9- Fesih durumunda kulüp m alları ve varlığı Fikir kulüpleri Federasyonu'na kalır. Federasyon yoksa, yönetim ku­ rulu bu konuda karar alır. G EÇ İC İ H Ü K Ü M : M adde: 10- Bu tüzüğün Genel kurulca kabulünden sonra, yönetim kurulu gerekli işlemleri yerine getirerek Kulüp belge­ lerini, üyelerin durumunu yeni tüzüğe uydurur. K U R U C U LA R : Adı Soyadı, D. Yeri, D. Tarih i, Baba A dı, Uyruğu H alit Koçer, Kayseri, 1945, Mehmet, T .C . Pakize Yavru, Am asya, 1948, R ıza, T .C . Mustafa Çoban, Niksar, 1944, H aydar, T .C . İbrahim Kaypakkaya, Çorum , 1949, A li, T .C . Ali Taşyapan, D eveli, 1948, Mehmet, T .C . M uzaffer O ruçoğlu, G ö le, 1948, Mehmet, T .C . Mehmet Çetin, Kırşehir, 1947, A li, T .C . Haşan Sağlam, Emirdağ, 1944, A li, T .C . M eliha U ysal, İstanbul, 1947, M ustafa, T .C . Şakir Kaym ak, Zara, 1945, H acı, T .C .


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

EK-3: * İbrahim Kaypakkaya'mn, "Milli Mesele" ve "Kemalizm Değerlendirmesi" ile ilgili özet alıntılar.

Kemalizm değerlendirmesi: "Kemalistler, ilk başlarda açıkça İtilaf devletlerinin saflarına geçmediler ama, dışarda sosyalist Sovyetler Birliği'ne ve içerde komünistlere, işçi sınıfına ve diğer emekçi halka karşı, onlarla el altından işbirliği yapmayı da ihmal etmediler. M.Kemal ve hükümeti, Sovyetler B irliğ i'ne karşı ikiyüzlü bir politika izlemişlerdir. Bir yandan, yardım koparmak için en aşırı iltifatları yağdırırken, öte yandan A BD , İngiltere, Fransa ile yapılacak gizli anlaşmalar için zemin aramaktadırlar." *

"3. Kurtuluş Savaşı'yla Sömürgeleştirilmiş Topraklar Kurtarıldı. Sultanlık Kaldırıldı, Fakat Yarı-Sömürge ve Yarı-Feodal Yapı Olduğu Gibi Kaldı: Kemalist devrim, işgal altındaki toprakları kurtardı, Sultanlığı kaldırdı, emperyalist ülkelere tanınan imtiyazlardan bir kısmını kaldırdı. (Örneğin: yabancı ülkelerden ithal olunan mallardan daha yüksek vergi, gümrük rüsumu alınmaya başlandı. Yabancı sermayeye tanınan rüçhan haklan kaldırıldı). Fakat yine de Türkiye yarı-sömürge bir ülke olarak kaldı." * "Kemalist burjuvazinin itilaf emperyalistleriyle işbirliğine, da­ ha savaş yıllarında giriştiğine işaret ettik. Toprak ağalarıyla ittifak ise savaşın başından itibaren mevcuttur. Savaşın başını çekenler, Şnurov'un da belirttiği gibi, birbirleriyle kopmaz bağlan bulunan, ticaret burjuvazisi, toprak ağaları, tefeciler, o zaman zayıf olan sa‘ İbrahim K a yp a k ka y a 'm n bu d eğ erlend irm eleri ile ilg ili daha a y ıın lılı b ilg i-için A ltındağ Y ayım c ılık , tarafından y a y ın la n a n ib r.ıh im K u yp .ık L ıy d/S e^ın e eserler, adlı kitaba b a şvu ru la b ilir.

363


Turhan Feyizoğlu

nayi burjuvazisiydi. Bu ittifak, emperyalizme bağlı olarak gelen bir kısım eski büyük ticaret burjuvazisinin ve m illi azınlıkların burjuvazisinin (Ermeni, Rum burjuvazisinin) yerini aldı." *

Kemalist diktatörlüğün m illi meselede izlediği çizgi, tam anla­ mıyla şovenizimdir. Ve bilindiği gibi, faşist diktatörlüklerin bir özelliği de, hakim ulus şovenizm ini körüklemek, milli düşmanlık­ lar yaratarak ve kışkırtarak, emekçi halk kitlelerini bölmek, birbi­ rine düşürmektir. * "Kemalistlerin daha savaş yıllarında iken üstü örtülü olarak ve savaştan sonra da açık ve kesin olarak emperyalist bir cephede yeraldıklarını ve dünya karşı-devrim güçlerinin bir parçası haline geldiklerini Şnurov'dan yaptığımız aktarmalarla gösterdik. Daha sonraları ise ittihat ve Terakki seleflerinin, alman emperyal­ izminin itaatkar aleti haline gelmesi gibi, Kemalistler de ingilizFransız emperyalizminin itaatkar aleti olup çıktılar. Kemalist hareketin doğuşu, gelişmesi, mahiyeti kısaca budur."

Milli Mesele "Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hakim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. M illi baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hakim ulu­ sun hakim sınıflarının im tiyazlarının kaldırılm ası, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı eşitliğinin tanınma­ sı, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir." * "Ezilen ulusun milli hareketi, bir yönüyle de hakim ulusun m il­ li baskı politikasına yöneldiği içindir ki, çeşitli milliyetlere men­ sup işçiler ve emekçiler arasında birliğin sağlanmasına, ezilen ulusun işçilerinin ve em ekçilerinin manevi güçlerinin serbestçe gelişmesine ve bunu engelleyen kösteklerin kaldırılmasına hizmet eder."


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

*

"G enel olarak her m illi harekette ve özel olarak Kürt m illi ha­ reketinde, burjuvazinin asıl amacı kendi üstünlüklerini sağlamak­ tır, pazara hakim olmaktır; bölgesindeki maddi zenginlikleri vs... kendi tekeline almaktır. Kendi lehine eşitsizlik ve imtiyazlar sağ­ lamak, kendi ulusal gelişm esini garantiye almaktır. Burjuvazi ve m illi harekete katıldığı ölçüde toprak ağaları, kendi lehine eşitsiz­ lik, kendi lehine im tiyazlar isterler. Başka m illetlerin demokratik haklarını kendi lehine gaspetmek ister. Kendinden daha zayıf ve güçsüz olanlara m illi baskı uygulam ak ister. M illetlerin proleterle­ rini ulusal çitlerle birbirinden ayırmak, kendi m illiyetinden olan proleterlerin ve diğer em ekçilerin, kendi m illiyetçi em ellerini ka­ yıtsız şartsız desteklemesini sağlamak ister. Proletaryanın ve demokratizm in uluslararası kültürü yerine, kendi ulusal kültürünü geçirm ek, ulusal kültürünü (yani hakim olan burjuva kültürünü) geliştirmek, proletaryayı ve em ekçileri ulusal kültürle beslemek ve kendi sınıf em ellerinin kayıtsız şartsız destekçileri haline getirmek ister. Burjuvazi ve toprak ağaları zorla özüm lem e dışındaki, m illi­ yetlerin kaynaşması yönündeki tarihi eğilime, yani kendiliğinden özüm lem eye direnir; ulusal farklılıkların kendiliğinden silinm esi­ ne direnir; bir devlet içindeki her milliyetten proleterlerin aynı ör­ gütler içinde birleşm esine direnir; proleterleri m illiyetlerine göre birbirinden ayırm ak, kendi m illiyetinden olan proletlerleri sınıf ör­ gütleri yerine "m illi örgütler" içinde ve kendi sınıf amaçları doğ­ rultusunda birleştirmek ister. Bugün, Kürt m illi hareketi içinde genel demokratik muhteva­ nın yanında, yukardakilere benzer m illiyetçiliği güçlendirm eyi hedef alan gerici em elleri görmemek mümkün değildir. Bu em el­ ler, Kürt m illi hareketinin başını çeken burjuvazinin ve toprak ağalarının em elleridir." *

Sınıf Bilinçli Türkiye Proletaryasının Kürt Milli Hareketi Karşısındaki Tutumu Ne Olmalıdır? "H e r şeyden önce şunu belirtelim ki, m illiyeti ne olursa olsun, bilin çli Türkiye proletaryası, burjuva m illiyetçiliğinin bayrağı al­ tında yer alm ayacaktır. Stalin yoldaşın ifadesiyle:

365


Turhan Feyizoğlu

" B ilin ç li p ro leta rya n ın d e n e n m iş ola n k e n d i b ayrağ ı v a rd ır ve o n u n , b u rju v a z i ba ıra ğ ı a 'tın d a safa g irm e sin in g e re ğ i o la m a z ."

ikinci olarak; milliyeti ne olursa olsun bilinçli tcirkiye proletar­ yası, işçi ve köylü yığınlarını kendi bayrağı etrafında toplamaya çalışacak, bütün cıııekçi sınıfların sınıf mücadelesine önderlik edecektir. Türkiye devletini kendine temel alarak, Türkiye içinde­ ki bütün uluslardan işçileri ve emekçileri ortak sınıf örgütleri için­ de birleştirecektir. Üçüncü olarak; milliyeti ne olursa olsun, bilinçli Türkiye pro­ letaryası, Kürt milli hareketinin Türk hakim sınıflarının zulmüne, zorbalığına ve imtiyazlarına yönelen, her türlü milli baskının kalk­ masını ve milletlerin eşitliğini hedef alan genel demokratik muh­ tevasını kesinlikle ve kayıtsız şartsız destekleyecektir. Diğer ezilen milliyetlerin aynı yöndeki hareketlerini kesinlikle ve kayıtsız şart­ sız destekleyecektir Dördüncü olarak; milliyeti ne olursa olsun, bilinçli Türkiye proletaryası, çeşitli milliyetlere mensup burjuvazi ve toprak ağala­ rının kentli üstünlükleri ve imtiyazları için yürüttükleri mücadele­ de tamamen tarafsız kalacaktır. Bilinçli Türkiye proletaryası, Kürt milli hareketi içindeki Kürt milliyetçiliğini güçlendirmeye yönelen eğilime asla destek olmayacaktır; burjuva m illiyetçiliğine asla yar­ dım etmeyecektir. Kürt burjuvalarının ve toprak ağalarının kendi üstünlükleri ve imtiyazları için giriştikleri mücadeleyi kesinlikle desteklemeyecektir, yani, Kürt milli hareketi içinde genel demok­ ratik muhtevayı des'eklemekle yetinecek, onun ötesine geçmeye­ cektir." * ^Komünistler, bir milletin ayrılma isteğinin önüne kendileri as­ la engel çıkarmayacağı gibi, burjuva ve toprak ağalarının hükü­ metinin engel çıkarma, zor kullanma girişimleriyle de aktif olarak mücadele eder. Her tür dış müdahaleye karşı mücadele eder. Eğer Kürt proletaryası ve emekçileri ayrılmanın devrimi zayıf­ latacağının bilincinde ise o zaten birleşmek yolunda elinden ge­ leni yapacaktır; bilincinde değilse, onun adına dışardan müdaha­ leye kimsenin hakkı yoktur. Dışardan müdahale, zor kullanma, ayrılma isteğinin önüne engel çıkarma hangi gerekçeyle olursa ol­


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

sun, "ulusların kendi kaderini tayin hakkı"na bir tecavüzdür. Böy­ le bir tecavüz, işçilerin ve emekçilerin birliğini baltalar, birbirine güvenini sarsar, milli düşmanlıkları körükler, sonuç olarak, uzun vadede proletaryanın davasına büyük zararlar verir."


Tu rha n F eyizoj;lu

E K -4 : İstanbuL Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı Tarafın­ dan H azırlanan "Türkiye Komünist Partisi M arksist-Leninist Örgüt ve Yan Kuruluşları O lan Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş O r­ dusu ile Marksist-Leninist G e n çlik Birliği illegal Örgütleri D a­ v a s ın d a Yargılananların İsim Listesi: 1İbrahim Kaypakkaya, 2, M uzaffer O ruçoğlu, 3-Abdulahat Muhittin 4- Cem Somel, 5- A li Taşyapan, 6 - Aslan K ılıç , 7Hikm et Şenses, 8 - Ahmet Muharrem Ç içe k , 89- M eral Yakar, 10- Ali Haydar Y ıld ız, 11 - Y a lçın Büyükdağlı, 12- M ehm et Z e­ ki Şerit, 1 3- Sami Sarı, 14- Süleym an Y e şil, 1 5- M uhsin C anik, 16- Nezihe Bahar, 1 7- Kutsiye Bozoklar, 18- Davut Kurun, 19Güner A lakoç, 20- Yılm az Karakoç, 21- İbrahim G ü lg eç, 22Nizamettin Karakoç, 23- Engin G ira y, 24- Ünsal A lan ya, 25Ayşe İsmail, 26- Hikm et A n ık, 27- Fikret Soner, 28- Turan Çetiner, 29- Bilal G ündüz, 30- Ali Şenci, 31- Feryal Sarıoğulları, 32- Naki Ö zgül, 33- Mukaddes Erdoğdu, 34- İsmail Ö zb ay, 35- Hüseyin C e v iz iç i, 36- İhsan U çar, 37- Mustafa Çoban, 38Ali Dem ir, 39- Mehmet Ali K ılıç , 40- Binali Ç e lik , 41- Abbas Ö ze l, 42- Şahism ail Türkel, 43- H ıdır Akgün, 44- Mehmet Ko­ cabaş, 45- Haydar Yılm az, 46- İzzet O ğuz, 47- Mustafa Haşim Ekm ekçi, 48- Mehmet Nuri Atadan, 49- Figen Eryılm az, 50Feyza Eryılm az, 51- Ali Riza Eroğlu, 52- Mustafa Lütfi Ö ztürk, 53- Haşan Rıfkı Yürekli, 54- H alil İbrahim Ö zd em ir, 55- M eh­ met Kemal 56- Tanju O ğuz, 57- Hanife C a n ik , 58- O rhan T u ­ ra n ,,59- Gürsel Bezek, 60- Kemal Bahar, 61- Şemsettin Akgüneyli, 62- Nejdet Y ıldırım , 63- O rhan Sözer, 64- O sm an A ltı­ parmak, 65- Bekir Erol Birin ç, 6 6 - H am za O ğuzer, 67- Yusuf Ernez, 6 8 - Mehmet Emin Kam pak, 69- Seyithan D o kay, 70Celal Erdoğmuş, 71- Fatma Erez, 72- A li Turan, 73- Mehmet Kırkhan, 74-Mehmet Ç ıp la n lık , 75- Bayram Laçin , 76- Ram a­ zan Balpetek, 77- Abdullah Turan, 78- Ram azan Ö zg ü l, 79Abdurrahm an Keskin, 80- M ahm ut Kiper, 81- M evlüt Tam ses, 368


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

82- Sefer Ö zg e, 83- M ehmet Ö zg ü l, 84- Mehmet Çetin, 85Bekir Erol, 8 6 - Z iya A yd ın , 87- Ali y ıld ız, 8 8 - Haşan İlter, 89Hayrettin İpek, 90- İbrahim H alil A kyo l, 91- H üseyin Tekin, 92- Musa Söğüt, 93- H üseyin A çıkgöz, 94- Baki İşçi, 95- İsma­ il Erdoğan, 96- D ü zali Aydoğm uş, 97- M üm taz Ç eltik, 98- H a­ şan G ü lm e z, 99- M ehmet Ç içe k , 100- N iyazi İlgazi, 101 - Zülfi Y ıld ız , 102- M unzur Y ıld ız , 103- Nuri Yam an, 104- Mehmet A yd ın , 105- Musa Ö zk an , 106- Kenan Kasar, 107- Hüseyin Y ıld ırım , 108- H ıd ır Karagül, 109- H aydar M ecit, 110- M eh­ met Sarıkaya, 111- Hüseyin Sarıkaya, 112- Mehmet Y ıld ız , 113- Hayri Güngör, 114- H aydar H alis Ç e lik, 115- Düzgün G ü l, 116- N aci Doğan, 117- Düzgün Çolpan, 118- Ali işçi, 119- H alil Alpaslan Ö ztürk, 120- İrfan Ç e lik, 121- Kalender Durdu, 1 22- Adnan Köle, 1 23- Süleym an Dursun, 1 24- H üse­ yin Y ıld ız , 125- Kaya Bozoklar, 126- Mehmet Altunbaş, 127Yaşar D en iz, 128- Celal Bozatlı, 129- Haşan Zengin, 130H am za K ılıç , 131- Vakkas Yağşun, 132- Mustafa Karaoğlan, 1 33- M urat A yd ın , 1 34- Erdoğan Aktaş, 1 35- Ali yeşil, 1 36- Ka­ mer Ö zkan , 1 37- Ahm et Satan.


Turhan Feyizoglu

E K -5 : D A B K 'ın Genel M erkeze, Genel M erkez'in de D A B K 'a Gönderdiği Belgeler Hakkında Dava Dosyalarında Yeralan b il­ giler: 1- İbrahim Kaypakkaya tarafından Nuri Çolakoğlu'na gön­ derilen doğrudan doğruya parli çalışm aları ve bu husustaki ba­ zı görüş ayrılıklarıyla ilgili mektup. 2- Nuri Çolakoğlu tarafından İbrahim Kaypakkaya'ya gön­ derilen parti teşkilatı alt bölgeleri, kadrolar ve çalışm a esasla­ rıyla ilgili direktifleri, partiyle ilgili hazırlanan m etinleri ve ya­ pılacak olan işleri bildirir mektup. 3- İbrahim Kaypakkaya'm n 16 Kasım tarihli alt bölgenin bir kısım taleplerini ve durumu b ildirir Nuri Çolakoğlu'na gönder­ diği mektup. 4- İbrahim Kaypakkaya'm n Doğu Perinçek'e gönderdiği ya­ yın, daktilo ve şenli, para, battaniye vesair eşya talebini ve ba­ zı haberleri bildirir mektup. (Not: Bu bilgiler TİİKP Esas H akkındaki M ütaalası'ndan alınm ıştır. Sayfa: 84).


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

EK -6 : İbrahim Kaypakkaya'nın 29 O cak 1973 günü yakalandığın­ da alman ifadesi: İFA D E Z A P T I: 2 9 .1 .1 9 7 3 G ünü saat 18.30 civarında 2 4 .1 .1 9 7 3 günü jandarm a birliğiyle Vartinik mezrasında m ü­ sademe esnasında yaralanan şahıslardan bir tanesinin yaralı olarak ihbar üzerine jandarm a tarafından yakalanarak getiril­ miş ve jandarm a nezarethanesinde olduğunun bildirilm esi üzerine refakate başkatip H A KK I M E N G Û Ç O Ğ L U alınarak M erkez jandarm a Birlik Kom utanlığına gelindi ve birlik kom u­ tanının odası sorgu odası olarak tefrik edilerek yaralı şahıs hu­ zura alınd ı. M aznun: İBR A H İM K A Y P A K K A Y A , Ali ve M edina oğlu, 1949 doğum lu, Çorum 'un A laca ilçesi Karakaya köyü nüfusu­ na kayıtlı, İstanbul Üniversitesi Fizik-M atem atik bölümü 4497 num aralı öğrencisi olduğunu beyan etti soruldu: Ben devrim ­ ciyim . Biz devrim ci olarak siyasi konularda hiç bir şeyi prensip olarak g izlem eyiz ve fikirlerim izi açıkça söyleriz. Ancak örgüt­ sel yönden faaliyetlerim izi ve örgüt içerisindeki bize inanan ar­ kadaşlarım ızı ve örgüt içersinde olm ayıp da bize yardım cı olan şahıs ve grupları açığa vurm aktan katiyyen kaçın ırız ve söyle­ m eyiz. Bu sebeple örgütsel faaliyetlerim hakkında h içbir şey açıklayam am . Ve zaten herhangi bir örgüte mensup olm adı­ ğım gibi açıklan acak örgütsel bir faaliyetim de yoktur. Biz dev­ rim ciler, yoksul halkı büyük b u rjuvazi, işbirlikçi em peryalistler ve büyük toprak ağalarının sömürüsünden işçi, yoksul köylü, orta köylü, küçük esnaf ve sanatkarları ve m illi burjuvazinin devrim ci kanadını bu sömürü ve tahakkümden kurtarmak isti­ yoruz. Ben, bu sebeple buralara kadar geldim. Biz devrim ciler, birinci derecede işçi sınıfına güveniriz. Ç ünkü, işçi sınıfı büyük m erkezlerde toplanm ıştır ve bütün üretimle bağlarını kopar­ mıştır ve toplu halde bulundukları için kolayca örgütlenme im­ 371


Turhan Feyizoğlu

kanına sahiptir. İkinci derecede yoksul köylülere ve sırası orta köylü, esnaf ve sanatkarlara güveniriz. Ben, bu ideal ile bilhas­ sa yoksul köylüleri b ilin ç le n d irm e k sin buralara kadar geldim fakat muhitin tamamen yabancısı olduğum için kimse ile te­ mas kuram adım , iki hafta kadar önce jandarm alarla m üsade­ me tutuştuğumuz G ö kçek köyünün V artinik m ezrasına geldik. Dört arkadaştık ve bu m ezrada metruk bir eve yerleştik. O rada yiyeceklerim izi kim lerin getirdiğini bilm iyorum ve yanım daki arkadaşları da tanım ıyorum . Tanım ış olsam dahi bunu yine de söylem em . G ayem iz yoksul köylü, işçi, orta köylü, esnaf ve sa­ natkarları halk düşm anları saydığım ız toprak ağaları, büyük burjuvazi ve yabancılarla işbirliği yapm ış em peryalistlerin e lin ­ den kurtarmaktır. Bunun için de m ücadelenin yani bu üç kuv­ veti eritip bütün üretim araçlarını toplumun m alı yapm aktır. Bu hedefe ulaşm ak için çeşitli yollar vardır. Bu halkın tüm olarak bilinçlenm esi ve siyasi yolla iş başına yani idare eden duruma gelmesi ile olabileceği gibi fikir yönünden bu hedefe ulaşm ak mümkün olm ayınca zor kullanm ak kaçın ılm az ve norm aldir. Tarihte bunun çeşitli örnekleri vardır. Bize göre 1789 Fransız İhtilali bir burjuva ihtilalidir. 191 7 İhtilalinde ise hem burjuva­ zi hem de işçilerin ihtilali vardır. Fakat, 191 7'de burjuva yokedilm iş tamamen işçilerin eline geçm iştir. Bugünkü Türkiye'de bu felsefeye ve arzu edilen idareye meşru yollardan gelm em iz mümkün olmadığı ve bize hayat hakkı tanınmadığı için dağla­ ra çıkm aya icbar edildik ve dolayısıyla silahlı m ücadeleye itil­ dik. Bu silahlı m ücadeleye girişm iş olm am ız sebebi de artık yukarıda hedef olarak aldığım ız üç kuvvete karşı m ücadele ve silahlı çatışm ayı meşru kabul ed iyoruz. V artinik m ezrasında ben, müsademe esnasında uykuda idim . Silah sesleri üzerine uyandım . Dört arkadaş kaçm aya başladık. Diğer arkadaşları­ mın akibeti hakkında m alum atım yoktur ve bende silahta yok­ tur. Jandarmaya karşı bu sebeple ateş etm edim . Vartinik'teki evi terk ettiğim zam an cebim e bir parça ekm ek bırakm ıştım . Bu ekmeği yem ek suretiyle ayın 24'den 29'una kadar dağda yaşıyabildim . Karların içerisinde yattım. Tanım adığım bir köye gittim ve orada yakalandım . M üsademe esnasında ensemden ve boynumdan yaralandım . Karlarda yatmam sebebiyle elim 372


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

ve ayağım üşüdü, şişti. Yukarıda da söylediğim gibi yanım daki arkadaşları tanım ıyorum ve tamsam da söylem em . Bu evde iki hafta kadar kaldık. Ekmek ve yiyecekleri temin ediyorlardı. N e­ reden geldiğini bilm iyorum . Diğer arkadaşlarım ı da müsademe esnasında kaybettim . Bir daha buluşam adık. İçerisinde yattığı­ m ız battaniyeleri de tanım adığım şahıslardan satın aldık. Ben, örgütteki arkadaşlarım ı tanım ıyorum ve tamsam da söylemem. Yukarıda söylediğim gibi gayem iz ve hedefim iz tüm üretim araçlarını toplumun m alı yapm aktır, dedi. Sorulan bazı sualle­ re cevap verm em ekte ısrar etti. Kafasında üstü yırtık ve yam alı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında çeket, kazak ve diğer elbiselerin bulunduğu, paçasında üst üs­ te giyilm iş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılm ış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde nay­ lon çorap, ayağında bir çift 45 numara Ç e lik marka lastik ayak­ kabının bulunduğu m üşahade edildi. M erkez Jandarma Birlik Komutanı Üsteğmen Fehmi A ltınb ilek'e m aznunun fotoğrafı­ nın çekilerek banyosunu müteakip fotoğraf ve film in m em uri­ yetim ize verm esi hususunda talim at verild i. Şim dilik ifadesi okundu, im zası a lın d ı. 2 9 .1 .1 9 7 3 Mehm et Seyhan (C. Savcı Yard. 16381), Başkatip, İbrahim Kaypakkaya (M aznun)."


Turhan Feyizoğlu

EK-7: İbrahim Kaypakkaya'nm 21 Nisan 1973 Cumartesi günü Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı Savcılığı tarafından alman ifadesi: "H a zırlık Soruşturması ifade Tutanağı Tutukevinden getirildiği görülen sanık İbrahim Kaypakkaya huzura alındı. HÜVİYETİ-, İBR A H İM K A Y P A K K A Y A , Ali oğlu, 1949 do­ ğumlu, Çorum Alaca nüfusunda kayıtlı, aynı yer Karakaya kö­ yünde oturur. Ve babası Ali K A Y P A K K A Y A , 1011 Ana Tam ir Fabrikasında Bakım O narım kısm ında usta. Halen cezaevinde tutuklu. Suç konusu olay ve örgütsel ilişkiler hatırlatılarak S O R U L ­ DU: Ben, fakir bir aiienin çocuğu olarak öğretim olanağım mev­ cut bulunm adığından 6 y ıllık Hasanoğlan ilköğretmen O kulu'nda yatılı okudum. Devlet hesabına okumuş olduğumdan Hasanoğlan'daki başarılı öğrencilik dönemim sonunda Yüksek Öğretmen O kulu'na seçildim . Orada bir yıl H azır!ık Sınıfı'nda okuduktan sonra İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu'n a ve aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakü İlesi 'ne girmiş o l­ dum. Buradaki öğrenim dönem im le birlikte benim düşüncele­ rimde yurt ve dünya görüşlerinde de bir evrim in başladığını söyleyebilirim , içinde bulunduğum aileve çevre koşullan be­ nim bir ölçüde fikren gelişmemi engelliyen etkenler olarak kendini ortaya koymuştur. Yüksek öğrenim devresinde o za ­ man çok sayıda basılan M arksist-Leninist öğretiyi temin eden eserleri okumak ve fikren gelişm ek im kanını elde ettikten baş­ ka öğrenci toplulukları arasında bir fikir hareketi olarak başlıyan Fikir kulüpleri örgütü içerisinde günün akım ına uygun bir şekilde faaliyetlere katılm ak zorunluluğunu duydum . Edindi­ 374


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

ğim teorik bilgilerle bir sempatizan olmaktan öte bir kısım ar­ kadaşlarla beraber 1967 yılın ın A ralık ayında Çapa Fikir Ku lü ­ bünü kurduk. H atırladığım kadarı ile M uzaffer O ruçoğlu, M eh­ met Çetin ve Mustafa Çoban gibi arkadaşlar kurucu üye olarak benim le birlikte idiler. Fakat Çapa'ya bağlı öğrenciler olm am ız nedeniyle bizim bu davranışım ızı O kul yönetimi hoş karşıla­ m adı. Ve okul içinde çalışm am ızı engelledi, bununla beraber biz Fikir Kulübü çevresindeki çalışm alarım ızı sürdürdük ve da­ ha ziyade dışa dönük ve Fikir kulüpleri Federasyonunun sapta­ dığı yöntem de çalışm alar gösterdik. O ku l içindeki faaliyetlerin O ku l Yö neticilerin ce önlenm eye çalışılm ası şeklindeki baskılar şahsen beni daha çok bu konu üzerinde çalışm aya sevk eden bir amil oldu. Ben şahsen F .K .F . doğrultusundaki bütün fikir hareketlerine ve çevredeki eylem lere katılıyordum . Bunları gün, tarih ve yer belirterek ifade edem iyeceğim . Fakat, toplan­ tı, forum, açık oturum ve bir kısım öğrenci ve işçi hareketleri olarak b elirleyebilirim . Bilindiği gibi o zam anki Fikir kulüpleri Federasyonu ve onun federe kuruluşları olan Fikir Kulüpleri Türkiye işçi Partisi paralelinde devrim ci bir yol izlem ekte idi­ ler. G e n çlik kitlelerinin çoğunda sosyalizm e karşı bir arzu ve yaklaşm a olduğu herkesçe m alum olan bir gerçekti. Bu heye­ canlı gelişm eye karşı henüz sosyalizm in gereklerini ve temel ilkelerini tam anlam ıyla kavram ıyan öğrenciler o günlerde si­ yasal parti olarak sosyalizm in öncüsü olarak Tü rkiye işçi Parti­ sini görmekte idiler. Esasen başlangıçta Tü rkiye işçi Partisi de bu iddiada idi. Ö ğrenci kitlelerinin sosyalizim yönteminde ge­ lişen b ilinci karşısında Tü rkiye İşçi Partisinin ileri sürdüğü sos­ yalizim ilkelerinin bu yolda bir oyalam a politikası arz ettiği ve sosyalizm e erişm enin gereklerine siyasal yoldan yani partiler demokrasisi yolundan diğer bir deyim le seçim yoluyla ulaşıla­ na lyacağı idrakine vardık. Çünkü, Tü rkiye İşçi Partisi giderek konuyu Anayasal düzen içerisinde ve seçim yoluyla başarma ve elde etme şeklinde bir politika izlediğini en yetkili liderleri­ nin ağzından açıkça söylüyordu. Ö ze llik le Anayasal yoldan kasd etmek istediğim mana Tü rkiye İşçi Partisinin Anayasanın sosyalizm i ön gördüğü şeklindeki yanlış görüşleridir. FKF uzun süre Tü rkiye İşçi Partisinin reformcu ve Parlamentocu çizg isin ­ 375


Turhan Feyizofclu

den kurtulam adı. A ncak yukarıda kayd ettiğim gibi gençlik ör­ gütlerindeki fikri gelişme ve ilerliyen tecrübeler TİP paralelin­ deki bu tutuma karşı görüşlerin doğmasına haklı olarak yol aç­ tı. Bu arada ben 1968 yılında önce O ku l'dan m uvakkat.... (Not: Buradan itibaren İbrahim kaypakkaya'nın bir sayfalık ifadesini bulamadım) ...leşerek yapılan çalışm alar mevcut düzendeki çöküşe h iz­ met ediyor ve devrim ci harekete kuvvet kazandırıyor kanaatin­ de idim . Keza bu çevrenin halk ihtim alini sam im iyetle benim ­ sediği ve o yönde olduğu inancında idim . Bizim görevim iz gençlik örgütleri içerisinde bu görüşleri yaym ak başlıca düşüncem iz idi. Daha doğrusu başlıca görevi­ m iz bu görüşleri yaym ak ve geniş kitlelere mal etmekti. Ben şahsen bu dergilerin çıkarılm asında dağıtımı dahil bütün h iz­ metleri gücüm ölçüsünde yerine getirm işim dir. Hatta dergi idarehanesinin tem izlenm esi işini dahi yaptığım olmuştur. D a ­ ha sonra intişar eden İşçi-Köylü gazetesi içinde aynı hizm etle­ ri yaptığım ı sö y le ye b ilirim . 1 9 6 9 -1970 dönem inde yani F.K .F .'n in D ev-G enç'e dönüştüğü zam ana rastlıyan günlerde Fikir Kulüpleri içindeki gençler arasında yer bulan devrim ci görüşler arasında keskin hatlarıyla a yrılıkla r belirm işti. Bu gö­ rüş ayrıIıklari içinde kongreye gidildi. Ve kongrede gençliğin aktif eylem leri görüşünü savunm am a beraber!ik*olduğu halde gençliğin işçi ve köylü kesim iyle ve kitleleriyle bütünleşmesi hususunda bir kısım arkadaşlar birleşem em işti. İşçi ve köylü kitleleriyle bütünleşme ve gençliğin bu yöntemdeki aktif ey­ lem lerini savunanlara karşı düşüncede olanlar daha ziyade ay­ dın olarak niteledikleri çevrenin desteği ile askeri darbeci bir düşünceyi ortaya koyuyorlardı. FKF'nin D ev-G en ç'e dönüşm e­ sinden sonra A yd ın lık Sosyalist Dergiye yönetim i kazananlar hakim oldu. Yani diğer bir deyim le yönetimi askeri darbeci gö­ rüşü savunanlar ele geçirdi. Bunların karşısında görünen genç­ liğin aktif eylem lerde işçi ve köylü kitleleriyle beraber olm ası­ nı ileri süren görüş taraflıları Proleter D evrim ci A yd ın lık görü­ şünü oluşturdu. Ve bu dergi etrafında küm elenerek inandıkları fikirlerin m ücadelesine başladılar. H er ne kadar D ev-G enç içe­


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

risinde beliren ve A yd ın lık Sosyalist )Dergi ile Proleter D evrim ­ ci A yd ın lık grupları m illi dem okratik devrim kavram larını öne sürüyorlarsa da görüşlerinde m illi dem okratik devrim düşünce­ sinin özüne ters düşen önem li ayrılıklar mevcuttu. Sosyalist A yd ın lık çevresinin ortaya koyduğu m illi dem okratik devrim görüşü sonuç olarak askeri darbeciliğe yönelen bir kapsam ta­ şıyordu. Bu arada gençlik hareketlerini bir araç olarak kabul ed iyorlard ı. H alb uki Proleter D evrim ci A yd ın lık, işçi köylü y ı­ ğınları arasında çalışarak onları devrim e hazırlam ayı ve genç­ liğin devrim in vazg eçilm ez esas gücü olan işçi ve köylü kitle­ leriyle bütünleşm esi gerektiği görüşünü ortaya koymakta ve sa­ vunm akta idi. O zam anlar Proleter D evrim ci A yd ın lık, İşçiKöylü ve pek kısa süre de Türk Solu bizim görüşlerim izi savu­ nan yayın lar yaptı. Çünkü Türk Solu bilindiği gibi Proleter D evrim ci A ydınlığ ın intişarından kısa bir zam an sonra kapan­ dı. Ben inandığım M arksisst-Leninist düşünceler yönteminde, bir yandan söz konusu yayın organlarının yazı kurullarında yer alıp ve bu yayın ların çıkm asında elim den geldiğince yarar sağ­ lamağa çalışırken , diğer yandan Proleter D evrim ci A ydınlık görüşü doğrultusunda işçi ve gençlik kitleleri arasındaki ey­ lem lere katılıyordum . Bu süre içerisinde İstanbul'dan pek uzaklaşm adım . Bazı zam anlar İstanbul yakınındaki köylere gi­ derek çalışm alar yaptığım ve onların toprak işgali gibi eylem ­ lerine katıldığım olm uştur. S ilivri'n in Değirmen köyünde vu ­ kuu bulan toprak işgali hareketinde köylülerin yanında yer a l­ dım . İstanbul cihetinde Dem ir Döküm , Sungurlar, Horoz Ç iv i, Petriks pil fabrikası, Ege Sanayii, Eas Akü fabrikası çevrelerin­ deki bir kısım eylem lere daha doğrusu işçi hareketlerine katıl­ dım . Ve işçiler arasında Proleter D evrim ci Aydınlığın benim se­ diği m illi dem okratik devrim görüşünü yaym aya çalıştım . Ben, grevleri işçi kitlelerini devrim e hazırlayan bir okul olarak görü­ yordum . H alende bu kanaatim değişmemiştir. Siyasi, sosyal ve ekonom ik baskı ve engellem eler karşısında kitlesel işçi eylem ­ lerinin ekonom ik ve dem okratik haklar elde etmekten öte kit­ leleri halk ihtilaline hazırlayan bir yönü vardı. Mesala 15-16 H aziran olayları bu yöndeki düşünceyi açıkça ortaya koym uş­ tur. Kanaatim ce bu olaylar, işçi sınıfının artan siyasi, iktisadi 377


T urhan Feyizoğlu

baskılara karşı kitlenin b ilinçli bir tepkisidir. A yrıca bu olaylar üzerinde devrim cilerin işçiler arasında yürüttükleri çalışm ala­ rında geniş ölçüde etkili olduğu kanaatindeyim . Hareketin ha­ zırlanm asında yani fikir ortamının hazırlanm asında gençlik ör­ gütlerinin etkisi kabul edilebilir. Fakat hareketin başlam asında ve gösterdiği gelişmede gençlik örgütlerinin herhangi bir dahli olm am ıştır. Bu işçiler arasında kendiliğinden gelme bir tepki­ sel hareket olarak nitelenebilir. 1 5-1 6 H aziran 1970 olayları iş­ çi sınıfının kendi haklan doğrultusunda öteden beri yürüttüğü mücadelede belirli bir bilinç düzeyini ve bunun halk ihtilali yönünde yükselişini ifade eder. Söz konusu kitlesel olaylar bir yandan işçilerin halk ihtilali yönünde eğitimine hizmet ettiği gibi ayrıca gençliği de eğitmiştir. Ç ünkü, devrim cinin gerçek gücünün işçi köylü yığınları olduğu ve onlara dayanm aksızın gerçek bir devrim in başarılam ıyacağı bu olaylarla daha iyi an­ laşılm ış oldu. 15-16 H aziran 1970 olaylarının başlamasında D ev-Genç ve D İSK'in kanaatim ce bir rolü olm am ıştır. D İS K 1in başlamada rolü olmuş ise de; neticeyi kabulde ve gelişmeyi kendine mal etmede ve yürütmede hiç bir hizmeti olm am ıştır. Hatta bunu kösteklemeye çalışm ış ve sonucu kabulden çe k in ­ miştir. Ben, FKF'den sonra otoınatikman üyesi bulunduğum D ev-Genç içerisinde Proleter D evrim ci A yd ın lık grubunun gö­ rüşlerini savunmaktan geri durm adım . Bu husus, karşı çevre ve ortak görüş sahibi olan genç arkadaşlar tarafından açıkça b ili­ nirdi. 1970 yılı içerisinde İstanbul Tekn ik Ü n iversitesin d e ya­ pılan D ev-Genç toplantısında aynı görüşler öne sürmem Sos­ yalist A yd ın lık çevresince tepki ile karşılandı. Ben, D ev-G enç döneminde de inandığım fikirler yönteminde m ücadelem i gü­ cümün yettiğince sürdürmeye çalıştım . Bunu söylemekte her­ hangi bir sakınca görmüyorum. D ev-G enç içinde bize karşı görüş sahibi olan arkadaşları kendi saflarım ıza çekm ek bakı­ mından o günkü yönetime hakim Sosyalist A yd ın lık grubunun görüşlerini eleştiriyor ve kendi görüşlerim izi yaym aya, benim ­ setmeye çalışıyordum . Zam anla gençliğin doğru fikirleri kavrıyacağı ve bizlerin saflarında yer alacağı inancında olduğum uz­ dan, bağlı dernekler yoluyla üye ekseriyetini sağlamak şekilde bir çalışm aya gitm 'dik. Herkes görüşlerini açıkça ortaya koyu­ 378


İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

yor ve fikirlerin m ücadelesi yapılıyordu. 1970 Ekim-1971 Mart dönem lerinde keza Proleter D evrim ci A yd ın lık ve İşçi-Köylü nün İstanbul'da yayınlanm ası ve dağıtım faaliyetleri ilede uğ­ raştım. Bu yayın organlarının yazı kurullarında yer aldım . Y a ­ yın olanağının sağlanması Ankara'daki yönetici arkadaşların üstünde idi. B iz, satılan yayınların paralarını Ankara'ya yo lla­ m akla maddi katkı sağlamaktan başka bir şey yapm ıyorduk. Benim buraya kadar saym ış olduğum gençlik örgütü içeresinde yer alan ve işçi köylü kitlelerine yönelen çalışm alarım sıra­ sında pek tabi i k i b irta kım örgütsel ilişkilerim oluyordu. Ancak şahsım ı ilgilendiren konuları ve hakkım daki isnatları taşıyan hususlardan gayri, gençlik örgütü içinde başkalarını etkiliyecek bir beyanda bulunam am . Anlatm ış olduğum şeyler gençlik örgütü saflarında kendi çalışm a ve düşüncelerim le ilgili bulun­ m aktadır. Başkaları hakkında beyanda bulunm ayı kişisel so­ rum luluk saham ı aşan bir hareket sayarım . Sıkıyönetim ilanına kadar ki faaliyetlerim bunlardı. Bu çalışm alarım ı Dev-Genç üyesi olduğum kadarı ile M arksizm -Leninizm e olan inancım için sürdürüyordum . Sıkıyönetim ilanından hemen sonra ve ö zellikle İsrail Baş Konsolosu Efrahim Elrom'un öldürülmesi olayının arkasından şiddetlenen faşist baskılar ve bir yığın tu­ tuklam alar sonunda bir çok gençler ve aydınlar tutuklandılar. Hatta D ev-G enç içerisinde kayda değer bir kişiliği ve faaliyeti olm ayanların dahi yakalanm aları karşısında benim de aranıp yakalanacağım ı tahmin ederek uzun süre gizlendim . G izle n d i­ ğim yer ve bu devredeki ilişiklerim konusunda herhangi bir şey söylem eyi uygunsuz buluyorum . Kaçak bulunduğum dönemde ve tahminen 1971 Tem m uz ayı ve daha sonraki zam anlarda elim e Şafak yayınları geçmekte idi. Bu yayınların ne surette e li­ me geçtiği konusunu önem li görmüyorum. Şafak yayınlarında katılm adığım bazı görüşler yer alm akla beraber olum suz ko­ şullara rağmen halk ihtilali yolunda devrim ci çalışm aların sür­ dürülm üş olm asından m em nuniyet duydum . Daha sonra ken­ di olanaklarım la bu yayın organının bağlı olduğu örgütle her­ hangi bir ilişki kurm akszın Şafak yayınları ve evvelki düşünce­ lerim doğrultusunda propaganda ve bilinçlendirm e çalışm ala­ rımı sürdürdüm . Şafak yayın ın ın arkasında Türkiye ihtilalci İş­ 379


Turhan Feyizoftlu

çi Köylü Partisi adıyla bir örgüt olduğunu bilm iyordum . Bu ör­ gütle ilgili operasyon haberlerinden böyle bir örgütün varlığını öğrendim. Ben, söz konusu örgütün illegal yöneticisi Doğu Pe­ rinçek ile sorduğunuz gibi bir ilişki kurm adım . Ve Doğu Perin­ çek tarafından örgütsel bir görev verilm edi. Şafak örgütünün il­ legal organizasyonuna katılm adım . Bu devredeki çalışm ala­ rımla ilgili herhangi bir anı belirtem eyeceğim . Çalıştığım ı söy­ lemenin şahsi sorumluluğum bakım ından yeter olduğu görü­ şündeyim . Ben, sormuş olduğunuz şekilde M alatya ve Tunceli bölgesinde faaliyet göstermedim. Ç alışm a alanım buralar de­ ğildir. Bahsettiğim örgütten kopuk kişisel nitelikteki faaliyetle­ rim Türkiye Kom ünist Partisi M arksist-Leninist ve ona bağlı Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Ordusu örgütlerinin kim ler tarafın­ dan kurulduğunu ve yönetildiğini bilm iyorum . Y a ln ız bu örgüt saflarına katıldığım ve onun illegal üyesi ve taraflısı olduğumu saklam ıyorum . Bu örgüt içerisindeki çalışm a yöntemim ve ör­ gütün kuruluşuna esas olan düşünceler bahsetmiş olduğunuz yayınlarda geniş ölçüde yer alm aktadır. Ö ze llik le , Şafak Revizyonizm i Tezlerinin Eleştirisi, M illi M esele, Türkiye'de Kem alist İktidar Dönemi ve İkinci Dünya Savaşından Sonraki G e lişm e­ ler ve 27 M ayıs Hareketi, K ızıl Siyasi iktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım , başlıkları altında işlenen örgüt görüşünü yansıtan fikirleri aynen kabul ediyorum . Bu başlık altındaki kapsam lara imzamı atmaya h azırım . Tü rkiye Kom ünist Partisi M arksist-Le­ ninist örgütünün görüşleri söz konusu tez ve yazılard a b elirtil­ diği ve önerildiği gibidir. Bunun dışında şim dilik geniş bir a çık­ lamaya girişm eye lüzum görm üyorum. Bahis konusu örgüt fi­ kirlerini ortaya koyan muhtevayı aynen kabul ediyor ve kendi görüşüm olarak ifade ediyorum . Ben bu görüşler yöntem inde devrim ci m ücadele verm ek için 1973 O ca k başlarında faşist güçler tarafından şehit edilen arkadaşım A li H aydar Y ıld ız ile Tu n celi'ye gelmiştim. Köylüleri devrim için , halk ihtilali için örgütlemek am acıyla köye gitm iştik. Buradaki çalışm alarım ız Jandarma Kuvvetleri tarafından öğrenilm iş olm alı ki 24 O cak 1973 günü kalm ış olduğum uz V artinik m ezrasındaki kömüde sabaha karşı sarıldık. Orada A li H aydar'dan başka ism ini b il­ mediğim iki kişi daha vardı, jandarm a Kuvvetleri bize ateş aç­ 380


İ bo /H a y a 11 ve M ü cadele si

tılar, bizim yan ım ızda bildiğim kadarı ile bir kırma mevcuttu. Kaçm aya başladık, bu sırada ateş edildi. Ben yaralandım . A r­ kadaşım A li H aydar Y ıld ız ölm üş. Benim de öldüğüm sanılarak bir süre olduğum yerde b ırakılıp , diğer kaçan iki arkadaşın pe­ şinden güvenlik kuvvetleri gitmiş. Bir süre sonra ben kendime gelerek bulunduğum yerden uzaklaştım ve gizlendim . En son olarak soğuğa karşı m ücadele gücümü yitirdiğimden bir m ez­ raya giderek yol sordum ve orada ihbar edilerek yakalandım . A yaklarım yarı donmuş vaziyete idi. Başımdan ve boynumdan yara alm ıştım . Tunceli'd en D iyarb akır'a getirildim. Burada ayaklarım dan am eliyat edildim . Ben, bütün bunları sam im iyet­ le inandığım M arksist-Leninist düşünce uğrunda yaptım. Ve sonuçtan pişmanda değilim . Asla pişman olm adım. Ben, bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir m üca­ deleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım , dedi. Başka bir diyeceği olm adığını bu ifadesinin alınm ası sırasında kendi­ sine karşı herhangi bir baskı ve tazyik yapılm adığını beyanla­ rındaki öze uygun şekilde ifadenin tesbit edildiğini söyleyerek, birlikte tutulan iş bu ifade zaptı okunup im zalandı. 21 NİSAN 1973 Yaşar Değerli (As. Savcı), A . Doğan Güneş (T .K .), İbrahim Kaypakkaya (Sanık)


Turhan Feyizoglıı

E K -8 : İBRAHİM KAYPAKKAYA‘NIN Ö LÜ M UAYENE TUTAN AĞI Sıkıyönetim K. Iığınca Cezaevi olarak kullanılan binada bi­ leğini kesmek sureliyle intihar ettiği bildirilen İbrahim K A Y ­ P A KK A YA ile ilgili tespiti yapm ak ve otopsiye gerek olup olm a­ dığını karar vermek üzere hastahaneden çağrılm akla geldikleri görülen tabiblerin kim liklerinin tespitine geçildi. 1. Tabib Yarbav O rhan E R O Ğ LU ,V e h b i oğlu, 1932 doğum­ lu, N İĞ D E nüfusuna kayıtlı, halen As. Hastahane Baş Tabibi D ahiliye uzmanı 2. Sadettin D EM İR A Y, Ahmet O ğlu, 1937 doğumlu, KO N YA -H A D IM LI nüfusuna kayıtlı, halen D iyarb akır As. Hastahanesi Asabiye uzm anı Tabib binbaşı oldukları anlaşıldı. Her iki tabibede usulen yem in verild i, olay yerini ve ölüyü inceleye­ rek kanaatlerini bildirm eleri istendi. Daha önce Cezaevi ilgilileri tarafından ölünün kim liği tes­ bit edilm iş olduğundan tekrar kim lik tesbitine gidilm edi. O la y yerini ve ölüyü m uayene eden labibler: Sol el bileği radiyal bölgede kol eksenine oplik üç adet ke­ sik bulunduğunu, bu kesiklerden birisinin derin olm ak üzere diğer ikisinin sathi cilt altına nafiz yara ve derin olan yara ta­ banında arterya radiyalis ve venü rodiyalisin kesilm iş durumda olduğunu; Sol kolun bulunduğu yatak kısm ında göğüs ön yüzünde, gömleği üzerinde ve karyolanın sağ tarafında (girişe göre sağ) göllenmiş ve pıhtılaşm ış kan bulunduğunu; A yrıca yer yer ar­ ter kanamasına ait karyolanın girişe göre sağ tarafında fışkırm a­ yı belirten kan izleri mevcut olduğunu; sağ el orta parmağı iç yüzünde sathi kesik yara bulunduğunu;


İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

A ncak Ö lünün Askeri Hastahaneye nakledilerek bir de otopsinin yapılm asının uygun olacağını, otopsi için adli tabib ve patoloji u zm anının bulunduğunu bu suretle her ihtimalin göz önüne alınm asının uygun olacağını, ölüm sebebini de otopsi sonucu belirtileceği cihetle ayrıca şimdi de belirtmeye lüzum görm ediklerini b ild ird iler, iş bu tutanak olay m ahallin­ de tanzim kılın arak okundu, im zalandı. 1 7.5.1 973 Nejat Ö Z T A Ş K E N T (As. Savcı H k. Kd. I3nb.), T. Katibi, O r­ han E R O Ğ L U (Tabib Yrb.), Sadettin D EM İR A Y (Tabib Bnb.). ASLI G İB İD İR O . Nuri B İL G İÇ L E R (Kurm ay Binbaşı İsth. Ş. Müdürü).


Turhan Feyizoğlu

E K -9 : İBRAHİM KAYPAKKAYA'NIN OTOPSİ RAPORU 17 M AYIS 1973 günü Askeri C ezaevinde ölerek bugün otopsi yapılm ak üzere Askeri Hastahane Otopsi salonuna nak­ ledilm iş bulunan İbrahim K A Y P A K K A Y A 'n ın gerekli otopsisini yapm ak üzere tutanakta P.Kd. Bşçvş. Cem al K U Ş A K Ç I hazır o l­ duğu halde Askeri Hastahaneye gelindi. Askeri Hastahane baş tabibibinden ölünün otopsi salonunda bulunduğu anlaşılarak otopsi salonuna gidildi. Otopsi tabibi olarak çağrılan tabiblerin gelmiş bulundukları görülerek kim liklerinin tesbitlerine geçil­ di. 1. Tabib Yarbay Ö m er Fevzi T U N C E R , Tem el oğlu, 1930 doğumlu, aslen Trabzon nüfusuna m ukayyet olup, halen 7 nci Kor. Patoloji mütehassısı (1956-A-42) sicil sayılı olduğunu söy­ ledi. 2. Tabib Astğm. İ.Ö ze r K EN D İ, Ali Tarık oğlu, 1 941 Dğ.lu, 7 nci Kor. Sağlık Şube M üdürlüğünde görevli Adli Tabib uzm a­ nı (112-251710) sicil sayılı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsünde görevli olduğunu söyledi. Her iki tabibe usulen yem in verilerek halen otopsi salonu otopsi yerinde (Otopsi sehpasında) yatırılm ış bulunan ölünün m uayenesine geçildi. Bu arada otopsiye yardım cı olarak görev yapacağı anlaşılan Sivil şahıs Şehmus T O P U Z 'u n olduğu anlaşıldı. K İM LİĞ İ: Şehmus T O P U Z , Veysi oğlu, 1933 D ğ .lu, aslen D iyarbakır nüfusuna m ukayyet, halen Askeri Hastahane görev­ li imamı olduğunu söyledi. H A RİC İ M U A Y EN E 25 yaşlarında, kum ral, açık kahverengi gözlü, hafif b ıy ık lı, buğday tenli, sünnetli, erkek cesedi olduğu görüldü. Boynun sol arka kısm ında -e iki kürek kemiği arasında evvelce geçiriI384


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

miş yaralanm alara ait m ercim ek büyüklüğü ile beş kuruş bü­ yüklüğüne kadar değişen büyüklükte müteaddid sayıda astmalar bulunduğu, sağ ayak parm aklarının parmak köklerinden beşininde am pülüte edilm iş olduğu (Am eliyat ile çıkarılm ış), sol ayak parm aklarının küçük parmağı hariç diğerlerinin am ­ pülüte edilm iş oldukları, yara yerinin tamamen kapanmış bu­ lunduğu m üşahade olundu, sol el bileği iç yüzünde baş par­ mak hizasından başlayıp bileğin dış yüzüne ve alttan yukarı is­ tikamette kemiğe kadar varan bir derinlikte herhangi bir kesici aletle husule getirilm iş yarlanm a bulunduğu tesbit edildi. Ö lü lekelerinin vücut sırt üstü yatar vaziyette iken vücudun yere te­ mas etmeyen boyun, sırt, bel, kalçalar, kollar ve bacakların ar­ ka taraflarında açık mor renklerle teyekkül ettiği, ölü katılığının teşekkül etmiş ve devam etmekte bulunduğu tesbit edildi, her iki om uz ve u yluklar üzerinde ölüm anında veya ölümden çok kısa bir müddet önce herhangi bir yere çarpm akla husule ge­ lebilecek nitelikte müteaddid ekim ozlar görüldü. Vücudun m uhtelif yerlerinde derin kesitler yapıldı. Deri altında adaleler arasında herhangi bir kanam a, hemeton gibi patolojik bulguya ve ceb ir şiddet em arına rastlanmadı. Cesedin iç m uayenesine geçildi. Usulu veçh ile baş, göğüs ve karın boşlukları açıldı. BAŞ: Saçlı deri, deri altı, kafa kem ikleri normal bulundu, kafa ke­ m iklerinin de kırık ve çatlak tesbit edilm edi, sadece sol paryete oksipital nahiyede saçlı deri altında 5 cm . kuturunda homaton bulunduğu görüldü, bu homatonun da ölüm anında her­ hangi bir yere çarpm ak veya düşme sonucu husule gelmiş o l­ duğu kanaatine varıld ı. Beyin normal yapıda bulundu. Kesitle­ rinde herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadı. GÖ Ğ ÜS: Deri altı, adaleler, kaburgalar, omurga normal yapıda bu­ lundu, her iki akciğerinde göğüs kafesine ve diyafram ına yapış­ mış oldukları görüldü, kesitlerinde patolojik bir bulguya rast­ lanm adı, kalbin normal yapıda olduğu görüldü, göğüs kafesi içerisinde kanam a veya daha başka patolojik bulgu görülmedi.


I urhan Feyizoğlu

KA RİN : D erialtı, adaleler, omurga normal yapıda bulundu, karın boşluğunda herhangi bir patolojik bulguya rastlanm adı. Miğde içerisinde sıvı hakle elli cm . siyaha çalar renkte m uhteviyat bu­ lunduğu görüldü, mide kesitlerinde patolojik bulguya rastlan­ madı. Karaciğer normal yapıda ve normal kıvam da bulundu, kesitlerinde patolojik bulguya rastlanm adı. D alak normal yapı­ da bulundu. Böbrekler normal yapıda olup, kesitlerinde hiperemik oldukları tesbit edildi, pankrası normal yapıda ve hafif hiperem ik bulundu. Diğer karın organlarında patolojik bir bul­ guya rastlanmadı. Yeni tel organların normal yapıda oldukları görüldü. Otopsi esnasında toksikolojik tahlil yaptırılm ası m aksadıyla organlardan alınan parçalar ve miğde muhteviyatı içerisinde % 10 formol bulunan kavonozlara konularak İstanbul Adli Tıp Mıiessesesi Başkanlığı Kim yahanesine gönderilm ek üzere S ıkı­ yönetim Komutanlığı Askeri savcısı Nejat Ö ztaşkent'e teslim edildi. Sol el bileğindeki kesit yeri kesici bir aletle husule getiril­ miştir. Bu kesitin üzerinde de 2 cm . uzunluğunda sadece deri­ yi ilgilendiren deri altında naif olm ayan sathi bir kesim yeri da­ ha tesbit edildi, buıada yapılan dikkatli m uayenede Arteria Radialisin ve diğer sathi küçük dam arlarında kesilm iş oldukları tesbit edildi. Ö LÜ M SEBEBİ: Sol el bileğindeki yarayı husule getiren kesici aletin bu na­ hiyedeki sathi damarları ve bilhassa Arterea Radialisi (bilek atar damarı) kesmesi neticesi husule gelen kanam adan m eyda­ na gelmiş olduğu, olayın büyük bir ihtim alle intihar olab ilece­ ği, çok zayıf bir ihtim alle başkası tarafından da kesilm iş olabi­ leceği düşünülebilir. Bu cihetle adli tahkikatla aydınIatilabiIir dediler. Ceset üzerinde başkaca yap ılacak işlem kalm adığın­ dan otopsiye son verild i. Cesedin dikilm esine müsaade edildi. Bilirkişiler toksikolojik tahlil neticesi organlarda herhangi bir toksik maddenin bulunduğu ve taraflarına bildirildiği tak­ 386


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

dirde ayrıca ek m iitelana vereceklerini, toksit madde (zehirli madde) bulunm adığı takdirde bu bulgularına ilave edilecek herhangi bir hususun kalm ıyacağını belirttiler, iş bu tutanak otopsi m ahallinde düzenlenerek okunup, müştereken im zalan­ dı. 1 8 M ayıs! 973 Askeri Savcı H akim Kd. Bnb. Nejat Ö ztaşkent, Bilirkişi T a ­ bib Yarbay Ö . Fevzi Tuncer, Bilirkişi Tabib Atğm. İ.Ö zer Ken­ di, Zabit Katibi P. Kd. Bşçvş. Cem il Kuşakçı. Otopsi Y a rd ım cı­ sı Şehmus To p u z."

387


Turhan Feyizoftlu

EK-10: İbrahim Kaypakkaya'nm Çeşitli Dergi ve Gazetelerde Ken­ di A d ıyla, Bir Arkadaşıyla Ortak ve im zasız, Tarih Sırasına G ö ­ re Yayınlanm ış Y a zıla rı: K A Y P A K K A Y A , İbrahim : TİP'in Taksim Mitingi O p ortüniz­ min İhanet Belgesidir, Türk Solu, 1 4 .1 0 .1 9 6 9 , sayr.100 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Ö lçü Seçim ler D eğil, G üçlenen M D D M ücadelem izdir, Türk Solu, 2 8 .1 0 .1 9 6 9 , sayı: 102 K A Y P A K K A Y A , ibrahi<srı: işçi, Köylü ittifakını Sağlam Bağ­ larla Kuralım ve Türkiye Çapında Yaygınlaştıralım , Türk Solu, 25.1 1.1969, sayı: 106 KA Y P A K K A Y A , İbrahim : Eğe Sanayii İşçileri Yenilm eyecek, İşçi-Köylü, 29.11.1 969, sayı: 9 KA Y P A K K A Y A , İbrahim : İşçi-Köylü Hareketleri M D D M ü­ cadelem izin Ekseni O lm a Yolundadır, Türk Solu, 2 .1 2 .1 9 6 9 , sayı: 107 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Bağım sızlık Savaşından D ö nül­ m ez, Türk Solu, 23.1 2.1 969, sayı: 110 K A Y P A K K A Y A , İbrahim/ O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: Kaşıkçı Köylülerinin Yürüvüşünü M utlaka Ğ erçekleştirelim , Tü rk Solu, 3 .3 .1 9 7 0 , sa y ı: 1 2ü K A Y P A K K A Y A , İbrahim/ O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: T ra k ya '­ da Toprak M ücadelesi-Köylüler Ağaları D ize G etirecektir, İşçiKöylü, 1 9 .3 .1 9 7 0 , sayı: 13 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : İşçi-Köylü H areketleri ve Proleter D evrim ci Politika, PD A , M ayıs 1970, sayı: 5-19 A L T U N , Mehmet / K A Y P A K K A Y A , İbrahim / M ER C A N , Ali


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

/ O V A L IO Ğ L U , A d il: Çorum İlinde Sınıfların T ah I i I i-1, PD A, 6 .4 .1 9 7 1 , sayı: 37 A L T U N C M ehmet / K A Y P A K K A Y A , İbrahim / M ERC A N , Ali / O V A L IO Ğ L U , A d il: Çorum ilinde Sınıfların Tah lili -2, PD A, 1 3 .4 .1 9 7 1 , sayı: 38 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Ö zeleştiride Samimi ve Cesur O la ­ lım , Mart 1 971 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Saflarım ızdaki Sol Oportünizm Sağ H atalarım ızın C ezasıd ır, 29 Ağustos 1971. K A Y P A K K A Y A , İbrahim /TAŞYA PAN , A li: Kürecik Bölge Ra­ poru, Ekim 1971 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Türkiye'd e M illi M esele, A ralık 1971-H aziran 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Başkan M ao'nun K ızıl Siyasi ikti­ dar Öğretisini Doğru Kavrayalım , O cak 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : TİİK P Program Taslağının Eleştirisi, O ca k 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Şafak R evizyo nizm inin Kemalist Hareket/Kem alist İktidar Dönem i/ll. Dünya Savaşı Yılları/Savaş Sonrası ve 27 M ayıs H akkındaki Tezlerin in Eleştirisi, O cakAğustos 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Doğu Anadolu Bölge Komitesi (D A BK ) Kararı, Şubat 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : TİİK P R evizyo nizm in in Genel Eleştirisi-Şafak R evizyo nizm i ile Aram ızdaki A yrılıkların Köke­ ni ve G elişm esi, H aziran 1972 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Bir Köylük Bölgedeki Yönetici Y o l­ daşlara M ektup, 7 A ralık 1972


Turhan FeyizoÇjlu

EK-11: İbrahim Kaypakkaya'nm D iyarb akır Askeri C ezaevi'nd e tu­ tuklu iken yaptığı harcam alar hakkında belge: "İbrahim Kaypakkaya'nm Hesabı Çay 750 Gazete 250 Mektup 500 Elden 1500 ilaç 4000 Yekûn: 7000 *

Alınan 100 TL. sı 4 .5 .1 9 7 3 P. Yb. Ahmet Baldoğan'dan ilaçtan kalan o75 Mektup i. Tahütlü300 Z arf 100 Elden ve çay 2000 Elden 500 İlaç ve elden 3000 Elden 2000 8575 Elden 1425

100.00

390


İho /H a ya lı ve M ü cadele si

EK-12: Savunm a Taslağı: İbrahim Kaypakkaya, 19 Nisan 1973 Per­ şembe günü hastahaneden alınarak D iyarbakır Askeri C e za evi­ nin yanında bulunan ve aynı davadan yargılanan arkadaşları­ nın bulunduğu barakadaki üç nolu hücreye tek başına konur. Burada bazı istekleri karşılanır, kendisine defter ve kalem ve rilir. Sorgunun bittiğini, artık bundan sonra mahkemenin başlıyacağını düşünerek savunma hazırlığına girişir. İbrahim Kaypakkaya, 19X27 ebadındaki "H arita ve Metod Defteri"ne bazı notlar alır. Notlar aynen şöyledir: "Savunm a taslağı 1) Kom ünizm H ayaleti, 2) Kom ünizm nedir?, 3) Sosyalizm ne­ dir? Proleterya ihtilali ve sosyalizm in inşası, 4) Türkiye'de devrim in karakteri? a) O sm anlı toplumu (Feodal toplum), b) Avrupa'da kapita­ lizm in doğuşu ve glişmesi- Feodal O sm anlı toplumunun yarı, sömürgeleşme süreci, c) Em peryalizm -Yarı sömürge, yarı feo­ dal O sm anlı toplumu (1870'lerden-1900'e kadar), d) 1908 devrim i, ö ze llikle ri, sonucu, e) Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı, f) Ekim devrim i ve Türkiye, g) Kurtuluş savaşı, ö ze llikle ri, sonucu, h) 1920'lerden 1940'lara kadar ki gelişme­ ler (Aynı dönem de dünyadaki değişmeler), ı) ikinci Dünya Sa­ vaşı ve Tü rkiye, j) 1945-1 950, k) 1950 iktidar değişikliğinin an­ lamı? DP dönem i, I) 1960 askeri darbesi, M BK, m) Koalisyon hüküm etleri, n) 1 965-1 969-1971 (1 2 Mart) AP iktidarı dönemi, o) 12 Mart sonrası gelişm eler, p) Tü rkiye'n in bugünkü yapısı (G enel özet ve sonuç) (Siyasi, iktisadi, toplum sal, yapı) İktisadi: Yarı-söm ürge, yarı-feodal. Siyasi: Yarı-bağım lı. (A B D emp. Komp. Bü. Burj. ve toprak ağalarının ask. faş. dikt. 391


Turhan Feyizoğlu

Toplum sal: işçiler, köylüler, şehir küçük burjuvazisi, m illi burjuvazi, komp. büyük burjuvazi, toprak ağaları... Kültürel: Askeri: M illi mesele: 5) Bağım sız, dem okratik, özgür ve mutlu bir türkiye için: Dem okratik halk ihtilali. a) Dem okratik halk ihtilalinin saflarında yer alacak sınıflar -Proleterya: Ö nder güç -Köylülük: Tem el güç. -Şehir küçük b u rjuvazisi: G ü ven ilir bir müttefik. -Orta burjuvazi istikrarsız bir müttefik. b) Dem okratik halk ihtilalinin düşm anlan: -Em peryalizm -Komprador büyük burjuvazi -Toprak ağaları c) Dem okratik halk ihtilalinin yolu: Karşı-devrim ci şiddeti, devrim ci şiddetle altetmek. d) Dem okratik halk ihtilali uzun ve çetin bir m ücadele ile (halk savaşıyla) başarıya ulaşacaktır. e) H alk savaşının stratejisi: f) H alk savaşında üç stratejik aşama: g) Dem okratik halk devletinin programı: -Em peryalizm in, büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının diktatörlüğünü yıkm ak, halkın dem okratik diktatörlüğünü kur­ mak. -Em peryalizm i kovm ak-borçların iptali-anlaşm aların feshiserm ayelerinin mü ;aderesi. -Komprador büyük burjuvazinin serm ayesinin vs. m üsade­ resi. -Toprak ağalarının topraklarına el koym ak-köylülere para­ sız dağıtmak. -Banka ve faizci-tefeci borçlarının iptali. -M illiyetlere ve dillere eşitlik, kendi kaderini tayin hakkı.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

-Kadınlara eşit statü. -Bütün din ve m ezheplere eşitlik. -Artan oranlı vergi. -Herkese iş. -İşçi sınıfına dem okratik haklar ve daha yüksek bir hayat se­ viyesi. -Çin H .C . ve A .H .C . ile enternasyonal bağlar kurmak. -Kültürel ve askeri alanda em peryalizm in ve feodalizm in tasfiyesi. h) Dem okratik halk devletinin perspektifi: Sosyalizm ve ko­ m ünizm . 6) TKP(M L) ve T İK K O -Doğuşu (şartlar) -Gelişm esi -Eylem leri -İdeoloj isi-pol iti kası-örgütlenmesi -N için gizli örgüt? -G iz lilik nedir? illegalite nedir? -Amaç? 7) Sonuç. Fayd alanılacak Kaynaklar: 1) Gotha ve Erfurt Programının Eleştirisi: K.M ., F.E. 2) D evlet ve İh tila kV .İ.L. 3) Yeni D em okrasi: M .Z. 4) Seçm e Eserler: M .Z. 5) Askeri Y a zıla r: M .Z. 6) Doğuda U lusal Kurtuluş H areketleri: V .İ.L . 7) M arksizm ve M illi M esele: J.S. 8) U lusların Kendi Kaderlerini Tayin H akkı: V .İ.L . 9) Em peryalizm : V .İ.L . 1 0)A lm anya'da Köylü Savaşı: F.E. 11) SBKP (B) Parti Tarihi 12) Faşizm e Karşı Birleşik Cephe: Dim itrof


Turhan F e yizoj’ lu

Türkiye Tarih iyle ilgili Kitaplar: 1) Şnurof'un kitabı: 2) Avcıoğlu'nun kitabı: 3) 200 Y ıld ır Neden Bo calıyoru z: N. Berkes 4) Kem alizm in ideolojisi: Emin Türk El için 5) M . Akdağ'ın Osm anlı Tarihi kitabı, C elali İsyanları. 6) Türkiye'de işçi hareketleri 7) (Türkiye'de köylü hareketleriyle ilgili kitap bulunacak) 8) (1 908-Birincı Dünya Savaşı) 9) (I. Dünya savaşı yılları) 10) (Kurtuluş savaşı yılları) : S Ö Y LEV . 11) (Kurtuluş savaşı sonrası-ll. Dünya savaşı arası) 1 2) (II. D. Savaşı yılları) 13) (Savaş sonrası-1 950) 14) (1950-1960) 15) (27 M ayıs) "Bitm eyen Savaş" (İttihat ve Terakki'den Cum huriyet'e H a­ lil Paşa'nın A nıları-G enel Dağıtım Bateş) Türk Ceza Kanunu Sıkıyönetim Dönem i: 1) Muhtıra metni. 2)Erim 'in 23 Nisan konuşması (Balyoz) 3) Birinci Erim Hüküm etinin programı (Reform kabinesi). 4) "Reform " tasarıları 5) Sıkıyönetim Bildirileri ve açıklam aları 6) İkinci Erim hükümeti program ı(ll. Erim Kabinesi) 7) Reformlar: a) Asayiş reformu b) Adli reformlar: Anayasa değişikliği (1961 Anayasası Erim değişikliği), G ü ven lik M ahkem eleri. c) iktisadi reformlar d) Mali reformlar. 8) Melen hüküm etinin programı (M elen kabinesi). 394


İb o /H a y a lı ve M ü c jrle le s i

9) Talu Hüküm eti 10) Sunay'ın partilere "tartışm ayı kesin" ihtarı. 11) Ö nem li kanunlar (Bu arada çıkm ış olan)

Kitaplar: 1) Kurtul Altuğ'un kitabı. 2) 3) 4) 5) 6)

N adir N adi'nin kitabı: 27 M ayıs'tan 12 Mart'a Yeni Ortam dergi ve gazeteleri (O rtam 'daıı itibaren) Askeri Yargı U sulleri Kanunu. Sıkıyönetim Kanunu. H .Velidedeoğlu

Savunmalar: 1) T H K O Savunm ası 2) TH K P -C Savunm ası. 3) D D K O Savunm ası. 4) TİP Savunm ası. 5) KD P Savunm ası. 6) Şafak Savunm ası. 7) İsmail Beşikçi'n in savunm ası. 8) D ev-G enç savunm ası. 9) TÖ S savunm ası (Baykurt). NOTLAR: * A f (bağışlama) : kim kimi bağışlıyor? * "Eline silahı alıp tedhişçilik olaylarına katılanların dışın­ dakiler af kapsam ına alınm alıd ır" (Cum huriyet, 11 M ayıs '73, M. İskender Ö ztu ran lı, İzm ir Barosu Bşk.) * "30 yıla m ahkum olmuş bir anarşistin cezasının 5 yıl in­ dirilm esini istiyoruz. Yoksa biz anarşistlerle tedhişçiler tama­ men affedilsin d em iyoruz." (Ecevit, M illiyet, 11 M ayıs 1973) ------------------------------------------------------------------- 3 9 5 --------------------------------------------------------------------


Turhan Feyizoftlu

* "G ü ven lik M ahkem eleri Kanun Tasarısı" (11 M ayıs 1973 tarihli Cum huriyet ve M illiyet'te). 1) Savunma H azırlığı 2) A n ılar-Ö ze leştiri.


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

KAYNAKLAR GAZETELER A y d ın lık, Cum huriyet, Hürriyet, M illiyet, Radikal, Star, Ter­ cüm an, U lus, Yeni G azete, Yeni Y ü z y ıl, Zafer. DERGİLER A ksiyon, Ant, A yd ın lık, Berfin, D evrim ci Dem akrasi, Devir, D evrim ci Teori, D evrim ci TİP H aberleri, H alkın Birliği, Halkın G ü cü , H alkın G ünlüğü, H alkın Sesi, İkibine Doğru, İşçi ve Köylü, Kom ün, Ö ncü Partizan, Ö zgür G elecek, Partizan, Pro­ leter D evrim ci Aydınlık', Proleter D evrim ci Teori, Proleter D ev­ rim ci Y ıld ız , Söz, Şafak, Teori, Teori ve Politika, Tohum , Türk Kültürü, Türk Solu, Tü rkiye G erçeği, U lu sal, U zun Yürüyüş, V Ö zgürlük, Yeni Forum, Yeni G ündem , Yeni Hayat, Yeniden D evrim , Y ıld ız . KİTAPLAR A K A LIN , Cüneyt: Düşler ve G erçekler/Tanıklarıyla D ü nya1da ve Türkiye'de 68, Sarmal Y a yın la rı, İstanbul, Kasım 1995 A K D A G , M ustafa: Türkiye'nin İktisadi ve içtimai Tarihi, bi­ rinci cilt, Teki Y a yın la rı, İstanbul, üçüncü basım, 1979 Ekim. A K D A G , M ustafa: Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, ikinci cilt, Cem Y a yın la rı, İstanbul, 1974. A L T IN O Ğ L U , G arb is: TK İH ve TKP/M L Hareketi Birlik Kon­ gresi Belgeleri, Varyos Y a yın la rı, İstanbul, Ekim 1994 A R EN , Sadun: TİP O la y ı, Cem Y a yın la rı, İstanbul, Kasım 1993. A V C İO G L U , Doğan: Türkiye'nin D ü ze ni, iki cilt, Tekin Y a ­ yın la rı, İstanbul, 1 984


Turhan F e yizo j’ lu

A Y B A R , M ehıvet A li: TİP Tarih i, üç cilt, BD S Y ayın ları, İstanbul, 1 988 O cak. A Y D IN , Sinan-CAN , Serhat: Sol İçi Şiddet, D evrim ci Ç ö ­ züm Yayın ları, İstanbul, H aziran 1999 A Y D IN , Ahm et: Kürtler-PKK ve A. Ö cala n , M ayıs 1992, A n ­ kara A yd ınlık Dergisinin D evrim ci H arekele Yönelttiği İftiralara Cevap, Le-Ya Yayın ları, 1978. A Y K U T , Şeref: Kem alizm , İstanbul 1936. BA LLI, Rafet: Sosyalist Sol Konuşuyor, Cem Y a yın la rı, İstan­ bul, 1989 BEH R A M , Nihat: Sol Kendini A nlatıyor, M ay Y a yın la rı, İstanbul, O cak 1 977 Birliğin Teori ve Yöntemi Ü zerine, Varyos Y a yın la rı, İstan­ bul, Nisan 1991 B O R A N , B ellice : Türkiye ve Sosyalizm Sorunları, G ün Y a ­ yınları, İstanbul, M ayıs 1968 BO R A N , Behice: İki Açıdan Türkiye işçi Partisi D avası, B i­ lim Y ayın ları, İstanbul, Mart 1975 B O Z K U R T , Mahmut Esat: Atatürk ihtilali, Altın Kitaplar Y a ­ yınevi, İstanbul, ikinci baskı, 1967 B U L U T , Faik: Filistin Rüyası, Berfin Y a yın la rı, İstanbul, üçüncü baskı, 199') C İR A V O Ğ L U , Ö m er Faruk: Titrek Ham si Örgütü, Pencere Yayın ları, İstanbul, 1992 Ç E TİN , M ahm ut: Perinçek ve A yd ınlık H areketi, Edille Y a ­ yın ları, 1 998 ÇE T U N G , M ao: Askeri Y a zıla r, Sol Yayın la rı, A nkara, N i­ san 1971 ÇE T U N G , M ao: İhtilalin Ö zü , Gün Y a yın la rı, İstanbul, 1967 TS E-TU N G , M ao /G U EV ER A , Che: G erilla H arbi, Payel Y a ­ yınları, İstanbul, Tem m uz 1967 TS E-TU N G , M ao: K ızıl Kitap-Başkan M ao'nun Sözleri, Ekim Y ayın ları, Ankara, M ayıs 1970


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Z E D U N G , M ao: Sürekli O kunan üç Y a zı, A yd ın lık Y a yın la ­ rı, Ankara, Ekim 1970 C h esn eau x/V arg a/Lich teim /G o d elier/S u ret-C an ale/Parain Bibicou/M elekechvili/Banu: Asya Tipi Üretim T a rzı, Ant Y a ­ yın ları, İstanbul, Tem m uz 1970 Ç O L A K O Ğ L U , Nuri / A T A B ER K , Mehm et: Savaşan Kam ­ boçya, A yd ın lık Y a yın la rı, İstanbul, 1980 C İN EM R E, Levent/ Ç A K IR , Ruşen: Sol Kem alizm e Bakıyor, Metis Yayın la rı, İstanbul, A ralık 1991 Ç Ü R Ü K K A Y A , M. Selim : Beyrut Günlüğü Apo'nun A yetle­ ri, 14 Tem m uz y a yın ları, İsveç D EM İR EL, Ahm et: Birinci M eclis'te M uhalefet, İletişim Y a ­ yın ları, İstanbul, ikinci baskı, Nisan 1995 D EM İR K A P I, K .: Arnavutluk Emek Partisi Değerlendirm esi, Dönüşüm Y a y ın la rı, İstanbul, Kasım 1991 D EN K T A Ş, Rauf: Rauf Denktaş'ın A n ıla rı, Boğaziçi Y a y ın la ­ rı, İstanbul, Kasım 1996 Dersim , (Jandarma Genel Kom utanlığının Raporu), Kaynak Y a yın la rı, İstanbul, Ekim 1998 ELİÇ İN , Emin Tü rk: Kem alist Devrim İdeolojisi, Ant Y a y ın ­ ları, İstanbul, Mart 1970 EN G İN , M . Saffet: Kem alizm İnkılabının Prensipleri, C u m ­ huriyet M atbaası, İstanbul, 1938 E N Z EN S B ER G ER , Hans Magnus: H avana Duruşm ası, Ant Y a yın la rı, İstanbul, Ekim 1970 ESER, M . A li: Kazanacağ ım ız G ü n ler İçindi, Umut Yay. İstanbul, A ralık 1 996 F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: D en iz, Su Y a yın la rı, İstanbul, onaltıncı baskı, Kasım 1 999 F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: M ahir, Su Y a yın la rı, İstanbul, dör­ düncü baskı, Mart 1999. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Türkiye'de D evrim ci G e n çlik H are­ ketleri Tarihi 1960-1968, c ilt.'l, Belge Yayın ları, İstanbul, N i­ san 1 993.


_____________________________________________________________ Turhan Feyizoğlu

F U Ç İK , Julius: Dar Ağacından Rapor, Habora Yayın la rı, İs­ tanbul, M ayıs 1 966 FU Ç İK , Julius: Darağacından Röportaj, H ür Yayın la rı, İstan­ bul, 1974 G O R K İ, M aksini: Casus, M ay Y a yın la rı, İstanbul, 1971 G Ö Z E N , Fahriye: Bora için Şiirler, Berfin Yayın la rı, İstan­ bul, H aziran 1998 G Ü L E Y , Ferda: Kendini Yaşam ak, Cem Y a yın la rı, İstanbul, 1990 H alk Düşm anlarının G erçek Yüzünü iyi Tan ıyalım , Le-Ya Yayın ları, İstanbul, O cak 1979 H A V A TM E, N ayif: Filistin'de H alk Savaşı ve Ortadoğu, Ant Yayın ları, İstanbul. H aziran 1970 iki Lider İki Ö rnek, Le-Ya Y ayın ları, İstanbul, O cak 1979 İM SET, isme! G iray: P KK -A yrılıkçı Şiddetin 20 Y ılı, Turkish D aily News Y ayın ları, Ankara, ikinci baskı, Tem m uz 1993 İŞMEN, Fatma Hikm et: Parlamentoda 9 Y ıl, Çark M atbaası, Ankara, M ayıs 1976. KA H R A M A N , M eral: Kanla Y azılan Tarih Silin m ez, Altınçağ Y a yım cılık, İstanbul, 1997 K A Y P A K K A Y A , İbrahim : Seçme Y a zılar, Altınçağ Y a y ın c ı­ lık, İstanbul, H aziıan 1999 KA RA, M elik/M ERT, İ./SA H RA, S .: Bütünsel Marksist O lu ­ şum Yolunda Bir G irişim için Genel Çerçeve Taslağı, Ankara 1995. KEM AL, M ehm ed: Sol Kavgası, M ay Y a yın la rı, İstanbul, M ayıs 1975 K Ö K N EL, Ö zca n : Kaygıdan Mutluluğa K işilik , Altın Y a yın ­ ları, İstanbul, beşinci baskı, H aziran 1984. Kürdistan Komünist Partisi Dosyası/Savunm a, Pele Sor Y a ­ yınları, İstanbul, Nisan 1992 M A KA L, M ahmut: Köy Enstitüleri ve Ö tesi, Çağdaş Y a yın la ­ rı, İstanbul, Nisan I 979 Mao Zedung Vv: Çin D evrim i, Dönüşüm Y a yın la rı, İstanbul, O cak 1993


İb o /H a ya lı ve M ücadelesi

M arm ara Brifingi/Devletin G ö zü yle Sol ve Sağ Örgütler, Kaynak Yayın la rı, İstanbul, Nisan 1995 M A RKS, Kari: Türkiye Ü zerine (Şark M eselesi), G erçek Y a ­ yın ları, İstanbul, A ralık 1966 M U M C U , Uğur: Ç ıkm az Sokak, Tekin Yayın la rı, İstanbul, onuncu baskı, 1984 Ekim. M U Z A F F E R , M ediha: İnkılabın Ruhu, Devlet M atbaası, İstanbul, 1933 N EY Z İ, A li H .: M ahir-Bir Teröristin Yaşam Ö yküsü, Yanar Y a yın la rı, İstanbul,1988 12 Mart Belgeleri, Sabotajlar ve Sandık C inayeti, Boğaziçi Y a yın la rı, İstanbul, 1973 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: Tohum , Umut Y a yın cılık , İstanbul, Ekim 1992. Ö C A L A N , A b d u llah : Savunm alar/Ö zgürlük Kazanacak, Mem Y a yın la rı, İstanbul, Ekim 1999 Ö Z A K M A N , Turgut: Vahidettin/M. Kemal ve M illi M ücade­ le, Bilgi Y a yın la rı, Ankara, ikinci baskı, Şubat 1998. Ö Z E K , Ç etin: Faşizm ve D evrim ci H alk Cephesi, Ant Y a yın ­ ları, İstanbul, A ralık 1970 Ö Z E R , A z iz : K a za n ım la rı ve H ataları ile İbrahim Kaypakkaya, Yeni Dünya için Çağrı Y ayın ları, İstanbul, 2. Baskı, M ayıs 1 998 P A R U Ş EV , Paraşkev: Atatürk, Cem Y a yın la rı, İstanbul, 1 981 P ER İN Ç EK, Doğu: Kem alist Devrim , A yd ın lık Yayın ları, İstanbul, ikinci baskı, Kasım 1979 Proleter D evrim ci A yd ın lık Seçm eler, iki cilt, A ydınlık Y a ­ yın ları, İstanbul, H aziran 1979 BA M LI, G ü n er: İşkence, Tan Y a y ., İstanbul, ikin. Bas., 1974 S A Y IL G A N , A çla n : Solun 94 Y ılı (1871-1965), Ankara, 1968 SEN C ER , M uzaffer: Tü rkiye'd e Köylülüğün Maddi Tem elle­ ri, Ant Yayın ları, İstanbul, O cak 1971 SER G E, Victor: M ilitana Notlar, Ant Yayın ları, İstanbul, 1970


Turhan Feyizoğlu

SEVEN , İbrahim : Stalinizm , Zafere Doğru Yayın la rı, İstan­ bul, A ralık 1990 S U Y İN , H an: Sabah Tufanı/ Mao Zedung ve Çin D evrim i, iki cilt, Bertin Yayın ları, İstanbul, ikinci baskı, M ayıs 1997 ŞA N D A , Hüseyin A vn i: Reaya ve Köylü, Habora Yayın la rı, İstanbul, ikinci baskı, 1975 ŞENER, Cem al: Türklerin M üslüm anlıktan Ö nceki Dini Şa­ m anizm , A D Ya yın la n , İstanbul, Mart 1997 Ş N U R O V - R O Z A L İY E V : Türkiye'de Kapitalistleşm e ve Sınıf Kavgaları, Ant Yayın ları, İstanbul, 1970 TA ŞY A PA N , A li: A nılarla G eçm işe Yolculuk/Kaypakkaya İle Birlikte, Belge Y ayın ları, İstanbul, Ekim 1997 TEK İN A LP , M unis (M oiz Kohen): Kem alizm , Cum huriyet Basım evi, İstanbul, 1936 TELLİ, Ahm et: Yangın Y ılla rı, Doruk Y a yın la rı, Ankara, ikin ­ ci baskı, Ağustos 1993. T E V E T O Ğ L U , Fethi: Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faa­ liyetler, AyyıIcliz M atbaası, Ankara, 1967 T O R U M T A Y , N ecip: Değişen Stratejilerin Odağında T ü rk i­ ye, M illiyet Y ayın ları, İstanbul, Eylül 1996 Türkiye G erçekleri ve Terörizm /Beyaz Kitap, Ajans Türk M atbaası, Ankara, 1973 Türkiye Komünist ve işçi Harekeli Ta rih i, A yd ın lık Y a y ın la ­ rı, İstanbul, Mart 1979 Türkiye Komünist Partisi M arksist-Leninist Örgüt ve Yan Ku­ ruluşları O lan Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Ordusu ile MarksistLeninist G e n çlik Birliği, illegal Örgütleri D avası, Kara Kuvvet­ leri Komutanlığı Basım evi, İstanbul, 1973 TİİK P Davası Savunm a, A yd ın lık Yayın la rı, İstanbul, Eylül 1974 TİİK P Davası Belgeler-1, A yd ın lık Y a yın la rı, İstanbul, M ayıs 1975 TİİK P D o sya sı-,, Töre Devlet Y a yın la rı, A nkara, 1973


İb o /H a y a lı ve M ü ca d e le si

TİİK P Esas H akkındaki M ütalaası, Nihat G tiner (İstanbul Sı­ kıyönetim Yrd. Askeri Savcısı), Cahit Atay (İstanbul Sıkıyöne­ tim Yrd. Askeri Savcısı). TİİK P Tutanak-İlk C elseler TİİK P Tutanak-H akaret D avaları TİİK P Sorgular TİİK P D ilekçeler Tü rkiye Kom ünist İşçi Hareketi Konferans ve Kongre Belge­ leri (1984-199 4), Varyos Y a y ın la rı, İstanbul, Tem m uz 1994 TKP/M L 3. Konferans Eleştirisi, Dönüşüm Yayın ları, İstan­ bul, Kasım 1990 T Ü T E N G İL , C avit O rhan: Türkiye'd e Köy Sorunu, Kitaş Y a ­ yın la rı, İstanbul, 1 969 V E L İK O V , Stefan: Kem alist İhtilal ve Bulgaristan, Kitaş Y a ­ yın la rı, İstanbul, 1 969 Y A L A Z A N , Talat: Türkiye'd e Yunan Vahşet ve Soy Kırımı G irişim i, iki cilt, Askeri Tarih ve Stratejik Etüdler Dairesi Y ayın ­ ları, Ankara 1994 Y A N A R D A Ğ , M erdan: Türk Siyasal Yaşam ında Kadro H a­ reketi, Y a lçın Y a y ın la rı, İstanbul, 1988 Y A V U Z , Tu ran : A B D 'n in Kürt Kartı, M illiyet Yayınları, İstanbul, Nisan 1 993 YE ŞİL, H . (İsa G ü z e l): Bolşevik Parti inşa Öğretisi Ü zerine, Dönüşüm Y a y ın la rı, İstanbul, A ralık 1996 Y E T K İN , Ç etin: 1 2 Mart 1 971 Ö ncesinde Türkiye'de Solda­ ki Bölünm eler, Toplum sal Dönüşüm Y a yın la n , İstanbul, ikinci baskı, M ayıs 1 998. Y U R T S E V E R , H alu k: M arksizm ve Türkiye Solu, Etki Y ayın ­ ları, Ekim 1 992 M A K A L E L E R , D İZ İ YA Z ILA R , H A B E R L E R A C A R , Ö zg en : Tü rkiye Uyuşturucu Laboratuvarı, Cum huri­ yet, 2 3 .6 .1 9 9 5 Adel İşçilerini Jandarma Komando Durduram az, İşçi-Köylü, 2 8 .2 .1 9 7 1 , sayı: 29


Turhan Feyizoftlu

A K A L IN , C ü n eyt: Lib ya. Kurtuluş Y o lu , Tü rk Solu, 16.9.1 969, sayı: 96 A K A LIN , Cüneyt: U zak Doğu'da Yeni G elişm eler, Türk So­ lu, 3 0 .9 .1 9 6 9 , sayı: 98 A K A LIN , Cüneyt: İşçi-Köylü'den A y d ın lık 'a , H alkın Sesi, 7 .3 .1 9 7 8 , sayı: 151 A K B A B A , A li: M eibourne'da G erçek Bir Kaçak: M uzaffer O ruçoğlu, Yorum Gazetesi/Sidney, 25 Ekim 1999 ve 1 Kasım 1999 A K Ç A M , Taner: Marksist İdeoloji Tarih O ld u , M illiyet, 2 2 .5.1993 Akgün A ilesinin Basın A çıklam ası, Kom ün, O cak 1991, sa­ yı: 9 A K IN , Kenan: Çapa'da Tabanca/Yum ruk/Kan ve İstikbal, Tercüm an, 1 8 .5 .1 9 7 0 (1). A K S O Y , Tem el: Türk H alkı En Çok O rduya G ü ven iyo r, Y e ­ ni Y ü z y ıl, 2 0 .2.1995 A K T Ü R K , Y ıld ırım : Bugün Devlet Kadrolarında Yerleşm iş Maaş Alan Fakat Üretim i O lm ayan 800 Bin A ylak Karga Var, Sabah, 2.7 .1 9 9 9 A K Y O L , Taha: Avrupa Şovenizm i, M illiye t, 17.2 .1 9 9 6 A L O G L U , Sedat: Türkiye'ye Rota Değiştirtm eyiz, M illiyet, 2 .1 0 .1 9 96 Alpagut'ta işçiler H uzursuz, işçi-köylü, 8 .1 1 .1 9 6 9 , sayı: 8 Alpagut'ta işçiler Her Türlü D irenişe H azır, İşçi-KöyIü, 2 9 .1 1 .1 9 6 9 , sayı: 9 A LP A Y , Şahin: Proleter D evrim ci Ç izgi Kitle Ç izg isid ir, Türk Solu, 1 6 .9 .1 9 6 9 , sayı: 96 A LP A Y , Şahin: Aybar ve Aren O p ortünizm i N iye Aynıdır?, Türk Solu, 25.11.1 969, sayı: 106 A LP A Y , Şahin: Aybar ve Aren O p ortünizm i Neden A yn ı­ dır?, Türk Solu, 2 .1 2 .1 9 6 9 , sayı:107 A LP A Y , Şahin: Tek Tutarlı M illi Kurtuluşçu A kım , Proleter D evrim ci A kım dır, Türk Solu, 2 4 .3 .1 9 7 0 , sayı: 123


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

A L P A Y , Şahin: İşçi Sınıfı ve M illi Dem okratik Devrim , PD A, Mart 1970, sayı: 3-17 A L T A N , Çetin: 4 0 0 Y ıl Ö n ce De Ekonom ik Durum Felakketti, Sabah, 7 .7 .1 9 9 9 A LT A N , Ç etin: Kom ünist Kapitalist Çatışması Nasıl Aşıldı A şılıyo r, Sabah, 1 4 .7 .1 9 9 9 A L T A N , Ç etin: Pratik Zeka ile Beyinsellik Arasındaki U zay Farkı, Sabah, 2 3 .7 .1 9 9 9 A L T A N , Ç etin: Enver Paşa'nın Kız Kardeşi ve Mehmet A k if'­ in O ğlu, Sabah, 5 .8 .1 9 9 9 A LTA Ş , H an ifi: Tü rkçü lü k D evrim ciliktir, Yeni Hayat, Şubat-Mart 1998, sa yı:4 0 -4 l A L T IN B İLE K , Fehm i: Kuzu Postundaki D evıim b azlar, Cum ­ huriyet, 3 1 .1 .1 9 9 7 . A L T IN O Ğ L U , G arb is: M arksizm Bir Düşünce Metodudur, C um huriyet, 2 7 .5 .1 9 6 6 . A L T U N , M ehm et: D evrim ci G örevi Doğru Anlam ak, Türk Solu, 1 3 .5 .1 9 6 9 , sayı: 78 A L T U N , Mehm et: Tü rkiye işçi Partisinin Seçim Kam panya­ sı ve D e vrim cile r, Türk Solu, 1 4 .1 0 .2 1 9 6 9 , sayı: 100 A L T U N , Mehm et: O portünizm Yeni K ılıkla r Peşinde, Türk Solu, 18.1 1.1969, sayı: 105 A L T U N , M eh m et/V A R O L, Sebatay: işçi Sınıfının Kendiliğin­ den Hareketine Dikkat Edelim , Türk Solu, 1 3 .1 .1 9 7 0 , sayı: 11 3 A L T U N , M e h m et/S A TLIG A N , N ail: Kitlelere Gerçeği A n la­ talım , Tü rk Solu, 2 4 .2 .1 9 7 0 , sa y ı:1 1 9 Anarşinin D ışaıd aki Kolları, G ü n ayd ın , Mart 1973. Anarşistler Bir Köylü H akkında da Ö lüm Cezası Verm iş, Tercüm an, 7 .1 2 .1 9 73 A R A L, Fahri: Bu Cinayetleri Dem irel İktidarı işliyor, Türk Solu, 3 0 .9 .1 9 6 9 , sayı: 98 A R IO Ğ L U , N ecati: Anadolu'nun Türklüğü Ü zerine Yanlış G örüşler, Yeni Forum, 15 .5 .1 9 8 4 ,sa y ı: 11 3 A P A Y D IN , Ekrem Z .: Türkiye'de Bolşevik Faaliyetleri, Yeni Fo ru m ,1.2.1 984, sa y ı: 1 06 -------------------------------------4 0 5 -------------------------------------


Turhan Feyizoğlu

A P A Y D IN , O rhan: Suriye Hatay Ü zerindeki Em ellerini G e r­ çekleştirm ek için PKK'yi Kullanıyor, M illiyet, 5 .1 .1 9 9 6 AP'nin Kurduğu Baskı Örgütü H iir-G en ç'in Eylem lerine D G M El Koydu, Politika, 10.9.1976 A R KIŞ, M ehmet: Cum huriyet Gazetesi Yazı İşleri M üdürlü­ ğüne, A yd ın lık, 26.1 2.1 974, sayı: 46 Asrın Terörist i Çakal Yakaland ı, Sabah, 16.8 .1 9 9 4 (1) A T A Ç , G alip M uzaffer: Türkiye'd e Sosyalizm in Tarihine Katkı, PD A, Mart 1970, sayı: 3-17 A T A Ç , G alip M uzaffer: Türkiye Em ekçi ve Köylü Partisi Teş­ kilatına Ait Bir Belge, PD A , Tem m uz 1970, sayı: 7-21 A T A S O Y , Yusuf: Dünden Bugüne Fatsa O layı ve itirafçılık, Yeni Forum, 1 .3 .1 9 8 7 , sayı: 180 Atatürk'e ihanet Eden Parti C H P , Son havadis, 23.2.1971 (1). ATEŞ, Toktam ış: Mustafa Duyar ve Can Dündar, C um huri­ yet, Şubat 1999 A TİK , Fatih: Çankaya'da Yo lsu zlu k, Sabah, 16.9.1999 Atina Pire Türk Şehitliğinin Kaldırılm ası için Harekete G e ç ­ ti, M illiyet, 15.1 2 .'9 8 8 A V C I, Abuzer: A raplar Besni/ İşçi-Köylü'ye G ü ven iyo ru z, İşçi-Köylü, 18.7.1969, sayı: 20 A vru p a'd an Deprem e B ile Ç ifte Standart, H ü rriyet, 17.9.1999 A Y D EM İR , ŞevKet Süreyya: Taşlanan Y a zıla r, Cum huriyet, 4 .1 .1 9 7 0 A Y D O Ğ D U , H atice/ŞEN O L, Mehmet: Erdal Ö z'ü n H atır­ lattıkları, Yeni Gündem , 1 5-21.3.1 9 8 7 ,sayı: 54 A Y G A N , Abdii i kad ir: Yurt Dışı F i ra rı m-S iyasi M ültecilik G ünlerinde Gördüğüm İhanetten M anzaralar, Yeni Foru m ,163 1 .1 .1 9 8 8 , sayı:201 A Y G A N , Abdülkadir: Basında PKK Propagandası, Yeni Fo­ rum ,! 5.6.1 987, sayı: 187 B A B A C A N , N urav: İstanbul Kara Para Cenneti, H ürriyet, 18.11.1996


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

BA R A N S U , M ehm et: Apoculara Silahlarda Avrupa'dan, A k ­ siyon, 2 7 .2 .1 9 9 9 , sa y ı:2 21 B A R A N S U , M ehm et: Zam an Aşı m 11 Bir K açakçılık Ö yküsü, A ksiyon, 6 .3 .1 9 9 9 , sayı: 222 B A R A N S U , M ehm et: Silahların Gölgesinde Maraş O layları, A ksiyon, 9-1 5.1.1 999, sayı: 214 BA R LA S, M ehm et: Em peryalizm -D evrim ve Diğer Politik S o ru n la r/ G ü n üm üzün D ünyası, Cum huriyet, 13-21.1.1971 B A T U R , N ur: Fransa'nın Güneydoğu'su Korsika, M illiyet, 1 7 .6 .1 9 9 3 (1 ) B A Y ER , Y a lç ın : M ercedes Kaçakçılığı U yutulam az, H ürri­ yet, 3 .4 .1 9 9 8 BA Y ER , Y a lç ın : Erluğrul Kürkçü ile C linton'ın Türkiye G e z i­ sini Konuşuyoruz, Hürriyet, 2 0 .1 1 .1 9 9 9 B A Y IK , H ü d a i: P lanlam a T e şk ila tın ın içy ü zü , Zafer, 2 5 .3 .1 9 6 6 (1) B E R B E R O Ğ L U , Enis: İstanbul Bom bacısı Yunanistan Eği­ tim li, Hürriyet, 1 6 .3 .1 9 9 9 B E R K T A Y , H a lil: Proleter D evrim ci Çizgi ve Bazı Yanlış Eği­ lim ler, P D A , Şubat 1970, sayı: 2-16 B ER K T A Y , H a lil: Bülent Tanör'ün Yan ılg ıları, A ydınlık, 1 1 .3 .1 9 8 0 Beş A y lık Bebeğe PKK Kurşunu, Sabah, 1.10.1993 BELEN , Fahri: Ordu ve Politika, Cum huriyet, 11.4.1971 (1) B ELLİ, M ih ri: Em ekçi Sosyalist Parti Kurulabilir, M illiyet, 8 .8 .1 9 6 9 . BELLİ, Sevim : Türk'ün Bayrağı A yy ıld ıziı Bayraktır, Türk So­ lu, 2 2 .4 .1 9 6 9 , sayı: 75 Beraat Eden 4 Teğmen Solm azer'in Yanına Gitm iş, M illiyet, 1 6.9.1 9 7 2 BER KER , Şevki: D ünya Tarihinde T ıirkler, Tanin, 21.5.1 961 Bilinm eyen Sol-Belgeler ve O laylarla 49 Grup, A yd ın lık, 5 .3 .1 9 7 9 (1). Bir K ıvılcım Bütün Bir Bozkırı Tutuşturur, Proleter D evrim ­ ci Y ıld ız , Nisan 1972, sayı: 9


Turhan Feyizoftlu

B O D A , Cen: Ç in D e vrim in d e ikinci İç Savaş D önem i, PD A , 3 0 .3 .1 9 7 1 , sayı: 3u B O L A T , Recep: 13 Trily o n lu k Kağıt Vurgunu, Hürriyet, 3 .4 .1 9 9 8 Bora G özen/Kerim Ö ztürk/C afer Topçu/Ali Kiraz/Ahmet Ö zdem ir/Gürol İlban/Şıikrü Ö ktü/Yücel Ö zb ek D ünya H alkla ­ rının Kurtuluşu İçin 21.2.1 973'cle Filistin'de C anlarını Verdiler, A yd ın lık, 1 7 .2 .1 9 7 3 , sayı: 54 B O Y A , Nam ık Kem al: D eğirm enköy'de Tutuklanan D ev­ rim ci G e nçler A nlatıyor, Tü rk Solu, 25.1 1.1969, sayı: 106 Burjuva Reform cularından ve Revizyonistlerinden B izi A y ı­ ran Tem el M esele O rdunun Rolü ve A n lam ı, P D A , 2 3 .2 .1 9 7 1 , sayı: 31 Burju vaziye Teslim O lan T İP Yö neticileri D evrim cileri İhraç Ediyor, PD A , O cak 1971, sa yı: 27 Büyük KaçakçıU c. ihraç Teşviki ile Alınan Kağıdı Yurt için ­ de Satan Vitali Abut/Gabriel Abut/Leon G ülzari/Soli H as­ san/Sam i A vd an/M oris Avclan/A vram A vd an /İzzet Baltiura/H ayyim Abulaf/Vedat V a lit G ö za ltın a A lın d ı, M illiye t, 1 6 .1 2 .1 9 8 8 Canlı Bomba A larm ı, Cum huriyet, 15.1.1999 Canlı Bomba Adayı Tutu klan d ı, Radikal, 1 4.12.1999 C A N SEV ER , Yusuf Z iya : Güneydoğu'da F1er Ülkeden Terö­ rist V ar, M illiyet, 2 9 .6 .1 9 9 5 C A N T EK İN , Ahm et Kem al: Şehidim iz Cantekin'in A nısına, İşçi-Köylü, 8.1.1 9 ‘:'1 , sayı: 27 C lA 'nın Kuzey ırak Batağı, M illiyet, 1 1.9.1996 Cola Renkli G azo z ile Soygun, Türk Solu, 2 6 .8 .1 9 6 9 , sayı: 93 Ç A K IR , ilyas: Avşar Köylüsünün Söke Ağalarıyla M ücadele­ si, İşçi-Köylü, 2 4 .1 0 .1 9 6 9 , sayı: 7 Ç A LIŞ LA R , O ra l: Hedef AP iktidarıdır. Silah D evrim cilerin G üçb irliğid ir, Türk solu, 7 .4 .1 9 7 0 , sayı: 125 Ç A N D A R , C e n g iz: Ö n Seçim ler Ü ze rin e , Türk Solu, 9 .9 .1 9 6 9 , sayı: 95


İho /H ayatı ve M ü cadele si

Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda Faşist Baskılar Sökmü­ yor, Türk Solu, 2 6 .8 .1 9 6 9 , sayı: 93 Çaru M azum dar'dan Yazılar/H alkO rdusu ve Üs Bölgelerinin Kurulm ası, Proleter D evrim ci Y ıld ız, Tem m uz 1972, sayı: 13 Ç E L E N K , H a lit: Ö lü m C e zası ve Ö lü m , Cum huriyet, 1 6.7 .1 9 9 9 Ç E T İN , Fethi: B ir N akild en izle n im le r, Yeni Fo­ ru m ,1 .7 .1 9 8 7 , sayı: 188 Ç E T İN , Fethi: G erçekte İnsanlık Suçunu İşleyenler Kim ?,Ye­ ni Forum, 1 5 .9 .1 9 8 7 , sayı: 193 Ç E T İN E R , Y ılm a z : Kıbrıs'ta 100 Defa 6-7 Eylül Olm uştur, Cum huriyet, 1 6 .3 .1 9 6 8 Ç E T İN ER , Y ılm a z : Hey G id i Kıbrıs, Cum huriyet, 27.3.1968 ( 1).

Ç E T İN K A Y A , H ikm et: Bafa G ölünde Yin e Kavga Başladı, Cum huriyet, 4.7.1 971 Ç İL A D IR , Sina: Arm utçuk'ta 1000 Kömür İşçisi Boykot Yap­ tı, İşçi-Köylü, 2 9 .1 1 .1 9 6 9 , sayr.9 Ç İL A D IR , Sina: A n arşizm im iz Ü zerine, A yd ın lık, 2 8.3.1980 Ç İL L E R , Tansu: 15 Holding Ü lkeyi Parselliyor, Cum huriyet, 21 .5 .1 9 9 8 Ç izm e li Kam çılı Erim Hüküm etinden Toprak ve Hürriyet Beklenir mi?, Şafak, 1 2.8.1 971, sayı: 6 Ç O L A K O Ğ L U , A li: Sovyetler Birliği Hangi Yoldadır, PDA, A ralık 1970, sayı: 26 Ç O L A K O Ğ L U , S e z i: Ş ili'd e n Ç ıkan D ers, H a lk ç ı, 1 6.1 2 .1 9 7 3 Ç Ö L A Ş A N , Em in: Fahrettin Aslan ile Röportaj, Hürriyet, 4.12.1988* Ç U B U K Ç U , Aydın/ İN CE, Aktan: Sivas'ta Bağım sızlık H af­ tası İşb irlikçilerin Yüreğine Korku Saldı, Türk Solu, 1 7.2.1 970, sayı: 11 8 ve İşçi-kö ylü ,1 8.2.1 970, sayı: 1 2 D A Ğ Y E L İ, Y ıld ırım : Ö m er Tanlak'la H ollanda'da Bir G ün, A yd ın lık, 1 5 .8 .1 9 8 0 (1). 409


_____________________________________________________________ Turhan Feyizoülu

D A G Y E L İ, Yıld ırım : Modern Revizyonizm e Karşı U yanık O la lım , PD A , Eylül 1970, sayı: 9-23 D A LK ILIÇ , A li: A ıap lar Köyii-Besni Adıyam an/ M ücadele­ miz Devam Ediyor, işçi-köylü, 2 2 .5 .1 9 7 0 , sa yı: 17 D EM İR , Ferit: ide P K K /D H K P -C ve T İK K O G ü çlü Girem edikleri Tek Kent Tu n celi, Cum huriyet, 3.2.2 0 0 0 D EM İRA L, N us re t: Şim diki G ençler D ayaklık, Hürriyet, 22.1 1.1997 D E M İR E L, S ü leym an : İdam A rtık K a lksın , R ad ika l, 7.12.1999 D eniz G ezm iş ve Arkadaşlarına Karşı H azırlanan O yun Sökm eyecek, PDA, 2 .2 .1 9 7 1 , sayr:28 D E V E C İO G L U , Ayşegül A kış: G enç Kadınlar ve D evrim ci Kızlar, Yeni Y ü z y ıl, 2 4 .2.1995 Devlet Metin Goktepe A ilesine Sekiz Buçuk M ilyar T a zm i­ nat Ö deyecek, Hürriyet, 17.9.1999 Devlet Üstün Hizm et M adalyası V erilecek 20 Kişinin A ra­ sında Nuri Çolakoğlu'da Var, Hürriyet, 2 3.12.1999 Devrim Ateşi Hindistan'ı Sardı, İşçi-Köylü, 2 0 .1 0 .1 9 7 0 , sayı: 24 Devrim ci Eızin can lılar Tüzüğü-Kurucular: Ahmet Ö zdem ir, Ali Tutam, Aykut A y yıld ız, Doğan Perinçek, Haşan G ü l, H ik ­ met D eveli, Hüseyin Tercan, Lütfi Ö ze r, Mehmet Ö zdem ir, Si­ nan Atasoy, Yusuf Coşar ve Yusuf işeri, Adres: Tunel-Arda Han Kat:2, Türk Solu, 8 .4 .1 9 6 9 , sayı: 73 ve 15.4 .1 9 6 9 , sayı 74 D evrim ci G eneral Burhaneüin U lu ç için , Tü rk Solu, 26.1 2.1 968, sayı: “ 8 D O Ğ A N , Y a lçın : PKK'nın TV 'sin e İngiliz Desteği, M illiyet, 24.8.1995 D O Ğ A N , Y a lçın : Sanki Lübnan G ib i, M illiyet, 10.3 .1 9 9 6 D O Ğ R U , N ecati: Tahkim Borazanlığı G e ricilik ! İşçi Bağırtı­ ları da G e ricilik , S.ıbah, 5 .8 . I9 9 9 Doğu Perinçek'in Çağrısına Yanıt, Ö ncü Partizan, Mart 1995, sayı: 6


İb o /H a ya tı ve M ü cadele si

Doğu Perinçek H akkında Karalam a Kampanyası Moskovalı Em peryalistlerin ve Kontgerillacı C anilerin Desteğinde Yürütü­ lüyor, Tü rkiye G erçeği, H aziran 1979, sayı: 4 D U A T E P E , A li Fuat: C e za e v le ri Ö rgüt Evi, M illiye t, 3 1 .3 .1 9 9 6 D U R U K A N , N am ık: PKK'nin Avrupa Sorum lularından Cavit Soysal'ın Avukatı Kenan Sidar Alm an Dışişleri Bakanı Joschka Fisher'e M ektup Göndererek Yardım istedi, M illiyet, 3 0 .7 .1 9 9 9 D Ü N D A R , C an : Yoldaşlar Bayram laşm ada, Yeni Y ü zyıl, 3 1 .1 .1 9 9 8 D ünyayı Kim ler Yönetiyor, Tü rkiye, 1 6.7.1 994 (1) EC EV İT , Bülent: Apo'nun susması Lehine O lu r. Hadep Ken­ dini Kullandırtırlasın. Yurtdışı D estekçiler Ayaklarını Denk A l­ sın, Hürriyet, 1 6 .1 .2 0 0 0 EC EV İT, Rahşan: İçim izdeki Doğa Yasası, Devrim , 27-283 0 .6 .1 9 6 9 Ege Köylüleri H ınçlarını Biliyor, Şafak, 15.11.1971, sayı: 8-9 Einstein H e p im iz G ib i Sıradan B iriy d i, C u m h uriyet, 30.7 .1 9 9 3 ELÇ İN , Sabahattin: Ahmet Altan'a A çık mektup, Yeni Fo­ rum ,! -1 5 .2 .1 9 8 8 , sayı: 202 Ellerinde Sopa-Tırpan-O rak ve Tüfeklerle Turanlar Köylüsü Ağaları Söküp Attı, Şafak, 6 .3 .1 9 7 2 , sa y ı: 12 Emrah C ilasu n 'la Söyleşi: Kırm ızı G ü l Buz içinde'nin Perde Arkası (1), H alkın Günlüğü, 1-16 Ekim 1999, sayı:7 Emrah C ilasu n 'la Söyleşi: Kırm ızı G ü l Buz içinde'nin Perde Arkası (2), H alkın Günlüğü, 16-31 Ekim 1999, sayı:8 EN Ç, Ercan: İşçi-Köylii ve Proleter D evrim ci A yd ın lık ’a Eleştiri, P D A , Eylül, sayı: 9-23 EN Ç, Ercan: Bir A çıklam a, PD A , Ekim 1970, sayı: 10-24 EN G İN , A yd ın : 6 8 'Ii Eniştem iz, V-Ö zgürlük, 20.1 1.1999, sayı:59 ERD EM , Ali Fuat Erdem: Çölde Türk Destanları, Dünya, 18 Ekim 1955 (1).


T urhan Feyizoglu

ER, O sm an: Sivas Cum huriyet Ü niversitesi iktisadi ve İdari B ilim ler Fakültesi dekanı Prof. Dr. Mustafa Altıntaş Yanında Dokuz Öğretim G ö revlisiyle 3 .7 .1 9 9 9 Tarihinde Ö len D H KPC 'li İsmet Erdoğan'ın Y ıld ıze li Kayalıp ınar Köyünde Bulunan M ezarını Ziyaret Elti, Aksiyon, 2 5 .9 .1 9 9 9 , sayı: 251 ER C A N , Kadir: Ankara Emniyet M üdürlüğü'nde O luşturu­ lan Dinlem e M erkezi, H ürriyet, 1 7.9.1999 ER C A N , Ö zca n : Sarı Şemsettin'den Jaguar Şem si'ye, M illi­ yet, 13.8.1993 (T) ER D O ST, M uzaffer ilhan: Erdal Ö z'e C evap, Yeni Gündem , 19-25.4.1987, sayı: 59 EREL, Erhan (İ.P .S .D . Ankara Başkanı): Dem okratik M üca­ delede Ayağım ızı Yere B asm alıyız, Türk Solu, 6 .5 .1 9 6 9 , sa­ yı: 7 7 EREN, Mehmel A li: Avustralya Resmi Savaş M uhabirinin Dehşet Dolu İtirafiarı-Çanakkale Savaşlarında Türkleri D iri D i­ ri Yaktık, Aksiyon, 1 3 .3 .1 9 9 9 , sayı: 223 Erim 'in Cenazesine Katılm ak, A yd ın lık, 3 1 .8 .1 9 8 0 ERKİN ER, Engin: 1975 Sonrası Silahlı M ücadele Nasıl Baş­ ladı?, Y azın , M ayıs 1998, sayı: 81 ER U S, Reha: Türk M afyası A vrupa İk in cisi, H ü rriyet, 2 5 .5.1997 ER U S, Reha: B B C 'n in T e rc ih i, H ü rriyet T V M agazin, 18.9.1999 Faşist Hüküm etler Bir bir Y ık ıla ca k . Zafer D evrim indir, Pro­ leter D evrim ci Y ıld ız , A ralık 1971, sayı: 6 F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Sendika Yetkilileri Sorunum uzla İlgi­ lenm eli, Cum huriyet, 2 8 .1 .1 9 7 9 . F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: İlhan Selçuk'la Söyleşi, Yarın , H a z i­ ran 1 985, Sayı: 46 F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: 1960-1970 G e n ç lik Liderleri Tartışı­ yor (1), Yarın, H aziran 1985, sayı: 46, Tem m uz 1985, sayı: 47. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Ö ğrenci Hareketi Tarihinden, Ö zgür Üniversiteli, Mart 1993, s a y ı.i.


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : 68 H areketinin Sanat ve Toplumdaki Y e ri, Çağdaş M arm ara, 2 3 .3 .1 9 9 3 . F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Terörizm /Türkiye ve Siyasi Cinayet­ ler, G e n ç Sosyal Dem okrat, Şubat 1993, sayı: 9. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: 14 Şubat Sevgililer G ünü, Genç Sos­ yal Dem okrat, Mart 1993, sayı: 9. F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : Deniz-M ahir-ibrahim , Y azın , H azi­ ran 1995, sayı:6 6 . F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : 12 Eylül Kitapları, Y a zın , Eylül 1995, sayı: 67. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: M ahir (Yazı D izisi), Cum huriyet, 132 4 .4 .1 9 9 6 . F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: H ikayeci Y ılm az G üney, Y azın , Eylül 1996, sayı: 72. F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : ilk Ö ğrenci Cem iyetinden Günüm ü­ ze Bazı H atırlatm alar, M .K . Dergisi, Eylül 1997, sayı: 11. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Türkçe Konuş Kam panyası, M .K. Dergisi, Ekim 1987, sayı:1 2 . F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: İstanbul Üniversitesi Ö ğrencileri, 12 Nisan 1918'de Lenin'i N obel'e Aday Gösterdiler, M .K. Dergi­ si, Mart 1 9 98, sayı: 14. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Ç e kiç G ü ç ve Türk-A BD ilişkilerine Bir Bakış, 6 8 'lile r Birliği Vakfı Bülteni, Tem m uz 1996, sayı: 14. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: 1961-71 Dönem inde A B D , N A TO ve 6 . Filoya Karşı Yapılan Eylem ler D iz in i, 6 8 'lile r Birliği Vakfı Bülteni, Tem m uz 1996, sayı: 14. F E Y İZ O Ğ L U , T u rh an : Y a y ın cılık ta Korsanlık Yapanlar, T Ü R D A V Kitap Kataloğu, Ağustos 1996, sayı: 84. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Biyografik Bir Kitap Ü zerine Bazı Notlar, Y a zın , H aziran 1995, sayı: 66. F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : Ü ç G encin O rtak Yaşam Ç izgisi, Sa­ nat ve Edebiyat Dergisi Tohum , M ayıs 1997, sa y ı: 1 6. F E Y İZ O Ğ L U , Tu rh an : Yerli M alı Kullanm a Haftası, M .K. D ergisi, Nisan 1998, sayı: 15.


Turhan F eyizofilu

F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: Bağım sızlık Haftası, M .K . Dergisi, Mayıs 1998, sayı: I 6. F E Y İZ O G L U , Turhan: Bir U zun Yürüyüş, Y a zın , M ayıs 1998, sayı: 81. F E Y İZ O G L U , Turhan: Nurhakta Bir Şafak Vakti, C u m hu ri­ yet, 25.5.1 998-7.6. 1998. F E Y İZ O G L U , Turhan: 1961-71 Dönem inde Kem alizm ve G e n çlik, Y a zın , Kasım 1998, sayı:83. F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: A b d ü laziz'i Tahttan Eden Hüküm et Darbesi, Berlin-Bahar, O cak 200ü, sayı: 23 F E Y İZ O Ğ L U , Turhan: G ençliğ in Anayasal Hareketlere Katı­ lım ı, Berfin-Bahar, Şubat 2000, sayı:24 FE Y İZ O Ğ L U , Turhan: İlk G e n çlik Cem iyeti ve Kuruluş Nedeni, Berfin-Banar, Mart 2000, sayı:25 FE Y İZ O Ğ L U , Turhan: ilk G e n çlik Cem iyeti ve Kuruluş Nedeni, Fransa Marksist-Leninist Komünist Partisi (FM LKP) Ü ç Yaşında, PD A, 5 .2 .1 9 7 1 , sayı: 29 Garbis Altm oğlu-Sılkı Coşkun-Eşber Yağm urdereli ve H a­ şan Yalçın Sosyalistlerin Birliğini Tartışıyor, İkibine Doğru, 1 2 .1 .1 9 9 2 , sayı:2 ve 1 9 .1 .1 9 9 2 , sayı:3 G E N Ç T Ü R K , İsm ail: Benim Ü lkü cü Ö ğretm enlerim , Sosyal Adalet, 21.5 .1 9 6 3 . sayı: 10 G E N Ç T Ü R K , İsm ail: Eğitim Bakanına A çık M ektup, Sosyal Adalet, 9 .7 .1 9 6 3 , sayı:13 G Ö N E N S İN , O ka y: İstanbul Yarısı Kaçak Bir Şehir, Star, 15.9.1999 G Ö Z E N , Bora: Çapa'da Köy Çocukları O ku la Sokulm uyor, Türk solu, 2 2 .4 .1 9 6 9 , sayı: 75 G Ö Z E N , Bora: O portünizm i A ktif İdeolojik M ücadele ve Doğru D evrim ci Pratikle Y ıkalım , Türk Solu, 1 4 .4 .1 9 7 0 , sayı: 126 G Ü Ç B İLM E Z , Erdoğan: Frank'ın D evalüasyonu Ü zerine, Türk Solu, 19.8 .1 9 6 9, sayı: 92 G Ü Ç B İLM E Z , Erdoğan: Filipin Tipi Dem okrasinin Suyu Isı­ nırken, Türk Solu, 3 0 .12 .1 9 6 9 , sayı: 111 414


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

G Ü N A Y , Tu n cer: Çayanist-Kom ünist ihanet Ö rgütlerinin Ö nüm üzdeki Dönem de Taktik ve H edefleri, Yeni Forum, 1631.3.1 9 8 8 ,sa yı: 205 G Ü N A Y , Tu n cer: M arksofil Front Dergiler ve Solun Çıkm azları(3), Yeni Fo ru m ,1 6-31.7.1 988, sayı: 237 G Ü N E Y , Yılm az-B EH R A M , N ihat: O lab ild iğ in ce Eylemde B irlik ilkesine Sarılarak D evrim ciler Arasında D üşm anlık Kö­ rükleyen G rupçuluğu Y ık alım , Proleter D evrim ci Kültür Cep­ hesini G ü çlü Bir D evrim M evzisi K ılalım , Partizan, Eylül 1993, sayı: 1 5 G Ü N G Ö R , Zehra: İşadam ları Lobi Vakfı Kurdu, M illiyet, 19.3 .1 9 9 6 G Ü R B Ü Z E R , G a n i: A dıyam an/ U yanan Halk-D üşm anlarının Başını Ezecek, İşçi-Köylü, 6 .2 .1 9 7 1 , sayı: 28 G Ü R E L , Soner: G üneydoğu A jan K a y n ıyo r, M illiy e t, 8.2.1 9 9 5 G Ü R S ES , Em in: Yunanistan ve U luslararası Terör, Cum hu­ riyet, 27.2.1 999 G Ü R S E S , Em in: Avrupada'ki istihbarat Birim leri ve PKK, Cum huriyet, 8 .3 .1 9 9 9 G Ü R SE S , Em in: İnsan H akları D iplom asisi-Em peryalizm in İdeolojisi mi?, Cum huriyet, 13.3.1999 G Ü V E N , Ö m er: O portünizm IÜ TB Kongresinde Y ık ıcı Bir Rol O yn ad ı, Türk Solu, 2 3 .9 .1 9 6 9 , sayı: 97 H A C IO Ğ L U , Nerdun: Stalin Ç a r1m A jan ıym ış, Hürriyet, 1 9 .9 .1 9 9 7 H akkari V alisi Nihat Canpolnt'a Canlı İntihar Saldırısı DLİzenlendi-Saİdırıyı Gerçekleştiren Kişi Parçalandı, Cum huriyet, 9 .4 .1 9 9 9 Hikm et K ıv ılc ım lin ın Ordu Ta h lilin in Eleştirisi-Giriş, PDA, 2 3 .2 .1 9 7 1 , sayı:31 H ikm et K ıvılcım lı Eleştirisi-2, P D A , 2 .3 .1 9 7 1 , sayı:32 H A K S A L, Faruk: D evrim ci TİP Haberleri Proleter So syaliz­ min Yeni Silah ıd ır, Türk Solu, 2 .9 .1 9 6 9 , sayı: 94


Turhan Feyizogiu

H alkım ız Z alim lerin G erici Şiddetini D evrim ci Şiddetle Y ı­ kacaktır, Şafak, 19 1.1 9 7 2, sayı: 11 H alkın Birliği'nin İftirası ve G erçek, H alkın S e s i,!4.2.1 978, sayı: 148 H alkın Devrim i i Kurultayı Sosyalist Kurultaydır, İşçi-Köylü, 20.1 1.1970, sayı:25 H alkın Kurtuluşu D evrim ci İşçi-Köylü İktidarındadır, Ant, Nisan 1 971, sayı: i 2 H alkın Kurtuluşundan Ayrılan Hikmet Ç içe k , H alkın Sesi, 7.3 .1 9 7 8 , sayı: ! 51 H in d içini H alkları Dişine Kadar Silahlı A B D Em peryalizm i­ ni Yere Vuruyor, PD A , 1 6 .2 .1 9 7 1 , sayı: 30 Hindistan'da Yayınlanan "Kurtuluş"ta Köylü Hareketleri Değerleniyor, Türk Solu, 1 0 .3 .1 9 7 0 , sayf:1 21 Hindistan'da H alk Savaşı, Proleter D evrim ci A yd ın lık, Ka­ sım 1970, sayı:25 Hindistan Komünist Partisi M arksist-Leninist (H KP M-L) Programı ve Kongre Belgeleri, Proleter D evrim ci A yd ın lık, Ka­ sım 1 970, sayı:25 H Ü R K A N , Serhat: işçi Sınıfı Partisi ve Bu A çıdan TİP 'in D u ­ rumu, Türk Solu, 1 7.2.1 970, sayı: 11 8 ideolojik Çalışm a Gerçeğe D ayanm alıdır (O n İlke), PD A , Tem m uz 1970, sayı: 7-21 İD İZ , Sem ih: W ashington'un Ö nem li PKK İtirafı, Star, 15.9.1999 iki kişilik Bir O ıd u İle Koca Bir Kıt'aya Savaş Açan Türkler, Devir, 8 -1 4 .1.1 9 7 3 , sayı:10 İkinci Abdülham it: Tanrı'dan ve Tarihten Saklanacak Bir Şey Yoktur, Saatli M aarif T akvim i, 1 9 .4.1993 İL H A N , A ttila: İktid arlar A n ti/K em alist, C u m h u riyet, 1 3.3.1998 İngilizceye Ö lü m , Sabah, 7 .9.1999 İngiltere KG B Adına Romeo Ajanlığı Yapan Eski Scotland Yard Ajanı Synıon Is'ı Konuşuyor, Star, 1 5.9.1999


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

İstanbul Sıkıyönetim Askeri Savcılarından Binbaşı Yaşar Değerli O rdu'da Geçirdiği Trafik kazasında Ö lm üş ve 11 Mart 1980 günü, İstanbul'da toprağa verilm iştir. İstanbul'un Yo lsu zlu k Bilançosu 100 Trilyo n, Hürriyet, 8 .1 2 .1 9 9 6 İLM EN , V ed ii: Vagon-Lİ O la yı, Tarih ve Toplum , Eylül 1999, sa y ı: 189 İsmet Dişbudak Ü ç Y ıl Ö nce Tü rkiye ve Filistin H alklarının Kardeşliği Uğruna Şehit Düşm üştü, A yd ın lık, 31.1 2.1 9 7 4 , sayı: 47 İP EK Ç İ, C e m il: Sabetay Sevi'nin To runuyum , Aksiyon, 1 8 .9 .1 9 9 9 , sayı: 250 İspirli Ahmet N air, V -Ö zg ürlük, 15.1 1 .1 9 98, sayı: 14 İşçi-Köylü Çalışm a Komiteleri Kuralım/Eleştiri Bizim Devrim ­ ci Silahım ızdır/Hatam ızı O nunla Yeneriz, PD A, Eylül 1970, sa­ y ı: 9-23 İşçi-Köylü A lib eyköy Bürosu A çıld ı, İşçi-Köylü, 1.10.1970, sayı:23 İşçi-Köylü Bakırköy Bürosu A çıld ı, İşçi-köylü, 2 0 .1 1 .1 9 7 0 , sayı:25 İşçi-Köylü Çalışm a Kom iteleri Kuralım , PDA- Eylül 1970, sayı: 9-23 İşçi-Köylü Ege Köy Çalışm a Grubu Ege Çalışm alarından Ç ı­ kan Sonuçlar, PD A , Eylül 1970, sayı: 9-23 İşçi-Köylü Gazetesi İstanbul işçi Bürosu Raporu, PD A, A ra­ lık 1970, sayı: 26 İşte Faşist Sunay-Tağam aç-Erim iktidarının Politikası Budur, Şafak, 1 7 .6 .1 9 7 1 , sayı: 4-5 K A K IN Ç , H alit: İlk Türkçü lerim iz Solcu/ilk Solcularım ız Türkçü İdi, Star/Cumartesi-Pazar Eki, 4 .7 .1 9 9 9 . K A R A D A Ğ , D aşar/K U R U LTA Y , Hüsam ettin: Erzincan'ın iki Dağ Köyünde Yapılan Çalışm a, PD A , 2 3 .2 .1 9 7 1 , sa y ı:3 1 K A P LA N , N izam ettin: PKK Terörü A m aç Değil A raç, Cum ­ huriyet, 5 .5.1 9 9 5


Turhan Feyizoğlu

K A P T A N O Ğ Ll.', Cem : Otorite Sizi de İşkenceci Yap ab ilir, Cum huriyet, 29 .1 0.1992 Karadeniz Ereğusi'ndeki Eşkıya Örgütünün G iz li iç Yapısını A çıklıyo ru z, Yeni İstanbul, 8.6.1971 (1). KA RA N , Ercüment: Am erika'da Türk Aleyhtarlığı Ermeni Propagandası, Yem Forum, I 5.7.1 984, sa y ı: 11 7 KA RAKAŞ, O sm an: Aranan Baba Fevzi Ö z'ü Dağda B u l­ duk, M illiyet, 3.1 2.1 988 K A Y G U S U Z , Şehzade: M ilitanların Taşkın lıkları ve N eden­ leri, Yeni Forum, 1.4.1 9 8 7 ,sayı: !82 Kendini Yenilem enin ve Partizanca D irenişin Adı (Mehmet Zeki Şerit H akkında), Yeni Dem okrasi Yolunda Ö zgür G e le ­ cek, 12-25 Kasım 1999, sayı: 1 K ILIÇ , Arslan: 24. Yılın d a TK P (ML) ile ilgili Bir M uhasebe Bir Değerlendirm e. Teori, Nisan 1995, sayı: 64 KILIÇ , Arslan: TKP(M L)'de Bölünm enin N edenleri, Teori, M ayıs 1995, sayı: G5 KILIÇ , A rslan: TK P (M L)nin Teorisi Pratikle Kavgalı, Teori, H aziran 1995, sayı: 66 KILIÇ , Arslan: İşçi Partisinin Silahı Kam ulaştırm a, C u m hu ri­ yet, 24.3.1 994 K IL IÇ K IR A N , O sm an : Kıbrıs T a rih ç e s i, Yeni Forum , 15.4 .1 9 8 7 , savı: 183 KIV ILC IM LI, Flikm et: Deccal Kapım ızı Ç alıyo r, PD A , Tem ­ muz 1 970, sayı: 7-21 K O C A B IY IK , A sın ı: Bu D üzeni Kimse Bo zam az, M illiyet, 1.1.1996 KO Ç A Ş, Sadi: I tin ve D il, Cum huriyet, 26.1 2.1 970 Korner Türk Solcularına Çattı, M illiyet, 9 .5 .1 9 6 9 Köy Çalışm alarından Çıkan Sonuçlar: Tu n celi Köylerinde Yapılan Çalışm alar, PD A , O cak 1971, sayı: 27 Köy Çalışm alanndan Çıkan sonuçlar: Çukurova Köylerinde Yapılan Ç alışm alaı, PD A , O cak 1971, sayı: 27 Köy Çalışm alarında Çıkan sonuçlar: Ankara Köylerinde Y a ­ pılan Çalışm alar, PDA, O cak 1971, sayı: 27 ------------------------------------ 4 1 8 -------------------------------------


İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

Köy Ç alışm alarınd an çıkan sonuçlar: Konya Köylerinde Y a ­ pılan çalışm alar, P D A , O cak 1971, sayı: 27 Köy Ç a lışm aların d a D ikkate A lacağ ım ız Esaslar, PD A, 9.3.1 971, sayt:33 K Ö Y M E N , M ehmet A ltay: Ö m er Altay Eğese! ile ilgili H atı­ ralar ve To p lum um uz, Yeni Forum, I 5.1.1 9 8 6 ,sayı: 1 53 K U M R A L , Ahm et M uhtar: 1923'den 1953 Y ılın a kadar 30 Y ıl İçind e Atatürk H akkında 3 .0 0 0 Eser Y a z ıld ı, Vatan, 10.1 1 .1 9 5 3 K U S E Y R İ, M ustafa: Mürsel D ayı Ş iiri, İşçi-köylü, 1 8 .7.1969, sayı: 20 Lüks Araba Seven Sendika Başkanlar!, M illiyet, 1 0.1 0.1 995 M A D R A , Ö m er: "İki Taktik" M ihri Belli Kliğinin Revizyonist Görüşleri Yönünde Nasıl Tahrif Edildi, Proleter D evrim ci A y ­ d ınlık, A ralık 1970, sayı: 26 M arighella'm n "Şehir G e rilla sı" Kitabının Eleştirisi/Marksizm -Leninizm mi Küçük Burjuva Terörcülüğü mü?, Proleter D evrim ci A yd ın lık, 2 3 .3 .1 9 7 1 , sayı: 35 M ayısın K ızıllığ ın d a Bir Kere Daha İbrahim Kaypakkaya Yoldaşı Anarken, Partizan, H aziran 1994, sayı: 18 M A Z U M D A R , Ç aru: 1 9 7 0 ’leri Kurtuluş Y ılları Yapalım , PD A , Ağustos 1970, sayı: 8-22 M A Z U M D A R , Çaru: Başkan M ao'nun Sürekli O kunan Uç Yazısı Ü zerin e, PD A , 5 .2 .1 9 7 1 , savı: 29 M A Z U M D A R , Çaru: M arksizm -Leninizm Açısından [Dev­ rim ci G e n ç lik H areketinin Yö nlendirilm esi, P D A , 6 .4 .1 9 7 1 , sayı: 37 M EN G I, Ruhat: Şimdi de Ermeni O la y ı, Sabah, 13.7.1999 M ER C A N , A li: TKP(M L) B irlik Sorununa Doğru Yaklaşılm alıdır, Teori, Nisan 1995, sayı: 64 M ER C A N , A li: Asya Ü lkelerinde Komünist ve işçi Partileri, Teo ri, Tem m uz 1995, sayı: 67 Metris C ezaevinde Tutuklu İB D A -C 'li sanıklar 150 Askeri Rehin Aldı 54'ünü Yaralad ı, Radikal, 6.1 2 .1 9 9 9


Turhan Feyizoğlu

Kızıl Danny Lakaplı Daniel Cohn-Bendit M H P M illetvekili Kürşat Eser1in D avetlisi O larak T ü rkiye 'y e G e ld i, Basın, 9 ,1 2 ,1 9 9 9 , M İT'in Tertiplediği "Sandık C inayeti" ve Garbis Altınoğlu, H alkın Sesi, 14 .2 .1 9 7 8 , sayı: 148 M İT'in Cinayetinin Hararetli Savunucusu, H alkın Sesi, 1 4 .2 .1 9 7 8 , sayı: 148 Mustafa Kuseyri D evrim ci Sanat Yarışm ası, PD A , O cak 1971, sayı: 27 M U Ş LU , Ahm et: 6. Filonun Ardından, Ç erçeve, Mart 1969, sayı: 80 Mutlu Konuştukça Sabah Battı, M illiyet, 2 4 .1 0 .1 9 9 5 M U Z A FFER , ismet: Arapların da Yahuclilerin de Asıl Arzu Ettikleri Şey Harp Değil Su Su Su, D ünya, 2 7 .1 .1 9 5 6 N ECEF, Mehmet Ü m it: Yanlış Yaptık Ü zgünüm , Hürriyet, 2 5 .2.1999 N ESİN , A z iz : Mustafa Kem al'ler Yirm i Yaşında, Tanin, 28.4.1961 N ESİN , A z iz : Em peryalizm in D ini M illeti Yoktur, C u m h u ri­ yet, 2 2.5.1995 O ral Çalışlar'a TÜ SİA D 'd an Destek, H ürriyet, 2 2 .5 .1 9 9 9 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: Tekirdağ'da Ü ç Köyün Yürüyüş Yapm aya Kalkışm ası İşb irlikçilerin Yüreğine Korku Saldı, Türk Solu, 1 0 .3 .19 7 0 , sa y ı: 1 21 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer/ K A R A N LIK , Flüseyin: Trakya'da Toprak M ücadelesi G e lişiyo r, Türk Solu, 1 7 .3 .1 9 7 0 , sa y ı:1 22 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: İsm ailIi Köylüsü Ağanın Traktörü­ nü Tarladan Attı, İşçi-Köylü, 1 .4 .1 9 7 0 , sayı: 14 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: Köy Çalışm alarından Çıkan sonuç­ lar: Trakya Köylerinde Yapılan Ç alışm alar, P D A , O cak 1971, sayı: 27 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: Şeyh M ehmet H alit G ü lp ın a r'ın Kanlı Saltanatı, Şafak, Mart 1972, sayı: 13 O R U Ç O Ğ L U , M uzaffer: B irlik S e rü v e n le rin in ), Ö zgü r G e ­ lecek, 16-31 Tem m uz 1994, sayı: 31 ------------------------------------------------------------------------------------

4 2 0 ---------------------------------------------------------------------------------------


İbo /H a ya lı ve M ü ca d e le si

Ö C A L A N , A b d u llah: 1991 ‘de D EP 'e O y Verm eyen H erke­ si, Hatta Tavuğunu Bile Ö ldürün Talim atını Verdim , Star, 2 .7 .1 9 9 9 . Ö C A L A N , O sm an: PKK A rtık Silaha Başvurm ayacak, Sa­ bah, 2 .9 .1 9 9 9 Ö ğrenci Dernekleri-M arksist Dergiler ve Kışkırtm alar, Yeni Forum , 1 5 .4 .1 9 8 6 , sayı: 159 Ö K E , M im Kem al: Ç anakkale Savaşlarında Siyonist A la y inın Faaliyetleri, Yeni Forum , 1 5 .6 .1 9 8 4 , sayı: 115 Ö lüm C ezasına Çarptırılan Kazak Türk Talebeleri, Yeni Fo­ rum ,1 5.8.1 9 87, sayı: 191 Ö Z , Erdal: D en iz'in Yakın Dostu O lm ad ım , Yeni Gündem , 5 -1 1 .4 .1 9 8 7 , sayı: 57 Ö Z E R T U R G U T , Ö m er: Kitle Silah ım ız İşçi-Köylü G azetesi­ ni Bütün Yurda yayalım , P D A , M ayıs 1970, sayı: 5-19 Ö Z G Ü N E R , V e cd i: Lenin-M ao ve Dem okratik Devrim , Türk Solu, 2 0 .1 .1 9 7 0 , sayı: 114 Ö Z K A N , H alis: İşbirlikçi iktidara Selam G reve Devam , Türk Solu, 1 9 .8 .1 9 6 9 , sayı: 92 Ö Z T Ü R K , Ferm an: 12 Eylül Ö ncesi Gültepe ve Dev-Sol, Yeni Fo ru m ,1.5.1 987, sayı:1 85 O Ğ U Z , A yd ın : M uzaffer O ruçoğlu ile Her Konuda, Komün, Şubat 1 990, sayı:4 O Ğ U Z , A yd ın : M uzaffer O ruçoğlu ile Her Konuda, Komün, Mart 1990, sayı:5 O K U Y A N , Yaşar: SSK'da Bir Faturaya Bir Günde 4303 Adet M uayene Y ap ılm ış, Cum huriyet, 1 0.1 2.1 999 O rta-Doğu'da K iralık Katilliğin Fiyatı U cu zlad ı, Sabah, 1 8 .9 .1 9 9 3 Ö Z E R T U R G U T , Ö m er: Yaşasın H alk Savaşının Zaferi, İşçiKö ylü, 2 2 .5 .1 9 7 0 , sayı: 17 Parti Birliğini Koru M afia H izb in e Karşı T avır A l, Partizan Ö ze l Sayı, M ayıs 1994, sayı:17 Parti mi H izip mi? Devrim mi M afya mı?, Partizan, H aziran 1994, sayr.1 8


Turhan Feyizofilu

Partizan'ın G erici Çizg isi, Proleler D evrim ci Teori, Sayı: 6, 1979 PEKİN , Faruk: Em peryalizm in Maşası Siyo nizm 'i İyi Tanıya­ lım, Ant, O cak 1971, sayı: 9 PER İN Ç EK, Doğu: Bütün Silah larım ızla Em peryalizm in En Z ayıf Noktasına Yüklenelim , Türk Solu, 1 2 .8 .1 9 6 9 , sayı: 91 P E R İN Ç E K , Doğu: S eçim ler Ü ze rin e , Tü rk Solu, 2 1 .1 0 .1 9 6 9 , sayı: ;01 PER İN Ç EK, Doğu: Kan D am lıyor Mehmet ve Battal Kardeş­ lerim izin Alnından, İşçi-Köylü, 2 0 .1 2 .1 9 6 9 , sayı: 10 PER İN Ç EK, Doğu: Bize Kurtuluş Yolunu Gösteren Bilimsel Sosyalizm dir, İşçi-Köylii, 1 4 .1 .1 9 7 0 , sayı: 11 P ER İN Ç EK, Doğu: M arksizm -Leninizm -M ao Zedung Dü­ şüncesi Bütün İnsanlığın M alıd ır, P D A , Ekim 1970, sayı: 10-24 PER İN Ç EK, Doğu: Söke D ağlan, A y d ın lık, 16.8 .1 9 8 0 PER İN Ç EK, Doğu: Bana Ajan D iyenler Sonra Yanım a G e l­ di, Yeni Gündem , 2 3 -29 .6 .1 9 8 6 , sayı: 16 PER İN Ç EK, Doğu: TK P (M L)'ye Çağrı, A yd ın lık, 2 8 .1 .1 9 9 5 , sayı:397 P O LA T , G ö ksel: Dursun Karataş Fransa'da Yakalan d ı, C u m ­ huriyet, 1 2 .9 .1 9 9 4 Sağ-Sol'un Ordu Üstüne Kum arı, Forum, 1 5 .1 2 .1 9 6 5 , sayı: 281 S A Ğ LA M , Erdal: Rant Sistemi Değişm edikçe, Hürriyet, 2 7 .8 .1 9 9 7 Sahte TK P Yurtdışındaki C H P 'lile ri Nasıl Aldatıyor?, Y ıld ız , H aziran 1977, sayıO 24 SA LIŞIK, Selahattin: Kurtuluş Savaşının G iz li Örgütü M .M . Gurubu, Hürriyet, 3 0.8 .1 9 7 2 (1) Sandık Cinayetinin İçyüzü, Son H avadis, 1 4.4.1973 (1). S A R IO Ğ L U , S e za i: Fotoğraftaki Kasket, Ö zg ü rlü k ,1 6.5.1 998, say;:2 S A T L IC A N , N ail: Cum huriyet Bayram ını Doğru D eğerlen­ direlim , Türk Solu, 2 8 .1 0 .1 9 6 9 , sayı: 102


İb o /H a y a lı ve M ü c a d e le s i

S A Y IL G A N , A ç la n : M ektupçu M ih ri, Tü rk Solu, 1 0 .1 2 .1 9 6 8 , sayı:3 S A Y IL G A N , A çla n : Yurt içinde ve Dışında Örgütlenen Ko­ m ünistler, Adalet, Eylül 1973. S A Y IL G A N , A çla n : TK P M K'ne Zorunlu C evabım , Yeni Foru m ,1 .1 2.1 9 8 4 ,sayı: 126 S A Y IL G A N , A çla n : Türkiye Komünist Partisi, Yeni Fo­ rum ,! .3 .1 9 8 5 ,sa yı: 132 S E LÇ U K , İlhan: Değirm enköyü'ndeki Değirm enin Suları, C um huriyet, 13.11.1969 S E LÇ U K , İlhan: Dağlar D evrilir {Çin ve Mao Çe Tung hak­ kında), C um huriyet, 1 .1 1 .1 9 7 0 S E LÇ U K , İlhan: Ç akm akçı Ali Rıza'm n Ö lü m ü , Cum huriyet, 17.1.1971 S E LÇ U K , İlhan: Em peryalizm , Cum huriyet, 15.8.1992 S E LÇ U K , ilh an : Parasal O lig arşi, Cum huriyet, 26.4 .1 9 9 6 S E LÇ U K , ilh an : Sen H iç Ö ldün mü Arkadaş?, Cum huriyet, 2 8 .1 0 .1 9 9 9 Se.vim Tarı ile Rikkat Kunt Yurtdışına D ö viz Kaçırm aktan Yarg ılan ıyor, Vatan, 2 6 .1 2 .1 9 5 3 SEVM İŞ, A li: A ç ız D iyen H akkari Işıklı Köyü Muhtarı Salih Kaya'm n Altı Katlı Binası, M illiyet, 2 4 .2 .1 9 9 6 S E Y H A N , D ündar: İlerici Cephenin Asgari M üşterekleri, Tü rk Solu, 1 7 .1 2 .1 9 6 8 , sayı: 54 SO M EL, C em : O portünizm Saflarım ızdan Tem izlendikçe Anti-Em peryalist H areketim iz G ü çle n iyo r, D evrim ci TİP H a ­ berleri, 2 6 .1 2 .1 9 6 9 , sayı: 5 SO M EL, Cem : Baş D üşm anım ız Em peryalizm . O nu Tan ıya­ lım , İşçi-Köylü, 1 9 .3 .1 9 7 0 , sayı: 14 S O M ER , T a rık : Ermeni Terörü ve Uyuşturucu Kaçakçılığı, Yeni Forum, 1.5.1984, sayı: 112 Sosyalist Kurultay, PD A , Eylül 1970, sayı: 9-23 So syalist K u ru ltay Fikri H ız la Y a y ılıy o r, İşçi-K ö y lii, 2 0 .1 0 .1 9 7 0 , sayı:24 42 3


Turhan Feyizoğlu

SO Y SA L, M üm taz: Halka ihanetin Adı Solculuk O lam az, Cum huriyet, 22.1 İM 994 SO YSA L, M üm taz: Sol ve U lu s, H ürriyet, 2 8 .1 0 .1 9 9 7 S O Y S A L, M üm taz: D e v rim c i C u m h u riye t, H ü rriyet, 2 9 .1 0 .1 9 97 SO Y SA L, M üm laz: Dostluk Adına Ege ve Kıbrıs'taki Yaşam ­ sal Ç ıkar ve Davalardan Hem de Tek Yanlı O larak V azgeçilsin mi istiyorsunuz?, Hürriyet, 1 7 .9 .1 9 9 9 SÖ N M EZ, N ecati: Telif H akkı Başka Bir Film e Ait O lan Bir Sanat Eserini Böylesine Pervasızca Yağm alayabilm ek H akika­ ten Medeni Cesaret G erektirir, Radikal Cum artesi, 1 1 .1 2 .1 9 9 9 Sultan G aliyev/ B. Ö m erov ve R. Şakirbeyov'un Kalem lerindern Mustafa Suphi Ü zerine iki Belge, Ant, A ralık 1971, sayı: 9 Süleym an D e rrire l: N azım H ikm et Vatan Şaridir D iyen Sa­ pıkların Türk Cem iyeti içinde Yeri Yoktur, M illiyet, 12.7 .1 9 6 7 Süleym an Dem irel A G İT 'İ N azım H ikm et'in Ş iiriyle Bitirdi, H ürriyet, 20.1 1.1999 Şaban Taşçı Kim dir?, Yeni F o ru m ,1 .1 1 .1 9 8 7 , sayı: 196 ŞA H İN , Salih: G e n çlik ve Y ık ıc ı Faaliyetlerin Stratejileri, Yeni Forum, 1 .7 .1 9 8 6 , sayı:16 4 Ş E H S U V A R O Ğ L U , Bedii: Büyük Tü rk H ekim i ve Filozofu Farabi'nin Ortaçağ Tefekkürüne T e siri, Akşam , 5 .2 .1 9 5 0 T A N Ö R , Bülent: İşçi-Köylü H a lk ç ılık Kurultayına Tebliğ, Türk Solu, 3 0 .1 2 .1 9 6 9 , sa y ı: 111 Tarih Bovunca Türk'ün Gördüğü Z u lü m , Yeni Fo ru m ,162 9 .2 .1 9 8 8 , sayı: 203 TA ŞÇI, Şaban: Terör ve G e n çle ri Kışkırtanlar, Yeni Forum, 1 .6 .1 9 8 6 , sayı: I 62 TA ŞÇ I, Şaban: G e n çlik İçin Z o ru n lu Tercih Terörizm mi Dem okrasi mi?, Yeni F o r u m , 1 5 . 1 2.1 9 8 6 , sayı: 175 TA ŞÇI, Şaban: Bir Küçük A yd ın d an Küfür Rom anı, Yeni Fo­ rum ,! 5.4.1 987, sayı: 183 TA Ş Ç I, Şaban: G ö kyü zii'n d eki Z iy a v e r Şencan'a A çık M ek­ tup, Yeni Forum, 1 5 .4 .1 9 8 6 , sa yı: 159 4 2 4 -----


İb o /H a y a lı ve M ü cndele si

Tecrübelerden/Siyasi Polise Karşı U yanık O lm ak, Ö ncü Partizan, Mart 1995, sayı: 6 TEM İZ E L, Z ekeriya: Bütün Gürültü 76 bin Kişiden Ç ıkıyo r, H ürriyet, 2 2 .2 .1 9 9 8 T IN Ç , Ferai: Kıbrıslı Rum ve Türk Solcular Arasındaki Fark, Hürriyet, 1 6 .2 .1 9 9 7 TİP Bakırköy İlçesi Sosyalist Kurultay Kararı A ldı, PD A, A ra­ lık 1970, sayı: 26 TO N AK, H a c ı: M alatya C e za e vin d e n , İşçi-K ö ylü , 2 4 .7 .1 9 6 9 , sayı: 2 T Ö R E , Teslim : M alatya'lı D evrim cilerden Mektup V ar, İşçiKöylü, 9.9.1 9 69, sayı: 5 T U N Ç O K U , A. Mete: İngiliz G izli Belgelerinde 18 Mart Zafe­ ri ve Çanakkale Savaşları, Yeni Forum, 16-31.3.1988, sayı: 229 T Ü R E L , N ihat: Sosyal Kem alizm , Tanin, 14.4.1961 Türk-Am erikan Derneğini Çarptı, Sabah, 9 .9 .1 9 9 9 Türk M afyası Tem izlenirken, Yeni Forum, 16-31.1.1988, sayı: 201 Türk O rdusuna N A TO 'nun Verdiği G ö rev: Am erikan Em­ p eryalizm inin Orta Doğu'daki Jandarm alığı, Şafak, I 7.6.1 971, sayı:4-5 Türk Solunun Bugünkü Durum u, D evir, 26 Mart-1 Nisan 1 973, sayı:21 T Ü R K D O Ğ A N , O rhan: N evruz Türkler'd e Bir G elenek, Z a ­ m an, 21.3.1 996 Türkiye'de M afia, D evir, 20-26.1 1 .1 97 2 , sayı:3 T ü rk iy e 'd e 100 Y ıl Ö n ce k i H a lk G iy s ile ri, 9 .9 .1 9 7 2

M illiye t,

Türklerde N evruz Bayram ı, Zafer, 2 1 .3 .1 9 6 6 U Ç A R , Ahm et: Asala-PKK-Yunanistan, Tarih ve M edeniyet, Kasım 1 9 97, sayı:44 U L A G A Y , O sm an: Polis Kurşunu, Tü rk Solu, 7.10.1 969, sa­ y ı: 99


Turhan Feyizoğlu

U RAS, Güngör- O yun Çizgi içinde Sürecek, Yeni Y ü z y ıl, 19.1.1998 Ü L K E K U L , C e v ıt: Yunan Kim liği ve Pangalos'a H atırlatm a­ lar, Tarih ve M edeniyet, Kasım 1997, sayı:44 Vatan Partisi T 'jz ü k ve Programının Eleştirisi, P D A , Ekim 1970, sayı: 10-24 Vedat Türkali TK P 'n in Rom anını Yazm ak İçin O n Yıl İngil­ tere'de Ç alıştı, H ürriyet, 18.9.1999 Vural Ö nder Adındaki Bir Şahıs Başbakan Süleym an Demirel'i Yum rukladı, Basın, 14.3.1975 Yalan cın ın Mumu Yatsıya Kadar Yanar (M ihri Belli H ak kın ­ da), PD A , Ekim 1970, sayı: 10-24 Y A LÇ IN , A yd ın: Atatürk-Bolşecvikler ve Türk D ünyası, Y e ­ ni Forum ,1 6 -2 9 .2 .19 8 8 , sayı: 203 Y A LÇ IN , A yd ın : G ü ven lik Stratejisinin İçinden Dünyada Türkler, Yeni Forum, 1 5 .5 .1 9 8 7 , sa y ı:1 85 Y A LÇ IN , A yd ın : Türk O rdusunun M illi Ö ze llik le ri, Yeni Fo­ rum, 1 5.1 1.1985, sayı: 149 Y A LÇ IN , H asaıı: Erkan Yü cel-İyim serlik, Teori, Eylül 1994, sayı: 57 Y A LÇ IN ER , Selim : Yılm az G iin e y'in Yaşam Ö yküsü, Vatan, 7 .6.1 9 7 6 (1). Yaşasın Proleter Devrim ci A ydınlık, PD A, O cak 1970, sayı: 1-15 Y A V U Z , Ercan: H ıristiyan Tü rkler, Aksiyon, 1 7 -23.1.1998, sa y ı: 1 63 Yazı işleri M üdürüm üz Bora G özen M ahkum O ld u , Türk Solu, 9 .1 2 .1 9 6 9 , sayı: 108 Yeltsin-Gate, Sabah, 9 .9 .1 9 9 9 Yeni Zam anlar D evrim ci Politika ve M ahir Ç ayan , Yeniden D evrim , A ralık 1996, sayı: 2 Y E Ş İL Y U R T , İsm ail: Devlet Her Zam an O n sekiz Yaşındadır, 68'liler Birliği V ak iı, 10 .3.1999 Yığınlarla B irk şe lim Sahte TK P 'yi Tecrit Edelim , Y ıld ız , Tem m uz 1977, savıO 25


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

Y ık ılsın M illi ve Sosyal Hain Sahte TK P , Y ıld ız , M ayıs 1977, sa yı: 23 Y IL D IZ O Ğ L U , Ergin: Liberalizm in Mantığı Ya Kırk Katır Ya Kırk Satır, Cum huriyet, 7 .4 .1 9 9 7 Y IL M A Z , M esut: O rdu Siyasetin içinde, H ürriyet, 1 5.4.1 997 Y ılm a z G ü n e y'in Karısı 1968 Kuşağının Silahlı Eylem cile­ rinden O ktay Etim an'la Aşk Yaşıyo r, Sabah, 2 .1.1999 Y IL M A Z , T u n c a y : K a ç a k ç ıy ı Batı Ko ruyor, H ü rriyet, 19.2 .1 9 9 7 Y İN A N Ç , B arçın : Kuzey Irak'taki C IA A janlarına 90 G ün, M illiyet, 1 2 .9 .1 9 9 6 27 Mayıs ve Solcuların Gözü İle Türkiye, Yeni Gazete, I.6 .1 9 6 7 (1) Yunanistan ve Y ık ıc ı Bölücü A kım lar,Yeni Forum, 163 1 .1 .1 9 8 8 , sayı: 201 Y Ü C E L , H aşan A li: M akario s'a M ektup, C u m hu riyet, I I.3 .1 9 5 6 Z E D U N G , M ao: 20 M ayıs 1970/Dünya H alkları BirleşinAm erikan Saldırganlarını ve Tüm U şaklarını Altedin, PD A , H a ­ ziran 1 970, sayı: 6-20 Z E D U N G , M ao: Kitaba Tapm a İle M ücadale Edelim , PD A , 9 .3 .1 9 7 1 , sayı: 33 Zeki Velidi Togan'ın Türkiye Cum huriyetinin Yeni Yö netici­ lerine U yarıla rı, Yeni Forum, 1 5 .3 .1 9 8 5 , sayı: 133 Z ER E N , Tu ran : Yiğit Adel işçilerine Yardım Kam panyasına Katılalım , İşçi-Köylü, 1 9 .3 .1 9 7 1 , sayı: 30 Z İL E L İ, G ü n : Köylünün Toprak M ücadelesi ve Toprak Re­ formu, İşçi-Köylü, 2 4 .7 .1 9 6 9 , sayı: 2 Z İLE L İ, G ü n : M illi Saflardaki Karşı D evrim ci Eğilimleri T a s­ fiye Edelim , Türk Solu, 1 6.1 2.1 969, sayı:1 09 Z İLELİ G ün/ Ç A LIŞ LA R , O ra l: M illi Dem okratik Cephe T e ­ mel Politikam ızdır, Türk Solu, 2 4 .2 .1 9 7 0 , sayı: 119 Z İLE L İ, G ün/ A K A LIN , Cüneyt: Alaçam 'da Tütün M itingi, Türk Solu, 2 4 .3 .1 9 7 0 , sayı: 123


Turhan Feyizoğlu

Z İLELİ, G ü n : Sosyalizm ve M illi Dem okratik Devrim M üca­ delem iz, İşçi-Köylü, 10.6.1970, sayı: 18

SES BANTI İLE YAPILMIŞ SÖYLEŞİ PER İN Ç EK, Fey/.a: Haşan İlter ile 7 Tem m uz 1 996'da yap ıl­ mış gjrüşmenin ses bantı.


İbo/Hayalı ve M ücadelesi


Turhan Feyizoftlu

430


İbo/Hayalı ve Mücadelesi

431


Turhan Feyizoftlu

432


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

433


Turhan Feyizoğlıı

434


İbo/Hayatı ve Mücadelesi


Turhan FevizoÄ&#x;lu


Ibo/Hayat覺 ve M羹cadelesi

-4 3 7



襤bo/Hnvnt覺 ve Mii<\覺rlp|p竄;i

439


Ttırh.ın Feyizoğlu

440


İbo/Hayjlı ve Mücadelesi

441


Turhan FeyizoÄ&#x;lu

442


İbo/Hayatı ve Mücadelesi

tim 'har. k 9 j£ n tt*k t itk n >«« arı.

İha küvüm lc yaptır»l»ıı: yeni m e z a rı ba.-Jtnd» .anı­ lıy o r.

443



ib o

Ozan Yayıncılık Cem al Nadir Sk. No: 9 Kat: 1 Cağaloğlu/istanbul Tel: 511 98 78 - 527 98 47 Fax: 511 93 95

KOD ADI HİZBULLAH Faik Bulut Bu kitap; Türkiye Hizbullahçılarfm n ideolojik kaynaklarını, fikir adam larını, dış ve iç bağlantılarını, liderlerini ve örgütsel yapısını ayrın­ tılı bir biçimde incelemektedir. Ayrıca; Hizbullahçılar’a ait cami, mescit, kitabevleri ve sığınakların adlarını açıklıyor. Yoğunlaştıkları il ve ilçelerde hangi kanadın daha güçlü olduğunu gösteriyor. Örgütün kara listesine giren ve İlim -M enzil çatışm asında öldürülen­ lerin listesini veriyor. Kitap; aynı zam anda, Hizbullah’ın şifrelerini, eylem taktiklerini, ör­ gütsel ve eylemsel özelliklerini, sorgu yöntemlerini, militanlara verilen talimatları ve Hizbullah itirafçılarının ifadelerini de içeriyor.

KİM BU FETHULLAH GÜLEN Faik Bulut Bu kitap; Fetullah Gülen ve çevresini sosyal bir fenomen olarak ele alıyor. G ülen’in vaaz ve sohbetlerinde söylediği şifreli sözleri anlamak için gerekli anahtarı veriyor. G ülen’in gönlünde yatan siyasi/toplumsal düzenin çerçevesini belir­ liyor. Yetiştirmek istediği kadronun örgütsel modelini ve amacını açıklı­ yor. Yurtdışı ve yurtiçindeki Işık Evleri, okul gibi yapıların neye yaradı­ ğını, kime hizmet ettiğini anlam aya yardım ediyor. Ayrıca kitapta, Fethullah hoca ve çevresine ilişkin değişik çevreler­ den rapor, rivayet, söylenti ve iddialar yer alıyor. Sonuç olarak, şimdiye kadar yaratılan “Fethullah Hoca" imajına ters bir görüntü ortaya çıkıyor 445


Turhan Feyizofilu

İNTİFADA DERSLERİ Faik Bulut “Devrim bilim inde, kendiliğinden devrim ya da kendiliğinden a y a k ­ lanm a diye birşey yoktur. Ç ü n kü her halk hareketinin a rk a s ın d a gizli et­ ken ler vardır. H er birikim, belirli n esn el ortam da p a tlam alara yo laça r. Bu tür patlam aların doğ ası ve niteliği öznel ça b a la rla belirlenir. B ir b a şk a d e yişle, her halk hareketini zorunlu o larak kendiliğinden bir y a n ı vard ı. A n cak bu kendiliğindenci yan . o h areket içinde ye r alan örgütsel y a p ı­ lanm a s a y e sin d e belirlenm iş yollara k a n a liz e edilir ve b elirlen m iş h e ­ deflere yönelir. Y ığ ın sa l hareket patladığı an. sö zk o n u su örgütsel y a p ı­ lanm a billu rlaşm ış ya da biçim lenm iş olm ayabilir. Belli bir konum u da bulunm ayabilir. B a şla n g ıç ta varlığı so m u tla şm a m ış böyle bir y a p ıla n ­ m a, o layların m eyd an a g elm esind en ö nce bile, ken d isini de y a ra ta c a k olan bir yönelim verir o la yla ra. B ö yle ce halk a y a k la n m a sın ın (n e sn e l o layın) zam a n içinde sürekliliğini ve m ekan içinde y a y g ın la şm a sın ı da g ü ve n ce altına alm ış olur." Filistin h alkıyla d a y a n ışm a n ın bedelini yedi yıl İsrail zin d a n ların d a k ala rak ödeyen bu kitabın y a z a rı, bu b a şk a ld ırı ve a y a k la n m a y a ö nder olan intifada liderlerinin de c e z a e v i a rk a d a ş ı.

KÜRT SORUMUNA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI Faik Bulut Kitap: 1 920-1998 a ra sın d a Kürt so ru nu n a ilişkin olum lu v e y a o lum ­ su z, lehte ya da aleyhte kale m e a lın an çe şitli rapor, in cele m e v e ö n eri­ leri içerm ektedir. Devlet ve parti rap orlarının büyük bir k ısm ı. M. K e m a l A tatürk, ism et İnönü, Fe v zi Ç a k m a k . K a z ım K arab ekir, Turgut Ö z a l gibi ünlü isim ler ta ­ rafından dile getirıimıştir. A yrıca b azı devlet m em urları ile M G K ’nın da raporları bulunuyor. R ap o r sunan partiler a ra sın d a 1 9 4 0 ’ların C H P ’si ile 19 9 0'ların S H P - C H P g eleneği. A N A P. D Y P ve R P 's in i s a y m a k gerek. R ap o rların b a zıları kam u o yu n a y a n s ım ış , b a zıla rı da şim d iye kad ar b a sın d a y e r alm am ıştır. Kürt m e se le sin e ilişkin çö züm önerilerinin sivil k a n a d ın d a , b a şta A B D ve A vrupa olm ak ü zere ço k s a y ıd a y a b a n c ı ile T O B B , T U S İA D v e T E S E V gibi kuruluşlar yer alıyor.

MÜSLÜMAN DİN ADAMLARINA 19 SORU Edip Yüksel Bu 19 soru tüm M üslüm an din a d a m la rın a yöneltilm iştir, ilk defa 7 - 8 Ekim 1989 tarihinde Ş ik a g o ’da d ü zen len en u lu s la ra ra s ı bir konferansa

446


İbo /H ayatı ve M ü cadele si

48 s a y fa lık İn gilizce orijinali su n u la n bu 19 so ru nu n ce v a b ı halen v e ri­ lem em iştir. T ü rk iy e ’deki K u r'a n 'a bağlı din a d am la rın ın ve tüm ayd ınların bu s e ­ s e kulak v e re re k ülkem izi E m e v i, A b b asi ve O sm an lı k a lın tısı k a ra n lık ­ lardan k u rta ra ca k reform v e rö n e sa n s hare ke tin e k a tılm a sın ı bekliyo­ rum.

HRİSTİYAN DİN ADAMLARINA 19 SORU Edip Yüksel H erhang i bir dini, m antık ve bilgi ışığ ın d a tartışm a k iki nedenden do­ layı zo r iştir. B irin cisi, in a n a n ların büyük çoğunluğu dinlerini ailelerinden m iras alır; k iş is e l akıl ve z e k a y la ortam şa rtla rın ı so rg u la m azla r. İkinci­ si, "T a n rfy ı k a v ra m a m ız a o la n a k yoktur" y a da “T an rı'n ın bilgeliğini a n ­ la m am ız im k a n s ız d ır” şeklin d eki m a n tıksal k a lk a n la r ve bunların getir­ diği m a n tıksal y a n lış la r ve eleştirilerdir. D o la yısı ile tarih içinde so rg u la yan beyinler g e le n e k se l dini topluluk­ lard a hep gerginlik yara tm ışla rd ır. Ve bu so ru lar g e le n e kçile r tarafından tehdit o la rak alg ılan m ıştır. Bu kitap tehdit etm iyor, a n ca k so rg u luyo r...

İLGİNÇ SORULAR Edip Yüksel E m e vile rd e n b a şla y a n d e je n e ra sy o n u n bir so n u cu o larak dine so k u ­ lan hurafeler, h ik ay e le r ve çe lişkili rivayetlerin haddi h esab ı yoktur. İslam dini d iye y ü z y ılla rd ır em p o ze edilen bu h u rafeler külliyatı ü z e ­ rinde yeterin ce d ü şü n m em e k, kişiyi zo r d u ru m lara sokabilir, in anm ış ki­ şiyi inkara götürebilir. “Din" am b alajlı h u rafelerle k a rş ıla şa n bir kişi, iki se çe n e k te n birini tercih etm ek zorunda k a la ca k : Y a aklın d an fed a k a rlıkta b u lu narak o dine in a n a cak . V e ya a k lın a sa h ip ç ık a ra k dine k a rşı çıka ca k tır. S iz hangi g ru p ta n sın ız ?

ASAL TARTIŞMA Edip Yüksel D ü n y a ca ünlü fizikçi C a ri S a ğ a n ile Ed ip Y ü k s e l a ra sın d a y ap ılan , s a y ıs a l g e rçe klerd e n yolu ç ık a ra k A lla h ın v a rlığ ın ın delilleri üzerinde g e lişe n kitap, sizi evrenin so n su zlu ğ u n d a gizem li bir yolculuğ a ç ık a ra ­ c a k ve farklı iki d ü n ya gö rü şü n e sah ip iki in sa n ın , hangi ortak noktalar­ d a b u luştu kların ı görü nce çok ş a ş ıra c a k s ın ız .


Turhan Feyizoğlu

DEVLET-DE îvİOKRASİ-OLİGARŞİ-TEOKRASİ Edip Y üksel T ü rk iy e ’nin yakın tarihinde m e yd an a gelen en büyük ayıp lard an bi­ ri, k u şk u su z birçok partinin resm i ideolojinin po litikalarına alternatif po­ litikalar üretm eleri seb e b iy le su d an g e re k çe le rle k a p a tılm a sıd ır. R E F A H P A R T İS İ'd e bu kategoride yer alan bir parti o la rak değerlendirildiğinde, bu partinin k ap atılm ası a slın d a ciddi bir a ra ştırm a ko n usu o la rak önü­ m üze çıkm aktad ır. Ed ip Y ü k s e l, R E F A H P A R T IS I’nin a n la y ış ıy la yüzd e yü z zıt bir a n la y ışa sah ip olm akla birlikte. R e fa h Partisinin k a p a tılm a s ı­ na g e rekçe leriyle birlikte k a rşı ç ık ıy o r ve dem o kratik ilkelerden y o la ç ı­ karak ,b ir partinin k a p atılm asın ı ve Y arg ıtay B a ş s a v c ıs ı V ural S a v a ş ’ın e s a s hakkın d aki görüşlerini değerlendiriyor. Bu partinin k ap atılm ası ile ilgili, ordunun m ü d a h ale d e bulunup bu­ lunm adığı kon usu n d a o laylardan yo la ç ık a ra k fikir yürütüyor.

ÇİNGENELER N azım Alpm an Bu kitap, dü n yan ın çeşitli yerlerin d e, toplum sal d ışla n m ışlığ ın e zikli­ ği içindeki Ç in g e n eletin y a şa m la rın ı konu alan “n eşeli" bir belgeseldir. O n lar ki, toplum sal dokunun “aykırı'' renkleridir. Birlikte y a ş a d ık la rı bireylerin sah ip olduğu tem el hak ve özgürlü klerden yo ksu nd u rlar. H or­ lanırlar, a ş a ğ ıla n ırla r ve genellikle de yergi s ö zc ü k le riy le alın ırlar. O y sa Ç in g e n e go ıçeğ i bundan çok farklıdır. Kitap, O sm an C em al K ay g ılı'n ın 1938 yılın d a y a y ın la n a n “Ç in g e n e ­ le rin d e n so n ra, ko n;: ile ilgilenenlere k ayn a k o la b ile ce k en k ap sam lı ça lışm ad ır.

jNTİHAR İrfan Ö zen intihar; hayatta m ü cad eled en k a ç ış mı. y o k sa tek kurtuluş yolu m u ?.. Y a ş a m a y ı b e cerem e ye n ler, hayatta b a şa rd ık la rı b irşeylerin olduğu­ nu kan ıtla m ak için mi böyle bir yola b a şv u ru y o rla r? .. intiharı s e ç e n le r mi yan ılıyo r, y o k s a h ayatta k alıp y a ş a m a y ı, m ü c a ­ dele etm eyi tercih ed en le r m i? B iz mi y a n lış ta y ız o n lar m ı? .. Kim ileri için tutku iken, kim ileri neden nefret e d e rc e s in e k a ç ıy o r o n­ d a n ?.. Y o ksa sıra d a n lığ ı kırm anın tek yolu, ölüm le biteceği belli bö yle bir kum arı göze alm aktan mı g e çiyo r?

448



İbo

İbrahim Kaypakkaya

Turhan Feyizoğlu


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.